
Öncelikli FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 9.273 başlık/FaRk ile birlikte,
9.273 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(26/38)
- ...NIN GERÇEKLEŞMESİ ile/değil ... NIN YAŞANMASI
- ...'NIN KENDİ ile ...'NIN NEDENİ
( Nedenler sayısızdır, tek neden fikri bir yanılsamadır. )
( Her bir şeyin sayısız nedeni vardır. )
( Sizi güldüren ya da ağlatan bir mektup alırsınız, bunun nedeni olan postacı değildir. )
( For everything there are innumerable causes. )
( Causes are numberless; the idea of a sole cause is an illusion.
You get a letter that makes you laugh or cry. It is not the postman who does it. )
( THE SELF OF ... vs. THE REASON OF ... )
- ...NIN NEDENİ ile/ve/değil/yerine ...NIN İLİŞKİSİ
- ...'NIN:
"ONURU" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< OLURU
- ...NIN SÜRECİ ile/ve ...NIN SÜRECİ
( PROCESS OF ... vs./and PROCESS OF ... )
- NİSPET ile GÖRE
( RATIO vs. ACCORDING TO )
- NİSPET ile GÖRELİLİK/İZÂFET
( Bir değişkenin bir sabite oranı. İLE İki değişkenin birbirine bağlı oranı. )
( Birinin değişkenliğinde. İLE İkisinin de değişkenliğinde. )
( RATIO vs. RELATIVITY )
- NİSPET ile ÎTİBAR
( RATIO vs. CONSIDERATION )
- NİSPET ile KIYAS
( Hind felsefesindeki temel kavram RTA, Yol (Rota, route, road) anlamına gelmektedir. Ratio'nun kaynağı olan Ratis ise, Lâtince'de, bağ çubuklarını boylarına göre düzlemektir, denk etmektir. Eski Yunan'da, muntazam dizilmiş kolye anlamında, "cosmos", düzenli evren ("Cosmos") ile, akıl, dil, "Logos (uyumlu dil ve Akıl)", "Nomos", "Ethos" [yüce değerlere yönelme] arasındaki eşdeğerlik demektir. Japonların "Kannagara no michi"si, Arapların "Şeria"sı da aynı, doğru yol, anlamındadır. )
( RATIO vs. TO COMPARE )
- NİTELEME ile/ve KAYITLANDIRMA
- NİTELİK:
OLUMLU ve/||/<> OLUMSUZ ve/||/<> SONSUZ
- NİTELİK ile/ve ANLAM
( vs./and/||/<> MEANING )
- NİTELİK ile AYIRT EDİCİ NİTELİK
( QUALITY vs. TRAIT )
- NİTELİK ile/ve DENGE
( QUALITY vs./and BALANCE )
- NİTELİK ile/ve DERİNLİK
( QUALITY vs./and DEPTH )
- NİTELİK ile/ve DOZ
( QUALITY vs./ve DOSE )
- NİTELİK ve/<>/> FELSEFE
( QUALITY/ATTRIBUTE and/<>/> PHILOSOPHY )
- NİTELİK ile/ve GEÇERLİLİK
( QUALITY vs./and VALIDITY )
- NİTELİK ile/ve İKİLİ NİTELİK
( QUALITY vs. COUPLE/DOUBLE QUALITY )
- NİTELİK ile KAPASİTE
( QUALITY vs. CAPACITY )
- NİTELİK ile/ve/değil KENDİLİK
( Sıfat. İLE/VE/DEĞİL Ad. )
( Siz, sadece kendinizsinizdir. )
( Adjective. VS./AND Name. )
( [not] QUALITY vs./and/but SELF )
- NİTELİK = KEYFİYET = QUALITY[İng.] = QUALITÉ[Fr.] = QUALITÄT, BESCHAFFENHEIT[Alm.] = QUALITAS[Lat.] = POIOTES[Yun.] = CALIDAD[İsp.]
- NİTELİK ile/ve KUDRET
( QUALITY vs./and CAPABLE )
- NİTELİK NİCELİK
( QUALITY
QUANTITY )
- NİCELİK ile/ve/||/<>/> NİTELİK ile/ve/||/<>/> ÖLÇÜ
( Bölünebilir olan. İLE/VE/||/<>/> Bölünemez olan. İLE/VE/||/<>/> ... )
( "Kaç?" sorusunun yanıtıdır. İLE/VE/||/<>/> "Nasıl?"[Ne asıl? < KEYFE] sorusunun yanıtıdır. İLE/VE/||/<>/> ... )
( Nicelik olmadan, nitelik olmaz! Nitelik olmadan da nicelik! )
( Altın, altınlık niceliğinde, altınlık niteliklerini barındırır. )
( QUANTITY vs./and/||/<>/> QUALITY vs./and/||/<>/> MODERATION )
( ... ile/ve/||/<>/> GUNA ile/ve/||/<>/> ... )
( KEMMİYET ile/ve/||/<>/> KEYFİYET ile/ve/||/<>/> MİYAR )
- NİTELİK ile ÖZELLİK
( QUALITY vs. FEATURE )
- NİTELİK ile SINIR
( QUALITY vs. BOUNDARY )
( ... ile JIANGJIE )
- NİTELİK ile SIRADÜZEN
( QUALITY vs. HIERARCHY )
- NİTELİK/LER ile/ve BOYUT
( QUALITY vs./and DIMENSION )
- Nitelikli soru sorabilmek için DİNLE!!!
- Nitelikli soru sorabilmek için SUS!!!
- Nitelikli soru sorarak KONUŞ!!!
