
Öncelikli FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 9.273 başlık/FaRk ile birlikte,
9.273 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(30/38)
- SAVUNMA ile DESTEKLEME
( TO DEFENCE vs. TO SUPPORT )
- SAVUNMA ve/||/<> GÜDÜLENME ve/||/<> KAYGI
- SAVUNMA ile ÖNCELLEME
( TO DEFENCE vs. TO PRECEDE )
- SAVUNMA ile/değil/yerine SERİMLEME
- SAVUNUCU YAKLAŞIM/AÇIKLAMA ile/değil/yerine İKİNCİL/ALTERNATİF YAKLAŞIM/AÇIKLAMA
- SAVUNULMASI BİZE DÜŞMEZ değil SAVUNULMASINA GEREK KALMAZ/YOKTUR
- SAY[Ar.] değil/yerine/= ÇALIŞMA/EMEK
- ŞÂYÂN[Fars.] değil/yerine/= UYGUN, YAKIŞIR, YARAŞIR, DEĞER
- SAYDAMLIK/ŞEFFAFLIK ile/ve/||/<> ÖZDENETİM
- SAYENDE ile/değil YÜZÜNDEN
( Olumlular için. İLE/DEĞİL Olumsuzlar için. )
( Olumsuz bir şey için "Senin sayende" değil "Senin yüzünden" denilir. )
( SÂYE[Fars.]: Gölge. | Koruma, sahip çıkma. )
- SAYESİNDE ile DESTEĞİYLE
- SAYGI DUYMAK ile/ve/değil/<> SAYGILI OLMAK, SAYGI GÖSTERMEK
( İçsel. İLE/VE/DEĞİL/<> Dışsal. )
( Saygı duymak zorunda değilsinizdir fakat saygılı olmak zorundasınızdır. )
( [not] TO RESPECT vs./and/but/<> TO SHOW RESPECT, TO BEHAVE RESPECTFULLY
[not] Inner. WITH/AND/BUT/<> Outer/exterior.
You don't have to respect but you have to behave respectful. )
- SAYGI (GÖSTERMEK) ile/ve/||/<>/> ANLAYIŞ (GÖSTERMEK)
- SAYGI GÖSTERMEK ve/<> SAYGI AŞILAMAK
- SAYGI/SEVGİ ve/> VEFÂ
( ... VE/> Arkanda bıraktığını, giderken yaktığını, yabana atmamak. )
- SAYGI ile/ve/<>/< ASÂLET
( Saygı, asâletin, süreklilik kazanmış durumudur. )
( RESPECT vs./and/<>/< NOBILITY )
- SAYGI ve/||/<>/> ÇALIŞMA
( Geçmiş için. VE/||/<> Gelecek için. )
- SAYGI ve/||/<>/< CİDDİYET
- SAYGI ile/ve/<> DAYANÇ/SABIR
( [çoğu kişiye] Sonsuz olmalı. İLE/VE/<> Sınırlı olmalı! )
( RESPECT vs./and/<> PATIENCE )
- SAYGI ile/ve/<> DEĞER VERMEK
( RESPECT vs./and/<> TO ESTEEM/APPRECIATE )
- SAYGI ile/ve/||/> DÜRÜSTLÜK ile/ve/||/> GÜVEN ile/ve/||/> BAĞLILIK/SADÂKAT
( Gösterilir(se). İLE/VE/||/> Değerlenir. İLE/VE/||/> Kazanılır. İLE/VE/||/> Sağlanır. )
( Earned. vs./AND/||/> Appreciated. vs./AND/||/> Gained. vs./AND/||/> Returned. )
( Yükün dürüstlükse, gücün düşer belki fakat "başın düşmez". )
( RESPECT vs./and//||/> HONESTY vs./and/||/> TRUST vs./and/||/> LOYALTY )
- SAYGI ile/ve/<> EDEB
( ... ile/ve/<> HUMANITAS )
( RESPECT vs./and/<> PERTINENCE )
- SAYGI ile/ve/<> EMPATİ
( RESPECT vs./and/<> EMPATHY )
- SAYGI ile EZİLİP-BÜZÜLME(/ME!)K
( Saygı, ezilip-büzülerek gösterilmez/gösterilmiş olmaz! )
- SAYGI ile/ve/değil HAYRANLIK
( [not] TO RESPECT vs./and/but ADMIRATION )
- SAYGI = HÜRMET = RESPECT[İng., Fr.] = ACHTUNG[Alm.] = RESPECTO[İsp.]
- SAYGI ile/ve/<> İMAN
( RESPECT vs./and/<> FAITH )
- SAYGI ile/ve/<> KABUL
( RESPECT vs./and/<> ACCEPTANCE )
- SAYGI ile/ve/> KRİTER
( RESPECT vs./and/> CRITERION )
- SAYGI ile/ve/<> MESAFE
- SAYGI ile/ve/<> MUHABBET
- SAYGI ve/||/<>/> ONURLANDIRMAK
- SAYGI/İHTİRAM[Ar.] ile OTORİTE
( Özsaygı ile. İLE Bilgi ile. )
- SAYGI ile/ve/> SELÂM
- SAYGI ve/||/<>/> SEVGİ ve/||/<>/> SELÂM
( Üçü de koşulsuzdur, koşulsuz olmalıdır! )
- SAYGI ile/ve/||/<>/> YÜKSEK SAYGI/TAZİMAT[Ar.]
- SAYGI/LI ve/||/=/<>/>/< ÖLÇÜ/LÜ/LÜK
- SAYGINLIK/İTİBAR ve/||/<>/>/< KÖPRÜ KURMAK
- SAYGISIZLIK ile/ve/değil/<> DİKKATSİZLİK
( [not] DISRESPECTFULNESS vs./and/but/<> CARELESSNESS )
- SAYGISIZLIK ile/ve/değil DÜŞÜNCESİZLİK
( [not] DISRESPECTFULNESS vs./and/but THOUGHTLESSNESS )
- SAYGISIZLIK ile/ve/değil EDEPSİZLİK
( [not] DISRESPECTFULNESS vs./and/but IMPERTINENCE )
- SAYGISIZLIK ile/ve/değil/<> İLGİSİZLİK
( [not] DISRESPECTFULNESS vs./and/but/<> INDIFFERENCE )
- SAYGISIZ/LIK ile/ve/<> SEVGİSİZ/LİK
( DISRESPECTFULNESS vs./and/<> LOVELESSNESS )
- ŞÂYİ'[< ŞÜYÛ] ile ŞÂYİA
( Duyulmuş, herkesçe bilinmiş. Belirli olan, duyulan. | Bölüşülmemiş ortak hisse. | Bir şeyin her noktasıyla ilgili bulunan. İLE Yayılmış haber, yaygın söylenti, duyultu. )
- SAYISAL OLMAYAN ve/<> AŞKIN
- SAYMAK ile/ve ÖLÇMEK
( Matematik/aritmetik. İLE/VE Geometrik. )
( İSTİMARA[İt.]: Ölçme, değerlendirme. | Bir kabın, oylumunu ya da alabileceği miktarı hesaplama. )
- SAZ ŞAİRLERİ ile ORTAÇAĞ OZANLARI ile AŞKA DAİR KISA KOŞUKLAR SÖYLEYENLER
( MINSTRELS vs. JONGLEURS vs. MADRIGALISTS )
- SEBAT ile/ve AZİM
( PERSEVERANCE vs./and DETERMINATION )
- SEBR ve TAKSÎM
- SEBZELERDE:
EN DAYANIKLILAR ile EN DAYANAKSIZLAR, EN KOLAY/HIZLI ÇÜRÜYENLER
( Pancar, havuç, soğan. İLE Kuşkonmaz, Brokoli, Mısır. )
- ŞECAAT ve/||/<>/> İFFET ve/||/<>/> FELSEFE ve/||/<>/> ADÂLET
( Öfke yerine. VE/||/<>/> Şehvet yerine. VE/||/<>/> Bilgisizlik/erdemsizlik yerine. VE/||/<>/> Ölçüsüzlük/dayatma yerine. )
- SEÇENEK ile/ve/<> OLANAK
( ALTERNATIVE vs./and/<> POSSIBILITY )
- SEÇENEKLERDEKİ/OLASILIKLARDAKİ EŞİK VE OLANAKSIZ(LIK)LAR:
3. ve/=/||/<> 4. ve/=/||/<> 5. ve/=/||/<> 6. ve/=/||/<> 7.
