Bugün[18 Kasım 2025]
itibarı ile 440 başlık/FaRk ile birlikte,
440 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(2/3)


- ARTROZ ile/||/<> ARTRODEZ ile/||/<> ARTROPLASTİ

( Eklem yıpranması. İLE/||/<> Eklem dondurma. İLE/||/<> Eklem onarımı. )


- ARÛZ[Ar.] ile/değil ARÛS[Ar.]

( Yan, taraf. | Yanak. | Yol. | Usul. | Hecelerin uzunluğu ve kısalığı esasına dayanan, belirli kalıpları, Türk, Fars, Efgan, Pakistan ve kısmen Hindistan nazımlarında kullanılan vezin. [Arap dilcilerinden İmam Halil'in, eski Arap şiirlerini esas tutarak bir düzene bağladığı söylenegelen] | Arap nazmında beytin birinci dizesinin son bölümü.[bizde yoktur!] İLE Gelin. [ŞEB-İ ARÛS: Düğün gecesi.] | Hüsrev Perviz'in sekiz hazinesinden biri. | Kükürt. )


- ARZ ile/ve/<> ARŞ


- ASEKSÜEL ile/ve/değil/||/<>/< AZ SEKSÜEL

( Çeşitli neden ya da koşullarla. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Çeşitli olanaksızlıklarla ya da ilişkide/evlilikte. )


- ATIYORUM/Z değil ATF EDİYORUM/Z


- AYRIM/AYRILIK = FASL-I KARİP = DIFFERENCE[İng.] = DIFFÉRENCE/DIVERSITÉ[Fr.] = DIFFERENZ/VERSCHIEDENHEIT[Alm.] = DIFFERENTIA/DIVERSITAS[Lat.] = DIAPHORA[Yun.] = DIFERENCIA[İsp.]


- AZAR ile SAPARTA/ZAPARTA[İt.]

( ... İLE Gemi bordasındaki top çıkarılan dört köşe boşluk ve açıklık. | Bir batarya topun, birden ateş etmesi. | Azar, tersleme. )


- BAĞDAŞTIRMACILIK, SENKRETİZM = SYNCRETISM[İng.] = SYNCRÉTISME[Fr.] = SYNKRETISMUS[Alm.] = SINCRETISMO[İt.] = SYNCRETISMUS[Yeniçağ Lat.] = SÜNKRATISMOS[Yun.]


- BALO[< İt. BALLO < Yun.] ile BALOZ[< Yun.]

( Danslı ve resmi giyimli gece toplantısı. İLE Gemici, işçi gibi kişilerin, eğlenmek üzere gittikleri içkili, danslı yer. )


- BALYOS ile BALYOZ

( Osmanlı döneminde, Frenk ve özellikle Venedik elçilerine verilen ad. İLE Büyük taşları kırmak, kazık çakmak gibi işlerde kullanılan, çok iri ve ağır çekiç. )


- BASEN[Fr. BASSIN] ile BAZEN

( Gövdenin bel ile kalça arasındaki bölümü. | Kıtasal uzantıdan okyanus ortası sırtlarına kadar devam eden ve 4.000-5.000 metre derinliği olan deniz dibi. İLE Ara sıra. )


- BASİT ile BAZİT[Fr. < BASIDE]

( ... İLE Bazit mantarların üreme örgeni. )


- BÂTINÎ/LİK = ESOTERIC/ISM[İng.] = ÉSOTÉRIQUE/ÉSOTÉRISME[Fr.] = ESOTERISCH/ESOTERISMUS[Alm.] = ESOTERISMO[İt., İsp.] = ESOTERICUS[Lat.] = ESOTERIKOS[Yun.] = BÂTİNİ/YYE, SİRRİ/YYE[Ar.] = BÂTİNÎ/GERÎ[Fars.] = ESOTERISCH/ESOTERISME[Felm.]


- BÂZ[Fars.] ile BÂZ[Fars.] ile -BÂZ[Fars.] ile BAZ[Fr./İng. < BASE]

( Bir kulaç boyu. | Karış. İLE Doğan. Yırtıcı kuş. | Açık. | Ayırma. Temyiz etme. | İniş. İLE Yeniden, tekrar oynatan, oynayan, geri ve arka tarafa doğru ... gibi anlamlara gelir. [Sözcüğün sonuna ya da baş tarafına getirilerek kullanılan bir "ek"tir.] İLE Temel. | Bir asitle birleştiğinde bir tuz oluşturan nesne. )


- BAZ[İng./Fr. < BASE]/ALKALİ[Fr. < ALCALI] değil/yerine/= TABAN | ACIT


- BAZA[İt. < BASE] ile LATA[İt. < LATTA] ile LATA[İt. < COCOLETTA]

( Mobilyanın uzunluğunca konulan dar ayak. | Dolap gövdesinin zemine düzgün oturmasına yarayan çerçeve biçimindeki duraç/ayaklık. | Yatağın yerden yüksek olmasını sağlayan ya da sandık olarak kullanılan boş bölmesi. İLE Dar ve kalınca tahta. | Osmanlılarda ilmiyenin giydiği bir üstlük türü. )


- BAZAL/BASAL değil/yerine/= TABAN | TEMEL | ALT


- BEYÛZ[Ar. < BEYZÂ] ile BEYÛS[Fars.]

( Çok yumurtlayan. İLE İstek. | Ümit. | Tamah. | Yaltaklanma. | Alçakgönüllülük. )


- BEYZİK[İng. < BASIC] değil/yerine/= TEMEL


- BIÇAK ile/ve/||/<> MASAT[Ar. MİŞHAZ]

( ... İLE/VE/||/<> Bıçak bilemeye yarayan, çelikten, çubuk biçiminde araç. )


- BİZ/DE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİREY/DE


- BÎ-ZÂD[Ar.] ile/ve/<> BİZÂZ[Ar.]

( Azıksız, zahiresiz. İLE/VE/<> Yetersizlik/kifâyetsizlik, perişanlık, pejmürdelik.[BEZÂZET, BÜZÛZET] )


- -BLAST ile -BORN/E ile -EKTAZİ ile -EKTOMİ ile -GRAF ile -GRAFİ ile -GRAM ile -MALASİ, -MALAZİ ile -MEGALİ ile -OSTOMİ ile -ÜRİ

( -göze[si] öncüsü. İLE ... kaynaklı. İLE ... genişlemesi. İLE ... alım/ı / çıkarım/ı. İLE -yazar, -çizer. İLE -yazım/ı, -çizim/i, -çekim/i. İLE -yazı/sı, -çizim/i, sayım/ı, -ölçüm/ü. İLE ... yumuşaması. İLE ... büyümesi, ... büyüklüğü. İLE ... ağızlaştırımı. İLE ... işeme. )


- BOĞUK ile/ve/||/<> BOZUK


- BORNOZ[< Ar. BURNÛS/BORNÛZ: Elbise üzerine giyilen giyecek.] ile/ve HAVLU


- BOZ/MALAZ ile/ve BOR/BORAK

( Sürülmemiş toprak. İLE/VE Ekilmemiş/işlenmemiş toprak. )


- ÇAMAŞIR SUYU ile KEZZAP[< Fars. TÎZ-ÂB(TÎZ: Tez, çabuk. | Keskin. | Sık.)]

