Bugün[16 Aralık 2025]
itibarı ile 5.039 başlık/FaRk ile birlikte,
5.039 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(12/22)


- MAHSÛS[Ar. < HİSS] ile MAHSÛS[Ar. < HUSÛS | çoğ. MAHÂSÎS, MAHSÛSÂT] ile MAHZÛZ[Ar. < HAZZ]

( Duyumsanan, hissedilen. İLE Başkasında bulunmayan, sadece bir kişiye ait olan. | Birine ayrılmış olan. | Lâyık. | Ayrı, müstakil, başlı başına. | Özel olarak. | İsteyerek, bile bile. | Şakadan. İLE Hoşlanmış, haz etmiş. )


- MAHSUS[Ar.]["MASUS" değil!] değil/yerine/= ÖZELLİKLE


- MAHV[Ar.] ile/değil/yerine HAVF[Ar.]


- MAHZÛR[Ar. < HAZR] ile MAHZÛR[Ar. < HAZER]

( Haram edilmiş, yanına yaklaşılması yasak edilmiş, haram. İLE Sakınılacak, korkulacak şey. | Engel. | Sakınca. )


- MAİN[Ar.] değil/yerine/= KARE/EŞKENAR DÖRTGEN


- MAİŞETİ TEMİN[Ar.] değil/yerine/= GEÇİMİNİ SAĞLAMAK


- MAKADÎR[Ar. < MİKDÂR/MAKDÛR] ile MAKADİR[Ar. < MAKDERET]

( Miktarlar, kısımlar. İLE Kudretler, kuvvetler. )


- MAKADÎR-İ MÜŞTEREKE[Ar.] ile MAKADÎR-İ MÜTENÂSİBE[Ar.]

( Aynı ölçü ile ölçülebilen miktarlar. İLE Orantılı çokluklar. )


- MAKBUL ile/ve MERGUB


- MAKBUZ[Ar.] değil/yerine/= ÖDENDİ BELGESİ


- MAKİS[Ar. < KIYÂS] ile MÂKİS[Ar.]

( Kıyas edilebilir, benzetilebilir. İLE Duraksayan, mekseden. )


- MAKSAT/MAKSAD[Ar.] ile/ve/değil/||/<> MURAT/MURAD[Ar.]


- MAKSÛM ile/||/<> MAKSÛM ALEYH ile/||/<> MENSÛB İLEYH

( Bölünen. İLE/||/<> Bölen. İLE/||/<> Payda ya da bölen. )


- MAKSUMUN ALEYH değil/yerine/= BÖLEN


- MAKSÛR/E[Ar. < KASR] ile MAKSÛRE[Ar. çoğ. MAKASÎR]

( Kısalmış/kısaltılmış, kasr olunmuş. | Alıkonulmuş. | Bir şeye ayrılmış. | Bazı Arapça sözcüklerin sonunda bulunan "Y" biçiminde yazılan Elif harfi. İLE Camilerde, etrafı parmaklıklı yüksek yer.[Biraz daha yüksek olursa "mahfil" denilir.] )


- MAKSÛRE[Ar. çoğ. MAKASÎR] ile MAHFÎL[Ar. çoğ. MAHÂFİL]

( Camilerde, etrafı parmaklıklı yüksek yer. İLE Oturulacak/görüşülecek yer, toplantı yeri. | Büyük camilerde, sultanlara ya da müezzinlere ayrılmış ve etrafı parmaklıkla çevrilmiş olan, yerden ve maksûreden daha yüksek yer. )


- MAKTA'[Ar. < KIYÂS] ile MAKTAA[Ar.]

( Kesilen yer, bir şeyin kesildiği yer, eski kamış kalemlerin, yontulduktan sonra üzerine yatırılıp uclarının kesildiği, sert ağaçtan ya da kemikten yapılan alet. | [mat.] Kesit. | Bir gazel ya da kasîdenin son beyti. İLE Üzerinde kamış kalemin ucu kesilerek düzeltilen kemik, şimşir ya da madenden yapılmış alet. )


- MAKTÛ'/MAKTÛA[Ar. < KAT | çoğ. MAKATÎ'] ile MAKTÛA[Ar. < KAT | çoğ. MAKTÛAB]

( Kesilmiş, kat olunmuş. | Değeri biçilmiş, pazarlıksız. | Götürü. İLE Gazete, dergi ve benzeri şeylerden kesilmiş parça. [Fr. COUPURE] )


- MAKUL[Ar. < KAVL]["ku" uzun okunur] ile MA'KUL/MA'KULE[Ar. < AKL]["ku" uzun okunur]

( Söylenilmiş, denilmiş. Söylenilen söz. İLE Akıllıca, akla uygun, akıllıca iş gören, anlayışlı, mantıklı. )


- MÂKUL ile/ve MEŞRÛ

( Usa/akla uygun olan. | Akıllıca iş gören, mantıklı. | Aşırı olmayan, uygun, elverişli. İLE/VE/+/||/<> Yasanın, kamu vicdanının ve dinin doğru bulduğu. )


- MAKULÂT[Ar. < MAKULE]["ku" uzun okunur] ile MA'KULÂT[Ar. < MA'KUL]["ku" uzun okunur] ile ME'KÛLÂT[Ar.]

( Takımlar, çeşitler, sınıflar/kategoriler. İLE Aklın uygun bulduğu, akıl ile bilinen şeyler. [Fr. PRÉDICABLES] İLE Yiyecekler. )


- MÂKUZ değil MÂKUS

( Ters çevrilmiş, baş aşağı getirilmiş. | Uğursuz, kötü. )


- MÂL[Ar. çoğ. EMVÂL] ile -MAL[Ar.]

( Bir kişinin tasarrufu altında bulunan değerli ve gerekli şey. | Varlık, servet. | Para, nakit, gelir. | Tüccar eşyası. İLE "Süren, sürülen, takılan, sarılan" anlamlarıyla oluşumlar yapar.[RÛ-MÂL: Yüz süren.] )


- MÂL[Ar.] ile NEŞEB[Ar.]


- MÂLÎ[Ar.] ile MÂLÎ[Ar.] ile MALİ[Ar.] ile MÂLİH[Ar.]

( Malla, parayla ilgili. | Devlet, gelir ve giderlerinin yönetimine ait. İLE Çok fazla. | Dolu. İLE Afrika'da bir ülke. İLE Tuzlu. )


- MÂLİK[Ar. < MÜLK | çoğ. MÜLLEK] ile Mâlik[Ar.] ile Mâlikî[Ar.]

( Sahip, bir şeye sahip olan. İLE Yedi Cehennem'in hâkimi ve kapıcısı olan, Zebânileri idâre eden melek. RIDVÂN )


- MÂLİK[Ar.] ile MELİK[Ar.]


- MÂLİK[Ar.] ile RABB[Ar.]


- MALÛL[Ar.] değil/yerine/= SÖKEL/SAKAT | GÜÇSÜZ


- MA'LÛM[Ar. < İLM | çoğ. MA'LÛMAT] < BİLİNEN, BELİRLİ


- MÂLUM ile/ve MEÇHUL

( Etken. İLE/VE Edilgen. )

( Parmak/el açık. İLE/VE Parmak bükülü.[başparmakla birleştirerek!] )


- MÂLÛM ile/ve/||/<> MEZKUR ile/ve/||/<> ŞEY


- MÂNÂ[< A'NÎ] ve/< KASD


- MA'NÂ[Ar. çoğ. MAÂNÎ] ile MÂNÂ[Ar.]

