Bugün[09 Kasım 2025]
itibarı ile 34.754 başlık/FaRk ile birlikte,
34.754 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(140/140)


- ZEYTİNYAĞINDA:
ACILIK ile/ve/||/<> YAKICILIK

( Bir yemek kaşığı zeytinyağı ağızda yaydıktan sonra yavaşça yutulduğunda, 16. - 20. saniyeler arasında dilin yanlarında ve arka tarafında acılık duyumsanır.[Acılık duyumu uzun sürmez.] İLE/VE/||/<> Gerçek zeytinyağının yakıcılığı, 26. - 29. saniyelerde ortaya çıkar. Yakıcılık, biraz kalıcıdır.[Yakıcılığa neden olan oleocanthal olarak adlandırılan yağa antioksidan özelliği veren, polifenol bileşenidir.] )

( )


- ZEYTİNYAĞI'NDA:
BURUN YAĞI ile/ve AYAK YAĞI


- ZÎ-[Ar.] ile Zİ[Ar.]

( "sahip" anlamına gelmek üzere, sözcüklerin başına getirilerek birleşik sözcükler yapar. [ZÎ-NÜFÛZ: Sözü geçer, nüfuzlu. | ZÎ-KIYMET: Değerli. | ZÎ-ŞAN: Şanlı, şerefli.] İLE Giysi/elbise, kılık, kıyâfet, heyet. )


- ZÎB[Ar.] ile Zİ'B[Ar. çoğ. ZİÂB, ZU'BÂN]

( Süz, bezek. İLE Kurd, canavar. )


- ZIBÂBİYE-İ BERRİYYE[Ar.] ile ZIBÂBİYE-İ MÂİYYE[Ar.]

( Kertenkele ve benzeri hayvanlar. İLE Bu sınıfın suda yaşayan bölümü. )


- ZİBİDİ[Fars.] ile ZÜPPE/DANDİ[Fr. DANDY]/DIDON[Fr. < DIS DONC]

( Gülünç olacak derecede kısa ve dar giyinmiş olan. | Yersiz ve zamansız davranışları olan kişi. | Süslü ve yakışıklı. İLE Giyinişte, söz söyleyişte, dilde, düşünüşte, toplumun gülünç ve aykırı saydığı yapmacıklıklara ve aşırılıklara kaçan. )


- ZİBL[Ar.] ile ZİBR[Ar. çoğ. ZÜBÛR]

( Süprüntü, gübre. İLE Mektup. | Kitap. | Yazı. )


- ZİGON SEHPA ile FİSKOS SEHPA

( İçiçe geçmeli servis sehpası. İLE İki tekli koltuk arasında bulunan sehpa. )


- DÖL GÖZE/ZİGOT[Fr. < Yun. ZYGOTE] ile/ve/> ÖNDÖLÜT/EMBRİYON[İng. < EMBRYO] ile/ve/> DÖLÜT/CENİN/FETÜS

( MELFÛHA[çoğ. MELÂFÎH]: Anne karnındaki eril çocuk.
TAKLİYE: Anne karnındaki çocuğun yedinci aya doğru hareket etmesi, dönmesi. )

( MELFÛHA[çoğ. MELÂFÎH]: Anne karnındaki eril çocuk.
TAKLİYE: Anne karnındaki çocuğun yedinci aya doğru hareket etmesi, dönmesi. )

( MELFÛHA[çoğ. MELÂFÎH]: Anne karnındaki eril çocuk.
TAKLİYE: Anne karnındaki çocuğun yedinci aya doğru hareket etmesi, dönmesi. )

( MELFÛHA[çoğ. MELÂFÎH]: Anne karnındaki eril çocuk.
TAKLİYE: Anne karnındaki çocuğun yedinci aya doğru hareket etmesi, dönmesi. )

( MELFÛHA[çoğ. MELÂFÎH]: Anne karnındaki eril çocuk.
TAKLİYE: Anne karnındaki çocuğun yedinci aya doğru hareket etmesi, dönmesi. )

( MELFÛHA[çoğ. MELÂFÎH]: Anne karnındaki eril çocuk.
TAKLİYE: Anne karnındaki çocuğun yedinci aya doğru hareket etmesi, dönmesi. )

( MELFÛHA[çoğ. MELÂFÎH]: Anne karnındaki eril çocuk.
TAKLİYE: Anne karnındaki çocuğun yedinci aya doğru hareket etmesi, dönmesi. )

( MELFÛHA[çoğ. MELÂFÎH]: Anne karnındaki eril çocuk.
TAKLİYE: Anne karnındaki çocuğun yedinci aya doğru hareket etmesi, dönmesi. )

( MELFÛHA[çoğ. MELÂFÎH]: Anne karnındaki eril çocuk.
TAKLİYE: Anne karnındaki çocuğun yedinci aya doğru hareket etmesi, dönmesi. )

( MELFÛHA[çoğ. MELÂFÎH]: Anne karnındaki eril çocuk.
TAKLİYE: Anne karnındaki çocuğun yedinci aya doğru hareket etmesi, dönmesi. )

( MELFÛHA[çoğ. MELÂFÎH]: Anne karnındaki eril çocuk.
TAKLİYE: Anne karnındaki çocuğun yedinci aya doğru hareket etmesi, dönmesi. )

( MELFÛHA[çoğ. MELÂFÎH]: Anne karnındaki eril çocuk.
TAKLİYE: Anne karnındaki çocuğun yedinci aya doğru hareket etmesi, dönmesi. )

( MELFÛHA[çoğ. MELÂFÎH]: Anne karnındaki eril çocuk.
TAKLİYE: Anne karnındaki çocuğun yedinci aya doğru hareket etmesi, dönmesi. )

( ZYGOTE vs./and/> EMBRYO vs./and/> FETUS/FOETUS )


- ZİHİ[Ar.] ile ZİHÎ[Ar.]

