
J ile başlayan FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 7.202 başlık/FaRk ile birlikte,
7.202 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(5/30)
- BAĞIRLAK/BAĞIRLAQ ile BAGIRLIG
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Çöl tavuğu. İLE Kimseye boyun eğmeyen kişi. )
- BAĞIRMA ile ÇIĞLIK
( ... ile VÂ-VEYLÂ[Çığlık, yaygara. | Eyvah, yazık! | Nâmık Kemâl'in şiiri.] )
( ... ile FİGAN[çoğ. EFGAN] )
- BAĞIRMA ile HAYKIRMA
( ... ile BÂNG )
- BAĞIRMA ile VURGU
- BAĞIRMAK ile ANIRMAK
- BAĞIRMAYA ZORLAYAN ACI/ISTIRAP ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SESSİZ KALMAYA ZORLAYAN ACI/ISTIRAP
( Ağırdır. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Çok daha ağırdır. )
- BAGIRSAK/BAGIRSAQ ile BAGIRSUK/BAGIRSUQ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Şefkatli, iyi kalpli kişi. İLE Bağırsak. )
- BAĞIŞIKLIK DÜZENİNİN YAPISI ile BAĞIŞIKLIK DÜZENİNİN İŞLEVLERİ
( Beyaz kan gözeleri, lenf organları ve antikorlar gibi çeşitli bileşenlerden oluşur. İLE Gövdeyi hastalıklara neden olan mikroorganizmalardan korumaktır. )
- BAĞLAÇ ile BAĞLAM ile BAĞLANTI/BAĞLANAK ile BAĞLAŞIK ile BAĞLAYICI ile BAĞLI
( Eş görevli sözcükleri ya da önermeleri birbirine bağlayan sözcük türü. İLE Deste. | Herhangi bir olguda olaylar, durumlar, ilişkiler örgüsü ya da bağlantısı. | Bir dil birimini çevreleyen, ondan önce ya da sonra gelen, çok sayıdaki durumda söz konusu birimi etkileyen, onun anlamını, değerini belirleyen birim ya da birimler bütünü. | Bent. İLE İki ya da daha çok şeyin birbiriyle bağlı bulunması, ilişki. | İki şey arasında ilişki sağlayan bağ. | Yapılacak işle ilgili sözlü ya da yazılı antlaşma. İLE Aralarında antlaşma ya da sözleşme sağlanmış olan kişi ya da topluluk, müttefik. | Sonuç, neden gibi birbiriyle sıkı sıkıya bağlı ve karşılıklı bağımlı olan nesne, terim. İLE Bağlama niteliği olan. | Bağlamaya ve birleştirmeye yarayan. | Uyulması zorunlu. | Kuruduğu zaman yüzeyde film oluşturan, pigment ve dolgu nesnelerini bir arada tutan, boyanın uçucu olmayan bölümü. İLE Bir bağ ile tutturulmuş olan. | Gerçekleşmesi bir şartı gerektiren, vabeste. | Sınırlanmış, sınırlı. | Kapatılmış olan, kapalı. | Bir kuruluşun yetkisi altında bulunan. | Birine, bir düşünceye, bir anıya saygı, aşk vb. duygularla bağlanan, sâdık, tutkun. | Halk inanışına göre, büyü etkisiyle eşeysel güçten yoksun edilmiş eril. )
- BAĞLAM ile/ve/||/<>/< ANLAM ile/ve/||/<>/< KAVRAM
( CONTEXT vs./and/<>/< MEANING vs./and/<>/< CONCEPT )
- BAĞLAMA ile/ve/||/<> ÖZNEYE DUYARLILIK
- BAĞLANMA ENERJİSİ İLE KÜTLE KUSURU ile/||/<> NÜKLEER ENERJİ
( Çekirdek kararlılığının enerji açıklaması. )
( Formül: BE/A ≈ 8.8 MeV (Fe-56) )
- BAĞLANTI ile/ve/değil/||/<> YANKI
- BAĞLANTILANMA ile/ve/||/<> LEHİMLENME
- BAĞLI ile/değil BAĞIMLI
- BAĞNAZLIĞIN KALKMASI:
BİLİMSEL TUTUM (İLE) değil FELSEFİ ANLAYIŞ (İLE)
- BAHÂ[Ar.] ile BAHÂ'[Ar.] ile BÂHÂ/BÂHA[Ar.]
( Güzellik, zariflik. | Parıltı. | Alışma, dadanma. İLE Değer, kıymet, bedel. İLE Bir evin etrafiındaki kapalı avlu ya da bahçe. | Açık meydan, alan. | Suyun derin yeri. )
- BAHÂÎ[Ar.] ile BAHAÎ/LİK[Ar.]
( Alışkın. İLE Din. )
- BAHÂNE yerine ÇÖZÜM/ÇÂRE
( [bir işi] Yapmak istemeyenin "tutumu". YERİNE Yapmak isteyenin tutumu. )
( "Çareler" yazısı için burayı tıklayınız... )
- BAHANE[Ar.] = MAHANA/MAHNA
( İleri sürülen, sözde neden. )
- BAHÎL[Ar. < BUHL çoğ. BUHALÂ] ile BÂHİL[Ar.]
( Cimri, hasîs, tamahkâr. İLE Serseri, başıboş. | Eli değneksiz çoban. | Yularsız deve. )
- BAHSET[Fars.] ile BAHTEK[Fars.]
( Horultu. | Uykuda ağırlık basma. (KÂBUS) İLE Uykuda ağırlık basma. (KÂBUS) | Küçük baht, kötü şans. )
- BAÎR[Ar.] ile BÂİR[Ar.]
( Eril deve. İLE Şaşkın, perişan durumda olan. )
- BAKICI ile/ve/değil/<> BAKIM VEREN
- BAKILAN ile/ve DÜŞÜNÜLEN
( Güzeldir. İLE/VE Güzelliktir. )
- BAKIŞ AÇISI ile/ve/||/<>/>/< TUTUM
- BAKMAK ile/ve/değil/||/<>/< DALMAK
- BAKTERİYEL MENENJİT ile/||/<> VİRAL MENENJİT
( Bakterilerin neden olduğu, beyin ve omurilik zarlarının yangılanması. İLE/||/<> Virüslerin neden olduğu, beyin ve omurilik zarlarının yangılanması. )
- BAKTIN OLMUYOR... BAKMA! ile/ve/||/<>/> GÖZÜNDE VE SÖZÜNDE/DİLİNDE BÜYÜTÜYORSUN... BÜYÜTME!
- BÂKURE["ku" uzun okunur] ile BÂKÛRE[Ar.]
( Sığır sürüsü. | Yararı, zararı ayıramayan sersem, budala. İLE Önce yetişen, turfanda yemiş. )
- BA'L[Ar.] ile BÂL[Ar.] ile BÂL[Ar.] ile BAL[Ar.]
