Bugün[22 Ekim 2025]
itibarı ile 9.273 başlık/FaRk ile birlikte,
9.273 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(34/38)


- TENEZZÜH[< NÜZHET] ile TENEZZÜL[< NÜZÛL]

( Gezinti. İLE Kendine aykırı düşen bir işi ya da durumu kabul etme, alçalma, inma. | Alçakgönüllülük, kibirsizlik. | Fiyatta düşme/inme, indirim. )


- TENEZZÜL ETMEK ile/ve/değil/yerine/||/<> TEVECCÜH ETMEK


- TENEZZÜL ve KERÂMET


- TENEZZÜL ile/ve/değil/<> TEŞEBBÜS


- TENİN:
"BESLENMESİ" ile/ve/<> DESTEKLENMESİ

( İçeriden. İLE/VE/<> Dışarıdan. )


- TEN[Fars.]/SEL ile/ve/<> TİN/SEL ile/ve/<> TİN

( Ten, tinin zemini olamaz. )

( Giysi tenden, ten de candan habersiz! )

( Nedeni dışarıda olan. İLE Nedeni ve ereği/amacı kendinde olan. )

( Gövdenin dış yüzü, deri, cilt. | Gövde, vucut, beden. İLE/VE/<> İnsanın ve insanlığın toplam değeri, birikimi. )


- TEN/SEL ile/ve/değil/<> TİN/SEL


- TENZİH ile TAKDİS

( Soyutlayarak yüceltme. İLE Somutlaştırarak yüceltme. )


- TENZİHTE, TEŞBİHİ GÖRMEK ile/ve/<> TEŞBİHİ, TENZİHTE GÖRMEK

( İkisi de, birliğe/tevhide getirir. )


- KURAM/TEORİ ile/ve ÜTOPYA

( ... İLE/VE Hayalini biçimlendirmek/eğitmek. )

( THEORY vs./and UTOPIA )


- TEPKİ (VERMEK) ile/ve/değil/yerine GERİBİLDİRİM

( AKS-ÜL-AMEL ile/ve/değil/yerine ... )

( [not] REACTION vs./and/but FEEDBACK
FEEDBACK instead of REACTION )


- TEPKİ ile/ve/değil DEĞERLENDİRME

( [not] REACTION vs./and/but EVALUATION )


- TEPKİ ile/değil/yerine/>< DÜŞÜNMEK

( vs./and/||/<>/but/< TO THINK
TO THINK instead of REACTION )


- TEPKİ ile "KARŞI DURMAK"


- TEPKİ ile TEPKİME

( vs./and/||/<> REACTION )


- TEPKİ ile/ve/değil/yerine TESPİT

( [not] REACTION vs./and/but TO DETERMINE
TO DETERMINE instead of REACTION )


- TEPKİ ile/ve/değil/yerine TUTUM

( [not] REACTION vs./and/but ATTITUDE
ATTITUDE instead of REACTION )


- TEPKİ ile/değil/yerine/>< YANIT

( "Tepki" mi, yanıt mı?

Restoranın birinde, bir gün, aniden bir hamamböceği belirdi ve orada bulunan bir kadının üzerine çıktı.

Kadın, korkudan çığlık atmaya başladı.

Titreyen seleniyle ve panikle hamam böceğini üzerinden elleriyle atmaya çalışırken zıplamaya başladı.

Onun bu tepkisi bulaşıcı olmuştu, bulunduğu yerdeki kişiler de paniklemişti.

Kadın, sonunda hamam böceğini üzerinden atmayı başardı derken... Başka bir kadının üzerine düştü hamam böceği.

Şimdi aynı şeyleri yaşamak için sıra başka bir kadındaydı.

Garson, hemen imdatlarına koştu.

Bu nöbet değişiminde, bu sefer de hamam böceği garsonun üzerine düştü.

Garson, dimdik durdu, kendini toparladı ve gömleğindeki hamam böceğinin davranışlarını gözlemledi.

Kendine yeterince güvendiğini gördüğünde, hamam böceğini parmaklarıyla tutarak, restorandan dışarı çıkardı.

Curcunayı izlerken, zihnimde birkaç düşünce oluştu ve merak etmeye başladım. Kadınların bu tiyatral, abartılı hareketlerinden hamam böceği mi sorumluydu?

Eğer öyleyse neden garson rahatsız olmadı?

Durumu, mükemmele yakın bir biçimde, hiçbir kargaşa çıkarmadan çözümledi ve çözdü.

Buna neden olan, hamam böceği değildi. Hamam böceğinin neden olduğu rahatsızlığı o kadınların giderebilecek beceriyi göstermemesiydi. Onları bu denli rahatsız eden buydu.

Fark ettim ki, babamın, karımın/kocamın ya da patronumun bağırması değildi beni rahatsız eden. Bana bağırmalarıyla başlayan rahatsızlığımla başa çıkamamam ya da başa çıkmaya çalışmamamdı.

Yoldaki trafik değildi beni rahatsız eden. Trafik sıkışıklığıyla oluşan sıkıntılı durumu çözemeyecek olmamdı.

Yaşamımdaki kargaşayı yaratan neden, sorunun kendinden çok benim ona verdiğim tepkiydi.



Öyküden çıkarılabilecek bazı dersler:

Anladım ki, yaşamdaki olaylara doğrudan ve ani tepki vermemeliyim. Onun yerine, olaylara ve durumlara yanıt vermeliyim.

Kadınlar, hamam böceğine tepki verirken, garson ise yanıt verdi.

Tepkiler, içgüdüsel olarak gösterilen "davranışlarken", yanıtlar ise etraflıca düşünülerek oluşturulmuş tutumlardır.

YAŞAMI anlamanın çok daha iyi ve kolay yolu.

MUTLU olan biri, yaşamındaki her şeyin yolunda olmasından dolayı mutlu değildir.

MUTLU olmasının nedeni, yaşamındaki olaylara karşı tutumunun gereken ve isabetli olmasıdır. )

( [not] REACTION vs./but/>< RESPONSE
RESPONSE instead of REACTION )


- TEPKİSELLİK ile/ve/değil/yerine İNANDIKLARINDAN VAZGEÇMEMEK


- TEPKİSELLİK ile/ve/değil/yerine SICAĞI SICAĞINA


- TEPKİSİZLİK ile/ve/değil/||/<>/< SİLAHSIZLANMA


- TERK ile/ve/> HAYIR

( Güç ve hayırlar herkes içindir ve isteyen herkese hazırdır. )

( Dıştaki hiçbir şey bir değer ifade etmediği ve gönül her şeyi terk etmeye hazır olduğu zaman, zihinsel olgunluk düzeyine ulaşılmış demektir. )

( Power and grace are for all and for the asking.
A level of mental maturity is reached when nothing external is of any value and the heart is ready to relinquish all. )

( ABANDONMENT/FORSAKE/RENOUNCE/LEAVE vs./and/> NO )


- TERBİYE(EĞİTİM) ile/ve/> TÂLİM(ÖĞRETİM/ALIŞTIRMA) ile/ve/> TE'DİB(EDEB)(DAVRANIŞ/TUTUM)