( Fizikte.[3] VE/=/||/<> Kesinlikte/ölümde.[4] VE/=/||/<> Dilde.[5] VE/=/||/<> Yörüngede.[6] VE/=/||/<> Karşılaşmada.[7] )
( Var oluş ve aklın ilkelerinde ...
ya çelişmezlik,
ya özdeşlik
ya da bunların dışındaki üçüncü olasılığın olanaksızlığı...
VE/=/||/<>
Ölüm/de ...
ya o/sen, benden önce,
ya ben, ondan/senden önce,
ya da ikimiz aynı anda.
Dolayısıyla da dördüncü olasılığın olanaksızlığı...
VE/=/||/<>
Herhangi bir yerde/koşulda ...
ya geçmiş,
ya şimdi,
ya gelecek ve
ya da bu üçünden "oluşturulmuş" geniş zaman
[bunların alt çeşitlemeleri de bunların içinde]
olmak üzere başka hiçbir "zaman"ın ol(a)mayışı...
Varlığın[vucud] ...
ya kendi[vucud-u aynî]
ya düşüncesi/imgesi[vucud-u zihnî]
ya dilde/selende[vucud-u lisânî]
ya simgede/yazıda/resimde/çizimde/biçimde/sanatta[vucud-u hatti]
Dolayısıyla da beşinci olasılığın olanaksızlığı...
VE/=/||/<>
Dünya'nın yörüngesinde/n ...
ya doğru ilerlemesi,
ya geriye dönmesi,
ya sapması[başka bir yörüngeye geçmesi],
ya dönüşünün tamamen durması,
ya da yörüngesinin yok olması[güneş tarafından çekilmesi]...
Dolayısıyla da altıncı olasılığın olanaksızlığı...
VE/=/||/<>
Bir karşılaşma/da ...
ya ev sahibi takım kazanır,
ya karşı takım kazanır.
ya berabere biter,
ya yarıda kesilir [hava koşulları, izleyci olayları vb.]
ya çok önemli (/belirleyici/engelleyici) bir durumla/kararla(hükmen) sonuçlanır [bir takım, eksik oyuncuyla maça çıkamaz],
ya iptal edilir [başlamadan önce karar alınır].
Dolayısıyla da yedinci olasılığın olanaksızlığı...
)
( )
- SEÇİM/SAYLAMA ile/ve/değil/yerine/<>/> YEĞLEME/TERCİH
( Üç ya da üzeri seçenek içinde varılan karar verme eylemi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/> İki ayrı seçeneğe indirdikten sonra varılan karar verme eylemi. )
( İçten ve hassas kişilerce değeri bilinen alçakgönüllü/mütevazı armağanlar gibi, kişinin seçimleri de içinden gelen sesin çizdiği yol doğrultusunda olacaktır. )
( ŞIKK[Ar.]: İkiye bölünmüş şeyin her parçası. | Bir işin iki yönünden her biri. )
( PRODUCTUM: Yeğlenilen, tercih edilen. )
( Hayvanlarda ve insanda. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/> İnsanda. )
( [not] TO CHOOSE vs./and/but/<>/> TO PREFER
TO PREFER instead of TO CHOOSE )
( ... ile/ve/değil/yerine/<>/> PROTIMO )
- SEÇİM ile/ve KATILIM
( TO CHOOSE vs./and PARTICIPATION )
- SEÇME ile/ve GÖZARDI ETME
( TO CHOOSE vs./and TO IGNORE )
- SEÇMEK ile/ve AYIRMAK
( TO CHOOSE vs./and TO DETACH )
- SEÇMEK/SEÇİLMİŞ ile/ve/değil AYIKLAMAK/AYIKLANMIŞ
( [not] TO CHOOSE vs./and/but TO SORT )
- SEÇMEK/YEĞLEMEK VE SONRASINDA GÖRMEK/DENEMEK ile/ve/değil/yerine GÖRMEK/DENEMEK VE SONRASINDA SEÇMEK/YEĞLEMEK
( [not] TO CHOOSE/PREFER AND THEN TO SEE/TRY vs./and/but TO SEE/TRY AND THEN TO CHOOSE/PREFER
TO SEE/TRY AND THEN TO CHOOSE/PREFER instead of TO CHOOSE/PREFER AND THEN TO SEE/TRY )
- SEDÂ/SÂDÂ (ÇIKARMAK):
DİŞLERİN ISLIKLI SESİ YOLUYLA ile/ve DİLİN HAREKET ETTİRİLMESİ YOLUYLA ile/ve DAMAĞIN BÜZÜLMESİ YOLUYLA ile/ve DUDAKLARIN BİRBİRİNE BASTIRILMASI YOLUYLA ile/ve BURUNDAN SOLUMA YOLUYLA
- ŞEFÂAT[Ar.] değil/yerine/= BAĞIŞLAMA
- SEFÂLET[Ar.] değil/yerine/= YOKSULLUK
- ŞEFKÂT ve NEZÂKET :
SAĞIRIN DA DUYABİLDİĞİ ve/||/<> KÖRÜN DE GÖREBİLDİĞİ
- ŞEFKÂT ile/ve AŞK
( İnsan ne kadar şefkatli ise o kadar diridir. )
( Şefkat benliğin arkasındadır. Benlik gitmeyince şefkat meydana çıkmaz. )
( ŞEFKÂT: İmbikten geçirilmiş aşk. )
- ŞEFKÂT ve/> KEMÂL
( Şefkatimiz tüm âlemi kaplamadıkça olgunluğa/kemâle eremeyiz. )
- ŞEFKÂTLİ/MÜŞFİK[Ar.] değil/yerine/= SEVECEN
- ŞEHİR/YOL BİSİKLETİ ile/ve DAĞ BİSİKLETİ ile/ve YOKUŞ AŞAĞI(DOWNHILL) BİSİKLETİ ile/ve SABİT(FIX) BİSİKLET ile/ve YARIŞ(SPOR) BİSİKLETİ