- NİTELİKLİ/KAPSAMLI YANIT ve/||/<>/>/< NİTELİKLİ SORU
- NİTELİKLİ YAŞAM İÇİN ...:
YARISI ile/ve/||/<> 2 KATI ile/ve/||/<> 3 KATI :) :) :) ile/ve/||/<> SINIRSIZ ve KOŞULSUZ
( Yemeğin. İLE/VE/||/<> Yürüyüş. İLE/VE/||/<> Gülüş. :) İLE/VE/||/<> Saygı ve Sevgi. )
- NİTELİKLİ ile NİTELİKSEL
- NİTELİKLİ ile/ve/<>/değil SEÇKİN
( [not] QUALIFIED vs./and/<>/but DISTINGUISHED )
- NİYE KONUŞUYORUZ? değil NEYİ KONUŞUYORUZ?
( Konuşmak/konuşabilmek esas ve önceliklidir. Bazı şeyler gerçekleşmeden, olumsuzlukları ve yetersizliklerin yaşanmasına fırsat vermemek üzere, konuşabilmek, doğadaki en güçlü ve olanaklı yetimizdir. Konuşmanın, "niye"si, "gereksizliği" vs. olmaz! )
- NİYET BOZUKLUĞU ile/değil NİYET EKSİKLİĞİ
( [not] HAVE AN EVIL INTENTION vs./but LACK OF INTENTION )
- NİYET DİLLERİ ile/ve/<> GERÇEK DİLLER
( Amaca bağlandıkları zaman anlam oluşur. İLE/VE/<> Anlam, doğrudan üzerinde/içinde aranır/bulunur. )
( Arâmî, Âsır, Keldânî, Süryânî, İbrânî ve giderek Arâbî dillerin yapısı "niyet dili"dir. Bu kavram "niyete bağlı", "anlam/mânâ dili" niteliğini taşımaktadır. Niyet dillerinde yazı dili yalnızca ünsüzlerle kurulur ve okunurken ünlendirilir. Yunanca Hermes olarak kodlandırılmış olan sözcük aslen "HRM" olarak kodlanmakta ve "Hiram" diye ünlendirildiğinde "Nurlanmış" anlamına gelmektedir. )
( INTENTIONAL LANGUAGES vs./and/<> CORRECT LANGUAGES )
- NİYET ile ...
( NİYET, MERAM | FİİL VE HAREKET | DÜNYA LEZZETLERİNİ TERK EDEREK İBADETLE ALLAH'A YÖNELMEK )
- NİYET ve/<>/= ABDEST
- NİYET ve/> ÂKIBET
- NİYET ile/ve AKLINDA TUTMAK
( INTENTION vs./and TO KEEP IN MIND )
- NİYET ile/ve AMEL
( Niyet, kalbin ubudiyeti. İLE Amel, azaların/uzuvların ubudiyeti. )
( Önce Niyet, sonra Amel. )
( Niyet hayır, akıbet hayır. )
( Niyet bâtın, amel zâhirdir. )
( Müminin niyeti amelinden üstündür. )
( NİYET: Âdet ile ibâdeti ayıran şey. )
- NİYET ile/ve/<> BAŞARI/MUVAFFAKİYET
( Kendinden/senden. İLE/VE/<> Oradan. )
( INTENTION vs./and/<> SUCCESS )
- NİYET ile/ve CİDDİYET
( INTENTION vs./and SERIOUSNESS )
- NİYET ile/ve EĞİLİM
( INTENTION vs./and TENDENCY )
- NİYET ile/ve/<>/>/< EYLEM
( Niyet, eylemden önceliklidir. )
( Eylem, içtenliğin kanıtıdır. )
( Eylem, gerçeğin mihenk taşıdır. )
( Berraklık ve sevecenlik eylemdir. )
( Eylem konusunda tasa çekmeyin, aklınıza ve gönlünüze özen gösterin. )
( Gerçeği bulmak için günlük hayatınızın en küçük eylemlerinde gerçek olmalısınız. )
( Gerçek, samimi eylemin meyvesidir. )
( Kalbi değiştiren eylemdir. )
( Sağlam bir anlayışa sahip bir kişi, eylemden sakınmaz. )
( İmgenin ardında ve ötesinde olan idrak ve eylem gücüsünüz. )
( Eylem, gizli, bilinmeyen, bilinemez olandır. Sadece onun meyvesini bilebilirsiniz. )
( Hiç kimse, bir başkası adına eylemde bulunamaz. )
( Vazgeçme! Üşenme! Erteleme! )
( Nobody can act for another. )
( Do not give up! Do not dilatory! Do not delay! )
( Action is a proof of earnestness.
Action is the touchstone of reality.
Clarity and charity is action.
You need not worry about action, look after your mind and heart.
Action is hidden, unknown, unknowable. You can only know the fruit.
