Bugün[26 Ekim 2025]
itibarı ile 52.678 başlık/FaRk ile birlikte,
52.678 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(6/212)


- AHLÂK ile/ve/<> DÜŞÜNÜŞ

( MORALS vs./and/<> THINKING/PARADIGM )


- AHLÂK ile/ve/<> ERDEM/FAZİLET

( Toplumsal. İLE/VE/<> Kişisel. )

( Hiçbir çiçeğin kokusu rüzgâra karşı gidemez fakat erdemlerin kokusu rüzgâra karşı gider en uca bile ulaşabilir. )

( Erdemler ve güçler kendini-idrakle birlikte gelir, daha önce değil. )

( Erdemleri korumanın en iyi yolu erdemlilerle birlikte olmaktır. )

( EUBULIA: Siyasal bir erdem. )

( MORALS vs./and/<> VIRTUE )

( ... ile/ve/<> DE )


- AHLÂK ile EŞEYSELLİK(CİNSELLİK)


- AHLÂK ile/ve/değil EŞİK


- AHLÂK ve/<> EYLEM

( MORALS and/<> ACTION )


- AHLÂK ve/<>/> GÜZELLİK


- AHLÂK ile/ve/<> HADD

( Ahlâk, haddini bilmektir. )

( Başkasından nefret edeceğimize, kendi ahlâkımızdan nefret edelim. )

( MORALS vs./and/<> BORDER
Morals is to know the border. )


- AHLÂK ile/ve HAKİKAT


- AHLÂK ve/< HİLKÂT/YARATILIŞ


- AHLÂK ile/ve/<> HUY

( MORALS vs./and/<> HABIT )


- AHLÂK ile/ve İÇGÜDÜ

( Sonradan. İLE/VE Doğuştan. )

( AHLÂK: Düşünmeden ve kolaylıkla yapılan davranış/tutum. )

( İNSİYÂK[Ar.]: Bir gücün etkisiyle çekilip gitme. | Ardı sıra gitme. | İçgüdü. )


- AHLÂK ile/ve/<> İLİM

( Dünya. İLE/VE/<> Âhiret. )

( ETHICS vs./and/<> KNOWLEDGE/SCIENCE )


- AHLÂK ve/<> İLİM ve/<> İŞ


- AHLÂK ve/< İSTENÇ


- AHLÂK ile/ve İŞTİYÂK AHLÂKI


- AHLÂK ile/ve/<> KAVRAYIŞ

( MORALS vs./and/<> COMPREHENSION )


- AHLÂK ile/ve/<> KURAL

( MORALS vs./and/<> RULE )


- AHLÂK ile/ve/||/<>/< MERHAMET

( Merhamet, ahlâkın temelidir. )


- AHLÂK ile/ve OLMAZSA OLMAZ

( MORALS vs./and IF NOT HAPPENS NOTHING HAPPENS )


- AHLÂK ve/<> ÖTEKİ/LER


- AHLÂK ile/ve/<> ÖZ

( MORALS vs./and/<> ESSENCE )


- AHLÂK ile/ve/<> SİYASET

( Kuramsal tüze(hukuk). İLE/VE/<> Uygulamalı tüze. )

( Olması gereken(ler)e dayanır. İLE/VE/<> Olan(lar)a dayanır. )

( MORALS vs./and/<> POLITICS )

( ... ile/ve/<> ZHENG )


- AHLÂK ile/ve/<> SÖZ

( MORALS vs./and/<> WORD/PROMISE )


- AHLÂK ile/ve TESPİH


- AHLÂK ve TIP


- AHLÂK ile/ve/<>/< TUTUM

( MORALS vs./and/<> ATTITUDE )


- AHLÂK ve/<> YAŞATMAK

( MORALS and/<> TO GET LIVE )


- AHLÂKÇILIK ile/ve/<> VAROLUŞÇULUK


- AHLÂKÎ(DİANOETİK) ERDEM/LER ile/ve ENTELEKTÜEL ERDEM/LER


- AHLÂK-I FÂZILA ile AHLÂK-I HAMÎDE ile AHLÂK-I HASENE ile AHLÂK-I ZEMÎME ile !AHLÂK-I REZÎLE

( Erdemli huylar. İLE Övülecek huylar. İLE Güzel huylar. İLE Kötü/lenecek huylar. )


- KEFÂRET:
AHLÂKÎ ile/ve/||/<> HUKUKÎ

( [bkz.] Kant. İLE/VE/||/<> Hegel. )


- AHLÂKÎ OLAN ile/ve/<> TÜZEL OLAN ile/ve/<> POLİTİK OLAN


- AHLÂKÎ OLGU değil OLGULARIN, "AHLÂKÎ" "YORUMLARI"

( Yoktur. | Vardır. )


- AHLÂKÎ ile/ve İNSANÎ/BİREYSEL

( MORAL vs./and HUMANE )


- AHLÂKIN GÜZELLEŞMESİ ile/ve/<> RIZKIN GENİŞLEMESİ


- AHLÂKLI OLMALI!


- AHLÂKLI değil AHLÂK KİŞİSİ


- AHLÂKSAL OLAN/OLABİLEN:
"NE YAPTIĞIMIZ/YAPMADIĞIMIZ" değil NEYE DAYANARAK, NE YAPTIĞIMIZ VE YAPMAYABİLECEĞİMİZ


- [ne yazık ki]
AHLÂKSIZ ile İKİ KERE AHLÂKSIZ

( Bir kişi, dindar bilindiği halde, ahlâklı değilse, ya bâtıl bir inanca, "din" adı vermektedir, ya da sahtekârdır. )


- AHLÂKSIZ ile/değil KÖTÜ AHLÂKLI


- YANIT:
AHLÂKSIZA ve/||/<> BİLGİSİZE

( [ya(kı)nından] Uzaklaşmak. VE/||/<> [imâsızca] Susmak. )


- AHLÂKSIZLIK ile/değil AHLÂK ÖLÇÜTLERİNİN BULUNMAMASI


- AHLÂK/AHLÂKSIZLIK ile/değil/< ANATOMİ

( Eşeysel örgenlerin adlarında, "ahlâk" ya da "ahlâksızlık" aranamaz! Küfür olarak geçen sözcüklerin ve küfür edenlerin yersiz/kötü "kullanımındaki" yanlışlık, dilin ya da sözcüklerin hatası, yükü değildir! Kişilerin yanlışları da sadece o kişilerin, o ve ilgili yersiz/bağlamsız, yanlış/kötü davranış ve tutumlarıyla sınırlı tutulmak zorundadır.

Üç yaşından itibaren öğrenilmiş, fark bile olmayan "farkların", gerçekte, doğada ve bütünlükte hiçbir biçimde herhangi ciddi bir fark oluşturmadığı, herkesin her "şey"i tam olarak bildiği, gördüğü ve yaşadığı bir durumun, deneyimin de doğal ve sınırlandırılmış, kapalı koşullarda, herhangi bir ayıbı yoktur[bulunamaz ve aranamaz]! Eşeysel örgen adlarının, tıpta, anatomi ya da fizyoloji bilgisi olarak, Latince ya da başka bir dilde kullanılması da bir şeyleri "çözmekte/aşmakta" yeterli değildir.

Doğru/uygun zaman, zemin ve koşulların, duyacaklarına râzı olan/olacak kişinin, muhabbetin ve hukukun bulunmadığı ilişki ve ortamlarda, dikkatsiz, özensiz bir biçimde tüketiliyor olmasıdır tüm sorun. Söylenilen sözcüklerin değil beklenilmeyen ve istenilmeyen koşullarda, bir dayatma olmasından dolayıdır kişilerin tüm haklı tepkisi. Kişilerin, hangi konu/alan olursa olsun, seslerini yükseltmelerindeki yanlış ya da sorun kadar, kullandıkları ve seçemedikleri sözcüklerin yanlışlığındandır rahatsız olunan. Sorun, esas ya da içerik sorunu değil, yöntem(usûl) sorunudur. Kalabalığın içinde, zaman, zemin ve koşulları, kişileri dikkate almama kabalığıdır.

"Cinsiyetçi küfür" diye bir "tanım/sözcük" de olmaz! Sorun, örgen adlarında ya da "kadın"lara saygısızlık olmasında değil cahil/yetersiz/özensiz/kaba kişilerin, sonuç odaklı ve düşünmeden, özenmeden, çevresine kayıtsız ve saygısızca davranmasından dolayıdır. Eğer eşeysellikteki son aşama, "kulağa üflemek" olsaydı, her ("olumlu/olumsuz") zaman ve zeminde, her durumda, ağzından düşürmediği "söz" ve kısaltma, "AMK" değil "Hay kulağına üfleyeyim!"[KULK] olurdu. Bu durumda, bu sorun, ne kulak kepçesinin ve/ya da deliğinin, ne de bu sözcüğün, "ayıbı", "ahlâklılığı ya da ahlâksızlığı" olurdu.

Buradaki "sorun" ya da yanılsama, kapalı, sınırlı ya da bazı/çoğu ayrıntının iki kişi arasında ya da sır olarak tutulması istenilen özelin, dışarıda ve genelleştiriliyor olmasından dolayıdır.

