Yazaçlardaki
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 9.708 başlık/FaRk ile birlikte,
9.708 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(38/40)
- TURRE[Ar.] ile/ve PÜRÇEK/ZÜLF/ZÜLÜF[Fars.]/BÂRE[Fars.]/KÜJEK[Argu][dvnlgttrk]
( Alnın bir kısmına düşen saç. Kıvırcık saç lülesi. İLE/VE Yanağa sarkan saç. Şakaklardan sarkan saç lülesi. | Bele ya da topuğa kadar uzun olan saç. | Sevgilinin saçı. )
( ZÜLF-İ DİL-ÂRÂ: Sevgilinin gönlün süsleyen, gönle hoş gelen zülfü. ZÜLF-İ DİREFŞÂN: Dalgalanan saç. ZÜLF-İ MÜŞG-BÂR: Misk saçan zülf. ZÜLF-İ YÂR: Sevgilinin zülfü, saçı. | Menfaat, çıkar.[Zülfiyara dokunmak deyiminde] )
- TÜRÜM ile/ve/||/<> DÜRÜM
( Taşma, dağılma[neşir/neşr], ışık/görünüm[zuhur], iniş/nüzûl/cirâc. İLE/VE/||/<> Toplanma[haşır/haşr], çıkış/dönüş/mirâc. )
- TÜRÜM = SUDUR = EMANATION[İng., Alm.] = ÉMANATION[Fr.] = EMANATIO[Lat.]
- TURUNÇ[Fars. < TURUNC] ile BERGAMOT
( ... İLE Turunçgillerden bir ağaç. | Bu ağacın, kabuklarından reçel yapılan ve esans çıkarılan meyvesi. )
( ... cum CITRUS BERGAMIS )
- TUT! ve/||/<> YUT!
( Kendi sözünü. VE/||/<> Başkasının/yabancının/bilgisizin sözünü. )
( Sırları. VE/||/<> "Öfkeyi." )
- TUTACAK ile TUTAÇ ile TUTAK ile TUTAM ile TUTAMAÇ/TUTAMAK
( Sıcak mutfak araçlarını tutmakta kullanılan, birbirine şeritle bağlı bez çifti, tutaç, tutak. İLE Laboratuvar maşası. | Tutacak. İLE Bir şeyin tutulacak yeri. | Tutacak. | Kabza. | Maşa, kerpeten vb. araçların tutmaya yarayan kanatlarından her biri. | Rehine. İLE Avuç içi ya da parmak uçlarıyla tutulabilen miktarda olan. İLE Tutamaç. | Tutunulacak, dayanılacak, güvenilecek nesne. )
- TUTARLI = İNSİCAMLI = CONSEQUENT[İng.] = CONSÉQUENT[Fr.] = KONSEQUENT[Alm.] = CONSEQUENS[Lat.] = CONSECUTIVO/VA[İsp.]
- TUTTUR ile/||/<> TÜTTÜR
( Yakalatmak. İLE/||/<> Yakalatmak. )
- TUTUKLU/TUTUKLA(N)MA ile/ve/değil/||/<>/< GÖZALTINDA/GÖZALTINA ALMA
( [ancak özel ve zorunlu durumlarda] Yargıç dışında, ne savcı, ne de polis tutuklama yapabilir.[yaptıkları tutuklama değil gözaltına alma ve/ya da [sınırlılığında] bulundurmadır] )
( [not] ARREST vs./and/but/||/<>/< CUSTODY )
- TÜVÂNÂ[Fars. < TEVÂNÂ] değil/yerine/= GÜÇLÜ, DİNÇ, CANLI
- TÜY/TÜS ile/ve AYVA TÜYÜ
( ... İLE/VE İlk çıkan tüyler. )
( [Divan edebiyatında] AYVA TÜYLERİ: Harf, yazı. )
( Âşıkların alınyazısı, sevgililerinin yanaklarında yazılıdır. )
- (TÜYLERİ/M) DİKEN DİKEN
- TUZ-BUZ
- TUZ-BUZ (OLMAK) UN-UFAK (OLMAK/ETMEK)
- TUZ ile BAZAL[Fr. < BASAL]
( ... İLE Bazı çok olan tuz. | Bazın özelliklerini taşıyan. )
- TUZAĞA DÜŞ(ÜR)MEK ile/ve/değil/||/<>/< GAFİL AVLA(N)MAK
- TÜZE(HUKUK) (DAİRESİ) ile/ve/||/<> TÜRE(ADÂLET) (DAİRESİ)
HUKUK ve/||/<> ADÂLET ve/||/<> ÖZGÜRLÜK ve/||/<> MEŞRÛİYET(GEÇERLİLİK)
( ... İLE/VE/||/<> Lâyık olana, lâyık olunanı vermek/verebilmektir. )
( Adâlet ancak hakikatten, saadet ancak adâletten doğabilir. )
( Attika mahkemelerinde, suçlu, suçu tespit edildikten sonra, bazı hallerde, kendine uygun gördüğü cezayı kendi isteyebilirdi. )
( Adâlette gecikme olmaz! | Adâletin gecikmesi olmaz/olmamalı! | Adâletin gecikmişi olmaz! )
( "BURNU SÜRTMEK": Yavuz Sultan Selim, hükümdarlığında, hırsızlık yapanları bir direğe bağlar, tanınması için günlerce çarşının içinde dolaştırtırmış. Bugünkü deyimle yüz kızartıcı suçlar dediğimiz çeşitli ahlâki suçlarda ise suçluyu burnu yere sürtecek biçimde bir arabaya yatırtır, burnunu yere sürttürürmüş. "Bırak, burnu sürtsün biraz!" gibi deyimler buradan gelmektedir. Yavuz Sultan Selim'in ilk sekiz yılında yaptığı bu uygulamalarla toplum büyük bir huzura ulaşmış ve hem devletin gücünü, hem de bütçesini üç kat büyütmüştür. )
( ZEMBİLLİ ALİ EFENDİ(CEMÂLÎ)'nin adâlet anlayışını ve uygulamalarını yani kendine neden "Zembilli" denildiğini de araştırmanızı salık veririz. )
(
| 
ADÂLET DAİRESİ
Adâlet, dünya barışının temelidir.
Dünya bağının sınırlarını devlet belirler.
İşte bu devlet duvarını inşâ edecek, devlete düzen sağlayacak olan hukuktur.
Siyasi güç olmaksızın hukuk, yaptırımlarını yerine getiremez.
Siyasi gücü, askeriye korur.
Askeri gücün yaşamasını ekonomi sağlar.
Ekonomik gücü halk sunar.
Halkın birliğini sağlayacak olan ise adâlettir.
Adl'dir mucib-i salâh-ı cihan
Cihan bir bağdır, divan devlet
Devletin nâzımı şeriattır
Şeriata olamaz hiç hâris illâ mülk
Mülk zabteylemez illâ leşker
Leşkeri cem edemez illâ mal
Malı cem eyleyen raiyettir
Raiyeti kul eder padişah-ı âleme adl. )
( Sayın Muharrem Balcı'nın yayınlarını paylaştığı adresi... www.MuharremBALCI.com )
( Türk Hukuk Lügâtı'na, burayı tıklayarak ulaşabilirsiniz... )
( Elimizde kudret olmadığı sürece, özgürlük isteriz.
Kudreti ele geçirince üstün olmak isteriz.
Ama başaramazsak, adâlet isteriz. )
( "Kurallara uymak", adâlet değildir. )
( Rızâ yazısı için burayı tıklayınız... )
(
| 
|
)
( ... İLE/VE/||/<> Güçler arasındaki denge. )
( LAW vs./and/||/<> JUSTICE )
( JURISTISCHE/RECHTSWISSENSCHAFTLICHE mit/und/||/<> GERECHTIGKEIT )
( DROIT avec/et/||/<> JUSTICE )
( ... cum/et/||/<> JUSTITIA )
( ... ile/ve/||/<> DÍKÊ )
- TÜZEL ile TÖZEL
( Hukukla ilgili, hukuksal, hukukî. | Hükümle ilgili, hükmî. İLE Tözle ilgili. )
- TXT/TEXT[İng.] değil/yerine/= METİN DOSYASI
- ADEM ile ÂDEM
( ya da "Adem" ile "adem" biçiminde) ( adem=yokluk. İLE Âdem=İnsan. )
- ÜÇ AYLAR/ŞÜHÛR-İ SELÂSE:
RECEP ve/> ŞABAN ve/> RAMAZAN
- 3B:
BARIŞ(TIR)MAK ve BÖLÜŞ(TÜR)MEK ve BÜYÜ(T)MEK
ve/||/<>/>/<
3Y:
YÖN ve YÖNTEM ve YÖNETİM
- UC ile UÇ
( Kutup. İLE Emir kipinde "Uçmak". )
( TIP vs. FLY )
- UÇ değil UC!!!
