
Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim
KİŞİ/LER'de
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibariyle 9391 başlık/FaRk ile birlikte,
11682 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(9/9)
- RAFAEL/RAPHAEL/RAFFAELLO ile GUIDO RENI
( ... İLE Rafael'in çalışmalarının/tablolarının taklitlerini yapmıştır. )
( 06 Nisan 1483 - 06 Nisan 1520 İLE 04 Kasım 1575 - 18 Ağustos 1642 )
- RÂFİ'[Ar. < REF] ile RÂFİH[Ar. < REFÂH]
( Kaldıran, yükselten. | Allah'ın adlarındandır. | Gözkapağı gibi bazı örgenleri yukarı kaldırmaya yarayan kas/adale, sinir. İLE Refah ve rahat ile yaşayan. )
- RAHAT ile ÇOLPA/MELEME
( Rahatına düşkün. )
- RAHATLAMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ARINMA
- RAHAT/LIK ile AYLAK/LIK
- [ne yazık ki]
!"RAHAT"/LIK ve/||/<>/>/< !KAYITSIZ/LIK
- RAHAT/LIK ile LAUBALİ/LİK
- RAHAT/LIK ile/ve/<> MİSKİN/LİK
- RAHAT/LIK ile/ve/değil TERBİYESİZ/LİK
- RAHAT/LIK ile YAVŞAK/LIK
- RAHATSIZ EDİCİ ile İTİCİ
( DISTURBER vs. PUSHING )
- RAHATSIZ ETMEK ile/ve RENCİDE[Fars.] ETMEK
( ... İLE/VE Kalbi kırılma, incinme. )
- RÂH-BER[çoğ. PÎŞE-GÂN][Fars.] ile RÂH-DÂN[Fars.]
( Rehber. İLE Yol bilen. )
- RÂHÎ[Ar.] ile RÂHÎ[Fars. < RÂH]
( Rahat, sakin. İLE Yola ait, yolla ilgili. )
- RÂHİB ve/<> KÂTİB ve/<> HÂSİB
- RAHÎB[Ar. < RAHB] ile RÂHİB[Ar. çoğ. RÂHİBÂN, REHEBÂN, RUHBÂN]
( Geniş, bol. İLE Hıristiyanlarda, genellikle manastırda yaşayan (evlenmeyen) din adamı, karabaş, keşiş. )
- RÂHİL[Ar. < RİHLET] ile RAHÎL[Ar.]
( Göçen, göç eden. | Ölen. İLE Göçme, göç. )
- RAHİMDEN AYRILIŞ ile/ve/+/||/<>/> MEMEDEN AYRILIŞ
- RAHMET ile/ve/<> ELİ AÇIKLIK, CÖMERTLİK
( Allah'ın vermesi. İLE/VE/<> Kişinin yeterince, zamanında, zemininde ve/ya da bol bol vermesi/paylaşması. )
- RÂHT/REHT[Ar. çoğ. ERHÂT] ile RAHT[Ar.]
( Kalabalık, cemaat. | Boy, kabile. İLE At takımı. | Yol levâzımı. | Döşeme ve ev takımı. | Kapı ve pencere kanatlarının menteşe takımı. )
- RÂİB[Ar. < RU'B] ile RAÎB[Ar.]
( Büyücü, göz bağlayıcı. İLE Korkmuş. )
- RAKÎ'[< RÜKÛ] ile ...
( NAMAZDA RÜKÛ EDEN, ELLERİNİ DİZLERİNE DAYAYARAK EĞİLEN )
- RÂKİP(/B) ile RAKîP(/B)
( Binici. İLE Karşı(sında) olan. )
( RIDER vs. RIVAL )
- RAKÎB[Ar.] ile RÂKİB[Ar. < RÜKÛB | çoğ. RÜKBÂN] ile RAKÎB[Ar. < REKÂBET | çoğ. RAKÎBÂN, RUKABÂ]
( PÂYENDE[Fars. çoğ. PÂYENDEGÂN]: Duran, sürekli. | Payanda, destek, dayanak. || RABÎTA: Eski yazma kitaplarda sayfa numarası yerine gelmek üzere soldaki sayfanın, sağdaki sayfanın altına yazılan ilk sözcüğü. İLE Binici/binen, binmiş. | Bir ulaşım/nakil aracına binmiş olan. İLE Herhangi bir işte birbirinden üstün olmaya çalışanlardan her biri. | Bekçi. | Görüp, gözeten.[Allah'ın adlarındandır.] )
- RAKÎK[< RİKKAT] ile ...
( İNCE | YUFKA YÜREKLİ )
- RAKÎM ile RÂKIM[< RAKM]
( YAZI YAZACAK LEVHA | YAZI, KİTAP VE SAİRE ile YAZAN, ÇİZEN | KOT, BİR YERİN DENİZDEN OLAN YÜKSEKLİĞİ )
- RAKİP/HASIM[Ar.] değil/yerine/= ÇEKİŞTEŞ/KARŞIDAŞ/YARIŞTAŞ
- RAKİP ile DEZAVANTAJ
- RAKİP ile/ve/< KURBAN
( (gerektiğinde) Rakip olabilmek/olmak için kurban da olabilmelisindir. )
- RAMAZAN ile/ve/||/<>/> GAMLI RAMAZAN
( ... İLE/VE/||/<>/> 1812 ve 2020 yılındaki Ramazan ayı. )
( )
- RAMAZAN ve/||/<>/> TOPLUMSALLAŞMA
- RÂMÎ[Ar. < REMY] ile RÂMÎ[Fars.]
( Atan, atıcı.[ok vs.] İLE Boyun eğici, çok itaatli. )
- RANİ ile ...
( Hindistan'da kraliçe. )
- RAPORTÖR değil/yerine/= DEĞERLENDİRME YAZAN/YAZICI
- RASTGELE/LALETTAYİN değil/yerine/= GELİŞİGÜZEL
- RASTGELELİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< OLASILIKLILIK
- RASTLANTI ile/ve/<> YAPISAL RASTLANTI
( Fizik yasalar/ı ve fraktal geometri, yapısal rastlantılardır. )
( )
- RATÎB/RATB[Ar.] ile RÂTİB[Ar.]
( Taze, yeşil, yaş.[yemiş] | Yumuşak, mülâyim. İLE Sıraya koyan, tertip eden. )
- RAUF ile ÇOK ACIYAN, ESİRGEYEN, MERHAMET SAHİBİ
- RÂY[Ar.] ile RA'Y[Ar.] ile RAY[Fr./İng. RAIL]
( Oy, rey, fikir. | Raca, Hint hükümdarı. | Sancak, bayrak.[< RÂYET] İLE Otlama. | Otlatma, gütme. | Teslim olma. )
- RAYNAUD ile/||/<> BUERGER/BURGER
( Soğuk ya da stres nedeniyle parmaklarda renk değişikliği. İLE/||/<> Sigara içenlerde görülen, el ve ayak damarlarının yangılanması. )
- RÂZ-BÂN[Fars.] ile RÂZ-DÂN[Fars.] ile RÂZ-DÂR[Fars.] ile RÂZ-PÛŞ[Fars.]
( Sır saklayan. İLE Sırrı bilen. İLE Sır tutan. İLE Sır gizleyen. )
- RÂZI OLUNAN ÖFKE ile RÂZI OLUNMAYAN ÖFKE
( Bizi mahkum eden şey, huylarımız, ahlâkımızdır. )
- RÂZÎ ile FAHREDDİN RÂZÎ
( Hekim, filozof, simyacı. İLE Âlim, fizikçi ve müfessir. )
( Ebû Bekr Muhammed bin Zekeriyyâ er-Râzî [865 - 925, Rey - İran]. İLE Fahreddin er-Râzî [1150 - 05 Nisan 1210, Rey - İran] )
- RÂZÎ/RAZİYYE[Ar. < RIZÂ] ile RAZÎ/RADÎ[Ar. çoğ. RUZAÂ] ile Râzî[Ar.]
( Kabul eden, boyun eğen, rıza gösteren. İLE Süt kardeş. | Süt emen çocuk. İLE Rey şehrine bağlı/mensup, bu şehirle ilgili olan. | İran'ın "Rey" şehrinden olan. | Sırra/râza bağlı/mensup. )
- RECAİ MEHMED ÇEŞMESİ ile RECAİ MEHMED SEBİLİ
( Vefa'da, Koğacılar Caddesi'ndedir. İLE . )
( İkisi de, 1775'te, Nişancı[tuğra çeken] Recai Mehmed Efendi tarafından yaptırılmıştır. )
( Rokoko üslûbundadır. İLE Türk Barok üslûbundadır. )
- REDAKTÖR değil/yerine/= DÜZELTMEN
- REDDÂDE ile/ve/||/<> ÇOBAN ile/ve/||/<> MÜŞHİR
( VI. yy.'dan itibaren kullanılmaya başlanmıştır. )
- REDİF[Ar.] ile REDİF[Ar.] ile RADİF[Ar.]
( Son dönem Osmanlı ordusunda, askerlik görevini bitirdikten sonra yedeğe ayrılan er. İLE Koşuklarda, uyaktan sonra yinelenen, aynı anlamdaki sözcük ya da ek. İLE Binicinin ardına binen [ikinci] kişi. )
- REFÎ'[Ar. < RİF'AT] ile REFÎH[Ar. < REFAH]
( Yüksek, yüce. İLE Refah ve rahat içinde yaşayan. )
- REFİK[< RIFK]/ZEVC[Ar.] ile/ve/||/<> REFİKA/ZEVCE[Ar.]
( Eril olan eş. Koca. İLE/VE/||/<> Dişil olan eş. Karı. )
- REFT[Ar.] ile REFT[Ar.]
( Bir şeyi ufalama, kırıntı durumuna getirme. İLE Gitme, gidiş. | Yeniçeri ocağıyla sonraları askerlik dairelerinde kişiler için tutulan künye defterlerinde "ayrıldı" anlamına kullanılan bir sözcük. )
- REFTÂR[Fars.] ile ...
( Gidiş, yürüyüş, hareket. | Salınarak edâlı yürüyüş. | Hızlı koşan. )
- REHBER ile/ve MEYDANCI
- REHBER ile MİHMÂN-DÂR[Fars.]
( ... İLE Konuk ağırlayan kişi. | Misafire eşlik etmek üzere verilen kişi. )
- REHBER[Fars.] ile REHDÂN[Fars.] ile REHZEN[Fars.]
( Yol gösterici/gösteren, kılavuz. | Derviş olanı, şeyh huzuruna götüren. | Hz. Cebrail. İLE Yol bilen. İLE Yol kesici. )
- REHBER[Ar.] ile/değil TUR ÖNDERİ
- REÎS[Ar.] ile/değil/yerine/= BAŞKAN
( KIYÂMÎ TEKKELERİNDE KIYÂMEN EDİLEN ZİKİRLERDE ZİKRİ İDARE EDEN )
- REÎS[Ar.] ile ZA'ÎM[Ar.]
- REİS'ÜL KÜTTAP ile ...
( XVII. yüzyıla kadar Osmanlı'larda sultan divanı yazmanlarının başı. | Dışişleri Bakanı.[Tanzimat'tan önce] )
- REKÂBET[Ar.] değil/yerine/= ÇEKİŞKİ/YARIŞKI
- REKTÖR değil/yerine/= BİLİMBEY
( Baş papaz. DEĞİL/YERİNE ... )
- REMBRANDT ile BELLINI
- REMBRANDT ile PICASSO
- RENK TONLARI ve İNSAN TENİNDEKİ KARŞILIKLARI
( 1950’lerde, bir matbaa olarak kurulan Pantone, kendi icadı olan renk katalog düzenlemesiyle, bugün dünyanın her yerindeki tasarım ve baskıların endüstriyel standardını oluşturuyor.
Brezilya'lı sanatçı Angelica Dass'ın çalışmasında, katalogda yer alan renk kodlarının insan tenindeki karşılıklarının bulunduğu fotoğraflardan oluşan Humanae adlı bir blog-galeri.
http://humanae.tumblr.com
)
- RENK ile BENİZ
( ... İLE Yüz rengi. )
- RENKLİ GÖZ/LÜ ile GÜZELLİK
- RENOIR ile MANET
( [resim] Işıklı ve parti katılımcılarının mutlu olduğu bir ortam ise. İLE Işıklı ve parti katılımcılarının mutsuz olduğu bir ortam ise. )
- REPREZANTE değil/yerine/= SUNMA, TANIŞTIRMA
- RESESİF[Fr. < RÉCESSIF]/RECESSIVE[İng.] değil/yerine/= ÇEKİNİK
- REŞİD ve/||/<>/> MÜRŞİD
- RESİM ÖĞRETMENİ ile/ve RESSAM
( Ressamları konu alan bazı filmler...
- Artemisia (1997)
- Basquiat (1996)
- Big Eyes (2014)
- Camille Claudel, 1915 (2013)
- Caravaggio (2007)
- Carrington (1995)
- Frida (2002)
- Girl with a Pearl Earring (2003)
- Goya's Ghosts (2006)
- Klimt (2006)
- Love Is the Devil: Study for a Portrait of Francis Bacon (1998)
- Modigliani (2004)
- Nightwatching (2007)
- Pollock (2000)
- Séraphine (2008)
- Surviving Picasso (1996)
- Van Gogh (1991) )
- RESİM ile AKADEMİ
( ... İLE Yüksekokul. | Çıplak modelden yapılmış insan resmi. | Bilginler, yazarlar, sanatçılar kurulu. )
- RESİM ve/||/<>/< BİLİM
( "Resim bir bilimdir ve tüm bilimler, matematiğe dayanır. İnsanın ortaya koyduğu hiçbir şey, matematikte yerini bulmaksızın bilim olamaz." )
- RESİM ile/ve/<> PİTORESK[Fr.]
( ... İLE/VE/<> Durumu ve görünüşü, resim konusu olmaya değer görünüş. )
- REŞİT/RÜŞT[Ar.] değil/yerine/= ERGİN
( Kendini, kendine teslim ve emânet eden. )
- RESSAM değil/yerine/= BEZEKÇİ
- RESÛL ve MESÛL
( Resul ile mesul birdir. Resul olan mesuldür. Mesul olan resuldür. )
- REVÂKİYUN ile/ve/değil/yerine MEŞŞAİYUN[Ar.]/PERİPATETİZM[Fr. < Yun.]
( Belirli ve kapalı bir ortamda aktarımda/paylaşımda bulunanlar. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Yürüyerek ve açık havada aktarımda/paylaşımda bulunanlar. )
( Platon ve Aristoteles uygulaması. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Sokrates uygulaması/tutumu. )
- REVÜ[Fr.] değil/yerine/= DANS GÖSTERİSİ
( Çeşitli dans ve oyunlardan oluşmuş, zengin görünümlü sahne gösterisi. )
- REZİL[Ar.] ile/ve/||/<> RÜSVÂ(Y)[Fars.]
( Alçak, adi, utanmaz, hayâsız. İLE/VE/||/<> İtibarsız, ayıpları ortaya çıkarılmış, onursuz, rezil. )
- REZİL değil/yerine/>< ZEVİL
- REZİL/LİK(/REZÂLET) ile SEFİL/LİK(/SEFÂLET)
( VILENESS vs. MISERY )
- REZİL/LİK ile/ve/||/<> KEPAZE/LİK[Fars.]
( Utanılacak, ayıp şeyler yapan kişi. İLE/VE/||/<> Niteliksiz olan, değersiz olan. | Utanmaz, rezil olan. | Gülünç olan. | Tâlim yaparken kullanılan gevşek ok yayı. )
- REZİL/LİK ile/ve/||/<> SEFİL/LİK
( )
- | "REZİL" ve/ya da "SEFİL" |
değil/yerine/><
ASİL
( [ayrılıktan hemen sonra ...]
| Başkasının kollarına bırakana "denilen". VE/YA DA Alkole bırakana "denilen". |
DEĞİL/YERİNE/><
Zamana bırakana denilen. )
- REZZÂK[< RIZK] ile ...
( TÜM CANLILARIN RIZKINI VEREN ALLAH )
- RİÂYETLÜ ile RÜTBETLÜ
( Saygılı anlamına bir Müslüman'ın bir Hristiyan'a yazdığı mektupta kullanılırdı. İLE Hristiyanlara, ruhani önderlere ve patriklere verilen unvan. )
- RİCÂ/RECÂ[Ar.] ile RİC'Â[Ar.]
( Ümit, umma. | Yalvarma. | İstek, dilek. İLE Bir ya da iki kez boşanan erkeğin tekrar eşine dönmesi. )
- RİCÂL[< RECÜL / RÂCİL] ile ERKEKLER
- RİCÂL-ÜL-GAYB ile ...
( "NÜKEBÂ ÜÇYÜZ KİŞİ, NÜCEBÂ YETMİŞ KİŞİ, ABDAL KIRK KİŞİ, AHYAR YEDİ KİŞİ, AMED DÖRT KİŞİ, GAVS BİR KİŞİDİR" | CENÂB-I HAKK'IN MA'NEN VAZİFELİ KILDIĞI VELÎ KULLARI )
- RİCÂL-ULLAH ile ...
( EVLİYÂNIN BİR KISMI, BİR KISIM EVLİYÂ (RİCÂL-ÜL-MENNÂN | RİCÂL-ÜT-TAHT-EL-ESFEL, RİCÂL-ÜL-FETH, RİCÂL-İ İLÂHİYYE, RİCÂL-İ GAYB, RİCÂL-İ AYN-ÜT-TAHAKKÜM VE-Z-ZEVÂİD) )
- RİF'AT ile RÜFÂT
( Yükseklik, yücelik. | Yüksek rütbe. İLE Çürümüş, un ufak olmuş. )
- RİTÜEL ile/ve/<> TİYATRO
( Seyirlik değildir, doğrudan katılımı gerektirir. İLE/VE/<> En azından, izleyici olarak katılımı gerektirir. )
- RİYÂ'[Ar.] ile RİYÂH[Ar. < RÎH]
( Özü, sözü bir olmama, ikiyüzlülük. İLE Rüzgârlar. | Yeller, ağrılar, romatizmalar. )
- RİYÂ ile ŞİRK
( Bir şeyi/ibâdeti, kişiler görecek/görsün diye yapmak/eylemek. İLE Kişiler, bana riyâkâr diyecektir/demesin riyâkârlığı ile yapılması gerekeni/ibâdeti yapmamak. )
( Haset kibirin çocuğudur. )
( Kibirlinin/mağrurun düşmanı Allah'tır! )
( Farzlara inanmayan. İLE Farzları tembellikle yerine getirmeyen. )
( Zan bir kafese benzer, biz de bülbüle. O zan kafesi, bizi gül dalına kondurtmaz. )
( Zan gitmedikçe, korkudan kurtulamayız. )
( Zan, düşmanımız, azrailimizdir. )
( Zan gitmeden insan âşık olamaz. )
( Allah, icat etti.[buldu değildir!] İLE/VE Peygamber, ilm-el yakîn bilir.["zann" tanımı kullanılmış olsa bile] )
( Şehveti simgeler. İLE/VE Hırsı simgeler. İLE/VE Tûle emeli simgeler. İLE/VE Kibri/makamı simgeler. )
( Dışarıdaki değil içteki kuşları kontrol etmek gerek. )
( Eşek de sadece açlık ve şehveti için anırır. )
( Kendi muhtaç himmete, bir dede
Nerede kaldı, gayrıya himmet ede )
( NAMAZDA RİYÂ OLURSA HİÇ OLURSUN YEMEKTE RİYÂ OLURSA AÇ KALIRSIN )
( SELF CONFIDENCE vs. ARROGANCE )
- RİYÂKÂR değil/yerine/= İKİYÜZLÜ
- RİYA(KÂR) değil/yerine/= İKİYÜZLÜLÜK/(İKİYÜZLÜ)
- RİYÂLE/RİYALA ile/ve/||/<>/> RİYALE-İ HÜMÂYUN
( Osmanlı bahriye teşkîlâtında, kaptan paşadan sonra gelen üç büyük amiral rütbesinden üçüncüsü. [öteki rütbeler: KAPUDÂNE ve PATRONA] | Bu rütbedeki amiralin kumanda ettiği gemi. İLE Riyâle yönetimindeki gemi. )
- RİYÂZÎ:
HEY'Î ile/ve/||/<>/> HİSÂBÎ
(
Riyâzî (Hey'î)
Riyâziyûn | Tabiiyyûn |
---|---|
İbn Heysem (ö. 1039/432) | Gıyâsüddîn Cemşîd Kâşî (ö. 1429/832) |
Câbir b. Eflah (ö. 1160/555) | |
İbn Bâcce (ö. 1139/533) | |
Bahâuddin Harakî (ö. 1158/553) | Şemsuddin Halîlî (ö. 1380/782) |
Çağminî (ö. 1221/618) | Tayboğaoğlu İbn Mecdî (ö. 1447/850) |
Müeyyeddîn Urdî (ö. 1266/664) | Sıbt Mardinî (ö. 1506/912) |
Nasîruddin Tûsî (ö. 1274/672) | Mehmed Konevî (ö. 1523/24/930) |
Muhyiddin Mağribî (ö. 1283/682) | Mustafa b. Ali Muvakkıt (ö. 1571/979) |
Kutbuddin Şîrâzî (ö. 1311/710) | Ali Kuşçu (ö. 1474/879) |
Nizâmuddin Nîsâbûrî (ö. 1333'ten sonra/732) | Fethullah Şirvânî (ö. 1486/891) |
Sadrüşşerîa (ö. 1346/747) | Ahaveyn, Muhyiddin Mehmed (ö. 1499/904) |
Şemseddin Hafrî (ö. 1525/931) | |
İbn Şâtır (ö. 1375/777) | Mirîm Çelebi (ö. 1524/931) |
Seyyid Şerîf Cürcânî (ö. 1413/816) | Abdullâh Bircendî (ö. 1528/934) |
Gıyâseddîn Deştekî (ö. 1542/949) | |
Musa Kadızâde (ö. 1440/844) | Muhammed b. Ebi'l-Feth es-Sûfî (ö. 1543/950) |
Takiyüddin Râsıd (ö. 1585/993) | Seydî Ali Reis (ö. 1563/971) |
İbn Ebî'l-Hayr Ermenyûnî (ö. 1610'da sağ/1019) | Garsüddin Halebî -İbn Nâkib- (ö. 1563/971) |
Muhammed Rudânî (ö. 1683/1094) | Fethullah Şirvânî (ö. 1486/891) |
Tezkireci Köse İbrahim (ö. XI. - XVII. yy.) | Noel Duret (ö. 1650) |
Ebu Bekr Dimeşkî (ö. 1691/1102) | Jonszoon Blaeu |
Rıdvan Felekî (ö. 1711/1123) | Cassini (ö. 1756) |
Mustafa Zekî İstanbûlî (ö. 1763/1148) | Clairut (ö. 1765) |
Ramazan Hanekî (ö. 1745/1158) | |
Abbas Vesim (ö. 1760/1173) | Mehmed Fatîn Gökmen (ö. 1955) |
Salih Efendi İstanbûlî (ö. 1613/1032) | |
Hasan Cebecî (ö. 1774/1188) | |
Çınârî İsmail Efendi (ö. 1790/1204) | |
Gelenbevî İsmail Efendi (ö. 1790/1205) | |
İshak Efendi (ö. 1836/1252) |
Kaynak: Türk Felsefe-Bilim Tarihi'nin Seyir Defteri - İhsan Fazlıoğlu(Prof.Dr.) )
- RIZÂ ile AÇIK RIZÂ
- RIZÂ ve/<> BÜTÜNCÜL(KÜLLÎ) BENLİK
- RIZÂ ile/ve HAKK
( Evrensel/ortak yasa. İLE/VE ... )
( Candır Hakk'ın bedeli. )
( Amaç bir rızâ! Allah'ı râzı edeceksin. Ondan sonra bak ki, o rızanın altında ne ilimler var. )
( Ek olma, Hakk ol! )
( Kul, Allah'tan razı olmadıkça, Allah, Kul'dan razı olmaz. )
( Hakk, bir yetimin gözündedir. )
- RIZÂ ve/< İKNÂ
- RIZK ile/ve/||/<> NASİB ile/ve/||/<> KISMET
- RIZK ile/ve/<> REZZÂK
( Avâm'ın peşinden koştuğu. İLE/VE/<> Âriflerin dilediği. )
- RNA ile/ve/||/<>/< DNA ile/ve/||/<>/< aDNA[antikDNA] ile/ve/||/<>/< sDNA[sedaDNA/sedimenterDNA]
( Ribonükleik Asit İLE/VE/||/<>/< Deoksiribonükleik Asit İLE/VE/||/<>/< Antik Deoksiribonükleik Asit )
( )
( )
( DNA üretemez. İLE/VE/||/<>/< RNA üretebilir. )
( )
( Protein sentezinde görev alan molekül. İLE/VE/||/<>/< Genetik veriyi taşıyan molekül. )
(
)
- ROBERT HOOKE ile/ve/<> ROBERT BOYLE
( 1635 - 1703 ile/ve/<> 1627 - 1691 )
- RODIN ile GIACOMETTI
- ROGER PENROSE ve/||/<> STEPHEN HAWKING
( 08 Ağustos 1931 - ... ve/||/<> 08 Ocak 1942 - 14 Mart 2018 )
- ROMANTİK ile/değil DUYGUSAL/LIK
- ROMANYA'LI = ULAH
( Romanya'nın yerli halkına, Osmanlılar'ın verdiği ad. )
- RÛH[Ar.] ile RUH[Ar.]
( Can, nefes. | Canlılık, duygu/his. | En önemli nokta, öz. | İspirto gibi uçucu gaz. | Melek, cin, hayali varolan. | Türk müziğinde en az beş-altı yüzyıllık bir mürekkep makam.[Zamanımıza kalmış bir örneği bulunmamaktadır.] İLE Yanak, yüz/çehre. | Anka kuşu. | Anka kuşuna adına verilen satranç taşlarından biri. | Dizgin. | Taç. | Taraf, yön. | Hasırotu. )
- RUHBAN/RAHBAN ile/değil/yerine RUHANÎ
( Egemenlik için uğraşırlar. İLE/DEĞİL/YERİNE Hizmete yöneliklerdir. )
- RUHBANLAR ile/ve/<>/>< RUHBAN OLMAYANLAR
( "Askerler". İLE/VE/<>/>< "Siviller" gibi. )
( Latince konuşurlardı. İLE/VE/<>/>< Fransızca konuşurlardı. )
( CLERICUS cum/et/<>/>< LAICUS )
- RUHBAN/LIK ile/ve/değil/yerine RUHÂNÎ/LİK
- RÛHÎ[Ar.] ile Rûhî[Ar.]
( Ruhla ilgili, ruhca. İLE XVI. yüzyılda yetişen vâdî sahibi büyük Osmanlı şairi Rûhî-i Bağdâdî. )
- RÜKN ile ...
( BİR ŞEYİN EN SAĞLAM TARAFI, TEMEL DİREĞİ | KOLON, DİREK | NÜFUZLU, ÖNEMLİ, KUVVETLİ KİŞİ | İSLÂM HUKUKUNDA SÖZLEŞMENİN KURULMUŞ SAYILMASI İÇİN BULUNMASI GEREKLİ ŞARTLAR )
- RÜKÜŞ[Ar. < RUKŞE] ile ŞILLIK[Erm.] ile ŞIRFINTI ile ŞUH[Fars.] ile ÂŞÜFTE/ÂŞİFTE[< Fars.]/KOKOT[Fr. < COCOTTE] ile ÇİRKEF[Fars. < ÇİRK-ÂB: Pis/bulanık su.] ile FETTÂN[Ar. < FİTNE] ile KALTAK[Yun.] ile ÖKSE[Yun.] ile SÜRTÜK
( Gülünç bir biçimde giyinip süslenen kadın. İLE Aşırı ve bayağı biçimde süslenip boyanmış kadın. İLE Seviyesi düşük, bayağı kadın. İLE Hareketlerinde serbest. | Neşeli, şen ve oynak. | Açık saçık, utanması olmayan. İLE Çıldırırcasına seven, bu yüzden perîşan bir halde, azgın ve baştan çıkmış deli gibi olan, iffetsiz kadın. İLE İğrenç ve bulaşkan. İLE Fitne ve fesâda teşvik eden, fenâlık yapan, ayartan. | Oynak kadın. | Câzibeli, gönül alıcı. İLE İffetsiz, namussuz kadın. İLE Erkekleri kendine bağlamasını bilen çok alımlı kadın. İLE Vaktini çok gezerek geçiren, evinde oturmayan kadın. | Aynı anda birden fazla kişiyle gönül eğlendiren kadın. | Hayat kadını, fahişe. )
- RUM ile/ve/=/||/<> BALAMA
( Orta oyununda Rum tipi. | Karagöz, matiz ve külhanbeyi tipleri tarafından yabancı ülkelerin tiplerine seslenirken kullanılan söz. )
- RUMELİ HİSARI ile/ve RUMELİ KAVAĞI ile/ve RUMELİ FENERİ
( Baltalimanı - Bebek arasındadır. İLE/VE Boğaziçi'nin kuzeyindedir. Kara yoluyla Sarıyer'den sonra gidilen yolun sonundadır. )
( )
- RUMUZ ile MECAZ
- RUS ile/değil ÇUVAŞ
( ... İLE/DEĞİL Rusya'da, Volga ırmağı kıyısında yaşayan, Türk halklarından olan kişi. | Çuvaşlara özgü olan. )
- RÜŞD ile ...
( AŞKTA KEMALİNE ERMEK | DOĞRU YOLU BULUP GİTME, DOĞRU YOLDA GİTME | DOĞRU DÜŞÜNME, AKIL SAHİBİ OLMA | BÂLİĞ OLMA, BÜLÛĞA ERME, ERGİNLİK | HAYRA İSABET | TEVAZÛ )
- RÛŞEN-DİL ile ...
( GÖNLÜ AYDIN )
- RUSSELL AÇMAZI ile/ve/||/<> CANTOR AÇMAZI ile/ve/||/<> RICHARD AÇMAZI ile/ve/||/<> YALANCI AÇMAZI ile/ve/||/<> CURRY AÇMAZI ile/ve/||/<> YABLO AÇMAZI ile/ve/||/<> BERRY AÇMAZI ile/ve/||/<> HETEROLOJİK AÇMAZ
- RUSTAİ[Fars.] değil/yerine/= KÖYLÜ
- RÜÛS[Ar. < RE'S] ile RÜZZ[Ar.]
( Başlar. | Sadrazam'ın verebileceği küçük rütbeler için verilen resmî yazı. | İlmiye, âlimler/ulemâ derecelerinden biri.[Medrese öğrenimini tamamlayıp mülâzim olanlar, yedi yıllık mülâzemet süresini de tamamladıktan sonra Şeyhülislâm'ın bulunduğu yeterlik/rüûs sınavına girerken, kazananlar müderris tayin olunurdu.] İLE Pirinç.[ERZ] )
- RÜYA GİBİ ile/ve/||/<> JİLET GİBİ
( Kadının güzelliği için söylenilen/hayal edilen. İLE/VE/||/<> Erkeğin yakışıklılığı için söylenilen/hayal edilen. )
- RÜZGÂRLAR SARAYI = HAWA MAHAL
( 1799 yılında, Jaipur'un merkezindeki Şehir Sarayı'nın, kadınlara ait bölümünün bir parçası olarak Maharaja Sawai Pratap Singh için inşâ edilmiştir. )
( )
- SAÂDET[Ar.] ile SÜREKLİ MUTLULUK
( SÜREKLİ MUTLULUK )
- SABBÂR[Ar. < SABR] ile SABBÂR[Ar.]
( Atlas çiçeği, kaktüs. | Mısır/Frenk inciri. İLE Çok sabırlı, sabrı çok olan. )
- SABÎ[Ar.] değil/yerine/= ÇOCUK
( HENÜZ MEMEDEN KESİLMEMİŞ ERKEK ÇOCUK | ÜÇ YAŞINI TAMAMLAMAYAN ERKEK ÇOCUK )
- SÂBİ' ile SABÎ
( Yıldızlara tapanlardan sebea'lı. İLE Henüz memeden kesilmemiş eril çocuk. | Üç yaşını tamamlamamış eril çocuk. )
- SÂBIK[Ar.] ile SÂDIK[Ar.]
( Önceki. İLE Sadakatli. | Doğru, gerçek. )
- SABIR ve/<> TAVIR/TUTUM
( Hiçbir şeyin yokken gösterdiğin. VE/<> Her şeyin varken sergilediğin. )
- SABIRLI KİŞİLER:
GEMİLERİ YAKAN ile/ve/değil/||/<>/> LİMANLARI YAKAN
- SABİTFİKİR ile/ve/> TAKINTI ile/ve/> TAASSUB/NEVROZ
( Bir "düşüncenin", yerinden oynatılamazlığı. İLE/VE/> Sabitfikre, duygunun da katılması (ile). İLE/VE/> Sinirlilik/asabileşme ve çeşitli türlerde tepkisellikler. )
- SÂBİT[Ar. < SEBÂT, SÜBÛT] ile Sâbit[Ar.]
( Hareketsiz, kımıldamayan, yerinde duran. | İspat edilmiş, anlaşılmış. İLE Ünlü Türk şairlerindendir.[ö. 1716, h. 1124] )
- SABİT ile/ve/||/<>/> KOZMİK SABİT[1917 < ARKÜTAS (M.Ö. 320)]
- SABİT ile/ve/değil/yerine/||/<> SÂDIK
- SABİT ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SADIK
- SABİT ile ZÂBİT
( Sabitleyen kişi/şey. İLE Tutan, saklayan, zabteden kişi/şey. | Rütbesi, teğmenden, binbaşıya kadar olan asker, subay. | Yönetme gücü olan, dediğini yaptıran. )
- SABRETMEK ile/değil/yerine UZAKLAŞMAK
- SABRI OLMAYAN ile/ve/değil/yerine/>/<>/>< RÂZI OLAN
( İntizar eden. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/>/<>/>< Zevk eden. )
- SAÇ-BAŞ (DARMADAĞIN)
- SAÇ ile AHCEN
( Kıvırcık saç. )
- SACHER-MASOCH ile/ve/||/<>/> RICHARD FREIER von KRAFT-EBING ile/ve/||/<>/> SIGMUND FREUD ile/ve/||/<>/> THEODOR REIK ile/ve/||/<>/> JACQUES LACAN ile/ve/||/<>/> GILLES DELUZE
( [Mazoşizm Üzerine Kitaplar/ı...]
