
Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim
TOPLUM'DA
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibariyle 8421 başlık/FaRk ile birlikte,
9820 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(9/10)
- TAHMİN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TAHAMMÜL
- TAHMİN ile/ve/değil TEMENNİ/DİLEK
- TAHRİK OLMAK ile AZMAK
( EXCITATION vs. TO EXCITE )
- TAHRİK[Ar.]/PROVOKASYON[Fr.] / PROVOCATION/PROVOKE[İng.]["PROVAKE" değil!] değil/yerine/= KIŞKIRTMA/KIŞKIRTI
( INCITEMENT / PROVOKE )
- TAHRİK ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> TAHRİP
- TAHRİP ile/değil/yerine TENKİT/TENKİD
( Yıkma, kırıp dökme, harap etme, bozma. İLE/DEĞİL/YERİNE Bir konuya özgü yazıyı ya da yapıtı, değer bakımından gözden geçirme, eleştirme. )
- TAHT değil BAHT
- TAHTACI ile TAHTACI
( Orman işletmelerinin izni doğrultusunda ağaçları işleyen, budayan, doğrayan kişi. İLE Özellikle Toroslarda yaşayan Aleviler'e verilen ad. )
- TAKARRÜP[Ar.] değil/yerine/= YAKINLAŞMA/YAKLAŞMA/YANAŞMA
- TAKAYYÜT[Ar.] değil/yerine/= BAĞLI OLMA
( Bağlı olma, bağlanma. | Üstüne düşme, özen gösterme. )
- TAKBİH[Ar.] değil/yerine/= KINAMA
( Çirkin görme, beğenmeme. | Kınama. )
- TAKDİM[Ar.] değil/yerine/= TANITMA
( Bir şeyi, karşılıksız olarak birine verme, sunma. | Tanıtma, tanıştırma. | Öne alma, önceye alma. )
- TAKDİR EDİLMEK ile/ve/<>/değil/yerine ANLAŞILMAK
- TAKDİR ile/ve DESTEK
( APPRECIATION vs./and SUPPORT )
- TAKDİR ile/ve/<> TALTİF
- TAKDİR ile/ve TAYİN
- TAKDİR ile/ve/||/<> TEBRİK ile/ve/||/<> TALTİF
- TAKDİS[Ar.] değil/yerine/= KUTSAMAK
- TAHKİR >< TAKDİS ile/değil/yerine/<>/< TAKDİR
( ... >< Sadece, Allah içindir. İLE/DEĞİL/YERİNE/<>/< ... )
- TAKI:
SAHTE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GERÇEK
( Varsıl taksa bile "gerçek". İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Yoksul taksa bile "sahte". )
- TAKIM ile EKİP ile TİM
- TAKIMERKİ = OLIGARCHY[İng.] = OLIGARCHIE[Fr., Alm.] = OLIGARKHIA < OLIGOI:BİRKAÇ KİŞİ, ARKHEIN:EGEMEN OLMA[Yun.]
- TAKINTI ile/değil RAHATLIK
- TAKİP ETMEK ile DENETLEMEK
- TAKİP değil/yerine/= İZLEM
- TAKLİT:
(SADECE/BİR) DAVRANIŞ ile/ve/değil/||/<>/< KİMLİĞİNİ BULMA (ÇABASI)
- TAKLİT ile/ve/||/<> AKTARIM ile/ve/||/<> KALIT/MİRAS
- TAKLİT ile/ve/değil/yerine/||/<>/> AYNALAMA
- TAKLİT ile/değil/yerine HAYRANLIK
- TAKSİM ile/ve/||/<>/> TASNİF ile/ve/||/<>/> TAKDİM
( Böl[ümle]mek. İLE/VE/||/<>/> Sınıflandırmak. İLE/VE/||/<>/> Sunmak. )
- TAKSİM ile/ve/||/<>/> TASNİF ile/ve/||/<>/> TERTİP
( Tüm tasnifler, aklîdir. Çünkü, doğada, tasnif[sınıflandırma] diye bir şey yoktur/olmaz. )
- TAKT[Fr. < TACT] değil/yerine/= YERİNDE KONUŞMA/DAVRANMA
- TAKTİK ile STRATEJİ(K)
- TAKTİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YAKLAŞIM
- TAKTİR ile TAKDİR
- TALAN[Fars.]/İHTİKÂR[Ar.]/ÇAPUL/PLAÇKA[< Arnavutça] değil/yerine/= YAĞMA/VURGUN
- TALEB-İ CÂH ile ÎTİBAR, MAKAM
( ÎTİBAR, MAKAM )
- TÂLİB[< TULLÂB, TULLEB, TALEBE] ile ...
( İSTEYEN, İSTEKLİ | ÖĞRENCİ )
- TÂLİB ile/ve/||/<>/>/< TÂBİ
- TA'LÎM[< İLM] ile ...
( ÖĞRENME, ÖĞRETME, ÖĞRETİM, ÖĞRETİLME | OKUTMA, DERS VERME/VERİLME | MEŞK İLE YETİŞTİRME | EGZERSİZ )
- TALİMAT ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TALEP
- TALİP[< TALEP] ile/ve/||/<>/> TALİM
- TÂLİP değil/yerine/= İSTEYEN
- TAMA ile DOYMAZLIK | ÇOK İSTEME | AÇGÖZLÜLÜK
- TAMAM" değil/yerine/>< ÇABA/GAYRET
- TAMAMLANMA İSTEĞİ ve/||/<> EKSİKLİKTEN UZAKLAŞMA İSTEĞİ
- TAMAMLA(N)MAK ile/ve/<> BÜTÜNLE(N)MEK
- TAMAMLAYICI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DESTEKLEYİCİ
- TAMİLLER ile/ve/<>/>< SEYLAN'LILAR
( Hindistan'ın güneyinden Sri Lanka'ya göç eden ilk Tamiller ve Seylan'lılar, yıllar boyunca birbiriyle savaşmışlar. Sri Lanka'nın tarihte yerini alması ise, III. yüzyılda, başkenti Anuradhapura'dan, Buda felsefesini yayan ve bütün adayı denetimi altına alan Kral Tissa ile gerçekleşmiştir. Tamiller ile girişilen çatışmalarda, Seylan'lılar galip gelmiştir. Monarşi, dinin yayılmasını kolaylaştırmış, ülkeyi geliştirmiş, anıtlar, tapınaklar ve sulama düzenekleri kurulmuştur.
XIII. yüzyıldan sonra, sulama düzeni kötüleştiği ve azınlıkta kalan Tamiller, gittikçe daha fazla baskı yaptığından dolayı, ada halkı, başkenti sürekli değiştirmiş ve adanın güneyine çekilmek zorunda kalmıştır.
Sri Lanka adası, tarihi boyunca işgalcilerin, Portekiz'li, Hollanda'lı ve İngilizler'in akınına uğramış. Uzun yıllar, İngiltere'ye bağlı bir sömürge olarak kalmış. XIX. yüzyılda alevlenen milliyetçilik hareketleri sonucu, Hindistan'ın paralelinde, 1947 yılında, herhangi bir çatışmaya girmeden bağımsız devlet olmuştur. )
( Sri Lanka'nın yakın tarihinde önemli bir yeri olan Dias Bandaranaike, 1951 yılında, "Sri Lanka Özgürlük Partisi"ni kurarak iktidara gelmiştir. Sinhali milliyetçiliğini ve Budizm'i savunan sosyalist çizgide bir siyaset süren Bandaranaike, ülkesinin resmî dilini, İngilizce'den Sinhali diline çevirmiştir.
[1959 yılında bir suikasta kurban gidince, dul eşi Sirimavo Bandaranaike, iktidarı devralmış ve eşinin siyasetini devam ettirmiştir. 1994 yılına kadar ve dünyanın ilk kadın önderi olarak Sri Lanka'yı yönetmiştir.] )
- TAMİM[Ar.]/SİRKÜLER[Fr.] değil/yerine/= GENELGE | GENELEME/GENELLEŞTİRME
- TAN[Ar.] (ETMEK) ile TANLAMAK/TANMAK
( Sövme, yerme, ayıplama. İLE Şaşmak, şaşırmak. )
- TANDANS[Fr./İng. < TENDANCE] değil/yerine/= EĞİLİM
- TANE/ADET[Ar. < ADED] ile/ve/||/<> KAT ile/ve/||/<> KEZ/KERE[Ar. < KERRE]
( Nesnelerdeki niceliği/sayıyı gösterir. İLE/VE/||/<> Yukarı doğru yineleme/tekrar. İLE/VE/||/<> Eylemlerdeki niceliği/sayıyı ve yana doğru yinelemeyi/tekrarı gösterir. )
- TANI! ve/<> UYUMLU OL! ve/<> MUTLU YAŞA!
( RECOGNIZE! and/<> BE HARMONIOUS! and/<> LIVE HAPPY! )
- TANIDIĞIM (BİRİ) ile TANIYABİLDİĞİM (BİRİ) ile TANINABİLECEK (BİRİ)
- TANIDIK ile TANINAN
( Benim/senin [tanıdığı]. İLE Bizim [tanıdığımız]. )
- TANIDIK/LAR ile/değil/yerine DANIŞMAN/LAR
- TANIM ile/ve/değil EŞİK
- TANIM ile/ve/||/<> KURAL
- TANIM ile/ve/<> ÖRNEK
( Örnekte/benzetmede, hata olmaz/olmamalıdır! [Teşbihte, hata olmaz!] )
( Yanlış örnek, örnek değildir! [Su-i misal, misal teşkil etmez!] )
( DEFINITION vs./and/<> SAMPLE/EXAMPLE/MODEL/TYPE/PATTERN )
- TANIMA ile/ve/<> ANIMSAMA
( Tanıma, size verilen bir uyarıcıyla daha önce karşılaşıp karşılaşmadığınıza karar vermenizi gerektirir. )
( Tanıma durumunda daha fazla sayıda "ara-bul-geri getir" ipucu bulunduğundan, belleğimiz ipuclarının hepsini ya da çoğunu kullanır ve bizi anımsama durumuna taşır. )
( Ne kadar çok ara-bul-geriye getir ipucu varsa, anımsama da o derece iyi olur. )
( Anımsamayla ilgili araştırmalarda, ara-bul-geriye getir ipucları kaybolmasının, anımsayamama olayının en belirli başlı nedenlerinden biri olduğunu gösterir. )
( Kodlama sırasında kullanılan örgütleme düzeni, ara-bul-geriye getir anında ipucu olarak kullanılır. )
( Örgütleme düzenini, büyüdüğünüz ve iyi bildiğiniz bir mahalleye benzetebiliriz. Kodlama sırasında bu mahallenin belirli sokaklarını ve bu sokaklarda daha önceden bildiğiniz evleri ziyaret eder ve size verilen, yeni bilgileri bu evlere bırakırsınız. Sizden bilgiler yeniden geri istendiğinde, başka bir deyişle anımsama sırasında, yerlerini çok iyi bildiğiniz evleri yeniden sırayla ziyaret eder ve bırakmış olduğunuz bilgilere ulaşırsınız. )
( Her olay bir bağlam içinde oluşur. Öğrenme anındaki bağlam, anımsama anındaki bağlama ne kadar benzerse, anımsama o kadar kolay olur. -örnek ise- Sınav ortamına benzer bir ortamda bilgi öğrenilirse, sınavda anımsanması daha kolay olur. Neşeliyken öğrendiğiniz bir şiiri, üzüntülü bir hal içindeyken anımsamanız zorlaşır. Hüzünlü bir ortamda öğrenilen bilgiler hüzünlü bir ortamda; sevinçli ve mutlu bir haldeyken öğrenilen bilgiler ya da meydana gelen olaylar sevinçli ve mutlu durumlarda daha kolay anımsanır. )
( Anımsanması istenen şeyleri örgütleyerek ara-bul-geriye getir ipucunun verimliliği artırılabilir. )
( CODING vs./and/<> STORAGE vs./and/<> RETRIEVAL )
- TANIMAK ile/ve/değil DUYMUŞ/HABERDAR OLMAK
- TANIMAK ile/ve/<> GÜVENMEK
- TANIMAK ile/ve/||/<> KENDİNİ TANIMAK ile/ve/||/<> BAŞKASINI TANIMAK
( ... İLE/VE/||/<> Aydınlatır. İLE/VE/||/<> Bilgilendirir. )
( Kişi, iç âlemini, (başka bir) insanda görür. )
( Ancak, kendini düşünmeyi, kendini düşünmenin konusu kılabilme anlayışı olanlar, kendilerini tanımaya başlayabilirler ve susabilmekle yükümlülerdir. )
( TO RECOGNIZE vs./and/<> TO RECOGNIZE THE SELF vs./and/> TO RECOGNIZE THE SOMEONE )
- TANIMAK ve/<> KİMLİK VERMEK
- TANIMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TANIYANI(ZİHNİ) TANIMAK
- TANIMLAMA ile/ve/> TAMAMLAMA
( TO DEFINE vs./and/> TO COMPLETE )
- ... TANIMLANDI ile/değil ... TANINDI
- TANI(N)MAK ile/ve TANI(N)MAK
( Bilmek/bilinmek. İLE/VE Kabul etmek/edilmek. )
- TANIŞIKLIK ve/||/> İLİŞKİ:
YÜZ YÜZE ve/<> YAN YANA ve/<> SIRT SIRTA
( İlişkiler, yüz yüze başlar, yan yana gelerek pekiştirilir, sırt sırta vererek devam ettirilir. )
- TANIŞIKLIK ve/<> GÜVEN
- TANITMA ile/ve/değil/yerine TAKDİM ETMEK
- TANITMA ile/ve/<> YAYGINLAŞTIRMA
- TANRIÇA MAET ile ...
( ADALET VE DOĞRULUK TANRISI/KORUYUCUSU (MAET YASALARI/KURALLARI) )
- TANZİMAT ile TANZİMAT
( İdari işlerin düzeltilmesi için alınan önlemlerin ve uygulamaların tamamı. İLE Sultan Abdülmecit döneminde, 1839'da, Gülhane Hat-ı Hümâyunu adıyla anılan bir buyrukla duyurulan, yönetimi iyileştirme tasarısı ve bu iyileştirmenin yapıldığı dönem. )
- TAPINCA/PUT[Fars. < BUT]/İDOLE[Fr.]:
SOY ile/ve/||/<> MAĞARA ile/ve/||/<> ÇARŞI ile/ve/||/<> TİYATRO
( bkz. Francis Bacon )
( IDOLA TRIBUS avec IDOLA SPECUS avec IDOLA FORI avec IDOLA THEATRI )
- TAPINCAK/SANEM[Ar.]/PUT[Fars. < BUT]/FETİŞ[Fr.] ile ONGUN/TOTEM[Fr.]
( Gözle görünen, gözle görüldüğü kadarıyla yetinerek tapınma. | Bazı ilkel toplumlarda doğaüstü güç ve etkisi olduğuna inanılan canlı ya da cansız nesne. | Haç. | Uğurlu sayılan şey. | Tapınırcasına sevilen şey ya da kişi. | Saplantılı bir biçimde eşeysel coşku uyandıran ötekine ait giysi, ayakkabı vb. nesne. İLE İlkel toplumlarda topluluğun ondan türediği sanılan ve kutsal sayılan hayvan, ağaç, rüzgâr vb. herhangi bir doğal nesne. )
- TAPINMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< "TUTUNMA"
- TAPON[Fr.] değil/yerine/= NİTELİKSİZ, ESKİ, ELDE KALMIŞ
- TARAF OLMAK ile/değil/yerine/||/<>/< EMEK VERMEK
- TARAF OLMAK ile/değil/yerine/||/>< KATILIMCI OLMAK
- TARAFSIZ OLMAK ile/ve/||/<>/>/< DÜRÜST OLMAK
( Dürüstlük, bizi gerçeğe götürecektir. )
( Tek yükümlülüğümüz, kendimize karşı dürüst olmaktır. )
( Dürüstlük ve arınmışlık, engelleri kaldırır. )
( Kişi, kendi tarihiyle uğraşırken, kendi mânevî dünyasıyla, anlam dünyasıyla uğraştığından dolayı tarafsız kalamaz; bu, kişinin doğasına aykırıdır fakat dürüst olabilir. )
( Integrity will take you to reality.
Integrity and purity remove the obstacles. )
( Dürüst olup olmadığınızı, size, sizden başka kim söyleyebilir? )
( Bazı konularda ve ayrıntılarında tarafsız olamayabiliriz fakat (daha) dürüst olabiliriz. )
( TO BE HONEST vs./and/||/<>/>/< TO BE NEUTRAL )
- TARAFSIZ/LIK ile BAĞIMSIZ/LIK
- TARAFTAR (OLMAK) ile/değil/yerine TARAF (OLMAK)
( Bedeli/sorumluluğu yok. İLE Bedeli/sorumluluğu çok. )
- TARAFTAR OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> TAVIR ALMAK
- [ne yazık ki]
"TARAFTAR"" ile/ve/değil/yerine/||/<>/> KARŞICIL/MUHÂLİF[Ar.]
- TARAFTAR ile/değil/yerine TAKİPÇİ
- SÖZLÜK:
TARAMA ile/ve/||/<> DERLEME
- TARİH AŞKI/TARİH NEFRETİ değil/yerine TARİH BİLGİSİ
( [not] THE LOVE/HATE OF HISTORY vs. INFORMATION/KNOWLEDGE OF HISTORY
INFORMATION/KNOWLEDGE OF HISTORY instead of THE LOVE/HATE OF HISTORY )
- TARİH:
"GÜÇLÜLER" değil İYİLER
( Tarih, "güçlüleri" değil iyileri yazar. )
- TARİH [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- TARİH OLMAK ile/ve TARİHE MAL OLMAK
- TARİH ile/ve/||/<> DÜŞÜNCE TARİHİ
( [Kişilerin] Nasıl, düşünmeden hareket ettiklerinin öyküsü. İLE/VE/||/<> Nasıl, hareket etmeden düşündüklerinin öyküsü. )
- TARİH ile/ve/<> GELENEK
( Geleneğin sürüşü resmi değildir ve gönüllü olarak yapılır. )
( HISTORY vs./and/<> TRADITION
The continuity of tradition is informal and voluntary. )
- TARİH ve/||/<>/< İNSAN/LIK
( Tarihin öznesi, insanlıktır. )
- TARİH ve/||/<>/< KİŞİ/İNSAN ÖYKÜLERİ
( )
- TARİH ve/||/<>/< ÖZGÜRLÜK İSTEĞİ
- TARİH ile/ve/değil/||/<>/< TARİH YAZIMI
- TARİH ile/ve/<> TOPLUM
( Düzenli karmaşa. )
( Toplum kurallarını bilmeden, özyapılı olunamaz. )
( Patterned confusion. )
( HISTORY vs./and/<> COMMUNITY/SOCIETY )
- TARİH ile/ve TOPLUM
( Düzenli karmaşa. )
( Toplum kurallarını bilmeden, özyapılı olunamaz. )
( Patterned confusion. )
( HISTORY vs./and COMMUNITY/SOCIETY )
- TARİH ve/||/<> TOPLUMSAL BELLEK
( Kesintilidir. VE/||/<> Süreklidir. )
( Kanıta dayalı ve nesnellik iddiası vardır. VE/||/<> Özneldir ve kimlik önde tutulur. )
( Demarcated. AND/||/<> Continous. )
- TARİH ile/ve/||/<>/< UNUTULMUŞ TARİH
( | )
- [ne yazık ki]
TARİHİ ...:
BİLMEMEK ile/ve/değil/||/<>/> ÇARPITMAK
- TARİHİ DEĞER(İ OLAN) ile/ve/<> SANATSAL DEĞER(İ OLAN)
- MAĞDURİYET:
TARİHSEL ile/değil EKİNSEL/KÜLTÜREL
- TARİHTE KALAN DÜŞÜNCE ile/ve/değil/yerine/<> DÜŞÜNCENİN TARİHİ
- TARİHTEN İBRET ALMAK ile TARİHTEN KUVVET ALMAK
- TARİKAT ile TOPLUMSAL ÖRGÜTLENME
( Tarikat olsa Tâc ile Hırka, biz de alırdık 30'a 40'a. )
( Tarik ehli olmak, dışı halkla, içi hakla olmaktır. )
- TARIM "ÇAĞI"(/TOPLUMU/EKONOMİSİ) ile/ve/yerine/> SANAYİ "ÇAĞI"(/TOPLUMU/EKONOMİSİ) ile/ve/yerine/> BİLGİ "ÇAĞI"(/TOPLUMU/EKONOMİSİ)
( AGRICULTURAL "AGE"(/SOCIETY) vs./and/> INDUSTRIAL "AGE"(/SOCIETY) vs./and/> INFORMATION "AGE"(/SOCIETY) )
- TARTIŞMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KONUŞMA
( Bilmediğimiz bir konuda konuşmazsak tartışma çıkmaz. )
( - Mutluluğun sırrı nedir?
- Aptallarla tartışmaya girmemektir.
- Kesinlikle katılmıyorum. Sır bu olamaz bence.
- "Doğru". )
( Konuşma ve tartışmanın, temel ve öncelikli koşulları...
- Konuşulanı anlamaya çalışmanın ilk koşulu olarak her bilinmeyen, yeni, farklı, aşırı, aykırı konu ya da durum karşısında düşünme ve konuşma sürecinde (olabildiğince) nötr olabilmek.
("Kişisel", "keyfî" "düşünce/sav/iddia", "önceki kayıtlar", "kalıp ya da kabuller", "inak/inanç" ve "yüklerle" başlamamak.)
- (Nitelikli) Soru sormak.["Hiç mi aklına gelmiyor?" gibi "yargı sözleri" kullanmadan, "Nasıl olabilir?" gibi anlamaya yönelik sorular sormak.]
- Konuşan kişiye ya da konuşanın kişiliğine saldırmamak ve sadece savlarını konuşmak/tartışmak.
- Daha kolay karşı sav üretmek amacıyla ötekinin savını yanlış tanımlamamak, abartmamak.
- Tekil ya da birkaç örnekle "kestirmeden" gitmeye çalışmamak, "genellemeler, indirgemeler, özdeşleştirmeler" yapmamak; "köktenci, toptancı ve sonuç odaklı" kişisel, keyfî ya da dayatmacı "çözümler üretme"mek.
- Kullanılan kanıta dayanan öncüllerden birini "doğru varsayarak" sav üretmemek.
- Bir olguyu, zamansal dizilimde, "daha önce de oldu" "savıyla" sonraki bir olgunun nedeni olarak iddia etmemek.
- Ortada ikiden fazla olanaklı yol varken savını sahte bir ikileme indirmemek.[Birden, "çok"; ikiden, "hep" "çıkarma"mak.]
- Bilinmeyen ya da bilmediğimiz bir "savın", doğru ya da yanlış olması gerektiğini savunmamak ve/ya da iddia etmemek.
- Kanıtlama yükümlülüğünü, savı sorgulayana yüklememek.
- Aralarında mantıksal bir bağ olmadıkça, "bir şeyin, bir şeyden türediğini" varsaymamak.
- Öncüllerin ya da sav sahibinin "tanınmış/tarihsel/bilimsel" "biri(/nden)" olmasını, bir çıkarımın kanıtı olarak sunmamak. )
( )
( )
( [not] ARGUE vs./and/but TALKING )
- TARTIŞMA ile/ve/değil/yerine MÜZÂKERE
- TARTIŞMAK GEREKİR ile/değil TARTIŞMA GEREKTİRİR
- TARTIŞMAYI:
AÇMAK/AÇAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BİTİRMEK/BİTİREN
- TART/TARD[Ar.] ile TART[Fr.]
( Kovma, çıkarma. İLE Kalıpta pişen, bir tür meyveli pasta. )
- TARUMAR[Fars. < TARMÂR] değil/yerine/>< İMÂR
( Dağınık, karışık, perişan. DEĞİL/YERİNE/>< Yapılandırma, oluşturma. )
- TAŞ, YERİNDE AĞIRDIR ile/ve/||/<> HER 'HOROZ', KENDİ ÇÖPLÜĞÜNDE ÖTER
- TAŞ ile/değil/yerine/||/<>/>< AŞ
( Sana taş atana, aş at! )
- TAŞ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< TOPRAK
( Taş gibiydin. Çok gönül kırdın. Yeter!
Toprak ol! Üstünde hoş güller biter...
Mevlânâ )
( )
- TASANNU değil/yerine/= ABARTI, YAPMACIK
( Bir şeyi olduğundan daha değerli gösterme. )
- TASARIM/SAL ile/ve/||/<> İMGE/SEL
- TASARRUF[< SARF] değil/yerine/= ARTIRIM | KULLANIM
( SAHİP OLMA | İDÂRE İLE KULLANMA, TUTUM, EKONOMİ | ARTIRMA, ARTIRILMA )
- TASARRUF ile/ve İHTİYÂR
- TASAVVUF AHLÂKI ve/<> DÖNÜŞME AHLÂKI
( MORALS OF SUFISM and/<> MORALS OF TRANSFORMATION )
- TASAVVUF GELENEĞİ ile/ve HERMETİK GELENEK
- TASAVVUF ve/<> AHLÂK
( Tasavvufun ilk basamağı ahlâktır. )
( Tasavvuf, korku halini aşk ahlâkına dönüştürme uğraşıdır. )
( Kim ahlâkını temizlerse, o insandır. )
( İnsan varlığının tüm değeri ahlâkındadır. )
( Allah'a ait olanların toplamı. )
( TASAVVUF: Ahlâk mâbedinin bireysel inşâsı. )
- TASAVVUF ve/<> HOŞGÖRÜ
- TASDİKNÂME ile/>< TAKDİRNÂME
( Verilen onayı gösteren belge. | Okulunu bitirmeden ayrılan öğrenciye okul yönetimi tarafından verilen, son öğrenim düzeyini gösteren belge. | Başka bir öğrenim kurumuna geçen öğrenciye okul yönetimi tarafından verilen, son öğrenim düzeyini gösteren belge. İLE/>< Yapılan bir işin beğenildiğini belirtmek amacıyla verilen yazılı belge, takdir. | Okullarda belirli bir başarı düzeyinin üzerine çıkan öğrenciye karnesiyle birlikte verilen belge, takdir. )
- TAŞKINLIK:
İYİLİK ODAKLILARDA ile KÖTÜLÜK ODAKLILARDA
( Aç kaldığında. İLE Tok olduğunda. )
- TAŞKIN/LIK ile AZGIN/LIK
- TAŞRADA ve/||/<> EVDE
( Adâlet. VE/||/<> Muhabbet. )
- TAT ile TAT ile Tat
( İran'lılara verilen bir ad. )
( Canlıların, besinlerdeki uçucu olmayan bileşikleri damak, boğaz ve dil yüzeyindeki mukoza noktaları aracılığıyla algıladığı duyum. | Tatlılık. | Hoşa giden durum, lezzet, zevk. İLE Dilsiz. İLE Türklerin egemen olduğu yerlerde yaşayan Arap ya da İran'lılar. | Hazar Denizi kıyısında, İran Azerbaycanı sınırında yaşayan, İran soyundan olan bir topluluğun adı. )
- TATAR ile Tatar
( Postayı süren kişi. İLE Tataristan'da, Batı Sibirya'da ve Rusya Federasyonu'nun değişik bölgelerinde yaşayan, Türk bir halk ve bu halktan olan kişi. )
- TATİLDE [SADECE] YATMAK değil/yerine 1-2 UĞRAŞ/ODAK SAHİBİ OLMAK
( Tatil sadece [ya da tamamen] yatma dönemi değildir. Günlük yaşamdaki onlarca uğraş içinde, yeteri kadar rahat zaman ayıramadığımız için yapamadıklarımızı gerçekleştirmek üzere değerlendirmemiz gereken bir süreç/dönemdir! )
- TATMİN[Ar.] ile DOYUM/DOYGUNLUK
- TATMİN ve/||/<> İKNÂ ve/||/<> RIZÂ
- TAVATTUN[Ar.] değil/yerine/= YURT EDİNME
- TAVIR ALMAK ile/ve/<> HAKSIZLIK ETMEMEK/ETMEDEN!