A man of steady understanding will not refrain from action. )
( INTENTION vs./and/<>/>/< ACTION )
- NİYET ile/ve EYLEM
( Eylem, içtenliğin kanıtıdır. )
( INTENTION vs./and ACTION )
- NİYET EYLEM
- NİYET ve/||/<> GAYRET ve/||/<> DİRÂYET[YETENEK]
- NİYET ile GELİŞİGÜZEL/LİK, GÖRELİ/LİK
- NİYET ile/ve/<> GEREKSİNİM
( INTENTION vs./and/<> NEED )
- NİYET ve/> GİRİŞİM
- NİYET ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HEDEF
- NİYET +/=/> İDRAK +/=/> İLİM
- NİYET ve/>/< İDRAK ve/>/< İMAN
- NİYET ve/< İDRAK ve/< İMAN
- NİYET ile/ve İRÂDE
( INTENTION vs./and WILLPOWER )
- NİYET ile/ve İRÂDE
( Kişi, Ahsen-i Takvim'dir, iradesi elindedir. İsterse yakasını bu âlemden kurtarır, isterse içine düşer. )
- NİYET ve İSTEK/TALEP
- NİYET ve/||/<>/> KARAR ve/||/<>/> UYGULAMA
( INTENTION and/||/<>/> DECISION and/||/<>/> APPLICATION )
- NİYET ile KASIT/AMD
( INTENTION vs. PURPOSE )
- NİYET ile KASTETMEK
- NİYET ile/ve KIBLE
- NİYET ile/ve KIBLE
- NİYET ve/||/<>/< MECÂL
- NİYET ve/||/<> NAZAR ve/||/<> MÂNÂ-İ HARF ve/||/<> MÂNÂ-İ İSİM
- NİYET ve/<> NAZAR(BAKIŞ AÇISI)
( INTENTION and/<> PARADIGM )
- NİYET ve/<> TERCİH
- NİYET ile/ve ÜSLÛB
- NİYET ile/ve/değil YAKLAŞIM
( [not] INTENTION vs./and/but APPROACH )
- NİYET ile/ve YÖN
( INTENTION vs./and DIRECTION )
- NİYET ile/ve YÖNELİM
( INTENTION vs./and TO TEND )
- NİYET YÖNELİM
- NİYET ile/ve/<> YÖNELİM/EĞİLİM/MEYL
- NİYET ile/ve YÖNELİŞ
- NİYET ile/ve/<> YÖNTEM
- NİYETİN BEDELİ ile BİLGİSİZLİĞİN BEDELİ
( EQUIVALENT OF INTENTION vs. EQUIVALENT OF IGNORANCE )
- NİYET/Lİ/LİK ile/ve EREK/Lİ/LİK / AMAÇ/LI/LIK
( Akıllı kişi, amacı niyette görür. )
( Niyet, amacı gösterir. )
( Niyet hayır, âkıbet hayır. )
( INTENTION vs./and AIM/PURPOSE/GOAL )
( MEYELÂN ile/ve GÂYE )
- NİYETSİZLİK ile/değil/yerine AKSAKLIK
- NİYETSİZ/LİK ile/ve TERBİYESİZ/LİK
- KUŞKU:
NİYETTE ile/ve/||/<> AMAÇTA
( Yola çıkarmaz. İLE/VE/||/<> Yol aldırtmaz. )
- NİYET'TE:
SAMİMİYET, İÇTENLİK, YAKINLIK
ve
TUTUM'DA:
RESMİYET, MESAFE, CİDDİYET
( SINCERELY, SINCERITY, NEARNESS :ON INTENTION and SOLEMNITY, DISTANCE, SERIOUSNESS :ON ATTITUDE )
- NİZÂM ile/ve/||/<> İNTİZÂM
( Düzen. İLE/VE/||/<> Düzenli olma, düzenlilik. )
- NOEIN ESTIN EINAI!:
( DÜŞÜNCE ve/||/<>/= OLMAK )
- NOKTA ve/||/<>/>/< BİR(LİK)
- NOKTA ile/ve/||/<>/> ÇİZGİ ile/ve/||/<>/> ÜÇGEN ile/ve/||/<>/> PİRAMİT
( Tek nokta. İLE/VE/||/<>/> İki nokta. İLE/VE/||/<>/> Üç nokta. İLE/VE/||/<>/> Dört nokta. )
- NOKTA ile/ve SONSUZ/LUK
( NOKTANIN SONSUZLUĞU )
( POINT vs./and ETERNITY )
- NOKTA ile/ve SÜREKLİ NOKTA
( COMMON FIELD vs./and CONTINUAL POINT )
- NOKTALAMA ile/ve/||/<> HAREKE
( Latin abecesinde. İLE/VE/||/<> Arap abecesinde. )
( İnsanlık, bir gün...
(,) Virgülü kaybetti:
Söyledikleri, birbirine karıştı.
(.) Noktayı kaybetti:
Düşünceleri, uzayıp gitti. Ayıramadı onları.
(!) Ünlem işaretini kaybetti bir gün de:
Sevincini, öfkesini, tüm duygularını kaybetti.
(?) Soru işaretini kaybetti bir başka gün:
Soru sormayı unuttu.
Her şeyi olduğu gibi kabul eder oldu.
(:) İki noktayı kaybetti başka bir gün:
Hiçbir açıklama yapamadı.
Yaşamının sonuna geldiğinde...
Elinde sadece (") tırnak işareti kalmıştı...
“İçinde de başkalarının düşünceleri vardı yalnızca."
Alex Kanevsky )
- NORMAL ile ALIŞILMIŞ
( Alışılmış olana tutunduğunuz sürece keşif gerçekleşemez. )
( NORMAL vs. USUAL/ORDINARY )
- NORMAL ile/ve/değil OLAĞAN
( [not] NORMAL vs./and/but USUAL/POSSIBLE )
- NORMAL ile ORTALAMA
- NORMAL ile STANDART
( Bilge bir kişi, günün havasına göre değil, kendi standartlarına göre davranmalıdır. )
( NORMAL vs. STANDARD )
( ... ile GANG )
- NORMAL ile YAYGIN
( NORMAL vs. COMMON )
- NOSYON[Fr./İng. < NOTION] değil/yerine/= KAVRAM
( Bir şey üzerindeki gerekli bilgi, kavram. )
- NÜANS ile ...
