Kişiler'deki
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(32/40)
- SALAK/LIK ile/ve "ÖKÜZ/LÜK"
- SALAK/LIK ile/değil/yerine/>< SABIRLI/LIK
- SALAK/LIK ile/ve/değil/||/<> ŞAŞKIN/LIK
- SALAK/LIK ile/ve ZAVALLI/LIK
( Kısa sürelidir. İLE/VE Uzun sürelidir. )
( Sonuçtadır. İLE/VE Hem süreçte, hem de sonuçtadır. )
( Hepimiz arada bir salak durumuna düşebiliriz fakat salaklıklarımızda ısrarcı olmak zavallılığa düşürür. )
- SALÂTÎN(SULTAN) CAMİLERİ
- SALÂTÎN CAMİLERİ ile ...
( SULTAN CAMİLERİ )
- [ne yazık ki]
SALDIRGAN/LIK ile/ve "AZGIN/LIK"
( Psişik. İLE/VE Ahlâkî. )
- SALDIRI SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
KARALAMA ile/ve/||/<> NİTELİKSEL ile/ve/||/<> "SEN / SEN DE ..." ile/ve/||/<> DOLDURUŞA GETİRME
( ARGUMENT AGAINST THE MAN vs./and/||/<> CIRCUMSTANTIAL AD HOMINEM vs./and/||/<> FALLACY OF "YOU / YOU ALSO" vs./and/||/<> POISONING THE WELL )
- [ne yazık ki]
!SALDIRI ile/ve/||/<>/>/< !ŞİDDET
( Şiddet, saldırganlığın da ötesinde onun, nefret, düşmanlık gibi duygu ve etkinlik kazandığı biçimi ya da çeşit ve derecesidir. )
- SALİH ile/ve SAHİH
- SÂLİH ve/||/<> ZÂHİD
( ... VE/||/<> Dinin biçim yönüne fazla önem veren, aşırı, çok sofu. | Kendini, sadece dine veren. | Masiva'ya itibar etmeyen. )
- SÂLİK ile MECZUB
- SÂLİK ile/ve/||/<>/> SÂDIK
- SÂLİK ile/ve/||/<>/> SAHİP
- SALİK ile/değil SAİK
- SÂLİK-İ MECZUB ile/||/<> MECZUB-U SÂLİK
( Allah'ın ahlâkıyla ahlâklanan kişi. İLE/||/<> Allah'ın, varoluşunu, aklını, "benliğini" hak makamına çektiği kişi. )
- SÂLİM ile/ve/<> SELİM
( Güvende olmak, güven vermek. İLE/VE/<> Duru olmak. )
( Aklın. İLE/VE/<> Kalbin. )
( ... İLE/VE/<> Doğru, dürüst, kusursuz. | Ur ya da bazı sayrılıklarda, sonu iyi, tehlikesiz, kötücül olmayan, iyicil. )
- SALLANTI ile ÇALKANTI
- SALLANTI ile SARSINTI
- SALTIK/LIK ile/ve/||/<>/< ETKİLENMEYİŞ
- SAMAN ile ŞAMAN
- SAMAN[Ar.] ile SÂMÂN[Ar.] ile Sâmân[Ar.]
( Türlü ekinlerin, taneleri ayrıldıktan sonra kalan sapları ve daha çok bunların harmanda parçalanmışı. İLE Servet, zenginlik. | Rahat, dinçlik. | Düzen. | Kudret, iktidar. İLE Sâmânî devletinin kurucusu. )
- SAMANA ile SAMANYA
( Huzur içinde yaşayan Brahmin. | Rahip. İLE Tümellik. )
- [ne yazık ki]
ŞAMAR OĞLANI (NA DÖN[DÜR/ÜL]MEK) ile/ve/||/<> GÜNAH KEÇİSİ (İLÂN ETMEK/EDİLMEK)
- SAMED ve/||/<> SOMUT
- SÂMÎ[Ar. < SÜMÜVV] ile SÂMÎ[Ar.] ile SÂMİ'[Ar. < SEM | çoğ. SÂMİÎN, SÂMİÛN] ile Sâmî[Ar.] ile Sâmî[Ar.] ile Sâmi[Ar.] ile SÂMİH[Ar.]
( Yüksek, yüce.[Sadrâzamla ilgili olan ve o makamdan çıkan işler için kullanılırdı] | Ünlü/şöhretli. İLE Katılık, sertlik, kuruluk. İLE Duyan/işiten. | Dinleyen/dinleyici. İLE Sâm soyundan olan. İLE Asurca, İbranice, Habeşçe gibi dilleri konuşan çeşitli kavimlerinin toplandığı kol. | Bu koldan olan. İLE XVIII. yüzyılda yaşamış, Osmanlı şairlerindendir.[Arpa Emîni Zâde adıyla ünlüdür.] İLE Eliaçık/cömert. )
- SÂMİ'[Ar.] ile ÂLİM[Ar.]
