
ÖLÇÜ (MEASUREMENT)
Kılavuz: Fizik'teki FaRkLaR
Toplam 588 FaRk bulunmaktadır
Sayfa 3 / 4
- DAKTİLODA/KLAVYEDE:
A KLAVYE/DVORAK ile F KLAVYE ile E KLAVYE ile Q KLAVYE
( Klavyede, harflerin bulunduğu sol üst köşeye göre ad alırlar. )
( Hiyeroglif klavyesi... http://discoveringegypt.com/egyptian-hieroglyphic-writing/hieroglyphic-typewriter )
(
ile
)
( What I learned about languages just by looking at a Turkish typewriter )
( İHSAN SITKI YENER KİMDİR?
Liseyi, 1942 yılında, İzmir Ticaret Lisesi'nde bitirdi. Ortaokul yıllarında, daktiloda on parmak yazı yazmaya başlayan İhsan Sıtkı Yener, 1940'lı yıllardan itibaren standart klavye konusunda çalışmaya başladı.
Yüksek öğrenimini, 1946 yılında, İstanbul'da Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde tamamladı. Aynı yıl, Sultanahmet Lisesi'nde daktilografi öğretmenliği yaptı. Yüksek Lisans için ABD'ye giderek New York Üniversitesi'nde “Ölçme ve Değerlendirme” konusunda yüksek lisans yaptı ve aynı yıl doktorasını tamamladı.
Yener, 1946 yılında öğretmenliğe başladığı sırada, Türk dilinin özelliklerine göre yapılmış bir daktilo icat etme çalışmalarına başladı. "On parmak için ideal Türk Klavyesi"ni, 1955 yılında kabul ettirdi ve 1974 yılında tüm daktiloların F klavye olmasını sağladı. )
( Ümit Kıvanç'ın, "F klavye, Türkiye'de yapılmış tek düzgün iştir" yazısı için burayı tıklayınız... )
( )
( Bilgisayarınızda klavyeler tanımlanmışsa "Alt + Shift" komutu ile direkt olarak geçiş yapabilirsiniz. Aynı klavyeyi ister F, ister Q olsun, hem F, hem Q olarak kullanabilirsiniz. )
( F klavyenin mucidi İhsan Sıtkı Yener, yaşamını kaybetti - 02 Eylül 2016 )
( )
( )
( Q klavyeyi oluşturan: Christopher Latham Sholes (1867) )
( "Neden Q (QWERTY) Klavye Kullanmaktan Vazgeçemiyoruz?" yazısı için burayı tıklayınız... )
- DALGA GEÇMEK ile/değil/yerine (SADECE) TAKLİT ETMEK
( Bozarak, yamultarak tekrar/taklit. İLE/DEĞİL/YERİNE Birinin davranışını/tutumunu, sözünü/sesisini gerçeğine en yakın durum çabasıyla tekrarlama. )
( Olumsuz. İLE/DEĞİL/YERİNE Olumlu ya da nötr. )
( Gereksiz, yersiz, anlamsız. İLE/DEĞİL/YERİNE Belirli bir ölçüde kabul görebilecek kadar/biçimde. )
- DANSİ(TO)METRE ile DANSİTE
( Yoğunlukölçer. İLE Yoğunluk, [filmde] koyuluk. )
- DEĞERİ OLMAYAN ile/ve/değil DEĞERİNİ ÖLÇME OLANAĞI BULUNMAYAN
- DEĞİŞİMDE/METABOLE [ARISTOTELES'TE]:
| OLUŞ ile/ve/||/>< BOZULUŞ |
ve/||/<>
| NİCELİK ile/ve/||/<> NİTELİK ile/ve/||/<> YER DEĞİŞTİRME |a
- [Yun.] DEKAGRAM ile DEKALİTRE ile DEKAMETRE
( Bir kilonun yüzde biri.[dag] İLE On litrelik oylum ölçü birimi.[dal] İLE On metre uzunluğunda bir ölçü birimi.[dam] )
- DENEY VE GÖZLEM ve/||/<> ÖLÇÜ VE YÖNTEM
- DENGE ile/ve/||/<> JİROSKOP/GYROSCOPE[İng.]
- DEPREMDE:
RICHTER ÖLÇÜMÜ ile/ve/yerine MMS[Moment Magnitude Scale-Moment Büyüklüğü Ölçeği]
( 600 km.lik mesafede meydana gelen sismik dalgaları ya da titreşimi ölçer. İLE/VE/YERİNE Depremin açığa çıkardığı enerjinin ifade edilmesidir. Fayın iki parçası arasındaki kayma mesafesini etkilenen toplam alanla çarpar. )
( Deprem nedir?
Yer kabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yer yüzeyini sarsma olayına denir.
Deprem, insanın hareketsiz kabul ettiği ve güvenle ayağını bastığı toprağın da oynayacağını ve üzerinde bulunan tüm yapılarında hasar görüp, can kaybına uğrayacak biçimde yıkılabileceklerini gösteren bir doğa olayıdır.
Depremin nasıl oluştuğunu, deprem dalgalarının yer yuvarı içinde ne biçimde yayıldıklarını, ölçü aletleri ve yöntemlerini, kayıtların değerlendirilmesini ve deprem ile ilgili öteki konuları inceleyen bilim dalına "sismoloji" denir.
Magnitüd(büyüklük) ve şiddet arasındaki fark nedir?
Magnitüd(büyüklük), depremin kaynağında açığa çıkan enerjinin bir ölçüsü; şiddet ise depremin yapılar ve insan üzerindeki etkilerinin bir ölçüsüdür. Depremlerin ardından açıklanan 4.1, 5.6, 3.2 gibi sayılar, depremin büyüklüğüdür.
Depremin magnitüdü (büyüklüğü) nasıl ölçülür?
Depremin magnitüdü, belirli bir zaman diliminde kaydedilen sismogram üzerindeki deprem dalgalarının genliğinin logaritması olarak tanımlanır.
ML (Richter Ölçeği): 1930 yılında Charles Richter tarafından geliştirilmiştir ve dalga genliğinin logaritması olarak tanımlanır. Açıklanan ölçümlerde depremin farklı dalgalarına göre MB, MS, MW ve MD olarak verilen büyüklükler Richter ölçeğine göre hesaplanan diğer büyüklük birimleridir.
Depremin şiddeti nedir?
Depremin yer yüzeyindeki etkileri depremin şiddeti olarak tanımlanır. Şiddetin ölçüsü, kişilerin deprem sırasında uykudan uyanmaları, mobilyaların hareket etmesi, bacaların yıkılması ve toplam hasar gibi çeşitli kıstaslar göz önüne alınarak yapılır. Şiddeti tanımlamak için birçok ölçek geliştirilmiştir. Bunlardan en yaygın olarak kullanılanı Değiştirilmiş Mercalli Şiddet Ölçeğidir (Modified Mercalli (MM) Intensity Scale). Bu ölçek, Romen rakamları ile belirlenen 12 düzeyden oluşur. Hiçbir matematiksel temeli olmayıp tamamen gözlemsel bilgilere dayanır.
P ve S dalgası nedir?
P dalgası: Kayıtçılara ilk ulaşan deprem dalgasıdır. Hızı kabuğun yapısına göre 1.5 ile 8 km/sn arasında değişir. Tanecik hareketleri yayılma doğrultusundadır (boyuna dalga). Yıkım etkisi düşüktür.
S dalgası: Kayıtçılara ikincil olarak ulaşan deprem dalgasıdır. Hızı P dalgası hızının yüzde 60'ı ile yüzde 70'i arasında değişir. Tanecik hareketleri yayılma doğrultusuna dik ya da çaprazdır (enine dalga). Yıkım etkisi yüksektir.
Artçı Deprem(Aftershock) nedir?
Ana depremi izleyen daha küçük sarsıntılar dizisidir.
Artçı Depremler(Aftershocklar) ne kadar süre ile devam eder?
Belirli bir süresi yoktur, 1 ay da olabilir 2 yıl da...
Depremin süresi ne kadardır?
Bir ile doksan saniye arasında değişir.
Depremler önceden belirlenebilir mi?
Var olan koşullarda depremin önceden belirlenmesi olanaksızdır.
Fay nedir?
Yer kabuğunu oluşturan kayaçların bir yüzey boyunca kırılması ve oluşan iki parçanın birbirine göre göreceli olarak yer değiştirmesidir.
Kuzey Anadolu Fay Hattı nedir?
Doğu'da Karlıova ile Batı'da Mudurnu vadisi arasında Doğu-Batı doğrultusunda bir yay gibi uzanır. Dünyanın en etkin ve en önemli kırık hatları arasında yer alan Kuzey Anadolu fay hattının uzunluğu yaklaşık 1200 km.'dir; genişliği ise 100 m ile 10 km arasında değişir.
Deprem olan her yerde fay var mıdır?
Eğer yoksa bile yeni bir tane oluşmuştur.
Deprem nerelerde oluşur?
Deprem herhangi bir yerde ve herhangi bir zamanda oluşabilir. Genel olarak depremlerin kabuğu oluşturan levhaların sınırlarında oluştuğu söylenilebilir. Dünyanın çeşitli yerlerinde benzer nitelikte depremlerin tekrarlandığı gözlemlenmiştir ve bu kesiler hep levha sınırlarıdır. Depremlerin yoğun olarak gözlendiği bölgeler yeryüzünde üç ana kuşak oluşturur.
Kuşak (Pasifik Deprem Kuşağı): Şili’den kuzeye doğru Güney Amerika kıyıları, Orta Amerika, Meksika, ABD’nin batı kıyıları ve Alaska’nın güneyinden Aleutian Adaları, Japonya, Filipinler, Yeni Gine, Güney Pasifik Adaları ve Yeni Zelanda’yı içine alan en büyük deprem kuşağıdır. Yeryüzündeki büyük depremleri %81'i bu kuşak üzerinde gerçekleşir.
Kuşak (Alpine): Endonezya'dan (Java-Sumatra) başlayıp Himalayalar ve Akdeniz üzerinden Atlantik Okyanusu’na ulaşan kuşaktır. Yeryüzündeki büyük depremlerin %17'si bu kuşakta oluşur.
Kuşak (Atlantik): Bu kuşak, Atlantik Okyanusu ortasında yer alan levha sınırı (Atlantik Okyanus Sırtı) boyunca uzanır.
Türkiye’de kaydedilen en büyük deprem hangisidir?