( Karı-koca'dan her biri. | Güneş tanrısı. [İslâm öncesi] İLE Kanat. | Kol. | Boypos. | Üst, yukarı. İLE Kalp, yürek, gönül, hatır. | Kızıldeniz'in Habeş sahillerinde bulunduğu söylencesiyle gayet büyük ve pullu bir balık. İLE Arıların, beslenmek için [insan için değildir!] çiçeklerden topladığı ve peteklere doldurdukları sıvı. )
- MUVÂZENE[Ar.]/BALANS[Fr., İng. < BALANCE] değil/yerine/= DENGE
- BALAR ile/ve/||/<> BEŞER
( Şişmek, kabarmak. İLE/VE/||/<> Göz sınırından fazla açılmak, açılıp kalmak. )
- BALİNANIN SIRTINDA ve/||/<> RÜZGÂRI Dİ(ZGİ)NLEYEN ÇOCUK
( ve/||/<>
)
- BALYOZ ile/değil YUMRUK
( Başkasının yumruğunu yemeyen, kendi yumruğunu balyoz zanneder. )
- BANA İNANIRSANIZ ile/ve/değil/||/<>/< DEDİĞİME İNANIRSANIZ
- BANA NE? ile/ve/||/<>/> SANA NE?
( Başkasınaysa. İLE/VE/||/<>/> Banaysa. )
- BANA/DÜŞÜNCEME/İNANCIMA:
"TERS" ile/değil/yerine UZAK / AYKIRI
- BANDAJ[Fr. < BANDAGE] değil/yerine/= BAĞ/SARGI
( Sargı ile sarma. )
- BAR ile BÂR
( Sayrılık(hastalık) sırasında dil üzerinde görülen beyaz renkli tabaka, pas. İLE Ağırlık, sıkıntı vermek. | Tanrı, Allah. )
- BARBAR[Fr. < BARBARE] ile/ve/||/<>/< BAR BAR
( Uygarlaşmamış kişi7topluluk. | Kaba saba, ilkel. | Kaba ve kırıcı. İLE/VE/||/<>/< Bağırma eylemiyle kullanılarak bağırışın öfkeli ve yüksek sesle olduğunu anlatan bir söz. | Bağırma eylemiyle "apaçık görünmek, ortada olmak" anlamında kullanılan bir söz. )
- BARIŞ ve/||/<>/> BAĞIŞ
- BARİSFER/PİROSFER[Fr.] değil/yerine/= AĞIR KÜRE
( Dünyanın ateş halindeki çekirdeği. )
- BARIŞMAK ile BARIŞIK OLMAK
- BARIŞMAK ile/ve UNUTMAK
( TO PEACE vs./and TO FORGET )
- [ne yazık ki]
(")VATAN("):
BARIŞTA ve/||/<> SAVAŞTA
( Varsılların. VE/||/<> Yoksulların. )
- BARK/BARQ[EV BARK/EW BARQ] ile BARQIN
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Yalnız başına kullanılmaz ancak ikilemeyle anlamlanır. İLE Hiçbir şeyin kendini yolundan alıkoyamadığı kişi/yolcu. )
- BAŞ DÖNMESİ ile DENGESİZLİK
( )
- BASAR ile/ve/<> BASÎRET
( Dış/organik gözler. İLE/VE/<> İç göz, "kalp" gözü. | Hakk'tan görüş, seziş. )
- BAŞARI İÇİN YAŞAMAK ile/değil/yerine YAŞAMI/NI SÜRDÜRMEK
- BAŞARI:
ZEKÂ ve/değil/||/<>/< SORUNLARLA UĞRAŞMAKTAN VAZGEÇMEYEREK
- BAŞARI ile DEĞER
( Başarılarınızı değerlerinize bağlarsanız, başarısızlıklarınızı da değerlerinize bağlarsınız. )
- BAŞARI ve/=/||/<>/>/< MUTLULUK
- BAŞARI ve/||/<>/>/< ÖZGÜVEN
- BAŞARILI OLMAK İÇİN...:
YUMUŞAK ile/ve/||/<>/> MÂKUL ile/ve/||/<>/> DERİN ile/ve/||/<>/> ile/ve/||/<>/> YETERİNCE ile/ve/||/<>/> ŞIK ile/ve/||/<>/> KORKUSUZ ile/ve/||/<>/> SABIRLA ile/ve/||/<>/> FARKLI ile/ve/||/<>/> HOŞGÖRÜLÜ ile/ve/||/<>/> DÜRÜST ile/ve/||/<>/> DÜZENLİ ile/ve/||/<>/> AKILLI
( Konuş. İLE/VE/||/<>/> Ye. İLE/VE/||/<>/> Soluk al. İLE/VE/||/<>/> Uyu. İLE/VE/||/<>/> Giyin. İLE/VE/||/<>/> Hareket et. İLE/VE/||/<>/> Çalış. İLE/VE/||/<>/> Düşün. İLE/VE/||/<>/> Davran. İLE/VE/||/<>/> Kazan. İLE/VE/||/<>/> Biriktir. İLE/VE/||/<>/> Tüket. )
- BAŞARILI ile/değil/yerine DEĞERLİ
( Verdiğinden, fazlasını alır/almaya çalışır. İLE/DEĞİL/YERİNE Aldığından, fazlasını vermeye çalışır. )
- BAŞARISIZLIK:
YÜKSEK HEDEFLER KOYUP ULAŞAMAMAKTAN DOLAYI değil/ne yazık ki DÜŞÜK HEDEFLER KOYUP ULAŞMAKTAN DOLAYI
- BAŞARISIZLIK" ile/ve/değil/||/<>/> ZARAR
- BAŞARMAK ile/ve/değil KAZANMA (İSTEĞİ/COŞKUSU)
- BAŞAT/BASKIN/DOMİNANT[İng.] ile/>< ÇEKİNİK/RESESİF[Fr. < RÉCESSIF]/RECESSIVE[İng.]
( Fenotipte baskın olan alel. İLE/>< Fenotipte baskın olmayan, çekinik alel. )
- BAŞIBOŞ/SERSERİ ile/||/=/<> BAŞLAG/BOŞLAG
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
- BAŞIN AĞIRLIĞINDA:
"ÖNE EĞİK BOYUNDA" ile/değil/yerine/>< DİK BOYUN
( )
- BAŞIN/IZ SAĞOLSUN/KAYBINIZ İÇİN ÜZGÜNÜM[İng. < SORRY FOR YOUR LOSS] değil YARANIZ SAĞALSIN/İYİLEŞSİN
- BAŞINA GELEN ile/ve/||/<>/< OLMAMASI GEREKEN
- BASINÇ/LI = PRESSURE[İng.] = PRESSION[Fr.] = DRUCK[Alm.] = PRESSIONE[İt.] = PRESIÓN[İsp.] = PRESSUS[Lat.] = HO PIESMOS[Yun.] = ZAĞD[Ar.] = FEŞÂR[Fars.] = DRUK[Felm.]