( Anlam. | İç, iç yüz. | Düş/rüya. | Akla yakın neden. İLE Eş, benzer. )


- MA'NÂ[Ar.] ile MEVSÛF[Ar.]


- MÂNİ'[Ar. < MEN | çoğ. MENEA] ile MA'NÎ/MÂNÂ[Fars.] ile Mânî[Fars.] ile MANİ[Ar.]

( Geri bırakan, alıkoyan, engel olan, men eden. | Engel, özür. İLE Eş, benzer. İLE Ünlü Çin'li nakkaşın adı. Behram Şâpûr zamanında İran'a gelip Zerdüşt ve Îsâ dinlerinin karışımı olan bâtıl mezhebini yaymaya başlamış olmasından dolayı idam edilmiştir. [Erteng/Erjeng adlı yapıtı ünlüdür.] )


- MÂNİ[Ar.]/ENGEL[Fars. :Parazit.] değil/yerine/= ENGEL


- MÂNİ[Ar.] değil/yerine/= ÖNLEYİCİ/ENGEL


- MA'RÂ[Ar.] ile MA'REF[Ar.]

( Gövdenin, çoğu zaman çıplak yeri/yerleri. İLE Yüzün, sürekli açık görünen yeri/yerleri. )


- MARAZ[Ar. çoğ. EMRÂZ] ile MA'RAZ/MA'RIZ[Ar. < ARZ | çoğ. MAÂRIZ]

( Hastalık. | [mecaz] Dert, belâ, dayanılması güç durum. İLE Bir şeyin göründüğü, çıktığı yer. | Bir şeyin bildirildiği yer. | Sergi, meşher. )

( ... vs. EXPOSITION )

( ... avec EXPOSITION )


- MA'REC[Ar. çoğ. MAÂRİC] ile MAHREC[Ar. < HURÛC | çoğ. MAHÂR] / ÇIKAK[Ar.]

( Çıkacak yer, merdiven. İLE Dışarı çıkılacak kapı. | Ağızdan harflerin çıktığı yer. Çıkak, boğumlama yeri.[Fr. POINT D'ARTICULATION] | İlmiyye rütbesinden, İstanbul tarîk-i mevleviyetlerinin ilk pâyesi. | [mat.] Payda. )

( ... avec POINT D'ARTICULATION )


- MÂR-İ HAM-BE-HAM[Fars.] ile MÂR-İ SERMÂDÎDE[Fars.]

( Kıvrım kıvrım, çöreklenmiş yılan. İLE Kışın soğuğundan uyumuş ve uyuşmuş yılan. )


- MÂRR[Ar. < MÜRÛR] ile MÂR[Fars. < MÂRÂN]

( Geçen, mürûr eden. İLE Yılan. )


- MÂRR-ÜL-BEYÂN[Ar.] ile MÂRR-ÜZ-ZİKR[Ar.]

( Beyânı, yukarıda geçmiş olan. İLE Zikri, yukarıda geçmiş olan. )


- MA'RÛF[Ar.] ile MEŞHÛR[Ar.]


- MÂŞ[Fars.] ile MAAŞ[Ar. < AYŞ]

( Börülceye benzeyen fasulyenin iki türü. İLE Yaşayış, dirlik. | Geçinilecek şey. | Çalışanlara, memurlara, emeklilere, dul ve yetimlere verilen aylık. )


- MASÂD[Ar.] ile MAS'AD[Ar. çoğ. MASÂİD] ile MASAT[Ar. MİŞHAZ]

( Dağ yamacının yüksek bir bölümü. | Yüksek ve sarp kıyı. İLE Yukarı çıkacak yer. | Merdiven. | Aşama, rütbe. İLE Bıçak bileyici. Bıçak, orak, tırpan vb. bilemeye yarayan, çelikten yapılmış araç. )


- MASAFF[Ar. çoğ. MASÂFF] ile MASÂFF[Ar. çoğ. MASAFF]

( Saf, taburun toplandığı yer. İLE Savaş. )


- MASÂHİF[Ar. çoğ. MUSHAF] ile MASÂİF[Ar. çoğ. MASÎF]

( Mushaflar. İLE Yazlıklar, yazın oturulacak yerler, sayfiyeler. )


- MASAL[Ar. < MESEL] ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/> MAVAL[Ar. < MEVVÂL]

( Genellikle toplumun oluşturduğu, düşe dayanan, sözlü gelenekte yaşayan, çoğunlukla insan, hayvan ile "cadı, cin, dev, peri" vb. başından geçen olağanüstü olayları anlatan edebî tür. | Boşuna söylenmiş söz. İLE/VE/DEĞİL/NE YAZIK Kİ/||/<>/> Yalan, uydurma söz. )


- MÂŞÎ-ALEL-ESÂBİ'[Ar.] ile MÂŞÎ-ALEL-KEFF[Ar.]

( Parmaklarının ucları üzerinde yürüyen ve etobur sınıfında bulunan hayvanlar.[köpek, sırtlan vb.] İLE Ayaklarının tabanına basan ve etobur sınıfında bulunan hayvanlar.[ayı vb.] )


- MASLAHAT ile/ve MENFAAT ile/ve MAKSAT ile/ve GARAZ


- MASTAR BİNAYI MERRE(KERE) ile/ve NEVÎ

( SAĞDAN SOLA! )

( NASARÂTÜN | NASRETÂNİ | NASRETEN ile/ve NİSRÂTÜN | NİSRATÂNÎ | NİSRATEN )


- MASTAR MİMİ ile/ve İSM-İ ÂLET

( SAĞDAN SOLA! )

( MENASİRU | MENSARÂNÎ | MENSARUN ile/ve MENASİRU | MİNSARÂNÎ | MİNSARUN )


- MA'SÛM[Ar. < İSMET] ile MASÛN[Ar. < SAVN]

( Suçsuz, kabahatsiz. | Küçük çocuk. İLE Saklanmış. | Korunmuş, korunan, sıyânet olunmuş. | Sâlim, sağlam. )

( INNOCENT vs. PROTECTED )


- MASUMİYET KARİNESİ/PRESUMPTION OF İNNOCENCE değil/yerine/= SUÇSUZLUK İLKESİ


- MA'SÛR[Ar. < USRET | çoğ. MA'SÛRÂT] ile MA'SÛR ile MÂSÛR[Fars.] ile MAHSÛR

( Zor, güç. İLE Sıkılmış, suyu ya da yağı alınmış şey. İLE Birbirine katılmış şey. İLE Kuşatılmış, muhâsara edilmiş. | Sınırlanmış, belirli edilmiş, hasredilmiş. | Men edilmiş. | Sıkıştırılmış, tazyik edilmiş. )


- MÂT[Fars.] ile MAT[Fr.] ile MAT[İng.] ile MAT.

( Oyunlarda, taraflardan birinin yenilgisi. İLE Parlak olmayan, donuk. İLE Keçe, hasır. Üzerinde yatmaya/yer hareketleri yapmaya yarayan sağlam ve yumuşaklaştırıcı nesne. İLE Matematiğin kısaltması. )


- MATÂBİ'[Ar. < MATBAA] ile MATÂBÎH[Ar. < TABH] ile MATÂBİH/METÂBİH[Ar. < MATBAH]

( Basımevleri. İLE Pişirilmiş, tabh olunmuş şeyler. İLE Mutfaklar. )


- MATÂİM[Ar. < MAT'AM] ile MATÂİM[Ar. < MIT'ÂM]

( Yemek yenilecek yerler, yemek odaları. İLE Başkalarını beslemeler. | Doymak bilmezler, oburlar. )


- MATÂİN[Ar. < MATÎN] ile MATÂİN[Ar. < MAT'AN] ile MATÂÎN[Ar. < MIT'ÂN]

( Balçıkla sıvanmış yerler. İLE Ta'n edilecek, sövülecek yerler. İLE Mızrakla vurmakta becerikli olan. )


- MATARA[Ar. < MİTHARE] ile MADARA[Fars.]