( Resim sanatındaki renk derecesi. )
- NÜANS ile FARK
- NUR ve/||/<> HİDÂYET(KILAVUZLAMA)
( Tevrat'ta. / İncil'de. / Kur'ân-ı Kerîm'de. / Kişide. )
( PHILO ve/||/<> SOPHOS )
- O OLMAK ile/ve/değil/yerine KENDİN OLARAK, O OLMAK
( [not] BEING THAT LIKE vs./and/but BEING THAT BY SELF
BEING THAT BY SELF instead of BEING THAT LIKE )
- O SIRALAR ile O DÖNEMLER
- O ve O
( THAT and THAT )
- ÖBÜR/ÖTEKİ DİLLER ile/ve/<>/değil/yerine TÜRKÇE
( [not] OTHER LANGUAGES vs./and/<>/but TURKISH )
- ODAK ile TEMEL
( FOCAL POINT vs. BASE )
- ODAKLANMA ile/ve ADANMA
( FOCUSING vs./and TO BE DEVOTED )
- ODAK/LANMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖNCELİK/LENDİRME
- ODAK(LANMAK İÇİN):
OKU ile/ve/||/<>/> DÜŞÜN ile/ve/||/<>/> ANLA ile/ve/||/<>/> KONUŞ
- ODAKLANMAK ile/ve KOŞULLANMAK
( FOCUSING vs./and CONDITIONING )
- ÖDEV AHLÂKI ile/ve FERÂGAT AHLÂKI ile/ve USTA AHLÂKI
( MORALS OF DUTY vs./and MORALS OF ABNEGATION vs./and MORALS OF MASTER )
- ÖDEV ile/değil/yerine ERDEM
( "Yükleme." İLE/DEĞİL/YERİNE "Yüklenme." )
- ÖDÜN VERMEK ile/değil/yerine ÖNCELİK YÖNETİMİ
- ÖFKE ile/değil/yerine/>< GÜLÜMSEME :)
( Öfkenin uzaklaştırdığını, gülücükler geri getiremez. )
- ÖFKE ile/<> SUSMA/SÜKÛT
( Kızmış olduğunun göstergesidir. İLE/<> Kırılmış olduğunun göstergesidir. )
- [ne yazık ki]
ÖFKE ile/ve/||/>/<>/>< ZARAR
( Öfkeyle kalkan, zararla oturur. )
- ÖGE(UNSUR) ile MUTLAK
( Daha altına inilemeyen. İLE ... )
( ELEMENT vs. ABSOLUTE )
- ÖĞE ile PARÇA
( ELEMENT vs. PART )
- ÖĞRENİLECEK OLAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TERK EDİLECEK OLAN
- ÖĞRENİLEMEZ ile/ve ANLAŞILAMAZ
( NOT ABLE TO LEARN vs./and NOT ABLE TO UNDERSTAND )
- ÖĞRENİLEN ÖZGÜRLÜK ile/değil/yerine ÖZGÜRLÜK
( [not] LEARNED FREEDOM vs./but FREEDOM
FREEDOM instead of LEARNED FREEDOM )
- ÖĞRENİLEREK ile/ve/değil SORGULANARAK
- [ÖĞRENİYORUZ/ANLIYORUZ]
OKUDUĞUMUZU ile/ve/<> DUYDUĞUMUZU ile/ve/<>
GÖRDÜĞÜMÜZÜ ile/ve/<>
HEM DUYUP, HEM GÖRDÜĞÜMÜZÜ ile/ve/<>
TARTIŞTIĞIMIZI ile/ve/<> DENEYİMLEDİĞİMİZİ ile/ve/<>
ANLATTIĞIMIZI/ÖĞRETTİĞİMİZİ
( %10 ile/ve/<> %20 ile/ve/<> %30 ile/ve/<> %50 ile/ve/<> %70 ile/ve/<> %80 ile/ve/<> %95 )
( [WE LEARN, WHAT WE]:
READ vs./and/<> HEAR vs./and/<> SEE vs./and/<> SEE & HEAR vs./and/<> DISCUSS vs./and/<> EXPERIENCE vs./and/<> TEACH )
- ÖĞRENME ile/ve/<>/yerine ANLAMA
( Yapmak, onu bildiğini göstermektir. )
( Bir şeyi iyi anlayın, ulaşmışsınız demektir. )
( Öğrenmek, bildiğini fark etmektir. )
( Tekrarın etkili olabilmesi için anlamlı bir biçimde ve istekle yapılması gerekir. )
( Okuyarak ve/ya da gözlemleyerek ve/ya da deneyimleyerek. İLE/VE/<>/YERİNE Severek. )
( Understand one thing well, and you have arrived. )
( TO LEARN vs./and/<> MEANING
MEANING instead of TO LEARN )
- ÖĞRENME ile/ve/> DÖNÜŞME
( TO LEARN vs./and/> TRANSFORMATION )
- ÖĞRENME ve/<> EKSİKLİK
( Öğrenebilmek için eksiklik -ve de eksikliğinin farkındalığı- gerekir. )
- ÖĞRENME ile/ve/değil/yerine KOŞULLANMA
( DISCIPULUS: ÖĞRENME/LEARNING | DISCIPULA: DÜZEN TAKİBİ/MAINTAINANCE OF ORDER
[not] LEARNING vs./and/but CONDITIONING
CONDITIONING instead of LEARNING )
- ÖĞRENME ile/ve/||/<>/> PAYLAŞMA
- ÖĞRENME ile/ve/değil/<> SÜZME
- ÖĞRENME'DE:
KLASİK ile/ve EDİMSEL ile/ve PEKİŞTİRME ile/ve BİLİŞSEL ile/ve BİLGİSAYAR YARDIMIYLA
- ÖĞRENMEK/ANIMSAMAK ile/ve/değil/yerine YARATMAK
( [not] TO LEARN/REMIND vs./and/but TO CREATE
TO CREATE instead of TO LEARN/REMIND )
- ÖĞRENMEK ile/ve BAĞLANMAK
( TO LEARN vs./and TO BE CONNECTED )
- ÖĞRENMEK ile/ve/> BECERMEK
( TO LEARN vs./and/> TO MANAGE )
- ÖĞRENMEK ile/ve/<> BİLGİ EDİNMEK
( TO LEARN vs./and/<> TO GET INFORMATION )
- ÖĞRENMEK ile BİR KEZ DAHA GÖRMEK
( TO LEARN vs./and TO SEE AGAIN )
- ÖĞRENMEK ile/ve/değil/<> DEĞER KAZANMAK
- ÖĞRENMEK ile/ve EDİNMEK
( TO LEARN vs./and TO GET/ACQUIRE/OBTAIN )
- ÖĞRENMEK ile/ve/<>/> "KALPTE BULMAK"
- ÖĞRENMEK ile/değil/yerine/||/<>/< KAVRAMAK
- ÖĞRENMEK ile/ve/<>/değil/yerine KEŞFETMEK
( [not] TO LEARN vs./and/<>/but TO DISCOVER
TO DISCOVER instead of TO LEARN )
( ... ile/ve/<>/değil/yerine FAXIAN )