- ŞEHİR ve/> ARTI DEĞER
- ŞEHİR ve/<> MEDENİYET
- ŞEHİT ile/ve/||/<>/< GAZİ
( Nurlu. İLE/VE/||/<>/< Onurlu. )
( Toplum ve hizmet için canından vazgeçen. İLE/VE/||/<>/< Toplum ve hizmet için yola çıkan. )
- SEHİV[Ar.] değil/yerine/= HATA
( Unutma nedeniyle yapılan hata ve sonucu bakımından, çok önemli olmayan yanlışlık.[Akla geldiğinde telâfisi de yapılmak üzere.] )
( Bizden hatâ, Hakk'tan atâ'. )
- SEHVEN[Ar.] değil/yerine/= YANLIŞLIK/LA
( YANLIŞLIKLA, BİLMEYEREK )
- ŞEHVET ile/ve/değil/yerine AŞK
( Tüm canlılar arasında. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Kişiden/insandan, her şeye yönelik. )
( Herkes, dur der! İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Herkes, kabul eder. )
- ŞEHVETTEN ile/ve/değil/yerine AŞKTAN
( Beşer doğulur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE İnsan olunur. )
( Geçici. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Kalıcı. )
( Beşeri aşk. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Kendi. | Tüm yetkin olanlar. )
( Mülkiyet. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Özgürlük. )
- ŞEK/ŞEKK ile/ve/||/<> ŞIK/ŞIKK
( İkircik. %50-50. İLE/VE/||/<> İkiye bölünmüş şeyin bir parçası. | Bir işin, iki yönünden her biri. | Seçenek. )
- ŞEKİL VERME ile YARATMA
( TO GIVE FORM vs. TO CREATE )
- ŞEKİL ile/> KAVRAM/MEFHUM ile/> BURHAN
( Gözün ikna olmasını sağlar. İLE Zihnin ikna olmasını sağlar. > İkisinin birlikteliğiyle burhan oluşur. )
- ŞEKİL ile/değil SEKL
- ŞEKİLLENDİRME ile/ve BELİRLEME
( TO SHAPE vs./and TO DETERMINE )
- ŞEKİLLENDİRMEK ile/ve/||/<>/> "YEŞİLLENDİRMEK"
- ŞEKK ile/ve OLASILIKLI
- ŞEKK ile/||/<>/< ZANN ile/||/<>/< ZAN-I GALİP ile/||/<>/< VEHİM ile/||/<>/< ŞÜPHE[< TEŞBİH]
( Birbirine muhalif iki şeyden birini, ötekine yeğleme sırasında kişide ortaya çıkan ikircik. Bir yargıda herhangi birini yeğlemeksizin "...dır" ile "...değildir" arasında yaşanan ikircik(tereddüt).
İLE/||/<>/<
Birinin yeğlenip ötekinin terk edilememesi.
İLE/||/<>/<
Birinin yeğlenip ötekinin terk edilebilmesi. [Yakîn(kesinlik) derecesindedir.]
İLE/||/<>/<
Yargının yeğlenen tarafı.
İLE/||/<>/<
Kavramın/olgunun gizliliği, karmaşıklığı ve kapalılığı. )
- SEKS (YAPMAK) ile/ve/değil/||/<>/< HEYECAN (YAPMAK)
- SELÂHİYET ile/ve İCÂZET
- SELÂM ve/> İKRAM ve/> KELÂM
- SELÂM ile/ve/<> SEVGİ
( SALUTATION/GREETING vs./and/<> LOVE )
- SELÂMI VERMEK ile/ve/> SELÂMI ÇOĞALTMAK
- SEMİYOLOJİ[Fr.]/SEMIOLOGY[İng.] değil/yerine/= GÖSTERGEBİLİM/BELİRTİ BİLİMİ
( Hastalıkların belirti ve işaretleriyle ilgilenen tıp dalı. | Göstergebilim. )
( )
- SEMPATİ[İng.] ile EMPATİ ile APATİ ile ANTİPATİ ile TELEPATİ
( Duygudaşlık, yakınlık, sıcakkanlılık. İLE Duyumsama, kendini ötekinin yerine koyma çabası. İLE [hiçbir şey] Duyumsamama, duyumsuzluk, kayıtsızlık. | Sürekli cansızlık, gevşeklik. İLE Karşıduyum, soğukluk. İLE Uzaduyum. | Zihinsel, uzaktan [işaretsiz, yazısız, sözsüz] iletişim kurma (becerisi). )
( PATHOS[Yun.]: Duyum/samak, his/setmek. )
( SYMPATHY vs. EMPATHY vs. APATHY vs. ANTIPATHY vs. TELEPATHY )
- SEMPATİK ile/değil/yerine/<> YAKIŞIKLI/GÜZEL
( LIKABLE vs./and/<> HANDSOME/BEAUTIFUL )
- SEN ile/ve/<> BİZ
( YOU vs./and/<> WE/US )
- SENDEN/BENDEN FARKLI DÜŞÜNEN(E TAHAMMÜL) ile SENDEN/BENDEN FARKLI İNANAN(A TAHAMMÜL)
- SENET-SEBET[< Sabit, Delil] -<
- SENİ, SENDEN EDEN ile/değil/yerine SENİ, SEN EDEN
- SENİ SEVİYORUM! ile/belki/yerine/değil AYAK SESİNİ SEVİYORUM! (AMA SENİ DEĞİL)
- SENİ SEVİYORUM! ile/ve/değil SENİ (DAHA ÇOK) SEVMEK İSTİYORUM!
( "I LOVE YOU" vs./and "I WOULD LIKE TO LOVE YOU" )
- SENİ SEVİYORUM! ile/belki/yerine/değil SENİN, BENİ SEVEBİLME OLASILIĞINI SEVİYORUM!