( Arapça'da, "şu, bu" anlamına gelen işaret sözü. İLE Ne güzel, ne hoş. | Aferin, bravo. )


- ZİHİN FELSEFESİ ile/ve ESTETİK FELSEFESİ


- ZİHİN FELSEFESİ ile/ve YORUM FELSEFESİ


- ZİHİN YOĞUNLUĞU ile/ve LİBİDO DÜŞÜKLÜĞÜ


- ZİHİN ile/ve/değil/yerine BİRLEŞTİRİCİ/KAPSAYICI ZİHİN

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Koşullara karşı mücadele eden, başlangıçta düş kırıklığına uğrasa da zafere ulaşan, eylem halindeki sevgi. )


- ZİHİN ve/||/<>/> BİR(LİK)


- ZİHİN(/DÜŞÜNCE) ve/||/<> DİL ve/||/<> YAŞAM(/UZAY)

( Ne ki, dilinde, aynı zihninde; ne ki, zihninde, aynı dilinde! )

( Dil, ne kadar zengin; zihin, o kadar engin. )

( "Dilin, Zihin Yapısı ve Kültür Üzerindeki Etkileri" başlıklı yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )


- ZİHİN ile/ve/<> DOĞA

( REASON vs./and/<> NATURE )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihin, olaylarla ilgilenir, farkındalık ise zihnin kendiyle ilgilenir. )

( Zihin, her durumu ile kendini bilmelidir. )

( Zihnimizi içiyle dışıyla bilmedikçe, bağımlılıklar bizi terk etmeyecektir. )

( Zihin, iki halde bulunur; su gibi ve bal gibi. Su en ufak bir sallanışta titreşir, halbuki bal ne kadar karıştırılırsa karıştırılsın, hemen hareketsizliğe döner. )

( Yanılsamayı yaratan zihindir ve ondan kurtulan da zihindir. )

( Zihnin bize yardım edeceğinden değil fakat zihni iyi bilirsek, onun bizi sınırlamasından sakınabiliriz. )

( Başlangıçta önde gelenin zihin olması gerekir. )

( Zihin dili biçimlendirir ve dil de zihne biçim verir. )

( Zihnin bilgisi gerçek bilgi değildir. )

( Zihne ait olan göreli olandır, onu bir "mutlak" haline getirmek hatadır. )

( Zihin, arzudan azade ve rahat olmalıdır. )

( Anlayan bir zihin, arzulardan ve korkulardan azâdedir. )

( Zihin yanlış anlar, yanlış anlama onun doğası gereğidir. )

( Zihin anlayamaz, çünkü zihin kavramak, tutmak ve devam ettirmek üzere eğitilmiştir. )

( Şimdiye kadar zihni bilen olarak kabul ettiniz, fakat öyle değildir. )

( Zihin, bizi imgelerle ve düşüncelerle tıkamakta ve onlar, bellekte yara izleri bırakmakta. )

( Zihin diye bir şey yoktur. Düşünceler vardır ve bunlardan bazıları yanlıştır. Yanlış olan düşünceleri terk edin, çünkü onlar sahtelerdir ve kendi hakkınızdaki görüşünüzü bulandırırlar. )

( Zihnin kurduğunu, zihin yıkmalıdır. )

( Sakin bir zihin, doğru bir idrak için şarttır, ki bu da kendini-biliş için gereklidir. )

( Zihin, karanlık ya da çalkantılıyken, kaynak fark edilmez. )

( Zihin, sakin olduğu zaman gerçeği yansıtır. )

( Zihin, telaş halinde olmadığı ve endişelerden uzak olduğu zaman sessizleşir ve sessizlik içinde, genelde kolay idrak edilemeyecek kadar süptil olan bazı şeylerin işitilebilmesi olanaklaşır. )

( Zihin, görebilmek için açık ve sessiz olmalıdır. )

( Zihin yatıştırıldığında ve artık iç âlemi rahatsız etmediğinde, gövde yeni bir anlam kazanır ve onun değişimi hem gerekli hem olanaklı hale gelir. )

( Zihin tamamen hareketsiz olduğu zaman, erir, yalnızca gerçek kalır. )

( Zihninizi ya da gövdenizi değiştirebilirsiniz fakat değişmiş olan sürekli sizin dışınızda olan bir şeydir, kendiniz değil. )

( Zihin ve gönül olgunluğu vazgeçilmez gerekliliktir. )

( Durgun ya da huzursuz olan zihindir, siz değilsiniz. )

( Cildinizin dış tarafındaki dünya ile iç tarafındaki dünyayı birbirinden ayıran ve onları karşıt konumlara getiren sizin zihninizdir. )

( Dünyayı projekte eden zihin onu kendi tarzında renklendirir. )

( Zihni huzursuz eden arzular ve korkulardır. )

( Sürekli düşünmek, zihninizi yıpratır ve bozar. )

( Zihninizi durmadan çalıştırmayın. )

( Zihin, büyük bir işçidir ve dinlenmeye gereksinimi vardır. )

( Zihninizi toparlayıp güçlendirin, göreceksiniz ki düşünceleriniz ve duygularınız, sözleriniz ve eylemleriniz sizin iradeniz yönünde hizaya gireceklerdir. )

( Onun istekleri sayısız ve sınırsızdır. Zihninizi büyük dikkatle, sebatla gözlemleyin, çünkü tutsaklığınız da özgürlüğünüzün anahtarı da onda yatar. )

( Elbette ki gövdemizi ve zihnimizi işletelim fakat onların bizi sınırlamasına izin vermeyelim. )

( Tüm gereksiniminiz sakin bir uyanıklığı koruyarak kendi gerçek doğanızı araştırmaktır. )

( Tüm yapılması gereken, Öz ile özdeşliğinin farkına varılabilmesi için zihni arındırmaktır. )

( Tüm gereksiniminiz sadece sakin bir zihindir. )

( Zihninize, tarafsızlıkla bakın, bu onu sakinleştirmeye yeter. )

( Zihin, aşırı meşguliyetlerden uzak tutulduğu zaman sakinleşir. )

( Sessizlikten başka hiçbir belirli düşünce zihnin doğal hali olamaz. )

( Zihnin ötesinde tüm farklar biter. )

( Zihnin ötesindesiniz fakat zihninizle bilirsiniz. )

( Zihin, hazır olur olmaz güneş onun içinde parlar. )

( Zihninizi yatıştırın ve arındırın, berraklaştırın, o zaman kendinizi gerçekte olduğunuz gibi göreceksiniz. )

( Zihniniz sakinleştiğinde öteki herşey gereğince ve doğru biçimde gerçekleşecektir. )

( Kişinin kendi gerçek doğasına nüfuz etmesini engelleyen şey, zihnin zayıflığı, duygusuzluğu ve süptil olanı atlayıp sadece kaba olan üzerinde odaklanmasıdır. )

( Zihninizi durdurun ve sadece OLun! )

( Kendinizi her şey ve her şeyden öte olarak bilmenize engel olan, belleğe dayanan zihindir. )

( Kendiniz olarak imgelediğiniz kişiyi, zihninizde algıladığınız dünyanın bir parçası olarak görün ve zihninize dışarıdan bakın, çünkü siz zihin değilsiniz. )

