Bugün[28 Ekim 2025]
itibarı ile 9.707 başlık/FaRk ile birlikte,
9.707 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(2/40)


- ABLUKA[İt. < ABLOCO] ETMEK/ABLUKAYA ALMAK/İHATA ETMEK/MUHASARA ETMEK değil/yerine/= KUŞATMAK


- ABSÂL ile ÂSÂL


- ABSOLU/ABSOLUT/ABSOLUTE ile/||/<> ABSOLU/T/E DUYARSIZ DÖNEM/PERİYOT

( Tam, kesin, saf. İLE/||/<> Kesin duyarsız dönem. )


- ABSORBAN ile/||/<> ABSORBANS

( Emici. İLE/||/<> Soğurganlık. )


- ABSORBAN ile/||/<> ABSORBANS ile/||/<> ABSORBE ETMEK ile/||/<> ABSORBE OLMAK ile/||/<> ABSORPSİYON ile/||/<> ABSORPTİVİTE

( Emici, soğurucu, yüzeyine bağlayan. İLE/||/<> Emme, soğurum, soğurganlık. İLE/||/<> Emmek, soğurmak, yüzeyine bağlamak. İLE/||/<> Soğurulmak, yüzeye bağlanmak. İLE/||/<> Emilim, soğurma, yüzeyine bağlama. İLE/||/<> Emicilik, soğurganlık. )


- ABSÜRD değil/yerine/= SAÇMA


- ABUK SUBUK değil ABUK SABUK


- ABUR-CUBUR

( Gereksiz, sağlıksız yiyecekler için. )


- ABUS ile ABUZAMBAK

( Somurtkan. | Çatık/asık yüz. | Garip, acayip. İLE Garip sözler söyleyen, tuhaf hareketlerde bulunan kişi. )


- AÇ BÎ-İLAÇ[:İLAÇSIZ]["AÇ BİLAÇ" değil!] (ÇALIŞMAK, GİTMEK)


- Ac ile Ag

( Aktinyum öğesinin simgesi. İLE Gümüş öğesinin simgesi. )


- AC-/ACET- ile/||/<> ACANTH-/ACANTHO- ile/||/<> -ANG ile/||/<> APEX- ile/||/<> APİCO-/APİC- ile/||/<> ACR-/ACRO- ile/||/<> CUSP- ile/||/<> CENTE- ile/||/<> -TRESİA/-TRESİS ile/||/<> ATRETO- ile/||/<> -STİXİS

( Keskin, sivri. İLE/||/<> Dikenli, sivri dikensi çıkıntıları olan. İLE/||/<> Açılı, keskin, köşeli, eğri. İLE/||/<> Sivri uc, üst çıkıntı. İLE/||/<> Ucla/apeksle ilgili. İLE/||/<> Uc, ekstremite [akromegali: Ellerin, ayakların ve yüzün anormal büyümesi]. İLE/||/<> Nokta, uc. İLE/||/<> Delme. İLE/||/<> Delme, delik açma, delinme, delikli olma, Perforasyon. İLE/||/<> Açılmamış olma, bir geçitin olmaması, kapalı olması. İLE/||/<> İğne ile girme, ponksiyon. )


- AÇAN ile AÇAR ile AÇKI ile AÇACAK

( Açma işini yapan. | Oynak kemiklerin arasındaki açıları genişletmeye yarayan kasların genel adı. [>< BÜKEN] İLE Anahtar. | İştah açmak üzere, yemekten önce içilen içecek. İLE Bir cismin, yüzeyi üzerine, sert bir madde ya da bir araç sürterek, onu düzleştirip parlatma. [PERDAH] | [demircilikte] Delik büyültmekte kullanılan araç. | Anahtar ve her türlü açma aracı. İLE Açmaya yarayan araç. | Açma işleminin yapılacak olmasını, birinin, gelecek zaman kipinde gerçekleştireceğini belirten söz. )


- ACC[Ar.] ile ÂCC[Ar.]

( Bağırma, na're. İLE Kalabalık. )


- ACEB[Ar.] ile A'CEB[Ar.]

( Acabâ, hayret, gariplik, şaşırılacak şey. İLE [daha/çok/pek] Acâyip, tuhaf, garip olan. )


- ACELE/ACİLEN/ALELACELE/DERHAL[Fars. der + Ar. ḥāl]/HEMEN[Fars. < HEMÂN] değil/yerine/= İVECE/İVEDİ/EVGİN/ÇABUCAK/ÇABUKÇA/ÇARÇABUK


- ACEM AŞÎRÂN ile/||/<> ACEM-KÜRDÎ ile/||/<> ARAZBÂR ile/||/<> AŞÎRÂN ile/||/<> BESTENİGÂR ile/||/<> BEYÂTÎ ile/||/<> BÜZÜRG ile/||/<> FERAHNÂK ile/||/<> HİCAZKÂR ile/||/<> HÜSEYNÎ ile/||/<> HÜSEYNÎ-AŞÎRÂN ile/||/<> HÜZZÂM ile/||/<> ISFAHÂN ile/||/<> MÂHÛR ile/||/<> MUHAYYER-KÜRDÎ ile/||/<> NİHÂVEND ile/||/<> RAST ile/||/<> SABÂ ile/||/<> SEMÂÎ ile/||/<> SÛZNÂK ile/||/<> ŞEHNÂZ ile/||/<> USÛL-HAFİF ile/||/<> YEGÂH

( ACEM AŞÎRÂN

Türk musikisinde kullanılan şed makamlarından biridir. Bu makam çârgâh makamının acem-aşîrân perdesi üzerine kalbolmuş biçimidir. Dominantı çârgâh, tonikası Acem-aşîrân perdeleridir.

İLE/||/<>

ACEMKÜRDÎ

Türk musikisinde kullanılan mürekkep bir makamdır. Acem makamını biçimlendiren acem-aşîrân ve uşşak makamları dizilerinin pest tarafına bir kürdî dörtlüsünün eklenmesiyle tertip edilmiştir. Makamın melodik seyrinde önce acem makamının, sonra da kürdî dörtlüsüyle kürdî makamının özelliklerini gösterir.

İLE/||/<>

ARAZBÂR

Türk müziğinin kadim mürekkep makamlarındandır. Nevâ"da beyâtî ile rast beşlisinin çârgâh"daki şeddi ve uşak dörtlüsünün birleşmesinden oluşmuştur. Donanımına mi için bir koma bemolü, konulur; bu arıza, makamı vücuda getiren ilk iki dizide mevcuttur ve uşşak dörtlüsünde de bu ses yoktur. Nota içinde nevâ"da beyâtî için si küçük mücenneb bemolü, diger iki dizi için de si koma bemolü konulur. Makam, uşşak dörtlüsünü inici bir biçimde icra ile la-dügâh perdesinde kalır. Güçlü birinci derecede nevâ"da beyâtî"nin ve çârgâh"da rast beşlisinin durağı olan do-çârgâh perdeleridir.

İLE/||/<>

AŞÎRÂN

Hüseynî-aşîrân perdesinin ve makamının adının muhtasar biçimidir.

İLE/||/<>

BESTENİGÂR

Oldukça eski mürekkep Türk makamlarındandır. Hususi ve orijinal bir kıymet taşıyan bu makam rağbetle kullanılmıştır ve halen de kullanılmaktadır. Bilhassa kuvvetli hüzün, ıstırap ve dindarlık mevzularında kullanılabilir. Sabâ makamına Irak makamının pest dörtlüsünün (yani Irak perdesindeki segâh dörtlüsünün) ilavesinden meydana gelmiştir. Bu dörtlü ile Irak perdesinde durur. Güçlü, birinci derecede kuvvetli olarak kullanılan çargâh do perdesidir ki, sabânın güçlüsüdür. Donanımına sabâ gibi si için koma ve re için bakıyye bemölü konulur. Lâhin içinde icabeden yerlere sabânın tiz sekizlisi için lâ bakıyye bemolü ve Irak"ın pest dörtlüsü için de fâ bakıyye diyezi ilâve olunur.

İLE/||/<>

BEYÂTÎ

Günümüzde de kullanılan bu makam, Türk müziğinin en eski makamlarından bir tanesidir. Uşşak dörtlüsüne pûselik beşlisi ilâvesinden mürekkep ve Türk müziğinin 5 numaralı basit makamı olan uşşak"ın inici biçimidir. Uşşak gibi dügâh {lâ perdesinde durur ve güçlüsü nevâ} re"dir. Bu güçlü perdesinin uşşaktan daha önemli olarak kullanılması ve ekseriyâ bu perdeden başlayarak bestekârların bir hicâz geçkisi yapmış olmaları, makamın yapısıyla alâkalı değildir. Uşşak"dan farkı, tiz perdelerden başlaması, bu perdelerde gezinerek ikinci bir biçimde karar etmesidir. Donanımına uşşak gibi si için bir koma bemolü konulur. Niseb-i şerîfesi 8"dir. Orta sekizlideki sesleri şöyledir (pesten tîze doğru) : dügâh, segâh, çârgâh, nevâ, hüseynî, acem, gardâniye, muhayyer. Beyâtî, uşşak kadar rûha huzur verici değildir. Uşşak"ın tasavvufî ve felsefî karakterine mukabil beyâtî"nin biraz hüzne kaçan bir karakteri vardır.

İLE/||/<>

BÜZÜRG

Türk mûsıkisinin çok az kullanılmış en eski mürekkep makamlarındandır. Hüseynî beşlisinin hüseynî perdesindeki şeddi, pûselik beşlisi ve çargâh beşlisinin rast perdesindeki şeddinden (yani mâhur makamının pest beşlisinden) meydana gelmiştir. Ekseriya bu beşlilerde karışık bir süratte seyredildikten sonra, rasttaki çargâh beşlisi ile inici bir biçimde rast perdesinde durulur. Güçlü birinci derecede makamın terkibindeki ilk iki beşlinin ilkinin durağı ve ikincisinin tiz durağı olan nevâ, üçüncü derecede pûselik beşlisinin durağı olan dügâh"dır. Bilhassa seyirde çargâh beşlisine ehemmiyet verilerek ve onun dahilinde gezinilerek yürünür, donanım boştur. Lâhin içinde hüseynî beşlisinin hüseynî perdesindeki şeddi için fâ bakıyye diyezi konulur, başkaca bir ârızası yoktur.