- SÂMÎ ile SEMÎ
( Zaman zaman duyan. İLE Sürekli duyan. )
- SÂMÎ ile SEMÎ
( Zaman zaman duyan. İLE Sürekli duyan. )
- ŞÂMİL[< ŞEML < ŞÜMÛL] ile/ve/<> KÂMİL[< KEMÂL]
( Topluma. İLE/VE/<> Kişiye/sana! )
( Genele. İLE/VE/<> Özele. )
( İçine alan, kaplayan, çevreleyen. İLE/VE/<> Tam, eksiksiz, bütün. | Olgun. | Bilgin, âlim. )
- SAMİMİYET ile AÇIKLIK ile SAYDAMLIK/ŞEFFAFLIK
( Açıklığı ve iyilikseverliği sayesinde hem çevresine, hem de sonuç olarak kendine yararlı olan biri simgelenir. )
( SINCERE | INTIMACY vs. OPENNESS vs. TRANSPARENCY )
- SAMİMİYET ve/||/<> SAMİMİ NİYET
- SAMİMİYET >< YALNIZLIK
- ŞAMPİYON[Fr., İng. < CHAMPION] değil/yerine/= BÖKE
- ŞAMPOLYON
( 1822 yılında, hiyeroglifleri başarılı bir biçimde çözen kişi. [1790-1832] )
- SAMURAİ[Jap.] ile ...
( Japonya'da Zen'den çok etkilenmiş, mesleği savaşçılık olan sınıf. Bir tür şövalyelik. bkz. Bushido )
- SANA SÖVÜYORUM değil/yerine/>< SENİ SEVİYORUM
(
DEĞİL/YERİNE/><
)
- SANAT değil SANATÇI ve/<> TARİH değil TARİHÇİ
( Sanat diye bir şey yoktur, sadece sanatçı/lar vardır. VE/<> Gerçekleri incelemeye başlamadan önce tarihçiyi inceleyin! )
- SANAT, GELENEKSEL UYGULAMANIN(RİTÜEL):
İÇİNDE değil DIŞINDA
- SANAT YAPITINDA:
DUYUSAL/LIK ve/||/<> TİNSEL/LİK
( Tinselleşir. VE/||/<> Duyusallaşır. )
- SANAT ve/||/<>/>/< BİREY OLMAK
- SANAT ve/||/<>/< OYUN
- SANAT ve/<> ÖZGÜVEN/İMAN
- SANAT ve/||/<>/> SAĞALTIM ARACI
- SANAT ile/ve/||/<> SANA AİT
- SANAT ve/<> SANATÇI/KİŞİ/İNSAN
( Bir resimde, bir sanat yapıtında aradığım, sevdiğim şey, insandır. Sanatçının kendi! )
( Dans le tableau [l'oeuvre d'art] je cherche, j'aime l'homme l'artiste. )
( Çalışkanlıkta, arı, sana ustalık eder
Beceride, bir böcek, seni okutur
Seçkinlerde de var sendeki bilgiler
Sanat ise ey insan! Yalnız sana özgüdür! )
( Yaşam ciddidir, sanat ise neşeli.
Fakat ciddiyet içinde bile, neşe ya da sükûnet,
sanatın aslî ve özsel yapısı olarak kalır. )
( Schiller'in, "Sanatkârlar" adlı şiirini okumanızı salık veririz. )
( Durumun/sürecin/konunun/işin içine kişi/insan ve sanat girince/girmişse öteki herşey ikinci sıraya geçer/geçmeli/geçirilmelidir, indirilmelidir. )
- SANAT ile SAYRILIK
- SANAT ve/||/<> SEVGİ ve/||/<> FELSEFE
( Kişileri sevmekten daha sanatsal ve bilgece bir şey yoktur. )
- SANATÇI İÇİN ÖNEMLİ(ÖNCELİKLİ) OLAN:
PARÇALARDAN DOLAYI BÜTÜN değil BÜTÜNDEN DOLAYI PARÇALAR
- SANATÇI OLABİLMEK ya da HİÇBİR ŞEY OLMAK
- SANATÇI:
SAHTE ile/ve/değil/yerine/||/<>/> GERÇEK
( Taklit eder. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Alır/"çalar". )
- SANATÇI ile/ve/||/<> BİLGE/ÂRİF
( Dönüştürücü. İLE/VE/||/<> Geliştirici/ilerletici. )
- SANATÇI ile/ve DEVRİMCİ
- SANATÇI ve/||/<> DÖNEM/ÇAĞ
( Sanatçı, kendi çağının çocuğudur. )
- SANATÇI ile/ve/||/<>/>/< SANATSEVER
- SANATÇI ile/değil TASARIMCI
- SANATÇI değil/yerine/= ÜNERMEN
- SANATÇIDA:
KAPRİS ve/||/<> KİBİR
( "Yakışır" )
- SANATÇININ:
BAKTIĞINA BAKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> GÖRDÜĞÜNÜ GÖRMEK
- SANATÇIYIM DİYEBİLMEK İÇİN:
USTANI GEÇECEKSİN ve/||/<>/> SENİ GEÇECEK BİR ÖĞRENCİ YETİŞTİRECEKSİN
- Sanatçı DİNLE!!!
- SAN'AT-GER[Ar.] ile SAN'AT-KÂR[Ar.]
( Sanatçı. | Esnaf. İLE Sanatçı, usta. )
- SANATIN GÜZELLİĞİ ile/ve/||/<> DOĞANIN GÜZELLİĞİ
( Hegel'de. İLE/VE/||/<> Kant'ta. )
- SANATIN ÖLÜMÜ ile ÇIRAĞIN ÖLÜMÜ
( [Çırak, ustasını ...] Sollamazsa. İLE Hatalı sollarsa. )
- SANATIN OLUŞMASINDA:
ÇOK KİŞİ ile/ve/değil TEK KİŞİ
- SANATKÂR[Ar.]/ARTİST[İng.] değil/yerine/= ESİNÇÇİ
- SANAYİ/Cİ ile KAPİTALİZM/KAPİTALİST
- SANDIĞA GÖMMEK ile/ve/||/<>/> SANDIĞA GÖMÜLMEK
- SANEVBER ile ...