Tıpta ve tüzede[hukukta], "ayıp", "çirkinlik" vs. ol(a)madığı gibi, zihinde ve zihin dilinde de "ayıp", "pis", "kötü" diye bir sınır(landırma) ya da sonuç(landırma) yoktur. Zihinden, "olumlu/olumsuz", "iyi/kötü" her düşünce ve ayrıntı geçebilir fakat sorumlu olunan/olunması gereken, ağızdan çıkmayabilecek olan söz(cük)ler(imiz)dir. )

( image )


- AHLÂKSIZLIK ile APTALLIK

( [Kişiden] Hakikat isteniyor da dalga geçercesine yanıt veriliyorsa. İLE [Kişiyle] Dalga geçiliyor da kesin yanıt veriliyorsa. )


- AHLÂKSIZLIK ile/ve/değil KÖTÜ/OLUMSUZ AHLÂK

( [not] IMMORALITY vs./and/but BAD/NEGATIVE MORALS )


- AHLÂKSIZLIK ile/ve TANIMAMAK

( Nuh diyor, peygamber demiyor. )

( AHLÂK-I ZEMÎME: KÖTÜ AHLÂK )


- AHLÂM[Ar. < HULM(< AKIL)] değil/yerine/= RÜYÂLAR, HULYÂLAR, UYKUDA GÖRÜLEN ŞEYLER | AÇIK SAÇIK RÜYÂLAR | DÜŞÜ AZMALAR


- AHLANIP VAHLANMAK


- AHLAT ile AHLÂT[< HILT] ile AHLAT

( Gülgillerden, kendi kendine yetişen, üzerine armut aşılanan ağaç, yabanarmudu. | Bu ağacın, armuda benzeyen ve ancak iyice olgunlaştıktan sonra yenilebilen yemişi. | Kaba adam, yol-iz bilmeyen kişi. İLE Bir karışım içindeki parçalar, öğeler. Karışan şeyler. | Gövde yapısının temelini oluşturan öğeler.[AHLÂT-I ERBAA: Kan, salya, safra, dalak.] İLE Bitlis'in bir ilçesi.[Tarihte, mühendis ve mimarların yetiştiği kent.] )

( PIRUS PIRASTER ile ... )


- AHMÂ[Ar. < HAMÂ] ile AHMÂ[Ar. < HAMİYYET] HAMİYET

( Kayınbirâderler. İLE [daha/çok/pek] Hamiyetli. )


- AHMAK KİŞİNİN ARADIĞI değil/yerine/>< AKILLI KİŞİNİN ARADIĞI

( Başkalarında. DEĞİL/YERİNE/>< Kendinde. )


- AHMAK ile/ve APTAL | ile/değil/yerine/>< ABDAL

( | Tehlike gelse de görmeyenler. İLE/VE Tehlike geldiğinde görenler. | İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Tehlike gelmeden görenler. )

( Yapabilecekken yap(a)mayan. İLE/VE Yapmayabilecekken yapan.[dallama/dalyarak] İLE/DEĞİL/YERİNE/>< ... )


- AHMAK ile ANDAVAL/LI[Yun.]

( Aklını gereği gibi kullanamayan, bön, budala, hamakat gösteren. İLE Ahmak, aptal, beceriksiz, şaşkın, bön, görgüsüz kişi. )


- AHMAK ile/değil/yerine/>< FİLOZOF

( Felsefeyi zorlaştırır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Felsefeyi kolaylaştırır. )


- AHMAK[Ar.] ile MÂİK[Ar.]


- AHMAK/LIK ile/ve/değil/ya da HAİN/LİK

( Hain, korkaktır. )

( BELEH: Bönlük, ahmaklık. | BELÎD: İz'ansız, ahmak, sersem, budala, bön. )


- AHMED ve/||/+/<>/> MUHAMMED ve/||/+/<>/> MAHMUD ve/||/+/<>/> MUSTAFA

( Düşünce/de. VE/||/+/<>/> Gerçekleştiğinde. VE/||/+/<>/> Sonucunda[olumlu/olumsuz] VE/||/+/<>/> Vazgeçilebildiğinde. )


- AHMEDTU'N-NÂRA[Ar.] ile ETFE'TUHÂ[Ar.]


- AHMES[Ar.] ile AHMEZ[Ar.]

( Kuvvetli, en yiğit kişi. | Katı [yer]. İLE Sağlam, çok sağlam ve dayanıklı. | Suyun içinde sürekli açılıp kapanan ve "denizağzı" denilen bir hayvan. )


- AHMET AFİF PAŞA (1852 - 1920) :

( Levazım Reisi ve Birinci Ferik olarak görev yaptı. Yeniköy'deki Osman Reis Camiini yeniden yaptırdı. )


- AHMET AFİF PAŞA ÇEŞMESİ :

( İstinye Vapur İskelesi karşısında olup Ahmet Afif Paşa tarafından 1908 yılında yaptırılmıştır. Çeşme İstinye Yeniköy sahil yolu yapılırken mezarlık duvarı yanında idi. Taşları numaralanarak kaldırılmış ve İskele yanında yeniden inşâ edilmiştir. Tümüyle mermer olan çeşmenin üstü oymalı, işlemeli saçaklı örtülüdür. Saçak altında kabartma istiridye ve palmet biçiminde süslemeler vardır. Mermer kubbesinin tepesi yivli bir biçimde sona ermektedir. Teknesi kurna biçimindedir. Tekne kenarlarında kırık dal motifleri vardır. İki sütun üzerine oturtulmuş kemeri iki renklidir. Kemerinin üzerinde zarif süsleme vardır. Çeşmenin musluğu ve suyu yoktur. Kitabesinde şöyle yazmaktadır: Ve sekahüm Rabbühüm şeraben tahura" (1326 - 1908). )


- AHMET AFİF PAŞA YALISI :

( İstinye, Yeniköy yolu üzerindeki 261 kapı No. lu yalı Boğaziçi'nin en görkemli tarihi yalılarından biridir. Levazım Reisi Birinci Ferik Ahmet Afif Paşa (1852 - 1920) tarafından 1910 yaptırılmıştır. Yalıya bilahare Misbah Muhayyeş sahip olmuş ve yalı bu isimle anılır olmuştur. Yalı mimar Alexander Vallaury'e yaptırılmıştır. Yalı dört katlı olup dört köşesinde cihannüma kuleleri ile örnek bir tarihi eserdir. Bu muhteşem yalının son sahibi Uzan ailesidir. )


- AHMET ARİF PARKI (KARANFİLDERE) :

( Fatih Sultan Mahallesindedir. 1.954,00 m²'lik bir alanı kapsamaktadır. 1.500,00 m²'lik bir yeşil alanı vardır, 104,00 m²'lik çocuk oyun alanı bulunmaktadır. )


- AHMET BİN ALİ ÇEŞMESİ :

( Sarıyer'de Kestane Suyu yakınlarında bulunuyordu. Çeşmenin kitabesinde "Çıktı üçler himmetiyle Vasfiya Tarih - i tam/İtdi Ahmet bin Ali bu mevkide çeşme bina/İç bu nev ab - ızülali Sadrına versin şifa" yazıyordu. Bu çeşmeye "Ahmet Ağa Çeşmesi" "Kestane Çeşmesi" de deniliyordu. H. 1269, M. 1852 de yapılan çeşme, Hünkâr Suyu ve Kestane Suyu yokuşuna varmadan kayalıkların dibinde idi ama şimdi kalıntısı bile yok. Yol genişletme çalışmaları sırasında ortadan kaldırıldığı anlaşılmaktadır. )


- AHMET CELALETTİN PAŞA CAMİİ :

( Reşitpaşa Mahallesinde bulunan cami yeni inşâ edilen camilerden olup, tarihi özelliği yoktur. )


- AHMET EFENDİ :

( Maden mahallesi muhtarı olarak görev yaptı. )


- AHMET EFENDİ :

( Büyükdere Mahallesinde muhtarlık yaptı. )


- AHMET KAMİLİ EFENDİ ÇEŞMESİ (MERMER ÇEŞME) :

( Taşiskele Parkı içindedir. H. 1228, M. 1813 de Rumeli kazaskeri Ahmet Kamili Efendi tarafından yaptırılmıştır. Çeşme yapıldığında Camiin denize bakan sol köşesinde idi. Camiin bahçe duvarı yapılırken Taşiskele'ye kaydırıldı (1969). Sonraları rıhtım düzenlemesi yapılırken çeşme Taşiskele Parkının ortasına alınmıştır (1998), halen buradadır. Çeşme örneği az bulunan veya hiç örneği olmayan bir çeşmedir. Çeşme, kaide, yalak ve gövde olarak yekpare bir biçimde mermerden yapılmıştır. Çeşme Taşiskele Parkına taşınırken vinçle yerinden kaldırılmak istenmiş, bu sırada yalak kaideden kopmuştur. Bilahare yalağın bir yanı kırılmış ve kırık yerler onarılmış külah da kaybolmuş, aslına uygun olmayan bir külah konulmuştur. Çeşme yapıldığı tarihten 1998 yılına kadar vakıf memba suyu ile beslenirken, bir süre su akışı durdurulmuş, 2006 dan bu yana Ayazma, Yerli su ve Aralık suyu birikiminden akış almaktadır. Kitabesinde şöyle yazmaktadır: Sahib - ül hayrat vel - hasenat imam - ı evvel - i Hazret - i Şehriyari ve Sadr - ı/Rumelili Elhac Hafız Ahmet Kamili Efendi işbu çeşme - i/Latif ile iskeleyi müceddeden bina eylemiştir"(Sene: 1228). )


- AHMET NÂŞİT:
SELİM NÂŞİT ile/ve/||/<>/> ÂDİLE NÂŞİT

( )


- AHMET RASİM ile/ve/||/<>/< AHMET MİTHAT EFENDİ


- AHMET ŞEMSETTİN EFENDİ ÇEŞMESİ :

( İstinye çarşı girişinde Boğaziçi sahil yolu (Emirgan Caddesi) ile İstinye Caddesinin birleştiği köşede ve çınar ağaçlarının bulunduğu küçük parkın içindedir (H. 1181, M. 1767). Çeşme dört cepheli ve hazneli meydan çeşmesidir. Sade olan cepheleri orijinal halinden pek bir şey kaybetmemiştir. Ahşap olan çatısı çok önce yerine betonarme çatı yapılmıştır. Çeşme cephelerinde dört kitabe vardır. Bu kitabelerin birinde çeşmenin 1181 (1767) de Ahmet Şemsettin Efendi isimli bir kişi tarafından yaptırıldığı, bir diğerinde ise 1341 (1926) de (İslâmiyeti kabul eden ve Trandil Şem - i Nur Hanım tarafından su yollarının onarıldığı yazılıdır. Çeşmenin ayna taşı mermerdir. Suyu kaynak Başlısuyudur. Çeşmenin akarı vardır. Kitabesinde şöyle yazmaktadır: Sahib - ül hayrat Kürkçübaşı Ahmet Şemsettin Efendi vesekahüm Rabbühüm şeraben tahura ve cealna minel mai külle şey'in hayy sahib - ül hayrat kokana Trandil Şem - i Nur Hanım". )