İLE/||/<>

FERAHNÂK

Türk müziğinin mürekkep makamlarındandır. Tahminen 1820 senelerinde Şâkir Ağa tarafından tertib edilmiştir; biraz eviç makamına benzerse de ifade itibariyle dahi ondan farklıdır. Şen ve hafif mevzular, bahar tasvirleri gibi parçalarda kullanılabilir. Bu makam, nevâ"da rast beşlisi, segâh"da ferah-nâk beşlisi, dügâh"da rast beşlisi, Ferah-nâk beşlisi ve nîm hicazda, hicaz dörtlüsünden mürekkeptir. Bu diziler ekseriya, karışık bir surette kullanılır. Makam ferah-nâk beşlisi ile karar eder. Durak ırak ve güçlü birinci derecede dügâh perdeleridir. Makam umumiyetle inicidir. Donanıma fa ve do için birer bakıyye diyezi konur. Zikredilen beş dizenin son ikisinde her iki arıza, ilkinde yalnız birinci arıza ve üçüncüsünde yalnız ikinci arıza mevcuttur. Bu diziler kullanılırken, bu noktalar göz önünde tutularak bekar konulur. Segâh"daki ferah-nâk beşlisinin si koma bemolü ve hicaz içerisinde geçen yerlere konur. Bununla beraber hicaz dörtlüsünün kullanılmadığı ferah-nâk eserler de vardır.

İLE/||/<>

HİCAZKÂR

Türk müziğinin şed makamlarındandır. Tahminen 170 sene önce tertib edilmiştir. Rağbetle kullanılmış bir makamdır. Çok özel bir edâ taşıyan bir diziye sahiptir. Zirgüle basîtesinin rast (sol) perdesindeki şeddidir. (Evcârâ"nın bir yarım ses tizinde kalan biçimi olur). Güçlüsü –beşinci derecesi olan- nevâ"dır. Dizisi inicidir, nispet-i şerîfe sayısı, zirgülede olduğu gibi 7 dir. Donanımına si koma mi ve lâ bakıyye bemolleri ile fa bakıyye diyezi konulur. Şu hale göre orta sekizlideki sesleri şöyledir. (tizden peste doğru): gerdâniye, eviç, hisâr, nevâ, çârgâh, segâh, zirgüle ve rast. Ancak bestekârların hicazkâr eserlerde sıkça ve karışık olarak nihâvend ve yegâhda hicaz ile rastda hicaz (donanımı si ve mi koma ve la bakıyye bemolleridir) geçkileri yapmış olduklarını ilave etmek gerekir.

İLE/||/<>

HÜSEYNÎ

Türk müziğinin altı numaralı basit makamıdır; en eski makamlardandır. Hüseynî beşlisi ile uşşak dörtlüsünden müteşekkildir. Durak dügâh ve güçlü –beşinci derece olan- hüseynî perdeleridir. Niseb-i şerîfe sayısı 8 dir. Dizisi çıkıcıdır. İkinci biçimi muhayyer olur. Donanımına si koma bemolü ile fa bakıyye diyezi konulur. Orta sekizlideki sesleri şöyledir. (pestden dize doğru): dügâh, segâh, çargâh, nevâ, hüseynî, eviç, gerdaniye ve muhayyer. Hüseynî, klasik bestekârlar tarafından da en çok kullanılan bir kaça makamdan biri olmakla beraber, bilhassa Türk halk müziğinde en çok kullanılmış olan makamdır.

İLE/||/<>

HÜSEYNÎ-AŞÎRÂN

Türk müziğinin en eski mürekkep makamlarındandır. Hüseynî makamının pest tarafına, Hüseynî-aşîran perdesine nakledilmiş bir uşşak dörtlüsü ilavesinden mürekkep olup, bu dörtlü ile aşiran perdesinde kalır. Güçlü birinci derecede hüseynînin durağı olan dügâh"tır. Donanımına Hüseynî gibi si koma bemolü ile fa bakıyye diyezi konulur. Eskiden vech-i hüseynî de denilen bu makam, esasen hüseynînin pest tarafına tâbi olarak bir dörtlü katılmak suretiyle yapılmıştır ki aşiran perdesinde kalan hüseynîden başka bir şey değildir.

İLE/||/<>

HÜZZÂM

Türk müziğinin mürekkep makamlarındandır. En eski mürekkeplerden biri olmakla beraber, bilhassa yaklaşık iki asırdır pek çok rağbet görmüştür. Türk müziğinin koyu hüzün arzeden makamlarından biri olan bu makam, dizisi bir sekizli içinde ifade edilebilen mürekkep makamlardandır. Hüzzam beşlisi ile segâh dörtlüsünden mürekkeptir. Durak segâh ve güçlü –üçüncü derece olan- nevâdır. Dizisi inici çıkıcı olup niseb-i şerîfe sayısı 6"dır. Donanımına si koma, mi bakıyye bemolleri ile fa bakıyye diyezi konulur. Orta sekizlisindeki sesleri pestten tize doğru şöyledir; segâh, çârgâh, nevâ, hisâr, eviç, gerdâniye, muhayyer ve tiz segâh.

İLE/||/<>

ISFAHÂN

Türk müziğinin en eski mürekkep makamlarındandır. Pûselik beşlisi, dügâh perdesine nakledilmiş bir rast dörtlüsü ve beyatî makamından meydana gelmiştir. Beyatî"nin durağı ve güçlüsü olan dügâh ve nevâ perdeleri, Isfahân"ın da durak ve güçlüsüdür. (Pûselik beşlisi ile dügâh"taki rast dörtlüsünün de esasen durak perdeleri dügâhtır.) Isfahân"ın dizisi inici-çıkıcıdır. Donanımına beyâtî gibi si koma bemolü konulur, pûselik beşlisi için si bekar ve rast dörtlüsü için si bekar sol bakıyye diyezi kullanılır. Eskiden beyâtî makamına Isfahân denilirken Isfahânek makamının terkibini müteakip birkaç asırdan beri Isfahânek yerine ısfahân denilmeye başlanmış, beyatî yeni bir bünyeye girmiş, Isfahânek de Isfahân"ın küçük bir fark gösteren biçimine kalbolmuştur.

İLE/||/<>

MÂHÛR

Türk müziğinin en eski makamlarındandır. Neşeli, şuh, ferah verici bir makamdır. Asırlardan beri rağbet ile kullanılmıştır. Mâhur, çârgâh makamının rast (sol) perdesindeki şeddidir; yani basit bir şed makamıdır. (Acem- aşîran gibi ki bu da mahurun bir perde pestinde kalan bir çârgâh şeddidir.) Güçlüsü – beşinci derece olan- nevâ (re)"dir. Dizinin umumi seyri inicidir. Donanımına fa için bir küçük münecceb diyezi alır. (Yani batı müziğindeki sol majör"ün aynıdır.) Orta sekizlisindeki sesleri tizden peste doğru olmak üzere şöyledir. Gerdâniye, mâhur, hüseynî, nevâ, çârgâh, pûselik, dügâh ve rast.

İLE/||/<>

MUHAYYER-KÜRDÎ

Türk müziğinin mürekkep makamlarındandır. Tahminen iki asır evvel tertibedilmiştir. Muhayyer makamına bir kürdî dörtlüsü ilavesinden ibarettir. Durak ve güçlü aynen muhayyerde olduğu üzere dügâh ve hüseynî perdeleridir. Donanımına muhayyerin si koma bemolü ve fa bakıyye diyezi arızaları konulur. Kürdî dörtlüsü için si bekar ve si küçük münecceb bemolü değişikliği yapılır.

İLE/||/<>

NİHÂVEND

Türk müziğinde bir makamdır. En eski makamlardan olup, eskiden nihâvend-i kebîrden ayırmak için nihâvend-i rûmî diye de adlandırılmıştır. Fakat son bir asırdan beri pek büyük bir rağbetle kullanılmıştır. Nihâvend batı müziğindeki sol minördür. Yani pûselik makamının bir perde peste göçürülmüş şeddidir. Rast perdesinde durur. Güçlüsü beşinci derece olan nevâ"dır. Donanımına si ve mi için iki küçük mücenneb bemolü konulur, yedenin fa bakıyye diyezi, nota içinde ilave edilir. Çıkıcı-inici bir seyri vardır. Orta sekizlideki sesleri pestden tize doğru olmak üzere şöyledir: rast, dügâh, kürdî, çârgâh, nevâ, nim-hisar, evic, gerdâniye. Dizisinde nisbet-i şerîfeden 7 tane olmakla mülayim sayılır. Elimizde, makamlar arasında sayı itibariyle 7 olarak nihâvend"den eser bulunmaktadır.

İLE/||/<>

RAST

Türk müziğinin en eski makamlarındandır. 4 numaralı basit makam olan rast, rast beşlisi ile rast dörtlüsünden müteşekkildir. Durağı rast (sol) ve güçlüsü – beşli ile dörtlünün birleşmiş olduğu beşinci derece nevâ (re) dir. Makam çıkıcıdır. Mülayim olup dizisinde niseb-i şerîfeden 8 tane vardır. Donanımına si koma bemolü ile fa bakıyye diyezi konulur. Orta sekizlisindeki sesleri pestten tize doğru olmak üzere şöyledir: rast, dügâh, segâh, çârgâh, nevâ, hüseynî, evic ve gerdâniyye. Rast en çok kullanılmış makamlardandır; en eski devirlerden zamanımıza kadar bu önemini ve rağbetini korumuştur.

İLE/||/<>

SABÂ

Türk müziğinin en eski ve maruf makamlarındandır. Türk müziğinin en orijinal ve karakteristik makamlarından biri olan sabâ, yürekler parçalayıcı, gönüller yakıcı bir hüzün, elem, zühd ve pişmanlık duygusunu gayet net olarak bildirir. Rağbetle kullanılmış bir makamdır. Çârgâh"da zengûle (ki bu makam şevk-efzâ"nın terkîbinde de mevcuttur) ile sabâ dörtlüsünden mürekkeptir. Bu dörtlü ile dügâh (la) perdesinde kalır. Zengûle"nin durağı çârgâh perdesi, sabâ da çok mühim bir rolü olan güçlüdür. Çârgâh"da zengûle"nin güçlüsü olan rast (sol) perdesi gibi ikinci bir güçlünün, fazla kıymeti yoktur. Donanımına si koma bemolü ile re bakıyye bemolü konulur. Çârgâh"da zengûle"nin la bakıyye bemolü; nota içinde kullanılır.

İLE/||/<>

SEMÂÎ

Türk halk şiirinde bir "forme" un adıdır. Saz şairi tarafından bestelenir ve semâî adı altında okunur. Biçim itibarı ile aynen koşma gibidir, ondan farkı hecenin 4+4=8 vezni ile yazılmasındandır. Mevzuu itibarı ile de koşmadan farklıdır; semâîde âdeta bazı tekerlemeler vardır. Fakat bunlar oldukça anlam sunar, mânide olduğu gibi anlamsız değildir.

