V ile başlayan FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 15.263 başlık/FaRk ile birlikte,
15.263 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(45/62)
- ÖZGÜN/LÜK ile/ve/||/<>/< ÖZGÜR/LÜK
( Başkalarının özgünlüğünü kabul etmeyenin kendi de özgün ve özgür değildir, olamaz. )
( Özgürlük, özgün olmak içindir. )
( Amaç. İLE/VE/||/<>/< Araç. )
( Son. İLE/VE/||/<>/< Başlangıç. )
( ORIGINAL/AUTHENTIC vs./and/||/<>/< FREE/NESS )
- ÖZGÜR DÜŞÜNME'Yİ:
"ÖĞRETMEK" ile/değil/yerine OLANAKLARINI SAĞLAMAK/SUNMAK
( Özgür düşünmeyi ancak kişinin kendi gerçekleştirebileceğinden öğretilemez fakat olanaklarını sunmak/sağlamak gereklidir! )
( TO FREE IMAGINATION: [not] TO TEACH vs./but TO SUPPLY/OFFER POSSIBILITIES
TO FREE IMAGINATION: TO SUPPLY/OFFER POSSIBILITIES instead of TO TEACH )
- ÖZGÜR İRÂDE değil İHTİYÂR
( "Özgür İrâde", yanlış bir tanım ve "tamlama"dır. (İngilizce "Free Will"den bire bir çeviri olduğundan, Türkçe'nin yapısına ve kullanımına uymaz.)
İrâdenin çeşitleri ya da özgür olanı/olmayanı yoktur. Kişiden(insandan) bağımsız ayrı ve tek başına da değildir. Ancak "irâdenin özgürce kullanılması" diye bir tanım olabilir.
İrâde, tekil bir kavram da değildir. Kişi için öncelikli/ağırlıklı olarak ihtiyâr ve sonrasında da irâde olarak işler. Bunlar ayrılamaz bir kavram çiftidir.
İrâde, bitki ve hayvan ile ortak olduğumuz gövdemizle sınırlı/çerçeveli bir olanak, araç ve işlevdir. Bir şeye yönelme, kas ve sinirleri seferber etme olanağı, yapma gücü ve bilgisidir. "Evet" diyerek yönelmedir. "Zekâ"[< tezkiye/keskinleştirilmiş/bileylenmiş] ile ilişkilidir.
İhtiyâr ise "Hayır!" diyebilme, yapmayabilme gücü ve bilgisidir. Sadece insana özgü bir olanak olarak, sorgulayarak, düşünerek ve ayırt ederek yeğleme/tercih olanağımızdır.[Muhtar/iyet] "Yöneldiğimiz/yönelebileceğimiz" düşünce, söz ve eylemden göz, söz ve elimizi/ayağımızı çekebilmemizdir.[EDEB]
2.5 yaş, 4 yaş 4 ay, 7 yaştaki ayırt edebilme[temyiz] becerisi ve yetkinliğiyle 13'ten gün alarak hak, fiili ve cezai ehliyet kazanma durumu, ihtiyârımızladır. 16'dan gün alarak bazı yetkinlikler itibarı ile bir seviye daha yukarı çıkarılır. 19'dan gün aldıktan sonra da aklî meleke kaybolmadığı sürece ve bunama, Alzheimer görülmedikçe yaşam boyunca öncelikle ihtiyâr sahibi olarak yaşamını sürdürürüz. )
- İSTENÇ = İRADE-İ CÜZİYE = FREE WILL[İng.] = LIBRE ARBITRE[Fr.] = WILLENSFREIHEIT[Alm.] = LIBERUM ARBITRIUM[Lat.] = LIBRE VOLUNTAD[İsp.]
- ÖZGÜRLEŞME:
"KAFESİN" İÇİNDEN ÇIKARAK değil "KAFESİ İÇİMİZDEN ÇIKARARAK
- ÖZGÜRLÜĞÜNÜN" ELİNDEN ALINMASI ile/ve/değil/||/<>/< DAYATMALARIN (ÇOK) OLMASI
- ÖZGÜRLÜĞÜNÜN" ELİNDEN ALINMASI ile/ve/||/<>/> ÖZGÜRLÜĞÜN ELİNDEN ALINMASI
- ÖZGÜRLÜK:
BAĞIMSIZ OLMAK ile/ve/değil/< ÖZGÜRCE YARATABİLMEK
( Özgürlük bilinci, var oluşu ya da yaşamı duyumsama, özünü, hem özdek, hem de tin olarak algılamadır. )
( Özgürlüğün en yüksek tadı, onun tümüyle yitiminin sınırındadır. )
- ÖZGÜRLÜK:
"(HER) İSTEDİĞİNİ YAPMAK" değil İSTEMEDİĞİNİ YAPMAMAK
( Özgürlük, hiçbir zaman her istediğini yapmak anlamına gelmemiştir ve öyle bir hak vermemiştir/veremez. )
( FREEDOM vs. DOING WHATEVER YOU WANT )
- ÖZGÜRLÜK:
KİŞİNİN, ...
"CANININ İSTEDİĞİ GİBİ DAVRANMASI" ile/değil İSTEMEDİĞİ HİÇBİR ŞEYİ YAPMAK ZORUNDA OLMAMASI
( Özgürlük, hiçbir zaman canının istediği gibi davranmak anlamına gelmemiştir ve öyle bir hak vermemiştir/veremez. )
( İkinci görüşün olmadığı yerde özgürlük olmaz. )
( ÖZGÜRLÜK: Belirlenimden, belirlenime geçmek. )
( FREEDOM IS: [not] BEHAVING IN HOWEVER YOU WANT vs./but NO OBLIGATION TO SOMEONE WHO DOES NOT REQUEST TO DO SOMETHING )
- ÖZGÜRLÜK ve EŞİTLİK ve KARDEŞLİK
ile/ve/değil/yerine/tersine/önce/||/<>/></<
KARDEŞLİK > EŞİTLİK > ÖZGÜRLÜK
- ÖZGÜRLÜK ve/||/<>/> AŞK (AHLÂKI) ve/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN
( Külün, bir daha ateşte yanmadığı gibi, kişi de aşkta yok(fânî) olmuşsa, ne kendi aklına, ne de başkasının aklına aldanır. )
( HİLMİ ZİYA ÜLKEN'in, "AŞK AHLÂKI" adlı kitabını da okumanızı salık veririz. )
( )
( Üzerinde en çok (")düşündüğümüz, konuştuğumuz, beklediğimiz, aradığımız(") ve (")ağladıklarımız(")... )
( FREEDOM and/||/<>/> MORALS OF LOVE and/||/<>/> WISDOM )
- ÖZGÜRLÜK ile BAŞIBOŞLUK
( FREEDOM vs. STRAYNESS )
- ÖZGÜRLÜK ve/||/<>/< BİRİCİKLİK
- ÖZGÜRLÜK ve/||/<>/= DÜŞÜNCEYİ DÜŞÜNEBİLME BİLGİSİ/OLANAĞI
( Sonsuz. VE/||/<>/= Tekil[ler üzerin(d)e.] )
- ÖZGÜRLÜK ve/||/<> EŞİTLİK ve/||/<> DAYANIŞMA/KARDEŞLİK
( Aydınlanmanın doğurduğu ilkelerdir. Bunların, topluma yansıması, toplumda karşılık bulması, bir devrim niteliğinde olmakla birlikte, tarihî bir birikimi de gösterir. )
( LIBERTE et/||/<> EGALITE et/||/<> FRATERNITE )
( LIBERTY and/||/<> EQUALITY and/||/<> FRATERNITY/BROTHERHOOD )