1870'te. İLE/VE/||/<>/> 1886[Eşeyselliğin Psikopatolojisi] İLE/VE/||/<>/> 1905[Eşeysellik Kuramı Üzerine Üç Deneme], 1920[Haz İlkesinin Ötesinde], 1924[Mazoşizmin Ekonomik Sorunu] İLE/VE/||/<>/> 1957[konuşması], 1973[Aşk ve Şehvet Üzerine] İLE/VE/||/<>/> 1964[XI. Seminer] İLE/VE/||/<>/> 1967[Sacher-Masoch'un Sunumu] )
- SAÇI KEL değil KAFASI KEL
- SAÇLARIN BEYAZLAMASI:
YASTAN ile/değil/yerine YAŞTAN
- SAÇMA/LIK:
KİŞİNİN ÇIĞLIĞI ile/ve/ne yazık ki/||/<> DÜNYANIN SESSİZLİĞİ/SUSKUNLUĞU
- SAÇMALIK" ile/ve/değil/yerine/<> ÇELİŞKİ
- SAÇ-SAKAL (BİRBİRİNE KARIŞMIŞ)
( Bakımsızlığı, özensizliği betimler. )
- ŞÂD[Fars.] değil/yerine/= NEŞELİ, SEVİNÇLİ
- SADÂ ve/<> EDÂ
- SÂDÂD ile EFENDİLER
( EFENDİLER )
- SADÂKAT ile/ve/<> VEFÂ
( ... İLE/VE/<> Sadakatin zirvesi. )
- ŞÂDÂN ile SEVİNÇLİ, NEŞELİ, ZEVKLİ | ŞAD KİŞİLER
( SEVİNÇLİ, NEŞELİ, KEYİFLİ | ŞAD KİMSELER )
- Sadece) kişi/kul hakkı için SUSMA!
- SADELİK ve/||/<> DAYANÇ(SABIR) ve/||/<> ŞEFKÂT ve/||/<> MERHAMET
( SIMPLICITY and/||/<> PATIENCE and/||/<> COMPASSION and/||/<> MERCY )
- SADI CARNOT ve/+/||/<>/> RUDOLF CLAUSIUS
( [1796 - 1832] ve/+/||/<>/> [1822 - 1888] )
( "Isı Makineleri" yazısının yayımlanması - 1824 )
( Isı Şelâlesi )
- SÂDÎ ile/ve CERRÂHÎ
- ŞÂDÎ[Ar. < ŞEDÂ] ile ŞÂDÎ[Fars.]
( Mahkeme hademesi, mübaşir. | Zamanında, sultan sarayına odun götüren yeniçeri, odun ambarı memuru. | Nağme ile şiir okuyan. | İlimden, edebiyattan payı olan. | Torba oğlanı, Acemi Ocağı neferi. İLE Memnuniyet, sevinçlilik, gönül ferahlığı. )
- SÂDIK[< SIDK] ile GÜVENİLİR
( DOĞRU, GERÇEK | SADÂKATİ, İÇTEN BAĞLILIĞI OLAN )
- SÂDIK ile/ve HÂZIK ile/ve EMİN
- SADIR ile SÂDIR
( Göğüs/sine. | Yürek/kalp. | Kazaskerlere verilen san. | Sadrazam sözcüğünün, kısa söylenişi. İLE Çıkan, görünen. )
- SADRAZAM TORUNU değil SADRAZAM'IN SOL TAŞAĞI
- SADRAZAM ile SERASKER
( ... İLE Sadrazamlık göreviyle yükümlü olmayan ve Osmanlı ordusunun komutanlığını yapan vezirin sanı. )
- SAF ile/ve/< SADE[Fars. < SÂZEC]
( Bir maddenin, kavramın ve/ya da ...'nın kendi özünden/doğasından uzaklaşmadığı kadar ve dışarıdan etkilenmediği derecede bulunduğu hal. İLE/VE Bir maddenin ve/ya da kavramın etkilendiği dış faktörlerin olabildiğince alt seviyede/kıvamda tutulup, fazlalılığa/aşırılığa/lükse gitmeme/kaçmama hali. )
( Sadelikten şaşmamak doğrudur. )
( Saflaşın, dikkatli ve uyanık olun, hazır bulunun. )
( Be pure, be alert, keep ready. )
( PURE vs./and SIMPLE )
- SAF ile SÂF
- SAF ile/ve/değil/||/<> SAFA YATAN
- SAFDİL[Fars.] ile/= SAFDERUN[Fars.]
( Kolayca aldatılan. )
- ŞÂFİ'[Ar. < ŞEFÂAT] ile ŞÂFÎ[Ar. < ŞİFÂ] ile ŞÂFİÎ[Ar.] ile ŞÂFİÎ[Ar.]
( Şefaat eden, hatalı kişinin affı için araya girip yalvaran. İLE Hastayı iyi eden, şifa veren. | Yeter görünen, kifâyet eden. İLE İmam-ı Şâfiî mezhebinden olan kişi. İLE Dört mezhepten birinin imamı olan kişi. [İdris][Hicrî: 150 - 204] )
- SÂFİL[Ar.] ile SÂFİL[Ar.]
( Aşağı, alçak. İLE Çökelek, tortu. )
- SÂFİR[Ar. < SEFER | çoğ. SÜFFÂR] ile SAFÎR[Ar.]
( Yola çıkmaya hazır, yolcu. | Yazıcı, kâtip. İLE Islık. | İnce, güzel ses. | Islığımsı ses. | Gök yakut. )
- SAFLIK ile HOŞGÖRÜ
( PURITY vs. TOLERANCE )
- SAF/LIK ile/ve/değil İYİ HUYLU/LUK
( EUETHEIU ile/ve/değil ... )
- SAF/LIK ile/ve/değil İYİ NİYETLİ/LİK
- SAFLIK" ile/ve/değil/yerine/||/<> TESLİMİYET
- SAFRA[İt.] ile SAFRA
( Gemileri ve her boyda deniz aracını, dengede tutmak istenilen su düzeyine kadar batırabilmek için, dip bölümlerine konulan ağırlık. | Balonlarda bulunan pilotların, yükselmek ya da inişi yavaşlatmak istediklerinde attıkları ağırlık. | Sıkıntı, tedirginlik, rahatsızlık veren kişi. İLE Öd. )
- SAĞ ile/ve/||/<>/> SELÂMET
( Sen. İLE/VE/||/<>/> Ben. )
- SAĞAK ile ...
( Dirsek ile bilek arası ya da diz topuk arası. )
- SAĞALTIM:
DAVRANIŞÇI ve/ya da BİLİŞSEL ile/ve/||/<> DİNAMİK ile/ve/||/<> VAROLUŞÇU
- SAĞDUYU ile DUYARLILIK
( AKL-I/HİSS-İ SELÎM ile HASSASİYET )
- SAĞIR/İŞİTMEZ ile/ve/ya da DİLSİZ ile/ve/ya da SAĞIR VE DİLSİZ
( Kimse duymak istemeyenler kadar sağır olamaz. )
( EBSEM[Ar.]: Dilsiz, susmuş. )
( SAMEM[Ar.]: Sağırlık. )
( Telefonu ilk bulan Alexander Graham Bell, eşi ve annesiyle -ikisinin de sağır olmasından dolayı- hiçbir zaman telefonda konuşamadı. )
( ATREŞ ile/ve AHRAS )
( KÜND-GÜŞ: Sağır. [ KERİ: Sağırlık.] ile/ve ... )
( DEAF vs. DUMB or DEAF-MUTE )
- SAĞÎR/SAGİR[Ar.] ile/değil/||/<>/> SAĞIR[Ar.]
( Küçük, ufak. | Ergenlik çağına gelmemiş, bülûğa ermemiş, velî ya da vasîye muhtaç çocuk. | Ayırt edemeyen. | Zelil ve aşağılık kişi. İLE/DEĞİL/||/<>/> Duymayan. )
- SAĞÎR ile/||/<> SAĞİRE
( Küçük yaşta erkek. İLE/||/<> Küçük yaşta kadın. )
- SÜSLEME!:
"SAĞIRA" ve/||/<> "KÖRE"
( Sözünü. VE/||/<> Yüzünü. )
( Yorma dilini. VE/||/<> Süsleme sözlerini.
[Köre yormam dilimi, sağıra süslemem sözlerimi.] )
- SAĞLAM ZİHİN ve/||/<>/>/< SAĞLAM GÖVDE
( Sağlam anlık[zihin], sağlam gövdede bulunur. VE/||/<>/>/< Sağlam gövde, sağlam anlıkta[zihinde] bulunur. )
- SAĞLIK ve/> ONGUNLUK/SAADET/MUT
( Sağlık olmazsa saadet olamaz. )
( ASKLEPIOS )
- ŞAH değil/yerine/></< AH
( Mazlumun "AH"ı; indirir, "ŞAH"ı. )
- ŞAH[Fars.] ile ŞAH
( İran ya da Afgan hükümdarı. | Satranç oyununda, her yönde tek hane gidebilen en önemli taş. | Alevilik, Bektaşilik'te, Pîr. | Benzerlerine oranla en üstün, en güzel, en iyi. İLE Atın, ön ayaklarını yerden keserek arka ayakları üstünde ayakta durması. )
- SAHÂBE ile SELEF-İ SÂLİHİN
- SAHÂBE-İ KİRÂM ile/ve/||/<>/>/ ASHÂB-I SUFFÂ
( Kendilerine, sohbet ikram edilenler. İLE/VE/||/<>/> Sohbet ikram edilenlerin sohbetine, özel ve kapalı olarak katılanlar. )
( Zâhirî. İLE/VE/||/<>/> Bâtınî. )
( 40 kişi. İLE/VE/||/<>/> 360 kişi. )
( İlim geleneği. İLE/VE/||/<>/> Mürşîd geleneği. )
- SAHAF < SAHHAF
- SAHAN ile ŞAHAN[< ŞAHİN]
( Tencere. İLE [Fars.] Şahlar, sultanlar/padişahlar. | Şahin. )
- ŞAHANE değil/yerine/= ÇOK GÜZEL, EŞSİZ, GÖRKEMLİ
- SAHÎ[Ar.] ile SÂHÎ[Ar. < SEHV]
( Cömert, eliaçık. İLE Yanılan, hata işleyen. )
- SAHİBİ değil EMÂNETÇİSİ
- SAHİBİNE SORULMADAN/İZİN ALINMADAN KİŞİLERİN (ÖZEL) EŞYALARINA DOKUNULMAZ!
- SAHİBİSİ" değil SAHİBİ
- SAHİCİ/LİK ile/ve/||/<>/> SAMİMİ/LİK
- ŞÂHİD[Ar.] ile HÂZIR[Ar.]
- ŞÂHİD[Ar.] ile MÜŞÂHİD[Ar.]
- ŞÂHİD[Ar. < ŞEHÂDET | çoğ. ŞEVÂHİD] ile ŞÂHİD[Fars.]
( Tanık. | Senet yerine geçecek biçimde büyük bir yapıttan ya da kişiden alınan örnek. İLE Sevgili. | Güzel. )
- SAHİH ile/ve SÂDIK
- SAHÎK[Ar.] ile SÂHİK[Ar.]
( Uzak. | Çok karışık anlaşılmaz söz. İLE Ezip döven. )
- SAHİP OLMAK ile/yerine KURUCU(SU) OLMAK
( OWNER vs. FOUNDER
FOUNDER instead of OWNER )
- SAHİP OLMAK ile/ve/değil/yerine/ya da/||/<> OLMAK
( Erich Fromm'un, "Sahip Olmak ya da Olmak" adlı kitabını da okumanızı salık veririz. )
- SAHİPLENME ile/ve/||/<> KOLLAMA
- SÂHİRE ile ...
( YERYÜZÜ, UYANIK GÖZ VE GÖZLERE SERAP GÖRÜNEN YERYÜZÜ )
- ŞAHIS[Ar.] değil/yerine/= KİŞİ/BİREY
- ŞAHIS[Ar. ŞAHS] ile ŞÂHIS
( Kimse, kişi. İLE Sırık. )
- ŞÂHİT ile/ve/||/<> NOTER
- ŞAHİT ile/değil ŞAYET
- ŞÂHİT ile ŞEHÎT
( Dünyaya gelerek. İLE/VE/||/<>/> Dünyadan giderek. )
( İzleyerek yaşayan. İLE/VE/||/<>/> Katılarak, deneyimleyerek yaşayan. )
( Sahip olan. İLE/VE/||/<>/> Olan. )
- SAHNE ile KONDÜVİT/KONDÜİT[Fr. < CONDUITE]
( ... VE/||/<> Tiyatroda sahneye çıkma sırası gelen kişileri uyarmakla görevli kişi. )
- SAHNE ile RAMP[Fr.]
( Tiyatro sahnesinde izleyiciye en yakın yer. )
- SAHRUBAN ile ...
( KERVAN BAŞI )
- ŞAHS/ŞAHIS/FERT/FERD/INDIVIDU değil/yerine/= BİREY
- ŞAHSEN ile/ve/||/<> BİZZAT
- ŞAHSEN[Ar.] değil/yerine/= KİŞİSEL OLARAK
- ŞAHSİ (HAKLAR) değil/yerine/= KİŞİSEL (ÜLEVLER)
- ŞAHSÎ[Ar.] değil/yerine/= KİŞİSEL
- ŞAHSİLEŞTİRMEK ile ŞAHSİ-LEŞ-TİRMEK
- ŞAHSİYET (HAKLARI) değil/yerine/= KİŞİLİK (ÜLEVLERİ)
- ŞAHSİYET(Lİ/SİZ) değil/yerine/= KİŞİLİK(Lİ/SİZ)
- KENDİLİK:
SAHTE ile/değil/yerine/>< GERÇEK
- SAHTEKÂR değil/yerine/= DÜZMECİ
- SAHTEKÂR ile HİLEKÂR
( Sahtekâr kişi, sahici kişinin gözüne bakamaz. )
- SAHTE/LİK ile/değil/yerine/>< İÇTEN/LİK
- SÂİB[Ar.] ile SÂİB[Ar. < SEVÂB] ile SÂİB[Ar. < SE'B] ile SAİB[Ar.] ile SAHİB[Ar.]
( Bir yerle, bir şeyle ilişiği olmayan. İLE Yanlışsız, doğru, yanlışlık yapmayan. | Amaca, hedefe uygun. | Hedefe doğru ulaşan. İLE Yağmur getiren bora[İt. < Yun.][: genellikle arkasından yağmur getiren sert ve geçici rüzgâr/yel.]. İLE Çarmıha germek. İLE Sahip[mâlik]. | Bir vasfı olan[hâiz]. | Koruyan[hâmî]. | Bir iş yapmış olan. | Sürekli sohbette bulunan. | Hak yolunu göstermek isteyen mürşid. )
- ŞAİR[Ar.]/POET[İng.] değil/yerine/= OZAN
- SAİR[Ar.] değil/yerine/= BAŞKA, ÖTEKİ
- ŞAİR ile/ve/||/<> DELİ ile/ve/||/<> MECNÛN
- ŞAİR ile MÜFLİK
( ... İLE Birinci sınıf şair. )
- ŞAİR ile/ve/||/<> NÂZIM
- ŞAİR[Ar.] değil/yerine/= OZAN
( Şiir söyleyen ya da yazan kişi. | Hayal gücü geniş olan, duyarlı, duygulu kişi. )
( )
- ŞAİR ile ŞAHİR
( İsmet Özel'in, "Şiir Okuma Kılavuzu" kitabında, açıklamasını bulabilirsiniz. )
( Bir şaire, bir beyit yeter. )
( Şairlerin en kötü "şiirleri", yaşamlarıdır. )
- SAÎR[Ar.] ile SÂİR[Ar. < SEYR] ile ŞÂİR[Ar. < Şİ'R]
( Ateş, alevli ateş. | Tamu, cehennem. İLE Harekette olan, yürüyen, seyir eden. | Bir şeyden kalan başka şey. | Geçen, dolaşan. | Başka, öteki/diğer, gayri. İLE Ozan, şiir yazan/yazarı. )
- ŞAÎR[Ar.] ile ŞÂİR[Ar. < Şİ'R | çoğ. ŞÂİRÂN, ŞUARÂ]
( Arpa. İLE Şair, ozan. )
- ŞAİR ve/||/<> SARAYBOSNA'LI ŞAİR
( )
- ŞAİRÂNE[Ar.]/POETIC[İng.] değil/yerine/= OZANCA
- ŞÂÎRE[Ar. çoğ. ŞÂİRÂT, ŞEVÂİR] ile ŞAÎRE[Ar.]
( Bayan şair. İLE Arpa danesi, tek bir arpa. | Arpacık.[çoğ. ŞAÂYİR][Fr. ORGELET] )
- SÂİRFİLMENÂM[Ar.]/SOMNAMBULE[Fr.] değil UYURGEZER
- ŞAİR-İ KESBÎ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ŞAİR-İ VEHBÎ
- SAİT FAİK ABASIYANIK MÜZESİ =/< SPANUDİS KÖŞKÜ
( Burgazada'dadır. [Lütfen müzelerimizi ziyaret edelim!] )
- SAK ile SAK[Ar.]
( Uyanık, gözü açık. | Uykusu hafif. İLE Sap. )
- SÂKA[Ar. < SEVK/SAİK]/BEYYÂB ile ...
( Su taşıyan, sucu. )
- ŞAKA YAPMAK değil/yerine LÂTÎFE[Ar.]/ESPRİ[Fr., Lat.] YAPMAK
( Kişiye yönelik. DEĞİL/YERİNE Duruma, olguya, kavrama yönelik. )
( Aradaki ilişki ne kadar yakın olursa olsun, hangi şakanın kimi, ne kadar etkileyeceği, rahatsız edebileceği bilinmez! )
( Aşağılama. DEĞİL/YERİNE Yüceltme. )
- SAKA[Ar. < SEVK/SAİK]/BEYYÂB ile SAKA ile SAKA (TÜRKLERİ)
( Evlere, çeşmeden su taşımayı iş edinmiş olan kişi. İLE Serçegillerden, başında ve boynunda, kırmızı, sarı tüyler bulunan ve hoş öten bir kuş. İLE ... )
( ... cum CARDUELIS CARDUELIS )
- SAKAL ile/ve/<> FAVORİ
( Ben Affleck
Bradley Cooper
David Beckham
Denzel Washington
George Clooney
Hugh Jackman
Jake Gyllenhaal
Kit Harington
Leonardo DiCaprio
Mel Gibson
Pierce Brosnan
Robert Pattinson
Shia LaBeouf
Tom Hardy
Viggo Mortensen
)
( LİHYE ile/ve/<> SEBELE )
( RÎŞ ile/ve/<> ...
BÂME: Uzun, sık ve kaba sakal.
BÂM TELİ: Sakalın dudağa bitişik olan kalın telleri. )
( BEARD vs./and/<> SIDEBURNS )
( BARB cum/et/<> ... )
( MÜSÂL ile/ve/<> ... )
- SAKAL ile KABA SAKAL
( ... İLE Gür ve geniş sakal/lı. )
- SAKAR[Ar.] ile SAKAR[Ar.]
( Bazı hayvanların, özellikle atların alınlarında bulunan beyaz leke, küçük akıtma. | Sık sık küçük, önemsiz kazalar yapan. İLE Tamu, cehennem.[Fars. DÛZAH] )
- SAKAT[Ar.] değil/yerine/= ÇOLAK/SÖKEL
- SAKAT/ALÎL[Ar.] ile TOPAL
( ... İLE Yürürken, sağa sola bükülüp yuvarlanır gibi devinme nedeniyle verilen ad. )
( CRIPPLE/DISABLED vs. LAME )
- SAKÎ[Ar.] ile SÂKÎ[Ar. < SAKY | çoğ. SUKAT]
( Kırağı, çiy.[Fars. JÂLE, ŞEBNEM, BEŞG, BEŞM | Yun. DROSOSTALIDA] İLE Su veren/dağıtan. | Kadeh, içki sunan. | Baldıra, ya da baldır kemiğiyle ilgili. | İnsana/kişilere, Allah sevgisi/nuru saçan kişi. )
- ŞÂKÎ[Ar. < ŞİKÂYET] ile ŞAKÎ[Ar. < ŞEKÂVET]
( Şikâyetçi, şikâyet eden. İLE Bahtsız, kötü hareketli, haylaz, habîs. | Yol kesen, haydut. )
- SAKİL[Ar.]["SAKİR" değil!] değil/yerine/= AĞIR | KABA
( Ağır. | Sıkıntı veren, sıkıntılı. | Çirkin, kaba. | Türk müziğinde bir usûl. )
- ŞAKIMAK ile "ŞAKIMAK"
( Ötücü kuşlar ezgili ses çıkarmak, ötmek, şakramak, terennüm etmek. İLE Çok konuşmak, çenesi düşmek. | Şarkıları/şiirleri hoş söylemek ya da okumak. )
- SAKIN!:
ADAMIN, YERE BAKANINDAN
ve/||/<>
SUYUN, YAVAŞ AKANINDAN
- SAKİN OLMAK ile/ve/<> (KENDİNE) HÂKİM OLMAK
- SÂKİN[< SÜKÛN] / MUKÎM[< KIYAM] ile/ve ŞÂGİL[< ŞUGL]
( Konutta/meskende yaşayan/oturan, ikâmet eden. İLE/VE Meşgul eden, edici. | Meşgul olmayı gerektiren. | İşgâl eden, tutan. | Bir mülkte oturan. )
- SAKİN değil/yerine/= DİNGİN
- SAKİN/LİK ile AĞIRBAŞLI/LIK
( ... ile REZÂNET )
( ... cum SOBRITEAS )
- SAKİN/LİK ile "AĞIR/LIK"
( Zihinsel. İLE Davranış ve tutumlarla. )
( Bilinçli/farkındalıklı iç devinimle. İLE Çevredekilerin bağdaştırdıkları/bekledikleri sıfatla. | [Mizactan dolayı da olabilir] )
( Sakin bir yaşama biçimine sahip kişiler, sıkı ve alçakgönüllü çalışmalarını sürdürmeli. )
( ... ile BETAET )
- SAKİNLİK ile/ve DAYANÇ/SABIR
( Belirli bir bilgi ve bilinç/tutum gerektirir! )
( CALMNESS vs./and PATIENCE )
- SAKİN/LİK ile İÇİNE KAPANIK/LIK
( Bilinçle. İLE Olumsuz, zihinsel dalgalanmalarla. )
- SAKİN/LİK ile/değil KAYITSIZ/LIK
( Her sakin/lik görüntüsü sakinlik olmayabilir hatta kayıtsızlıktan/ilgisizlikten/içekapanıklıktan kaynaklanıyor olabilir! )
- SAKİN/LİK ile/ve/<> KETUM/LUK
( Etkili ve yaratıcı bir konumdaysa, kişi ketum olmalıdır. )
- SAKİNLİK ile/ve SAKİNLİK(YUMUŞAKBAŞLILIK)
( Yumuşaklık ve iyilik, kişiye anneannesinden mirastır. )
( QUIETNESS vs./and CALMNESS )
- SAKİN/LİK ile/ve/<> SESSİZ/LİK, SÜKÛNET
( CALM/NESS vs./and/<> QUIET/NESS )
- SAKİN/LİK ile SOĞUK/LUK
( Her sakin/lik görüntüsü sakinlik olmayabilir hatta anlamamasından/uzak kalmasından kaynaklanıyor olabilir! )
- SAKİN/MUKİM/MÜTEMEKKİN[Ar.] değil/yerine/= OTURAN/OTURGAN/YERLEŞİK
- ŞÂKİR[< ŞÜKÜR] ile MİNNETTÂR
( Şükreden, gördüğü iyilik için dua eden. İLE Birinden gördüğü iyiliğe karşı kendini borçlu sayan, gönül borcu olan kişi, gönül borçlusu. )
- SAKIRDAMAK ile ŞAKIRDAMAK
( Korkudan ya da soğuktan dolayı titremek. İLE "Şakır" diye ses çıkarmak. )
- SAKIZ AĞACI CAMİSİ = SAHAF MUSLİHİDDİN CAMİSİ
( Kasımpaşa'da, Sakız Ağacı semtindedir. )
( XVII. yüzyılda Sahaf Müslihiddin tarafından yaptırılmıştır. )
- SAKLAMAK ile KORUMAK
( TO HIDE vs. TO SAVE )
- SAKLAMAK ile/ve/||/<>/> SAYIKLAMAK
( Aşkı/nı. İLE/VE/||/<> Adı/nı. )
- ŞAKRAK ile ŞAKRAK
( Şen, neşeli, yaşam dolu. İLE İspinozgillerden, başı siyah, boynu kırmızı, ötücü bir kuş. )
( ... cum PYRRHULA PYRRHULA )
- [ne yazık ki]
ŞAKŞAKÇI/LIK ile YALAKA/LIK
- SALÂHİYET ve/||/<> EHLİYET ve/||/<> KUDRET
( APTIDUTE et/||/<> CAPACITE et/||/<> PUISSANCE )
- SALAK ile/değil ASALAK
( "Asalak" sözcüğünün salak ile hiçbir ilişkisi yoktur. )
- SALAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SAF
- SALAK/LIK ile/ve/<>/değil ÇARESİZ/LİK
- SALAK/LIK ile/ve "ÖKÜZ/LÜK"
- SALAK/LIK ile/değil/yerine/>< SABIRLI/LIK
- SALAK/LIK ile/ve ZAVALLI/LIK
( Kısa sürelidir. İLE/VE Uzun sürelidir. )
( Sonuçtadır. İLE/VE Hem süreçte, hem de sonuçtadır. )
( Hepimiz arada bir salak durumuna düşebiliriz fakat salaklıklarımızda ısrarcı olmak zavallılığa düşürür. )
- SALÂTÎN(SULTAN) CAMİLERİ
- SALÂTÎN CAMİLERİ ile ...
( SULTAN CAMİLERİ )
- [ne yazık ki]
SALDIRGAN/LIK ile/ve "AZGIN/LIK"
( Psişik. İLE/VE Ahlâkî. )
- SALDIRI SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
KARALAMA ile/ve/||/<> NİTELİKSEL ile/ve/||/<> "SEN / SEN DE ..." ile/ve/||/<> DOLDURUŞA GETİRME
( ARGUMENT AGAINST THE MAN vs./and/||/<> CIRCUMSTANTIAL AD HOMINEM vs./and/||/<> FALLACY OF "YOU / YOU ALSO" vs./and/||/<> POISONING THE WELL )
- [ne yazık ki]
!SALDIRI ile/ve/||/<>/>/< !ŞİDDET
( Şiddet, saldırganlığın da ötesinde onun, nefret, düşmanlık gibi duygu ve etkinlik kazandığı biçimi ya da çeşit ve derecesidir. )
- SALİH ile/ve SAHİH
- SÂLİH ve/||/<> ZÂHİD
( ... VE/||/<> Dinin şekil yönüne fazla önem veren, aşırı, çok sofu. | Kendini, sadece dine veren. | Masiva'ya itibar etmeyen. )
- SÂLİK ile MECZUB
- SÂLİK ile/ve/||/<>/> SÂDIK
- SÂLİK ile/ve/||/<>/> SAHİP
- SALİK ile/değil SAİK
- SÂLİK-İ MECZUB ile/||/<> MECZUB-U SÂLİK
( Allah'ın ahlâkıyla ahlâklanan kişi. İLE/||/<> Allah'ın, varoluşunu, aklını, "benliğini" hak makamına çektiği kişi. )
- SÂLİM ile/ve/<> SELİM
( Güvende olmak, güven vermek. İLE/VE/<> Duru olmak. )
( Aklın. İLE/VE/<> Kalbin. )
( ... İLE/VE/<> Doğru, dürüst, kusursuz. | Ur ya da bazı sayrılıklarda, sonu iyi, tehlikesiz, kötücül olmayan, iyicil. )
- SALLANTI ile ÇALKANTI
- SALLANTI ile SARSINTI
- SALTIK/LIK ile/ve/||/<>/< ETKİLENMEYİŞ
- SAMAN ile ŞAMAN
- SAMAN[Ar.] ile SÂMÂN[Ar.] ile Sâmân[Ar.]
( Türlü ekinlerin, taneleri ayrıldıktan sonra kalan sapları ve daha çok bunların harmanda parçalanmışı. İLE Servet, zenginlik. | Rahat, dinçlik. | Düzen. | Kudret, iktidar. İLE Sâmânî devletinin kurucusu. )
- SAMANA ile SAMANYA
( Huzur içinde yaşayan Brahmin. | Rahip. İLE Tümellik. )
- [ne yazık ki]
ŞAMAR OĞLANI (NA DÖN[DÜR/ÜL]MEK) ile/ve/||/<> GÜNAH KEÇİSİ (İLÂN ETMEK/EDİLMEK)
- SAMED ve/||/<> SOMUT
- SÂMÎ[Ar. < SÜMÜVV] ile SÂMÎ[Ar.] ile SÂMİ'[Ar. < SEM | çoğ. SÂMİÎN, SÂMİÛN] ile Sâmî[Ar.] ile Sâmî[Ar.] ile Sâmi[Ar.] ile SÂMİH[Ar.]
( Yüksek, yüce.[Sadrâzamla ilgili olan ve o makamdan çıkan işler için kullanılırdı] | Ünlü/şöhretli. İLE Katılık, sertlik, kuruluk. İLE Duyan/işiten. | Dinleyen/dinleyici. İLE Sâm soyundan olan. İLE Asurca, İbranice, Habeşçe gibi dilleri konuşan çeşitli kavimlerinin toplandığı kol. | Bu koldan olan. İLE XVIII. yüzyılda yaşamış, Osmanlı şairlerindendir.[Arpa Emîni Zâde adıyla ünlüdür.] İLE Eliaçık/cömert. )
- SÂMİ'[Ar.] ile ÂLİM[Ar.]
- SÂMÎ ile SEMÎ
( Zaman zaman duyan. İLE Sürekli duyan. )
- SÂMÎ ile SEMÎ
( Zaman zaman duyan. İLE Sürekli duyan. )
- ŞÂMİL[< ŞEML < ŞÜMÛL] ile/ve/<> KÂMİL[< KEMÂL]
( Topluma. İLE/VE/<> Kişiye/sana! )
( Genele. İLE/VE/<> Özele. )
( İçine alan, kaplayan, çevreleyen. İLE/VE/<> Tam, eksiksiz, bütün. | Olgun. | Bilgin, âlim. )
- SAMİMİYET ile AÇIKLIK ile SAYDAMLIK/ŞEFFAFLIK
( Açıklığı ve iyilikseverliği sayesinde hem çevresine, hem de sonuç olarak kendine yararlı olan biri simgelenir. )
( SINCERE | INTIMACY vs. OPENNESS vs. TRANSPARENCY )
- SAMİMİYET ve/||/<> SAMİMİ NİYET
- SAMİMİYET >< YALNIZLIK
- ŞAMPİYON[Fr., İng. < CHAMPION] değil/yerine/= BÖKE
- ŞAMPOLYON
( 1822 yılında, hiyeroglifleri başarılı bir biçimde çözen kişi. [1790-1832] )
- SAMURAİ[Jap.] ile ...
( Japonya'da Zen'den çok etkilenmiş, mesleği savaşçılık olan sınıf. Bir tür şövalyelik. bkz. Bushido )
- SANA SÖVÜYORUM değil/yerine/>< SENİ SEVİYORUM
( DEĞİL/YERİNE/><
)
- SANAT değil SANATÇI ve/<> TARİH değil TARİHÇİ
( Sanat diye bir şey yoktur, sadece sanatçı/lar vardır. VE/<> Gerçekleri incelemeye başlamadan önce tarihçiyi inceleyin! )
- SANAT, GELENEKSEL UYGULAMANIN(RİTÜEL):
İÇİNDE değil DIŞINDA
- SANAT YAPITINDA:
DUYUSAL/LIK ve/||/<> TİNSEL/LİK
( Tinselleşir. VE/||/<> Duyusallaşır. )
- SANAT ve/||/<>/>/< BİREY OLMAK
- SANAT ve/||/<>/< OYUN
- SANAT ve/<> ÖZGÜVEN/İMAN
- SANAT ve/||/<>/> SAĞALTIM ARACI
- SANAT ile/ve/||/<> SANA AİT
- SANAT ve/<> SANATÇI/KİŞİ/İNSAN
( Bir resimde, bir sanat yapıtında aradığım, sevdiğim şey, insandır. Sanatçının kendi! )
( Dans le tableau [l'oeuvre d'art] je cherche, j'aime l'homme l'artiste. )
( Çalışkanlıkta, arı, sana ustalık eder
Beceride, bir böcek, seni okutur
Seçkinlerde de var sendeki bilgiler
Sanat ise ey insan! Yalnız sana özgüdür! )
( Yaşam ciddidir, sanat ise neşeli.