İLE/||/<>

SÛZNÂK

Türk müziğinin 13 numaralı sonuncu basit makamıdır. Basit makamlardan yegane yeni olanı olup, bütün diğerleri pek eskidir. Sûz-nâk tahminen 1780 senelerinde Abdülhalim Ağa, Ahmet Ağa, Mehmet Ağa"dan biri tarafından icat edilmiştir. O zamandan beri en çok rağbet edilen makamlardan biridir. Net olarak içli bir hüzün bir telkin eder. Sûz-nâk, rast beşlisi ile hicaz dörtlüsünden yapılmıştır. Rast beşlisi ile rast (sol) perdesinde durur. Güçlüsü beşli ile dörtlünün birleştiği beşinci derecede olan nevâ (re) dir. İnici-çıkıcı karışık bir biçimde seyreder. Donanımına si koma bemolü, mi bakıyye bemolü ve fa bakıyye diyezi konulur. (İlki rast beşlisi ve son ikisi de hicaz dörtlüsü için). Niseb-i şerîfeden dizisinde 7 tane bulunmakla "mülâyim" sayılır. Orta sekizlisindeki sesleri pestden tîze doğru şu biçimdedir: rast, dügâh, segâh, çârgâh, nevâ, evic ve gerdâniye. Bu asıl Sûz-nâk"tır. Bir de durak üstü olarak, dügah perdesi yerine zengûle kullanan Sûz-nâk vardır ki buna "zengûleli Sûz-nâk" derler ve zengûle makamının rast (sol) perdesindeki şeddi (hicazkâr) gibidir. Hicazkârdan farkı, daima değil, ancak karara doğru karakteristik olarak zengûle perdesini bir nevi üstyeden olmak üzere kullanmasıdır.

İLE/||/<>

ŞEHNÂZ

Türk müziğinin en eski mürekkep makamlarındandır. Çok güzel ve karakteristik bir makam olup, hicazkârın daha yumuşağı ve nazlısı, masal edasına çok müsait bir çeşididir. Eskiden daha çok kullanılan makam son yıllarda orta derecede kullanılmıştır. Şehnâz, uzzal veya hicaz veya hümâyun makamına, hüseynî aşîran (mi) perdesine göçürülmüş bir hümâyûn ilavesinden mürekkeptir. Uzzal veya hicaz veya hümâyun ile dügâh (la) perdesinde kalır (bu perde, hüseynî aşîran"da hümâyûn"un da güçlüsüdür). Güçlüler birinci derecede –hümâyûn ile hicâz"ın güçlüleri olan- nevâ (re), ikinci derecede de – uzzalın güçlüsü ve hüseynî aşîran"da hümayun durağı olan- hüseynî (mi) perdeleridir. Karışık ve daha çok inici bir seyri vardır (ve muhayyer perdesini sık kullanır). Donanımına si bakıyye bemolü, fa koma diyezi, do ve sol bakıyye diyezleri konulur. (İkinci ve dördüncü arızaları hüseynî aşîranda hümâyûn içindir; diğer ikisi de hümâyûnun arızalarıdır). Eğer uzzal veya hicaz kullanılmışsa fa bakıyye diyezi (fa bekardan sonra) ve sol bekar yapılır.

İLE/||/<>

USÛL-HAFİF

Türk müziğinin büyük usullerindendir. 32 zamanlı ve 26 darplıdır (yine 32 zamanlı olarak 14 darplı benefşân ve 22 darplı muhammesten daha az kullanılmıştır). 32/2"lik ağır hafif mertebesi de çok kullanılmıştır. 32/8"lik yürük hafif de görülmüştür. Usul isminden de anlaşılacağı üzere yürük eserlere yakışır, oynak ve hafiftir. Hafif ile kâr, beste, peşrev, tevşih ve ilâhiler ölçülmüştür. Bilhassa beste formu için pek çok kullanılmıştır. Usul üç farklı biçimde dizilmiş 8 adet sofyandan oluşur.

İLE/||/<>

YEGÂH

Türk müziğinin eski makamlarından bir tanesidir. Yegâhnevâ ile nevâ"da rast makamlarından tertip edilmiştir. İkinci dizi ile yegâh (re) perdesinde kalır ki, bu ses aynı zamanda makamın terkibindeki ilk dizinin de güçlüsüdür. Güçlüsü nevânın durağı olan dügâh (la) perdesidir. (Nevâ, perdesi tiz durağı olduğu için güçlü sayılamaz). Donanımına nevâ gibi si koma bemolü ile fa bakıyye diyezi konulur. Yegâh"da rast için ise si bekar ve do bakıyye diyezi nota içerisinde kullanılır. (Fa bakıyye diyezi bu dizide ortaktır). Genellikle inici olarak seyreder. )


- ACEM[Ar.] ile Acem[Ar.] ile A'CEM[Ar.]

( Harflere nokta koyma. | Türk müziğinde, "mi" notasına yakın bir perde. İLE Arap olmayanlar. | İran'lılar. İLE Arap kavminden olmayan. )


- ACEMÎ[Ar.] ile A'CEMÎ[Ar.]

( Tecrübesiz, toy. | İran'lı. İLE Arap olmayan, İran'lı. | Acemce. | Beceriksiz. | Dilsiz. )


- ACI ile AĞRI

( PAIN vs. ACHE )


- ACI ile HACI


- ACI ile HACI


- ACI ile ISTIRAP

( ... İLE Zihnin ve kalbin titremesi. )

( Acıya dayanmak gerekir. Acıyı yenme diye bir şey yoktur. )

( Acı çekmeyenler, başkalarının acı çekebileceğini akıllarına getirmez. )

( Size ıstırap veren sürekli sahte (asılsız) olandır. )

( Sahte olanı terk edin, acı çekmekten kurtulursunuz. )

( Düşüncelerinde ya da duygularında olan ve olmayan şeylere karşı herhangi bir özlemin yoksa, bu acılardan kurtulmanın yoludur. )

( Istırap, kabul etmeyişten kaynaklanır. )

( Istırap, kendi yarattığımız değil midir? Evet, onu yaratmak için ayrı bir kendiniz olduğu sürece. )

( Bencillik ıstırabın nedenidir. )

( Kendim olarak tanımladığım çerçeve ne denli dar ise, arzu ve korkunun neden olduğu ıstırap da o denli keskin olur. )

( Kişisel "ben"in eriyip kayboluşuyla kişisel ıstırap da son bulur. )

( Ancak ayrılıkçılık ve çıkarcılık dünyada gerçek ıstırabın ortaya çıkmasına neden olur. )

( Istırabın nedeni bağımlılık, çaresi bağımsızlıktır. )

( Istırabın gerçek nedeni, kendini sınırlı olanla özdeşleştirmektir. )

( Uygarlık, kültür, felsefe ve din. Istıraba başkaldırıdan başka nedir ki? )

( Istırap en başta, dikkat çekmek için bir çağrıdır ve o aslında bir sevgi hareketidir. )

( Istırap tümüyle bir bağımlılık ya da direnmeden dolayıdır; bu bizim yaşam ile birlikte devinmeye ve akmaya karşı isteksizliğimizin işaretidir. )

( Istırap çeken sizin kendiniz olduğunu hayal ettiğiniz kişidir, siz değil. )

( Eğer ıstırabın ötesinde olmak istiyorsanız, onu yarı yolda karşılayıp kucaklamalısınız. )

( Akıllı kişi, zevkin değil, ıstırapsızlığın peşine düşer. )

( Daha az ıstırap "istiyorsanız", kendiniz olabilmek yerine sürünün parçası olun/olursunuz. )

( PAIN vs. SORROW, SUFFER
Pain has to be endured. There is no such thing as overcoming the pain.
Suffering is due to non­acceptance.
It is always the false that makes you suffer.
Abandon the false and you are free of pain.
Is not all suffering self-created? Yes, as long as there is a separate self to create it.
Selfishness is the cause of suffering.
The narrower the circle of my self-identification, the more acute the suffering caused by desire and fear.
With the dissolution of the personal 'I' personal suffering disappears.
The cause of suffering is dependence and independence is the remedy.
What is civilization and culture, philosophy and religion, but a revolt against suffering.
Self-identification vs. the limited is the real cause of suffering.
Suffering is due entirely to clinging or resisting; it is a sign of our unwillingness to move on, to flow vs. life.
Suffering is primarily a call for attention, which itself is a movement of love.
It is the person you imagine yourself to be that suffers, not you.
If you want to be beyond suffering, you must meet it half way and embrace it. )

( TRISTITIA cum ... )

( ... ile DUHKHA )


- AÇI ile/ve PARALAKS[Fr. < Yun. PARALLAX]

( ... İLE/VE Biri, yerkürenin merkezinden, öbürü, yeryüzünde bulunan bir kişinin gözünden çıkan iki doğrunun, bir gökcisminin merkezinde birleşerek oluşturdukları düşünülen açı. )

( ANGLE vs./and PARALLAX )


- AÇIK-SAÇIK (GİYİNMEK | KONUŞMAK)


- AÇIK SAÇIK[ARÂBE çoğ. ARABÂT] ile AÇIK SEÇİK


- AÇIK ile/ve/değil/< ÂŞİKÂR/ECLÂ[Ar. < CELÎ]/BEYYİN[Ar.]


- ACIK/AÇIK değil AZICIK


- AÇIKLAMA ile AÇIMLAMA

( İZAH ile ŞERH, TEŞRİH )


- AÇIKLAMA ile/ve İSPAT/İSBAT

( TO EXPLAIN vs./and TO PROVE )


- AÇILIM ile AÇIKLAMA


- AÇILIM ile AÇILIŞ/KÜŞAT[Fars. < GUŞÂD]

( Açılma eylemi. | Bir yıldızla, gök eşleği arasındaki uzaklık. [Kuzey'e doğru olanı, eksi imiyle ölçülür.][Güneşin, bir yıldaki açılımı, -23 derece, 27 dakikadan; +23 derece, 27 dakikaya kadar değişir.] İLE Açılma eylemi ya da biçimi. | Yeni bir yapının, yerin ya da yeni bir kurumun çalışmaya başlaması. | Tavlada bir tür oyun. | Güzellik, hoşluk. )


- ACIMA ile ACIMAK

( Acımak eylemi. | Başka bir kişinin ya da canlının mutsuzluğuna yönelik duyulan üzüntü, merhamet. İLE Tadı, acı duruma gelme, acılaşma. | Acılı, ağrılı olma. | Başkasının acısına ortak olmak ya da durumundan üzüntü duymak. | Başkasının uğradığı/uğrayacağı kötü bir duruma üzülmek, merhamet etmek. | Bir şeyi vermeye kıyamamak ya da verdiğine, elden çıkardığına üzülmek. )


- ACIMA ile/ve/||/<>/> SEMPATİ ile/ve/||/<>/> EMPATİ ile/ve/||/<>/> ŞEFKÂT

( Sana acıyorum. İLE/VE/||/<>/> Acını anlıyorum. İLE/VE/||/<>/> Acını paylaşıyorum. İLE/VE/||/<>/> Yardım etmek için yanındayım. )

( )


- ACIMAQ[Azr.] = ACIKMAK[Tr.]