( Kendi zihninizi anlayın, böylece onun sizin üzerinizdeki bağlayıcılığı son bulacaktır. )

( Öz varlığınız olmanız için zihnin ötesine geçmeniz, kendinizi bulmanız gerekir. )

( Zihnin ötesine geçmek için sessiz ve sakin olmak zorundasınız. )

( Zihninizin aynasında imgeler görünür ve kaybolurlar. Ayna kalır. )

( Zihni, olması gereken yerde ve kendi işiyle meşgul tutarsanız, bu zihnin kurtuluşudur. )

( Yapmaya çalışacağımız şey, gerçek olanı anlamak için zihni uygun duruma getirmektir. )

( Dünya, zihnin sadece yüzeyidir ve zihin sonsuzdur. )

( Düşünceler dediklerimiz, zihnin yüzeyindeki dalgacıklardır ancak. )

( Her şeyin sizin zihninizde olduğunu, sizin zihinden öte olduğunuzu ve gerçekten yalnız başınıza olduğunuzu ne zaman idrak ederseniz, işte o zaman her şey sizsiniz. )

( Bağımsız, yaratılmamış, ebedi ve değişmez ama yeni ve taze olan, zihnin ötesidir. )

( Resim, ressamın zihninde ve resmin içinde; resim, ressamın zihnindeki resmin içindeki ressamın zihninde! )

( Zihninizi düzene koyun, doğrultun, herşey düzelecektir. )

( Kendinizi bilmeyi engelleyen yalnızca zihindir. )

( Mind is interested in what happens, while awareness is interested in the mind itself.
The mind must know itself in every mood.
What is of the mind is relative, it is a mistake to make it into an absolute.
The mind exists in two states: as water and as honey. The water vibrates at the least disturbance, while the honey, however disturbed, returns quickly to immobility.
It is the mind that creates illusion and it is the mind that gets free of it.
Not that the mind will help you, but by knowing your mind you may avoid your mind disabling you.
The mind cannot understand, for the mind is trained for grasping and holding.
For it is the mind that is primary in the beginning.
The mind shapes the language and the language shapes the mind.
To keep the mind in its own place and on its own work is the liberation of the mind.
There is no such thing as mind. There are ideas and some of them are wrong. Abandon the wrong ideas, for they are false and obstruct your vision of yourself.
When the mind is dark or turbulent, the source is not perceived.
What the mind has done the mind must undo.
The mind misunderstands, misunderstanding is its very nature.
All else will happen rightly, once your mind is quiet.
Ripeness of heart and mind is indispensable.
You took the mind for the knower, but it is just not so.
The mind clogs you up with images and ideas, which leave scars in memory.
It is the mind that is dull or restless, not you.
It is your mind that has separated the world outside your skin from the world inside and put them in opposition.
The mind that projects the world, colours it its own way.
It is desires and fears that make the mind restless.
Constant thinking makes the mind decay.
Do not keep your mind busy all the time.
Mind is the great worker and it needs rest.
Collect and strengthen your mind and you will find that your thoughts and feelings, words and actions will align themselves in the direction of your will.
You may change your mind or your body, but it is always something external to you that has changed, not yourself.
It's appetites are numberless and limitless. Watch your mind with great diligence, for there lies your bondage and also the key to freedom.
When you are not in a hurry and the mind is free from anxieties, it becomes quiet and in the silence something may be heard which is ordinarily too fine and subtle for perception.
The mind must be open and quiet to see.
When the mind has been put to rest and disturbs no longer the inner space (chidakash), the body acquires a new meaning and its transformation becomes both necessary and possible.
All you need is to keep quietly alert, enquiring into the real nature of yourself.
When it is motionless through and through, it dissolves and only reality remains.
A quiet mind is all you need.
Look at your mind dispassionately; this is enough to calm it.
When the mind is kept away from its preoccupations, it becomes quiet.
You are beyond the mind, but you know with your mind.
As soon as the mind is ready, the sun shines in it.
Calm and clarify your mind and you will know yourself as you are.
Understand your own mind and its hold on you will snap.
To go beyond the mind, you must be silent and quiet.
What prevents the insight into one's true nature is the weakness and obtuseness of the mind and its tendency to skip the subtle and focus on the gross only.
Stop your mind - and just be.
What prevents you from knowing yourself as all and beyond all, is the mind based on memory.
Just see the person you imagine yourself to be as a part of the world you perceive within your mind and look at the mind from the outside, for you are not the mind.
To be what you are, you must go beyond the mind, into your own being.
What we are trying to do here is to bring our minds into the right state for understanding what is real.
The world is but the surface of the mind and the mind is infinite.
What we call thoughts are just ripples in the mind.
What is independent, uncreated, timeless and changeless, and yet ever new and fresh, is beyond the mind.
The picture is in the mind of the painter and the painter is in the picture, which is in the mind of the painter who is in the picture!
It is your mind's attitude that determines what he is to you. )

( MIND vs./and/<> AWARENESS )


- ZİHİN ve/||/<> KALP/GÖNÜL

( Eril. VE/||/<> Dişil. )

( Dışa açıktır. VE/||/<> Herkese ve her zaman açılmaz/açılmamalıdır. )

( Karanlık, dipsiz uçurumu yaratır. VE/||/<> Tüm sınırları aşıp geçer. )

( "Olmaz"ından öte olmaz, zihninden öte konmazın yok! )

( Kendimizi yönetmek üzere... VE/||/<> Başkalarını yönetmek üzere... )

( ÂB-GÎNE: Sevgilinin kalbi. )


- ZİHİN ve/||/<> PARAŞÜT

( İkisi de açık olmadığı sürece bir işe yaramaz. )


- ZİHİN ile/ve/||/<> PARAŞÜT

( Zihin, paraşüt gibidir. Açık değilse işe yaramaz. )


- ZİHİN/ANLIK ile/ve/=/||/<> ZAMAN

( Düşünce ve zihnin, kişinin üzerinde olması DEĞİL/YERİNE kişinin düşüncelerini ve zihnini/n üzerinde olması/olabilmesi, yönetebilmesi. İLE/VE/=/||/<> Zamanın, kişinin ve yaşamın üzerin(d)e olması/devrilmesi. DEĞİL/YERİNE Kişinin, zamanın/ı/n ve yaşamın/ı/n üzerinde olması/olabilmesi, yönetebilmesi. )


- ZİHİNDE:
OLGU değil [ya] NESNE [ya da] OLAY


- ZİHİNLE KONUŞMAK ile/ve/değil/yerine/<> "KALBİNLE" BAKMAK


- ZİHİN/LER ve/<> GÜNEŞ

( Kırık ayna parçaları. VE/<> Bütünlük. )