( Yolculukta kullanılan, boyna ya da bele asılı olarak taşınan, genellikle metalden yapılmış su kabı. İLE Kötü, sevimsiz. )


- MATBAA[Ar. < TAB | çoğ. MATÂBI'] ile MATBAH[Ar. < TABH | çoğ. MATÂBİH]

( Basımevleri. İLE Mutfak. )


- MATEMATİK[Fr.]/RİYAZİYE[Ar.] ile/ve/< GEOMETRİ[Fr. < Yun. GEO: Yer. | METRON: Ölçü.]

( GONİOMETRİ CETVELLERİ )

( Sayın İhsan Fazlıoğlu'nun yazılarını okumak için burayı tıklayınız... )

( )

( )


- MATMA'/MATMAA[Ar.] ile MATMAH[Ar. çoğ. MATÂMİH]

( İstenilecek, tamah edilecek şey. İLE Göz dikilen şey, göz konulan yer. )


- MATMÛ'[Ar. < TAMA] ile MATMÛR[Ar.]

( Hırsla istenilen, tama olunmuş. İLE Toprak altına konulmuş, gömülmüş. )


- MATRÛK[Ar.] ile METRÛK[Ar. < TERK]

( Gevşek, sölpük kişi/adam. | Kuruduktan sonra yağmurun tazelediği/tarâvetlendirdiği yer. İLE Terk edilmiş, bırakılmış, kullanılmaktan vazgeçilmiş, battal. )


- MA'TÛF ile/||/<> MA'TÛF ALEYH

( Toplanan. İLE/||/<> Toplayan. )


- MAT'ÛM[Ar. çoğ. MAT'ÛMÂT] ile MAT'ÛN[Ar. < TA'N]

( Yenilecek yemek. İLE Ayıplanmış, ta'n olunmuş. | Vebâ'ya(taûn'a) yakalanmış. )


- MÂÛN[Ar.] ile MAÛN[Ar.] ile MAUN[Amerika yerlilerinin dilinden]

( Malın zekâtı. | Yararlanılacak şey. | Eve gerekli olan şeyler. İLE Yardım, imdat. İLE Tespihgillerden, Hindistan ve Honduras'ta yetişen, büyük bir orman ağacı. | Bu ağacın, parlak kırmızımtırak renkte, sert ve iyi cilâlanan kerestesi. | Bu keresteden yapılan eşya. )

( ... cum ... cum SWIETENIA MAHAGONI )


- MAVİMTIRAK değil/yerine/= GÖKÇEMSİ/GÖKÇEMTIRAK/GÖKÇÜL/GÖKŞİN


- MAZÂRR[Ar. < MAZARRAT < ZARAR] ile MAZHAR[Ar. < ZUHÛR | çoğ. MAZÂHİR]["MASHAR/MASAR" değil!]

( Zararlar, ziyanlar. İLE Bir şeyin, göründüğü/çıktığı yer. | Nâil olma, onurlanma/şereflenme. | Bazı tekkelerde, oturarak uyunurken, dayanılan kısa değnek. | Bir çeşit tef. )


- MAZBUT VAKIF[Ar.] değil/yerine/= KAMUSAL TURGU


- MAZERET-İ SAHİHA[Ar.] değil/yerine/= GEÇERLİ NEDENLİK


- MÂZÎ ile/>< ÂTİ

( Geçmiş. İLE/>< Gelecek. )


- MAZI[Fars.] ile MAZI[Fars.] ile MÂZİ[Ar.]

( Servigillerden, yaprakları almaşık ve küçük pullar biçiminde, gövdesi düz olan, dipten dallanan bir süs bitkisi. İLE Hayvansal ve bitkisel asalakların, bitkilerde oluşturduğu ur. )

( THUYA cum QUERCUS INFECTORIA )


- MAZMÛN[Ar. < ZIMN] ile MAZNÛN[Ar. ZANN]

( Derinlerdeki anlam, kavram. | Ödenmesi gereken şey. | Nükteli, sanatlı, ince söz. İLE Bir suç dolayısıyla sorguya çekilen, sanık. )


- MAZRUB değil/yerine/= ÇARPAN


- MAZRUBÂT-I TEFRİK değil/yerine/= ÇARPANLARA AYIRMA


- MEÂSİR[Ar. < ME'SERE] ile MEÂZİR[Ar. < Mİ'ZER]

( Güzel yapıtlar, izler/nişanlar. İLE Peştemallar. )


- MEBDE[Ar.] ile MEAD[Ar.]

( Başlangıç, ilke, ilk unsur, ilmin bir bölümü. | Bir sâlik'in, Allah'ın gerçeğine erişmek için hareket ettiği başlangıç noktası. İLE Dönüp gidilecek yer, âhiret, amaç, ulaşılacak yer. )


- MEBHÛS[Ar.] ile MEBHÛS[Ar. < BAHS] ile MEB'ÛS[Ar. çoğ. MEB'ÛSÂN]

( Sözü geçmiş, bahs olunmuş. İLE Solugan, tık soluk kişi/hayvan. İLE Gönderilmiş, ba's olunmuş. | Peygamber olarak gönderilmiş. | Halk tarafından seçilerek, mecliste yer alan kişi, milletvekili. )


- MEBHÛT[Ar. < BEHT] ile ŞAŞIRMIŞ, HAYRETTE KALMIŞ

( HAYRETTE KALMIŞ, ŞAŞMIŞ )


- MEBÎ'[Ar. < BEY] ile MEBÎT[Ar. < BEYT]

( Satılmış şey. İLE Gecelenecek yer. )


- ME'BIZ[Ar. | çoğ. MEÂBIZ] ile ...

( Dizkapaklarının arkasındaki çukurlar. )


- MEBLÂĞ ile/ve/değil/yerine/>< MEVLÂ

( Küçük. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Büyük. )


- MEBLAĞ[Ar.]["MEBLA" değil!] yerine TUTAR


- MEBLÛ/A[Ar. < BEL] ile MEBLÛL[Ar.]

( Yutulmuş, bel olunmuş. İLE Islanmış, ıslak. Nemli, yaş. )


- MEBRÛS[Ar.] ile MEBRÛZ[Ar.]

( Baras[: gövdede, yer yer beyaz ve alaca lekeler oluşturan ve tedavi kabul etmeyebilen hastalık] hastalığına tutulmuş olan. İLE Gösterilmiş, ibrâz olunmuş. | Açılmış mektup. )


- MEBSÛS[Ar.] ile MEBSÛS[Ar.]

( Yayılmış, dağılmış, saçılmış, herkese yayılmış, herkesçe duyulmuş. İLE Gösterilmiş. | Açılmış mektup. )


- MECÂL[Ar.] ile TÂKAT[Ar. < TÂK]

( Güç, kuvet. | Fırsat, olanak. İLE Güç, dinçlik. | İktidar. )


- MECÂMİ'[Ar. < MECMA] ile MECÂMÎ[Ar.]