Aletsel dönemde ülkemizde kaydedilen en büyük deprem 26 Aralık 1939 Erzincan'da olmuştur. Gece yarısı olan depremde yaklaşık 33 bin kişi yaşamını kaybetmiştir.
Dünyada kaydedilen en büyük deprem hangisidir?
1900'den bu yana kaydedilen en büyük deprem, 22 Mayıs 1960'ta, Şili'de olmuştur (Magnitud= 9.5 Mw).
Yeryüzünde en az sallanan kıta hangisidir?
Depremi en az olan kıta, Antarktika'dır. )
(
)
- DERECE[Ar.]/DEGREE[İng.] değil/yerine/= DİZİL
- DERECE/RADDE[Ar.] / KERTE/KERTİ[İt.] ile/ve/||/<> KERT ile/ve/||/<> İŞARET
( Gemi pusulasında kadranın ayrılmış olduğu on bir derece ve on beş dakika ölçüsünde bir açıya eşit olan otuz iki bölümden her biri. | Derece, radde[Ar.]. | İşaret için yapılmış çentik ya da iz, kerti. İLE Bir uçurumun ya da bir derinliğin keskin kenarı. İLE ... )
( DEGREE vs. ... vs. LEVEL )
- DERİNLİK ve/||/<>/> İSKANDİL[İt.]
( ... VE/||/<>/> Denizin derinliğini ölçme. | Bu iş için kullanılan araç. )
- DESTEK ile/ve/<> PAYLAŞIM
( Ölçü, aynı şeye gülmek değil, aynı şeye ağlamaktır. )
( SUPPORT vs./and/<> SHARING )
- DEVE ile/ve MUT
( 20 Teneke. İLE/VE 20 Kile. 50 şiniklik[8 kilo] tahıl ölçeği. )
( ... İLE/VE MÜDD: Mut, kara mut, batman türünden bir ölçek. )
- DEVLETİN SÜREKLİLİĞİ/KALICILIĞI ile/ve/||/<> TOPLUMUN SÜREKLİLİĞİ/KALICILIĞI
( Siyaset ile. İLE/VE/||/<> Bilgi ve dil ile. )
( [simgesi/değeri/ölçütü] Bayrak. İLE/VE/||/<> Sancak. )
( BEKÂ-İ DEVLET ile/ve/||/<> BEKÂ-İ MİLLET )
- DIL ile/||/<> ŞEBÎH Bİ'L-MUAYYEN
( Kenar. | Üçüncü ve daha yüksek dereceden kök. İLE/||/<> Paralel kenar. )
- DİL ve SÖZ/SÖZCÜK:
Ölçü eşikleri.
- DİLATOMETRE[Fr.] değil/yerine GENLEŞMEÖLÇER
- DİLİM ile DİLİM ile DİLİM
( Ağzımdaki dil. İLE Kullandığım/konuştuğum dil. İLE Bir bütünden kesilmiş ya da ayrılmış ince, yassı parça. | Radyatör parçalarından her biri. | Belirli ölçülere göre oluşmuş bölüm. | Değişik anlatı türü, masal, efsane, bilmece vb. bir metnin, bir yapıtın, aslından az çok ayrılan değişik biçimli olanı, epizot. )
- DİNAMOMETRE değil/yerine/= KUVVETÖLÇER
( Güçleri/kuvvetleri ölçmeye yarayan araç. )
- DÎNÂR ile/ve DİRHEM[Ar. < Yun.]
( Çeyrek altın değerindeki eski bir para birimi. [İran, Tunus ve bazı ülkelerde kullanılan para birimi] İLE/VE Gümüş, bir tür gümüş para. | Bir okkanın dörtyüzde biri olarak kabul edilmiş olan[3148 gr. | İstanbul için 3207 gr. olarak saptanmıştır] eski bir ağırlık ölçü birimi. | Bir miskal, dört gram ve seksen santigram. )
( GOLD vs./and SILVER )
- DİSPEÇ[İng.]
( Bir ortak avaryada, deniz kazasından sonra, gemi, yük ve navlunla ilgili kişilerin uğradıkları zararların ve bunlar tarafından yapılmış olan harcamaların, nasıl, kimler tarafından ve ne oranda karşılanacağını saptamak için yapılan işlem. | Deniz sigortası dilinde, ilgili tarafların ortak avaryada, kendilerine düşen yükümlülükleri, paylarının önemi ölçüsünde ayrıntılı olarak belirten belge. )
- DİZEM ile/değil DİZYEM[Fr.]
( Düzenli aralıklarla yineleme niteliği. | Uyumlu üslûp. | Vezin. | Bir dizede ya da notada, vurgu, uzunluk ya da ses özelliklerinin, durakların, düzenli bir biçimde yinelenmesinden doğan ses uygunluğu. [DÜZÜN/TARTIM] İLE/DEĞİL Sıcakölçerde, santigratın onda biri. )
- DİZGİ ile KATRAT
( ... İLE Basımcılıkta dizgi işinde kullanılan bir ölçü birimi. | Dizgide harfler arasına konulan yazısız metal parçası. )
- DOĞRU ile AÇIORTAY
( ... İLE Bir açısal bölgeyi, ölçüleri birbirine eşit olan iki açısal bölgeye ayıran doğru. )
- DOĞU/MAŞRIK[Ar. < ŞARK] ile MAĞRİP/MAĞRİB[Ar. < GARB]
( DOĞU, GÜNEŞİN DOĞDUĞU TARAF )
- DOZİMETRE/DOSİMETER[İng.] değil/yerine/= IŞINÖLÇER, IŞINÖLÇÜMÜ
- DÜNYANIN EN SOĞUK YERİ:
OLMYAKON
( Orta Yakutistan'da bulunan Olmyakon'da ölçülen en düşük ısı, -71 °C'dir. )
- DÜŞÜNMEK/TEFEKKÜR ile/ve ÖLÇÜNMEK/TEEMMÜLL[< EMEL]
( ... İLE/VE Gerek bir olayın sebeplerini daha çok çözümleme ve daha doğru anlamak gerekse bir hareket tarzının sonuçlarını, özellikle de yarar ile sakıncalarını irdelemek amacıyla, oluşmuş/oluşturulmuş 'yargı'nın, eleştirilmek üzere, 'askı'ya alınmasıdır. Aklın benzer addettiği duyuları, dolayısıyla da 'olaylar'ı belirli bir 'kavram şemsiyesi' altında 'düşünmek'tir. O belirli 'kavram' altında düşünülen duyulardan, böylelikle de 'olaylar'dan biriyle karşılaşıldığında 'olay'a denk düşen 'kavram'ı 'akıl'da 'uyandırmak'tır. )
( Fikir yürütme, düşünme. İLE/VE Katlanmalı, iyice, etraflıca düşünme, idrak. )
( Kişi, herşeyin tohumudur. Neyi tefekkür ederse onun tohumudur. )
( Kişiyi kurtaracak ilâçlar, aşk ve düşünmektir. )
- EB'AD[Ar. < BA'D] ile EB'ÂD[Ar. < BU'D]
( Daha uzak. İLE Uzaklıklar, uzunluklar. )
- EDEB[çoğ. ÂDÂB]
( İYİ TERBİYE, NEZÂKET, ZARÂFET | ELİNE, DİLİNE, BELİNE SAHİP OLMAK [ELİF, DAL, BE] | DAVET, ÇAĞRI | ÜST SEVİYE AHLÂKI | ALLAH'A YAKLAŞMANIN ÖLÇÜSÜ )
- EGİN ile EGİN
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Omuz. İLE Eni bir buçuk karış, uzunluğu dört arşın gelen bir bez. )
- ELMABAŞ PATKA ile/ve/|| ÜVEYİK
( Soyu, dünya ölçeğinde tehlikede olan, çok sayıda ülkede avı yasaklanan ve koruma çalışmaları başlatılan üveyik ve elmabaş patkanın "avı", ülkemizde ne yazık ki hâlâ yasal. Çoğu avcı, bu iki türün gerçekten yok olmanın eşiğinde olduğuna inanmak istemiyor. 11 Mayıs'ta toplanacak olan Merkez Av Komisyonu'nun bilimsel verilerle karar alması, üveyik ve elmabaş patkanın avının yasaklanması gerekiyor. )
- EMİNA ile/ve İZE
( Tahıllar için eski bir ağırlık ölçüsü. İLE/VE Bir tahıl ölçüsü. )
- EN ÇEVRECİ OTEL:
KANDALAMA HOTEL
( Sri Lanka'nın Dambulla kasabasında bulunan otel, Sri Lanka'lı mimar Jeffrey Baova'nın, doğayı bozmamak üzere büyük özen göster(il)mesiyle, otelin yapımı sırasında, inşaata dozer sokulmadan ve hiç ağaç kesilmeden tamamlanmıştır. İnşaat, doğanın izin verdiği ölçüde ve yönde ilerlemiş. Bu yüzden, otelin görünümü, düzgün bir geometriye sahip değildir. Koridorlar, doğanın çizgisinde, zikzaklı bir biçimde sürmektedir.
Otelin atık suları, arıtıldıktan sonra, kapalı devre kullanılmaktadır. Yemek artıkları ise her gün civardaki çiftliklere gönderilmektedir.[Otel, bu uygulamayla, iki yıl üst üste çevre ödülü de almıştır.][Tebrikler ve teşekkürler!!!] )
- ENDÂZE
( TAHMİN, TAKDİR | ÖLÇEK | MERTEBE, DERECE | 60/65/68 cm.lik, eski bir uzunluk ölçüsü. )
- ÜRETİM:
ENDÜSTRİYEL ile/ve/<> ÖZEL
( Özel üretim yapan işletmelerde, ürünler sıfırdan tasarlanarak ya da siparişe özel olarak mühendislik çalışmaları sonucunda ortaya çıkar. Sipariş için gerçekleştirilen tasarım, ürünün sonucuna aktarılacağından dolayı ve hazırda bulunan pek çok tahmin nedeniyle, tüm üretim sürecinde esnek bir yapı olmasını gerektirmektedir. Varolan süreçlerin esnekliği dolayısıyla da, özel üretim yapan işletmeler, ERP sistemlerinden temel olarak esneklik ve çeviklik beklemektelerdir. Endüstriyel üretim yapan işletmeler tarafında ise ürünler, sipariş bazlı olarak ayarlanır. Müşteriler, stokta bulunan bir ürünü sipariş edebilecekleri gibi, önceden tasarlanmış ve katalogda yer alan bazı özellikler ve seçenekleri de satın alınacak ürüne katarak sipariş verebilirler ancak değişiklik istekleri, kataloglar ile sınırlıdır.