- BAŞINDAN ...:
"SALMAK" değil SAVMAK
- BASİRET ile/<> BASİRETSİZLİK ile/<> AYMAZLIK
( Yanlış yapmadan önce düşünmek. İLE/<> Yaparken, düşünmemek. İLE/<> Yanlış yapabileceğini düşünmemek. )
- [ne yazık ki]
BASİRETSİZLİK ve/||/<>/> İHÂNET
( Sorumluları "yoksa". VE/||/<>/> Sorumluları bulunamaz. )
- BASİT/KÜÇÜK/ÖNEMSİZ HATA ile/ve/değil/yerine/||/<> BENİM ÖZENSİZLİĞİM/DİKKATSİZLİĞİM!
- BASİTLEŞTİRME ile DEĞERSİZLEŞTİRME
( TO SIMPLIFY vs. TO LOSE ITS VALUE )
- BASİTLEŞTİRME ile/ve/değil DÜŞÜNCE
( [not] TO SIMPLIFY vs./and/but TO THINK )
- BAŞKALARINA "EFENDİLİK" ile/değil/yerine/>< KENDİMİZE EFENDİLİK
( "Güç" gerektirir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Güçlü olmayı gerektirir. )
- UTANMA:
BAŞKALARINDAN ile/ve/<>/değil/yerine KENDİNDEN
- BAŞKALARINI ÇÖZMEYE ÇALIŞMAK ve/||/<>/> KENDİNİ DÜĞÜMLEMEK
- BAŞKALARINI DÜŞÜNMEK ile/değil/yerine BAŞKALARINI DA DÜŞÜNMEK
- KANDIRMA:
BAŞKALARINI ile/ve/değil/||/<>/< KENDİNİ
- BAŞKASI İLE GELEN MUTLULUK
ile/ve/değil/||/<>/>
BAŞKASI İLE GİDEN MUTLULUK
- BASKILAMA ile BASTIRMA
- BASKILAYICI TUTUM ile/değil/yerine SINIRLAYICI TUTUM
- BASKIN ile/ve/değil/||/<> ÖNE ÇIKAN
- BAŞLANGIÇ:
EYLEM ile/ve/değil/||/<>/< ÖRTÜK EYLEM
- BAŞLANGIÇ MİT/LERİ ile/ve KURULUŞ MİT/LERİ ile/ve KURTULUŞ MİT/LERİ ile/ve KURTARICI MİT/LER ile/ve SON/KIYÂMET MİT/LERİ ile/ve YENİDEN DİRİLİŞ MİT/LERİ ile/ve GELECEK/ESKATOLOJİ MİT/LERİ ile/ve ÜTOPYA/CENNET MİT/LERİ ile/ve BAŞLANGIÇ/KOZMOGONİ MİT/LERİ ile/ve NEDENSELLİK/ETYOLOJİ MİT/LERİ ile/ve AHLÂK MİT/LERİ ile/ve PSİŞİK MİT/LER
- BAŞLANGIÇ ile/>< BİLİNÇ
( Başlangıca en yakın olan, bilince, en uzak olandır. )
- BASMA ile BASMAK
( Basmak eylemi. | Gazete, dergi, kitap vb. bası ile hazırlanmış yazılı şeyler, matbua. | İskambil kâğıdı ile oynanan bir oyun. | Üzerinde bası ile yapılmış renkli biçimler bulunan pamuklu kumaş. | Bu kumaştan yapılan. | Yerin alçalmasıyla bu yeri örten deniz sularının yükselmesi, çekilme karşıtı. | Basılmış, matbu. | Gübre, tezek. İLE Gövdenin ağırlığını verecek bir biçimde ayak tabanını bir yere ya da bir şeyin üzerine koymak. | Küçük çocuklar ayakta durabilmek. | Bir şeyi, üzerine kuvvet vererek itmek. | Sıkıştırarak yerleştirmek. | Bası işi yapmak, tabetmek. | Örtmek, bürümek, kaplamak. | Bir şey üzerinde kalıp, mühür vb.yle iz yapmak. | Baskın yapmak. | Yaş almak. | Dumanın, sisin vb. çevreyi kaplaması, çökmesi. | Basınç yaparak sıvı ve gazları itmek. | Kümes hayvanları kuluçkaya yatması. | Uygunsuz vaziyette yakalamak. | Bir şeyin etkisinde kalıp eziklik, üzüntü ve ağırlık duymak. )
- BAŞTAN ÇIKMAK ile/ve/||/<>/> YOLDAN ÇIKMAK
- BAŞTAN DÜŞÜNMEK ile/ve/değil/yerine/||/<> ZAMANINDA DÜŞÜNMEK
- BASTIRILMA ile/ve/<> DIŞLANMA
- BASTIR(IL)MAK ile SİNDİR(İL)MEK
( TO (GET) SURPASS vs. TO (GET) CROUCH DOWN )
- DUYGU:
BASTIRILMIŞ ile/ve/||/<> REDDEDİLMİŞ
- BASTIRILMIŞ ile/ve GİZLİ
- BASTIRILMIŞ/LIK ile/ve VAZGEÇMİŞ/LİK
( Kişiler, neden/nasıl vazgeçerler?
( Why people give up? )
Hızlı sonuç beklediklerinden dolayı...
( Expect fast results... )
Kendilerine inançlarını kestiklerinden dolayı...
( Stop believing in themselves... )
Geçmişe saplanıp kalmalarından dolayı...
( Get stuck in the past... )
Hatalarında yaşadıklarından dolayı...
( Dwell on mistakes... )
Gelecekten korktuklarından dolayı...
( Fear the future... )
Değişime direndiklerinden dolayı...
( Resist the change/alteration... )
Güçlerinden vazgeçtiklerinden dolayı...
( Give up the power... )
Güçsüzlüklerine inandıklarından dolayı...
( Believe in their weaknesses... )
Dünyaya sahip oldukları zannından dolayı...
( Feel the world owes them something... )
Başarıyı istemekten çok, hata yapma korkularından dolayı...
( Fear failure more than desire success... )
Nelerin olanaklar içinde olduğunu görememelerinden dolayı...
( Never visualize what is possible... )
Kaybedecek şeylerinin çok olduğu zannından dolayı...
( Feel they have something to lose... )
Fazla çalışmaktan dolayı...
( Overwork... )
Sorunlarının sadece kendilerine özgü ve biricik olduğunu zannetmelerinden dolayı...
( Assume their problems are unique... )
Geri dönmenin ve geri dön işaretinin,
hata yaptıkları anlamına geldiğini zannetmelerinden dolayı...
( See failure as the signal to turn back... )
Kendilerini, üzgün, güçsüz, acınası hissetmelerinden dolayı...
( Feel sorry for themselves... )
)
- BASTIRMAK ile/ve/<> GÖZARDI ETMEK
- BASTIRMAK ile/ve/değil/||/<>/>/< TUTMAK
- BATI FELSEFESİ ile/ve/yerine ZİHİN FELSEFESİ
( WEST PHILOSOPHY vs./and MIND PHILOSOPHY
MIND PHILOSOPHY instead of WEST PHILOSOPHY )
- BATICI ile/ve/değil/yerine/||/>< BATILI
- BATI/LI(coğrafya) = KEDİN, KURIYAKI = WEST/ERN[İng.] = OUEST, OCCIDENT/AL[Fr.] = DER WESTEN/WESTLICH[Alm.] = OCCIDENTE/OCCIDENTAL(E)[İt., İsp.] = OCCIDENS/OCCIDENTEM[Lat.] = HE DÜZIS/PROS HELION DÜZIN[Yun.] = el-ĞARB/ĞARBÎ[Ar.] = BÂKHTER/Î[Fars.] = HET WESTEN/WESTELIJK[Felm.]