( Sodyum hipoklorit. [NaClO] İLE Nitrik asit. [HNO3] )


- CART-CURT ile/<> ZART-ZURT

( Göz korkutmak ya da övünmek amacıyla abartılı konuşma. İLE/<> Kendini önemli kişi olarak göstermek için yüksekten atıp tutarak çıkışma, kaba kuvvet gösterisi. )


- CEYLAN/CEREN/CERAN ile ZEREN

( ... İLE Moğolistan'daki ceylanlara verilen ad. )


- CEZÂ ile/ve/değil/yerine/||/<> CEFÂ


- ÇİJ/ÇİZ ile ÇİVİ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Demir çivi. İLE ... )


- CIYIRTI ile CIZIRTI

( Bez ya da kâğıt gibi şeylerden, yırtılırken çıkan ses. İLE Yağda kızartılan yiyecekten, kesilen camdan ya da yazarken kalemden vb. çıkan ses. )


- ÇORAP:
"MUZ" değil MUS


- CÜZAM/CÜZZAM, LEPRA[< Yun.] -ile

( Hansel basilinin neden olduğu, bulaşıcı deri hastalığı, miskin hastalığı. )


- DERMATOZ ile/||/<> DERMATOLOJİ

( Deri hastalığı. İLE/||/<> Deri sayrılıkları bilimi. )


- DIŞKI(FEÇEZ/FEÇES/GAİTA/KAZÛRÂT/ÇÖMÜK/BOK) ile GÜBRE[Yun.]/KEMRE

( )

( AHBESEYN: En yaramaz(murdar) şeylerden ikisi. [dışkı ve sidik] )

( FAECES/FECES/EXCREMENT vs. DUNG/MANURE )


- Dİ(Y)AGNOSTİK ile Dİ(Y)AGNOZ

( Tanısal, tanı koydurucu. İLE Tanı. )


- DİZGİN ile/ve/||/<>/> DİNGİN


- DOZ[İng. DOSE] ile DÜZE/SEVİYE

( DOSE vs. LEVEL )


- DOZİMETRE/DOSİMETER[İng.] değil/yerine/= IŞINÖLÇER, IŞINÖLÇÜMÜ


- DÜMEN ile/değil/yerine/>< DÜZEN


- DÜŞÜNMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YAZARAK VE YAPARAK DÜŞÜNMEK ve/||/<> DÜŞÜNEREK YAZMAK VE YAPMAK


- EÇE/EKE/EZE ile EÇİ ile EKEÇ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Yaşça büyük kız kardeş. İLE Yaşça büyük olan erkek kardeş. İLE Halkın kız kardeşi(uht-ul-kavm).[Bilgece davranan küçük kız çocuğu.] )


- EFDAL[Ar. < FÂDIL/FÂZIL] ile EFDÂL[Ar. < FAZL]

( Daha erdemli/fazîletli. | En üstün/âlâ. İLE Fazlalar/ziyâdeler. | İyilikler, ihsanlar, meziyetler, lütûflar. )


- EFHÂS[Ar. < FAHS] ile EFHÂZ[Ar. < FAHZ]

( Herşeyin içi/boşlukları. İLE Yakın akrabalar. )


- EFHÂS[Ar.] ile EFHÂZ[Ar. < FİKR]

( Daha fakir ve muhtaç. İLE Düşünceler. )


- EFRÂS[Ar. < FERES] ile -EFRÂZ/FİRÂZ[Fars.]

( Atlar, beygirler, kısraklar. İLE Kaldıran, yükselten. )


- EFSÛN[Fars.] ile EFZÛN[Fars.]

( Gözbağcılık, "büyü", "sihir", arpağ. İLE Fazla, çok, yukarı, aşkın. )


- EFZÂ'[Ar. < FEZÂ] ile -EFZÂ/-FEZÂ[Fars.] ile EFZAH/EFDAH[Ar. < FAZÎH] ile EFZÂR[Fars.]

( Korku ile bağırmalar. İLE Artıran, çoğaltan. İLE Daha/pek rezil. İLE Ayakkabı, kundura. | Gemi yelkeni. | Sanatçıların kullandıkları aletler. | Yemeğe konulan baharat. )


- EKİMOTİK ile EKİMOZ

( Morarmış. İLE [deride] Morartı, göğerti. )


- EKKİ ile EKKİZ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( İki sayısı. İLE İkiz. )


- EKLEM ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> ANKİLOZ[Fr. < Yun. < ANKYLOSE]

( ... İLE Oynar eklemlerde oynaklığın kalmamasıyla eklemin işlemez duruma gelmesi, eklem kaynaşması, oynaklığın yitimi. )


- EKRANDA:
LED ile PLAZMA ile LCD

( LED'ler ile aydınlatılan sıvı kristal ekranlardır. İLE İki cam arasında düzgün dağılmış ve içinde xenon ve neon gazlarının bulunduğu fosfor kaplı gözeler sayesinde görüntü elde edilir. İLE Floresan lambalarla aydınlatılan sıvı kristal ekranlardır. [Yapısal olarak plastik bir tabaka içindeki sıvı kristalin üretilen ışığı yansıtması mantığına dayanır.][Ekran tepki süresi düşük olan ekranlarda görüntü bulanıktır.] )

( )

( LIGHT EMITTING DIODE vs. PLASMA vs. LIQUID CRYSTAL DISPLAY )


- EKSİK/LİK ile/ve/||/<>/>/< EZİK/LİK


- EKSPERİMENTALİZM/EXPERIMENTALISM[İng.] değil/yerine/= DENEYİMCİLİK


- EKSTRAVAZASYON/EXTRAVASATION[İng.] değil/yerine/= DIŞA SIZIM (DAMAR, SİDİK/İDRAR YOLU)


- EKTO-/EKZO- ile ENDO- ile EKSTRA-

( Dış-, dış [ile ilgili]. İLE İç-, iç [ile ilgili]. İLE -dışı. )


- EKVÂS[Ar. < KEVS] ile EKVÂZ[Ar. < KÛZ]

( Yaşmaklar. İLE Kadehler, kâseler, bardaklar. )


- EKZOKRİN (BEZ) ile/ve/||/<> ENDOKRİN (BEZ)

( Salgılarını kanallarla gövde dışına/yüzeyine ya da boşluklarına ileten bezler. İLE/VE/||/<> Salgılarını doğrudan kana veren bezler. )


- ELÜSYON ile/||/<> ELÜZYON

( Yıkayarak ayırma. İLE/||/<> Sıvı birikimi. )


- EMDİRMEK ile/ve/değil/||/<>/> EMZİRMEK


- EMEZİS/EMESIS, VOMITING[İng.] değil/yerine/= KUSMA


- EMPRİZM ile EKSPERİMENTALİZM

( JOHN LOCKE ile ROBERT BOYLE )


- ENDÂD[Ar. < NİDD] ile ENDÂD/ENZÂD[Ar. < NADAD/NAZAD] ile ENDÂHT[Fars.]

( Benzeyenler, eşler, misiller, nazîrler. İLE Onurlu ve düzenli kişiler. | Toprak tabakaları. İLE Atma, atış, atılma. | Silah atma, boşaltma. )


- ENKAS[Ar.] ile ENKAZ[ka uzun okunur!][Ar. < NUKZ]

( Daha/pek/çok eksik. İLE Binâ yıkıntıları, moloz. | Eski hayvanların artıkları. )


- ENSÂL[Ar. < NESL] ile ENZÂL[Ar. < NEZL/NEZÎL]

( Soylar, evlâtlar, sülâleler. İLE Soysuzlar, alçaklar, aşağılıklar. )


- ENSÂR[Ar. < NÂSIR] ile ENZÂR[Ar. < NAZAR]

( Yardımcılar/muavinler, koruyucular/müdâfîler. İLE Bakışlar, bakmalar. )


- EROZİV/EROSIVE[İng.] değil/yerine/= AŞINDIRICI


- EROZYON["EREZYON" değil!]//EROSION[İng.]/EROSİYON[Fr.]/İTİKAL[Ar.] değil/yerine/= AŞINMA


- ERS[Fars.] ile ERZ/ERZİŞ[Fars.] ile ERZ/ERÜZ[Ar.][Fars.]