- ÂCİN[Ar.] ile ACÎN[Ar.]

( Rengi ve tadı değişmiş, bozulmuş pis su. İLE Yoğurulmuş şey, hamur, mâcun. )


- ACIYAN YER ile/ve/değil/||/<>/< ACIKAN YER


- ACIYOR/UM ile AÇIYOR/UM

( Acımak, üzülmek. İLE Açmak. )


- ACİZ ile ÂCİZ

( Gücü, bir işe yetmez olanın durumu, güçsüzlük. | Beceriksizlik. | Birinin, borcunu, zamanında ödeyememesi durumu. İLE Gücü bir işe yetmez olan, güçsüz. | Beceriksiz. )


- ÂCİZÂNE[Ar. < ÂCİZ + Fars. < ÂNE] ile NÂÇİZÂNE[Fars. < NÂÇİZ]

( Gücü bir işe yetmez olan, güçsüz olarak. | Beceriksizlikle. İLE Değersiz, hiç sayılan, önemsiz, çok küçük bir şey olarak. )


- AÇMAK ile AŞMAK


- ACO-/ACOU-/ACOUS-/ACOUO-/-ACUSİA/-ACUSİS ile/||/<> ACU- ile/||/<> PHON-/-PHONE/-PHONİA/PHONO-/-PHONY

( İşitme, işitme ile ilgili, duyma [akustik: İşitme bilimi]. İLE/||/<> İğne, işitme. İLE/||/<> Sesle ilgili, ses. )


- ACQUIRE vs. EARN vs. GAIN vs. GET vs. OBTAIN vs. PROCURE vs. RECIEVE vs. TAKE vs. WIN


- ACTİN-/ACTİNO- ile/||/<> HELİ-/HELİO- ile/||/<> THERM-/-THERM/THERMO-/-THERMY ile/||/<> CAL-/CALORİ- ile/||/<> ELECTRO- ile/||/<> ASTR-/ASTRO-

( Işın. İLE/||/<> Güneş, güneş ışığı ile ilgili. İLE/||/<> Isıyla, ısı oluşumu ile ilgili. İLE/||/<> Isı. İLE/||/<> Elektrikle ilgili. İLE/||/<> Yıldız, yıldızımsı, yıldız biçiminde. )


- ACTİNO- ile/||/<> RADİO- ile/||/<> ROENTGENO- ile/||/<> PHOT-/PHOTO-

( Işın, radyasyon [aktinomikoz: Bir bakteri enfeksiyonu]. İLE/||/<> Radyumla ilgili, radyant enerji ile ilgili, radiusla ilgili. İLE/||/<> X ışınları ile ilgili. İLE/||/<> Işık. )


- ACUR/AJUR ile ACUR

( Antika, gözenek. İLE Kabakgillerden, kabuğu çizgili ve tüylü, açık yeşil renkte, irice bir tür hıyar. )

( ... cum CUCUMIS ANGURIA )


- ACYO[İt. AGGIO] ile ACYOTAJ[Fr.]/DEĞER FARKI

( Herhangi bir paranın, gerçek değeriyle, sürüm değeri arasında ya da bir ticaret senedinin üzerinde, yazılı miktar ile indirimden sonraki tutarı arsında beliren fark. | Bir ticaret senedinin yenilenmesinde alınan komisyon. | Bankaların senetli kredi işlemlerinde yaptığı tahsilat. İLE Devlet tahvilleri, kambiyo ve menkul değerler üzerine yapılan spekülatif işlemler. )


- AD ile ADD[Ar.]

( Birini, bir şeyi anlatmaya, tanımlamaya, açıklamaya, bildirmeye yarayan söz, isim, nam. | Herkesçe tanınmış ya da işitilmiş olma durumu. | Canlı ve cansız varolanları, duygu ve düşünceleri, çeşitli durumları bildiren sözcük, isim. İLE Sayma. | Sayılma. )


- AD/IM/IZ ile/ve UNVAN["ÜNVAN" değil!]

( NAME vs. TITLE (OF DIGNITY) )

( MING ile ... )


- ADA BALIĞI ile ALABALIK(TROUT) ile ATLANTİK KERTENKELE BALIĞI ile ATEŞ BALIĞI ile AY BALIĞI[Lat. MOLA MOLA] ile BENİ BALIĞI[Lat. CYPRINION MACROSTOMUS] ile ÇAÇA BALIĞI ile ÇUPRA BALIĞI ile DİL BALIĞI(SOLEFISH, [Lat. SOLEA VULGARIS]) ile DÜLGER BALIĞI[Lat. ZEUS FABER] ile FENERBALIĞI[LOPHIUS PISCATORIUS] ile FULYA BALIĞI[Lat. MYLIOBATIS AQUILA] ile GÜNBALIĞI[Lat. JULIS TURCICA] ile İSTAVRİT[Yun.][Lat. TRACHURUS TRACHURUS] ile KEDİ BALIĞI(CATFISH) ile KELER BALIĞI ile KILIÇ BALIĞI(CEMEL-İL-BAHR / CEMEL-ÜL-MÂ'[Ar.], SWORDFISH[İng.]) ile KIRLANGIÇ BALIĞI[Lat. TRIGLA HURUNDO] ile KIZILKANAT[Lat. SCARDINUS ERYHROPHTHALMUS] ile KÖPEK BALIĞI(SHARK) ile KUM BALIĞI[Lat. AMMODYTES] ile KUPES[Lat. BOOPS BOOPS] ile KÜÇÜK AĞIZLI LOTAK[Lat. CYPRINION KAIS] ile MERCAN BALIĞI ile OK BALIĞI ile ORKİNOS[Yun.]/TON[Lat. THUNNUS] ile ÖRDEK BALIĞI[Lat. LABRUS MIXTUS] ile PAPAZBALIĞI[Lat. CHROMIS CHROMIS] ile PEMBE, KURBAĞA AĞIZ BALIĞI ile RİNGA BALIĞI(HERRING)[Lat. CLUPEA HARENGUS] ile SANDIK BALIĞI[Lat. LACTOPHRYS TRIQUETER] ile TON BALIĞI(TUNAFISH) ile TARANGA ile TORPİLBALIĞI ile YILAN BALIĞI(İNKİLÎS[Ar.], EEL[İng.]) ile ACI BALIK ile BIYIKLI BALIK ile DİKENLİ BALIK[Lat. G. ACULEATUS] ile DUBAR[Lat. MUGIL CEPHALUS] ile ÜZGÜNBALIĞI[Lat. CALLIONYMUS LYRA]

( Dünyanın en büyük omurgasızı/yumuşakçası, mürekkep balığıdır. [Eril mürekkep balıklarının boyu 19 metreye kadar ulaşabilir.] )

( SAMEK )


- A'DÂD[Ar. < ADED] ile A'DÂD[Ar. < ADAD, ADUD] ile A'DAD[Ar.]

( Sayılar. İLE Sâidler, bâzular, kollar. | Havuz kenarındaki büyük ve düş taşlar, duvarlar. İLE Kolu ince, kısa kollu kişi. )


- AD-/-AD ile/||/<> AS- ile/||/<> -AL

( -e, -e doğru, yakınlaşma, yönelme, yakınında, yoğun, ek olarak artım, -a yönelik [adduksiyon: Gövdeye doğru hareket]. İLE/||/<> -e, -a. İLE/||/<> ... ile ilgili, bir şeye ait, bir şeyin özelliklerini taşıyan. )


- ÂDÂK[Ar.] ile ADAKK[Ar.] ile ADAK/NEZİR[Ar.]

( Ada. İLE [Daha/en/çok] Dakik, ince. İLE Bir dileğin gerçekleşmesi için sahip olunandan vazgeçmek ve/ya da vazgeçilen şey. )


- ADÂLET:
BİRLİK ile/ve/<> DİRLİK


- ADALET değil ADÂLET


- ADÂLET ile/ve/<>/< BARIŞ[< VARIŞ]/SULH

( Eğer dünyada barış ve uyum istiyorsanız, aklınızda ve gönlünüzde barış ve uyum olmalıdır. )

( Kendinizde düzen olmadıkça, dünyada düzen olmayacaktır. )

( AN SÜKÛT'İN SULH: Davalının susması üzerine gerçekleşen barış. )

( YURTTA SULH, CİHANDA SULH! PAZ EN EL PAIS, PAZ EN EL MUNDO! )

( KÂH-İ DÂD-GÛCTERÎ: Adliye Sarayı. )

( JUSTICE vs./and/<> PEACE
If you want peace and harmony in the world, you must have peace and harmony in your hearts and minds.
Unless there is order in yourself, there can be no order in the world. )


- ADÂLET ve/||/<>/>/< SÜKÛN/SÜKÛT


- ADAM "SATMIŞLIĞI/M/IZ"
değil/ne yazık ki/><
ADAM "SANMIŞLIĞI/M/IZ"

( Yoktur. DEĞİL/NE YAZIK Kİ/>< Vardır. )


- ADAM[Ar. < ÂDEM] ile HERİF[Ar. < HARİF]


- ADAMDAN SAY(MA)MAK ile/değil MUHATAB ALMA(MA)K


- ADAMI OLMAK değil ADAM OLMAK


- ADAMINA GÖRE ile/değil/yerine ÂDÂBINA GÖRE


- ADA(N)MAK ile/ve VAKFETMEK

( TO (GET) DEVOTE vs./and TO DONATE )


- ADAPTE/ADAPTED[İng.] değil/yerine/= UYARLANMIŞ


- ADAPTÖR/ADAPTOR[İng./Fr. ADAPTEUR] değil/yerine UYARLAYICI/UYARLAÇ/UYARGAÇ

( Bir aracın çapları birbirinden farklı olan parçalarından birini ötekine geçirebilmek için yararlanılan bağlayıcı. | Aracın kullanabileceği düzeye göre elektrik akımını ayarlayan araç, uyarlayıcı. )


- ADÂVET değil/yerine/>< ADÂLET


- ADA-YA ile ADAY-A

( Ada'ya. İLE Aday'a. )


- AD DOLUNAN"/ADL OLUNMAK/ADLOLUNMAK ile/değil ADDOLUNMAK/ADDOLUNAN[Ar. + Tr.]