- UÇANIN/UÇAĞIN:
İNMESİ ile/ve/değil/||/<>/< ALÇALMASI
- UCBE[Ar.] ile U'CÛBE[Ar. çoğ. EÂCÎB]
( Şaşılacak şey. İLE Pek acayip şey, garip, şaşılacak şey. )
- ÜÇGENİN İÇ AÇILARI ile/ve/değil/||/<>/< İNSANIN İÇ ACILARI
( Bilinir/bilinebilir. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< [çoğunlukla/pek/yeterince] Bilinmez/bilinemez. )
- ÜÇKEN değil ÜÇGEN
- ÜÇLÜLÜK:
ANA BÖLÜMLERDE ile/ve/||/<> ARA BÖLÜMLERDE
- UCB/UCUB/KİBİR[Ar.] değil/yerine/= "KENDİNİ BEĞENME VE GÜVENME"
- UCÛBE[Ar. | çoğ. EÂCÎB] ile/ve/||/<> ÜFKÛHE[Ar.]
( Pek acayip şey, garip, şaşılacak şey. İLE/VE/||/<> Şaşılacak, şaşıp kalınacak şey. )
- ÜCÛM[Ar.] ile ÜCÛN[Ar.]
( Kale, palanka. İLE Suyun renginin ve tadının bozulması. )
- UD ile ŞEHRUD
( AVVÂD[Ar. < UD]: Ud çalan. )
- UHDE[< AHD] ile/değil UKDE
( Söz verme, bir işi üzerine alma. | Görev, birinin üzerinde bulunan iş. | Yapma, becerme. | Sorumluluk. İLE/DEĞİL Düğüm. | Zor, karışık iş. | İstenip de ulaşılamadığından dolayı içe dert olan şey. )
- UKAB[Ar. çoğ. AKABE, IKBÂN]["ka" uzun okunur] ile UKÂB[Ar.]
( Karakuş, kartal, tavşancıl kuşu. | Hz. Muhammed'in alemlerinden birinin adı. | Nesir burcu, Kartal takımyıldızı. İLE Toz, duman. )
- ÜKLE[Ar. < ÜKEL] ile ÜKRE[Ar.]
( Lokma. İLE Çukur. | Top, yuvarlak şey. )
- UKRANYA değil UKRAYNA
- UKŞAMAK/UXŞAMAQ ile UKŞAG/OXŞAG ile UKŞAGU/OXŞAGU
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Teskin etmek ve okşamak. İLE Bir şeyin benzeri ya da aynı türden olanı. İLE Oyuncak. | Kadınlar için kullanılan bir takma ad. )
- ULA ile/||/<>/> BALA ile/||/<>/> ASAF ile/||/<>/> DEVLET KETHÜDASI ile/||/<>/> ELÇİ
( ... İLE/||/<>/> Ula ile vezirlik arasında yüksek bir sivil aşama. İLE/||/<>/> Vezir. İLE/||/<>/> İçişleri Bakanlığı'nın[Dahiliye Nazırlığı] ilk dönemlerdeki adı. İLE/||/<>/> Bir devleti başka bir devlet katında temsil eden kişi. )
- ÛLÂ[Ar.] ile ULÂ[Ar.]
( Birinci, ilk. İLE Şan ve şeref sahibi. )
- ULAŞ/IM ile/ve/değil/<>/ne yazık ki BULAŞ/IM
- ... ÜLKE/Sİ ile/ve/değil/||/<>/< ÜLKÜ/SÜ
- ULKUS/ULCUS[İng.] değil/yerine/= YARA
- ÜLSER/ULCER[İng.] değil/yerine/= YARA
- ULÜF[Ar. < ULÛFE] ile ULÛF[Ar. < ELF]
( Yemler, ulûfeler. | Sipahi, yeniçeri maaşları. İLE Binler. )
- ÜMİTLİ/UMUTLU OLMAK ile/ve/<> MUTLU OLMAK
( UMUTLU/LUK ile/ve/<> MUTLU/LUK )
( TO BE IN HOPE vs./and/<> TO BE HAPPY )
- ÜMM-ÜL-KİTÂB ile ...
( AKL-I EVVEL | ARŞIN ÜSTÜNDEKİ KAZÂ VE KADER LEVHASI | FÂTİHA SÛRESİ | İNSAN-I KÂMİL'İN GÖNLÜ )
- UMUR ve/||/<>/> UMUT ve/||/<>/> ONUR
- UMUT[Türkçe]/ÜMİT[Fars. < UMİD] = RECÂ[Ar.] = HOPE[İng.] = ESPOIR[Fr.] = HOFFNUNG[Alm.] = SPES[Lat.]
- ÜNİAKSİYEL/UNIAXIAL[İng.] değil/yerine/= TEK EKSENLİ
- ÜNİTE[İng. < UNIT] değil/yerine/= BÖLÜM | BİRİM, ÖLÇÜ, VAHİT
( Birim, vahit, ölçü. )
- ÜNİVARYANT/UNIVARIANT[İng.] değil/yerine/= TEK DEĞİŞKENLİ
- ÜNİVERSAL/UNIVERSAL[İng.] değil/yerine/= EVRENSEL
- ÜNİVERSİTE["ÜNİVERSTE" değil!] değil/yerine/= BİLİMTEY/EVRENKENT
- UNSUL[Ar.] ile UNSUR[Ar. çoğ. ANÂSIR]
( Adasoğanı.[şurubu, kalp hastalıklarına, kan bozukluğuna ve akciğer zarı yangısına/iltihabına karşı kullanılır] İLE Birleşik/bütüncül nesneleri oluşturan basit/tekil nesnelerin her biri. | Bir bütünden ayrılıpı bir parça oluşturan bölüm. | Kök, esas, madde. )
- UNUT! değil/yerine UMUT/ÜMİT
- UNUTMUŞTUM değil UNUTMUŞUM
- UNVAN[Ar.]/AYAG [divanlugatturk]/TITRE[Fr.] değil/yerine/= SAN
- UNVANLARI["ÜNVAN" değil!]:
ADLARIN BAŞINA YAZMAK değil/yerine SONUNA YA DA ALTINA (AYRAÇ İÇİNDE) YAZMAK
( "Prof./Dr. ... ..." DEĞİL/YERİNE "... ... (Prof./Dr.)" gibi. )
( Kişinin ve adının önüne gelebilecek -unvanı/sıfatı ne kadar önemli/değerli olursa olsun- hiçbir unvan/sıfat konulamaz/konulmamalıdır! )
( Belki algıda/tanımada kolaylık ve hız kazandıracağından hareketle bu biçimde uygulanıyorsa da bu tutumdan vazgeç(il)melidir! [Saygısızlık ya da hakaret olarak yorumlanmamalıdır!] )
( Türkçe'si varken...
* PROFESÖR yerine BİLMEN
* DOÇENT yerine BİLGEN
* YARDIMCI DOÇENT yerine BİLGER
* ASİSTAN yerine KÖMEK
* REKTÖR yerine BİLİMBEY
* DEKAN yerine YETİLBEY
* DOKTOR yerine ÖKE
* MASTER yerine UNGAN
* ÜNİVERSİTE yerine BİLİMTEY
* AKADEMİSYEN yerine BİLİMCİ
* BİLİM İNSANI yerine BİLİMCİ )
- UPUYGUN = MUTABIK = ADEQUAT[İng.] = ADÉQUAT[Fr.] = ADÄQUAT[Alm.] = ADEQUATUS[Lat.] = ADECUADO/DA[İsp.]