( Gözyaşı. İLE Değer, kıymet, kadir ve îtibar. İLE Pirinç.[hubûbat] )


- ESNAF[Ar.]/ARTİZAN[Fr. < ARTISAN] ile/ve/||/<> EŞRAF

( Küçük sermaye ve zanaat sahibi. | Başlıca düşüncesi, mesleğinin tüm inceliklerinden yararlanıp bunları karşısındakinin zararına kullanarak ve meslekte kötü örnek oluşturarak çok para kazanmak olan kişi. İLE/VE/||/<> Bir yerin zenginleri, ileri gelenleri, sözü geçenleri. )


- ESTETİK ile ESTETİZE

( AESTHETIC vs. AESTHETISED )


- EZZA değil ECZA


- FÂİZ ve/||/<>/> FÂHİŞ[çoğ. FUHUŞ]


- FANATİZM[İng. FANATICISM | Fr. < FANATISME] değil/yerine/= BAĞNAZLIK


- FASÂHAT[Ar.] ile FAZÂHAT[Ar.]

( İyi ve açık konuşma, iyi söz söyleme becerisi, uzdillilik. İLE Alçaklık, edepsizlik. )


- FAZ[Ar. < Fr. < Yun.] ile FAZZ[Ar.]

( Evre, safha. İLE Huysuz, kötü sözlü, kaba. )


- FAZLA FAZLA ile/değil FASLA FASLA

( ... İLE/DEĞİL Yer yer. )


- FİKİR ile/ve ZİKİR

( Felsefe. İLE Tasavvuf. )


- FİKİR ve/> ZİKİR ve/> ŞÜKÜR


- FİLİZ[Ar. < Yun.] ile FİLİZZ[Ar. çoğ. FİLİZZÂT]

( Yeni sürmüş körpe ve küçük dal ya da yaprak, sürgün. İLE Eritilip temizlenmemiş olan altın, gümüş, bakır, demir gibi ham mâden, külçe. | Erimiş bakır. )


- FİSYON ile FÜZYON ile RADYOAKTİF IŞIMA

( Atomun ikiye bölünmesiyle ortaya çıkar. İLE İki atomun çeşitli etkileşimler sayesinde birleşmesi ve ortaya daha ağır bir atomun çıkması.
[Nükleer süreçlerden olan fisyon ve füzyon, atomların kullanılmasıyla enerji oluşturulmasıdır.] )

( Fisyon enerjisi, buhar çevrimi aracılığıyla elektrik üretiminde kullanılabilmektedir. İLE Füzyon, manyetik ve araçsal olmak üzere iki farklı sınırlama bulunmaktadır. [Manyetik sınırlamada plazmayı kontrol altında tutmak için manyetik alanlardan yardım alınır. Aletsel sınırlamadaysa yakıt elemanlarını en üst koşullarda sıkıştırmak için lazer ve iyot demetlerinden yararlanılır.] )

( "Çekirdek parçalanması" olarak kabul edilebilir.[Fisyonun en belirgin özelliği, ağır çekirdeklerinin bölünmesi ve bu bölünmeyle enerjinin açığa çıkmasıdır. Bu süreçte bölünen ağır çekirdekler, genellikle Uranyum-235 ve Plutonyum-239 olmaktadır.] İLE "Çekirdek birleşmesi” olarak tanımlanabilir. )


- FÜRÛŞ[Ar. < FERŞ] ile -FÜRÛŞ[Fars.] ile -FÜRÛZ[Fars. < EFRÛZ]

( Döşemeler. İLE Satan, satıcı. İLE Parlatan, parlak. )


- GAZAP/GADAB[Ar.] değil/yerine/= ÖFKE, HİDDET, KIZGINLIK


- GARNİZON[Fr. < GARNISON] değil/yerine/= ASKERÎ BİRLİKLERİN BULUNDUĞU YER/KENT/BÖLGE/ALAN

( Bir kenti savunan ya da yalnız orada bulunan askerî birlikler. )


- GASTE/GAZTE değil GAZETE


- GEMİ ile/değil BARÇA[İt. < BARZA]

( ... İLE/DEĞİL Ortaçağda kullanılan, kürekli ve yelkenli, taşıma gemisi. | Kalyon türünden, küçük savaş gemisi. )


- GERİZEKÂLI değil/yerine/>< GEZİ ZEKÂLI


- GÖÇÜ/KAYŞA/HEYELAN[Ar.] ile AŞINMA/AŞINIM/İTİKÂL[Ar.]/EROZYON[Fr. < ÉROSION]

( Toprak kayması. İLE Yer kabuğunu oluşturan kayaçların, başta akarsular olmak üzere türlü dış etmenlerle yıpratılıp yerinden koparılarak eritilmeleri ya da bir yerden başka bir yere taşınması olayı/durumu. | Değer ya da saygınlık kaybetme. )


- GÖĞÜS KASI "GELİŞTİRMEK" ile/ve/değil/yerine/||/<> GÖZ KASI GELİŞTİRMEK


- GÖKE(BARÇA[İt. < BARZA]) ile/ve KUKA[Yun.]


- GÖZÜKMEK/GÖRÜKMEK değil GÖRÜNMEK


- GÖZÜKÜYOR/GÖZÜKTÜ değil GÖRÜNÜYOR/GÖRÜNDÜ


- GÜRS[Fars.] ile GÜRZ[Fars.]

( Açlık. | Kir, pas, leke. | Kâhkül. İLE Uzun saplı, büyük demir topuz. )


- HAFS[Ar.] ile HAFZ[Ar.]

( Biriktirme, toplama. İLE Basıklık. | Dengeli/îtidâl, aşırı olmama durumu, ölçülülük. | Arap dilbilgisinde kesre/esre imi/işareti. )


- HAK ile/değil HAZ/HAD

( Birçok şeyin, hakkınız olduğuna inanabilirsiniz fakat bir düşünün bakalım! Sadece hazzınız [için] olmasın? )


- HAMR/ŞARAP ile NEBÎZ

( Aynıyla haramdır. İLE Sarhoş ediciliğiyle orantılı olarak haramdır. )

( ... İLE Hurma ya da arpadan yapılan bir çeşit içki. | Şarap. )


- HANDERÎS[Ar.] ile HANDE-RÎZ[Ar.]

( Şarap, yıllanmış şarap. İLE Gülüp duran. )


- HATM ETMEK ile/ve/<> HAZM ETMEK


- HAYS[Ar.] ile HAYZ[Ar. çoğ. HİYÂZ]

( Saygı, itibar. | İlgi. İLE Bayanlarda aybaşı durumu. )


- HAZ ile/ve/<>/< HAD


- HAZ" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HAK/K('A NİYAZ)


- HAZ ile/değil/yerine HAS

( [not] PLEASURE vs./but PURE/SPECIAL
PURE/SPECIAL instead of PLEASURE )


- HAZÂ[Ar.] ile HAZA'[Ar.]

( Bu, şu, o. İLE Kesme. | Kesip yarma. )


- HAZZ[Ar.] ile HAZ/HAZZ[Ar. çoğ. HUZÛZ, HUZÛZÂT] ile HÂZ[Ar.]

( Kesme, kısaltma. | Kazıma, yırtma, silme. İLE Hoşlanma, zevklenme, sevinç, memnunluk. Hoşa giden duygulanım, hoşlanma. | Bir şeyden duyusal ya da tinsel sevinç duyma. | Sürdürülmesi istenilen ılımlı ve doygunluk veren coşku. | Baht, tâlih, nasip, saadet, kıymet. İLE Kir, pas. )


- HENGÂME[Fars.][HANGAME/ENDAME değil!] ile İZDİHÂM[Ar. < ZAHAM] ile CURCUNA

( Kavga, patırtı, gürültü. İLE Kalabalık, yığılma, kalabalıktan sıkışma. İLE Gürültülü, karışık durum. | Türk müziğinde, on zamanlı, altı vuruşlu küçük bir usûl. | Bu usûlle bestelenmiş yapıt. )


- HERKEZ değil HERKES


- HİDÂB[Ar. < HADEB] ile HİDÂB/HİZÂB[Ar.]

