
Öncelikli FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 9.273 başlık/FaRk ile birlikte,
9.273 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(19/38)
- İLGİ ve/> İSTEK ve/> YÖNTEM ve/> EYLEM
( INTEREST and/> REQUEST and/> METHOD and/> ACTION )
- İLGİ ile/ve/<> SEMPATİ
( INTEREST vs./and/<> SYMPATHY )
- İLGİ ile/ve/<> SEVGİ
- İLGİ ile/ve TEPKİ
( INTEREST vs./and REACTION )
- İLGİ ile/ve/<> TEVECCÜH
- İLGİ ile/ve/<> ZEKÂ
( Zekâ, özgürlüğe açılan kapıdır ve uyanık dikkat, zekânın anasıdır. )
( Intelligence is the door to freedom and alert attention is the mother of intelligence. )
( INTEREST vs./and/<> INTELLIGENCE )
- İLGİLENME(ME)K ile İTİBAR GÖSTERME(ME)K
- İLGİLENME(ME)K ile YAKINLIK/YABANCILIK
( (NOT) TO INTEREST vs. NEARNESS/STRANGENESS )
- İLGİLİ ile/ve BAĞLANTILI
( RELEVANT vs./and RELATED )
- İLGİLİ ile/ve İLİŞKİLİ
( INTERESTED vs./and CONNECTED/RELATED )
- ILGIM/SERAP[Fars. < SERÂB] ile YANILSAMA
( Yanılsamalar dünyasında yaşadığımızı anlamaya çalışalım, onları inceleyelim ve köklerini açığa çıkaralım. )
( Burnumuza sarımsak tıkamışız, gül kokusu arıyoruz. )
( Hiçbir şey, apaçık ortada olan kadar aldatıcı değildir. )
( Bir şeyi saklamak istiyorsan, ortalıkta bırak. )
( YANILSAMA NEDENLERİ:
* ARAÇLAR
* İLİŞKİLENDİRME
* "AKIL YÜRÜTME" )
( Try to understand that we live in a world of illusions, examine them and uncover their roots.
We plugged the garlic to our nose but we are seeking the smell of the rose. )
( MIRAGE vs. ILLUSION )
- İLGİNÇ ile/ve/değil FARKLI
( [not] INTERESTING vs./and/but DIFFERENT )
- İLGİNÇ ile İLGİ ÇEKİCİ
( Öznede. İLE Nesnede ve öznede. )
- İLGİNÇ ile TEZAT
( INTERESTING vs. OPPOSITION )
- İLGİNÇ/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<> SIRADIŞI/LIK
- İLGİSİZLİK ile/ve/değil KAYITSIZLIK
- İLİM:
HAKİKAT ve/+/||/<> İTİBAR
- İLİM-İRFAN (SAHİBİ OLMAK)
- İLİM-İRFAN ve/||/<>/>/< NOKTA
( İlim-irfan, noktayı düşünmek ve anlamaktır.
[Noktayı fehm etmektir, ilim-irfandan kasıt.] )
- İLİM ile/ve/=/||/<>/> AMEL
( Kim ilmiyle amel ederse, Allah da onu bilmediği ilimlere varis kılar. )
( [Nedenini] Temellendirerek ve gerekçelendirerek ortaya koyuş. İLE/VE/=/||/<>/> [Nedenlerini] Göstermeden anlatmak. )
( Hakikati verir. İLE/VE/=/||/<>/> Hayrı verir. )
- İLİM ile/ve/değil/yerine ANLAYIŞ
( [not] SCIENCE vs./and/but PARADIGM
PARADIGM instead of SCIENCE )
- İLİM ile/ve/<>/değil AŞK
( Âşk imiş her ne var âlemde
İlim bir kıyl ü kâl imiş ancak )
- İLİM ile/ve/||/<>/< DURUM/HÂL
( Önce durum/hâl gerek... Neylesin, ilim. )
- İLİM ve İRÂDE ve KUDRET
- İLİM ile/ve İRFAN ile/ve AŞK ile/ve MUHABBET
( Gurur verir. İLE/VE Anlayış verir. İLE/VE Yok/ifnâ eder. İLE/VE Yaşam verir. )
- İLİM ve/<>/>/< İRFAN ve/<>/>/< BURHAN ve/<>/>/< BEYAN
( Başkası. VE/<>/>/< Kendi. VE/<>/>/< Özü. VE/<>/>/< Bunların da merkezi/kaynağı. )
- İLİM ile/ve/<> KEMÂL
- İLİM-İRFAN ve ÂRİF-ZARİF
- İLİM-İRFAN ve FİKİR-FELSEFE ve GÜZEL SANATLAR
- İLİŞKİ:
"BAŞLAMIŞ OLAN" değilse/olmadıkça "BİTMİŞ/BİTECEK OLAN" (DA OL(A)MAZ)
- İLİŞKİ-ÇELİŞKİ-İLERLEME
- İLİŞKİ:
EMEK ile/ve/değil/||/<>/< ÖZEN
- İLİŞKİ:
KATEGORİK ve/||/<> HİPOTETİK ve/||/<> AYIRICI
- İLİŞKİ ile/ve AYIRIM(-/)BİRLEŞİM
( Fark gözetmeyin ve ayrılmaz olanı ayırmayın. )
( Ortak etmeni bulmak için tüm ayrımları terk etmek zorundasınız. Ancak evrensel olan ortaktır. )
( To find the common factor you must abandon all distinctions. Only the universal is in common. )