- AHMET TURGUTLU KOSTARİKA PARKI :

( Çayırbaşı'ndadır. 2.228,51 m²lik bir alan üzerindedir. 986,63 m²lik yeşil alanı, 135,50 m²lik çocuk oyun alanı, 336,00 m²'lik spor parkı bulunmaktadır. )


- AHMET VEFİK PAŞA (İST. 1823 - 1891) :

( Rumelihisarı'nda yaşadı. Osmanlı devlet adamı, diplomat ve oyun yazarıdır. 1831'de İstanbul'da başladığı eğitimini, Paris'te Saint Louis ‘de tamamladı. 1937'de yurda döndü ve tercüme odasında çalışmaya başladı. 1840'da elçilik katibi ile Londra'ya gitti. Sırbıstan, Eflak ve Boğdan'da görev yaptıktan sonra 1842'de İstanbul'a döndü. Baş mütercim olarak Tercüme odasında görev aldı ve Devlet Salnamesi'nin (Yıllığın) hazırlanmasında görev aldı. Tahran'a elçi olarak gitti. Elçilik binalarına bayrak asma adedini getiren, Tahran'da elçi iken elçilik binasını Osmanlı Devleti toprağı olarak ilan edip bayrak çektirdi. 1857'de kısa bir süre Adalet Bakanlığı yaptı. 1860'da Paris'te büyükelçi, 1861'de Bursa'da Evkaf Nazırı (Bakanı) oldu. Halkın şikayeti üzerine görevinden alındı ve kendisine uzun süre görev verilmedi. Bu süre içinde Türk tarih ve edebiyatına yeni eserler ve tercümeler kazandırdı. 1872'de birinci defa olarak Maarif Nazırı (Milli Eğitim Bakanı) oldu. 1873'te görevinden alındı ve kısa bir süre sonra Edirne Valiliği yaptı. 1878'de ikinci kez Maarif Nazırı, daha sonra da iki kez kısa aralıklarla (4 Şubat 1878 - 18 Nisan 1878 ve 1 Aralık 1882 - 3 Aralık 1882) Başvekil (Sadrazam, Başbakan) olarak görev yaptı fakat görevinde fazla tutulmadı. İkincisinde üç gün sonra görevden alındı.. Türkçülük hareketinin öncülerinden biridir. İlk Türkçe sözlüklerden biri olan Lehçe - i Osmani'yi hazırladı. Fezleke - i Tarih - i Osmani (Kısa Osmanlı Tarihi) ve Hikmet - i Tarih (Tarih Felsefesi) adlı eserleri vardır. Şecere - i Türki isimli eseri Çağatay Türkçe'sinden Osmanlı Türkçesi'ne çevirdi. Bursa valiliği sırasında kendi adını taşıyan tiyatroyu yaptırdı. Moliere'in 16 eserini uyarladı, Vigtor Hugo ve Voltaire'in eserlerini tercüme etti. )


- AHMET VEFİK PAŞA KÖŞKÜ :

( Sadrazam Ahmet Vefik Paşa (1823 - 1891) tarafından Rumelihisarı'nda yaptırılan köşkün yerinde şimdi Boğaziçi Üniversitesine ait binalar bulunmaktadır. Köşkten eser kalmamıştır. )


- AHNIT ile AHRAZ

( Sakat, hasta, kötürüm. | Akılsız, aptal. İLE Dilsiz, sağır ve dilsiz. )


- AHRAS[Ar.] ile AHRÂS[Ar. < HÂRİS] ile AHRAZ[Ar.]

( Dilsiz. İLE Koruyucular, muhafızlar. İLE Kirpikleri dökülmüş, çipil gözlü kişi. )


- AHRES[Ar.] ile AHREŞ[Ar.]

( Eski [şey]. İLE Sert, katı [şey]. )


- AHŞÂ[Ar.] ile AHŞÂ'[Ar. < HAŞÂ]

( [daha/çok/pek] Korkunç. İLE Gövdede bulunan bağırsaklar, ciğer gibi şeyler, içirik. | Cihetler, mahaller, bölgeler. )


- AHŞAP DİREKLİ CAMİ ile/||/<> ALTI DAYANAKLI CAMİ ile/||/<> SEKİZ DAYANAKLI CAMİ ile/||/<> TEK KUBBELİ CAMİ ile/||/<> İKİ YARIM KUBBELİ CAMİ ile/||/<> DÖRT YARIM KUBBELİ CAMİ ile/||/<> FEVKÂNÎ(YÜKSEK/YÜKSELTİLMİŞ) ile/||/<> SELÂTİN[< SULTAN] ile/||/<> ULU CAMİ/MESCİD-İ CUMA[İRAN\'DA]

( Örtü bölümünü taşıyan ahşap direklere sahip cami biçimi.[Çok sayıda direkle taşınan ahşap çatılı bu yapılar, genellikle XIII. yüzyıl Anadolu Selçuklu mimarlığında ve sonrasında inşâ edilen bir yapıdır.] İLE/||/<> Merkezi planlı, üzerini örten büyük kubbesi altı sütun ya da paye tarafından taşınan cami biçimi. İLE/||/<> Merkezi planlı, büyük kubbesi sekiz paye ya da sütunça olan cami biçimi. İLE/||/<> İbâdet mekânının tamamını ya da tamamına yakın bölümünü kubbenin örttüğü cami biçimi. İLE/||/<> Merkezi planlı, büyük kubbesi ana eksen üzerindeki iki yarım kubbe tarafından desteklenen cami biçimi. İLE/||/<> Merkezi planlı, büyük kubbesi dört yandan birer yarım kubbe ile desteklenen cami biçimi. İLE/||/<> Bulunduğu yerin eğimi ya da çevresindeki yapıların durumu yüzünden, bir alt yapı üzerine oturtulan camiler. Alt katta genellikle gelir getiren dükkanlar bulunur. İLE/||/<> Sultanlar tarafından yaptırılan büyük camilere Selatin Camii denir. İLE/||/<> Her kentin ya da büyükçe yerleşme merkezinin en büyük camisi.[Cuma namazının topluca kılınması yanı sıra cemaatin bir araya gelmesini gerektiren durumlarda kullanılır.] )


- AHŞAP ile/ve/||/<> KÖRAĞAÇ

( ... İLE/VE/||/<> Kontratablada orta katı oluşturan ve genellikle yumuşak ağaçlardan hazırlanan bölüm. | Kontratablanın orta kısmında tabla kalınlığının en az yarısını oluşturan, yumuşak ağaçlardan değişik yöntemlerle elde edilen masif ağaç tabakası. )


- AHSEN[Ar.] ile AHZEN[Ar.]

( Pek güzel. İLE Çok hüzünlü, kederli. )


- AHTAPOT[Yun.] ile ARGONOT[Yun.]

( Sekiz dokunacında/kolunda yaklaşık 1000 duyarga bulunur. Üç kalbi, dokuz da beyni vardır. İLE Deniz dibinde, kayalara tutunarak yaşayan bir türdür. [Deniz anemonu gibi bitkiye benzer.] )

( Dokunaçlarının herhangi bir parçası koptuğunda/kesildiğinde kopan parça 3 saat canlılığını ve hareketini devam ettirir. İLE ... )

( Eril ahtapotların kollarından biri çiftleşmek içindir ve bu kol altındaki oluk ve kavramaya yarayan ligula adında bir burunla ötekilerden ayrılır. [Bazı ahtapot türlerinde, öteki memelilerin penisinde olduğu gibi kanla dolar.] İLE Erilin eşeysel örgeni(penisi), çiftleşme zamanında, gövdesinden ayrılır, gider başka bir kayada yaşayan dişil argonotu bulur, döller ve sahibine geri döner. [Çok eşli olma çabasındaki baylara da bu "Argonot" adı takılmıştır.] )

( Çiftleşme kolları, bir paket spermi dikkatli bir biçimde dişinin hazne [kafa/gövde] içine yerleştirir. Ardından ligula kırılır ve dişilin içinde yapışık kalır. [Eriller çiftleştikten birkaç ay sonra ölür.] [Ahtapotlar öteki kollarını yenileyebilseler de yeni bir çiftleşme kolu (lingula) üretemezler.] İLE ... )

( Kavanozları açabilir, taşları istiridyeleri açmak için araç olarak kullanabilir ya da kopmuş denizanası dokunaçlarını silah olarak kullanabilirler. [Bazıları sanki iki ayaklı hayvanlar gibi iki kolunun üzerinde yürüyebilir.] İLE ... )

( Kaslarını, kendilerini ileri atmak üzere kullanır ve saatte 40 km. hıza ulaşabilirler. [Bu yöntem ile "uçabilirler" de.(yırtıcılardan kaçmak için kendilerini suyun dışına fırlatmak üzere)] İLE ... )

( İskeletleri olmadığı için gözbebekleri kadar küçük yerlerden bile geçebilirler. [tek sert parçaları papağanınkine benzeyen gagasıdır] İLE ... )

( Ahtapot ile Argonot )

( HEŞT-PÂ ile ... )

( OCTOPUS vs. ARGONAUT )

( OCTOPUS cum ARGONAUTA ARGO )


- AHTAPOT ile BATTANİYE AHTAPOTU

( Dişilleri, erillerden 40.000 kat daha büyük olabiliyor. Bu türün dişilleri, 2 metreye kadar büyüyebilirken; erilleri, sadece birkaç santimetreye kadar büyüyor.[Hayvanlar arasında, dişil ile eril arasındaki en zıt orandır.] )


- AHTAPOT ile TAKLİTÇİ AHTAPOT

( )


- AHÛ[Ar.] ile ÂHÛ[Ar.]