Fakat ciddiyet içinde bile, neşe ya da sükûnet,
sanatın aslî ve özsel yapısı olarak kalır. )
( Schiller'in, "Sanatkârlar" adlı şiirini okumanızı salık veririz. )
( Durumun/sürecin/konunun/işin içine kişi/insan ve sanat girince/girmişse öteki herşey ikinci sıraya geçer/geçmeli/geçirilmelidir, indirilmelidir. )
- SANAT ile SAYRILIK
- SANAT ve/||/<> SEVGİ ve/||/<> FELSEFE
( Kişileri sevmekten daha sanatsal ve bilgece bir şey yoktur. )
- SANATÇI İÇİN ÖNEMLİ(ÖNCELİKLİ) OLAN:
PARÇALARDAN DOLAYI BÜTÜN değil BÜTÜNDEN DOLAYI PARÇALAR
- SANATÇI OLABİLMEK ya da HİÇBİR ŞEY OLMAK
- SANATÇI:
SAHTE ile/ve/değil/yerine/||/<>/> GERÇEK
( Taklit eder. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Alır/"çalar". )
- SANATÇI ile/ve/||/<> BİLGE/ÂRİF
( Dönüştürücü. İLE/VE/||/<> Geliştirici/ilerletici. )
- SANATÇI ile/ve DEVRİMCİ
- SANATÇI ve/||/<> DÖNEM/ÇAĞ
( Sanatçı, kendi çağının çocuğudur. )
- SANATÇI ile/değil TASARIMCI
- SANATÇI değil/yerine/= ÜNERMEN
- SANATÇIDA:
KAPRİS ve/||/<> KİBİR
( "Yakışır" )
- SANATÇININ:
BAKTIĞINA BAKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> GÖRDÜĞÜNÜ GÖRMEK
- SANATÇIYIM DİYEBİLMEK İÇİN:
USTANI GEÇECEKSİN ve/||/<>/> SENİ GEÇECEK BİR ÖĞRENCİ YETİŞTİRECEKSİN
- Sanatçı DİNLE!!!
- SAN'AT-GER[Ar.] ile SAN'AT-KÂR[Ar.]
( Sanatçı. | Esnaf. İLE Sanatçı, usta. )
- SANATIN GÜZELLİĞİ ile/ve/||/<> DOĞANIN GÜZELLİĞİ
( Hegel'de. İLE/VE/||/<> Kant'ta. )
- SANATIN ÖLÜMÜ ile ÇIRAĞIN ÖLÜMÜ
( [Çırak, ustasını ...] Sollamazsa. İLE Hatalı sollarsa. )
- SANATIN OLUŞMASINDA:
ÇOK KİŞİ ile/ve/değil TEK KİŞİ
- SANATKÂR[Ar.]/ARTİST[İng.] değil/yerine/= ESİNÇÇİ
- SANDIĞA GÖMMEK ile/ve/||/<>/> SANDIĞA GÖMÜLMEK
- SANEVBER ile ...
( SEVGİLİNİN BOYU, BOSU )
- SANÎ'[Ar. < SUN] ile SÂNÎ[Ar. < SENY] ile SÂNİ'[Ar. < SUN] ile SÂNİH/A[Ar. < SÜNÛH]
( Görülen iş. İLE İkinci. İLE Yapan/yapıcı, işleyen. | Yaradan, sanat yapıtı olarak meydana getiren. | Allah. | [tüzel] İstisna akdinin borçlusu. İLE Zihin ve düşüncede oluşan, zihne/düşünceye doğan. )
- SANKİ YEDİM CAMİSİ
( Fatih'te, Sanki Yedim Sokağı'ndadır. [Hocanın, yediğini farz ederek biriktirdiği para ile yaptırılmıştır.] )
- ŞAN/LI-ŞEREF/Lİ
- ŞANSIZ ile ŞANSSIZ
( Ünsüz. | Gösterişsiz. | Kılıksız, kıyafetsiz. İLE Şansı olmayan. )
- ŞANSLI (OLAN) ile/ve/değil/yerine ŞANSINI YARATAN (OLMAK)
( Kişileri değil de, konu/kavram, olgu ve olayları düşünerek yaşamanın ve konuşmanın önemli(öncelikli) olduğunu anımsayarak, kişinin "şanslı" olup olmadığı değil, olanaklarını, fırsatlarını değerlendirmesini/yaratmasını, olasılıkları yönetmenin esas olduğunu düşünmektir aslolan. )
- ŞAN-ŞÖHRET
- ŞANSÖLYE[Fr. CHANCELIER]:
BAŞBAKAN ile/ve MALİYE BAKANI
( Almanya ve Avusturya'da. İLE/VE İngiltere'de. )
- SAPIK ile/değil AZGIN
- SAPIK/LIK" ile SAPKIN/LIK | ile/değil/yerine/||/<>/< SAPMA
( "Yükleme". İLE Tespit. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Durum. )
- SAPKIN" ile/değil/yerine ÇAPKIN
- SAPKINLIK ile "DEJENERASYON"
( ASTRAY vs. DEGENERATION )
- SAPLANTI ile/değil AŞK
- SAPLANTI = FİKR-İ SABİT = FIXED IDEA[İng.] = IDÉE FIXE[Fr.] = FIXE IDEE[Alm.] = FIXUS[Lat.]
- SAPMA ile/ve/||/<> YAŞAMDA KALMA SAPMASI
( II. Dünya Savaşı sırasında, müttefikler,
Naziler tarafından vurulan uçaklardaki kurşun deliklerini haritaladı ve
düşman topçularının ağır hasar verdiği alanları güçlendirmeye çalıştı.
Hedefleri, uçağın daha fazla kırmızı noktalı (ya da daha fazla merminin isabet ettiği) alanları yeniden inşâ etmek ve güçlendirmekti.
Kuramsal olarak, bu mantıklı bir çıkarımdı.
Sonuç itibariyle bunlar en çok etkilenen bölgelerdi.
Ama bir matematikçi olan Abraham Wald,
farklı bir sonuca vardı: Kırmızı noktalar, sadece eve dönebilen uçaklara verilen hasarı temsil ediyordu.
Gerçekten güçlendirilmesi gereken alanlar,
mermilerin isabet etmediği yerlerdi.
Çünkü bunlar, uçak vurulduğunda yaşamda kalamayacağı yerlerdi.
Buna, "yaşamda kalma sapması" denir.
Yalnızca yaşamda kalan örneklere odaklanmamızdan kaynaklı bir hatadır. )
( )
- SARAY ile HATİCE SULTAN SARAYI
- SARAY ile/ve/<> KRAL
- SARHOŞ ile BEKRİ/AYYAŞ
( ... İLE İçkiye düşkün, içkici. )
- SARHOŞ ile DÎVÂNE
- SARHOŞ[Fars. SER:Baş. + HOŞ] değil/yerine/= ESRİK/ESRÜK[dvnlgttrk]
- SARHOŞ ile KÖR KANDİL/GÖK KANDİL
( ... İLE Aşırı derecede sarhoş. )
- SARI SALTUK = DERVİŞ SALTUK
( "Sarı" sözcüğü ve "kullanımı", başağın/buğdayın olgunlaşması ve rengiyle bağlantılandırılır. )
- SARI ile ERMİŞ/ERGİN
- SAR'Î ile SARÎ' ile SÂRÎ[Ar. < SİRÂYET] ile SÂRÎ[Fars.] ile SARÎH[Ar. < SARÂHAT]
( Sar'a hastalığı ile ilgili. | Sar'alı. İLE Yere yığılmış sar'alı kişi. İLE Bulaşan/bulaşıcı. [İng. CONTAGIOUS, Fr. CONTAGIEUX] İLE Sürücü, süren. İLE Açık, meydanda. | Belirli. | Saf, halis. | Safkan Arap atı. )
- SARIGÜZEL CADDESİ değil/< SARIGÖREZ CADDESİ
- SARILMA ile/ve/değil KUCAKLAŞMA/KOÇMAK
( Zaman zaman ve yakınlıkla, ortak düşünce ve duygulanımlarda. İLE/VE/DEĞİL Uzun süre görüşülememesinden dolayı buluşma/karşılaşma sırasındaki ya da coşkulu/sevinçli bir durumdaki paylaşım. )
( Dostluklarda/yakınlıklarda olabildiğince paylaşılması/yaşanması gerekenler. )
( TEÂNUK[< UNK][: Birinin boynuna sarılma.] ile/ve/değil MUÂNAKA[< UNK] )
- SARILMAK:
MUTLULUĞU, İKİYE KATLAMAK ve/||/<> ACIYI, İKİYE BÖLMEK
- SARILMAK ile SARINMAK
( Sarma eyleminin yapılması. | Bir şeyin üzerine, bir ya da birkaç kez dolanmak. | Kollarını dolamak, kucaklamak. | Tüm gücü ile ele almak. | Büyük bir istekle kendini vermek, benimsemek. | Hemen yapmaya koyulmak, girişmek. İLE Kendi üstüne sarmak. )
- SARILMAK ve/<> SIRTLAŞMAK
( İlişkiler, yüz yüze başlar, yan yana gelerek pekiştirilir, sırt sırta vererek devam ettirilir. )
- SARIŞIN ile GÖKMEN
( ... İLE Mavi gözlü sarışın. )
- ŞARKÎ/ŞARKLI değil/yerine/= DOĞULU
- ŞARKICI ile/ve/değil MÜZİSYEN
- ŞARKI/CI ile YORUM/CU
- ŞARLATAN ile/değil/yerine/>< BİLGİN
( Aldatır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Aydınlatır. )
- ŞARLATAN değil/yerine/>< FİLOZOF
( Filozofların aydınlatmadığı bir toplumu, şarlatanlar aldatır. )
- ŞARLATAN[İt./Fr.] ile/ve/<> ŞAKLABAN
( Kendi bilgi ve niteliklerini ya da mallarını överek, çevresindekileri kandıran, dolandıran kişi. | Bilir geçinen kişi. İLE Şen, şakacı ve güldürücü kişi. | Dalkavuk. )
- SARRÂF ile/ve/değil/yerine/||/<> SAHHÂF
- ŞAŞAR ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< AŞAR
( Torun. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Dede. )
( İstenç[irâde]. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Direnç[ihtiyâr]. )
( Aynı dönemde ve birlikte yaşarlar. )
- ŞAŞI/LIK ile/değil ŞAŞIL/ŞEHLÂ
( Birbirine paralel görme ekseni olmayan (göz ya da kişi.) | Gözlerini çarpıtarak. İLE Kusurlu sayılmayacak kadar hafif şaşı göz. )
( AHVEL ile/değil ... )
( LÛC ile/değil ... )
( [not] GOGGLE/CROSS-EYE/SQUINT vs./and/but ... )
- ŞAŞKIN/LIK ile/değil/yerine AŞKIN/LIK
- ŞAŞKINLIK ile BELİNLEME
( .. İLE Birden uyanarak, çevresine korku ile şaşkın şaşkın bakmak. )
- ŞAŞKINLIK = CONSTERNATION[İng., Fr.] = BESTÜRZUNG[Alm.] = CONSTERNATIO[Lat.]
- ŞAŞKIN/LIK ile/ve/<> GÜVENSİZ/LİK
- ŞAŞKIN/LIK ile/ve/değil HAYRAN/LIK
( BEHT )
- ŞAŞKIN/LIK ile/ve/<> KARARSIZ/LIK
- ŞAŞKIN/LIK ve PANİK
- ŞAŞKIN/LIK ile/ve/> SUSKUN/LUK / SUSMA
- ŞAŞMAZ/LIK ile/ve/||/<>/> SAPMAZ/LIK
- SAT ile SAT-SANG
( Etkin durumdaki Sonsal İlke'nin, aşkın[transandantal] yüzü. İLE Doğru ve bilge kişilerle beraberlik. )
- SATHÎ[Ar.] değil/yerine/= YÜZEYSEL/GELİŞİGÜZEL/ÜSTÜNKÖRÜ
- SATICI ile ALICI
( Satmaya "bakar". İLE Nereye bakar? )
- ŞÂTIR[Ar. < ŞETÂRET | çoğ. ŞUTTÂR] ile ŞÂTR[Fars.]
( Neşeli, zevkli, şen, şenlik. | Büyük bir kişinin atı yanında gitmekle görevli ağa. | Tören ve alaylarda, sultanın, vezirin yanında yürüyen görevliler. İLE Yarı, yarım. | Bölüm, parça, kısım. | Dize/mısra. )
- ŞATIR ile/||/<> RİKABDAR
( Tören ve alaylarda Sultan'ın, Vezir'in yanında yürüyen görevliler. İLE/||/<> Sultan'ın ata binerken üzengisini tutan görevli. )
- SATİRİAZİS ile/ve/||/<> NEMFOMANİ
( [Aşırı eşeysel istekli/lik]
Erilde. İLE/VE/||/<> Dişilde. )
- SATORİ[Jap.](Nirvana) ile ...
( Kişinin gerçek yaratılışını tanımasıyla sonuçlanan Zen yaşantısı. Uyanma, aydınlanma. Her türlü ikici, karşıt görüşler aşılarak kişinin küçük, göreli benliğinin yok olmasını sağlayan dönüşüm. (Tasavvuf'ta )
- SATRANÇ ile ÂRİFLERİN SATRANCI/YILANLI DAMA
(
)
( ... İLE Mat yoktur. )
( )
- SATRANÇ ile/ve/||/<> KÖRLERİN SATRANCI ile/ve/||/<> KÖRLEME SATRANÇ
( )
- SAT-SANG:
Doğru ve bilge kişilerle beraberlik.
- SAVAŞ ile/ve/değil/yerine SAVAŞIM
- [ne yazık ki]
SAVAŞLARDA:
PARTİZAN ile/<> GERİLLA ile/<> TERÖR
- [ne yazık ki]
SAVAŞTAN GERİYE KALANLAR:
ÖLÜLER "ORDUSU" ile/ve/||/<>/> YAS TUTANLAR "ORDUSU" ile/ve/||/<>/> HIRSIZLAR "ORDUSU"
- SAVCI/LIK ile GENEL SORGU SAVCI/LIĞI
- SAVCININ/POLİSİN İŞİ(/GÖREVİ/SORUMLULUĞU):
"(HERHANGİ) (BİR) ZANLI YAKALAMAK" değil (İLGİLİ/KANITLI) ZANLIYI YAKALAMAK
- SAVRUK ile SAVSAK
( Aklını işine vermeyen, dikkatsiz. | Düzensiz, dağınık. İLE İşlerine önem vermeyip onları gelişigüzel yapıveren ya da daha sonraya bırakan. )
- SAVRULMAK ile/değil SARSILMAK
- SAVUNMA HAKKI ile/ve/||/<> KENDİNİ İFADE ETME HAKKI
- SAVUNMA MEKANİZMALARINDA:
FİZİKSEL OLARAK KAZANILMIŞ SAVUNMA SİLAHLARI ile/ve DAVRANIŞSAL OLARAK KAZANILMIŞ SAVUNMA HAREKETLERİ
- SAVUNMA ve/||/<> GÜDÜLENME ve/||/<> KAYGI
- SAVURGAN/LIK >< CİMRİ/LİK
- SAVURGAN/LIK ile/değil/yerine/>< SADÂKAT
- SAYGI ve/||/<>/< CİDDİYET
- SAYGI = HÜRMET = RESPECT[İng., Fr.] = ACHTUNG[Alm.] = RESPECTO[İsp.]
- SAYGI ile/ve/< ÖZSAYGI
( HÜRMET ile/ve/< EDEB )
( HÜRMET ile/ve/< İZZET-İ NEFS )
- SAYGILI ile SAYGIN
( Kişinin, başkalarına gösterdiği tutum dolayısıyla. İLE Başkalarının, kişiye gösterdiği tutum dolayısıyla. )
- SAYGIN/LIK ile/ve TAKİP EDİLEBİLİR/LİK
- SAYGISIZ/LIK:
ÇEKİNMEMEK(TEN) ile/ve/değil/||/<>/< YETERİNCE ÇEKİNMEMEK(TEN)
- SAYGISIZ/LIK ile/ve/<> SEVGİSİZ/LİK
( DISRESPECTFULNESS vs./and/<> LOVELESSNESS )
- ŞÂYİ'[< ŞÜYÛ] ile ŞÂYİA
( Duyulmuş, herkesçe bilinmiş. Belirli olan, duyulan. | Bölüşülmemiş ortak hisse. | Bir şeyin her noktasıyla ilgili bulunan. İLE Yayılmış haber, yaygın söylenti, duyultu. )
- SAYIN APARTMAN YÖNETİCİLİĞİ değil SAYIN APARTMAN YÖNETİCİSİ/YÖNETİMİ
- SAYRILIK ile/ve/<> İHTİLÂT[Ar.]
( ... İLE/VE/<> Sayrılık[hastalık] karışması. | Karşılaşıp görüşme. )
- SAZ ŞAİRİ/ŞAİRLİĞİ değil/yerine/= KOŞUKÇU/LUK
- SAZ ŞAİRLERİ ile ORTAÇAĞ OZANLARI ile AŞKA DAİR KISA KOŞUKLAR SÖYLEYENLER
( MINSTRELS vs. JONGLEURS vs. MADRIGALISTS )
- SÂZENDE ile/ve HÂNENDE[Fars.] ile/ve RAKKÂSE
( Enstrüman çalan. İLE/VE Musikî icra eden. İLE/VE Semâ eden. )
- SCHILLER ve/||/<> GOTTFRIED KÖRNER İLE KALLIAS (GÜZELLİK ÜZERİNE)
- SCHLEIERMACHER ile/ve DILTHEY
- SCHOLA CANTORUM[Fr. CHANTEUR(ŞANTÖR)]
( Erkek şarkıcı./"CHANT" İLE Erkek şarkıcılar okulu. )
- ŞEB'ÂN[Ar. < ŞİB | çoğ. ŞİBÂ'] ile ŞEBÂN[Fars.]
( Tok, doymuş. [Fars. SÎR] İLE Geceler. )
- SEBASTIAN BACH
- SEBATKÂR[Ar.] değil/yerine/= DİREŞKEN/LİK
- SEBZEVÂT ile/ve "HAŞERÂT" ile/ve TEŞRİFÂT
( Çengelköy'de. İLE/VE Kuzguncuk'ta. İLE/VE Beylerbeyi'nde. )
( Eskiden vapur kaptanlarının daha fazla beklemek zorunda kaldıkları iskeleler ve nedenleri. )
- SECÂ değil/yerine/= KARARLI/LIK
- ŞECÂAT[Ar.] değil/yerine/= YİĞİTLİK, YÜREKLİLİK, CESÂRET
- SEÇEMEDİKLERİMİZ ile/ve/||/<>/> YEĞLEYEBİLECEKLERİMİZ
( Doğum yerimiz. | Ten rengimiz. | Anne ve babamız. | Cinsiyetimiz. | "Adımız." | "Kökenimiz."
İLE/VE/||/<>
Adâletli olmak. | Ahlâklı olmak. | İyi kalpli olmak. | Dürüst olmak. | Saygılı olmak. | Öğrenmeye açık olmak. | Kendini geliştiren olmak. | Önyargısız olmak. )
- SEÇENEK ile "ÖNCELİK"
( Onun yaşamında, onun için seçeneksek; onu, öncelik yapmayalım. )
- ŞECERE[Ar. çoğ. ŞECERÂT] ile ŞECÎR[Ar.]
( Soyağacı. | Atların soyunun yazılı olduğu çizelge. | Küçük ağaç, tek bir ağaç. | Olgun insan./İnsan-ı Kâmil. İLE Kısa, küçük ağaç. )
- ŞECERE[Ar.]["SECERE" değil!]/PEDIGRI/PEDIGREE[İng.] değil/yerine/= SOYAĞACI/SOYKÜTÜĞÜ
- ŞECERETÜ'L-KEVN ile ...
( Varoluş Ağacı. | Kainat Ağacının Meyvesi. İLE İnsan. )
- SEÇİLMİŞLER ile/ve TUTSAKLAR ile/ve ÇAĞRILMIŞLAR
- SEÇİLMİŞ/LİK ile/ve/değil ATANMIŞ/LIK
- SEÇKİN ile/ve/değil/yerine ÖNCÜ
- SEÇMEK/SEÇİLMİŞ ile/ve/değil AYIKLAMAK/AYIKLANMIŞ
( [not] TO CHOOSE vs./and/but TO SORT )
- ŞEF[Fr. CHEF] değil/yerine/= UNGAN/ÖNDER
- ŞEF[İng./Fr.] ile/ve/||/<>/> YÖNETİCİ/MÜDÜR[Ar.]
( CHIEF vs./and/||/<>/> MANAGER )
( DUÇE con ... )
- SEFÂLET ile/ve/değil İÇ SEFÂLET
- SEFER[Ar. çoğ. ESFÂR] ile SEFER[Ar. çoğ. ESFÂR]
( Arabî ayların ikincisi.[yılbaşının Muharrem olması itibariyle] İLE Yolculuk. | Savaşa gitme. | Savaş. | Askerin savaş durumunda ya da savaşa hazır bulunması durumu. | Kere, kez, defa. | Üç gün, üç gece süren yolculuk. | En az üç gün ve üç gecelik bir yere gitmek üzere, bulunulan yer sınırından çıkmak. | Kalbiyle hak rızasına yürüyen. | Gönlün, Allah'a yönelişi. )
- SEFER ile/ve SEFERÂN
( Arabî ayların ikincisi.[yılbaşının Muharrem olması itibariyle] İLE Muharrem ve Sefer ayları. )
- SEFÎH değil/yerine/>< SÂLİK
- SEFÎH[Ar.] değil/yerine/= UÇARI
( Zevk ve eğlenceye düşkün, parasını israf eden. | Ele, avuca sığmaz. | İrâdesine hâkim olamayan, ihtiyârını devrede tutamayan. )
- ŞEFÎK[Ar.] ile RAKÎK[Ar.]
- ŞEFİK[Ar.] değil/yerine/= SEVECEN
- SEFİL ile SEFÎH
- SEFİL ile SEFİR
- SEFİR/SEFÂRET değil/yerine/= ELÇİ/LİK
- ŞEFKÂT VE NEZÂKET:
GÜÇSÜZLÜK VE ÜMİTSİZLİK değil KUVVET VE METÂNET
- ŞEFKÂT ve/=/||/<> BAKIM/ÖZEN(İHTİMAM)
- ŞEFKÂT ile/ve/<> KARŞILIKLI (KOŞULSUZ) SEVGİ
( Verili. İLE/VE/<> Kendi oluşturacağımız. )
( Birinci/l Sevgi. İLE/VE/<> İkinci/l Sevgi. )
( Anne sevgisi. İLE/VE/<> Senin/sizin sevgin/iz [çevrendekilerle]. )
( FEYZ-İ AKDES ile/ve/<> FEYZ-İ MUKADDES )
- ŞEFKÂT ile MERHAMET
( COMPASSION vs. MERCY )
( CHARITÉ avec ... )
( CARITAS cum ... )
- ŞEFKÂTLİ/MÜŞFİK[Ar.] değil/yerine/= SEVECEN
- ŞEFKÂTLÜ ile ...
( Babalar hakkında kullanılan unvan. )
- ŞEH = ŞAH
- ŞEHÂBEDDİN SÜHREVERDÎ ile/ve ÖMER SÜHREVERDÎ
- ŞEHÎD ile ...
( DİN YA DA YÜKSEK BİR ÜLKÜ UĞRUNDA ÖLEN KİMSE, SAVAŞTA ÖLEN | ALLAH YOLUNDA CAN VEREN | ÖLMEMİŞ OLDUKLARINA ŞEHÂDET EDİLEN )
- ŞEHİT ile/ve/||/<>/< GAZİ
( Nurlu. İLE/VE/||/<>/< Onurlu. )
( Toplum ve hizmet için canından vazgeçen. İLE/VE/||/<>/< Toplum ve hizmet için yola çıkan. )
- ŞEHNÂZ[Fars.] ile ŞEHNÂZ[Fars.]
( Makam. İLE Kişi/ye. )
- ŞEHREMİNİ ile ŞEHREMÂNETİ
( Belediye başkanı. İLE Belediye, yerel yönetim. | Belediyeciliğin, ilk biçimi. )
- ŞEHRÎ/ŞEHRİYYE[Ar.] ile ŞEHRÎ[Ar.]
( Aylık, ayla ilgili. İLE Şehirli. | İstanbul'lu, İstanbul'da doğup büyüme. | İnce, kibar. )
- ŞEHVET ile/ve/değil/yerine AŞK
( Tüm canlılar arasında. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Kişiden/insandan, herşeye yönelik. )
( Herkes, dur der! İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Herkes, kabul eder. )
- ŞEHVET ve ŞİDDET
- ŞEHVET ile/ve/<> ŞÖHRET
( Gençlikteki kölelik/esâret. İLE/VE/<> Yaşlılıktaki kölelik/esâret. )
- ŞEHVET ile/ve/<>/>/>< ŞEFKÂT
( [ile] Doğarız. İLE/VE/||/<>/>/>< Büyütülürüz. )
- ŞEHVETTEN ile/ve/değil/yerine AŞKTAN
( Beşer doğulur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE İnsan olunur. )
( Geçici. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Kalıcı. )
( Beşeri aşk. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Kendi. | Tüm yetkin olanlar. )
( Mülkiyet. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Özgürlük. )
- ŞEHZÂDEBAŞI CAMİİ değil ŞEHZÂDE CAMİİ
- ŞEİME/ŞEYİME değil ŞEHÎME
- ŞEKİLLENME ile YAPILANMA
- ŞEKİLLENME" ve/<> "YOĞRULMA"
- ŞEKLEN AĞLAMAK/GÜLMEK ile/değil/yerine MUHABBETEN AĞLAMAK/GÜLMEK
- SEKSÎ ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/< KIŞKIRTICI
- SEKTER[Fr. SECTAIRE] değil/yerine/= HOŞGÖRÜSÜZ
- SELAHADDÎN CAMİLERİ değil SALÂTÎN (SULTAN) CAMİLERİ
- SELAHATTİN PINAR ile/ve/||/<> SAADETTİN KAYNAK
( Pınar'ım ama kuruyabilrim. İLE/VE/<> Kaynak'tır. Kurumaz! )
- SELÂM ve/> İKRAM ve/> KELÂM
- SELÂMİÇEŞME ile SELÂMİ ÇEŞME
( Kadıköy'de, Kızıltoprak - Çiftehavuzlar arasında bulunan bir semt. İLE Selâmiçeşme'de bulunan küçük bir çeşme. )
( Adını, eskiden kervan yolunun ilk durağına selâmetle geliş nedeniyle "Saadet" sözcüğünden almıştır. İLE 1800'de, Kethüdâ (Kâhya) Şuhi Kadın tarafından. [1966 yılında onarılmıştır.] )
- YAPITLAR/KÜLLİYELER:
SELÂTİN[< SULTAN] ile/ve/||/<>/> SADRAZAM ile/ve/||/<>/> TEKKE
( Sultanların adına yaptırılan ve birden çok minaresi bulunan büyük camilere ve yapıtlara verilen ad. İLE/VE/||/<>/> ... İLE/VE/||/<>/> ... )
- SELEKTÖR[Fr., İng.] değil/yerine/= SEÇİCİ
( Tahılı, yabancı maddelerden ayırmak için kullanılan aygıt. | Araba farlarının, uzun ya da kısa uzaklıkta yanmasını sağlayan aygıt. )
- SELEN/SADÂ ÇIKIŞLARINDA:
BURUN ile/ve/||/<> DUDAK ile/ve/||/<> DİŞ ile/ve/||/<> BOĞAZ
( A, E, O, Ö, U, Ü[ön, ün, on, en, an, un, nane, Nalan vb.] İLE/VE/||/<> B, M. P[baba, biber, bebek, mama, meme, pek, pes vb.] İLE/VE/||/<> D, T[dadı, dede, tuttu, tırtıl, taktı] İLE/VE/||/<> A, E, I, İ, O, Ö, U, Ü )
( Almanca'da, daha çok, boğaz seleni; Fransızca'da, daha çok, dudak seleni; İngilizce'de, daha çok, diş seleni çıkar. )
- SELFI(E) değil/yerine GÖRÇEK/ÖZÇEKİM/KENDİCE
- SELİM III ÇEŞMESİ ile SELİM III ÇEŞMESİ
( Yıldız Sarayı'nda, Yâveran Dairesi arkasındaki bahçededir. İLE Üsküdar'da, Selimiye semtinde, Karacaahmet Mezarlığı 8. adanın karşısında, Tıbbiye Caddesi'ndedir. )
( Sultan III. Selim tarafından. İLE 1802'de, Sultan III. Selim tarafından. )
- SELİMİYE CAMİSİ ile SELİMİYE CAMİSİ
( Edirne'de. İLE Üsküdar'da. )
( II. Selim zamanında. İLE III. Selim zamanında. )
- SELÎS[Ar.] ile SELÎS[Ar. < SELÂSET]
( SELÎS-ÜL-BEVL: Sidiğin sürekli akıntısı. | Sidiğini tutamayan. )
( Kolay, yumuşak. | Bağlı, boyun eğmiş. İLE Düzgün, akıcı. | Türk halk şiiri ve müziğinin XIX. yüzyıl başlarında meydana çıktığı anlaşılan bir şekli. )
- SELVİ BOYLU değil SERVİ BOYLU
- ŞEMAİL[Ar.] değil/yerine/= DIŞ GÖRÜNÜŞ
- ŞEMAL" değil ŞEMAİL
- SEMİR ZEKİ
- SEMİRMEK ile/ve/<>/< SÖMÜRMEK
- SEMPATİ[İng.] ile EMPATİ ile APATİ ile ANTİPATİ ile TELEPATİ
( Duygudaşlık, yakınlık, sıcakkanlılık. İLE Duyumsama, kendini ötekinin yerine koyma çabası. İLE [hiçbir şey] Duyumsamama, duyumsuzluk, kayıtsızlık. | Sürekli cansızlık, gevşeklik. İLE Karşıduyum, soğukluk. İLE Uzaduyum. | Zihinsel, uzaktan [işaretsiz, yazısız, sözsüz] iletişim kurma (becerisi). )
( PATHOS[Yun.]: Duyum/samak, his/setmek. )
( SYMPATHY vs. EMPATHY vs. APATHY vs. ANTIPATHY vs. TELEPATHY )
- SEMPATİK/SYMPATHETIC[İng.] değil/yerine/= SEMPATİK (SİNİR BİLİMİ) | SEVİMLİ, CANA YAKIN
- SEMPATİK ile/değil/yerine/<> YAKIŞIKLI/GÜZEL
( LIKABLE vs./and/<> HANDSOME/BEAUTIFUL )
- SEMPATİKO ile/ve/||/<> SEMPATİ ile/ve/||/<> EMPATİ ile/ve/||/<> CONPATİ
- SEMPATİZAN[Fr.] değil/yerine/= DUYGUDAŞ
- ŞEMS CAMİSİ ile ŞEMSİ PAŞA CAMİSİ
( İkisi de aynı camidir. )
( Kubbe alemindeki güneş(şems) şeklinden dolayı Şems Camisi olarak da bilinir. )
( Boğaziçi'nden esen rüzgâr nedeniyle kuşların bu camiye konamamalarından dolayı Kuşkonmaz Camisi olarak da bilinir. )
( Üsküdar vapur iskelesi yakınında Beylerbeyi Ahmed Şemsi Paşa tarafından Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. [1580] [Tek kubbeli ve kare plânlıdır.] )
- ŞEMSEDDİN SEMERKANDÎ
- SEN ÇOK DEĞİŞTİN ile/değil/ne yazık ki SENİ ESKİSİ GİBİ KULLANAMIYORUM
( (Hint Denizi'ndeki bir adanın adından) Bir cins kokulu sandal ağacı, yalancı öd ağacı. | Bir cins mısır. )
- SEN DE Mİ BRÜTÜS? değil SEN DE Mİ OĞLUM?
- SEN DİLİ KULLANMAMA GEREĞİ:
TANIMADIĞIN KİŞİ değil (YETERİNCE) SAMİMİ/YAKIN OLMADIĞIN(/DAN DOLAYI)
( Tanımadığınız ve/ya da yeterince samimi/yakın olmadığınız kişilere, "SİZ" diye hitap ediniz/edilir! )
- SEN Mİ ÇOK "AKILLISIN"? ile BEN/BİZ Mİ, ÇOK "APTAL GÖRÜNÜYORUM/Z"?
- ŞEN-ŞAKRAK (BİRİ)
- SEN ve/||/<>/> BEN
( Sar! VE/||/<>/> Hoş olurum. )
- BEN/SEN ile/ve/değil/yerine/||/=/<>/< ZEN
( [bir şey] Yaptığımızda. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/=/<>/< Yapmadığımızda/yapmayabildiğimizde[yapmamayı yeğleyebilmemizde)]. )
- SENDEN/BENDEN FARKLI DÜŞÜNEN(E TAHAMMÜL) ile SENDEN/BENDEN FARKLI İNANAN(A TAHAMMÜL)
- SENİ, SENDEN EDEN ile/değil/yerine SENİ, SEN EDEN
- SENİ SEVİYORUM (DEMEK/DİYEMEMEK) ile/ve/değil/yerine SEVDİĞİNİ GÖSTERMEK/YANSITMAK/YAŞATMAK
- SENİ:
SEVMEYENİ ile/ve/değil/yerine/>< SEVENİ
( Tatlı olsa da unut. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Zehir olsa da yut. )
( Sevme! İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Sev... [Sevenin/sevginin ölçütü de tüm davranış, tutum ve sözlerinde ne kadar saygılı olduğu/davrandığıdır.] )
- (SENİN) DEDİĞİN (GİBİ) OLSUN (DİYE) ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GÖNLÜN OLSUN (DİYE)
- SENİN, İÇİN FESAT değil/yerine ÖKÜZ ALTINDA, BUZAĞI ARAMAMAK GEREK
- [Fr. < Lat.] SENYÖR ile MONSENYÖR
( Ortaçağ Avrupa'da, toprağı olan derebeyi. | Fransa'da bir ayrıcalıklılık sanı. İLE Hristiyan prenslerine verilen san. | Yüksek aşamalı din adamlarına verilen san. )
- SENYÖR ile/||/<> SÜZEREN
( Ortaçağ Avrupa'sında toprağı olan derebeyi İLE/VE/||/<> Toplumun, koruması altına girdiği kişilere verilen ad. )
- MİKROPLU/SEPTİK[İng. < SEPTIC] ile/değil KUŞKUCU/SKEPTİK[İng. < SCEPTIC]
- SERBEST FIRKA ile/||/<> SENED-İ İTTİFAK
( 1930'da kurulan Türkiye'nin ilk partilerinden biri. İLE/||/<> 1808'de Osmanlı hükümeti ile büyük toprak sahipleri arasında imzalanan antlaşma. )
- SER-BEST ile/ve SER-ÂZÂD
( Başı[ser] bağlı[best], sorumluluğunu alan/üstlenen, bağlamını ve çevresini dikkate alan. | Engelsiz. | "Başıboş, kayıtsız." | "İstediği gibi hareket eden." | "Sıkılmayan." İLE/VE Serbest, hür, başıboş. | Rahat, dertsiz. )
- SER-BEST[Ar.] ile/ve SER-BESTE[Ar.]