Özel üretim yapan firmalar, esneklik ve çevikliğe önem verirken, endüstriyel üretim yapan firmalar daha çok operasyonel verimliliğe odaklanmaktadır. Aynı zamanda, endüstriyel üretim yapan firmalar, üretim süreçlerinde, özel üretim sürecindeki her bir projenin değiştiği durumun aksine, tahmin edilebilirlik ve süreklilikten gelen avantajlara da sahip olurlar. Tahminler ve yansıtmalar sayesinde de, yöneticiler, sonuçları ölçebilirler ve gerektiğinde yönlerini değiştirebilirler. Bu değerler de bulunulan süreçlerin gelişmesini ve tüm zincirin bütünleşmesinin güçlenmesini sağlar. )
- ENGEL ile PERDE
( Engeller yaratmayabilirsiniz. )
( Engeller aşılabilir. )
( Engellerin en yıldırıcısı kişinin kendidir. )
( Engeller bir ölçüde kalktığında, O, bir anda içinize doğar. )
( Onu tümüyle alın! Buradadır, istemeniz yeter. Fakat istemezsiniz. İsteseniz bile almazsınız. Almanızı engelleyen nedir, onu bulun. )
( Obstacles can be overcome. )
( You can avoid creating obstacles.
It will dawn on you suddenly, when the obstacles are removed to some extent.
Take the whole of it! It is here for the asking. But you do not ask. Even when you ask, you do not take. Find out what prevents you from taking. )
( OBSTACLE vs. VEIL/CURTAIN )
- ERDEB/İRDEB[Ar.] ile ERDEB[Ar.]
( Arap şehirlerinde kullanılan ve İstanbul kilesiyle 9 kileyi karşılayan bir ölçek. İLE Savaş. )
- ERDEM/FAZİLET ile/ve ARTAM/MEZİYET
( Erdem, toplum çıkarını kişisel çıkarın üstünde tutmaktır. )
( Bilgi erdem, erdem de mutluluk üretir. )
( Erdeminiz ayakta kalmanızı sağlayan şeydir. )
( Erdem, kişinin kendini inşâ edeceği tuğlalardır. )
( Erdemler kendileri içindir. Başka şeyler için değildir. )
( Erdemler ve güçler kendini-idrakle birlikte gelir, daha önce değil. )
( Erdemli olanlar, kaygıdan; akıllı olanlar, korkudan uzaktır. )
( Güçlükleri yenmeyi birinci ödevi olarak kabul eden ve ödülü sonraya bırakan bir kişiye 'erdemli' denilir. )
( Erdemli kişinin önem verdiği üç şey vardır: Davranışlarında dikkatsiz ve düşüncesiz olmaktan sakınmak; yüz anlatımında içtenlik; sözlerinin kabalık ve bayağılıktan uzak olması. )
( Gerçekte olduğunuz şey, özünüz, sizin erdeminizdir, erdeminiz kendinizsiniz. )
( Özünüzü, gerçek benliğinizi anımsamak erdemdir. )
( Hiçbir çiçeğin kokusu rüzgâra karşı yayılamaz, fakat erdemlerin kokusu hiçbir engel tanımadan her yere yayılır. )
( Kişi, yaşamını meziyetlerinin yönettiğinden ve bu meziyetlerin en beklenmedik ve en sıkıcı koşullara bile direneceğinden emin olmalıdır. )
( Kişinin sınırlarını bilmesinden doğan alçakgönüllülük bir meziyettir ama vicdanla birleşmediği sürece bir zayıflık olarak görülebilir. )
( Olgun kişi, meziyetlerini parıldar hale getirir. )
( Olgun kişi, meziyetleri parıldarken ışıltıyı gizleyerek çevresiyle uyum içinde kalmayı başarır. )
( Kaynak ve meziyetlerin açığa vurulması yerine sadelikle alçakgönüllülük salık verilir. )
( Kişinin ışığı yararlı bir parlaklık sağlıyorsa, onu tartının altına gizlemelidir. Eğer sağlamıyorsa, meziyetleri geliştirmek amacıyla durmadan çalışılmalıdır. )
( Meziyet yalnız kalmaz, sürekli komşu bulur. )
( 4 Büyük Erdem:
* MAITRI/METTA[Palice] (Dostluk, iyi dilek, iyilik, sevgi ve merhamet göstermek. )
( Merhamet ve herkesin acılarına üzülmek. )
( Herkesin iyiliğine sevinmek. )
( Herkesin hatasını affetme ve görmemezlikten gelmek. )
( Erdemin ölçüsü, tüze'dir. )
( Bir şeyin, işlevini, yerine getirmesi. İLE/VE ... )
( What you are really is your virtue.
Remembering your self is virtue. )
( Aklını, en yüksek düzeyde kullanmak, tefekkür yaşamı, kuramsal temâşâ. İLE/VE ... )
( Ötekinin haklarını sağlamak, korumak ve savunmak. İLE/VE ... )
( VIRTUE vs./and MERIT )
- ERDEM ve/||/<> TÜZE(HUKUK)
( Erdemin ölçüsü, tüze'dir. )
- ESKİ DÖNEM DÜŞÜNCEYE(AKADEMİSYENLERE) GÖRE:
ÖLÇÜLEBİLİRSE ile ÖLÇÜLEMEZSE
( "Bilim." İLE "Şiir." )
- ESKİ OKKA[< ÜKİYYE / VÜKYE] ile YENİ OKKA
( 1283 gram olan [400 Dirhem] olan ağırlık ölçüsü. İLE 1000 gr. olan ağırlık ölçüsü.[Okka'nın %78'ini karşılar.] )
( Hesaplaması: 1 okka x 128 = 1 kg. x 78 )
( KIYYE-İ ATÎKA ile KIYYE-İ CEDÎDE )
- ESKİ YUNAN'DA:
SIVI HACİM ÖLÇÜLERİ ile/ve KATI HACİM ÖLÇÜLERİ
( Katule[0,27 litre] ve amphora[19,44 litre]. İLE/VE Khoniks[1,08 litre] ve Medimnos[51,84 litre] )
- ETKİ/LEME ile ENGEL/LEME
( Engeller bir ölçüde kalktığında, O, bir anda içinize doğar. )
( Sana engel olmaya çalışanlar, başaracağına, en çok inananlardır. )
( It will dawn on you suddenly, when the obstacles are removed to some extent. )
( IMPRESS vs. HINDRANCE/OBSTRUCTION )
- EVRENSEL/LİK ile KÜRESEL/LİK
( ÂLEM-ŞÜMÛL ile ... )
( UNIVERSAL vs. GLOBAL )
- FAHİŞ[Ar.] değil/>< NARH[Fars.]
( Ölçüyü aşan, aşırı, çok fazla. | Ahlâka ve törelere uygun olmayan. DEĞİL/>< Tüketiciyi korumak amacıyla, özellikle zorunlu gereksinme maddeleri için devletçe saptanan fiyat. )
- [ne yazık ki]
!FAHİŞ/FUHUŞ ile/ve/||/<> !MURABAHA/TEFECİLİK
( Ölçüyü aşan, aşırı, çok fazla. | Ahlâka ve törelere uygun olmayan. İLE/VE/||/<> Bir malı, çok fazla kârla satma. | Yasanın izin verdiği sınırdan aşkın faiz alma. )
- FARK/LAR:
NESNEDE ile/ve/değil/||/<> GÖZLEMDE/KEŞİFTE
- FAZ[Fr./İng. < PHASE] değil/yerine/= EVRE
- FERÎD[Ar. < FERD] ile FERÎD[Fars.]
( Tek, eşsiz, eşi olmayan. Tasım/kıyas kabul etmez, ölçüsüz. Üstün. İLE Avcı kuş. | Donmuş, katılaşmış şey. )
- FERÎD/E[Ar.] ile FERÎDE[Ar.]
( Tek, eşsiz, eşi olmayan. Tasım/kıyas kabul etmez, ölçüsüz. Üstün. İLE Kendi oyuyla hareket eden, kibirli, gururlu. )
- FERSAH[Ar.]/FERSENG[Fars.] ile -FERSÂ[Fars.]
( Çeşitli mesafelere karşılık gelen değerde bulunan bir uzunluk ölçüsü. | Üç millik bir deniz mesafesi. İLE İki askerî fırka, iki taraf. )
- FİZİKSEL NİCELİK İKİLİĞİ ile KİMYASAL NİCELİK İKİLİĞİ
- FOND
( 103 litreye eşit bir ölçü. )
- FÜZYOMETRE
( Ergime ısısını ölçmeye yarayan aygıt. )
- GABARİ[Fr.]
( Köprülerin yüksekliklerini belirten ölçüler. )
- GABEN-İ FÂHİŞ ile/>< GABEN-İ YESÎR
( * Piyasadaki en yüksek satılandan altın ve gümüşte %2,5 ve daha fazlasına, urûzda yâni ölçülüp tartılan ve taşınabilen mallarda %5, hayvan için %10, binâ için %20'den, ibâdet konularında gerekli olan şeylerde de piyasadaki fiyatından iki misli fazla olan aldanmalar. * Bâyi(satıcı), bu mala, şu kadar Lira veren oldu deyip, satsa, sonra gaben-i fâhiş olduğu ve başkası, o kadar Lira vermediği anlaşılsa, müşteri[alıcı] bey'i (satışı, alış-verişi) fesh edebilir, bozabilir. [Mecelle] * Yolculukta, su, gaben-i fahişle satılırsa ya da piyasa fiyatı ile alacak fazla parası yok ise, namazını teyemmüm ile kılması câiz olur. [İbn-i Âbidîn] İLE/>< Az aldanma ya da az aldatma. )
( GABEN: Aldatma, aldanma, alıcı ve satıcıdan birinin ötekini aldatması. )
- GALON
( 4.5 litrelik Anglo-Sakson sıvı ölçüsü. )
- GALOP/GALOPPADE
( 2/4'lük bir ölçüde, dönülerek sıçranılan, çok hızlı tempodaki bir dans. [1820 sonlarında, Duchesse de Berry tarafından] )
- GALVANOMETRE değil/yerine AKIMÖLÇER
- GAYET[Ar.] değil/yerine/= PEK
- GEÇERLİ/LİK ile/ve/<>/değil YETERLİ/LİK
- GERÇEK ile/ve ÖLÇÜ/M
( [Sans.] ... ile/ve PRAMANA )
( REALITY vs./and MEASUREMENT )
( ... ile/ve LIANG )
- GERÇEK/LİK ile/ve HAKİKAT[Ar.]