- ÖZGÜRLÜK ile/ve/değil/||/<>/> ESNEKLİK
- ÖZGÜR/LÜK ile/ve GÜZEL/LİK
( FREEDOM vs./and BEAUTY )
- ÖZGÜRLÜK ile/ve İÇ ÖZGÜRLÜK
( Nedeni, kendinde olmak, kendi dışında olmamak. İLE/VE ... )
( Özgürlük, hiçbir karşılık beklemeksizin yapılan iş/hizmettir. )
( Özgürlük, üzüntüden kurtulmuşluk demektir. )
( Özgürlük, kendini sınırlayabilme gücüdür. )
( Özgürlük, zorunluluğun bilincidir. )
( Özgürlük, ancak ve sadece, tarih ve kültürde olanaklıdır. )
( Özgürlük isteği ve iradesi olmadıkça özgürlük kazanılamaz ve korunamaz da. )
( Özgürlük, bazı yöntemlerin ya da koşulların ustaca uygulanması ya da kullanılması sonucu kazanılmaz. O, nedensel sürecin ötesindedir. Onu hiçbir şey zorlayamaz ya da engelleyemez. )
( Eğer özgür olmak istiyorsanız, özgürlüğe en yakın olan adımı atmayı ihmal etmeyin. )
( Özgürlüğe ulaşmak için çaba göstermelisiniz. )
( Bir şey ile özdeşleşmemek, doğal ve kendiliğinden olursa, o, özgürleşmedir. )
( İhtiras, emel kişiseldir, özgürleşme ise kişisel olandan kurtuluştur. )
( Özgürleşme, keşfetme özgürlüğü demektir. )
( Özgürleşme, bir elde ediş, bir kazanma meselesi değil, bir cesâret meselesidir. )
( Özgürleşme, özgür olduğunuza inanma ve ona göre davranma cesâretidir. )
( Özgürleşme, doğal bir süreçtir ve sonuçta, kaçınılmazdır. Fakat onu şimdi'ye getirmek sizin gücünüz dahilindedir. )
( Özgürleşmede, emelin hem öznesi, hem nesnesi artık yoktur. )
( "Anlayış yoluyla özgürleşme", kadîm ve basit bir yoldur. )
( Özgürlük, terk edişten geçer. )
( Özgürleştirecek olan, açık ve berrak görüştür. )
( Birlik, özgürleştirir; özgürlük, birleştirir. )
( Sükûnet içinde ve bağımlılıklardan kurtulmuş olmak, her türlü kişisel çıkar endişelerinin, her türlü bencilce hesapların erişemeyeceği bir yerde durmak, özgürlüğe ulaşmanın kaçınılmaz şartıdır. )
( Bir kalemin minicik ucu nasıl sayısız resim çizebilirse, öylece, farkındalığın boyutsuz noktası da koskoca evrenin içeriğini çizer. Siz işte o noktayı bulun ve özgür olun. )
( Kişinin, canının istediğini yapma keyfiyeti, bağımlılıktır. Halbuki, kişinin yapması gerekeni, doğru olanı yapma olanağı, gerçek özgürlüktür. )
( Sizi hiçbir şey özgür kılamaz, çünkü siz özgürsünüz. )
( Fincanın içindeki boşluk özgürdür. O ancak fincana ilişkin olarak görüldüğünde, fincanın içinde sayılabilir. )
( Huzuru olan kişi özgür olur ve özgür olan kişi de başkalarını özgürlüğe ulaştırır. )
( Yağmurun izlediği gökgürültüsü, özgürlüğe kavuşmayı simgeler. )
( Unutmak zorunda değiliz; arzu ve korku son bulunca, tutsaklık da biter. )
( Tutsaklığı yaratan, karakter ve mizaç dediğimiz, duygusal bağlılıklar, sempati ve antipatilerin oluşturduğu davranış kalıplarıdır. )
( Unity, liberates; freedom, unites. )
( Freedom is freedom from worry.
You must strive for liberation.
Freedom comes through renunciation.
Non-identification, when natural and spontaneous, is liberation.
If you desire to be free, neglect not the nearest step to freedom.
Ambition is personal, liberation is from the personal.
Liberation is not the result of some means skilfully applied, nor of circumstances. It is beyond the causal process. Nothing can compel it, nothing can prevent it.
In liberation both the subject and the object of ambition are no longer.
Liberation is not an acquisition but a matter of courage.
Liberation is to believe that you are free already and to act on it.
Liberation is a natural process and in the long run, inevitable. But it is within your power to bring it into the now.
The ancient and simple way of liberation through understanding.
It is clarity that is liberating.
As the tiny point of a pencil can draw innumerable pictures, so does the dimensionless point of awareness draw the contents of the vast universe.
To be quite detached, beyond the reach of all self-concern, all selfish consideration, is an inescapable condition of liberation.
Nothing can set you free, because you are free.
Freedom cannot be gained nor kept without will-to-freedom.
Freedom to do what one likes is really bondage, while being free to do what one must, what is right, is real freedom.
The space within the cup is free. It happens to be in the cup only when viewed in connection vs. the cup.
You need not forget; when desire and fear end, bondage also ends.
It is the emotional involvement, the pattern of likes and dislikes which we call character and temperament, that create the bondage. )
( 
ÖZGÜRLÜK[Sümerce] )
( FREEDOM vs./and INTERNAL FREEDOM )
( ZIYOU )
- ÖZGÜRLÜK ile/ve/||/<> KENDİLİĞİNDENLİK
- ÖZGÜRLÜK ile/değil/ne yazık ki/>< KEYFÎLİK
( Sorumluluk alıyorsak. İLE/DEĞİL/NE YAZIK Kİ/>< Sorumluluk almıyorsak. )
( Hak ile sınırlanmış olanda. İLE/DEĞİL/NE YAZIK Kİ/>< Hak ile sınırlanmamış olanda. )