- BATI/LI(uygarlık) = GARB/Î = OCCIDENT/AL[İng., Fr.] = DAS ABENDLAND/ABENDLÄNDISCH[Alm.] = OCCIDENTE/OCCIDENTAL(E)[İt., İsp.] = VESPER, OCCIDENS, TERRÆ OCCIDENTEM VERSUS SITÆ[Lat.] = HE PROS HELIOU DÜSMAS[Yun.] = el-MAĞRİB[Ar.] = GARBÎ[Fars.] = HET AVONDLAND/S[Felm.]
- BATKI/HÜSRAN ile PİŞMANLIK
- BATKI/SİTEM[Fars.] ile YAKINMA/SERZENİŞ[Fars.]
- BATTERY İLE SUPERCAPACİTOR İLE FUEL CELL İLE FLYWHEEL ile/||/<> ENERJİ DEPOLAMA
( Farklı enerji depolama teknolojileri. )
( Formül: E = ½Iω² (flywheel) )
- BAYGIN ile/değil/yerine/>< AYGIN
- BAYICI ile BOĞUCU
- BAYILMAK ile/ve/değil/yerine/<>/> AYILMAK
- BAYILMAK ile KENDİNDEN GEÇMEK
( İGMÂ )
- BAYIR DERSEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BAĞ DERSEK
( Bayır olur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Bağ olur. )
- BAYIR DERSEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> HAYIR(!) DERSEK
( Bayır olur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Hayır olur. )
- BAYRAM ile/= BADRAM
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Toplumun hep birlikte yaşadığı sevinç ve eğlence durumu. )
( badram yer/lâtif toprak: Çiçeklerle bezenmiş toprak/yer. )
- BAZI AYRINTILARI ...:
ÖĞRENDİKTEN SONRA YAŞAMAK ile/ve/<>/değil/yerine YAŞADIKTAN SONRA ÖĞRENMEK
( [not] TO REALIZE SOMETHING BEFORE TO LEARN vs./and/but TO LEARN SOMETHING BEFORE TO REALIZE
TO LEARN SOMETHING BEFORE TO REALIZE instead of TO REALIZE SOMETHING BEFORE TO LEARN )
- BAZI BEYİN/PSİKOJENİK HASTALIKLAR ile/ve/||/<>/> YARATICILIK
- [BAZI/ÇOĞU DURUM/SORUN/HATA/ZORLUKTA]
"(BEN) İNSANIM" ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< "İNSANIM" DÜŞÜNCESİNE/SÖZCÜĞÜNE SIĞINMIŞSIN/KAÇMIŞSIN/SAKLANMIŞSIN
- BAZI DAVRANIŞLAR/DURUMLAR/NESNELER:
"HAVA ATMAK İÇİN" ile/ve/değil/||/<>/< HOŞLANDIĞINDAN DOLAYI
- BAZI DEĞERLERİ/İLKELERİ:
"ALMIŞ/ALMAMIŞ" OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> ANLAMIŞ OLMAK
- BAZI DURUMLARIN/ENGELLERİN/SIKINTILARIN:
"SEL GİBİ GEÇMESİ" ve/||/<> "YEL GİBİ ESMESİ"
( "Derelerde/n". VE/||/<> "Tepelerde/n". )
- BAZI DUYGULAR/DURUMLAR:
DİLLENDİR(E)MESEK DE ... ile/ve/değil/||/<>/>/< DİLLENDİRİRSEK
( ... de (")olur("). İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>/< Bambaşka[tatlı/değerli/etkil(eşiml)i/karşılıklı/coşkulu/sevimli/sevecen] olur. )
- BAZI) DUYGULARI/NI:
SÜREKLİ YAŞAMAK/DUYUMSAMAK ile/ve/değil YOĞUN YAŞAMAK/DUYUMSAMAK
- BAZI KİŞİLER
[ÖTEKİNE SAYGI GÖSTEREN]:
[ne yazık ki]
YER/YAŞAR ve YEDİRMEZ/YAŞATMAZ | YEMEZ/YAŞAMAZ ve YEDİRMEZ/YAŞATMAZ ile/ve/değil/yerine/||/>< YER/YAŞAR ve YEDİRİR/YAŞATIR ile/ve/değil/yerine/||/>< YEMEZ/YAŞAMAZ ve YEDİRİR/YAŞATIR
- [ne yazık ki]
BAZI KİŞİLERİN, HATALARI/SUÇLARI:
"ÇUVALA BASMASI" ile/ve/||/<> "DUVARA ASMASI"
( Kendilerininkileri. İLE/VE/||/<> Bizimkileri/seninkileri. )
( Özellikle daha büyük olanlarını. İLE/VE/||/<> Özellikle daha küçük olanlarını. )
- (BAZI ŞEYLERİ) UNUTABİLMELİ!
- BAZI ŞEYLERİ ...
UNUTMAYA ÇALIŞMAK ile/değil/yerine/>
HİÇ YAŞAMAMAK/YAŞAMAMAYA ÇALIŞMAK
- BAZI SORUNLARIN:
(ÜSTÜNE/İÇİNE) SİNMESİ ile/ve/değil/||/<>/< (YETERİNCE) SİNDİRİLEMEMİŞ OLMASI
- BAZI "SÖZ(CÜK)LERİN/DEYİMLERİN":
"KULLANIMINDA" ve/||/<>
KİŞİLERİN/ÇALIŞANLARIN "DUYDUKLARI/ANLADIKLARI"
ile/değil/yerine/><
DAHA İYİSİ
( "O, benim işim/sorunum değil!":
"Yardım etmeye yanaşmayacağımızı belirtmiş olmak ya da kısaca/doğrudan "Hayır!" demiş olmanın yararı/değeri yoktur. ve/||/<>/> "Sadece, kendim için çalışırım."
İLE/DEĞİL/YERİNE
Yapamayacağımızı söylemek ya da daha sonra yapabileceğimizi, yardım edebileceğimizi söylemek.
"Onu daha önce denemiştik.":
Bir düşünce ya da ara çözüm önermek varken, "tarihi bağlam sunma"nın ya da kişileri dinlememenin kimseye bir yararı yoktur. ve/||/<>/> "Buna katılmak istemiyorum" ya da "Ben herşeyi bilirim", "Sen/siz, hiçbir şeyi bilmezsiniz"
İLE/DEĞİL/YERİNE
Yeni bir yaklaşım için her zaman bir yer vardır.