( Toplanılacak yerler, toplantı yerleri. İLE Dergiler. İLE ... )


- MECÂZEN[Ar.] ile/ve/||/<> MEÂLEN[Ar.]


- MECÂZEN[Ar.] ile MECÂZÎ[Ar.]

( Mecaz yoluyla, mecaz olarak. İLE Mecâza özgü, mecazla ilgili olan. )


- MECÂZEN[Ar.] ile MECÂZÎ[Ar.] ile MECÂZLI[Ar.]

( Mecaz yoluyla, mecaz olarak. İLE Mecazla ilgili, mecaz niteliğinde olan. İLE Gerçek anlamından saptırılarak benzetmeli olarak kullanılmış sözcük. )


- MECÂZ-I MÜREKKEB / İSTİÂRE-İ MÜREKKEBE[Ar.] ile MECÂZ-I MÜRSEL[Ar.]

( Benzetmenin temel öğelerinden olup yalnız biriyle arka arkaya birkaç benzerlik sıralayarak yapılan kullanım. İLE Bir sözcüğü, gerçek anlamından, mecâzî anlama geçirirken, aradaki ilgi ve ilişkinin benzeyişinden başka bir duruma dayandırılması. )


- MECBÛL[Ar. < CİBİLLET] ile MECBÛR[Ar. < CEBR]

( Yaratılmış. | Yaratılışında, bir durum/hal ve sıfat bulunan. [Ar. "Yaradılışı iri olan"] İLE Zorlanmış, zor görmüş, zorla bir işe girişmiş, icbâr edilmiş. | Hatırı, gönlü alınmış. | Bağlı, düşkün. )


- MECBÛREN[Ar.] ile MECBÛRÎ[Ar.]

( Kendi isteğinin dışında, zorla. İLE Kaçınılmaz, zorunlu. )


- MECBÛR(İYET) değil/yerine/= YÜKÜMLÜ/LÜK, ZORUNLU/LUK


- MECDÛL[Ar. < CEDL] ile MECDÛR[Ar.]

( Sağlam şey. | Bükülmüş. [Ar. "Kemikli ve yapısı sağlam kişi"] İLE Çiçek hastalığı çıkarmış olan. )


- MECELLE[Ar.] ile MECENNE[Ar.] ile MECERRE[Ar.]

( Kitap, dergi. | Tanzîmat'tan sonra, 1869-1876 yılları arasında, fıkıh ilminin, uygulamaya özgü olan bölümüyle ilgili olarak yayımlanmış ünlü eser. İLE Delilik, divânelik. | Kalkan, siper. İLE Samanyolu. )


- MECÎD[Ar.] ile REFÎ'[Ar.]


- MECMÂ'[Ar. çoğ. MECÂMÎ'] ile MECMAA/MECMÛA[Ar.]

( Toplanılacak yer. | Kavuşulan yer, nokta. İLE Toplanılıp biriktirilmiş, düzenlenmiş şeyler. | Seçilmiş yazılardan oluşturulmuş yazma kitap. | Dergi. )


- MECMÛ/A[Ar. < CEM] ile MECMÛA[Ar. çoğ. MECÂMÎ']

( Toplanmış, biraraya getirilmiş şey, tüm. | Bir yazı biçimi/tarzı. İLE Toplanılıp biriktirilmiş, düzenlenmiş şeyler. | Seçilmiş yazılardan oluşturulmuş yazma kitap. | Dergi. )


- MECNÛN[Ar. < CİNN | çoğ. MECÂNÎN] ile Mecnûn[Ar.]

( Çıldırmış, deli, divâne. | Delice seven, tutkun. İLE Leylâ ile Mecnûn öyküsünün, erkek kahramanı. Kays. )


- MEC'ÛL[Ar.] ile ME'CÛR[Ar. < ECR]

( Ortaya/meydana çıkarılmış olan, yapılmış olan. İLE Ecr ve sevabı verilmiş olan. | Kiraya verilen şey. )


- MECZÛM[Ar. < CEZM] ile MECZÛM[Ar. < CÜZÂM]

( Niyet edilmiş, kesin karar verilmiş. | Cezimli, son harfi harekesiz olarak okunan sözcük. ["İlm, cezb" gibi] İLE Cüzâmlı, miskinlik hastalığına/durumuna tutulmuş kişi. )


- MEDÂİN/MEDÂYİN[Ar. < MEDÎNE] ile MEDÂYÎN[Ar. < MİDYÂN] ile Medâin[Ar.]

( İller/kentler. [BÜLDÂN < BELD/BELDE] İLE Borca saplanmış, sürekli borç alan kişiler. İLE Eski İran'da, Dicle etrafında, yedi kentin adı olup, İslâm fetihleri sırasında, başkent konumundaydı. )


- MEDDE İLEYHİ BASARAHU[Ar.] ile İSTEŞRAFEHU Bİ BASARİHÎ[Ar.]


- MEDENÎ(YET) değil/yerine/= UYGAR/LIK


- MEDH[Ar.] ile SENÂ'[Ar.]


- MEDH[Ar.] ile TAKRÎZ[Ar.]


- MEDRÛK[Ar.] ile METRÛK[Ar. < TERK]

( Anlaşılmış, derk olunmuş. İLE Terk edilmiş, bırakılmış, kullanılmasından vazgeçilmiş. Battal. )


- MEFHÛM[Ar.] ile MEFHÛM[Ar. < FEHM | çoğ. MEFÂHÎM]

( Kömürleşmiş, kömür olmuş, fahim durumuna geçmiş. İLE Anlaşılmış, fehm olunmuş. | Sözden çıkarılan anlam, kavram. )


- MEFRAT[Ar.] ile MEFRED[Ar.]

( Pek/çok büyük. İLE Kocaman, iri, büyük. )


- MEFRÛG[Ar. < FERÂĞ | çoğ. MEFÂRÎG] ile MEFRÛK[Ar. < FARK | çoğ. MEFÂRÎK] ile MEFRÛK[Ar.]

( Başkasına bırakılmış, ferâgat edilmiş. İLE Ayrılmış, araya başka bir şey girmiş, tefrîk edilmiş. İLE Uğulmuş. | Safranla boyanmış şey. )


- MEFRÛZ[Ar. çoğ. MEFRÛZÂT] ile MEFRÛZ[Ar. < FARZ]

( Ayrılmış, bölünmüş, ifrâz olunmuş. İLE Farz kılınmış. | Varsayılan, farz olunan. )


- MEFSÛH/A[Ar. < FESH] ile MEFŞÛ'[Ar.]

( Yürürlükten kaldırılmış, hükümsüz bırakılmış, fesh olunmuş. | İptal edilmiş, çalışmaz duruma getirilmiş. İLE Duyulmuş, yayılmış, açıklanmış, ifşâ edilmiş. )


- MEFSÛL[Ar. < FASL] ile MEFZÛL[Ar.]