( Kanburluklar, yumruluklar. İLE Boya. | Kına. )


- HIDIRELLEZ[< HIZIR-İLYAS] ile/ve/||/<>/> HIZIR AYLARI

( 06 Mayıs sabahı. İLE/VE/||/<>/> 06 Kasım'a kadar. )


- HİMMET ile/ve/<>/< HİKMET ile/ve/<>/< HİZMET

( Yardım. İLE/VE/<> Bereket. İLE/VE/<> İç yardım. )

( İSLÂM: Allah'ın emirlerine tâzim, kullarına hizmet. )

( BABA, HİMMET! OĞLUM, HİZMET! )

( BİN'E HİZMET, BİR'DEN HİMMET )

( GÖRÜNMEYENE HİZMET
GÖRÜNENDEN HİZMET
[GÖRÜNENE HİZMET, GÖRÜNMEYENDEN HİMMET] )

( Onu bile, kurtuluşa erdirmek üzere hizmet et! )

( Hizmet edersen, himmet edilirsin! )


- HİZMET[bkz. HİDMET, HİDEMÂT] değil/yerine/= İŞ GÖRME, GÖREV


- DENGELENİM, İÇ ORTAM KARARLILIĞI/HOMEOSTAZ/HOMEOSTASIS[İng.] ile ÖZÜMLEME-YADIMLAMA/METABOLİZMA

( İç dengeyi koruma süreci. İLE Kimyasal tepkimelerin toplamı. )


- GEÇİŞME/GEÇİŞİM/ERİM/HULÛL[Ar.]/OZMOZ[< OSMOS]/OSMOSIS[İng.] ile GEÇİŞME/DİFÜZYON/DIFFUSION[İng.]

( Su moleküllerinin yarı geçirgen bir zardan geçişi. İLE Moleküllerin yüksek yoğunluktan düşük yoğunluğa geçişi. )


- HÜSN ile/ve/> IŞK ile/ve/> HÜZN

( Güzellik. İLE/VE/> Aşk. İLE/VE/> Tasa. )


- HUŞÛ'(-HUZÛ) -ile


- HÜVEYZA[Ar.] ve HÜVEYDÂ[Ar.]

( İç sürgünü, ishal. Kolera ishali. İLE Açık, apaçık, belirli, âşikâr. )


- İBRA ile İBDÂ'/İBZA

( Alacaklının, hakkından kısmen ya da tamamen vazgeçmesi. | Borçtan kurtarma, aklama. İLE Kârı tamamen kendine ait olmak üzere bir kimseye sermaye vermek. [VİDAA: Verilen sermaye. | MÜBDÎ: Sermaye veren. | MÜSTEBZÎ: Sermaye alan.] | Sorulan soruya güzel yanıt verme. | Kandırma. )


- İBZA ile İBZÂ'


- İFTİDA'[Ar. < FİDYE] ile İFTİDÂH/İFTİZÂH[Ar. < FADÂHAT/FAZÂHAT]

( Fidye vererek kölelikten kurtulma. İLE Kırma, kırıp ufalama. | Rezil/maskara olma. )


- İFTİRÂS[Ar.] ile İFTİRÂZ[Ar. < FARZ]

( Yırtıp paralama, zorla yere yıkma. İLE Gerekli sayma, farz kılma. )


- İGTİMÂS[Ar.] ile İGTİMÂZ[Ar.]

( Suya dalma. İLE Gözünü yumma. )


- İHTİDÂ'[Ar. < HADA] ile İHTİDÂ'[Ar. < HİDÂYET] ile İHTİDÂ'/İHTİZÂ'[Ar.]

( Hilekârlık, hilecilik. | Aldatma, oyun etme. İLE Doğru yola girme. İslâm dinini kabul etme, müslüman olma. İLE Alçakgönüllülük/tevâzu. )


- İHTİRÂS[Ar. < HİRÂSET] ile İHTİRÂS[Ar. < HIRS] ile İHTİRÂZ[Ar. < HIRZ]

( Çekinme, sakınma, korunma. İLE Şiddetli istek/arzu. İLE Sakınma, çekinme. | Korkma. )


- İHTİSÂS[Ar. < HİSS | çoğ. İHTİSÂSÂT] ile İHTİSÂS[Ar. < HUSÛS] ile İHTİZÂZ[Ar.] ile İ'TİSÂS[Ar.]

( Duyumsama/hissetme. | Duygulanma. İLE Bir ilim ya da sanat üzerinde fazla çalışarak onda derinleşmiş olma, uzmanlık. İLE Gece gezip dolaşma, bekçilik görevi görme. )


- İHTİZÂ'[Ar.] ile İHTİZÂ'[Ar.] ile İHTİZÂ'/İHTİDÂ'[Ar.]

( Ateş yakıp alevlendirme. İLE Örneğe/nümûneye göre iş yapma. İLE Alçakgönüllülük. )


- İHTİZAZ[Ar.]/VİBRASYON[Fr./İng.]/REZONANS[Fr./İng. < RESONANCE] değil/yerine/= TİTREŞİM/SESELİM/TINLAŞIM


- İHTİZÂZ[Ar.] ile İHTİZÂZ[Ar.] ile İHTİZÂZ[Ar. çoğ. İHTİZÂZÂT] ile İHTİSÂS[Ar.]

( Hazzetme, gönül ferahlığı. İLE Kendini alçak tutma, alçalma. İLE Titreme, deprenme. | Sıçrayıp oynama, sallanma. İLE ... )


- İKTİRÂS[Ar.] ile İKTİRÂZ[Ar. < KARZ]

( Kederli olma. | Bir işe/şeye önem verme. İLE Borç alma. )


- İKTİZÂ[Ar. < KAZÂ] ile/ve/<> İKTİFÂ[Ar. < KİFÂYET]

( Gerekli olma, gerekme. İLE/VE/<> Yetinme. | Kanma. )


- İLİM-İRFAN ve ÂRİF-ZARİF


- İLLÜZYON[İng./Fr. < ILLUSION] değil/yerine/= YANILSAMA


- İNCÂS[Ar. < NECİS] ile İNCÂZ[Ar. çoğ. İNCÂZÂT]

( Pisleme/pislenme, necîsleme, necâsetleme. İLE Yerine getirme. )


- İNEK ile MANDA/DOMBAY/SU SIĞIRI/CAMIZ/CAMIŞ/KÖMÜŞ[Fars. < GAVMİŞ]

( Genç inek: DÜVE ile Yavrusu: MALAK )

( Gebelik süreleri: 275 - 285 gündür. İLE 308 - 320 gündür. )

( [zool.] ... ile BUBALUS )

( BAKARA ile CÂMÛS )

( ... ile GÂMÛS )

( ... cum BUFFELUS )


- GRİP/İNFLUENZA/ENFLUENZA ile/||/<> SOĞUK ALGINLIĞI, PAÇAVRA SAYRILIĞI

( Grip virüsünün neden olduğu ve ciddi belirtilerle süren bir sayrılık. İLE/||/<> Daha hafif belirtilerle süren ve genellikle rinovirüslerin neden olduğu bir sayrılık. )


- GRİP/İNFLUENZA/ENFLUENZA ile/||/<> KORONAVİRÜS

( İnfluenza virüslerinin neden olduğu, ani başlayan ateş, öksürük ve kas ağrıları ile ilişkili bir sayrılık. İLE/||/<> Koronavirüslerin neden olduğu, solunum yolu bulaşları ile ilişkili bir sayrılık. )


- İNHİSÂR[Ar. < HASR] ile İNHİZÂL[Ar.]