( Çok. İLE/VE Tek. )
( Varoluş. İLE/VE Varlık. | İlke. )
( Bilimde. İLE/VE Felsefede. )
( ... İLE/VE Var'ı var, yok'u yok olarak bilmektir. )
( ... İLE/VE Varoluşu kişinin iradesine bağlı olmayan. )
( Sürekli değişen, değişmeye mahkum olan. / Olup da bitmeye yönelmiş olan. İLE/VE Ebedî olan. Üstündeki örtü [peçe/lethia(Yun. > alethia)] kaldırılıp altındaki biçimin ortaya çıkması. )
( Beklenmeyen ve tahmin edilemez olan, gerçektir. )
( Saf, karışımsız ve bağımsız olan gerçektir. )
( Gerçek, en yüce mutluluktur. )
( Gerçekten söz etmek bile mutluluktur. )
( Gerçek, kavranamaz olandır. )
( Gerçek olan, sürekli sözsüzdür. )
( Gerçek, gerçek-olmayanda gerçeği görür. )
( Sahte olanlar gittiğinde, geride kalan, gerçek olandır. )
( Geçicilik, gerçekdışılığın en iyi kanıtıdır. )
( Gerçek, herhangi bir amaca hizmet edemez. )
( Gerçek, herkes için her zaman geçerlidir. )
( Gerçek, bilen ve bilinen ikileminin ötesindedir. )
( Gerçek, ŞU AN'da ve BURADA olandır. )
( Gerçeği bilmek, onunla uyum içinde olmak demektir. )
( Gerçeği bilmeye uğraşmayalım. Çünkü zihin yoluyla edinilen bilgi, gerçek bilgi değildir. )
( Gerçeğe varış, bizim bir kişi olmadığımız olgusunun fark edilmesidir. )
( Gerçeğe varmış olan kişiler, çok sessizdir. )
( Gerçeği bir formüle bağlama isteğimiz, onu inkâr demek oluyor, çünkü o sözcüklere sığdırılamaz. )
( Gerçek, bir şeyi ister gibi istenemez. )
( Gerçek, herkes için birdir, ancak sahte olan kişiseldir. )
( Gerçeğin deneyimi diye bir şey yoktur. Gerçek, deneyim ötesidir. )
( Gerçeğin zihinde yansıması için zihnin berraklığı ve sessizliği gereklidir. )
( Ancak, hayrette olduğumuz zaman, gerçeği bilebiliriz. )
( Ancak, gerçeğin kendi olduğumuzda, gerçeği bilebiliriz. )
( Gerçek, keşiftedir, keşfedilmişte değil. )
( Eğer anlatabilirsek, o, gerçek olan değildir. )
( Sözler, sözleri yaratır; gerçek ise sessizdir. )
( Gerçek olmayanı yaratan, zihindir ve sahtenin, sahte olduğunu gören de zihindir. )
( Zaman ve uzay ile sınırlı ve bir tek kişi için geçerli olan, gerçek değildir. )
( Gerçek, sahtenin reddi ve inkârı ile ifade edilebilir -eylemle. )
( Neyin gerçek olmadığını bilebiliriz -ki bu da sahte olandan kurtulmamıza yeter. )
( Gerçeğe varmış kişi, egosuzdur. )
( Neyle aşırı meşgulseniz, onun gerçekliğine inanırsınız. )
( Gereksiniminiz olan tek şey, gerçeğe duyulan samimi özlemdir. )
( Gerçeğin bilinmesi için "ben" ve "benimki" fikirleri gitmelidir. )
( Gerçeğin, zihinde yansıması için zihnin berraklığı ve sessizliği gereklidir. )
( Gerçeği keşfettiğimi ne zaman anlarım? "Bu doğru", "Bu doğru değil" fikri ortaya çıkmadığı zaman. )
( Gerçeği bulmak için günlük yaşamımızın en küçük eylemlerinde gerçek olmalıyız. )
( Gerçeği aramak, üstlenilen tüm işler arasında en tehlikeli olandır, çünkü o içinde yaşadığımız dünyayı yıkar. )
( Gerçeğin aranışında, yalan ve hile olamaz. )
( Eğer amacımız gerçek sevgisi ve yaşam sevgisi ise korkmamıza gerek yoktur. )
( Kendinizi yeterli ve emin hissettiğiniz sürece, gerçek, sizin ulaşamayacağınız yerdedir. )
( Söylenilecek yalan bulamayanların başvurduğu son çözüm, gerçektir. )
( Hakiki olmayanın hakiki olmadığını fark eder ve onu atarsınız. )
( Hakiki olan, zarın hem içinde, hem de dışındadır. )
( Hakikat, gerçekliğin ardında duran dayanakçadır. )
( Hakikat, olguları birliğe getiren ilkedir. )
( Hakikat, "betimlenemez" olduğu ölçüde kendini ortaya koyar; karmaşıktır, anlamı belirsizdir, varlığını karşıtların buluşmasına dayalı olarak sürdürür ve ancak erginleme vahiyleri yoluyla dile getirilebilir. )
( Hakikatin üzerindeki perdelerden biri, dildir. )
( Adâlet, ancak hakikatten; saadet, ancak adâletten doğabilir. )
( HODOS TES ALETHEIA: Hakîkate götüren yol. )
( Hem, hem de. İLE/VE Ne, ne de. )
( Olduğu biçimde. İLE/VE Etkisi itibariyle. )
( The unexpected and unpredictable is real.
What is pure, unalloyed, unattached is real.
The real is bliss supreme.
Even to talk of real is happiness.
The real is inconceivable.
The fact is always non-verbal.
The real sees the real in the unreal.
What remains when the false is no more, is real.
Transiency is the best proof of unreality.
Reality is beyond the duality of the knower and the known.
The real is for all and forever.
Reality is beyond the duality of the knower and the known.
The real is, what is RIGHT NOW and RIGHT HERE.
To know reality is to be in harmony with it.
Do not try to know the truth, for knowledge by the mind is not true knowledge.
Realisation is of the fact that you are not a person.
Realised people are very quiet.
Your very desire to formulate truth denies it, because it cannot be contained in words.
The real cannot be wanted, as a thing is wanted.
Reality is common to all. Only the false is personal.
There is no such thing as the experience of the real. The real is beyond experience.
Clarity and silence of the mind are necessary for the reflection of reality to appear in the mind.
You can know reality only when you are astonished.
You know the real by being real.
Truth is in the discovery not in the discovered.
If you can convey, it is not the real thing.
Words create words, reality is silent.
It is the mind that creates the unreal and it is the mind that sees the false as false.
What is limited in time and space, and applicable to one person only, is not real.
Truth can be expressed only by the denial of the false -in action.
You can know what is not true - which is enough to liberate you from the false.
The realised man is egoless.
Whatever you are engrossed in you take to be real.
All you need is a sincere longing for reality.
For reality to be, the ideas of 'me' and 'mine' must go.
Clarity and silence of the mind are necessary for the reflection of reality to appear in the mind.
When do I know that I have discovered truth?
When the idea 'this is true', 'that is true' does not arise.
To find reality you must be real in the smallest daily action.
The search for reality is the most dangerous of all undertakings for it will destroy the world in which you live.
There can be no deceit in the search for truth.
If your motive is love of truth and life, you need not be afraid.
As long as you feel competent and confident, reality is beyond your reach.
You can see the unreal as unreal and discard it.
The real is both within and without the skin. )
( 1- Gözlemleyebilsek de, gözlemleyemesek de varolanların, varoluşu.
2- Tutarlı gözlemlerden ya da deneylerden, genel sonuçlar çıkarmanın meşrû olduğu.
3- Hiçbir etkinin, ışık hızından daha hızlı yayılamayacağı.[YERELLİK/LOCALITY]
[Bernard D'Espagnat] )
( Kendinde olan. | Evrensel. | Yalansızlık. )
( Gerçekliğin ötesine ulaşmaya cesaret edemeyen, hakikati fethedemez. )
( REALITY vs./and TRUTH )
( WIRKLICHKEIT mit/und WAHRHEIT )
( ... ile/ve ALETHEIA )
- GEREKLİ ile/ve/<> YETERLİ
( NECESSARY/REQUIRED vs./and/<> SUFFICIENT/ENOUGH )
- GEREKLİ/LİK ile/ve YETERLİ/LİK
( NECESSITY vs./and SUFFICIENCY )
- GEZ ile GEZ
( Okun, kirişe geçen ucundaki kertik. | Tüfek, tabanca gibi ateşli silahlarda, namlunun gerisinde bulunan ve nişan alırken, arpacıkla birlikte göz ile hedef arasında aynı doğru üzerine getirilen kertik. İLE Yer ölçmeye yarar, düğümlü ip. | Yapı işlerinde kullanılan çekül. )
- GÖK CİSİMLERİNİ TANIMLAMA BİLİMİ ile/ve GÖK HARİTASI, YILDIZ UZAKLIKLARINI ÖLÇME
( URANOGRAPHY vs. URANOMETRY )
- GÖVDE ile/ve/<> ZİHİN
( Gövde ile gövdede barınan bilinç arasında zihin yer alır. )
( Gövde, ölçüsünü bilir, ama zihin bilmez. )
( Gövde ve zihin sınırlılardır, onun için de incinmeye açıklardır, onların, korunmaya gereksinimleri vardır ve bu da korkuya yol açar. )
( Gövde, dış varlığı, bilinç iç varlığı tanımlar, saf farkındalık halinde ise En Yüce Olan'la temas kurulur. )
( Gövdenin ötesine geçmek için sağlıklı olmalısınız; zihnin ötesine geçmek için ise zihniniz kusursuz bir düzen içinde olmalı. )
( BODY vs./and/<> MIND
Between the body and the indwelling consciousness lies the mind.
The body knows its measure, but the mind does not.
The body defines the outer self, consciousness the inner, and in pure awareness the Supreme is contacted.
To go beyond the body you must be healthy; to go beyond the mind, you must have your mind in perfect order. )
- GÖZ KARARI ile/değil/yerine ÖLÇÜ
- GÖZ ile/ve/<> ÖTEKİ ÖRGENLER
( Göz dışında, kişinin çoğu örgeni, -35 °C'de donar. )
( GÖZLER, YALAN SÖYLEMEZ!
Arabası uçuruma yuvarlanmış ve sürücünün cesedi ancak birkaç hafta sonra Ağustos ayında tesadüfen bir köylü tarafından çürümüş halde bulunabilmiş.