- SENİ SEVMEYENE GÖSTERME!:
SABIR ve/||/<> FEDÂKÂRLIK ve/||/<> SEVGİ
( [gösterirsek, onun için ...] ... "Yüzsüzlük" "olur". VE/||/<> ... "Eziklik" "olur". VE/||/<> ... "Kişiliksizlik" "olur". )
- SENİ:
SEVMEYENİ ile/ve/değil/yerine/>< SEVENİ
( Tatlı olsa da unut. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Zehir olsa da yut. )
( Sevme! İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Sev... [Sevenin/sevginin ölçütü de tüm davranış, tutum ve sözlerinde ne kadar saygılı olduğu/davrandığıdır.] )
- SEN/SANA ile SİZ/SİZE
( YOU/TO YOU vs. YOU/TO YOU )
- SERAP[Fars. < SERÂB] ile/ve/değil ZAN
( "Görsel/görüntülü" zan. İLE/VE/DEĞİL "Görüntü"süz serap. )
( Afrika'da, bir şey, sabahın ilk ışığında gerçek, öğle saatinde ise yalandır. )
- SERBEST ÇAĞRIŞIM ile/ve/değil SALLAMAK
- SERBEST/LİK ile BAŞIBOŞ/LUK
( FREE/DOM vs. UNTAMED/NESS | BUM )
- SERBEST/LİK ile DAĞINIK/LIK
( FREEDOM vs. UNTIDINESS )
- SERBEST/LİK ile/ve ÖZGÜR/LÜK, HÜR/LÜK
( Fizik. İLE/VE Metafizik. )
( Her zaman bulunamayabilir. Kişinin hareketlerinin sınırlanması. İLE/VE Kendinin bilincinde olmak. )
( Kişi, farkındalıkta olduğu/kaldığı sürece özgürdür. )
( Kişinin özgür olduğunu bilmesi, kendini bilmesidir. )
( FREE/NESS vs./and FREEDOM
Physics. WITH/AND Metaphysics. )
- ŞEREF[Ar.] ile/ve/değil/yerine/<>/= ONUR[Fr. HONNEUR | İng. HONOR ] (HAYSİYET)
( Toplumsal. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/= Bireysel. )
( Mal, mülk ve makamla, kişinin toplumsal konumuyla ilişkilidir. [Şerefim, develerimin sırtındadır.] )
( ŞEREFİYE: Bir kişinin geldiği makam şerefine dağıttığı bahşiş. | Kamunun karar ve etkinlikleri sonucunda, belirli bir yerdeki taşınmaz malların artan değerleri üzerinden yerel yönetimlerin aldığı bir tür taşınmaz vergisi. )
( Kendi özüne bağlılık. )
( Başkasının, birine gösterdiği saygının dayandığı kişisel değer, onur. | Toplumca benimsenmiş iyi ün. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/= Kişinin, kendine karşı duyduğu saygı, şeref, öz saygı, haysiyet, izzet-i nefis. | Başkalarının gösterdiği saygının dayandığı kişisel değer, şeref, itibar. )
- SERİ[Fr.]/SERIAL[Ing.] değil/yerine/= DİZİ
( SERIAL vs. STRING )
- ŞERİAT ile/ve/||/<> HAKİKAT
( Gündüz. İLE/VE/||/<> Gece. )
- SERMED ile/ve DEHR ile/ve ZAMAN
( Sabitin, sabite orantılandırılması/nispeti. İLE/VE Sabitin, değişene/mütegayire orantılandırılması/nispeti. İLE/VE Değişenin/ütegayirin, değişene/mütegayire orantılandırılması/nispeti. )
- SERT (OLMAK) ile/değil/yerine DİSİPLİNLİ (OLMAK)
- SERÜVEN ile SÜREÇ
( ADVENTURE vs. PROCESS )
- SERVİ[SELVİ değil!] ve/||/<> SEVGİ
(
www.youtube.com/channel/UCThxxDloTei6eA77VrEnc_g | www.yasaronline.net )
- SES ile/ve/değil/||/<>/>/< "ES"[< S][ARA (VERMEK)]
- SES ile/ve/değil/yerine SESSİZLİK(SÜKÛNET)
( Sessizlik, baş etmendir. )
( Sessizlikle Bilgelik, Davranışlarla Krallık. )
( Sessizlik ve sükûn - öte yol budur. )
( Sessizlikten başka hiçbir belirli düşünce, zihnin doğal hali olamaz. )
( Sessizliğe ulaştığınızda, herşey doğal biçimde, sizin tarafınızdan bir girişim olmaksızın kendiliğinden oluşacaktır. )
( Aklın, davranışlardaki en açık belirtisi sükûnet ile zarâfettir. )
( Sessizlik ve sükûnet içinde, gelişirsiniz. )
( Sükûnet ve sessizlik içinde, büyürsünüz. )
( Size yardım edecek olan, sessizliktir. )
( Sükûnet ve sessizlik içinde "Ben" kabuğu erir ve iç ile dış bir olur. )
( Umudunuz, zihninizde sessiz ve gönlünüzde sakin kalmakta yatar. )
( Öteye varabilmek için sessizliğe râzı olmalısınız. )
( Tüm gereksinimim(iz), SESSİZLİK. )
( Kendinize tam bir sessizlik içinde bakın, kendinizi tanımlamayın/tarif etmeyin. )
( Sessiz ve sakin kalın. )
( Gerçeğe varmış olan kişiler çok sessizlerdir. )
( İlim, hâle inkılâp edince ses çıkmaz. )
( Sadece aslî olanda sükûn ve huzur vardır. )
( Sessizlik bir kez idrak edildiğinde, o, değişebilir olanı derin biçimde etkiler, kendi etkilenmeden kalarak. )
( Sessizlik hakkındaki tüm konuşmalar, gürültüden ibarettir. )
( YAZIT
Gürültü patırtının ortasında sükûnetle dolaş; sessizliğin içinde, huzur bulunduğunu unutma! Başka türlü davranmak, açıkça gerekmedikçe, herkesle dost olmaya çalış. Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık, unutmak olsun. Bağışla ve unut! Fakat kimseye teslim olma! İçten ol; telâşsız, kısa ve açık seçik konuş. Başkalarına da kulak ver. Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları; çünkü, dünyada, herkesin bir öyküsü vardır.
Yalnız planlarının değil, başarılarının da tadını çıkarmaya çalış. İşinle ne kadar küçük olursa olsun ilgilen; yaşamdaki dayanağın odur. Seveceğin bir iş seçersen, yaşamında bir an bile çalışmış ve yorulmuş olmazsın. İşini öyle seveceksin ki, başarıların, gövdeni ve yüreğini güçlendirirken, verdiklerinle de yepyeni yaşamlar başlatmış olacaksın.
Olduğun gibi görün ve göründüğün gibi ol. Sevmediğin zaman sever gibi yapma. Çevrene, önerilerde bulun fakat hükmetme. Kişileri yargılarsan, onları sevmeye zamanın kalmaz. Ve unutma ki, insanlığın, yüzyıllardır öğrendikleri, sonsuz uzunlukta bir kumsaldaki tek bir kum taneciğinden daha fazla değildir.
Aşka burun kıvırma sakın; o, çöl ortasındaki yemyeşil bir bahçedir. O bahçeye uygun bir bahçıvan olmak için her bitkinin sürekli bakıma gereksinimi olduğunu unutma.
Kaybetmeyi, ahlâksız kazanca yeğle. İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azâbı, yaşam boyu sürer. Bazı idealler, o kadar değerlidir ki, o yolda yenilmen bile zafer sayılır. Bu dünyada bırakacağın en büyük miras, dürüstlüktür.
Yılların geçmesine öfkelenme; gençliğe yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe. Yapamayacağın şeylerin, yapabileceklerini engellemesine izin verme.
Rüzgârın yönünü değiştiremediğin zaman, yelkenlerini, rüzgâra göre ayarla. Çünkü dünya, karşılaştığın fırtınalarla değil gemiyi, limana getirip getiremediğinle ilgilenir. Ara sıra isyana yönelecek olsan da anımsa ki, evreni yargılamak olanaksızdır. Ondan dolayı, kavgalarını sürdürürken bile kendinle barış içinde ol.