- UR[Tr.]/TÜMÖR[Fr. < TUMEUR] ile TÜMÜR
( Gözelerin aşırı çoğalmasıyla insan, hayvan ya da bitki dokularında oluşan ve büyüme eğilimi gösteren yumru, bağa, tümör, neoplazma, çingene ahtapotu, vejetasyon. İLE Bağırsakların iç yüzeylerinde bulunan pürtüklerin adı. )
- UR[Ar.] ile ÛR[Ar. < A'VER, AVRÂ]
( Gözelerin aşırı çoğalmasıyla dokularda oluşan ve büyüme eğilimi gösteren yumru, tümör. İLE Tek gözlüler. | Silahsız, mühimmatsız olanlar. )
- URİN-/URİNİ-/URİNO- ile/||/<> UR-/URA-/-URİA/URO-
( Sidik. İLE/||/<> Sidik ile ilgili, işeme ile ilgili, üriner düzenle ilgili. )
- URÛS[Ar.] ile URÛŞ[Ar. < ARŞ] ile URÛZ[Ar. < ARZ]
( Ekin ya da meyve mahsullerinin zekâtı. İLE Gökler, arşlar, tavanlar. İLE Arzlar, keyfiyetler, bildirmeler. | Ârız olma, gelme. )
- US/AKIL ile/ve/||/<>/> BİLİM/İLİM
- UŞAK[< URŞAK] ile AYVAZ
( Hizmet eden erkek. | Çocuk. İLE Büyük konaklarda, mutfak ve yemek hizmetlerinde çalıştırılan uşak. | Koca, erkek, eş. | Karşılık, bedel. )
- UŞAK ile MEHTER[Fars. < MİH-TER | çoğ. MİHTERÂN]
( ... İLE Mehterhane takımında görevli kişi. | Osmanlılar'da, çalardıra bakan uşak. )
- UŞAK/VALE[İt. < VALET] ile UŞAK ile UŞAK
( Özel, eril hizmetçi, hizmet eden. İLE Karadeniz bölgesinde, çocuğa verilen genel ad/sesleniş. İLE Türkiye'nin, Kütahya, Manisa, Afyon ve Denizli arasında bulunan bir Ege bölgesi ili. )
- US/AKIL:
HERKESİ AŞKIN ile/ve/||/<> HERKESTE İÇKİN
- UŞAQ[Azr.] = ÇOCUK[Tr.]
- USÇULUK = AKLİYE = RATIONALISM[İng.] = RATIONALISME[Fr.] = RATIONALISMUS[Alm.] = RATIO[Lat.]
- ÜŞKÛFE[Fars.] ile ÜŞKÜFTE[Fars.]
( Çiçek. İLE Açılmış çiçek. )
- ÜSLÛB/ÜSLÛP ile/ve EKOL
- ÜSLUB ile/ve USLÛB
- ÜSLÛP değil/yerine/= SÖYLEYİŞ/BİÇEM
- ÜSLÛP ile TAVIR
( [ne yazık ki] Doğruyu dile getirmenin üslûbundan dem vuranlar, yanlışı en kaba biçimde ifade etmekten kaçınmıyorlar... )
- ÜSLÛP ile TUTUM
- ÜSLÛP ile/ve/||/<> USTURUP/LU[İt. < STROPA]
( Tarz. İLE/VE/||/<> Biçimine getirmek, uygun zamanı bulmak, denk düşürmek. )
- ÜSLÛP'TA:
BİREYSELLİĞİN YÜCELİĞİ ve GÜZELLİK SEVGİSİ
- ÜSSÜ[Ar. < USS] ile/||/<> ÜSSÜ[Ar. < USS] ile/||/<> ÜSTÜ[< ÜST]
( [matematikte] Bir sayının üstüne yazılan ve kendiyle kaç kez çarpıldığını gösteren sayı, kuvvet. [62 'de 2 üs, 6 ise taban] İLE/||/<> Esas. | Bazı görevleri yürütebilmek amacıyla kurulan, özel yapıları, donatımları, atölyeleri, onarım yerleri, hizmet alanları olan, sürekli ya da geçici olarak konaklanılan yer. | Bir askerî harekâtta, birliklerin gereksinim duyduğu her türlü gerecin toplandığı, dağıtıldığı bölge. İLE/||/<> Bir nesnenin ya da yerin, yukarı, göğe doğru olan yanı. )
- ÜST DUDAK = ŞEFE-İ ULYÂ = LÈVRE SUPÉRIEURE
- USTA ile ÜSTÂD
( Üstad, işi başından aşkın olduğunda dingin ve neşelidir. )
( Usta, kendini bilgiye verir, ilkelere bağlı kalır ve sınırı aşmaz. )
( RÂSİHÛN: Uzman.[kök salmış] )
( HAZÂKÂT: Ustalık, üstadlık. )
- ÜSTÂD ile/||/<> USTA ile/||/<> KALFA ile/||/<> ÇIRAK ile/||/<> YAMAK/ELULAĞI ile/||/<> MİÇO/MUÇO[İt.]
( ... İLE/||/<> Yaşadıklarımızın. İLE/||/<> Yaşamakta olduklarımızın. İLE/||/<> Yaşayacaklarımızın. İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... )
( ... ile ... ile ... ile TİLMÎZ ile ... )
- USÛL ile/ve ARUZ ile/ve MAKAM ile/ve EDEB
- USÛL ile USÛL["USÜL" değil!]
( Kökler, asıllar. | Bir kişinin, anne, baba, dede ve nineleri. İLE Bir amaca erişmek için izlenen, tutulan yol, yöntem. )
- USÛL[Ar. < ASL] ile USÛR[Ar. < ASR]
( Asıllar, kökler. | Bir ilmin ya da tekniğin asıl konusundan önce öğrenilmesi gereken esas, başlangıç, bilgi. | Başlangıç. | Yol, yöntem, tertip, metod, nizam, kaide, düzen. İLE Yüzyıllar. )
- USÛL-Ü FIKIH'TA:
KİTAP ile/ve/||/<> SÜNNET ile/ve/||/<> İCMÂ ile/ve/||/<> KIYAS
- ÜŞÜMEK ile/ve/değil/<> ÜŞÜTMEK
- USUVV[Ar.] ile FESÂD[Ar.]
- UT ile UD[Ar.]
( Utanma. İLE Türk müziği araçlarından, iri karınlı, kirişli, çalgıçla çalınan bir çalgı. )
- UTANÇ = SHAME[İng.] = HONTE[Fr.] = SHAM[Alm.] = PUDOR[Lat.]
- UTANIYORUM ile/değil/yerine/>< TANIYORUM!
- UTANMAK ile EDEB
( SHAME vs. BREEDING )
- UTANMAK ile/ve/||/<> KENDİNE YAKIŞTIR(A)MAMAK
- UTANMAK ve/> UYANMAK
- UTAN(DIRIL)MAK ile/ve/||/<>/> UYAN(DIRIL)MAK
- UTM/UTÜM[Ar.] ile UTUM[Ar.]
( Yabani zeytin ağacı. İLE Köşk. | Taş duvar/yapı. )
- UV/ULTRAVİYOLE RADYASYON/ULTRAVIOLET RADIATION[İng.] değil/yerine/= MOR ÖTESİ, MOR ÖTESİ IŞINIM
- ÜVERTÜR değil UVERTÜR
- UY(>< İN) ile/||/<> UYA(> YUVA)
( Çukur. İLE/||/<> Yuva. )
- UYDUR/UK-KAYDIR/IK/KIYDIRIK
- UYGARLAŞMA ile/ve/<> UYGARLAŞAMAMA
( Nevroz doğurur.[Freud] İLE/VE/<> Yeterince uygarlaşamama, nevroz doğurur.[Adler] )
- UYGARLIK/MEDENİYET:
TOPRAK ve/+/||/<> DİL ve/+/||/<> DİN
- UYGULAYICI ile/ve/<>/|| UYGULATICI
( Sanatçı, hem uygulayıcı, hem uygulatıcı olabilmelidir. )
- UYGULAYIM = TEKNİK = TECHNICS[İng.] = TECHNIQUE[Fr.] = TECHNIK[Alm.] = TEKHNE[Yun.] = TECNICA[İsp.]
- UYİCAM/UYUCAM" değil UYUYACAĞIM
- UYKU ile/ve/değil/||/<>/>/< ÖYKÜ
- UYLUK/OYLUK ile/ve BALDIR/İNCİK/SÂK[Ar.]