( Saymak, sayılan. )


- ADEM
|------VEHM------|ŞEKK|------ZANN/ŞÜPHE------|
ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/></>/<
YAKÎN

( 0
|------%50 altı.[1-49]------|%50-50|------%50 üzeri.[51-99]------|
ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/>/<
%100 )

( YOK(LUK)
|------ KURUNTU------|BELKİ|------KUŞKU------|
ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/>/<
KESİN(LİK) )

( image )

( image )

( )

( Anımsadığımız şeylerle, onlar gerçekmişlercesine meşgul oluyoruz ne yazık ki. )

( RECM[Ar. çoğ. RÜCÛM]: Taşa tutma, taşlama. | Birine atılan taş. | Suçluyu beline kadar gömüp taşlayarak idâm etme. | Sövme, lânetleme. | Zan üzerine konuşma. )

( DEFINETLY NOT[%0]
ALMOST NEVER[%10]~DOUBTFULLY[%20]~IMPROBABLY[%30]~UNLIKELY[%40]~
MAYBE[%50]~
PERHAPS[%60]~PROBABLY[%70]~LIKELY[%80]~ALMOST CERTAINLY[%90]~
DEFINITELY[%100] )


- ADEM ile/ve ÂDEM

( Yokluk. İLE/VE Yokluğun varlığı ve darlığı. )

( Yokluğun varlığı, bir kâmil insan! )

( Kişi, sevdiğinde yok olmalı. )

( ... ile TIFL- CİHEL-RÛZE: Hz. Âdem. )

( Yokluk, hiçlik, ölüm. | Osmanlı Türkçesi sözcüklerle birleşerek, "-siz, -lik" anlamında kullanılır. [ADEM-İ MERKEZİYET: Yerinden yönetim.] İLE/VE Dinsel inançlara göre, ilk yaratılan insan ve ilk peygamber. | Kişi, adam. | İnsanda bulunması gereken olumlu özelliklere sahip olan. )

( Nonexistence. vs./AND Existence of the nonexistence. )

( Varlık. | İlk yaratılan insan ve peygamber. İLE Yokluk. )

( NONEXISTENCE vs./and ADAM )


- A-DEM değil ÂDEM


- ADEN-/ADENO- ile/||/<> ADİPO- ile/||/<> ADENO- ile/||/<> ATHER-/ATHERO- ile/||/<> AXİLLO- ile/||/<> MYX-/MYXO- ile/||/<> MUC-/MUCO- ile/||/<> BLENN-/BLENNO- ile/||/<> -AGOGUE ile/||/<> ELEO-/ELAEO-/ELAİO-/OLEO- ile/||/<> LİP-/LİPO- ile/||/<> PİMELO- ile/||/<> STEAR-/STEARO-/STEAT-/STEATO- ile/||/<> SİAL-/SİALO- ile/||/<> PTYAL-/PTYALO- ile/||/<> LACT-/LACTO- ile/||/<> GALACT-/GALACTA-/GALACTO- ile/||/<> AMPHİ- ile/||/<> PY-

( Bez, salgı bezi, bez ile ilgili [adenom: Bez tümörü]. İLE/||/<> Yağ dokusu ile ilgili [adiposit: Yağ gözesi]. İLE/||/<> Yağ, yağ dokusu. İLE/||/<> Damar plağı, yağ birikimi [ateroskleroz: Damar sertliği]. İLE/||/<> Koltuk altı ile ilgili [aksiller lenf nodu: Koltuk altındaki lenf bezleri]:. İLE/||/<> Mukus, müköz bez ve dokularla ilgili. İLE/||/<> Mukus ya da müköz membranlarla ilgili. İLE/||/<> Mukusun olması, mukusla ilgili. İLE/||/<> Salgılatan, başlatan, artıran. İLE/||/<> Yağ, akıcı yağ. İLE/||/<> Yağ. İLE/||/<> Yağla ilişkili. İLE/||/<> Yağ, donyağı, mum yağı. İLE/||/<> Tükürük ve tükürük bezleri ile ilgili. İLE/||/<> Tükürük, tükürük bezi ile ilgili. İLE/||/<> Süt. İLE/||/<> Süt, süt gibi sıvı. İLE/||/<> Cerahatle ilgili, cerahat olması. İLE/||/<> İki yönlü, çift [amfipatik: Hem suyu, hem de yağı seven moleküller]. )


- ADENİN[Fr.] ile ADENİT[Yun.]

( Pankreastan çıkarılan, çay özünde de bulunan bir nesne. İLE Lenf düğümleri yangısı. )


- ADENOM ile/||/<> ADENOKARSİNOM ile/||/<> ADENOPATİ ile/||/<> ADENİT

( İyicil bez uru. İLE/||/>< Kötücül bez uru. İLE/||/<> Beze sayrılığı. İLE/||/<> Ak kan beze yangısı. )


- ADENOM[Yun.] ile ADENOPATİ[Fr.] ile ADENOİT[Fr.]

( Kansere dönüşmeyen zararsız ur. İLE Lenf bezlerinin her türlü hastalığı/bozukluğu. İLE Adenom görüntüsünde olan. )


- ADET ile ÂDET

( Sayı. | Herhangi bir sayıda olan şey, tane. İLE Birinin, yapmaya alışmış olduğu şey, alışkı. | Topluluk içinde, eskiden beri uyulan kural, töre. Gelenek, alışkanlık. | Aybaşı, âdet kanaması. )


- ADETİ değil ADEDİ


- ADHERENS/ADHERE OLMAK[İng. < ADHERENCE] ile/||/<> AKRESYON

( Katılma, girme, iltihak | yapışma, yapışkan, yapışık | tutunmak, tutunum, tutunma. İLE/||/<> Yapışma. )


- ADI ANILMAYAN ile/ve/<> ADI ANILAMAYAN


- ÂDİ ile/değil/yerine/>< ÂDİL


- AD/I" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TAD/I

( Sarışının adı var, esmerin tadı var. )

( [not] NAME vs./and/but/||/<>/< TASTE
TASTE instead of NAME )


- ÂDİL ile/ve/<> ÂCİL

( Ancak, korkusuzluğa gelenler âdil olur. )


- ADİNAMİ[Fr.]/ADYNAMIA[İng.] değil/yerine/= KAS ZAYIFLIĞI/GÜÇSÜZLÜK


- ADINI BİLMEK ile TADINI BİLMEK

( Haberdar olmak. İLE Deneyimlemiş olmak. )

( İLM el-YAKÎN ile HAKK el-YAKÎN )


- ADİPOSİR[Fr.] ile ADİPOZ[Fr.]

( Kadavraların çürümesi sırasında lipitlerin bozulması sonucu ortaya çıkan amonyaklı sabun. İLE Yağ dokusu. | Göze dokusunun aşırı yağ yüklenmesiyle belirgin sayrılıklı durum. )


- ADL[Ar.] ile IDL[Ar.]


- ADOLESANS/ADÖLESANS ile/||/<> ADOLESAN/ADÖLESAN

( Ergenlik. İLE/||/<> Ergen. )


- ADRENALİN[İt./Fr. ADRENALINE]/EPİNEFRİN ile/değil/yerine ENDORFİN

( Hekimlikte damarları daraltma, bronşları açma, kanamaları kesme vb. amaçlarla kullanılan, kan şekerinin yükselmesine yol açan böbrek üstü bezlerinin salgısı. İLE/DEĞİL/YERİNE Mutluluk salgısı/hormonu. )

( Hekimlikte damarları daraltma, bronşları açma, kanamaları kesme vb. amaçlarla kullanılan, kan şekerinin yükselmesine yol açan böbrek üstü bezlerinin salgısı. İLE/DEĞİL/YERİNE Mutluluk salgısı/hormonu. )


- ADRES[İng. ADDRESS] değil/yerine/= BULUNAK


- ADUD[Ar.] ile ADÛD[Ar.]

( Kol, pazı. | Yardımcı, arka. İLE Isırımlı, bir lokma. | Acıklı, ıstırap verici. | Zâlim. )


- ADVICE vs. ADVISE


- ADVICE vs. ADVISE vs. OFFER vs. PROPOSE vs. RECOMMEND vs. SUGGEST


- AER-/AERO- ile/||/<> ETH- ile/||/<> PHYSO- ile/||/<> PNEUM-/PNEUMA-/PNEUMAT-/PNEUMATO- ile/||/<> PNE-/-PNEA/PNEO-/-PNOEA ile/||/<> LARYNG-/LARYNGO- ile/||/<> PNEUMO-/PNEUMON-/PNEUMONO-

( Hava, havayla/gazla ilgili, gaz. İLE/||/<> Hava. İLE/||/<> Gaz ya da hava bulunması. İLE/||/<> Hava, yel, solunumla ilgili, bir bölümde hava ya da gaz olması. İLE/||/<> Solunum, belirli tipte solunumla ilgili. İLE/||/<> Soluk borusu ile ilgili, larinks. İLE/||/<> Akciğer, hava ya da solunumla ilgili. )


- AERO/AIR CHAMBER ile/||/<> AEROB ile/||/<> AEROBİK ile/||/<> AEROFİL ile/||/<> AEROSOL ile/||/<> AEROTERAPİ ile/||/<> AİR-BORN[E]

( Hava kutusu. İLE/||/<> Havacıl. İLE/||/<> Havacıl, oksijenli. İLE/||/<> Havacıl. İLE/||/<> Püskürtü, [havada] asıltı. İLE/||/<> Hava sağaltımı. İLE/||/<> Havayla bulaşan, havadan bulaşan. )


- AEROBİK ile/||/<> AEROFAJİ ile/||/<> AEROP ile/||/<> AEROSOL

( Havacıl. İLE/||/<> Hava yutma. İLE/||/<> Havacıl, havasever. İLE/||/<> Püskürtü. )


- AEROGRAF[Fr.] İLE AEROGRAFİ[Yun.]

( Hava basınçlı boya püskürtme tabancası. İLE Basınç, nem ve sıcaklık gibi olguların özelliklerini inceleyen bilim dalı. )


- AEROLİK[Fr.] ile AEROLİT[Fr.]

( Sıkıştırılmış havanın borulardaki akışını inceleyen bilim dalı. İLE Özellikle silikattan oluşmuş bir tür göktaşı. )


- AEROLOJİ[Fr.] ile AEROLOJİK[Fr.]