- ZİHİNSEL ENGELLİ/LİK ile/ve DÜŞÜNME ENGELLİ/LİK

( Hastalık/ta. İLE/VE Olumsuz alışkanlık/ta. )

( Bazı bireylerde. İLE/VE Toplum(lar)da. )


- ZİHİNSEL SEZGİ ile/ve/değil AKILSAL SEZGİ

( Zihin, fukarâ olursa akıl, ukalâ olur. )


- ZİHİNSEL YALNIZ/LIK ile GÖVDESEL(BEDENSEL) YALNIZ/LIK

( Adam adama yük değil, can gövdeye mülk değil. )

( "Ben Gövde'yim" düşüncesinin ötesine geçelim! )

( Yalnızlık çekmenize gerek yok. )

( Tek başına olsa da bir ağaç kadar sağlam durabilmeli ve yaşamı neşeyle algılamalıdır. )

( LONELINESS vs. SOLITUDE/ALONE
Go beyond the l-am-the-body idea.
You need not feel alone. )


- ZİHNEN[Ar.] ile ZİHNÎ[Ar.]

( Zihince, zihinde, zihinle, zihinden. İLE Zihne özgü, zihinle ilgili. )


- ZİHN-İ DAKÎK ile/ve/||/<>/>/< ZİHN-İ RAKÎK


- ZİHNİ ve GÖNLÜ:
DAR OLAN ile/değil/yerine/>< ZENGİN OLAN

( Dünyayı da sunsan, "Daha yok mu?" der. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Kuru ekmek de versen, şükreder. :) )

( Yüzünü asar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yüzü güler. :) )


- ZİHNİ YORMAK ile/değil/yerine ZİHNİ ZORLAMAK

( Körü körüne zorlukların üstüne gitmek şanssızlığa yol açar. Uyumlu zaman koşullarını beklerken gelişmelerle mutlu olun. )


- ZİHNİN ALTINDA EZİLİRSEK ile/değil/yerine/>< ZİHNİ AŞABİLİRSEK

( Deli oluruz. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Veli oluruz. )


- ZİHNİN BURUŞMASI ile/değil/>< TENİN BURUŞMASI

( "Heyecanımızdan vazgeçmemizle".[Olmamalı!] İLE/DEĞİL/>< Yıllarla.[Olabilir.] )


- ZİHNİN:
"DOLULUĞU" ile/ve/değil/yerine/||/<> "YÜKLÜLÜĞÜ"


- ZİHNİN: "KÖLESİ OLMAK" değil/yerine/>< USTASI OLMAK


- ZİHNİN/AKLIN, ONA ...:
KAYMASI/KAYAR ile/ve/||/<>/> KAÇMASI/KAÇAR


- ZİHNİN OYUNLARI ve NEFSİN TERBİYESİ


- ZİHNİN VE YAŞAMIN:
ARINARAK DÖNÜŞMESİ ile/ve/||/<> DÖNÜŞEREK ARINMASI


- ZİHNİNDE ve/=/||/<>/>/< DİLİNDE

( Ne ki, var zihninde; aynı var dilinde!
Ne ki, var dilinde; aynı var zihninde! )


- Zihnini dizginlemek için DİNLE!!!


- Zihnini dizginlemek için SUS!!!


- ZİHNİNİ ...:
"YORMAK" değil KULLANMAK


- ZİHNİYET ile/ve/<> NİYET


- ZİHNİYET ile YAKLAŞIM


- ZİKİR ile/ve ZİKR-İ HABÎB


- ZİKIYMET[Ar.] değil/yerine/= DEĞERLİ


- ZİKR ETMEK ile İFŞÂ ETMEK


- ZİKR (ETMEK) ile/değil ZERK (ETMEK)


- ZİKR-İ HÂS ile/ve ZİKR-İ ZÂT


- ZİL'DE:
PARMAK ZİLİ ile/ve ZİLLİ MAŞA (ARAP)[Çankırı sohbet toplantılarında elden ele özel ezgisi ve gezdirme uygulamalarından.]


- ZILF[Ar. çoğ. EZLÂF, ZULÛF] ile ...

( İnek, koyun, keçi gibi hayvanların çatal tırnağı. )


- ZİLKAR İNİ/MAĞARASI ve/<> KÜRE DAĞLARI


- ZİLLET ile/değil/yerine/>< İZZET

( Hor görülme. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Büyüklük, yücelik, ululuk. )

( Hor görmeyi/göstermeyi[zilleti] "olağan/alışıldık" duruma getirmiş kişiler, izzetli kişilerden rahatsız olur ve onlara hakaret eder. )

( Eğer ahlâksızlığı meşrûlaştırmakla ilgili çabası olan için ahlâklı olanlar rahatsızlık verici olur. )

( Belirli düzen ve disiplinlerde "yaşayamayanlar" için düzenli olanlar, düşmandır. )


- ZİLLET ile/değil/yerine/>< MİLLET


- ZİLLET ile TENEZZÜL


- ZİMÂM-DÂR[Ar., Fars.] ile ZİLYED[Ar.]

( Bir işi elinde tutan, yöneten, yürüten. İLE Bir malı/gayrımenkulü elinde tutan, malı -sahibi olsun ya da olmasın kullanmakta bulunan kişi. )


- ZIMAR ile ZIMÂR


- ZİMBABWE < ZİMBA ZE MAHWE ya da ZİMBA WAYE

( [Şuna kabilesi dilinde/n] "Ulu Taş Evler" YA DA "Değerli Taş Evler" )


- ZIMNEN[Ar.] ile ZIMNÎ[Ar. çoğ. EZYÂL, ZÜYÛL]

( Açıktan olmayarak, dolayısıyla, kapalıca, üstü kapalı olarak. İLE Üstü kapalı, örtülü, açıktan olmayarak, dolayısıyla anlatılan. | Kendiliğinden. )


- ZİMOJEN/ZYMOGEN[İng.] değil/yerine/= ÖN ENZİM


- ZİNCİR ile APİKO[İt. < A PICCO]

( ... İLE Geminin, zinciri toplayıp demirini kaldırmaya hazır olması. | Hazır, tetik. | Derli toplu, süslü, şık. )


- ZİNCİR ile/ve/değil/yerine/||/<> BLOK ZİNCİR

( İki uclu/yönlü. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Altı yönlü/yanlı/yüzlü. )