( RELATION vs./and DISCRIMINATION(-/)UNION )
- İLİŞKİ ile/ve BAĞ
( RELATION vs./and LINK )
- İLİŞKİ ile/ve BAĞLANTI
( RELATION vs./and CONNECTION )
- İLİŞKİ ile/ve BİLGİ
( Bilgi, kendini isteyen/talep edene, kendini açar. )
( RELATION vs./and INFORMATION )
- İLİŞKİ ile/ve EĞİLİM
( RELATION vs./and TENDENCY )
- İLİŞKİ ile/ve EŞİTLİK
( RELATION vs./and EQUALITY )
- İLİŞKİ ile/ve GEÇİŞ
( Geride kalanı unutmadan ilerlemek olanaklı değildir. )
( RELATION vs./and TRANSITION )
- İLİŞKİ ile/ve GÖRELİLİK/İZÂFET
( RELATION vs./and RELATIVITY )
- İLİŞKİ ile/ve/<> HİZMET/EYLEM
- İLİŞKİ ile/ve/<> İLGİ
( RELATION vs./and/<> INTEREST )
- İLİŞKİ ile/değil İLİŞKİ DIŞI İLİŞKİ
- İLİŞKİ ile/ve İŞLEV
( RELATION vs./and FUNCTION )
- İLİŞKİ ile/ve POTANSİYEL
( RELATION vs./and POTENTIAL )
- İLİŞKİ ile/ve SÜREÇ
( İlişki, kavramın özünü, süreç de onun içeriğini oluşturur. )
( İlişki(relatio), doğasal, toplumsal ve bilinçsel tüm olgular arasındaki karşılıklı bağlılıktır. )
( Bir şey "ne" ise, ancak başka bir şeyle ilişkisinde "o"dur. )
( Bir şeyi tanımak, o şeyin ilişkilerini tanımaktır. )
( Evrende herhangi bir şey ancak ilişkileriyle varlaşır. )
( Uslamlamanın ya da akıl yürütmenin temeli ilişki kurmaktır. )
( Tüm varoluşlar "İlişki'nin zorunlu sonucu olduğu gibi, varoluşların zorunlu koşulu da "İlişki"dir. )
( Bir şeyin kendi iç çelişkisi ve o çeşitli yanları arasındaki ilişkiler "İç İlişkiler"; o şeyle başka şeyler arasındaki ilişkiler ise "Dış İlişkiler"dir. )
( İç ve Dış İlişkiler birbiriyle bağımlıdır. )
( RELATION vs./and PROCESS )
- İLİŞKİ ile/ve VE
( RELATION vs./and AND )
- İLİŞKİ ile/ve YAKINLIK
( RELATION vs./and CLOSENESS/SYMPATHY )
- İLİŞKİLENDİRME ile/ve/<> ESİNLENDİRME
- İLİŞKİLENDİRME ile/ve ORANLAMA
- İLİŞKİLENDİRMEK ile/ve/<> DERİNLEŞTİRMEK
( TO GET RELATION vs./and/<> TO DEEPEN )
- İLİŞKİLERDE:
DEVRİLMEK değil/yerine EVRİLMEK
- İLİŞKİLERDE:
"GÜVENİLİRLİK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< "ELDE TUTULABİLİRLİK/TUTULAMAZLIK"
- İLİŞKİLİ ile/ve/<> BÜTÜNLÜKTE
- İLİŞKİ/Lİ ile İLİNTİ/Lİ
( RELATION vs./and CONNECTION )
- İLİŞKİLİLİK ile/ve/<>/değil GEÇİŞLİLİK
- İLİŞKİYE GİRMEK ile/ve/||/<> İLİŞKİDE BULUNMAK
- İLK AYDINLANMA
- İLK GÖRÜŞTE AŞK ile/ve/||/<> HER GÖRÜŞTE AŞK
- İLK HAREKET
- İLK İLKE ile/ve/||/<>/< EVREN ile/ve/||/<>/< İNSAN
( Kişi, evrenin kilit taşıdır. )
( ... İLE/VE/||/<>/< Büyük insan. İLE/VE/||/<>/< Küçük evren. )
- İLK KEMÂL ile/ve İKİNCİ KEMÂL
( [Kişi ...] Ancak, insan olma olanaklarıyla doğar. İLE/VE Ancak, kendine emek verdikçe, özendikçe insanlaşır. )
( Hiçbir bitki, bitkileşmez; hiçbir hayvan, hayvanlaşmaz fakat kişi, insanlaşır. Ancak kişi, kendi seviyesine ait yeti ve yetenekleri gerçekleştirdikçe, geliştirdikçe insan olur. )
( KEMÂL-İ EVVEL ile/ve KEMÂL-İ SÂNÎ )
- İLK NEDEN ile/ve/<> İLKELER
- İLK NEDENLER ile/ve/||/<> SON NEDENLER
- İLK:
ÖZÜR DİLEYEN ve/<>/|| AFFEDEN ve/<>/|| UNUTAN
( En cesurdur. VE/<>/|| En güçlüdür. VE/<>/|| En mutludur. )
- İLK YARDIMDA "ABC":
HAVA YOLUNUN AÇIK TUTULMASI ve/||/<>/> SOLUNUMUN SAĞLANMASI ve/||/<>/> KAN DOLAŞIMININ DÜZENİ
( ABC
AIRWAY and/||/<>/> BREATHING and/||/<>/> CIRCULATION )
- İLK YARDIMDA ÖNCELİKLER:
HASTANIN DURUMU ile/ve/değil/yerine/||/<>/< OLAY YERİ GÜVENLİĞİ
( Önce kendi güvenliğimiz, sonra çevrenin/trafiğin vs. güvenliği ve daha sonra hastanın güvenliği. )
- İLK YARDIMDA ÖNCELİKLİLER:
YETİŞKİNDE ile ÇOCUKTA/BEBEKTE