( SEVGİLİNİN BOYU, BOSU )
- SANÎ'[Ar. < SUN] ile SÂNÎ[Ar. < SENY] ile SÂNİ'[Ar. < SUN] ile SÂNİH/A[Ar. < SÜNÛH]
( Görülen iş. İLE İkinci. İLE Yapan/yapıcı, işleyen. | Yaradan, sanat yapıtı olarak meydana getiren. | Allah. | [tüzel] İstisna akdinin borçlusu. İLE Zihin ve düşüncede oluşan, zihne/düşünceye doğan. )
- SANKİ YEDİM CAMİSİ
( Fatih'te, Sanki Yedim Sokağı'ndadır. [Hocanın, yediğini farz ederek biriktirdiği para ile yaptırılmıştır.] )
- ŞAN/LI-ŞEREF/Lİ
- SANMA! ile/ve/||/<>/> ANMA! ile/ve/||/<>/> YANMA!
( )
- ŞANSIZ ile ŞANSSIZ
( Ünsüz. | Gösterişsiz. | Kılıksız, kıyafetsiz. İLE Şansı olmayan. )
- ŞANSLI (OLAN) ile/ve/değil/yerine ŞANSINI YARATAN (OLMAK)
( Kişileri değil de, konu/kavram, olgu ve olayları düşünerek yaşamanın ve konuşmanın önemli(öncelikli) olduğunu anımsayarak, kişinin "şanslı" olup olmadığı değil, olanaklarını, fırsatlarını değerlendirmesini/yaratmasını, olasılıkları yönetmenin esas olduğunu düşünmektir aslolan. )
- ŞAN-ŞÖHRET
- ŞANSÖLYE[Fr. CHANCELIER]:
BAŞBAKAN ile/ve MALİYE BAKANI
( Almanya ve Avusturya'da. İLE/VE İngiltere'de. )
- SAPIK ile/değil AZGIN
- SAPIK/LIK" ile SAPKIN/LIK | ile/değil/yerine/||/<>/< SAPMA
( "Yükleme". İLE Tespit. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Durum. )
- SAPKIN" ile/değil/yerine ÇAPKIN
- SAPKINLIK ile "DEJENERASYON"
( ASTRAY vs. DEGENERATION )
- SAPLANTI ile/değil AŞK
- SAPLANTI = FİKR-İ SABİT = FIXED IDEA[İng.] = IDÉE FIXE[Fr.] = FIXE IDEE[Alm.] = FIXUS[Lat.]
- SAPMA ile/ve/||/<> YAŞAMDA KALMA SAPMASI
( II. Dünya Savaşı sırasında, müttefikler,
Naziler tarafından vurulan uçaklardaki kurşun deliklerini haritaladı ve
düşman topçularının ağır hasar verdiği alanları güçlendirmeye çalıştı.
Hedefleri, uçağın daha fazla kırmızı noktalı (ya da daha fazla merminin isabet ettiği) alanları yeniden inşâ etmek ve güçlendirmekti.
Kuramsal olarak, bu mantıklı bir çıkarımdı.
Sonuç itibariyle bunlar en çok etkilenen bölgelerdi.
Ama bir matematikçi olan Abraham Wald,
farklı bir sonuca vardı: Kırmızı noktalar, sadece eve dönebilen uçaklara verilen hasarı temsil ediyordu.
Gerçekten güçlendirilmesi gereken alanlar,
mermilerin isabet etmediği yerlerdi.
Çünkü bunlar, uçak vurulduğunda yaşamda kalamayacağı yerlerdi.
Buna, "yaşamda kalma sapması" denir.
Yalnızca yaşamda kalan örneklere odaklanmamızdan kaynaklı bir hatadır. )
(
)
- SARAY ile HATİCE SULTAN SARAYI
- SARAY ile/ve/<> KRAL
- SARHOŞ ile BEKRİ/AYYAŞ
( ... İLE İçkiye düşkün, içkici. )
- SARHOŞ ile DÎVÂNE
- SARHOŞ[Fars. SER:Baş. + HOŞ] değil/yerine/= ESRİK/ESRÜK[dvnlgttrk]
- SARHOŞ ile KÖR KANDİL/GÖK KANDİL
( ... İLE Aşırı derecede sarhoş. )
- SARI SALTUK = DERVİŞ SALTUK
( "Sarı" sözcüğü ve "kullanımı", başağın/buğdayın olgunlaşması ve rengiyle bağlantılandırılır. )
- SARI ile ERMİŞ/ERGİN
- SAR'Î ile SARÎ' ile SÂRÎ[Ar. < SİRÂYET] ile SÂRÎ[Fars.] ile SARÎH[Ar. < SARÂHAT]
( Sar'a hastalığı ile ilgili. | Sar'alı. İLE Yere yığılmış sar'alı kişi. İLE Bulaşan/bulaşıcı. [İng. CONTAGIOUS, Fr. CONTAGIEUX] İLE Sürücü, süren. İLE Açık, meydanda. | Belirli. | Saf, halis. | Safkan Arap atı. )
- SARIGÜZEL CADDESİ değil/< SARIGÖREZ CADDESİ
- SARILMA ile/ve/değil KUCAKLAŞMA/KOÇMAK