- TAVIR ile/ve/değil/||/<>/< AKIL
( Tavrının olması için aklın olması gerekmez. )
- TAVSİYE ve/> İSTİŞÂRE
- TAVSİYE ve/||/<> VASİYET
- TAVZİF[Ar.] değil/yerine/= GÖREVLENDİRME
- TAY ile TAY[Fars.]
( Üç yaşına kadar olan at yavrusu. İLE Denk, eşit, eş. | Hayvanın bir yanındaki yük. )
- TAYİN ile TAKDİR
- TAYIN ile TAYİN
( Asker azığı. | Asker ekmeği. | Savaş ya da seferberlik dönemlerinde, vatandaşlara karneyle dağıtılan ekmek. İLE Ne olduğunu anlama, gösterme, belirtme, kararlaştırma. | Atama. )
- TAYİP[Ar.] değil/yerine/= KINAMA
- TAZİP[Ar. TAZİB] değil/yerine/= SIKINTIYA SOKMA, ÜZME
- TA'ZİYE[Ar. < AZV] değil/yerine/= YARA(BAŞ) SAĞILIĞI/İYİLEŞMESİ DİLEME
( Caferî mezhebinde olanların Muharrem ayında yaptığı matem töreni. )
- TAZİYE[Ar.] ile TARZİYE[Ar.]
( Ölen kişinin yakınlarına üzüntünü paylaştığını belirtme/bildirme. İLE Yapılan kötü bir davranış için özür dileme, gönül alma. )
- TAZİZ[Ar.] değil/yerine/= SEVGİ İLE ANMA
- TAZMİN[Ar.] değil/yerine/= ZARARI ÖDEME
- TEAMÜL ÇARKI ile/ve TEKÂMÜL ÇARKI
( [İnsandaki] Uzun Devran. İLE Kısa Devran. )
( Kişinin zuhur âlemine gelişine kadarki süre[ç]. İLE Kişinin mânâya dönüşüne kadarki süre[ç]. )
- TEÂVÜN[Ar. < AVN çoğ. TEÂVÜNÂT] değil/yerine/= YARDIMLAŞMA
- TEBÂ[Ar.] ile/ve REÂYÂ[Ar.]
( ... İLE/VE Bir hükümdarın yönetimi altındaki halk. | Tanzimat'tan önce, Osmanlı'nın Müslüman olmayan uyrukları. | Hristiyan. )
- TEBAA[Ar.] değil/yerine/= UYRUK
- TEBAA ile/değil/yerine VATANDAŞ
- TEBAİYET[Ar.] değil/yerine/= YASAYA/BUYRUĞA UYMA | DEVLETE/GÜÇLÜ KİŞİYE BAĞLANMA
- TEBCÎL[Ar. < BECL/BÜCÜL] değil/yerine/= ULULAMA, AĞARLAMA | ÖVME
- TEBERRÂ[< BERÂ] ile UZAKLAŞMA, UZAK DURMA, ÇEKİLME | SEVMEYİP YÜZ ÇEVİRME | KÖTÜ AHLÂK
- TEBERRÜK[< BEREKET] ile MÜBÂREK SAYMA, UĞUR SAYMA
- TEBESSÜM :) ve/<> TEFEKKÜR ve/<> TEŞEKKÜR ve/<> TEZEKKÜR
( GÜLÜMSEME ve/<> DÜŞÜNME ve/<> KIVANÇ ve/<> ANMA/ANIMSAMA/TEKRAR )
- TEBLİĞ ile/ve EMİR
- TECÂHÜL[Ar.] değil/yerine/= BİLMEZ GİBİ GÖRÜNME, BİLMEZLİKTEN GELME
- TECÂVÜZ[Ar.] değil/yerine/= SALDIRI
( Saldırı. | Namusuna saldırma, sarkıntılık. | Başkasının hakkına el uzatma. | Aşma, ötesine geçme. )
- TECENNÜN[Ar.] değil/yerine/= ÇILDIRMA, DELİRME, AKLINI OYNATMA
- TECERRÜT/D[Ar.] değil/yerine/= HERŞEYDEN UZAKLAŞMA, SIYRILMA, SOYUTLANMA
- TEÇHİL[Ar.] değil/yerine/= BİRİNİN BİLGİSİZLİĞİNİ SÖYLEME
( Birinin bir konuda bilgisizliğini söyleme, bilmezleme. )
- TECİM/TİCARET:
KAZANMAK ya da GEREKSİNİMİNİ KARŞILAMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KAZANDIRMAK ya da GEREKSİNİMİ KARŞILAMAK
- TECRİT ile/ve/değil/yerine/||/<>/> TEHCİR
( Ayırma. | Birini dış dünyadan kopararak kendi durumuna bırakma. | Bulaşıcı hastalığın daha fazla canlıya bulaşmasını önlemek amacıyla sayrının öteki canlılarla olan ilişkilerinin en az seviyeye indirilmesi ya da kesilmesi. | Soyutlama. | Yalıtım. | Mahkûmu cezasını tek başına çekmesi için öteki hükümlülerden ayırma. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Göç ettirmek. )
- TECVİZ[Ar.] değil/yerine/= İZİN VERME
( Yapılmasını uygun bulma. )
- TEDBİR[Ar. < DÜBÛR] ile/ve TEMKİN[Ar. < MEKÂNET]
( Tedbirli ve mütevazı olun, şansı yakalarsınız. )
( Bir şeyi sağlayacak ya da önleyecek yol, yöntem, çözüm, çare. İLE/VE Bir işin sonunu düşünerek ölçülü, tedbirli davranma. | Ağırbaşlılık. | Hastalığın bir yere yerleşmesi. | İhtiyat, tedbir. )
( PRECAUTION vs./and COMPOSURE )
- TEDBİR[Ar. < DÜBÛR] ile İHTİYÂT
( Bir şeyi elde edecek ya da önleyecek yol, çare. | Kul irâdesi. İLE İleriyi düşünerek/görerek davranma. | Sakınma. | Yedek. )
- TEDBİR ile/ve/değil/yerine/<>/< TAKDİR
( Tedbir, takdirin parçasıdır. )
- TEDBİR[< DÜBÛR] ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TAKDİR
( Bir şeyi temin edecek ya da önleyecek yol, çare. | Kişinin ihtiyâr ve istenci/irâdesi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< ... )
( Tedbir, takdirin parçasıdır. )
( Yaptığın şeyin tedbirini, takdir-i Hüdâ'dan bekle. )
( Takdirden gelene, tedbir kılınmaz
Ne kılayım çare, ben, şimdiden geri
Yaram türlü türlü, merhem bulunmaz
İstersen merhemi, çal, şimdiden geri
( Tecellim böyleymiş, kime, ne diyeyim )
Geçti elden, gitti muhabbet çağı
Rakip, bahçeye kurmuş otağı
Yıkılsın çevresi, bostanı bağı
El girsin bağına, var, şimdiden geri
( Seher yeli, sevdiğimden bir haber )
Sen bir gonca gülsün, istife karış
İstersen gül oyna, dilersen sarış
Gönlün kimi isterse, ülfet et konuş
Yârim, sana destur var, şimdiden geri
( Tecellim böyleymiş, kime, ne diyeyim )
Kul Abdal'ım, bir sultanam ayılım
Yüz sür beni, eşiğinde sayılım
Hakk'tan gelen tecellime, kayılım
Kul Abdal'ım, yalan dünya, vefâsız
Âlemde bir yâre düştüm, devâsız
Sen bana yâr olmazsın, be hey vefâsız
Var kime olursan ol, şimdiden geri
( Seher yeli, sevdiğimden bir haber )
[ Veysel (Âşık) 'tan
dinlemek üzere burayı tıklayınız... ]
[ Sürekli erişim adresi...
www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/19854 ]
2023
VEYSEL (ÂŞIK) yılıdır.
Madem görüyorsunuz... O zaman, hoş görün! - Veysel (Âşık)
)
- TEDBİR ile/ve/||/<>/> YÖNLENDİRME
- TEDBİR-İ NÜFUS ile/ve/||/<>/> TEDBİR-İ MENZİL ile/ve/||/<>/> TEDBİR-İ MEDÎNE/MÜDÜN
( Bireyin ve toplumun oluşumunda. İLE/VE/||/<>/> Aileyi/topluluğu yönetmek. İLE/VE/||/<>/> Kenti/toplumu yönetmek. )
( İlgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )
- TEDBİRLİ/LİK ile/ve/değil/||/<>/< KARAMSAR/LIK
- TEDRÎS[Ar. < DERS] değil/yerine/= DERS VERME, OKUTMA
- TEDRİSAT[Ar.] değil/yerine/= ÖĞRETİM
- TEEDDÜB[Ar.] değil/yerine/= UTANMAK
- TEEHHÜL[Ar. < EHL] ile TEEHHÜR[Ar. < TE'HÎR | çoğ. TEEHHÜRÂT]
( Ehlileşme. | Evlenme. İLE Sonraya, geriye kalma. | Gecikme. )
- TEESSÜS[Ar.] değil/yerine/= KURULMA, ORTAYA ÇIKMA | YERLEŞME, TEMELLEŞME, KÖKLEŞME
- TEFERRÜT[Ar.] değil/yerine/= TEK/YALNIZ OLMA
( Tek, yalnız olma, herkesten uzaklaşarak yalnız kalma. | Benzeri bulunmama, benzersiz olma, sivrilme. )
- TEFRÎH[Ar. < FERAH] ile TEFRÎH[Ar. < FERH]
( Ferahlandırma, gönül açma. İLE Korkusuz kalma. | Gelişme, filizlenme. | Yumurtadan çıkma zamanı. )
- TEFTİŞ[Ar.] değil/yerine/= DENETLEME
- TEFVÎZ[Ar.]/İHÂLE değil/yerine/= UYGUN KOŞULLARLA VERME
( Sipariş etme. | Allah'tan bekleme. | Dağıtım. | Bir Taşınmaz malı, bilinen değeri karşılığı birine verme. )
- TEGAFÜL[Ar.] değil/yerine/= ANLAMAMAZLIKTAN GELME
- TEĞET:
| FAKİR ve ORTA İÇİN | ile/değil/ne yazık ki ZENGİN İÇİN
( )
- TEHÂCÜM[< HÜCÛM] değil/yerine/= SALDIRMA | ÜŞÜŞME, TOPLAŞMA
- TEHÂLÜF[Ar. < HALF] ile TEHÂLÜF[Ar. < HULF | çoğ. TEHÂLÜFÂT]
( Yargıcın iki tarafa da yemin verdirmesi. İLE Birbirine karşıt olma, birbirine uymama. | Aykırılık. )
- TEHDİT ile TAHDİT
- TEHDİT ile/ve/||/<>/> TEDİRGİNLİK
- [ne yazık ki]
!TEHDİT ile/ve/||/<> TEHLİKE
- TEHDİT değil/yerine TEKLİF
- [ne yazık ki]
TEHDİT ETMEK ile/ve/değil/||/<>/< "ABA ALTINDAN SOPA GÖSTERMEK"
- TEHEVVÜR[Ar. < HEVR] değil/yerine/= İLERİ ÖFKE/GAZAP, ÖFKELENME, KÖPÜRME
- TEHLİKE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< OLASILIK
- TEHLİKELİ:
AÇLIK ve TEHDİTTE ile/ve/<>/>< TOKLUK ve GÜÇLÜLÜKTE
( (")Hayvanlar("). İLE/VE/<>/>< [bazı/"bilinçsiz"] "Kişiler". )
- TEK BAŞINA YEMEK ile/yerine/değil BİRİ(LERİ)YLE (PAYLAŞARAK) YEMEK
( Her açıdan daha bereketlidir. )
- TEK BİR KİŞİNİN:
ÜZÜNTÜSÜ ve/||/<> MUTLULUĞU
( Tüm bireyleri mutsuz edebilir. VE/||/<> Herkesin yüzünü güldürebilir. :) )
- TEK EL ve/değil/yerine/||/<>/> İKİ EL
( 'in, nesi var? VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> 'in sesi var! )
- TEK ELİNİ KALDIRMAK ile İKİ ELİNİ BİRDEN KALDIRMAK
( "Durumu" kabul etmek. İLE "Durumu" kabul etmemek. )
- TEK TANRICI ile/değil TEK TANRILI
- TEKABÜL[Ar. < KABL] değil/yerine/= EŞİTİ / KARŞI OLUM
( Birbirinin karşısında bulunan, birbirini karşılıklı olarak dışta bırakan kavram ya da yargı arasındaki bağlantı. )
- TEKBENCİLİK = ENEİYE = SOLIPSISM[İng.] = SOLIPSISME[Fr.] = SOLIPSISMUS[Alm.] = SOLUS:YALNIZ, TEK, IPSE:BEN[Lat.]
- TEKDÜZELİK ile KANIKSAMAK
- TEKDÜZELİ/LİK ile/değil KURALLI/LIK
- TEKEFFÜL[Ar.] değil/yerine/= YÜKÜMLENME
( Bir şeyin sorumluluğunu üzerine alma. | Kefil olma. )
- TEKİL ile/değil BİRİCİK
( [not] SINGULAR vs./but UNIQUE )
- TEKLEŞTİRME ile/değil/yerine/>< BİREŞTİRME/TEVHİD
- TEKLİ KONUŞMA / SALT DİYALOG ile/değil/yerine ÇOKLU KONUŞMA/DİYALOG
( İdeolojiye gider. İLE/DEĞİL/YERİNE Felsefeye gider. )
- TEKLİF [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- TEKLİF ile/ve/<> DAVET
( PROPOSAL vs./and/<> INVITATION )
- TEKLİFSİZ BİRLİKTELİK ile/ve NEDENSİZ BİRLİKTELİK
- TENKÎD:
TEKLİFSİZ değil/yerine/>< TEKLİFLİ
( Teklîfsiz tenkîd, tahrîptir; tahrîbat ile tamîrât yapılmaz... )
- TEKNOKRASİ ile/ve/||/<> TEKNOKRAT
( Sanayi, ekonomi ve devlet yönetiminin politikacılar değil uzmanlar, teknisyenler ve uygulayımcılar tarafından yönetilmesine dayanan düzen. İLE/VE||/<> Teknokrasiden yana olan. | Teknokrasi içinde yer alan, yönetici konumundaki mühendis, mimar, teknisyen, iktisatçı vb. çalışanların ortak adı. | Ekonomik mekanizmaların kuramsal incelenmesine dayanan ancak insan etkenini her zaman yeterince göz önünde bulundurmayan devlet adamı ya da memur. )
- TEKNOLOJİYİ TAKİP ETMEK ile/ve TEKNOLOJİYİ KULLANMAK
( İleriden. İLE/VE Geriden. )
( FOLLOW THE TECHNOLOGY vs./and TO USE THE TECHNOLOGY
Forward. WITH/AND Backward. )
- TEKRAR ile/ve PEKİŞTİRME
( REPETITION vs./and TO CONSOLIDATE )
- TEKTİR ile/değil TEKDİR
( Tek olduğunu belirtme, kesinleştirme. İLE/DEĞİL Azarlama. )
- TELÂKİ[Ar. < LİKA] değil/yerine/= KAVUŞMA
- TELÂKİ[Ar. < LİKA] ile TELÂKKİ[Ar. < LİKA | çoğ. TELÂKKIYYÂT]
( Birbirine karşı gelip buluşma, karşılaşma, birbirine ulaşma, birleşme. İLE Alma, kabul etme. | Kişisel görüş/anlayış. )
- TELEFON ÂDÂBI
- TELEFONUN KAYBI ile CÜZDANIN KAYBI ile KENDİNİ KAYBETME
( 15 dakikada fark ediliyor. İLE 4 saatte fark ediliyor. İLE Farkında bile olunmuyor. )
- TELEFONUN SESİ yerine TİTREŞİMİ
( VIBRATION instead of SOUND :ON MOBILE PHONES )
- TELEVİZYON (İZLEMEK)
ile/ve/değil/yerine/><
KİTAP (OKUMAK)
( )
- TELKİH[Ar.] değil/yerine/= AŞILAMA
- TELKİN ile/ve/değil/||/<>/> TERCİH
- TELKİN ile/değil TESKİN
- TELLERİ(MİZİ) KARDEŞ EYLEMEK ve/||/<>/> SAZI(MIZI) DÜZENLEMEK
- TEMAS[Ar.] değil/yerine/= DEĞME, DOKUNMA | İLİŞKİ | BAĞLANTI
( Değme, değinti, dokunma, dokunuş. | Buluşup görüşme, ilişki kurma, ilişki. | Değinme, sözünü etme. | Gidip gelme, ulaşım, bağlantı. )
- TEMBEL ile HAYLAZ/HAYTA/HAYMANA
( ... İLE Hoşa gitmeyen davranışlarda bulunan kişi. | Çalışma gücü varken çalışmayan, aylaklık eden. )
( HAYTA: Osmanlılar'ın ilk dönemlerinde, eyalet askerlerinin uc boylarında görevli sınıflarından biri. | Serseri, külhanbeyi, kabadayı. )
- [ne yazık ki]
TEMBEL/LİK ile/ve/değil/||/<> ELİNDEKİNİN DEĞERİNİ BİLMEZ/LİK
- TEMBEL/LİK ve/<>/|| SEVGİSİZ/LİK
- TEMEDDÜN[Ar. < MEDENİYET] değil/yerine/= UYGARLAŞMA | KENTLEŞME
- TEMEL DEĞERLER ve/||/<>/< TEMEL ÇELİŞKİLER
- TEMEL SORUN ile/ve YAYGIN TEMEL SORUN
( BASIC PROBLEM vs./and COMMON BASIC PROBLEM )
- TEMEL ile/ve/||/<>/> TAMAMLAYICI
- TEMELLENDİRME ile/ve/<> DAYANDIRMA
- TEMEYYÜZ[Ar.] değil/yerine/= KENDİNİ GÖSTERME, SİVRİLME, BENZERLERİNDEN FARKLI OLMA
- TEMHÎR[Ar. < MÜHR] ile TE'MÎR[Ar. < EMR]
( Mühürleme. İLE Vali olarak atama. )
- TEMPLUM[Lat.] ile MÂBED[Ar.]
( Kesmek. İLE Küp. )
- TEMSİLCİ DEMOKRASİ ile/yerine KATILIMCI DEMOKRASİ
( REPRESENTATIVE DEMOCRACY vs. PARTICIPATIVE DEMOCRACY
PARTICIPATIVE DEMOCRACY instead of REPRESENTATIVE DEMOCRACY )
- TEMYİZ KUDRETİ/HUKUKİ EHLİYET/CIVIL RESPONSIBILITY[İng.] değil/yerine/= AYIRTIM GÜCÜ
- TENASÜP[Ar.] değil/yerine/= ORANLIK, ORAN/TI, UYMA, YAKIŞMA
( Aralarında uygunluk bulunma. | Birbiriyle ilgili söz ya da kavramların dizelerde toplanması sanatı. )
- TENEŞİR[Fars. < TENŞÜR] ile/ve/||/<> MUSALLA[Ar.] ile/ve/||/<> KATAFALK[Fr. < CATAFALQUE]
( Kırkından sonra azanı, teneşir paklar. )
( Üstünde ölü yıkanılan mermer/kerevet. İLE Namaz kılmaya yarayan, açık yer. | Camilerde, cenaze konulup önünde namaz kılınan yer. İLE Önünden geçilerek kendine saygı gösterilmek istenen ölünün tabutunun konulması için yapılmış yüksek yer. )
- TENEZZÜL ETME(ME)K ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İTİBAR ETME(ME)K
- TENHA[Fars. :Yalnız.] değil/yerine/= ISSIZ/ÜCRA[< UCRA], KALABALIK OLMAYAN | YALNIZ, TEK
- TENKİT(MUAHEZE) ile ELEŞTİRİ
( Olumsuz eleştiri. İLE Hem olumlu, hem olumsuz olabilir. )
- TEN[Fars.]/SEL ile/ve/<> TİN/SEL ile/ve/<> TİN
( Ten, tinin zemini olamaz. )
( Giysi tenden, ten de candan habersiz! )
( Nedeni dışarıda olan. İLE Nedeni ve ereği/amacı kendinde olan. )
( Gövdenin dış yüzü, deri, cilt. | Gövde, vucut, beden. İLE/VE/<> İnsanın ve insanlığın toplam değeri, birikimi. )
- MERKEZCİLİK:
TEO ile/ve/<>/> HOMO ile/ve/<>/> ETNO ile/ve/<>/> GEO ile/ve/<>/> EGO ile/ve/<>/> ECO
- TEOKRASİ ile/ve/||/<> ARİSTOKRASİ ile/ve/||/<> MONARŞİ ile/ve/||/<> ANARŞİ
- TEPE ile KURGAN
( ... İLE İlk Çağ'da, mezar üzerine toprak yığılarak yapılan küçük tepe. | Tepe biçiminde mezar. )
- TEPEDEN İNME ile/ve/||/<> SONRADAN GÖRME
- TEPELEMEK yerine ANLAŞMAK VE/> ANTLAŞMAK
- TEPKİ (OLARAK) ile/değil/yerine KATKI (OLARAK)
- TEPKİ:
"ÖZGÜRLÜĞE KARŞI" değil ÖLÇÜSÜZLÜK/KEYFİYET PROPAGANDASINA KARŞI
- TEPKİ VERMEK ile TEPKİ GÖSTERMEK
( RESPOND vs. REACT )
- TEPKİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DIŞAVURUM
- TEPKİ ile/ve/değil TEDİRGİNLİK
- TEPKİ ile/ve/değil/yerine TUTUM
( [not] REACTION vs./and/but ATTITUDE
ATTITUDE instead of REACTION )
- TEPKİ ile/değil/yerine/>< YANIT
( "Tepki" mi, yanıt mı?
Restoranın birinde, bir gün, aniden bir hamamböceği belirdi ve orada bulunan bir kadının üzerine çıktı.
Kadın, korkudan çığlık atmaya başladı.
Titreyen seleniyle ve panikle hamam böceğini üzerinden elleriyle atmaya çalışırken zıplamaya başladı.
Onun bu tepkisi bulaşıcı olmuştu, bulunduğu yerdeki kişiler de paniklemişti.
Kadın, sonunda hamam böceğini üzerinden atmayı başardı derken... Başka bir kadının üzerine düştü hamam böceği.
Şimdi aynı şeyleri yaşamak için sıra başka bir kadındaydı.
Garson, hemen imdatlarına koştu.
Bu nöbet değişiminde, bu sefer de hamam böceği garsonun üzerine düştü.
Garson, dimdik durdu, kendini toparladı ve gömleğindeki hamam böceğinin davranışlarını gözlemledi.
Kendine yeterince güvendiğini gördüğünde, hamam böceğini parmaklarıyla tutarak, restorandan dışarı çıkardı.
Curcunayı izlerken, zihnimde birkaç düşünce oluştu ve merak etmeye başladım. Kadınların bu tiyatral, abartılı hareketlerinden hamam böceği mi sorumluydu?
Eğer öyleyse neden garson rahatsız olmadı?
Durumu, mükemmele yakın bir biçimde, hiçbir kargaşa çıkarmadan çözümledi ve çözdü.
Buna neden olan, hamam böceği değildi. Hamam böceğinin neden olduğu rahatsızlığı o kadınların giderebilecek beceriyi göstermemesiydi. Onları bu denli rahatsız eden buydu.
Fark ettim ki, babamın, karımın/kocamın ya da patronumun bağırması değildi beni rahatsız eden. Bana bağırmalarıyla başlayan rahatsızlığımla başa çıkamamam ya da başa çıkmaya çalışmamamdı.
Yoldaki trafik değildi beni rahatsız eden. Trafik sıkışıklığıyla oluşan sıkıntılı durumu çözemeyecek olmamdı.
Yaşamımdaki kargaşayı yaratan neden, sorunun kendinden çok benim ona verdiğim tepkiydi.
Öyküden çıkarılabilecek bazı dersler:
Anladım ki, yaşamdaki olaylara doğrudan ve ani tepki vermemeliyim. Onun yerine, olaylara ve durumlara yanıt vermeliyim.
Kadınlar, hamam böceğine tepki verirken, garson ise yanıt verdi.
Tepkiler, içgüdüsel olarak gösterilen "davranışlarken", yanıtlar ise etraflıca düşünülerek oluşturulmuş tutumlardır.
YAŞAMI anlamanın çok daha iyi ve kolay yolu.
MUTLU olan biri, yaşamındaki her şeyin yolunda olmasından dolayı mutlu değildir.