( Ayrılmış, ayrışık, fasl olunmuş. İLE Fazla gelmiş olan, üstün gelen. )


- MEFSÛL[Ar. < FASL] ile MEFRÛZ[Ar. çoğ. MEFRÛZÂT]

( Ayrılmış, ayrışık, fasl olunmuş. İLE Ayrılmış, bölünmüş, ifrâz olunmuş. )


- MEFTÛL[Ar. < FETL] ile MEFTÛR[Ar. < FITRET] ile MEFTÛR[Ar. < FÜTÛR]

( Bükülmüş, kıvrılmış, fitil durumuna getirilmiş. İLE Yaratılmış, fıtretlenmiş. | Tabîî, cibillî. İLE Bezgin, bezmiş, kederli, ümitsiz. )


- MEFTÛM[Ar.] ile MEFTÛN[Ar. < FİTNE]

( Memeden, sütten kesilmiş çocuk. İLE Fitneye düşmüş. | Gönül vermiş, tutkun, vurgun. | Hayran olmuş, şaşmış. )


- MEHÂBET[Ar. < HEYBET] ile ULULUK, KORKUNÇLUK, AZÂMET; BÜYÜK GÖRÜNME


- MEHÎR[Ar.] ile MEHR[Ar. çoğ. EMHÂR, MÜHÛR]

( [astr.] Ay. İLE [eskiden] Evlenirken, erkek tarafından kadına verilen nikâh bedeli. )


- MEHÎRE[Ar.] ile MEHÎR[Ar.]

( Nikâh bedeli çok olan kadın. | Usta, becerikli, mâhir. İLE [astr.] Ay. )


- MEHL[Ar.] ile MEHÎL[Ar.] ile MEHÎR[Ar.] ile MEHÎN[Ar.]

( Vâde, zaman tanıma, vakit verme, bir işi belirli bir zamana kadar bırakma. İLE Korkunç yer. İLE [astr.] Ay. İLE Hor, hakir. Zaif[: Zayıf, güçsüz/kuvvetsiz, tâkatsız, kansız, arık. | Gevşek. | Tembel.] )


- MEHR-İ MUACCEL[Ar.] ile MEHR-İ MÜECCEL[Ar.]

( Nikâhta, kız tarafına verilen ağırlık, para, başlık, kalın. İLE Boşanma ya da ölüm durumunda, kız tarafına verilmesi, nikâhta kararlaştırılmış olan bedel. )


- MEH-ŞÎD[Fars.] ile MEH-TÂB[Fars.]

( Ay. | Ayışığı. İLE Ayışığı. )


- MEHVÂ[Ar.] ile MEH-VÂR[Ar.]

( Yar, uçurum. İLE Ay gibi. | Aylık, maaş. )


- MEHVEŞ[Ar. çoğ. MEHÂVİŞ] ile MEH-VEŞ[Ar.]

( Karışık ve kalabalık yer. İLE Ay gibi. )


- MEKÂN ile/ve HAYYİZ(TEHAYYÜZ)(YER KAPLAYAN)

( DİL ile/ve ... )


- MEKÂN[Ar.] ile MEKÂNET[Ar.]


- MEKÂN değil/yerine/= UZAY


- MEKARÎS[Ar. < MIKRÂS]["ka" uzun okunur] ile MEKARÎZ[Ar. < MİKRÂZ]["ka" uzun okunur]

( Kesecek aletler, makaslar. İLE Kesecek aletler, makamlar. )


- MEKNÛS[Ar.] ile MEKNÛZ/E[Ar.]

( Süpürülmüş. İLE Yere gömülü, hazinede saklı. )


- MEKRÜMETLÜ/MEKREMETLÜ ile FAZÎLETLÜ ile SEMÂHATLÜ ile FÜTÜVVETLÜ ile MEVEDDETLÜ ile ZEHÂDETLÜ

( İlmiyede sadreyn pâyesinin resmi unvanı. İLE İlmiye sınıfına ait olanlardan, İstanbul ve Harameyn unvanını alanlara hitapta kullanılan unvan. İLE Din âlimleri arasında kazaskerlik pâyesinde bulunanlara özel resmî takma ad. İLE Askerlikte mülâzım[teğmenler] ile kol ağası ve yüzbaşılara mülkiyede, rabia ve hâmise rütbeleri taşıyan kimselere verilen unvan. İLE Rütbesi olmayan kadılara verilen unvan. İLE Şeyhlere ve din adamlarına hitâben kullanılan unvan. )


- MEKS[Ar.] ile MEKS[Ar. çoğ. MÜKÛS]

( Durma, bekleme, bir yerde kalma, eğlenme. İLE Vergi, öşür, bâç. | Öşür, bâç, cibâyet etme. )


- MEKTEB-İ TIBBİYE-İ MÜLKİYE[Ar.] ile MEKTEB-İ TIBBİYE-İ ŞAHÂNE[Ar.]

( Tıp fakültesi. İLE Askerî tıp okulu. )


- MEKÛLÂT = ECNÂS-I ÂLİYE


- MELÂ[Ar.] ile MELÂ'[Ar.] ile MELÂH[Ar.]

( Sahra, ova. İLE Cemaat. İLE Çekirge. )


- MELÂİK[Ar. < MİL'AKA] ile MELÂİK/E[Ar. < MELEK]

( Tahta kaşıklar. İLE Melekler. )


- MELÂİKE-İ KERUBİYUN[Ar.] değil/yerine/= MELEKLERİN EN BÜYÜKLERİ


- MELÂİN[Ar. < MEL'ANE/T] ile MELÂİN[Ar. < MEL'ÛN]

( Lânete neden olanlar, lânet edilmeye değer işler/hareketler. İLE Herkesin lânet ve nefretini kazanmışlar, mel'unlar. )


- MELÂL[Ar.] ile/ve/||/<> MEHCUR/E[Ar. < HİCR]

( Sıkıntı. İLE/VE/||/<> Uzaklaşmış, uzakta kalmış, ayrı düşmüş. Bırakılmış, metruk, unutulmuş, gayr-i müstâmel. | Saçma sapan, hezeyan. Amel edilmeyen. Kullanılmaz olmuş. Ayrılmış. )


- MELÂL[Ar.] / GAM/M[Ar.] değil/yerine/= SIKINTI


- MELÂMİ'[Ar. < LEM'A] ile MELÂMÎ[Ar. < MELÂMET | çoğ. MELÂMİYYÛN] ile MELÂMİH[Ar. < LEMHA]

( Parıltılar. İLE Her türlü gösterişten uzak, dünya malından yüz çeviren, dervişliği, rintliği kendine ilke edinen kişi. Melâmiye tarikatından olan.[Hem tarikattir, hem de değildir | Ne tarikat, ne de değildir] İLE Lemhalar[: Bir kez bakma. | Parıltı, parlama.]. | Bir şeyin başka bir şeye benzeme noktaları. | Güzellik ya da çirkinlik yapıtları. )


- MELCE'[< MELÂCİ'] ile ...


- MELİK[Ar. çoğ. MÜLÛK] ile MELÎK[Ar. çoğ. MÜLEKÂ]

( Hükümdar, sultan, padişah, hâkan. | Allah'ın adlarındandır. İLE Allah'ın adlarındandır. | Mal sahibi. | Hükümdar, sultan, padişah, hâkan. )


- MELİK[Ar.] ile MİLK[Ar.]


- MEMLEKET[Ar. çoğ. MEMÂLİK] değil/yerine/= YURT/ELİ


- MEMNUN KALMAK ile MÜTEESSİR OLMAK


- MEMNUN[Ar.] ile/ve/||/<> MECNUN[Ar.]


- MEMSÛS[Ar.] ile MEMSÛS[Ar.]

( Dokunulmuş, mesolunmuş. İLE Emilmiş, sorulmuş, massolunmuş. | Baldır, incik. )


- MEMTÛL[Ar.] ile MEMTÛR[Ar.]