( Kardeş. | Dost. İLE Ceylan, karaca. | Güzellerin gözü. )


- AHUDUDU ile İZMAVLA

( Ağaççileği. İLE Sarı ağaççileği. )


- AHVÂL-İ ŞAHSİYE[Ar.] değil/yerine/= KİŞİSEL DURUMLAR


- AHZ[Ar.] ile İTTİHÂZ[Ar.]


- AHZ[Ar.] ile TENÂVÜL[Ar.]


- AHZÂR[Ar. < HAZER] ile AHZAR[Ar.]

( Endişeler, ihtiyatlar. İLE Yeşil. )


- AI/ARTIFICIAL INTELLIGENCE[İng.] değil/yerine/= YAPAY ZEKÂ/YZ


- AID :/yerine YARDIM


- AİDAT[Ar.] değil/yerine/= ÖDENTİ


- AİDAT[Ar.] değil/yerine/= ÖDENTİ


- AIDE :/yerine YARDIMCI


- AİDİYET "DUYGUSU" değil AİDİYET


- AİDİYET ile/ve/<> AYNİYET


- AIDS/ACQUIRED IMMUNODEFICIENCY SYNDROME[İng.] değil/yerine/= EDİNİLMİŞ BAĞIŞIKLIK YETERSİZLİĞİ BELİRGESİ


- AIDS :/yerine AIDS


- AIKIDO ile/ve JAİNİZM

( AIKIDO: "AI"=UYUM, "KI"=ENERJİ, "DO"=YOL/YÖNTEM --- ENERJİYİ UYUMLANDIRMA YÖNTEMİ/YOLU

Aikido, fiziksel ve zihinsel denge oluşturma yöntemidir.

Aikido, diğer tarafın gücünü kendine yönelik kullanabilmektir.

Aikido, %100 savunma odaklı ve bir ya da daha fazla yönden gelen her türlü saldırıya karşı kullanılabilecek bir uygulama sanatıdır.

Aikido, fizik kurallarını göz önünde bulundurarak saldırganın gücünden uygun biçimde yararlanır.

Aikido, önsezi, zamanlama, hareketlerin doğru uygulanışı, dairesellik, rakibin gücünü ele geçirip bunu ona yönelik kullanma, soluklamanın verdiği güç, doğru tutuşlar ve oldukça yüksek bir konsantrasyon ister.

Aikido, önemli temel güdülenmeleri, ahlâki standartları ve asil tarzıyla tanınır.

Aikido, kendi kendimizi sürekli olarak geliştirme ve kesin zafer üzerine kuruludur.

Aikido, rakibi etkisiz durarak getirerek var olmaya devam eder.

Aikido: Savaşmadan Kazanmak: "Uyum Kuralı"

Aikido'nun içinde yatan asıl anlam, Enerji, Anlık/Zihin ve Gövde'nin uyumudur.

Aikido'nun öncelikli özelliği enerjinin terbiye edilmesidir.

Aikido'nun ayırt edici özelliği, hareketler ve tekniklerdeki yumuşak akıcılıktır.

Aikido'nun başlangıcı savunma, devamı tekniktir.

Aikido'nun zihinsel kaynakları ikiye ayrılır:
1- Doğu kültürünün din ve Şintoculuk, Konfüçyusçuluk, Taoculuk ve Budizm gibi felsefe akımlarına dayanan ahlâkî değerleri;
2- Daha uygulamalı olan ve kolaylıkla uygulanan ahlâki değerler.

Aikido'nun ahlâkî anlayışında savunma asla saldırganı yok etme ya da ciddi biçimde yaralama amacını taşımaz.

Aikido'ya dayalı bir strateji üç ahlâki aşamayı içerir:
1- Algılama,
2- Değerlendirme,
3- Karar verme ve tepki gösterme

Aikido hareketleri, ileri derecede bir koordinasyon sonucu oluşan, sertlik ve şiddet içermeyen, akıcı ve esnek hareketlerdir.

Aikido'da el, bilek tutuşları ve düz vuruşlar[atemi] o kadar serttir ki, rakip daha fazla acıyı engellemek için teslim olmayı yeğler.

Aikido'ya dayanan bir strateji aynı zamanda ahlâkî bir yaklaşım ve düşünce tarzı gerektirir.

Aikidoka'nın[Aikido çalışan kişi] ahlâkî bir yaklaşım içinde olması gerekir.

Savunmanın asıl amacı saldırganı yok etmek değil onu yönlendirmek ya da etkisiz duruma getirmektir.

Aikido'da ego ya da kahramanlık yoktur.

Aikido, Sensei[üstad] Morihei Ueshiba (1883 - 1963) tarafından geliştirilmiştir.

Aikido, efendilerin savunmacı sanatı olarak tanımlanır.

Gerçek ustalar, çevrelerinin kendini denetlemesine izin vermeyendir. )

( Bazı Aikido Terimleri

Aikidoka: Aikido yapan kişi.

Aikikai: Aiki topluluğu. Bu sözcük, kurucu tarafından Aikido'nun yaygınlaştırılması için oluşturulmuş organizasyon için kullanılır.

Dan: Siyah kemer derecesi.

Dojo: İdman yapılan yer.

Doşhu: Yolun başı anlamında kullanılır. Aikido'nun başında bulunan kişiye verilen unvandır. (Şu anda doşu MORİHEİ UESHİBA'nın torunu olan MORİTERU UESHİBA'dır.)

Fukhişhidoin: Eğitmenin yardımcısı anlamına gelen resmî bir ad.

Gi: Eğitim giysisi.

Hakama: Siyah ya da lacivert renkte, genellikle siyah kemer sahibi olmuş Aikido'cularca giyilen, parçalı etek.

Hambu Dojo: Organizasyonun merkezi dojosunu belirten terimdir. Genellikle Aikido Dünya Karargahları'nı belirtir. (AİKİKAİ)

Hanmi: Üç gensel duruş.

Happo: Sekiz yön. HAPPO-UNDO (8 yön egzersizi) ve HAPPO-GIRI (kılıç ile sekiz yönde kesme.) (Burada anlaşılması gereken, gerçekten her yönde hareket edebilmektir.)

Hara: Gövdenin ağırlık merkezi. (Aikido teknikleri, olabildiğince kişinin hara bölgesinde yapılmalıdır.) Jiyuwaza: Tekniklerin serbest biçimde uygulanması.

Kihon: Temel olan şey. Aikido'da genel olarak aynı teknik, farklı görülen farklı yollardan yapılabilir. Temeli, yani çekirdeği kavramak için KİHON'u iyi anlamak gerekir.

Kohai: Yeni öğrenci.

Kokyu: Soluk alma. Aikido'nun bir bölümü de KOKYU RYOKUYU, yani soluk alma gücünü geliştirilmesidir. Aikido'daki pek çok teknik, KOKYU HO yani soluk egzersizi olarak adlandırılır. Bu egzersizler, kişinin KOKYU RYOKUYU yani soluk gücünü geliştirmesini sağlar.

Ku: Boşluk. Bu boşluğun doğrudan fark edilmesi, aydınlanmadır. Bu Aikido'da bilinç açıklığının geliştirilmesi, değişen durumlara çabuk ve iç güdüsel yanıt verebilmektir.

Kumi Jo: JO (bir araç) ile eşleşerek yapılan çalışma. (eşli uygulama) Kumi Tachi: Kılıçlı çalışma. (eşli uygulama) Kyu: Beyaz kemer düzeyi/derecesi. ŞHODAN(1. DAN)'a kadar olan(6) derece.

Maai: Rakibe göre olması gereken, düzenli aralık, uzaklaşma ve zamanlamadır.

Masagatsu: Gerçek zafer. Mudansha: Siyah kuşak derecesi olmayan öğrenci.

Nagare: Akmak. Aikido'nun amaçlarından biri de fiziksel güce, fiziksel güçle karşılık vermemeyi öğrenmektir. Asıl olan, uygulanan gücü yönünde, onu kendi avantajına olacak biçimde yeniden yönlendirerek hareket etmeye çalışmaktır.

Nage (Tori): Savunan. Tekniği yapan.

Randori: Serbest biçimde eğitim.

Rei: Selâm ver!

Sempai: Eski öğrenci.

Sensei: Öğretmen.

Shikaku: Ölü açı. Rakibin atağına devam etmesinin çok zor olduğu ve sizin de rakibinizin hareket ve dengesini kolaylıkla kontrol edebildiğiniz pozisyon. Aikido'nun ilk aşaması, ŞHİKAKU'yu yerleştirebilmektir.

Shindoi: Öğretmen, eğitme anlamına gelen resmî bir ad/unvan/başlık.

Shodan: Siyah kemerde ilk derece (1. dan)

Sukashiwaza: Saldırganın sizi sarmasına ya da vuruşuna başlamasına olanak vermeden yapılan teknikler.

Sutemi: Birinin, tekniğin uygulanması için kendini bırakmasıdır.

Tai No Tenkan: 180 derece dönmeyi kapsayan yalın dönüşler. (Harman uygulaması)

Tai Sabaki: Gövde hareketi.

Taijutsu: Gövde sanatları, silahsız çalışma.

Takasumu Aiki: Aiki'nin (ruh, zekâ ve evrensel enerjinin uyumu) sonsuz (bitmek bilmeyen) üretken savaş sanatı " anlamına gelen kurucunun bir sloganıdır. Aikido'da yeni teknikler yaratmak olanaklıdır.

Tatami: Minder. Tege Tana: El kılıcı ya da elin kenarı. Tenkan: Özellikle gövdenin 180 derece döndüğü dönüş hareketi.