( Başıboş, kayıtsız. | İstediği gibi hareket eden. | Sıkılmayan. | Engelsiz. İLE/VE Başı bağlı. | Başı toplu, aklını başına toplamış. | Örtülü, gizli, kapalı. )
- SER-BEST ile/ve/> SER-MEST
- SERBEST(İ) değil/yerine/= ÖZGÜR/LÜK
- SERBEST/LİK değil/yerine/= ERKİN/LİK
- SERDAR[Fars.] değil/yerine/= BAŞKOMUTAN
- SERDAR ile/||/<> SERDAR-I EKREM
( Başkomutan, başbuğ. İLE/||/<> Osmanlı'da, Sadrazam'ın sefer sırasında kendi yetkilerinin yanında Sultan'a ait olan yetkileri de kullanmasından dolayı aldığı san. )
- ONUR = ŞEREF[Ar.] = HONOUR[İng.] = HONNEUR[Fr.] = EHRE[Alm.] = ONORE[İt.] = HONOR[İsp.]
- ŞEREF[Ar.] ile/ve/değil/yerine/<>/= ONUR[Fr. HONNEUR | İng. HONOR ] (HAYSİYET)
( Toplumsal. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/= Bireysel. )
( Mal, mülk ve makamla, kişinin toplumsal konumuyla ilişkilidir. [Şerefim, develerimin sırtındadır.] )
( ŞEREFİYE: Bir kişinin geldiği makam şerefine dağıttığı bahşiş. | Kamunun karar ve etkinlikleri sonucunda, belirli bir yerdeki taşınmaz malların artan değerleri üzerinden yerel yönetimlerin aldığı bir tür taşınmaz vergisi. )
( Kendi özüne bağlılık. )
( Başkasının, birine gösterdiği saygının dayandığı kişisel değer, onur. | Toplumca benimsenmiş iyi ün. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/= Kişinin, kendine karşı duyduğu saygı, şeref, öz saygı, haysiyet, izzet-i nefis. | Başkalarının gösterdiği saygının dayandığı kişisel değer, şeref, itibar. )
- ŞEREF ve/||/<> ŞEREFYÂB[Ar., Fars.]
( ... VE/||/<> Şeref kazanan kişi. )
- ŞERGİL değil/yerine/= ASKINTI, BAŞ BELÂSI
- SERHOŞ değil SARHOŞ
- ŞERİF MUHİDDİN TARGAN ve/||/<> BİLEN IŞIKTAŞ
( Kitabı için burayı tıklayınız... İLE/VE/||/<> Özgeçmişi için burayı tıklayınız... )
( )
- ŞERİF MUHİDDİN TARGAN ve/||/<> MEHMET ÂKİF ERSOY
( )
- ŞERİF MUHİDDİN TARGAN ve/||/<> SAFİYE AYLA
- ŞERÎF ile/ve/||/<>/> EŞREF
( Tüm canlılar. İLE/VE/||/<>/> İnsan. )
- ŞERÎF[Ar.] ile ŞERİF[İng. SHERIFF]
( Kutsal, şerefli. | Temiz. | Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'in soyundan olan kişi. İLE Büyük Britanya'da, kendi bölgesi içinde kralı temsil eden, yasalara saygı gösterilmesini sağlamakla görevli yönetici. | Amerika Birleşik Devletleri'nde, seçimle iş başına gelen, tüzel yetkisi sınırlı olan yönetici. )
- ŞERİFE HANİFE HANIM ile/ve/||/<> ÇOCUĞU
( Osmanlı devrindeki nadir mezar taşlarından biri,
Şerife Hanife Hanım ile çocuğuna aittir.
1735'te, doğum sırasında bu hanımefendi ile birlikte karnındaki oğlu da vefât etmiş ve ikisi için bu manidar mezar taşı işlenmiştir. )
( )
- ŞERİK[Ar.] değil/yerine/= ORTAK
- SERKEŞ[Fars.] değil/yerine/= KAFA TUTAN, BAŞKALDIRAN
- SERMED ile/ve DEHR ile/ve ZAMAN
( Sabitin, sabite orantılandırılması/nispeti. İLE/VE Sabitin, değişene/mütegayire orantılandırılması/nispeti. İLE/VE Değişenin/ütegayirin, değişene/mütegayire orantılandırılması/nispeti. )
- SERMÜRETTİP değil/yerine/= BAŞDİZGİCİ
- SERSEM/HIRTAPOZ ile ŞAVALAK
( ... İLE Aptal, alık, budala. )
- SERSEMLEMEK, ŞAŞKINLAMAK = SANGILAMAK
- SERSERİ ile BER-DÛŞ[Fars.]
( ... İLE Omuz üzerinde, omuzda. [HÂNE BER-DÛŞ: Evi omuzunda] )
- SERSERİ[Fars.] ile/ve/||/<> HERCÂÎ[Fars.]
( Başı boş.[baş başa][kendi kendine] İLE/VE/||/<> İsteğinde kararlı olmayan ya da konudan konuya geçiveren. | Aşkta, değişken, vefâsız. )
- SERSERİ ile HIRSIZ/UĞRU
- SER-SER-Î ile/>/değil/yerine SER-BEST
( Başıboş. Kendi kendine/kendiyle. İLE/>/DEĞİL/YERİNE Başıboş, kayıtsız. | İstediği gibi hareket eden. | Sıkılmayan. | Engelsiz. )
- SERSERİ[Fars.]
ile/değil/yerine/><
SERBEST[Fars.] ile/ve/||/<>/> SERMEST[Fars.]
( Çırak. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< | Kalfa. İLE/VE/||/<>/> Usta. )
( Başı boş.[baş başa][kendi kendine] İLE/DEĞİL/YERİNE/>< | Başı bağlı/düğümlü, sorumluluk almış olan.[boş değil!] İLE/VE/||/<>/> Başı hoş, yetkin, deneyimli. | )
- SERSERİ/LİK ile AYLAK/LIK
- SERT (OLMAK) ile/değil/yerine DİSİPLİNLİ (OLMAK)
- SERT ile HAŞİN[Ar.]
( ... İLE Sert, kırıcı, gönül kırıcı olan. )
- SERT ile/değil/yerine MERT
- SER-TÂB[Fars.] ile SERTÂB[Fars.]
( İnatçı. İLE Cildin tamamlayıcısı olarak yapılan ve kitabın üst bölümünü örten miklab'ın açıkta duran üst bölümü. )
- SER-TABBÂH ile ...
( AŞÇI BAŞI )
- SERVER[Fars.] ile SERVER[İng.]
( Baş. İLE Sunucu. )
- SERVİ[SELVİ değil!] ve/||/<> SEVGİ
(
www.youtube.com/channel/UCThxxDloTei6eA77VrEnc_g | www.yasaronline.net )
- SES DUVARINI GEÇEN İLK UÇAK VE PİLOT
( BELL XI - CHUCK YEAGER [1947] )
- SES-SEDÂ (ÇIKMIYOR)
- SES ile/ve/değil/yerine/||/<>/> SELEN / ÇATI
( BÂKÎ KALAN BU GÖK KUBBEDE
HOŞ BİR SADÂ İMİŞ )
( SADÂ: Kişinin özü. )
( Evrendeki herhangi bir ses. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> İnsan sesi. )
( sesOL.org )
( SES[Fars.] ile TÂLÂC[Fars.] / SEDÂ/SADÂ[Ar.] )
( SOUND vs. VOICE )
- SESİMİZİ:
DOĞRUDAN DUYMAK ile/ve/||/<> KAYIT ARACINDAN DUYMAK
( Ses Kaydımızı Dinlediğimizde Sesimizi Neden Kendi Duyduğumuzdan Farklı Algılarız?
Ses, havada basınç dalgaları oluşturarak yayılır. Kulağımıza ulaşan ses dalgaları, kulak kanalı boyunca ilerler ve iç kulaktaki koklea olarak adlandırılan salyangoz şeklindeki yapıda bulunan tüy hücreleri tarafından algılanır. Tüy hücreleri, ses dalgalarını, sinir iletilerine dönüştürür. Bu sinyaller, sinir hücreleri tarafından beyne iletilir ve böylece ses duyulmuş olur.
Kendi ses kaydımızı dinlediğimizde, çoğunlukla duyduğumuz sesten rahatsız olur ve kayıttakinin kendi sesimize benzemediğini düşünürüz. Çünkü, normalde kendi sesimizi iki biçimde algılarız. Konuştuğumuzda oluşan ses dalgaları öteki dış kaynaklı sesler gibi havada yayılırken kulağımıza ulaşır ve kokleadaki tüy hücreleri tarafından algılanır. Ancak, ses dalgalarını oluşturan ses telleri titreştiğinde, bu titreşimler, boynumuzdaki ve başımızdaki kemikler tarafından da iletilir. Kokleaya ulaşan bu titreşimlerin frekansı havada yayılan sesin frekansından daha düşüktür. Kendi sesimizi bu iki farklı yoldan ulaşan ses dalgalarının birleşimi şeklinde algılarız.
Ses kayıt araçları, sadece havada yayılan ses dalgalarını algıladığı için sesimizin vücudumuzun içinde iletilen bileşenini duyamamış oluruz. Dışarıdan gelen sesleri engelleyen kulaklıkları taktığımızda ise sadece "kendi iç sesimizi" algılarız. )
- SESSİZ ADÂLET ile/ve SESLİ ADÂLET
( Para. İLE/VE Yöneticiler. )
( QUIET JUSTICE vs./and VOICED JUSTICE
Money. WITH/AND Directors. )
- SESSİZ-SEDÂSIZ (GİTMEK/GELMEK)
- SESSİZ/CE ile/ve/||/<>/> SİNSİ/CE
- SESSİZLEŞME/SUSKUNLAŞMA:
DİNLEYENİMİZ OLMADIĞINDA ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> ANLAYANIMIZ OLMADIĞINDA
- SESSİZ/LİK ile/ve DİNGİN/LİK
( QUIETNESS vs./and INERTIA )
- SESSİZLİK ile/ve/<> SİZSİZLİK
- SESSİZLİK ile/ve YALNIZLIK
( Bazıları için ve/ya da bazı dönemler, sessizlik en büyük ses, yalnızlık en içten dosttur. )
- SEVDALI ile/ve MERAKLI
- SEVDİĞİMİZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SEVEBİLECEĞİMİZ
- SEVDİĞİN ile/değil/yerine GÜVENDİĞİN
- SEVDİĞİNİ:
"SÖYLEYEN" ile/ve/değil/||/<>/> GÖSTEREN
- SEVDİKÇE > GÜLER YÜZ/LER :)
- SEVDİKLERİMİZ VE VEFÂT EDENLER İÇİN:
AĞLAMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ANLAMAK
- SEVDİKLERİNİZE VERİN!:
KANAT/LAR ve/||/<> KÖK/LER ve/||/<> NEDEN/LER
( Uçmaları için. VE/||/<> Geri dönebilmeleri için. VE/||/<> Yanınızda kalmaları için. )
- SEVECENLİK = ŞEFKÂT = COMPASSION[İng.] = MISÉRICORDE[Fr.] = BARMHERZIGKEIT, MITGEFÜHL[Alm.] = MISERICORDIA[Lat.]
- SEVENE ile/ve/||/<> SEVMEYENE
( Hay hay. İLE/VE/||/<> Bay bay[İng. < bye bye] )
- SEVEN/SÖVEN ||/>< ÖVEN
( (Fazla) Sövmek ile övmek arasında fark yoktur. )
- SEVGİ:/=/<
"ANTLAŞMAK" değil/yerine NEDENSİZ DE
( Sevgi, antlaşmak değildir,
Nedensiz de sevilir.
Bazen küçük bir an için
Ömür bile verilir. )
- SEVGİ BAĞLARININ:
BOZULMASI ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< KURULMASI
( bkz. John Bowlby )
- SEVGİ GÜLÜCÜĞÜ ile GÜLÜMSEME
- SEVGİ > İTİDAL ve/||/<>/< ADÂLET
( Kişide/Kişiye. VE/||/<>/< Toplumda. )
- SEVGİ:
İYİLİK ve/||/<> MERHAMET ve/||/<> NEŞE ve/||/<> SAKİNLİK
- SEVGİ:
SÖZ/SES ve/||/<> GÖZ ve/||/<> ÖZ
( Sevgi, gözden alınır, gözden verilir.
Sonra da, özden ve özden yaşanır. )
( Kaynağı sende olanı, başkasından bekleme! )
- SEVGİ VE SADELİK ve/||/<>/< GÜLÜMSEME :) VE SAMİMİYET
- SEVGİ:
YANLIŞLARI ÖRTMEK İÇİN değil ZORLUKLARI AŞMAK İÇİN
- SEVGİ ve/<> BENZETME
( Kişi, sevdiğine benzer (ve/ya da benzetir). )
- SEVGİ ile/ve/değil/||/<> BİR BAŞKASINDA, KENDİ
- SEVGİ ve/<> DİL
( Kişi, ancak bu iki kanatla uçar. )
- SEVGİ ve/<> GÜLÜMSEME :) ve/<> ADAMLIK ve/<> MUTLULUK
( Gözde. VE/<> Yüzde. VE/<> Özde. VE/<> Azda. )
- SEVGİ ile/ve/<> GÜZELLİK
( Sevdiğinden dolayı güzel bulmak, güzel olduğundan dolayı sevmek. )
- SEVGİ ve/||/<> İLETİŞİM
( Kişinin/kişinin, en temel, öncelikli/olmazsa olmaz iki gereksinimi. )
- SEVGİ ve/||/<>/>/< ÖZÜNE YOLCULUK
- SEVGİ ile/ve/değil/||/<>/< SAYGI
( Zaman. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Mekân. )
( Sevgi, saygıyla devam eder. )
( Mum. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Mumun etrafındaki cam/fanus. )
( Hz. Mûsâ. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Hz. Îsâ. >
[İkisini de birliğe getiren, Hz. Muhammed.] )
( Koşullu[Hak edene, lâyık olan(lar)a]. İLE/VE/<>/< Koşulsuz[Herkese]. )
( Alev. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Fener. )
( Ferâgat ile. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Fedâkârlık ile. )
( [Bağlamına/koşullarına göre ...] Yetebilir/yetmeyebilir. | Yetersiz. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Yeter/yeterli. )
( [en az] %1 olmalı [ve geri kalan her şey] İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< %99 olmalı! )
( [not] LOVE vs./and/but/||/<>/< RESPECT, REVERENCE )
( ... cum/et/||/<>/< VENERATIO )
( ... ile/ve/||/<>/< JING )
- SEVGİ ile/ve/<> SEVİ/ŞEFKÂT
( İstenç/irâde dışı. İLE/VE/<> İstençli/irâdeli. )
( ŞEFKAT: İmbikten geçirilmiş aşk. )
( ... İLE/VE/<> Kişiyi, içeriden, kurtuluşa erdiren. )
( Şefkatli ol! Bil ki, karşılaştığın herkes, kolay olmayan bir yaşam mücadelesi veriyor. )
( Sadece şefkat, iyileştiricidir. Çünkü, kişinin içindeki tüm hastalıklar, sevginin eksikliğinden kaynaklanmaktadır. )
( Without will. VS./AND/<> Strong-willed. )
( LOVE vs./and/<> COMPASSION )
- SEVGİ ve/||/<> SÜCÛD
- SEVGİ ve/||/=/<> YARAR/LILIK
( Sevmek, "bir işe yarar mı"?
Tek iş, odur! )
- SEVGİDE:
GECE ile/ve/<>/> SABAH
( Senin olsun. İLE/VE/<>/> Benim olsun. )
- SEVGİDE:
"İSPAT" değil İKNÂ
- SEVGİDE:
KOŞULSUZLUK ve/||/<> HESAPSIZLIK ve/||/<>
SÜREKLİLİK ve/||/<> VEREREK BAŞLAMAK(< ALMA DÜŞÜNCESİNİN/BEKLENTİSİNİN OLMAMASI)
- SEVGİLİ ile/ve ÂŞIK
( Sultan. İLE/VE Kul. )
( Âşıksan, o da sana âşık olur. [Âşık-mâşuk ayrımı/farkı da kalmaz.] )
( Sevgili ile başbaşa olana, ağyâr gerekmez. )
( Birbirinin güneşinde ısınırlar. İLE/VE Yanarlar. )
( DAVUD: Sevgili. )
- SEVGİLİ ve/değil GÖLGE
- SEVGİLİ ile METRES
- SEVGİLİ ile/ve SEVDİĞİM
( Kişi, sevdiğinden ne zaman ayrılır?
Onu sevme nedenini, ondan daha çok sevdiği zaman. )
- SEVGİLİNİN:
SÖZLERİ ile/ve/değil/yerine/||/<> GÖZLERİ
( Dürüstlüğün göstergesi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Samimiyetin belirtisi. )
- SEVGİLİNİN/MÂŞUK'UN YANAĞI ile/ve ÂŞIĞIN YANAĞI
( Pembe ve/ya da kırmızıya yakındır. İLE/VE Sarıdır. )
- SEVGİLİNİN/BİRİNİN:
"HERŞEYİ OLMAK" ile/değil/yerine HİÇBİR ŞEYİ OLMAK
- [ne yazık ki]
SEVGİSİZ/LİK ile/ve/||/<> İLETİŞİMSİZ/LİK ile/ve/||/<> İLGİSİZ/LİK
( [kişileri] Geçimsiz yapar. İLE/VE/||/<> Birbirine düşman eder. İLE/VE/||/<> Güzellikleri yok eder. )
( [ne yazık ki] Bireyleri sevemeyenler, "insanlık" kavramına sığınır... )
- SEVİ = AŞK = LOVE[İng.] = AMOUR[Fr.] = LIEBE[Alm.] = AMOR, CARITAS[Lat.] = PHILIA, EROS, AGAPE[Yun.] = AMOR[İsp.]
- SEVİLEN ve SEVİLENİN ARKADAŞLARI/ÇEVRESİ ve SEVİLENİ SEVENLERİ SEVMEK
- SEVİLİYORSAK ile SEVİLMİYORSAK
( Gurur duyup sarılalım. İLE Saygı gösterip uzaklaşalım. )
- SEVİLME İSTEĞİ/BEKLENTİSİ ile/ve/değil/yerine/||/<> SEVMEK
( Hiçbir zaman doymazsın. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<> Ancak, sevdikçe doyarsın. )
- SEVİLMEK ile/ve/değil/<> ANLAŞILMAK
- SEV(İL)MEK ile ŞIMART(IL)MAK
- SEVİMLİ ile/ve GÖSTERİŞLİ
( Ördek. İLE/VE Kuğu. )
- SEVİNCE ile/ve/||/<>/> SEVİNCE[< SEVİNÇ'E]
( Sevdiğimizde. İLE/VE/||/<>/> Sevinçli olmaya/olma durumuna. )
- SEVİNÇTEN/MUTLULUKTAN AĞLAMAK ile ÜZÜNTÜDEN AĞLAMAK
( Üzüntüsü sahte olanın, ağlaması gösterişli olur. )
( İŞRÎRÂK: Gözyaşına boğulma, ağlamaktan boğulmak derecesine gelme. )
- [SEVİŞİRKEN/DÜZÜŞÜRKEN] YATAĞI:
DİKİNE KULLANMAK ile/ve/yerine YATAY KULLANMAK
( Yatak gıcırtısından kurtulmak için. )
- SEVİŞME/DÜZÜŞME ile/ve TARTIŞMA/"KAVGA" SONRASI SEVİŞME/DÜZÜŞME
- SEVİŞME ile/ve/||/<> DÜZÜŞME
( Sevişme, sevgi/ilgi/istek/dürtü[fiziksel gereksinim] ile iki gövde arasındaki eş zamanlı ve eş eylemli, el, ayak, dudak, göz ve söz aracılığı ile uyarılması ve bunun sürekliliği. İLE Düzüşme ise, sevişmenin bir parçası olan, eşeysel örgenlerin(sadece vajina ve penisin) birbirine kenetlenmesinin, giriş-çıkışının devinimi ve sürekliliği. )
- SEVİŞME/DÜZÜŞME:
ZAMANI ile/ve ZEMİNİ (/KOŞULLARI)
( Yoktur. İLE/VE Vardır. )
( Olmaz. İLE/VE Olmalıdır. )
( Her zaman olabilir fakat her koşulda/yerde olmaz. )
- SEVİŞMEK ile OYNAŞMAK
( MUGÂZELE ile ... )
( TO MAKE LOVE vs. ... )
- SEVİŞMEK ile "YİYİŞMEK"
- SEVİYE[Ar.] değil/yerine/= DÜZEY
- SEVİYELİ/LİK / SEVİYESİZ/LİK ile/ve/||/<>/> SEVİYESİ
- SEVK ile/ve/>/değil/yerine İDRAK
- ŞEVKET[Ar.] değil/yerine/= BÜYÜKLÜK, ULULUK, YÜCELİK
- ŞEVK-I DİL[Ar.] ile/<> ŞEVK Ü TARAB[Ar.]
( Gönül şevki, neşesi, sevinci. | Türk müziğinde, bir bileşik makam olup en az, iki yüzyıllıktır. [Abdullah Ağa tarafından oluşturulmuş olabilir.][Rast ile suzinâk makamlarından oluşup iki dizinin de ortak seslerinden yararlanılmıştır.] İLE/<> Neşe, sevinç, coşkunluk. | Türk müziğinde, bir bileşik makamdır. [III. Selim tarafından oluşturulmuştur.][Sabâ ve acem aşîran ile hüseynî aşîranda (mi) kürdî dörtlüsünden oluşmaktadır.] )
- ŞEVKÎ[Ar.] ile ŞEVKÎ[Ar.]
( Dikenle ilgili. İLE Şevkle, neşe ile ilgili. )
- SEVMEK:
"ÇİFTLEŞMEK" değil TEKLEŞMEK
- SEVMEK:
"İŞİNE GELDİĞİ GİBİ" ile/değil/>< İÇİNDEN GELDİĞİ GİBİ
- SEVMEK:
ÖZLEMEK ve/||/<>/>/< GÖRÜNCE SEVİNMEK
- SEVMEK-SEVİLMEK ile/ve/<> ANIMSAMAK-ANIMSANMAK ile/ve/<> BAĞIŞLAMAK-BAĞIŞLANMAK
( Üçü de güzeldir fakat ilkleriyle de yetin(ebil)mek gerekir. )
- SEVMEK ile/ve/+/||/<>/>/< (DAHA ÇOK) SEVMEYİ İSTEMEK/YEĞLEMEK
- SEVMEK ve/<> GÖZE ALMAK
- SEVMEK ve/=/||/<>/< GÜVENMEK
( Sevmek, güvenmektir. )
- SEVMEK ve/||/<>/> SEVDİRMEK ve/||/<>/> SEVİNDİRMEK
- SEVMEK ve/||/<>/>/< SEVİLMEK
( Bir şey. VE/||/<>/>/< Çok şey. )
( Cesaret verir. VE/||/<>/>/< Güç verir. )
( Kimseye, kendinizi sevdirmeye kalkmayın! Yapılması gereken tek şey, kendinizi sevilmeye bırakmaktır. )
( TO LOVE and/||/<>/>/< TO BE LOVED )
- SEVME/SEVGİ ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< İŞİNE YARAMA
( Çoğunlukla, kişilerin ne kadar işine yarıyor/yaramıyorsak, bizi o kadar çok/az "severler". )
- SEVMEZ ve GİTMEZ
( Her gelen. VE Hiçbir seven. )
- SEWER vs. SEWER
- ŞEY ile/ve/||/<> NESNE ile/ve/||/<> GÖSTERGE
( )
- ŞEYH HAMDULLAH EFENDİ
- ŞEYH ile/ve/= SAMED'ÜL KAVM
- ŞEYH ile/ve ŞEYHÛHET
( Yaşlı insan. | Bir tekke ya da zâviyede önderlik eden ve müritleri bulunan. | Kâbile ya da aşiret önderi. İLE/VE Yaşlılık. )
- ŞEYHÎ[Ar.] ile ŞEYHÎ[Ar.] ile ŞEYHÎ[Ar.]
( Divanından başka "Hüsrev ve Şîrîn", "Harnâme" adında ve mesnevi tarzında iki kitabı vardır. Divanı, TDK tarafından 1942'de bastırılmıştır.[Sinan][ö. 1422 - Kütahya] İLE En çok tanıtan kitabı Nev'îzâde Atâî'nin "Şakayik-i Nu'mâniyye Zeyli"ne zeyil olarak yazdığı "Vekayi-ül-fuzalâ" adındaki tezkiresidir.[Hicrî 1044-1143 yılları arasında yetişmiş âlim, şâir ve devlet adamlarının hal tercümelerini yazmaktadır.][1667 - 1732] İLE İlmî, tarih bilgisi ve şairliği ile tanınmıştır.[Abdülhamîd][ö. 1639] )
- ŞEYH-ÜL İSLÂM ile/||/<>/> DİYÂNET İŞLERİ BAŞKANI
( Osmanlı Devleti'nde kabinede din işlerine bakmakla birlikte, dünya işlerini de din bakımından yürüten üye. İLE/||/<>/> ... )
- ŞEYHÜLİSLÂM (OLABİLMEK)
( [HİZMET-İ/MAKAM-I/MANSIB-I/MESNED-İ İFTÂ'] )
( 131 Şeyhülislâm'ın 21'i şairdi. Ancak beşinin Divân'ı elimizdedir. )
( Bu makam, Kanuni Sultan Süleyman zamanında, saltanattan sonra gelen yer olarak sayılmıştır. )
( En uzun süre Şeyhülislâm'lık görevi yürütenler: Ebû Suud [29 yıl], Molla Fenârî [24 yıl], Zembilli Ali Efendi [23 yıl], Yahya Efendi [18,5 yıl]. )
( İlk Şeyhülislâm, Celâlzade Hızır Bey'dir. [Fatih Sultan Mehmet döneminde] )
( Medreseyi tamamladıktan sonra...
Kasabada/Şehirde Kadı Yardımcılığı > Küçük Şehir Kadılığı > Büyük Şehir Kadılığı > Üsküdar Kadılığı > Eyüp Sultan Kadılığı > Galata Kadılığı > İstanbul Kadılığı görevlerinden sonra Rumeli Kazaskeri olunur ve en son Anadolu Kazaskeri olduktan sonra ancak Şeyhülislâm olunurdu. )
( En az 35 yıl hizmet ve ilmî çalışma gerektirir. )
- ŞEY'İN/BİLGİNİN/(B)İLİMİN/KİŞİNİN:
KENDİ ile/ve ZAMANI, MEKÂNI ve KOŞULLARI
( Kavram. İLE/VE Matematik geometri, aritmetik. [Hareketi de katarsak bilim olur.] )
- SEYİRCİ[Ar.] yerine İZLEYİCİ, DİNLEYİCİ
- ŞEY/LER ile/ve/değil/yerine/||/<> AN/LAR
( [not] THING/S vs./and/but/||/<> MOMENT/S
MOMENT/S instead of THING/S )
- SEYREKLEŞME ile/değil SEYRELME
( Özellikle saçlar için... )
- SEYYAH[Ar.]/TURİST[İng.] değil/yerine/= GEZGİN
- SEYYAH ile/ve/||/<> SEYYAR
- SEYYÂR[Ar. < SEYR] değil/yerine/= GEZGİN/GEZİCİ
( Belirli bir yeri olmayan. | Kolay taşınabilen, katlanarak taşınabilir olan. )
- SEYYİD BEY ve/||/<> ADÂLET
( Osmanlı Meclis-i Mebusanı'nın 1., 2., 3. Dönem İzmir ve 22 Ekim 1916'da Ayan Âzâsı, II. Dönem İzmir Milletvekili ve V. İcra Vekilleri Heyeti ile I. TC Hükûmeti'nde Adâlet Bakanı.[1873 - 08 Mart 1925] )
- SEYYİD ile ...
( EFENDİ, BEY; AĞA; İLERİ GELEN, BAŞ, BAŞKAN | HZ. MUHAMMED'İN TORUNU HZ. HASAN'IN SOYUNDAN OLAN KİMSE )
- SEYYİD[Ar.] ile MÂLİK[Ar.]
- SEYYİD ile/ve ŞERİF
( Hz. Hüseyin'in çocuk ve torunlarına verilen ad/değer. İLE/VE Hz. Hasan'ın çocuk ve torunlarına verilen ad/değer. )
( NAKÎB-ÜL EŞRÂF )
- SEYYİD(LİK) ile EFENDİ(LİK)
- SEZGİ/ÖKE(DEHÂ):
ZEKÂ ve/+ İÇGÜDÜ
- SEZGİ/SEZGİSELLİK ile/ve/değil/<> BÜTÜNLÜK/BÜTÜNSELLİK
- SEZGİSEL ile/ve/<> İMGESEL
- SHELDON GLASHHOW ve/||/<> STEVEN WEINBERG ve/||/<> ABOUS SALAM
( 1979 yılı Nobel Ödülü sahipleri... )
- ŞİÂ'[Ar. < ŞUÂ] ile ŞÎA/ŞİYA/EŞYÂ[Ar.]
( Işın, güneşten ya da başka bir ışık kaynağından uzanan tel ışıklar. | Vektör. İLE Taraflılar, yardımcılar (topluluğu). | Hz. Ali taraflısı. | Şiîlik. )
- ŞİÂR[Ar. < ŞA'R] ile ŞİÂR[Ar. çoğ. ŞAÂYİR] ile -ŞİÂR[Ar.]