( Zaman zaman ve yakınlıkla, ortak düşünce ve duygulanımlarda. İLE/VE/DEĞİL Uzun süre görüşülememesinden dolayı buluşma/karşılaşma sırasındaki ya da coşkulu/sevinçli bir durumdaki paylaşım. )
( Dostluklarda/yakınlıklarda olabildiğince paylaşılması/yaşanması gerekenler. )
( TEÂNUK[< UNK][: Birinin boynuna sarılma.] ile/ve/değil MUÂNAKA[< UNK] )
- SARILMAK:
MUTLULUĞU, İKİYE KATLAMAK ve/||/<> ACIYI, İKİYE BÖLMEK
- SARILMAK ile SARINMAK
( Sarma eyleminin yapılması. | Bir şeyin üzerine, bir ya da birkaç kez dolanmak. | Kollarını dolamak, kucaklamak. | Tüm gücü ile ele almak. | Büyük bir istekle kendini vermek, benimsemek. | Hemen yapmaya koyulmak, girişmek. İLE Kendi üstüne sarmak. )
- SARILMAK ve/<> SIRTLAŞMAK
( İlişkiler, yüz yüze başlar, yan yana gelerek pekiştirilir, sırt sırta vererek devam ettirilir. )
- SARIŞIN ile GÖKMEN
( ... İLE Mavi gözlü sarışın. )
- ŞARKÎ/ŞARKLI değil/yerine/= DOĞULU
- ŞARKICI ile/ve/değil MÜZİSYEN
- ŞARKI/CI ile YORUM/CU
- ŞARLATAN ile/değil/yerine/>< BİLGİN
( Aldatır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Aydınlatır. )
- ŞARLATAN değil/yerine/>< FİLOZOF
( Filozofların aydınlatmadığı bir toplumu, şarlatanlar aldatır. )
- ŞARLATAN[İt./Fr.] ile/ve/<> ŞAKLABAN
( Kendi bilgi ve niteliklerini ya da mallarını överek, çevresindekileri kandıran, dolandıran kişi. | Bilir geçinen kişi. İLE Şen, şakacı ve güldürücü kişi. | Dalkavuk. )
- SARRÂF ile/ve/değil/yerine/||/<> SAHHÂF
- ŞAŞAR ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< AŞAR
( Torun. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Dede. )
( İstenç[irâde]. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Direnç[ihtiyâr]. )
( Aynı dönemde ve birlikte yaşarlar. )
- ŞAŞI/LIK ile/değil ŞAŞIL/ŞEHLÂ
( Birbirine paralel görme ekseni olmayan (göz ya da kişi.) | Gözlerini çarpıtarak. İLE Kusurlu sayılmayacak kadar hafif şaşı göz. )
( AHVEL ile/değil ... )
( LÛC ile/değil ... )
( [not] GOGGLE/CROSS-EYE/SQUINT vs./and/but ... )
- ŞAŞKIN/LIK ile/değil/yerine AŞKIN/LIK
- ŞAŞKINLIK ile BELİNLEME
( .. İLE Birden uyanarak, çevresine korku ile şaşkın şaşkın bakmak. )
- ŞAŞKINLIK = CONSTERNATION[İng., Fr.] = BESTÜRZUNG[Alm.] = CONSTERNATIO[Lat.]
- ŞAŞKIN/LIK ile/ve/<> GÜVENSİZ/LİK
- ŞAŞKIN/LIK ile/ve/değil HAYRAN/LIK
( BEHT )
- ŞAŞKIN/LIK ile/ve/<> KARARSIZ/LIK
- ŞAŞKIN/LIK ve PANİK
- ŞAŞKIN/LIK ile/ve/> SUSKUN/LUK / SUSMA
- ŞAŞMAZ/LIK ile/ve/||/<>/> SAPMAZ/LIK
- SAT ile SAT-SANG
( Etkin durumdaki Sonsal İlke'nin, aşkın[transandantal] yüzü. İLE Doğru ve bilge kişilerle beraberlik. )
- SATHÎ[Ar.] değil/yerine/= YÜZEYSEL/GELİŞİGÜZEL/ÜSTÜNKÖRÜ
- SATICI ile ALICI
( Satmaya "bakar". İLE Nereye bakar? )
- ŞÂTIR[Ar. < ŞETÂRET | çoğ. ŞUTTÂR] ile ŞÂTR[Fars.]
( Neşeli, zevkli, şen, şenlik. | Büyük bir kişinin atı yanında gitmekle görevli ağa. | Tören ve alaylarda, sultanın, vezirin yanında yürüyen görevliler. İLE Yarı, yarım. | Bölüm, parça, kısım. | Dize/mısra. )
- ŞATIR ile/||/<> RİKABDAR
( Tören ve alaylarda Sultan'ın, Vezir'in yanında yürüyen görevliler. İLE/||/<> Sultan'ın ata binerken üzengisini tutan görevli. )
- SATİRİAZİS ile/ve/||/<> NEMFOMANİ
( [Aşırı eşeysel istekli/lik]
Erilde. İLE/VE/||/<> Dişilde. )
- SATORİ[Jap.](Nirvana) ile ...