Anımsar mısın doğduğun zamanları: Sen ağlarken, herkes, sevinçle gülüşüyordu. Öyle bir yaşam geçir ki, herkes ağlasın öldüğünde, sen mutlulukla gülümse. :) Sabırlı, sevecen, erdemli ol. Önünde sonunda, tüm servetin, sensin. Görmeye çalış ki, tüm pisliğine ve kalleşliğine karşın, dünya, yine de kişinin biricik güzel mekânıdır.
Eski Bir Tapınak Yazıtı (Xsenius İ.Ö. IX. yy.) )
( HÂMÛŞÂN[Fars.]: Sessizler, susmuşlar. | Mevlevî mezarlıkları. )
( SAVT ile/ve/değil/yerine SAMT )
( [not] SOUND vs./and/but QUITENESS
QUITENESS instead of SOUND
Silence is the main factor.
Wisdom in Silence, Kingdom in Behaviour.
Silence and peace - this is the way beyond.
In peace and silence, you grow.
In peace and silence the skin of the 'I' dissolves and the inner and the outer become one.
What helps is silence.
No particular thought can be mind's natural state, only silence.
Your hope lies in keeping silent in your mind and quiet in your heart.
To go beyond, you must consent to silence.
ALL I/WE NEED IS SILENCE!
Look at yourself in total silence, do not describe yourself.
Keep quiet.
Realised people are very quiet.
There is peace only in the essential.
Once you are quiet, things will begin to happen spontaneously and quite naturally without any interference on your part.
All talk about silence is mere noise. )
( SABDA ile/ve/değil/yerine ... )
- SESİ YÜKSEK OLMAK/OLAN ile/değil SÖZÜ YÜKSEK OLMAK/OLAN
- SESİMİZİ YÜKSELTMEK ile/değil/yerine/>< SÖZÜMÜZÜ YÜKSELTMEK
- SESİN:
YERİ ile/ve/<> UZAKLIĞI
( Kişiler, 0.00003 saniye gibi çok kısa bir zaman farkını algılayabilir. Ses dalgası, önce sesin kaynağı yönünde olan kulağa ve kısa bir zaman sonra da öbür kulağa ulaşır. Aradaki zaman farkı, sesin kaynağının hangi yönde algılanacağını belirler. )
( SOUND'S: PLACE vs./and/<> DISTANCE )
- YÜKSELTMEK:
SESİNİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SÖZÜNÜ
- SESLİ DÜŞÜNME ile/<>/ne yazık ki SÖYLENME
- SESSİZ ADÂLET ile/ve SESLİ ADÂLET
( Para. İLE/VE Yöneticiler. )
( QUIET JUSTICE vs./and VOICED JUSTICE
Money. WITH/AND Directors. )
- SESSİZ/LİK ile/ve DİNGİN/LİK
( QUIETNESS vs./and INERTIA )
- SESSİZLİK ile/ve YALNIZLIK
( Bazıları için ve/ya da bazı dönemler, sessizlik en büyük ses, yalnızlık en içten dosttur. )
- SEV!:
AŞINI ve İŞİNİ ve EŞİNİ
- SEV ile/ve SEVMİYORSA
( Zor ise. İLE/VE Zorlama!
[Zor ise sev, sevmiyorsa zorlama!] )
- SEVDÂ ile SEVGİ
( PASSION vs. LOVE )
- SEVDİĞİMİZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SEVEBİLECEĞİMİZ
- SEVDİĞİMİZ İŞİ YAPANA KADAR ve/||/<> SEVDİĞİMİZ YERDE OLANA KADAR
( Yaptığımız işi sevelim! VE/||/<> Olduğumuz yeri sevelim. )
- SEVDİĞİNİ:
"SÖYLEYEN" ile/ve/değil/||/<>/> GÖSTEREN
- SEVDİKÇE > GÜLER YÜZ/LER :)
- SEVDİKLERİNİZE VERİN!:
KANAT/LAR ve/||/<> KÖK/LER ve/||/<> NEDEN/LER
( Uçmaları için. VE/||/<> Geri dönebilmeleri için. VE/||/<> Yanınızda kalmaları için. )
- SEVECENLİK = ŞEFKÂT = COMPASSION[İng.] = MISÉRICORDE[Fr.] = BARMHERZIGKEIT, MITGEFÜHL[Alm.] = MISERICORDIA[Lat.]
- SEVGİ:
CAN ve/<> HEYECAN
- [SEVGİ] DAHA ÇOK ile/değil AYRI (AYRI)
- SEVGİ:
"İNANMA" değil EDİM
- SEVGİ > İTİDAL ve/||/<>/< ADÂLET
( Kişide/Kişiye. VE/||/<>/< Toplumda. )
- SEVGİ:
İYİLİK ve/||/<> MERHAMET ve/||/<> NEŞE ve/||/<> SAKİNLİK
- SEVGİ/İRFAN:
[KUSURLARI/HATALARI ...]
YOK EDEN değil KABUL EDEN
- SEVGİ-SAYGI ile/ve/değil/||/<>/< SAYGI-SEVGİ
( LOVE-RESPECT vs./and RESPECT-LOVE )
- SEVGİ-SAYGI ile/ve/<> TESLİMİYET
( LOVE-RESPECT vs./and/<> SUBMISSION )
- SEVGİ:
SÖZ/SES ve/||/<> GÖZ ve/||/<> ÖZ
( Sevgi, gözden alınır, gözden verilir.
Sonra da, özden ve özden yaşanır. )
( Kaynağı sende olanı, başkasından bekleme! )
- SEVGİ:
TESELLİ ile/ve/değil/||/<>/>/< TECELLİ
( Sevilince. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>/< Sevince. )
- SEVGİ:
YANLIŞLARI ÖRTMEK İÇİN değil ZORLUKLARI AŞMAK İÇİN
- SEVGİ ve/<> AHLÂK
( Sevgini ahlâka bağla, sevgi seni bulsun! )
- SEVGİ ile/ve/<>/değil ALIŞKANLIK
( LOVE vs./and/<>/değil ADDICTION )
- SEVGİ ve/<> ANLAM
( LOVE and/<> MEANING/SENSE )
- SEVGİ ile/ve/<> ANLAYIŞ
( Anlayış, zihnin çiçek açmasıdır. )
( Anlayış, özgürlüğe götürür. )
( "Anlayış yoluyla özgürleşme" kadim ve basit bir yoldur. )
( Hiçbir çaba ve uğraş, bizi öz var oluşumuza götüremez. Sadece anlayış berraklığı götürebilir. )
( Doğru anlayış tek çaredir, ona istediğiniz adı verin. O en ilk ve en son öğretidir, çünkü o zihnin gerçek doğasıyla meşguldür. )
( Değeri olan hiçbir şey size dıştan gelmez; konuyla ilgili olan ve belirgin olan ancak sizin kendi duygu ve anlayışınızdır. )
( Anlayışta berraklık düzeyleri ve sevgide yoğunluk düzeyleri vardır, fakat onun nimetleri sonsuzdur. )
( Yanlış anlamalarınızı ortaya çıkarın ve onları terk edin, hepsi bu kadar. )
( Understanding leads to freedom. )
( Understanding is the flowering of the mind.
The ancient and simple way of liberation through understanding.
No effort can take you there, only the clarity of understanding.