( Davranış-eylem. İLE/VE Düşünce-bilgi. VE/> Terkib. )

( Göze dayanır. İLE/VE Kulağa dayanır. VE/> Davranıştır. )

( İyi-kötü. İLE/VE Doğru-yanlış. VE/> Güzel. )

( Örnek gerektirir. İLE/VE Bilen/hoca gerektirir. VE/> "Kişi kendin bilmek", haddini bilmek gerektirir. )

( Her yerdedir. İLE/VE Belirli bir yerdedir. VE/> Her yer ve zamandadır. )

( Bütüncüldür. İLE/VE Sıradüzenseldir. VE/> Estetiktir. )

( Kalb-i selîm. İLE/VE Akl-ı selîm VE/> Zevk-i selîm. )

( TO TRAIN vs./and PRACTICE/EXERCISE/DRILL and/> MANNER
Behaviour-action. VS./AND Idea-knowledge. AND/> Compound.
Base on eye. VS./AND Base on ear. AND/> Behaviour.
Good-bad. VS./AND Right-wrong. AND/> Beautiful.
Needed example. VS./AND Needed teacher. AND/> To know the self.
Everywhere. VS./AND Define place. AND/> Everywhere and anytime.
Integral. VS./AND Hierarchical. AND/> Aesthetical. )


- TERBİYE ETMEK:
ÇOCUKLARIMIZI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KENDİMİZİ


- TERBİYE ile YOK ETMEK


- TERCİH ile/ve TERCİH-BİLÂ-MÜRACCAH


- TERHİS[Ar. < RUHSAT] değil/yerine/= OLUR VERME (RUHSAT/İZİN VERME)

( İzin verme. | Askerliği tamamlayanları ordudan bırakma. )


- TERİM SOĞUMASIN değil/yerine DİNLENMEYİ BİLMEK


- TERK ETMEK ile/ve/değil/yerine İLİŞKİDE OLMAK

( [not] ABANDONMENT/FORSAKE/RENOUNCE/LEAVE vs./and/but TO BE RELATED
TO BE RELATED vs./and ABANDONMENT/FORSAKE/RENOUNCE/LEAVE )


- TERK ETMEK ile/ve VAZGEÇMEK

( Bilincine varmadığınız bir şeyi terk edemezsiniz. )

( Öteye devam etmek için terk etmek durumundasınız. )

( Önemli[öncelikli] olan, ne yaptığınız değil, ne yapmaktan vazgeçtiğinizdir. )

( Fiziksel vazgeçiş ve terk yalnızca bir içtenlik, bir samimiyet belirtisidir, fakat yalnızca içtenlik de özgürlüğe kavuşturamaz; uyanık bir idrak, istekli bir araştırma ve derin bir incelemeden doğan bir anlayışa gereksinim vardır. )

( Yapmanız gereken, tüm anıları ve beklentileri terk etmektir. )

( Dıştaki hiçbir şey bir değer ifade etmediği ve gönül her şeyi terk etmeye hazır olduğu zaman, zihinsel olgunluk düzeyine ulaşılmış demektir. )

( İç değerinizi bilmelisiniz, ona güvenmelisiniz ve günlük yaşantınızda, arzu ve korkularınızı feda ederek bunu belirgin kılmalısınız. )

( Duyup da/bilip de terk etmelidir. )

( Birinci adımdan vazgeçmeyen, ikinci adımı atamaz. )

( [Kendine/Bilgiye] Teslim olmadan terk edemezsin. )

( Ortak etmeni bulmak için tüm ayrımları terk etmek zorundasınız. Ancak evrensel olan ortaktır. )

( Gerçek vazgeçiş, terk edilecek bir şeyin bulunmadığını, çünkü size ait hiçbir şeyin bulunmadığını idrak ediştedir. )

( Sahte olandan vazgeçin, doğru olan kendi yerini bulacaktır. )

( Yanlış anlamalarınızı ortaya çıkarın ve onları terk edin, hepsi bu kadar. )

( Birine, vazgeçilmez olduğunu hissettirdiğinde, ilk vazgeçeceği kişi sen olursun. )

( You cannot abandon what you do not know.
To go beyond, you must abandon them.
It is not what you do, but what you stop doing that matters.
Mere physical renunciation is only a token of earnestness, but earnestness alone does not liberate. There must be understanding which comes with alert perceptivity, eager enquiry and deep investigation.
All you have to do is to abandon all memories and expectations.
You must know your inner worth and trust it and express it in the daily sacrifice of desire and fear.
The real giving up is in realising that there is nothing to give up, for nothing is your own.
Give up the false and the true will come into its own. )

( ... ile/ve SARF-I NAZAR )

( ABANDONMENT/FORSAKE/RENOUNCE/LEAVE vs./and GIVE UP )


- TERK ile/ve/değil/yerine EZİYET

( Bazen, terk edilmektense eziyet görmeye bile râzı olabilirsin. )


- TERKİN[Ar.] ile TERKÎN[Ar.]

( Boyama, yazma. İLE Belirli bir yerde ve saatte buluşma sözleşmesi. [MÎKAT: Bir iş için belirtilen zaman ya da yer.] )


- TERS ile AYKIRI

( "OPPOSITE" vs. INCONGRUOUS )


- TERS ile/değil/yerine/>< DERS

( [Almaya/anlamaya ...] Kapalıysa/k "gelir", ters. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Açıksa/k alır/ız her bir durumdan ders. )


- TERSLEMEK ile/ve/değil/yerine REDDETMEK


- TERTİB ve/||/<>/>/< MÜRETTEBÂT


- TERZÎK[Ar. < RIZK] ile BESLE(N)ME

( Besleme, rızık verme. )


- TESADÜF ile İSÂBET

( SUDFE ile ... )

( COINCIDENCE vs. HIT )

( HASARD avec ... )


- TESÂNÜT/TESÂNÜD[Ar. < SENED] değil/yerine/= DAYANIŞMA | OMUZDAŞLIK


- TEŞBİH ile/ve/<> TAHAYYÜL


- TEŞBİH/İ YOKTUR ile/değil TARİH/İ YOKTUR


- TEŞEKKÜR ETMEK ve/||/<> ÖZÜR DİLEMEK

( Bunları bilmeyenlere, kapıları/nı kapatmak gerekir. )


- TEŞEKKÜR ETMEK ile/ve TAKDİR ETMEK

( TO THANK vs./and TO APPRECIATE )


- TEŞEKKÜR[Ar.]["TEŞEKKÜRLER" değil!]/MERSİ[Fr.] değil/yerine/= SAĞ OL! / ALKIŞ


- TESHÎR ile/ve/> TAHRİK

( Söz/kelâm ile. İLE/VE/> Bakış/nazar ile. )


- TESHÎR ile TE'SÎR[< İSR]

( Büyüleme, büyü yapma; aldatma, aldatılma. İLE Alâmet/nişan bırakma. | İşleme, dokunma; içe işleme. | Kederlendirme. )


- TESİR (ETMEK) ile/ve/||/<>/> TESİS (ETMEK)

( Etki etmek. İLE/VE/||/<>/> Yapılandırmak. )