Tori: Uzaklaştırma, uzağa alma, elinde bıçağı alma, elinden alma.

Uchi Deshi: Dojo’nun içinde yaşayan ve kendini eğitmene, dojonun bakım ve temizliğine adamış öğrenci (Kimi zaman, dojonun Sensei'sinin kişisel işlerine de yardım eder.)

Uke: Saldıran. Tekniği alan.

---

Morihei Ueshiba: Aikido'nun kurucusu (1883-1969)

O-Sensei Morihei Ueshiba: Hocaların hocası, büyük öğretmen.

Shihan: Hocaların hocası (usta eğitmen) anlamına gelen resmî bir ad.

Ueshiba Kısshomaru: Aikido'nun kurucusunun oğlu.

Ueshiba Moriteru: Kurucunun torunu, şuan yolun başında olan kişi doşhu.

)


- AİLE BASKISI ile/ve/||/<>/> MAHALLE BASKISI


- AİLE ile/ve/||/<>/> BÜYÜK AİLE/KÖY


- AİLE ve/||/<> ÇOCUK ve/||/<> ARKADAŞ

( Arkadaşını [tanımada/anlamada]. VE/||/<> Akrabayı [tanımada/anlamada]. VE/||/<> Sevgiliyi/eşi [tanımada/anlamada]. [ve sana zarar/yarar verip vermeyeceğinde] [PEK/KOLAY KOLAY YANILMAZ] )


- AİLE ile/||/<> MAAİLE


- AİLE ile/ve/||/<>/> OKUL

( Sayın Şerif Mardin'in çalışmalarını, çeşitli yerli ve yabancı kaynakları (da) okumanızı salık veririz... )


- AİLE ile ZODRUGA

( ... İLE Bazı Balkan ülkelerinde rastlanan büyük aile tipi. Kırk ilâ seksen kişiyi kapsayan dört kuşağı içine alan topluluklar. [Aynı ekonomik düzene bağlılardır.] [Aile içindeki en yaşlı erkek ya da kadın, aile önderidir.] )


- AİLE/AĞIL/AVUL ile/ve SÜLÂLE[< SÜR-AİLE]/AKRABA

( Ateşten esen yel, aileyi simgeler. )

( ... ile/ve ÂL [Âl'i Sultan: Sultan çocukları. | Âl-i Osman: Osmanoğulları.] )

( OIKIA ile/ve ... )

( FAMILY vs./and RELATIVE )

( AİGA ile/ve ... )


- AİLECEK değil AİLECE


- AİLE/OCAK ile KÖR OCAK

( ... İLE Çocuksuz aile. )


- AİLEVİ[Ar.] değil/yerine/= OĞUŞSAL


- AIM :/yerine AMAÇ


- AIMD İLE PIMD İLE RPMD ile/||/<> MOLEKÜLER DİNAMİK TÜRLERİ

( İleri MD simülasyon yöntemleri. )

( Formül: Nuclear quantum effects )


- AIR :/yerine HAVA


- AIRCRAFT :/yerine UÇAK


- AIRLINE :/yerine HAVAYOLU


- AIRPORT :/yerine HAVAALANI


- AIRWAY/AIRWAY[İng.] değil/yerine/= HAVAYOLU | SOLUK YOLU AÇARI


- AIRWAY değil/yerine/= HAVA YOLU AYGITI


- AİT OLMA ile/ve/||/<>/> BİREY OLMA ile/ve/||/<>/> BİRLİKTE OLMA


- AİT OLMA ve/||/<>/>/< SORUMLULUK

( MENSÛBİYET ve/||/<>/>/< MESÛLİYET )


- AİT OLMAK ile/ve/||/<>/> CİDDİYE ALINMAK


- AİT OLMAK ile PARÇASI OLMAK

( TO BELONG TO vs. TO BE PART OF )


- AİT ile/ve/değil EMÂNET/VEDİA[Ar.]


- AİT ile/yerine İLGİLİ/İLİŞKİN

( Neye, nereye ait olduğumuz, kendi duygularımız ve kanı-mızla ilgilidir. )

( Akıllı kişi, hiçbir şeyi kendine ait saymaz. )

( Hiçkimseye ait olmadan, herkesindir! )

( Kim anlıyor ve/ya da zevk ediyorsa, onundur! )

( BELONG TO vs./and RELATING TO
RELATING TO instead of BELONG TO
Your belonging is a matter of your own feeling and conviction.
The wise man counts nothing as his own. )


- AJAN/AGENT[İng.] değil/yerine/= ETKEN


- AJAN değil/yerine/= ETKEN | İLAÇ | ARAÇ


- AJAN[< AGENT] ile/ve/||/<> MEDYA[< MEDIA]


- AJAN ile/||/<> MEDYA ile/||/<> MODERATÖR


- AJANDA[Fr. < AGENDA] değil/yerine/= ANDAÇ

( Gerekli notların unutulmaması için yazıldığı takvimli defter. )


- AJDA BARDAĞI değil AİDA BARDAĞI


- AJİTASYON[Fr.] ile AJİTE[Fr.]["ACİTE/ACITE" değil!]

( Sürekli ve tutarsız hareketler. İLE Sürekli ve tutarsız davranışları olan kişi. )


- AJİTASYON ile/||/<> AJİTE ile/||/<> AJİTE ETMEK

( Huzursuzluk, çalkalama. İLE/||/<> Huzursuz, çalkalanmış. İLE/||/<> Huzursuz etmek, çalkalamak. )


- AJİTASYON[Fr./İng. < AGITATION] ile ANAFİLAKSİ[Fr. < ANAPHYLAXIE]

( Kışkırtma, kışkırtı, körükleme, çırpıntı, çalkalama, duygu sömürüsü. | Sürekli ve tutarsız hareketler. İLE Aşırı duyarlılık/tepki. )


- AJİTASYON[Fr./İng. < AGITATION]["ACITASYON" değil!] değil/yerine/= KIŞKIRTMA/KIŞKIRTI/KÖRÜKLEME ÇALKALAMA | ÇIRPINTI | DUYGU SÖMÜRÜSÜ | HUZURSUZLUK | ÇALKALAMA


- AJİTATÖR/PROVOKATÖR/MUHARRİK[Ar.] değil/yerine/= KIŞKIRTICI


- AJİTE ile/||/<> AJİTATÖR

( Huzursuz. İLE/||/<> Huzur bozucu | Çalkalayıcı. )


- AK/AQ[Oğuz] ile/||/<> AK SAY/AQ SAY ile/||/<> AK TEREK/AQ TEREK
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]


- BADEM:
AK ile/||/<> KAYA ile/||/<> RÜŞTÜ ile/||/<> NURLU ile/||/<> DİŞ ile/||/<> KARABAĞ ile/||/<> SIRA


- AK DEMİR = DÖVME DEMİR


- AK KEŞİŞ/LER ile/ve KARA KEŞİŞ/LER

( ... İLE/VE Benediktenler. )


- AK/ÇA-PAK/ÇA


- AK, NEVZAT (İST. 1945) :

( İ.Ü. İktisat Fakültesi Maliye Bölümünden mezun oldu. İnşaat sektöründe iş hayatına atıldı. Gayrimenkul yatırımları ile ilgilenmektedir. Sarıyer Spor Kulübü'nde 1 dönem yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptı. )


- AK ile AK

( Beyaz. İLE Sıvıların/akışkanların akması. )

( WHITE vs. WHITE )


- AK ile BEYAZ


- AK ile/ve/||/<> PAK

( Alnın. İLE/VE/||/<>/> Göğsün. )

( WHITE vs./and/||/<> CLEAN/PURE )


- AKA-EKSEN -


- AKAÇ ile AKAK ile AKI ile AKILGA ile AKIM ile AKINDIRIK ile AKINTI ile AKIŞKANLAŞTIRICI ile AKITMALIK ile AKMA ile AKMALIK

( Birikmiş suları akıtmaya yarayan boru, oluk ve benzeri araç. | Temel düzeyindeki suları toplayıp yapıların uzağına akıtan, yeraltı su borusu. İLE Su, hava, duman gibi akışkan şeylerin geçip gitmesine yarayan, her tür yol, akımlık. İLE Işık kaynağının, 1 saniyede çevresine yaydığı ışık enerjisi/akısı.[Akı birimi, lümen'dir.] İLE Suların akması için bir duvarda bırakılan düşey yarık. İLE Üslûp niteliği taşımayan sanat görüşü, çığır. | Hava, su gibi akışkan maddelerin ya da elektrik gibi kuvvetin, herhangi bir yöne doğru yer değiştirmesi, çereyan. İLE Ağaç sakızı, reçine. İLE Eğim. İLE Beton akışkanlaştırıcı. İLE Çatı kaplama işlerinde, yedirmelik ya da kurşun şerit ile örtülü birleştirme ya da tonoz geçmesi. İLE Bir gerece uygulanan gerilme sabit kaldığı halde biçim değiştirmenin artması. İLE Sokak ve bahçe yollarının iki yanında ya da ortasında, suların akıp gitmesi için yapılan oluk. )


- AKADEMİ = ACADEMY[İng.] = ACADÉMIE[Fr.] = AKADEMIE[Alm.] = ACADEMIA[İsp.]


- AKADEMİ ve/||/<> BÜROKRASİ

( [süreklilik/güvence/düzenlilik] Bilgide. VE/||/<> Devlette. )


- AKADEMİSYEN değil/yerine/= BİLİMCİ


- AKAİD USÛLÜ ile/ve/||/<>/> HADİS USÛLÜ ile/ve/||/<>/> TEFSİR USÛLÜ ile/ve/||/<>/> FIKIH USÛLÜ


- AKAJU[Por. < Fr. < ACAJOU] değil/yerine/= MAUN[Amerika yerlilerinin dilinden]

( Maun. | Maundan yapılmış. | Maun renginde olan. )


- AKAK ile/ve ŞEV[Fars.]