Right understanding is the only remedy, whatever name you give it. It is the earliest and also the latest, for it deals vs. the mind as it is.
There are levels of clarity in understanding and intensity in love, but its gifts are infinite.
Trace your misunderstandings and abandon them, that is all. )
( LOVE vs./and/<> PARADIGM )
- SEVGİ ile ARAYIŞ
( LOVE vs. SEARCHING/SEEKING )
- SEVGİ ile/ve BAĞIMLILIK
( Neyi çok[gereğinden fazla] seversek, canımızdan olduran odur. )
( LOVE vs./and DEPENDENCE )
- SEVGİ ve/<> BENZETME
( Kişi, sevdiğine benzer (ve/ya da benzetir). )
- SEVGİ ve/<> BİLGİ
( LOVE and/<> KNOWLEDGE )
- SEVGİ ve/||/<>/> BİREŞİM(TEVHÎD)
- SEVGİ ile/ve/değil/< ÇEKİM
( İnsanda. İLE/VE/DEĞİL/< Doğada. )
( Önce akım, sonrası bakım. )
( [not] For human. vs./AND/BUT/< In nature. )
( [not] LOVE vs./and/but/< CONJUGATION )
- SEVGİ ile/ve/<> DAYANIŞMA
( LOVE vs./and/<> SOLIDARITY )
- SEVGİ ile/ve DİKKAT
( LOVE vs./and ATTENTION )
- SEVGİ ve/<> DİL
( Kişi, ancak bu iki kanatla uçar. )
- SEVGİ ile/ve/<> ENERJİ
( Enerji, içtenlik ve ciddiyetten kaynaklanarak akıp gelir. )
( Enerji, tıpkı ateş gibi yıkıcı değil yapıcı olması amacıyla kontrol edilmelidir. )
( İnandığınızı yapın ve yaptığınıza inanın. Başka her şey enerji ve zaman savurganlığıdır. )
( LOVE vs./and/<> ENERGY
Energy flows from earnestness. )
- SEVGİ ile/ve/||/=/<>/>/< FEDÂKÂRLIK
( Hoş gör sen, boş ver sen! Sevgin kazanır! )
- SEVGİ ve/<> GÜLÜMSEME :) ve/<> ADAMLIK ve/<> MUTLULUK
( Gözde. VE/<> Yüzde. VE/<> Özde. VE/<> Azda. )
- SEVGİ ile/ve/<> GÜZELLİK
( Sevdiğinden dolayı güzel bulmak, güzel olduğundan dolayı sevmek. )
- SEVGİ ve/||/<>/> HAK
( Ailede. VE/||/<>/> Toplumda. )
- SEVGİ ile/ve HAL
- SEVGİ ve/||/<> İLETİŞİM
( Kişinin/kişinin, en temel, öncelikli/olmazsa olmaz iki gereksinimi. )
- SEVGİ ile/ve/<> İLİŞKİ
( LOVE vs./and/<> RELATIONSHIP )
- SEVGİ ile/ve/<> İŞBİRLİĞİ
( LOVE vs./and/<> COOPERATION )
- SEVGİ ile/ve/||/<> KAYRA/LÜTÛF/İHSAN
( ... İLE/VE/||/<> Tanrısal. )
- SEVGİ ve KEŞF ve SEZGİ
( LOVE and CONSCIENCE/CONSCIOUS and INTIUTION )
- SEVGİ ile/ve/değil/yerine KOŞULSUZ SEVGİ
( Sevgi, ayırmanın, ayrımların reddidir. )
( Dünyanın eylem durumundaki sevgi olduğunu bir kez anlarsak, ona tamamen farklı bir gözle bakarız. )
( Sevgide, belirli bir düşünce kaynaklı ve/ya da dayanaklı, beklentili bir duygulanım durumu var olabilir fakat koşulsuz sevgide hiçbir düşünce, beklenti olmaksızın, olumlu ya da olumsuz, her koşulda sevmek vardır. )
( KOŞULSUZ SEVGİ, "EĞER"siz, "ÇÜNKÜ"süz, "AMA"sız; "KARŞIN'LI/RAĞMEN"li SEVGİ'dir! )
( Ayırd etme, ayrılık "düşünce ve duygusu" olmadığında, buna SEVGİ diyebiliriz. )
( Eğer, ne bir gövde, ne bir zihin, hatta ne de tanık, fakat bunlardan tümüyle öte olduğumuz düşüncesini sürekli taşırsak, zihnimizin berraklığı artacak, isteklerimiz saflık kazanacak; eylemlerimiz, merhametli ve sevecen olacaktır. Bu iç arınması, bizi başka bir dünyaya, gerçek ve korkusuz sevgi dünyasına götürecektir. )
( Sevgide yabancılar yoktur. )
( Sevgide "bir" bile yoktur, "iki" nasıl olabilsin? )
( Sevgi, yaradılışın önünde gelir. )
( Gerçek ve sevgi, kişinin asıl doğasıdır. Akıl ve gönül, onun paylaşım araçlarıdır. )
( Sevgi, mutluluktan çok, gelişmeyi; bilincin ve var oluşun genişleyip derinleşmesini ister. Bunu her ne engellerse acıya neden olur. Sevgi, acıdan çekinmez. )
( Anlayabiliriz ki bilmek, sevmektir. Sevmek de bilmektir. )
( Kendini ifade etmek, teyit etmek, zorlukları yenmek, sevginin doğasıdır. )
( Sevgi ve sevginin ilham ettiği yapma gücü[irâde] olmadıkça, hiçbir şey yapılamaz. )
( Sevginin doğal sonucu, itaattir. )
( Sever de dinlersek, o da bizi kendine alır. )
( Kişi, sevdiğini omzuna alır da yine de yorulmaz. )
( Sevgi, tutkunluk ve düşkünlük göstermez. Düşkünlük ise sevgi değildir. )
( Sevgi, tembel değildir ve berraklık da yönetir. )
( Aşırı "sevgi", boşlama/ihmal doğurur. )
( Sözleri ve davranışları doğru, erdem ve görüş sahibi kişiyi tüm dünya sever. )
( In love there are no strangers. )
( Love is the refusal to separate, to make distinctions.
Once you have understood that the world is love in action, you will look at it quite differently.
Unconditional love is, unless "IF", "BECAUSE", "BUT".
( If you stay vs. the idea that you are not the body nor the mind, not even their witness, but altogether beyond, your mind will grow in clarity, your desires - in purity, your actions - in charity and that inner distillation will take you to another world, a world of truth and fearless love.
Truth and love are man's real nature and mind and heart are the means of its expression.
More than happiness, love wants growth, the widening and deepening of consciousness and being. Whatever prevents becomes a cause of pain, and love does not shirk from pain.
When the sense of distinction and separation is absent, you may call it love.
To know is to love and to love is to know.
Love does not cling; clinging is not love.
Without love, and will inspired by love, nothing can be done.
It is in the nature of love to express itself, to affirm itself, to overcome difficulties.