MUTLU olmasının nedeni, yaşamındaki olaylara karşı tutumunun gereken ve isabetli olmasıdır. )
( [not] REACTION vs./but/>< RESPONSE
RESPONSE instead of REACTION )
- [ne yazık ki]
"TEPKİ" ile/değil/></< YANIT VEREMEMEK
( Yanıt veremeyen, tepki verir. )
- TEPKİSELLİK ile/değil/yerine İKNÂ
- TEPKİSİZLİK ile/ve/<> HAZIR-YANITLI OLAMAMA KAYGISI
- TEPKİSİZLİK ile/ve/değil/||/<>/< SİLAHSIZLANMA
- TER KOKUSU ile KOLTUKALTI KOKUSU
( Koku koltukaltından geliyorsa, "koltukaltın kokuyor" ya da "koltukaltından koku geliyor" demek gerekir. "Kokuyosun!" ya da "Ter kokuyosun! / Terlemişsin sen!" denilmez! )
( PERSPIRATION SMELL/STINK vs. ARMPIT SMELL/STINK )
- TERÂKÜM[Ar. < RÜKM] değil/yerine/= BİRİKME, YIĞILMA, TOPLANMA
- TERBİYE(EĞİTİM) ile/ve/> TÂLİM(ÖĞRETİM/ALIŞTIRMA) ile/ve/> TE'DİB(EDEB)(DAVRANIŞ/TUTUM)
( Davranış-eylem. İLE/VE Düşünce-bilgi. VE/> Terkib. )
( Göze dayanır. İLE/VE Kulağa dayanır. VE/> Davranıştır. )
( İyi-kötü. İLE/VE Doğru-yanlış. VE/> Güzel. )
( Örnek gerektirir. İLE/VE Bilen/hoca gerektirir. VE/> "Kişi kendin bilmek", haddini bilmek gerektirir. )
( Her yerdedir. İLE/VE Belirli bir yerdedir. VE/> Her yer ve zamandadır. )
( Bütüncüldür. İLE/VE Sıradüzenseldir. VE/> Estetiktir. )
( Kalb-i selîm. İLE/VE Akl-ı selîm VE/> Zevk-i selîm. )
( TO TRAIN vs./and PRACTICE/EXERCISE/DRILL and/> MANNER
Behaviour-action. VS./AND Idea-knowledge. AND/> Compound.
Base on eye. VS./AND Base on ear. AND/> Behaviour.
Good-bad. VS./AND Right-wrong. AND/> Beautiful.
Needed example. VS./AND Needed teacher. AND/> To know the self.
Everywhere. VS./AND Define place. AND/> Everywhere and anytime.
Integral. VS./AND Hierarchical. AND/> Aesthetical. )
- TERBİYE[< RÜBÜV) ile TA'LÎM[< İLM]
( Besleyip, bütütme; Eğitim; Görgü; Alıştırma; Bedeni eğitmek. İLE Aklı eğitmek, öğrenme, öğretim. )
- TERBİYE ile/ve/||/<> TASFİYE ile/ve/||/<> TEZKİYE
- [ne yazık ki]
TERBİYESİZ ile/değil/yerine DİK KAFALI
- TERBİYESİZLİK ile/ve/değil/<> İNAT
- [ne yazık ki]
TERBİYESİZLİK ile/ve/||/<>/< KEYFİYET
- TERCİH ile/ve/değil TEVHİD(BİREŞİM) NOKTASI
- TEREDDİ[Ar. < REDY] değil/yerine/= SOYSUZLAŞMA, YOZLAŞMA
- TEREKKÜN[< RÜKN] ile ...
( Rükünleşme, erkândan olma. | Manen kuvvet bulma. )
- TERFİK[Ar.] değil/yerine/= BİRİNİ ARKADAŞ ALMA
( Birini arkadaş olarak yanına alma. | Arkadaş olarak yanına birinin verilmesi. )
- TERK ETMEK ile/ve VAZGEÇMEK
( Bilincine varmadığınız bir şeyi terk edemezsiniz. )
( Öteye devam etmek için terk etmek durumundasınız. )
( Önemli[öncelikli] olan, ne yaptığınız değil, ne yapmaktan vazgeçtiğinizdir. )
( Fiziksel vazgeçiş ve terk yalnızca bir içtenlik, bir samimiyet belirtisidir, fakat yalnızca içtenlik de özgürlüğe kavuşturamaz; uyanık bir idrak, istekli bir araştırma ve derin bir incelemeden doğan bir anlayışa gereksinim vardır. )
( Yapmanız gereken, tüm anıları ve beklentileri terk etmektir. )
( Dıştaki hiçbir şey bir değer ifade etmediği ve gönül her şeyi terk etmeye hazır olduğu zaman, zihinsel olgunluk düzeyine ulaşılmış demektir. )
( İç değerinizi bilmelisiniz, ona güvenmelisiniz ve günlük yaşantınızda, arzu ve korkularınızı feda ederek bunu belirgin kılmalısınız. )
( Duyup da/bilip de terk etmelidir. )
( Birinci adımdan vazgeçmeyen, ikinci adımı atamaz. )
( [Kendine/Bilgiye] Teslim olmadan terk edemezsin. )
( Ortak etmeni bulmak için tüm ayrımları terk etmek zorundasınız. Ancak evrensel olan ortaktır. )
( Gerçek vazgeçiş, terk edilecek bir şeyin bulunmadığını, çünkü size ait hiçbir şeyin bulunmadığını idrak ediştedir. )
( Sahte olandan vazgeçin, doğru olan kendi yerini bulacaktır. )
( Yanlış anlamalarınızı ortaya çıkarın ve onları terk edin, hepsi bu kadar. )
( Birine, vazgeçilmez olduğunu hissettirdiğinde, ilk vazgeçeceği kişi sen olursun. )
( You cannot abandon what you do not know.
To go beyond, you must abandon them.
It is not what you do, but what you stop doing that matters.
Mere physical renunciation is only a token of earnestness, but earnestness alone does not liberate. There must be understanding which comes with alert perceptivity, eager enquiry and deep investigation.
All you have to do is to abandon all memories and expectations.
You must know your inner worth and trust it and express it in the daily sacrifice of desire and fear.
The real giving up is in realising that there is nothing to give up, for nothing is your own.
Give up the false and the true will come into its own. )
( ... ile/ve SARF-I NAZAR )
( ABANDONMENT/FORSAKE/RENOUNCE/LEAVE vs./and GIVE UP )
- TERMİN[Alm.] ile/değil TEMRİN[Ar.]
( Belirlenmiş zaman, randevu. İLE/DEĞİL Alıştırma. )
- TERÖR/İST/İZM[Fr./İng.]/!TEDHİŞ/Çİ[Ar.] değil/yerine/= !YILDIRI/CI/LIK
- TERÖRİZM" ile/ve/değil/||/<> TÖRERİZM
( )
- TERS ile/değil/yerine/>< DERS
( [Almaya/anlamaya ...] Kapalıysa/k "gelir", ters. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Açıksa/k alır/ız her bir durumdan ders. )
- TERS ile/değil SANKİ
- TERTİB ve/||/<>/>/< MÜRETTEBÂT
- TERTİP[Ar.] değil/yerine/= SIRA DÖNEM
- TERZİ:
[hem] "ORTOPEDİST" ve/||/<>/hem de "PSİKOLOG"
- TESAHUP[Ar.] değil/yerine/= BENİMSEME, SAHİP ÇIKMA | ARKADAŞLIK ETME
- TESÂNÜT/TESÂNÜD[Ar. < SENED] değil/yerine/= DAYANIŞMA | OMUZDAŞLIK
- TESCİL/LEMEK ile/ve/değil TASDİK/LEMEK
( Herhangi bir şeyi resmî olarak kaydetme, kütüğe geçirme. | Bir taşınmazın üzerinde bir aynî hakkın kurulması için tapu kütüğüne yapılması gerekli kayıt. İLE/VE/DEĞİL Doğrulama. | Onay, onaylama. )
- TEŞEKKÜR[Ar.] (ETMEK) değil/yerine/= ÖVGE (SUNMAK)
- TEŞEKKÜR ETMEK ve/||/<> ÖZÜR DİLEMEK
( Bunları bilmeyenlere, kapıları/nı kapatmak gerekir. )
- TEŞEKKÜR ETMEK ile/ve TAKDİR ETMEK
( TO THANK vs./and TO APPRECIATE )
- TEŞEKKÜRDE:
ESTAĞFİRULLÂH ile/ve/değil/||/<> RİCA EDERİM
- TEŞERRÜF[Ar.] değil/yerine/= ONURLANMA, ONUR DUYMA
- TESETTÜR[Ar. < SETR] değil/yerine/= ÖRTÜNME, KAPANMA
- TEŞHİR/EKSİBİSYON[< EXHIBITION]/UTAÇICILIK değil/yerine/= GÖSTERMECİLİK
- TEŞHİS[Ar.] değil/yerine/= TANI/TANIMLAMA
( Hastalığın ne olduğunu araştırıp ortaya koyma. Kim ve ne olduğunu anlama, tanıma, seçme. | Belirleme. | Kişileştirme. )
- TEŞKİL[Ar.] değil/yerine/= OLUŞTURMA | OLUŞUM | ÖRGÜTLEME
- TESLİMİYET ile/ve/||/<> ÇARESİZLİK
- TESLİMİYET ile/ve/||/<> TEVEKKÜL
( Ne kadar âlim olsak da iki dakika sonra başımıza ne geleceğini bilemeyiz. )
( İnsan da, varlık da, kudret de küçülmedikçe büyümez. [muhitleşmek] )
( Kendinden haberin olmayacak ki, vuslata çıkasın. )
( Herşeyin modeli vardır fakat hakikatin yok. Hem kafes içinde duracaksın, hem de aradan çıkacaksın. )
( Azrail'e can vermeyen,
Hakk'a, Hakikat'e varamaz. )
( KENAR GEZME!
DOLAN, GEL!
GİR İÇERİ! )
- TESLİMİYET/KABUL EDİLME/AFFEDİLME:
TÖVBE ve/||/<> DOĞRU/DÜZGÜN İŞ YAPMAK / SÂLİH AMEL
- TESMİYE[Ar. < İSM] ile ADLANDIRMA, AD VERME/KOYMA
( AD KOYMA, ADLANDIRMA, İSİM VERME | BESMELE ÇEKME )
- TEŞRÎF[< ŞEREF] değil/yerine/= ONURLANDIRMA | GELMESİYLE BİR YERE ONUR VERME | GELME | GİTME
- TEŞRİK[Ar.] ile/ve/||/<> MÜŞTEREK[Ar.]
( Yaptığı bir işe birini ortak etmek. İLE Ortak. | Ortaklaşa, el birliğiyle yapılan/hazırlanan. | Ortaklaşa kullanılan. | Ortaklaşa, birlikte. )
- TEŞVİK ETMEK ile/değil ÇANAK TUTMAK
- TEŞVİK-İ MESAİ değil TEŞRİK-İ MESAİ/İŞBİRLİĞİ
- TETİKLEMEK ile KÖRÜKLEMEK
- TEVÂLÎ[Ar. < VELY] ile TEVÂRÎ
( Birbiri ardından gelme, arası kesilmeksizin devam etme, sürme. İLE Bir şeyin arkasına saklanıp görünmez olma, gizlenme. )
- TEVÂTÜR ile ŞÂYİA
( ... İLE Yayılmış haber, yaygın olan, söylenti. )
- TEVÂZU'[< VAZ (çoğ. TEVÂZUÂT)] değil/yerine/= ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK (GÖSTERME)
( ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK (GÖSTERME) )
- TEVÂZÜN[< VEZN] değil/yerine/= TARTIDA BİR OLMA, DENK OLMA, DENGEDE BULUNMA
- TEVBE ile İ'TİZÂR
( Tövbe, işlenmiş bir günah ya da suçun bir daha işlenmeyeceğine dair verilen söz. | Kulun, sahf bir kalple Hakk'a yönelmesi, tekrar günah işlememeye ahd etmesi. İLE Özür dileme, bir şeyin, kendinden uzaklaştırılması. )
- TEVDÎ[Ar. < VED] değil/yerine/= BIRAKMA, EMÂNET ETME | VEDÂLAŞMA[Ar.]
- TEVECCÜH[< VECH] değil/yerine/= ÇEVRİLME, YÖNELME, DOĞRULMA | BİR YERE DOĞRU HAREKET ETME | GÜLERYÜZ GÖSTERME, YAKINLIK DUYMA | HOŞLANMA, SEVGİ | NASİP VE MÜYESSER OLMA
- TEV'EM[Ar.] ile İKİZ | EŞ, BENZER
( İKİZ )
( EŞ, BENZER )
- TEVFİK FİKRET ile/ve/||/<>/> ATATÜRK
( Kimseden ümmîd-i feyz etmem, dilenmem perr-ü-bâl
Kendi cevvim, kendi eflâkimde kendim tâirim,
İnhinâ tavk-ı esâretten girandır boynuma;
Fikri hür, irfanı hür, vicdânı hür bir şâirim.
(Kimseden bir yarar ummam ben, dilenmem kol kanat.
Kendi boşluk, kendi gökkubbemde kendim gezginim.
Bir eğik baş, bir boyunduruktan ağırdır boynuma;
Fikri hür, irfânı hür, vicdanı hür bir şairim.)
Tevfik Fikret )
( )
- TEVHÎD ve/< ADÂLET ve/< MUHABBET
- TEYZE ile YENGE/BULA
( Annenin kız kardeşi ya da ablası. İLE Amca ya da dayının eşi.[< "yeni gelen" ya da "yanına gelen"] )
- TEZGÂHTAR ile ESNAF/SÛKA[Ar.]
( TEZGÂH[< Fars. DEST-GÂH: Dokuma aleti, atölye. | Zenginlik.] )
- TEZGÂHTAR ile "TEZGÂHTAR"
( Satışla uğraşan. İLE Üçkağıtçı. )
- TEZVÎR[< ZEVR | çoğ. TEZVÎRAT] değil/yerine/= YALAN DOLAN | ARABOZUCULUK
- THOMAS PAINE ile/ve/||/<>/>< EDMUND BURKE
- TIFIL[Ar. < TIFL | çoğ. ETFÂL] değil/yerine/= KÜÇÜK ÇOCUK
- [ne yazık ki]
TIKANIKLIK ile/ve/||/<> KISIR DÖNGÜ
- TIKANMA ile/ve/||/<> ENGELLENME
- TİN:
NESNEL ile/ve/||/<> ÖZNEL
( Devlette. İLE/VE/||/<> Bireyde. )
- TİN ile/ve KÜLTÜR
( Üretilenlerin, birlik sezgisi. | İnsan eliyle üretilmişler/oluşturulmuşlar. | İnsanı oluşturan ve insandan oluşan herşey. | Nedenselliği, kendinde/içkin olan. | Düşüncenin kaynağı olan (düşünce). )
( TİN: Düşüncenin edimselliği. )
( SPIRIT vs./and CULTURE )
( JINGSHEN ile/ve VENHUA )
- TİN/AN = SPIRIT[İng.] = ESPRIT[Fr.] = GEIST[Alm.] = SPIRITUS[Lat.] = PNEUMA, NOUS[Yun.] = ALIENTO[İsp.]
- TİN ile/ve TARİHSEL/LİK
( SPIRIT vs./and HISTORICAL/NESS )
- TİN/SEL ile/ve TOPLUM/SAL
( SPIRITUAL vs./and SOCIAL )
- TİNSEL/LİK ile/ve/<> TARİHSEL/LİK
( SPIRITUAL/NESS vs./and/<> HISTORICAL/NESS )
- TİP[Fr./İng. < TYPE] ile TİPLEME
( Öykü, roman, tiyatro gibi uzun anlatıma dayalı edebî yapıtlarda kişi kadrosu içinde yer alan ve belirli bir düşüncenin, topluluğun zihniyetini ve ideolojinin temsilciliğini yüklenen kişi. | Kendine özgü kişiliği olmayan, genellikle bilinen kalıplardaki kişileri gösteren oyun kişisi. İLE Belirli bir tipin tüm çapraşık özelliklerini, bunu en iyi, en rahat, en inandırıcı biçimde temsil edebilecek kişiyle canlandırmak. )
- TİRB[Ar.] ile/ve/||/<> ZEMÎL[Ar.] ile/ve/||/<> SEMÎR[Ar.] ile/ve/||/<> SAHİB[Ar.] ile/ve/||/<> REFÎK[Ar.] ile/ve/||/<> HİLL[Ar.] ile/ve/||/<> NECİY[Ar.]
( Bizimle aynı yaşta olan. İLE/VE/||/<> İş arkadaşımız. İLE/VE/||/<> Oturduğumuz yerde bize arkadaşlık eden. İLE/VE/||/<> Bizimle geceleri konuşan. İLE/VE/||/<> Uzun süre bizimle arkadaşlık eden. İLE/VE/||/<> Yolculuk arkadaşımız. İLE/VE/||/<> Bizi kalbine yerleştiren. İLE/VE/||/<> Sırdaş. )
- TIRMÎZÎ ile/ve/değil TİLMÎZİ[Ar. | çoğ. TELÂMÎZ/E]
( ... İLE/VE/DEĞİL Öğrencisi/talebesi. | Çırağı. )
- TIRNAK MAKASI [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- TIRNAK MAKASI [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]
- TİTİZLİK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< ÖZEN
- TİYATRO:
OYUNU, GERÇEKLEŞTİRMEK İÇİN ve/||/<> GERÇEĞİ, OYUNLAŞTIRMAK İÇİN
- TİYATRO ve/=/||/<> HALK SAĞLIĞI
- TOBAR İLKESİ ile ...
( Bir iktidar, anayasaya aykırı bir yol ile [hükümet darbesi vb.] el değiştirdiğinde, yeni iktidar, ulus tarafından kendi temsilcisi olarak kabul edilmedikçe öteki devletlerce o hükümetin tanınmaması ilkesi. [Ekvator Dışişleri Bakanı Dr. Tobar tarafından] [15 Mart 1907] )
- TOHUM ve/||/<> MEYVE ve/||/<> ÇEKİRDEK/ÇİĞDEM[Ege'de]
- TOKA ile TOKALAŞMAK
( BUCKLE vs. SHAKING HANDS )
- TOLTEK ile/ve AZTEK ile/ve İNKA ile/ve MAYA
- TOPARLA(N)MAK ile/ve/değil/yerine/||/<> SİLKELE(N)MEK
- TOPLANMA ÇADIRI:
HAYME ile TABERNACLE
( ... İLE Gönül. )
- TOPLANMA ile/ve/||/<> MERKEZLEŞME
- TOPLANTI SALONU ile/ve/||/<> FUAYE[Fr.]
( ... İLE/VE/||/<> Bir gösteri ya da toplantı salonunda, sunum ya da toplantı aralarında kullanılan dinlenme yeri. )
- TOPLANTI ile/ve OTURUM
- TOPLAYICI/LIK ile/ve DERLEYİCİ/LİK
- TOPLU "TAŞIM" değil TOPLU TAŞIMA
- TOPLULUK ile/ve AZINLIK
( CEMAAT ile/ve AKALLİYET )
( GÜRÛH ile/ve ... )
( SOCIETY vs./and MINORITY )
- TOPLULUK ile/ve BİRLİK
( SOCIETY vs./and UNITY )
- TOPLULUK ile/ve/<> TOPLUM
( Tarihi olan. İLE/VE/<> Sosyete. )
( Gerçek bağlam. İLE/VE/<> Tüzel bağlam. )
( Çeşitli arçalar/durumlar ve sevgi bağı ile sürdürülür. İLE/VE/<> Adâlet/yasa ile ayakta tutulur. )
( Bilgisi ve/ya da bilgisizliği[cehaleti] çok olabilen. İLE/VE/<> İlmi ve irfanı yüksek olan/olması gereken. )
( Doğrudan ilişkiler ile. İLE/VE/<> Dolay(ım)lı ilişkiler ile. )
( Sevgi. İLE/VE/<> Akıl )
( COMMUNITY vs./and/<> SOCIETY )
( ... ile/ve/<> KOINONIA )
( CEMAAT/CEMİYET ile/ve/<> CEMİYET )
- TOPLUM ARACI değil TOPLU ULAŞIM ARACI
- TOPLUM BİLİMLERİ ile FEN BİLİMLERİ
- TOPLUM BİLİMLERİ yerine TARİH / TİN / EKİN(KÜLTÜR) BİLİMLERİ
- ÇALIŞMA:
TOPLUM İÇİN ile/ve/||/<> İNSAN/LIK İÇİN
- TOPLUM = CEMİYET = SOCIETY[İng.] = SOCIÉTÉ[Fr.] = GESELLSCHAFT[Alm.] = SOCIETAS[Lat.] = SOCIEDAD[İsp.]
- TOPLUM ile KALABALIK/KALABA[Ar. < ĞALEBE]
( Kavram. İLE Tekler. )
- TOPLUM ile/ve/||/<>/> SİYASET ile/ve/||/<>/> AHLÂK
( [kişinin] Başkası ile ilişkisi. İLE/VE/||/<>/> Kamusal alandaki yetki. İLE/VE/||/<>/> Kendi ile ilişkisi. )
- TOPLUM ile/ve/||/<>/< TOPRAK
- TOPLUM ile/<> ÜLKE ile/<> EGEMENLİK
- TOPLUM ve/=/||/<>/>/< UZLAŞIM
- TOPLUMA HİZMET ve/||/<> TOPLAMA HİZMET
- TOPLUMBİLİM = İÇTİMAİYAT = SOCIOLOGY[İng.] = SOCIOLOGIE[Fr.] = SOZIOLOGIE[Alm.] = SOCIOLOGIA[İsp.]
- TOPLUMBİLİM ve KİMYA
( Durkheim, Lavosier kimyasını dikkate alarak sosyoloji bilimini kurmuştur. )
( DURKHEIM ve LAVOSIER )
- TOPLUMDA:
SEVGİ (İLE) ve/||/<> ADÂLET (İLE) ve/||/<> ÇALIŞMA (İLE)
( Kaynaşılır. VE/||/<> Yaşanır. VE/||/<> Ayakta kalınır. )
- TOPLUMDA YAŞAYAN ile/ve/<> TOPLUMLA YAŞAYAN
- TOPLUM'DA ile/ve DEVLET'TE
( Birey. İLE/VE Vatandaş. )
- TOPLUMDIŞI/ASOSYAL ile TOPLUM KARŞITI/ANTİSOSYAL
( Başkalarına uymamaya yöneliklerdir. İLE Başkalarının, kendilerine "uymasını beklerler". )
- TOPLUMLARI:
BİLGİNLER/AYDINLAR AYDINLAT("A")MAZSA ne yazık ki/> ŞARLATANLAR ALDATIR
- TOPLUMLAŞMA ile/ve TOPLUMSALLAŞMA
( Olgu ya da kavram. İLE/VE Kişinin/kişilerinin katılımı. )
- TOPLUMSAL ADÂLET'İN TANIMLARINDA:
GENEL ile/ve TOPLUMSAL ile/ve SİYASAL
( Toplum içinde ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal yönden yoksul, mahrum ve zayıfların doğrudan doğruya toplum tarafından korunmaları. İLE/VE Kişinin, insan onuruna uygun bir düzeye, sadece emeğinin karşılığı ile çıkabilmesinin sağlanması. İLE/VE Kişilerde, kültürel ve siyasal zayıflığı doğuran olumsuz etmenlerin toplum gücüyle kaldırılması. )
- TOPLUMSAL AHLÂK ile/ve İDEOLOJİK AHLÂK ile/ve DİNİ AHLÂK
( SOCIAL MORALS vs./and IDEOLOGICAL MORALS vs./and RELIGIOUS MORALS )
- TOPLUMSAL AHLÂK ile/ve ÖDEV AHLÂKI
( SOCIAL MORALS vs./and MORALS OF DUTY )
- (TOPLUMSAL) BELLEK [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- [ne yazık ki]
DIŞLA(N)MA:
TOPLUMSAL ile BİREYSEL
- TOPLUMSAL DIŞLA(N)MA ile/ve/||/<> KÜLTÜREL DIŞLA(N)MA
- TOPLUMSAL GÜVEN ile/ve/||/<> BİREYSEL GÜVEN
- TOPLUMSAL HİZMET ve/||/<>/= AKIL
- TOPLUMSAL İNSANBİLİM/ANTROPOLOJİ ile/ve FİZİK İNSANBİLİM/ANTROPOLOJİ
( İstanbul'da. İLE/VE Ankara'da. )
- TOPLUMSAL KABUL/LER ile/ve TOPLUMSAL 'KALIP/LAR'
( Aynı toplumdaki birçok birey [ve çoğunluk] tarafından, [kendileri için ne kadar uygun olmasa da] -sözlü ya da sözsüz, yazılı ya da yazısız- sürdürülen kurallara/geleneklere işaret eder. İLE/VE Daha çok, içleri boş [dayanaksız] olarak algılanan [ve olumsuz olarak değerlendirilen] alışkanlıklara/geleneklere işaret eder. )
( "SOCIAL ACCEPTANCE/S" vs./and "SOCIAL 'PATTERN/S'" )
- TOPLUMSAL KALKINMA ile/ve/<> BİREYSEL DONANIM
- TOPLUMSAL (OLAN) ile/ve KİŞİSEL (OLAN)
( Bir topluluk/toplum, en güçsüz bireyini yalnız bıraktığı anda, dağılmaya başlar. )
( SOCIAL vs./and PERSONAL )
- TOPLUMSAL YAŞAM ile EĞİTİM
- TOPLUMSAL BİREYSEL
- TOPLUMSAL ile/ve/||/<>/>/< BİREYSEL/ÖZNEL
( Kumaş. İLE/VE/||/<>/>/< Giysi. )
( Saygı. İLE/VE/||/<>/>/< Sevgi. )
- TOPLUMSAL ile KİTLESEL
- TOPLUMSAL = SOCIAL[İng., Fr., İsp.] = GESELLSCHAFTLICH[Alm.] = SOCIALE[İt.]