( [not] FREEDOM vs./but/unfortunately/>< DISCRETIONARINESS )
- ÖZGÜRLÜK ile/ve MUTLULUK
( Özgür ve mutlu yaşamak için can sıkıntısını feda etmelisindir. )
( FREEDOM vs./and HAPPINESS )
- ÖZGÜRLÜK ve/||/<>/>/< ÖZELEŞTİRİ
- ÖZGÜRLÜK ile/ve/||/<> SÖZGÜRLÜK
- ÖZGÜR/LÜK ve/||/<>/< USTA/LIK
- ÖZGÜRLÜK ile/ve/<>/= ZENGİNLİK
( FREEDOM vs./and/<>/= WEALTH )
- ÖZGÜRLÜKTE:
RAHATSIZLIK ile/ve/||/<> İTİRAZ
( Râzı olmadığımız bir davranış karşısında dile getirmemiz gereken. İLE/VE/||/<> Onaylamadığımız bir düşünceyle karşılaştığımızda dile getirmemiz gereken. )
- ÖZGÜVEN:
"HERKESTEN DAHA İYİ OLDUĞUMUZU DÜŞÜNMEK/SANMAK" değil KENDİMİZİ, BAŞKALARIYLA KIYASLAMANIN ANLAMSIZLIĞINI FARKETMEK
- ÖZGÜVEN ile/ve/<> CESÂRET
( Yoğun bir deneyim yaşayan kişi, güven ve cesâret yayar. )
( İçinize dönün, böylece özgüveninizi bulacaksınız. )
( Kendinize güvenmediğiniz sürece, bir başkasına da güvenemezsiniz. )
( Kendinize inanmaya başlamadıkça, kendinize ait bir yaşamınız da ol(a)mayacaktır. )
( Kılıcın tahtadan ise bırak kınında kalsın! )
( Turn within and you will come to trust yourself. )
( SELFCONFIDENCE vs./and/<> COURAGE )
- ÖZGÜVEN ile GÖRGÜSÜZLÜK
( Fazla gevşek ya da fazla özgüvenli olunmamalı. )
( HAMHALAT: Kaba saba, görgüsüz. )
( SELF CONFIDENCE vs. LACK OF MANNERS )
- ÖZGÜVEN ve İMAN
( SELFCONFIDENCE and FAITH )
- ÖZGÜVEN ile/ve/||/<>/> TOPLUMSAL GÜVEN
- [ne yazık ki]
"ÖZGÜVENLİ" CAHİL ile/ve/||/<> GÖRGÜSÜZ VARSIL ile/ve/||/<> SIMARTILMIŞ APTAL ile/ve/||/<> ÇOCUK DAVRANIŞLI "YETİŞKİN"
- ÖZLEDİM ile/ve/değil/yerine/||/<>/> ÇOK GÖRESİM GELDİ
( Ahmet Hamdi Tanpınar'ın, eşine yazdığı mektubu sonlandırırken, "özledim" demekten utanıp "çok göresim geldi" diye yazmış olması... )
- ÖZLEM ve/||/<>/> GÖZLEM ve/||/<>/> SÖZLEM ve/||/<>/> EYLEM ve/||/<>/> İŞLEM ve/||/<>/> İZLEM
- ÖZLEM ve/ne yazık ki/||/<> SIKILMA ve/ne yazık ki/||/<> TUTULMA
( Geride bıraktıklarımızı. VE/NE YAZIK Kİ/||/<> Elimizin altındakinden. VE/NE YAZIK Kİ/||/<> Ulaşamadıklarımıza. )
- ÖZLEMEK ile/ve/||/<>/> SEVMEK
( Rüyanda görmüşsen. İLE/VE/||/<>/> Rüyanda görmek ümidiyle yatıyorsan. )
- ÖZLEŞME ile/ve/değil/||/<> ÖZDEŞLEŞME
- ÖZLEŞTİRME ile/değil ÖZDEŞLEŞTİRME
- ÖZLÜ ile/ve/||/<> ÖZSEL
- TİN:
| ÖZNEL ile/ve/||/<>/> NESNEL | ile/ve/||/<>/> SALTIK
( | Üretim. İLE/VE/||/<> Katılım. | İLE/VE/||/<>/> Zorunlu üretim. )
( | Bireysel. İLE/VE/||/<> Toplumsal. | İLE/VE/||/<>/> Tanrı/hakikat. ) )
( | Koşullu. İLE/VE/||/<> Koşullu. | İLE/VE/||/<>/> Koşulsuz. )
( | Özerklik. İLE/VE/||/<> Özerklik. | İLE/VE/||/<>/> Özgürlük. )
- ÖZSAYGI ile/ve/<> ÖZGÜVEN ile/ve/<> ÖZDEĞER
( ... İLE Sadece kendi bildiğin sözü/düşünceyi, yerine getirmeye çalışmak. )
( SELF CONFIDENCE vs./and/<> SELF ESTEEM )
- ÖZÜ" "GEREĞİ" ile/ve/değil/||/<>/< YAPISI GEREĞİ
- ÖZÜMLEMEDE:
GÜNEŞ + SU ve KLOROFİL + KARBONDİOKSİT
- ÖZÜN ÖLÜMSÜZLÜĞÜ ile/ve/||/<> TANRI'NIN "VARLIĞI/YOKLUĞU"
- ÖZÜR DİLEMEK ile AF
( Alt/küçük ya da akranlara. İLE Yukarıdakilerden. )
- ÖZÜR "DİLERİM" ile "KUSURA BAKMA"
- ÖZÜR DİLERİM değil/yerine ÖZÜR/ÖZRÜMÜ BEYAN EDİYORUM/EDERİM
- [ne yazık ki!]
ÖZÜR DİLEYEMEMEK/DİLEYEMEYEN ile/ve/<> TEŞEKKÜR EDEMEMEK/EDEMEYEN
- ÖZ(Ü)R ile ...
( BİR KUSUR YA DA SUÇUN HOŞ GÖRÜLMESİNİ GEREKTİREN NEDEN | SUÇUN BAĞIŞLANMASI, MA'ZÛR KILMAK, KABAHATİ SİLMEK | ENGEL | KUSUR, EKSİKLİK )
- ÖZVARLIK'TA:
BİLİNÇ ve SEVGİ
( Sizi, bilinenin dar çerçevesi içinde tutanın ne olduğunu bilmek yararlıdır. )
( Sevgi ve iradenin de sırası gelecektir, fakat önce zemin hazırlanmış olmalıdır. )
( Her zaman, öz varlığımızın eşliğindeyiz. )
( Herşeyden önce, öz varlığınızla devamlı bir temas kurun, her an kendinizle olun. )
( Bir gözlem merkezi olarak bilme ve tanıma niyetiyle işe başlayın ve eylem halindeki bir sevgi merkezine dönüşün. )
( Eylem halindeki sevgi. )
( Love in action. )
( CONSCIOUSNESS and LOVE (IN SELF-EXISTENCE)
It is worthwhile to know what keeps you within the narrow confines of the known.
Love and will shall have their turn, but the ground must be prepared.
You have always the company of your own self.
First of all, establish a constant contact vs. your self, be vs. yourself all the time.
Begin as a centre of observation, deliberate cognisance, and grow into a centre of love in action. )
- PAÇAGÜNÜ ile/ve/<> PAÇALIK
( Düğünün ertesi günü. İLE/VE/<> Düğünün ertesi günü verilen yemek. | Gelinin, paçagünü giydiği giysi. )
- PAÇASINA SARILMA/TAKILMA ile/ve/ya da/||/<> PARÇASINA SARILMA/TAKILMA
- PAHALILANDI değil PAHALANDI(< BAHALANDI)
- PAK EDELİM! ve/||/<>/< HAK EDELİM!
( Bulunduğumuz/vardığımız yeri. VE/||/<>/< Yediğimiz lokmayı. )
- PANENTEİZM ile/ve VAHDET-İ VÜCÛD
- PANİK ATAK ile/ve/değil/||/<>/> ÇARPINTI
- PANİK YAPMA! ile ACELE ETME!
- PANİK ile/ve/||/<> STRESLİ ile/ve/||/<> SİNİRLİ (OLMAMAK!)