( Kıllar. İLE İşaret, iz, alâmet. | Ayırıcı işâret, ayırdedici âdet. | Hacı olmak için Mekke'de yapılann tören/ler. İLE "İyi, üstünlük veren işâret, âdet" anlamlarında gelerek birleşik sözcükler meydana getirir.[MERHAMET-ŞİÂR: Merhametli. | ŞÖHRET-ŞİÂR: Ünlü.] )
- ŞİBA'[Ar.] ile ŞİBÂ'[Ar. < ŞEB'ÂN]
( Doyma, tokluk. İLE Toklar, karnı doymuşlar. )
- SİBER SAMİMİYET ile/ve/||/<> STERİL TEMAS
- SİBİRYA'DAKİ TÜRK BOYLARI ile/ve SİBİRYA DIŞINDAKİ TÜRK HALKLARI
( Çok uzakta kalmalarından dolayı, atalarının dini olan Şamanlığı devam ettirmişler. İLE/VE İslâm'ı kabul ederek, eski Şaman din anlayış ve uygulamalarından uzaklaşmışlardır. )
- SIÇAN ile SIÇAN
( Fare türü. İLE Dışkılama eylemi içinde olan. )
- SİCİL ile SİLSİLE
- ŞİDDET" ></< "İKTİDAR"
( "iktidarın bitmeye başladığı yerde, şiddet başlar." )
- ŞİDDETTE, KİŞİ:
[önce] MAĞDUR ile/ve/değil/sonra/||/<>/> MAZLUM ile/ve/değil/sonra/||/<>/> ZALİM
- SIDK[Ar.] ile İÇTEN BAĞLILIK
( Doğruluk, gerçeklik. | İçten bağlılık. )
- SIDKIN SIYRILMASI ile/ve/<> GÖZÜNDEN DÜŞMEK
- SIDKIN SIYRILMASI ile HOŞLANMAMAK
- SİDRET-ÜL MÜNTEHÂ ile/ve/||/<> AŞK-I MÜNTEHA/MÜNEZZEH
( Yaratılmışlığın sınırı. | Son sedir ağacı. | Kâmilin kaşı, kirpiği. İLE Sınırsız/sonsuz/bitimsiz aşk. | Yalnızlar cenneti/çölü. | Yedi cennet/beyza ve/artı sekizinci cennet. )
- SIFAT ile NİTELİK
( CAPACITY vs. QUALITY )
- SIFIR ile/ve/değil/yerine/||/<> SINIR
- SIĞ ile/ve/<> ÇİĞ
- SIĞ ile/ve/||/<> KOF ile/ve/||/<> GÜDÜK
- SİGARA İÇEN ile/ve/değil/<> İÇİREN/İÇTİREN/İÇTİRTEN
( ... İLE/VE/DEĞİL/<> Etkin/Edilgin/Ettirgen. )
( [ne yazık ki] İçmeyenler. İLE/VE/DEĞİL/<> İçenler ve içmeyenler. )
- (SİGARA) "YASAĞI" değil SINIRLAMASI/KISITLAMA/SI
( Yürürlüğe giren yasa, bir "YASAK" koyma değildir! Toplum yaşamında ve kişiler arasında düzenin sağlanması, hakların korunması için ortak kullanım alanı kuralları uygulanmak zorundadır. Sigarayla ilgili düzenleme, kişilerin bulunmak zorunda/durumunda olduğu -kapalı ya da açık- ortamlarda sigara kullanıcılarının keyfî uygulamalarına izin vermemek üzerinedir. Bu durumdan rahatsız olan/olabilecek kişilerin haklarının korunması üzerine de bu tür kısıtlamalar getirilmesi gerekmiştir. "YASAK" olarak ifade edilen durum, "sigara içme yasağı" değil belirli ortak kullanım alanlarında keyfî tutumda bulunulmasına engel olabilmek üzere ve çevrenin rahatsız edilmemesine yöneliktir. Doğrudan, genel bir "içmeme yasağı" getirilmemiştir. "YASAK"[< YASA][yasaya/kanuna bağlı olan] sözcüğü ve kullanımının da, kişiler [içen-içmeyen, rahatsız olan/lar] arasında anlaşamamazlık/ihtilâf [ya da olası çatışma durumunda] toplum ve devlet tarafından kabul ve onay görmüş, uyumlu bir düzen sağlanabilmesi üzerine, gereken koşulların, yazılı ve tüzel(hukukî) bir karşılığının bulunması üzerinedir. Birlik ve bütünlüğü, sürdürülebilirliği sağlayabilmenin göstergesi ve dayanakçası olarak, "YASA" ve yasal gereklilik, işlevini yerine getirmek üzere uygulanmaktadır. Kişi, kendi evinde istediği gibi [çırılçıplak] dolaşabileceği halde dışarıda/sokakta, ortak alanlarda dolaşamayacağı gibi. Bu durumu anlayan ve kabul edebilen tütün kullanıcıları, tütün ürünleri kısıtlamasının da bir uzlaşım ve çözüm gerektirdiğini rahatlıkla anlayacak ve kabul ediyor olacaklardır. )
- SIĞINIK ile SIĞINTI
( Başka bir ülkeye ya da yere sığınmış olan kişi. İLE Bulunduğu yerde kalması istenmeyen, varoluşu gereksiz görülen kişi. )
- SIĞINMACI ile/ve/||/<> GÖÇMEN ile/ve/||/<> MÜLTECİ
( ASYLUM SEEKER vs./and/||/<> MIGRANT vs./and/||/<> REFUGEE )
- SIĞINTI ve/||/<>/> SIKINTI
- SIGMUND FREUD (1895 ve 1896 ve 1897)
- SIGMUND FREUD ile/ve/||/<>/> ANNA FREUD
( ... İLE/VE/||/<>/> S. Freud'un kızı. )
- SIGMUND FREUD ile/ve/||/<>/> CARL GUSTAV JUNG ile/ve/||/<>/> ALFRED ADLER
- SIGMUND FREUD ile/ve/||/<> DONALD WINNICOTT
- SIGMUND FREUD ile/ve/||/<> HEINZ KOHUT
( Birbirine sadece selâm verecek kadar görüşmüşler. )
- SIGMUND FREUD ve/||/<> LUDWIG BINSWANGER
- SIGMUND FREUD ile/ve/||/<>/> SANDOR FERENCZI
- SIGMUND FREUD ve/||/<> WILHELM FLIESS
- SİGORTALAYAN SİGORTALANAN
- ŞİİR:
"BELA" ile/ve/değil/<> "DEVA"
( Başa. İLE/VE/DEĞİL/<> Kalbe. )
- ŞİİR:
ŞAİRİN ile/ve/değil/||/<>/< HAKİKATİN
- ŞİİR/LER ve/||/<>/>/< ŞAİR/LER
( Az bilinen ["]çoklar["]. )
- ŞIK[Ar. < ŞIKK] ile ŞIK[Fr. < CHIC]
( İkiye bölünmüş şeyin bir parçası. | Bir işin, iki yönünden her biri. | Seçenek. İLE Güzel, zarif, modaya uygun. | Güzel, modaya uygun giyinmiş olan. | Yerinde, uygun. )
- ŞİKÂYET ve/||/<>/> EŞKIYÂ
( Şikâyet eden, eşkıyâdır. )
- ŞİKÂYETÇİ/MÜŞTEKÎ[Ar.] değil/yerine/= YAKINAN
- ŞİKESTE[Fars.] değil/yerine/= DARGIN, KIRILMIŞ/KIRGIN
( Kırılmış, kırık. | Yenilmiş, yenik düşmüş. | Gücenmiş, kırgın, kederli. )
- SIKI-FIKI (ARKADAŞ/DOST, YAKIN OLMAK)
- SIKICI ile ÇILDIRTICI
- SIKICI ile İÇ KARARTICI
- SIKICI ile/ve/değil ZORLAYICI
- SIKI/LAŞMA ile KATI/LAŞMA
( STRICT/NESS vs. STERN/NESS )
- SIKILMA ile/değil KANIKSAMA
- SIKINTI ile/ve/değil HOŞNUTSUZLUK
- SIKINTI ile ISTIRAP
- SIKINTI/KAHIR[Ar.] ile SIKINÇ/KASVET[Ar.]
( ... İLE İç sıkıntısı, gönül darlığı. | Katılık, sertlik. | Merhametsizlik, acımasızlık. )
( BANYO YAP, SPOR YAP, GIDANA DİKKAT ET, [zayıfsan] KİLO AL / [şişmansan] KİLO VER )
- SIKINTILI ile/değil SIKINTIDA
- SIKINTILI ile ÜZGÜN
- SIKIŞ-TEPİŞ (OTURMAK)
- SIKIŞMIŞLIK ile/ve/||/<>/> SIKILMIŞLIK
- ŞIK/LIK ile GÜZEL/LİK
( SMARTNESS vs. BEAUTINESS )
- SILBO GOMERO (GOMERO ISLIĞI) ile ...
( Kanarya Adaları'ndan Gomera'da, derin vadiler arasında iletişim sağlamak üzere kullanılan ıslıklı bir dil. Bu dili konuşanlar Silbador olarak adlandırılır. [Köken olarak Guanche dilindendir.] )
- SİLİ ile SİLİ
( Arı, temiz. İLE İffetli. )
- SİLİK ile EZİK
- SİLMEK ile/değil/yerine/>< SEVMEK
- SİLSİLE[Ar.] değil/yerine/= DİZİ
( Birbirine bağlı, birbiriyle ilgili şeylerin oluşturduğu dizi, sıra. | Bilinen en eski atalardan, yaşayan torunlara kadar aile sırası. )
( SERIES, CHAIN | GENEALOGY vs. SERIAL )
- [ne yazık ki]
ŞIMARIK ile/ve/<> KÜSTAH
- ŞIMARIK ile/ve/değil/yerine SAMİMİ
( ŞOPAR ile/ve/değil/yerine ... )
- ŞIMARIKLIK ile/ve KİBİR
( Şımardıysan, artık başka bir düşmana gerek kalmamış demektir. )
( ... vs./and ARROGANCE )
- ŞIMARIK/LIK ile/ve/değil YILIŞIK/LIK, YIVIŞIK
( Herşey yolunda gittiğinde, şımarmamak ve öteki kişileri küçük görmemek son derece önemlidir. )
( ... İLE/VE/DEĞİL Yapmacık bir gülüşle hoşa gitmeye çalışan. )
- SİMGE ile/ve/||/<>/> SİMGENİN SİMGESİ (ARACI VE KAYNAĞI)
( ... İLE/VE/||/<>/> Ayna ve birey[insan]. )
- SİMGESEL DÜŞÜNME ile/ve/> DÜŞÜNCENİN, KENDİNİ ÖRMESİ
- SIMPLICIO ile/ve/||/<> SALVIATI ile/ve/||/<> SAGREDO
- ŞİMŞEK ile/= YALABIK
( ... İLE/= Parlak, parıltılı, ışıltılı. | Alevin, oynayarak parıldaması, parlama, parıltı. | Şimşek. | Güzel, yakışıklı, sevimli. | İkiyüzlü, kaypak. )
- SİMYACI ile DİRİMBİLİMCİ/BİYOLOG
( Eski zamanlarda kimya ve felsefeyi birleştirerek ölümsüzlük ve altın yapma peşinde koşanlar. İLE Canlıların yapılarını, işlevlerini, gelişimlerini ve ilişkilerini inceleyen bilim insanı. )
- SİNAMEKİ[Ar.]
( Baklagillerden, sıcak bölgelerde yetişen, çok fazla türü bulunan bir bitki. | Bu bitkinin meyvesi. | Bu bitkinin, bazı türlerinden elde edilen, tıpta, iç sürdürücü olarak kullanılan madde. | [mecaz] Mızmız, sevimsiz, başkalarıyla ilişki kurmayan kişi. )
( CASSIA )
- SİNAN PAŞA CAMİSİ ile SİNAN PAŞA MESCİDİ
( Beşiktaş'ta, Barbaros Anıtı karşısındadır. İLE Haliç'te, Aya Kapı (Sur kapısı)'dadır. )
( 1555'te, Kaptan-ı Derya Yusuf Sinan Paşa tarafından Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. İLE ... )
- ŞİNÂSİ ile/ve/||/<>/< BURSA'LI ŞEYH ZAİK EFENDİ
- SINAVLARDA:
DMS ile/ve/||/<> KPSS ile/ve/||/<> ÖMSS ile/ve/||/<> EKPSS
( Devlet Memurları Sınavı. İLE/VE/||/<> Kamu Personeli Seçme Sınavı. İLE/VE/||/<> Özürlü Memur Seçme Sınavı. İLE/VE/||/<> Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı. )
- SINAY/PROFESÖR ile AGREJE
( ... İLE Bazı ülkelerde, Profesör olmak için sınav veren kişi. )
- SİNEMA TARİHÇİSİ ile/ve/değil/||/<> SİNEMA ELEŞTİRMENİ
- SİNEMA ile/ve/||/<> SANAT
( )
( 1- Jean Jacques Annaud / Gülün Adı(The Name of the Rose [1986])
2- Kim Ki-Duck / İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış ve İlkbahar(Bom Yeoareum Gaeul Gyeoul Geurigo Bom)
3- Peter Weir / Ölü Ozanlar Derneği(Dead Poets Society)
4- Tony Kaye / Kopma(Detachment) [2011]
5- Andrzej Jakimowski / Hayallerin Ötesinde(Imagine) [2012]
6- Scott Hicks / Shine [1996]
7- Milos Forman / Guguk Kuşu(One Flew Over the Cuckoo's Nest)
8- Sidney Lamet / Equus
9- Michelangelo Antonioni / Cinayeti Gördüm(Blowup) [1966]
10- Alain Corneau / Dünyanın Tüm Sabahları(Tous les matins du monde) )
- SİNEMA ile/ve TİYATRO
( 2015 yılı Tiyatro ve Sinema İstatistikleri için burayı tıklayınız... )
( CINEMA vs./and THEATER )
- SİNEMA'DA:
OSMANLI( XX. YY.) ile/ve/değil/||/<>/> AYASTEFANOS
- SİNİK ile SİNİK/KİNİK[Fr. < Yun.]
( Sinmiş, yılmış, pusmuş. İLE Kinizm yanlısı.[KİNİZM: Kişinin, erdem ve mutluluğa, hiçbir değere bağlı olmadan, tüm gereksinimlerinden sıyrılarak, bağımsız olarak erişebileceğini savunan, Antisthenes'in öğretisi.] )
- İSTENÇ/İRÂDE VE SİNİRBİLİM DENEYLERİNDE:
LIBET ile/ve/||/<> HAGGARD VE EIMER ile/ve/||/<> HAYNES ile/ve/||/<> FRIED
- SİNİRLİ ile DELİ
( Varsılsa. İLE Yoksulsa. )
- SİNİR/Lİ ile/ve/değil TELAŞ/LI
- SİNİRLİ/LİK ile/ve/değil/<> TEPKİSEL/LİK
- SİNOD ile SENSİNOD
( Diyakosluk'ta din işlerini konuşmak üzere toplanan kilise meclisi. İLE Eski Rus kilisesi büyük meclisi. )
- SİNSİ ile İÇTEN PAZARLIKLI
- SİNSİ/LİK ile/ve/değil/<> BİLGİSİZ/LİK
- SİNSİ/LİK ile/ve/||/<>/> SİNİRLİ/LİK
- SİNSİN ile HALK OYUNU
( Geceleyin, ateş çevresinde, genç erkeklerin, davul, zurna eşliğinde oynadıkları halk oyunu. )
- SİPÂHÎ[Fars.] ile SÜVÂRİ[Fars.]
( Osmanlı'da tımar sahibi atlı öbek. İLE "Sü Eri", atlı asker. [Geçmişte daha çok ani baskınlarda ve vurucu saldırılarda kullanılırdı. Ateşli silahların gelişmesinden önce hedefe büyük bir hızla ulaşan süvari birliklerinin savaşa katılması çoğu kez savaşın akışını değiştirirdi.][Bugün süvarilerin yerini tankların kullanıldığı zırhlı birlikler almıştır.] )
- SIR ISAAC NEWTON
( 1687 - PRINCIPIA )
- SIR ile/ve/||/<> DOSTLUK
( Bir şeyi anlatmamak isteyişimizde başlar. İLE/VE/||/<> Her şeyi anlatmak isteyişimizde başlar. )
- SIRADAN BİRİ ile/yerine/değil HERHANGİ BİRİ
- SIRADAN KİŞİ ile/değil AYDINLANAN KİŞİ
( Aydınlandığını sanır. İLE/DEĞİL Sıradan olduğunu anlar. )
- SIRADAN KİŞİ değil/yerine ETİK VE ESTETİK KİŞİ
( ... DEĞİL/YERİNE Bilgeliğin, etiğe; sanatın da estetiğe dönüştürmesiyle. )
- SIRADAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YALIN
- SIRADAN/LIK ile YAVAN/LIK
( ... İLE Yağı az. | Katıksız. | Hoşa gitmeyen, tatsız. | Görgüsüz, bilgisiz. )
- SIRAM-SIRAM (DİZİLMEK)
- ŞİRİN değil/yerine/= SEVİMLİ
- ŞÎRÎN[Fars.] ile Şîrîn[Fars.]
( Tatlı. | Sevimli, cana yakın. | Türk müziğinde büyük bir usul. İLE Ferhâd[Husrev] ile Şîrîn öyküsünün kahramanı. )
- ŞİRİN/LİK / SEVİMLİ/LİK ile/ve/değil/||/<>/< SAF/LIK
- ŞİRİN/LİK / SEVİMLİ/LİK ile/ve/değil/||/<>/< ŞAPŞAL/LIK
- ŞİRİN/LİK ile/ve CANA YAKIN/LIK
- ŞİRİN/LİK ile GÜZEL/LİK
- SİRKECİ ile/ve/||/<>/< SİRKE-Cİ
- ŞİRKETLER, HİZMETLERİNDE:
UCUZ İSE ile/ya da/<> HIZLI İSE ile/ya da/<> NİTELİKLİ İSE
( Niteliksiz ve hızlıdır. İLE/YA DA/<> Ucuz ve niteliksizdir. İLE/YA DA/<> Pahalı ve yavaştır. )
( Dünyada, hiçbir şirket, bir işi, hem ucuz, hem hızlı, hem de nitelikli yapamaz. )
- SIRLAR'DA:
KİŞİYE VERİLEN SIR ile/ve AÇILDIKÇA ÇOĞALAN SIR ile/ve SAKLANDIKÇA ÇOĞALAN SIR
- SIRP ile/ve BOŞNAK
( Müslüman olmayan Slavlar. İLE/VE Müslüman olan Slavlar. )
- ŞİRRET değil/yerine/= KAVGACI/KAPIŞKAN
- ŞİRRET[Ar.] = "ZİLLİMAŞA"
( Edepsiz, geçimsiz, yaygaracı. )
- SIRT SIRTA
- SIRTINDAN VURAN('A) ve/<> ARKANDAN KONUŞAN('A)
( Kızma! Ona güvenip arkanı dönen sensin! VE/<> Darılma! Adam yerine koyan sensin! )
- ŞİŞKO >< SISKA
- ŞİŞMAN/MÜLAHHAM[Ar.] ile/değil/yerine TOPLUCA
( Deri altında fazla yağ toplanması nedeniyle gövdenin her yanı şişkin görünen kişi. İLE/DEĞİL/YERİNE Gövdece biraz dolgun. | Toplu olarak, beraber. )
- ŞİŞMAN ile/değil/yerine KALIN
- ŞİŞMAN ile SEMİZ
( BEYDAHA: Etine dolgun, iri ve şişmanca hanım. )
- ŞİŞMAN ile/||/<> TUMBADIZ
( ... İLE/||/<> Kısa boylu ve şişman. )
- ŞİŞMAN ile/ve/değil/yerine YAPILI
- [ne yazık ki]
ŞİŞMAN/LIK ve/||/<>/> PİŞMAN/LIK
( Ağzımızı tutmazsak. VE/||/<>/> Dilimizi tutmazsak. )
- SİSTEM FELSEFESİ/FİLOZOFU ile PROBLEM(/SORUN) FELSEFESİ/FİLOZOFU
- SİT[Ar.] ile SÎT[Ar.]
( Hanım. | Altı. İLE Ün, iyi şöhret. | Çatırdı, patırtı. )
- SİVİ[İng. < CV] değil/yerine/= ÖZGEÇMİŞ
- SİVİL TOPLUM < SİVİL İTAATSİZLİK
( Sivil itaatsizlik olmadan, sivil toplum ol(uş)maz. )
- [ne yazık ki]
SİYASET İLE ve/||/<> DİN İLE ve/||/<> FUTBOL İLE ve/||/<> SAVAŞ İLE
( Yanıltılırız. VE/||/<> Avutuluruz. VE/||/<> Uyutuluruz. VE/||/<> Korkutuluruz. )
- SİYASET ve/||/<> DİYANET ve/||/<> TABÂBET
( [ne yazık ki]
Bilgisizlerin en iyi ya da en çok "bildiği" ve [bol bol, boş boş ve ağırlıklı/öncelikli olarak] konuştuğu[nu varsaydığı] konular. )
- SİYÂSET[Ar. < SEYİS] ile/ve/||/<>/> FERÂSET[Ar. < FERES]
( Seyis. At bakıcılığı/bakıcısı. İLE/VE/||/<>/> Süvari. At biniciliği. )
( Aracına[< atına] yeterince[en az seviyede ve gerektiği kadar/biçimde] bakabilmek. İLE/VE/||/<>/> Aracının[< atının] yol alabileceği kadar yol almak, ilerlemek. Uzağı, olanakları ve olasılıkları görebilmek/değerlendirebilmek. )
- SİYÂSET ile/ve/||/<> SİYÂSET(İN) YORUMU
- SİYASETÇİ/POLİTİKACI[İng. < Yun.] değil/yerine/= YÖNETKİCİ
- SİYÂSETÇİ/LER ile/değil/yerine DEVLET ADAMI/ADAMLARI
( Devletin günlük sorunlarıyla uğraşır/lar. İLE/DEĞİL/YERİNE Devletin yüzyıllık sorunlarıyla uğraşır/lar. )
- SİYASETNAMELERDE:
SULTAN OLMAK ile/ve/||/<>/< İYİ BİR KİŞİ OLMAK
- KÜFÜR:
[ne yazık ki]
SİYASETTE değil/yerine/>< GECE ve TOPRAK ve DENİZ ve DOST
( KÜFR: Bir şeyin üzerini örtmek. )
( Hakikati örter. DEĞİL/YERİNE/>< Dünyayı örter. VE Tohumu örter. VE Dibini örter. VE Dostun, ayıbını örter. )
- SİYASETTE:
YOLDAŞ ile/değil YOL
( [siyasette] "Yoldaş, yolu belirler." DEĞİL Yol, yoldaşı belirler. [Yol değiştikçe, yoldaşlar da değişir.] )
- SIYRIK ile SIYRINTI
( Yüzeyinden, bir parça sıyrılmış olan. | Utanması olmayan. | Sıyrılmış yer. İLE Kapta kalan yemek, yemek artığı. | Bir bezden el ile koparılan uzunca parça. | Sıyrık. )
- SİZ (DE) HÂLÂ ÇOK GÜZELSİNİZ değil SİZ (DE) HER ZAMAN ÇOK GÜZELSİNİZ
- SİZ ile -SİZ
( Çoğul ve saygı sözcüğü. İLE Olmama/bulunmama eki. )
- SİZ ile -SİZ
- SİZİ SEVEN BİRİNİN UYARISI/İKAZI ile/>< SİZİ SEVMEYEN BİRİNİN İLTİFATI
- SIZMAK ile BAYILMAK
( Yorgunluk ya da içki gibi nedenlerle kendinden geçerek uyuyakalmak. İLE Çeşitli fizyolojik[sıcak, açlık/susuzluk, yorgunluk gibi] ve/ya da psikolojik nedenlerle dayanma gücünü kaybetmek, kendinden geçmek. )
( ... ile SA'KA, GAŞY )
( ZONK/BLACK OUT vs. FAINTING )
- ŞİZOFREN/İ ile MÜNÂFIK/LIK[< NİFÂK]
( Beynin kimyasının bozukluğu. İLE Kalbin kimyasının bozukluğu. )
- SNOB/İZM değil/yerine/= ZÜPPE/LİK
- SNOP[İng.]/KÜSTAH[Fars. < GUSTÂH] değil/yerine/= ZÜPPE/DANDİ[Fr. DANDY]/DIDON[Fr. < DIS DONC]
( Seçkin görünmek için bazı çevrelerdeki düşünceleri benimseyen, hayranlık duyan ve onlar gibi davranmaya özenen kişi. )
- SOFİST ile/ve FİLOZOF
( BAHŞİ[Uygurca]: Filozof. / Kâtip. )
( Nous'u olan. | Ne bildiğini bilen ve eyleyen. İLE/VE Bilgeliğe sevgisi olan. [PHILO-SOPHOS] )
- SOFİST ile/değil/yerine/>< SOFOS/SOPHOS
( Kuşkuya sokar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Kuşkudan çıkarır. )
( Utanmayan. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Utanan. )
( Kurt.[vahşi] İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Köpek.[evcilleşmiş] )
( Taklitçiler oluşturur. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Kendini buldurur. )
- ŞOFÖR[Fr.]["ŞÖFÖR" değil!] değil/yerine/= SÜRÜCÜ
- SOFRANIN BEREKETİ :/=/||/<>/< KALABALIĞI
- SOFTA[Ar. < SÛHTE] ile MOLLA[Ar.]
( Medrese öğrencisi. | Yanmış, tutuşmuş, talebe, talep eden. | [mecaz] Bir görüşe/inanışa, körü körüne bağlanan kişi. | [mecaz] Yaşadığı çağın gerisinde kalmış geri kafalı kişi. İLE Büyük kadı. | Medrese öğrencisi. | Büyük bilgin. )
- SOFU[Ar. < Yun.] ile/ve/değil/yerine/||/<>/< MOLLA[Ar.]
( Dinin buyruk ve yasaklarına tümüyle uyan kişi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Büyük kadı. | Medrese öğrencisi. | Büyük bilgin. )
- SOFULAR MESCİDİ ile SOFULAR TEKKESİ
( bkz. MOLLA HÜSREV MESCİDİ İLE Aksaray, Sofular Caddesi'ndedir. [Halveti Tekkesi'dir] )
- SOĞDAK ile/ve BUKARAK
( Semerkand halkı. İLE/VE Buhara halkı. )
- SOĞUK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< MESAFELİ
- SOĞUK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SOLUK
- SOHBET:
VAROLUŞ ve/<> İNSAN ÜZERİNE
- SOHBET ve/<> BAHANE(GÜZELLİK)
- SOHBET = CONVERSATIN/CHAT[İng.] = CAUSETTE[Fr.] = GESCHWÄTZ[Alm.] = CONVERSAZIONE[İt.] = CHARLA[İsp.]
- ŞÖHRET ile TANINMIŞ
( FAMOUS vs. KNOWN )
- ŞÖHRET ile "YILDIZ"("STAR")
- SOKRATES
- SOKRATES:
ÖNCESİ ile/ve/<>/> SONRASI
( THALES: [yaklaşık][M.Ö.] 625 - 546
ANAKSİMANDROS: [yaklaşık][M.Ö.] 610 - 546
ANAKSİMENES: [yaklaşık][M.Ö.] 585 - 525
PYTHAGORAS: [yaklaşık][M.Ö.] 570 - 496
HERAKLEITOS: [yaklaşık][M.Ö.] 540 - 480
PARMENİDES: [yaklaşık][M.Ö.] 515 - 450
EMPEDOKLES: [yaklaşık][M.Ö.] 494 - 434
ANAXAGORAS: [yaklaşık][M.Ö.] 500 - 428
PROTOGORAS: [yaklaşık][M.Ö.] 481 - 420
DEMOKRİTOS: [yaklaşık][M.Ö.] 460 - 360
ile/ve/<>/>
SOKRATES: [yaklaşık][M.Ö.] 470 - 399
PLATON: [yaklaşık][M.Ö.] 427 - 347
ARİSTOTELES: [yaklaşık][M.Ö.] 384 - 322 )
( Sokrates öncesi düşünce, Thales ile başlıyor.
Anaksimandros, Anaksimenes tarafından devam ettiriliyor.
Pythagoras, mistik ve matematiksel yaklaşımı geliştiriyor.
Herakleitos, değişim ve oluşa işaret ediyor.
Parmenides, değişim ve varlık'a işaret ediyor.
Empedokles, dört unsur, iki karşıt kuvvet[sevgi ve nefret]'e işaret ediyor.
Anaxagoras, "şey" sayısı kadar unsur, akıl[nous] olduğuna işaret ediyor.
Protogoras, kişinin, herşeyin ölçüsü olduğuna işaret ediyor.
Atomcular, Leucippus ve Demokritos, niteliğin nicelik ile yer değiştirmesi.
İLE/VE/<>/>
Sokrates ile antik yunan doğa anlayışı, doğadan, insana yöneliyor.
Plato ve Aristotles, bu iki anlayışı, evreni anlamak için genişletiyor ve derinleştiriyorlar. )
( SOKRATES: Sağlam güç sahibi. )
( )
- SOKRATES\'Çİ DİYALEKTİK ile HEGEL\'Cİ DİYALEKTİK
( Soru-yanıt yöntemiyle gerçeğe ulaşmayı amaçlayan diyalektik yaklaşım. İLE Tez, antitez ve sentez süreciyle gerçeğe ulaşmayı amaçlayan diyalektik yaklaşım. )
- SOKRATES ve/||/<>/> DESCARTES ve/||/<>/> FICHTE
( FICHTE: Çam ağacı. )
- SOKRATES ile/ve/||/<> PATANJALI
- SOKRATES ve/<>/> PLATON ve/<>/> ARİSTOTELES
( ... VE/<>/> Olması gerekeni bilirim/bileyim. VE/<>/> Olanı (")bilebilirim(")/bileyim. )
- SOKRATES ile/değil PLATON'UN "SOKRATES"İ
- SOKRATES'İN DEDİKLERİ ile/ve/ya da SOKRATES ÜZERİNDEN SÖYLENİLENLER/"SOKRATES'E SÖYLETTİRİLENLER"
- SOKRATES'İN "YARGILANMASINDAKİ" 500 "YARGIÇ":
ÖLÜM KARARI VERENLER ile/değil/yerine/>< KARŞI OLANLAR
( [ne yazık ki]
[İlk "karar"da] "280" >< 220
[İkinci "karar"da] "360" >< 140 )
- SOLGUN değil/yerine/</>< OLGUN
- SOLUCAN ile CHIKILIDAE
( ... İLE Hem karada, hem de suda yaşar. Dinazor çağından kalan bu canlının, Afrika ve Amerika'da, 186 türü bulunur. İlk kez Hindistan'da bulunmuştur.[Hindistan'a nasıl gelmiş olabileceği bilinemiyor.][Hindistan'lı SD Biju(Prof.) tarafından bulunmuştur.] )
- SOLUNUMDA:
TAM TIKANMA ile/ve/||/<> KISMÎ TIKANMA
( [Hasta]br> Öksürür, soluk alabilir, konuşabilir.[Bu durumda, hastaya dokunulmaz, öksürmeye teşvik edilir.] İLE/VE/||/<> Soluk alamaz. Acı çeker, ellerini boynuna götürür. Konuşamaz. Rengi morarır.[Bu durumda karına bası[Heimlich Manevrası] uygulanır. )
( Heimlich Manevrası:
[Yetişkinlerde]
- Hasta, ayakta ya da oturur pozisyonda olabilir.
- Hastanın yanında ya da arkasında durulur.
- Bir elle göğsü desteklenerek öne eğilmesi sağlanır.
- Öteki elin topuğu ile hızla 5 kez sırtına süpürür tarzda vurmak.
- Tıkanıklık açılmadıysa.
- Arkadan sarılarak gövdesi kavranır.
- Bir elin baş parmağı midenin üst bölümüne, göğüs kemiği altına gelecek biçimde yumruk yaparak konur.
- Öteki el ile yumruk yapılan el kavranır.
- Kuvvetle arkaya ve yukarı doğru bastırılır.
- Bu hareket, 5-7 kez yabancı nesne çıkıncaya kadar tekrarlanır.
- Şah damarından nabız ve solunum değerlendirilir.
- Tıbbî yardım istenir[112].
VE
[Bebeklerde]
- Bebek, ilk yardımcının bir kolu üzerine ters olarak yatırılır.
- Başparmak ve öteki parmakların yardımıyla bebeğin çenesi kavranarak boynundan tutulur ve yüzüstü durumda öne doğru eğilir.
- Baş gergin ve gövdesinden aşağıda bir durumda tutulur.
- 5 kez el bileğinin içiyle bebeğin sırtına kürek kemiklerinin arasına hafifçe vurulur.
- Öteki kolun üzerine başı, elle kavranarak sırtüstü çevrilir.
- Yabancı nesnenin çıkıp çıkmadığına bakılır.
- Çıkmadıysa başı gövdesinden aşağıda olacak sırtüstü biçimde tutulur.
- 5 kez iki parmakla göğüs kemiğinin alt bölümünden, karnın üs bölümüne baskı uygulanır.
- Yabancı nesne çıkana kadar devam edilir.
- Tıbbî yardım istenir[112]. )
- SÖMÜRGECİLİK ile EMPERYALİZM
( )
- SÖMÜRÜ ile SUİSTİMAL ile MANİPÜLÂSYON
( EXPLOITATION vs. ABUSE vs. MANIPULATION )
- SÖMÜRÜ ve/||/<>/< TAHRİK
- SON BAKIŞ
- SONSUZLUK:
NİCELİKTE ile/değil NİTELİKTE
( Yoktur. İLE/DEĞİL Vardır. )
- SONSUZ/LUK:
ÖZNE ile/ve/||/<> NESNE
- SONSUZ/LUK ile/ve/||/<> Pİ ile/ve/||/<> GOOGOLPLEX ile/ve/||/<> GRAHAM ile/ve/||/<> RAYO
( ∞ İLE İLE Googol, matematikteki büyük sayılardan biridir ve 10 üzeri 100'e eşittir. Başka bir deyişle 1 googol, 1 rakamına yüz sıfır ekleyerek yazılır. Bu terim, Amerika'lı matematikçi Edward Kasner'ın yeğeni Milton Sirotta[1929–1980] tarafından 1938 yılında kullanılmaya başlanmıştır.[Milton, bu sırada dokuz yaşındaydı.] )
( Bir trilyon, oniki sıfırla yazılır. Yüz tane sıfır kullanırsak, buna, bir "gogol" denilir. Bir gogol sıfır kullanılarak yazılan sayıya, "gogolplex" denilir. Evrendeki tüm moleküllerin sayısını yazmak için 79 sıfır yetiyor. Bir milyon gün, ancak 2739 yıl oluyor. İstanbul'un fethinden bu yana, sadece 17 milyar saniye geçmiş. Yazının bulunuşundan bugüne ise ancak 189 milyar saniye geçmiş.[Bu, trilyonun ancak beşte biridir.] Bir kişinin yaşamı, ortalama 2 milyar saniyedir. )
( "Graham ve Rayo Sayısı" ile ilgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )
- [ne yazık ki]
"SONUÇ ODAKLI/LIK" ve/||/<>/>/< HİLEKÂR/LIK
- SOPHOS ile SOPHOS ile SOPHOS
( Tanrı. İLE Bilge. İLE Usta. )
- SÖR[Fr. SOEUR] ile "SÖR"[İng.]
( Katolik mezhebinde kendini dine adayan ve manastırda yaşayan kadın/rahibe. | Kızkardeş. | Hastabakıcı. İLE İngiliz, "soyluluk" "unvanı"[Kişinin soyu olmaz! Öncelikle ve son olarak, kendi vardır. Kendinden öncekileri, ikinci/üçüncü sıralarda düşünmek gerekir. "Soy" düşüncesi/sözü, dirimsel/biyolojik bir durumdur. Ancak, hayvanlar için [köpek ya da at için] geçerli "olabilir". "İnsan" için, zorlamalı, dolaylı ve gereksiz/yersiz bir "yakıştırmadır!"]. )
- AŞKI/MI / BENİ SORAN ...:
YARIM BULUR ve/||/<>/> YARIN BULUR ve/||/<>/> TAMAM OLUR
( Sen, bir tek gülerse/n tamam olur/um. )
- SORAN ile YANITLAYAN
( İstediği her şeyi sorabilen/sorabilecek olan. İLE Her şeyden yanıt veremeyecek olan. )
- SORMAYAN ile/değil/yerine/>< SORAN
( Yaşam boyu ahmak ve aptal. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Bir dakikalığına, "birkaç kişi nezdinde" "aptal." )
- SORU ile/ve KİŞİ
( Kişi, başka kişilere görünendir. )
( En yalın sorular, en değerli olanlardır. )
( Durun, bakın, inceleyin, doğru soruları sorun, doğru sonuçlara varın ve onlara göre hareket etme cesâretini gösterin ve olanlara bakın. )
( Sorulardan kaçanlar, yanıtların sıcaklığına sığınır. )
( QUESTION vs./and PERSON
The person is what I appear to be to other people.
Stop, look, investigate, ask the right questions, come to the right conclusions and have the courage to act on them and see what happens. )
( SUAL ile/ve ŞAHIS )
- SORU = QUESTION[İng.] = QUESTION[Fr.] = FRAGE[Alm.] = QUESTIONE[İt.] = CUESTIÓN[İsp.]