- TESLİMİYET ile/ve/> AŞK

( SUBMISSION vs./and/> FALL IN LOVE )


- TESLİMİYET ve/<>/|| DAYANMA GÜCÜ


- TESLİMİYET ile/ve/||/<>/< SABIR

( Özellikle, Anthony Hopkins'in, "The Edge" ve "The Instinct" adlı filmlerini de izlemenizi salık veririz. )


- TESLİMİYET ile/ve/||/<> TEVEKKÜL

( Ne kadar âlim olsak da iki dakika sonra başımıza ne geleceğini bilemeyiz. )

( İnsan da, varlık da, kudret de küçülmedikçe büyümez. [muhitleşmek] )

( Kendinden haberin olmayacak ki, vuslata çıkasın. )

( Herşeyin modeli vardır fakat hakikatin yok. Hem kafes içinde duracaksın, hem de aradan çıkacaksın. )

( Azrail'e can vermeyen,
Hakk'a, Hakikat'e varamaz. )

( KENAR GEZME!
DOLAN, GEL!
GİR İÇERİ! )


- TESLİMİYET ile/ve/||/<>/>/< TEVEKKÜL
ile/ve/||/<>/>/<
TEBESSÜM :)

( Denizde, kendini bırakırsan batmazsın. Kişiyi batıran, kendini bırakmaksızın çırpınmasıdır. )


- TESLİMİYET ile/ve/değil TUTMAMAK


- TESLİMİYET ve/||/<>/< UTANMAK/UTANABİLMEK


- TESLİMİYET ve/<>/|| ZEKÂ


- TESMİYE[Ar. < İSM] ile ADLANDIRMA, AD VERME/KOYMA

( AD KOYMA, ADLANDIRMA, İSİM VERME | BESMELE ÇEKME )


- TESPİT ETMEK ile/ve ELDE ETMEK

( TO DETERMINE vs. TO OBTAIN/GET )


- TESPİT ile ÇIKARIM

( TO DETERMINE vs. INFERENCE )


- TESPİT ile İLERİ SÜRME

( TO DETERMINE vs. TO PUT/BRING FORWARD )


- TESPİT değil/yerine/= SAPTAMA

( [not] DETERMINATION but/= DETECTION
DETECTION instead of DETERMINATION )


- TESPİT ile/ve TEKLİF

( TO DETERMINE vs./and TO PROPOSE )


- TESPİT ile/ve TEŞHİS

( ESTABLISHING vs./and DIAGNOSIS )


- TESPİT ile/ve/değil/||/<>/>/< (HAKKI/NI) TESLİM


- TEST ile/ve ANALİZ

( TEST vs./and ANALYSIS )


- TEŞVİK-İ MESAİ değil TEŞRİK-İ MESAİ/İŞBİRLİĞİ


- TEVÂTÜR ile ŞÂYİA

( ... İLE Yayılmış haber, yaygın olan, söylenti. )


- TEVÂZÛ ("ETME[ME]K") ile/değil TENEZZÜL (ETME[ME]K)

( Küçük gibi görülen tenezzül makamı, saltanat makamından daha yüksektir. )


- TEVÂZÜN[< VEZN] değil/yerine/= TARTIDA BİR OLMA, DENK OLMA, DENGEDE BULUNMA


- TEVEKKÜL ve/||/<> AŞK


- TEVEKKÜL ve/||/<>/> RIZÂ ve/||/<>/> SABIR

( Ulaşamadığına gösterdiğin. VE/||/<>/> Ulaştığına gösterdiğin. VE/||/<>/> Kaybettiğine gösterdiğin. )


- TEVEKKÜL ile SABIR


- TEVEKKÜL ve (SONRASINDA DEĞİL!)


- TEVHİD ve SÜKÛNET

( Tevhîd, sükûnettir. )


- TEVSİK[Ar.] değil/yerine/= BELGELEME


- TEZ ile TAVIR


- TEZAT ile KONTRAST

( OPPOSITION vs. CONTRAST )


- TEZEKKÜR ile/ve/||/<>/> TEDEBBÜR

( Geçmişe yönelik. İLE/VE/||/<>/> Geleceğe yönelik. )

( İlgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )


- [ne yazık ki]
TEZYÎF[Ar. < ZEYF] değil/yerine/= DEĞERSİZ GÖSTERME | ALAY ETME


- TİLMÎZ[Ar.]["TIRMİZ" değil!] ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TÂLİP[Ar. < TÂLİB]


- TİN:
BÜTÜNSEL ve/||/<> BAŞLANGIÇ


- TİN ile İÇGÜDÜ

( SPIRIT vs. INSTINCT )

( JINGSHEN ile BENNENG )

( ... ile İNSİYAK/SEVK-İ TABİİ )


- TİN ile/ve KÜLTÜR

( Üretilenlerin, birlik sezgisi. | İnsan eliyle üretilmişler/oluşturulmuşlar. | İnsanı oluşturan ve insandan oluşan herşey. | Nedenselliği, kendinde/içkin olan. | Düşüncenin kaynağı olan (düşünce). )

( TİN: Düşüncenin edimselliği. )

( SPIRIT vs./and CULTURE )

( JINGSHEN ile/ve VENHUA )


- TİNSEL BENLİK ile/ve/<> AŞKIN BENLİK

( SPIRITUAL SELF vs./and/<> TRANSCENDENTAL SELF )

( JINGSHEN ZIWO ile/ve/<> CHAOYUE ZIWO )


- TİN/SEL ile/ve TOPLUM/SAL

( SPIRITUAL vs./and SOCIAL )


- TİYATRO:
OYUNU, GERÇEKLEŞTİRMEK İÇİN ve/||/<> GERÇEĞİ, OYUNLAŞTIRMAK İÇİN


- TİYATRO ve/=/||/<> HALK SAĞLIĞI


- TOHUM:
YUMURTA ile/ve/değil/||/<>/< DÜŞÜNCE


- TOK/LUK/YEMEK (YEMEK) ile/ve/değil/yerine/||/&gt;&lt;/< AÇ/LIK

( Öldürür. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/>

( Açlığını gidermiş, doymuş, aç karşıtı. | Sık ve kalın dokunmuş (kumaş). | Kalın ve gür selen/sedâ. | Sevgi, sevecenlik, başarı, para, mal vb. şeyleri elde etmiş ve bunlara kavuşmuş olan.
İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/> Yemek yemesi gereken, tok karşıtı. | Yiyecek bulamayan. | Gözü doymaz, haris. | Çok istekli, hevesli. | Karnı doymamış olarak. )


- TOPARLAMA ile/ve BÜTÜNLEŞTİRME

( TO (BE ABLE TO) PACK vs./and TO INTEGRATE )


- TOPLULUK ile/ve AZINLIK

( CEMAAT ile/ve AKALLİYET )

( GÜRÛH ile/ve ... )

( SOCIETY vs./and MINORITY )


- TOPLULUK ile/ve BİRLİK

( SOCIETY vs./and UNITY )


- TOPLULUK ile/ve/<> TOPLUM

( Tarihi olan. İLE/VE/<> Sosyete. )

( Gerçek bağlam. İLE/VE/<> Tüzel bağlam. )