- TOPLUMSAL/LAŞMA ile KAMUSAL/LAŞMA
- TOPLUMSALLIK:
TANIMA ve/||/<> TANINMA
- TOPLUM(SALLIK) ve/||/<>/< ÖRGÜTLÜLÜK
( Örgütsüz toplum, toplum değildir. )
- TOPLUMSAL/LIK ile/ve TARİHSEL/LİK
( SOCIAL/NESS vs./and HISTORICAL/NESS )
- TOPLUMSAL/SOSYAL BİLİMLER ile/ve/||/<> TOPLUMSAL/SOSYAL BİLGİLER
- TOPLUMU DEĞİŞTİRME OLANAĞI/"GÜCÜ" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KENDİNİ DEĞİŞTİRME OLANAĞI
- TOPLUMU:
"DÜZENLEME" ile/ve/değil/yerine DAVET
- TOPLUMUN:
"ANLAMAMASI" değil İTİBAR ETMEMESİ
- TOPRAK [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- TOPRAK [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- TOPTANCI(TOTALİTER) GÖZETİM >< VATANDAŞIN GÜÇLENDİRİLMESİ ile ULUSAL AYRIŞMA >< KÜRESEL DAYANIŞMA
- TÖRE ile/ve/<> AK TÖRE
( Toplumsal. İLE/VE/<> Bireysel. )
- TÖRE ile/değil GELENEK
( Tarihsel deneyim. İLE/DEĞİL Toplumsal deneyim. )
- TÖRE ile/ve/<> KAVRAM ile/ve/<> KURUM
- TÖRE ile/ve KİMLİK
( MORES vs./and IDENTITY )
- TÖRE ile/||/<> TÖRENE
( Görenek, âdet. İLE/||/<> Alışkanlık, âdet. )
- TÖRE ile/ve/<>/değil/yerine TÜZE/YASA
- TÖREL = TÖRESEL
( Töreye uygun olan. | Töre ile ilgili. )
- TORELE değil TOLERE[İng. < TOLERENCE]
- TÖREN ile/ve/yerine EYLEM
- TÖREN ile/ve POTLAÇ[Fr. < POTLATCH]
( ... İLE/VE Bazı ilkel toplumlarda yapılan sözleşme töreni. )
- TÖREN/MERASİM[Ar.]/SEREMONİ[Fr. CEREMONIE] ile/ve ŞÖLEN[Moğolca]
( TOY, BÂR-İ ÂM: Genel ziyâfet. )
( LİTURYA: Din töreni. )
( Bir toplulukta, üyelerin, belirli bir olayı, kişiyi ya da değeri ayırt edip simgeleştirmesi, bunların anlam ve öneminin güçlendirilmesi amaçlarıyla düzenlenen hareket dizisi. | Anma, kutlama, nişan, evlenme, ölüm gibi nedenlerle yapılan toplantı. İLE Ziyafet. | Belirli bir amaçla düzenlenen eğlence. | Sanat gösterisi. | Din töreni niteliğinde yemek toplantısı. )
- TÖREN ile YUĞ
( ... İLE Eskiden, Türkler'de, ölüler için yapılan tören, yas. )
- TÖRENLER [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- TÖRENLER [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- TÖRENSİ/RİTÜEL ile/ve/||/<> YÜCE
- [ne yazık ki]
TÖREYE DOĞAN ve/||/<> İSVİÇRE TÜZESİYLE EVLENEN ve/||/<> ALMAN YÖNETİM ZİHNİYETİYLE YÖNET(İL)EN ve/||/<> İTALYAN TÜZESİYLE CEZALANDIR(IL)AN ve/||/<> İSLÂMÎ KURALLARA GÖRE GÖMÜLEN
- TORPİL ile/değil/yerine ARACILIK
- TORUN TOMBALAK
- TORUN-TORBA (SAHİBİ OLMAK)
- TOTEM ile/ve/||/<> OJIBWA (ÖYKÜLERİ/MİTOSU)
- [ya] TÖVBE ile/ve/ya da/||/<>/> AFFETMEK
- TÖVBE ile/ve/değil/=/||/<>/< ÖZELEŞTİRİ
( Değişmek. İLE/VE/DEĞİL/=/||/<>/< Değişmeye çalışmak. )
- TOY ile TOY ile TOY
( Gençliği nedeniyle görgüsüz ve beceriksiz olan. İLE Ziyafet. İLE Kızıl tüylü bir kuş.[Lat. OTIS TARDA] )
- TÖZ ile/ve TİNSEL TÖZ
- TÖZ ile/||/<>/> TÖZE
( Kök. İLE/||/<>/> Köklü. )
- ANANE/TRADİSYON değil/yerine/= GELENEK
- TRAFİK KURALLARI ve/<> PSİKİYATRİ
- TRAFİK ile/ve/<> SIKIŞAN TRAFİK
( ... İLE/VE/<> TAPONES: Porto Riko'daki adı. )
- TRAFİK = TRAFFIC[İng.] = CIRCULATION[Fr.] = VERKEHR[Alm.] = TRAFFICO[İt.] = TRÁFICO[İsp.]
- TRAFİKTE:
HIZ DÜŞÜRMEK ve/||/<>/< SEVDİKLERİMİZİ DÜŞÜNMEK
- TRAFİKTE ÖNCELİKLİLER[sırasıyla]:
ENGELLİ/LER ile/ve/< HASTA/LAR ile/ve/< YAŞLI/LAR ile/ve/<
ÇOCUK/LAR, ÖĞRENCİ/LER ile/ve/< HANIM/LAR ile/ve/<
YAYA/LAR ile/ve/<
BİSİKLETLİ/LER ile/ve/< MOTOSİKLETLİ/LER ile/ve/< ACİL DURUM ARAÇLARI[hasta taşıma, itfaiye, polis] ile/ve/<
TOPLU TAŞIMA ARAÇLARI[raylı düzenler öncelikli olmak üzere!] ile/ve/<
ARABA/LAR ile/ve/< AYRICALIKLI/LAR
[her seviyedeki/konumdaki resmî makam araçları (her ne kadar güvenlikleri "önemli/öncelikli" sayılsa da!)]
( Kişiye ait arabaların sayılarının ülkemizde çok olması [ya da artmasının teşvik ediliyor olması], yolların eski olanaksızlıklara göre düzenlenmiş olması, önceliği arabalara vermek için geçerli bir neden değildir/olamaz! Tam tersine, konumları/sıraları en sondadır! [Bu zihniyeti geliştirmeyi ve yaygınlaştırmayı, her birimiz haklarımıza sahip çıkarak daha da hızlandıracağız! Lütfen!!! Sizin de farkındalığınız, desteğiniz ve katılımınızla!...] )
- TRAFİKTE:
"SİNİRLİ OLMAK" değil/yerine SORUMLU OLMAK
( Facebook, KENDİNE GEL!!! sayfasına katılın, uyarın!
Kişi, kurum ve kuruluşların, "yaptığı" fakat yapmayabilecekleri yanlış(lık)ları göstererek anlatmak üzere kurulmuş bir uyarı sayfasıdır!
Sen de uyar! )
- TRAJEDİ ile/değil/yerine/>< KOMEDİ
( Yaşama, yakından baktığımızda. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yaşama, uzaktan baktığımızda. )
( "Hissedenler" için. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Düşünenler için. )
- TRAMVAY'DA, METRO'DA:
BİNMEYE ÇALIŞMAK değil/yerine İNENENLERE ÖNCELİK TANIYIP DAHA SONRA RAHATÇA BİNMEK
- TRAŞ BIÇAĞI, JİLET [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- TRAŞ BIÇAĞI, JİLET [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]
- TREND değil/yerine/= EĞİLİM
- TRUMP ile/değil OBAMA / BUSH / CLINTON
(
İLE/DEĞİL
/
/
)
- TÜCCARLAR ile/ve GEZGİNLER ile/ve DERVİŞLER/SÛFÎLER
- TUHAF OLAN ile/ve/değil/||/<>/< ÜZÜCÜ OLAN
- TÜKEL ile/||/<> TÜKELE
( Kâmil. İLE/||/<> Kâmile. )
- TÜKETENLER ile/ve/değil/yerine/||/<>/</>< ÜRETENLER
( Eşek arısı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/< Bal arısı. )
( Fare(mouse) kullanıcısı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/< Klavye kullanıcısı. )
- TÜKETİCİ ile/ve/değil/yerine/<> TÜRETİCİ
- TÜKETİM ile/ve/değil/yerine/||/<> PAYLAŞIM
- TÜM DÜŞÜNCELERİN, ...:
BAŞLADIĞI/KAYNAĞI ve/||/<> DURDUĞU/SONLANDIĞI
( Akıl. VE/||/<> Akıl. )
- TUPAMAROS ve/<> SOL DÜŞÜNCE
( 60'lı yıllarda, güç koşullarda yaşayan Uruguay'lı köylülerin, sendikalaşma hareketi olarak başlayıp, kentlerdeki sol düşünce ile birleşen örgüt. VE/<> ... )
- TÜR ile NİTELİK
( KIND vs. CHARACTER )
- TÜRBE ile/||/<> HAZÎRE
( Gövde (ziyaret) bölümü ve örtüsü bulunan mezar anıtı. İLE/||/<> Camilerin kıble tarafında bulunan küçük mezarlık. )
- TÜRK BAYRAĞI'NDA:
8 KÖŞELİ YILDIZ ile/değil/yerine/<>/> 5 KÖŞELİ YILDIZ
- TÜRK DÜŞÜNCESİ ve DİVÂN EDEBİYATI
- TÜRK = ER, GÜÇLÜ
- TÜRK ve/||/<> KUMANDI
( ... VE/||/<> Kuzey Altaylarda yaşayan bir Türk boyu. | Bu boydan olan kişi. )
- TÜRK ile/||/<> KUMUK
( ... İLE/||/<> Dağıstan'da yaşayan bir Türk boyu ve bu boydan olan kişi. )
- TÜRK ile/||/<> TURAN
( ... İLE Dünyadaki tüm Türkleri içine alan devlet. )
- TÜRK ile/ve/değil/yerine TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞI
- TÜRKÇE ile/ve/||/<> MOĞOLCA'DA ORTAK BAZI ADLAR VE SÖZCÜKLER
( Su İLE/VE/=/||/<> Us
Ot İLE/VE/=/||/<> Od
Arı İLE/VE/=/||/<> Arig
Elma İLE/VE/=/||/<> Alim
İncir İLE/VE/=/||/<> İnjir
İnci İLE/VE/=/||/<> Jinci
Üzüm İLE/VE/=/||/<> Usem
Çiçek İLE/VE/=/||/<> Çeçek
Nar İLE/VE/=/||/<> Anar
Erik İLE/VE/=/||/<> Erüg
Kayısı İLE/VE/=/||/<> Küilesun
Sarı İLE/VE/=/||/<> Shar
Kara İLE/VE/=/||/<> Khar
Gök İLE/VE/=/||/<> Khök
Alaca İLE/VE/=/||/<> Alak
Sürü İLE/VE/=/||/<> Sürüg
Boğa İLE/VE/=/||/<> Buga
Teke İLE/VE/=/||/<> Teke
Koç İLE/VE/=/||/<> Kuçe
Koyun İLE/VE/=/||/<> Gogin
İnek İLE/VE/=/||/<> Ünee
Deve İLE/VE/=/||/<> Teme
Öküz İLE/VE/=/||/<> Ökher
Buzağı İLE/VE/=/||/<> Biragu
Aygır İLE/VE/=/||/<> Ajirga
Aslan İLE/VE/=/||/<> Arslan
Sansar İLE/VE/=/||/<> Susar
Tavuk İLE/VE/=/||/<> Tagavut
Tosbağa İLE/VE/=/||/<> Tosbuga
Güvercin İLE/VE/=/||/<> Kegürcigen
Saksağan İLE/VE/=/||/<> Şagacagay
Karga İLE/VE/=/||/<> Karuga
Yüce İLE/VE/=/||/<> Yeke
Yüksek İLE/VE/=/||/<> Ügsügü
Yumruk İLE/VE/=/||/<> Yudruk
Yıl İLE/VE/=/||/<> Cıl
Yol İLE/VE/=/||/<> Col
Yolcu İLE/VE/=/||/<> Coçi
Çağ İLE/VE/=/||/<> Cag
Çöl İLE/VE/=/||/<> Çöl
Toz İLE/VE/=/||/<> Toos
Tuz İLE/VE/=/||/<> Duvus
Kum İLE/VE/=/||/<> Kumaq
Dağ İLE/VE/=/||/<> Tag
Bağ İLE/VE/=/||/<> Bag
Tarla İLE/VE/=/||/<> Talbar
Toprak İLE/VE/=/||/<> Tobarag
Tomruk İLE/VE/=/||/<> Tomura
Tırmık İLE/VE/=/||/<> Tarmugur
Tekerlek İLE/VE/=/||/<> Tögürig
Değirmen İLE/VE/=/||/<> Tegerme
Buğday İLE/VE/=/||/<> Buudai
Saman İLE/VE/=/||/<> Saban
Arpa İLE/VE/=/||/<> Arva
Sarımsak İLE/VE/=/||/<> Sarmis
Soğan İLE/VE/=/||/<> Songin
Arık İLE/VE/=/||/<> Arug
Bayır İLE/VE/=/||/<> Baguri
Katı İLE/VE/=/||/<> Khatu
Kuru İLE/VE/=/||/<> Khurai
Kurut İLE/VE/=/||/<> Kuurud
Kuduz İLE/VE/=/||/<> Kutuq
Kaburga İLE/VE/=/||/<> Taburga
Karanlık İLE/VE/=/||/<> Kharankhui
Kargaşa İLE/VE/=/||/<> Karguça
Karman çorman İLE/VE/=/||/<> Harman çirman
Boğmak İLE/VE/=/||/<> Bogu
Bütün İLE/VE/=/||/<> Büten
Bulanık İLE/VE/=/||/<> Bulangir
Bayram İLE/VE/=/||/<> Bayar
Büyücü İLE/VE/=/||/<> Bögeçi
Tümen İLE/VE/=/||/<> Tumen
Boz İLE/VE/=/||/<> Börte
Er İLE/VE/=/||/<> Ere
Döl İLE/VE/=/||/<> Töl
Genç İLE/VE/=/||/<> Kence
Türemek İLE/VE/=/||/<> Törük
Ant İLE/VE/=/||/<> Andagay
Çizik İLE/VE/=/||/<> Cirüg
Çeri İLE/VE/=/||/<> Çereg
Subay İLE/VE/=/||/<> Subay
Kurşun İLE/VE/=/||/<> Gurquljin
Noyan İLE/VE/=/||/<> Noyan
Nöker İLE/VE/=/||/<> Nöger
Nokoy İLE/VE/=/||/<> Nokoi
Tuğ İLE/VE/=/||/<> Tuğ
Ece İLE/VE/=/||/<> Ece
Elçi İLE/VE/=/||/<> Elchin
Erken İLE/VE/=/||/<> Erten
Ercilasun İLE/VE/=/||/<> Ercilasun
Bıyık İLE/VE/=/||/<> Budigi
Beden İLE/VE/=/||/<> Beyen
Yıldız İLE/VE/=/||/<> Ultuz
Bohça İLE/VE/=/||/<> Bagça
Erk İLE/VE/=/||/<> Erka
Kir İLE/VE/=/||/<>Hokir
İkiz İLE/VE/=/||/<> İkere
Yaka İLE/VE/=/||/<> Caga
Cep İLE/VE/=/||/<> Cebe
Açık İLE/VE/=/||/<> Açug
Adım İLE/VE/=/||/<> Adam
Narin İLE/VE/=/||/<> Narin
Ürkek İLE/VE/=/||/<> Ürqeh
Yürek İLE/VE/=/||/<> Cirüge
Yarlık İLE/VE/=/||/<> Carlıq
Böğür İLE/VE/=/||/<> Jigüür
Öğle İLE/VE/=/||/<> Üüde
Kan İLE/VE/=/||/<>Kanu
Kalkan İLE/VE/=/||/<> Kalka
Belge İLE/VE/=/||/<> Belge
Balta İLE/VE/=/||/<> Balta
Şölen İLE/VE/=/||/<> Şilün
İnanç İLE/VE/=/||/<> Ünençi
Gökyüzü İLE/VE/=/||/<> Kök Yoli
Bahadır İLE/VE/=/||/<> Bagaatır
Sadak İLE/VE/=/||/<> Sağadak
Sağır İLE/VE/=/||/<> Sagara
Serin İLE/VE/=/||/<> Serüün
Sakal İLE/VE/=/||/<> Sahal
Karakol İLE/VE/=/||/<> Karagul
Tümen İLE/VE/=/||/<> Tumen
Tasma İLE/VE/=/||/<> Tasama
Güç İLE/VE/=/||/<> Khüch
Ordu İLE/VE/=/||/<> Orda
Çerçi İLE/VE/=/||/<> Carci
Çomak İLE/VE/=/||/<> Çokumaq
Gömlek İLE/VE/=/||/<> Gümliq
Çolpan İLE/VE/=/||/<> Tsolban
Çağan İLE/VE/=/||/<> Chaggan
Celayir İLE/VE/=/||/<> Jalair
Oymak İLE/VE/=/||/<> Amag
Otağ İLE/VE/=/||/<> Utaga
Oba İLE/VE/=/||/<> Obuğ
Cebe İLE/VE/=/||/<> Cebe
Yurt İLE/VE/=/||/<> Yurd
Ulus İLE/VE/=/||/<> Uls
Ülke İLE/VE/=/||/<> Ülige
Yasa İLE/VE/=/||/<> Yassa
Yasak İLE/VE/=/||/<> Yasaq
Yargı İLE/VE/=/||/<> Yargu
Yargıç İLE/VE/=/||/<> Yarguci
Altın İLE/VE/=/||/<> Altan
Altay İLE/VE/=/||/<> Altai
Deniz İLE/VE/=/||/<> Tengis
Dalga İLE/VE/=/||/<> Dabalga
Erdem İLE/VE/=/||/<> Erdem
Ceren İLE/VE/=/||/<> Ceren
Bayan İLE/VE/=/||/<> Bayan
Hatun İLE/VE/=/||/<> Khatun
Sayın İLE/VE/=/||/<> Sayin
Yeğen İLE/VE/=/||/<> Cige
Ağa İLE/VE/=/||/<> Aka
Ana İLE/VE/=/||/<> Eke
Amca İLE/VE/=/||/<> Amaga
Bacı İLE/VE/=/||/<> Bacuka
Baldız İLE/VE/=/||/<> Balçir
Bacanak İLE/VE/=/||/<> Baca
Bürümcük İLE/VE/=/||/<> Bürüncek
Sakağı İLE/VE/=/||/<> Sakagu
Sarışın İLE/VE/=/||/<> Sıragçın
Seyrek İLE/VE/=/||/<> Seyreq
Sırık İLE/VE/=/||/<> Sirug
Pısırık İLE/VE/=/||/<> Besereg
Soru İLE/VE/=/||/<> Surag
Sürmek İLE/VE/=/||/<> Sürçi
Kuyu İLE/VE/=/||/<> Kudug
Solak İLE/VE/=/||/<> Solugay
Dağarcık İLE/VE/=/||/<> Tagarçuq
Damga İLE/VE/=/||/<> Tamaga
Damar İLE/VE/=/||/<> Tamır
Demir İLE/VE/=/||/<> Temir
Bilgi İLE/VE/=/||/<> Bilig
Bitik İLE/VE/=/||/<> Bitig
Barak İLE/VE/=/||/<> Barak
Büyük İLE/VE/=/||/<> Bedük
Küçük İLE/VE/=/||/<> Çüçig
Bayat İLE/VE/=/||/<> Bayaud
Bayındır İLE/VE/=/||/<> Bayandur
Kepenek İLE/VE/=/||/<> Kebenek
Tulum İLE/VE/=/||/<> Tulum
Kalkan İLE/VE/=/||/<> Kalgan
Tolga İLE/VE/=/||/<> Duulga
Tayga İLE/VE/=/||/<> Taiga
Tuğrul İLE/VE/=/||/<> Touril
Tarkan İLE/VE/=/||/<> Darkhan
Kağan İLE/VE/=/||/<> Kagaan
Kurultay İLE/VE/=/||/<> Krultai
Teñgri İLE/VE/=/||/<> Tenger
Tanrıdağı İLE/VE/=/||/<> Tengritahkt
Timuçin İLE/VE/=/||/<> Temujhi
Cengiz İLE/VE/=/||/<> Chingis
Hülagü İLE/VE/=/||/<> Uulagui
Kubilay İLE/VE/=/||/<> Khublaai
Subutay İLE/VE/=/||/<> Subedai
Tolunay İLE/VE/=/||/<> Tulanai
Ogeday İLE/VE/=/||/<> Oggedai
Çağatay İLE/VE/=/||/<> Jaggatai
Cerkutay İLE/VE/=/||/<> Jargutai
Bengütay İLE/VE/=/||/<> Möngeudai
Urankay İLE/VE/=/||/<> Uurankai
Olcay İLE/VE/=/||/<> Uulcay
Bori Tigin İLE/VE/=/||/<> Börjigid
Börteçine İLE/VE/=/||/<> Börtechino
Ergenekon İLE/VE/=/||/<> Eregene'khun )
- DÜŞÜNEN ADAM HEYKELİ:
TÜRKİYE'DE ile/>< DÜNYADA
( [ne yazık ki]
"Bakırköy akıl hastahanesinde". İLE/>< Üniversitelerde. )
- TÜRKİYE/TÜRKİYÂ = TÜRK ELİ
- TÜRKLER ile/ve/<> SAHALAR
( ... İLE/VE/<> Yakut Türkleri'nin kendilerine verdiği ad. )
( ... İLE/VE/<> Sahalar, kullandıkları dile, "Saha tıla"[Saha dili] diyorlar.[Saha dili için en kapsamlı araştırmayı, Eduard Karloviç Pekarskiy yapmış. Hazırladığı, "Saha Dili Sözlüğü"ne, 25.000 sözcük almış.]
[1907 - 1930 yılları arasında, 13 cilt olarak basılan bu sözlükte, sözcüklerin anlamlarının yanı sıra, sözlü gelenekte yaşayan folklora ait pek çok unsura da yer verilmiş. Atatürk'ümüz de, Saha Türkleri'nin dili ile ilgilenmiş ve bu 13 ciltlik sözlük, isteği üzerine, 1937 yılında kendine hediye edilmiş. Atatürk'ümüz de, dil devrimini hazırlarken, bu sözlükten çok yararlanmış.] )
- TÜRKMEN = TÜRK-İ İMAN
- TÜRKÜLERDE:
OYUN HAVALARI ile/ve LİRİK ile/ve DOĞA(PASTORAL) ile/ve YERGİ(SATİRİK) KONULU ile/ve SİMGELİ/TEMSİLÎ ile/ve KAHRAMANLIK VE SERHAT HAVALARI ile/ve TÖRENSEL VE GİZEM İÇERİKLİ ile/ve SOSYAL İÇERİKLİ ile/ve GURBET VE HASRET ile/ve MİZAHÎ VE ALAN OYUN ile/ve ÂŞIKLAMALAR ile/ve AĞIT VE KIRAN DESTANLARI ile/ve KARŞILIKLI DEYİŞLEME VE ATIŞMALAR
- TURNA ve/||/<> DAĞ KEÇİSİ ve/||/<> SEPET ve/||/<> KARTAL
( İnsan. VE/||/<> Kutsallık. VE/||/<> Bilgelik. VE/||/<> Gök Tanrı/Tengri. )
- TURUK-U ÂLİYE = YÜCE YOL
- TUT! ve/||/<> YUT!
( Kendi sözünü. VE/||/<> Başkasının/yabancının/bilgisizin sözünü. )
( Sırları. VE/||/<> "Öfkeyi." )
- TUTARLI OLMAK ile/ve/değil/<> TUTARLI DAVRANMAK
( Zorunlu değildir. İLE/VE/DEĞİL/<> Zorunludur. )
( Sorunlu olabilir. İLE/VE/DEĞİL/<> Sorunsuzdur. )
( Her zaman için geçerli olamayabilir. İLE/VE/DEĞİL/<> Çoğunlukla geçerli olmalıdır. )
( "İddia"sında/zannında olabilirsin. İLE/VE/DEĞİL/<> İspat edersin. )
( Söz ile. İLE/VE/DEĞİL/<> Tutum/tavır ile. )
- TUTARLI/LIK ile DOĞRU/LUK
- TUTARLILIK ile/ve/||/<> "HESABINI VEREBİLMEK"
- TUTARLILIK ile/ve/||/<>/> İTİBAR
( Kendimizde gö(ste)rebileceğimiz. İLE/VE/||/<>/> Ötekilerde [ve kendimizde] gö(ste)rebileceğimiz. )
- TUTARLILIK ile/ve/değil/||/<> KENDİNE YAKIŞTIRAMAMAK
- TUTARLI/LIK ile/ve/<> UYUMLU/LUK
( CONSISTENCY vs./and/<> HARMONY )
- TUTARSIZLIĞINDAN UTANMAMAK ile/ve/||/<>/< ÖLÇÜYÜ SEVMEMEK
- TUTTURMAK ile DİRETMEK/DAYATMAK
- [ne yazık ki]
TUTUCU ile GERİCİ
- TUTUCU ile TUTUCU ile TUTUCU/İTİCİ[Fr. TENEUR] ile TUTUCU
( Süregiden toplumsal düzeni, düşünceleri ve kurumları değiştirmeden olduğu gibi korumak isteyen kişi. İLE Tutumlu. İLE Durmalı çıkışlarda, çiftekerciye yardım eden kişi. [Eskiden "itici" denilirdi. Çıkışta, koşucuyu itmek yasak olduğundan, bugün, bu yardımcılara "tutucu" denilmektedir.] İLE Ateş maşası. )
- TUTULMA ile TUTULMA[Ar. HUSÛF/ECLIPSE] ile TUTULMA ile TUTULMA
( Toplum tarafından sevilme, ünlü olma, iyi tanınma, popülarite. | Tutuk duruma gelmek. | Kapatılmak, sarılmak. | Bir örgen ya da bir nesnenin hareket edemez olması. | Yakalanmak. | Takım oyunlarında karşı takımdaki bir oyuncu yakından izlenmek, tutulmak, markaja alınmak. İLE Bir gök cisminin, araya başka bir cismin girmesiyle bütününün ya da bir bölümünün görünmez duruma gelmesi. | Gözlemciye göre, iki gökcisminden birinin, öbürünü örtmesi. Ay'ın, Güneş'i örtmesi[gün tutulması]; Yer'in, Ay'ı örtmesi[Ay tutulması]. İLE Birine tutkun olma, sevme, âşık olma. İLE Oyuncunun söyleyeceklerini unutması. )
- TUTUM:
GELİŞMİŞ ile/ve/||/<> "ÖĞRENİLMİŞ" ile/ve/||/<> SİNMİŞ
- TUTUM:
ORTADAN KALDIRICI değil/yerine DÖNÜŞTÜRÜCÜ
- TUTUM = ATTITUDE[İng., Fr.] = EINSTELLUNG/HALTUNG[Alm.] = ATTITUDINE[İt.] = ACTIDUD[İsp.]