( Çekiçle döğülmüş, işlenmiş. İLE Üzerine yağmur yağmış. )


- ME'MÛL[Ar. < EMEL] ile ME'MÛR[Ar. < EMR | çoğ. ME'MÛRÎN, MEÂMÎR]

( Ümit olunan/edilen, beklenilen, amaç edinilen. | Ümit. İLE Emir almış olan kişi. | Bir işle görevlendirilen kişi. Devlet hizmetinde maaş ya da ücretle çalıştırılan kişi, görevli. | Emrolunan, emirle yaptırılmış olan iş/şey. )


- MEMZÛC[Ar. < MECZ] değil/yerine/= KARIŞIK, KARIŞMIŞ


- MEN (ETMEK) değil/yerine/= YASAK(LAMAK)


- MEN YE'TÎNÎ FE LEHÛ DİRHEMUN[Ar.] ile VELLEZÎ YE'TÎNÎ FE LEHÛ DİRHEMUN[Ar.]

( Kim bana gelirse bir dirhem ona aittir. İLE Bana gelene, bunun için bir dirhem veririm. )


- MEN[Ar.] ile MEN'[Ar.] ile MEN[Ar.] ile MENN[Ar.]

( O kişi ki, kim ki. İLE Yasak etme, bırakmama, durdurma, esirgeme, vermeme, önleme. İLE Ben. İLE Kudret helvası. | İyilik etme, bağışlama, ihsan etme. | Batman. | Edilen iyiliği başa kakma. )


- MEN'[Ar.] ile SADD[Ar.]


- MEN'Â'[Ar.] ile MEN'Â[Ar. çoğ. MENÂÎ]

( Ölüm haberi. İLE Ölüm haberi, kara haber. )


- MENÂBİ'[Ar. < MENBA] ile MENÂBİR[Ar. < MİNBER]

( Kaynaklar, menbalar. İLE Minberler. )


- MEN'AF[Ar. < MENÂİF] ile Menâf[Ar.]

( Dağın sivri tepesi. İLE İslâm'dan önce, Araplar'ın putu. )


- MENÂFİ'[Ar. < MENFAAT] ile MENÂFÎH[Ar. < MİNFÂH]

( Yararlar, çıkarlar, menfaatler. İLE Körükler. )


- MENAFİ-İ UMUMİYE değil/yerine/= KAMU YARARI


- MENÂHÎ[Ar. < MENHÎ] ile MENÂHİR[Ar. < MENHİR] ile MENÂİR[Ar. < MENÂRE]

( Haram olmuş, yapılması şer'an men edilmiş şeyler. İLE Burun delikleri. İLE Minâreler. )


- MENÂHİS[Ar. < MİNHAS] ile MENÂHİZ[Ar. < MİNHAZ]

( Uğursuz şeyler. İLE Burun delikleri. )


- MENÂÎ[Ar. < MEN'Â] ile MENÂÎH[Ar. < MENÂHE]

( Ölüm haberleri, kara haberler. İLE Ölü için ağlanacak yerler. )


- MENÂKIBNÂME[Ar.] ile/ve/||/<> TEZKİRE[Ar.]

( Önemli kişilerin övülecek özelliklerini anlatan yazılar. İLE/VE/||/<> Divan şairlerinin yaşamlarını ve şiirlerini genellikle öznel bir bakış açısıyla değerlendiren yapıt. )


- MENÂKÎR[Ar. < MİNKAR] ile MENÂKİR[Ar. < MÜNKER]

( Yırtıcı kuşların gagaları. | Taşçı kalemleri. İLE Günah ve kötü şeyler. )


- MENÂR[Ar. < NÛR] ile MENÂRE[Ar. < NÛR | çoğ. MENÂİR/MENÂVİR]

( Nur, ışık yeri. | Fener kulesi. | Yol işaretleri. İLE Minâre. | Işık kulesi. )


- MENÂT[Ar.] ile Menât[Ar.]

( Asma yeri, ilişip asılacak yer. İLE [Cahiliye döneminde] Kâbe'de, "Hüzeyl" ve "Huzâa" kabîlelerinin ma'bûdu olmak üzere konulan sanem. )


- MENÂ'TÜHÛ 'ANİ'L-Fİ'Lİ[Ar.] ile SENEYTHU 'ANHU[Ar.]


- MENFAAT[Ar.] değil/yerine/= ÇIKAR/YARAR


- MENFA'AT[Ar.] ile NE'MÂ'[Ar.]


- MENFA'AT[Ar.] ile Nİ'MET[Ar.]


- MENFES[Ar. < NEFES] ile MENFEZ[Ar. < NÜFÛZ | çoğ. MENÂFİZ]

( Soluk alacak yer, soluk deliği. İLE Delik, yarık, ağız, nüfûz edecek yer. )


- MENHÎ[Ar. çoğ. MENÂHÎ] ile MENHİR/MENHAR/MİNHİR/MUNHUR[Ar. çoğ. MENÂHİR]

( Haram olmuş, yapılması şer'an men edilmiş şey. İLE Burun deliği. )


- MENHÛS[Ar. < NAHS] ile MENHÛS[Ar.] ile MENHÛŞ[Ar.]

( Uğursuz, nuhûsetli.[MEŞ'ÛM] İLE Kuyruğunun yanları uyuz olan deve. İLE Yılan, akrep gbi hayvanlar tarafından sokulmuş. )


- MEN-İ MUARAZA DÂVÂSI değil/yerine/= SATAŞMANIN ÖNLENMESİ ARANCI


- MENÎ[Ar.] ile MENÎ'[Ar.] ile MENÎ[Ar.] ile MENHÎ[Ar. | çoğ. MENÂHÎ]

( Ersuyu. İLE Sarp, erişmesi/ulaşması zor yer. İLE Benlik. İLE Haram olmuş, yapılması şer'an yasaklanmış şey. )


- MENİ[Ar.] ile NUTFE[Ar.]


- MENKUB[Ar. < NAKB]["ku" uzun okunur] ile MENKÛB[Ar. < NEKBET]

( Delinmiş, oyulmuş. İLE Tâlihsiz, nekbete düşmüş. | Gözden ve mevkiden düşmüş. )


- MENKUL[Ar. < NAKL] ile ME'KÛL[Ar.]

( Nakledilmiş, bir yerden, bir yere taşınmış, taşınan. | Ağızdan ağıza geçmiş. [söz, haber, öykü] İLE Ekl olunmuş, yenilmiş şey, yiyecek. )


- MENKUL/E[Ar. < NAKL]["ku" uzun okunur] ile MENKUR[Ar. < NAKR]["ku" uzun okunur] ile MENKÛR[Ar. < NEKR | çoğ. MENÂKÎR]

( Bir yerden, bir yere taşınmış, taşınan. | Ağızdan ağıza geçmiş söz/haber/öykü. İLE Delinmiş, oyulmuş. İLE İnkâr olunmuş. )


- MENKÛS ile/||/<> MENKÛS MİNH ile/||/<> MENSÛB ile/||/<> MÜSTESNÂ ile/||/<> MÜSTESNÂ MİNH

( Çıkan. İLE/||/<> Eksilen. İLE/||/<> Pay ya da bölünen. İLE/||/<> Çıkan. İLE/||/<> Eksilen. )


- MENKUS[Ar. < NAKS]["ku" uzun okunur] ile MENKÛS[Ar. < NÜKS] ile MENKUŞ[Ar. < NAKŞ]["ku" uzun okunur] ile MENKUZ[Ar. < NAKZ]["ku" uzun okunur]

( Eksik olan. İLE Baş aşağı çevrilmiş, tersine dönmüş. | Hastalığı tekrar etmiş. | Sol ön ayağında beyaz bulunan ve Araplarca kabul görmeyen at. İLE İşlenmiş, nakış olunmuş, resim yapılmış, boya ile süslenmiş. | Nakışlı pencere, alçı pencere. İLE Bozulmuş, hükümsüz bırakılmış, nakz edilmiş. )


- MENŞE'[Ar. < NEŞ'ET] ile MENŞER[Ar.]