- PANPAN ile/<> MAYDAY
( [denizcilikte] Yardım gereksiniminin, yaşamsal olmadığı durumlarda kullanılır. İLE/<> Çok acil ve yaşamsal tehlike durumlarında yardım için kullanılır. )
- PANTEON ile/ve PARTENON
( Yunan ve Roma'lıların tapınaklarının ortak adı. | Bir ülkenin büyüklerinin gömüldükleri yapı. İLE/VE Eski Yunan'ın Atina'daki ünlü tapınağı. [ Antik çağda yapılmış dünyanın en büyük kubbeli yapıtıdır. ] [ Roma Kralı Hadriyan 115-123 yılları arasında eski Yunan Tanrısı Athena Parthenos adına inşa ettirmiştir. Plan ve projesini mimar İktinos, süsleme ve heykellerini heykeltraş Fidyas yapmıştır.] )
- PAPAĞAN ile ARA/MAKAV/MACAW
( PARROT vs. MACAW )
- PARA AKLAMAK ile/ve/değil "VİCDAN(LAR)I/NI" "RAHATLATMAK"
- PARA:
GEREKSİNİM değil MASKELEME
- PARA HARCAMAK:
"SAHİP OLMAK" İÇİN ile/değil/yerine DENEYİM KAZANMAK ÜZERE
( ... İLE/DEĞİL/YERİNE Daha mutlu kılar. )
- PARA İLE:
MAL/HİZMET ELDE ETMEK ile/yerine/değil ZAMAN ELDE ETMEK
- PARA (SAPLANTISI) değil/yerine KİŞİ[KARDEŞ/ARKADAŞ/OLANAKSIZ/MAĞDUR]
- PARA TUTKUSU/HAMAN ile/ve ORUN/MEVKİ TUTKUSU/BELÂM ile/ve RUHBANLIK/İLÂH OLMA TUTKUSU
( KÂRUN ile/ve FİRAVUN ile/ve BELÂM )
( Emeğin sömürücüsü. İLE/VE Siyasetin zâlimi. İLE/VE Maneviyatın gaspçısı. )
- [ne yazık ki]
PARA ile/ve/||/<> DİN
( [ne yazık ki]
Konu "para" olduğunda, herkesin dini aynıdır. )
- PARA ve/||/<>/> DÜDÜK
( "Parayı veren, düdüğü çalar." [ne yazık ki] )
- PARA" ile/değil/yerine İNSANLIK
( Ne önemi var? İLE/DEĞİL/YERİNE Önemli/mühim[öncelikli] olan. )
- PARA ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< VERİ > BİLGİ
( Bilgi peşinde koşmak, altın peşinde koşmaktan daha iyidir.
[Ar. Talebu'l-ilm hayrun min taleb'z-zeheb] )
( [not] MONEY vs./and/but/||/<>/>/< KNOWLEDGE
KNOWLEDGE instead of MONEY )
- PARA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ZAMAN
( Parayı, paranın satın alabileceği şeyler için tüketmek. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Para ile satın alınamayacak şeyler için tüketmek. )
- PARAGNA/PRAJNA ile ...
( "Benlik" ile meşgul olmayan bilgi, kavrayış, bilinç, saf farkındalık. [Üstün bilinç durumu anlamına gelir.] )
- PARALI ile ZENGİN
- PARALİZİ ile PLEJİ
- PARAN:
VARSA ile/ne yazık ki YOKSA
( Sayarlar. İLE/NE YAZIK Kİ "Satarlar." )
- PARANIN KAYBI ile/ve/||/<> SAĞLIĞIN KAYBI ile/ve/||/<> KARAKTERİN KAYBI
( Çok da etkileyici olmayabilir. İLE/VE/||/<> Kaybımız, önemli, etkileyici ve büyük olabilir. İLE/VE/||/<> Herşeyi kaybetmiş oluruz. )
- PARANIN "ÖNEMİ" değil/yerine/< İNSANLIK
- [ne yazık ki]
PARA/NIZ:
VARSA ile/ve/değil/yerine YOKSA
( Sadece kendiniz, kim olduğunuzu unutursunuz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Tüm dünya, kim olduğunuzu unutur. )
- PARANLA "VEZİR", AKLINLA REZİL OLMAK
ile/değil/yerine/><
PARANLA "REZİL", AKLINLA "VEZİR" OLMAK
- PARANOYA:
ERDEM ve/||/<> AMAÇTAN UZAKLAŞMA/"SOYUTLANMA"
- PARANOYA ile KISKANÇLIK
- PARANOYA ile KURUNTU
( PARANOIA vs. APPREHENSION )
- PARAPSİKOLOG değil/yerine/= ÖTEUSBİLİMCİ
- PARASEMPATİK ile/ve/||/<>/< SEMPATİK SİNİR SİSTEMİ
(
)
( ALÂKAVÎ )
- PARASINI ÖDEMEK ile/değil/yerine ÜCRETİNİ ÖDEMEK
- PARASIZLIK ile "YOKLUK"
( MÜZÂYAKA[< ZÎK, ZAYK/DÎK, DAYK] )
- PARAYI, MEZARA GÖTÜREN >< PARANIN, MEZARA GÖTÜRDÜĞÜ
( Yoktur. >< Çoktur. )
- PARAZİT[Fr. < Yun.] değil/yerine/= (")ASALAK(")
( Asalak. | Radyo yayınına karışan yabancı ses. | Başkalarının sırtından geçinen kişi. )
- PARÇA ile/ve TAVIR
( PIECE vs./and MANNER )
- PARÇALAMAK ile/değil/yerine YARGILAMAK
- PARÇALARDA, PARÇAYI/LARI GÖRMEK ile/değil/yerine PARÇALARDA, BÜTÜNÜ GÖRMEK
( TO SEE THE PIECES/S ON PIECES vs. TO SEE THE INTEGRITY ON PIECES )
- PARDESÜ[Fr.] ile CÜPPE[Ar.]
( Serin havalarda, giysilerin üzerine giyilen ince üstlük. İLE Hukukçuların, bilimteylerde, belirli bir aşamaya ulaşmış bilimkişileri, dinadamlarının giysi üzerine giydikleri, uzun yenleri geniş, düğmesiz giysi. )
( Mİ'TAF ile CÜBBE )
- PARKİNSON İLÂCI ile/değil HUZURSUZ BACAK İLÂCI
( Huzursuz Bacak tanısı bulunanlar, yazılan ilâcın, farklı dozda olması ve aynı zamanda Parkinson hastasına da yazılıyor olmasından dolayı, kendilerinin de Parkinson olup olmadığı şüphesine düşmemelidir. [Parkinson için yazılan ilâçtaki ilgili tamamlayıcı kimyasalın dozu, Huzursuz Bacak hastalığı ilâcındakinden 80 kat daha fazla ve ayrı bir yapıdadır.] )
- PASAKLI/LIK, ÇAPAÇUL ile/ve/değil DAĞINIK/LIK
- PASAKLILIK ile/ve/değil/||/<>/< KENDİNE GÖRELİK
- PASPAL[Yun.] ile PESPÂYE[Fars. PEST-PÂYE] ile PEJMURDE[Fars. < PİJMURDE]/SALAŞ
( Çok kepekli un. | Bakımsız, dağınık, pis. İLE Alçak, aşağılık. İLE Eski püskü, yırtık. | Dağınık, perişan. )
- PATA-KÜTE (GİRİŞMEK, VURMAK)
- [ne yazık ki]
PATAVATSIZLIK ile/ve/||/<> TOKSÖZLÜLÜK
( Sözlerinin nereye varacağını düşünmeden saygısızca konuşma, davranışlarına dikkat etmememe. İLE Hatır ve gönül dinlemeden, hiçbir şeyden "çekinmeden" konuşmak. )
- PATLADI ve/||/<>/> ATLADI
( Lastik. VE/||/<>/> Sürücü. )
- PATNİK" ATAK değil PANİK ATAK
- PATRONAJ[Fr. < PATRONAGE] ile/ve/değil/yerine/<> YARDIM | YÖNETİM, GÖZETİM
( Cezaevinden serbest bırakılan suçlunun, toplum yaşantısına yeniden uyabilmesini sağlamak amacıyla yapılan yardım çalışması. )
- PAY (AL[DIR]MAK) ile/ve/değil/||/<>/< İLİŞKİ/LEN[DİR]MEK
- PAY ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HAK
- PÂYE[Fars.] değil/yerine/= AŞAMA
- PAYE[Fars.] ile/ve/değil/||/<>/< PAY/ÜLEŞ/HAK/HİSSE/SEHİM
( Aşama, rütbe. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Birden fazla kişi arasında bölüşülmüş bir bütünden, bu kişilerin her birine düşen bölüm. | Eşit bölüm. | Ticari bir işlemde zarar tehlikesine karşı ayrılan para, marj. | Bayağı kesirlerden birinin eşit parçalardan kaç tane aldığını gösteren sayı. | Katkı. )
- [ne yazık ki]
"PAY KAPMAYA ÇALIŞMAK" değil/yerine HAK ETMEK
- PAYLAMAK değil/yerine PAYLAŞMAK
( İter. DEĞİL/YERİNE Çeker. )
- PAYLAŞIM ile/ve DAĞITIM
( SHARING vs./and DISTRIBUTION )
- PAYLAŞIM ile/ve DAYANIŞMA
( SHARING vs./and SOLIDARITY )
- PAYLAŞIM ve/> DÖNÜŞÜM
( SHARING and/> TRANSFORMATION )
- PAYLAŞIM ile/ve/||/<> İŞLEM ile/ve/||/<> ARŞİV
( Verilerin ve özellikle de e-postaların düzenlenmesinde gerekli olan, öncelikli ve işlevsel en üst üç bölüm/leme. )
- PAYLAŞIM ile/ve/değil PAYLAŞIMI YAŞAMAK
( [not] SHARING vs./and TO LIVE/FEEL THE SHARING )
- PAYLAŞIM ile/ve/<> SAYGINLIK
- PAYLAŞIM ile/ve YAKLAŞIM
( SHARING vs./and APPROACHING )
- [ne yazık ki]
PAYLAŞIMSIZ/LIK ile/değil/< "DOYUMSUZ/LUK"
- Paylaşım için DİNLE!!!