( Eğimi ve inişi fazla olan yer. İLE/VE Yokuş, bayır, meyilli yer. )


- A'KAL[Ar. < AKIL ] ile ÂKAL[Fars.]

( [daha/çok/pek] Akıllı. İLE Çer-çöp. )


- AKALAZYA ile VAJİNUSMUS

( Kasın fiziksel olarak gevşeyememesi. İLE Vajina kaslarının zihinsel olarak rahat bırakılmaması. )


- AKALEM ile/||/<> AKALEM

( Saltanat sancağı. İLE/||/<> Yedi Osmanlı saltanat sancağından birinin adı. )


- AKALP, PROF. DR. TAHSİN (1945 İST.) :

( Üniversite Öğretim Üyesi. 1959 yılında Kuleli Askeri Lisesi'ni kazandı ve 1962 yılında mezun oldur. 1963 yılında Kara Harp Okulundan ayrıldı ve aynı yıl girdiği İ. Ü. Orman Fakültesinden 1967' de mezun oldu. 1968'de İ.Ü. Orman Fakültesi Orman Hasılatı ve İktisadı Kürsüsü'ne asistan olarak atandı. Asistanlığı sırasında girdiği İ. Ü. Fen Fakültesi Matematik - Fizik bölümünden 1975 de mezun oldu. 1975'te "Türkiye'deki Doğu Ladini (Picea orientalis Lk. Carr) Ormanlarında Hasılat Araştırmaları" isimli tezi ile "Ormancılık Bilimleri Doktoru" unvanını aldı. 1981'de "Değişik Yaşlı Meşcerelerde Artım ve Büyümenin Simülasyonu" tezi ile "Üniversite Doçenti" oldu. 1988'de Profesör unvanı aldı. 1985 yılında İ.Ü. Or. Fak. Tütün Eksperleri Yüksekokulu'na geçti, bu okulun Celal Bayar Üniversitesi'ne bağlandığı 1994 yılına kadar müdürlük görevini yürüttü. 1988 - 1990 yılları içinde 3 yıl süreyle Tekel Enstitüler Müdürlüğünü yürüttü. 1994 yılında İ. Ü.Orman Fakültesi'ne geri döndü. 1995–1998 yılları arasında İ.Ü. Orman Fakültesi'nde Dekan Yardımcılığı yaptı, 1996 yılında yeniden kurulan Orman Hasılatı ve Biyometri Anabilim Dalı Başkanlığı görevini 2005 yılına kadar sürdürdü. Dekan Yardımcılığı döneminde 21 - 23 Ekim 1998 tarihlerinde düzenlenen "Cumhuriyetimizin 75. Yılında Ormancılığımız" isimli Ulusal Sempozyumun organizasyonunda da başkan olarak görev yaptı. 2005 - 2010 yılları arasında ise iki dönem İ. Ü.Orman Fakültesi Dekanlığı yaptı. İ. Ü.Orman Fakültesinde ve Tütün Eksperleri Yüksek Okulunda Matematik, İstatistik Yöntemler, Bilgisayar Programlama, Kalite Kontrol, Dendrometri ve Orman Hasılat Bilgisi derslerini, Orman Mühendisliği Bölümü Orman Hasılatı ve Biyometri Yüksek Lisans ve Doktora programında ise Bilimsel Araştırma Yöntemleri, Ormancılıkta Matematiksel Ekonomi Çözümlemeleri, Büyüme Modelleri, Nonparametrik Yöntemler ve Tek Ağaç ve Meşçere Simulasyon Modelleri derslerini verdi. 18.07.2011 tarihinde kendi isteği ile emekliye ayrıldı. 1)Türkiye'deki Doğu Ladini (Picea Orientalis Lk. Carr) Ormanlarında Hasılat Araştırmaları İst. 1978, 2) Değişik Yaşlı Meşcerelerde Artım ve Büyümenin Simulasyonu, İst. 1983, 3) Yüksek Matematik I Ders Notları I, İst. 1983, 4) Yüksek Matematik II Ders Notlar II, İst, 1984, 5) Kalite Kontrolü, İst. 1988, 6) Applesoft Basic Bilgisayar Programlama (Ö. Saraçoğlu ile birlikte), İst. 1989, 7) Büyüme Modelleri Ders Notları, İst, 2002, 8) Nonparametrik Yöntemler Ders Notları, İst. 2003, 9. Bilimsel Araştırma Yöntemleri Ders Notları, İst. 2004, 10) İstatistik Yöntemler, İst. 2016, 11) Matematik, İst. 2016 isimleri kitap ve pek çok bilimsel makalesi var. )


- AKAM[Ar.] ile AKAM[ka uzun okunur]

( Kısırlık. İLE Kısır, çocuksuz. | Tedavi olanağı bulunmayan hastalık. [ÂKIM: Kısır. | Verimsiz.] )


- AKÂMET[Ar.] değil/yerine/= BAŞARISIZLIK

( Kısırlık, verimsizlik. | Başarısızlık, sonuçsuzluk. )


- AKANTOLİZ[Fr.] ile AKANTOZ[Fr.] ile AKANTOSİTOZ[Fr.]

( Deri dokusu bozukluğu. İLE Üst deride bir katmanın kalınlaşması. İLE Alyuvarların yapısal bozukluğu. )


- AKAR SU ile/ve AKAN SU

( Potansiyel. İLE/VE Süreklilik. )


- AKÂR ile/||/<> AKÂRÂT ile/||/<> AKÂRÂT-I VAKFİYE/VAKFİYYE ile/||/<> BÂD-İ HEVÂ ile/||/<> MECCÂNEN

( Gayrimenkullerden kirâ yoluyla sağlanan gelir. İLE/||/<> Gelir sağlayan gayrimenkuller. İLE/||/<> Vakıf gayrimenkuller; evler, dükkânlar ile bunların getirdiği gelir. İLE/||/<> Kayıt dışı, önceden belirlenenin dışında gelen gelir. | Bedava, parasız. İLE/||/<> Ücretsiz, parasız, karşılıksız. )


- AKAR ve/||/<>/> BAKAR

( Su. VE/||/<>/> Deli. )


- AKARÇAY, RAFET (1926 - ) :

( Ticaretle uğraştı. Sarıyer Spor Kulübü'nde 1 dönem yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptı. )


- AKARDİ değil/yerine/= YÜREK GELİŞMEZLİĞİ/YOKLUĞU


- AKARİB < AKREB

( Zehirli ve tehlikeli hayvancıklar. )


- AKARSU ile/ve/<> KIVRIMLI AKARSU/MENDERES[Yun. < MAINDROS/Μαίανδρος]

( ... İLE/VE/<> Bir akarsu yatağının az eğimli koyak tabanlarında ve ova düzlüklerinde çizdiği "s" harfine benzeyen kıvrım. )


- AKARYOTİK ile/||/<> AKARYOSİT

( Çekirdeksiz . İLE/||/<> Çekirdeksiz göze. )


- AKATAFAZİ[Fr.] değil/yerine/= PARAFAZİ/PARAPHASIA[İng.] değil/yerine/= SİNTAKTİK AFAZİ/SYNTACTIC APHASIA[İng.]

( Sözsel anlatım bozukluğu. İLE Sözcük bulma güçlüğü. İLE Sözdizimsel dil yitimi. )


- AKATAY. BÜLENT (İZMİT, 1970) :

( Sporcu, futbol antrenörü ve spor adamı. Sarıyerlidir. İlkokul ve Ortaokulu Sarıyer'de okudu. Sarıyer Vehbi Kaç Vakfı Lisesinden mezun oldu. Sarıyer altyapısı futbol okulunda spora başladı, yaş gruplarının hemen hepsinde oynadıktan sonra Sarıyer'den ayrıldı. Sönmez Filament, Kütahyaspor, Tavşanlı Linyitspor, İstanbul Maltepe Spor, Beykoz, İst. Deniz İşletmeleri, Dedeman Kağıtspor kulüplerinde oynadı. Profesyonellikten amatörlüğe dönüş yaptı. Spordan kopmadı antrenörlük kursuna gitti ve UEFA B Lisansı aldı. Deniz İşletmeleri Spor Kulübü, Tarabya, Sarıyer Belediye Spor, Rumelikavak, İstinye, Kısırkaya, Bahçeköy, Yenimahalle, Fatih Mimar Sinan, Beykoz, Anadolu Hisar kulüplerinde antrenör olarak görev yaptı. Futbol oynarken de antrenörlük yaparken de şampiyonluklar kazandı. Antrenör olarak çalıştırdığı takımlardan Tarabya, İstinye, Sarıyer Belediyespor, Yenimahalle (2 kez) ve Kısırkaya'ya şampiyonluklar kazandırdı. 2015'te bir kısım arkadaşı ile Beyaz Martı Spor Kulübünü kurdu ve yönetiminde görev aldı. Ayrıca bu kulüpte öğreticilik görevini devam ettiriyor. Türkiye Futbol Adamları Derneği (TURFAD), İstanbul Şubesi Yönetim Kurunla görev aldı, Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Eğitim Dairesinin tertiplediği E antrenör kurslarında sorumlu antrenör olarak görev aldı. İki yıl süre ile Akademik Liginde gözlemcilik yaptı. )


- AKATLAR ile/ve AKARETLER


- AKBABA ile AKSIRTLI AKBABA


- AKBABA ile ANT AKBABASI

( ... İLE Dünyanın en büyük, ikinci kara kuşudur. )

( )

( CONDOR vs. ANDEAN CONDOR )

( ... cum VULTUR GRYPHUS )


- AKBABA ile BENEKLİ AKBABA

( ... İLE Tropikal Afrika'dan gelen, nadir rastlanan bir türdür. )

( ... İLE Dünyanın en yüksekten uçan kuşudur. Havada yaklaşık 35 km/s hızla yol alır. Yaşamı tehlike altında olan bu kuşun ortalama yaşam süresi 40-50 yıla yakındır. )