- ÖĞRENMEK ile/ve ÖĞRENDİĞİNİ GÖRMEK
( TO LEARN vs./and TO SEE WHAT YOU LEARNED )
- ÖĞRENMEK/ÖĞRENMEMEK ile/ve/ya da "ÇİLESİNİ ÇEKMEK"
- ÖĞRETECEĞİN KADAR ile BİLMEN GEREKTİĞİ KADAR
( Leblebi kadar öğretebilmek için top kadar bilmek gerek. )
( Öğreteceğin kadar bilirsen öğretemezsin. )
( Bilmiyorsan, Öğret! )
( Öğrenmenin tek yolu uygulamadır. )
( Bir günde olmaz ama bir gün[de] olur. )
( Aramakla bulunmaz fakat bulanlar arayanlardır. )
( Arayan aradığı sürece ayrı kaldı çünkü aradığı kendindeydi. )
( AS MUCH AS TO TEACH vs. AS MUCH AS TO KNOW HOW MUCH YOU NEED
The only way to learn is by practice. )
- ÖĞRETEN ile/ve/||/<>/> ÜRETEN
- ÖĞRETİLEMEYEN ile/ve ÖĞÜTLENEMEYEN ile/ve ÖNERİLEMEYEN
( NOT ABLE TO TEACH vs./and NOT ABLE TO ADVICE vs./and NOT ABLE TO ADVISE )
- ÖĞRETİLEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< DAHA FAZLASI
- ÖĞRETİM'İN:
OLUMLU YANLARI ile/ve OLUMSUZ YANLARI
- ÖĞRETMEK ile/ve/değil/yerine AKTARMAK
- ÖĞRETMEK ile/ve/<>/değil/yerine ANLA(T)MAK
( En iyi öğrettiğin şey en çok öğrenmen gereken şeydir. )
( Bir kişiye bilgimin bir bölümünü öğrettiğimde, o kişi, bunun öteki üç bölümünü öğrenemezse, dersimi bir kez daha yinelemem. )
( Hocanın derdi öğretmektir, küstürmek değil! )
( [not] TO TEACH vs./and/<>/but TO EXPLAIN
TO EXPLAIN instead of TO TEACH )
( JIAO ile/değil/yerine ... )
- ÖĞRETMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< DÜŞÜNMELERİNİ SAĞLAMAK
- ÖĞRETMEK ile/ve/<> FARK ETMEK/ETTİRMEK
( Öğretmek, başkalarına senin kadar iyi bildiklerini anımsatmaktır. )
( EACH ONE, TEACH ONE )
( TO TEACH vs./and/<> TO AWARE/TO MAKE SOMEBODY AWARE OF )
- ÖĞRETMEK ile/ve/<>/değil/yerine GÖSTERMEK
( [not] TO TEACH vs./and/<>/but TO SHOW
TO SHOW instead of TO TEACH )
- ÖĞRETMEK ile/ve/değil/yerine KEŞF ETTİRMEK
( [not] TO TEACH vs./and/but TO GET DISCOVER
TO GET DISCOVER instead of TO TEACH )
- ÖĞRETMEK ile/ve/değil/yerine/||/=/<>/< ÖĞRENMEK
( Öğretirken, kendini araya sokmamalı; öğrenirken, "ben varım" dememeli. )
( Öğretirken alçakgönüllülük, öğrenirken o bile değil [tam teslimiyet!(bilgiye tabii! kişiye değil!)]. )
( [öğrenmek] İki kere. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/=/<>/< Bir kere. )
( Ne yazık ki bildiğini kullanmayanların/uygulamayanların, aklını kullanmayanların/kullanmayacakların kapıldığı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/=/<>/< Aklını kullananların/kullanacakların önceliği. )
( TO TEACH and/||/=/<>/< TO LEARN )
- ÖĞRETMENİ OLALIM! ve/||/+/<>/>/< ÖĞRENCİSİ OLALIM!
( Nefsimizin. VE/||/+/<>/>/< Vicdanımızın. )
- ÖĞRETMENİN/HOCANIN SAĞLAYABİLECEKLERİ:
EMNİYETİ SAĞLAMAK ile/ve BAŞLANGIÇTA UYGUN OLAN(LAR)I SUNMAK
- ÖĞÜT VERMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İYİ/DOĞRU ÖRNEK OLMAK/GÖSTERMEK
( Yolu uzun. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yolu kısa. )
( Kolay. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< "Kolay değil". )
- ÖĞÜT ile/ve/değil/yerine/||/<> (İYİ/YETERLİ/NİTELİKLİ) ÖRNEK
( Yolu, uzundur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Yolu, kısa ve etkilidir. )
- ÖĞÜT ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖRNEK
( Yolu/süreci uzundur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yolu/süreci kısa ve etkilidir. )
- ÖKE/DEHÂ ve/||/+/<>/> GÜZELLİK
- OKSİJEN ile/ve/||/<>/ KOKU
( "Oksijeni bilmem ama kokun şart!" )
- OKUL ile/ve/||/<>/>< YAŞAM
( Önce ders verir, sonra dener, sınav yapar. İLE/VE/||/<>/>< Önce sınav yapar, sonra [dene(yimle)terek] ders aldırır. )
- OKUMA:
EKRANDAN ile/değil/yerine KÂĞITTA
( Ekrandan okuma, kâğıt üzerinden okumaya göre %25 daha yavaştır. )
- OKUMA ile/ve/değil HECELEME
( [not] READING vs./and/but SYLLABLING )
- OKUMAK ve/<> BİRARAYA GELMEK/GETİRMEK
( Anlamak için okursun, anlarsan okursun! )
( TO READ and/<> TO BRING TOGETHER )
- OKUMAK ile/ve/değil/||/<>/= DUYURMAK/İLETMEK
- OKUMAK ve/||/<> KONUŞMAK ve/||/<> YAZMAK
( Tamamlar. VE/||/<> Hazırlar. VE/||/<> Olgunlaştırır. )
- OKUMAK! ile/ve/değil/||/<>/> OKUMAK! ile/ve/değil/||/<>/> OKUMAK!