Ölüm nedeninin trafik kazası olduğu biliniyor fakat kazanın alkolün ya da başka bir maddenin etkisi altında meydana gelip gelmediğini saptayabilmek için otopside alınan kanda 0.80 promil gram alkol bulunmuş.
Göziçi sıvısında ise alkol bulunmadığı ayrıca uyutucu ve uyuşturucu bir madde bulunmadığı rapor edilmiş.
Cesedin çürümeye başlaması ile ortamda bulunan bakteri ve mayaların etkisi ile kan şekeri tüketilirken alkol üretilir. Ağustos sıcağında çürümenin daha hızlı olması nedeniyle kanda 1.50 promil grama kadar alkol oluşabilir.
Göziçi sıvısı anatomik özelliği nedeniyle yalıtılmış bir yapıya sahiptir ve alkol yapan bakterilerin içeriye girmesine izin vermez.
Göziçi sıvısında alkol ölçümünün önemini bilen bir uzman, gözünde alkol saptanmayan sürücünün, kanında bulunan alkolün cesedin çürümesine bağlı olarak meydana geldiğini dolayısıyla kazayı alkolün etkisi altında yapmadığını rapor eder.
Ölümden sonra bile,
Gözler, yalan söylemez! )
- GÖZLEM ve/||/<>/> DENEY ve/||/<>/> ÖLÇÜM
- GÖZLEM = MÜŞAHEDE = OBSERVATION[İng., Fr.] = BEOBACHTUNG[Alm.] = OBSERVAR, MIRAR[İsp.]
- GÜCÜN:
YETERLİLİĞİ(/YETERSİZLİĞİ) ile/ve/<>/değil/yerine DEVREDE OLMASI
- GÜZEL/LİK ile YETERLİ/LİK
( BEAUTY/NESS vs. SUFFICIENCY )
- HAD ile/ve/<> ÖLÇÜ
( Bilgelik, aklın;
Cesaret, kalbin;
Ölçülülük, duyguların denetimidir. )
( Wisdom is reason's;
Courage is heart's;
Moderation is control of feelings. )
( LIMITING vs./and/<> MODERATION )
- HAFİF ile HAFÎF
( Tartıda ağırlığı az gelen, yeğni. | Güç ya da yorucu olmayan, kolay. | Ağırbaşlı olmayan, ciddi olmayan, hoppa. | Miktarı az, sindirimi kolay yiyecek. | Kalınlığı ya da yoğunluğu az olan. | Etkisi az olan, sert karşıtı. | Önemli olmayan. | Çok dik olmayan sırt, yokuş/eğim. | Gücü az olan, belirli belirsiz. | Sıkıntısız, ferah, rahat olarak. İLE Türk müziğinin büyük usûllerindendir. )
- HAFS[Ar.] ile HAFZ[Ar.]
( Biriktirme, toplama. İLE Basıklık. | Dengeli/îtidâl, aşırı olmama durumu, ölçülülük. | Arap dilbilgisinde kesre/esre imi/işareti. )
- HALEP ve/> ARŞIN
( Orada. VE/> Burada. )
- HAREKET:
CEVHER'DE ile NİCELİK'TE ile NİTELİK'TE ile MEKÂN'DA
- HASSA ile HASSAS
( Özgülük, özellik. İLE Duyum ve duyguları algılayan. | Çabuk duygulanan, duygun, duyar, duyarlı, içli, alıngan. | Çabuk etkilenen. | Yapımı ve bakımı özen isteyen, aksamadan, çok doğru çalışan, kesin ölçüler gerektiren işlerde kullanılan araç. )
- HAT ile/||/<> HATT MÜSTAKÎM
( Çizgi. İLE/||/<> Doğru. | Varsayılan iki nokta arasını bağlayan en kısa çizgi. )
- HATT:
TERKİB ve/||/<> SEYYALLİK ve/||/<> İBDÂ ve/||/<> MEVZUN(ÖLÇÜLÜLÜK)
- HATT ile HATT
( Çizgi. | Satır. | Yol. | Yazı. | Parmağın onikide biri olan bir ölçü. İLE Sevgilinin yüzündeki ayva tüyleri. | Gençlerin yüzünde yeni çıkan sakal ve bıyık, sarı tüyler. )
( Yazı/hatt, üstâdın öğretisinde gizlidir. Kıvamı, çok yazmaktadır; devamı, İslâm dini üzere olmaktır. )
- HATT[Ar. çoğ. HUTÛT] ile HATT[Ar.]
( Çizgi. | Satır. | Yol. | Yazı. | Buyruk/ferman, sultan yazısı. | Sıra, saf. | Gemiler için hareket istikameti olarak belirtilen taraf. | Yalnız uzunluğu olan boyut/buut. | Gençlerde terleyen bıyık/sakal. | Parmağın onikide biri olan bir ölçü. İLE Aşağı inme/indirme. | Oyunda taş çıkarma. )
- HELYOGRAF[Fr.] ve RADAR YANSITICI BALON
( Güneşten yayılan ısı miktarını ölçmeye yarayan aygıt. | Güneşin ışıldadığı saatlerin süresini saptamaya yarayan aygıt. | Güneş ışınlarından gelen yararlanan optik telgraf aygıtı. | 30 km.ye kadar yansıtıcı. VE 38 km.ye kadar, özel folyo malzemeden, 5 güne kadar şişik kalan yer belirleyici. )
- HİÇKİMSE...
( * ... düşüncenin ve dilin dışına çıkamaz.
* ... varoluşundan kuşku duyamaz ve varoluşunu inkâr ya da reddedemez.
* ... olmak, konuşmaya başlayana kadardır.
* ..., tek başına yaşayabilecek kadar güçlü değildir.
* ..., zaafsız değildir.
* ..., her şeyi yapabilecek güçte ve olanakta değildir.
[Non omnia possumus omnes]
* ..., fazla yaşamış olmakla yaşlanmaz.
* ..., yaşamı boyunca yalnız kalmamıştır ve kalamaz.
* ..., başkasıyla aynı değildir.(Kendiyle de aynı değildir.[sürekli gelişir, değişir, dönüşür])
* ..., kimsenin, düşüncesini/niyetini okuyamaz.
* ..., kendi özünü ortadan kaldırmaksızın, kendi ahlâksal görevini terk edemez.
* ..., başkalarının bizi yok etmesine/saymasına ve üzmesine fırsat verecek kadar "iyi niyetli" olmamalıdır.
* ..., başkalarından ya da genel olarak beklenti içinde olmamalıdır.
* ..., hiçkimsenin "düşünce" ve "zihnini" beğenmez, tamamen almaz ya da kullanmaz.
* ..., hiçkimsenin, neyi bilip bilmediğini, isteyip istemediğini ya da yapıp yapamayacağını, hiçbir zaman, zemin ve koşulda bilemez.
* ...'nin diline ve dinine, dil uzatmamalı!
*...'nin iç dünyasına karışma; hiçkimseyi, iç dünyana karıştırma; hiçkimseye iç dünyanı "tamamen" açma!
* ..., bir şeyin sonucunu, önceden, kesin olarak bilemez.
* ...ye, bir şey öğretmeye çalışmamalı fakat düşünmelerine aracı/destekçi olabiliriz.
* ..., ümit etmedikçe, aldatılmadıkça, korkmadıkça, çok sevmedikçe ve kendi istemedikçe başkasına (yüksek mikdarda) para ver(e)mez.
* ..., kimseyle kıyaslanamaz ve ölçülendirilemez.
* ..., hiçkimseyi anlayamaz, eleştiremez ve düzeltemez.[ancak davranış ve sözlerindeki yanlışlar/eksiklere işaret edilebilmektedir]
* ..., hiçkimseye benzetilemez/benzetilmemeli!
* ..., hiçkimseyi yargılayabilecek kadar kusursuz değildir.
* ..., hiçkimsenin "durduğu/bulunduğu "yer"e ulaşamaz.
* ..., hiçkimsenin kendi doğasının ilkelerine göre yaşamasını engelleyemez.(kendi dışında!)
* ..., hiçbir canlının özgürlüğünü kendi çıkarları için sınırlandıramaz.
* ..., (tamamen) masum değildir/olamaz.
* ..., "dâhi" ya da "aptal" değildir/olamaz.
* ..., "idâre edilmek"ten hoşlanmaz.
* ..., değişime karşı değildir. (Yeter ki, ucu, kendine dokunmasın.)
* ..., "Bulunmaz Hint kumaşı" değildir!
* ...'nin terazisi, bir başkasını tartmaya yetmez!
* ..., hiçkimseyi/e övmemeli, küsmemeli, yakınmamalı, suçlamamalı![olgunluğun gereği ve göstergelerindendir.]
* ...'yi, başkalarının "anlattıklarıyla" yargılamamalı!
* ...'ye, güvenmemek değil yanlışta olana, yanlış yapana ikinci kez güvenmemek!
* ...'yle, ikinci kez tanışamayız.
* ... ile fazla yüz-göz olmaya değmez/gelmez.
* ..., kendi için rahmet okuyamaz.
* ..., kendinden başkası olamaz.
* ..., kendinden daha zengin olamaz.
* ..., kendi değerini bilmezsen/ortaya çıkarmazsan, senin/onun değerini bil(e)mez.
* ..., kendi "katılımımız(rızâmız/iznimiz)" olmadan, bize kendimizi değersiz hissettiremez.
* ..., küçümseyecek kadar büyük değildir.
* ..., sınanmadıkça, zorunda kalmadıkça, kendine fırsat tanımadıkça kendi (hukukî/ahlâkî) olanak ve sınırlarını bilemez.
* ..., dirseğini yalayamaz.
* ..., gölgesinin dışına zıplayamaz.
* ..., kendini gıdıklayamaz.
* ..., boş sözlere, yetkin yanıt veremez.
* ..., ayak parmaklarından birini ötekilerden ayrı olarak bükemez.
[Biri bükülmek istendiğinde hepsi bükülür.]
* ..., aramadığını bulamaz, doldurmadığını boşaltamaz, sahip olmadığı şeyden vazgeçemez, bulunmadığı yeri terk edemez.
* ..., duymak istemeyen kadar sağır, görmek istemeyen kadar kör, anlamak istemeyen kadar âciz, yapmak istemeyen kadar âtıl olamaz!
* ..., anımsamadığı şeyi anımsamadığını bilemez.
* ..., unutmak istediği bir şeyin fotoğrafını çekmez.
* ..., gerçek yüzünü ortaya çıkarmaz.
* ..., kızdığında, kendini/özünü saklayamaz.