"Onun için bütçemiz yok/uygun değil.":
Bir düşünce ya da ara çözüm önermek varken, "ekonomik" sıkıntılardan söz etmenin ya da kişileri dinlememenin kimseye bir yararı yoktur. ve/||/<>/> "Başını önüne eğ ve senden beklenileni yap!"
İLE/DEĞİL/YERİNE
Her zaman büyük düşünceler oluşturulabilir/bulunabilir ya da daha düşük bütçelerle de çok fazla şey yapılabilir.[Çalışanların yaratıcılığını ve üretimini engellememek gerekir.]
"Ben (size) söylemiştim.":
Kişiler, düşünce ve girişimlerinin kötü bir düşünce olduğunu düşünür ve o konuda bir daha hiçbir şey yapmamaya başlarlar. ve/||/<>/> "Bugüne kadar bize karşı davranmış olduklarını düşündürür."
İLE/DEĞİL/YERİNE
Çözümü, bu sözü hiçbir zaman, zemin ve koşulda kullanmamaktır ya da sadece susabilmeyi becermektir.
"İşleyişe uygun değil!":
Konuşmaların, gevezelik ya da saçma olduğunu, süreçten uzak kalındığını düşündürtür. ve/||/<>/> "Burada, işlerin yürümesi için tek bir yol bulunmaktadır."
İLE/DEĞİL/YERİNE
Kurallar, kesin sonuçlar anlamına gelmediğinden dolayı, işleyiş, gelişmeyi engelliyorsa o engelleri değiştirmek/düzeltmek gerekir. )
- BAZİK TUZLAR ile BİLEŞİMİNDE HİDRAT BULUNAN TUZLAR
( Bileşiminde asit ve baz ağırlığı oranı normal tuza göre az, baz oranı normal tuza göre yüksek olan tuzlar. İLE Bileşiminde hidrat bulunan tuzlar. )
( BASIC SALT vs. HYDRATED SALT )
- BEBEĞİN, ANNE SÜTÜNÜ ...:
NASIL ALDIĞI ile/ve/||/<>/> NASIL SONLANDIRILDIĞI
- BEBEK/ÇOCUK GELİŞİMİNDE:
BAĞLANMA ile/ve/||/<>/> AYRIŞMA ile/ve/||/<>/> KİMLİK KAZANIMI
( 0 - 18 ay. İLE/VE/||/<>/> 18 - 36 ay. İLE/VE/||/<>/> 36 - 72 ay. )
- BEBEK/ÇOCUK GELİŞİMİNDE İLİŞKİLER:
İKİLİ ile/ve/||/<>/> ÜÇLÜ ile/ve/||/<>/> TOPLUMSAL
- BEBEK/LİK EVRELERİ/NDE:
OTİSTİK ile/ve/> SİMBİYOTİK ile/ve/> AYRIŞMA VE BİREYLEŞME
( 0-2 ay. İLE/VE/> 2-5 ay. İLE/VE/> 6-30 ay. İLE/VE/> 30 ay sonrası. )
( NORMAL AUTISTIC PHASE vs./and/> NORMAL SYMBIOTIC PHASE vs./and/> SEPERATION-INDIVIDUATION PHASE )
- BEBEKTE:
BOŞLUK DUYUSU ile/ve/||/<> YÜKSEKLİK
- BED-BAHT değil/yerine/= MUTSUZ
- BEDDUA[Ar.] değil/yerine/= KARGIŞ
- BEDEL ile ZEKÂT
- BEĞENİ ALMAK değil/yerine BEĞENİLMEK
- BEĞENİ ile UMURSAMAZLIK
( UMÛR[Ar.< EMR]: İşler, hususlar, maddeler, şeyler. | Önem verme, aldırma, üzerinde durma, iş sayma/edinme. )
- BEĞENMEME:
HER KOŞULDA ile HİÇBİR KOŞULDA
- BEGIN(ING) vs. START(ING) vs. PRELUDE
- BEGINNING vs. PROCESS
- (not BEHAVE WITH) BEHAVE TOWARDS
- BEHAVIOUR vs./and STABLE BEHAVIOUR
- BEHİMÎ ile/değil/yerine/>< MEDENÎ
- BEİS[Ar. < BE'S]["BEYİS" değil!]/MAHZUR[Ar.] değil/yerine/= SAKINCA/DOKUNCA
- BEKÂRET ile/ve/değil VAJİNUSMUS
- BEKLEME:
GEVŞEK ile/ve/||/<> SIKI ile/ve/||/<> SAF
- BEKLEMEK" ile/ve İSTEMEK
- BEKLEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖNGÖRMEK
- BEKLEMEK ve/= TERBİYE
( TO WAIT and/= TRAINING )
- BEKLEMEK ve/> YORGUNLUK
- [ne yazık ki]
BEKLENTİ ile/ve/değil/yerine/> ANLAMDAN/DEĞERDEN UZAK DÜŞMEK
- BEKLENTİ ile/ve/<> BASKI
- BEKLENTİ ile/yerine BEKLEMEK
( Beklenti içinde olmamak esastır. )
( EXPECTATION vs. TO WAIT
TO WAIT instead of EXPECTATION )
- BEKLENTİ yerine BİLİNÇ
( CONSCIOUSNESS instead of EXPECTATION, ANTICIPATION )
- BEKLENTİ ile/ve/=/||/<>/>/< DERT
- BEKLENTİ ile/ve/<>/< EZBER / KALIP / KABUL
- BEKLENTİ ile/ve/değil/yerine HEYECAN
- BEKLENTİ değil KENDİNDEN KAÇIŞ
( Merkezden uzaklaşmak. )
- BEKLENTİ ile/yerine ÖNGÖRÜ
( FORESIGHT instead of EXPECTATION, ANTICIPATION )
- BEKLENTİ ile/değil/yerine ÜMİT/UMUT
( Ümidiniz, zihninizde sessiz ve gönlünüzde sakin kalmakta yatar. )
( Düşük tut! İLE/DEĞİL/YERİNE Yüksek tut! )
( [not] EXPECTATION vs./but HOPE
HOPE instead of EXPECTATION )
- BEKLENTİ ile/ve/<>/değil YÜKSEK EŞİK
( [not] EXPECTATION, ANTICIPATION vs./and/<>/but HIGH EDGE )
- BEKLENTİDE OLMA(MA)K ile/ve/değil/yerine/>< "RAHATLIK"
- BEKLENTİYİ YÖNETMEYE ODAKLANMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> ÇÖZÜM ÜRETMEYE ÇABALAMAK
- BELEK ile BELEK/BÖLEK ile BELEK ile BELEK/BELİK ile BELEK ile BELEK ile BELEK
ile/değil
BELLEK
( Çocuk bezi. | Kundak. | Beşiğe konulan yatak. İLE Armağan. | Düğün armağanı, çeyiz. | Kumaş, yazma. İLE Korku, korkak. İLE Alacalı, karışık renkli. İLE Üzerinden yol geçen tepe. İLE Saç örgüsü. İLE Antalya'nın bir ilçesi. İLE/DEĞİL Yaşantıları, öğrenilen konuları, bunların geçmişle ilişkisini, bilinçli olarak anlıkta saklama olanağı/gücü, hafıza. | Bir bilgisayarda, programı değişmeyen verileri, yapılacak iş için gerekli olan ara sonuçları toplayan bölüm. )
- BELIEF vs./and STRUGGLE
- BELİRGE/SENDROM[Fr. < Yun.] ile TRAVMA[Yun.]