- TUTUM ile/ve/||/<>/> SİYASET
( İnsanda. İLE/VE/||/<>/> Toplumda. )
- TUTUMLARI BELİRLEMEK ile/ve TUTUMLARDA TUTARLI OLMAK
- TUTUM/U BENİMSEMEK ile/ve/> ALIŞKANLIK OLUŞTURMAK
- TÜTÜN(/SİGARA/NARGİLE VS.) SORUNUNDA:
"YASAK" değil SINIRLAMA
ve/||/<>
DUMAN değil GAZ
ve/||/<>
"BIRAKMA" değil BAŞLAMAMA
ve/||/<>
İRÂDE
["Evet!"
diyebilme olanağı/gücü/isteği]
değil
İHTİYÂR
["Hayır!"
diyebilme olanağı/gücü/isteği]
- TUVAREK ile ...
( Çöl bireyleri. )
- TÜZE(HUKUK) (DAİRESİ) ile/ve/||/<> TÜRE(ADÂLET) (DAİRESİ)
HUKUK ve/||/<> ADÂLET ve/||/<> ÖZGÜRLÜK ve/||/<> MEŞRÛİYET(GEÇERLİLİK)
( ... İLE/VE/||/<> Lâyık olana, lâyık olunanı vermek/verebilmektir. )
( Adâlet ancak hakikatten, saadet ancak adâletten doğabilir. )
( Attika mahkemelerinde, suçlu, suçu tespit edildikten sonra, bazı hallerde, kendine uygun gördüğü cezayı kendi isteyebilirdi. )
( Adâlette gecikme olmaz! | Adâletin gecikmesi olmaz/olmamalı! | Adâletin gecikmişi olmaz! )
( "BURNU SÜRTMEK": Yavuz Sultan Selim, hükümdarlığında, hırsızlık yapanları bir direğe bağlar, tanınması için günlerce çarşının içinde dolaştırtırmış. Bugünkü deyimle yüz kızartıcı suçlar dediğimiz çeşitli ahlâki suçlarda ise suçluyu burnu yere sürtecek biçimde bir arabaya yatırtır, burnunu yere sürttürürmüş. "Bırak, burnu sürtsün biraz!" gibi deyimler buradan gelmektedir. Yavuz Sultan Selim'in ilk sekiz yılında yaptığı bu uygulamalarla toplum büyük bir huzura ulaşmış ve hem devletin gücünü, hem de bütçesini üç kat büyütmüştür. )
( ZEMBİLLİ ALİ EFENDİ(CEMÂLÎ)'nin adâlet anlayışını ve uygulamalarını yani kendine neden "Zembilli" denildiğini de araştırmanızı salık veririz. )
( |
ADÂLET DAİRESİ
Adâlet, dünya barışının temelidir.
Dünya bağının sınırlarını devlet belirler.
İşte bu devlet duvarını inşâ edecek, devlete düzen sağlayacak olan hukuktur.
Siyasi güç olmaksızın hukuk, yaptırımlarını yerine getiremez.
Siyasi gücü, askeriye korur.
Askeri gücün yaşamasını ekonomi sağlar.
Ekonomik gücü halk sunar.
Halkın birliğini sağlayacak olan ise adâlettir.
Adl'dir mucib-i salâh-ı cihan
Cihan bir bağdır, divan devlet
Devletin nâzımı şeriattır
Şeriata olamaz hiç hâris illâ mülk
Mülk zabteylemez illâ leşker
Leşkeri cem edemez illâ mal
Malı cem eyleyen raiyettir
Raiyeti kul eder padişah-ı âleme adl. )
( Sayın Muharrem Balcı'nın yayınlarını paylaştığı adresi... www.MuharremBALCI.com )
( Türk Hukuk Lügâtı'na, burayı tıklayarak ulaşabilirsiniz... )
( Elimizde kudret olmadığı sürece, özgürlük isteriz.
Kudreti ele geçirince üstün olmak isteriz.
Ama başaramazsak, adâlet isteriz. )
( "Kurallara uymak", adâlet değildir. )
( Rızâ yazısı için burayı tıklayınız... )
( |
|
)
( ... İLE/VE/||/<> Güçler arasındaki denge. )
( LAW vs./and/||/<> JUSTICE )
( JURISTISCHE/RECHTSWISSENSCHAFTLICHE mit/und/||/<> GERECHTIGKEIT )
( DROIT avec/et/||/<> JUSTICE )
( ... cum/et/||/<> JUSTITIA )
( ... ile/ve/||/<> DÍKÊ )
- TÜZE(HUKUK) ile/<> YAZIN(EDEBİYAT)
( Toplumbilim. İLE/<> Sanat. )
( [Amaç] Adâlet. İLE/<> Dilde ve düşüncede, incelik. )
( Yorum, yasa koyucunun amacına göredir ve gerekçelere bakılır. İLE/<> Çağrışım ve yorumlar, okurdan okura değişir. )
( İkisi de bir "söz" söyler fakat hukuk açısından "kuralın" ya da "yargının" sözü esastır. [Kuralın sözünü, yasa koyucu; yargının sözünü, yargıç söyler. Yargıcın sözü, kuralın sözüne uygun olmak zorundadır.] İLE/<> Önemli[öncelikli] olan, öykünün sözüdür. )
( [sözü] Yasa koyucu ya da yargıç söyler. İLE/<> Önce, yazar; sonra, okur söyler. )
( Akla, mantığa ve toplumsal gerçekliğe dayanır, sınır koyar. İLE/<> Hayal gücü ve yaratıcılık, öne çıkar ve sınırsızdır. )
( [sözü] Zorla söyler, zorla dinletir. İLE/<> Zorla söylemez, ["Heves" sözüdür, muhatapları gönüllüdür.] ["Zorla güzellik olmaz!" ama hukuk olur! Hukuk'un, zorlayıcı/yaptırım gücü vardır.] )
( Tekil öyküler hakkında yargıya varabilmek için olası öykülerin tamamını kuşatacak, "genel kurallar" koymayı amaçlar.[Tekil bir öykünün peşinden giden edebiyat, hukukun sabitlemek, her zaman ve her yerde aynı anlama getirmek istediği sözü açmak, genişletmek, çoğaltmak, yeni anlamlar katmak içindir.] İLE/<> Kişinin, insan öykülerinin peşindedir. )
( Çelişki sevmez, gördüğü yerde çelişkileri bertaraf etmek ister. İLE/<> Çelişkileri kışkırtıp bu çelişkilerden yeni anlamlar doğmasına ebelik yapmayı, en azından böylesi olasılıklar bulunduğunu unutturmamayı arzular. )
( Tekil kişiyi, genel ve soyut koşullar içinde değerlendirir. Yasalar, genel işlemlerdir, belirli bir durum içindeki herkes için düzenlenmişlerdir[tedvîn]. İLE/<> Kişinin, bir başkasından ayrıldığı noktaların peşindedir. )
( Yönlendirmelerle ilgilenmez, eylemle ilgilenir. Hukukun odaklandığı, öncelikle eylemdir, istisnalar dışında, eyleme giden yol önem taşımaz. İLE/<> Bu yoldaki uğrakları, kişinin durumunu, yönlendirmelerini, onu etkileyen etmenleri didikler. )
( Kişinin, neyi, neden yaptığının değil, ne yaptığının ve bu yaptığının ne gibi sonuçlar doğurduğunun yanıtını arar. İLE/<> Kişinin derinliğinin ve yapıp ettiklerindeki değişkenlerin peşindedir. Bunun doğal sonucu olarak, edebiyatçı, insanı, "yargılamak" yerine anlamaya çalışır. )
( Süreç ve sonuç birliği, bütünlüğü vardır/aranır. İLE/<> Süreç odaklıdır. )
( Açık, net, sözü uzatmayan ve tartışmaya kapalı bir ifade biçiminin peşindedir. İLE/<> Sayısız çağrışımlar, uzun soluklu ifadeler kullanır. )
( Hukuk ve Edebiyat Dersleri’nin, Türkiye’deki Serüveni:
Özyeğin Ünv., Bilgi Ünv. [2014 - ...]
Akdeniz Ünv., Kemerburgaz Ünv., Ulus. Antalya Ünv. [2013 - ...]
Turgut Özal Ünv., Yaşar Ün, [2012 - ...]
Kocaeli Ünv., Atılım Ün. [2011 - ...]
Kadir Has Ünv. [2009 - ...]
Ankara Ünv. [2006 - ...]
Galatasaray Ünv. [2005 - 2010]
Bilgi Ünv. [2004 - 2007]
Bahçeşehir Ünv. [2001 - 2010]
Dünyada, edebiyat ve hukuk ilişkisinin, akademide konuşulmaya başlandığı tarihler...
ABD’de, 1800'lerin sonu...
Almanya ve İtalya'da 1920'li yıllar...
Fransa ve İspanya2da 1950'li yıllar... )
( Düz kalıplardan oluşan, tek renkli, sınırlı ifade olanakları ile iş görür. İLE/<> Sözcükleri, sınırsızca kullanır, benzetmeler, ironiler, çift anlamlar, imâlar ile son derece geniş dil olanaklarına sahiptir. )
( "h" ve "k" ["sert"] İLE/<> "d" ve "b" [yumuşak] )
( Düzenler, emreder, tanımlar ya da bilgilendirir. İLE/<> Belirtir. Duygu ve düşünceleri, estetik kaygılarla dile getirir. )
( Hukuk metni, "yazar" merkezlidir. İLE/<> Edebî metin, okur merkezlidir. )
( Alıcı, satıcı, sanık, mağdur gibi sonsal sınıflandırmalar içinde biriciklikleri pek de düşünülmeden değerlendirilirler.[Katalog suçlar vardır fakat katalog kahramanlar yoktur.] İLE/<> Kişi[kahraman], kendine özgüdür. Biricik olduğu göz ardı edilmez. )
( "Olmayacak" bir öykü üstüne söz söylemez. İLE/<> Gerçeğe aykırı olanla da olanaksız olanla da ilgilenir.
Yasa, olası öykülerde...
Ya kahramana ne yapması gerektiğini söyler: Kural
Ya ne yapmaması gerektiğini: Yasak
Ya yapacağı şeyi nasıl yapacağını: Yöntem/Usûl
Ya kahramanın yaptığı şeyi yapmış sayıp saymayacağını: Tespit
Ya da kahramanın yaptığı ya da yapmadığı şeyin yaptırımını: Ceza, Tazminat vb. )
( Hukuk Fakültesi Mezunu Yazarlar...
Fuat Köprülü, Necati Cumalı, Oktay Rıfat, Ziya Osman Saba, Mithat Cemal Kuntay, Burhan Felek, Samet Ağaoğlu, Metin Önal Mengüşoğlu, Rasim Özdenören, Mevlana İdris, Sibel Eraslan, Nuri Pakdil, Orhan Seyfi Orhon, Şevket Rado, Gülten Akın, Demir Özlü, Vüs'at O. Bener, Orhan
Hançerlioğlu, Asaf Halet Çelebi, Çetin Altan, İlhan Selçuk, Uğur Mumcu, Zeyyat Selimoğlu, Şemsi Belli, Kemal Burkay, Erdal Öz, Yiğit Okur, Ebubekir Eroğlu, Tahir Abacı, Turgay Fişekçi, Akif Kurtuluş, Behçet Çelik, Faruk
Erem...
Hukuk Fakültesi Mezunu Müzisyen...
Şerif Muhiddin Targan
Hukuk Fakültesini yarıda bırakanlar:
Attilâ İlhan, Yakup Kadri, Ahmet Haşim, Hilmi Yavuz, Ahmet Muhip Dıranas, Melih Cevdet Anday... )
( Hukuk ve Edebiyat Dersleri’nin, Türkiye’deki Serüveni:
Özyeğin Ünv., Bilgi Ünv. [2014 - ...]
Akdeniz Ünv., Kemerburgaz Ünv., Ulus. Antalya Ünv. [2013 - ...]
Turgut Özal Ünv., Yaşar Ün, [2012 - ...]
Kocaeli Ünv., Atılım Ün. [2011 - ...]
Kadir Has Ünv. [2009 - ...]
Ankara Ünv. [2006 - ...]
Galatasaray Ünv. [2005 - 2010]
Bilgi Ünv. [2004 - 2007]
Bahçeşehir Ünv. [2001 - 2010]
Dünyada, edebiyat ve hukuk ilişkisinin, akademide konuşulmaya başlandığı tarihler...
ABD’de, 1800'lerin sonu...
Almanya ve İtalya'da 1920'li yıllar...
Fransa ve İspanya2da 1950'li yıllar... )
( Hukuk ve Edebiyat arasında, buraya kadarki FaRkLaR, Sayın Mehmet Ali Başaran'ın (avukat ve edebiyatçı) tespitleridir. Katkıları için çok teşekkür ediyor, çalışmalarının ve başarılarının sürekliliğini diliyoruz... )
- TÜZE [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- TÜZE ve/||/<>/= AKIL
- TÜZE/HUKUK ile/ve/||/<> AKTÖRE/AHLÂK
( [Hesap] Eylemden sonra. İLE/VE/||/<> Eylemden önce. )
( İlgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )
( Görünen ahlâk. İLE/VE/||/<> Görünmeyen hukuk.
Visible moral. VS./AND/||/<> Invisible law. )
( LAW vs./and/||/<> MORALS )
- TÜZE ve/||/<> DEVLET
- TÜZE ile/ve TOPLUMBİLİM
( "Toplumbilim Sözlükleri" tarihçesini okumak için burayı tıklayınız... )
( LAW vs./and SOCIOLOGY )
- TÜZE/HUKUK:
VAR OLAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< OLMASI GEREKEN
- TÜZEL/HUKUKÎ SORUMLULUK ile/ve/değil/=/||/<>/>/< İNSANÎ/BİREYSEL SORUMLULUK
( [not] JUDICIAL RESPONSIBILITY vs./and/but/=/||/<>/>/< HUMANE RESPONSIBILITY )
- TÜZE'NİN TEMEL İLKELERİ - ULPIAN[M.S. 170 - 223]:
ONURLU YAŞAMAK ve/||/<> BAŞKASINI İNCİTMEMEK ve/||/<> HERKESE, HAKKINI TESLİM ETMEK
( JURIS PRAECEPTA SUNT HAEC - [ULPIAN]:
HONESTE VIVERE et/||/<> ALTERUM NON LAEDERE et/||/<> SUUM CUIQUE TRIBUERE )
( THE BASIC PRINCIPLES OF THE LAW - [ULPIAN]:
LIVE HONESTLY and/||/<> DO NOT OFFEND OTHERS and/||/<> GIVE TO EACH PERSON WHAT IS DUE )
- TÜZÜK ile/ve/||/<>/> YÖNETMELİK
- ÜÇ AKIL:
MUTLU ve/||/<> YARDIMSEVER ve/||/<> EVRENSEL
- 3B:
BARIŞ(TIR)MAK ve BÖLÜŞ(TÜR)MEK ve BÜYÜ(T)MEK
ve/||/<>/>/<
3Y:
YÖN ve YÖNTEM ve YÖNETİM
- ÜÇ BÜYÜK TEHLİKE:
DUYGUSUZLUK ile/ve/<> ETKİSİZLİK ile/ve/<> AKILSIZLIK
( "Akıllı" kişilerde. İLE/VE/<> "Duygulu" kişilerde. İLE/VE/<> Etkili kişilerde. )
- 3 MAYMUN:
MIZARU ile/ve/||/<> IWAZARU ile/ve/||/<> KIKAZARU
( )
( Gözlerini kapatanın adı Mizaru, ağzını kapatanın adı Iwazaru ve kulaklarını kapatanın adı da Kikazaru. Adlarından da anlaşıldığı üzere Japon kökenli bir görsel bu. XVII. yüzyılda, Nikko kentinde inşâ edilmiş ünlü Tosho-Gu Tapınağı'nın kapısına oyulmuş "görsel bir deyim" olarak ortaya çıkmış, sonra da oradan tüm dünyaya yayılmış. )
- ÜÇ NESİL ile/ve/||/<> ÜÇ HAYAT
( Refik Halit Karay )
- ÜÇ TEHLİKE:
AKILLILARDA ile/ve/||/<> DUYGUSALLARDA ile/ve/||/<>
"ETKİLİLERDE"
( [ne yazık ki] Duygusuzluk. İLE/VE/||/<> Etkisizlik. İLE/VE/||/<> Akılsızlık. )
- UÇ ile/||/<>/> UÇ BEYLİĞİ
( Sınır boyları. İLE/||/<> Ortaçağda Hıristiyan ile İslâm dünyasının arasındaki müslüman sınır bölgeleri için kullanılan bir tanım.[Uç Beyliği'nin Hıristiyan tarafındaki karşılığı, Akron[Yun.] olarak adlandırılırdı. Sınır bölgelerinde kendi topraklarını savunmakla yükümlü kişilere Bizans tarafında Akriti[Yun.], müslüman tarafta ise "Gazi" denirdi.] )
- UCLARDA OLMAK(DURMAK/BULUNMAK)
ile/değil/yerine
ORTAK NOKTALARDA/ALANLARDA BULUN(/Ş)MAK
- UCLARDA OLMAK ile/ve/değil BİR UCDAN, ÖTEKİ UCA GEÇMEK
( Süreç/te. İLE/VE/DEĞİL Sonuç/ta (kalmak). )
- UÇMAK için/ve/||/<>/>/< AŞAĞI ÇEKENLERİ/SIRTINDAKİLERİ BIRAKMAK
- ÜCRETLİ İZİNDE:
1-5 YIL ARASI ile/ve/||/<>/> 5 - 15 YIL ARASI ile/ve/||/<>/> 15 YIL ÜSTÜ
( [en az] 14 gün. İLE/VE/||/<>/> 20 gün. İLE/VE/||/<>/> 26 gün. )
- UÇUK-KAÇIK
- UÇUK ile/ve/değil/yerine/||/<> FARKLI
- UÇUK/LUK ile/ve/değil/||/<>/< İLGİNÇ/LİK
- UÇUŞMA ile ÜŞÜŞME
- UCUZ İŞ ile/değil/yerine/>< İYİ İŞ
( İyi değildir. İLE/>< Ucuz değildir. )
( GOOD WORK vs./and/<> CHEAP WORK
Is not cheap. VS./AND/<> Is not good. )
- UCUZLAŞMA ile/değil/yerine/>< BASİTLEŞME
( Yıkım vardır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yaşam vardır. )
- UGANDA BAYRAĞINDA:
SİYAH ile/ve SARI ile/ve KIRMIZI
( Siyah olan halkı simgeler. İLE/VE Ekvator güneşini simgeler. İLE/VE Tüm dünya ile olan "kan kardeşliği"ni simgeler. )
- UGARİT/LER ve/> FENİKE/LİLER ve/> YUNAN/LAR
- UĞRAŞ:
KİŞİYLE ile/değil/yerine İŞİYLE
( Boş kişinin uğraşı. İLE/DEĞİL/YERİNE Hoş (nitelikli) kişinin uğraşı.
[ Hoş (nitelikli) kişi, işiyle uğraşır; boş kişi, kişiyle uğraşır. ] )
( Ayinesi iştir kişinin, lâfına bakılmaz! )
- UĞRAŞ ile/ve/||/<>/> ETKİ
- UHDE[< AHD] ile/değil UKDE
( Söz verme, bir işi üzerine alma. | Görev, birinin üzerinde bulunan iş. | Yapma, becerme. | Sorumluluk. İLE/DEĞİL Düğüm. | Zor, karışık iş. | İstenip de ulaşılamadığından dolayı içe dert olan şey. )
- UHUVVET ile ADÂLET
( KARDEŞLİK | DOSTLUK, BAĞLILIK )
- UKALALIK YAPMAMALI!
- UKALÂ/LIK ile/ve SAYGISIZ/LIK
- ULAŞIL(A)MAYANLAR [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]
- ULAŞIL(A)MAYANLAR [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]
- ULAŞIM ARAÇLARINDA:
KORİDORU YEĞLEYEN ile/ve
PENCERE KENARINDA OTURAN
- ULAŞ/IM ile/ve/değil/<>/ne yazık ki BULAŞ/IM
- ULAŞMA ile/ve/değil ERİŞME
- ULAŞMAK ile/ve BULUŞMAK
- ULAŞMAK ile/ve KAVUŞMAK/VUSLAT
- ÜLFET[Ar.] ile/ve/||/<> MUKARENET[Ar. < KARN]
( Alışma, kaynaşma. | Görüşme, konuşma. | Dostluk, ahbaplık. | Huy etme. İLE/VE/||/<> Bitişiklik, yaklaşma, kavuşma, bitişme. | Uygunluk. )
- ÜLKE ile/ve/||/<> DEVLET
- ... ÜLKESİ değil ÜLKÜSÜ
- ULU ORTA (KONUŞMAK)
- ULUS DEVLET ile/ve/değil/||/<>/> ULUS
- ULUSAL BİRLİK ile/ve/<> KABİLE BİRLİĞİ
( Toplumların/ulusların birliğini sağlayan, en önemli ve öncelikli olgu, dilidir. İLE/VE/<> "Tek ağız" anlamına gelen Vantok Kültürü, Papua Yeni Gine'de bulunan bir kabilenin, üyelerinin aynı dili kullanmalarıyla, birbirini her yönden korudukları bir kültür de, buna en iyi örneklerdendir. )
- ULUS/ULUSAL ile/ve/<> TOPLUM/TOPLUMSAL
- ULUSÇULUK ile/değil/yerine/>/< VATANSEVERLİK
- ULUS[Moğolca] ile ...
( PAY, BUDUN(HANEDAN'IN PAYINA DÜŞEN BÖLGE) )
- UMA ile/||/<> UMA
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Ana.[Tibet dilinde][Arapça'dan geçmişe benziyor.] İLE Eve gelen konuk. )
- UMARSIZ/LIK ile UMURSAMAZ/LIK
( Çözümsüz, çaresiz. İLE Kayıtsız. )
- ÜMİT ile/değil ÇIKARCILIK
- ÜMİTLİ/UMUTLU OLMAK ile/ve/<> MUTLU OLMAK
( UMUTLU/LUK ile/ve/<> MUTLU/LUK )
( TO BE IN HOPE vs./and/<> TO BE HAPPY )
- OLANAK/SIZ/LIK ile/ve/değil/||/<>/< ÜMİT/SİZ/LİK
- ÜMİTSİZLİK değil/yerine/>< SEVGİ
- ÜMİT/UMUT [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- ÜMİT/UMUT [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- ÜMMET ile/değil HALK
- UMUR ve/||/<>/> UMUT ve/||/<>/> ONUR
- UMURSAMAMA ile/ve/||/<> KAYITSIZLIK
- UMUT ve/=/||/<>/>/< YOKSULUN/FAKİRİN EKMEĞİ
- ÜN ile/ve/değil/||/<>/< ONAY(LANMA) İSTEĞİ/BEKLENTİSİ
- ÜNİVERSİTE ile/ve/değil/||/<>/>/< UÇAN ÜNİVERSİTE
( "Uçan Üniversite" kitabının özetini okumak için burayı tıklayınız... )
- ÜNLÜ OLMAK İÇİN SOYUNMAK ile/ve/<> SANAT İÇİN SOYUNMAK
- ÜNLÜ/ANGIN/MEŞHUR/ŞÖHRET ile/ve/değil/yerine TANINMIŞ/LIK
( Ün/şöhret, âfettir. )
( [not] FAMOUS vs./and/but KNOWN
KNOWN instead of FAMOUS )
- ÜN/ŞÂN[Ar.] ile ŞAN[Fr. CHANT]
( Ün. | Gösteriş, gösterişlilik. İLE İnsan gırtlağından makamla çıkan ve perde ayrımlarıyla çeşitli duyumlar uyandıran ses dizisi. )
- ÜNSİYET ile ...