* ..., başka bir kişinin, iki dudağının ötesinde/berisinde değildir.
* ..., yalnızken, dengede değildir.
* ..., düşünürken, düşündüğünden daha tehlikeli bir şeyi düşünemez
* ..., üçüncü kişi olmayı kabul etmez/edemez![Üç kişi biraradaysa, bir kişi orayı terk etmelidir!]
* ..., başarı merdivenini, elleri cebinde tırmanmamıştır.
* ..., kendi başarısızlığından kaçamaz.
* ..., çıktığı yolda, (önceki) "kendi kalamaz".
* ..., başkasının donunu/külodunu giymez ve diş fırçasını kullanmaz.
* ..., bazı durum/koşullarda, bize yardımcı olamaz.
* ..., kısa kısa konuşurken/yazarken, uzun uzun düşünmüş/düşünüyor olamaz.
* ..., hepimiz kadar akıllı değildir/olamaz.
* ...nin, "Ahhh"ını alma!
* ...ye, sürekli "toplarsa", hiçbir şey yetmez.[Sürekli paylaşırsa/k da herkese yeter!]
* ..., sürekli olarak ve herşeyi kazanamaz fakat görülmesi gerekeni görebilirse herşeyde ve sürekli kazançlı çıkabilir.
* ..., hiçkimseye tamamen tâbi değildir, olamaz, olmamalıdır da.
* ..., üretimden çekilip tüm geleceğini, bir kişinin(adamın/kadının) "buluncuna(vicdanına)", "aşkına", (")samimiyetine("), bir gün, aklının karışmasına ve yanılgılarına bırakmamalıdır.
* Bazı/çoğu düşünce/söz/yer vs., hiçkimseye ait olmadan, herkesindir!
* Felsefe, ...'nin, itibar edip etmemesine, itibar etmeyendir/etmemektir.
* AŞK'I, ÂŞIKLAR BİLİR [Başka da kimse bilemez.]
* Zaman, hiçkimse için durmaz. )
- HİDROMETRE değil/yerine/= SU ÖLÇER
- HİLÂLÎ ile/||/<> İHLÎLÎCÎ
( Hilâl biçimi. İLE/||/<> Oval. )
- HİPERMETROP(İ)[Fr. < Yun. HYPER: Aşırı. | METRON: Ölçü. | OPS: Göz.] ile/ve/||/<> MİYOP[Fr. < Yun. MYEIN: Kırpmak. | OPS: Göz.] ile/ve/||/<> ASTİGMATİZMA ile/ve/||/<> PRESBİTLİK[Fr. < Yun.: PRESBYTES: Yaşlı.]
( Nesnelerin görüntüleri, ağtabakanın gerisinde kaldığından dolayı, yakını net/iyi görememe. İLE/||/<> Nesnelerin görüntüleri, ağtabakanın ön tarafında kaldığından dolayı, uzağı net/iyi görememe. İLE/||/<> Gözün saydam tabakasında meridyenlerin eşitsizliği yüzünden duru görememe durumu. | Gözdeki kornea ya da lensin düzensiz eğriliği nedeniyle bulanık görme. İLE/||/<> Gözde uyum gücünün azalması yüzünden, yakındaki nesneleri net görememe durumu. )
( * Eksen,
* Kırıcılık,
* Gelıp Geçici Hipermetropi.
İLE
* Eksen,
* Kırıcılık,
* Gelİp Geçici Hipermetropi.
İLE
* Basit,
* Kompoze/Bileşik,
* Mikst
İLE
)
( ... ile/||/<> KASR-ÜL-BASAR ile/||/<> ... ile/||/<> ... )
( FARSIGHTEDNESS/HYPERMETROPIC vs. NEARSIGHTEDNESS/MYOPIC vs. ASTIGMATISM )
( ... avec MYOPIE avec ... )
- HİTİT'LERDE, AĞIRLIK VE ÖLÇÜLER
- ŞİİRDE ÖLÇÜ:
İAMBİK ile/ve/||/<>/> TROKHAİK
( Şiirde, birincisi kısa ve ikincisi uzun olmak üzere iki heceli yapılar tarafından belirlenen ölçü/vezin. İLE Birincisi uzun ve ikinci kısa olduğunda. )
- İBER[Ar. < İBRET] ile İBER[Ar. < İBRE]
( İbretler, alınan kötü dersler. İLE İğneler, mıknatıslı iğneler. )
- İBRE ile/ve İBRE
( Ölçü aletlerinde sayı ya da im göstermeye yarayan devingen iğne. İLE/VE Çam, ardıç, sedir gibi ağaçların yaprağı. )
- İDÂDE[Ar.] ile İDÂDE[Ar.]
( Usturlabın sırtı üzerine konulmuş, mihver ya da meyil etrafında dönen bir nişan cetveli olup, yıldızların yüksekliğini ölçmeye yarar. İLE Kol bağı. )
- İDDİALI ile/ve YETERLİ
( PRETENTIOUS vs./and ENOUGH )
- İĞNE ile/ve/değil/yerine/||/<> İBRE
( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Ölçü aygıtlarında, sayı ya da im göstermeye yarayan, devingen iğne. | Çam, ardıç, sedir gibi ağaçların yaprağı. )
- İKTİYÂL
( Ölçü ile, ölçek ile ölçme. )
- İLÂVETEN[Ar. + Fars.] değil/yerine/= EK OLARAK/EK YOLUYLA/EKLEYEREK
- İLİMLER(ULÛM) ile/ve/||/<> FENN(FÜNÛN) ile/ve/||/<> MEBHAS[MEBÂHİS]
( * İLM-EL-YAKÎN: KESİN BİLGİ
* İLM-İ AHCÂR: TAŞBİLİMİ, JEOLOJİ
* İLM-İ AHLÂK: AHLÂK BİLGİSİ
* İLM-İ AHVÂL-İ CEVV: METEOROLOJİ
* İLM-İ AKVÂM: MİLLETLERİN, KAVİMLERİN, KÜLTÜR, GÖRENEK GİBİ HALLERİNİ ARAŞTIRAN, İNCELEYEN İLİM, ETNOLOJİ, IRKIYYÂT
* İLM-İ ARÛZ: [ed.] VEZİN, NAZIM ÖLÇÜLERİYLE İLGİLİ BULUNAN BİLİM
* İLM-İ ARZ, İLM-ÜL-ARZ: JEOLOJİ
* İLM-İ ÂSÂR-I ATÎKA: ARKEOLOJİ
* İLM-İ BEDÂYİ': ESTETİK
* İLM-İ BEDEN, İLM-ÜL-EBDÂN: HEKİMLİK BİLGİSİ
* İLM-İ BEDÎ': [ed.] GÜZEL SÖZ SÖYLEME VE YAZMA BİLİMİ, ESTETİK
* İLM-İ BEDÎHÎ: GERÇEĞİ SEZEREK ANLAMA BİLİMİ
* İLM-İ BELÂGAT: İYİ, GÜZEL, PÜRÜZSÜZ SÖZ SÖYLEME, UZDİLLİLİK; SÖZÜN DÜZGÜN, KUSURSUZ, YERİNDE VE ADAMINA GÖRE SÖYLENMESİNİ ÖĞRETEN BİLİM
* İLM-İ BEYÂN: İFADE BİLİMİ
* İLM-İ CEBR: CEBİR BİLGİSİ (CEBİR(GABER) [SÜMERCE'DEN](HAREZMİ)): Kırılan kemiği yerine koymak.