- SORUMLULUK ve/<> BAKIM
- SORUMLU/LUK ile/ve SUÇLU/LUK
( Sorumlu olmak, suçlulukla bağdaştırılmamalıdır. )
( RESPONSIBILITY vs./and TO INTERROGATE )
- [ne yazık ki]
SORUMLULUKTAN KAÇMAK ile/ve/||/<>/< ÖZGÜRLÜĞÜ YADSIMAK
- SORUN "ÇIKARMAK/ÇIKARAN" ile/ve/değil/||/<>/< SORUNU GÜN YÜZÜNE ÇIKARMAK/ÇIKARAN
- SORUN/SIKINTI:
FARKLI OLMAK/TA ile/ve/||/<>/ne yazık ki FARKINDA OLMAMAK/TA
( )
- SORUN ile/ve/değil DEĞERLENDİRME
- SORUNLARDAN/KİŞİLERDEN "KAÇMAK/UZAKLAŞMAK" ile/değil/yerine SORUN(LU)LARI UZAKLAŞTIRMAK
- SORUNLARI:
BAŞKALARIYLA OLAN/LAR ile/değil/yerine (OLABİLDİĞİNCE) KENDİYLE OLAN/LAR
( Sorunun, kendi(nde) olduğunu anla(ya)mayan kişiler, ne yazık ki, çözümü, başkalarının huzurunu bozmakta "arar/bulur". )
( [çoğunlukla] Kendiyle, (ciddi) sorunları olan(lar)dır. İLE/DEĞİL/YERİNE Başkalarıyla, "sorunlu" "görünseler/düşünülseler" de sorunsuzdur(lar). )
- DURUM/RESİM:
SORUNLU ile/ve/değil/||/<>/< SORUNLULARIN
- SORUNLU ile/değil/yerine/>< SORUMLU
- [SORUNSAL]
AKLIN:
NEYİ BİLİP ile/ve/||/<> NEYİ BİLEMEYECEĞİ
( IMMANUEL KANT )
- SOSYOPAT ile MİZANTROP
( ... İLE Kişilerden, toplumdan hoşlanmayan. )
- SOTO[Jap.] ile ...
( Çin'li Zen Ustası Ts'ao-shan'ın (840-901) adından bozulmuş bir sözcük. Basamaklı, aşamalı aydınlanmayı öngören Zen Okulu. )
- ŞÖVALE[Fr. CHEVALET] ile ŞÖVALYE[Fr. CHEVALIER]
( Tabloların üzerine konulup resim yapıldığı sehpa. İLE Eski Roma'da, üç sınıftan ikincisinin üyesi olan yurttaş. | Orta Çağ Avrupası'nda, özel eğitimle yetişmiş, belirli ülküler taşıyan, soylu, atlı savaşçı. | Derebeylik düzeninde, soyluluk unvanlarının en alt basamağı. | Günümüzde, Fransız hükûmetinin verdiği şeref belgesi ve nişanı. )
- ŞÖVALYELER'DE:
TAPINAK ŞÖVALYELERİ ile/ve TÖTON ŞÖVALYELERİ ile/ve ST. JEAN/HOSPİTALER ŞÖVALYELERİ
( KÜRESEL MEDENİYET - TEOMAN DURALI - DERGÂH YAY. )
- SÖVEN ile/değil/yerine/></< SEVEN
- SOVYET ile/ve/||/<>/> RUS
(
Sovyet ile Rus Kavramlarının FaRkLaR'ı...
Ölçüt | Sovyet | Rus |
---|---|---|
Tanım | Sovyet sözcüğü, "konsey" anlamına gelir, genellikle Sovyetler Birliği'ni tanımlar. | Rus, Rusya'ya ait ya da Rus toplumundan olan kişi anlamına gelir. |
Coğrafi Kapsam | 15 cumhuriyetten oluşan geniş bir federasyondu. | Rusya Federasyonu'nun sınırları içinde geçerlidir. |
Siyasi Yapı | Tek parti yönetimiyle yönetilen komünist bir devletti. | Federatif başkanlık düzeni ile yönetilir. |
Kültürel ve Etnik Yapı | Birçok farklı etnik grup içeriyordu. | Çoğunlukla Rus etnik öbeğine dayanır. |
Zaman Çizgisi | 1922'de kuruldu, 1991'de dağıldı. | Hem Çarlık dönemi, hem de modern Rusya olarak sürekliliği vardır. |
Ekonomik Sistem | Merkezi planlamaya dayalı sosyalist ekonomi. | Kapitalist piyasa ekonomisi uygulanmaktadır. |
- SOY ADI/SOYADI değil/yerine SON ADI/SONADI, EK ADI/EKADI, İKİNCİ/İKİNCİL ADI
( Kişinin/kişinin, "soy adı" diye tanımlanmış/kullanılan sözcük, kişinin "soy"unu değil kişinin aynı ada sahip olduğu/olabileceği tek(/ilk/birinci) adına, takma ad[meslek,özellik vs.] vermek yerine belirli, kayıt altına alınan/alınacak bir ek/ikinci adla tanımak/tanımlamak üzere kullanılmıştır. )
- SOY-SOP
- SOY ile "SOYLU"
( Adamın biri, Sokrat'ı, soy üzerinden aşağılamaya çalışınca, Sokrat şöyle dedi: "Senin soyun sende bitti, benimki ise benden başlar". )
( ANCESTRY vs. "NOBLE" )
- SÖYLEMEK ile/ve KONUŞMAK
( Yılan imgesi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Değnek imgesi. )
( dd İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> mdw )
( Sonuç [odaklılık]. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Süreç ve sonuç [birlikteliği ve bütünlüğü]. )
( "Kendini merkeze alma" ve ötekileri önemsizleştirmeye neden olur/olabilir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Ötekiyle birlikte kendini ve herkesin olası düşüncesini, durumunu/sürecini dikkate almayı gerektirir/sağlar. )
( [not] TO SAY/TELL vs./and/but/||/<> TO TALK
TO TALK instead of TO SAY/TELL )
- SÖYLENENLER ile/değil SÖYLENİLENLER
- SOYLU" ve/||/=/<> İNSAFA GELEN
( En "soylu" kişi/ler, insafa gelen(ler)dir. )
- SOYTARI ile/ve/||/<> DELİ
( [Gerçeği ...]
Görür. İLE/VE/||/<> Dile getirir. )
- SOYUNMUŞ/SOYUNUK" ile (")ÇIPLAK/cıbıl(")
- SOYUTLANMA ve/<> GÜZELLİK
- SÖZ SÖYLEMEK ile/ve/||/<> ANLAMAK
( İrfan ister. İLE/VE/||/<> İnsan/kişi ister. )
- SÖZ SÖYLEMENİN KURALLARINDA:
ÖNÜNÜ ARDINI GÖZETMEK[Ar.] ve/||/<> SÖYLEMEDEN ÖNCE TEKRAR TEKRAR DÜŞÜNMEK[Ar.] ve/||/<> ON KERE DÜŞÜNÜP BİRİNİ SÖYLEMEK[Ar.] ve/||/<> "HER AĞZIMIZA GELENİ" SÖYLEMEMEK[Ar.]
( Önün ardın gözet fikr-i dakîk et onda bir söyle
Öğütme ağzına her ne gelirse âsiyâb-âsâ
Osman Nevres[ö. 1762]
)
( )
- SÖZ VERMEK/VEREN ve/||/+/<>/> SÖZÜNDE DURMAK/DURAN
- SÖZ VERMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GÜVEN VERMEK
( Güven veriyorsan, ayrıca söz vermen gerekmez. )
- SÖZ ile/ve/<>/> DOLAYLAMA
( ... İLE/VE/<>/> Süslü, sanatlı yazınsal söz. ["Türkiye'nin kalbi Ankara", "Büyük Kurtarıcı, ATATÜRK" vb.] )
- SÖZ ve/> TÂLÎK
( ... VE/> Güleryüzlü. :) | Düzgün söz söyleyen. )
- SÖZ ve/||/<>/>/< ÜMİT
( Sözün eşiği, ümidin eşiğidir. Bir yerde, söylenilecek söz var ise orada, ümit var demektir.
Sözümüz, ümidimizdir... )
- SÖZ ile/ve/<> YEMİN
( Doğru söz yeminden ileri! )
( HULF[Ar.]: Verdiği sözü tutmama, üzerinde durmama. | [mantıkta/matematikte] Saçmaya indirgeme. )
- SÖZCÜKLERİN ETKİSİ ve/||/<> KİŞİLERİN ETKİSİ
- SÖZ(CÜK)LERİ/Nİ ve/||/<> TUTUMU/NU DEĞİŞTİR...
DÜNYA/N DEĞİŞSİN!
- SÖZDEN ÖNCEKİ 3 EŞİK:
İYİLİK ve/||/<> İNCELİK ve/||/<> GEREKLİLİK
- SÖZLEŞME = MUKÂVELE[Ar.] = CONTRACT[İng.] = CONTRAT[Fr.] = VERTRAG[Alm.] = CONTRAER[İsp.]
- SÖZ/LÜ ile NİŞAN/LI
( YAVUKLU: Sözlü, nişanlı. | Sevgili. )
( NAMZET[Fars.]: Aday. | Sözlü, yavuklu. )
- SÖZLÜK ÇALIŞMASI/OKUMASI:
HERKESİN HARCI ile/ve/değil/||/<>/< HERKESİN İHTİYACI
- SÖZÜNÜ BİLMEYEN ÇAVUŞLAR ile/ve/||/<>/> BOKU/NU AVUÇLAR
- SÖZÜNÜN ARDINDA DURAN ile/ve/değil SÖZÜNÜ, KENDİ TAKİP EDEN
- SPINOZA SİSTEMİ ile DESCARTES SİSTEMİ ile LEIBNIZ SİSTEMİ
- SPİRAL ve/||/<> HELİS ve/||/<> ELİPS
( Arşimed'in, zevk için çalıştığı geometrik biçimlerden biri. VE/||/<> Sarmaşığın, ağaca tırmanırken çizdiği eğri. VE/||/<> Apollonius'un, zevk için çalıştığı geometrik biçimlerden biri.[Gezegenler, bu eğrileri çizerek dolaşır.] )
- SPONSOR[İng.] ile SAKMAN/DESTEKÇİ/REKLÂM VEREN/DÜŞ ORTAĞI
- SPRİNT/ER değil/yerine/= KISA KOŞU/CU
- ST. ANSELM ile/ve/||/<>/> ABELARD
( 1033 - 1109 ile/ve/||/<>/> 1079 - 1142 )
- ST. BOETHIUS ile/ve ST. AMBROSSIUS ile/ve ST. GREGORIUS
( "Enstrümantal Ses, Sadâ ve Evrenin Sesi" olarak ele alır. İLE/VE Halkı esas alır. İLE/VE Kiliseyi esas alır. )
- ST. PAUL ile ST. PAUL
- ST. THOMAS ve İBN ARABİ
( En çok yazmış olanlar. )
- STAFF ile CREW
- STAJ[Fr./İng. STAGE] değil/yerine/= ÇIRAKLIK
( Herhangi bir meslek edinecek olan kimsenin geçirdiği uygulamalı öğrenme dönemi. | Birinin, meslek bilgisini artırmak için bir kurumun bir ya da birçok bölümünde çalışarak geçirdiği dönem. )
- STAJER değil STAJYER
- STAN LAUREL ve/||/<> OLIVER HARDY
- STAR ile/ve/değil/yerine/||/<>/> EFSANE
( Hem işinde, hem de magazinde "iyi olan." İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> İşinde iyi olan fakat magazinde "kötü olan." )
( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Yaşar... | Şair Sanatçımız, Yaşar... | Radyo Programı - Nisan 2016 )
- STAR"[İng.] değil/yerine/= "YILDIZ"
- STENDHAL(MARIE-HENRI BEYLE) ile STEINTHAL
( 23 Ocak 1783 - 23 Mart 1842 ile 16 Mayıs 1823 - 14 Mart 1899 )
- STENO(GRAFİ)[Fr.] ile STEGANOGRAFİ[Fr.]
( Hızlı yazma tekniği. İLE/VE Şifreleme tekniği. )
- STEVE WOZNIAK ile/ve/||/<> STEVE JOBS
( Donanımcı/sı. İLE/VE/||/<> Geliştirici/si. )
( Stephen Gary Wozniak İLE/VE/||/<> Steven Paul Jobs )
- STEVIE WONDER ile/değil RAY CHARLES
- STOACILIK ile EPİKÜRCÜLÜK
( Erdem, öz disiplin ve doğayla uyum içinde yaşamayı savunan felsefi okul. İLE Hazza ulaşmayı ve acıdan kaçınmayı yaşamın amacı olarak gören felsefi okul. )
- STOACILIK = REVÂKİYE
( Aklın egemenliğini, doğaya uygun yaşamayı, ruhun duyumsamazlığı ve dünya yurttaşlığı ülküsünü amaç edinen, Kıbrıs'lı Zenon'un kurduğu, öğretiye ilişkin derslerin stoa denilen direkli galeride verildiği öğreti. )
- STRATEJİK ile/değil KAYPAK
- ŞU/BU "OLMAK" ile/ve/<>/değil/yerine İNSAN OLMAK
- SU EKSİKLİĞİ:
KANDA ile/ve/<> OMURLARDA ile/ve/<> KEMİKLERDE ile/ve/<>
AKCİĞERDE ile/ve/<> PANKREASTA ile/ve/<>
MİDEDE ile/ve/<> BAĞIRSAKLARDA ile/ve/<> GÖZEDE
( Yüksek tansiyona neden olur. İLE/VE/<> Bel/boyun fıtığına neden olur. İLE/VE/<> Gut/artrit gibi romatizmal hastalıklara neden olur. İLE/VE/<> Astıma neden olur. İLE/VE/<> Şeker hastalığına neden olur. İLE/VE/<> Ülsere neden olur. İLE/VE/<> Kabızlığa ve kolon kanserine yakalanma olasılığına neden olur. İLE/VE/<> Su eksikliği nedeniyle, beynimiz, hücreye oksijen göndermeyi keserse, oksijen kesilmesi sonucunda da hücre, kanserleşme sürecine girer! )
- SU:
HİDROJEN ile/ve/||/<> OKSİJEN
( [atom] İki. [H2] İLE/VE/||/<>/>< Bir.[O] )
( [Öğe numarası] 1. ile/ve/||/<>/>< 6. )
( Hidrojen, oksijenin tersidir. Bu iki gaz, kolayca tepkidiğinden, birinin konsantrasyonundaki artış, ötekinin konsantrasyonunda azalmaya neden olur.[Miktarı daha fazla olan gaz, su üreten kimyasal tepkime içinde daha az miktardaki gazı tüketir.] )
( En yanıcı. İLE/VE/||/<> En yakıcı. )
( )
- ŞU/O KİTABI:
"OKUMANIZI, TAVSİYE EDERİM"
ile/ve/||/<>
"OKUMAYANI, TASFİYE EDERİM"
- SU ve/||/<>/> DELİ
( Akar. VE/||/<>/> Bakar. )
- SU ve/||/<>/> İSTANBUL SU KÜLLİYATI
( Mustafa İnce*
( Literatür Dergisi Türk Bilim Tarihi )
Giriş
Osmanlı dönemi İstanbul'una dair arşiv belgelerinin tıpkıbasımı konusunda, son yıllarda önemli kaynaklar yayınlandı. Bunlar arasında İstanbul Su Külliyatı , İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) Arşivi'nde bulunan Vakıf Su Defterleri ve Eyüp kadı sicilleri içinde yer alıp su ile ilgili işlemler için tutulmuş Mâ-i Lezîz Defterleri 'nin tıpkıbasımını ve transkripsiyonunu okuyucuya sunan tam bir defter serisi olarak araştırmacılara sunulmuş bulunuyor. Bu iki kaynağa ek olarak, Vakıf Su Tahlilleri başlığı altında yayınlanan iki ciltlik tahlil çalışması da Külliyat 'a dahil edilmiştir. İlk cildi 1997 yılında ve 34. ve son cildi 1 ( Suyolcu III ) 2003 yılında yayınlanan Külliyat , benzer çalışmaları da gerçekleştiren İstanbul Araştırmaları Merkezi 2 bünyesindeki bir grup akademisyen, uzman ve araştırmacının ortak çalışmasının bir ürünü olarak akademik dünyaya kazandırıldı. 3
Çalışma, benzer eserlerde de kullanılagelen yayın metoduyla okuyucuya sunulmuştur: Her belgenin başında belgenin bir özeti yer almakta, özetin yanında sırasıyla defterin numarası, sayfa numarası ve belge numarası bulunmaktadır. Kitap formatında hazırlanan bu ciltlerin yanısıra araştırmacılar sözkonusu külliyata internet ortamında İstanbul Su Arşivi Veritabanı adı altında da erişebilmektedir. 4 Ücretsiz olarak hizmet veren bu internet sitesinde araştırmacı sorguladığı belgeleri adına açtığı hesaba kaydedebilmektedir. Kaynaklara kitaptan ulaşanlar için ilgili cildin başında ana ve alt konular tablosu ve sonunda da ayrıntılı bir indeks mevcuttur. 34 ciltten oluşan bu defter serilerinin içeriğine geçmeden önce, İstanbul'un su tarihiyle ilgili kısa bir bilgi vermek yerinde olacaktır.
1-İstanbul'un Kısa Su Tarihi
Roma ve Bizans döneminde İstanbul'un su ihtiyacı, Hadrianus döneminde (117-138), Istıranca dağlarından; Konstantinus döneminde (324-337) yine Istırancalardan; Valens döneminde (364-378) Belgrad Ormanları'ndan; ve Theodosius döneminde (379-395) yine Belgrad Ormanları'ndan şehre su sağlayan toplam dört ana su kaynağından karşılanıyordu. 5 Bizans döneminde 7. ve 8. yüzyıllarda, şehir surları dışında kalan Romalılardan kalma su tesisleri doğal afetler ve saldırılar sonucu ağır hasarlar görmüş ve kullanılamaz hale gelmişti. Özellikle 4. ve 5. yüzyıllarda yapımına ağırlık verilen kapalı ve açık sarnıçlar, Bizans döneminde şehrin dış su kaynaklarına bağımlılığını azaltmak için başvurulan yöntemler olarak göze çarpmaktadır. Nitekim, 1204'teki Latin istilasından sonra, şehre dışardan su sağlayan isale hatları tamamen kullanılamaz hale gelmişti. 6
Fetih'ten sonra onarılarak Fatih ve Turunçlu suyolları adlarıyla anılmaya başlanan eski kaynakların yanısıra Halkalı suları da şehre yeniden su vermeye başlamıştır. İstanbul'daki ikinci önemli su altyapı inşa hamlesi, şehirde geniş çaplı bir imar faaliyetine de sahne olan Kanuni devrinde (1520-1566) ve özellikle Mimar Sinan gözetiminde 1554-1563 yılları arasında inşaatı tamamlanan Kırkçeşme suyollarının yapımıdır.
Osmanlı Devleti, Roma ve Bizans'tan kalan büyük oranda kaybolmuş ve metruk su yapılarını, kendi oluşturduğu yeni su altyapı sistemine dahil etmişti. Diger taraftan, Osmanlı sistemi iki önemli yenilik ihtiva ediyordu: Teşkilat ve işletme vakıf yapısı altında örgütlenmekle birlikte, "siyasi otoritenin yakın gözetimi altında, ancak özel vakıf hukuku içinde işliyordu." 7
Fetih arefesinde nüfusu 50.000 olarak tahmin edilen İstanbul'da, 1477'de mevcut hane sayısı 16.326 olarak tespit edilmiş, ancak özellikle Haliç'in kuzeyinde yeni gelişen Tophane, Fındıklı, Cihangir ve Kasımpaşa gibi mahallelerle hane sayısı 1535'te yürütülen tahrirde 80.000'e ulaşmıştı. 8 Robert Mantran'ın 600.000-700.000 olarak hesap ettiği 17. yüzyıl İstanbul ve diğer üç kadılığın nüfusunda, 18. yüzyıldaki en önemli artış Galata-Pera bölgesinde olmuştu. 9 Hızla artan nüfusa karşın Kırkçeşme ve Halkalı suyollarının İstanbul suriçine su sağlayan temel kaynak olarak yetersiz kalması üzerine, 18. yüzyılda Taksim Suları devreye girmiştir. Kasımpaşa, Galata, Beyoğlu, Beşiktaş, Ortaköy ve Boğaziçi'ndeki artan nüfus baskısı sonucu kronikleşen su ihtiyacını karşılamak amacıyla III. Ahmet devrinde başlatılan inşaat faaliyeti 1839'a dek sürmüştür. 10
Aynı yüzyıllarda, şehrin Anadolu yakasındaki su ihtiyacı Kayışdağı, Atikvalide, Küçük Çamlıca, Alemdağ, Karakulak ve Beykoz mevkilerinden bağlanan isale hatları ile karşılanıyordu. Böylece dört kadılıktan (Suriçi, Eyüp, Galata ve Üsküdar) oluşan İstanbul'un su ihtiyacı 19. yüzyılın ilk yarısına kadar bu kaynaklarla karşılanmaya çalışılmıştı. 1902 yılında, bu kaynaklara II. Abdülhamit devrinde oluşturulan Hamidiye (Kağıthane) su şebekesi eklenecekti.
1844'te 391.000 olan şehir nüfusu, yüzyıl sonunda yaklaşık olarak 850.000 civarında idi. 11 19. yüzyılın ikinci yarısında, mevcut kaynakların şehre yetmemesi üzerine yeni kaynak arayışlarının ortaya çıktığını görmekteyiz. Özellikle 1854'te modern belediyenin kurulmasıyla birlikte gerçekleştirilen yeni imar planları ve faaliyetleri, Beyoğlu bölgesinde ( Altıncı Daire-i Belediye ) yeni inşa edilen binalara basınçlı su sağlamayı zorunlu kılıyordu. İki özel girişimci, Mühendis Ternau Bey ve Hariciye Teşrifatçıbaşısı Kamil Bey 1874'te aldıkları su imtiyazını, 1881/1882'de Dersaadet Anonim Su Şirketi' ne, ya da daha meşhur ismiyle Terkos Şirketi' ne, devretmişlerdi. Bununla birlikte İstanbul'a Terkos'tan su isalesi ancak 1890'dan sonra sağlanabilmiştir. Bir Fransız şirketinin temsilcisi olan Karabet Sıvacıyan, Anadolu yakasına Elmalı deresinden su sağlayan Üsküdar-Kadıköy su şirketi kurma imtiyazını 1888'de aldı ve bu hakkı ertesi yıl Elmalı (Üsküdar-Kadıköy) Osmanlı Anonim Su Şirketi 'ne devretti. 12 Bu şirket, 1893'te Elmalı barajını inşa ederek Anadolu yakasında bir su şebekesi kurmuştur.
1854-1855 (h.1271) yılından itibaren vakıf sular kiralanmaya başlanmış ve bir masura suyun kirası yıllık otuz kuruş olarak belirlenmiştir. 13 XIX. yüzyılın ikinci yarısı, İstanbul suları için idari yönden birtakım değişikliklere sahne olacaktı. 1868 yılında çırarılan bir nizamname ile, su işlerinin idaresi Maliye ve Evkaf Nezareti'nden alınıp yapısı yenilenen İstanbul Şehremaneti'ne devredilmiştir. 14 Ancak, mali sıkıntılar, teşkilatın yetersizliği ve yetki karmaşasından dolayı su idaresinde başaralı olamayan belediye, II. Meşrutiyet döneminde suların idaresini tekrar vakıflara bırakmak zorunda kalmıştı. 15
İstanbul Şehremaneti 3 Nisan 1930'da çıkarılan Belediye Kanunu'na kadar, 1876 yılında çıkarılan Belediye Kanunu ile ademi merkeziyetçi, 1912'de çıkarılan kanun ile de merkeziyetçi bir idare tecrübesinden geçecekti. Cumhuriyet devrinde ise, eserlerinde sık sık belediye örgütünün merkezi idareden müstakil bir yapıda teşkilatlanmasının önemini vurgulayan Osman Nuri Ergin'in ifade ettiği gibi, vakıflar (bu arada su vakıfları) vatandaşlar arasında dayanışmayı ( tesanüd ) engelleyici bir unsur olarak görüldüğünden, bunların görev ve yetkilerinin belediyelere devri öngörülüyordu. 16 Sözkonusu dönemde tüm dünya da etkili olan, ekonomik buhranı da yaşayan ve devletleştirme faaliyetleri hız kazanan Türkiye'de, sahipleri yabancı, imtiyazlı su şirketlerinin varlığı da ayrı bir rahatsızlık unsuruydu.
Cumhuriyet'ten sonra Terkos Şirketi'nin adı İstanbul Türk Anonim Su Şirketi olarak değiştirilmiş, 1932'de Terkos imtiyazı devlet tarafından satın alınıp, bu imtiyaz 1933'te kurulan İstanbul Sular İdaresi 'ne verilmiştir. Terkos sularının işletilmesinin yanında, önceleri vakıflar idaresinde iken 1926'da İstanbul Belediye'sine devredilen vakıf suların da bu idare bünyesinde toplanmasıyla İstanbul'un su işleri idaresi büyük oranda merkezileştirilmiş oldu. Üsküdar-Kadıköy imtiyazının devletleştirilmesiyle de bu süreç tamamlanmıştır. 17
2- KAYNAKLAR
2-A (III., IV., VIII., IX., X., XV., XVI., XVII., XVIII., XIX. ve XX.) 18 İSTANBUL ŞER'İYE SİCİLLERİ: MÂ-İ LEZÎZ DEFTERLERİ
İstanbul'daki mevcut sular mülk (özel) ya da vakıf olmak üzere iki hukuki statüden birinde bulunuyordu. Ancak suların çok önemli bir bölümü vakıf statüsündeydi. Padişahlar, hanedan mensupları, devlet erkanı ve halktan hayırseverler birçok su vakıfları kurmuşlardı. Su sahipleri mevcut suyollarını, kullanabiliyorlar ancak bunun için belirli bir miktar suyu ana hatta bırakmaları gerekiyordu.
Vakıf sulara temessük ile mülk sulara ise Eyüp Mahkemesi'nden alınan hüccet ile tasarruf olunabiliyordu. 19Mülhak/katmasular (bir kaynaktan çıkarılıp ana isale hattına bağlanan sular) ister özel bir şahıs tarafından isterse de bir vakıf tarafından kullanılacak olsun, bir mahalle bağlanmadan önce erbab-ı miyâh yada ehl-i vukûf olarak adlandırılan bir grup resmi görevlinin gözetiminde yürütülen ve İstanbul'daki tüm su işlerine bakan Eyüp Mahkemesi'nin düzenlediği bir keşif hüccet iyle tescil ediliyordu . Bu hüccet suyu kimin çıkardığını, suyun çıkış mahallini, içinden geçtiği isale hattını ve ait olduğu vakfı, suyun miktarını ve mecrâ hakkı olarak adlandırılan suyun istenen mahalle bağlanma hizmetinin karşılığı olarak, suyoluna bırakılan su miktarını ayrıntılı olarak tesbit ediyordu. Ma-i Leziz Defterleri İstanbul Müftülüğü Şer'iye Sicilleri Arşivi Havâss-ı Refî'a (Eyüp) Mahkemesi sicil defterleri arasında yer alan 258, 280, 285, 293, 299, 314, 323, 331, 351, 357, 367, 404, 412, 439 nolu 1786-1837 yılları arasında tutulan toplam 14 defterdeki hüccetleri içermektedir. Ancak proje başlangıcında Şer'iye Sicilleri Arşivi Kataloğu'nda varlığı tespit edilen 257 numaralı defter henüz bulunabilmiş değildir.
Eyüp Kadılığı su keşf hücceti düzenlemenin yanısıra Haslar bölgesine gelen suyun alım-satımı, dağıtımı, devir ve intikali gibi suyla ilgili tüm işlemlere de bakıyordu. Mahkeme bu görevini 1837 yılına kadar sürdürmüş, bu tarihten sonra yetkisi Evkaf Hazinesi'ne devredilmiş, ve daha sonraları binalara olduğu gibi sulara da mülkiyet belgesi olarak Senedat-ı Umumiye İdaresi'nden Sened-i Hakani verilmeye başlanmıştır. 20 Bu sebeple, Mâ-i Lezîz Defterleri 'nin kayıtları kronolojik olarak 1837 yılında son bulur. Bu tarihten sonra Eyüp Mahkemesi'nin yetkisi II. Mahmut devrinde kurulan Evkaf-ı Hümayun Mahkemesi'ne devredilmişti. 21
Mâ-i Lezîz Defterleri araştırmacılara 18. yüzyılın ilk yarısı ve 19. yüzyılın ilk yarında mahkemelerden hüccet alma işleminin çok yaygın olduğu şeklinde bir izlenim bırakmaktadır. Söz konusu dönemde İstanbul'un iaşesiyle ilgili çok büyük sorunların yaşandığı bilinen bir gerçektir. Bunun yanında sık sık başvurulan tağşişler ve bunun yol açtığı enflasyon İstanbul'un hızla artan nüfusunun su ihtiyacını karşılamada daha büyük sorunlara yol açmış olmalıdır. Bu ortamda özel şahısların ve vakıfların ellerindeki kısıtlı su imkanlarını korumak için bunları mahkemelerde tescil ettirme endişelerinin artması da anlaşılır kabul edilmelidir. Bu yönüyle su için alınan hüccetler, gedik 'in esnaf arasında yaygınlaşmasına benzer paralel bir süreç izlemiş olabilir. Ancak, kesin bir yargıya varmak için Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün elinde bulunan ve çok daha geniş bir zaman aralığındaki kayıtları içeren kayıtların araştırmacılara sunulmasını beklemek daha uygun olacaktır.
2-B VAKIF SU DEFTERLERİ
Vakıf su defterleri, Külliyat 'ın ikinci kaynağını oluşturmaktadır. Bu kayıtlar Su Nezareti'nde tutulan defterlerden oluşmaktadır. Kanuni devrinden itibaren mimarbaşılıkla içiçe olduğu tahmin edilen su nazırının görevi, kentin su ihtiyacının karşılanması ile ilgili her türlü işi içeriyordu. Su ile ilgili müstakil bir nezaretin kurulması XIX. yüzyılda gerçekleşmiştir. Ancak, vakıfların yönetiminin ve gelirlerinin merkezileştirilmesi amacıyla 1826'da kurulan Evkaf-ı Hümayun Nezareti , II. Mahmut devrinde kurulan Su Nezareti'nin denetimindeki suların yönetimini 1835 yılında devraldı. Birçok altbirimi haiz olan Evkaf Nezareti'nin altında Mahkeme-i Evkaf da bulunmakta idi. 22 Kuruluşu muhtemelen 1837'den sonra olan bu mahkeme, yukarıda da belirtildiği gibi Eyüp Mahkemesi'nin su ile ilgili tüm yetkilerini devralmıştır.
Vakıf Su Defterleri'nin, genel olarak defterlerin arşivdeki sırasına göre yayınlanmasına karşın, bazı defterlerde bu sıraya dikkat edilmemiş, bunun yerine ciltlerin sayfa sayısının standardizasyonunu sağlamak amacıyla uygun hacimli defterler birleştirilerek beraber yayınlanmıştır. Ancak, bu durum, her belgenin başında işaret edilen defter ve belge numaraları vasıtasıyla bir karışıklığa mahal bırakmamıştır.
I. Hatt-ı Hümâyûn (1667-1807) 23
Bir numaralı Vakıf Su Defter'i olan Hatt-ı Hümâyûn , 1577-1804 tarihleri arasında 368 adet katma suyun keşifleri yapıldıktan ve mahkemeden hüccetleri alındıktan sonra verilen veya bir mahalle su bağlanması için verilen berat, ya da Hatt-ı Hümâyûn kayıtlarını içerir. Defterin girişinde yayıncı tarafından hazırlanan ayrıntılı bir tabloda, ana ve alt konular gösterilmiştir. Tablonun bize gösterdiğine göre, en büyük alıcılar evlerdi. Bu defterde, vakıflar gibi özel şahısların da ana isale hattına yaptıkları katmaların kayıtları ve kendilerinin bundan ne şekilde faydalanacakları, su satışları, devirleri ve intikali işlemleri gösterilmiştir.
II. İlmuhaber 1 (1673-1871), V. İlmuhaber 2 (1700-1871) , VI. İlmuhaber 3 (1606-1901), VII. İlmuhaber 4 (1856-1928)
Su sahibleri, mahkemeden aldıkları hüccetlerle, Başmuhasebe 'ye geldiklerinde kendilerine bu konudaki ilmuhaberin bir sureti veriliyordu. 24 Başmuhasebeden çıkan suret ya da ilmühaber Su Nazırı Defterleri'ne kaydolunuyordu. 25
Su ile ilgili ilmuhaberler İSKİ arşivinde Vakıf Su Defterleri I, II, III, IV, V, VI ve XVIII nolu defterlerde olmak üzere toplam yedi cillt olarak mevcuttur. Ancak bunlar okuyucuya dört cilt halinde sunulmuştur. İlmuhaber ciltlerinde çeşitli kurumlar arasında su alım-satım, devir, hibe, intikal gibi işlemler için yazışma kayıtları bulunmaktadır. Bunların yanında künk yada kuyu nizamı yada hanım sultanların vakfettikleri suların kayıtları da yer alabilmektedir. Ciltlerin başında birer fihrist yer almaktadır. İlmuhaber I 1673-1871 (ağırlıklı olarak 1820-1830 yıllarından); İlmuhaber II 1700-1871 (XIIIV. yüzyılın ilk yarısı ve XIX. yüzyılın ilk yarısından; İlmuhaber III 1606-1901 (ağırlıklı olarak XIIIV. yüzyılın sonu ve XIX. yüzyılın ilk yarısından; ve İlmuhaber IV 1856-1928 (ağırlıklı olarak XIX. yüzyıl sonu ve XX. yüzyılın ilk yıllarından) ilmuhaber kayıtlarını içermektedir.