( Kalçadan dize kadar olan bölüm. İLE/VE Dizle ayak bileği arasındaki bölümün arkasındaki bölüm. )
( AZM-İ FAHZ ile/ve AZM-İ KASABA )
( THIGH vs./and CALF, SHANK/SHIN
[Alm..] OBERSCHENKEL mit/und WADE )
( CUISSE avec/et MOLLET )
( MUSLO con/y PANTORRILLA )
( COSCIA con/e POLPACCIO )
- UYMAZ ile/ve/değil/||/<>/< "UYUMAZ"
- UYUCAK/UYUYUCAK" değil UYUYACAK
- UYUCAK" değil UYACAK
- UYUM ile/ve/<> TEVHİD
- UYUMAK/UYKU ile/ve UYUKLAMAK/PİNEKLEMEK/IMIZGANMAK/KÜNGÜLDEMEK/KÜNGÜRDEMEK/ŞEKERLEME/KAYLÛLE
( Günde ortalama 7 saat uyku yeterlidir! [Kişiden kişiye, değişkenlere ve koşullara bağlı olmak üzere 4 - 10 saat arasında olabilir.] )
( SAAT ON[22:00], YATAĞA KON! )
( Uykuya dalma süresi, yaklaşık, 7 dakikadır. )
( Elma, birçok uyarandan daha etkili bir uyku açıcıdır. )
( ÂFTÂB-SÜVÂR[Fars.]: Sabahları erken kalkan, gün doğmadan uyanmak alışkanlığına sahip olan. )
( İHTİMÂM[Ar.]: Elemden/kederden dolayı uyuyamama. )
( Uyuklama durumunda, ereksiyon gerçekleşebilmesi, olağandır. )
( ... İLE Uyuklar gibi hareketsiz oturmak. | Bir yerde, hiçbir iş yapmadan oturmak. )
( KÜNGÜLDEMEK/KÜNGÜRDEMEK: Uyuklamak. | Elden ayaktan düşmek. )
( NEVM ile/ve/değil NA'S/NA'SE/NÜÂS/SÎNE[çoğ. SİNEVÂT]/TEHVÎM/TEHEVVÜM[Ar.]/TENEVVÜM[< NEVM]/VESEN )
- UYUMAK ile UYUŞMAK ile UYUŞMAK
( Uyku durumu/deneyimi. İLE Kendin geçmek. İLE Birlikte ya da karşılıklı olarak uyumlu hareket etmek ya da hareket etmeye çalışmak. )
- UYUŞUK/TEMBEL[Fars. < TENBEL] ile/ve/=/||/<> HIMBIL
- UYUTMAK ile/ve/||/<> UYANDIRMAK
( Gövdeyi ameliyat etmek için gereklidir. İLE/VE/||/<> Zihni/ni "ameliyat etmek" için gereklidir. )
- UZAK BİR YER ile/ve/<> UZAAAK BİR YER
( Dilde. İLE/VE/<> Belâgatta. )
- UZAK ile/ve/||/<>/> TUZAK
- UZAM/DÜZLEM/HAYYİZ/VÜSAT[Ar.] ile VÜS'AT[Ar. < VÂSİ/VÂSİA]
( Belirli noktalar toplamı. İLE Geniş, engin, açık, enli, bol. )
- UZAM/UZAY <-> ZAMAN <-> ÖZDEK <-> DEVİM <-> İVME <-> GÜÇ
- UZAM = HAYYİZ = EXTENSION, EXTENT[İng.] = ÉTENDUE, EXTENSION[Fr.] = AUSDEHNUNG[Alm.] = EXTENSIO[Lat.] = EXTENSIÓN[İsp.]
- UZAM/DÜZLEM/HAYYİZ/VÜSAT[Ar.] ile/ve/değil/yerine/||/<>/> UZAY
( Belirli noktalar toplamı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/|||/<>/> Tüm noktalar toplamı. )
( Tanımla(n)mayla. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/|||/<>/> ... )
( Dışta. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/|||/<>/> İçte. )
( İçte yok. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/|||/<>/> Dışta yok. )
( [not] PLANE vs./and/but/||/<>/> SPACE
SPACE instead of PLANE )
- UZATMAK(ITNÂB[Ar.]) ile/ve/değil DEVAM ETTİRMEK
- UZA(T)MAK ile/ve/değil/||/<>/< TEKRAR
- UZAY = MEKÂN = SPACE[İng.] = ESPACE[Fr.] = RAUM[Alm.] = SPATIUM[Lat.] = ESPACIO[İsp.]
- ... ÜZERİNE ile/ve/değil/||/<>/< ... ÜZERE
- ÜZGÜN ile/ve/||/<>/> SÜZGÜN
- UZLAŞIM/SAL = İTİBAR/Î = CONVENTION/AL[İng.] = CONVENTION/NEL[Fr.] = KONVENTION/EL[Alm.] = CONVENTIO[Lat.] = CONVENCIÓN[İsp.]
- UZLAŞIM/SAL ile UYLAŞIM/SAL
- UZMAN ile AZMAN
- UZMANLIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİREŞİM/TEVHİD
- UZÛBET[Ar.] ile UZÛBET/UZBET[Ar.]
( Tatlılık, şirinlik, lâtiflik. İLE Bekârlık, ergenlik. )
- ÜZÜLME ve/||/<>/> BÜZÜLME
- ÜZÜLMEK ile/ve/||/<>/> SÜZÜLMEK
- ÜZÜM ile/> ŞIRA/ŞÎRE[Fars.] ile/> ŞARAP ile/> SİRKE
( CEM ŞÎT: Şarabı bulan. )
( ... İLE Henüz mayalanmamış üzüm suyu. | Bazı meyve ve sebzelerin özü. İLE ... İLE ... )
( Annesi.[helâl] İLE ... İLE Kızı.[haram] İLE ... )
- UZUN SÜREÇ değil UZUN SÜRE
- UZUN/KISA) SÜRELİ/LİK (/ SOLUKLU/LUK) ile SÜREKLİ/LİK
( LONG PERIOD vs. CONTINUAL )
- VAAD/VÂDE ile/ve BORÇ
( Vâde, söz demektir. )
( Sakın para için evlenmeyin! Çok daha uygun koşullarda borç bulabilirsiniz. )
- VAAD ile TAAHHÜT/D
- VAC/VAK/VACUUM ASSISTED CLOSURE[İng.] değil/yerine/= VAKUM YARDIMLI YARA KAPATMA, NEGATİF BASINÇLI YARA KAPATMA
- VACİB ile MUHTAR
- VÂCİBU'L-VUCÛD yerine KÂDİRU'L-MUHTÂR
- VÂCİB-ÜL VUCUD ve/||/<>/> VAHDET-İ VÜCUD
( Var oluşu gerekli olan. | Allah. VE/||/<>/> Varlığın tek oluşu. | Tasavvuf. )
- VÂCİD[Ar.] ile VÂCİZ[Ar.]
( Vücûda getirici/getiren. | Zengin. [Allah'ın sıfatıdır.] İLE Kısa. )
- VÂCİB ile KADÎM
- VACİB ile MÜMKÜN
( Varlığını kendinden alan. İLE Varlığını dışarıdan alan. )
- VA'D[Ar.] ile VÂD[Ar.]
( Söz verme, üstüne alma. | Yapılmasına söz verilen şey. İLE Oğul. )
- VÂDİ[Ar.]/KANYON[Fr. < CANYON]/KLÜZ[Fr. < CLUSE] değil/yerine/= KOYAK/KAPUZ/DAR BOĞAZ
( Bir akarsuyun kalkerli bir alanda oyarak oluşturduğu, bir kıvrımı keserek iki yandaki çukurlukları birleştiren, dar ve boğaz biçimindeki geniş aralık. )
- VAGON[Fr./İng. < WAGON] ile/ve/||/<> FURGON[Fr. < FOURGON]
( ... İLE/VE/||/<> Nesne vagonu. )
- VÂH[Ar.] ile VÂH/VÂHA[Ar. çoğ. VÂHÂT]
( Vâh, yazık, ay. İLE Çöl ortasında suyu ve yeşilliği olan yer. )
- VAHDET ile/ve/<> TEVHÎD
( Olgu/durum. İLE/VE/<> İlke/kavram. )
( Durum. İLE/VE/<> Eylem. )
( ... İLE/VE/<> Kendinden memnun olmak. )
( TEVHÎD'E GEL, TEVHÎD'E
ZİKR ET! HAKK'I, HER YERDE )
( İnsan - İnsan ilişkisi. İLE/VE/<> İnsan - Tanrı ilişkisi. )
- VAHDET-EL VÜCÛD ile/ve/||/>/< VAHDET-EL MEVCÛD
( Çeşitlilik. İLE/VE/||/>/< Aynılaşma. )
- VAHDET-İ ŞUHÛD ile/ve/||/<>/hem de VAHDET-İ KUSÛD ile/ve/||/<>/hem de VAHDET-İ MEVCÛD ile/ve/||/<>/hem de VAHDET-İ VUCÛD
( UNITY OF WITNESSING vs./and/||/<>/also UNITY OF INTENTION vs./and/||/<>/also UNITY OF EXISTENCE vs./and/||/<>/also UNITY OF BEING )
- VAHDET-İ VUCUD ile HEPTANRICILIK/TÜMTANRICILIK/PANTEİZM
( HAKK <> DOĞA ile HAKK > DOĞA )
- VAHDET-İ VÜCÛD ile/ve VAHDET el-VÜCÛD
- VAHDET-İ VUCUD ile VAHDET-İ ŞÜHÛD
- VAHDET-İ VÜCÛD ile VAHDET-İ VÜCÛD
- VAHİ[Ar.] ile/değil/>< VAHİY[Ar.]