( Duyduğumu unuturum, gördüğümü anımsarım, okuduğumu anlarım. )
( Kurnaz kişiler, okumayı küçümser; basit kişiler, ona hayran olur; akıllı kişiler ise ondan yararlanır. )
( Okumak bir kişiyi doldurur, kişilerle konuşmak hazırlar, yazmak ise olgunlaştırır. )
( Kişi kendini yetiştirmek/terbiye etmek için okumalıdır! [Başkalarına bilgi satmak için değil!] )
( Kitap okumak, sevgilinin fotoğrafına bakmak gibidir. )
(
Büyük buluş! )
( )
( )
( Bir kitabı okurken geçen iki saatin, yaşamımın çoğu yılından daha dolu olduğunu fark edince, bir kişinin yaşamının ürkütücü hiçliğini düşünürüm.
Sabahattin Ali )
( "Okuma Alışkanlığı Üzerine" yazısını okumak için burayı tıklayınız... )
( READING! and READING! and READING! )
- OKUMAK ile/ve/değil/||/<>/< OKUYABİLMEK
- OKUMAYA DEĞER ŞEYLER YAZMAK ve/||/<> YAZILMAYA DEĞER ŞEYLER YAŞA(T)MAK
- OKUNACAKLAR ile/ve/<> KONUŞULACAKLAR
( GOING TO READ vs. GOING TO TALK )
- OKUYAN/YAZAN ile/ve/değil/yerine OKUR-YAZAR
- [ne yazık ki]
OKUYAN ile/ve/||/<> ANLAYAN
( Az. İLE/VE/||/<> Sınırlı/kıt. )
- OLABİLDİĞİNCE ...:
KÜÇÜLTELİM!/AZALTALIM! ve/||/<> ARTIRALIM!
( Lokmalarımızdaki oranı. VE/||/<> Çiğneme sayımızı. )
- OLABİLDİĞİNCE ile/ve "ALABİLDİĞİNCE"
- OLABİLECEKLER ile/ve/||/<>/>/< OLMASI GEREKENLER
- OLABİLİR ile GİBİ
( PROBABLE vs. LIKE )
- OLABİLİR ile OLABİLEN
( POSSIBLE vs. CAN BE )
- OLAGELEN ile/ve/> SÜREGİDEN
( Geçmişten bugüne. [değiştirip değiştirilememesi ayrı bir konu olmak üzere...] İLE/VE/> Geçmiş de (bazen/kısmen/tamamen) içinde olmak üzere, bugün de devam eden ve etmesi olası olan. )
- OL(A)MADIĞIMIZ GİBİ OLMAK/OLMAYA ÇALIŞMAK ile/değil/yerine OLDUĞUMUZ GİBİ OLMAK
- OLAMAZ/OLMAMALI!:
ZEKÂSIZ VE AKILSIZ SEVGİ ile SEZGİSİZ ZEKÂ
( Köleliğe yol açar. İLE Diktatörlüğe yol açar. )
- OLAN/HÂDİS ile/>< SONRADAN OLAN
- OLAN/OLACAK OLAN ile "ŞU/ŞÖYLE OLURSA, ŞU/ŞÖYLE OLUR" DÜŞÜNCESİ
( BEING/WILL BE vs. THE IDEA OF "IF THAT HAPPENS, HAPPENS LIKE THAT" )
- OLAN OLMALIYDI ile/ve OLACAK OLAN OLUR ile/ve (O HALDE) OLAN OLUR
- OLAN ile/ve BU
( BEING vs./and THIS )
- OLAN ile/ve/||/<>/> OLAĞAN
- OLAN ile/ve/<> OLANAKLI OLAN
( Kavram. İLE/VE/<> Simge. )
- OLAN ile/ve/<>/||/hem de ÖLEN ile/ve/<>/||/hem de YANAN ile/ve/<>/||/hem de YENİLEN
( Hiçbirine, çözüm yoktur. )
- OLAN ile/ve/||/<>/>< OL(MA)MASI GEREKEN
- OLAN ile/ve/<> OLMASI GEREKEN
( Akıl ile yönetilerek. İLE/VE/<> Eylem ve katılım ile sağlanan/sağlanır. )
- OLAN <>/>< OLMAYAN
( (olduğu) Kadar. <>/>< (olmadığı) Kader. )
( Yapar/yapıyor. <>/>< Bakar/bakıyor. )
( NOT BEING )
- OLAN ile/ve/||/<> ORAN
( MATTER vs./and/||/<>/and RATIO )
- OLAN ile/ve VARLIK
( BEING vs./and EXISTENCE )
- OLAN ile/ve VAROLAN
- OLAN ile YAPILAN
( BEING vs. DOING/MAKING )
- OLAN ile/ve YAYILIMLI (OLAN)
( BEING vs./and EXTEND )
- ... OLANAĞI ..:
SUNMAK ile/ve/||/<> TANIMAK
- OLANAK/İMKÂN ile/değil/yerine KİŞİ/İNSAN
- OLANAK ile/ve FIRSAT
( Tutum, fırsatı kendine çeker. )
( Attitude attracts opportunity. )
( POSSIBILITY vs./and OPPORTUNITY )
- OLANAK ile OLASILIK
( Durum/koşul belirtir. İLE Belirginliğe/belirsizliğe işaret eder. )
( İMKÂN: Mekân yaratmak. | İki tarafa da nispeti eşit olan. )
( POSSIBILITY vs. PROBABILITY )
( İMKÂN ile İHTİMAL )
- OLANAK ve/<> VAROLAN(MEVCUT)
- OLANAKLAR ve/||/<>/>/< GELİŞME HAKKI
- OLANAKLAR ile/ve/değil/yerine/||/<> OLANAKLILIKLAR
( Parça. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Bütün. )
( Hedef. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Durum. )
- OLANAKLILIK ile/ve/<> GEÇERLİLİK
- OLANAKLILIK ile/ve/<> GERÇEKLİK