- Paylaşım için SUS!!!
- PAYLAŞMAK ile/ve "YÜKLENME(ME)K"
- PAZAR ile/ve/değil/||/<>/> MEZAR
( Ana rahminden geldik pazara
Bir kefen aldık döndük mezara )
(
)
- PAZARLAMA ile HİLE
( MARKETING vs. TRICK )
- PAZARLAMA ile/ve "KAKALAMA"
- PAZU GÖSTERMEK" ile/değil/yerine/||/<>/></< GÖNLÜNÜN GENİŞLİĞİ
- PAZVANT/PÂSBÂN/PÂSDÂR/PÂSVÂN[Fars.] değil/yerine/= BEKÇİ
( Osmanlı döneminde, Rumeli'de, gece bekçilerine verilen ad. )
- PEK KONUŞMAMAK ile/değil/yerine/>/< (DAHA) AZ KONUŞMAK
- PELTEK/LİK ile KEKEME/LİK
- Pençen yok! KONUŞ!!!
- PENETRANS İLE EKSPRESİVİTE İLE PLEİOTROPİ ile/||/<> GENETİK KAVRAMLAR
( Gen-fenotip ilişkisinin karmaşıklığı. )
( Formül: Penetrans = Etkilenen/Genotip )
- PENGUEN DAYANIŞMASI ile/ve/||/<> LEYLEK DAYANIŞMASI
- PENİS/YARDA (SİK/YARAK/PİPİ/ÇÜK/KAMIŞ/ANDIR/FALLUS[Yun./Fr. < PHALLUS]) / VAJİNA (AM/KUKU/PITTIK)/ANDIR/PUDENDUM[Lat. < PUDERE: Utanmak.] ile KASIK
( [çiçeklerde] ANDROECIUM[eril] - PISTIL[dişil] )
( ZİB ile ASL'ÜL-FAHZ )
( LENG ile BÂNE )
( PENIS (COCK/DICK) / VAGINA (CUNT/PUSSY) vs. GROIN )
- PENROSE İLE CCC İLE MULTİVERSE ile/||/<> KOZMOLOJİ MODELLERİ
( Evrenin yapısı ve evrimi kuramları. )
( Formül: E = mc²√(1-rs/r) )
- PERDE ile/değil/yerine BASAMAK
- PERDE[Fars.] ile TÜL[Fr. < TULLE]
( Görüşü, ışığı engellemek, bir şeyi gizlemek için pencereye ya da bir açıklığın önüne gerilen örtü. | Üzerine bir nesnenin görüntüsü yansıtılan saydam olmayan yüzey. | İki yeri birbirinden ayıran bölme. | Seste pes perde. | Doğruyu görmeye engel olan şey. | Kaz, ördek, martı gibi hayvanların parmaklarını birbirine bitiştiren zar. | Bir müzik parçasını oluşturan seslerden her birinin kalınlık ya da incelik derecesi. | Bu ses derecelerini sağlamak için çalgılarda bulunup parmaklarla basılan yer. | Katarakt. | Bir sahne eserinin büyük bölümlerinin her biri. İLE Çok ince gözenekli pamuk ya da sentetik dokuma. | Bu dokumadan yapılmış olan. )
- PERDELE(N)ME ile/ve/||/<> BULANIKLAŞ(TIR)MA
- PEREKLITOS ile/ve PARAKLITOS(AHMED)
- PERİŞAN OLMAK ile/ve/||/<> TELEF OLMAK
- PEROVSKİTE İLE SPİNEL İLE GARNET ile/||/<> OKSİT YAPILARI
( Önemli metal oksit kristal yapıları. )
( Formül: ABO₃ (perovskite) )
- PERPERÎŞÂN/PERMEPERÎŞÂN
- PERŞEMBE'NİN GELİŞİ, ÇARŞAMBA'DAN, BELİRLİ OLUR ile/<> ADAM OLACAK ÇOCUK, BOKUNDAN BELİRLİ OLUR
- PERT[Fr. < PERTE] değil/yerine/= DEĞERSİZLEŞME, ZARAR
- PERVÂ[Fars.] değil/yerine/= ÇEKİNME/SAKINMA/KORKU
- PERVÂNE LÂZIM ile/ve/||/<> PERVÂ NE LÂZIM
( Geceleri ışık etrafında dönerek uçan küçük kelebek. | Bir motor ya da yayla döndürüldüğü zaman bağlı olduğu düzeni devindiren, bir mile bağlanmış iki ya da daha fazla kanattan oluşan düzenek. | Yol gösteren, kılavuz/rehber. | Ferman, hüküm, nişan. | Selçuklu ve İlhanlılar'da nişancı, tevkîî. İLE PERVÂ[Fars.]: Çekinme, sakınma, korku. )
- PERVANECİ
( Selçuklu Divanı'nda bulunan, arazi defterlerine bakan görevli. )
- PERVÂSIZ/LIK[Fars.] ile PATAVATSIZ/LIK
( Çekinmez, sakınmaz, korkusuz kişi. / Çekinmeden, sakınmadan, korkmadan. İLE/VE/||/<>/> Sakınmama, korkusuzluk: Sözlerinin nereye varacağını düşünmeden saygısızca konuşan, davranışlarına dikkat etmeyen kişi/tutum. )
- PERVERENDE[Fars.] ile/ve/||/<>/> PERVERDE[PELVERDE değil!][Fars.] ile/ve/||/<>/> PERVERD/-PERVER[çoğ. PERVERÂN][Fars.]