Love is not lazy and clarity directs. )
( [not] LOVE vs./and/but UNCONDITIONAL LOVE
UNCONDITIONAL LOVE instead of UNCONDITIONAL LOVE )
- SEVGİ ile/ve/<> KUT/SAL
( LOVE vs./and/<> HOLY )
- SEVGİ ile/ve/değil MİNNET
- SEVGİ ve/> NEŞE
( LOVE and/> JOY )
- SEVGİ ile/ve/<> ÖZDEYİŞ
( Özün özü. İLE/VE/<> Özün sözü. )
- SEVGİ ve/||/<>/>/< ÖZÜNE YOLCULUK
- SEVGİ ve/||/<>/< RIZÂ
- SEVGİ ile/ve/değil/||/<>/< SAYGI
( Zaman. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Mekân. )
( Sevgi, saygıyla devam eder. )
( Mum. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Mumun etrafındaki cam/fanus. )
( Hz. Mûsâ. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Hz. Îsâ. >
[İkisini de birliğe getiren, Hz. Muhammed.] )
( Koşullu[Hak edene, lâyık olan(lar)a]. İLE/VE/<>/< Koşulsuz[Herkese]. )
( Alev. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Fener. )
( Ferâgat ile. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Fedâkârlık ile. )
( [Bağlamına/koşullarına göre ...] Yetebilir/yetmeyebilir. | Yetersiz. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Yeter/yeterli. )
( [en az] %1 olmalı [ve geri kalan her şey] İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< %99 olmalı! )
( [not] LOVE vs./and/but/||/<>/< RESPECT, REVERENCE )
( ... cum/et/||/<>/< VENERATIO )
( ... ile/ve/||/<>/< JING )
- SEVGİ ile/ve/<> SEÇİM/SEÇİCİLİK
( LOVE vs./and/<> SELECTIVENESS )
- SEVGİ ve/<> SEVİNÇ
- SEVGİ ile/ve/<> SEVİ/ŞEFKÂT
( İstenç/irâde dışı. İLE/VE/<> İstençli/irâdeli. )
( Şefkatli ol! Bil ki, karşılaştığın herkes, kolay olmayan bir yaşam mücadelesi veriyor. )
( ŞEFKAT: İmbikten geçirilmiş aşk. )
( ... İLE/VE/<> Kişiyi, içeriden, kurtuluşa erdiren. )
( Sadece şefkat, iyileştiricidir. Çünkü, kişinin içindeki tüm hastalıklar, sevginin eksikliğinden kaynaklanmaktadır. )
( Without will. VS./AND/<> Strong-willed. )
( LOVE vs./and/<> COMPASSION )
- SEVGİ ile/ve/değil/yerine ŞEVK/İŞTİYAK
- SEVGİ ile/ve/||/<> SEZGİ ile/ve/||/<> COŞKU
( LOVE vs./and/<> INTUITION vs./and/<> EXUBERANCE | EBULLIENCE )
- SEVGİ ve/||/<> SIĞINMA
- SEVGİ ile/ve/<> SÖZ
( Sizi sevmesem, size söz söyler miyim? )
( Siz beni sevmeseniz, beni dinler misiniz? )
( LOVE vs./and/<> WORD/SPEECH )
- SEVGİ ve/||/<> SÜCÛD
- SEVGİ ile/ve/<> TAKDİR
( LOVE vs./and/<> TO APPRECIATE )
- SEVGİ >< TAKLİT
( Taklitte, sevgi ahlâkı tecellî etmez. )
- SEVGİ ile TUTKU
( LOVE vs. PASSION )
- SEVGİ ile/ve/<> YAKINLIK
( LOVE vs./and/<> CLOSENESS )
( ... ile/ve/<> APARATVA )
- SEVGİ ve/||/=/<> YARAR/LILIK
( Sevmek, "bir işe yarar mı"?
Tek iş, odur! )
- SEVGİ ile/ve ZORUNLULUK
( LOVE vs./and OBLIGATION )
- SEVGİDE:
"İSPAT" değil İKNÂ
- SEVGİDE:
KOŞULSUZLUK ve/||/<> HESAPSIZLIK ve/||/<>
SÜREKLİLİK ve/||/<> VEREREK BAŞLAMAK(< ALMA DÜŞÜNCESİNİN/BEKLENTİSİNİN OLMAMASI)
- SEVGİ/MUHABBET VE SAYGILI OLMAMAK/SAYGISIZLIK/HÜRMETSİZLİK ile/yerine MUHABBET VE SAYGI/HÜRMET
( Önceki halden daha kötü duruma getirir. İLE/YERİNE Muhabbetsiz saygı, bir yere ulaştırmaz fakat kişiyi de bozmaz. )
- SEVGİNİ PAYLAŞMAK değil SEVGİNİ DIŞLAŞTIRMAK/YANSITMAK
( İçindeki sevgiyi paylaşamazsın fakat karşılığını/yansımasını çeşitli (doğru/uygun) araçlarla/yöntemlerle gösterebilirsin. )
- SEVGİNİN NESNELEŞTİRİLMESİ ve ÖLÜMÜN, YAŞAMDAN ÇIKARILMASI
- SEVİ = AŞK = LOVE[İng.] = AMOUR[Fr.] = LIEBE[Alm.] = AMOR, CARITAS[Lat.] = PHILIA, EROS, AGAPE[Yun.] = AMOR[İsp.]