( Bir şeyi/maddeyi/işi, -başkası yapmamak üzere- sadece bir kişiye/kuruma/oluşuma verme. | Tekel. [Fr. MONOPOLE] )


- İNKAS[Ar. < NAKS]["ka" uzun okunur] ile İNKAZ["ka" uzun okunur] ile İNKAZ["ka" uzun okunur]

( Azaltma, eksiltme. İLE Küçük bir hayvanın ya da cansız bir şeyin kendine özgü bir ses çıkarması. | Atları yürümeye teşvik için çıkarılan ses. | Sakız çiğnerken çıkarılan ses. | Gövdedeki oynak yerlerin çatlaması. İLE Kurtarma/kurtarılma. )


- İNTİKAS["ka" uzun okunur] ile İNTİKÂS[Ar. < NÜKS] ile İNTİKÂŞ[Ar. < NAKŞ]["ka" uzun okunur] ile İNTİKAZ["ka" uzun okunur]

( Eksilme. İLE Başaşağı düşme ya da dönme. İLE Kazılma, nakşolunma. İLE Bozulma, çözülme. )


- İNTİSÂR[Ar. < NESR] ile İNTİSÂR[Ar. < NASR] ile İNTİŞÂR[Ar.] ile İNTİZÂR[Ar. < NAZAR]

( Saçılma, dağılma. | Püskürme/püskürtme. | Aksırma. İLE Öc alma. İLE Yayılma, dağılma, neşr olunma. | Üreme. | Gizli bir şeyin ağızdan ağza yayılması. | Genelleşme. | [fizik] Ayrılma. [İng./Fr. DISPERSION] | [kimya] Dağılım, yayınma. [İng./Fr. DIFFUSION] İLE Bekleme, gözleme. | İlenme, beddua. )


- ÎRÂS[Ar. < İRS] ile İR'ÂS[Ar.] ile İR'ÂS-/İRÂŞ[Ar.] ile İ'RÂZ[Ar.]

( Verme/verilme. | Neden olma, gerekme/icâb olma. | Getirme. İLE Çekerek sarsma. İLE Titretme. İLE Yüz çevirme, başka tarafa dönme. | Çekinme, sakınma. )


- IRS[Ar.] ile IRZ[Ar.]

( Karı-kocadan her biri. İLE Şan ve şeref, namus, iffet. | Perde. )


- İRTİCÂS[Ar.] ile İRTİCÂZ[Ar.]

( Gök gürlemesi. İLE Kısaltma. | Bahr-i recez'den şiir söyleme.[BAHR-İ RECEZ: Titrek.] )


- İRTİDÂ'[Ar. < RİDÂ] ile İRTİDÂ'[Ar. < RIDÂ]/İRTİZÂ'[Ar. < RIZÂ] ile İRTİDÂ'[Ar.] ile İRTİDÂD[Ar. < REDD]

( Örtünme, çarşaf gibi şeye bürünme. Beğenme, seçme. | Uygun bulma, râzı olma. İLE Süt emme. İLE Yasak olan şeyden geri durma, çekinme. İLE İslâm dinini bırakarak başka bir dini kabul etme. )


- İRTİHÂS[Ar.] ile İRTİHÂŞ[Ar.] ile İRTİHÂZ[Ar.]

( Ucuz sayma/sayılma. İLE Istırap ve sıkıntı içinde bulunma, huzuru kaçma. İLE Rezil, kepâze olma. )


- İRTİKAS[Ar. < RAKS]["ka" uzun okunur] ile İRTİKÂS[Ar.] ile İRTİKAŞ["ka" uzun okunur] ile İRTİKÂZ[Ar. < REKZ] ile İRTİKÂZ[Ar.]

( Salıntı, salınım. İLE Başaşağı yuvarlanma. İLE Savaşta askerlerin birbirine karışması. İLE Saplanıp yerinde durma, dikilme. | Bağlanma. | Nabzın atması, seğirme. İLE Iztırap duyma. | Gebelikte çocuğun karında hareket etmesi. )


- İRTİMÂS[Ar.] ile İRTİMÂZ[Ar.] ile İRTİMÂZ[Ar.]

( Suya dalıcılık, dalgıçlık. İLE Iztırap içinde kıvranma. İLE Yerinden oynatıp sıçratma. | Birini koruma. )


- İSÂLE[Ar. < SEYL | çoğ. SEYELÂN] ile İZÂLE[Ar. < ZEVÂL]

( Akıtmak. İLE Yok etme, giderme. )


- ISHAL ile İZHÂR


- İSTİDÂ'[Ar.] ile İSTÎDÂ'[Ar. < VEDÂ] ile İSTİD'Â'[Ar. < DUA] ile İSTİDÂA/İSTİZÂA[Ar. < ZİYA]

( El uzatma. İLE Birinin yanına bırakma, bir şeyi saklamak üzere birine emanet etme. İLE Yalvararak isteme. | Dilekçe, istidâ. İLE Aydınlanma, ışıklanma, ziyalanma. )


- İSTİHSÂL[Ar. < HÂSIL çoğ. İSTİHSÂLÂT] ile İSTİHZAR[Ar. < HUZÛR (çoğ. İSTİHZÂRÂT)]

( Elde etme, ele geçirme/geçirilme, çıkarma, meydana getirme, hâsıl etme. | Üretim, üretme. Üretme. İLE Hazırlama. | Anımsama. )


- İSTİHZA ile/değil İSTİHSA


- İ'TİDÂL[< ADL] ile Î'TİZÂL[< AZL]

( Denge, ölçülülük. İLE Yalnızlığı yeğleyip bir köşeye çekilme, uzlet etme. | İşi terketme. | Topluluktan/cemâatten ayrılma. )


- İTİRAZ ile/ve/değil/||/<>/< İTİRAF


- İTTİÂS[Ar.] ile İTTİÂZ[Ar. < VA'Z]

( Öldürme, helâk etme. İLE Öğüt/nasihat dinleme. )


- IVIR ZIVIR/KIVIR ZIVIR


- İZÂDE[Ar.] ile İZÂDE/İDÂDE[Ar.]

( Ailesini korumak için birine yardımda bulunma. İLE Usturlabın sırtı üzerine konulmuş, mihver ya da meyil etrafında dönen bir nişan cetveli olup, yıldızların yüksekliğini ölçmeye yarar. )


- İZAH ve/<> HİZA


- İZHAR ile İHZAR


- KADÂ[Ar.] ile KADER[Ar.]


- KADÎ/KADI/KAZI[Ar. < KAZÂ | çoğ. KUZÂT]["ka" uzun okunur] ile KADİH[Ar. < KADH]["ka" uzun okunur]

( Yapan, yerine getiren. İLE Kötüleyici, zemmedici. )


- KARTALOŞ = KARTALOZ

( Yaşı geçkin. )


- KAS ile KAZ


- KATARSİZ/KATARSİS değil KATARZİS


- KATARZİS["KATARSİZ" değil!] ile/ve/||/<> ABREAKSİYON


- KAVZAMAK[yerel] ile/=/<>/< KAVRAMAK

( Sıkı tutmak, kavramak. | Korumak, muhafaza etmek. İLE/=/<>/< Elle sıkıca tutmak. | Bir nesne ya da düşünceyi her yönüyle anlamak. | Motorlu araçlarda debriyaj pedalı görev yapmak. | Motorlu araçlarda lastik yolu kavramak. )


- KAYBETMEK:
ÇOK DEĞER VERMEK ile/ve/||/<> KIZAMAMAK ile/ve/||/<> "KIYAMAMAK" ile/ve/||/<> ÜZEMEMEK ile/ve/||/<> "ALTTAN ALMAK"


- KAYNAK/KAYNARCA/GÖZ/PINAR/MEMBA[Ar. < MENBA] ile/ve/||/<> KAYNAÇ/GAYZER[Fr. < GEYSÉR]

( Bir suyun çıktığı yer. İLE Volkan bölgelerinde, belirli aralıklarla su ve buhar fışkırtan sıcak kaynak. )


- KAZÂ/KADÂ ile/ve/||/<>/> KADER/KADAR

( Gereksinim. İLE/VE/||/<>/> Ölçü. )

( Gerekeni/gereksinimi ölçülendirmek. )

( Tekil. İLE/VE/||/<>/> Çoğul. )

( Kaderin gerçekleşmesi/vukû bulması, bilinmesi, görülmesi. İLE/VE/||/<>/> Bilinmez. )

( Göz. İLE/VE/||/<>/> Bakış/bakma. )

( Zorunluluk/cebr. İLE/VE/||/<>/> Özgürlük[seçenek/yeğleme]. )