( Çeşitli arçalar/durumlar ve sevgi bağı ile sürdürülür. İLE/VE/<> Adâlet/yasa ile ayakta tutulur. )

( Bilgisi ve/ya da bilgisizliği[cehaleti] çok olabilen. İLE/VE/<> İlmi ve irfanı yüksek olan/olması gereken. )

( Doğrudan ilişkiler ile. İLE/VE/<> Dolay(ım)lı ilişkiler ile. )

( Sevgi. İLE/VE/<> Akıl )

( COMMUNITY vs./and/<> SOCIETY )

( ... ile/ve/<> KOINONIA )

( CEMAAT/CEMİYET ile/ve/<> CEMİYET )


- TOPLUM ve/=/||/<>/>/< UZLAŞIM


- TOPLUMA HİZMET ve/||/<> TOPLAMA HİZMET


- TOPLUMLARI:
BİLGİNLER/AYDINLAR AYDINLAT("A")MAZSA ne yazık ki/> ŞARLATANLAR ALDATIR


- TOPLUMSAL ADÂLET'İN TANIMLARINDA:
GENEL ile/ve TOPLUMSAL ile/ve SİYASAL

( Toplum içinde ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal yönden yoksul, mahrum ve zayıfların doğrudan doğruya toplum tarafından korunmaları. İLE/VE Kişinin, insan onuruna uygun bir düzeye, sadece emeğinin karşılığı ile çıkabilmesinin sağlanması. İLE/VE Kişilerde, kültürel ve siyasal zayıflığı doğuran olumsuz etmenlerin toplum gücüyle kaldırılması. )


- TOPLUMSAL AHLÂK ile/ve İDEOLOJİK AHLÂK ile/ve DİNİ AHLÂK

( SOCIAL MORALS vs./and IDEOLOGICAL MORALS vs./and RELIGIOUS MORALS )


- TOPLUMSAL AHLÂK ile/ve ÖDEV AHLÂKI

( SOCIAL MORALS vs./and MORALS OF DUTY )


- TOPLUMSAL GÜVEN ile/ve/||/<> BİREYSEL GÜVEN


- TOPLUMSAL KABUL/LER ile/ve TOPLUMSAL 'KALIP/LAR'

( Aynı toplumdaki birçok birey [ve çoğunluk] tarafından, [kendileri için ne kadar uygun olmasa da] -sözlü ya da sözsüz, yazılı ya da yazısız- sürdürülen kurallara/geleneklere işaret eder. İLE/VE Daha çok, içleri boş [dayanaksız] olarak algılanan [ve olumsuz olarak değerlendirilen] alışkanlıklara/geleneklere işaret eder. )

( "SOCIAL ACCEPTANCE/S" vs./and "SOCIAL 'PATTERN/S'" )


- TOPLUMSAL (OLAN) ile/ve KİŞİSEL (OLAN)

( Bir topluluk/toplum, en güçsüz bireyini yalnız bıraktığı anda, dağılmaya başlar. )

( SOCIAL vs./and PERSONAL )


- TOPLUMSAL YAŞAM ile EĞİTİM


- TOPLUMSAL/LIK ile/ve TARİHSEL/LİK

( SOCIAL/NESS vs./and HISTORICAL/NESS )


- TOPLUMU DEĞİŞTİRME OLANAĞI/"GÜCÜ" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KENDİNİ DEĞİŞTİRME OLANAĞI


- TOPLUMU:
"DÜZENLEME" ile/ve/değil/yerine DAVET


- TOPRAK ve SU ve/<>/|| HAVA ve ATEŞ

( Sabit madde/ler. VE/<>/|| Değişim/Değişken/ler. VE/<>/|| Bilinç varolanı. VE/<>/|| ... )

( HYLIC ve/<>/|| PSCYHIC ve/<>/|| PNEUMATIC ve/<>/|| MYSTIC )

( Dönüştürücü. VE/<>/|| Değiştirici. )

( Kapatıcı. ve/<>/|| Akıcı. ve/<>/|| Uçucu. ve/<>/|| Yakıcı. )

( Küp. VE/<>/|| Yirmi yüzlü. VE/<>/|| Sekiz yüzlü. VE/<>/|| Piramit. )

( Cube. AND Icosahedron. AND/<>/|| Octahedron. AND Tetrahedron. )


- TÖRE ile/ve/<> KAVRAM ile/ve/<> KURUM


- TÖRE ile/ve KİMLİK

( MORES vs./and IDENTITY )


- TÖRE ile/ve/<>/değil/yerine TÜZE/YASA


- [ne yazık ki]
TÖREYE DOĞAN ve/||/<> İSVİÇRE TÜZESİYLE EVLENEN ve/||/<> ALMAN YÖNETİM ZİHNİYETİYLE YÖNET(İL)EN ve/||/<> İTALYAN TÜZESİYLE CEZALANDIR(IL)AN ve/||/<> İSLÂMÎ KURALLARA GÖRE GÖMÜLEN


- TORPİL ile/ve/değil/yerine HAKKINI TESLİM ETMEK

( [not] "PULL/INFLUENCE" vs./and/but TO GIVE (HIS/HER/ITS) DUE
TO GIVE (HIS/HER/ITS) DUE instead of "PULL/INFLUENCE" )


- TOTOLOJİ >< TUTARLILIK


- TÖZ ile/<> MODUS ile/<> CONATUS

( Kendinde varolan ve yine kendi aracılığıyla kavranan. İLE/<> Varoluşu, bir başkasına dayanan ve yine o başkası aracılığıyla kavranan. İLE/<> Bir şeyin, gücü yettiğince varoluşunu sürdürme çabası, yaşamda kalma isteği/arzusu. )


- TRAFİK KURALLARI ve/<> PSİKİYATRİ


- TRAFİK = TRAFFIC[İng.] = CIRCULATION[Fr.] = VERKEHR[Alm.] = TRAFFICO[İt.] = TRÁFICO[İsp.]


- TRAFİKTE:
HIZ DÜŞÜRMEK ve/||/<>/< SEVDİKLERİMİZİ DÜŞÜNMEK


- TRAFİK'TE:
SİLECEKLERLE SÜRÜCÜ EMNİYETİ ve LASTİK PATLARSA ve TAŞITI EKONOMİK KULLANMAK


- TRAJEDİ ile/değil/yerine/>< KOMEDİ

( Yaşama, yakından baktığımızda. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yaşama, uzaktan baktığımızda. )

( "Hissedenler" için. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Düşünenler için. )


- TRAVMA/BLOKAJ ile/ve AYDINLANMA


- TREND ile ÇIĞIR AÇMAK

( TREND vs. TO MARK A NEW EPOCH )


- TREND ile EKOL


- TRİYAJ/TRIAGE[İng.] değil/yerine/= ÖNCELİKLEME


- TÜKETENLER ile/ve/değil/yerine/||/<>/</>< ÜRETENLER

( Eşek arısı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/< Bal arısı. )

( Fare(mouse) kullanıcısı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/< Klavye kullanıcısı. )