( Özel bir bozukluğu belirleyen, birarada görülen, tanıyı kolaylaştıran bulgu ve belirtilerin tümü. İLE Bir doku ya da örgenin yapısını ya da biçimini bozan ve dıştan, mekanik bir etki sonucu oluşan yerel yara. )
( SYNDROME vs. TRAUMA )
- BELİRLENMİŞLİK ile KOŞULLANMIŞLIK
( DETERMINED vs. TO BECOME CONDITIONED )
- BELİRLİ BİR ALANDA/KONUDA:
BİN KİTAP OKUMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< (YETKİN) BİR KİTABI, BİN KEZ OKUMAK
- BELİRLİ/LİK ile/ve BAĞIMLI/LIK
( DETERMINEDNESS vs./and DEPENDENT/DEPENDENCE )
- BELİRSİZ ile/ve/||/<> ÇEKİNGEN
- BELİRSİZLİK /= TEHLİKE:
EN KÖTÜ ile/ve/||/<>/> EN İYİ ile/ve/||/<>/> EN OLASI
- BELİRSİZLİK SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
GÖNDERMELİ ile/ve/||/<> VURGULAMA ile/ve/||/<> ÇOK ANLAMLILIK
( FALLACY OF: EQUIVOCATION vs./and/||/<> ACCENT vs./and/||/<> AMPHIBOLY )
- BELİRSİZ/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BELİRGİN/LİK
( Zihnin baş edemediği ve neredeyse her an tükenebileceği tek durum. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Zihnin ve sürecin rahatlayabildiği ve yaşayabildiği tek durum. )
- BELİRSİZ/LİK ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< BÖLÜNMÜŞ/LÜK
- BELİRSİZ/LİK ile/ve/=/||/<> DEĞERSİZ/LİK
- BELİRTİ ile/ve/||/<>/> İZ ile/ve/||/<>/> İZİN İZİ ile/ve/||/<>/> GÖSTEREN
- BELİT/AKSİYOM(ATİK) = AXIOM[İng.] = AXIOME/AXIOMATIQUE[Fr.] = AXIOM, GRUNDWAHRHEIT[Alm.] = ASSIOMA[İt.] = AXIOMA[İsp.] = PRONUNTIATUM[Lat.] = AKS.OMA[Yun.] = BEDÎHİYYE, MÜSELLEM[Ar.] = ASLÎ MUTEÂREF[Fars.] = AXIOMA[Felm.]
- BELLEĞE DAYANARAK YAŞAYAN ile BELLEĞİ (GEREKTİĞİNDE) KULLANARAK YAŞAYAN
- BELLEĞE YÖNELİK BİLGİ (YÖNETİMİ/KULLANIMI) ile/yerine EYLEME YÖNELİK BİLGİ (YÖNETİMİ/KULLANIMI)
( [TO MANAGE/USE] KNOWLEDGE IN THE AIMED AT MEMORY vs. [TO MANAGE/USE] KNOWLEDGE IN THE AIMED AT ACTION
[TO MANAGE/USE] KNOWLEDGE IN THE AIMED AT ACTION instead of [TO MANAGE/USE] KNOWLEDGE IN THE AIMED AT MEMORY )
- BELLEĞİN AŞAMALARI'NDA:
KODLAMA ile/ve/> DEPOLAMA ile/ve/> ARA-BUL-GERİYE GETİR
( Belleğe yerleştirilir. > Bellekte tutulur. > Bellekten çağrılır. )
- BELLEĞİNDEN SİLMEK ile/ve/> ETKİSİNDEN/"BÜYÜSÜNDEN" KURTULMAK
( REMOVE FROM MEMORY vs./and/> RELEASE FROM EFFECT/CHARMING )
- BELLEK:
GEÇMİŞ ve/||/<>/> ŞU AN ve/||/<>/> GELECEĞİ (BELİRLER)
- BELLEK [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- BELLEK SİLME ile/ve/||/<>/< PROPAGANDA
( ... İLE/VE/||/<>/< Bir öğreti, düşünce ya da inancı başkalarına tanıtma, benimsetme ve yayma amacıyla söz, yazı gibi yollarla gerçekleştirilen çalışma. )
- BELLEK YİTİMİ ile DUYUM YİTİMİ ile ACI YİTİMİ ile SÖZ YİTİMİ ile HAREKETLERDEKİ DÜZENSİZLİK
( ZIYÂ-İ HÂFIZA ile ZIYÂ-İ HİSS ile ZIYÂ-İ ELEM ile ZIYÂ-İ KELÂM ile ZIYÂ-İ İNTİZÂM )
( AMNÉSIE avec ANESTHÉSIE avec ANALGÉSIE avec APHASIE avec ATAXIE )
- BELLEK ile/ve/<> ALGI
( KUVVE-İ ZÂKİRE ile/ve/<> İDRAK )
( Algı bir örgütlemedir. )
( Bellek Haritası )
( MEMORY vs./and/<> PERCEPTION )
- BELLEK ve/||/<> DİL
( MEMORY and/||/<> TONGUE )
- BELLEK ile/ve GELECEK
- BELLEK ile/ve GÖRÜ
- BELLEK = HÂFIZA = MEMORY[İng.] = MÉMOIRE[Fr.] = GEDÄCHTNIS[Alm.] = MEMORIA[dissil/f.]/RECUERDO[eril/m.][İsp.]
- BELLEK ile/ve/değil İLGİ
- BELLEK ile/<> MNEMOTEKNİ[Fr. < Yun. MNEME: Bellek. | TEKHNE: Sanat.]
( ... İLE/<> Bazı alıştırma ve çağrışımlardan yararlanarak, belleği geliştirme yöntemi. )
- BELLEK ile/ve/değil ÖNCELİK
- BELLEK ile/ve TARİH
( Bellek, sadece benzerlik ve sürekliliği temel alırken, tarih farklılık ve düzensizlikleri önemser. )
( Bellek, geçmişi sözlü gelenek içinde yaşatırken, tarih, geçmişi, yazıyla sergilemektedir. )
( Collingwood, anılar ile tarih arasında farkı, düzenli ve çıkarımsal olup olmamasına bağlamıştır. Tarih düzenli ve çıkarıma dayanan bilgi çeşididir. Anılar ise çoğu zaman bu özelliğe sahip değildir; dolayısıyla onlar tarih değillerdir.