( Kalbin çalışmasını sağlamak.[Yetişkinde: Çift el ile. | Çocukta: Tek el ile.] İLE Solunumunu sağlamak. )
- İLK ile/ve/değil BİLİNEN/BİLİNEBİLEN İLK
- İLK ile EN ESKİ/YAŞLI
( THE FIRST vs. THE OLDEST )
- İLK ile ÖNCELİKLİ
( FIRST vs. PRIMARY )
- İLK ile/ve TEK
( FIRST vs./and UNIQUE )
- İLKE ile/ve/||/<>/>/< ARKE ile/ve/||/<>/>/< ERKE
( PRINCIPLE vs./and ARCHE vs./and AIM )
- İLKE ile/ve BELİT/AKSİYOM
( Fizik'te. İLE/VE Matematik'te. )
( ... İLE/VE Geriye götürülemeyen ilke. )
( On physics. WITH/AND On mathematics. )
( PRINCIPLE vs./and AXIOM )
- İLKE ile/ve/<> BÜTÜNSELLİK/BÜTÜNLÜK
( PRINCIPLE vs./and/<> INTEGRITY )
- İLKE ile/ve/||/<> DAYANAK
- İLKE ile/ve/değil DOĞRU
( [not] PRINCIPLE vs./and/but RIGHT )
- İLKE ile/ve/<> DÖNÜŞÜM
( PRINCIPLE vs./and/<> TRANSFORMATION )
- İLKE ile/ve/||/<> DÜZEN
( İlkelerimizin ışığında dünyaya katılamazsak, ilkelerimize karşın dünyaya katılmak zorunda kalırız. )
( Olgun kişiler, ilkesiz davranmaktan vazgeçerek kendilerine olan güveni ve meziyetlerini sağlamlaştırır. )
( PRINCIPLE vs./and/||/<> SETTING/ORDER/REGULARITY )
- İLKE ve/=/<>/> HAKİKAT
( PRINCIPLE and/=/<>/> TRUTH )
- İLKE ile/ve KIBLE
- İLKE ile/ve/<> KİŞİ/İNSAN
( Bazen, bir ilke için herkesten, bazen bir kişi/insan için tüm ilkeler(imiz)den vazgeçebiliriz/vazgeçebilmeliyiz! )
- İLKE = MEBDE, UMDE = PRINCIPLE[İng.] = PRINCIPE[Fr.] = PRINZIP, GRUNDSATZ[Alm.] = PRINCIPIUM[Lat.] = ARKHE[Yun.] = PRINCIPIO[İsp.]
- İLKE ile/ve/<> ÖNKABUL
( PRINCIPLE vs./and/<> PREACCEPTANCE )
- İLKE ile/ve REFERANS
( PRINCIPLE vs./and REFERENCE )
- İLKE ve/<> SİMGE
( İp. VE/<> Uçurtma.
İlke[ip] yoksa simge[uçurtma] da olmaz. )
( PRINCIPLE and/<> SYMBOL )
- İLKE ile/ve/<> SIRADÜZEN
( PRINCIPLE vs./and/<> HIERARCHY )
- İLKE ve/||/<>/= ÜST SOYUTLAMA
- İLKE ile/ve VARSAYIM
( PRINCIPLE vs./and HYPOTHESIS )
- İLKEL ile/ve/değil/||/<> BİRİNCİL
( [not] PRIMITIVE vs./and/||/<>/but PRIMARY )
- İLKEL ile/değil İLKSEL
- İLKE/LER ile/ve/değil/<> EVRENSEL/LER
- İLKELER ile/ve/değil İÇERİK
( [not] PRINCIPLES vs./and/but CONTENT )
- İLKELER ile/ve/değil/||/<> İLKESELLİK
( Değişebilir/değiştirilebilir, geliştirilebilir, yok edilebilir. İLE/VE/DEĞİL/||/<> Aşılamaz, geçilemez, ertelenemez, göz ardı edilemez, askıya alınamaz, kenara konulamaz. )
- İLKE/LER ile/ve/<> KAVRAM/LAR
( Olmayanı oldurmak üzere/için. İLE/VE/<> ... )
( İlkelerle düşünürüz. İlkeler bizi birliğe getirir. )
( İlke'li düşünmek, niyettir. )
( Niyet, davranışları birleştiriyorsa ilkedir. )
( PRINCIPLE/S vs./and/<> CONCEPT/S )
( LI ile/ve/<> ... )
- İLKE/LER ile/ve/||/<>/>< KOŞUL/LAR
( İlkeler, koşullara göre oluşmazlar ve belirlenemezler! )
- İLKELERİM ile/değil/yerine İLKELER (VE İLKESELLİK)
- İLKELERİN:
VAROLMA SORUNSALI ile/ve İŞLEVSELLİĞİ ile/ve DEĞİŞİMİ ile/ve OLMAMASI ile/ve BİRLİĞİ ile/ve İNKÂRI
- İLKE/Lİ/LİK ile/ve/<> İŞLEV/SEL/LİK
- İLKEL/LİK değil/yerine/>< İLKELİ/LİK
( Kişiyi ayakta tutan, iskelet ve kas sistemi değil ilkeliliğidir. )
( )
( İlkel olmak istemiyorsak ilkeli olmak durumundayız. )
- İLKELLİK ile/ve/değil/yerine/||/=/<>/></> UYGARLIK
- İLKENİN:
GERÇEKLEŞTİRİLMESİ ile/ve/değil/||/<>/> DÜZENLEYİCİLİĞİ
- İLKESEL/İLKEYİ DÜŞÜNMEK/KONUŞMAK ile/ve İLKEYLE DÜŞÜNMEK/KONUŞMAK
( Anlayışı konuşmak, aklı anlamak. İLE/VE Şeyi, olayı anlamak. )
( Varlıksal. İLE/VE Varoluşsal. )
- İLKE/SEL/LİK ile/ve/<> US/SAL/LIK
- İLKESELLİK ve/||/<>/< ZORUNLULUK
- İLKESİZLİK ile/ve/= DÜŞÜNCESİZLİK
( LACK OF PRINCIPLE vs./and/= THOUGHTLESSNESS )