( Tümel. İLE/VE/||/<>/> Tikel. )

( Var oluş/olan. İLE/VE/||/<>/> Bilgi. )


- KENDİNİ AZIMSAMAK değil/yerine/>< KENDİNİ ANIMSAMAK


- DEFA/KERE[Ar.] değil/yerine/= KEZ


- KERİZ[argo. < KERES] ile KERİZ[Fars. < KARIZ]

( Kumar. | Kolayca kandırılabilen kişi; aptal. | Bir çeşit sazlı sözlü oyun. | Bu oyunun havası. İLE Lağım. | Çirkef.[Fars. < ÇİRK+AB: Pis/bulanık su.] )


- KESİNKES/KESİN KEZ = KESİNLİKLE


- KETENTOHUMU (SAREK, ZAREK, ZEREK, ZEYREK, ZERPİK, BIZIKTAN, KIRBASÇEDENE) ile KETEN TOHUMU

( Keten bitkisinin, yağı çıkarılan ya da dövülerek hekimlikte kullanılan küçük taneleri. İLE [argo] Önemsiz, değersiz kişi. )


- KİN YIPAR ile KİZ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Kese. İLE Kutu, sandık, dolap ya da heybe gibi nesneler. )


- KIRGIN/LIK ile/ve/||/<>/> KIZGIN/LIK ile/ve/||/<>/> KİN

( Sessizdir. İLE/VE/||/<>/> Gürültülüdür. İLE/VE/||/<>/> Gereksizdir ve yanlıştır. )


- KİRLOŞ = KİRLOZ

( Kirli ve pasaklı. )


- KIS ile KIZ

( Sınırlamak, azaltmak, kısmak. İLE Sinirlenmek, kızmak. | Eril olmayan çocuk. )


- KIZ = KID

( Kıt, "nadir/yetersiz/az" olan demektir.
[ Eski zamanlarda annelerin doğumlarda ölmesi ve ayrıca önceliğin/değerin erile verilmesinden dolayı "eril olmayan" bebeğin/doğan-ın değersiz görülmesiyle ve dişil çocukların azalması ve yetersiz/kıt kalmasından adını almıştır. ]
[ Arapça'da KID olarak kullanılan bu sözcük, Türkçe'de hem KIT olarak, hem de D harfinin Z olarak seslendirilmesiyle KIZ olarak yerini almıştır. ] )


- KIZDIRMAK ile KISTIRMAK


- KIZSA ile KIZSA ile KISSA[Ar.]

( O, kızar/öfkelenir ise. İLE Erkek değil ise. İLE Ders çıkarılması gereken anlatı, olay. )


- KÖK ile/ve/||/<> KÖKSÜ ile/ve/||/<> KÖKSÜZ

( ... İLE/VE/||/<> Ciğer otlarında ve yosunlarda kökü andıran, bitkinin tutunmasına yarayan bölüm. İLE/VE/||/<> Kökü olmayan. | Temeli, dayanağı ya da aslı olmayan. )


- KORTİZOL ile KORTİZON[Fr. < CORTISONE]

( Yaralanmanın, korkunun ya da soğuğun yol açtığı stresler sonucu gövdede şeker yapımını hızlandıran böbrek üstü bezi kabuğunun salgıladığı, şeker, protein ve yağ metabolizmasına etki eden hormon. [Doğal, organik.] İLE Yapay, sentetik. [İlâç.] )


- KOZ[>< KOR] ile/||/<> KÖZ/KOR

( İyice yanarak ateş durumuna gelmiş kömür ya da odun parçası. İLE/||/<> Küçük kor parçası. )


- KOZALAK ile/||/<> KOBALAK

( Koza. | Kozalaklıların, genellikle dibi yuvarlak, tepesi koni biçiminde ve odunsu dokulu meyvesi, kozak. | Olmamış, kuru, ham meyve. | Bal mumuna basılmış mührün bozulmaması için üzerine yapıştırılan kapakçık. İLE Palamut ağacının ya da karaçalının yemişi. | Çam ve servi kozalağı. | Haşhaş bitkisinin tohumu. | Taneli ve tanesiz mısır koçanı. | Ham meyve. | Etli meyve. | Toparlak, yuvarlak. )


- KUMAR[Ar. < KİMÂR]/KERİZ[argo < KERES] ile/ve/<>/değil MEYSİR

( ... İLE/VE/DEĞİL/<> Kişiyi, Allah'ın zikrinden alıkoyan her şey. )


- KURNA[Ar. < KURNE] ile/ve/||/<> ZURNA[Fars. < SURNÂY]

( Hamama gidildiğinde/gidip beğenilmeyen/beğenmeyen. İLE/VE/||/<> Düğüne gidildiğinde/gidip beğenilmeyen/beğenmeyen. )

( Hamam ve banyolarda musluk altında bulunan, içinde su biriktirilen, yuvarlak, mermer, taş ya da plastik tekne. İLE/VE/||/<> Ağaçtan yapılan, iki karış boyunda, ağız bölümü yayvan, keskin bir ses çıkaran ve çoğu zaman davulla ya da dümbelekle birlikte çalınan nefesli çalgı. )


- KUYU ile/ve KAYNAK/KÜZ


- LÂHÎZ[Ar.] ile LÂHÎZ[Ar.] ile LÂHİS[Ar.]

( Benzer. İLE Sel suyu, seylâb. İLE Sıcaktan ya da susuzluktan dilini çıkararak soluyan köpek. )


- LAKTOZ[Fr. < LACTOSE] ile KOLOSTRUM[Fr. < COLOSTRUM]

( Sütte bulunan, sütün buharlaşmasıyla kristal durumunda toplanan şeker, süt şekeri [C12H22O11]. İLE İnsanın ve tüm memeli canlıların meme salgısına verilen genel ad. )


- LÂLESAR[Fars.] ile LÂLE-ZÂR[Fars.]

( Sığırcık kuşu. | Lâlelik. İLE Lâlelik, lâle yetişen yer, lâle bahçesi. )


- MADÂ/MAZÂ[Ar.] ile MÂ-ADÂ[Ar.]

( Geçti. İLE Başka, fazla, gayrı. )


- MAĞARA ve/> MAĞAZA


- MAGRİS[Ar. < GARS | çoğ. MAGARİS] ile MAGRİZ[Ar. çoğ. MAGARİZ]

( Fidanlık, fidan yetiştirilen yer. İLE Bir şeyin dahil edildiği yer, bir şeyin çıktığı, büyüdüğü geliştiği yer, kuyruk dibi. | Büyükayı[Dübb-i Ekber] denilen yıldız takımının dörtgeniyle kuyruğunun birleşme noktasında bulunan, kümenin dördüncü parlak yıldızı. )

( ... cum URSUS MAJORIS )


- MAGRÛS/E[Ar. < GARS] ile MAGRÛZ[Ar.]

( Toprağa dikilmiş. İLE Taze. )


- MÂHÂBİS[Ar. < MAHBES] ile MAHÂBÎS[Ar. < MAHBÛS] ile MAHÂBİZ[Ar. < MAHBEZE]

( Hapishaneler. İLE Hapsedilmiş, bir yere kapatılmış olanlar. İLE Ekmek fırınları/dükkanları. )


- MAHBES[Ar. < HABS] ile MAHBEZ[Ar. çoğ. MAHÂBİZ]

( Hapsolunma yeri, hapishane, zindan, cezaevi. İLE Ekmek fırını/dükkanı. )


- MAHSUN[Ar. < HISN] ile MAHZÛN[Ar. < HAZÎNE] ile MAHZÛN[Ar. < HÜZN]

( Güçlendirilmiş, istihkâmlı. İLE Hazinede saklanılan şey. İLE Hüzünlü, tasalı, kaygılı. )


- MAHSÛR[Ar. < HASR] ile MAHSÛR[Ar.] ile MAHZUR[Ar.]