( Yeryüzü engebelerinin etkisi dışındaki atmosferi inceleyen bilim dalı. İLE Atmosfer koşulları ile ilgili. )


- AEROP/AEROBE[İng.] değil/yerine/= OKSİJENSEVEN


- AFAK[Fr.] ile/ve/||/<>/> AFAKİ[Fr.]

( Göz merceği olmayan göz. İLE/VE/||/<>/> Göz merceği yokluğu. )


- AFAKAN değil HAFAKAN

( ... DEĞİL Istırap, sıkıntı. | Mustarip olmak ve deprenmek. | Yürek oynaması. )


- AFALAMAK değil AFALLAMAK


- AFEDERSİN ile/||/<> AFFEDERSİN


- AFERİM değil AFERİN


- A'FET[Ar.] ile ÂFET[Ar.]

( Solak. | Pek akılsız kişi. | En güç şey. İLE Büyük felâket, belâ. | [mec.] Çok güzel insan. )


- ÂFET değil/yerine/>< İFFET


- AF[F]EKSİYON ile/||/<> AF[F]EKT ile/||/<> AF[F]EKTE ile/||/<> AF[F]EKTİF

( Duygulanım, sayrılığa yakalanma. İLE/||/<> Duygu durum. İLE/||/<> Sayrılığa yakalanmış. İLE/||/<> Duygusal. )


- AFİLİ[Y]ASYON ile/||/<> AFİLİYE

( Bağlantı. İLE/||/<> Bağlantılı. )


- AFİLLİ değil AFİLİ[Yun. < AFİ]

( Gösteriş, çalım, caka. )


- AFİŞ[Fr.] ile AFİŞE[Fr.]

( Resimli duvar ilanı. İLE Görülür durumu getirme. )


- AFOROZ[Yun.]["AFAROZ" değil!] ile/ve/değil/||/<>/< REFÜZE[İng./Fr. REFUSE] (ETMEK/OLMAK)

( Hristiyanlıkta kilise tarafından verilen topluluktan kovma cezası. | Dışlamak, darılmak, konuşmamak. Darılıp biriyle konuşmama, ilgiyi kesip kendinden uzaklaştırma. | Birini sergilediği olumsuz eylemleri nedeniyle toplum ya da bir topluluktan dışlama. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Reddetmek, geri çevirmek, kabul etmemek. )


- AFRA TAFRA (YAPMAK)


- AFŞAR = AVŞAR

( Oğuz Türklerinin yirmi dört boyundan biri. )


- AFT[Yun./Fr. APHTE] ile/ve/||/<> AĞIZ YARALARI

( Vitamin eksikliğinden ya da alerjiden kaynaklanan ağız yaraları. | Ağız mukozasında görülen ufak, kirli sarı lekeler. )


- AFUR TAFUR (ÇALIM) -


- AĞ ile/ve BAĞ

( NETWORK vs./and BOND )


- AĞ ile/ve/değil/||/<>/>/< BAĞ


- AGA ile AĞA

( Babacan, mert, kalender kişi. İLE Kırsal kesimde, geniş toprakları olan, güçlü, sözü geçen, varlıklı kişi. | Halk arasında sayılan ve sözü geçen kişilere verilen san. | Büyük kardeş, ağabey. | Okur-yazar olmayan, yaşlıca kişilerin, adlarıyla birlikte kullanılan san. | Osmanlı döneminde, kimi örgütlerin başında bulunanlara verilen resmi san. )


- AĞAÇ SAKIZI/REÇİNE[Yun.]/BALSAM[Fr.] ile AKAMBER["AKAMBAR" değil]

( Bazı bitkilerde, özellikle çamlarda oluşan, katı ya da yarı akışkan organik salgı nesnesi. | Sonsuz polimerleşme ile elde edilen, büyük moleküllü yapay nesne. İLE Sıcak ülkelerde yetişen bir ağaçtan elde edilen katı, güzel kokulu reçine. )


- AĞAÇ ile ACI AĞAÇ/KAVASYA[Fr. < QUASSIA]

( ... İLE Sedef otugillerden, sıcak ülkelerde yetişen, kabuğu ve odunu hekimlikte kullanılan küçük bir ağaç. )

( ... cum QUASSIA AMARA )


- AĞAÇ ile ANZAROT[Ar. < ANZARUT]

( ... İLE Sıcak ülkelerde yetişen bodur bir ağaç. | Bu ağacın yara tedavisinde kullanılan reçinesi. )

( ... cum SARCOCOLLA )


- AĞAÇ ile BAKAM/BAKKAM[Ar.]

( ... İLE Baklagillerden, odunundan kırmızı boya çıkarılan bir ağaç. )

( ... cum HAEMATOXYLON CAMPECHIANUM )


- AĞAÇ ile/ve ŞATOK/ŞADOK

( ... İLE Bir tür ağaç ve meyvesi. )


- AĞAÇ ile ŞİMŞİR/ŞEMŞÎR[Fars.]

( En sert ağaç. )

( ... İLE Şimşirgillerden, yaprakları her mevsimde yeşil kalan, taşlık, çorak bölgelerde kendiliğinden yetişen ya da bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilen, odunu sarımsı renkli ve çok sert olan bir ağaççık. | Bu ağaççığın sert, düzgün sarı renkte kerestesi. | Bu keresteden yapılan. )


- AĞAÇ ile TİMBUL/TEMBUL/TENBUL[Fars.]

( ... İLE Hindistan'a özgü, tırmanıcı bir tür biber ağacı. )

( ... cum PIPER BETLE )


- AG[G]LÜTİNASYON ile/||/<> AG[G]LÜTİNİN[Fr. AGGLUTININE]

( Kümeleşim. İLE/||/<> Kümeleştirici. | Serumda oluşan ve pıhtılaşmaya neden olan antikor. )


- AĞIR ile/ve/||/<> SAĞIR

( Baş. İLE/VE/||/<> Kulak. )


- AĞIRBAŞLILIK/AYIKLIK = SOBRIETY[İng.] = SOBRIÉTÉ[Fr.] = NÜCHTERNHEIT[Alm.] = SOBRIEATAS[Lat.]


- AĞIŞ >< YAĞIŞ

( Ağma işi. | Su buharının ve başka gazların yerden havaya doğru çıkışı, yağış karşıtı. >< Yağma işi. | Havadaki su buharının yoğunlaşma sonunda sıvı ya da katı durumda yere düşmesi, ağış karşıtı. | Yağan yağmur ya da kar miktarı. | Yağmur. )


- AĞIZ ile/ve/<> DUDAK/LAR

( [Divan şiirinde] YÂKUT, FİKR-İ DEHÂN ile/ve ... )

( NUN harfi ve NOKTA ile simgelenir. İLE/VE ... )

( Ağızda, 6 - 10 milyon bakteri bulunmaktadır. )

( HASREME: Üst dudağın, alt dudak üzerine taşması.
BUZRA: Üst dudağın ortasından dışarı doğru taşan et parçası. )

( BERFÛZ/BERFÛS: Ağzın dış kenarı, dudakların çevresi.
DEHÂN-I TENG: Küçük ağız.
NEMEK-DÂN[Fars.]: Sevgilinin dudağı. )

( FEM ile/ve ŞEFE/TEYN, BÂSİA[: Çok kırmızı dudak.] )

( DEHÂN/DEHEN, FEM ile/ve LEB, LA'L )

( MOUTH vs./and LIP/S )


- AĞLAMAK ile/ve/||/<>/> BAĞLAMAK


- AĞLIYORSUNUZ ile/ve/değil/||/<>/> ALIYORSUNUZ


- AGLOS[Yun.] ile AGLOSİ[Fr.]

( Doğuştan, ağzında dili olmayan. İLE Dilin, doğuştan yokluğu. )


- AĞNİYÂN-İ ŞÂKİRÎN ile/ve/<> FUKARÂ-İ SÂBİRÎN


- AGONİ[Yun.]/AGONY[İng.] değil/yerine/= CAN ÇEKİŞME


- AGORA ile/||/<> AKROPOLİS ile/||/<> BOULEUTERİON ile/||/<> FORUM ile/||/<> GYMNASION ile/||/<> STADION/STADIUM ile/||/<> HIPPODROMOS ile/||/<> ODEON[< ODEION: ŞARKI SÖYLEMEK]

( Antik Yunan kentlerinde, stoalar ile çevrelenmiş, içinde ya da yakınında tapınak, bouleuterion gibi dini ve resmi yapıların bulunduğu toplumsal ve ticari yaşamın yoğunlaştığı alan. İLE/||/<> Antik Yunan kentlerinin en yüksek tepesinde bulunan, savunma amaçlı surlarla sarılıp bir tepe üzerine inşâ edilen özel bölge. İLE/||/<> Antik Yunan kentinde yönetimle ilgili işlerin görüldüğü meclis binası[günümüzdeki kent kurulu/senato karşılığı]. İLE/||/<> Antik Roma kentlerinde, kent merkezinde yer alan, içindeki ve çevresindeki yapılarla Yunan kentlerindeki ağora ile aynı işlevi taşıyan alan. İLE/||/<> Eski Yunan ve Roma kentlerinde beden eğitimi ve spor etkinliklerinin yapıldığı yer. İLE/||/<> Antik Yunan ve Roma'da atletizm için kullanılan, çevresinde oturma basamakları bulunan, bir ucu yarım daire biçiminde sonlanan, uzunlamasına, dikdörtgen plana sahip olan alan. İLE/||/<> Eski Yunan ve özellikle Roma kentlerinde at ve araba koşularının yapıldığı, etrafı izleme yerleri ile çevrili alanlar. İLE/||/<> İçinde müzik yapılan yer.[Çoğu kez küçük bir tiyatro biçiminde ve genellikle üstü kapalı bir yapı.] )


- AGRAFİ/AGRAPHIA[İng.]/AGRAPHIE[Fr.] değil/yerine/= YAZAMAMAZLIK, YAZMA YİTİMİ


- AGREGAN/AGGREGANT[İng.] değil/yerine/= YIĞIŞTIRICI


- AGRESİF[İng. AGRESSIVE] değil/yerine/= SALDIRGAN


- AĞRINIZA" GİTMESİN değil AĞARINIZA GİTMESİN


- AGROMEGALİ/AKROMEGALİ[Fr.] değil/yerine/= GÖVDE ÖRGENLERİNİN DÜZENSİZ OLARAK BÜYÜMESİ/UZAMASI | ELLERDE, AYAKLARDA VE BAŞTA GÖRÜLEN AŞIRI BÜYÜME


- AGROMETRE/AGGREGOMETER[İng.] değil/yerine/= YIĞIŞIMÖLÇER


- AGRONOM[Fr.] ile AGRONOMİ[Fr.] ile AGRONOMETRİ[Fr.]