- İLKSEL ile/ve BİRİNCİL
- İLM el-YAKÎN ile AYN el-YAKÎN ile HAKK el-YAKÎN
( Okuyarak/duyarak eminlik/kesinlik. İLE Görerek eminlik/kesinlik. İLE Hakk'la, bizzat yaşayarak eminlik/kesinlik. )
- İLM-EL-YAKÎN -ile
( KESİN BİLGİ )
- İLMİ EĞİTİM ve/<> İRFÂNÎ TERBİYE
- İLM-İ SİYASET ile/ve İRFAN
- İLMİHAL =/< İLM-İ HÂL
- İLMİNE, İRFÂN (İSTEYEN/ARAYAN) ile/ve DERDİNE, DERMÂN (İSTEYEN/ARAYAN)
- İLTİFAT[Ar. < LÜTÛF[çoğ.] < LÂTİF(< L-T-F)(< LETÂFET)] ile/ve/||/<> TALTİF[Ar. < LÜTÛF < T-L-F]
( Sözel ya da duygusal bir övgü ve ilgi gösterme biçimi. | Birine güler yüz gösterme, hatırını sorma, tatlı davranma. | İlgi gösterme, rağbet etme. | Söz söylerken, daha çok etki sağlamak için beklenmedik bir anda sözü, konu ile çok yakından ilgili birine ya da bir şeye yöneltme. | Yüzünü çevirerek bakma. İLE/VE/||/<> Daha çok, somut bir ödül ya da onurlandırma anlamı taşır. | Birini ödüllendirmek, takdir etmek. Birine lütûf ve ikramda bulunmak. | Yumuşatma, güzelleştirme. | | İyi ve güzel davranarak gönül almak. | Birini nişan, madalya, aylık artırma vb. şeylerle ödüllendirme. )
( Kişiye/kişilere, (beklentisiz/karşılık beklemeksizin ve incelerek) gülümsemek/tebessüm, yüz/bakış, dans, müzik, ses, şiir, ince sözcük, selen/sedâ ve/ya da soluk/nefes(konuşma/yanıt) ikram etmek... )
- İLTİFAT ve/+/||/<>/> CESÂRET VERMEK
- İLTİMAS ile ŞEFAAT ile İSAR ile TAFDİL[< FADL]
( Haksız yere, yasa ve kurallara uymaksızın kayırma, arka çıkma. | Birine herhangi bir konuda öncelik ve ayrıcalık tanıma. İLE Birinin suçunun bağışlanması ya da dileğinin yerine getirilmesi için o kişiyle Tanrı arasında, peygamberin yaptığı aracılık. İLE İkram; bahşiş. | Cömertlikle verme. | Dökme, saçma, serpme. | Kişinin, kendi, gereksinim duymasına karşın bahşiş vermesi. | Seçme. İLE Birini, ötekilerden üstün tutma. | En üstünlük. )
- İLTİSÂK[Ar. < LÜSÛK] ile İRTİBÂT[Ar. < RABT]
( BİTİŞME, KAVUŞMA, YAPIŞMA, BİRLEŞME | İKİ ORGANIN BİRBİRİNE YAPIŞMASI )
- ÎMÂ' ile ATIF
- İMAN -=
( "Emin"lik, "emin olmak" kökünden gelen bu sözcük, şüphe taşımayacak kadar apaçıklık ve kesinlik yansıtan durum ya da kavramları ifade eder.
Her ne kadar dinsel ve İslâmî bir terim olarak yerleşmişse de
her alanda/olguda kullanılabilir/kullanılabilmelidir.
( "Güneşin doğuşu" gibi doğadaki, bir şeyin "3 ya da 4 bacağı ile sürekli[dış etkenler devrede olmadan!] dik durabilmesi" gibi fizikteki ve
bilimdeki çeşitli kesinliklerde ve günlük yaşamdaki birçok olguda kullanılabilmesi olanaklı bir sözcüktür/terimdir. ) )
- İMAN:
İNANÇ ve/>/+ GÜVEN
- İMAN ile/ve/||/<>/< EMAN
( Kendilik bilinci. İLE/VE/||/<>/< Güvenlik. )
( Kişide. İLE/VE/||/<>/< Mekânda. )
( Metafizik. İLE/VE/||/<>/< Fizik. )
- İMAN ve/> GÜVENLİ/RAHAT HAREKET ALANI
- İMAN ve/<> İRFAN
( Akılsal. VE Sezgisel. )
- İMAN ile/ve/değil İZLEM/STRATEJİ
( [not] FAITH vs./and/but STRATEGY )
- İMAN ve/||/<>/> ÖZGÜRLÜK
( Etkileşim durumunda olduğumuz ne varsa/oluyorsa, onlardan emin olduğumuz/olabildiğimiz oranda özgürüzdür/özgürleşiriz.[İman, dinsel ya da dinin sınırları/tekeli altında bir kavram değil emin olmaktır.] )
- İMAN ve/||/<> ÜMİT ve/||/<> ŞEFKÂT
- İMANDA EKSİKLİK ile İNTİKAL VE İRFANDA EKSİKLİK
( İddiamız yok, eksiğimiz çok! )
- İMGE ile İÇGÖRÜ
- İMGE ile/>< İLKE
( Çoğaltır. İLE Azaltır. )
- İMGE ile/ve/<> İMGE
( Patlayana kadar zamanla dolu olan. )
( IMAGE vs./and IMAGE )
- İMGE ile/ve/değil/<> SİMGE