( YAKINLIK, ARKADAŞLIK )
- | ÜN/ŞÖHRET ile/ve İTİBAR | ile/ve/<>/değil/yerine HAYSİYET
( | Toplumun, kişiye/tutuma/duruma verdiği değer/önem. İLE/VE Toplulukların/bilirkişilerin, kişiye/tutuma/duruma verdiği değer/önem. | İLE/VE/<>/DEĞİL/YERİNE Kişinin, kendine verdiği değer/önem. )
( | Halk tarafından verilen. İLE/VE Ehline verilen. | İLE/VE/<>/DEĞİL/YERİNE Kendi/nde/n. )
- ÜN/ŞÖHRET ile/ve/değil/yerine TANINMA
( Tanımadıklarının seni tanıması. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Tanıdığın ya da tanıyabileceğin sayıda kişinin seni tanıması. )
( [yaklaşık olarak] 100.000 - 500.000 üzeri kişi tarafından tanınmak. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE 100.000 - 500.000 altında kişi tarafından tanınmak. )
( [not] FAME vs./and/but TO BE WELL-KNOWN
TO BE WELL-KNOWN instead of FAME )
- UNUTABİLMEK ile/değil BİLGELEŞME
- UNUTAMAMAK ile "UMURSAMAMAK"
( Akıl sayrılığında. İLE "Akıllı/bilgili/donanımlı" olanlarda. )
- UNUTMA HAKKI ve/||/<> UNUTULMA HAKKI
( "Unutulma Hakkı" nedir? için burayı tıklayınız... )
- UNUTMAK/UNUTABİLMEK ile/ve/<> BIRAKMAK/BIRAKABİLMEK
( Unutmamak, bir anlamda putperestliktir. )
( LETE: Unutma yudumu. )
( Ledün ilmi, bilineni unutma ilmidir. )
( Olursak olacağız. Evvelinin evveli, ahirinin ahiri yok. Bu kadar yaş yaşadık, ne anladık? İstikbal dersen, bir saniye ilerisinden haberimiz yok, hepsi rüya. İyisi mi, hepsini unut! )
( Huzur, rahatlıktadır. Rahatlık ise unutmakla olur. )
- UNUTMAK(UNUTKANLIK) ile/değil ZİHNİN(AKLIN/"KAFANIN") YOĞUN/BİR YER(LER)DE OLMASI
- UNUTMAK ile KUTLAMAK
( [durum/haber] Kötüyse. İLE İyiyse. )
- UNUTULMA HAKKI'NDA:
BİLGİ ile/ve/||/<> ZAMAN
( DOĞRU BİLGİ ile/ve/||/<> HUKUKA UYGUN, YAYILMIŞ BİLGİ
ile~ve~||~<>
BİLGİNİN: TOPLUMSAL ÖNEMİMİ YİTİRMESİ ile/ve/||/<> GÜNCELLİĞİNİ YİTİRMESİ )
- UNUTULMA HAKKI'NDA:
LEBACH KARARI ve/||/<> MELVIN V. REID KARARI
- UNUTUR(UZ) ile ANIMSAR(IZ) ile ÖĞRENİR(İZ)
( Anlatılırsa/k. İLE Eğitilirse/k. İLE Deneyimletilirse/k. )
- UNVANLARI["ÜNVAN" değil!]:
ADLARIN BAŞINA YAZMAK değil/yerine SONUNA YA DA ALTINA (AYRAÇ İÇİNDE) YAZMAK
( "Prof./Dr. ... ..." DEĞİL/YERİNE "... ... (Prof./Dr.)" gibi. )
( Kişinin ve adının önüne gelebilecek -unvanı/sıfatı ne kadar önemli/değerli olursa olsun- hiçbir unvan/sıfat konulamaz/konulmamalıdır! )
( Belki algıda/tanımada kolaylık ve hız kazandıracağından hareketle bu biçimde uygulanıyorsa da bu tutumdan vazgeç(il)melidir! [Saygısızlık ya da hakaret olarak yorumlanmamalıdır!] )
( Türkçe'si varken...
* PROFESÖR yerine BİLMEN
* DOÇENT yerine BİLGEN
* YARDIMCI DOÇENT yerine BİLGER
* ASİSTAN yerine KÖMEK
* REKTÖR yerine BİLİMBEY
* DEKAN yerine YETİLBEY
* DOKTOR yerine ÖKE
* MASTER yerine UNGAN
* ÜNİVERSİTE yerine BİLİMTEY
* AKADEMİSYEN yerine BİLİMCİ
* BİLİM İNSANI yerine BİLİMCİ )
- URAL ile/ve/||/<> TÜRK
(
Ural ve Türk Dillerin Sınıflandırması
- Ural Dilleri
- Fin-Ugor
- Fince
- Estonca
- Macarca
- Samoyedik
- Neenetsçe
- Enetsçe
- Ngansanca
- Fin-Ugor
- Altay Dilleri
(Kuramsal bir aile olup Türkçe, Moğolca, Tunguzca, Korece ve Japonca’yı içerdiği iddia edilmiştir ancak bu bağlantılar kanıtlanamamıştır.)
(Sümerce, Elamca, Etrüskçe gibi dillerin Altay ya da Ural dilleriyle ilişkilendirilmesi sadece spekülatif kuramlarla desteklenmiş, genel kabul görmemiştir.)- Türk Dilleri
(Türk dilleri, ayrı bir aile olarak kabul edilir.)- Oğuz
- Türkçe
- Azerice
- Türkmence
- Kıpçak
- Kazakça
- Kırgızca
- Tatarca
- Karluk
- Özbekçe
- Uygurca
- Öteki
- Çuvaşça
- Yakutça
- Oğuz
- Moğol Dilleri
- Moğolca
- Buryatça
- Kalmakça
- Tunguz Dilleri
- Mançuca
- Evenkice
- Tartışmalı
- Korece
- Japonca
- Türk Dilleri
- ÜREME ve/||/<>/> KORUMA
- ÜRETİM ARTIŞI ile/ve NİTELİK ARAYIŞI
( Rüzgâr ve gökgürültüsünün birbirini tamamlaması artışı simgeler. )
( INCREMENT OF PRODUCTION vs./and SEARCH/LOOK FOR QUALITY )
- ÜRETMEK/ÜRETİM ile/ve YARATMAK/YARATIM
( Üretenler karanlıktan kurtulabilir. )
( Ancak zeki ve bilgili olanlar üretim yapabilirler. )
( Zaferin sırrı, Arınma ve Bilgi'ye ulaştıktan sonra çalışmaktır. Çalışmanın en iyisi ve yararlısı üretim yapanıdır. )
( TO PRODUCE vs./and TO CREATE )
- ÜRETTİĞİNİ TÜKETEN ile/ve/yerine/<> TÜKETTİĞİNDEN ÜRETEN
- ÜRÜN [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- ÜRÜN [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- ÜRÜN [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- ÜRÜN ile/ve/<> YAPIT ile/ve/<> MEYVE
- US/AKIL/LOGOS:
KİŞİDE ve AİLEDE ve TOPLUMDA
( KINALIZÂDE - AHLÂK-I ALÂİ kitabını okumanızı salık veririz. )
- US ile/ve/değil/||/<> USUN YAPILANDIRILMASI/İNŞÂSI
- UŞAK ile MEHTER[Fars. < MİH-TER | çoğ. MİHTERÂN]
( ... İLE Mehterhane takımında görevli kişi. | Osmanlılar'da, çalardıra bakan uşak. )
- US/AKIL:
HERKESİ AŞKIN ile/ve/||/<> HERKESTE İÇKİN
- ÜŞENGEÇ/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<> İHMALKÂR/LIK
( TEKÂSÜL ile/ve/değil/yerine/||/<> ... )
- ÜŞENGEÇ/LİK ile/ve/değil/||/<>/>/< MUTSUZ/LUK
( Mutsuz kişiler, yorgun olur ve hiçbir şey yapmak istemezler. )
- ÜSLÛP ile/ve/||/<> USTURUP/LU[İt. < STROPA]
( Tarz. İLE/VE/||/<> Biçimine getirmek, uygun zamanı bulmak, denk düşürmek. )
- USSAL/LIK ile/ve/<> EVRENSEL/LİK
- ÜST-BAŞ
- ÜST SINIF ile ORTA SINIF ile ALT SINIF
( Yaşar. İLE Yakınır. İLE Şükreder. )
( Paraya tapar. İLE Öndere tapar. İLE Tanrı'ya tapar. )
- ÜST ile/ve NİTELİKLİ
( TOP vs./and QUALIFIED )
- USTALIK:
USTANI GEÇMEK ve/||/<> SENİ GEÇECEK USTA YETİŞTİRMEK
- USTALIKLA ile/ve/<> USÛLÜNCE
- ÜSTE ÇIKMAYA ÇALIŞMAK ile/ve/değil/yerine SAVUNMA
- ÜSTÜN ve/||/=/<> İNSANI/KİŞİLERİ SEVEN
( En "üstün" kişi/ler, kişileri/insanı seven(ler)dir. )
- ÜSTÜN ile/ve/değil ÜNLÜ
( Sakınan ve ümit edenlerin dışında kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur. )
- ÜSTÜNLÜK:
BAŞKALARINDAN değil/yerine/>< ÖNCEKİ DURUMUNDAN
- ÜSTÜNLÜK ile AYRICALIK
- ÜSTÜNLÜK ile/değil/yerine BÜTÜNLÜK
( )
- ÜSTÜN/LÜK ile/ve/değil/yerine/||/<> FARKLI/LIK
( [not] SUPERIOR/ITY vs./and/but/||/<> DIFFERENT/DIFFERENCE, DIVERSITY
DIFFERENT/DIFFERENCE, DIVERSITY instead of SUPERIOR/ITY )
- ÜSTÜNLÜK ile/değil/yerine KARŞITLIK
- ÜSTÜN/LÜK ile/değil/yerine ÖZGÜVEN/Lİ
- ÜSTÜNLÜK ile/değil/yerine/>< (SADECE) BİLMENİN (BELKİ/BİRAZCIK) FARKI
- ÜSTÜNÜ ÖRTMEK ile GÖZARDI ETMEK
- USÛL ile/ve ERKÂN
( Yöntemler. İLE/VE Esaslar, destekler. | Reisler. )
- USÛL ile/ve/||/<> TEAMÜL
- UT ile UD[Ar.]
( Utanma. İLE Türk müziği araçlarından, iri karınlı, kirişli, çalgıçla çalınan bir çalgı. )
- UTANÇ:
BENCİL OLMAK ile/değil/ne yazık ki BENCİL GÖRÜNMEK
( [ne yazık ki] Kişiler, bencil olmaktan değil "bencil görünmek"ten utanır. )
- UTANÇ VERİCİ ile/ve/||/<> KÜÇÜK DÜŞÜRÜCÜ
- UTANIYORUM ile/değil/yerine/>< TANIYORUM!
- UTANMAK/UTANGAÇ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ALÇAKGÖNÜLLÜ/LÜK
- UTANMAK ve/||/<>/> DOĞRULUK
- UTANMAK değil/yerine DOĞRUYU SÖYLEYİP "KAYBETMEK"/KAZANMAK
- UTANMAK ile EDEB
( SHAME vs. BREEDING )
- UTANMAK ile/ve/değil/||/<>/< GARİPSEMEK
- UTANMAK ile/ve/||/<> KENDİNE YAKIŞTIR(A)MAMAK
- UTANMAK ile/ve/||/<>/> UTANDIRILMAK
( Erdem. İLE/VE/||/<>/> Karabasan/kâbus. )
- UTANMAK ve/> UYANMAK
- UTANMAZ ile NARSİSİST
( Her utanmaz, narsisist değildir/olmayabilir fakat her narsisist, utanmazdır. )
- ÜVEY ile/ve/<> TAYGELDİ
( ... İLE/VE/<> İkinci kez evlenen kadının, beraberinde getirdiği çocuk/lar. )
- ÜVEYE EDERSEK ve/||/<> GELİNE EDERSEK
( [kendi] Çocuğumuzda buluruz! VE/||/<> Kızımızda buluruz. )
- UYANDIRMA" ile TETİKLEME
- UYANIK/UYKUSUZ ile "UYANIK"
( BÎDÂR ile ZEYREK )
- UYANIK/LIK ile/ve/||/<>/> AYDIN/LANMIŞ/LIK
- UYANIK/LIK ile "UYANIK/LIK"
- UYARAN ile UYARILAN
( STIMULUS/IMPULSE vs. IMPULSED )
- [ne yazık ki]
(")UYARI("):
(")AŞIRI(") ile/ve/||/<> (")YETERSİZ(") ile/ve/||/<> (")YERSİZ(") ile/ve/||/<> (")YANLIŞ(")
- UYARI ile/ve/değil/||/<>/< ÇAĞRI
- UYARICI ile/ve/||/<> "AYAR VERME"
- UYARICI ile/ve/<>/> UYANDIRICI
- UYARICI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< UYARAN
- UYARIM ile UYARIM ile UYARIM
( Uyarma, uyarılma. İLE Uyum göstere(bile)ceğini geniş zamanlı olarak belirtmek/bildirmek. İLE Bir durum ya da ayrıntı üzerine ya da biri(leri)ne, başkasının değil benim yaptığım bildiri/anımsatma. )
- UYARLAMAK ile/değil UYGULAMAK
- UYDURMAK ile/değil/yerine DUYURMAK
- ÜYE ile/ve/değil/||/<>/< SEÇMEN
- UYGAR/MEDENÎ ile MODERN
- UYGARLAŞMA ile/ve/||/<>/< GÖÇ
- UYGARLAŞMA ile/ve/<> UYGARLAŞAMAMA
( Nevroz doğurur.[Freud] İLE/VE/<> Yeterince uygarlaşamama, nevroz doğurur.[Adler] )
- UYGARLAŞMADA:
KILIÇ ile/ve/fakat/değil/yerine/<>/> KALEM ve KİTAP
( Başlattı. İLE/VE/FAKAT/DEĞİL/YERİNE/<>/> Yaşattı VE Sürdürdü. )
- UYGARLIK/MEDENİYET:
TOPRAK ve/+/||/<> DİL ve/+/||/<> DİN
- UYGARLIK/MEDENİYET ile/ve/||/<> EKİN/KÜLTÜR
( Evrensel. İLE/VE/||/<> Yerel. )
( Denetimli. İLE/VE/||/<> Bilinçdışı. )
( Toprak, kişiye aittir. İLE/VE/||/<> Kişi, toprağa aittir. )
( Uygarlık, olay ve olguları birbirinden büyük titizlikle ayırd edebilmektir. )
( Kültür, en geniş tanımıyla yaşam biçimini gösterir. )
( Kültür, insan-doğa ve kişi-kişi[toplum] ilişkilerinin toplamıdır. )
( Uygar kişi, dünyanın neresinde ve hangi kültürde üretilirse üretilsin, insanlık değerlerine sahip çıkan, onu benimseyen ve yaşamına katan kişidir. )
( Evrenseller kültürler içinde yer almış olmalıdır. )
( UYGARLIK/MEDENİYET = ZANAAT-FEN ve AHLÂK )
( MEDENİYET OLUŞTURABİLMEK İÇİN:
* TANRI/İLK İLKE,
* EVREN/DOĞA,
* İNSAN )
( Farkındalık ile. İLE/VE/||/<> Farkında olmadan. )
( Yöntemli. İLE/VE/||/<> Alışkanlıklar. )
( İnsan - İnsan ilişkisi (ile). İLE/VE/||/<> Doğa - İnsan ilişkisi (ile). )
( Sanat. İLE/VE/||/<> Zanaat. )
( Öğrenilir. İLE/VE/||/<> Yaşanır. )
( Kimsin/iz? İLE/VE/||/<> Kimlerdensin/iz? / Nerelisin/iz? )
( Uluslararası. İLE/VE/||/<> Ulusal. )
( ZAMAN: Doğrusal. İLE/VE/||/<> Döngüsel. )
( Us. İLE/VE/||/<> Us dışı. )
( Yasa. İLE/VE/||/<> Töre. )
( Medine. İLE/VE/||/<> Yesrib. )
( Çatışmalar içinde. İLE/VE/||/<> Zahmetler içinde. )
( Kâmil kültür, kendinden sonra gelecek kültürün gübresidir. )
( Gerçek üstü. İLE/VE/||/<> Gerçek. )
( Ancak, felsefenin getirebildiği/sağladığı/sunduğu. İLE/VE/||/<> Sanat ve dinin getirdiği. )
( Bilim. İLE/VE/||/<> Felsefe. )
( Saygıyla... İLE/VE/||/<> Sevgiyle... )
( CIVILIZATION vs./and CULTURE )
( MEDENİYET ile/ve HARS )
- UYGARLIK/MEDENİYET:
TA'MÎR-İ BİLÂD[Ar.] ve/||/<> TERFÎH-İ İBÂD[Ar.]
( Kentler/beldeler oluşturmak/inşâ etmek. VE/||/<> Bireylerin her türlü gönencini/refâhını sağlamak. )
- UYGARLIK ve/||/<>/< ADÂLET
( Ayakta durabilmek için. VE/||/<>/< Sürdürülebilirlik için. )
- UYGARLIK ve/<> BİREYSEL FEDÂKÂRLIK
- UYGARLIK ve/> HUZURSUZLUĞU
- UYGARLIK ve/||/=/<>/< İNSAN/LIK
- UYGARLIK ve/<> KAVRAMSALLIK
- UYGARLIK ve/<> SAYGI
- UYGARLIK ve/||/<> ZEKÂ
- UYGARLIKLARARASI/LIK ile/ve/<> KÜLTÜRLERARASI/LIK
- UYGARLIKTA(MEDENİYETTE):
SU ve YOL
( WATER and ROAD :ON CIVILIZATION )
- UYGULANMALI!:
[ne] YER ne de GEÇİT VERMELİ
( Adâletsizliğe ve hukuksuzluğa...
Görüntü ve reklâm kirliliğine, "yerel yönetimlerin", "yöneticilerin" keyfiyetine ve adâletsizliğine...
Gürültü/uğultu kirliliğine ve korna/zil çalanlara...
Işık kirliliğine...
Sigara ve tüm ürünleriyle çevreyi ve toplumu rahatsız eden nesnelere ve içen davranış/tutum ve kişilere...
Dilde, yazım hatalarına ve yazım kurallarına uymayanlara...
Beslenmede, abur-cubura, "et" ve "hayvansal ürünlere"...
Her türlü saygısızlık ve keyfiyete...
Ne yer, ne de geçit vermek üzere, haklarımızı sürekli bilmeli ve anımsamalı, hakkı/mızın biz almadıkça verilmeyeceğinin bilinciyle gereken her türlü eylem, tavır, tutum, duruş ve davranış içinde olmamız gerektiğini uygulayarak göstermek, paylaşmak, aktarmak, eğitmek, dayanışmak, işbölümü ve işbirliği içinde olmak durumunda ve zorundayızdır. )
- UYGULANMAYAN AHLÂK ile/değil/yerine/>< UYGULANAN AHLÂK
( Sözü edilir fakat kendi yoktur. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sözü edilmez fakat uygulanır. )
- UYGUN OLMA/MA ile/ve/değil YETERİNCE UYGUN OLMA/MA
- UYGUN OLMAMAK ile YETERİ KADAR UYGUN OLMAMAK
( NOT TO BE IN APPROPRIATE vs. NOT ENOUGH AS MUCH AS TO BE IN APPROPRIATE )
- UYGUN OLMAMAK ile YETERİ KADAR UYGUN OLMAMAK
- UYGUNLUK ile/ve GEÇERLİLİK
( APPROPRIATENESS vs./and VALIDITY )
- UYGUN/LUK ile/ve TUTARLI/LIK
( SEZÂ ile/ve ... )
( CORRESPONDENCE vs./and COHERENCE )
- UYMAMAK ile AYKIRI OLMAK
- UYSAL ve/||/<> UYUMLU
( Hayvanlarda. VE/||/<> İnsanda. )
- UYUM ile/ve/||/<>/> ÇATIŞMA ile/ve/||/<>/> ÇÖZÜLME
- UYUM >< UYUMSUZLUK
( Küçük şeyleri büyütür. >< Büyük şeylerin çürümesine neden olur. )
- UYUM/AHENK ile/ve/değil/||/<> İNSİCÂM
- UYUMLULUK ile/ve AKLİMATİZASYON
( ... İLE/VE Çevresel etmendeki bir değişime, fizyolojik olarak kendini uyumlandırma. )
( HARMONIOUSNESS vs./and ACLIMATISING )
- UYUM/LU/LUK ile/ve/||/<> ESNEK/LİK
- UYUM/LU/LUK ile/ve YALIN/LIK
( HARMONY, HARMONIOUS/NESS vs./and SIMPLICITY )
- UYUŞUK/TEMBEL[Fars. < TENBEL] ile/ve/=/||/<> HIMBIL
- UYUŞUK/LUK ile UYKULU/LUK
- UYUTMAK ile/ve/||/<> UYANDIRMAK
( Gövdeyi ameliyat etmek için gereklidir. İLE/VE/||/<> Zihni/ni "ameliyat etmek" için gereklidir. )
- KİTAP/MUSHAF:
UYUYAN BİREY/TOPLUM İÇİN değil/><
OKUYAN VE DÜŞÜNEN BİREY/TOPLUM İÇİN
( )
- UYUYAN ile/değil UYUMA NUMARASI YAPAN
( Uyandırabilirsin. İLE/DEĞİL Uyandıramazsın. )
- UZAK DURMALI!:
KÖRDEN değil NANKÖRDEN <>
YÜZSÜZDEN değil İKİYÜZLÜDEN <>
"TİPİ BOZUK"TAN değil "SÜTÜ BOZUKTAN"
- UZAK DURMAMAK/DURMAK ile/ve/=/||/<> RIZÂ GÖSTERMEK/GÖSTERMEMEK
- UZAK DURULMASI GEREKEN KİŞİLER:
"HEP HAKLILAR" ve/||/<> "HERŞEYE, SÜREKLİ İTİRAZ EDENLER" ve/||/<> "SADECE BEN" DİYENLER ve/||/<> BAŞKALARINI DEĞERSİZ GÖRENLER ve/||/<> ÇIKARCILAR ve/||/<> İSTEDİĞİ OLMADIĞINDA TUTUM DEĞİŞTİRENLER ve/||/<> ARAMADIĞIN SÜRECE ARAMAYANLAR ve/||/<> İŞİ DÜŞMEDİKÇE TANIMAYANLAR ve/||/<> İŞİ BİTTİĞİNDE, YANINDA DURMAYANLAR
- UZAK İLİŞKİLER ile/ve/||/<> YAKIN İLİŞKİLER
- UZAK ile/ve/||/<>/> TUZAK
- UZAKDOĞU SİMGELERİ/KÜLTÜRÜ ile/ve ORTADOĞU SİMGELERİ/KÜLTÜRÜ
( Doğa bilgeliği. İLE/VE Toplum bilgeliği. )
- UZAKLAŞMAK ile/değil/yerine/>< UZLAŞMAK
- UZAKLAŞMAK ile YABANCILAŞMAK
( TO BE ESTRANGED vs./and ALIENATION )
- SORUNLAR:
UZAKLAŞTIRAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/</>< YAKINLAŞTIRAN
- UZATMA! ile/ve/||/<>/> UZLAŞ! ile/ve/||/<>/> UNUT!
- ÜZEN ...
YALAN SÖYLEMESİ ile/ve/değil/> ONA, DAHA SONRASINDA İNANAMAYACAK OLMAK
- ÜZGÜN/LÜK ve/||/<>/> DÜZGÜN/LÜK
- UZLAŞIM ile/ve/||/<> ALT/ASGARİ KOŞUl
- UZLAŞIM ve UNUTMAK
- UZLAŞIM/SAL ile UYLAŞIM/SAL
- UZLAŞMA ile/ve/||/<> BARIŞMA
- UZLAŞ(TIR)MA ile/değil ANLAŞ(TIR)MA
- UZLUK/EHLİYET/HAZAKAT ile/ve/<> DEĞİM/LİYÂKAT
- UZMANLAŞMA ile "KÖK SALMA"
- UZMANLIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİREŞİM/TEVHİD
- UZMANLIK ve/||/<>/>/< İŞBÖLÜMÜ
- UZÛBET[Ar.] ile UZÛBET/UZBET[Ar.]
( Tatlılık, şirinlik, lâtiflik. İLE Bekârlık, ergenlik. )
- ÜZÜLMEK ile/ve HESAP SORMAK
- UZUN KLİTORİSLİ KADIN (ERİL) ve "KISA PENİSLİ ERKEK" (DİŞİL):
İNSAN
( "WOMAN IN LONG CLIT" [male] and "MAN IN SHORT PENIS" [female]: HUMAN )
- UZUN KOLLU ile UZUN KOLLU ile/değil/yerine UZUN KOLLU
( Giyecek. İLE Hırsız. İLE/DEĞİL/YERİNE Uzaktan erişen/erişir. )
- (UZUN SÜRELİ) BELLEKTE:
ANISAL ile/ve/||/<> ANLAMSAL ile/ve/||/<> İŞLEMSEL
- UZUN/KISA) SÜRELİ/LİK (/ SOLUKLU/LUK) ile SÜREKLİ/LİK
( LONG PERIOD vs. CONTINUAL )
- UZUN UZUN BAKMAK ile GÖZ KIRPMAK
( ... İLE Bir kişinin, ortalama göz kırpma hızı, 100 - 400 milisaniye arasında gerçekleşmektedir. )
( LOOKING IN LONG PERIOD vs. WINK )
- UZUN UZUN DÜŞÜNMEK/BOŞ BOŞ OTURMAK ile/ve/değil/yerine AZ AZ (DA OLSA) EYLEMEK/BİR ŞEYLER YAPMAK
( Pek kolay olmasa da... )
( Kepçe tutan elim olsun, dış kapıda yerim olsun! )
- UZUN YAŞAMAK ile/ve/<>/değil/yerine DERİN/DÜRÜST/DOĞRU YAŞAMAK
- ÜZÜNTÜ ile/ve/||/<>/> YAS
- ÜZÜNTÜNÜN PAYLAŞIMI ve/||/<> SEVİNCİN PAYLAŞIMI
( Üzüntüyü azaltır. VE/||/<> Sevinci çoğaltır. )
- VAAZ KÜRSÜSÜ ile/||/<> SON CEMAAT YERİ ile/||/<> SAKIF ile/||/<> HÜNKÂR MAHFİLİ
( Belirli gün ve saatlerde, imamın vaaz vermek için çıktığı, koltuk ya da küçük balkon biçimindeki bölüm. İLE/||/<> XIV. yüzyıldan itibaren cami ve mescitlerde yaygın olarak kullanılan, ana mekânın dışında yarı açık hazırlık bölümü. İLE/||/<> Camilerde son cemaat yerinin dışında ek bir bölüm. Özellikle iç avlusu olan yapılarda, cemaatin hava şartlarından korunması amacına yöneliktir. İLE/||/<> Camilerde hükümdara ayrılan bölüm.[Bazen galerinin bir bölümü, bazen ayrı bir daire biçimindedir.] )
- VAHÂMET ile/ve/<> HEZİMET
- VAHİM/ÜZÜCÜ OLAN:
YALAN SÖYLEMİŞ OLMASI ile/ve/değil/||/<>/> ONA BİR DAHA GÜVENEMEYECEK OLMAK
- VAHİM ile/ve/değil/> VAHŞET
- VAHŞET[Ar.] değil/yerine/= YIRTINÇ/ACIMASIZLIK
- VAHŞÎ ile/<>/> BARBAR ile/<>/> UYGAR
( [İnsan/lık tarihinin] %66'sı. İLE/<>/> %33'ü. İLE/<>/> %1'i. )
- VAHŞİ ile/değil GÖÇER
- VAHŞİ ile/ve/değil/||/<> İLKEL
- VÂİZ[< VA'Z] ile ...