( Tarımcılık uzmanı. İLE Tarım bilimi. İLE Toprağın verim gücünü ölçen bilim dalı. )


- ÂGUL[gu uzun okunur][Fars.] ile ÂGÛR[Fars.]

( Göz ucuyla bakma. [hiddetlenerek] İLE Tuğla. | Kerpiç. | Kiremit. )


- AH[Ar.] ile ÂH[Ar.] ile ÂH[Ar.]

( Ah, yazık. İLE Kardeş. | Dost. İLE Âferin, bravo anlamına kullanılır. )


- AH ile/ve/> AMAN ile/ve/> YETİŞ[MEDED]

( 66 ile/ve/> 92 )

( ALLAH ile/ve/> HZ. MUHAMMED ile/ve/> HZ. ALİ )

( Allah, din ile, mezhep ile bulunmaz, aşk ile bulunur. )

( Bazıları Allah'ı aramaya Hicaz'a giderler. Aklı yetenler, Allah'ı aramak için bir adım atarlarsa kâfir olur. )

( AH diyene, AMAN edilir. )

( Allah'tan, AH edersin; AMAN'ı, Hz. Muhammed'den dile. )


- AHAD[Ar.] ile ÂHÂD[Ar. < AHAD] ile AHADD[Ar. < HADD]

( Bir. [sayı] | Kişi, kimse. İLE Birler, birden dokuza kadar olan sayılar. İLE [daha/çok/pek] Keskin. )


- AHÂDİYET ile/ve/<> UHÛDİYET

( Karanlık. İLE/VE/<> Aydınlık. )


- AHBAP değil/yerine/= TANIDIK/TANIŞ


- AHBÂS[Ar. < HABS] ile AHBÂZ[Ar. < HUBZ]

( Su bentleri. | Su bentleriyle meydana getirilen havuzlar. | Hapisler, zindanlar. | Gayr-i meşrut vakıf durumunda bulunan topraklar ya da binâlar. İLE Ekmekler. )


- AHÇI değil AŞÇI

( ... değil TABBÂH[< TABH | çoğ. TABBÂHÎN], TÂBİH[< TABH] )

( ... değil ÂŞ-PEZ )


- AHD[Ar.] ile MÎSÂK[Ar.]


- AHDEB[Ar.] ile AHDEB[Ar.]

( Kambur. İLE Kimsenin oy ve düşüncesini beğenmeyen. Uzun boylu ahmak. )


- AHD-İ ATİK ile/ve/||/<>/> AHD-İ CEDÎD

( Tevrat. İLE/VE/||/<>/> İncil. )


- AHED ve/<> AHMED

( Mim, eti/gövdeyi simgeler. )


- AHESTE AHESTE ile AVAL/AVEL AVAL


- AHFÂ[Ar. < HAFÎ] ile/ve/||/<> AHFİYE[Ar. < HIFÂ]

( [daha/pek/çok] Gizli, en gizli. İLE/VE/||/<> Gizli olanlar. | Ağaç çiçeğinin tomurcuğunu örten dış kabuklar. )


- AHFÂD[Ar. < HAFÎD] ile AHFAZ[Ar.]

( Torunlar. | Yardımcılar, hizmetkârlar. İLE Alçak ve çukur yer. | Alçakgönüllü kişi. )


- AHİD[Ar. AHD] ile AKİT[Ar. AKD]

( DEVİR, ZAMAN, GÜN | AND, YEMİN | SÖZ, SÖZLEŞME, SÖZ VERME )


- ÂHIM ŞÂHIM (DEĞERDE/NİTELİKTE OLMAMA) -


- ÂHIM-ŞÂHIM


- ÂHİR[Ar.] ile ÂHAR[Ar.]


- ÂHİZE ile AVİZE

( Telefon alıcısı. İLE Tavana asılan süslü aydınlatıcı. )


- AHLÂK ile/ve/<> HADD

( Ahlâk, haddini bilmektir. )

( Başkasından nefret edeceğimize, kendi ahlâkımızdan nefret edelim. )

( MORALS vs./and/<> BORDER
Morals is to know the border. )


- AHLÂK ile/ve TESPİH


- AHLANIP VAHLANMAK


- AHLAT ile AHLÂT[< HILT] ile AHLAT

( Gülgillerden, kendi kendine yetişen, üzerine armut aşılanan ağaç, yabanarmudu. | Bu ağacın, armuda benzeyen ve ancak iyice olgunlaştıktan sonra yenilebilen yemişi. | Kaba adam, yol-iz bilmeyen kişi. İLE Bir karışım içindeki parçalar, öğeler. Karışan şeyler. | Gövde yapısının temelini oluşturan öğeler.[AHLÂT-I ERBAA: Kan, salya, safra, dalak.] İLE Bitlis'in bir ilçesi.[Tarihte, mühendis ve mimarların yetiştiği kent.] )

( PIRUS PIRASTER ile ... )


- AHMÂ[Ar. < HAMÂ] ile AHMÂ[Ar. < HAMİYYET] HAMİYET

( Kayınbirâderler. İLE [daha/çok/pek] Hamiyetli. )


- AHMAK ile/ve APTAL | ile/değil/yerine/>< ABDAL

( | Tehlike gelse de görmeyenler. İLE/VE Tehlike geldiğinde görenler. | İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Tehlike gelmeden görenler. )

( Yapabilecekken yap(a)mayan. İLE/VE Yapmayabilecekken yapan.[dallama/dalyarak] İLE/DEĞİL/YERİNE/>< ... )


- AHMED ve/||/+/<>/> MUHAMMED ve/||/+/<>/> MAHMUD ve/||/+/<>/> MUSTAFA

( Düşünce/de. VE/||/+/<>/> Gerçekleştiğinde. VE/||/+/<>/> Sonucunda[olumlu/olumsuz] VE/||/+/<>/> Vazgeçilebildiğinde. )


- AHMES[Ar.] ile AHMEZ[Ar.]

( Kuvvetli, en yiğit kişi. | Katı [yer]. İLE Sağlam, çok sağlam ve dayanıklı. | Suyun içinde sürekli açılıp kapanan ve "denizağzı" denilen bir hayvan. )


- AHRAS[Ar.] ile AHRÂS[Ar. < HÂRİS] ile AHRAZ[Ar.]

( Dilsiz. İLE Koruyucular, muhafızlar. İLE Kirpikleri dökülmüş, çipil gözlü kişi. )


- AHRES[Ar.] ile AHREŞ[Ar.]

( Eski [şey]. İLE Sert, katı [şey]. )


- AHŞÂ[Ar.] ile AHŞÂ'[Ar. < HAŞÂ]

( [daha/çok/pek] Korkunç. İLE Gövdede bulunan bağırsaklar, ciğer gibi şeyler, içirik. | Cihetler, mahaller, bölgeler. )


- AHŞAP ile/ve/||/<> KÖRAĞAÇ

( ... İLE/VE/||/<> Kontratablada orta katı oluşturan ve genellikle yumuşak ağaçlardan hazırlanan bölüm. | Kontratablanın orta kısmında tabla kalınlığının en az yarısını oluşturan, yumuşak ağaçlardan değişik yöntemlerle elde edilen masif ağaç tabakası. )


- AHSEN[Ar.] ile AHZEN[Ar.]

( Pek güzel. İLE Çok hüzünlü, kederli. )


- AHÛ[Ar.] ile ÂHÛ[Ar.]

( Kardeş. | Dost. İLE Ceylan, karaca. | Güzellerin gözü. )


- AHZ[Ar.] ile İTTİHÂZ[Ar.]


- AHZÂR[Ar. < HAZER] ile AHZAR[Ar.]

( Endişeler, ihtiyatlar. İLE Yeşil. )


- AIDS/ACQUIRED IMMUNODEFICIENCY SYNDROME[İng.] değil/yerine/= EDİNİLMİŞ BAĞIŞIKLIK YETERSİZLİĞİ BELİRGESİ


- AİLE/AĞIL/AVUL ile/ve SÜLÂLE[< SÜR-AİLE]/AKRABA

( Ateşten esen yel, aileyi simgeler. )

( ... ile/ve ÂL [Âl'i Sultan: Sultan çocukları. | Âl-i Osman: Osmanoğulları.] )

( OIKIA ile/ve ... )

( FAMILY vs./and RELATIVE )

( AİGA ile/ve ... )


- AİLECEK değil AİLECE


- AJAN[< AGENT] ile/ve/||/<> MEDYA[< MEDIA]


- AJİTASYON[Fr.] ile AJİTE[Fr.]["ACİTE/ACITE" değil!]

( Sürekli ve tutarsız hareketler. İLE Sürekli ve tutarsız davranışları olan kişi. )


- AJİTASYON[Fr./İng. < AGITATION] ile ANAFİLAKSİ[Fr. < ANAPHYLAXIE]

( Kışkırtma, kışkırtı, körükleme, çırpıntı, çalkalama, duygu sömürüsü. | Sürekli ve tutarsız hareketler. İLE Aşırı duyarlılık/tepki. )


- AJİTASYON[Fr./İng. < AGITATION]["ACITASYON" değil!] değil/yerine/= KIŞKIRTMA/KIŞKIRTI/KÖRÜKLEME ÇALKALAMA | ÇIRPINTI | DUYGU SÖMÜRÜSÜ | HUZURSUZLUK | ÇALKALAMA


- AJİTE ile/||/<> AJİTATÖR

( Huzursuz. İLE/||/<> Huzur bozucu | Çalkalayıcı. )


- AK/AQ[Oğuz] ile/||/<> AK SAY/AQ SAY ile/||/<> AK TEREK/AQ TEREK
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]


- AK/ÇA-PAK/ÇA


- AK ile/ve/||/<> PAK

( Alnın. İLE/VE/||/<>/> Göğsün. )

( WHITE vs./and/||/<> CLEAN/PURE )


- A'KAL[Ar. < AKIL ] ile ÂKAL[Fars.]

( [daha/çok/pek] Akıllı. İLE Çer-çöp. )


- AKANTOLİZ[Fr.] ile AKANTOZ[Fr.] ile AKANTOSİTOZ[Fr.]