( Yetiştirici, terbiye edici. | Besleyici, büyütücü. İLE/VE/||/<>/> Beslenmiş, büyütülmüş, yetiştirilmiş. | Üzüm şırasından yapılan bir çeşit tatlı. İLE/VE/||/<>/> "Besleyen/besleyici, büyüten, yetiştiren/yetiştirici, koruyan, terbiye eden" anlamlarıyla birleşik sözcükler yapar.[DEHÂ-PERVER: Dâhî yetiştiren. | FUKARÂ-PERVER: Yoksul besleyen.] )
- PERVERÎ[Fars.] / PERVERİŞ[Fars.] / PERVERÎŞ-ÂMÛZ[Fars.] / PERVERÎŞ-YÂB[Fars.] / PERVERİŞ-YÂFTE[Fars.]
( Besleyicilik, büyütücülük, terbiye. | Seçme. | Sevme. İLE Besleyiş, besleme, beslenme. | İlerleme, terakkî. İLE Mânen yetiştiren, filozof. İLE Beslenen. | Yetiştirilen, terbiye gören, terbiye edilen. İLE Büyütülmüş, bakımlı, terbiyeli, terbiye edilmiş. )
- PES ETMEK ile/ve/değil/yerine/>< AKIŞINA BIRAKMAK
- PES ETMEK ile/değil/yerine OLGUNLAŞMAK
- PES ile/ve/||/<>/> TİZ ile/ve/||/<>/> UYUM
( Hafif, yavaş sesle söylenen. | Yenilgiyi kabul ettiğini belirtmek için ya da birinin şaşkınlık veren davranışlarına karşılık olarak kullanılır. İLE/VE/||/<>/> İnce, keskin selen/sadâ. İLE/VE/||/<>/> ... )
- PESİMİST/PESSIMIST[İng.]/BEDBİN[Fars.] değil/yerine/= KARAMSAR/KÖTÜMSER
- PESİMİZM/PESSIMISM[İng.]/BEDBİNLİK değil/yerine/= KÖTÜMSERLİK/KARAMSARLIK
- PEŞÎN/PÎŞÎN[Fars. < PÎŞ: Ön.] ile PESÎN[Fars.] ile Peşîn[Fars.]
( Önden, önce. | Önden verilen. İLE Sonraki, en son. İLE Keykubad'ın üçüncü oğlu. )
- PEŞİN SATAN ile/ve/<> VERESİYE SATAN
( Şişman. İLE/VE/<> Pişman. )
- PEŞİNDE KOŞMAMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> VAZGEÇMEK
- ... PEŞİNDE ile/ve/değil/<> ... DERDİNDE
- PES Ü DÎVÂR[Fars.] ile/ve/değil/||/<>/< PES Ü PERDE[Fars.]
( Duvarın arkası. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Perdenin arkası. )
- PEYDERPEY[Fars. < PEY:Arka. | -DER: İçinde.]["PEYDELPEY" değil!] (ÖDEMEK) AZAR AZAR/BÖLÜM BÖLÜM/YAVAŞ YAVAŞ (ÖDEMEK) | BİRBİRİ ARDINCA, ART ARDA
- PEYGAMBERAĞACI ile PEYGAMBERÇİÇEĞİ ile PEYGAMBERDEVESİ
( Yabanikimyongillerden, reçinesinden gayakol çıkarılan bir ağaç. İLE Mavi kantaron, belemir. İLE Sıcak ve ılıman ülkelerde yaşayan, genellikle yeşil renkte ve ortalama 5 cm. boyuna, düz kanatlı, çok obur böcek. )
( GUAJACUM OFFICINALE cum CENTAUREA CYNUS cum MANTIS RELIGIOSA )
- [ne yazık ki]
PEZEVENK/TERES/KAVAT[Ar. < KAVVÂD]/GODOŞ[Erm. < KODOŞ]/PIMP/COCKOLD[İng.] ile/değil PUZEVENK
- PEZEVENK[Erm.] ile/ve/||/<> GAVAT/KAVAT[Ar. < KAVVÂD]
- PEZEVENK/LİK ile/değil ÇÖPÇATAN/LIK
- PHILLIP[PHILIA: Sevgi/si. | HIP: At.]:
( At sevgisi/sever. )
- PHYE ile/ve/<> PHYA
( Gövdesel ve fiziksel. İLE/VE/<> Ahlâksal ve siyasal. )
- PİÇ/FIR/KOPİL[Yun.] ile PUŞT[Fars.]
- PİGMENT[Fr. < Lat.] PİGMENTLERİN TEMEL RENKLERİ
( Canlı bir organizmanın oluşturduğu, ona özel bir renk veren kimyasal madde. İLE Siyah, mor, kırmızı, mavi. )
- PIR PIR ile PIRPIRI/PİRPİRİ
( Genellikle kuş kanadının çıkardığı sesi andırır sesleri anlatmak için kullanılır. İLE Yeniçeri salma erlerinin giydikleri, kırmızı çuhadan yapılmış cüppe. | Bir tür Bizans altını. | Uçarı, hovarda. )
- | PİRİNÇ EKMEK ile AĞAÇ DİKMEK |
ile/ve/değil/||/<>/<
ÇOCUK YETİŞTİRMEK
( [öngörümüz/"beklentimiz"] Bir yıllıksa. İLE On yıllıksa. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Yüz yıllık olursa. )
- PİRİNÇ:
PİLAV ile/ve/değil/||/<>/> ÇORBA
( Suyunu çekerse. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Çekmezse. )
- PİRİNÇ ile/ve/||/<> BUĞDAY
(
| Ölçüt | "Pirinç Kültürü" | "Buğday Kültürü" |
|---|---|---|
| Tarımsal Yapı | Yoğun iş gücü gerektirir, sulama düzenekleri ve topluluk iş birliği zorunludur. | Bireysel olarak yapılabilir, daha az iş gücü gerektirir. |
| Toplumsal Etki | İş bölümü ve dayanışma baskındır, topluluk iş birliği ön plandadır. | Bireycilik baskındır, bağımsız çalışma olanaklıdır. |
| Düşünce Tarzı | Bütüncül ve bağlamsal düşünme eğilimi vardır. | Çözümleyici ve bireysel düşünme eğilimi vardır. |
| Thomas Talhelm'in "İddiası" | Bireylerin ortaklık içinde olduğu, topluluk içinde iş birliğine yatkın olduğu savunulur. | Bireyci yapının daha güçlü olduğu, bağımsızlığın vurgulandığı savunulur. |
- PIRPI değil/yerine/= YILANTAŞI
( Yılan sokmasına karşı ilaç olduğuna inanılan bir tür taş. )
- PIRTLAMA ile OSURMA(YELLENME/GAZ ÇIKARMA/KAVARA/ZARTA[Ar.]/CARTA)
( Birinin/birilerinin yanında yelleniliyorsa ya çok büyük bir yakınlığa ya da kopuşa/uzaklaşmaya işarettir. )
( Sevgili/eş yanında yellenebilmek, ilk başlarda yakınlığın/rahatlığın bir göstergesi olsa da daha sonraları dikkatsiz tutumlarla uzaklaşmanın ya da fazla kanıksamanın göstergesi olabilir. )
( Kişilere ayrı oda verme gereğinin/isteğinin de en büyük olası nedenlerinden biridir. )
( ... ile OS[İsveççe]: Kötü koku. )
- PİS OLMAK ile/ve/<>/değil/yerine (YETERİNCE) TEMİZ OLMAMAK
- PİS PİS (GÜLMEK)
- PİS ile/değil BİZ
- PİSBOĞAZ/ŞİKEMPERVER[Fars.] değil/yerine/= OBUR
( Zamansız ve ayırt etmeden, eline geçeni yiyen kişi. İLE Gereğinden çok yemek yiyen, doymak bilmeyen. )
- PİSİ PİSİNE ("GİTMEK")
( Öldürülmek. )
- PİŞİK[Azr.] = KEDİ[Tr.]