( Zihinde ve zihnin tanımlanamaz ayrıntılarındaki/derinliklerindeki karşılığı/varlığı. İLE/VE/<> Zihindeki ayrıntıların ve kombinasyonların işaret, çizim, resim ve fotoğraflandırılmış, kabalaştırılmış[kesifleştirilmiş] hali. )
( [eski dönemlerde][> İMGE] IMAGO: Ölen (önemli) kişinin/kralın, -ölmeden önce- balmumundan yapılmış sûreti. | Çifte varoluş, ölümle yaşam arasında varolan. [Ölüme de gönderme yapan!] İLE/VE/<> ... )
( [M.S. I. yüzyıldaki kayıtlardan] Uzaklara giden sevdiği kişinin gölgesinin hatlarını/konturunu çıkarma. İLE/VE/<> ... )
( [modern dönemde] Anlamı, kendine sabitleyen, öznesine göndermeyen. [TEMSİL | İng. REPRESENTATION] İLE/VE/<> ... )
( Buluşturan/buluşturur. İLE Ayrıştıran/ayrıştırır ve buluşturan/buluşturur. )
( Kavramayı sağlatan. İLE Birliği sağlatan. )
( Aklın bilgiye ve hikmete kavuşması, neredeyse tüm uygarlıklarda ortak olarak Güneş, Işık, Nur simgeleri ile belirtilmektedir. )
( İmgeleme ve arzunun son bulmasıyla birlikte varlık da sona erer ve şu ya da bu oluş saf varoluşla kaynaşıp birleşir, ki onu tarif olanaklı değildir, o ancak yaşanabilir. )
( İşitilen ve okunan sözler ancak zihnimizde imgeler yaratır fakat biz zihinsel bir imge değiliz. )
( Gerçek olmayanı yaratan imgelemedir, onu devam ettiren ise arzudur. )
( İmgenin ardında ve ötesinde olan idrak ve eylem gücüsünüz. )
( Simgeler, tek bir anlama indirgenemez. )
( Simgenin imgesi olmaz ama imgenin simgesi olur. )
( Zihnimizin aynasında imgeler görünür ve kaybolur. Ayna kalır. )
( RÂBITA: İmge ile simgenin buluşturulması. )
( Sürekli dolaşımda olan/kalan/bırakılan. [JACQUES DERIDA (ö. 1930)] )
( The innards created by imagination and perpetuated by desire.
Words, heard or read, will only create images in your mind, but you are not a mental image.
You are the power of perception and action behind and beyond the image.
In the mirror of your mind images appear and disappear. The mirror remains. )
( IMAGE vs./and/<> SYMBOL )
( XINGXIANG ile/ve/<> ... )
- İMGELEMEK ile/ve DOĞALLIK
( IMAGINATION vs./and NATURALNESS )
- İMGESEL DÖNEM ile/ve/||/<>/> SİMGESEL DÜZEN
( )
- İMLÂ ile/ve/||/<> İHYÂ
- İMLÂ ile/ve/||/<>/> MÜMLÎ
- İMTİNÂ (ETMEK) ile/ve/||/<>/>/< İHTİYÂR (ETMEK)
- İMTİNA[Ar.] ile İMTİSAL[Ar. < MİSL]
( Kaçınma, sakınma, çekinme. İLE Gerekeni yapma. | Bir örneğe göre davranma, uyma, benzemeye çalışma. | Alınan buyruğa tümüyle uyma. [İNKIYÂD] )
- İMTİNÂ[Ar.] ile İSTİNKÂF[Ar.]
( Çekinme. İLE Çekinme, geri durma, sakınma. )
- İMTİYÂZ[Ar.] değil/yerine/= AYRICALIK | FARKLI OLMAK
- İNAN ile İMAN
( DO BELIEVE vs. FAITH/FULLNESS )
- | "İNANAN" ile/ve/>< "KUŞKULANAN" |
değil/yerine/>
BAKMAYI BİLEN
( | "Mutludur." ile/ve/>< (")Bilgilidir.(") | DEĞİL/YERİNE Anlayandır. )
- [İNANÇ +] İLİM ile/ve/||/<> İRFAN ile/ve/||/<> HÜZÜN ile/ve/||/<> NEŞE ile/ve/||/<> [bunlar yoksa]
( Hikmet. İLE/VE/||/<> Rahmet. İLE/VE/||/<> Zarâfet. İLE/VE/||/<> Muhabbet. İLE/VE/||/<> Şiddet. )
- İNANÇ ile/ve/<>/değil AKLINA/ÇIKARLARINA UYGUNLUK
- İNANÇ ile/ve/değil/yerine "BAKIŞ/GÖRÜŞ"
- İNANÇ ile/ve BELİRSİZLİK
( BELIEF vs./and INDEFINITENESS )
- İNANÇ ile/değil/yerine İLKE
- İNANÇ" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İNSANLIK
( Sadece kişiyi ilgilendiriyor. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Herkesi ilgilendiriyor. )
( )
- İNANÇ ve/<> ISRAR
( BELIEF and/<> INSISTENCE )
- İNANÇ ile/ve/<>/değil KABUL
( [not] BELIEF vs./and/<>/but ACCEPTANCE )
- İNANÇ ile/ve/<> SEVGİ ile/ve/<> BİLGİ