( Deri dokusu bozukluğu. İLE Üst deride bir katmanın kalınlaşması. İLE Alyuvarların yapısal bozukluğu. )


- AKAR SU ile/ve AKAN SU

( Potansiyel. İLE/VE Süreklilik. )


- AKAR ve/||/<>/> BAKAR

( Su. VE/||/<>/> Deli. )


- AKARİB < AKREB

( Zehirli ve tehlikeli hayvancıklar. )


- AKARYOTİK ile/||/<> AKARYOSİT

( Çekirdeksiz . İLE/||/<> Çekirdeksiz göze. )


- AKÇA ile AKÇA/AKÇE

( Oldukça beyaz. İLE Akçe. )


- AKD[Ar.] ile AHD[Ar.]


- AKD/AKİD[Ar.] ile/ve/||/<> ÂKİD[Ar. çoğ. AKADE]

( Bağ, bağlama, düğümle(n)me, bağlanma. | Sözleşme, kararlaştırma. | Kurma, düzme. | Nikâh. | Düzyazıyı, koşuğa çevirme. İLE/VE/||/<> Sözleşmenin/nikâhın tarafları, sözleşen kişi/ler. | Çeviriyi yapan. )


- AKEDEMİK değil AKADEMİK


- AKI/AQI ile/||/<> AKI (YAGAK)/AQI (YAGAQ)
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Eli açık, cömert. İLE İyi ceviz. )


- AKÎB[Ar. < AKEB] ile ÂKİB[Ar.]

( Bir diğerinin arkasından gelen. İLE Önce. )


- AKİBET değil ÂKIBET


- AKİD YAPMA VAADİ değil/yerine/= ÖN SÖZLEŞME


- AKİD/AKİT ile/||/<> AHKÂM ile/||/<> BERÎÜZ-ZİMME ile/||/<> MATÛK ile/||/<> UHDE

( Sözleşme, bir sözleşmede taraf olan kişi. İLE/||/<> Hükümler. İLE/||/<> Zimmetten ya da borçlardan kurtulmuş, temize çıkmış. İLE/||/<> Azat olunmuş, azatlı. İLE/||/<> Birinin üzerinde olan iş, sorumluluk. )


- AKÎDE ile AKİDE

( İlke, iman, dini inanış. | [Sultanlar, bayramlarda akîde şekeri kestirirmiş. Yeniçeri ağalarına gönderirmiş ve şeker kabul edilirse sorun olmadığı fakat padişaha geri gönderilirse "sorunlarımız var" anlamına gelirmiş.] İLE Şekerin kaynatılarak katılaşması yolu ile yapılan, renkli ve kokulu, ağızda güç eriyen şeker, akide şekeri. )


- ÂKİF[Ar. çoğ. ÂKİFÂN, AKÛF] ile/ve/||/<> ÂRİF[Ar. < İRFAN | çoğ. UREFÂ]

( Sebât eden. | İbâdet eden. İLE/VE/||/<> Bilen, bilgili, irfan sahibi.[(Bildiğinin, yapacağının ve söyleyeceğinin) Zamanını ve zeminini] )


- AKIL-BALİĞ değil ÂKİL-BALİĞ


- AKIL:
ÖLÇÜLEBİLİR ile/ve/değil/||/<>/< ÖLÇEN/R


- AKIL:
YAŞTA ile/ve/değil/||/<>/< BAŞTA


- AKIL ve/||/<> AHLÂK ve/||/<> ADÂLET ve/||/<> ÂDÂB ve/||/<> AŞK

( REASON and MORALS and JUSTICE and ... and LOVE )


- AKIL ile/ve/> ÂKİL ile/ve/> ÂKİL

( Us. İLE/VE/> Aklı başında. Kendi "aklını", evrenin aklıyla birleştirmiş/bütünleştirmiş kişi. İLE/VE/> Yiyen/yiyici, obur. )


- ÂKIL <> AK(I)L <> MAKÛL


- AKIL ve/< MAKULÂT ve/< MEKULÂT ve/< MAHSUSÂT[ZAHİRÎ VE BÂTINÎ]


- AKIL ile/ve/> NAKİL

( Önce. İLE/VE/> Sonra. )

( Evvel. İLE/VE/> Müevvel[< te'vil][yoruma açık]. )


- AKIL/KAVRAM ile/ve/||/<>/> TEFEKKÜR/TERTİB ile/ve/||/<>/> MÂRİFET ile/ve/||/<>/> İLİM

( İki şey/işaret/alâmet arasında bağlantı/ilişkilendirme/birleştirme. İLE/VE/||/<>/> Düşünceleri belirli bir düzen içinde sağlamak. | İşaretleri/alâmetleri düzenlemek. İLE/VE/||/<>/> Kavramlar arası ilişkiler ya da her iki kavram arasındaki ilişki. İLE/VE/||/<>/> Tümel çıkarım/yargı. )


- AKILLI ile AKILCI


- AKIM/AQIM ile/||/<> (MUNDUZ) AKIN/AQIN
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Bir akışlık su. İLE Sel. | Beklenmeyen, ansızın gelen sel. )


- AKIM ile/ve/değil/yerine (")AKIL(")


- AKIM ile/değil AKIN


- AKINCI/GAZİ[Ar.] ile/ve/||/<> MÜCAHİT[Ar.]

( [ne yazık ki]
[!savaşta]
Sınırların dışına gidenler. İLE/VE/||/<> Sınır içinde savunmada kalanlar. )


- AKINTI ile/ve/||/<>/> TAKINTI


- AKINTIYA KAPILMAK değil/yerine AKIŞA KATILMAK/BIRAKMAK


- AKİT ile ÂKİT

( Sözleşme, bağıt, mukavele. | Nikah. İLE Bir işi, karşılıklı olarak kararlaştırıp üstlerine alan taraflardan her biri, bağıtçı. )


- AKİTTE:
TASAVVUN SURETİYLE BEYİ ile/ve/||/<> TEVLİYET ile/ve/||/<> TERÂBUH ile/ve/||/<> TEHASSÜR ile/ve/||/<> ŞİRKET ile/ve/||/<> İKÂLE ile/ve/||/<> MÜBÂDELE ile/ve/||/<> SARF ile/ve/||/<> TEVEHHÜP ile/ve/||/<> SULH ile/ve/||/<> BORÇ ile/ve/||/<> TEATİ ile/ve/||/<> HIYAR ile/ve/||/<> SELEM ile/ve/||/<> MEŞRÛİYET KEYFİYETİ ile/ve/||/<> RIZÂ VE MUVAFAKAT >< FUZÛLÎ


- AKLAYIP PAKLAMAK / AKLANIP PAKLANMAK


- AKLÎ BİLGİ ile NAKLÎ BİLGİ


- AKLI, DUYGULARA ARAÇ KILMAK ile/değil DUYGULARI, AKLA ARAÇ KILMAK

( [not] TO MAKE VEHICLE THE REASON FOR FEELINGS vs./but TO MAKE VEHICLE THE FEELINGS FOR REASON )


- AKLI-HAVSALASI (ALMAMAK)

( HAVSALA[Ar.]: Kuş kursağı. | Mide. | Anlayış, akıl, zihin. | Leğen.[biyolojide] )


- AKLÎ İLİMLER ile/ve/<> NAKLÎ İLİMLER

( )


- AKL-I SÂLİM ile/ve/> KALB-İ SELÎM ile/ve/> SEKÎNE


- AKLIN AŞINMASI ile/ve/değil/yerine AKLIN AŞILMASI

( Akıl, taş kadar maddî; taş da, akıl kadar manevîdir. )

( REF Ü REF )


- AKLIN/ODAĞIN:
ya/ne DUDAKLARINDA ya da/ne de DUDAKLARDA OLMASIN/OLMAMALI


- AKNÂ[Ar.] ile AKNA'[Ar.]

( İnce, yumru burunlu. İLE En çok kanaat eden. )


- AKORT[Fr. < ACCORD/ACORDA(İt.)] ile ARPEJ[İt. < Fr. | ARPEGE]

( Bir çalgıda, doğru ses vermesi için yapılan ayar, düzen/leme. | Uyumu sağlayan seslerin birleşmesi. | Uyum, uyumluluk. İLE Bir akort oluşturan seslerin, birbiri ardından çalınması. )


- AKRÂ[Ar.] ile AKRA'[Ar.]

( Arkalar, sırt. İLE Başındaki saçlar dökülmüş, dazlak. | Çıplak dağ. )


- AKRABA ile/değil/ne yazık ki "AKBABA"


- AKRAN[Ar.] değil/yerine/= YAŞIT/ÖĞÜR/BÖĞÜR/BOYDAŞ/TAYDAŞ[halkta]

( Yaşça yakın, yaşıt, boydaş, taydaş. | Öğrenmiş, alışmış. | Alışılmış, yadırganmaz olmuş, menus. | Takım, fırka, zümre. )


- AKREP ile AKREBEK

( ... İLE Küçük akrep. )


- AKREP ile ARİZONA AKREBİ


- AKREP ile ÇÖL AKREBİ


- AKREP ile GEJDÜM[Fars.]

( ... İLE Eğri kuyruklu akrep. )

( Yılan, düşmanlığı simgeler. )

( Türkiye'de 52 yılan türü bulunmaktadır. [Sadece 15'i zehirlidir.] )

( ZÂHİFE, ZEVÂHİF, ZÂHİFÂT: Sürüngenler. )

( MÂR-I SERMÂ-DÎDE: Kış geçirmiş yılan. )


- AKREP ile HİNT KIZIL AKREBİ

( ... İLE En zehirli akreptir. )

( ... İLE Hindistan'ın, orta ve güney bölgesinde yaşarlar. )


- AKREP ile KUM AKREBİ


- AKRU/AQRU ile AKUR/AQUR ile ARAN
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Yavaşça. İLE Ahır. İLE Ahır. )


- AKS/AXIS[İng.] değil/yerine/= EKSEN


- AKS-ÜL-AMEL/TEAMÜL[Ar.]/REAKSİYON[Fr./İng. < REACTION] değil/yerine/= TEPKİ/TEPKİME

( Birbirini etkileyen nesneler arasında ortaya çıkan durum. )


- AKS[Fr. < AXE] değil/yerine/= DİNGİL


- AKŞAM YEMEĞİ ile/değil/yerine SABAH YEMEĞİ/TANGİ AS/AŞ[Kazakça]

( Yoksul gibi ye. İLE/DEĞİL/YERİNE Zengin gibi yap. )

( )


- AKSAM[Ar.] ile/değil AKŞAM

( Kısımlar. | Yedek parça. İLE/DEĞİL Güneşin batmasına yakın zamandan gecenin başlamasına kadar geçen zaman dilimi. )

Bugün[28 Ekim 2025]
itibarı ile 9.707 başlık/FaRk ile birlikte,
9.707 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(2/40)