MEMORY vs./and HISTORY )
- BELLEK ile/ve/||/<> TOPLUMSAL BELLEK
- BELLEK ile/ve/yerine/||/<> US/AKIL
( Katıksız aklın, belleğe gereksinimi yoktur. )
( Sahip olunan etkin/aktif ya da pasif bilgilerin, şimdiki zamanda, uygulanabilir/pratik bilgi olarak, hızla ortaya çıkartılabilmesi Us'a[akla/akıllı olmaya] işaret etmez. Beynin çalışma yapıları özerklik gösterdiğinden, içinde bulunulan topludurum[konjonktür] gereği beynin nasıl çalışabileceği önceden bilinebilir/tespit edilebilir değildir. )
( Bellek, süreklilik, yanılsama verir, tekrarlanış ise nedensellik düşüncesini oluşturur. )
( Bellek ve beklenti olmadıkça zaman da yoktur. )
( Bellek, iyi bir hizmetkârdır fakat kötü bir efendidir. )
( Memory gives the illusion of continuity and repetitiveness creates the idea of causality.
Memory is a good servant, but a bad master. )
( MEMORIA cum/et/||/<> ... )
( MEMORY vs./and/||/<> REASON
REASON instead of MEMORY )
- BELLEK-GÖVDE(/NEDENSEL-GÖVDE) ile/ve/değil/yerine/< GÖVDE
- [ne yazık ki]
BELLEK KAYBININ NEDENLERİ:
KAN ŞEKERİNİN OYNAMASI ve/||/<> VİTAMİNLERİN EKSİLMESİ ve/||/<> MİNERAL YOKSUNLUĞU ve/||/<> YAĞLARIN DENGESİZLİĞİ ve/||/<> HORMONLARIN AZLIĞI
- BELLEKTE:
AŞAĞIDAN YUKARI ile/ve/||/<> YUKARIDAN AŞAĞI
- SÖZ:
BELLEKTE ile/ve SOHBETTE
( Girdiği gibi çıkar. İLE/VE Dönüşerek ve kişiyi[konuşanı ve dinleyeni] dönüştürerek çıkar. )
- BELLEKTE TAŞIMAK ile/değil/yerine BİLMEK
( Bilgi 2'dir. 1. Hakkında veri sahibi olmak. 2. Nerede bulacağını/bulabileceğini bilmek. [Bu çağda olması gereken ve öncelikli olan nerede bulabileceğini bilmektir.] )
( [not] TO CARRY ON MEMORY vs. TO KNOW
TO KNOW instead of TO CARRY ON MEMORY )
- BELLEKTE TUTMAK/TAŞIMAK değil/>< BİLMEK
- BELLEKTE TUTMAYA ÇALIŞMAK ile/ve/değil/yerine "HEYBEYE ATMAK"
- BELLEK(TEKİ KAYITLAR):
ZAMANDAN ve/||/<> DEĞİŞİMDEN
SAKLAMAK/SAKLANILAN
- BELLEME(EZBERLEME) ile/yerine ÖĞRENME
( TO MEMORIZE vs. TO LEARN
TO LEARN instead of TO MEMORIZE )
- BELLEME ile BELLEME
( Öğrenip akılda tutmak. | Sanmak. İLE Bel denilen araçla toprağı işlemek. )
- BELLEMEK ile/ve/yerine EZBERLEMEK[Fars.]
( ... İLE/VE/YERİNE Kalbe yazmak. )
- BELLEMEK ile/yerine SORGULAMAK/DÜŞÜNMEK
( Sormaz ki bilsin, sorsa bilir; bilmez ki sorsun, bilse sorar. )
( TO MEMORIZE vs. INTERROGATE/TO THINK
INTERROGATE/TO THINK instead of TO MEMORIZE )
- BELLETİCİ AHLÂK ile/yerine DÖNÜŞTÜRÜCÜ AHLÂK
( MORALS OF MEMORIZE vs. TRANSFORMAL MORALS
TRANSFORMAL MORALS instead of MORALS OF MEMORIZE )
- BEN/SEN BİLİNCİ ile/ve/<>/yerine BİZ BİLİNCİ
( Ben Var'ım!, Ben Tek'im!, Ben Anlamlı'yım! / Sen Var'sın!, Sen Tek'sin!, Sen Anlamlı'sın! İLE/YERİNE Biz Var'ız!, Biz Tek'iz!, Biz Anlamlı'yız! ( Hiçbir şey benim ya da sizin değildir - her şey bizimdir. )
( Nothing is mine or yours - everything is ours. )
( ME CONSCIOUSNESS/YOU CONSCIOUSNESS vs./and/<> WE/US CONSCIOUSNESS
WE/US CONSCIOUSNESS instead of ME CONSCIOUSNESS/YOU CONSCIOUSNESS )
- BEN DE SİZDENİM ve/||/<>/> BENİM GİBİ/DURUMUMDA OLAN BAŞKA BİRİ DAHA VAR MI?
( Çok sıradışı bir ortamda/bölgede/toplumda/durumda, kişinin ilk düşündükleri. )
- BEN OLMA GEREKSİNİMİ ile/ve/||/<>/> AİT OLMA GEREKSİNİMİ
( En temel/öncelikli gereksinimler. )
- BEN OLMAYAN ile/ve/<> ÖTEKİ(LEŞTİRME)
- BEN ile/ve/<> BEN OLMAYAN
( Birlik. İLE/VE/<> Çokluk. )
- BEN ile/ve BEN-İM
( "Ben" düşüncesi ve duyumsaması, her zaman bizimledir. Ne var ki, ona "gövde, düşünceler, duygular, sahip olunan mal-mülk vb. bin türlü "ekleme ve yükleme"de bulunmuşuz. Kendimizi "özdeşleştirdiğimiz" tüm bu "eklemeler" yanıltıcıdır. Onlardan dolayı kendimizi, olmadığımız şeyler olarak sanmaktayız. )
( Sense "I am" is always with us. Only we have attached all kinds of things to it -body, thoughts, feelings, ideas, possessions etc.- All these self-identifications are misleading. Because of them, we take ourselves to be what we are not. )
( I/ME vs./and I AM )
- BEN ile/ve/<>/> BİZ ile/ve/<>/> KENDİ/LİK
- ben = me[İng.] = JE[Fr.] = ICH[Alm.] = IO[İt.] = YO[İsp.] = EGO[Lat., Yun.] = ANÂ[Ar.] = MÄN[Fars.] = IK[Felm.]
- BEN = ZÂT = I[İng.] = das SOSEIN[Alm.] = TO TI ESTIN, TO TI ÈN EINAI[Yun.] = ESSENTIA[Ortaçağ Lat.]
- [ne yazık ki]
!"BENCİLLEŞME" ile/değil/yerine/||/<>/< BİREYLEŞME
- BENCİL/LİK ile/değil/yerine BİREYSEL/LİK
- BENCİLLİK ile/>< ELEŞTİRİ
- BENCİLLİK ile/değil/>< KENDİNİ ÖNCELİKLENDİRMEK
( Gereksinimlerinin karşılanmasına alışık olmayana, kendini önceliklendirmek, "bencillik" gibi gelebilir. )
- [ne yazık ki]
BENCİLLİK ile/ve/değil/||/<>/< KEYFİLİK
- [ne yazık ki]
BENCİLLİK ile/ve/||/<>/> NEFRET VE DÜŞMANLIK
- [ne yazık ki]
BENCİL/LİK ile/ve/<>/değil SORUMSUZ/LUK
- BENDE KUSUR VAR değil BİR HATA YAPMIŞIM
- BENEFIT vs. PROFIT
- [not] BENEFIT vs. RECIPROCAL BENEFIT
- BEN-İM ile BENİM
( "Benim" bir kişiye özgü, ötekileri hesaba katmayan ayrımcılık demektir. )
( BENİM!