* İLM-İ CEDEL: BİLİMSEL TARTIŞMA
* İLM-İ CERR-İ ESKAL: MAKİNE VE KUVVETLER İLE BU KUVVETLERDEN DOĞAN HAREKETLER ARASINDAKİ İLİŞKİLERİ ARAŞTIRAN BİLİM
* İLM-İ EDEB: ARAP DİLBİLGİSİ
* İLM-İ EDVÂR: MÜZİK BİLGİSİ
* İLM-İ EHÂDİS, İLM-İ AHBÂR, İLM-İ ÂSÂR: HZ. MUHAMMED VE YAKINLARININ SÖZLERİYLE, HAREKETLERİYLE İLGİLİ BULUNAN GELENEKLERİ KONU EDİNEN BİLİM
* İLM-İ EKTÂF: KÜREKKEMİĞİNE YA DA BU KEMİĞİN PARÇALARINA GEÇMİŞİ BİLME VE GELECEKTEN HABER VERME BİLİMİ
* İLM-İ ELSİNE: DİLBİLİM, LİNGUİSTİK
* İLM-İ EMRÂZ, İLM-ÜL EMRÂZ: PATOLOJİ
* İLM-İ ENSÂB, İLM-ÜL ENSÂB: JENEOLOJİ
* İLM-İ ENSÂC, İLM-ÜL ENSÂC: DOKUBİLİM, HİSTOLOJİ
* İLM-İ ENVÂ: AY'IN ZAMANLARINI ARAŞTIRAN BİLİM
* İLM-İ ESMÂ': ALLAH ADLARININ VE NİTELİKLERİNİN ANLAM VE AÇIKLAMALARIYLA İLGİLİ OLAN BİLİM
* İLM-İ EZELÎ: ALLAH'IN EZELÎ BİLGİSİ, ÖNCEBİLİM
* İLM-İ FERÂİZ: (huk.) ŞER'İ MİRAS İLMİ
* İLM-İ FETVÂ: (huk.) İSLÂM DİNİ YASALARINI İNCELEYEREK BAZI İDARÎ VE ADLÎ KONULARDA BİR KARARA VARMA BİLGİSİ
* İLM-İ FIKH: (huk.) ŞERÎAT İLMİ, ŞERÎATIN USUL VE HÜKÜMLERİ, AMELÎ VE ŞER'Î MESELELER BİLGİSİ, BİR ŞEYİ GEREĞİ GİBİ ANLAYIP BİLME
* İLM-İ HABER, İLM-İ HADÎS: HZ. MUHAMMED'İN SÖZLERİNİ İNCELEYEREK BUNLARDAN ÇIKAN ANLAMLARI AÇIKLAYAN BİLİM
* İLM-İ HÂL: DİN KAİDELERİNİ ÖĞRETMEK ÜZERE YAZILMIŞ KİTAP; TEKKEDE ÖĞRENİLEN BİLGİLER
* İLM-İ HAYVÂNÂT: ZOOLOJİ
* İLM-İ HENDESE/MESÂHA/MİSÂHA: GEOMETRİ BİLİMİ
* İLM-İ HESÂB: ARİTMETİK
* İLM-İ HEY'ET: ASTRONOMİ
* İLM-İ HİKMET: FELSEFE İLE İLGİLİ KONULARI İNCELEYEN BİLİM
* İLM-İ HİLÂF Ü CEDEL: TARTIŞMA/MÜNÂKAŞA YOLLARINI ÖĞRETEN BİLİM
* İLM-İ HİSÂB: ARİTMETİK
* İLM-İ HİYEL, İLM-ÜL HİYEL: MEKANİK BİLGİSİ
* İLM-İ HUKUK: HUKUK BİLGİSİ
* İLM-İ İCTİMÂ': TOPLUMBİLİM, SOSYOLOJİ
* İLM-İ İDÂRE: İDARE BİLGİSİ
* İLM-İ İKTİSÂD: EKONOMİ POLİTİK
* İLM-İ İLÂHÎ: TEODİSE
* İLM-İ İMLÂ: DİLBİLGİSİ KURALLARINA UYGUN YAZI BİLGİSİ; PERSPEKTİF RESİMDE KURALA UYGUN RESİM ÇİZME İLMİ
* İLM-İ İSNÂD: İLK NAZARİYE SAHİBİNİ İNCELEYEN VE BU NAZARİYENİN ONA BAĞLANMASI GEREKTİĞİNİ SAVUNAN İLİM
* İLM-İ İŞTİKAK: SÖZCÜK TÜRETME YOLLARINI ARAŞTIRAN İLİM, ETİMOLOJİ
* İLM-İ KABL-ET-TÂRİH: TARİHÖNCESİ DEVİRLERE AİT VARLIKLARI VE OLAYLARI KONU EDİNEN İLİM, PREHİSTORYA
* İLM-İ KAFİYE: ŞİİRDE RİTİM SAĞLAMA İLMİ
* İLM-İ KAL: MEDRESEDE ÖĞRENİLEN İLİM
* İLM-İ KEFF: AVUÇ ÇİZGİLERİNE BAKARAK GEÇMİŞİ VE GELECEĞİ BİLME İLMİ
* İLM-İ KELÂM: KUR'AN'IN HÜKÜMLERİNİ AÇIKLAYAN VE YORUMLAYAN İLİM
* İLM-İ KELÂM VE AKAİD: METAFİZİK
* İLM-İ KIHIF: KAFATASI KEMİĞİNİN ŞEKİL BAKIMINDAN AKLÎ MELEKE/YETİLERİN BELİRTİSİ OLDUĞUNU İLERİ SÜREN GÖRÜŞ, FRENOLOJİ
* İLM-İ KIRÂAT: KUR'AN'IN İLK YEDİ KİŞİ TARAFINDAN YEDİ TÜRLÜ OKUNUŞ TARZINI SAVUNAN VE BU YOLDAKİ ÇALIŞMALARI KAPSAYAN İLİM
* İLM-İ KIYÂFET: İNSANIN YÜZÜNDEN VE DIŞ GÖRÜNÜŞÜNDEN, İÇ VASIFLARINA, İÇ YAŞAMINA DAİR AHKAM ÇIKARMA BİLGİSİ
* İLM-İ KİMYÂ: KİMYA BİLGİSİ; SUN'Î OLARAK ALTIN VE GÜMÜŞ YAPMA İLMİ
* İLM-İ KİTÂB: KUR'AN'IN AÇIKLANMA VE YORUMUNA ÖZGÜ İLİM
* İLM-İ KİTÂBET: YAZI YAZMA, BİR MADDEYİ KURALLARINA UYGUN OLARAK EN GÜZEL BİR ŞEKİLDE KALEME ALMA İLMİ
* İLM-İ LEDÜN: ALLAH'IN SIRLARINA AİT MANEVİ BİLGİ
* İLM-İ LÛGAT: SÖZLÜKBİLİM, LEKSİKOLOJİ
* İLM-İ MAÂD: YAŞAM SONU BİLGİSİ, ESKATOLOJİ
* İLM-İ MAÂNÎ: SÖZCÜĞÜN GEREKEN DURUMA, YANİ AÇIKLAMANIN ÖZÜNE YAKIŞMASI YOLLARINI GÖSTEREN İLİM, ANLAMBİLİM, SEMANTİK
* İLM-İ MAÂŞ: MAİŞET, GEÇİM, YAŞAM BİLGİSİ
* İLM-İ MÂ-BA'D-ÜD-TABÎA: METAFİZİK
* İLM-İ MA'DENİYYÂT: MADEN ARAŞTIRMA VE İNCELEME İLMİ
* İLM-İ MAHÂSİN: ESTETİK
* İLM-İ MA'NÂ: GÜZEL SÖZ SÖYLEME İLMİ
* İLM-İ MA'NEVÎ: RÛHÎ VE ZİHNÎ OLGULARI VE OLAYLARI KONU EDİNEN İLİM
* İLM-İ MENÂHİC: YÖNETME İŞLERİ İÇİN GEREKLİ BİLGİYİ VEREN İLİM, METODOLOJİ
* İLM-İ MENAKİT: KRONOLOJİK VE ASTRONOMİK ZAMANLARI İNCELEYEN İLİM
* İLM-İ MENŞE'-İ AKVÂM: KAVİMLERİN, MİLLETLERİN MENŞEİ İLE, DOĞUŞU İLE İLGİLİ OLAN İNCELEME VE ARAŞTIRMALAR YAPAN İLİM
* İLM-İ MERÂYÂ: BİR İŞİN EN İNCE AYRINTILARINA KADAR İNMEYİ ÖĞRETEN İLİM
* İLM-İ MERÂYÂ-Yİ MUHRİKA: MERCEKLERİN, YAPIM, KULLANILMA VE YAKICI OLAN TÜRLERİNİ ARAŞTIRARAK KURALLARA BAĞLAYAN İLİM
* İLM-İ MESÂHA: YÜZÖLÇÜMÜ BİLGİSİ
* İLM-İ MEVCÛDÂT: DOĞANIN TÜM VARLIKLARINI İNCELEYEN İLİM
* İLM-İ MUÂMELE: MÜMİNLERİN, ALLAH VE KULLARINA KARŞI OLAN VAZİFE İLE İLGİLİ BİLGİLERDEN BAHSEDEN İLİM
* İLM-İ MÛSIKÎ: MÜZİĞİN TÜM KONULARINI İÇİNE ALNA İLİM, MÜZİK BİLGİSİ, MÜZİKOLOJİ
* İLM-İ MÜSTEHÂSÂT: ESKİ VARLIK-BİLİM, PALEONTOLOJİ
* İLM-İ NEBÂTÂT: BOTANİK
* İLM-İ NEFS, İLM-ÜN-NEFS: PSİKOLOJİ
* İLM-İ NÜCÛM: ASTROLOJİ
* İLM-İ PÎŞÂNÎ: ALINA BAKARAK, KARAKTERİ, ALINYAZISINI OKUMA İLE İLGİLİ İLİM
* İLM-İ REML: GEREKLİ OLAN ARAÇLAR KULLANILARAK FALA BAKMA
* İLM-İ RİVÂYET: GELENEKLERİN DOĞRULUK DERECESİNİ ARAŞTIRAN İLİM
* İLM-İ RİYÂZET: TASAVVUFU KONU EDİNEN İLİM
* İLM-İ RÛH, İLM-ÜR-RÛH: PSİKOLOJİ
* İLM-İ RÜSÛM: VERGİ MEVZUATI VE GÜMRÜĞE AİT KONULARLA İLGİLİ OLAN İLİM
* İLM-İ RÜŞEYN: DÖLLENMİŞ YUMURTACIĞIN CENİN DURUMUNA KADAR GEÇİRDİĞİ SAFHALARI İNCELEYEN İLİM, EMBRİYOLOJİ
* İLM-İ SAÂDET: MUTLULUĞU EN BÜYÜK GAYE EDİNEN BU GÖRÜŞLE İLE İLGİLİ BULUNAN BİLGİLERİ ELE ALAN İLİM
* İLM-İ SARF: SÖZCÜKLERİ, ONLARIN KONULUŞLARINI, TÜREYİŞ VE ÇEKİMLERİNİ KONU EDİNEN DİL VE EDEBİYAT BÖLÜMÜ
* İLM-İ SARF VE NAHV: GRAMER-SENTAKS İLMİ
* İLM-İ SAVT: AKUSTİK
* İLM-İ SECÂYÂ: IRABİLİM, ETOLOJİ
* İLM-İ SERVET: SİYASÎ İKTİSAT İLMİ
* İLM-İ SİHR: İNSAN RUHUNU ETKİLEYEN VE BAZI OLAYLARIN SEYRİNİ DURDURACAĞINA İNANILAN BÜYÜ İLE İLGİLİ OLAN İLİM
* İLM-İ SİMYÂ: HARFLERLE, SAYILARLA, İLÂHÎ SÖZLER VE ALLAH'IN ADLARINI KULLANMAKLA KÂİNATIN SIRLARINI ÇÖZME İLMİ
* İLM-İ SÛRÎ: ÜRETİM BİLGİSİ, ÜRETİMİ GELİŞTİRME BİLGİSİ
* İLM-İ SÜLÛK: ALLAH VE DİN UĞRUNA ÇİLE DOLDURMA YOLUNU ÖĞRETEN İLİM
* İLM-İ ŞERÎF: MÛSIKÎ
* İLM-İ ŞUHÛD: GÖZLEME, DENEYE DAYANAN BİLİM
* İLM-İ TABAKAT-ÜL-ARZ: YERBİLİMİ, JEOLOJİ
* İLM-İ TABÎÎ: DOĞABİLİM
* İLM-İ TASAVVUF: TASAVVUF İLMİ, TASAVVUFÎ DÜŞÜNCE VE MEVZU TARZINI YORUMLAYIP İNCELEYEN BİLİM
* İLM-İ TASVÎR-İ MİYÂH: [coğr.] SU BİLGİSİ, HİDROGRAFİ
* İLM-İ TAVSÎF-İT-TABÎA: FİZYOGRAFYA
* İLM-İ TEDBÎR-İ MENZİL: EV EKONOMİSİ İLMİ
* İLM-İ TEDKÎK-İ HUTÛT: ESKİ YAZILARI OKUYUP, ÇÖZME İLMİ
* İLM-İ TEFSÎR: KUR'AN'I İZAH ETMENİN YOLLARINI, USULLERİNİ BİLDİREN İLİM
* İLM-İ TEKVÎN: KÂİNATIN YARATILIŞINI İNCELEYEN BİLİM, KOZMOGONİ
* İLM-İ TE'LİF: MÜZİK KOMPOZİSYONU İLMİ
* İLM-İ TENCÎM: YILDIZLARA BAKARAK GEÇMİŞTEN VE GELECEKTEN HÜKÜM ÇIKARMA İLMİ
* İLM-İ TERBİYE-İ ETFÂL: EĞİTBİLİM, PEDAGOJİ
* İLM-İ TEŞRİH: KUTSAL KİTAPLARIN AÇIKLANMA VE YORUMLANMASIYLA İLGİLİ BULUNAN İLİM
* İLM-İ TEVHÎD: ALLAH'IN BİRLİĞİNE AİT BİLGİ, YORUM GİBİ ŞEYLERİ TOPLAYIP İNCELEYEN İLİM
* İLM-İ TE'VÎL: KUR'AN İLE İLGİLİ OLAN BİLGİLERLE UĞRAŞAN İLİM
* İLM-İ TEVLÎD: BAHÇIVANLIK İLMİ
* İLM-İ TIBB: TIP İLMİ, HEKİMLİK BİLİMİ
* İLM-İ TILSIMÂT: TILSIM, BÜYÜ İLMİ
* İLM-İ VEZÂİF: ÖDEV BİLGİSİ, DEONTOLOJİ
* İLM-İ VÜCÛH: KUR'AN'IN TÜRLÜ TÜRLÜ OKUNUŞLARINI ÖĞRETEN İLİM
* İLM-İ YAKÎN: İLÂHÎ ÂLEMLERE İLİŞİK BİLGİLERİ TOPLAYAN VE DOĞRULUĞUNDAN ŞÜPHE EDİLMEYEN İLİM
ile/ve/<>
- FENN(FÜNÛN)
* FENN-İ :
* FENN-İ DERYÂ: DENİZCİLİK
* FENN-İ İNŞÂ: YAZI YAZMA SANATI
* FENN-İ KİMYÂ: KİMYÂ İLMİ
* FENN-İ MA'DENİYYÂT: MİNERALOJİ
* FENN-İ MENÂFİ'-ÜL-A'ZÂ: FİZYOLOJİ
* FENN-İ MESÂHA-İ ARÂZÎ: YER ÖLÇME BİLGİSİ[fr. GÉODÉSIE]
* FENN-İ SAYDELÂNÎ: ECZACILIK
* FENN-İ TABAKAT-ÜL-ARZ: JEOLOJİ
* FENN-İ TERBİYE-İ ETFÂL: PEDAGOJİ
* FENN-İ TEŞRÎH: ANATOMİ BİLGİSİ
* FENN-İ ZİRÂAT: ZİRÂAT, EKİNCİLİK BİLGİSİ
ile/ve/<>
- MEBHAS[Ar. çoğ. MEBÂHİS]: Bir şeyin arandığı yer. | Arama, araştırma yeri. | Bâb, fasıl. | Logic[İng.]/Logie[Fr.] sözünün karşılığı.