- ZİNCİR ile HALİÇ ZİNCİRİ

( ... İLE Sayın Uğur Genç´in, Haliç Zinciri adlı kitabından, ayrıntılarını inceleyebilirsiniz... )


- ZİNCİRİN GÜCÜ ile/ve/||/<>/< ZAYIF HALKA

( Zincirin gücü, en zayıf halkası kadardır. )


- ZİNDAN BAYIRI :

( Demirciköy'deki Zindan Bayırı mevki ismini Bizanslar döneminde burada bulunan zindandan aldığı sanılıyor. Suçluların bu zindana konularak cezalarını çektikleri bu zindan Osmanlılar tarafından kullanılmış olduğu söylenmektedir. )


- ZİNDE[Fars.] değil/yerine/= DİNÇ/DİRİMLİ/DİRİ/SAĞLAM


- ZİNDE[Fars.] ile/ve/||/<>/> İZİNDE


- ZİNDE/LİK[Fars.] değil/yerine/= DİNGİN/LİK, DİNÇ/LİK


- ZINDIK KOKLATMAMAK değil ZIRNIK KOKLATMAMAK


- ZİR ZİR/ZİV ZİV (GEZMEK)


- ZIRR[Ar. çoğ. ZURÛR] değil/yerine/= DÖĞME | TOMURCUK


- ZİRÂ'[Ar.] ile ZÎRÂ[Ar.]

( Dirsekten orta parmak ucuna kadar olan bir uzunluk ölçüsü.[75-90 cm. arasındadır.] | Ay menzillerinden biri. İLE Çünkü, şundan dolayı ki. )


- [Ar.] ZİRÂ ile ZİRÂ-İ A'ŞÂRÎ ile ZİRÂ-İ AMME ile ZİRÂ-İ KİRBÂSÎ ile ZİRÂ-İ KİSRÂ/MELİK ile ZİRÂ-İ MESAHA ile ZİRÂ-I Mİ'MÂRÎ ile ...


- ZİRAAT ile/ve ZANAAT


- ZIR/DELİ ile/değil DÂHİ

( Kişilerin/toplumun anlayamadıkları ve/ya da kabul edemedikleri. İLE/DEĞİL Deliliğini, topluma kabul ettire(bile)n. )

(
Özellikle sözlük çalışması, dilin önemi, bireyin farkı ve değeri, yaşam hakkı, aşk, dostluk, psikoloji, ümit, hizmet, hukuksal süreç bağlamında ve daha çoğu bireysel (||/<>) toplumsal düşünce, duygu ve değerler açısından izlenilmesi gerekli olan, gerçek bir yaşam öyküsünün işlenilmiş olduğu etkileyici, ilginç ve harika bir film. )

( "Oxford İngilizce Sözlüğü'nü Olanaklı Kılan Şizofren Cerrah: William Chester Minor" ve James Augustus Henry Murray hakkındaki ve sözlük yazma sürecindeki ilişkiyi okumak için burayı tıklayınız... )


- ZIRH ile/||/<> YANÇAK

( ... İLE/VE/||/<> Atın yanlarına bağlanan zırh. )


- ZİRKON[Fr.] ile ZİRKONYUM[Fr. < Lat.]

( Zirkonyum'un doğal durumda bulunan en önemli bileşiği. Renkszi, sarı, yeşil, kahverengi türleri olan, doğal ve saydam, değerli taş. | Ergime noktası 2700 °C'ye yaklaşan, ateşe çok dayanıklı, beyaz renkli, katı, zirkonyum bileşiği. ZrO2 İLE Atom sayısı 40, atom ağırlığı 91,22, yoğunluğu 6.25 olan, siyah toz biçiminde bir öğe. Simgesi: Zr )


- ZİRKONYUM ile/ve/<> HAFNİYUM[< HOFNIA: Kopenhag kentinin önceki adı]

( Atom numarası 40, atomik ağırlığı 91.22, ergime sıcaklığı 1852 °C, kaynama sıcaklığı 4377 °C, yoğunluğu 6.5 g/cm³, kütle numarası87-97 arasında izotopları bulunan, beta ve gama yayınlayan, 63 gün yarılanma süreli, 95 kütle numaralı izotoplu [Zr95] petrol boru hatlarında, izleyici olarak kullanılan, ısıl [0.0253eV enerjili ya da 2200 m/s hızlı] nötronlar için soğurma etki kesiti çok düşük [185mb], saçılma etki kesiti büyük [6.4b] olduğundan, reaktörlerde yakıt kılıfı [zarfı] malzemelerinde yavaşlatıcı olarak kullanılan ve suda çözünmeyen, derişik asitlerde çözünen, cevherlerinde hafniyumla birlikte bulunan, beyazımtrak-gri metal. [Simgesi: Zr]
İLE/VE/<>
Atom numarası 72, atomik ağırlığı 178.49, kütle numarası 166-184 arasında izotopları bulunan, ancak 176 [%5.21], 177 [%18.56], 178 [%27.1] kütle numaralı izotopları tam kararlı, 179 [%13.75] ve 180 [%35.22] kütle numaralı izotopları da iç dönüşümlerde kararlı duruma geçen, ergime sıcaklığı 2231 °C, kaynama noktası 4602 °C, yoğunluğu 13.3 g/cm³ olan, ısıl [0.0253eV enerjili ya da 2200 m/s hızlı] nötronlar için soğurma etki kesiti yüksek [102b], saçılma etki kesiti küçük [8b] olduğundan, reaktör denetim çubuklarında kullanılan, doğada zirkonyum cevheriyle birlikte bulunan ve ona çok benzeyen, beyaz metalik öğe. [Simgesi: Hf] )


- ZIRNIK/ZIRNÎH[Fars.] ile ...