- TÜKETİCİ ile/ve/<>/değil/yerine UYGULAYICI


- TÜKETİM ile/ve/değil/yerine/||/<> PAYLAŞIM


- TÜKETME ÇABASI yerine ANLAMA ÇABASI


- TÜKETMEK ile YOK ETMEK


- TÜKETMEK ile YOK ETMEK


- TÛLE EMEL ile HIRS-I PÎR


- TÜM DÜŞÜNCELERİN, ...:
BAŞLADIĞI/KAYNAĞI ve/||/<> DURDUĞU/SONLANDIĞI

( Akıl. VE/||/<> Akıl. )


- TÜM NESNE/ŞEY VE/YA DA KAVRAMLARIN/DEĞERLERİN ADI ile/ve/> İNSAN/KİŞİ ADI/ADLARI

( ALL MATTER AND/OR CONCEPTS/VALUES NAME vs./and/> HUMAN NAME/S )


- TÜM ile/değil/yerine AĞIRLIKLI


- TÜM ile/ve/<> HER

( Her biri, öbürünün parçasıdır. )

( ALL vs./and/<> EACH/PER
Each is a part of the other. )


- TÜMDENGELİM ile/ve/||/<> TÜMEVARIM[< TEMSİL]

( Analiz. İLE/VE/||/<> Sentez. )

( Matematik. İLE/VE/||/<> Fizik. )

( Tam. İLE/VE/||/<> Eksikli. )

( TA'LİL[< İLLET]: İlletlendirme, neden/sebep gösterme
İLE/VE/||/<>
İSTİKRÂ[< KIRAAT]: TOPLAMAK | [KIRAAT: Harfleri toplamak.] )

( İlletlendirme, [Ta'lil].
İLE/VE/||/<>
Genelleme, [İstikra][-Tam, -Eksik(Nakıs)]
[İLE/VE/||/<>
Bir cüzziden başka bir cüzziye geçiş.(Hüküm -> Hüküm, İllet -> İllet)(Kıyas-ı Fıkhî)(Analoji)] )

( [Mantıkçılar] Uğraşır. İLE/VE/||/<> Uğraşmaz. )

( )

( DEDUCTION vs./and/||/<> INDUCTION )


- BİLİNÇ:
TÜMEL ile/ve/<> TİKEL


- TÜMEL ile ÇOĞUL

( UNIVERSAL vs. PLURAL )


- TÜMEL ile/ve/<> KAVRAM

( UNIVERSAL vs./and CONCEPT )

( SUVER-İ İLMİYE )


- TÜMEL ile/ve SOYUT

( UNIVERSAL vs./and ABSTRACT )

( KÜLLÎ ile/ve MÜCERRED )


- TÜMEL ile TOPLAM

( KÜLLÎ ile KÜLL )

( UNIVERSAL vs. TOTAL/OVERALL )


- TÜMELLER ile/ve/değil ARI KAVRAMLAR


- TÜMEL/LİK ve/||/<> ÖZSEL/LİK


- TÜMLÜK:
"TÜREV" değil İLKE


- TÜMÜ ile TAMAMI


- TÜMÜYLE HAZ >< TÜMÜYLE "KÂR"/ÇIKAR

( Tümüyle haz, "kâr"dan/çıkardan vazgeçmeyi; tümüyle "kâr"/çıkar, hazdan vazgeçmeyi gerektirir. Dolayısıyla, hem haz, hem de yarar, ne haz, ne de "kâr"; dengelisi olarak da, biraz haz, biraz da "kâr" üzerinden düşünülebilir, hareket edilebilir fakat [0-1 biçiminde "ya / ya da" ile] biri birine, yeğlenemez ve/ya da üzerine inşâ olunamaz/olunmamalıdır! )


- TUPAMAROS ve/<> SOL DÜŞÜNCE

( 60'lı yıllarda, güç koşullarda yaşayan Uruguay'lı köylülerin, sendikalaşma hareketi olarak başlayıp, kentlerdeki sol düşünce ile birleşen örgüt. VE/<> ... )


- TÜR ile NİTELİK

( KIND vs. CHARACTER )


- TÜRE(T)ME ile YARATMA

( TO DERIVE vs. TO CREATE )


- TÜRK BAYRAĞI'NDA:
8 KÖŞELİ YILDIZ ile/değil/yerine/<>/> 5 KÖŞELİ YILDIZ


- TÜRK DÜŞÜNCESİ ve DİVÂN EDEBİYATI


- TÜRKİYE'NİN EN TEHLİKELİ YOLLARI ile/değil/yerine/>< DÜNYANIN EN GÜZEL YOLLARI

( Görmek için burayı tıklayınız... İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Görmek için burayı tıklayınız... )


- TUTARLI = İNSİCAMLI = CONSEQUENT[İng.] = CONSÉQUENT[Fr.] = KONSEQUENT[Alm.] = CONSEQUENS[Lat.] = CONSECUTIVO/VA[İsp.]


- TUTARLI/LIK ile/ve/||/<> BAĞDAŞIK/LIK


- TUTARLI/LIK ile/ve DAYANAKLI/LIK

( Derin anlamda devamlılığa, tutarlılık sonucu ulaşılır. )

( Tutarlı olun, yapaylık ve kurnazlıktan uzak durun. )

( CONSISTENT/CONSISTENCY vs./and ENDURANCE )


- TUTARLI/LIK ile/ve/> DENGELİ/LİK

( CONSISTENCY vs./and/> BALANCED/NESS )


- TUTARLI/LIK ile/ve/<> GEÇERLİ/LİK

( CONSISTENCY vs./and/<> VALID/ITY )


- TUTARLILIK ile/ve/||/<>/> İTİBAR

( Kendimizde gö(ste)rebileceğimiz. İLE/VE/||/<>/> Ötekilerde [ve kendimizde] gö(ste)rebileceğimiz. )


- TUTARLILIK ile/ve/||/<>/< SAMİMİYET, İÇTENLİK, AÇIKLIK, ŞEFFAFLIK, SÜREKLİLİK, BÜTÜNLÜK


- TUTARLI/LIK ile/ve/<>/değil TAMAMLANMIŞ/LIK / TAMAMLAYICI/LIK


- TUTARLI/LIK ile/ve/<> UYUMLU/LUK

( CONSISTENCY vs./and/<> HARMONY )


- TUTARLI/LIK ile/ve/||/<>/> YETERLİ/LİK


- TUTKU ile/ve/<> AŞK

( Zamanın unutturduğu. İLE/VE/<> Zamanın unutturmadığı. )


- TUTKU ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< AŞK


- TUTKU ile/ve/||/<> US

( PASSION vs./and/||/<> REASON/MIND )


- TUTUM ile/ve KARAKTER

( ATTITUDE vs./and CHARACTER )


- TUTUM ile/ve/< NİYET

( ... İLE/VE Neden değil Niçin[Ne İçin]. )

( İlke'li düşünmek, niyettir. )

( Niyet, davranışları birleştiriyorsa ilkedir. )

( Onun, bizim için ne olduğunu, zihinsel tutumumuz belirler. )

( Özbilincim'in, "vicdânım" doğrultusunda eylemek isteğini beslemesi de, 'niyet'tir. )

( ATTITUDE vs./and/< INTENTION )