İlmuhaber , İstanbul'un su tarihiyle ilgilenenlerın yanısıra şehir tarihçileri ve sosyo-iktisadi tarihle ilgilenenler kadar siyasi tarihçilerin ilgisini çekecek belgeleri de içermektedir. Özellikle İlmuhaber IV'ün içinde, vakıf sistemine dayanan klasik Osmanlı su sisteminin değişimi/dönüşümü, modernleşmesi ve Cumhuriyet'e intikaliyle ilgili çarpıcı belgeler yer almaktadır. 1928'e kadar düzenli olarak tutulan bu defter kayıtlarından anlaşıldığı üzere, henüz saltanatın resmi olarak kaldırmış olmamasına rağmen, Ankara'daki Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin vakıflar ile ilgili genelgeleri Payitaht'ta hukuki olarak tanınıyordu. Nitekim saltanat makamını 1 Kasım 1922'de resmen kaldıran Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti'nin Şer'iye ve Evkaf Vekaleti'nin İstanbul'daki vakıflar ile ilgili 16 Kasım 1922'de yayınladığı genelgesinin bir sureti de İlmühaber IV'te yer almaktadır. 26 Sözkonusu genelge kayıt defterlerinin eskiden olduğu gibi tutulmaya devam ettirilmesini önemle vurguluyordu.
Cumhuriyet'in ilanından sonra da su defterleri eskiden olduğu gibi tutulmaktaydı. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 28 Nisan 1926 tarihli vakıf sularıyla ilgili kanunu vakıf sularının bir envanterinin çıkarılması için reyhânî ve dîvânî kırma hattı ile yazılmış vakfiye suretlerini kaydetmek üzere vukufu bulunan bir memurun istihdam edilmesini öngörüyordu. 27
XI. Kırkçeşme Suları 1 (1792-1912), XII. Kırkçeşme Suları 2 (1811-1921)
1792-1912 yılları arasındaki kayıtları içeren Cilt I'in giriş kısmında bir fihrist yer almakta ve alım-satım, devir, intikal, temessük ve hamiş-i temmessük ve sened-i Hakani kayıtlarını içermektedir. Son kısmında Sadrazam Derviş Mehmed Paşa vakfının musakkafat defterinin bir sureti yer almaktadır. Buradan, bu vakfın elinde bulunan su kaynaklarının miktarı, bunları kimlerin kullandığı (müşterileri) ve topladığı ücretler görülebilmektedir. Cilt II'de de benzer konulardaki belgelerin 1811-1921 arasındaki kayıtları yer almaktadır. Her iki cildin başında, yayıncının hazırladığı detaylı tablolar okuyucuya kolaylık sağlamaktadır.
XXI. Halkalı Suları 1 (1837-1905), XXII. Halkalı Suları 2 (1843-1913),
Cilt I, 24 numaralı defterin tamamını içerir. Kaynağı Halkalı ve Cebeci Köy havzası olan Halkalı Suları, İstanbul'un yüksek semtlerinin su ihtiyacını karşılıyordu. Başlığı Halkalı Suları olmasına rağmen, bu defterde Bahçeköy'den Tophane, Kasımpaşa, Galata ve Boğaziçi çevresine bağlanan suyun nasıl dağıtıldığına dair ve diğer önemli bir suyolu olan Kırkçeşme suyollarının tamiri için yapılan masraflara, kullanılan malzemelere ve işçi ücretlerine dair kayıtlar bulunmaktadır. Bu suyolu üzerinde bulunan baca, maslak, katma, terazi, ızgara gibi su yapılarının sayısı ve durumuna dair keşif raporları da yer almaktadır. Yine Halkalı ve Üsküdar'daki suların durumu ile ilgili raporlar yada çeşitli bendler ile ilgili raporlara da yer verilmiştir. Aslında Halkalı ile ilgili kayıtlar bu defterin ortasındaki fihristin gösterdiği gibi, defterin ikinci kısmını oluşturmaktadır. 28 Cilt II, 15 numaralı defterin tamamını içerir. Bu cilt, ilk cildin devamı niteliğinde olup Halkalı Suları'nın beslediği bazı hizmet bölgelerinde gerçekleşen alım-satım, kiralama, devir ve intikal gibi işlemlerin kayıtarını içerir.
XXIII. Avrupa Yakası Suları 1 (1603-1826), XXIV. Avrupa Yakası Suları 2 (1577-1842), XXV. Avrupa Yakası Suları 3 (1574/1831)
Cilt I, "Valide Suyı'ndan Kopuz Deresi'ne Gelen Mülhak Sular, Cild-i Evvel" adlı 8 numarlı defterin 258. sayfasının 7. hükmüne kadar olan kısmını içerir. Cilt II, 8 numaralı defterin 259. sayfasının 1. hükmünden Cild-i Sani başlıklı 9 numaralı defterin 16. sayfasının 1. hükmünün sonuna kadar olan kısmını içermektedir. Cilt III, 8 numaralı defterin 259. sayfasının 1. hükmünden Cild-i Sani başlıklı 9 numaralı defterin 16. sayfasının 2. hükmünden sonuna kadar olan kısmını içermektedir. Bu üç ciltte vakıf ve katma suların sahipleri, suların geçtikleri isale hattı, miktarı ve bırakılan mecra hakkı ile bunlar ile ilgili alım-satım, devir ve intikal işlemleri hakkında tutulan keşif ve hüccet kayıtları bulunmaktadır.
Suyolcu ( Râh-ı Âb î ) Defterleri
Asıl görevi suyollarının bakım ve onarımı gibi su altyapılarının düzenli işlemesini sağlamak olan suyolcular, bunun yanında abonelerden sarfiyat meblağlarının toplanması, kamu binalarının su ihtiyacının karşılanması gibi işlerden de sorumlu idi. Kendilerine ait hizmet bölgelerinde yaptıkları onarımlar için ilgili şahıs yada vakıflardan bu masrafları tahsil ediyorlardı. 1828 yılından sonra maaşları Maliye Hazinesi'nden karşılanmak üzere Emtia Gümrüğü tarafından ödeniyordu. Hicri 1305 yılından itibaren, suyolcular tamir masraflarını yılsonunda idareden talep edebileceklerdi. 29 1846 yılında, birçok suistimale adları karışan suyolcular hakkında önemli düzenlemeler yapılmıştı: Buna göre, vakıflara ait suyollarının düşük miktarlı masrafları ilgili vakıflar, yüksek miktarlı masraflarının ise Evkaf Nezareti'nce ödenmesi, Eyüp'deki Yenikubbe ile Taksim suyunun küçük taksiminin ilerisindeki mahallere soyolcularının müdahale etmemesine karar verilmişti. 30
Esas olarak müstakil bir esnaf kolu olan suyolcular bu göreve kadılık tarafından onaylanan bir gedik le gelebiliyorlardı. Suyolcu Defterleri, bu görevlilerin İstanbul'da hangi hidmet lerde (hizmet bölgelerinde) ne kadar maaşla hizmet ettiklerini, çeşitli suyolu tamir masraflarını gösteren, ya da tevcihler için verilen berat ve tayin kayıtlarıdır.
XXVI. Su Yolcu 1 (1717-1925), XXXIII. Suyolcu 2 (1871-1921), XXXIV. Suyolcu 3 (1684-1876)
Cilt I, İSKİ arşivinde bulunan ve Râh-ı Âb îlik Defteri adını taşıyan 10 numaralı defterin tamamını ve 11 numaralı Suyolcular Nezareti ve Bazı Ashab-ı Mesalihin Kuyudat Defteri 'nin ilk 36 sayfasını içermektedir. Cilt II'de, 11 Numaralı Su Yolcular Nezareti ve Bazı Ashab-ı Mesalihin Kuyudat Defteri 'nin son kısmı ile 12-1 numaralı defterin ilk 49 sayfasını içermektedir. Su ile ilgili alım-satım, ipotek, devir, intikal ve benzeri işlemler için verilen senet yada temessüklerin yanısıra suyolcu hisselerinin alım-satım kayıtları da burada yeralmaktadır. Cilt III, 12-1 numaralı defterin son kısmı ile Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde yer alan Atik Şikayet Defterleri, Kamil Kepeci Defterleri ve Maliye'den Müdevver Defterler tasnifinde yer alan suyolcu kaytılarını içermektedir. Su alım-satım, ipotek, devir ve intikali gibi işlemler, suyolculuk görevi için verilen berat ve boş suyolcu hisselerinin ( gedik ) satışı, Divan'dan su ile ilgili arzuhaller üzerine İstanbul ve çevresindeki kadılıklara yazılan tezkereler ve Divan hükümleri de bu ciltte mevcuttur. Sözkonusu Divan kararlarının hemen hepsi, 17. yüzyıldan birkaç hüküm dışında, XVIII. yy. tarihlidir.
XXVII. Su Keşif Defteri 1 (1842-1862), XXVIII., Su Keşif Defteri 2 (1847-1872), XXIX. Su Keşif Defteri 3 (1862-1876)
Su keşfi, erbâb-ı miyâh olarak adlandırılan uzmanlar tarafından gerçeleştirilen keşf ü muayene işlemiydi. Defterler, İstanbul'daki çeşitli su yollarının ve şebekelerin tamirat masraflarını gösterir. Söz konusu masraflar camilere, vakıf çeşmelere, saraylara bağlı olan su yollarında yapılacak boru yenilenmesi, çamurlu olan lağımların temizlenmesi, derzlerin tamiri, hendek kazılması yada baca inşası gibi işlemlerdi. Tamirin yanında, yeni yapılacak çeşme, havuz ve su yolları için çıkarılan muhammen bedeller de gösterilmektedir. Söz konusu inşaat için gerekli malzemeler ve inşaat tekniği de ayrıntılı bir biçimde zikredilmektedir. Bu kayıtlardan öğrendiğimize göre, Evkaf-ı Hümayun'a ait masraflar ve özel şahısların masraflara katlması Mukaseme Defteleri'nde belirleniyordu. Bu masraflar harcanan masura miktarına göre hesaplanıyordu.
XXX. Boğaziçi ve Taksim Suları 1 (1836-1908), XXXI. Boğaziçi-Taksim Suları 2 (1813-1928)
Giriş'inde bir hidmet (14 hizmet bölgesi) fihristi yer alan Cilt I, Boğaziçi-Taksim Su Kayıt Defteri adlı 16 nolu defterin ilk 76 sayfasında de mevcut bulunan, Taksim ve Boğaziçi bölgesindeki çeşitli hizmet bölgelerinde alım-satım, intikal, devir, bağış gibi 1821-1922 yılları arasında gerçekleşen işlemlerin kayıtlarının içerir.
Cilt II, 16 nolu defterin geri kalan kısmını ve Beyoğlu adlı 13/2 numaralı defterde bulunan 1813-1928 tarihleri arasındaki alım-satım, intikal, devir, bağış gibi işlemlerin kayıtlarının tamamının içerir. Ancak 13-2 numaralı defterde çoğunlukla gerek İstanbul Suriçi'ndeki gerekse de Taksim ve Boğaziçi'nin çeşitli mahallelerinde hizmet veren suyolcuların baktığı çeşmelerin mevkileri ve bunların sayıları hakkında raporlar bulunmaktadır. Bunun yanında, çeşitli hizmet bölgelerindeki su yapılarının onarım ve bakımı için yapılan masraflar, örneğin Balıklı Kemer'in tamiri için Şehremini'den alınan meblağın ne şekilde sarf edildiğine dair haftalık bazda hazırlanmış 31 yada diğer harcama kalemleri için tutulmuş işçi ücreti ve malzeme sarfiyatını gösteren raporlarını da içermektedir. Bu cildin sonunda Beyoğlu, Kasımpaşa, Galata, Azepkapu, Karaköy ve Tophane'deki saka gediklerinin kimlere ait olduklarını gösteren kayıtlar bulunmaktadır. 32
XXXII. Su Tahrirleri (1655-1807)
7 numaralı Vakıf Su Defteri ile Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde yer alan Atik Şikayet Defterler'inden su ile ilgili su tahrir kayıtlarını içermektedir. Su tahrirlerinde, İstanbul'un çeşitli mahallelerinde ana suyollarına ya da çeşme, cami, şadırvan gibi tali su yollarında cereyan eden katma (mülhak) suların miktarları, bunların eski-yeni sahipleri, kaynakları ve bağlandığı yerler belirlenir, mevcut miktarları (yada mevcut olup olmadığı) eski defterlerde ( defter-i atîk ) gösterilen miktarlarla karşılaştırılır, kayıtlı olmayan sular tespit edilir. Bu cilltte, su ile ilgili Divan hükümleri de mevcuttur.
XIII. Vakıf Su Tahlilleri I: 19. ve 20. Yüzyılda İstanbul Suları
Bu cilt XIX. ve XX. yüzyılda İstanbul suları hakkında hazırlanmış/yayınlanmış çeşitli rapor, mütalaa yada tarihçelerin orijianal metinlerini içermektedir. Cildin sonunda İstanbul suları hakkında yapılmış çalışmaların bir bibliyografyası yer almaktadır.
XIV. Vakıf Su Tahlilleri II: Su Hukuku ve Teşkilatı
Gülfettin Çelik'in hazırladığı ve Osmanlı su sisteminin bir tahlili olan bu cilt, bu konuyu araştırmaya yeni başlayanlar için bir giriş ve rehber kitap hüviyetindedir. Üç ana bölümden oluşan kitabın birinci bölümü suların çıkarılmasından, istenilen mahallere bağlanmasına, satış, intikal ya da vakfedilmesi gibi işlemlerin hukuki yönünü tarihi süreç içindeki çeşitli uygulamaları dikkate alarak analiz etmektedir. İkinci bölüm, su tekşilatının kurumsal ve idari yapısını, görevlilerini ele almakta ve son bölümde katmasuların ilhak mahallerini ayrıntılı bir tablo halinde vermektedir.
SONUÇ
İstanbul Su Külliyatı , birkaç istisna dışında şimdiye dek Osmanlı tarihçilerinin pek fazla dikkatini çekmemiş önemli bir sahada çok detaylı bir arşiv kaynağı serisini araştırmacılara sunmaktadır. Bu defter serileri, yaklaşık dört yüz yıllık bir zaman diliminde İstanbul'da su ile ilgili tüm soruları/sorunları ayrıntılı bir biçimde çalışabilmeyi mümkün kılmaktadır. Ayrıca, külliyatın tamamen transkribe edilmesi ve indekslenmesi, ilk defa bir Osmanlıca defter serisinin tümünün bir arada sunulmuş olması manasına da geliyor. Külliyat 'ın sahasında tek ve öncü olmasını sağlayan diğer bir özelliği ise, İstanbul Su Arşivi Veritabanı üzerinden dijital ortamda ücretsiz olarak ulaşılabilme imkanına sahip olmasıdır.
Şüphesiz, diğer belge türlerinde benzer projelerin de yapılması ve araştırmacıya sunulması Osmanlı tarihçiliğinin üretim temposunu artıracaktır. Uzun soluklu bir ekip çalışmasının semeresi olması yönüyle de İstanbul Su Külliyatı bu mahiyetteki çalışmalara dair iyi bir örnek oluşturmaktadır. Bu nedenle İstanbul Araştırmaları Merkezi gibi, konusunda uzmanlaşmış araştırma merkezlerinin sürekliliği ayrı bir önem arzetmektedir.
Külliyat ilk planda, eski İstanbul'un suyolları güzergahlarının tespitinin yanısıra, gerek su ile ilgili gerek diğer kaybolmuş bina ve eserleri de tesbit etmede kullanılabilecek önemli bir kaynak vazifesi görecektir. Su altyapı inşaatları ve tamirlerine dair hazırlanan raporlardaki detaylar, Osmanlı mimari tekniği hakkındaki oldukça yetersiz bilgilerimizi genişletecektir.
İstanbul su tarihiyle ilgili mevcut çalışmalarda kronolojik bilginin yanısıra, kurumsal ve idari yapıya ve hatta hukuki sürece kadar birçok eksiklikler göze çarpmaktadır. Külliyat, mevcut literatürdeki bu boşlukları da tamamlamayı mümkün kılacaktır. Bu sahanın müstakbel araştırmacıları için birçok soru cevaplanmayı beklemektedir. İlk olarak İstanbul'un su tarihinin kurumsal, idari ve hukuki yapısı incelenebilir. Bu yapıdaki nazır, suyolcular yada keşif memurları gibi görevlilerin zaman içinde değişen fonksiyonları da yine ilk planda aydınlatılması gereken noktalardandır. Su vakıfları konusunda yürütülecek çalışmalar, vakıflar hakkındaki bilgilerimizi daha da netleştirecektir. Hüccet ve temmessük kayıtlarını gördüğümüz bu suların sosyal grup, dini kimlik ya da cinsiyet itibariyle kimlerin elinde temerküz ettiği (ya da etmediği) günümüz Osmanlı tarihçiliğinin muhtemel bir araştırma konusu olarak durmaktadır.
ÖZET
İstanbul'un su tarihini aydınlatan İstanbul Su Külliyat 'ı, Eyüp Kadılığı sicilleri arasında müstakil bir defter serisi olan Ma-i Leziz Defterleri ve Su Nezareti'nde tutulan Vakıf Su Defterleri'nin transkripsiyonlu tıpkıbasımı olarak okuyucuya sunulmuştur. Internet üzerinden de ulaşılabilen Külliyat , İstanbul'un su tarihini yaklaşık dort yüz yılık bir zaman dilimi içinde araştırabilme imkanını tanımış oluyor. Bu defter serileri İstanbul'un şehir, beledi ve idari tarihindeki karanlıkta kalmış birçok mevzuyu vuzuha kavuşturacaktır.
DİPNOTLAR
1 *Araştırma Görevlisi, İstanbul Teknik Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü
2004 yılında, yedi adet Vakıf Su Defteri daha İSKİ arşivinde ortaya çıkarılmıştır. Bu yazı hazırlandığı esnada sözkonusu defterlerin transkripsiyon çalışması devam etmekte idi. Bunlar gibi yeni ciltlerle birlikte, kayıp diğer ciltlerin de ortaya çıkarılmasıyla, Küliyat 'ın hacmi daha da genişleyecektir.
2 İstanbul Külliyatı üstbaşlığı altında, İstanbul Ahkam Defterleri 'nin transkripsiyonlu tıpkıbasımını yapan ve İstanbul ile ilgili temel arşiv belgelerini yayınlamak üzere faaliyetlerine devam etmekte olan İstanbul Araştırmaları Merkezi, 1995 yılında kurulmuştur.
3 Proje ve Yayın Yönetmeni: Ahmet Kal'a; Yayın ve Hazırlama Kurulu: Ahmet Tabakoğlu, Ahmet Kal'a, Salih Aynural, İsmail Kara, Eyüp Sabri Kal'a ve transkripsiyon çalışmasını gerçekleştiren sayısı elliyi aşkın araştırmacı ve uzman.
4 Bkz. http://www.iski.gov.tr
5 Kazım Çeçen, İstanbul'un Osmanlı Dönemi Su Yolları , (haz.) Celal Koray, İstanbul: İSKİ, 1999, s. 21-23.
6 Kazım Çeçen, İstanbul'un Osmanlı Dönemi Su Yolları , s. 26.
7 Gülfettin Çelik, Su Hukuku ve Teşkilatı , İstanbul: İstanbul Araştırmaları Merkezi, 2000, s. 14.
8 Zeynep Çelik., The Remaking of İstanbul: Portrait of an Ottoman City in the Nineteenth Century University of Washington Press, 1986, s. 25-26.
9 Zeynep Çelik., The Remaking of İstanbul, s. 28-29.
10 Kazım Çeçen, İstanbul'un Osmanlı Dönemi Su Yolları , s. 253.
11 Zeynep Çelik, The Remaking of İstanbul, s. 37; XIX. Yüzyılda İstanbul'da yürütülen nüfus sayımları ve 1794-1916 arasindaki nüfusuna dair tahmini değerler için bkz.. Kemal H. Karpat, Ottoman Population: 1830-1914 : Demographic and Social Characteristics , the University of Wisconsin Press, 1985, s. 102-105.
12 Burhan Oğuz, Bizans'tan Günümüze İstanbul Suları , İstanbul: Simurg, 1998, s. 172-173.
13 Osman Nuri Ergin. Mecelle-i Umûr-ı Belediye , İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 1995, c. V, s. 2856.
14 İlber Ortaylı, Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahalli İdareleri (1840-1880), Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2000, s.158.
15 İlber Ortaylı, Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahalli İdareleri (1840-1880), s. 198.
16 Osman Nuri Ergin, Türk İmar Tarihinde Vakıflar, Belediyeler, Patrikhaneler , İstanbul: Türkiye Basımevi, 1944, s. 54; Ergin vakıfların hizmetlerini takdir etmekle birlikte, artık işlevlerini yitirdikleri kanaatinde idi. Örneğin, vakıflar 1854-1855'te kiralama usulüne geçildikten sonra, kira tahsilatını yeterince etkin gerçekleştiremiyor, bu nedenle de maddi zarara uğruyordu. Halbuki, su işlerinin Avrupa'da belediyenin vazifeleri arasında idi. Bkz. Mecelle-i Umur-ı Belediye , c. V, s. 2854-6.
17 Burhan Oğuz, Bizans'tan Günümüze İstanbul Suları , , s.215.
18 Parantez içindeki sayılar, yayıncının Mâ-i Lezîz Defterleri için tayin ettiği numaraları göstermektedir.
19 Osman Nuri Ergin. Mecelle-i Umûr-ı Belediye , c. V, s. 2855.
20 Haydar Kazgan ve Sami Önal (haz.) İstanbul'da Suyun Tarihi, İstanbul: İletişim, 1999, s. 17.
21 Bu mahkemenin defterleri için bkz. Şeriye Sicilleri Arşiv Kataloğu , Genel No: 1058-1858.
22 Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, XI , s 523.
23 Vakıf Su Defterleri'nin solundaki numaralar, yayıncının tayin ettiği yayın numarasına, sağındaki numaralar ise yine yayıncının tayın ettiği defter cilt numarasına işaret etmektedir. Ayrıca, defterlerin içinde, başlıkta gösterilen zaman aralığının dışında kalan belgelere özellikle de derkenar lara rastlanabilir.
24 İlmuhaber 1 , 2/70/6, s. 92.
25 İlmhaber 1 , 2/71/1, s. 93.
26 İlmuhaber 4, 18/113/1, s. 252-318..
27 İlmuhaber 4 , 18/127/1, s. 281.
28 Halkalı Suları1 , s. 97.
29 Gülfettin Çelik, Su Hukuku ve Teşkilatı , s. 152-154.
30 Suyolcu 1 , 11/4/2, s.193.
31 Boğaziçi ve Taksim Suları 2 , 13-2/38/3, s. 261-293.
32 Boğaziçi ve Taksim Suları 2 , 13/2T, 58/1, s. 293.
)
- SU ve/||/<>/> KASİDESİ
( 1 Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlare su
Kim bu denlû dutuşan odlare kılmaz çâre su
Az su, çok tutuşan ateşin yanmasını kolaylaştırır. Fuzûlî, Peygamber (s.a.) Efendimiz'e karşı duyduğu özleyiş ateşini gözyaşları halinde su ile söndürmenin mümkün olamayacağını göze anlatmaya çalışıyor. Gönlüm bu ayrılık ateşiyle öyle yanmaktadır ki, gözlerim istediği kadar gözyaşı dökerek bu ateşi söndürmek istese, bu îman ve sevgiden doğan ateşin sönmesine imkân yoktur.
Gözyaşı insanı teskin eden, ıstırap ve sıkıntılarını bir nebze de olsa dindiren bir vâsıtadır. Şâir buna râzı değildir. O bir yandan ağlamanın, bir yandan da ayrılık ateşinin gönlünü yaklmasının devam etmesini istiyor.
"Ey göz! Gönlümde yanan ateşe, gözyaşından su saçma. Zîrâ bu kadar fazla tutuşmuş ateşlere suyun faydası olamaz."
2 Âb-gûndur günbed-i devvâr rengin bilmezem
Yâ muhît olmuş gözümden günbed-i devvâre su
Bu beyti iki türlü açıklamak mümkündür:
a) O kadar çok ağladım ki, gözyaşlarım dönen gök kubbeyi doldurmuş. Bu yüzden renginin mâvi olduğunu bilemiyorum. Yâni gerçek rengini seçemiyorum, her tarafı su renginde görüyorum.
b) Ağlayan yaşlı gözlerle etrâfa bakmaktan dolayı, gökyüzünün rengini bilemiyorum. Gökyüzü gözlük camının rengini aldığı gibi, yaşlı gözlerle de bakıldığında su rengini almış olur.
3 Zevk-ı tîğinden aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk
Kim mürûr ile bırâgur rahneler dîvâre su
"Senin kılıç gibi keskin ve delici bakışların, gönlümü delik deşik etse de, ben bundan zevk alırsam, bunda şaşılacak birşey yoktur. Çünkü akar sular geçtiği taşlık yerlerde (zevkli) oyuklar meydana getirirler."
4 Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânın sözün
İhtiyât ilen içer her kimde olsa yâre su
"Yaralı gönül, senin ok gibi delici bakışlarının sözünü korkuyla söyler. Çünkü yaralı bir insan da suyu ihtiyâtlı içer! (Fazla su yaranın kanamasına neden olur)"
Peykân, okun ucundaki sivri demirin ismidir. Bu kelime de tîğ kelimesi gibi dîvan şiirinde "keskin bakış" mânâsında kullanılmıştır.
5 Suya versün bağbân gülzârı zahmet çekmesün
Bir gül açılmaz yüzün tek verse min gülzâre su
"Bahçıvan gül bahçesine su vermekten vazgeçsin. Onu sele versin. Tüm gül fidanlarını su alıp götürsün. O boşuna zahmet çekmesin. Çünkü değil bir bahçesine, bin gülzâra da su verse, yine senin yüzün gibi bir gül yetiştiremez."
6 Ohşadâbilmez gubârını muharrir hattına
Hâme tek bakmadan inse gözlerine kare su
"Muharrin (Senin vasıflarını anlatmaya çalışan kimsenin) kalem gibi, bakmaktan gözlerine kara su inse, yine de hattını senin gubarına benzetemez."
Burada "gözlerine kara su inmek" iki mânâda kullanılmıştır:
a) Kalemden damlayan mürekkeb,
b) Çok bakmaktan gözlerin kararması.
"Kalemler ne kadar yazsa, muharrirler ne derece kalem oynatsa, yine de senin özelliklerini ve esrârını anlatmaya muktedir olamazlar."
Fuzûlî başka bir manzûmesinde bu fikri şu beyitle de anlatmıştır:
Yâr içün ağyâre minnet ettiğim aybeyleme
Bâğban bir gül için bin hâre hizmetkâr olur
7 Ârızın yâdıyla nemnâk olsa müjgânım n'ola
Zâyi' olmaz gül temennâsıyla vermek hâre su
Fuzûlî bu beyitinde kirpiklerini dikene benzetiyor. Ağlayınca kirpikleri ıslanıyor. Bu sûretle sevgilisinin güzel yanağı gözünün önüne geliyor. Gül yetiştirmek için dikene su vermek boşuna değilse, sevgiliyi görmek arzûsuyla ağlamak da boşa gitmez.
8 Gam günü etme dil-i bîmârdan tîğin diriğ
Hayrdır vermek karangû gîcede bîmâre su
"Gam günü hasta gönülden, bakışlarını esirgeme. Çünkü karanlık gecede hastaya su vermek hayırdır."
9 İste peykânın gönül hecrinde şevkım sâkin et
Sûsuzam bir kez bu sahrâda menimçün âre su
"Ey gönül! (Sevgilinin) ok gibi delici bakışlarını (teveccühünü) iste, ondan ayrı olmanın gönlümce hissettirdiği susuzluğu gider. Zîrâ ben susuzum. Ne olur bu kavurucu aşk çölünde benim için de su ara."
10 Men lebin müştâkıyem zühhâd kevser tâlibi
Nitekim meste mey içmek hoş gelür hüşyâre su
"Ben senin insanlara İlâhî aşk şarabı sunan dudağının susuzuyum. Zâhidlerin murâdı kevserdir. Çünkü sarhoş olana şarap, ayıklara da su içmek hoş gelir."
11 Ravza-i kûyına her dem durmayub eyler güzâr
Âşık olmuş gâliba ol serv-i hoş reftâre su
"Servi boylu güzel yürüyüşlü olan sana, herhalde sular da âşık olmalılar ki, hiç durmadan sana doğru akıyorlar." (Şâirin Ravza-i Mutahhara'ya doğru aktığını söylediği su, Fırat ve Dicle nehirleridir.)
12 Sû yolun ol kûydan toprağ olub dutsam gerek
Çün rakîbimdir dahi ol kûya koyman vare su
"Su yolunu, sevgilinin köyüne sokmamak için önüne toprak olup, onu tutmak istiyorum. Çünkü o benim rakîbimdir. O yüzden suyun o semte ulaşmasına mâni' olmak lâzımdır."
Seven kimse, sevgilisini başkasıyla paylaşmak istemez. Şâir bu beytinde suyu kendisine rakib kabûl etmiştir. Fuzûlî, bir gazelinde âşıkları rakib kabûl ettiği için, şu temennîde bulunuyor:
Benim tek hîç kim zâr u perîşan olmasun yâ Rab!
Esîr-i derd-i aşk u dâğ-ı hicrân olmasun yâ Rab!
13 Dest bûsı ârzûsuyla ölürsem dôstlar
Kûze eylen toprağın sunun anınla yâre su
Fuzûlî bir önceki beyitte, suyun akmasına mâni' olmak için toprak olmak, yânî bu uğurda ölmek istiyordu. Bu beyitte de aynı istek devam ediyor:
"Şâyet ben sevgilinin elini öpmek arzusuyla ölecek olursam. Toprağımdan bir desti(kâse) yapıp, onunla yâre su sunun."
Şâirin kabir toprağından kâse yapılıp sevgilisine su ikram edilince, sevgili mecbûren dudaklarını su kabına değdirecek, elini öpme arzusuyla ölen şâir bu sûretle onun dudaklarını öpmüş olacaktır. Bu bir şefâat arzûsudur.
14 Serv serkeşlik ider kumrı niyâzından meğer
Dâmenin duta ayağına düşe yalvâre su
"Su, servinin eteğini tutup, ayağına düşüp, yalvarıncaya kadar, O kumrunun niyâzını kabûl etmez."
Fuzûlî bir önceki beyitte şefâat dilemişti. Bu beyitinde de Allah Teâlâ katında niyâzın makbul olması için Peygamber (s.a.) Efendimiz'inm şefâatinin şart olduğunu ileri sürüyor. Bu beyitte Servi, Allah Teâlâ; kumru, kul, su da Peygamber (s.a.) Efendimiz'dir.
15 İçmek ister bülbülün kanın meğer bu reng ile
Gül budâğının mizâcına gire kurtâra su
"Su, gül budağının mizâcına girerek, gülün, bülbülün kanını hîle ile içmesine mâni' olur ve bülbülü, gülün elinden kurtarır."
Bu beyitte de anlatılmak istenen şudur:
Mâsivâ, çeşitli hîle ve desîselerle insanı aldatır ve onun kendine âşık etmek ister. Nefsinin sesine kulak veren kimse dünyâya kul olur. Peygamber (s.a.) Efendimiz insanları mâsivânın esiri olmaktan kurtarır. Dünyâ sevgisi yerine gerçek sevgiyi, yâni muhabbetullâhı yerleştirir.
16 Tıynet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme
İktidâ kılmış tarîk-ı Ahmed-i Muhtâr'e su
Bu beyitte su ile müslümanlık arasında bir benzetiş göze çarpıyor. İslâm bir müslümanda tezâhür edince, onda maddî ve mânevî bir berraklık meydana getirir. Coşkun akan suyun tabiatında da böyle bir billûrluk mevcûddur. Şâir ayrıca Bağdad'ın içinde güneye (Medîne'ye) doğru akmakta olan Dicle'nin Peygamber'e doğru aktığı için berrak olduğunu da hüsn-i ta'lil ile anlatmaktadır.
"Senin tertemiz yaradılışını (Cenâb-ı Hak) dünyâ ehline nasip etmiş. İnsanlar bu sâyede zulmetten nûra çıkmışlardır. Su da Ahmed-i Muhtâr'ın yoluna (Kur'ân yolu) uymuştur."
17 Seyyid-i nev'-i beşer deryâ-yı dürr-i ıstıfâ
Kim sepüpdür mu'cizâtı âteş-i eşrâre su
"İnsanların efendis, kıymetli inci deryâsı (insanlara kıymetli inciler değerinde sözler söyleyen) Yüce Peygamber'in mu'cizesi, edebsizlerin ateşine su serpmektedir."
Azcin ki ezilmekti bütün hakkı dirildi,
Zulmün ki zevâl aklına gelmezdi geberdi!
-- Mehmed Âkif --
18 Kılmağîçün tâze gülzâr-ı nübüvvet revnakın
Mu'cizinden eylemiş ızhâr seng ü hâre su
"Nübüvvet bahçesinin tâzeliğini muhâfaza etmek için Peygamber (s.a.) Efendimiz mu'cizesiyle taş ve dikende su meydana çıkarmıştır."
Peygamber (s.a.) Efendimiz mânevî susuzluktan taş gibi kesilmiş kalblere ve diken gibi başkalarına eziyet eden kimselere verdiği su (İslâm) ile onları mükemmel bir hâle getirmiştir.
19 Mu'cizî bir bahr-ı bî-pâyân imiş âlemde kim
Yetmiş andan min min âteş-hâne-i küffâre su
"O'nun âlemde, ucsuz bucaksız bir deniz gibi olan mu'cizesinden kâfirlerin binlerce ateş-hânesine su ulaşmış. (Küfür ateşinin sönmesine vesile olmuştur.)"