( DÎNÎ ÖĞÜTLERDE BULUNAN (İBADET YERLERİNDE) )
- VAKÂR[Ar.] değil/yerine/= AĞIRBAŞLILIK, TEMKİNLİLİK
- VAKIF TEMELLERİ/AMAÇLARI:
HAYRAT ile/ve/||/<> AKARAT ile/ve/||/<> VAKIF
( Düşünsel/fikrî temel. İLE/VE/||/<> Amaç/gaye aracı/vasıtası. İLE/VE/||/<> Yaşamsallık/hayatiyet ve hukuksallık. )
- VAKIFLAR [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- VAKIFLAR [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- VALİ[EPARHOS]:
< LONCA ÖRGÜTÜ ile/ve/||/<> LAGATARIOS ile/ve/||/<> SIMPANOS
( Genel denetimi sağlayanlar. İLE/VE/||/<> Yabancı tüccarların denetimini sağlayanlar. İLE/VE/||/<> Esnaf localarını denetleyenler.[2 kişi] )
- VANDAL/LIK ile !BARATARYA
( Miladın, başlangıç yıllarında yaşayan ve Roma İmparatorluğu ile yaptığı savaşlarda, acımasızlığı ile ün salan bir Doğu Germen halkı. | Eski kültür ve sanat anıtlarını yakıp yıkan; bunların değerini bilmeyen kişi ya da halk. İLE Kaptanın, tayfaların, gemi sahibine, armatöre ya da sigorta ortaklığına, bilerek verdiği zarar. )
- VANTOK KÜLTÜRÜ ile ...
( "Tek ağız" anlamına gelen, Papua Yeni Gine'de bulunan bir kabilenin, üyelerinin aynı dili kullanmalarıyla birbirini her yönden korudukları bir kültür. )
- VAR ETMEK ile/ve/<> SAHİP ÇIKMAK
- VAR KOŞULLARINDA
ile/ve/değil/||/<>/<
DAR KOŞULLARINDA
- VAR/OLANI:
TÜKETMEK ile/ve/değil/yerine/<>/< YÖNETMEK
- VAR OLUŞUMUZ:
"DÂVÂ" İÇİN ile/değil/yerine/>< SEVGİ/SEVİ İÇİN
- VAR ve/||/<> VAR'IN BİLGİSİ ve/||/<> VAR'IN PAYLAŞILABİLİRLİĞİ
( Vardır. VE/||/<>/> Bilinebilir. VE/||/<>/> Her zaman, zemin ve koşulda. )
- VÂRESTE[Fars.] değil/yerine/= KURTULMUŞ | SERBEST, RAHAT | İLİŞİKSİZ
- VARILAN/VARILACAK:
MEKÂN/MAHAL ile/ve/<> HAL(RIDVAN)
- VARLIĞIM ile BEN VARIM
( MY BEING vs. I EXIST )
- VARLIK İLKELERİ ile/ve/> VAROLUŞ NİTELİKLERİ
- VARLIK SIRADÜZENİ(HİYERARŞİSİ) ile/ve BİLGİ SIRADÜZENİ(HİYERARŞİSİ)
( EXISTENCE HIERARCHY vs./and KNOWLEDGE HIERARCHY )
- VARLIK-BİLGİ TASAVVURU ile/ve AHLÂK TASAVVURU
( Varlık ve Bilgi Tasavvuru olmayanın, Ahlâk Tasavvuru olmaz. )
( Ahlâk, kendimiz ve başkalarıyla kurduğumuz ilişkiler bütünüdür. )
( Ahlâk: İnsanla/kişilerle ilgili bilgileri birleştirmek. )
( Ahlâk: Ödev sorumluluğu. )
( )
( EXISTENCE-KNOWLEDGE IMAGINATION vs./and MORALS IMAGINATION )
- VARLIK-BİLGİ TASAVVURU ile/ve AHLÂK TASAVVURU
( Varlık ve Bilgi Tasavvuru olmayanın Ahlâk Tasavvuru olmaz. )
- VARLIK-YOKLUK ile/değil VERİP-VERMEMEK
- VARLIK ve/=/<> BÜTÜNLÜK
- VAROLAN [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- VAROLAN [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]
- VAROLAN [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- VAROLUŞ ve/||/<> EŞİTLİK
- VAROLUŞUNDAN RÂZI OLUNMUŞ/LUK ile AHLÂKINDAN RÂZI OLUNMUŞ/LUK
( RÂZİYE ile/ve MARZİYE )
- VAROLUŞUNDAN RÂZI OLUNMUŞLUK ile/ve/<>/>/< AHLÂKINDAN RÂZI OLUNMUŞLUK
( RÂZİYE ile/ve/<>/>/< MARZİYE )
- VARSIL ile/ve/değil/yerine/||/<> KANAAT SAHİBİ
- VARSILLIK/ZENGİNLİK(") ile/ve/değil/||/<>/> VARLIK/SERVET
( Bağırır. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Fısıldar. )
- VARSIL/ZENGİN ile/ve/<> GÖNÇ
( ... İLE Varlıklı. )
- VARSIL/ZENGİN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SAYGIN
( Yüksek bir makamda bulunan namuslu biri, görev süresi sona erdiği zaman, varsıl değil saygın biri olmalıdır. )
- VASIF[Ar. çoğ. EVSAF] değil/yerine/= NİTELİK
- VAS(I)F değil/yerine/= ÖZELLİK, NİTELİK | ÖVME
- VASİYET ile/ve/<> NASİHAT
- VATAN [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- VATAN-MİLLET (ELELE/SAKARYA)
- VATAN [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]
- VATAN ile YURT
( Vatan sevgisini içten duyanlar
Sıdk ile çalışır benimseyerek
Milletine, ulusuna uyanlar
Demez, "neme lâzım, neyime gerek"
Her ferdin hakkı var, bizimdir vatan
Babamız, dedemiz, döktüler al kan
Hudut boylarında can verip yatan
Saygıyla anarız, şehid diyerek
Vatan hakkıyla çalışan kafa
Muhakkak erişir öndeki saffa
Teshîr, nüfûz olur her bir tarafa
Herkes onu büyük tanır, severek
Olmak istiyorsan dünyada mesûd
Hakk'a, halk'a yarayacak bir iş tut!
Çalıştır oğlunu, kızını okut!
İnsan olmak için okumak gerek!
Vatan bizim, ülke bizim, el bizim
Emin ol ki, her çalışan kol bizim
Ay yıldızlı bayrak bizim, mal bizim
Söyle Veysel, övünerek, överek...
[ Veysel (Âşık) 'ın yazdığı ilk şiirlerindendir ]
[ Sürekli erişim adresi...
www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/11307 ]
)
( VATAN: Rüyayı, doğru ve birlikte görmek. )
- VATANDAŞ ile/ve/<> BİREY
- VATANDAŞ ile/ve HALK
( CITIZEN vs./and PUBLIC )
( GUOMIN )
- VATANDAŞ ile SEÇMEN
- VATANDAŞ değil/ile/ve/yerine/<>/= YURTTAŞ
- [ne yazık ki]
VATANDAŞIN "ÇIKARLARI/(HAKLARI)" ile/değil/yerine/>< KİŞİ(İNSAN) HAKLARI
- VATANDAŞ/LIK değil/yerine/= YURTTAŞ/LIK
- VATANINI SEVMEK ve/||/<> ALLAH'I SEVMEK
- VATANSEVER(/PERVER) değil/yerine/= YURTSEVER
- VATANSIZ/LAR ile/ve/||/<> KÂĞITSIZ/LAR
- KİŞİ(İNSAN) HAKLARI:
VAZGEÇİLEMEZ ve/||/<> DEVREDİLEMEZ
- VAZGEÇİLİR/LİK ile/ve/||/<> SAMİMİYET/AÇIKLIK
- VAZGEÇİRMEDE/CAYDIRICILIKTA:
GENEL ÖNLEM ile/ve/||/<> ÖZEL ÖNLEM
- VAZGEÇMEK:
"ZAYIFLIK" değil/yerine/>< BIRAKABİLECEK KADAR GÜÇLÜ OLMAK
- VAZGEÇMEYELİM!:
GÜLÜMSEMEKTEN ile/ve/||/<> SEVMEKTEN ile/ve/||/<>
ÖĞRENMEKTEN ile/ve/||/<> HAYALLERİMİZDEN
- VAZÎFE[Ar.] değil/yerine/= ÖDEV/GÖREV; İŞ
-
değil/yerine/><
, ve/||/<> . ve/||/<> ! ve/||/<> ? ve/||/<> :
( İnsanlık, bir gün...
(,) Virgülü kaybetti:
Söyledikleri, birbirine karıştı.
(.) Noktayı kaybetti:
Düşünceleri, uzayıp gitti. Ayıramadı onları.
(!) Ünlem işaretini kaybetti bir gün de:
Sevincini, öfkesini, tüm duygularını kaybetti.
(?) Soru işaretini kaybetti bir başka gün:
Soru sormayı unuttu.
Her şeyi olduğu gibi kabul eder oldu.
(:) İki noktayı kaybetti başka bir gün:
Hiçbir açıklama yapamadı.
Yaşamının sonuna geldiğinde...
Elinde sadece (") tırnak işareti kalmıştı...
“İçinde de başkalarının düşünceleri vardı yalnızca."
Alex Kanevsky )
- VE ile/ve/||/<> İLE
( )
- VED ile GÜL | DOSTLUK
- VEDÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< VEFÂ
- VEDÛD ile ...
( Çok şefkatli, kendine çok sevgi beslenilen. | Tanrı'nın bir isim-sıfatı; seven, sevginin kaynağı. )
- VEFÂ ile ...
( SÖZÜNDE DURMA, SÖZÜNÜ YERİNE GETİRME )
( DOSTLUĞU DEVAM ETTİRME )
( ONUN YANINDAYKEN NASILSAN, UZAKTAYKEN DE AYNI OLMAK )
- VEFÂ ile/ve/değil/<> SAYGI GÖSTERMEK
- VEGAN BESLEN("ME")MEK/OL("MA")MAK:
HAYVANLARA ve/değil/yerine/||/<>/> BİZE
( Pahalıya mal olur. VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Ucuza mal olur. )
( APUKURYA[Yun.]: Et yenilmeyen dönem. )
- VEGAN/LIK ve/||/<> CAYNACI/LIK(JAİNİZM)
( Hiçbir hayvanın etini ve/ya da ürünlerini yememenin yanısıra, hayvanları, mal/kaynak ya da köle olarak kullanmamayı esas alarak yaşam sürdürme tutumu. VE/||/<> Doğaya, düzene(sisteme) yük ya da olumsuz etki yaratmayacak biçimde, temel gereksinim/zorunlulukların ötesine geçmeyecek biçimde, doğayla uyumlu ve bütünlüklü bir yaşam sürdürme tutumu. )
- VEHHÂB[< VEHB] değil/yerine/= ÇOK HÎBE EDEN, FAZLA BAĞIŞLAYAN, KARŞILIKSIZ VEREN
- VEKÂLET ile/değil İCÂZET
- SAVAŞ:
VEKİL ile/ve/||/<>/> MELEZ
- VELÂYET ile/ve/||/<> HIDÂNE HAKKI
- VELÂYETTEN KURTULMAK ile/ve VESÂYETTEN KURTULMAK
( VARESTE[Fars.]: Kurtulmuş. )
- VELÎ[Ar.] ile/ve/= DOST[Fars. < DÜST]
( KIYIM-KIYIM, KIYIL Kİ, DOST ÖNÜNE ÇIK(ABİL) )
- VELÎME[Ar. çoğ. VELÂİM] ile ...
( Düğün yemeği/ziyafeti, şölen. | Evlenme, düğün. )
- VELVELE[Ar.] değil/yerine/= BAĞRIŞMA
( Gürültü, bağrışma. | Gereksiz telaşa ve heyecana düşürmek. )
- VER(EBİL)MEK:
OLDUĞUNDA/BOLLUKTA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< OLMADIĞINDA/KITLIKTA/ZORLUKTA/YOKLUKTA
- VERBAL/NON-VERBAL değil/yerine/= SÖZEL/SÖZEL OLMAYAN
- VERDİĞİN ŞEYLERİ "GÖRMEMEK" ve/||/<>/>/< VEREBİLECEĞİN ŞEYLERİ ARTIRMAK
- VEREN EL, ALAN ELDEN ÜSTÜNDÜR" değil ALAN EL, VEREN ELDEN ÜSTÜNDÜR/ÜSTTEDİR
- [ne yazık ki]
VERGİ KAÇIRMAK değil/yerine VERGİDEN KAÇINMAK
- VERİ/BİLGİ/HABER:
"HEVESİMİZİ KAÇIRMAK İÇİN" değil SÜRECİMİZİ KOLAYLAŞTIRSIN VE YOĞUNLAŞALIM DİYE
- | VERİ ve/> BİLİ(ENFORMASYON) ve/> BİLGİ | ile/ve/+/<>/>/<
FARKINDALIK | BİLGELİK(İRFAN/HİKMET) ile/ve/+/<>/>/< ZARİFLİK/ZARÂFET
( BİLGİ: İnsan aklı sınırıları içerisinde evreni ve doğayı anlama çabası. )
( Bilgi, göklere uçabileceğimiz kanatlardır. )
( Yapmanız gereken şey farkında olmanın farkında olmaktır. )
( Tüm sonuçlarına katlanabilmektir. )
( Hiçbir uygarlık, varolan bilgiyle çatışmadan, bilgi üretemez. )
( KUTADGUBİLİG: Mutluluk/saadet veren bilgi, kutlu bilgi.
Çinliler, ona Edebü'l-Mülûk der; Maçinliler, onu Enîsü'l-memâlik diye adlandırır. Bu meşrık ilinin büyükleri, buna doğruca Zînetü'l-ümerâ der.
İranlılar buna Şehnâme der, Turanlılar ise Kutadgu bilig diye anar. )
( | Yazaç/harf. VE/> Hece. VE/> Sözcük. |
İLE/VE/+/<>/>/<
Tümce. )
( | ... VE/> "Ne, ne zaman, nerede, kim?" soruları ve yanıtlarıyla/karşılıklarıyla. VE/> "Nasıl?" sorusuyla ve yanıtlarıyla/karşılıklarıyla. |
İLE/VE/+/<>/>/<
"Neden?" sorusuyla ve yanıtlarıyla/karşılıklarıyla. )
( [bilginin/kavramın/nesnenin/olgunun] | Öncesi VE/> Sonrası VE/> İçi ve dışı |
İLE/VE/+/<>/>/<
Zamanı ve Zemini )
( | Letter, phoneme. AND/> Morpheme. AND/> Word. |
vs./AND/+/<>/>/<
Sentence. )
( | [by] ... AND/> "What, where, when, who?" questions and answers. AND/> "How?" question and answers. |
vs./AND/+/<>/>
"Why?" question and answers. )
( | Before AND/> After. AND/> Inside AND/> Outside |
vs./AND/+/<>/>/<
Time and place. )
( )
( DATA vs./and/<>/>/< INFORMATION vs. KNOWLEDGE vs. WISDOM, AWARENESS )
- VERİ ile/ve/||/<>/> BİLİ ile/ve/||/<>/> BİLGİ ile/ve/||/<>/> BİLGELİK/FARKINDALIK
(
Veri - Bili - Bilgi - Bilgelik/Farkındalık
Veri | Bili | Bilgi | Bilgelik |
---|---|---|---|
Harf | Hece | Sözcük | Tümce |
Nokta | Çizgi | Biçim | Tasarım |
Sayı | İşlem | Sonuç | Yorum |
Nota | Melodi | Şarkı | Beste |
Hava Durumu Ölçümü | Sıcaklık Çizeneği | İklim Çözümlemesi | Küresel Eğilimler |
Ham nesneler | Malzemeler | Ürün | Bilinirlik Yönetimi |
Ham Veri | Çizenek/Grafik | Yazanak/Rapor | İş Yönetimi |
(
Örnek Alan | Veri | Bili | Bilgi | Bilgelik |
---|---|---|---|---|
Doğa Bilimleri | 25°C, 30°C, 28°C, 26°C (sıcaklık değerleri) | Ortalama sıcaklık: 27°C | Yaz mevsiminde hava normalden daha sıcak. | Gelecekte su kaynaklarını korumak için önlem alınmalı. |
Sağlık | 70 kg, 1.75 m, 120/80 mmHg, 90 kalp atışı/dakika | VKİ: 22.86 (ortalama aralıkta) | Kişi, sağlıklı kiloda ancak kalp sağlığı için hareket etmesi gerek. | Sağlıklı yaşam tarzı, süreğen sayrılıkları önler. |
İş Dünyası | 100, 500, 300 (aylık satış rakamları) | Ortalama aylık satış: 300 adet | Satışlar, yaz aylarında artıyor. | Stok ve pazarlama yönetimi, yaz aylarına göre ayarlanmalı. |
Eğitim | 70, 85, 90, 65 (sınav notları) | Not ortalaması: 77.5 | Matematikte başarılı, tarihte ek çalışma gerekli. | Öğrenme biçimlerine uygun eğitim ön çalışmaları başarıyı artırır. |
Finans | 1000 TL, 1500 TL, 2000 TL (aylık gelirler) | Ortalama aylık gelir: 1500 TL | Gelir düzenli ancak tasarruf oranı düşük. | Bütçe ayarlaması ve yatırım araçları değerlendirilmeli. |
Trafik | 50 km/s, 60 km/s, 70 km/s (araç hızları) | Ortalama hız: 60 km/s | Trafik hız sınırlarına uyulmuyor. | Hız denetimi ve eğitimle kazalar azaltılabilir. |
Tarım | 10 kg, 15 kg, 20 kg (ürün verimleri) | Ortalama verim: 15 kg | Toprak niteliği düşük, ... gerekli. | Sürdürülebilir tarım yöntemleriyle verim artırılabilir. |
( DATA vs./and/||/<>/> INFORMATION vs./and/||/<>/> KNOWLEDGE vs./and/||/<>/> WISDOM/AWARENESS )
- VERİLİ (ORTAK) AKIL ile/ve/> KURULU (ORTAK) AKIL
( Kültür. İLE/VE/> Uygarlık. )
( Nedenbilimsel. İLE/VE/> Erekbilimsel. )
- VERİLİ ile/ve/||/<>/> VAROLAN
( Doğa. İLE/VE/||/<>/> Kültür. )
- VERİMLİLİK ve/||/<> BEREKET ve/||/<> ÜRETKENLİK
- VERİMLİLİK ile/ve/||/<>/< ÖNCELİK ile/ve/||/<>/< AMAÇ
- VERİNCE, ALMAYI BEKLEMEK değil/yerine ALINCA, VERMEYİ BECERMEK
- VERİRKEN:
AVUÇ AŞAĞIYA BAKAR BİÇİMDE UZATMAK yerine/değil AÇIK AVUÇLA (YUKARI BAKAR BİÇİMDE) UZATMAK
- VERMEK:
SELENİNİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KULAĞINI
( Az kişiye. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Çok kişiye. )
- VERMEK ile/ve/değil/yerine DEVRETMEK
( [not] TO GIVE vs./and/but TO TRANSFER
TO TRANSFER instead of TO GIVE )
- VERMEK ile/ve/<>/< NASIL VERECEĞİNİ BİLMEK
( Aslolan/esas. İLE/VE/<>/< Yöntem/usûl. )
( TO GIVE vs./and/<>/< WISDOM OF HOW TO GIVE )
- VERMEK ile/ve/değil/yerine SUNMAK
( [not] TO GIVE vs./and/but TO OFFER
TO OFFER instead of TO GIVE )
- VERMEK ve/||/<>/> VAR OLMAK
- VERMEK ve/||/<>/> VARMAK
- VERMEK ile/ve/değil ZAMANINDA VERMEK/İNFÂK[Ar.]
( [not] TO GIVE vs./and/but TO GIVE IN RIGHT TIME )
- VERMEK/ALMAK ile PAYLAŞMAK
( Paylaşmak, zevki bir kat artırır. )
( TO GIVE/TO TAKE vs. TO SHARE )
- VEZİRLERİN SIFATLARI ile ...
( * Zeki (vâfiru'l-akl)
* Düzgün tabiatlı (selimu't-tab)
* Edebli (edibu'n-nefs)
* Mutedil mizaçlı (mutedilu'l-ahlâk)
* Doğru iş yapan (munâsibu'l-efâl)
* Çabuk karar veren (serîatu'l-bedîha)
* İyi görünüşlü (makbûlu's-sûre)
* Açık görüşlü (cezlu'r-rey)
* Fikri isabetli (saibu'l-fikre)
* Sır vermeyen (kalilu's-sirre)
* Yerinde tedbir sahibi (hasenu't-tedbîr) )
- VİCDAN [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- VİCDAN ile AKIL
( Değerlere dayanır. İLE Kurallara dayanır. )
- VİCDAN[Ar. < VCD]["VİJDAN" değil!] değil/yerine/= BULUNÇ/DUYUNÇ
- VİCDÂNEN değil/yerine/= BULUNÇÇA
- VİCDÂNÎ AHLÂK ile/ve/<> İDRÂKÎ AHLÂK ile/ve/<> İRFÂNÎ AHLÂK
( MORALS OF CONSCIENCE vs./and/<> MORALS OF PERCEPTION vs./and/<> MORALS OF WISDOM )
- VİCDÂNÎ DİN ve/+/||/<> AHLÂKSIZLIK
- VİCDÂN-I MUNSİFÂNE değil/yerine/= DUYUŞLU BULUNÇ
- VİCDÂNÎ[Ar.] değil/yerine/= BULUNCUL
- VİCDANSIZ/LIK değil/yerine/>< YÜREKLİ/LİK
- VOYVO[İsp.] değil/yerine/= SATAŞMA
( Alay ederek sataşmak için söylenir. )
- VUSÛL ve/||/<>/< USÛL
( Yöntem olmadan, kavuşma olmaz. / Usûlsüz, vusûl olmaz. )
- [ya] "BİR YOL BULMAK/AÇMAK" ve/ya da/||/<>/>/< [ya] YOL AÇMAK ve/ya da/||/<>/>/< YOLDAN ÇEKİLMEK
- [ya]
İSTİKLÂL ya da ÖLÜM
( )
- [ya] KALMAK ile/değil/yerine/ya da İLERLEMEK
- ...'YA ÖZGÜ (OLMA) ile ...'YA AİT (OLMA)
( TO (BE) SPECIAL TO vs. TO (BE) BELONG TO )
- ...'YA RÂZI OLMA ile/ve/değil/||/<>/< ...'YI SAVUNMA HAKKI
- [ya] TÂLİP OLMA! ya da ŞİKÂYET ETME!
- [ya] YENİLECEĞİZ değil/yerine/ya da/>< YENİLENECEĞİZ
- YABAN DOMUZU ile/değil/yerine/>< TURNA
( İlkel toplumlar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Gelişmiş toplum ve kültür. )
- YABANCI DİLDE EĞİTİM ile/değil/yerine YABANCI DİL EĞİTİMİ
- ÖZDEŞ KÜME/YABANCI TOPLULUĞU/SÖMÜRGE/GÖÇMEN/KOLONİ/COLONY ile TOPLULUK/NÜFUS/POPÜLASYON
( Aynı türden organizmaların bir arada yaşadığı topluluk. İLE Aynı türden organizmaların belirli bir alanda yaşadığı ve ürediği topluluk. )
- YABANCI ile/ve/değil/yerine BAŞKALARI
( [not] FOREIGN vs./and/but OTHERS
OTHERS instead of FOREIGN )
- YABANCI ile/ve/değil/yerine/||/<> BİLİNMEYEN/TANINMAYAN
- YABANCI ile DIŞARIDA TUTULAN
( YABANCİN ile ... )
( PAPALAGİ: Yabancı. | Göğü delen adam. [Göğü Delen Adam (Ayrıntı Yay.) kitabını okumanızı salık veririz] )
- YABANCILAŞMA ile/ve/||/<>/> YADSIMA
- YABANCILAŞMA ile/ve/> YALAN
( ALIENATION vs./and/> LIE )
- YABANCILAŞMA ile/ve YANILSAMA
- YABANCILAŞ(TIR)MAK ile/ve/<> ÖTEKİLEŞ(TİR)MEK
- YABANCI/LAŞTIRMA ile/ve/değil/||/<>/< TAŞRALI/LAŞTIRMA
- YABANCI/LIK ile/ve YALNIZ/LIK
- YABGU ile ...
( Han'ın yardımcısı. )
- YÂD ETME! ile/ve/||/<>/> FERYÂD ETME!
( Geçmişi. İLE/VE/||/<>/> Geleceğe.
Geçmişi yâd etme, geleceğe feryâd etme! )
- YAD ile YÂD[Fars.]
( Yabancı. İLE Anma. | Hatır, gönül. )
- YADERKLİK = İĞTİYAR = HETERONOMY[İng.] = HÉTÉRONOMIE[Fr.] = HETERONOMIE[Alm.] = HETEROS:BAŞKASI, NOMOS:YASA[Yun.]
- YADIRGAMA ile/değil/yerine/<> BENİMSE(YE)MEME
- YADIRGAMAK ile/ve/||/<> TUHAF KARŞILAMAK
- YADIRGAMAK ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> "YARGILAMAK"
- YADSIMA ile/ve/||/<> GÖZARDI ETME
- YADSIMAK ile YADIRGAMAK
- YAHUDİ ile/değil/yerine/= MUSEVÎ
- YAHUDİLİK'TE:
SEFERADLAR ile/ve AŞKENAZLAR ile/ve KARAİLER
- KÖPRÜ:
YAKACAĞIN ile/ve/değil/yerine/>< GEÇECEĞİN
- YAKALAMA ile/ve/||/<> BELİRLEME
- YAKARIŞ ile/ve/<> HAYKIRIŞ
- YAKARIŞ ve/||/<>/> TÖVBE
- YAKARMAK ile YAKINMAK
( Israrla istemek, yalvarmak. İLE Sızlanmak, sızlanarak anlatmak, şikâyet etmek. )
( NİYÂZ ile ŞEKVÂ )
- YAKICI ile YIKICI
- YAKIN İLİŞKİ ve/||/<>/< "DÖRT MEVSİM" BOYUNCA GÖRMEK/YAŞAMAK
( İlişki/yakın ilişki, dört mevsim boyunca görmeden ol(uş)maz! )
- YAKIN İLİŞKİ ile/ve/||/<> YOĞUN İLİŞKİ
- YAKIN KAYBI ve/||/<>/> KAYIP KAYGISI
- YAKIN ile/ve/değil/<>/> UZAK DURULAN/TUTULAN "YAKIN"
- YAKIN/YAKINEN ile YAKÎN[< YAKN]/YAKÎNEN
( Yakın: Uzaklık/mesafeyle ilgilidir[uzakta olmayan] | Muhabbet ve sevgi duyulan, dayanışma içinde olunan kişi/ler. İLE/DEĞİL Kesinlik, eminlik. | Ölüm. | İlm-el-Yakîn > Ayn-el-Yakîn > Hakk-el-Yakîn )
( Yakından tanımak/bilmek, bir yakını olarak değerlendirmek. İLE/DEĞİL Kesin veri/bilgi ile değerlendirmek/bilmek. )
( YAKÎN ile ZANN ile ŞEKK ile VEHM
[ %100 İLE %50 üzeri. İLE %50 İLE %50 altı. ] )
- YAKINDIĞIMIZ" ile/ve/değil/yerine/ne yazık ki/||/<>/< (")YAKINIMIZ(")
- YAKINLAŞMA ile/ve/||/<>/> UZAKLAŞMA GEREKSİNİMİ
- YAKINLAŞMA ve/<> YAKINSAMA
- YAKINLAŞMAK ve/||/<> YALINLAŞMAK
- YAKINLAŞTIRMA ile YAKIŞTIRMA
- YAKINLIK[< KURBİYET / KURBAN] BAYRAMIMIZ:
HAYVAN KESEREK / CAN ALARAK değil/yerine
SEVDİKLERİMİZİ, BİRBİRİMİZİ ANLAMAK VE
YAKINLAŞMAK[< KURBİYET / KURBAN] İÇİN BİR ŞEYLER(İN)DEN VAZGEÇEREK/VEREREK...