- TUTUM ile/ve NİYET

( ... İLE/VE Neden değil Niçin(Ne İçin). )

( Niyet davranışları birleştiriyorsa ilkedir. )

( Onun sizin için ne olduğunu zihinsel tutumunuz belirler. )

( ATTITUDE vs./and INTENTION )


- TUTUM NİYET


- TUTUM ile/ve/||/<>/> SİYASET

( İnsanda. İLE/VE/||/<>/> Toplumda. )


- TUTUM ile/ve TAVIR

( Koşullarınızı (belki) değiştiremezsiniz, fakat tavır ve tutumunuzu değiştirebilirsiniz. )

( Kibar, asil ve hassas bir tavır içinde olun. )

( İşlerinizde sessiz ve alçakgönüllü bir tavır edinin. )

( Alışkanlık haline gelmiş olan yumuşak tavır, problemler karşısında etkisiz kalmaya neden olur. )

( Kişinin hayatını belirleyen şey, tavır ve hareketleridir. )

( Uyumlu tavrınızdan vazgeçmeyin ve güncel, yararsız çözümlere kapılmayın. )

( Konumunuzu ancak bilinçli tavırlar sağlama alabilir. )

( Yolcunun zenginliği, kişinin iç varlığıyla barışık olma yeteneğinin simgesidir ve bu durum uyumlu ve çekici bir tavrı yaratır. )

( Bilge kişinin tavrı önemlidir. )

( ATTITUDE vs./and MANNER )


- TÜTÜN(/SİGARA/NARGİLE VS.) SORUNUNDA:

"YASAK" değil SINIRLAMA
ve/||/<>
DUMAN değil GAZ
ve/||/<>
"BIRAKMA" değil BAŞLAMAMA
ve/||/<>
İRÂDE
["Evet!"
diyebilme olanağı/gücü/isteği]
değil
İHTİYÂR
["Hayır!"
diyebilme olanağı/gücü/isteği]


- TÜZE(HUKUK) (DAİRESİ) ile/ve/||/<> TÜRE(ADÂLET) (DAİRESİ)
HUKUK ve/||/<> ADÂLET ve/||/<> ÖZGÜRLÜK ve/||/<> MEŞRÛİYET(GEÇERLİLİK)

( ... İLE/VE/||/<> Lâyık olana, lâyık olunanı vermek/verebilmektir. )

( Adâlet ancak hakikatten, saadet ancak adâletten doğabilir. )

( Attika mahkemelerinde, suçlu, suçu tespit edildikten sonra, bazı hallerde, kendine uygun gördüğü cezayı kendi isteyebilirdi. )

( Adâlette gecikme olmaz! | Adâletin gecikmesi olmaz/olmamalı! | Adâletin gecikmişi olmaz! )

( "BURNU SÜRTMEK": Yavuz Sultan Selim, hükümdarlığında, hırsızlık yapanları bir direğe bağlar, tanınması için günlerce çarşının içinde dolaştırtırmış. Bugünkü deyimle yüz kızartıcı suçlar dediğimiz çeşitli ahlâki suçlarda ise suçluyu burnu yere sürtecek biçimde bir arabaya yatırtır, burnunu yere sürttürürmüş. "Bırak, burnu sürtsün biraz!" gibi deyimler buradan gelmektedir. Yavuz Sultan Selim'in ilk sekiz yılında yaptığı bu uygulamalarla toplum büyük bir huzura ulaşmış ve hem devletin gücünü, hem de bütçesini üç kat büyütmüştür. )

( ZEMBİLLİ ALİ EFENDİ(CEMÂLÎ)'nin adâlet anlayışını ve uygulamalarını yani kendine neden "Zembilli" denildiğini de araştırmanızı salık veririz. )

( |

ADÂLET DAİRESİ

Adâlet, dünya barışının temelidir.
Dünya bağının sınırlarını devlet belirler.
İşte bu devlet duvarını inşâ edecek, devlete düzen sağlayacak olan hukuktur.
Siyasi güç olmaksızın hukuk, yaptırımlarını yerine getiremez.
Siyasi gücü, askeriye korur.
Askeri gücün yaşamasını ekonomi sağlar.
Ekonomik gücü halk sunar.
Halkın birliğini sağlayacak olan ise adâlettir.

Adl'dir mucib-i salâh-ı cihan
Cihan bir bağdır, divan devlet
Devletin nâzımı şeriattır
Şeriata olamaz hiç hâris illâ mülk
Mülk zabteylemez illâ leşker
Leşkeri cem edemez illâ mal
Malı cem eyleyen raiyettir
Raiyeti kul eder padişah-ı âleme adl. )

( Sayın Muharrem Balcı'nın yayınlarını paylaştığı adresi... www.MuharremBALCI.com )

( Türk Hukuk Lügâtı'na, burayı tıklayarak ulaşabilirsiniz... )

( Elimizde kudret olmadığı sürece, özgürlük isteriz.
Kudreti ele geçirince üstün olmak isteriz.
Ama başaramazsak, adâlet isteriz. )

( "Kurallara uymak", adâlet değildir. )

( Rızâ yazısı için burayı tıklayınız... )

( |
  | )

( ... İLE/VE/||/<> Güçler arasındaki denge. )

( LAW vs./and/||/<> JUSTICE )

( JURISTISCHE/RECHTSWISSENSCHAFTLICHE mit/und/||/<> GERECHTIGKEIT )

( DROIT avec/et/||/<> JUSTICE )

( ... cum/et/||/<> JUSTITIA )

( ... ile/ve/||/<> DÍKÊ )


- TÜZE(HUKUK) ve/<>/|| FİZİK


- TÜZE/HUKUK ve/||/<> SABIR

( Hukuku bilen(/ler), sabreder. )


- TÜZE/HUKUK ile/ve/||/<> AKTÖRE/AHLÂK

( [Hesap] Eylemden sonra. İLE/VE/||/<> Eylemden önce. )

( İlgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )

( Görünen ahlâk. İLE/VE/||/<> Görünmeyen hukuk.
Visible moral. VS./AND/||/<> Invisible law. )

( LAW vs./and/||/<> MORALS )


- TÜZE ile/ve MATEMATİK

( LAW vs./and MATHEMATICS )


- TÜZE ile/ve TOPLUMBİLİM

( "Toplumbilim Sözlükleri" tarihçesini okumak için burayı tıklayınız... )

( LAW vs./and SOCIOLOGY )


- TÜZE/HUKUK:
VAR OLAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< OLMASI GEREKEN


- TÜZEL/HUKUKÎ ERDEMLER'DE:
GENELLİK ve/||/<> İLÂN ETME ve/||/<> GERİYE YÜRÜ(TÜLE)MEME ve/||/<> AÇIKLIK ve/||/<> ÇELİŞKİSİZLİK ve/||/<> UYMA OLANAĞI ve/||/<> KALICILIK ve/||/<> İLÂN EDİLEN KURAL İLE RESMÎ EYLEM ARASINDAKİ UYGUNLUK