* MEBHAS-I ADALÂT: KAS BİLİMİ
* MEBHAS-İ AHCÂR: TAŞBİLİM, LİTOLOJİ
* MEBHAS-İ A'SÂB: SİNİRBİLİM, NEVROLOJİ
* MEBHAS-İ CÜMÛDİYYE: BUZUL BİLİMİ, GLASİYOLOJİ
* MEBHAS-İ ENHÂR: AKARSU BİLİMİ, POTAMOLOJİ
* MEBHAS-İ ESBÂB: NEDENBİLİM, ETYOLOJİ
* MEBHAS-İ ESVÂT: SES BİLGİSİ, FONETİK
* MEBHAS-İ GAYÂT: EREKBİLİM, TELEOLOJİ
* MEBHAS-İ HAYVÂNÂT-I NÂİME: YUMUŞAKÇALAR BİLİMİ
* MEBHAS-İ KUVVET-İ HAVÂ: HAVA DEVİNİMİ BİLGİSİ, AERODİNAMİK
* MEBHAS-İ MA'RİFET: BİLGİ KURAMI, EPİSTEMOLOJİ
* MEBHAS-İ MÜSTEHÂSÂT: ESKİVAROLAN BİLİMİ, PALEONTOLOJİ
* MEBHAS-İ RÜŞEYM: EMBRİYOLOJİ
* MEBHAS-İ TASVÎR-İ CİBÂL: DAĞ BİLGİSİ
* MEBHAS-İ TAVSÎF-İ MAÂDİN: METALOGRAFİ[kimya]
* MEBHAS-İ TUFEYLÂT: ASALAKBİLİMİ
* MEBHAS-İ ZIYÂ: IŞIK BİLGİSİ
* MEBHAS-İ VUCUD: VAROLAN BİLİMİ, ONTOLOJİ
* MEBHAS-ÜL-BEŞER: İNSANBİLİM, ANTROPOLOJİ
* MEBHAS-ÜL-EŞKÂL: BİÇİMBİLİM, MORFOLOJİ
* MEBHAS-ÜL-EV'İYE: DAMARBİLİMİ
* MEBHAS-ÜL-EZHÂR: ÇİÇEKLER BİLİMİ/BİLGİSİ
* MEBHAS-ÜL-HAREKÂT: DEVİNBİLİMİ, DİNAMİK
* MEBHAS-ÜL-İZÂM: KEMİK BİLİMİ
* MEBHAS-ÜL-MİYÂH: SU BİLİMİ, HİDROLOJİ )
( ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> Bir şeyin arandığı yer. | Arama, araştırma yeri. | Bâb, fasıl. | Logic[İng.]/Logie[Fr.] sözünün karşılığı. )
- İLK ile/ve/değil/||/<>/> ÖNCÜ
- İMÂLE[Ar.] ile İMÂLE[Ar.]
( Meylettirme, bir tarafa eğme, yatırma. | Vezne uydurmak için, kısa heceyi gereğinden fazla uzun okuma. İLE [eskiden] İşçilere ödenen gündelik ücret. )
- ÎMÂLE[< MEYL] ile MEYL
( Bir tarafa eğme, yatırma, meyl ettirme. | Ölçüye/vezne uydurmak için kısa heceyi, gereğinden fazla uzun okuma. İLE/< Gönül akışı, sevme. | Hareketin başlangıcı.[Eğilim değil!] )
- İNTİBAK[Ar.]/ENTEGRASYON[İng. < INTEGRATION] değil/yerine/= ÖLÇÜDEŞLİK/ÖLÇÜ UYUM, UYUM
- İSBA[Ar.]
( Arapların uzunluk ölçüsü.[kadem'in 1/12'si]. )
- ISIN/KALORİ[Fr.] ile KİLOKALORİ[Fr.]
( Normal atmosfer basıncında, ısınma ısısı 15 °C'lik suyunkine eşit olan bir cismin, bir gramının sıcaklığını 10 °C yükseltmek için gerekli ısı miktarına eşit olan ısı birimi. | Besinlerin, dokular içinde yanarak gövdenin ısı ve enerjisini sağlama değerlerini gösteren ölçü. İLE Büyük kalori. )
- İSPANYOLCA ile İTALYANCA
- İSTİNBÂT[Ar.] ile/ve/||/<> İSTİDLÂL[Ar.] ile/ve/||/<> İSTİBSÂR[Ar.]
( Bir söz ya da işten gizli bir anlam çıkarma. Açık olmayarak, dolayısıyla, zımnen anlama. İLE Bir delile dayanarak bir şeyden sonuç çıkarma, delil ile anlama. İLE Basiretli olmak. Düşünceli, hesaplı ve dikkatli iş yapmak ve hareket etmek. )
- İŞTİRÂK ile/||/<> MÜCENNİS ile/||/<> MÜTEMÂSİL
( Ortaklık, iki ya da daha fazla sayının başka bir sayının ortak katları olması durumu. İLE/||/<> Aynı cins durumuna getirilmiş olan. | Tam sayılı kesrin bileşik kesre çevrildikten sonraki payı. İLE/||/<> Aynı. )
- İZÂDE[Ar.] ile İZÂDE/İDÂDE[Ar.]
( Ailesini korumak için birine yardımda bulunma. İLE Usturlabın sırtı üzerine konulmuş, mihver ya da meyil etrafında dönen bir nişan cetveli olup, yıldızların yüksekliğini ölçmeye yarar. )
- JEODEZİ ile JEODİNAMİK ile JEOMORFOLOJİ
( Yerölçüm bilimi. İLE Yer kabuğundaki değişimleri inceleyen bilim. İLE Yerbiçim bilimi. )
- JEODEZİ[Fr.] değil/yerine/= YERÖLÇÜM
- KADEH ile/ve/değil/yerine PİSAGOR'UN KADEHİ
( ... İLE Ölçüyü kaybedersen, herşeyi/ni kaybedersin. )
( ... İLE İçine konulan şarabın, kadehin ortasındaki çıkıntının seviyesini geçmesiyle, fazla olanı değil kadehin içindeki tüm sıvıyı, altındaki deliklerden akıtır. [Nerede duracağını ve ne kadar içmesi gerektiğini bilmeyenler için ve sınırlarını öğrenmeleri için yapılmıştır.] )
( |
)
( )
- [Ar.] KADEM[Ar.] ile KADEM[Ar.]
( Kıdem, derece. İLE Yarım arşın uzunluğunda bir ölçü. | Mimari arşının yarısı kadardır ve 12 parmak uzunluğundadır.[Hafriyatlarda kullanılırdı] | Ayak. )
- KADIN ve ERKEK:
EŞİT ile/ve/değil/||/<>/>/< EŞ
( Eşitlik, ancak hak ve koşullar/olanaklar itibariyle, tüze ve tıpta geçerli olmak üzere, hâkim ve hekim önünde söz konusudur.
Hiçkimse de kimseyle kıyaslanamaz ve ölçülendirilemezdir. Kadın ve erkek "farkı/ayrımı" ise anlamsız bir genelleme sonucunda oluşan gereksiz, yersiz, karşılıksız, anlamsız ve boş bir "çabadır"/zorlamadır. )
- KADR ile/ve KADER/KADAR ile/ve KADER
( Parlaklık. İLE/VE Ölçü. | Ölçüsünde, derecesinde. | Büyüklüğünde, genişliğinde. | Dek. | Gibi. | Denli. | Süre belirten bir söz. | Miktarda, derecede. | Bir sayıdan sonra geldiğinde, kesinlikle belirli olmayan bir niceliği belirten söz. İLE/VE Özgürlük. )