( Yorulmuş, feri gitmiş göz. İLE Kuşatılmış, muhâsara edilmiş. | Sınırlanmış, belirli edilmiş, hasredilmiş. | Men edilmiş. | Sıkıştırılmış, tazyik edilmiş. İLE Sakınılacak, korkulacak şey. | Engel. | Sakınca. )


- MAHSÛS[Ar. < HİSS] ile MAHSÛS[Ar. < HUSÛS | çoğ. MAHÂSÎS, MAHSÛSÂT] ile MAHZÛZ[Ar. < HAZZ]

( Duyumsanan, hissedilen. İLE Başkasında bulunmayan, sadece bir kişiye ait olan. | Birine ayrılmış olan. | Lâyık. | Ayrı, müstakil, başlı başına. | Özel olarak. | İsteyerek, bile bile. | Şakadan. İLE Hoşlanmış, haz etmiş. )


- MAHSUR ile MAHZUR


- MAKSİMİZASYON/MAXIMIZATION[İng.] değil/yerine/= EN ÇOKLAMA, EN ÇOKLAYIM, EN ÇOKLATIM


- MANDA/CAMIZ/CAMIŞ ile/ve MALAK ile/ve YAŞAR ile/ve EVERE

( ... İLE/<>/> Manda yavrusu. İLE/<>/> Genç manda. İLE/<>/> Dört yaşına kadar dişil manda. )

( CAMIZ ile ... )

( MAHISHA ile/<>/> BAHINS KA BACHCHA ile/<>/> DO SAAL KA GAAY/BAIL ile/<>/> PARPOTA/PARPOTI )


- MASÂD[Ar.] ile MAS'AD[Ar. çoğ. MASÂİD] ile MASAT[Ar. MİŞHAZ]

( Dağ yamacının yüksek bir bölümü. | Yüksek ve sarp kıyı. İLE Yukarı çıkacak yer. | Merdiven. | Aşama, rütbe. İLE Bıçak bileyici. Bıçak, orak, tırpan vb. bilemeye yarayan, çelikten yapılmış araç. )


- MASUM ile/ve/||/<> MAZLUM


- MAZÂRR[Ar. < MAZARRAT < ZARAR] ile MAZHAR[Ar. < ZUHÛR | çoğ. MAZÂHİR]["MASHAR/MASAR" değil!]

( Zararlar, ziyanlar. İLE Bir şeyin, göründüğü/çıktığı yer. | Nâil olma, onurlanma/şereflenme. | Bazı tekkelerde, oturarak uyunurken, dayanılan kısa değnek. | Bir çeşit tef. )


- MEÂSİR[Ar. < ME'SERE] ile MEÂZİR[Ar. < Mİ'ZER]

( Güzel yapıtlar, izler/nişanlar. İLE Peştemallar. )


- MEBRÛS[Ar.] ile MEBRÛZ[Ar.]

( Baras[: gövdede, yer yer beyaz ve alaca lekeler oluşturan ve tedavi kabul etmeyebilen hastalık] hastalığına tutulmuş olan. İLE Gösterilmiş, ibrâz olunmuş. | Açılmış mektup. )


- MECZ değil MEZC

( ... DEĞİL Birbirine katmak, katıştırmak. )


- MEFSÛL[Ar. < FASL] ile MEFZÛL[Ar.]

( Ayrılmış, ayrışık, fasl olunmuş. İLE Fazla gelmiş olan, üstün gelen. )


- MEKANİK[Fr. < Yun.] ile MEKANİZE[Fr.] ile MEKANİZMA

( Kuvvetlerin özdekler ve devinimler üzerine etkisini inceleyen fizik dalı. | Denge ve devinim kurallarıyla ilgili. | El ya da makine ile yapılan. | [mecaz] Düşünmeden yapılan. İLE Savaş ve taşıma gereçleriyle donatılmış kıta ya da birlik. İLE Belirli bir sonuca ulaşmak için karmaşık bir biçimde düzenlenmiş organ ya da parçalar bileşimi, düzenek. | Örgenlerin işleyiş biçimi. | Ateşli silahların işlemesini sağlayan mekanik bölüm. | [mecaz] Oluş, ortaya çıkış, işleyiş. )


- MEKARÎS[Ar. < MIKRÂS]["ka" uzun okunur] ile MEKARÎZ[Ar. < MİKRÂZ]["ka" uzun okunur]

( Kesecek aletler, makaslar. İLE Kesecek aletler, makamlar. )


- MEKNÛS[Ar.] ile MEKNÛZ/E[Ar.]

( Süpürülmüş. İLE Yere gömülü, hazinede saklı. )


- MELES ile MELEZ[Ar. < MELES] ile MELEŞ

( Köpeklerin yaşı. İLE İki kuzulu koyun. İLE Değişik türden hayvan ya da bitkiden üremiş [hayvan ya da bitki]. | Değişik ırkta ana babadan doğmuş olan kişi. | Katışık, karışık. )


- MELEZ[Ar. < MELES]/METİS[Fr.] değil/yerine/= KIRMA/AZMA/ARADA


- MENÂHİS[Ar. < MİNHAS] ile MENÂHİZ[Ar. < MİNHAZ]

( Uğursuz şeyler. İLE Burun delikleri. )


- MENFES[Ar. < NEFES] ile MENFEZ[Ar. < NÜFÛZ | çoğ. MENÂFİZ]

( Soluk alacak yer, soluk deliği. İLE Delik, yarık, ağız, nüfûz edecek yer. )


- MENKUS[Ar. < NAKS]["ku" uzun okunur] ile MENKÛS[Ar. < NÜKS] ile MENKUŞ[Ar. < NAKŞ]["ku" uzun okunur] ile MENKUZ[Ar. < NAKZ]["ku" uzun okunur]

( Eksik olan. İLE Baş aşağı çevrilmiş, tersine dönmüş. | Hastalığı tekrar etmiş. | Sol ön ayağında beyaz bulunan ve Araplarca kabul görmeyen at. İLE İşlenmiş, nakış olunmuş, resim yapılmış, boya ile süslenmiş. | Nakışlı pencere, alçı pencere. İLE Bozulmuş, hükümsüz bırakılmış, nakz edilmiş. )


- MEVKİ ile/ve MEVZİ


- MİFREŞ[Ar.] ile MİFREŞE[Ar. çoğ. MEFÂRİŞ] ile MİFREZ[Ar.]

( Hattatların kullandığı, yazıyı kazımaya yarayan bir çeşit kalemtıraş. İLE Kamış kalemlerin birbirine ve mahfazaya çarparak bozulmalarını önlemek için divitin kalem koymaya yarayan bölümüne ya da kalemdâna konulan örtü. İLE Kamış kalemi ayırmak için kullanılan bir çeşit kalemtıraş. )


- MİTOZ[Fr. < AMITOSE]/KARYOKİNEZ[Fr. < CARYOCINESE] ile AMİTOZ[Fr. < AMITOSE]

( Çok gözeli canlılarda gözenin belirli evrelerden geçerek çoğalması. İLE Amip, akyuvar ve bazı bakterilerde göze bölünmesi yoluyla olan çoğalma. )


- MİTOZ/MITOSIS[İng.] değil/yerine/= EŞEYSİZ BÖLÜNME


- MOZALE/MOZOLE[MAUSOLÉE | Fr. < Yun.] değil/yerine/= ANITMEZAR


- MUAHEDE[< AHD | çoğ. MUÂHEDÂT] ile MUÂHEZE[< AHZ]

( Karşılıklı and içme. | Antlaşma. İLE Azarlama, paylama, çıkışma, darılma. | Tenkîd. )


- MÜBDİ'[Ar. < BİD'AT] ile MÜBTÎ'[Ar. < BATÂET] ile MÜBZİ'[Ar. < BIZÂA/BIDÂA]

( Yeni şeyler bulan, söyleyen, îcâd eden, ibdâ eden. | Din işlerinde bid'at ehlinden olan. | Benzeri görülmemiş şiir söyleyen. İLE Ağır hareket eden, ağır davranıp geciken. İLE Kârı tamamen kendine kalmak üzere birine sermaye veren. )


- MÜCÂVEDET[Ar. < CÛD] ile MÜCÂVEZE[Ar.]