- PİŞKİN/LİK ile/ve/||/<> YÜZSÜZ/LÜK
- PİŞMAN OLMAK değil/yerine/= ÖKÜNMEK
- PİŞMAN ile/ve/||/<> PERİŞAN
( Alan. İLE/VE/||/<> Almayan. )
- PİŞMANLIĞIN SONA ERMESİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/> AYDINLANMA
- PİŞMANLIK:
MERTEBE değil TEKALLÜB/DEVİNİM VE TÖVBE
- PİŞMANLIK:
YAPTIKLARIMIZDAN ile/ve/değil/yerine/ne yazık ki/||/<>/> YAPMADIKLARIMIZDAN
( Zamanla geçer. İLE Çözümü yoktur. )
- PİŞMAN/LIK değil/yerine/>< DAYANÇ/LI / SABIR/LI
( Uzun süreli. DEĞİL/YERİNE/>< Kısa süreli.
[Kısa süreli dayanç, uzun süreli pişmanlıktan korur.] )
- PİŞMANLIK / OKSINMAK/OXSINMAK[dvnlgttrk] ile/ve/yerine (İÇ) HESAPLAŞMA
- PİŞMANLIK ile/ve/||/<> SON PİŞMANLIK
( Yarar getirir/getirebilir. İLE/VE/||/<> Yarar getirmez. )
- PİŞMANLIK[Fars. < PEŞÎMAN] ile/ve TÖVBE
( Pişmanlık, tövbedir. )
( Tövbede niyet, pişmanlıktır. )
( PİŞMAN < PEŞÎMÂN )
( PENITENCE/REGRET vs./and REPENTANCE )
( PAENITENTIA cum/et ... )
- PİŞMANLIK ile/ve/> ÜZÜLMEK
( Son pişmanlık işe yaramaz. )
( Yaptığımız şeyler için.["Keşke yapmasaydım."] İLE/VE/> Yapmayı isteyip henüz yapamadıklarımızdan dolayı.["Keşke yapabilsem."] )
( KOUKAI ile/ve/> KUYASHI )
- PİŞMAN/LIK ile/ve/||/<>/> VİCDAN AZABI
( REGRET vs./and/||/<>/> REMORSE )
- PİŞMİŞ ile/ve/değil/||/<>/> PİŞKİN
- PİSUVAR[Fr. PISSOIR] ile/ve/||/<>/< BİSİKLET ile/ve/||/<>/< MERDİVENDEN İNEN KADIN
( 1917 ile/ve/||/<>/< 1913 ile/ve/||/<>/< 1912 )
(
ile/ve/||/<>/<
ile/ve/||/<>/<
)
- PLANLAMA ile/ve HESAPLAMA
( TO PLAN vs./and TO RECKON )
- PLANLANMIŞ/LIK ile SINIRLANDIRILMIŞ/LIK
- PLASEBO (ETKİSİ) ile/ve/<>/>< NOSEBO (ETKİSİ)
( "Memnun edeceğim." İLE/VE/<>/>< "Zarar vereceğim." )
- PLAZMA ZARI İLE GÖZE DUVARI İLE GLİKOKALİKS ile/||/<> GÖZE YÜZEY YAPILARI
( Göze dış sınırını oluşturan yapılar. )
( Formül: Permeabilite: Seçici geçirgen )
- PLAZMA ZARI ile/||/<> GÖZE DUVARI
( Plazma zarı esnek lipit İLE göze duvarı sert selülozdur )
( Formül: Fosfolipit İLE selüloz )
- PÖÇ/UCA değil/yerine/= KUYRUKSOKUMU
- POETİK[İng./Yun.] değil/yerine/= ŞİİRSEL
- POLARİZASYON/POLARISATION değil/yerine/= UCLAŞMA/KUTUPLAŞMA
- [ne yazık ki]
POLİFALJİ ile/ve/||/<> OBURLUK
- POLİGİNİ/POLİJİNİ ile/ve POLİANDRİ ile/ve POLİGAMİ
( Erilin çok eşliliği. İLE/VE Dişilin çok eşliliği. İLE/VE Çok eşlilik. )
- [Yun.] POLİMNİA ile/<> MELPOMEN ile/<> KALYOPE ile/<> KİLYO ile/<> ÖTERP ile/<> TERPSİGOR ile/<> ERATO ile/<> TALİA
( DOKUZLUKLAR[Yun. ENNEADLAR]
[simgelerdi...]
Ruhların, metafizik ve kehanet bilimlerinin sanatını.
İLE/<>
Yüzünde taşıdığı trajik maske ile Yaşam ve Ölümü.
İLE/<>
Bilimin tekrar doğuş sürecini.
İLE/<>
Tıp bilimini.
İLE/<>
Maji bilimini.
İLE/<>
İnsan ve psikolojik yapısının bilimini.
İLE/<>
Taşlar bilimini.
İLE/<>
Bitkiler bilimini.
İLE/<>
Hayvanlar Bilimini. )
( )
- POLİP[Fr. < Yun.] ile LİPOM[Fr.] ile SARKOM[Fr.]
( İyi huylu ur. Selenterelerden, toplu ya da tek başına yaşayabilen, basit yapılı hayvan. | Mukoza ile kaplı boşluklar içinde gelişen, yumuşak, telsel, genellikle saplı ve armut biçiminde ur. İLE Zararsız ur. Yağ dokusunun, bulunduğu yerde büyümesiyle oluşan iyicil ur. İLE Tehlikeli bir ur. )
- POLİS = KENT/ŞEHİR
( Sözcük anlamıyla "Kent/Şehir" demektir. Şehirde ve bir arada yaşamanın gerektirdiği koşulları ilk elden sağlayan ve takipçisi, dayanakça gücü olandır. )
- POLİTİK ERDEMLER ile/ve/||/<> BİLGELİK[DİANOETİK] ERDEMLERİ
( Tedbir, itidal ve cesâret. İLE/VE/||/<> Adâlet, bilim ve aşk. )
- POLİTİKA EKONOMİSİ değil/yerine/>< EKONOMİ POLİTİKASI
- POLYANNA İLKESİ ile WOBEGON GÖLÜ İLKESİ
( İlgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )
- POLYANNA'CI/LIK ile/değil/yerine/<>/< İYİMSER/LİK
- POLYBIUS ve/||/<> MONTESQUIEU
( Hiçbir şey insan kalbindeki vicdandan daha korkunç bir tanık ya da daha dehşet verici bir suçlayıcı olamaz. İLE " 'Önyargı' dediğimiz, bazı şeylerin bilinmemesi değil kişinin, kendini tanımamasıdır." )
- POPS İLE VOCS İLE PAHS İLE PCBS ile/||/<> ÇEVRE KİRLETİCİLERİ
( Kalıcı organik kirleticiler. )
( Formül: Bioaccumulation factor )
- POPULATİON INVERSİON İLE GAİN İLE THRESHOLD ile/||/<> LAZER FİZİĞİ
( Lazer çalışma prensipleri. )
( Formül: g = σ(N₂ - N₁) )
- POSTACI ile/değil/yerine POSTA KUTUSU
( Papua Yeni Gine'de, hiç postacı bulunmuyor. Ancak posta kutusu kiralayabiliyorsunuz. )
- POT ile POT[Alm.]