( Sıçanotu, arsenik madeni ile kükürt karışımı bir madde. | Herhangi bir şeyin en küçük, önemsiz ve işe yaramaz parçası. )


- ZIRT ile/değil/yerine/>< SIRT


- ZIRT-FIRT ile ZIRT-PIRT ile ZIRT-ZIRT


- ZIRVA ile ZIRVA[Fars. < ZİRE-BÂ] ile/değil/yerine/>< ZİRVE/DORUK

( Zirvelerin, zırvalar ile işi olmaz. )

( Saçma, saçma sapan, boş, anlamsız söz. İLE Nohut ve çeşitli meyveler yapılan bir tür yemek. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Dağın/tepenin en üst noktası. | Bir işte ulaşılan en üst aşama. )


- ZIRVA/LAMAK ile SAÇMA/LAMAK

( TO TALK NONSENSE/ROT vs. TO BULLSHIT )


- ZİRVE[Ar.]/ŞÂHİKA değil/yerine/= DORUK


- ZİRVE-İ HÎÇ ile ZİRVE-İ ASLÎYE


- ZIT/KONTRAST değil/yerine/= KARŞIT


- ZIT ile/değil İHTİLÂF

( [not] OPPOSITE vs./but CONFLICT )


- ZIT ile/yerine/değil ÖBÜR/ÖTEKİ UC

( [not] OPPOSITE vs./but OTHER TIP
OTHER TIP instead of OPPOSITE )


- ZITLARIN BİRLİĞİ ile PARADOKSLARIN BİRLİĞİ


- ZIT/LIK ile/ve/değil/yerine TAMAMLAYICI/LIK / TAMAMLAYICI/LAR

( [not] ANTONYM vs./and/but COMPLEMENTARY
COMPLEMENTARY instead of ANTONYM )


- ZİYA KALKAVAN YALISI :

( Yeniköy Köybaşı caddesi üzerinde ve küçük balıkçı barınağının bitişiğindedir. 19. yy. ikinci yarısında inşâ edilmiştir. (Yalı Sultan II. Abdülhamid döneminden evvel) Damatyan Yalısı idi" Yalının son sahibi Armatörler Kooperatifidir. )


- ZİYÂ[Ar.] değil/yerine/= IŞIK/AYDINLIK


- ZİYÂ[Ar.] ile/ve/||/<>/> NUR[Ar.] ile/ve/||/<>/> ŞUA ile/ve/||/<>/> TAYF

( Güneşin ışığı. İLE/VE/||/<>/> Ayın ışığı. İLE/VE/||/<>/> Devinen ışık. İLE/VE/||/<>/> Güneşin yoğunlaşan ışığı.[Bulutun arasından bir boru gibi düşen ışık.] )

( Celâl. İLE/VE/||/<>/> Celâl ve cemâl. İLE/VE/||/<>/> ... İLE/VE/||/<>/> ... )


- ZIYA'/ZIYÂ'[Ar. < ZAY] ile ZIYA'[Ar.]

( Tarlalar, küçük çiftlikler. İLE Kayıp, yitim, kaybolma. )


- ZİYÂDE[Ar.] değil/yerine/= ÇOK, DAHA ÇOK | ARTMA, ÇOĞALMA | ARTAN, FAZLA KALAN | ÇOK BOL | AŞIRI, FAZLA


- ZİYÂDE[Ar.] değil/yerine/= ÇOK/DAHA ÇOK


- ZİYÂDESİYLE değil/yerine/= OLAĞANDAN/GEREKENDEN ÇOK/AŞIRICA


- ZİYAN ile/değil/yerine/>< EHLİYET/EHİL

( Ehline denk gelmeyen hizmetler[/işler, kişiler, konular/sorunlar, araçlar/nesneler], ziyan olur. )


- ZİYARET ve/<> ZEVK

( Fânî. VE/<> Bâkî. )


- ZİYÂRET[Ar.] ile/ve/||/<>/> ZİYÂFET[Ar.]


- ZİYARETÇİ ile KONUK/MİSAFİR[< Ar. MÜSÂFİR(< SEFER/SEYAHAT EDEN):
Yolculuk ve yolculuk eden. | ZAYF[çoğ. ZÎFÂN, ZUYÛF]


- ZİYARETİN, "KISA"SI MAKBULDÜR ile/ve/değil/||/<>/< ZİYARETİN, "KISAS"I[KARŞILIKLI OLANI] MAKBULDÜR


- ZİYÂ-Yİ KAMER[Ar.] ile ZİYÂ-Yİ MUNTAFÎ[Ar.]

( Ayışığı. İLE Bazı akşamlar, güneş battıktan sonra Batı ufkunda ve sabahları güneş doğmadan önce doğu ufkunda görülen hafif ışık. )


- ZİYÂ-Yİ KAMER[Ar.] ile ZİYÂ-Yİ MUNTAFÎ[Ar.] ile ...

( Ayışığı. İLE Bazı akşamlar, güneş battıktan sonra Batı ufkunda ve sabahları güneş doğmadan önce doğu ufkunda görülen hafif ışık. )


- ZOGRAFOS YALISI :

( Tarabya Yeniköy yolu üzerinde ve koyun güney tarafında bulunan Zografos Yalısı 18. yy. ikinci yarısında yapılmış, değişik zamanlarda onarım görmüştür. Yalının sahibi Hristaki Zografos (1820/1896), Galatasaray'daki Zografion Lisesini kuran ve devlete borç verecek kadar zengin bir bankerdi. Yalı hala Hristaki Zografos'un mirasçılarının mülkiyetindedir. )


- ZOGRAFOS, HRİSTAKİ (ERBİL, 1820 - 1896) :

( Erbil'de doğmuş ve İstanbul'da bankerlik yapan babasının yanına gönderilmiş. Bir süre babası ile çalışmış bilahare kendi işini kurmuş ve bankerliğe devam etmiştir. Kısa sürede bankerler arasında sıyrılmış ve devlete borç veren bankerlerden biri oldu. Aynı zamanda Osmanlı donanmasının erzak müteahhitliği de yaptı. İstanbul'un en büyük bankeri olduğu gibi Tramvay Şirketinin de büyük ortaklarından biri oldu. Hükümet tarafından mali konularda fikri alınan bir kişi olan Hristaki Zografos, Beyoğlu'ndaki Hristaki pasajı ile Pera Palas Otelinin de sahibi idi. Galatasaray'daki Rum Zoğrafian Lisesinin de kurucu idi ve Tarabya'da ikamet ediyordu. Tarabya konuya kıyısında adını taşıyan yalısı bulunmaktadır. )


- ZOGRAFYAN KIZ İLKOKULU :

( Yeniköy Zografyan Kız İlkokulu (Zografyan Parthenagogion) 1872 yılında Ayios Kikolaos Kilisesi yanında eğitime açıldı. Cumhuriyet döneminde okul karma Rum okuluna dönüştürüldü. Okul binası 1950'li yıllarda onarım gördü. 1970'li yıllarda öğrenci bulunamaması nedeni ile kapandı. )


- ZOM ile ZUM(< ZOOM)

( Sarhoş. | Olgun olan kişi. İLE Odaklanma. )


- ZON/ZONE[İng.] değil/yerine/= KUŞAK


- ZON" değil SON


- ZONTA[Yun.] ile ZORBA[Fars. < ZORBAZ]

( Kaba ve kültürsüz kişi. İLE Güç gösterisi yapan, ağırlık kaldıran sporcu. )


- ZOR İŞ değil AZ COŞKU/AŞK


- ZOR ZAMANDA, YALNIZ BIRAKMAK değil/yerine/>< GEREKSİNİM ANINDA, YANINDA OLMAK


- ZOR/ZORLUK/ZAHMET/MÜŞKÜLAT[Ar.] değil/yerine/= ÇETİNLİK/GÜÇLÜK/KIYINLIK


- ZOR ile/ve/değil/||/<>/< AYRINTILI


- ZOR ile/ve/değil/||/<>/< KAPSAMLI


- ZOR değil/yerine/< KOLAY DEĞİL

( NOT EASY instead of DIFFICULT )


- ZOR ile ZOR DEĞİL

( DIFFICULT vs. NOT DIFFICULT )


- ZOR ile/ve ZORLA(N)MA!