- OLANAKLI/LIK ile/ve KENDİ/LİK
( POSSIBLE/POSSIBILITY vs./and SELF )
- OLANAKLILIK ile/ve KENDİNDELİK
- OLANAK/LILIK ile/ve/<> KOLAYLIK
( POSSIBILITY vs./and/<> EASINESS )
- OLANAKLILIK ile/ve UYGUNLUK
( POSSIBILITY vs./and APPROPRIATENESS )
- OLANAKLILIK/OLANAKSIZLIK ile/ve YETERLİLİK/YETERSİZLİK
( POSSIBILITY/IMPOSSIBILITY vs./and SUFFICIENCY/INSUFFICIENCY )
- OLANAKSIZ ile/değil/yerine/>< OLANAKLI
( Olasılıksız. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Olasılıklı. )
( Farkı, kararlılıktadır. )
( MUHAL ile/değil/yerine/>< MÜMKÜN )
- OLANAKSIZ(İMKÂNSIZ) ile/değil/yerine OLANAKSIZ(İMKÂNSIZ) GİBİ BİR ŞEY
( Olanaksızı isterseniz, size kim yardım edebilir? )
( ÖZDEŞLİK İLKESİ | ÇELİŞMEZLİK İLKESİ | ÜÇÜNCÜ OLASININ/ŞIKKIN OLANAKSIZLIĞI )
( If you ask for the impossible, who can help you? )
- OLANAKSIZ/LIK / OLANAKLI/LIK ve/<> KARARLI/LIK
( Aralarındaki tek fark, kararlılık derecesindedir. )
- OLANAKSIZLIK ile/değil İZİN VERMEME
( [not] IMPOSSIBILITY vs./but NOT TO ALLOW )
- OLANAKSIZ/LIK ile/değil/yerine OLANAKLI/LIK
( Aralarındaki tek fark, kararlılık derecesindedir. )
- OLAN/DAN ile/ve OLMAYAN/DAN
( Kâr. İLE/VE Yarar. )
- OLANI BİLMEK ve/||/<>/>/< ORANI BİLMEK
- OLANIN, ZARARI değil/yerine/>< OLMASI GEREKENİN, YARARI
- OLASI (BİR DURUM/SÜREÇ/YANLIŞLIK/KAZA/SONUÇ) ile/ve/değil/yerine OLASI(LIKLI) (BİR DURUM/SÜREÇ/YANLIŞLIK/KAZA/SONUÇ)
- OLASI) BİR OLUMSUZLUĞU/KAYIBI:
"ESAS ALMAK" değil/yerine ...'YI DA ÖNGÖRMEK/DEĞERLENDİRMEK
- OLASILIĞI DÜŞÜNMEYE BAŞLAMAK ile/ve OLASILIĞIN YÜKSEK OLMASI
( TO BEGIN TO THINK ABOUT PROBABILITY vs./and HIGH PROBABILITY )
- OLASILIK ile/ve/değil BULANIK MANTIK
( Bilgisizlikte. İLE/VE/DEĞİL Bilgiye dayalı. )
( [not] PROBABILITY vs./and/but FUZZY LOGIC )
- OLASILIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< DENEYİM
- OLASI/LIK ile/ve/||/<> GÖRELİ/LİK
- OLASILIK ile/ve KUVVE
- OLASILIK ile MİLYONDA BİR OLASILIK
( Ümitsiz. İLE Çok küçük olsa da bir ümit. )
- OLASILIK ile/ve POTANSİYEL
( PROBABILITY vs./and POTENTIAL )
- OLASILIK ile/ve/||/<>/> TEDBİR
- OLASILIK'IN:
ÇOKLUĞU ile/değil ÇEŞİTLİLİĞİ
- OLASILIKLARA "GÜVENMEK" ile/ve/değil/yerine KENDİMİZE GÜVENMEK
( Anımsa ki, her zaman şanslı olmayabilirsin! )
( [not] TO TRUST THE CHANCE vs./and/but TO TRUST THE SELF
TO TRUST THE SELF instead of TO TRUST THE CHANCE
Remind that, you might not lucky every time! )
- OLASILIKLARI DÜŞÜNMEK/HESAPLAMAK ile "ŞOM AĞIZLILIK"
- OLAY ve/<> GELİŞİGÜZEL/LİK
- OLAY ve/||/<>/< KOLAY
( Olay ortaya çıkınca, çözümü de belirsizliğe göre nispeten daha kolay olur. )
- OLAY ile/ve OLGU
( Edebî. İLE/VE Bilimsel. )
( Fizik alanda gerçekleşmiş olup, üzerine herhangi bir eklemenin/yorumlamanın yapılamayacağı kesinlik/"sonuç". İLE/VE Oluş'un potansiyeli, kavramsallığı, sürekliliği, genelleştirilmesi. )
( OLGU: Varoluşu zihne bağlı olmayan. )
( Zorunlulukları gösterilmemiş betimleme. İLE/VE Betimlenen üzerine yönelerek nedenselliklerini sorgulamak. )
( Yaşayan kişi. İLE/VE Ölmüş kişi. )
( İlineksel. İLE/VE Ussal. )
( EVENT vs./and FACT )
( EREIGNIS/VORFALL mit/und TATSACHE )
- OLAY/DURUM ile/ve/||/<> AYRINTI/LAR(I)
- OLAYLAR ile/ve YANSIMALAR
( EVENTS vs./and REFLECTIONS )
- OLAYLAR'DA:
ARDIŞIKLIK ve BENZERLİK
( En büyük ahmaklık, olayı[vak'ayı] duygularla bozmaktır[tahrib etmektir]. )
- ÖLÇEK ile/ve/<> NİTELİK
( vs./and/||/<> ATTRIBUTE )
- ÖLÇEKLER/MİKYÂS[< KIYÂS:
Ölçü aleti, kıyas edecek alet. | Uzunluk ölçeği.] -<
( BAHÂR[Ar.]: Ölçek. )
( * MİKYÂS-I AMEL/ERGOGRAF: Kas gücünü ölçmekte kullanılan âlet.