( Kişinin gerçek yaratılışını tanımasıyla sonuçlanan Zen yaşantısı. Uyanma, aydınlanma. Her türlü ikici, karşıt görüşler aşılarak kişinin küçük, göreli benliğinin yok olmasını sağlayan dönüşüm. (Tasavvuf'ta )
- SATRANÇ ile ÂRİFLERİN SATRANCI/YILANLI DAMA
( ... İLE Mat yoktur. )
(
)
(
)
- SATRANÇ ile/ve/||/<> KÖRLERİN SATRANCI ile/ve/||/<> KÖRLEME SATRANÇ
( )
- SAT-SANG:
Doğru ve bilge kişilerle beraberlik. -ve
- SAVAŞ ile/ve/değil/yerine SAVAŞIM
- [ne yazık ki]
SAVAŞLARDA:
PARTİZAN ile/<> GERİLLA ile/<> TERÖR
- [ne yazık ki]
SAVAŞTAN GERİYE KALANLAR:
ÖLÜLER "ORDUSU" ile/ve/||/<>/> YAS TUTANLAR "ORDUSU" ile/ve/||/<>/> HIRSIZLAR "ORDUSU"
- SAVCI/LIK ile GENEL SORGU SAVCI/LIĞI
- SAVCININ/POLİSİN İŞİ(/GÖREVİ/SORUMLULUĞU):
"(HERHANGİ) (BİR) ZANLI YAKALAMAK" değil (İLGİLİ/KANITLI) ZANLIYI YAKALAMAK
- SAVRUK ile SAVSAK
( Aklını işine vermeyen, dikkatsiz. | Düzensiz, dağınık. İLE İşlerine önem vermeyip onları gelişigüzel yapıveren ya da daha sonraya bırakan. )
- SAVRULMAK ile/değil SARSILMAK
- SAVUNMA HAKKI ile/ve/||/<> KENDİNİ İFADE ETME HAKKI
- SAVUNMA MEKANİZMALARINDA:
FİZİKSEL OLARAK KAZANILMIŞ SAVUNMA SİLAHLARI ile/ve DAVRANIŞSAL OLARAK KAZANILMIŞ SAVUNMA HAREKETLERİ
- SAVUNMA ve/||/<> GÜDÜLENME ve/||/<> KAYGI
- SAVURGAN/LIK >< CİMRİ/LİK
- SAVURGAN/LIK ile/değil/yerine/>< SADÂKAT
- SAYGI ve/||/<>/< CİDDİYET
- SAYGI = HÜRMET = RESPECT[İng., Fr.] = ACHTUNG[Alm.] = RESPECTO[İsp.]
- SAYGI ile/ve/< ÖZSAYGI
( HÜRMET ile/ve/< EDEB )
( HÜRMET ile/ve/< İZZET-İ NEFS )
- SAYGI/LI ve/||/=/<>/>/< ÖLÇÜ/LÜ/LÜK
- SAYGILI ile SAYGIN
( Kişinin, başkalarına gösterdiği tutum dolayısıyla. İLE Başkalarının, kişiye gösterdiği tutum dolayısıyla. )
- SAYGIN/LIK ile/ve TAKİP EDİLEBİLİR/LİK
- SAYGISIZ/LIK:
ÇEKİNMEMEK(TEN) ile/ve/değil/||/<>/< YETERİNCE ÇEKİNMEMEK(TEN)
- SAYGISIZ/LIK ile/ve/<> SEVGİSİZ/LİK
( DISRESPECTFULNESS vs./and/<> LOVELESSNESS )
- ŞÂYİ'[< ŞÜYÛ] ile ŞÂYİA
( Duyulmuş, herkesçe bilinmiş. Belirli olan, duyulan. | Bölüşülmemiş ortak hisse. | Bir şeyin her noktasıyla ilgili bulunan. İLE Yayılmış haber, yaygın söylenti, duyultu. )
- SAYIN APARTMAN YÖNETİCİLİĞİ değil SAYIN APARTMAN YÖNETİCİSİ/YÖNETİMİ
- SAYISIZ ile/ve/değil/||/<>/< ÇOK
- SAYRILIK ile/ve/<> İHTİLÂT[Ar.]
( ... İLE/VE/<> Sayrılık[hastalık] karışması. | Karşılaşıp görüşme. )
- SAZ ŞAİRİ/ŞAİRLİĞİ değil/yerine/= KOŞUKÇU/LUK
- SAZ ŞAİRLERİ ile ORTAÇAĞ OZANLARI ile AŞKA DAİR KISA KOŞUKLAR SÖYLEYENLER
( MINSTRELS vs. JONGLEURS vs. MADRIGALISTS )
- SÂZENDE ile/ve HÂNENDE[Fars.] ile/ve RAKKÂSE
( Enstrüman çalan. İLE/VE Musikî icra eden. İLE/VE Semâ eden. )
- SCHILLER ve/||/<> GOTTFRIED KÖRNER İLE KALLIAS (GÜZELLİK ÜZERİNE)
- SCHLEIERMACHER ile/ve DILTHEY
- SCHOLA CANTORUM[Fr. CHANTEUR(ŞANTÖR)] -ile
( Erkek şarkıcı./"CHANT" İLE Erkek şarkıcılar okulu. )
- ŞEB'ÂN[Ar. < ŞİB | çoğ. ŞİBÂ'] ile ŞEBÂN[Fars.]
( Tok, doymuş. [Fars. SÎR] İLE Geceler. )
- SEBASTIAN BACH
- SEBATKÂR[Ar.] değil/yerine/= DİREŞKEN/LİK
- SEBZEVÂT ile/ve "HAŞERÂT" ile/ve TEŞRİFÂT
( Çengelköy'de. İLE/VE Kuzguncuk'ta. İLE/VE Beylerbeyi'nde. )
( Eskiden vapur kaptanlarının daha fazla beklemek zorunda kaldıkları iskeleler ve nedenleri. )
- SECÂ değil/yerine/= KARARLI/LIK
- ŞECÂAT[Ar.] değil/yerine/= YİĞİTLİK, YÜREKLİLİK, CESÂRET
- SEÇEMEDİKLERİMİZ ile/ve/||/<>/> YEĞLEYEBİLECEKLERİMİZ
( Doğum yerimiz. | Ten rengimiz. | Anne ve babamız. | Cinsiyetimiz. | "Adımız." | "Kökenimiz."