( İse sev! İLE/VE Sevmiyorsa.
[Zor ise sev, sevmiyorsa zorlama!] )


- ZORA DAYANAMAYAN/LAR ile/>< ÖDÜLE "DAYANAMAYAN/LAR"


- [ne yazık ki]
ZORA GELEMEMEK ile/ve/değil/||/<>/< "KONFOR"


- ZORA-KÎ değil ZORÂKÎ


- [ne yazık ki]
ZORA KOŞMA ile/ve/||/<> "YOKUŞA SÜRME"


- ZORBA[Fars. < ZURBÂZ] ile/ve/||/<> ZALİM[Ar.]

( Gücüne güvenerek buyruğu altında bulunanlara söz hakkı ve davranış olanağı tanımayan "kişi". İLE/VE/||/<> Acımasız ve haksız davranan, zulmeden. )


- ZORBA ve/< ZORDA


- [ne yazık ki]
ZORBALIK ile/ve/değil/<>/> AKRAN ZORBALIĞI


- ZORLA GÜZELLİK OLMAZ değil ZORLAMAYLA/ZORLAYARAK, GÜZELLİK OLMAZ


- ZORLAMA ile/ve/||/<> ABARTI


- ZORLAMA ile/ve DAYATMA


- ZORLAMA ile KANIRTMA

( COMPULSION vs. TO BEND, TO FORCE BACK )


- ZORLAMA(") ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖNERİDE/TEKLİFTE CİDDİYETİ VURGULAMA/PEKİŞTİRME


- ZORLAMA ile ZORBALIK


- ZORLAMA ile/ve/değil/< ZORUNDA BIRAKMA


- ZORLAMA ile/ve/değil/yerine/<> ZORUNLULUK

( Kişilerde/insanda. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<> Doğada. )


- ZORLAMAK ile SIKIŞTIRMAK


- ZORLAMAK ile/değil/yerine "ÜZERİNE GİTMEK"


- ZORLAMAK ile/ve/||/<>/> ZORTLAMAK


- ZORLANARAK ile/değil ZORLAYARAK


- ZORLANMA ve/||/<>/> DEĞİŞİM

( Kişiyi zorlamıyorsa, değiştirmeyecektir. )

( If it doesn't challenge you, it won't change you. )

( CHALLENGE and/||/<>/> CHANGE/ALTERATION )


- ZORLANMA ile SIKINTI


- ZORLANMAK ve/fakat/||/<>/>/< KAÇMAMAK


- ZORLAŞTIRMAK değil ZORLAMAK


- ZORLAYICI ve/<> EĞLENCELİ

( İş zorlayıcı, zorlayıcı olan ise eğlenceli olmalı/olabilmelidir. )


- ZORLAYICI/LIK ile YOL KESİCİ/LİK


- ZORLU, ALİ (GİRESUN, 1990) :

( Gümüşhane'den transfer edildi (2017 - 2018) ve takımının 20 lig, 2 kupa maçı olmak üzere 22 resmi maçında yer aldı. Adanaspor, Samsunspor, Gümüşhanespor ve Sarıyer kulüplerinde futbol oynadı. )


- ZORLU, MERT (İST. 1945 -) :

( Galatasaray İktisadi İlimler yüksek Okulu'ndan mezun olduktan sonra kendi şirketini kurarak iş hayatına atıldı. Sarıyer Spor Kulübü'nde 1 dönem yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptı. )


- ZORLU ile/ve/değil ZORUNLU


- ZORLUK" ile/değil GELİŞİM/GELİŞME


- ZOR/LUK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KARMAŞIK/LIK


- ZORLUK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ZORLANMA

( Dışarıda/ki/ler/de. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< İçeride/ki/ler/de/n. )


- ZORLUKLAR KARŞISINDA:
"PES ETMEK" ile/değil/yerine/>< OLGUNLAŞMAK


- ZORLUKLARA/SIKINTILARA:
KATLANMAK ile/ve/||/<> AYAK UYDURMAK


- ZORLUKLARI:
"ÜSTLENMEK" ile/ve/değil "GÖĞÜSLEMEK"


- ZORUNDA DEĞİL/İM ile/değil/yerine/>< ZORUNLULUĞU YOK/OLMAZ


- ZOR(UN)DA KALMAMIŞ/LIK ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> ÇOCUK KALMIŞ/LIK


- ZORUNLU DOĞRU ile/ve ZORUNLU YANLIŞ


- ZORUNLU HAREKET ile/ve/değil ZORLAMALI HAREKET


- ZORUNLU NEDEN ile/ve/||/<> YETERLİ NEDEN

( Yetinilenler. İLE/VE/||/<> ... )


- ZORUNLU "RIZÂ" ile/değil/yerine/>< GÖNÜLLÜ RIZÂ


- ZORUNLU SORULAR ile/ve MÜMKÜN SORULAR ile/ve MÜMTENÎ SORULAR


- SÜKÛT:
ZORUNLU(ZARÛRÎ) ile/ve/<> DOĞAL(TABİÎ)


- ZORUNLU SÜREÇ ile/ve/değil ZORUNLULUK İÇEREN SÜREÇ


- ZORUNLU VARLIK ile MÜMKÜN VARLIK ile MÜMTENİ VARLIK

( Tüm zamanlarda oluş. İLE Mekânı dolduruş. İLE ... )


- ZORUNLU ile/değil/yerine/>< GÖNÜLLÜ

( [not] COMPULSORY vs./but VOLUNTARY
VOLUNTARY instead of COMPULSORY )

( ... ile/değil/yerine ZIYUAN )