- YAKINLIK ile/ve/<>/değil ACIMA
- YAKIN/LIK ile/ve/<> YATKIN/LIK
- YAKINLIK/KURBİYET ile/ve KAVUŞMA/VUSLAT
- YAKINLIK-UZAKLIK ile/ve/||/<> BAŞATLIK-ÇEKİNGENLİK
- YAKINMA/ŞİKÂYET" değil/yerine/>< CESARET
- YAKINSAMA ile/ve/||/<> YAKLAŞMA
- YAKIŞAN/YAKIŞMAYAN" ile/ve/değil/||/<>/< UYGUN DÜŞEN/DÜŞMEYEN
- YAKLAŞIM ile TEPKİ
( Sonsuz oluştaki su, meziyete karşı olgun yaklaşımı simgeler. )
( Kişi, olaylara, iç gerçeğinin ve mantığının belirlediği biçimde tepki vermelidir. )
( APPROACH vs. REACTION )
- [ne yazık ki]
YALAKA/LIK/DALKAVUK/LUK ile/ve/<> YARDAKÇI/LIK
( ... İLE/VE/<> Özellikle kötü işlerde birine yardım eden kişi. )
( TEKÂPÛ ile/ve/<> ... )
- YALAKA/LIK ile/değil/yerine/>< SAYGI/LI
- YALAN:
SAFSATA ile/ve/<> MECAZ ile/ve/<> PROPAGANDA ile/ve/<> REKLAM ile/ve/<> HABER
( Felsefede. İLE/VE/<> Yazında(edebiyatta). İLE/VE/<> Siyasette. İLE/VE/<> Ticarette. İLE/VE/<> Gazetecilikte. )
- YALAN SÖYLEMEK ile/ve/değil/<> DUYMAK İSTENİLENİ (İSTENİLDİĞİ BİÇİMDE) SÖYLEMEK
- [ne yazık ki]
YALAN SÖYLEMEK ile/ve/||/<> GERÇEĞİ ÇARPITMAK
- YALAN SÖYLEMEK ile/değil/yerine/>< GERÇEĞİ SÖYLEMEK
( Geleceğinizin önemli/belirleyici bir parçası olur. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Geçmişinizdeki (herhangi) bir parçadır. )
( If you tell the truth, it becomes a part of your past. If you lie, it becomes a part of your future. )
( [not] TO LIE vs./but/>< TO SAY THE TRUTH
TO SAY THE TRUTH instead of TO LIE )
- [ne yazık ki]
YALAN SÖYLEMEK ile/ve/||/<>/> KENDİ YALANINA İNANMAK
- [ne yazık ki]
YALAN SÖYLEYEN ile/değil/yerine/>< DOĞRU SÖYLEYEN
( İkna etmeye çalışır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sadece anlatır. )
( Yalan söyleyen/ler, doğru söyleyen(ler)e inanmaz. )
- YALAN SÖYLEYİP UTANMAK değil/yerine/>< DOĞRUYU SÖYLEYİP/DÜRÜST OLUP "KAYBETMEK"(/KAZANMAK)
- YALAN ile/ve/değil/||/<>/> ALDATMA
- YALAN ile/değil/yerine/>< DOĞRU
( [ne yazık ki] Yalan, öyle işlemiş ki bireylerin diline, "doğruyu söylemek gerekirse" diye bir kalıp "var". )
( Ocağını batırır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Onurunu artırır. )
( Doğruları biliyorsak, yalanları dinlemek, eğlencelidir. )
- YALAN ile/ve/değil OYALAN
( "O yalan, bu yalan"... Var, biraz da sen oyalan! )
- YALAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖZVERİ
( )
- YALANCI ile/değil YANILICI
- YALANCI/LIK ile MİTOMAN/İ
( ... İLE Kendi söylediği yalana inanma sayrılığı. )
- YALANLAR:
AYAKKABICIDA ile/ve/||/<> EMLÂKÇIDA ile/ve/||/<> ÖĞRETMENLERDE ile/ve/||/<> ESNAFTA ile/ve/||/<> GALERİCİDE ile/ve/||/<> MEMURDA
( "Giydikçe açılır." İLE/VE/||/<> "Merkeze 10 dk." İLE/VE/||/<> "Zeki ama çalışmıyor." İLE/VE/||/<> "Bana gelişi bu." İLE/VE/||/<> "Dosta gider." İLE/VE/||/<> "Sistem gitti." )
- [ne yazık ki]
YALANLARLA OYALANMAK ile/değil/yerine/>< GERÇEKLERLE "YARALANMAK"
- YALIN DÜŞÜNCE ve/||/<>/> SEZGİ ve/||/<>/> TASARIM ve/||/<>/> KAVRAM
- YALINLIK ile/ve/||/<> BİREYLİK
- YALINLIK ile/ve BİRLİK
( BARE vs./and UNITY )
- YALIN/LIK ile/ve/<> YETKİN/LİK
- YALITILMIŞ/LIK ile/ve/<> TEK YANLI/LIK
- YALITILMIŞLIK ile/ve/yerine YALNIZLIK
( INSULATEDNESS vs./and LONELINESS
LONELINESS instead of INSULATEDNESS )
- YALNIZ OLMAK ile/değil YALNIZ KALMAK
- YALNIZ OLMAK/KALMAK/BIRAKILMAK ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> SENİ, YALNIZ HİSSETTİREN KİŞİLERLE BİRLİKTE OLMAK
( Daha kötü. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/> En kötüsü. )
- YALNIZLAŞMA ile/ve/||/<> YABANCILAŞMA
- YALNIZLIĞINA KAÇMAK ile/ve/||/<> YALNIZLIĞINDAN KAÇMAK
- YALNIZLIK:
FARKINDA OLUNMAYAN ile/değil/yerine FARKINDA OLUNAN
( Hakkında, "konuşabildiğin". İLE/DEĞİL/YERİNE Susmaktan başka çarenin olmadığı. )
- YALNIZLIK [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- YALNIZLIK [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]
- YALNIZ/LIK ile/ve/||/<> (")ÇIPLAK/LIK(")
- YALNIZLIK ile/ve/||/<> "DEĞERSİZLİK" ile/ve/||/<> "BOŞLUKTALIK"
- YALNIZ/LIK ile/ve/> GÜVENSİZ/LİK
- YALNIZLIK ile/ve/||/<> İLİŞKİ
( Yanılsama[ilüzyon]. İLE/VE/||/<> Nesnesiz "algı"[halüsünasyon]. )
- YALNIZ/LIK ile/ve/||/<> KENDİLİK
- YALNIZLIK ile KENDİNLE BAŞBAŞALIK
- YALNIZLIK ve/< KUŞKU
- YALNIZ/LIK ile/ve/||/<>/< MUTSUZ/LUK | ile/ve/||/<>/< DOYUMSUZ/LUK
- YALNIZ/LIK ile TEK BAŞINA/LIK
( Gereksinim duyarız. İLE Yeğleriz. | Temsildir. )
( Tek başına yürüyen kişi, bir dostluk kurar. )
( Yalnızların yılmaması, kendileri için yararlı olur. )
( Kendimizi, kendimizle zaman geçirmeyi, "yalnızlık" saymayacağımız biçimde geliştiriyoruz. )
( Yalnız kalpleri harekete geçiren kişi, dünyayı hereket ettirir. )
( We need. VS. We prefer. )
( En kötü/ileri yalnızlık, kendiyle barışık olmamaktır. )
( LONELINESS vs. SOLITUDE/ALONE )
- YALNIZLIK/LAR ile/ve/<> YANLIŞLIK/LAR
- YALPALAMA(") ile/<> (")TÖKEZLEME(")
- YAMAN
( Güç, etki ya da beceri olarak alışılmışın üzerinde olan. | Kötü, korkulan. )
- YAMYAM("İNSAN YİYEN İNSAN") ile/değil/yerine/>< İNSAN
( )
- YAN YANA YÜRÜYEMİYORSAK ile/||/<>/> ÜSTÜNE ÜSTÜNE YÜRÜMEK
- YAN YANA ile/ve/değil/yerine/||/<>/> CAN CANA
- ...'YA/NA:
DAYANARAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GÜVENEREK
- YANAĞI DEĞDİRİP, ÖPÜCÜK SESİ ÇIKARMAK ile/yerine YANAĞI ÖPMEK
- YANDAŞ ile YOLDAŞ/TOVARİŞ[Rusça]
- YANINDA OLABİLEN ile/ve/değil/||/<>/> YARIN'DA OLABİLEN
- YANINDA OLMAK İSTİYORUM ile YANIMDA OLMANI İSTİYORUM ile YANYANA OLMAK İSTİYORUM
- YANKI(LANMA) ile YANSI(MA)
( TÛF ile ... )
- YANLIŞ ANLA(ŞIL)MAK ile/ve/<>/değil BEKLENTİ
- YANLIŞ KİŞİ/LER:
ZAMAN KAYBI değil
DOĞRU KİŞİLERİ BULMA NEDENİ
- YANLIŞ/KÖTÜ/AŞIRI/ABARTILI KULLANILANLAR:
"SIKINTI YOK!" ve/<> "AYNEN" ve/<> "KESİNLİKLE" ve/<>
"HAYIRLISI" ve/<> "KISMET" ve/<> "TABİİ Kİ DE" ve/<>
"YAPILACAK BİR ŞEY YOK" ve/<> "BENCE DE"
( )
( )
- YANLIŞ YAPMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> YALNIZ KALMAK
- YANLIŞ YERDE/ZAMANDA/KOŞULLARDA:
KALMAK değil/yerine KALKMAK
- YANLIŞ(HATÂ) ile AYIP
( DEH ÂK: ON AYIP
* ÇİRKİNLİK
* BODURLUK
* ZULÜM VE ADÂLETSİZLİK
* OBURLUK
* KÖTÜ DİLLİLİK
* YALANCILIK
* ACEMİLİK
* AKILSIZLIK
* KORKAKLIK
* UTANMAZLIK )
( Ayıplara keşif bâtıldır. )
( MISTAKE vs. SHAMEFUL )
- YANLIŞ ile KÖTÜ ile ÇİRKİN ile GÜNAH/YAZUK
( Akıl. İLE Ahlâk. İLE Estetik. İLE Din. )
( Kötülüğün engellenmesi, iyiyi elde etmekten önceliklidir. [Def-i mefâsıd/mazariyat, celb-i menâfiden/menfaatten evlâdır.] )
( Kötülük, yanlış anlamaların ve kötüye kullanmaların yarattığı sorunlara yanlış yaklaşımdır. )
( Kötülük, dikkatsizliğin gölgesidir. )
( Kimse, bile bile kötü değildir; her kötülük, bilgi sanılan bir bilgisizlikten gelir. )
( Sadece bir iyi vardır, bilgi; sadece bir kötü vardır, cehalet. )
( Daha yüksek bilginize ters düşen her ne yaparsanız, o günahtır. )
( Rational. VS. Ethic. VS. Aesthetics. VS. Religious.
Evil is in the wrong approach to problems created by misunderstanding and misuse.
Evil is the shadow of inattention.
Whatever you do against your better knowledge is sin. )
( WRONG/MISTAKE vs. BAD vs. UNPLEASANT vs. SIN )
( ... ile KAKON ile AISKHOS ile ... )
- YANLIŞI SAVUNACAK KADAR BİLGİSİZ/LİK ile/ve/||/<> DOĞRUYU İNKÂR EDECEK KADAR NANKÖR/LÜK
- YANLIŞ/I YAPMAYACAK KADAR/ŞEKİLDE BİLMEK ile/ve ANLATABİLECEK/AKTARABİLECEK KADAR/ŞEKİLDE BİLMEK
( HAVING KNOW-HOW TO NOT TO DO WRONG vs./and TO KNOW ABOUT/WAY TO EXPRESS/TRANSMIT )
- YANLIŞIN/HATANIN/SUÇUN:
SAHİBİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< NEDENİ
- YANLIŞLARA AĞIT YAKMAK ile/değil/yerine/>< DOĞRULARI İNŞÂ ETMEK
- YANLIŞTA:
[ne yazık ki]
TEKRAR ile/değil/> "KARAR"
- YANMAK ve/||/<>/> KURTULMAK
- YANSITMA ile/ve/||/<> TEMSİL ETME
- YANSITMAK ile/ve/||/<>/> YAYGINLAŞTIRMAK
- YANSIYAN ile/ve/||/<> HABERİ ALINAN
- YAN YANA KOYMAK ile BİRARAYA GETİRMEK
( PUT IN SIDE BY SIDE vs. TO BRING TOGETHER )
- YAN YANA/LIK ile/ve ART ARDA/ARDIŞIK/LIK/MÜTERÂDİF[Ar. < RİDF]
( Uzay/mekân. İLE/VE Zaman. )
( SIDE BY SIDE vs./and ONE AFTER ANOTHER )
- YAN YANALIK ile/ve DIŞTALIK
( (TO BE) SIDE BY SIDE vs./and (TO BE) OUTER )
- YAP!:
(")KİŞİLERİN(") "YAPTIĞINI"
değil/yerine
KİŞİNİN(/KENDİ) YAPABİLECEĞİNİ
- YAPABİLECEKLERİMİZ ile/ve/||/<> YAPAMADIKLARIMIZ
( Heyecan verir. İLE/VE/||/<> Rahatsızlık verir. )
- YAPAMAYACAĞI(M/N) ŞEY YOK/TUR ile/ve/değil/||/<>/< BAŞARAMAYACAĞI(M/N) ŞEY YOK/TUR
- YAPAMAYACAĞINI ZANNEDEN değil/yerine/>< YAPABİLECEĞİNE İNANAN
- YAPAY/BOŞ "GÜZELLİKLER":
HAZ ve/||/<> ZENGİNLİK ve/||/<> ÜN/ŞÖHRET
- YAPAY ZEKÂ ve/||/<> SÜRÜ ZEKÂSI
- [ne yazık ki]
YAPAYALNIZ KALMAK ile/değil YAPAYALNIZ HİSSETMEYE NEDEN OLANLARLA YAŞAMAK
- YAPICI/LIK ve/||/<>/>/< YAPILANDIRICI/LIK
- YAPILABİLECEKLERİ:
ÖTELEMEK ile/değil/yerine/>< İTELEMEK
- YAPILACAK İŞ ile/ve/||/<>/> YAPILABİLECEK İŞ
( Yeterince çoktur. İLE/VE/||/<>/> Daha da çoktur. )
- YAPILACAK ile/ve YAPILABİLECEK
( Yapılan her şey sizin tarafınızdan, yani evrensel ve tükenmez enerji tarafından yapılır. )
( GOING TO DO vs./and SHOULD TO DO
Whatever is done, is done by you, the universal and inexhaustible energy. )
- YAPILAN/OLAN ile YAPILMASI/OLMASI GEREKEN
( Doğa. İLE İnsan eylemi. )
( Platon'a kadar. İLE Platon sonrası. )
- YAPILAN ile/ve/||/<>/>< YAPIL(MA)MASI GEREKEN
- YAPILANMA ve/||/<>/< ACI-KEDER
- YAPILANMA ile/ve/<> BOZULARAK YAPILANMA
( ... İLE/VE/<> Özellikle kasların gelişiminde. )
- YAPILAN/SÜRDÜRÜLEN YANLIŞA:
KİMSE BİR ŞEY DİYEMEZ ile/ve/değil/||/<>/< KİMSE ENGELLEYEMEZ
- YAPILMASI İSTENİLEN ile/ve/< YAPILMAMASI İSTENİLEN
( REQUESTED vs./and/< NOT ALLOWED )
- YAPILMAYACAKLAR ve/|| DİLLENDİRİLEMEYECEKLER
( [ne yazık ki] Dillendiriyorsun. VE/|| Yapıyorsun. )
( İNTAK: Konuşturma, söyletme. | Dillendirme. )
- YAPISAL DÖNÜŞÜM ile/ve/değil/||/<>/< KENTSEL DÖNÜŞÜM
( )
- YAPI/SAL ile/ve DÖNEM/SEL, (KONJONKTÜR/EL)
( STRUCTURAL vs./and CONJUNCTIONAL )
- ... YAPIYORLAR ile/değil/yerine/< ... YAPILIYOR
( Kişi ve sonuç odaklı/lık, merkezli/lik. İLE/DEĞİL/YERİNE/< Kavram, olay, olgu ve süreç odaklı/lık. Süreç ve sonuç birlik ve bütünlüğünde. )
( Hiçbir yere ulaştırmaz. Güdük/düşük bir zihniyettir. Sorunlu ve sorun odaklıdır. İLE/DEĞİL/YERİNE/< Herşeyi anlamaya yarayacak ilk ve temel adımdır. İleri bir zihniyettir. Çözümcü ve çözüm odaklıdır. )
( "Haklısın." / "Doğru söylüyorsun" İLE/DEĞİL/YERİNE/< Doğru. )
( Belirleyici (olabilir) fakat bağlayıcı değildir. İLE/DEĞİL/YERİNE/< Hem belirleyici, hem de bağlayıcıdır. )
( Kişiler, ancak çeperdedir. İLE/DEĞİL/YERİNE/< Ancak, kavramlar merkezdedir ve merkezde olabilir. )
( Kavramları, olayları ve olguları bilir, içerir/barındırır. İLE/DEĞİL/YERİNE/< Kişileri kapsar. )
- YAPMA!:
EMİR değil KOLAYLAŞTIRMAK/HIZLANDIRMAK
( Bilenlerin/tecrübelilerin/büyüklerin, "... Yapma!/Etme!" sözleri/öğütleri, bir yasak/engel/kısıtlama değil yapılmayacakların kolay ve daha az olmasından dolayı, tecrübelerinden yararlanılmasını istedikleri içindir. Hemen buyruk/emir olarak algılanıp tepki göstermemekte yarar vardır! )
- YAPMA!:
SUSACAKKEN KONUŞMAK ve/||/<> KONUŞACAKKEN SUSMAK
- YAPMACIK OLUP "SEVİLMEK" ile/değil/yerine/>< KENDİN OLUP BEĞENİLMEMEK
- YAPMACIKLIK ile/ve GÖSTERMELİK
- YAPMACIK/LIK ile/ve/<> "ZORLAMA"
- YAPMAK İSTENİLEN ile/ve YAPILMASINA İZİN VERİLENLER ile/ve YAPILABİLENLER
( Güdülenme. İLE/VE Görev tanımı. İLE/VE Yetkinlikler. )
- YAPMAK ve SUSMAK
( Yaşamla tek buluşma noktamız, yapmak/eylem; kişiyle/insanla tek buluşma noktamız susmak/susabilmektir. )
- YAPMAK ile/ve/||/<>/< YAPILANDIRMAK
- YAPMAMAK ile YAPAMAMAK
- YAPMAYABİLME:
"İKTİDÂRI" değil İHTİYÂRI
- YAPMAYACAĞIM ŞEY/İŞ YOK ile/değil/yerine YAPAMAYACAĞIM ŞEY/İŞ YOK
- ... YAPMAYA ÇALIŞMAK ile/ve/değil/yerine ÇABA
- ... YAPMAYAYIM ile/ve/değil ... YAPMAMIŞ OLAYIM/YAPMIŞ OLMAYAYIM
- YAPTIĞIMIZ ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> YAPMAYABİLECEKKEN YAPTIĞIMIZ
( Her birinin sorumluluğu ve olumlu ya da olumsuz bir karşılığı vardır/oluşur. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/> Karşılığı, seviyeli olarak çok daha ağırlaşır. )
( İstenç/irâde ile yaparız. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/> Direncimizi/ihtiyârımızı etkin tutmayı yeğleyerek yapmayabiliriz. )
- YAPTIKLARIN ile/ve/> YAPACAKLARIN
( Yaptıkların, yapacaklarının göstergesidir/güvencesidir(teminatıdır). )
- YAPTIKLARINI, "SEVMEYE ÇALIŞMAK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SEVDİKLERİNİ YAPMAYA ÇALIŞMAK
- YAPTIRIM ile/değil/yerine TEŞVİK
- YAR/UÇURUM OLMAK ile/değil/yerine/>< YÂR OLMAK
- YAR ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< YAREN
- YARALANMAK / YARALANABİLİR/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> YARARLANMAK / YARARLANILABİLİR/LİK
- YARALANMADA/TRAVMA'DA:
MAĞDUR ile/ve/||/<> ZÂLİM
ile/ve/||/<>
GÖZLEMCİ
- YARAMAK/YARAMAZ ile/değil YETMEZ/YETMEK
- YÂRÂN[Fars. < YÂR]/YÂREN ile YARAN ile YARAĞIN
( Dostlar. | Bir erek çevresinde toplanmış ya da aynı ereği güttükleri için biraraya gelmiş olanların tümü. İLE Yarma işlemini/eylemini gerçekleştiren kişi. )
- YARAR/"MANTIK" EVLİLİĞİ ile AŞK EVLİLİĞİ
- YARAR ve/||/<>/> SAYGI
- YARARIN SAĞLANMASI ile/ve/değil/yerine/< ZARARIN UZAKLAŞTIRILMASI
( IZRAR[Ar.]: Zarar verme, zarara sokma. )
- YARARLI ile DOĞRU ile İYİ ile GÜZEL ile SEVAP
( Akıl. İLE Ahlâk. İLE Estetik. İLE Din. )
( Kavram ve nesnenin uygunluğu. İLE Düşünce ve eylemin uygunluğu. İLE Biçim ve içeriğin uygunluğu. İLE ... )
( Kendiniz için neyin iyi olduğunu bilmezken, başkaları için neyin iyi olduğunu nasıl bilebilirsiniz? )
( İyilik konusunda, kişiler, dört bölümdür:
1. Herkesten önce yapanlar: bunlar kerimdir.
2. Taklid yoluyla yapanlar: bunlar hakîmdir.
3. Engelleyenler: bunlar eşkiyadır.
4. Hoşlandıklarından dolayı yapanlar: bunlar kötü niyetlilerdir. )
( Rational. WITH Ethic. WITH Aesthetics. WITH Religious.
Appropriateness of concept and object. WITH Appropriateness of thought and action. WITH Appropriateness of shape and content. WITH ... )
( DEMIURGE: İYİ İDEASI (TANRI VE DÜNYANIN MİMARI) )
( RIGHT vs. GOOD vs. BEAUTIFUL vs. MERIT [IN RELIGION] )
( SATYAM ile SHIVAM ile SUNDARAM ile ... )
- YARARLILAR [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- YARARLI/LIK ile/ve/<> ANLAMLI/LIK
( USEFUL/NESS vs./and/<> MEANINGFUL/NESS )
- YARARLILIK ile/ve/<>/< HESAPLANABİLİRLİK
- YARARLI/LIK ile/ve/||/<> İŞ GÖRME/GÖREN
- YARAR/LI/LIK ile/ve/||/<>/> ONUR/LU/LUK
- YARASI OLAN, GOCUNUR ile/değil KİŞİ, KENDİNDEN BİLİR
- YARATICI/LIK ile/ve/||/<> ÇÖZÜMCÜ/LÜK
- YARATTIĞIN ETKİ ile/ve/<> BIRAKTIĞIN ETKİ/İZ
- YARDIM EDİLMİŞ YOKSULLAR ile/değil/yerine ORTADAN KALDIRILMIŞ YOKSULLUK
( Kabul edilemeyecek olmasına karşın ne yazık ki, "istenilen", desteklenen, beklenilen, göz yumulan, gözardı edilen. İLE/DEĞİL/YERİNE İstediğimiz, her birimizin ayrı ayrı ve/ya da hep birlikte taşın altına elini koyarak gerçekleştirmesi gereken. )
- YARDIM... YÜKÜN, ...:
"YERE BIRAKILMASINDA"
ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
"KALDIRILMASINDA"
( Kendi sorumluluğundan kaçmaya çalışanlara yardım edilmemesi gerektiği ve tembelliği/hazcılığı teşvik etmenin, büyük yanlış olduğu anımsatılmaktadır. )
- YARDIM ile/ve/||/<> DESTEK
- YARDIM ile/ve/<> İÇ YARDIM
( Hizmet. İLE/VE/<> Himmet. )
( Başkasından/dışarıdan. İLE/VE/<> Kendinden. )
- YARDIMCI OLMAK ile/ve/<> KOLAYLIK SAĞLAMAK/SUNMAK
- YARDIMCILARIN:
ÇOKLUĞU ile/yerine/değil YARARLILIĞI
( Bazı koşullarda, kimse, bize yardımcı olamaz. )
- YARDIM/CI/LIK ile/ne yazık ki !YARDAK/ÇI/LIK
( ... İLE Özellikle kötü işlerde birine yardım eden kişi. )
- YARGILAMAK ile/değil/yerine KEŞFETMEK
( [not] TO JUDGE vs./but TO DISCOVER
TO DISCOVER instead of TO JUDGE )