( Kötü dikiş nedeniyle kumaşta oluşan büzülme ya da kıvrım. | Yanlışlık, hata. İLE Irmakları geçmek için kullanılan sal. )
- POTANSİYEL ENERJİ ile/ve/||/<> KİNETİK ENERJİ
( Yükseklik ya da konumdan kaynaklanan enerji. İLE/VE/||/<> Bir nesnenin deviminden kaynaklanan ve bundan dolayı sahip olduğu enerji. )
- POZİTİF BİLİM yerine DENEY BİLİMİ
( POSITIVE SCIENCE instead EXPERIMENTAL SCIENCE )
- POZİTİF BİLİM ile/ve MANEVÎ BİLİM
( Açıklayıcı. İLE/VE Anlamaya yönelik. )
- POZİTİF/POSITIVE[İng.] değil/yerine/= VAROLAN | ARTI | OLUMLU
- POZİTİF ile/ve AVANTAJ
( POSITIVE vs./and ADVANTAGE )
- POZİTİF/LİK ile/ve UYUMLU/LUK
( POSITIVE/NESS vs./and HARMONIOUS/HARMONY )
- PRATİK/TATBİK/AT ile UYGULAMA
- PRAY vs. INVOKE
- PRENSİP KARARI değil/yerine/= İLKE VARGISI
- UMDE[Ar.]/PRENSİP[İng. < PRINCIPLE] değil/yerine/= İLKE
- PRENSİP/Lİ/PRINCIPLE[İng.] değil/yerine İLKE/Lİ
- PRESTİJ ile PERESTİJ[Fars.]
( ... İLE/DEĞİL Tapınma, taparcasına sevme. )
- PRIMUM NIHIL NOCERE[İng.] değil/yerine/= ÖNCELİKLE ZARAR VERME
- PROAKTİF ZİHİN ile REAKTİF ZİHİN
( Proaktif zihniyetliler, kendilerini harekete geçirerek, teşvik ederek, inisiyatif alır. İLE Reaktif zihniyetliler, sorumluluğu üstlenecek birinin ortaya çıkmasını bekler. )
- PROBLEM/Lİ yerine SORUN/LU
- PROFAN ile ...
( Kutsal olmayan. )
- PROFESYONEL ile ÇOK ANLAYAN
- PROTEİN ile ALBÜMİN[Fr. < ALBUMINE]
( Canlı gözelerin ana nesnesini oluşturan, genellikle sülfür, oksijen ve karbon öğeleri bulunan amino asit birleşiminden oluşmuş, karmaşık yapılı doğal nesne. İLE Bitkilerin, hayvanların doku ve sıvılarında bulunan, birleşimi karbon, oksijen, azot, hidrojen ve kükürt olan, suda eriyen, beyaza yakın renkte, yapışkan özellikte bir protein. )
( ALBÜMİNİMETRİ: Fizyolojik bir sıvıdaki albümin oranını ölçme.
ALBÜMİNİMETRE: Fizyolojik bir sıvıdaki albümin oranını bulmaya yarayan araç. )
- PROTEST (TUTUM/TAVIR) değil/yerine TEPKİCİ/TEPKİSEL (TUTUM/TAVIR)
- PROTESTO[İt.] ile MANİFESTO[İt. < Lat.]
( Bir davranışı, bir düşünceyi, bir uygulamayı, haksız, yersiz, gereksiz bularak karşı çıkma, kabul etmeme. | Herhangi bir davranışın, haksız, yersiz, gereksiz görülerek onanmadığını bildiren resmi açıklama. | Değerli evrak niteliğindeki borç senedinin ödenmemesi durumunda, özel bir biçime bağlı ve belirli hukuksal sonuçlar doğuran bildirim. İLE Bir gemideki malları göstermek için kaptan tarafından boşaltma işlemlerinin yapılacağı gümrük idaresine verilen dizin. | Bildiri. )
- PROTİSTOLOJİ ile ...
( Tek hücrelileri inceleyen bilim dalı. )
- PROTOPLAZMA ile YALANCIAYAK
( ... İLE Bir gözeli hayvanlarda, devim ve beslenmeye yarayan protoplazma uzantısı. )
- PROVOKASYON/PROVOCATION[İng.] değil/yerine/= KIŞKIRTMA
- PSİKOLOJİ:
3D ile/ve/değil/||/<>/> 6D
( Düşünce, Duygu ve Davranış. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Değer, Deneyim ve Dil. )
- PSİKOLOJİ ile/ve/<> PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK(PDR)
- PSİKOLOJİ'DE
( * YAKLAŞIM TÜRLERİ'NDE:
NÖROBİYOLOJİK ile/ve DAVRANIŞSAL ile/ve BİLİŞSEL ile/ve PSİKOANALİTİK ile/ve FENOMENOLOJİK
* PSİKOLOJİ ALANLARI'NDA:
DENEYSEL ile/ve FİZYOLOJİK ile/ve GELİŞİMSEL ile/ve KİŞİLİK ile/ve SOSYAL ile/ve BİLİŞSEL ile/ve KLİNİK VE DANIŞMANLIK ile/ve OKUL VE EĞİTİM ile/ve ENDÜSTRİ
* ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ'NDE:
DENEYSEL ile/ve GÖZLEM ile/ve TARAMA ile/ve TEST ile/ve VAK'A TARİHÇESİ )
- PSİKOLOJİDE/TÜZEDE KORUMA:
KENDİ İÇİN ve/||/<>/> YAKIN ÇEVRE İÇİN ve/||/<>/> TOPLUM İÇİN
- PSİKOLOJİK VE TOPLUMSAL SORUNLARIN KÖKENİNDE:
[ya] COŞKUNUN ile/ve/ya da/||/<> ÖFKENİN ile/ve/ya da/||/<> KORKUNUN DÜZENLENEMEMESİ
- PSİKOPAT ile/değil/yerine SOSYOPAT
- [ne yazık ki]
PSİKOPAT/LIK ile/ve/||/<> İNSAFSIZ/LIK
- PSİKOZ/PSYCHOSIS[İng.] ile/||/<> DEREALİZASYON ile/||/<> DEDİFERANSİYASYON
( Gerçeklik yitimi. İLE/||/<> Gerçeklik yitimi. İLE/||/<> Ayrıştırma/ayrımlaşma yitimi. )
- PSİŞİK "DERT" ile/ve FELSEFİ "DERT"
( Sorun. İLE/VE Sorunsal. )
- PUL ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> KUL
( Varsa pulun, cümle âlemdir kulun. )
- PUNT[İt. < PUNTO] ile/ve/||/<>/> PUNDUNA GETİRMEK
( Bir işi yapmak için fırsat gözetleyip en uygun zamânı bulmak.
PUNTO: Yazaçların/harflerin boyunu gösteren ölçü birimi. | Ayakkabıda topuk yükseklik ölçüsü. )
- PÜR TEMKÎN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< EHL-İ TEMKÎN
( Çok ağırbaşlı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Ağırbaşlı. | Televvünden kurtulup huzur ve sükûna mazhar olmuş kişi. | Kendini sadece Tanrı yoluna adamış kişi. )
- PÜRÇEK ile PÜRÇEK
( Şakaklardan sarkan saç, zülf. İLE Bitkilerin saçaklı kökü ya da püskülü. )
itibarı ile 15.263 başlık/FaRk ile birlikte,
15.263 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(45/62)
(1996'dan beri)