( Boş, saçma. İLE/DEĞİL/>< Tanrı tarafından, bir buyruk ya da düşüncenin, peygambere bildirilmesi. )
- VÂHİD ile/ve ÂHİD/AHÂD
( Bir, ikincisi düşünülemeyen. Sıfat. İLE/VE Tek. Zât. )
- VÂHİD[Ar.] ile FERD[Ar.]
- VÂHİD[Ar.] ile MÜNFERİD[Ar.]
- VÂHİD[Ar.] ile VAHÎD[Ar.] ile FERÎD[Ar.]
- VAHİDİYETTE KESRET ile KESRETTE VAHİDİYET ile KESRETTE VAHİD
( Kesreti saklayamazsın fakat birliği/tevhidi istediğin kadar saklayabilirsin. )
( Asıl tevhid, kesretten sonraki tevhiddir. )
( İş, bu kesreti tevhid etmektedir. )
( Kesreti saklayamazsın fakat birliği, tevhidi istediğin kadar saklayabilirsin. )
- VAHİH değil VAHİY
- VÂHİM[Ar. < VEHM] ile VAHÎM[Ar. çoğ. VİHÂM, VAHÂMÂ]
( Kuran, kuruntulu. İLE Ağır, sonu tehlikeli, çok korkulu. )
- VAHS/VEHS[Ar.] ile VAHZ[Ar.]
( Ayak altında çiğneme. | Kırma. İLE Çimdikleme. | Sivri bir şey batırarak acıtma. | Isırma, sokma. )
- VAHŞET ile/ve VAHÂMET["VEHÂMET" değil!]
- VAHŞ/VAHÎŞ[Ar.] ile VAHŞ[Ar. çoğ. VAHŞÂN, VUHÛŞ]
( Dört ayaklı hayvanlarda görülen bir hastalık. İLE Yabani, ürkek, insandan kaçan hayvan. | Issız, tenha yer. )
- VAÎD[Ar.] ile VÂİZ[Ar. < VA'Z | çoğ. VÂİZÂN, VU'ÂZ]
( Birini iyiliğe sevk ve kötülükten uzaklaştırmak için korkutma, yıldırma. İLE Dini öğütlerde bulunan.[ibâdet yerlerinde] )
- VAK'A ile/ve VAKIA
( Olay, olgu. İLE/VE Gerçeklik. [Düştüğü gibi.] )
( Tekrarlanmayan. İLE/VE Tekrarlanabilir olan. )
- VAKD[Ar.] ile VAKT/VAKİT[Ar. çoğ. EVKAT]
( Ateşin yanması, tutuşması. İLE Vakit, zaman. | Saat, günün çeşitli saatleri. | Mevsim. | Uygun zaman. | Boş zaman. | Geçim. | Çağ, zaman. | Fırsat. | Belirli/belirtilen zaman. )
- VÂKÎ[Ar.] ile VÂKİ'[Ar. < VUKU'] ile VAKİH[Ar.]
( Koruyan, saklayan. | Önleyici tedbir, ilâç. İLE Olan, düşen, olagelen, rastlayan, vuku' bulan. | Geçen, geçmiş olan. İLE Edepsiz, utanmaz, hayâsız. )
- VÂKIÂ[Ar.] ile VÂKIA[Ar. çoğ. VÂKIÂT] ile VAKİA[Ar. çoğ. VAKAYİ']
( Gerçek, gerçi, her ne kadar. İLE Olmuş bir iş, vuku' bulmuş, gerçek. | Düş, rüya. | Cenk, savaş. İLE Olay, vak'a, hadise. )
- VAKIF[Ar. < VAKF: Duruş, durma.]/TESİS ile DERNEK/CEMİYET
( Bir mülkü kamu yararına -satılmamak kaydıyla- sonsuz olarak tahsis etmek. İLE Çıkarlarını savunmak, belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere kurulan yasal topluluk. )
( FOUNDATION vs./and ASSOCIATION )
- VAKİT ile/ve AKİT
- VAKİT ile/ve/<> NAKİT
( TIME vs./and/<> CASH MONEY )
- VAKUM/VACUUM[İng.] değil/yerine/= HAVASIZ BOŞLUK
- VALEYBOL değil VOLEYBOL
- VÂLİ ve/||/<> VELÎ ve/||/<> HÂMİ ve/||/<> RÂB
( [Koruyucu] Dışta. VE/||/<> İçte. )
( Maddî koruyucu. VE/||/<> Manevî koruyucu. )
- VÂLİD ile/ve/<> VÂLİDE
- VÂLİD[Ar. < VİLÂDET] ile VÂLİDE[Ar.]
( Baba. İLE Ana, doğuran. )
- VALS ile YAVAŞ(SLOW) VALS/İNGİLİZ VALSİ
( XVIII. yüzyılda, Bavyera(Almanya) ve Avusturya Alpleri yöresine özgü, geleneksel halk dansı olan Landler'den doğup gelişen ve Habsburg Sarayı'nda oynanmasından sonra popüler olan Vals, Fransa'ya özgü bir danstır ve çeşitli türleri arasında en ünlüsü, hızlı dönüşlerle yapılan Viyana Valsi'dir. Önceleri, çeşitli dönüş ile tepinmeden sonra düşey sıçramalarla gerçekleştirilen ve bir köylü dansı olarak kabul edilen Vals, yıllar geçtikçe eklenen, yerde kayma ve dönme adımları ile bir burjuva ve yüksek sosyete dansına dönüşür. Çiftlerin birbirine sarılarak kendi etraflarında çember çizip dönmelerinden oluşan Vals, ülkemizde, Tanzimat Dönemi'nde başlar. Cumhuriyet Dönemi'nde de Cumhurbaşkanlığı Filarmoni ve Senfoni orkestralarının konserleri aracılığıyla icra edilir.
İLE
"İngiliz Valsi" olarak da bilinen Slow Vals, ¾'lük ölçüyle yavaş ve romantik bir yapıyla uygulanır. Adından da anlaşılacağı üzere, yavaş tempoda yapılan Slow Vals, Viyana Valsi'nin klasik yapısına karşın çok daha gelişmiş ve değişik figürler içeren Slow Vals, standart salon danslarının en bilinenidir. )
- VAPUR ile GEMİ/KEMİ[dvnlgttrk]
( MELLÂH: Denizci, gemici, kaptan. )
( [Kofti] ... ile KAY )
( SÂBÎHA[< SİBÂHAT], SEFÎNE[çoğ. SEFÂİN, SÜFÜN] )
( STEAMER vs. SHIP )
( ... ile SEFİNE )
- VAR OLUŞUMUZ:
"DÂVÂ" İÇİN ile/değil/yerine/>< SEVGİ/SEVİ İÇİN
- VARGI = NETİCE = CONSEQUENCE[İng.] = CONSÉQUENCE[Fr.] = KONSEQUENZ, FOLGERUNG[Alm.] = COMSEQUENTIA[Lat.] = CONSECUENCIA[İsp.]