- TÜZEL/HUKUKÎ ile/ve/||/<>/< TÜREL/ÂDİL


- TÜZEL/HUKUKÎ SORUMLULUK ile/ve/değil/=/||/<>/>/< İNSANÎ/BİREYSEL SORUMLULUK

( [not] JUDICIAL RESPONSIBILITY vs./and/but/=/||/<>/>/< HUMANE RESPONSIBILITY )


- TÜZE'NİN TEMEL İLKELERİ - ULPIAN[M.S. 170 - 223]:
ONURLU YAŞAMAK ve/||/<> BAŞKASINI İNCİTMEMEK ve/||/<> HERKESE, HAKKINI TESLİM ETMEK

( THE BASIC PRINCIPLES OF THE LAW - [ULPIAN]:
LIVE HONESTLY and/||/<> DO NOT OFFEND OTHERS and/||/<> GIVE TO EACH PERSON WHAT IS DUE )

( JURIS PRAECEPTA SUNT HAEC - [ULPIAN]:
HONESTE VIVERE et/||/<> ALTERUM NON LAEDERE et/||/<> SUUM CUIQUE TRIBUERE )


- ÜÇ AKIL:
MUTLU ve/||/<> YARDIMSEVER ve/||/<> EVRENSEL


- 3B:
BARIŞ(TIR)MAK ve BÖLÜŞ(TÜR)MEK ve BÜYÜ(T)MEK
ve/||/<>/>/<
3Y:
YÖN ve YÖNTEM ve YÖNETİM


- 3 ŞEY TATİL EDİLMEZ -ile


- UC ile/ve GÜÇ

( TIP vs./and POWER )


- UC ile TARAF

( Uclar, güdülenmeyi engeller! )

( TARAFEYN: Uclar. )

( Tips interrupts the motivation!
TIP vs. SIDE )


- ÜÇGENİN İÇ AÇILARI ile/ve/değil/||/<>/< İNSANIN İÇ ACILARI

( Bilinir/bilinebilir. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< [çoğunlukla/pek/yeterince] Bilinmez/bilinemez. )


- UCLAR ile/ve/değil/yerine FARKLAR

( [not] TIPS vs./and/but CONFLICT
CONFLICT instead of TIPS )


- ÜÇLÜ/LÜK ile/ve/||/<>/> BÜTÜN/LÜK/BÜTÜNSEL/LİK | TÜMEL/LİK


- UÇMAK için/ve/||/<>/>/< AŞAĞI ÇEKENLERİ/SIRTINDAKİLERİ BIRAKMAK


- UÇUK ile/ve/değil/yerine/||/<> FARKLI


- UCUZ "MUTLULUK" değil/yerine YÜCELTEN "ISTIRAP"


- UFUK AÇILMASI ile AYDINLANMA


- UĞRAŞILMASI GEREKEN ile/ve/değil/yerine/<>/< UĞRAŞILMAMASI GEREKEN

( Gerekeni yapmak, ciddiyetin ve içtenliğin kanıtıdır. )

( The doing is the proof of earnestness. )

( [not] DEAL WITH vs./and/but/<>/< NOT TO DEAL
NOT TO DEAL instead of DEAL WITH )


- UHUVVET ile ADÂLET

( KARDEŞLİK | DOSTLUK, BAĞLILIK )


- ULAŞIL(A)MAMIŞ OLAN ile/ve ULAŞILACAK OLAN


- ULAŞMAK ve/||/=/<>/< ÜLEŞMEK


- ULUSLARARASI ANTLAŞMA ve/||/<> MARPOL

( ... VE/||/<> Gemilerden kaynaklanan kirliliğin önlenmesine yönelik uluslararası antlaşma. )


- ÜMİT YİTİMİ ile/ve/||/<>/>/< UTANÇ

( Ormana/adaya düşen ya da ağır doğa koşullarına maruz kalanların ölümü, koşulların zorluğundan değil o duruma nasıl düştüğünün utancından["düşüncesinden"] ve o zorlu koşullardan çıkabilmek için daha yeterli/yetkin düşünebilmek yerine gittikçe ümidini yitirmesinden kaynaklanırmış. )

( "Esaretin Bedeli"[Shawshank Redemption - 1993], "Yaşamak İçin[Alive - 1993]", "İhanet[The Edge - 1997]" [Anthony Hopkins - Alec Baldwin], "Yeni Yaşam[Cast Away - Tom Hanks], "127 Saat" filmlerini de özellikle izlemenizi salık veririz. )

( "Ümit Yitimi" değil/yerine Ümit... - B )

( )


- ÜMİT ile/ve/<> CESÂRET

( Ümitsizliğe kapılmadan gerçeklerle yüzleşmek ve sahip olduklarımızda mutlu olmak gereklidir. )

( Cesaret, tehlike karşısında akıl ve zekânın kullanılmasıdır. )

( Doğru olanı gördüğü halde yapmamak, cesâretsizliktir. )

( Ümidimizi kesmeyiz, kesemeyiz! )

( Kişinin ümitsizlik hakkı yoktur. )

( Ümitsizlik, bir üçgende, dördüncü köşeden bahsetmek gibidir. )

( HOPE vs./and/<> COURAGE )

( SPES cum/et/<> ANIMOSITAS )


- ÜMİT ile/ve/<> EMEK

( Ümit kalacağına emek kalsın. )

( HOPE vs./and/<> LABOUR )


- ÜMİT ve/<> GÖNÜL

( HOPE and/<> HEART )


- ÜMİT ile/ve/<>/|| MUTLULUK


- ÜMİT ile/ve OLASILIK

( Her koşulda ve sürekli olarak beslenmeli, vazgeçilmemelidir! İLE/VE Olabildiğince öngörülebilmelidir. )

( Must feed in all conditions and all the time. WITH/AND Must forsighted as much as possible. )

( HOPE vs./and PROBABILITY )


- ÜMİT ve/||/<>/>/< ONUR


- ÜMİTLİ/UMUTLU OLMAK ile/ve/<> MUTLU OLMAK

( UMUTLU/LUK ile/ve/<> MUTLU/LUK )

( TO BE IN HOPE vs./and/<> TO BE HAPPY )


- ÜMİTSİZ AŞK ile/ve KARŞILIKSIZ AŞK

( "HOPELESS LOVE" vs./and "WORTHLESS LOVE" )


- ÜMİTSİZ AŞK ile/ve OLANAKSIZ AŞK ile/ve ÖLÜMSÜZ AŞK

( Ümit etme ki, yüzünü görebil. )

( "HOPELESS LOVE" vs./and "IMPOSSIBLE LOVE" vs./and "DEATHLESS LOVE" )


- UMMAK ile TAHMİN ETMEK

( TO HOPE vs. TO GUESS )


- UMÛMÎ ile/ve/||/<> ALENÎ

( Genel. İLE/VE/||/<> Açık, ortada, meydanda, herkesin içinde olan/yapılan. )


- UMUR ve/||/<>/> UMUT ve/||/<>/> ONUR


- UMUT ile/ve/<> İMAN ile/ve/<> SEVGİ

( HOPE vs./and/<> FAITH vs./and/<> LOVE )


- UMUT ile/ve/=/||/<> YAŞAMI UMURSAMAK


- UN TANESİ/PARÇASI ile/ve/||/<>/> PİRİNÇ TANESİ/PARÇASI

( Düşünce. İLE/VE/||/<>/> Sözcük/terim. )


- ÜNİVERSİTE ile/ve/değil/||/<>/>/< UÇAN ÜNİVERSİTE

( "Uçan Üniversite" kitabının özetini okumak için burayı tıklayınız... )


- UNUT! değil/yerine UMUT/ÜMİT


- UNUTABİLMEK ile/değil BİLGELEŞME


- UNUTABİLMEK ve/=/||/<>/> İYİLEŞMEK


- UNUTALIM! ile/ve/||/<>/> UNUTMAYALIM!