- SEVİLEN ve SEVİLENİN ARKADAŞLARI/ÇEVRESİ ve SEVİLENİ SEVENLERİ SEVMEK
- SEVİLME İSTEĞİ/BEKLENTİSİ ile/ve/değil/yerine/||/<> SEVMEK
( Hiçbir zaman doymazsın. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<> Ancak, sevdikçe doyarsın. )
- SEVİLMEYEN İŞ ile/yerine SEVİLEN İŞ
( Zor/çetin gelir. İLE/YERİNE Kolay gelir. )
- SEVİNÇ ile/ve/değil/yerine NEDENSİZ SEVİNÇ
- SEVİŞME ile/ve/||/<> ŞEFKAT
- SEVİYE[Ar.] değil/yerine/= DÜZEY
- SEVİYE ile/değil/yerine FREKANS
( [not] LEVEL vs./but FREQUENCY
FREQUENCY instead of LEVEL )
- SEVİYESİZ/KARŞILIKSIZ/TUTARSIZ İDDİA ile/yerine/değil SEVİYELİ İDDİA
( [not] INCONSISTENT ASSERTION vs./but ASSERTION IN OUTSTANDING
ASSERTION IN OUTSTANDING instead of INCONSISTENT ASSERTION )
- SEVİYORUM ile/ve/değil/yerine YEĞLİYORUM / TERCİH EDİYORUM
( [not] "I LOVE" vs./and/but I PREFER
I PREFER instead of "I LOVE" )
- SEVK ile/ve/>/değil/yerine İDRAK
- ŞEVK ve/||/<> ŞEHVET
- SEVMEK:
"ÇİFTLEŞMEK" değil TEKLEŞMEK
- SEVMEK:
ÖZLEMEK ve/||/<>/>/< GÖRÜNCE SEVİNMEK
- SEVMEK:
"SAHİP OLMAK" ile/değil/yerine/< DEĞER VERMEK
- SEVMEK:
SIRADIŞI ŞEYLER YAPMAK değil SIRADAN ŞEYLERİ, ÖZENLE YAPMAK
- SEVMEK ve/> BENZEMEK/BENZEŞMEK
( TO LOVE and RESEMBLE/RESEMBLANCE )
- SEVMEK ile/ve/+/||/<>/>/< (DAHA ÇOK) SEVMEYİ İSTEMEK/YEĞLEMEK
- SEVMEK ile/ve/<> DEĞER VERMEK
( TO LOVE vs./and/<> TO APPRECIATE )
- SEVMEK ile/ve/=/||/<>/>/< DEĞERLENDİRMEK
- SEVMEK ve/<> GÖZE ALMAK
- SEVMEK ve/=/||/<>/< GÜVENMEK
( Sevmek, güvenmektir. )
- SEVMEK ile/ve HUY
( TO LOVE vs./and HABIT )
- SEVMEK ile/değil/yerine İSTEKLİ SEVMEK
( Sevmek, ihtiyârî değildir! )
( [not] TO LOVE vs./but TO LOVE IN PATIENCE
TO LOVE IN PATIENCE instead of TO LOVE )
- SEVMEK ile/ve KORUMAK
( TO LOVE vs./and PROTECTION )
- SEVMEK ile/ve/değil ÖNEMSEMEK
( [not] TO LOVE vs./and/but TO CONSIDER
TO CONSIDER instead of TO LOVE )
- SEVMEK ile/ve/<> ONUNLA/ONUN İÇİN SEVİNMEK
- SEVMEK ve/> ÖZENMEK
( TO LOVE and/> TO TAKE PAINS )
- SEVMEK ve/<>/= ÖZLEMEK
( TO LOVE and/>/= TO MISS )
- SEVMEK ve/||/<>/> SEVDİRMEK ve/||/<>/> SEVİNDİRMEK
- SEVMEK ve/||/<>/>/< SEVİLMEK
( Bir şey. VE/||/<>/>/< Çok şey. )
( Cesaret verir. VE/||/<>/>/< Güç verir. )
( Kimseye, kendinizi sevdirmeye kalkmayın! Yapılması gereken tek şey, kendinizi sevilmeye bırakmaktır. )
( TO LOVE and/||/<>/>/< TO BE LOVED )
- SEVMEK ve/<>/|| TANIMAK
- SEVMEMEK ile/değil/yerine/>< SEVMEK
( Ölmek. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< ("Istırap") Yaşamak. )
- SEVMEMEK ve/<>/|| TANIMAMAK
- SEVR "ANTLAŞMASI" değil/yerine LOZAN ANTLAŞMASI
( 1920 değil/yerine 1923 )
( )
- ŞEY:
CİSİM ANLAMINDA ile/ve VAR ANLAMINDA
( THING: MEANING IN SUBSTANCE vs./and MEANING IN EXISTS )
- ŞEY/EŞYA[çoğ.] ile/ve "DIŞ DÜNYA"
- ŞEY ile/ve NESNE
( ... İLE/VE Bükülmüş zaman ve mekân, uzayın yoğunlaşması. )
( THING vs. OBJECT )
- ŞEY ile/değil/yerine VESİLE
- ŞEY ile/ve/+ YÖNELİM
( THING vs./and/+ TENDENCY )
- ŞEY'İN/BİLGİNİN/(B)İLİMİN/KİŞİNİN:
KENDİ ile/ve ZAMANI, MEKÂNI ve KOŞULLARI
( Kavram. İLE/VE Matematik geometri, aritmetik. [Hareketi de katarsak bilim olur.] )
- ŞEY/LER ile/ve/değil/yerine/||/<> AN/LAR
( [not] THING/S vs./and/but/||/<> MOMENT/S
MOMENT/S instead of THING/S )
- ŞEYLERİ:
HAYAL ETTİĞİMİZ GİBİ GÖRMEK yerine (ONLARI) OLDUKLARI GİBİ GÖRMEK
( Hayal ettiklerinizin varlığını reddetmeniz daha akıllıca olurdu. )
( Eğer kendinizi her zaman sınamazsanız, gerçek ile hayali ayırt edemezsiniz. )
( Sizi kendinize karşı kör eden, sizin davranışlarınızdır. )
( Düşüncelerinizi ve duygularınızı, sözlerinizi ve eylemlerinizi yakından izlemedikçe ve nedenini ve nasılını bilmeden sizde meydana gelen değişimlere hayretle bakmadıkça, gerçeğe vardığınızı nasıl söyleyebileceksiniz? )
( Düşünülüp hayal edilebilen hiçbir şeyin kendiniz olamayacağını bir kez anladığınızda, imgelemelerinizden kurtulmuş olursunuz. )
( You would be wiser to deny the existence of what you imagine.
If you do not test yourself all the time, you will not be able to distinguish between reality and fancy.
It is your behaviour that blinds you to yourself.
How do you know that you have realised unless you watch your thoughts and feelings, words and actions and wonder at the changes occurring in you without your knowing why and how?
Once you have understood that nothing perceivable, or conceivable can be yourself, you are free of your imaginations. )
( THE THINGS: TO SEE WHAT EVER THEY ARE, AS BEING instead of TO SEE HOW YOU IMAGINE/DREAM )
- ŞEY/LİK ile/ve/+ ŞEY ile/ve/+ ŞEY
( THE THING/NESS vs./and THE THING + THE THING )
- SEZGİ/SEZGİSELLİK ile/ve/değil/<> BÜTÜNLÜK/BÜTÜNSELLİK
- SEZGİ ile/ve APAÇIK GÖRMEK
( INTUITION vs./and TO SEE OBVIOUS )
- SEZGİ ile/ve/değil SEZİNLEME
- SEZGİ ile/ve YORUM
( INTUITION vs./and INTERPRETATION )
- SEZGİ ile/ve/<> ZEKÂ
( TAHADDÜS[< HADS/HUDÛS] ile ... )
( INTUITION vs./and/<> INTELLIGENCE )
- SEZGİYİ HAREKETE GEÇİRMEK ile/ve SEZGİYİ OLGUNLAŞTIRMAK
( ACTING THE INTUITION vs. RIPENING THE INTUITION )
- SICAK >< SOĞUK["SOUK" değil!] | ile/ve/||/<>/> ILIK
( ... ve/||/<>/+ ... ve/||/<>/> Hem ortak, hem de sonuç. )
( | HOT >< COLD | vs./and/||/<>/> WARM )
- SIÇRAMA ile/ve OLASILIK
- ŞİDDETLİ UYARI ile/ve GERÇEK/LİK
( "STRONG" WARNING vs./and REAL/ITY )
- SIFAT ile/ve KAYIT
( CAPACITY vs./and ENTRY/RECORD )
- SIFAT ile NİTELİK
( CAPACITY vs. QUALITY )
- SIFAT-I NOKSAN ile/değil/yerine/||/<>/>< SIFAT-I KEMÂL
( Bilgisizlik/cehalet. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>< Bilgililik/bilgelik. )
( Cehl. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>< İlim. )
- SIFIR ile/ve/değil/yerine/||/<> SINIR
itibarı ile 9.273 başlık/FaRk ile birlikte,
9.273 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(30/38)