* MİKYÂS-I AMÛDÎ: İki nokta arasındaki dikey[şâkulî] mesafeyi belirlemeye yarayan âlet.
* MİKYÂS-I GAZ/MANOMETRE: Gaz ölçmekte kullanılan âlet.
* MİKYÂS-I HACM: Hacim ölçüleri.
* MİKYÂS-I HAMZ: Asit ölçmekte kullanılan âlet.
* MİKYÂS-I HİSS: Duyumölçer.
* MİKYÂS-I HURDEBÎNÎ: Mikrometre.
* MİKYÂS-I İNHİNÂ/MEYL: Eğimölçer.
* MİKYÂS-I İRTİFÂ'/ALTIMETRE: Yükseklikölçer.
* MİKYÂS-I KALEVÎ: Alkol derecesini ölçmekte kullanılan âlet.
* MİKYÂS-I KESÂFET/DENSIMETRE: Yoğunlukölçer.
* MİKYÂS-I KLOR: Klorölçer, klorimetre.
* MİKYÂS-I KUVVET: Kuvvetölçer, dinamometre.
* MİKYÂS-I KÜRE: Küreölçer.
* MİKYÂS-I KÜÛL: Alkollü bir sıvıda alkol yüzdesini gösteren âlet.
* MİKYÂS-I MÂ: Hidrometre.
* MİKYÂS-I MÂYİÂT: Sıvıölçer, areometre.
* MİKYÂS-I MEYL: Eğim ölçüsü.
* MİKYÂS-I NÂR: Ateşölçer, pirametre.
* MİKYÂS-I RİYÂH: Yelölçer, anemometre.
* MİKYÂS-I RÜTÛBET: Havanın rütûbet derecesini ölçen âlet.
* MİKYÂS-I SAFFET-İ HEVÂ: Odyometre.
* MİKYÂS-I SEDÂ: Sedânın[insan sesinin] uyumunu ve şiddetini ölçmeye yarayan âlet.
* MİKYÂS-I ZELÂZİL: Yer sarsıntısının şiddetini ve yönünü gösteren âletler, sismograf.
* MİKYÂS-ÜL-GAZÂT: Gazölçer, manometre.
* MİKYÂS-ÜL-HARÂRE: Termometre.
* MİKYÂS-ÜL-LEVN: Renkölçer, kolorimetre.
* MİKYÂS-ÜL-MATAR: Bir yılda yağan yağmur mikdarını gösteren âlet, pluviometre. )
- ÖLÇMEK ile/ve HESAPLAMAK
( TO CONSIDER vs./and TO COMPUTE )
- ÖLÇÜ ile/ve AMAÇ
( MODERATION vs./and AIM )
- ÖLÇÜ ile/ve/değil/||/<>/< ARAÇ
- ÖLÇÜ ile/ve AYAR
( MODERATION vs./and SETTING, ALIGNMENT )
- ÖLÇÜ ile/ve DENETİM/KONTROL
( MODERATION vs./and CONTROL )
- ÖLÇÜ ile/ve/<> ÖLÇÜT ile/ve/<> ÖLÇEK
( MEASURE vs./and/<> CRITERION vs./and/<> SCALE )
- ÖLÇÜ ile/ve/||/<> ORAN ile/ve/||/<> MATEMATİK
( Bilim/de. İLE/VE/||/<> Sanat/ta. İLE/VE/||/<> Müzik/te. )
( MEASURE vs./and/||/<> RATIO vs./and/||/<> MATHEMATICS )
- ÖLÇÜ ile/ve YASALLIK/MEŞRUİYET
( TO CONSIDER vs./and LEGALITY )
- ÖLÇÜ ile/ve/değil/||/<>/< YÖNTEM
( [not] MEASURE vs./and/but/||/<>/< METHOD )
- ÖLÇÜLEBİLİR/LER ile ÖLÇÜLEMEZ/LER
( MEASURABLE/S vs. UNMEASURABLE/S )
- ÖLÇÜLEBİLİRLİK ile/ve ÖLÇÜLEMEZLİK
( Sanat, evrenin ölçülemezliği ile uğraşır. )
( MEASURABILITY vs./and DISMEASURABILITY
Art interest to dismeasurability of universe. )
- ÖLÇÜLEMEZLİK ile/ve AKTARILANIN ÖLÇÜLEBİLİRLİĞİ
( UNMEASURABILITY vs./and MEASURABILITY OF TRANSMISSING )
itibarı ile 9.273 başlık/FaRk ile birlikte,
9.273 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(26/38)