İLE/VE/||/<>
Adâletli olmak. | Ahlâklı olmak. | İyi kalpli olmak. | Dürüst olmak. | Saygılı olmak. | Öğrenmeye açık olmak. | Kendini geliştiren olmak. | Önyargısız olmak. )
- SEÇENEK ile "ÖNCELİK"
( Onun yaşamında, onun için seçeneksek; onu, öncelik yapmayalım. )
- ŞECERE[Ar. çoğ. ŞECERÂT] ile ŞECÎR[Ar.]
( Soyağacı. | Atların soyunun yazılı olduğu çizelge. | Küçük ağaç, tek bir ağaç. | Olgun insan./İnsan-ı Kâmil. İLE Kısa, küçük ağaç. )
- ŞECERE[Ar.]["SECERE" değil!]/PEDIGRI/PEDIGREE[İng.] değil/yerine/= SOYAĞACI/SOYKÜTÜĞÜ
- ŞECERETÜ'L-KEVN ile ...
( Varoluş Ağacı. | Kainat Ağacının Meyvesi. İLE İnsan. )
- SEÇİLMİŞLER ile/ve TUTSAKLAR ile/ve ÇAĞRILMIŞLAR
- SEÇİLMİŞ/LİK ile/ve/değil ATANMIŞ/LIK
- SEÇİM MALZEMESİ ile/ve/değil/||/<> SEÇİM FIRSATI
- SEÇKİN ile/ve/değil/yerine ÖNCÜ
- SEÇMEK/SEÇİLMİŞ ile/ve/değil AYIKLAMAK/AYIKLANMIŞ
( [not] TO CHOOSE vs./and/but TO SORT )
- ŞEF[Fr. CHEF] değil/yerine/= UNGAN/ÖNDER
- ŞEF[İng./Fr.] ile/ve/||/<>/> YÖNETİCİ/MÜDÜR[Ar.]
( CHIEF vs./and/||/<>/> MANAGER )
( DUÇE con ... )
- SEFÂLET ile/ve/değil İÇ SEFÂLET
- SEFER[Ar. çoğ. ESFÂR] ile SEFER[Ar. çoğ. ESFÂR]
( Arabî ayların ikincisi.[yılbaşının Muharrem olması itibariyle] İLE Yolculuk. | Savaşa gitme. | Savaş. | Askerin savaş durumunda ya da savaşa hazır bulunması durumu. | Kere, kez, defa. | Üç gün, üç gece süren yolculuk. | En az üç gün ve üç gecelik bir yere gitmek üzere, bulunulan yer sınırından çıkmak. | Kalbiyle hak rızasına yürüyen. | Gönlün, Allah'a yönelişi. )
- SEFER ile/ve SEFERÂN
( Arabî ayların ikincisi.[yılbaşının Muharrem olması itibariyle] İLE Muharrem ve Sefer ayları. )
- SEFÎH değil/yerine/>< SÂLİK
- SEFÎH[Ar.] değil/yerine/= UÇARI
( Zevk ve eğlenceye düşkün, parasını israf eden. | Ele, avuca sığmaz. | İrâdesine hâkim olamayan, ihtiyârını devrede tutamayan. )
- ŞEFÎK[Ar.] ile RAKÎK[Ar.]
- ŞEFİK[Ar.] değil/yerine/= SEVECEN
- SEFİL ile SEFÎH
- SEFİL ile SEFİR
- SEFİR/SEFÂRET değil/yerine/= ELÇİ/LİK
- ŞEFKÂT VE NEZÂKET:
GÜÇSÜZLÜK VE ÜMİTSİZLİK değil KUVVET VE METÂNET
- ŞEFKÂT ve/=/||/<> BAKIM/ÖZEN(İHTİMAM)
- ŞEFKÂT ile/ve/<> KARŞILIKLI (KOŞULSUZ) SEVGİ
( Verili. İLE/VE/<> Kendi oluşturacağımız. )
( Birinci/l Sevgi. İLE/VE/<> İkinci/l Sevgi. )
( Anne sevgisi. İLE/VE/<> Senin/sizin sevgin/iz [çevrendekilerle]. )
( FEYZ-İ AKDES ile/ve/<> FEYZ-İ MUKADDES )
- ŞEFKÂT ile MERHAMET
( COMPASSION vs. MERCY )
( CHARITÉ avec ... )
( CARITAS cum ... )
- ŞEFKÂTLİ/MÜŞFİK[Ar.] değil/yerine/= SEVECEN
- ŞEFKÂTLÜ ile ...
( Babalar hakkında kullanılan unvan. )
- ŞEH = ŞAH
- ŞEHÂBEDDİN SÜHREVERDÎ ile/ve ÖMER SÜHREVERDÎ ["SÜHERVERDİ" değil!]
- ŞEHÂDET ile/||/<> TASDİK
- ŞEHÎD ile ...
( DİN YA DA YÜKSEK BİR ÜLKÜ UĞRUNDA ÖLEN KİMSE, SAVAŞTA ÖLEN | ALLAH YOLUNDA CAN VEREN | ÖLMEMİŞ OLDUKLARINA ŞEHÂDET EDİLEN )
- ŞEHİT ile/ve/||/<>/< GAZİ
( Nurlu. İLE/VE/||/<>/< Onurlu. )
( Toplum ve hizmet için canından vazgeçen. İLE/VE/||/<>/< Toplum ve hizmet için yola çıkan. )
- ŞEHNÂZ[Fars.] ile ŞEHNÂZ[Fars.]