( ... vs. RUPPELL'S VULTURE )

( ... cum GYPS RUEPPELLII )


- AKBABA ile CENAZECİ KUŞU


- AKBABA ile KALİFORNİYA AKBABASI

( )

( CONDOR vs. CALIFORNIA CONDOR )

( ... cum GYMNOGYPS CALIFORNIANUS )


- AKBABA ile KARA AKBABA

( ... İLE Çevresinde açık arazi bulunan ormanlarda yaşarlar. )

( ... vs. BLACK VULTURE )

( ... cum AEGYPIUS MONACHUS )


- AKBABA ile KIRMIZI BAŞLI AKBABA

( ... İLE Hindistan'da yaşarlar. )

( Hindistan'da 6 ayrı çeşit akbaba yaşamaktadır. )


- AKBABA ile KIZIL AKBABA

( ... İLE Toroslarda, Doğu Karadeniz Dağları'nda, Doğu Anadolu'da bölgesel olarak yaşarlar. )

( ... vs. GRIFFON VULTURE )

( ... cum GYPS FULVUS )


- AKBABA ile KÜÇÜK AKBABA

( ... İLE Kanatları düz, kuyruğu uzun ve kamalıdır. )

( ... İLE Leşlerin kemik iliğiyle beslenirler. [Yüksekten atıp kırarak] )

( Tüm dünyadaki küçük akbabaların yaklaşık %25'i, Türkiye’de yaşamaktadır. )

( ... vs. EGYPTIAN VULTURE )

( ... cum NEOPHRON PERCNOPTERUS )


- AKBABA ile MISIR AKBABASI

( VOLTURE vs. EGYPTIAN VOLTURE )


- AKBABA ile SAKALLI AKBABA

( ... İLE Etiyopya'da, Semien Dağları'nda [4500 m. yükseklikte] yaşarlar. )

( ... İLE Leşlerin kemik iliğiyle beslenirler. [Yüksekten atıp kırarak] )

( ... İLE Türkiye’deki dört akbaba türünden biridir. 125 cm.'ye varan boyuyla Türkiye'de görülebilecek en büyük yırtıcıdır. Özellikle uçuşta, dar ve uzun kanatları, uzun ve kama biçimli kuyruğuyla rahatlıkla ayırt edilebilir. Uçuşta, çok iri bir doğan gibidir. Sakallı akbabanın, erişkin eril ve dişil tekleri arasında, görünüş farkı yoktur. Erişkinlerde kanat üstü, sırt ve kuyruk üstü, oldukça koyu renklidir. Alt bölümler turuncudur. Göz çevresi siyah olup göz pınarından gaga altına doğru siyah tüyler (sakallar) sarkar. Sakallı akbaba, yüksek dağlarda bulunur.

Kapalı orman bölgeleri dışında, dağların yüksek kesimlerindeki kayalık vadiler, çıplak ya da seyrek ağaçlı ve taşlık yamaçlar, yaşam alanlarıdır. Yuvalarını, büyük kaya kovuklarına yaparlar. Sakallı akbabanın, besininin tamamına yakınını, leşlerden arta kalan kemikler oluşturur. Kurt, Boz ayı ve öteki akbabalardan kalan leşlerdeki kemiklerin küçük olanlarını doğrudan yutarlar. Büyük kemikleri ise pençeleriyle alıp havalanır ve belirli bir yükseklikten kayaların üzerine bırakarak parçalarlar. İnerek, kemik parçalarını yutarlar. Son derece asitli midesi sayesinde, kemikleri, kolaylıkla sindirebilirler. )

( ... vs. LAMMERGEIER )

( ... cum GYPAETUS BARBATUS )


- AKBABA ile SARKIK YANAKLI AKBABA

( ... İLE Çok geniş ve kahverengi kanatlıdır. [Kuyruğu uzun ve kamalı, kanatları dar ve sivri ucludur.] )

( ... İLE Normal akbabaların gagaları yeni ölmüş hayvanların derisini delemez. Akbabalar sürüsü, büyük, uzun ve sivri gagalı sarkık yüzlü akbabanın gelip başlamasını beklerler. )

( ... vs. LAPPED-FACED VULTURE )

( ... cum TORGOS TRACHELIOTOS )


- AKBABA ile UŞAKKAPAN

( ... İLE Bebekleri kaldırdığı söylenilen, bir tür akbaba. )


- AKBALIK = AKYABALIĞI

( Uskumrugillerden, ufak pullu bir balık.[10 - 60 kg.] )

( LICHIA AMIA )


- AKBULUT, AYDOĞAN (İST. 1949 - 2018) :

( D.Ç. Karabükspor'dan transfer edildi (1972). Üç Sezon Sarıyer'de oynadı. 54'ü resmi (lig) ve 24'ü özel olmak üzere 78 maçta forma giydi. Takımına 5 gol kazandırdı. Sarıyer Spor Kulübünde bir dönem (1980/1990) yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptı. )


- AKÇA ile AKÇA/AKÇE

( Oldukça beyaz. İLE Akçe. )


- AKÇAN, GÜNİZ (İST. 1937 - 2008) :

( Büyükdereli müzisyendir. İlkokulu Büyükdere, Ortaokulu Sarıyer Ortaokulunda okudu. İstanbul Konservatuarından mezun oldu.. Çok uzun yıllar TRT İstanbul Radyosunda piyanist olarak görev yaptı. )


- AKÇE ile KUŞGÖZÜ AKÇE

( Osmanlı döneminde gümüş para cinsi ve birimi. İLE Ele zor gelen ufaklık ve incelikte gümüş para birimi. [X - XIII. yy. arası, Osman Gazi dönemindendir.] )


- AKCİĞER
SİGARA:
(")İÇİLEN(") ile/değil/yerine/&gt;&lt;/< İÇİLMEYEN

( )


- AKCİĞER ZARI YANGISI(SATLICAN/ZATÜLCENP[Ar.]) ile/ve KARACİĞER YANGISI ile/ve BRONŞİYOL YANGISI ile/ve LENF BOĞUMLARI YANGISI ile/ve MEME YANGISI(MASTİT)

( ZATÜLCENP ile/ve HEPATİT, ZATÜLKEBED ile/ve BRONŞİYOLİT ile/ve ADEONOİT )

( BİLSÂM[Ar., Fars.]/PLEURÉSIE[Fr.]: Akciğer zarı yangısı, satlıcan. )

( Dünyada en sık karşılaşılan hastalık zatürree/bronşittir. )

( AKCİĞER YANGISI / GIŞÂ-İ CENB[Ar.] / PLEVRA[İt. göğüs boşluğunun iç yüzünü ve akciğerleri saran zar] )


- AKCİĞER ZARI ile KARACİĞER ZARI

( PLEURA vs. ... )


- AKCİĞER(ÖRGEN) ile/ve KARACİĞER

( ESNÂH-I RİEVİYE: Akciğer petekleri. )

( RİE ile/ve KEBED[çoğ. EKBÂD] )

( ŞÜS ile/ve ŞÜŞ )

( LUNGS vs./and LIVER )


- AKD[Ar.] ile AHD[Ar.]


- AKD/AKİD[Ar.] ile/ve/||/<> ÂKİD[Ar. çoğ. AKADE]

( Bağ, bağlama, düğümle(n)me, bağlanma. | Sözleşme, kararlaştırma. | Kurma, düzme. | Nikâh. | Düzyazıyı, koşuğa çevirme. İLE/VE/||/<> Sözleşmenin/nikâhın tarafları, sözleşen kişi/ler. | Çeviriyi yapan. )


- AKD[Ar.] ile KASEM[Ar.]


- AKD ile ŞİBH AKD

( Sözleşme (yapmak.) İLE Sözleşme benzeri.[Fr. QUASI-CONTRAT] )


- AKDAĞ, HAMDİ (İST. 1954) :

( Yeniköylü işadamı, işletmeci. AKP de siyaset yaptı. Sarıyer Belediye Meclisinde iki dönem AKP'li Belediye Meclis üyesi olarak bulundu. Yeniköy Spor Kulübü, Sarıyer Spor Kulübü ve Yeni Sarıyer Merkez Cami Derneği üyesidir. )


- AKDAĞ, MEHMET (İST. 1959) :

( Yeniköylü olup Akdağlar Şirketi yönetim kurul başkanıdır. İş hayatına Akdağlar ailesinin taş, kum ve çakıl ocaklarında başladı. Kısa sürede şirketin başına geçti ve yönetim kurulu başkanı oldu. Madencilik dalında da faaliyette bulunarak iş alanını genişletti. İnşaat taahhüt işlerine yöneldi. Müteahhitlik alanında da hizmet vermektedir. Sarıyer Spor Kulübü üyesi olup bir dönemi başkan olmak üzere 10 dönem yönetim kurulunda görev yaptı. Rizespor Kulübü üyesi olarak da bir süre görev yaptı. )


- AKDENİZ KANSIZLIĞI/TALASEMİ ile/||/<> ORAK GÖZE/HÜCRE ANEMİSİ

( Hemoglobin üretiminde genetik bir bozukluk nedeniyle anemi. İLE/||/<> Hemoglobin yapısındaki genetik bir bozukluk nedeniyle anemi ve ağrılı krizlerle ilişkili bir durum. )


- AKDENİZ KORSAN(LIĞ)I ile/ve OKYANUS KORSAN(LIĞ)I


- AKDENİZ ile/ve/||/<> KARADENİZ

( BAHR-İ SİYAH ile/ve/||/<> BAHR-İ SEFİD )


- AKD-İ MEBHUSÜNANH/AKD-İ MEZBUR değil/yerine/= SÖZÜ EDİLEN ANTLAŞMA/SÖZÜ EDİLEN BAĞIT


- AKDİ SAHİH değil/yerine/= DOĞRU BAĞIT


- AKDİKEN ile YABANİ AKDİKEN

( ... İLE Hünnapgillerden, yaprakları almaşık, kırmızı renkli yemişi olan bir bitki. )

( ... cum RHAMUNUS FRENGULA )


- AKDOĞAN ile ŞÂHBÂZ[Fars.]