- VARGI ile YARGI
( Verilen bir önermeden, çıkarsama yoluyla varılan sonuç. İLE Kavrama, karşılaştırma, değerlendirme gibi yollara başvurularak, kişi, durum ya da nesnelerin eleştirici bir biçimde değerlendirilmesi.[HÜKÜM] | Yasalara göre mahkemece bir olay ya da olgunun doğuşuna etken olan nedenlerin de göz önünde bulundurularak değerlendirilmesi sonucu verilen karar.[KAZA] )
( RESULT vs. JUDGE )
- VÂRİD ile SU BULMA GÖREVLİSİ
- VÂRİDÂT[Ar. < VÂRİDE] ile/değil/yerine ESİN/İLHAM
( Yıllık/aylık gelir. | Hatıra gelen, içe doğan şeyler. İLE/DEĞİL/YERİNE Etkilenme, çağrışım ya da içe doğmayla akla gelen, yaratıcı düşünce, duygu. )
- VARİS[Fr. VARICE] ile VÂRİS[Ar. < VERÂSET]
( Toplardamar genişlemesi. [Daha çok bacaklarda görülür] İLE Kalıt/miras sahibi. )
- VARİYANT[İng. < VARIANT / Fr. < VARIANTE] değil/yerine/= DEĞİŞİKLİK, DÖNEMEÇ
- VARİYETE/VARIETY[İng.] değil/yerine/= ÇEŞİTLİLİK
- VARLIK FELSEFESİ/VAHDET-İ VÜCÛD ile/ve/sonra/> BİRİCİK OLMAK
( İlk felsefe. İLE/VE/SONRA/> En son. )
- VARLIK ve/<> DARLIK
- VARLIK ile/ve MÜRİD
- VARLIK/VUCUD ile/ve/değil/||/<>/> VAROLAN/VAROLUŞ/MEVCUDİYET
( Anlamın olduğu yerdir. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Anlam aranmaz/bulunmaz. )
( Nedeni, kendinde olan. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Nedeni, dışarıda olan. )
( Aklın alanında/sınırlarında. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Zihnin alanında/sınırlarında. )
( VARLIK [< BARLIK] [Türkçe'de V ile başlayan sözcük yoktur.] )
( Tektir. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Çoktur. )
( Varlık, ölçülebilir ile ölçülemezin; sınırlı ile sınırsızın; oranlanabilir ile oranlanamazın harmanıdır. )
( Kendi özüne bağlı olarak varoluş! )
( Varlığın, görünüşte ne başlangıcı ne de sonu vardır, çünkü o her an yeniden başlar. )
( Evrende, herhangi bir şey, ancak, ilişkileriyle varlaşır. )
( Birlik, barış ve varlık üretir. )
( Kendiyle çelişkide olanın, varlığı yoktur. Ya da anlık bir varlığı vardır ki, bu da aynı anlama gelir. )
( Varlaşma, ilişkilerin belirmesi; değişme, ilişkilerin değişmesi; gelişme, ilişkilerin çözülerek, ilgili nesne, olay, olgu için daha üst bir konumda, yeniden kurulmasıdır. )
( Varlığın ve yokluğun ötesinde, hakiki olanın sonsuzluğu yatar. )
( Varlığın, kendi hakkında bilinçli olması gerekmez. )
( Her ne görürseniz, o gördüğünüz, sürekli olarak sizin kendi varoluşunuzdur. )
( Bilincinde olmadığım bir şeyin, "var olmadığı"nı söylemek, tümüyle yanlıştır. )
( Bilinçli deneyiminiz dışında, var olduğunu iddia ettikleriniz, eldeki bilgilerden çıkarılmış sonuçlardır. )
( Bildiğinizi, sonuna kadar araştırın, inceleyin! Varoluşunuzun, bilinmeyen katmanlarına ulaşacaksınız. )
( VARLIK: İçerik(mahiyet) olarak harf, dışlaşmış(tezahür etmiş) olarak rakam. )
( Dış dünyada bulunan varolanların biçimleri, zihinde, kavramlar olarak bulunur. )
( Gerçek var oluşumuzun derin katmanlarına ulaştıkça, zihnimizin, yüzeydeki oyunlarının bizi pek az etkilediğini göreceğiz. )
( Varoluşta, süreklilik olamaz. )
( Kişi, kendi emeğinin varolanıdır. )
( Varlığın dört biçimi/yansıması:
* VUCUD-İ AYNÎ
* VUCUD-İ ZİHNÎ
* VUCUD-İ HATTÎ/KİTABÎ
* VUCUD-İ LİSANÎ/İBARÎ )
( VARLIK:
* Özne-nesne ilişkisinde somut(vucûd fi'l-a'yân [Ar.])
* Zihnî (vucûd fi'l-ezhân [Ar.])
* Sözlü (vucûd fi'l-ibâre [Ar.])
* Yazılı (vucûd fi'l-kitâbe [Ar.]) )
( VUCÛD-U HARİCÎ: Varoluşunu, benim istencime/irâdeme borçlu olmayan. )
( VARLIK: Ne yapacağının araçlarını bilmek açısından bilmek. )
( Bütünlük. İLE/VE/DEĞİL/<> Parça. )
( İlkeseldir. İLE/VE/DEĞİL/<> Olmayabilir. )
( Becoming has, apparently, no beginning and no end, for it restarts every moment.
What contradicts itself, has no being. Or it has only momentary being, which comes to the same.
Beyond being and not-being lies the immensity of the real.
Being need not be self-conscious.
To say that what I am not conscious of does not exist, is altogether wrong.
What you claim exists outside conscious experience is inferred.
Whatever you see it is always your own being that you see.
Investigate what you know to its very end and you will reach the unknown layers of your being.
When you reach the deep layers of your true being, you will find that the mind's surface-play affects you very little.
There can be no continuity in existence. )
( Bâtın. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Zâhir. )
( [not] EXISTENCE vs./and/but/||/<>/> PRESENCE )
( HEN TO ON )
( CUNZAI ile/ve ... )
- VAROLAN/MEVCÛD ile/ve/=/||/<>/> BİLİNEN/MALUM
- VARSAYIM = FARAZİYE = HYPOTHESIS[İng.] = HYPOTHÉSE[Fr.] = HYPOTHESE[Alm.] = SUPPOSITIO[Lat.] = HYPOTHESIS[Yun.]
- VARSAYISAL değil VARSAYIMSAL
- VARSIL/LIK(ZENGİN[Fars. < SENGİN]/LİK) ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/></< YOKSUL/LUK(FAKİR/LİK)
( Malı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/=/||/<>/>< Çenesine vurur. )
( Rezilliğin yardımcısı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/=/||/<>/>< Erdemin düşmanı. )
( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/=/||/<>/>< Suçsuz olmasına karşın, "düzenden"/"erkten" korkan. )
(
)
( Paranın satın alamayacağı bir şeye sahip olana kadar varsıl değilizdir. )
( "Beş parasızmış" gibi yaşadıklarından dolayı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/=/||/<>/>< "Zenginmiş" gibi yaşadıklarından dolayı. )
( Yoksulluğu över. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/DEĞİL/YERİNE/=/||/<>/>< "Varsılları" savunur. )
(
)
- VARYANT/VARIANT[İng.] değil/yerine/= DEĞİŞKE/N
- VARYASYON//VARIATION[İng.] yerine ÇEŞİTLE(N)ME, DEĞİŞİK
- VAŞAK ile/ve UŞEK/ÜŞEK
( ... İLE/VE Küçük vaşak. )
- VASAT[Ar.]/MEDIA[İng.] değil/yerine/= BESİYERİ, ORTAM, ORTA
- VASÎ[< VESÂYET | çoğ. EVSIYÂ'] ile VÂRİS[< VERÂSET | çoğ. VERESE]
( Bir yetimin/öksüzün ya da akılca zayıf, hasta birinin malını yöneten kişi. | Vefât etmiş birinin vasiyetini yerine getirmekle yükümlü olan kişi. İLE Kendine kalıt/miras kalan kişi/ler. )
- VASÎ[Ar. < VESÂYET | çoğ. EVSIYÂ'] ile VÂSİ/VÂSİA[Ar. < VÜS'AT]
( Bir yetimin/öksüzün ya da akılca zayıf, hasta birinin malını yöneten kişi. | Vefât etmiş birinin vasiyetini yerine getirmekle yükümlü olan kişi. İLE Geniş, engin, açık, enli, bol. )
- VASİ ile VÂSİ
( Mirası yöneten. İLE Geniş, engin. )
- VÂSİ'[Ar. < VÜS'AT] ile VASÎ[Ar. < VESÂYET | çoğ. EVSIYÂ']
( Geniş, açık, enli, bol. | Allah'ın adlarından biri. İLE Bir ölünün vasiyetini yerine getirmeye memur edilen kişi. | Bir yetimin ya da akılca zayıf ve hasta olan bir kişinin malını idare eden kişi. | Hz. Ali. [İmamiye mezhebine göre] )
- VÂSIB[Ar.] ile VASIB[Ar.]