( "Yaptığımız" "iyiliği" ve "gördüğümüz" "kötülüğü". İLE/VE/||/<>/> Ölümü. )


- UNUTKAN/LIK/TAN ile/ve/değil BEZMİŞ/LİK/TEN


- UNUTMA HAKKI ve/||/<> UNUTULMA HAKKI

( "Unutulma Hakkı" nedir? için burayı tıklayınız... )


- UNUTMA ile/ve AKLINA GELMEME(Sİ)

( TO BE SURE vs./and LACK OF REMIND )


- UNUTMAK/UNUTABİLMEK ile/ve/<> BIRAKMAK/BIRAKABİLMEK

( Unutmamak, bir anlamda putperestliktir. )

( LETE: Unutma yudumu. )

( Ledün ilmi, bilineni unutma ilmidir. )

( Olursak olacağız. Evvelinin evveli, ahirinin ahiri yok. Bu kadar yaş yaşadık, ne anladık? İstikbal dersen, bir saniye ilerisinden haberimiz yok, hepsi rüya. İyisi mi, hepsini unut! )

( Huzur, rahatlıktadır. Rahatlık ise unutmakla olur. )


- UNUTMAK ile/ve/değil/yerine/<> AFFETMEK

( Bir hatayı, hem unutmak, hem affetmek aptallıktır. Ne unutmak, ne affetmek, hainliktir. Hatayı unutmayıp sahibini affetmek, işte bu erdemdir. )

( Söylenilmeyebilecek, yanlış/yersiz/zamansız bir söz, ancak affedilir fakat unutulmaz! )

( Aldığın dersi kaybettirir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<> Bakış açını değiştirir. )

( Mutlu eder. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<> Güçlü kılar. )

( [not] TO FORGET vs./and/but/<> TO FORGIVE
TO FORGIVE instead of TO FORGET )


- UNUTMAK ile/değil/yerine ASKIYA ALMAK


- UNUTMAK ile "ATLAMAK"

( TO BE SURE vs./and TO SKIP )


- UNUTMAK ile/değil "BASTIRMAK" ile/değil GÖZ ARDI ETMEK


- UNUTMAK ile "BİLİYORUM" SANMAK

( TO FORGET vs. TO SUPPOSE "KNOW" )


- UNUTMAK ile BİLMEMEK

( TO FORGET vs. NOT TO KNOW )


- UNUTMAK ile BOŞLAMAK/İHMAL[Ar.]

( TO FORGET vs. NEGLIGENCE )


- UNUTMAK ile/ve/değil/yerine HIZLI GEÇMEK

( [not] TO FORGET vs./and/but TO PASS OVER QUICKLY/FAST
TO PASS OVER QUICKLY/FAST instead of TO FORGET )


- UNUTMAK değil UNUTABİLMEK

( Kavram. DEĞİL Kişinin/kişinin olanağı, becerisi, bilgisi, bilgeliği(irfanı), istenci(irâdesi) ve direnci(ihtiyârı). )


- UNUTMAK ile/ve/değil/yerine ÜZERİNE KONUŞMAMAK


- UNUT(TUR)MAK ile/ve/değil/yerine/<>/>< GÜVEN


- UNUTUR(UZ) ile ANIMSAR(IZ) ile ÖĞRENİR(İZ)

( Anlatılırsa/k. İLE Eğitilirse/k. İLE Deneyimletilirse/k. )


- ÜREME ve/||/<>/> KORUMA

( and PROTECTION )


- ÜRETİM ARAÇLARI ile/ve/||/<> ÜRETİM İLİŞKİLERİ


- ÜRETİM ARTIŞI ile/ve NİTELİK ARAYIŞI

( Rüzgâr ve gökgürültüsünün birbirini tamamlaması artışı simgeler. )

( INCREMENT OF PRODUCTION vs./and SEARCH/LOOK FOR QUALITY )


- ÜRETMEK/ÜRETİM ve/||/<> ÜLEŞMEK/ÜLEŞİM

( Namaz. VE/||/<> Zekât. )


- ÜRETMEK ile/ve OLUŞTURMAK

( TO PRODUCE vs./and TO FORM )


- ÜRETMEK/ÜRETİM ile/ve YARATMAK/YARATIM

( Üretenler karanlıktan kurtulabilir. )

( Ancak zeki ve bilgili olanlar üretim yapabilirler. )

( Zaferin sırrı, Arınma ve Bilgi'ye ulaştıktan sonra çalışmaktır. Çalışmanın en iyisi ve yararlısı üretim yapanıdır. )

( TO PRODUCE vs./and TO CREATE )


- US/AKIL ile/ve/değil/||/<>/< BAĞLAM

( [not] RATIO vs./and/but/||/<>/< CONTEXT )


- US/AKIL ile/ve/||/<>/> BİLİM/İLİM


- US/AKIL:
HERKESİ AŞKIN ile/ve/||/<> HERKESTE İÇKİN


- USANÇ/GINA ile/ve/||/<>/< KANIKSAMA

( İlişki(ler)de, "sahip olmakta", [kendinden ve/ya da ötekinden] "eminlikte", en önemli eşik, kanıksama noktasıdır. [Kavuşmakta/vuslatta, gına/kanıksama vardır.]

Bu eşik, ancak, bunun bilgi ve bilinciyle, sürekli anımsanarak, ilişkiyi besleyecek/destekleyecek davranış ve tutumla, iletişim ve paylaşımla aşılabilir. )


- ÜSLÛB/ÜSLÛP ile/ve EKOL


- ÜSLÛP ile/ve/||/<> USTURUP/LU[İt. < STROPA]

( Tarz. İLE/VE/||/<> Biçimine getirmek, uygun zamanı bulmak, denk düşürmek. )


- ÜSLÛP'TA:
BİREYSELLİĞİN YÜCELİĞİ ve GÜZELLİK SEVGİSİ


- USSAL BİLGİ ile/ve/<> SEZGİSEL BİLGİ

( İkinci türden bilgi. )

( Gerçeği yanlıştan ayırdeden bilgi. )

( Zorunlu olarak gerçektir. )

( RATIONAL KNOWLEDGE vs./and/<> INTUITIONAL KNOWLEDGE )

( COGNITIONEM SECUNDI GENERIS cum/et/<> SCIENTIA INTUITIVA )


- USSAL ile/ve/||/<> KAVRAMSAL

Bugün[22 Ekim 2025]
itibarı ile 9.273 başlık/FaRk ile birlikte,
9.273 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(34/38)