( Makam. İLE Kişi/ye. )
- ŞEHREMİNİ ile ŞEHREMÂNETİ
( Belediye başkanı. İLE Belediye, yerel yönetim. | Belediyeciliğin, ilk biçimi. )
- ŞEHRÎ/ŞEHRİYYE[Ar.] ile ŞEHRÎ[Ar.]
( Aylık, ayla ilgili. İLE Şehirli. | İstanbul'lu, İstanbul'da doğup büyüme. | İnce, kibar. )
- ŞEHVET ile/ve/değil/yerine AŞK
( Tüm canlılar arasında. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Kişiden/insandan, her şeye yönelik. )
( Herkes, dur der! İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Herkes, kabul eder. )
- ŞEHVET ve ŞİDDET
- ŞEHVET ile/ve/<> ŞÖHRET
( Gençlikteki kölelik/esâret. İLE/VE/<> Yaşlılıktaki kölelik/esâret. )
- ŞEHVET ile/ve/<>/>/>< ŞEFKÂT
( [ile] Doğarız. İLE/VE/||/<>/>/>< Büyütülürüz. )
- ŞEHVETTEN ile/ve/değil/yerine AŞKTAN
( Beşer doğulur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE İnsan olunur. )
( Geçici. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Kalıcı. )
( Beşeri aşk. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Kendi. | Tüm yetkin olanlar. )
( Mülkiyet. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Özgürlük. )
- ŞEHZÂDEBAŞI CAMİİ değil ŞEHZÂDE CAMİİ
- ŞEHZÂDE[Fars.] ile/ne yazık ki/||/<> ŞEYHZÂDE
( Sultan çocuğu. [eril] İLE Şeyh çocuğu. )
- ŞEİME/ŞEYİME değil ŞEHÎME
- ŞEKİLLENME ile YAPILANMA
- ŞEKİLLENME" ve/<> "YOĞRULMA"
- ŞEKLEN AĞLAMAK/GÜLMEK ile/değil/yerine MUHABBETEN AĞLAMAK/GÜLMEK
- SEKSÎ ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/< KIŞKIRTICI
- SEKTER[Fr. SECTAIRE] değil/yerine/= HOŞGÖRÜSÜZ
- SELAHADDÎN CAMİLERİ değil SALÂTÎN (SULTAN) CAMİLERİ
- SELAHATTİN PINAR ile/ve/||/<> SAADETTİN KAYNAK
( Pınar'ım ama kuruyabilrim. İLE/VE/<> Kaynak'tır. Kurumaz! )
- SELÂM ve/> İKRAM ve/> KELÂM
- SELÂMİÇEŞME ile SELÂMİ ÇEŞME
( Kadıköy'de, Kızıltoprak - Çiftehavuzlar arasında bulunan bir semt. İLE Selâmiçeşme'de bulunan küçük bir çeşme. )
( Adını, eskiden kervan yolunun ilk durağına selâmetle geliş nedeniyle "Saadet" sözcüğünden almıştır. İLE 1800'de, Kethüdâ (Kâhya) Şuhi Kadın tarafından. [1966 yılında onarılmıştır.] )
- YAPITLAR/KÜLLİYELER:
SELÂTİN[< SULTAN] ile/ve/||/<>/> SADRAZAM ile/ve/||/<>/> TEKKE
( Sultanların adına yaptırılan ve birden çok minaresi bulunan büyük camilere ve yapıtlara verilen ad. İLE/VE/||/<>/> ... İLE/VE/||/<>/> ... )
- SELEKTÖR[Fr., İng.] değil/yerine/= SEÇİCİ
( Tahılı, yabancı maddelerden ayırmak için kullanılan aygıt. | Araba farlarının, uzun ya da kısa uzaklıkta yanmasını sağlayan aygıt. )
- SELEN/SADÂ ÇIKIŞLARINDA:
BURUN ile/ve/||/<> DUDAK ile/ve/||/<> DİŞ ile/ve/||/<> BOĞAZ
( A, E, O, Ö, U, Ü[ön, ün, on, en, an, un, nane, Nalan vb.] İLE/VE/||/<> B, M. P[baba, biber, bebek, mama, meme, pek, pes vb.] İLE/VE/||/<> D, T[dadı, dede, tuttu, tırtıl, taktı] İLE/VE/||/<> A, E, I, İ, O, Ö, U, Ü )
( Almanca'da, daha çok, boğaz seleni; Fransızca'da, daha çok, dudak seleni; İngilizce'de, daha çok, diş seleni çıkar. )
- SELFI(E) değil/yerine GÖRÇEK/ÖZÇEKİM/KENDİCE
- SELİM III ÇEŞMESİ ile SELİM III ÇEŞMESİ
( Yıldız Sarayı'nda, Yâveran Dairesi arkasındaki bahçededir. İLE Üsküdar'da, Selimiye semtinde, Karacaahmet Mezarlığı 8. adanın karşısında, Tıbbiye Caddesi'ndedir. )
( Sultan III. Selim tarafından. İLE 1802'de, Sultan III. Selim tarafından. )
- SELİMİYE CAMİSİ ile SELİMİYE CAMİSİ
( Edirne'de. İLE Üsküdar'da. )
( II. Selim zamanında. İLE III. Selim zamanında. )
- SELÎS[Ar.] ile SELÎS[Ar. < SELÂSET]