Bu beyit ayrıca Peygamber (s.a.) Efendimiz'in dünyâyı teşrif buyurduğu zaman ateşe tapanların ateş-gedelerinde yanmakta olan ateşin söndüğüne işâret ediyor.
20 Hayret îlen barmağın dişler kim etse istimâ
Barmağından verdiği şiddet günü ensâre su
"Şiddet günü, Ensâr'ın susuzluk çektiği gün, parmağından su verdiğini kim duysa, hayretinden parmağını ısırır."
Peygamber (s.a.) Zevrâ'da ashâbıyla birlikte bulunurken ikindi vakti yaklaştı. Ashâb sağa sola başvurarak su aradı, fakat bulamadı. Peygamber (s.a.) su kabına elini koydu. Parmakları arasından su fışkırmaya başladı. Rivâyete göre üçyüz kişi bu sudan abdest almıştır. (Buhârî, Müslim, Tirmizî, Mu'cizeler bahsi.)
21 Dostı ger zehr-i mâr içse olur âb-ı hayat
Hasmı su içse döner elbetde zehr-i mâre su
"Dostu şâyet yılan zehiri içmiş olsa o, hayat suyu olur. Hasmı da âb-ı hayat içse hiç şüphesiz yılan zehirine döner."
22 Eylemiş her katradan min bahr-ı rahmet mevc-hîz
El sunub urgaç vudû' içün gül-i ruhsâre su
"Peygamber (s.a.) Efendimiz abdest alırken, gül yüzüne su vurunca, onun her bir damlasından binlerce coşkun ve dalgalı rahmet denizi meydana gelmiştir."
23 Hâki-pâyine yetem der ömrlerdir muttasıl
Bâşını daşdan daşa urub gezer âvâre su
"O'nun ayak bastığı toprağa yetişmek için, bin arzuyla ömür boyu devamlı ve başıboş akıp, aşk ile kendinden geçen su, başını taşa vurarak akıp gitmektedir."
24 Zerre zerre hâk-i dergâhına ister sâla nûr
Dönmez ol dergâhdan ger olsa pâre pâre su
"Su, senin dergâhının toprağına zerre zerre nûr salmak ister. Şâyet su parça parça da olsa yine o dergâhtan dönmek istemez."
25 Zikr-i na'tin virdini derman billür ehl-i hatâ
Eyle kim def-i humâr içün içer meyhâre su
"Günahkâr kimseler, Senin na'tını devamlı olarak söylemeyi derman bilirler. Nitekim içki içenler de serhoşluklarının gitmesi için su içerler."
Peygamber (s.a.) Efendimiz'i unutmamak, devamlı hatırlamak, kulun ginah işlemesine mâni' olur.
26 Ya Habîballah yâ hayre'l-beşer müştâkınem
Eyle kim leb-teşneler yânub diler hem-vâre su
"Ey Allah Teâlâ'nın sevgilisi ve ey insanların hayırlısı! Sana müştâkım. Nasıl dudağı kurumuşlar bir yandan yanıp, bir yandan da su ararlarsa; ben de bu hâl ile seni arıyorum."
27 Sensin ol bahr-ı kerâmet kim şeb-i mi'râcda
Şebnem-i feyzin yetürmüş sâbit ü seyyâre su
"Sen öyle bir kerâmet denizisin ki, mi'rac gecesinde, feyzinin şebnemi (çiy dânesi) sâbit ve seyyâr olan tüm varlıklara su ulaştırmıştır."
28 Çeşme-i hurşîdden her dem zülâl-i feyz iner
Hâcet olsa merkadin tecdîd iden mi'mâre su
"Güneş çeşmesinden her zaman tatlı bir su inmektedir. Senin kabrini yenilemek isteyen mîmâra su ihtiyâcı (bu sûretle) te'min edilmiş olur."
Kur'ân-ı Kerîm ve hadîs-i şerîfler kıyâmete kadar beşeriyetin karanlık dünyâsını aydınlatacaktır. Yeter ki insanlar bu iki kaynaktan isti-fâde edebilsinler.
29 Bîm-i duzah nâr-ı gam salmış dil-i sûzânıma
Var ümîdim ebr-i ihsânın sepe ol nâre su
"Cehennem korkusu, benim yanan gönlüme tasa ateşi salmıştır. Senin ihsan bulutunun o ateşe su serpip söndüreceğine ümîdim tamdır."
Bu beyitteki cehennem korkusunu Allah ve Peygamberinden uzak kalma ve Allah Teâlâ'nın istediği kul olamama endîşesi şeklinde değerlendirmeliyiz.
30 Yümn-i na'tinden güher olmuş Fuzûlî sözleri
Ebr-i nîsandan dönen tek lü'lü-i şehvâre su
"Nisan bulutundan dökülen suyun inciye dönmesi gibi; senin uğurlu na'tından dolayı, Fuzûlî'nin sözleri cevher olmuştur."
İstiridyeler nisan yağmurları yağmaya başladığı zaman kabuklarını açarlar, bu sırada yabancı bir madde içeriye girerse, inci meydana gelir.
Bu beyitte Fuzûlî kelimesi iki mânâya gelmektedir: Birincisi şâirin ismi olarak düşünülmeli, diğeri ise "değersiz" şeklinde anlaşılmalıdır.
31 Hâb-ı gafletden olan bîdâr olanda rûz-i haşr
Eşk-i hasretden tökende dîde-i bîdâre su
"Gaflet uykusunda olan bir kimse ancak haşır günü uyanır. Hasret gözyaşının uyanık gözlere döktüğü su (sâyesinde insanlar gaflet uykusundan ölmeden önce uyanırlar)."
32 Umduğum oldur ki rûz-i haşr mahrûm olmayam
Çeşme-i vaslın vere men teşne-i dîdâre su
"Senin ilâhî güzelliğine alışmış ve senin dîdârına susamış olan bana su vereceğini, bu sâyede kıyâmet gününde seni görmekten mahrum olmayacağını ümit ediyorum."
Çeşme müslümanlar arasında câmi yaptırmak kadar mukaddes sayılmıştır. )
- SU ile/değil ŞU
- SU ve/||/<>/> SU DEYİMLERİ
( Su almak
Su altı
Su aşağa
Su ayağa
Su ayağı
Su aygırı
Su balesi
Su bardağı
Su baskını
Su başından kesilir
Su başından kesmek
Su baştan aşmak
Su baştan aşmak
Su biberi
Su bidonu
Su birikintisi
Su borusu
Su botu
Su böreği
Su buharı
Su bulanmayınca durulmaz
Su çamuru
Su çaputu
Su çekirgesi
Su çekmek
Su çevleği (girdap)
Su değirmeni
Su deposu
Su dibeği
Su dökmek
Su dökünmek
Su evi
Su faturası
Su geçirmez
Su geldi teyemmüm bozuldu
Su gibi
Su gibi akmak
Su gibi aziz olmak
Su götürmek
Su götürmemek
Su götüründüsi
Su hizası
Su ibriği
Su içene yılan bile dokunmaz
Su içinde
Su içinde kalmak
Su içmek
Su inmek
Su issi (timsah)
Su iti
Su kabağı
Su kabı
Su kaçırmak
Su kaldırmaz
Su kamışı
Su kanalı
Su kaplumbağası
Su kapmak
Su kasidesi
Su katılmadık
Su kavletmek
Su kayağı
Su kaynağı
Su keleri
Su kemeri
Su kerdemesi
Su kesetek
Su kesilmek
Su kesimi
Su kesüği (Su nöbeti)
Su kırağı
Su kireci
Su koyunu
Su koyuvermek
Su köpeği
Su kulesi
Su kuşu
Su kuyusu
Su, küçüğün; sofra, büyüğün
Su, küçüğün; söz, büyüğün
Su matarası
Su mermeri
Su nigendeli
Su perisi
Su pınarı
Su piresi
Su pompası
Su püskürtmek
Su rezenesi
Su saati
Su sağan
Su savağı
Su savaşı
Su sempozyumu
Su serpecek (süzgeçli kova)
Su sesi
Su sporu
Su süzme
Su tabancası
Su tandırı
Su tankeri
Su tası
Su taşı
Su tedavisi
Su terazisi
Su tereği
Su termosu
Su testisi
Su testisi su yolunda kırılır
Su tuluğu
Su tüfeği
Su uçan
Su uçduğu
Su uyur düşman uyumaz
Su üstüne çıkmak
Su üstüne yazı yazmak
Su vurmak
Su yağı
Su yalağı
Su yarığı
Su yarıntısı
Su yatağı
Su yeşili
Su yılanı
Su yirimi
Su yolcu
Su yolu
Su yutmak
Su yüzünden
Su yüzüne çıkmak
Subağası
Subaşı
Sucu
Sucuğaz
Suçiçeği
Sudan
Sudan bahane
Sudan ucuz
Sukkam
Sulak
Sulak arazi
Sulak avı
Sulak buğdayı
Sulamak
Sulan
Sulandırmak
Sulanlık
Sulanmak
Sular alçaktan akar
Sular gibi akmak
Sular kararmak
Sular seller gibi aktı
Sulayın
Sulaz olmak
Sulu çayır
Sulu göz
Sulu kar
Sulu kılıç
Sulu köfte
Sulu sepken
Suluca
Suluca armut
Sulugaylan (Nargile)
Sulugumbat
Suluk
Sulukta
Sul ukule
Sulukule
Sululuk
Sulungur
Sulusepkin
Sulusıklam
Sulusıklam
Sulusinek
Sulusirke
Suluzırtlak
Sumak
Suna (göl ördeği)
Sunak
Susak
Susakkabuğu
Susalık
Susalmak
Susam susam
Susamış it kerize bakar
Susayan kanmam sanır
Susayanla susak aksayanla aksak
Susulamak
Susulamak
Susurluk
Susuz ağaç meyve vermez
Susuz bağ ağaçsız dağ
Susuz çaylarda boğulayım
Susuz yaban
Susuz yaz
Susuzluktan dili dışarı düşmüş
Suşehri
Suv
Suvacık
Suvak
Suvarıcı
Su varıcı
Suvarılmak
Suvarınılmak
Suvarmak
Suv at
Suvat
Suya bakan (falcı)
Suya bakıcı
Suya doymak
Suya düşen yılana sarılır
Suya düşmek
Suya ermek
Suya gelmek
Suya gidenin susağı, köye gidenin köpeği
Suya girinmek
Suya götürüp susuz getirmek
Suya ıslamak
Suya ıslanmak
Suya kaçan
Suya kanmak
Suya pala sallamak
Suya sabuna dokunmak
Suya salmak
Suya seccade serenlerden olmak
Suya varmadan çemrenmek
Suya varmadan paçaları sıvamak
Suya vermek
Suya yunmak
Suylamak
Suylarınca
Suylatmak
Suylayı gitmek
Suyu bardakta gemiyi duvarda seyretmeli
Suyu başından içmek gerek
Suyu başından tutmak gerek
Suyu baştan ulamalı balığı baştan avlamalı
Suyu bulandırmak
Suyu çekilmek
Suyu çekilmiş değirmene döndü
Suyu düşük
Suyu getiren de bir testiyi kıran da bir
Suyu görmeden çemrenir
Suyu gözesinden içmek
Suyu ısınmak
Suyu kesik değirmene dönmek
Suyu nereden geliyor
Suyu samık
Suyu sili galmamak
Suyu toprağı çekmek
Suyu yokuşa akıtmak
Suyu yumuşak
Suyu yumuşak huyu yalpak
Suyun akıntısına gider
Suyun akıntısına gitmeyen yorulur
Suyun başı
Suyun çağlamazı, insanın söylemezi
Suyun gözesi
Suyun kaynaması
Suyun otoyu
Suyun yavaş akanından, insanın yere bakanından kor...
Suyun yüzü yerde
Suyuna gider
Suyuna pirinç salınmaz
Suyuna sabun dokunmaz
Suyuna tirit
Suyunca
Suyunca gitmek
Suyunca olmak
Suyundan içmek
Suyunközü
Suyunu almak
Suyunu buldu
Suyunu buldurmak
Suyunu çekmek
Suyunu çıkarmak
Suyunun suyu )
- SUBAŞI
( Osmanlılar'da, belediye görevlisi. | Kentlerin, güvenlik işlerine bakan görevlilerin başı. | Acemi ocaklarında, küçük aşamalı subay. | Osmanlı'larda, kapıkulu süvarileri arasından, savaş zamanı güvenlik işlerine bakmak, barış zamanı da vergi toplama işleri için ayrılan kişi. | Rumeli'de, çiftlik kâhyası. )
- SUBAŞI ile/||/<> SİLAHDAR/SİLAHTAR
( Kent güvenlik yöneticisi. | Osmanlı'da kentlerin güvenlik işlerinden sorumlu kişi. İLE/||/<> Osmanlı'da Sultan, Sadrazam, Vezir gibi devlet büyüklerinin silahlarına bakan ve koruyan kişi. [Enderun'un en güçlü/nüfûzlu yüzü ve yöneticisi.]
[Saray gelenek ve düzenine göre Has Oda ağalarının en kıdemlisi olan Sultan silahtarı olurdu fakat yüzyıllar boyunca sürekli Sultanlar, silahtarlarını Has Odalılar arasından, sevdiği ve güvendiği bir yüz olarak kendi seçmişti. Silahtar yapmak istedikleri zülüflü ağayı, aşağı koğuşlardan birinde de olsa önce bir fermanla has odaya aldırtmış ve sonra da silahtar tayin etmişlerdir. Silahtar ağa olmak, bir Enderûn'lu için en büyük amaçtı. Silahtar ağa, Sultan, sabah namazı vaktinde Harem'den çıkıp Enderûn'a geldiği andan, bazen yatsı namazından sonra Harem'e döneceği ana kadar sürekli hükümdarın yanında bulunurdu. Sultan ile devleti bilfiil yöneten sadrazam arasında haberleşme aracısı silahtar ağaydı. Bir sadrazam için silahtar ağa ile bağdaşmamak, en ufak bir bahane ile sadrazamın azline neden olurdu. Bir silahtarın düşmanlığına uğramak ise çoğunlukla vezirin idam edilmesine kadar giderdi. Saraydaki tüm silahlardan ve sultanın silahlarından sorumlu olurlardı. Altı bölük halkı da denen Kapıkulu Süvarileri'nden silahtar bölüğünün başında bulunur ve savaşta merkezde Sultan'ın yanında yer alırlardı. Silahtar ağalar saraydan bir devlet göreviyle çıkacağı zaman, yanına en az Beylerbeyi rütbesiyle Paşalık verilirdi. Son derece nüfuz sahibi gözde silahtarlar da vezir ya da Kaptan-ı Derya gibi önemli konuma getirilirlerdi. Pek azı daha sonra sadrazamlığa getirilirdi ve çoğunlukla da sultanın ya kızını ya da kız kardeşini alarak hanedana damat olurdu.] )
- SUBAY[Azr.] = BEKÂR[Tr.]
- SUBAY ile HASEKİ
( ... İLE Osmanlı Devleti'nde, bir görevde uzunca kalmış olanlara verilen san. | Bostancı ocağının küçük aşamalı subayları. | Osmanlı sarayında, karavaşlar arasından seçilen sultan gözdesi. )
- SUBAY ile KURMAY/ERKÂN-I HARP
( Silahlı kuvvetlerde, asteğmenden orgeneral ya da oramirale kadar rütbedeki asker. İLE/VE/||/<>/> Harp akademilerine girerek eğitimlerini başarıyla tamamlamış subay. | Kurmaylık yetkisi ve niteliği olan subay. )
- SÜBYAN[Ar.] değil/yerine/= ÇOCUKLAR
- SUBYE[Fr. SOUS-PIED] ile SUBYE[Ar. < SABİ] ile SÜBYE[Yun.] ile SÜBYE[İt.]
( Ayağın altından geçen, tozluğa ya da pantolon paçalarına bağlanan şerit. İLE Henüz memeden kesilmemiş eril çocuk. | Üç yaşını tamamlamamış eril çocuk. İLE Mürekkep balığı. | Badem içi, kavun çekirdeği gibi şeylerden yapılan, boza koyuluğundaki şerbet. | Pirincin, boza haline gelene kadar koyulaştırılarak pişirilmesi. İLE ... )
- SUÇLAMA ile/ve/değil/yerine YÜKLEME
- ...'NIN:
"SUÇLUSU" ile/ve/değil/yerine/<>/< SORUMLUSU
- SÛD[Ar.] ile SÛD[Ar.]
( Sevdâlar. İLE Yarar, kâr, kazanç. )
- SÛFÎ ile ÂRİF
( Her ârif, sûfî fakat her sûfî, ârif değildir. )
( Kendi zevkini bulabilmiş kişi. İLE ... )
- SÛFÎ ile FİLOZOF(HUKEMA)
( Hakikati, eşyanın hakikatini bilir. İLE Hakikatleri bilir. )
- SÛFÎ ile MUHAKKİK
- SÛFÎ ile MUTASAVVIF
( Tevhidi kendi bünyesinde evrensel boyutta yaşayan kişi. İLE Bununla ilgilenen, o yola çıkan kişi. )
- SÛFİ'NİN BİLGİSİ ile ÂLİM'İN BİLGİSİ
( Hudûrî. İLE Husûlî. )
- ŞUHEDÂ[Ar.] değil/yerine/= ŞEHİTLER
- ŞÜHÛD[< ŞÂHİD] ile ...
( TANIKLAR | VAR OLMA, GÖRÜNME )
- SUJE[Fr.]/KOBAY[Fr. < COBAYE] değil/yerine/= KONU | ÖZNE | DENEK
( Kobaygillerden, bilimsel araştırmalarda kullanılan bir deney hayvanı. Hint domuzu[Lat. CAVIA PORCELLUS] | Deney konusu. )
- SÜKÛNET ve/<>/= MUTLULUK
( Evrensel bir nimet olan sessizlikten zevk alabilenler dünyanın en mutlu kişileridir. )
( QUIETNESS and/<>/= HAPPINESS )
- SÜLEYMAN ile ...
( Barışın hikmetini bilen. )
- SÜLEYMAN ve/<> SUNULLAH ve/<> FEYZULLAH ve/<> ÂLÎ ve/<> PÎRÎ ve/<> NEV'Î
( Kanûni Sultan Süleyman. VE/<> Sunullah Efendi. VE Feyzullah Efendi. VE Gelibolu'lu Âlî. VE Piri Reis. VE Yahya Efendi. )
( Sultan. VE/<> Şeyhülislâm. VE Muhaddis. VE Tarihçi. VE Denizci. VE Şair. )
( Kanûni Sultan Süleyman ve/<> sınıf arkadaşları. )
- SÜLEYMAN'IN:
MÜHRÜ ile/ve/<> SİMGESİ
( Beşgen. İLE Altıgen. )
( Kendi. İLE 6 ilke. [Eline, diline ve beline sahip ol! | İşine, aşına ve eşine sahip çık!] )
- SÜLEYMANİYE CAMİİ/KÜLLİYESİ ve ST. PIER KATEDRALİ
( 7 yılda. VE 100 yıldan daha fazla. )
( [emir] Kanunî'den. VE Papa'dan. )
( [mimarı] Mimar Sinan. VE Michalengelo. )
- SÜLEYMANİYE CAMİİ ile/ve SELİMİYE CAMİİ
( İstanbul. İLE/VE Edirne. )
( Teknik yapıt.(Hendesetü'l-İslâm). İLE/VE Toplumsal yapıt.(Camiatü'l-İslâm). )
( Kanuni Sultan Süleyman zamanında 1550-1557 yılları arasında inşa edilmiştir. İLE/VE Selimiye Camii, yanlış bilindiği üzere Yavuz Sultan Selim (I. Selim) zamanında değil; onun torunu olan Sultan II. Selim zamanında ve Süleymaniye'den sonra; 1568-1575 yılları arasında inşa edilmiştir. ( Kubbe çapı Ø26.50 metredir. İLE/VE Kubbe çapı Ø31.30 metredir. )
( Kubbe içinden 4 fil ayak üzerine oturur. İLE/VE Kubbe çevresinden 8 fil ayak üzerine oturur. )
( Süleymaniye'deki "teknik merkez" Selimiye'de yoktur. Süleymaniye'de uygulanan iki teknik merkez; taç kapı ve şadırvan Selimiye'de tekrar etmemiştir. )
( Başkent Külliyesi'dir. İLE/VE Serhad Külliyesi'dir. )
( Kalfalık-Ustalık yapıtı diye ayırmamak ve iki yapıtın da ayrı boyutlarda hakkını teslim etmek gerekir. )
( İstanbul'da sayfamızdaki "MUCİZEVİ SANAT" açıklamasını da okuyunuz! )
( Son derece teknik ve gelişmiş is odası bulunur. İLE/VE Çift pencereli sistem uygulanmıştır. )
- SÜLEYMANİYE CAMİSİ ile/ve SELİMİYE CAMİSİ
( İstanbul. İLE/VE Edirne. )
( Teknik eser.[Hendesetü'l-İslâm]. İLE/VE Sosyal eser.[Camiatü'l-İslâm]. )
( Kanuni Sultan Süleyman zamanında 1550-1557 yılları arasında inşa edilmiştir. İLE/VE Selimiye Camii, yanlış bilindiği üzere Yavuz Sultan Selim[I. Selim] zamanında değil; onun torunu olan Sultan II. Selim zamanında ve Süleymaniye'den sonra; 1568-1575 yılları arasında inşa edilmiştir. )
( Kubbe çapı Ø26.50 metredir. İLE/VE Kubbe çapı Ø31.30 metredir. )
( Kubbe içinden 4 fil ayak üzerine oturur. İLE/VE Kubbe çevresinden 8 fil ayak üzerine oturur. )
( Süleymaniye'deki "teknik merkez" Selimiye'de yoktur. Süleymaniye'de uygulanan iki teknik merkez; taç kapı ve şadırvan Selimiye'de tekrar etmemiştir. )
( Başkent Külliyesi'dir. İLE/VE Serhad Külliyesi'dir. )
( Süleymaniye Camii'nde, 470 kubbe bulunmaktadır. )
( Çekmece Köprüsü, tek, imzasının bulunduğu yapıtıdır. )
( Kalfalık-Ustalık yapıtı diye ayırmamak ve iki yapıtın da ayrı boyutlarda hakkını teslim etmek gerekir. )
( Son derece teknik ve gelişmiş is odası bulunur. İLE/VE Çift pencereli sistem uygulanmıştır. )
- SÜLEYMANİYE (TEKİYYE) CAMİSİ ile SÜLEYMANİYE CAMİSİ
( Şam'da. [1554-59] İLE İstanbul'da. [1550-1557] )
- SÜLEYMANİYE'DE:
İS ODASI ya da SÜS ODASI
- SULH +/= SALÂH +/= SÂLİH
- SULHPERVER/SULHÇU[Ar., Fars.] değil/yerine/= BARIŞSEVER/BARIŞÇIL
- SULTAN ABDÜLMECİD ile HALİFE ABDÜLMECİD
( 1839-1861 ile 1922-1924 )
- SULTAN AHMED
- SULTAN TÜRBELERİ:
BURSA'DA ile/ve ŞAM'DA ile/ve İSTANBUL'DA
( 6 ile/ve 1 ile/ve 29 )
- SULTÂN ile ...
( SULTAN, HÜKÜMDAR | HÜKÜMDAR AİLESİNDEN OLAN (ANNE, KIZ KARDEŞ, KIZ ÇOCUK GİBİ) KADINLARDAN HER BİRİ | BÂZI BEKTÂŞÎ BÜYÜKLERİNE VERİLEN AD )
- SULTAN ile/ve/||/<>/> HALİFE
( Güçlü olabilir/olmayabilir. İLE/VE/||/<>/> Zayıf olabilir/olmayabilir. )
- SULTAN ile İDDİASI OLAN SULTAN
( ... İLE Astronomiye önem veren, rasathane kurduran. )
- SULTAN ile/ve/||/<>/> MAJESTE[Fr. < Lat.] ile/ve/||/<>/> EKSELANS[Fr./İng. < EXCELLENCE]
( "Yönetici, güç/iktidar sahibi". [Tarihte pek çok farklı anlamda kullanılmış olan, genelde bağımsızlığını duyuran İslâm hükümdarları tarafından kullanılmıştır. İslâm devletlerinde, hükümdara verilen unvan. “Padişah, hakan, han, hükümdar” anlamlarındadır. Sultan sözcüğü, müslüman hükümdarlarının özellikle sünnî inancına ait bir unvandır. Daha sonraları, hakimiyet, delil ve burhan anlamına da geçmiştir.][Sultan unvanını ilk kez II. yüzyılın ilk yıllarında, Gazne'de hükümdar bulunan Mahmud İbn-il Emir Sebük tekin kullanmıştır.] İLE/VE/||/<>/> Hükümdarlara ya da devlet başkanlarına verilen unvan. İLE/VE/||/<>/> Bakan ve elçiden başlayarak cumhurbaşkanlığına kadar yükselen, yüksek makam sahibi yabancılara verilen şeref ünvanı. )
- SULTÂN[Ar.] ile/ve/||/<> MELİK[Ar.]
( Yönetimi/hükmü/sultayı elinde tutan. İLE/VE/||/<> Araziyi elinde tutan, toprak/ülke sahibi. )
- SULTAN ile/ve/||/<> NAİP
( ... İLE/VE/||/<> Tahtta, sultan olmadığı zaman ya da sultanın çocukluğu sırasında devleti yöneten. )
- SULTAN[Ar.] ile SULTAN ile "SULTAN"
( Müslüman, özellikle Sünni hükümdarların kullandıkları unvan, padişah. | Sultanların erkek ve kız çocukları ile anne ve eşlerine verilen unvan. İLE Bektaşi azizi. İLE Belirli bir alanda en üst düzeyde olanlar için kullanılan bir söz. )
- SULTAN değil/yerine/= YETKEMEN
- SULTANLARIN BİLDİĞİ DİL SAYISI:
8 || 7 || 6 || 5
( Fatih Sultan Mehmet || Kanunî Sultan Süleyman || Yavuz Sultan Selim || I. Murad, II. Bayezid, II. Selim, IIII. Mustafa, III. Selim, I. Abdülaziz, II. Abdülhamid )
- SULTAN'LARIN:
SAĞINA ile/ve SOLUNA ile/ve KARŞISINA (OTURANLAR)
( KÂTİP [Söylediklerini hemen, doğru ve net bir biçimde kayda geçmesi için.]
ile/ve
MUHAFIZ [Kalbini koruması için.]
ile/ve
ULEMÂ [Derin bilgi ve irfanlarından yararlanabilmek ve ayna olabilmeleri için.] )
- SULTANLARIN/PADİŞAHLARIN SIFATLARI ile ...
( * Yönetilenlerin hakkını gözetir, onlardan hak talep etmez; bu fazilettir(fadl) ve en yüksek(ulyâ) derecedir.
( * Ya da haklarını gözetir ve karşılığında hak talep eder, bu adâlettir(adl) ve orta(vustâ) derecedir.
( * Ya da hak talep eder haklarını gözetmez; bu da aşağı(süflî) derecedir. )
- SÜLÛK DERECELERİ
( * MECZÛB-I GAYRI SÂLİK
* MECZÛB-I SÂLİK
* SÂLİK-İ GAYR-I MECZUP
* SÂLİK-İ MECZUP )
- SÜLÜS[Ar.] ile SÜLÜS[Ar.] ile SÜLÜS[Ar.]
( Üçte bir. İLE Arap abecesiyle yazılan bir tür süslü yazı. İLE Erlere, yolculuklarda indirim sağlayan belge. )
- SÜMBÜL EFENDİ ve MUSA MUSLİHİDDİN(MERKEZ) EFENDİ
( Musa Muslihiddîn Efendi. İLE/VE Mustafa Muslihiddîn Efendi. )
- SUMSUK ile SÜMSÜK ile SÜMSÜK
( Yumruk. | Yumrukla vurma. İLE Uyuşuk davranan, miskin, aptal, mıymıntı, sünepe, pısırık. İLE Sümsükgillerden, sivri gagalı, kısa bacaklı deniz kuşu. )
( SÜMSÜKGİLLER: Leyleksiler takımının, kanatları, kuyrukları çok uzun deniz kuşları sınıfı. )
( ... cum ... cum SULABASSANA )
- SUNA YAKIN değil SUNAY AKIN
- ŞUNA-BUNA
- SUNAY AKIN ve/||/<> OYUNCAK MÜZESİ
( Sunay Akın VE/||/<> Oyuncak Müzesi )
- SÜNEPE ile DALKAVUK/YALAKA
( BASBASA: Köpeğin, kuyruğunu sallayarak sokulması. | Dalkavukların hali. )
- SÜNEPE/LİK ile/değil/yerine ALÇAKGÖNÜLLÜ/LÜK
- ŞUNLAR-BUNLAR
- SÜNNÎ ile SUN(N)Î
( Mezhep. İLE Yapay. )
- SUNUCU değil/yerine/= SUNUCU
- SUNUCU ile TEMSİLCİ
- SÜPER EGO ile/değil ÜST BEN
- SÜPERVİZÖR/"SÜPERVAYZIR"[İng. < SUPERVISOR] değil/yerine/= GÖZETMEN
- ŞÜPHELİ ile SANIK
- SUPHİ PAŞA KONAĞI ile SUPHİ PAŞA YALISI
( Fatih'te, Saraçhane'de, Horhor yokuşundadır. İLE Beylerbeyi'ndedir. )
( 1854'te, Maarif Nâzırı Abdüllâtif Suphi Paşa tarafından. [Şu anda Rektörlük binası olarak kullanılmaktadır.] İLE Maarif Nâzırı Abdüllâtif Suphi Paşa tarafından. [Kıbrıs'lılar Yalısı olarak da bilinir.] )
- SUR'A[Ar.] ile SURÂH[Ar.] ile SURÂH[Ar.]
( Güreşte, çoğunlukla ters dönmüş olan. İLE Çığlık, feryad. İLE Delik, gedik. )
- SURATSIZ ile "MEYMENETSİZ"
- SURATSIZ ile YÜZSÜZ
- SÜREÇ ile SONUÇ (Merkezlilik)
( Ağaç, meyvesinden tanınır. )
- SÜREÇ ile/ve/<> AŞAMALI BİRLİK
- SÜREÇ ile/ve/<>/> (")SONUÇ(")
( Hiçbir nesne/kavram/olgu, taşıdığı/yansıttığı ada/olguya, kendine daha uygun bir ad/tanım bulunmasını olanaksızlaştıracak derecede bağlı değildir. )
( Süreci kavramadan, sonuçlar konuşulamaz!
Süreç düşünülmeden ve konuşulmadan, "sonuç"/lar konuşulamaz! )
( Sefer. İLE/VE/<>/> "Zafer". )
( Yargılama. İLE/VE/<>/> Yürütüm[infaz]. )
( Âlim ve âriflerin takibi, tutumu, ilgilendiği, odaklandığı, öncellediği. İLE/VE/<>/> Câhillerin, gençlerin, çocukların, toplumların, "güçlüler"in, yetersizlerin, eziklerin, kibirlilerin, kendini ya da başkalarını küçümseyenlerin, keyifçilerin, hazcıların, çıkarcıların, "avcı"ların, kozcuların, kumarbazların "tavrı", aradıkları, "öncelledikleri", saplandıkları, müşterisi ve bağımlısı oldukları. )
( Zihinleri/akılları devrede olanlar/tutanların ilgilendiği. İLE/VE/<>/> Duyguları ağır basanların duyarsızlığı/kayıtsızlığı. )
( Gerçekliklerle yüzleşebilenlerin ilgilendiği. İLE/VE/<>/> Beklenti(sin)de olanların uğraştığı/didiştiği. )
- SÜREK:
NEŞE ve/<> MİZAC ve/<> MEŞREB
- SÜREKLİ EMEK ve/||/<>/= İNSANLIK
- SÜREKLİLİK ile/ve/<> DUYARLILIK(HASSASİYET)
- SÛRETLERİ KAVRAMADA:
ZİHİN/AKIL değil HAYAL
- ŞURTA ile SAHİBÜ'Ş-ŞURTA
( Önde gidip düşmanla savaşan asker. | Yelkene uygun rüzgâr. İLE Başkent ve öteki büyük merkezlerde, asayiş, şurta teşkilâtı tarafından sağlanırdı. Başlangıçta kadılık makamına bağlı olarak çalışan ve kadıların verdiği cezaları uygulayan bu teşkilât, bir süre sonra müstakil hale getirilmiştir. Görevi, suçluları takip ederek yakalamak olan şurta teşkilâtının başında, merkezde, genellikle nüfûzlu ailelerden seçilen bir görevli bulunurdu. Kentlerde, valilerin emrinde çalışan şurtanın görevi de asayişi korumak ve suçluların yakalanmasını sağlamaktı. )
- SÜRÜCÜ ARAÇ
- SÜRÜDEN:
AYRILAN ile/değil/yerine/>< AYRI OLAN
( Kurt kapar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Kurtulur. )
- SÜRÛRÎ[Ar.] ile Sürûrî[Ar.]
( Kurtçuk. İLE XVIII. yüzyılın ikinci yarısında yaşamış Osman adlı şair. Şiirden önce Hüznî, daha sonra Sürûrî takma adını kullanmıştır. Şiirleri hiciv ve mizah ağırlıklıdır. Şiirlerinde, ebced hesabıyla yaptığı tarihlendirmelerindeki başarılarıyla da öne çıkmıştır. [ö. 1813] )
- SÜRYANİ[Ar.]
( Samiler'in, Aramî kolunun doğu bölümünde olan bir Hristiyan topluluğu ve bu topluluktan olan kişi. )
- SUSABİLMEK ve/||/<> GÜLÜMSEYEBİLMEK :)
( Tüm sorulara, en iyi yanıt. VE/||/<> Tüm durumlara, en iyi karşılık. )