( Bir şeyin çıktığı, neşet ettiği yer, esas, kök. | Yetişilen yer, bitirilen okul. İLE Dağıtılan, neşr edilen yer. )


- MENŞUR/PRİZMA değil/yerine/= ...


- ME'NÛS[Ar.] ile MEN'ÛŞ[Ar.]

( Alışılmış, ünsiyet olunmuş. İLE Yukarı kaldırılmış. | Fakir düştükten sonra sevindirilmiş. | Hayır ile anılan ölmüş kişi. | Tabuta konulmuş. )


- MEN'ÛT[Ar.] ile MENÛT[Ar.]

( İyiliği, güzelliği söylenmiş, medh edilmiş. İLE Asılı, asılmış, rapt edilmiş. | Bağlı. )


- MENZİL ile/||/<> MERTEBE

( Üs ya da kök derecesi. | Basamak. İLE/||/<> Basamak, kademe. )


- MENZİL-İ CÂN değil/yerine/= İNSAN GÖVDESİ | ULVÎ ÂLEM


- MENZÛL[Ar. < NÜZÛL] ile MENZÛR[Ar.]

( İnmiş, nüzûl etmiş. İLE Va'd edilmiş, adanmış, nezr olunmuş. )


- MER'[Ar.] ile MER[Ar.]

( Adam, erkek, kişi. İLE [sayı] Elli[50]. )


- MER'[Ar.] ile RACUL[Ar.]


- MER'Â[Ar.] ile MER'A[Ar. < RA'Y]

( Aynalar. İLE Çayırlık, otlak. )


- MERÂH[Ar.] ile MERAH[Ar. çoğ. MERAHÂN]

( Rahat edilecek yer. | Yer, mekân. | Arapça nahv cümlesinden ünlü yapıt. İLE Çok aşırı sevinme. )


- MERÂHİM[Ar. < MERHAMET] ile MERÂHİM[Ar. < MERHEM]

( Acımalar, merhametler. İLE Merhemler. )


- MERÂÎ[Ar. < MİR'AT] ile MERÂÎ[Ar. < MER'A] ile MERÂİR[Ar. < MERÂRE]

( Aynalar. İLE Çayırlıklar, otlaklar. İLE Öd keseleri. )


- MERÂK[Ar.] ile MERAK[Ar.] ile MERAKK[Ar.]

( Bir şeyi anlamak ya da öğrenmek için duyulan istek. | Bir şeyi edinmek, yapmak. Bir şeyle uğraşma isteği. | İstek, heves, düşkünlük. | İç darlığı. | Kuruntu, telâş. | Kaygı, tasa. | Dalgınlık, kara sevdâ. İLE Çorba. İLE [atta] Sağrı. | [astr.] Dübb-i ekber adlı yıldız kümesinin dörtgeninde bulunan, ikinci derece parlak yıldız. [İng./Fr. MERAK | Lat. BETA URSUS MAJORIS] )


- MERAMET ile/değil MERHAMET

( Üstünkörü tamir. İLE/DEĞİL Birinin ya da bir başka canlının karşılaştığı kötü durumdan dolayı duyulan üzüntü, acıma. )

( SUPERFICIAL REPAIR vs./not MERCY )


- MERÂRE[Ar. çoğ. MERÂİR] ile MERÂRET[Ar.]

( Öd kesesi. İLE Acılık, tadsızlık. )


- MERÂSÎ[Ar. < MERSİYE] ile MERÂRET[Ar. < MERSÂ]

( Ağıtlar, mersiyeler. İLE Limanlar, gemilerin barındığı yer. )


- MERÂVÎH[Ar. < MİRVAHA] ile MERÂVİH[Ar. < MİRVAHA]

( Ovalar, çöller. | Etrafı açık ve rüzgârlı yerler. İLE Yelpâzeler. )


- MERC[Ar. çoğ. MÜRÛC] ile MERC[Ar.]

( Çayır, çayırlık. İLE Herc ile birlikte kullanılır. [HERC Ü MERC: Karmakarışık, alt-üst.] )


- MERCÛ/V[Ar. < RECÂ] ile MERCÛH/A[Ar. < RÜCHÂN]

( Ümit edilen. | Rica olunan. İLE Başka bir şeyin kendine üstün tutulduğu şey. | Düşmanından önce iddiasını kanıta yetkisi olmayan. )


- MERDÛD[Ar.] ile FÂSİD[Ar.] ile MENHÎYYUN 'ANH[Ar.]


- MERFÛ'[< REF] ile ...

( KALDIRILMIŞ, YÜKSELTİLMİŞ | HÜKÜMSÜZ BIRAKILMIŞ | ZAMME [O, Ö, U, Ü] İLE HAREKELENMİŞ HARF | [mat.] İFADE EDİLEN BİR KUVVETE YÜKSELTİLEN MİKTAR )


- MERG[Fars.] ile MERG[Fars.]

( Çayır, çimen. | Sebze. İLE Ölüm. )


- MERÎ[Ar.] ile MER'Î[Ar. < RİÂYET] ile MER'Î[Ar. < RÜ'YET] ile Merîh/MİRRÎH[Ar.]

( Mide ile gırtlak[bül'ûm] arasında bulunan yemek borusu. İLE Saygı gösterilen, riâyet edilen. | Gözetilen, yürürlükte olan. İLE Gözle görülen. İLE Dünyadan sonra güneşe en yakın olan gezegen. )


- MER'İYÂT[Ar. < MER'Î] ile MER'İYET[Ar.]

( Gözle görülen şeyler. İLE Hükmü yürürlükte olma. | Gözle görülür olma. )


- MERKAB/E, MARKAB[Ar. çoğ. MERÂKIB] ile MERKEB[Ar. < RÜKÛB | çoğ. MERÂKİB]

( Gözetleme, gözleme yeri/kulesi. | Gökyüzünün kuzey yarım küresinde Feres-i Ekber[Pegasus] burcunun büyük dörtgeninin büyük kenarının sağ köşesinde bulunan yıldız. [Lat. BETA PEGASUS] İLE Vapur, gemi, kayık gibi şeyler. | Eşek. )


- MERKEZ[Ar.] değil/yerine/= ORTAY


- MESÂ'[Ar.] ile MESÂ'[Ar.]

( Akşam. İLE Kuyumcu eşyası. )


- MEŞÂ'[Ar.] ile MEŞÂ'[Ar.]