( SELÎS-ÜL-BEVL: Sidiğin sürekli akıntısı. | Sidiğini tutamayan. )
( Kolay, yumuşak. | Bağlı, boyun eğmiş. İLE Düzgün, akıcı. | Türk halk şiiri ve müziğinin XIX. yüzyıl başlarında meydana çıktığı anlaşılan bir şekli. )
- SELVİ BOYLU değil SERVİ BOYLU
- ŞEMAİL[Ar.] değil/yerine/= DIŞ GÖRÜNÜŞ
- ŞEMAL" değil ŞEMAİL
- SEMİR ZEKİ
- SEMİRMEK ile/ve/<>/< SÖMÜRMEK
- SEMPATİ[İng.] ile EMPATİ ile APATİ ile ANTİPATİ ile TELEPATİ
( Duygudaşlık, yakınlık, sıcakkanlılık. İLE Duyumsama, kendini ötekinin yerine koyma çabası. İLE [hiçbir şey] Duyumsamama, duyumsuzluk, kayıtsızlık. | Sürekli cansızlık, gevşeklik. İLE Karşıduyum, soğukluk. İLE Uzaduyum. | Zihinsel, uzaktan [işaretsiz, yazısız, sözsüz] iletişim kurma (becerisi). )
( PATHOS[Yun.]: Duyum/samak, his/setmek. )
( SYMPATHY vs. EMPATHY vs. APATHY vs. ANTIPATHY vs. TELEPATHY )
- SEMPATİK/SYMPATHETIC[İng.] değil/yerine/= SEMPATİK (SİNİR BİLİMİ) | SEVİMLİ, CANA YAKIN
- SEMPATİK ile/değil/yerine/<> YAKIŞIKLI/GÜZEL
( LIKABLE vs./and/<> HANDSOME/BEAUTIFUL )
- SEMPATİKO ile/ve/||/<> SEMPATİ ile/ve/||/<> EMPATİ ile/ve/||/<> CONPATİ
- SEMPATİZAN[Fr.] değil/yerine/= DUYGUDAŞ
- ŞEMS CAMİSİ ile ŞEMSİ PAŞA CAMİSİ
( İkisi de aynı camidir. )
( Kubbe alemindeki güneş(şems) biçiminden dolayı Şems Camisi olarak da bilinir. )
( Boğaziçi'nden esen rüzgâr nedeniyle kuşların bu camiye konamamalarından dolayı Kuşkonmaz Camisi olarak da bilinir. )
( Üsküdar vapur iskelesi yakınında Beylerbeyi Ahmed Şemsi Paşa tarafından Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. [1580] [Tek kubbeli ve kare plânlıdır.] )
- ŞEMSEDDİN SEMERKANDÎ
- SEN ÇOK DEĞİŞTİN ile/değil/ne yazık ki SENİ ESKİSİ GİBİ KULLANAMIYORUM
( (Hint Denizi'ndeki bir adanın adından) Bir cins kokulu sandal ağacı, yalancı öd ağacı. | Bir cins mısır. )
- SEN DE Mİ BRÜTÜS? değil SEN DE Mİ OĞLUM?
- SEN DİLİ KULLANMAMA GEREĞİ:
TANIMADIĞIN KİŞİ değil (YETERİNCE) SAMİMİ/YAKIN OLMADIĞIN(/DAN DOLAYI)
( Tanımadığınız ve/ya da yeterince samimi/yakın olmadığınız kişilere, "SİZ" diye hitap ediniz/edilir! )
- SEN Mİ ÇOK "AKILLISIN"? ile BEN/BİZ Mİ, ÇOK "APTAL GÖRÜNÜYORUM/Z"?
- ŞEN-ŞAKRAK (BİRİ)
- SEN ve/||/<>/> BEN
( Sar! VE/||/<>/> Hoş olurum. )
- BEN/SEN ile/ve/değil/yerine/||/=/<>/< ZEN
( [bir şey] Yaptığımızda. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/=/<>/< Yapmadığımızda/yapmayabildiğimizde[yapmamayı yeğleyebilmemizde)]. )
- SENDEN/BENDEN FARKLI DÜŞÜNEN(E TAHAMMÜL) ile SENDEN/BENDEN FARKLI İNANAN(A TAHAMMÜL)
- SENİ, SENDEN EDEN ile/değil/yerine SENİ, SEN EDEN
- SENİ SEVİYORUM (DEMEK/DİYEMEMEK) ile/ve/değil/yerine SEVDİĞİNİ GÖSTERMEK/YANSITMAK/YAŞATMAK
- SENİ:
SEVMEYENİ ile/ve/değil/yerine/>< SEVENİ
( Tatlı olsa da unut. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Zehir olsa da yut. )
( Sevme! İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Sev... [Sevenin/sevginin ölçütü de tüm davranış, tutum ve sözlerinde ne kadar saygılı olduğu/davrandığıdır.] )
- (SENİN) DEDİĞİN (GİBİ) OLSUN (DİYE) ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GÖNLÜN OLSUN (DİYE)
- SENİN, İÇİN FESAT değil/yerine ÖKÜZ ALTINDA, BUZAĞI ARAMAMAK GEREK
- SENSİZ ile/ve/||/<> SONSUZ
- [Fr. < Lat.] SENYÖR ile MONSENYÖR
( Ortaçağ Avrupa'da, toprağı olan derebeyi. | Fransa'da bir ayrıcalıklılık sanı. İLE Hristiyan prenslerine verilen san. | Yüksek aşamalı din adamlarına verilen san. )
(1996'dan beri)