( Toplumsal yönetimde, kişiler üzerinde oynanan alanlar. )
( BELIEF vs./and/<> LOVE vs./and/<> KNOWLEDGE )
- İNANÇ ile/ve/değil/yerine TESPİT
( [not] BELIEF vs./and/but ESTABLISHING
ESTABLISHING instead of BELIEF )
- İNANÇ ile/ve/<> ÜMİT
( İkisi de geleceğe yöneliktir. )
( Both of them are directed to the future. )
( BELIEF vs./and/<> HOPE )
- İNANILACAK (OLAN) ile/ve ALKIŞLANILACAK (OLAN)
( Alkışı, en sessiz biçimde karşılayan, alkışı, hak etmiş demektir. )
- İNANILMAZ BİR ŞEY/İŞ YAPMAMIZ ile/değil/yerine YAPTIĞIMIZ ŞEYİ/İŞİ, İNANILMAZ BİR BİÇİMDE YAPMAMIZ
- İNANMA +/+/+ BİLME +/+/+ DÜŞÜNME +/+/+ GÜZELLİK
( Din. + Bilim. + Felsefe. + Estetik. )
- İNANMADAN AİT OLMAK" ile/değil AİT OLMADAN İNANMAK
( [not] "BELONG WITHOUT BELIEVE" vs./but BELIEVE WITHOUT BELONG )
- İNANMA(MA)K ve/<> SEVME(ME)K
( (NOT) TO BELIEVE and/<> (NOT) TO LOVE )
- İNANMAK ile/ve/değil/yerine AKLETMEK
( [not] TO BELIEVE vs./and/but TO REALIZE
TO REALIZE instead of TO BELIEVE )
- İNANMAK" ile/değil/yerine/>< ANLAMAK
( MEANING vs./and TO BELIEVE )
- İNANMAK ile/ve BEKLEYİŞ/BEKLENTİ
( TO BELIEVE vs./and EXPECTATION )
- İNANMAK ile/değil/yerine/>< BİLMEK
( [not] TO BELIEVE vs./but/>< TO KNOW
TO KNOW instead of TO BELIEVE )
- İNANMAK ile/ve İNANMAK İSTEMEK
( TO BELIEVE vs./and WANT TO BELIEVE )
- İNANMAK ile "KAPTIRMAK"
- İNANMAK ile/ve/değil KATILMAK
( [not] TO BELIEVE vs./and/but TO JOIN )
- İNANMAK ile/> KENDİNİ KAPTIRMAK
( TO BELIEVE vs./> TO GET CARRIED AWAY )
- İNANMAK ile KONDURMAK
( BELIEF vs. TO ATTRIBUTE TO )
- İNANMAK ile/ve KUŞKU/ŞÜPHE
( TO BELIEVE vs./and DOUBT/SUSPICION )
- İNANMAK ile/yerine TEMEL ALMAK
( TO BELIEVE vs. TO GET BASE
TO GET BASE instead of TO BELIEVE )
- İNANMAK ve/<> ÜMİT ETMEK
( TO BELIEVE and/<> TO HOPE )
- İNANMAMAK ile/ve/<> REDDETMEK
( NOT TO BELIEVE vs./ve/<> TO REJECT )
- İNANMIŞ/LIK ile/ve/değil İNANDIRILMIŞ/LIK
- İNAT (ETMEK/EDEN) ile/ve/değil/yerine/<> DİRENÇ/İHTİYÂR[< HAYIR] (GÖSTERMEK/GÖSTEREN)
- İNAT ETMEK ile/ve/||/<> PES ETMEMEK ile/ve/||/<> VAZGEÇMEMEK
- İNCE "ELEYİP" SIK DOKUMAK değil İNCE EĞİRİP SIK DOKUMAK
- İNCE ile/ve ÜST
( SUBTLE vs./and TOP )
- İNCELEMEK ile/ve/<> ARAŞTIRMAK
( Doğru biçimde anlamak için! )
( Araştırmamak, tutsaklığın başlıca nedenidir. )
( Araştırma yapmadıkça kurtuluş yoktur. )
( TETEBBUÂT: İncelemeler, araştırmalar, tetkikler. )
( PERKİZİSYON: Bir kişi ya da bir şey hakkında önceden, ayrıntısıyla araştırma. )
( To understand rightly! )
( TO INVESTIGATE vs./and/<> TO SEARCH
Non-investigation is the main cause of bondage.
There can be no salvation, without investigation. )
- İNCELEMEK ile/ve/||/<>/>/< ARAŞTIRMAK ile/ve/||/<>/>/< SORGULAMAK
- İNCELEMEK ile/ve KURCALAMAK
( TO INVESTIGATE vs./and TO DELVE )
- İNCELİK ile/ve/||/<> DOĞRULUK ile/ve/||/<> GÜZELLİK
( Belde değil dilde. İLE/VE/||/<> Sözde değil özde. İLE/VE/||/<> Yüzde değil yürekte. )
- İNCİNMEMEK ve/||/<>/< AFFETMEK
- İNCİTME! ve/||/<>/> İNCİNME!
( Hz. Musa. VE/||/<>/> Hz. İsa. )
( İlk dersimiz. VE/||/<>/> Son dersimiz. )
- İNDİRGEME ile/değil/yerine ATIF
- İNDİRGEME ile BASİTLEŞTİRME
( TO REDUCE vs. TO SIMPLIFY )
- İNDİRGEME ile/değil/yerine BİLME/BİLEREK
- İNDİRGEME ile/değil/yerine DÖNÜŞ/KAYITIM/RÜCÛ/İRCÂ
- İNDİRGEME ile EŞDEĞER TUTMA/"GÖRME"
- İNDİRGEME ile/ve/||/<>/>/= HADDİNİ AŞMAK
- İNDİRGEME ile/ve/> İHMAL
- İNDİRGEME = İRCA = REDUCTION[İng.] = RÉDUCTION[Fr.] = REDUKTION[Alm.] = REDUCTIO[Lat.] = REDUCCION[İsp.]