Uzun boylu, ay yüzlü bir kız vardı kasabanın birinde. Onun sevgisiyle herkes yolunu yitirmişti. İşi gücü dilberlikti, bez yıkarken saçlarını çözer, eteğini beline toplar, âşıklarının gönüllerine ateş çalardı.
Kemâle ermiş, yaşını başını almış bir adam da âşık oldu ona ve tez vakitte kemâlini yitirdi, tecrübeli aklı deliliğe yaklaştı, yüzünün aşkıyla beli iki kat olup gönlü belâ zinciriyle bir girdapta kaldı. Sonunda dayanamadı, kendini ona vakfetti, her işi onun için, herşeyi onun adına yapmaya başladı. Ücretle iş yapsa kazancını ona sunar, eline altın geçse gider o gümüş gövdeliye verirdi. Bir gün genç kız kendine dedi ki:
- Yanışın her an biraz daha artmada ama aşkta masraf ziyâde gerek, sendeki sermaye yalnızca âşk olursa mutfak boş kalır, daha fazlaya gücün yetmezse geç bu sevdadan, davul dengi dengine demişler...
- Sevgili, dedi âşık, gövdemde bir avuç ilikten, bir parça deriden başka bir şey kalmadı yolunda harcayacak. Bari beni sat da elde ettiğinle bir müddet daha hoş ol.
- Genç kız âşığını derhal Mısır'a götürdü, orada bir kürsü kurmuşlar, âdet etmişler, satıcı kürsüye oturur, kölesi ayakta durup müşteri beklerdi. Bir müddet beklediler. Adam hiç üzüntü göstermiyor, hiç boynunu bükmüyor, hatta müşteri çıktığı vakit baş gösterecek ayrılığı da aklına getirmiyordu. Bir adam gelip genç kıza sordu:
- Şu ayakta bekleyen yaşlı adam senin kulun mu?
- Evet, benim kulumdur!...
O sırada, yaşlı adam, bayılıp düştü. Adam pazarlık ile onu satın aldı ve kendine geldiğinde şehrin dışında bir mezarlığa götürdü. Meğer o adamın babası ölmüş, o da babasının ruhu için bir köle azâd etmeyi ahdetmiş, yaşlı adamı satın alması bundanmış. Mezarın başında zavallı yaşlı adamı azâd edip cebini de altınla doldurduktan sonra gönlünü şâd etmek için dedi ki:
- Diliyorsan ey yaşlı adam. Mısır'da kal! Malın eksilmez, seni gözetirim. Dilersen de var git, çünkü artık özgürsün, kendinin sultanısın.
Yaşlı adam, teşekkür ederek genç kızın ardınca koşup yetişti ve altınları avucuna sayıp gönlünü alana yine gönlünü teslim etti. Dünyayı onun yüzünde apaydın görüyordu ve dedi ki:
- A sevgili! Şu gönül, senin için satılmaktan aldığı lezzeti bugüne dek hiçbir şeyden almadı. Hele "benim kulumdur" dediğin andaki saadetim, sanmam ki başka bir kimsede olsun!
Haydi yine beni pazara götürüp sat ki,
tekrar "Benim!" dediğini duyayım! )
( "Mine" implies exclusivity. )
( "Ben-im" bilinci bile, yararlı bir yön gösterici de olsa sürekli değildir.[Nerede aranması gerektiğini gösterir. Neyin aranması gerektiğini değil.] )
( Even the consiousness "I am" is not continuous, though it is a useful pointer.[It shows where to seek, but not what to seek.] )
( I AM vs. MINE/MY )
- BENİMSEME ile KİŞİSELLEŞTİRME
- BENİMSEMEK ve/||/<> ANIMSAMAK
- BENİMSEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KABUL ETMEK
- BENİMSEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> KARŞI ÇIKABİLMEK
- BENLİK TUTUMUNDA:
KİM OLMADIĞIMIZ ile/ve KARŞIT OLDUKLARIMIZ
- BEN/LİK ile/ve/<>/> KENDİ/LİK
- BENLİK/EGO ile/ve/||/<> KENDİLİK(BENLİK KİMLİĞİ)
- BENLİKTEN/EGODAN VAZGEÇMEMEK ve/ne yazık ki/> KENDİNDEN VAZGEÇMEK
- BENMERKEZCİ/LİK ile/değil/yerine/>< EVRENSELLİK
- BENZER ile AKIL
( SIMILAR vs. REASON )
- BENZETME ile/ve/değil/||/<>/< ZORLAMA
- BENZETMELERDE:
AT ile/ne yazık ki MAYMUN
( Duygu olarak. İLE/NE YAZIK Kİ Biçim olarak. )
- BEREKETLİ[Ar.] değil/yerine/= ARTAĞAN
( Mutluluk, meymenet, saadet. | Nimette bolluk ve iyilik. )
- BERHAVA[Fars. + Ar.] değil/yerine/= YARARSIZ, BOŞ
( Havaya atılmış, uçurulmuş. | Yararsız, boş. )
- BER-HURDÂR[Fars. < BERHÛR] ile MUTLU
( Hisse, nasip, pay.)] )
- BEŞ(5) DUYU ile BEŞ(5) SIR
- BESİN ZİNCİRİ ile/||/<> BESİN AĞI
( Zincir tek yol, ağ çoklu beslenme ilişkisidir )
( Formül: Doğrusal İLE karmaşık )
- BESLEMEK ve/||/<> DESTEKLEMEK
- BESLENME ile TUTUNMA
- BET-BENİZ(BETİ-BENZİ)
- BET (BENİZ) ile BET (BEREKET)
( Beniz sözcüğü ile birlikte, "yüz rengi" anlamında ikileme oluşturan bir söz. İLE Bereket sözcüğü ile birlikte "bolluk" anlamında ikileme oluşturan bir söz. )
- BETİMLEME ile/ve/||/<> DEĞER VERME/YÜKLEME
- BETİMLEME ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TANIMLAMA
- BETİMLEMELİ/TASAVVURLU DÜŞÜNME ile BETİMLEMESİZ/TASAVVURSUZ DÜŞÜNME
- BEVS[Ar.] ile BEVŞ[Ar.]
( Acele, ileri geçme/gitme. | Bıktırıncaya kadar ısrar etme. | Bir kimseden kaçıp gizlenme. | Bir şeyin rengi. İLE Çalım, gösteriş, debdebe. )
( )
- BEYÂNİ AKIL ile/ve BURHANİ AKIL ile/ve İRFÂNİ AKIL
itibarı ile 7.202 başlık/FaRk ile birlikte,
7.202 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(5/30)