( Sürekli, yerinde duran. İLE Hasta. )
- VAS(I)F değil/yerine/= ÖZELLİK, NİTELİK | ÖVME
- VAST[Ar.] ile VASAT[Ar.]
- VATM[Ar.] ile VATY[Ar.]
( Ayakla çiğneme. | Perdeyi salıverme. İLE Ayakla çiğneme. | Birleşme, birlikte olma, eşeysel ilişkiye girme. )
- VAV[Ar.] ile VÂ[Ar.] ile VA'[Ar.] ile VÂ[Ar.]
( V harfinin adı. Osmanlı abecesinin yirmidokuzuncu harfidir.[Ebced hesabında 6 sayısının karşılığıdır.] İLE "Vah, yazık!" anlamına gelerek esef, hayıf, hasret gibi sözcüklerle kullanılır.[VÂ-HAYFÂ: Eyvah! Yazık!] İLE Çakal. İLE "Geri, arkada" anlamına gelerek birleşik sözcükler yapar.[VÂ-MÂNDE: Geride kalmış, geride.] )
- VA'Z/VAAZ/VAAD[Ar.] ile VAZ'[Ar. çoğ. EVZÂ'] ile VÂZ[Ar.]
( Bir kişiye, kalbini yumuşatacak, kendini iyiliğe sevk edecek biçimde söz söyleme. | Dini öğüt. İLE Koyma, konulma. | Belirleme, tayin etme. | Kurma, icad etme. | Bir şeye ad koyma. | Meydana getirme. | Duruş, tavır, hareket. İLE Bırakma, terk. )
- VAZGEÇMEK ile/ve/||/<> GAMBİT[İt. < GAMBETTO: Çelme takma, ayağa takma. < GAMBA: Bacak.]
( ... İLE/VE/||/<> Satrançta, oyuncunun, açılışta ya da süreçte, amaçlı olarak piyon ya da bir ya da birkaç taşından vazgeçmesi. )
(
Satrançtaki Gambit Açılışları
"Gambit" sözcüğü Türkçe'de çoğunlukla gambit olarak bırakılır; teknik bağlamda Açılış fedâsı da kullanılabilir.
| İngilizce | Türkçe | Açıklama |
|---|---|---|
| Queen's Gambit | Vezir Gambiti (Vezir Açılış Fedâsı) | Beyaz, d4 ardından c4 sürerek c piyonunu fedâ edip merkezde üstünlük kurmayı hedefler. |
| King's Gambit | Şah Gambiti (Şah Açılış Fedâsı) | Beyaz, e4'ten sonra f4 oynayıp f piyonunu fedâ ederek hızlı gelişim ve saldırı arar. |
| Evans Gambit | Evans Gambiti | İtalyan Açılışı içinde b4 piyon fedâsıyla hızlı taş gelişimi amaçlanır. |
| Danish Gambit | Danimarka Gambiti | Beyaz, birkaç piyonu fedâ ederek çok hızlı gelişim ve açık hatlar elde etmeye çalışır. |
| Benko Gambit (Volga Gambit) | Benko Gambiti (Volga Gambiti) | Siyah, vezir kanadında piyon fedâ eder; uzun vadede açık hatlar ve kaleler için baskı fırsatları doğar. |
| Smith-Morra Gambit | Smith-Morra Gambiti | Sicilya Savunması’na karşı beyaz c3 piyonunu fedâ eder; gelişim temposu kazanmak ister. |
| Scotch Gambit | İskoç Gambiti | İskoç Açılışı içinde piyon fedâsına dayalı keskin bir varyanttır. |
| Latvian Gambit | Letonya Gambiti | Siyah, e5 sonrası f5 sürerek agresif ama riskli bir fedâ yapar. |
- VAZÎ'[Ar. < VAZ] ile VAZ'Î/VAZ'İYYE[Ar.] ile VAZÎH[Ar. < VUZÛH]
( Alçak, bayağı, âdî, aşağı. İLE Onunla ilgili, vaz'a mensup. İLE Apaçık, besbelirli, meydanda. )
- VÂZI'[Ar. < VAZ] ile VÂZIH[Ar.]
( Koyan. | Temelini koyan, kuran, yapan, hazırlayan. İLE Açık, meydanda, belirli, kapalı olmayan söz/tümce. )
- VAZİYET ETMEK değil VÂZ-I YED ETMEK
( ... DEĞİL Duruma el koymak. )
- VAZO[İt. < VASO]/SÜRÂHÎ[Ar.] değil/yerine/= SULUK/DOLÇA
( ... İLE/DEĞİL İçecek koymaya yarar, cam, plastik vb.den yapılan kap. )
- VAZOMOTOR/VASOMOTOR[İng.] değil/yerine/= DAMAR DEVİNIMSEL
- VAZORÖLAKSAN/VASORELAXANT[İng.] değil/yerine/= DAMAR GEVŞETICİ
- VAZORÖLAKSASYON/VASORELAXATION[İng.] değil/yerine/= DAMAR GEVŞEMESİ
- VAZOSPAZM/VASOSPASM[İng.] değil/yerine/= ANİ DAMAR KASILMASI
- VECÂ-İ BATN ile VECÂ-İ CENB ile VECÂ-İ MEFÂSIL
( Karın ağrısı, kuru buruntu. İLE Göğsün yan tarafındaki ağrı. İLE Eklem ağrıları. )
- VECÂR/VİCÂR[Ar. çoğ. EVCİRE, VÜCÜR] ile ...
( Kurt, aslan gibi yırtıcı hayvan yatağı, in. )
- VECD ile/ve VÜCÛD
( 12. İLE/ve Sevilenin sevene ikramı. / Bulmak. Zatın kendini kendinde bulması. )
( Zatın sıfatları açısından kendini kendinde bulması. )
- VECHE[aslı VİCHE] değil/yerine/= YAN, TARAF, SEMT | YÜZ
- VECHE ile CEPHE/CEBHE
( ... İLE Alın (yüz). | Savaş bölgesi. | Taraf, yön. )
- VECÎ[Ar. < VECÂ] ile VECÎH[Ar. çoğ. VÜCEHÂ]
( Ağrıtıcı, sızlatıcı. İLE Bir kavmin ulu'su, büyüğü, başkanı. | Güzel, hoş, lâtif. | Uygun/münasip. )
- VEDA'[Ar.] ile VEDÂ[Ar.] ile VEDA[Sans.]
( Beyaz boncuk. İLE Ayrılma, ayrılış. İLE Kutsal Hint metini. )
- VEDÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< VEFÂ
- VEDÎ[Ar.] ile VEDÎ'[Ar. < VEDA]
( İşeme bittikten sonra çıkan su. | Arabistan'ın bazı yerlerinde alınan vergi. İLE Başkasının malını saklamakla görevli kişi. )
- VEDÛD ile ...
( Çok şefkatli, kendine çok sevgi beslenilen. | Tanrı'nın bir isim-sıfatı; seven, sevginin kaynağı. )
- VEHHÂB[< VEHB] değil/yerine/= ÇOK HÎBE EDEN, FAZLA BAĞIŞLAYAN, KARŞILIKSIZ VEREN
- VEHİM/VEHM ile/değil/yerine/>< FEHİM/FEHM
( Kuruntu. İLE Anlama, düşünme. )
- VEHİM[çoğ. EVHÂM] ile MİSAFİR-İ GAYBİ
( Kuruntu, yersiz korku. Şüphe, tereddüt. İLE Zaman zaman kişinin aklına gelen kötü düşünceler.[Gelip geçicidir!] )
- VEHM ile/ve VEHİM/VÂHİME
( Kuruntu. İLE/VE Tekil/tikel anlamları tespit eden güç. )
( ... avec/et FACULTE ESTIMATIVE )
- VEJETERYANVEJETARYEN
- VEKTÖR[İng. < VECTOR ][Fr. < VECTEUR] değil/yerine/= BİLEŞKE | YÖNEY | TAŞIYICI
( Doğrultusu, yönü, uzunluğu belirli olan ve bir ok imiyle gösterilen doğru çizgi. | Büyüklüğü ile yönü olan nicelik. | Enfeksiyon etkenini bir konaktan diğerine aktaran genellikle eklem bacaklı, omurgalı ya da omurgasız taşıyıcı dirimli. )
- VEL-HÂSIL/VEL-HÂSIL-I KELÂM değil/yerine/= KISACASI/SÖZÜN KISASI
- VELÂYET:
ÖZGÜRLÜK ve/<> ÖZGÜNLÜK
- VELÂYET ile/ve VESÂYET
( Korunma. İLE/VE Sakınma. )
( GUARDIONSHIP vs./and TUTORSHIP/TUTELAGE/CUSTODY )
- VELÂYETTEN KURTULMAK ile/ve VESÂYETTEN KURTULMAK
( VARESTE[Fars.]: Kurtulmuş. )
- VELED-İ KALB ile ...