- İNDİRGEME ile/ve/> ORTADAN KALDIRMA
- [ne yazık ki]
İNDİRGEME ile/ve/değil/||/<> YOK SAYMA
- İNDİRGEME ile/değil/yerine YORUM/LAMA
( [not] TO REDUCE vs./but TO INTERPRET
TO INTERPRET instead of TO REDUCE )
- İNDİRGEMEK ile/değil/yerine ANLAMAYA ÇALIŞMAK
- İNDİRGEMEK ile/ve AYIRMAK
( TO REDUCE vs./and TO SEPARATE )
- İNDİRGEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<> KISINGILAMAK/HAPSETMEK
- İNFÂK ile/ve/||/<> İBZÂL
( ... İLE/VE/||/<> Esirgemeden, bol bol verme, kullanma, yapma ya da söyleme. )
- İNFÂK ile/değil İSRAFA ENGEL OLMA
- İNFÂK ile/ve/||/<> KİŞİ
- İNKÂR ETMEK ile ANLAMAK
( TO DENY vs. TO UNDERSTAND )
- İNKÂR ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İNSAN
- İNKÂR ile/ve/değil İSPATLANAMAMA
- İNKÂR ile/ve/değil/yerine OLUMSUZLAMA
( İnkârın inkârı yapılarak ikrâra varılır. )
( [not] TO DENY vs./and/but NEGATORY
NEGATORY instead of TO DENY )
- İNLEME ile/değil/yerine/>< DİNLEME
( Bilgisizlikten, geç kalmış olmaktan dolayı inlemek istemiyorsan, (daha çok) dinlemelisin! )
- İNORGANİK[İng.]/ANORGANİK[Fr.] ile/||/<>/> KİMYASAL ile/||/<>/> ORGANİK
( )
( Karbon dışındaki ögelerin bileşiklerini inceleyen kimya dalı. İLE/||/<>/> ... İLE/||/<>/> Karbon bileşiklerini inceleyen kimya dalı. )
- İNŞÂ ile/ve/<> İMHÂ
( Her inşâ edilen, aynı zamanda, yok olmaya da başlamıştır. İLE/VE/<> Her imhâ edilen, aynı zamanda, inşâ/var olmaya da başlamıştır. )
- İNSAF ile/ve HAKKÂNİYET
( JUSTICE/MERCY vs./and EQUITY )
- İNSÂF[Ar.] ile/ve/<> İNTİSÂF[Ar.]
( Merhamete, vicdana ya da mantığa dayanan adâlet. | Ortalama davranış. İLE/VE/<> Hakkını, tamamen alma. | Hakkını ve adâleti isteme. | [zamanda] Yarıyı bulma. )
( Hakkını verme. İLE/VE/<> Hakkını alma. )
- İNSAF ile/ve MESAİ
- İNSAF ile/ve/<> YETİNME
( JUSTICE/MERCY vs./and/<> TO BE CONTENTED WITH )
- İNSAN:
DÜNYANIN ve/||/<> TOPRAĞIN TUZU
( )
- KİŞİ(İNSAN) HAKLARININ:
TANINMASI ile/ve/<> KORUNMASI ile/ve/<> GELİŞTİRİLMESİ
- İNSAN:
İRÂDE SAHİBİ ile/ve/değil/||/<>/< (TEK) İHTİYÂR SAHİBİ
- İNSAN/KİŞİ:
[ya] KULAKTAN İHYÂ OLUR/YAŞAM BULUR ya da KULAKTAN İFNÂ/İMHÂ/YOK OLUR
- İNSAN/KİŞİ:
OLGUN ile/ve/değil/<> ONURLU
- İNSAN/KİŞİ ile/ve "AYNA"
( Ayna, görüntüyü yansıtır fakat görüntü, aynayı düzeltmez. )
( Kendinizi, aynadan ve görüntüden ayırd etmeyi öğrenin. )
( HUMAN vs./and MIRROR
The mirror reflects the image, but the image does not improve the mirror.
Learn to separate yourself from the image and the mirror. )
- İNSAN/KİŞİ ve/<>/= BİLİNÇ/FARKINDALIK
( İNSAN: Varolmayanın, varlaştırılma süreci. )
( HUMAN and/<>/= CONSCIOUSNESS/AWARENESS )
- İNSAN OLANLARIN DÜŞÜNEBİLİYOR OLMASI ile/değil DÜŞÜNEBİLEN HERKESİN, İNSAN OLMASI
- İNSAN:
"YOK" VAROLAN ile/ve/=/değil "YOK OLAMAZ" VAROLAN
- İNSAN ile/ve ADEM[Ar.]/YOKLUK
( HUMAN vs./and NON-BEING )
- İNSAN ve/||/<> GÜVEN
( İNSAN: Kendine, insan emânet edilebilen. )
- İNSAN ile HERHANGİ BİR ŞEY('İ)
( Kişi, başlı başına bir şeydir! Hiçbir şeyle karıştırılamaz/karıştırılmamalıdır! )
( HUMAN vs. ANYTHING )
- İNSAN ile/ve/||/<>/< MAYMUN/SÜRÜNGEN/BALIK
(
)
- İNSANA/KİŞİYE SIĞABİLEN/SIĞAMAYAN ve/=/||/<> EVRENE SIĞABİLEN/SIĞAMAYAN
( Evren. VE/=/||/<> İnsan. )
- İNSANCILIK = HUMANISM[İng.] = HUMANISME[Fr.] = HUMANISMUS[Alm.] = HUMANUS[Lat.]
- İNSANCILLIK = POLITENESS, COURTESY[İng.] = HUMANITÉ[Fr.] = MENSCHENFEUNDLICHKEIT[Alm.] = HUMANITAS[Lat.]