( Açıklanan, duyulan. | Bölünmeyip karışık ve ortak olan. İLE İshal yaptırıcı ilâç. )


- MESÂBE[Ar.] değil/yerine/= DERECE

( Derece, rütbe. | Kadar. | Konum, durum. )


- MESÂHA ETMEK[doğrusu MİSÂHA/T] değil/yerine/= YERİ ÖLÇME | YÜZÖLÇÜMÜ

( Ölçmek. )


- MESÂHA ile/||/<> İMTİHÂN

( Ölçüm. | Alan ölçümü. | Hacim ölçümü. İLE/VE/||/<> Deneme, sağlama. )


- MEŞÂHİR[Ar. < MEŞHER] ile MEŞÂHÎR[Ar. < MEŞHÛR]

( Sergiler, sergilenecek, teşhir olunacak yerler. İLE Ünlü kişiler. )


- MESÂİB[Ar. < MUS'AB] ile MESÂİB[Ar. < MUSÎBET]

( Zor işler. İLE Felâketler. | Uğursuzlar. )


- MEŞÂİL[Ar. < MEŞ'AL/E] ile MEŞÂİR[Ar. < MEŞ'AR]

( Meş'aleler. İLE Hacı olmadan önce durulması gereken önemli yerler. | Duyular, hasseler. )


- MESÂİL[Ar. < MES'ELE] ile MESÂİR[Ar. < MİS'AR]

( Meseleler. İLE Ateş küsküleri, ateş karıştırmaya yarayan demirler. )


- MEŞÂİM[Ar. < MEŞÎME] ile MEŞÂÎM[Ar. < MEŞ'ÛM]

( Dölyatakları, sonlar. İLE Uğursuzlar. )


- MESÂKİN[Ar. < MESKEN] ile MESÂKÎN[Ar. < MİSKÎN]

( Oturulacak yerler, meskenler. İLE Fazlasıyla fakir olanlar. | Miskinler, uyuşuklar. )


- MEŞ'AL/E[Ar. < ŞU'L | çoğ. MEŞÂİL] ile MEŞ'AR[Ar.]

( Aydınlatıcı âlet, lamba, kandil. | Ucunda, alev çıkarak yanan bir madde bulunan sopa/değnek. İLE Hacı olmadan önce durulacak yerlerden her biri. | Duyu, hasse. )


- MESAME[Ar. çoğ. MESAMAT] değil/yerine/= GÖZENEK/LER


- MESÂMİ'[Ar. < MİSMA] ile MESÂMÎR[Ar. < MİSMÂR]

( Duyma/işitme aletleri. | Kulaklar. İLE Çiviler, mıhlar. )


- MESÂVÎ[Ar. < MESVA] ile MESÂVÎ[Ar. < SÛ'ÜN]

( Evler, haneler, meskenler. İLE Kötülükler, fenâlıklar. )


- ME'SEM/E[Ar.] ile MESEMM[Ar. çoğ. MESÂMM]

( Suç. Günah. İLE Deri üzerindeki küçük delik. )


- MESFÛ'[Ar.] ile MESFÛH[Ar.]

( Nazar değmiş. İLE Dökülmüş, akıtılmış. | Dağ eteği. )


- MEŞGUL[Ar. < ŞUGL]["gu" uzun okunur] [Ar.] ile MEŞKÛL[Ar.]

( Bir işle uğraşan, iş görmekte olan. | Doldurulmuş, tutulmuş, işgal edilmiş. | Tutuk, dalgın; dolgun. İLE Bileklerine kadar üç ayağı beyaz olan at. )


- MEŞGUL/İYET[Ar.] değil/yerine/= İŞLİ/LİK


- MESH[Ar.] ile MESH[Ar.]

( Silme, sığama. | Bir şeyi, elle sığama. | Abdest alırken ıslak eli, başın dört bölümünden bir bölümüne sürme. İLE Şeklini değiştirerek, çirkin bir duruma getirme. )


- MEŞHÛM[Ar. çoğ. MEŞÂHÎM] ile MEŞHÛN[Ar.]

( Yürekli, cesur. İLE Doldurulmuş, dolu. )


- MESÎH[Ar.] ile MESÎH[Ar. < MESH] ile Mesîh[Ar.]

( Üzerine yağ sürülmüş olan. İLE Başka bir şekle, hayvan kılığına girmiş olan kişi, mesh olunmuş. | Acîbe, garîbe. İLE Hz. Îsâ.[elini sürdüğü hastaların, anında iyileşmesinden kinâye olarak] )


- MESÎL[Ar.] ile MESÎL[Ar. < SEYELÂN] ile MESÎR/E[Ar. < SEYR]

( Benzer. İLE Suyun aktığı, geçtiği yer. İLE Seyir edilecek, gezilecek yer, gezinti yeri. )


- MEŞİ(Y)(Y)ET[Ar.] ile/ve/> İRÂDE/İSTENÇ[Ar.]

( İrâdeden önce gelir. İLE/VE/> ... )


- MEŞK[Ar.] ile MEŞK[Ar.]

( Yazı örneği. | Alışmak, öğrenmek üzere yapılan çalışma, alışma/alıştırma. | Yazı ya da müzik dersi. İLE Tulumdan yapılmış su kabı, saka kırbası. )


- MESKENET[Ar.] ile MÂZERET[Ar.]

( "Meskenet, mâzeret teşkil eder mi?" )


- MESKUB[Ar. < SAKB]["ku" uzun okunur] ile MESKÛB[Ar. < SÜKÛB]

( Delinmiş, delikli, sakb olunmuş. İLE Kalıba dökülmüş, akıtılmış. )


- MEŞKÛL[Ar.] ile MEŞKÛR[Ar. < ŞÜKR]

( Bileklerine kadar üç ayağı beyaz olan at. İLE Şükre, teşekküre değer, beğenilmiş, övülmüş, makbul. )


- MESKUM["ku" uzun okunur] ile MESKÛN[Ar. < SÜKÛN]

( Hasta ve yoksul. İLE İçinde, kişinin oturduğu/bulunduğu/yaşadığı yer. | İnsan bulunan, şenlenmiş yer. )


- MEŞKÛR[Ar. < ŞÜKR] ile MEMDÛH/A[Ar. < MEDH | çoğ. MEMDÛHÂT]

( Şükre, teşekküre değer, beğenilmiş, övülmüş, makbul. İLE Övülmüş, övülecek, medh olunmuş. )


- MESLÛ'[Ar.] ile MESLÛH[Ar. < SELH]

( Gövdesinde ur bulunan kişi. İLE ... )


- MESMÛ'[Ar. < SEM] ile MESMÛR[Ar.]

( Duyulmuş/işitilmiş, haber alınmış. | Dilenilen, işitilen. İLE Ufak tefek olmasının yanısıra sinirleri güçlü adam. )


- MESRÂ[Ar.] ile MESRAH[Ar. çoğ. MESÂRİH]

( Gece vakti yola çıkma. İLE Otluk, çayırlık. )


- MESREBE[Ar. < MESÂRİB] ile MEŞREBE[Ar. < MİŞREBE][Ar. çoğ. MEŞÂRİB]

( Çayır, mera, otlak. | Göğüsten, karına kadar uzanan kıllı bölge. İLE Maşrapa. )


- MEŞRÛ ve/||/+/<>/> MAKUL ve/||/+/<>/> MASUM

( Tütün[sigara vb.], çevremizdeki en çok maruz kaldığımız ve en sorunlu dayatmalardandır ne yazık ki. Tabii, bizim izin/fırsat vermememiz dışında! )


- MESRÛ'[Ar.] ile MEŞRÛ'/MEŞRÛA[Ar. < ŞER] ile MEŞRÛH/A[Ar. < ŞERH]

( Sar'a hastalığına tutulmuş, sar'alı. kişi. İLE Şeriatın izin verdiği, şer'an caiz olan, şeriata, hukuka/yasaya uygun. İLE Açıklanmış, şerh olunmuş. | Uzun uzadıya anlatılan. )