( ... İLE İri bir tür akdoğan. | Çevik ve becerikli. | Yiğit, kahraman, mert kişi. )


- AKDOĞU, İBRAHİM (ŞEKERCİ İBRAHİM) (İST. 1917 - 1980) :

( Sarıyerlidir. Sarıyer ilkokulunda okurken, kara tahtanın silgisi kaybolur. Öğretmen silgiyi arar bulamaz ve öğrenciler kaybetti kanaatiyle çocukları tek ayak üzerine durmakla cezalandırır. Öğlen zilinin çalması üzerine öğrenciler dışarı çıkar, sadece İbrahim sınıfta kalır ve kara tahtaya "Seveyim hocadaki bilgiyi/ Kıçına soktu koca silgiyi" mısralarını yazar. Şiiri kimin yazdığını kimse anlamaz. Bu iki mısralık şiiri yazdığında ilkokul 3. sınıfta idi. Şiir yazmaya ilkokul çağlarında başladı ve devam etti. Şiirlerini deftere yazmadı, yayınlamadı ve derlemedi. Her zaman kalabalık mekanda şiirlerini söyledi. Arkadaşlarına, yoldan geçenlere, dükkandan alışveriş yapanlara; balıkçıya, esnafa, mahalleliye şiirlerini okudu. Zamana ve mekana çok dikkat eder, her olayı şiirin ilhamı kabul ederdi. Sahibinin peşinden giden siyah beyaz renkli bir köpeği gördüğünde "Şekerci İbrahim'in gözleri yaşlı/Aman Allah'ım bu köpek Beşiktaşlı" diye bağırması; bir başka gün sakal traşını takiben terkos suyunun kesilmesi üzerine kala kalır, bunu da şöyle hicveder "Ey namussuz musluk/Ettin bana orospuluk". Kayda geçmiş tek şiiri Sarıyer'deki Mesut Ağa Çeşmesi'nin tamiri sırasında çeşmenin kitabesine yazdığı şu şiirdir: Halkı kurtarmak için nihayet susuzluktan/Tertemiz güzel sular akıttı şu musluktan/ Yaptırdı sevabına yepyeni bir suyolu/Sarıyer'de fırıncı Abbas Okumuşoğlu". Bu şiir için ısmarlama yazdığım tek şiirdir der ve bu nedenle de ismini şiirin altına yazdırmaz. )


- AKEDEMİK değil AKADEMİK


- AKEN[Yun.] değil/yerine/= OLGUNLAŞINCA KENDİLİĞİNDEN ÇATLAYIP AÇILMAYAN TEK TOHUMLU KURU MEYVE


- AKERDEON ile/ve DİATONİK AKERDEON

( Her düğmesinde ayrı nota ile. İLE/VE Düğmeleri, kapatır ve açarken iki ayrı notayı vererek. )


- AKGÜN KOLEJİ :

( Boyacıköy'de Matbaacı İsmail Akgün tarafından açıldı. Uzun bir süre hizmet verdikten sonra, Emniyet teşkilatına devredilerek Polis Moral Eğitim Merkezi yapıldı (bkz. Polis Eğt. Mrk.) )


- AKGÜN, İSMAİL (İSTANBUL, SULTANAHMET, 1910 - 2008) :

( İptidai ve Rüştiye'den mezun oldu. İş hayatına Matbaa - i Amire'de (Milli Eğitim Basımevi) başladı. Daha sonraları Orhaniye Matbaası, Mahmut Bey Matbaası, Hilal Matbaası ve Cumhuriyet Gazetesi'nde çalıştı. İş hayatına kendi matbaası olan İsmail Akgün matbaasını kurarak başladı. Bilahare Hak Kitabevi, Boğaziçi Akgün Koleji, Santa Farma İlaç Sanayi A.Ş. ve Sarıyer İsmail Akgün Devlet Hastanesini iş dünyasına kazandırdı. Amatör olarak spor yapmış katıldığı yelken yarışmalarında büyük başarılar elde etmiştir. )


- AKHILLEUS İLE KAPLUMBAĞA AÇMAZI ile/ve/||/<>/> TRUVA SİNEĞİ AÇMAZI ile/ve/||/<>/> KOŞU YOLU AÇMAZI ile/ve/||/<>/> NUMARALI TOPLAR AÇMAZI ile/ve/||/<>/> OK AÇMAZI ile/ve/||/<>/> TANRILAR AÇMAZI ile/ve/||/<>/> TRISTRAM SHANGDY AÇMAZI ile/ve/||/<>/> UZAY GEMİSİ AÇMAZI


- AKI/AQI ile/||/<> AKI (YAGAK)/AQI (YAGAQ)
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Eli açık, cömert. İLE İyi ceviz. )


- AKÎB[Ar. < AKEB] ile ÂKİB[Ar.]

( Bir diğerinin arkasından gelen. İLE Önce. )


- AKİB[Ar.] ile VELED[Ar.]


- AKİBET değil ÂKIBET


- ÂKIBET[Ar.] ile HADD[Ar.] ile NİHÂYET[Ar.]


- AKİD YAPMA VAADİ değil/yerine/= ÖN SÖZLEŞME


- AKİD/AKİT ile/||/<> AHKÂM ile/||/<> BERÎÜZ-ZİMME ile/||/<> MATÛK ile/||/<> UHDE

( Sözleşme, bir sözleşmede taraf olan kişi. İLE/||/<> Hükümler. İLE/||/<> Zimmetten ya da borçlardan kurtulmuş, temize çıkmış. İLE/||/<> Azat olunmuş, azatlı. İLE/||/<> Birinin üzerinde olan iş, sorumluluk. )


- AKÎDE ile AKİDE

( İlke, iman, dini inanış. | [Sultanlar, bayramlarda akîde şekeri kestirirmiş. Yeniçeri ağalarına gönderirmiş ve şeker kabul edilirse sorun olmadığı fakat padişaha geri gönderilirse "sorunlarımız var" anlamına gelirmiş.] İLE Şekerin kaynatılarak katılaşması yolu ile yapılan, renkli ve kokulu, ağızda güç eriyen şeker, akide şekeri. )


- ÂKİF[Ar. çoğ. ÂKİFÂN, AKÛF] ile/ve/||/<> ÂRİF[Ar. < İRFAN | çoğ. UREFÂ]

( Sebât eden. | İbâdet eden. İLE/VE/||/<> Bilen, bilgili, irfan sahibi.[(Bildiğinin, yapacağının ve söyleyeceğinin) Zamanını ve zeminini] )


- AKIL "ALMAYI İSTEMEMEK" değil/yerine/> "AKLINI BAŞINA TOPLAMAK"

( Kimseden "akıl almak" istemiyorsan, aklını başına topla! )


- AKIL:
ANLAYAN değil İLİŞKİLENDİREN


- AKİL BALİĞ/BALİĞ değil/yerine/= ERGEN/ERİN/YENİYETME


- AKIL-BALİĞ değil ÂKİL-BALİĞ


- AKIL:
BÜTÜNSEL ile/ve/değil/||/<>/< BÜTÜNLEYİCİ


- AKIL:
CEVHER ile İŞLETİM/İ


- AKIL ve EL ve/||/<>/> DÜŞÜNCE ve EYLEM


- AKIL ETMEK ile TEFEKKÜR ETMEK


- AKIL-FİKİR (ERDİREMEMEK)


- AKIL-FİKİR SAHİBİ OLMA(MA)K ile İFLÂH OLMA(MA)K


- AKIL HOCASI ile/ve/değil/<> ESİN KAYNAĞI


- AKIL:
(KENDİ/BAĞIMSIZ) "YÜRÜYEN" değil YÜRÜTÜLEN


- AKIL:
ÖLÇÜLEBİLİR ile/ve/değil/||/<>/< ÖLÇEN/R


- AKIL:
SÂLİM ve/> İSLÂM


- AKIL:
SESİN YÜKSEKLİĞİNDE değil SÖZÜN İNCELİĞİNDE


- AKIL-SIR (ERDİREMEMEK)


- AKIL:
TAMAMLAYICI ve/||/<>/> BÜTÜNLEYİCİ


- AKIL:
USTA ve/<> MÜRŞİD

( Öncelikle, kendi [donanımlı/yetkin] aklın ve kendine! )


- AKIL VERMEK ile/ve/değil/yerine BİLDİKLERİNİ ANLATMAK


- AKIL:
"YARATICI" değil DÜZENLEYİCİ


- AKIL:
YAŞTA ile/ve/değil/||/<>/< BAŞTA


- AKIL YÜRÜTME ile/ve/||/<> NEDENDEN, NEDENE GEÇİŞ


- AKIL ve/||/<> AHLÂK ve/||/<> ADÂLET ve/||/<> ÂDÂB ve/||/<> AŞK

( REASON and MORALS and JUSTICE and ... and LOVE )


- AKIL ile/ve/||/<>/> AKIL

( Ay üstü. İLE/VE/||/<>/> Ay altı. [İnsanda]. )

( REASON vs./and/||/<>/> REASON )


- AKIL ile/ve/> ÂKİL ile/ve/> ÂKİL

( Us. İLE/VE/> Aklı başında. Kendi "aklını", evrenin aklıyla birleştirmiş/bütünleştirmiş kişi. İLE/VE/> Yiyen/yiyici, obur. )


- ÂKIL <> AK(I)L <> MAKÛL


- AKIL ve/için/||/<>/< AKLIN SERÜVENİNİN İZLENMESİ


- AKIL ve/||/<>/< AMAÇ

( INTELLECT and/||/<>/< TELOS )

Bugün[26 Ekim 2025]
itibarı ile 52.678 başlık/FaRk ile birlikte,
52.678 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(6/212)