- İNSANÎ KONULAR/DURUMLAR/OLAYLAR:
AŞILMASI GEREKEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ANLAŞILMASI GEREKEN
- İNSANİ YETKİNLİK ve/||/<>/> SİYASET
- KİŞİNİN AHLÂKI ile/ve HERHANGİ BİR ŞEYİN/NESNENİN "AHLÂKI"
( MORALS OF HUMAN vs./and MORALS OF OBJECT/SOMETHING )
- İNSAN'IN/KİŞİNİN DÜŞÜNMESİ ile/ve TANRI'NIN DÜŞÜNMESİ
( [mâhiyetçe değil derece olarak!] Bilkuvve'den bilfiil'e doğru. İLE/VE Bilfiil. )
- İNSANIN/KİŞİNİN:
SÖZÜ ile/ve BAKIŞI ile/ve SUSMASI
( )
( Gerek yok, her sözü, lâf ile beyâna
Bir bakış, bin söz eder, bakıştan anlayana... )
( Hikmet olmalı. İLE/VE İbret olmalı. İLE/VE Ders olmalı. )
- İNSAN/KİŞİ:
NE İSTEDİĞİNİ BİLEBİLEN ile/ve/değil/||/<>/< NE İSTEMEDİĞİNİ BİLEBİLEN
- İNSAN(KİŞİ/KENDİN):
OKYANUSUN İÇİNDE BİR DAMLA ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< BİR DAMLANIN İÇİNDEKİ OKYANUS
- İNSAN/LAR ile/değil/< KİŞİ/LER / BİREY/LER
( İnsan olmayanların[hayvan/bitki/nesne] bulunduğu yerde. İLE/DEĞİL/< Hayvan/bitki/nesnenin bulunmayıp sadece insanın bulunduğu ya da konu edildiği yerde. )
( Soyut, kümeleme ve kümenin "adı/etiketi/rengi". İLE/DEĞİL/< Kümenin öğeleri. )
( "İnsanlar" ve "kişiler" sözcükleri, birbirine benzer anlamları taşısa da önemli bir farkı gösterir. Genel olarak, "insan" ya da "insanlar" sözcüğü daha geniş bir kapsama sahiptir ve tüm insan kümesini, insan olmayanları yani tüm hayvan, bitki ve nesneleri dışarıda bırakacak biçimde tanımlar. "kişiler" sözcüğü daha özel bir anlam taşır ve "insan" kümesinin içinde bulunan bireyleri ya da çoğul olması durumunda belirli bir ya da birkaç topluluğu karşılar.
"İnsanlar doğayı kirletiyor." tümcesi, 8 milyarın tamamının doğayı kirlettiğini yansıtır ya da varsayarken,
"Kişiler, doğayı kirletiyor." tümcesi, belirli bireylerin ya da topluluğun doğayı kirlettiğini tam olarak ya da daha yetkin ve doygun tanımlar.
Bu nedenle, anlamın doğru biçimde aktarılabilmesi için nasıl kullanıldığına olabildiğince özen göstermek gerekir. )
( [not] HUMAN vs./but/< PERSON/PEOPLE )
( REN ile/değil/< MIN )
- İNSANLAŞMA:
KARADA ile/ve/değil/||/<>/>/< DENİZDE
- İNSANLAŞMA ve/||/<>/>/< "DERTLİLİK"
- İNSANLIĞIN:
KARDEŞLİĞİ ve/||/<> BİRLİĞİ ve/||/<> ÖZGÜRLÜĞÜ
- İNSANLIK İÇİN ile İNSANLIK ADINA
- [ne yazık ki]
İNSANLIK SUÇLARI:
SOYKIRIM ile/ve/||/<> İŞKENCE/ŞİDDET ile/ve/||/<> TERÖR ile/ve/||/<> NEFRET/DÜŞMANLIK ile/ve/||/<> IRKÇILIK ile/ve/||/<> KÖLELEŞTİRME ile/ve/||/<> İNSAN KAÇAKÇILIĞI ile/ve/||/<> ORGAN TİCARETİ ile/ve/||/<> BAĞIMLILAŞTIRMA
( Bağımlılaştırma - İnsanlık Suçu İlişkisi - Muharrem Balcı )
( * Kasten öldürme
* Kasten yaralama
* İşkence, eziyet ya da köleleştirme
* Kişiyi, özgürlüğünden yoksun kılma
* Bilimsel deneylere tâbi kılma
* Eşeysel saldırıda bulunma, çocukların eşeysel istismarı
* Zorla gebe bırakma
* Zorla fuhşa sevketme )
( [unfortunately] HUMAN CRIMES: GENOCIDE and/||/<> TORTURE and/||/<> DISCRIMINATION and/||/<> HATRED and/||/<> TO PUSH ADDICTION (and/||/<> TO DISSAPOINT) )
- İNSANLIK = BEŞERİYET, İNSANİYET = HUMANITY[İng.] = HUMANITÉ[Fr.] = HUMANITÄT, MENSCHHEIT[Alm.] = HUMANITAS[Lat.]
- İNSAN/LIK ve/<>/= GÜZEL AHLÂK
( İNSAN: Doya doya, insanlığını yaşayan. )
- İNSAN/LIK ve/<>/= GÜZEL AHLÂK
- İNTİKAM ALMAK" ile/değil/yerine/>< GÖNÜL ALMAK
- İNTİZÂÎ TECVİZ ile/ve İHTİRAÎ TECVİZ
- İNZAL ile MÜTEAL
( İçkin. İLE Dışta. )
- İPE-SAPA (GELMEZ İŞ/SÖZ/HAREKET/DAVRANIŞ)
( BÎ-SER Ü BÛN )
- İPEK ile/değil/yerine CUPRO
( Dünyanın ilk vegan kumaşı... Cupro )
- ÎRÂD (ETMEK) ile/ve/<> ZİKR (ETMEK)
- İRÂDE ile/ve/değil/<> İKTİDAR
- İRÂDEYE HÂKİM OL(A)MAMAK değil İHTİYÂRI/NI DEVREDE TUTMAK/TUT(A)(MA)MAK
itibarı ile 9.273 başlık/FaRk ile birlikte,
9.273 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(19/38)