( Birine karşı kerem ve ihsân etme. İLE Sınırı aşma. | Bağışlama, göz yumma. )


- MUCÎZ[Ar. < VECZ, VÜCÛZ] ile MU'CÎZ[Ar. < ACZ] ile MÛCİZ[Ar. < VECZ, VÜCÛD]

( İzin/icâzet veren. İLE Başkalarını, bir şey yapmada geri bırakan, acze düşüren. | Kimsenin yapamayacağı yolda olan. İLE Kısaltan, îcâz eden. | Kısa, toplu. )


- MÛDİ'[Ar. < VED] ile MUDÎ/E, MUZÎ'[Ar. < ZİYÂ]

( Emânet olarak bırakan/veren, tevdî eden. İLE Kaybeden, zâyi eden. )


- MUHAMMES[Ar.] ile MUHAMMES[Ar. < HUMS] ile MUHAMMEZ[Ar. < HAMZ]

( Ateş üzerinde kızdırılıp kurutulmuş, tahammüs edilmiş. İLE Beşli, beş katlı, tahmîs edilmiş. | Her bendi, beş mısrâlı olan manzûme. | Beşgen. [Fr. PENTAGONE] İLE Paslanmış, oksitlenmiş, hamızlanmış. )


- MUHAMMIS[Ar.] ile MUHAMMIZ[Ar.]

( Tava. İLE Oksitleyen, humuzlayan. )


- MUHARRİS[Ar. < HIRS] ile MUHARRİŞ[Ar.] ile MUHARRİZ[Ar.]

( Hırslandıran, hırs ve istek artıran. İLE Tırmalayan, azdıran, tahrîş eden. | [biyoloji] İrkilten. [İng./Fr.: IRRITANT] İLE Kışkırtan, tahrîz ve teşvîk eden. )


- MUHÂZÎ[Ar. < HİZÂ] ile MUHÂZÎ[Ar. < HİZÂ] ile MUHAZZİ'[Ar.] ile MUHÂDİ'[Ar. < HAD, HID]

( Birbirinin karşısında ve aynı sırada bulunan. | Paralel. İLE Birbirinin karşısında bulunan, karşı sırada bulunan. İLE Ot ve saman kesmeye yarayan bir çeşit tarım makinesi. İLE Hile yapan, aldatan. )


- MUHTERİS[Ar. < HİRÂSET] ile MUHTERİS[Ar. < HIRS] ile MUHTERİZ[Ar. < HIRZ]

( Sakınan, çekinen. İLE Hırs sahibi. | Çok istekli. | Ateşli. İLE Sakınan, çekinen, ihtirâz eden. )


- MÜNÂKIZ[Ar. < NAKZ] ile MÜNAKKIS[Ar. < NOKSÂN] ile MÜN'AKİS[Ar. < AKS]

( Birbirini tutmayan, nakz eden. İLE Eksilten, tenkîs eden. İLE Tersine dönmüş, çevrilmiş, in'ikâs eden. | Bir yere çarpıp geri dönmüş [ses/ışık]. )


- MÜNÂSAHA[Ar.] ile MÜNÂSAHA[Ar.] ile MÜNÂZAA[Ar. < NEZ | MÜNÂZAÂT]

( Öğütte bulunma, öğüt/nasîhat. İLE Bir vârisin, kendine kalan mirâsı alamadan ölmesi. | Birçok kişinin, birbirini ortadan kaldırarak birbirinin yerine geçmesi. İLE Ağız kavgası, çekişme. )


- MUNASSAF[Ar.] ile MUNAZZAF[Ar. < NAZÎF]

( İkiye ayrılmış, bölünmüş. İLE Temizlenmiş, arınmış, tanzîf edilmiş. )


- MÜNHEDİM[Ar. < HEDM] ile MÜNHEZİM[Ar. < HEZÎMET | çoğ. MÜNHEZİMÎN]

( Yıkılan, yıkılmış, harab olmuş, inhidâm eden. İLE Bozguna uğrayan/uğramış, bozgun, hezîmete uğrayan, inhizâm eden. )


- MÜNTEZİ'[Ar. < NEZ] değil/yerine MÜNTEVÎ[Ar. < NEV]

( Bir şeyi söken, yerinden çekip koparan. DEĞİL/YERİNE Bir şey yapmaya niyetlenen. )


- MÛRİS[Ar. < VERÂSET] ile MU'RİZ[Ar. < ARZ]

( Getiren, veren, kazandıran, îrâs eden. | Miras bırakan. İLE Yüz çeviren, başka tarafa dönen, i'râz eden. | Dokunaklı söz söyleyen, "taş atan", ta'rîz eden. )


- MÜRTEHİS[Ar.] ile MÜRTEHİZ[Ar.]

( Ucuz sayan, irtihâs eden. İLE Rezîl olan, irtihâz eden. )


- MÜSTEFÂD[Ar. < FEYD] ile MÜSTEFÂZ[Ar. < FEYZ]

( Kazanılmış, kâr edilmiş. | Anlaşılmış. İLE Dağılıp yayılmış. )


- MÜSTEFÎD[Ar. < FEYD] ile MÜSTEFÎZ[Ar. < FEYZ]

( Yararlanan, istifâde eden. İLE Feyz alan, feyzlenen, istifâze eden. )


- MÜSTEHÂS[Ar. < HAVS] ile MÜSTEHÂZA[Ar.]

( Toprak altında saklı bulunan. İLE Aybaşı gören kadın. )


- MÜSTEHDÎ[Ar. < HEDY ve HİDÂYET] ile MÜSTEHZÎ[Ar. < HEZÂ]

( Doğru yolu bulan, Müslümanlık yolunu isteyen. İLE Biriyle alay eden, herkesle alay etme alışkanlığında olan, istihzâ eden. )


- MÜSTEVSİ[Ar.] ile MÜSTEVZİ[Ar.]

( Bollaşan, genişleyen. İLE Hakk dergâhından, ilham isteyen. )


- MÜTEASSİR[Ar. < USR] ile MÜTEAZZİR[Ar. < ÖZR]

( Güçleşen, güç, zor, çetin, teassur eden. İLE Özrü/engeli bulunan, engelli/özürlü, taazzür eden. | Olanaklı olmayan, güç, zor. )


- MÜTEÂZIM[Ar.] ile MÜTEAZZIM[Ar. < AZAMET]

( Gözde büyüyen, göze büyük görünen, taâzum eden. İLE Benlik gösteren, büyüklük taslayan, taazzum eden. )


- MÜTEFERRİS[Ar. < FERÂSET] ile MÜTEFERRİŞ[Ar.] ile MÜTEFERRİZ[Ar. < FERZ]

( Anlayan, anlayışlı, sezişli, teferrüs eden. İLE Döşenen, mefrûş olan, teferrüş eden. İLE Ayrılan, teferrüz eden. )


- MÜTENÂZIR[Ar. < NAZAR] ile MÜTENAZZIR[Ar.]

( Birbirinin karşısında bulunan, birbirine bakan, tenâzur eden. | [mat.] Bakışık, simetrik. | [kimya] Bakışık. | [toplumb.] Karşılık. İLE Düşünerek dikkatle bakan, dikkatle bakarak düşünen. )


- MÜTENEFFİS[Ar. < NEFES] ile MÜTENEFFİZ[Ar. < NÜFÛZ | çoğ. MÜTENEFFİZÂN]

( Soluk alan, soluyan, teneffüs eden. | Yorgunluk alan, dinlenen. İLE Sözü geçen, nüfuzlu. )


- MÜTTESİ'[Ar. < VÜS'AT] ile MÜTTEZİH[Ar.]

( Genişleyen, tevessü eden. İLE Açık, ortada olan, ittizâh eden. )

Bugün[18 Kasım 2025]
itibarı ile 440 başlık/FaRk ile birlikte,
440 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(2/3)