( KALP ÇOCUĞU, MÂNEVÎ HAL )
- VELÎ[Ar.] ile/ve/= DOST[Fars. < DÜST]
( KIYIM-KIYIM, KIYIL Kİ, DOST ÖNÜNE ÇIK(ABİL) )
- VELİYY[çoğ. EVLİYÂ] ile VELÎ[Fars. < VELÂYET]
( Allah'ın 99 adından biri. | Sahip. | Bir çocuğun her türlü hareketinden ve durumundan sorumlu olan kişi. | Ermiş, eren. İLE Velâkin, ammâ, fakat. )
( "ve er"in kısaltması Ve, eğer. İLE "Sahip, usta, mâlik" anlamlarına gelerek birleşik sözcükler yapar.[DÂNİŞ-VER: Âlim. | SUHAN-VER: Şair, edip.] )
- VERÂ'/VERÂ[Ar.] ile VER'A[Ar.] ile VERÂ[Ar. çoğ. VERÂYÂ] ile VERA'[Ar.]
( Arka, geri, öte. | Başka, gayri. | Kıç, geri, dübür. İLE Korkaklık. İLE Halk, mahluk; âlem, kâinat. İLE Haramdan kaçınma. )
- VERANDA[Fr. < Port.] ile/||/<> TERAS[Fr. < TERRASSE]/TARAÇA/AYAZLIK
( Daha çok ayrı yapıların zemin katında yer ile aynı seviyede ya da biraz yükseltilmiş, ön cepheyi kaplayan, üzeri bir çatıyla örtülü, yanları açık ya da camlı büyükçe sundurma. İLE/||/<> Apartmanlarda ya da evlerde en üst katın üç tarafı ve üstü açık olan bölümü. )
- [ne yazık ki]
VERGİ KAÇIRMAK değil/yerine VERGİDEN KAÇINMAK
- | VERİ ve/> BİLİ(ENFORMASYON) ve/> BİLGİ | ile/ve/+/<>/>/<
FARKINDALIK | BİLGELİK(İRFAN/HİKMET) ile/ve/+/<>/>/< ZARİFLİK/ZARÂFET
( BİLGİ: İnsan aklı sınırıları içerisinde evreni ve doğayı anlama çabası. )
( Bilgi, göklere uçabileceğimiz kanatlardır. )
( Yapmanız gereken şey farkında olmanın farkında olmaktır. )
( Tüm sonuçlarına katlanabilmektir. )
( Hiçbir uygarlık, varolan bilgiyle çatışmadan, bilgi üretemez. )
( KUTADGUBİLİG: Mutluluk/saadet veren bilgi, kutlu bilgi.
Çinliler, ona Edebü'l-Mülûk der; Maçinliler, onu Enîsü'l-memâlik diye adlandırır. Bu meşrık ilinin büyükleri, buna doğruca Zînetü'l-ümerâ der.
İranlılar buna Şehnâme der, Turanlılar ise Kutadgu bilig diye anar. )
(
)
( | Before AND/> After. AND/> Inside AND/> Outside |
vs./AND/+/<>/>/<
Time and place. )
( | [by] ... AND/> "What, where, when, who?" questions and answers. AND/> "How?" question and answers. |
vs./AND/+/<>/>
"Why?" question and answers. )
( | Letter, phoneme. AND/> Morpheme. AND/> Word. |
vs./AND/+/<>/>/<
Sentence. )
( [bilginin/kavramın/nesnenin/olgunun] | Öncesi VE/> Sonrası VE/> İçi ve dışı |
İLE/VE/+/<>/>/<
Zamanı ve Zemini )
( | Yazaç/harf. VE/> Hece. VE/> Sözcük. |
İLE/VE/+/<>/>/<
Tümce. )
( | ... VE/> "Ne, ne zaman, nerede, kim?" soruları ve yanıtlarıyla/karşılıklarıyla. VE/> "Nasıl?" sorusuyla ve yanıtlarıyla/karşılıklarıyla. |
İLE/VE/+/<>/>/<
"Neden?" sorusuyla ve yanıtlarıyla/karşılıklarıyla. )
( DATA vs./and/<>/>/< INFORMATION vs./and/<>/>/< KNOWLEDGE vs./and/<>/>/< WISDOM, AWARENESS vs./and/<>/>/< ELEGANCE )
- VERİ ile/ve/||/<>/> BİLİ ile/ve/||/<>/> BİLGİ ile/ve/||/<>/> BİLGELİK/FARKINDALIK
(
Veri - Bili - Bilgi - Bilgelik/Farkındalık
| Veri | Bili | Bilgi | Bilgelik |
|---|---|---|---|
| Harf | Hece | Sözcük | Tümce |
| Nokta | Çizgi | Biçim | Tasarım |
| Sayı | İşlem | Sonuç | Yorum |
| Nota | Melodi | Şarkı | Beste |
| Hava Durumu Ölçümü | Sıcaklık Çizeneği | İklim Çözümlemesi | Küresel Eğilimler |
| Ham nesneler | Malzemeler | Ürün | Bilinirlik Yönetimi |
| Ham Veri | Çizenek/Grafik | Yazanak/Rapor | İş Yönetimi |
(
| Örnek Alan | Veri | Bili | Bilgi | Bilgelik |
|---|---|---|---|---|
| Doğa Bilimleri | 25°C, 30°C, 28°C, 26°C (sıcaklık değerleri) | Ortalama sıcaklık: 27°C | Yaz mevsiminde hava normalden daha sıcak. | Gelecekte su kaynaklarını korumak için önlem alınmalı. |
| Sağlık | 70 kg, 1.75 m, 120/80 mmHg, 90 kalp atışı/dakika | VKİ: 22.86 (ortalama aralıkta) | Kişi, sağlıklı kiloda ancak kalp sağlığı için hareket etmesi gerek. | Sağlıklı yaşam tarzı, süreğen sayrılıkları önler. |
| İş Dünyası | 100, 500, 300 (aylık satış rakamları) | Ortalama aylık satış: 300 adet | Satışlar, yaz aylarında artıyor. | Stok ve pazarlama yönetimi, yaz aylarına göre ayarlanmalı. |
| Eğitim | 70, 85, 90, 65 (sınav notları) | Not ortalaması: 77.5 | Matematikte başarılı, tarihte ek çalışma gerekli. | Öğrenme biçimlerine uygun eğitim ön çalışmaları başarıyı artırır. |
| Finans | 1000 TL, 1500 TL, 2000 TL (aylık gelirler) | Ortalama aylık gelir: 1500 TL | Gelir düzenli ancak tasarruf oranı düşük. | Bütçe ayarlaması ve yatırım araçları değerlendirilmeli. |
| Trafik | 50 km/s, 60 km/s, 70 km/s (araç hızları) | Ortalama hız: 60 km/s | Trafik hız sınırlarına uyulmuyor. | Hız denetimi ve eğitimle kazalar azaltılabilir. |
| Tarım | 10 kg, 15 kg, 20 kg (ürün verimleri) | Ortalama verim: 15 kg | Toprak niteliği düşük, ... gerekli. | Sürdürülebilir tarım yöntemleriyle verim artırılabilir. |
( DATA vs./and/||/<>/> INFORMATION vs./and/||/<>/> KNOWLEDGE vs./and/||/<>/> WISDOM/AWARENESS )
itibarı ile 9.708 başlık/FaRk ile birlikte,
9.708 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(38/40)
(1996'dan beri)