- ZORUNLU ile KASITLI


- ZORUNLU ile/ve/<> SORUNLU


- ZORUNLU ile ZORLAYARAK/ZORLANARAK


- ZORUNLU ile/ve/değil ZORLAYICI


- ZORUNLULUK AHLÂKI ile/ve VAROLMA AHLÂKI

( MORALS OF OBLIGATION vs./and MORALS OF EXISTENCE )


- ZORUNLULUK ile/ve/değil/||/<>/>/< AŞKINLIK


- ZORUNLULUK ile/ve/değil/yerine/<>/< BAĞLAYICILIK


- ZORUNLULUK ve/||/<>/> GÜZELLİK

( Bazı/çoğu zorluk ve/ya da zorunluluklar, bazı/bazen güzelliklere yönelebilir ve/ya da dönüşebilirler. )

( and BEAUTY )


- ZORUNLU/LUK ile/değil/yerine İHTİYÂR


- ZORUNLU/LUK / ZARÛRÎ ile/değil/yerine/=/< KAÇINILMAZ/LIK


- ZORUNLULUK ile/ve/değil/yerine/||/<> KENDİLİĞİNDENLİK


- ZORUNLULUK ile/ve/<>/> KORKU

( COMPULSORY vs./and/<>/> FEAR )


- ZORUNLULUK ile/ve KURALLILIK

( COMPULSORY vs./and REGULARNESS )


- ZORUNLULUK ile/ve/||/<> MANTIKSAL ZORUNLULUK


- ZORUNLULUK ile OLMAZSA OLMAZ

( OBLIGATION vs. IF NOT HAPPENS, NOTHING HAPPENS
... ile CONDITIO SINE QUA NON )


- ZORUNLU/LUK ile/değil/yerine SABİT/LİK


- ZORUNLU/LUK ile/ve/değil/yerine/<> TUTARLI/LIK


- ZORUNLULUK ile/ve/<> YASALILIK


- ZORUNLULUK ile/ve/||/<> ZAMAN ile/ve/||/<> ÜMİT

( En güçlü. [Çünkü, her şeye boyun eğdirir.] İLE/VE/||/<> En bilge. [Çünkü, her şeyi öğretir.] İLE/VE/||/<> En yaygın. [Çünkü, hiçbir şeyi olmayan bir kişide bile vardır.] )


- ZORUNLU/ŞER'Î İLİMLER ile/ve/<> ZORUNLU/ŞER'Î OLMAYAN İLİMLER

( USÛL | FÜRÛ | MUKADDİMÂT | MÜTEMMİMÂT ile/ve MAHMUD | MEZMÛM | MÜBAH )


- ZORUNLU/ZARÛRÎ VERİ/BİLGİ ile/ve/||/<>/> GÖZLEMSEL/NAZARİ VERİ/BİLGİ


- ZÜBEYDE HANIM İLKÖĞRETİM OKULU :

( PTT Evleri mahallesindeki Zübeyde Hanım İlköğretim Okulu 1980/1981 öğretim ve eğitim yılında hizmet vermeye başladı. 1983'te ortaokul kısmı açıldı. 1991/1992 ders yılında yeni binasında eğitim ve öğretim vermeye başladı. )


- ZÜBÜK ve/||/<> PIRT

( )


- ZÜBÛR[Ar. < ZİBR] ile ZÜBÜR[Ar. < ZEBÛR]

( Mektuplar, kitaplar. İLE Kitaplar, mektuplar. )


- ZU'F[Ar.] ile ZA'F[Ar.]

( Gövdedeki zayıflık/güçsüzlük. İLE Gövdede, görüşte ve akılda zayıflık/güçsüzlük. )


- ZÜHD ile FERÂGAT


- ZÜHD ve KANAAT


- ZÜHD ve TAKVÂ ve MÜCÂHEDE


- ZÜHD ile UZLET


- ZUHR[Ar.] ile ZUHR[Ar. çoğ. AZHÂR]

( Gereksinim zamanı için alınan ve saklanılan şey.[en çok maneviyatta kullanılır][A'mâl-i sâliha, kişinin zuhrudur.] İLE Öğle, öğle vakti. )


- ZÜHÛL[< ZAHL] ile ZÜHÛL[< ZEHL]

( Öcler, intikamlar, düşmanlıklar. İLE Dalgınlıkla unutma ya da geciktirme. | İşin çokluğu nedeniyle geciktirme. )


- ZÜHÛL[Ar. < ZAHL] ile ZÜHÛL[Ar.] ile ZÜHÛR[Ar.]

( Düşmanlıklar, öcler, intikamlar. İLE Dalgınlıkla unutma ya da geciktirme. | İşin çokluğu yüzünden geciktirme. İLE ... )


- ZUHUR[< Ar. ZHR]:
DIŞLAŞMAK ile/ve/=/<> IŞIMAK[< İbr. ZOHAR:
Işık]

( Işımak. [ZÜHRE: Işıyan yıldız] İLE/VE/=/<> Işık. )


- ZUHUR ile/ve/<> SUDUR


- ZÜHUR[Ar. çoğ. EZHÂR] ile ZÜHÛR[Ar.] ile ZÜHÛR[Ar.]

( Darlıkta çıkarmak üzere biriktirilip saklanan şey. İLE Çiçekler. İLE Parlaklık, parıldama. )


- ZÛLÂ'[Ar.] ile ZULA[Tr. argo]

( Hayvanların ayaklarında çıkan ve hayvanı aksatan bir hastalık. İLE Saklama yeri. | Saklanılan nesne/şey. )


- ZÜLCENAHEYN:
İLİM ve/ HİKMET ve/ AŞK ve/ MUHABBET


- ZÜ-L-CENÂHEYN[Ar.] ile ...

( Zâhirî ve bâtınî, yani dünya ve âhirete ait bilgisi geniş olan kişi. | Hâl-i enbiyâ ve evliyâ. | Hz. Cafer-i Tayyar. | İki kanatlılar. )


- ZÜLF ile ZÜLFARİS/ZÜLFARUZ[Fars. zülf + Ar. arus]

( ... İLE Baklagillerden bir süs bitkisi ve bunun hoş kokulu, mor, beyaz renkli, saç lülesi görünüşünde olan kıvrıntılı çiçeği. )

( ... cum PHASEOLUS CARACALLA )


- ZÜLFEKAR[ZÜLFİKAR değil!][Ar.] ile/değil ZÜLFİYÂR

( Hz. Muhammed'in, Hz. Ali'ye armağan ettiği ucu çatallı kılıç.[Hz. Ali'nin kahramanca kullanmasıyla ün kazanmıştır.] İLE/DEĞİL Sevgilinin saçı/zülfü[yüzün iki yanından sarkan saç lülesi. | Sevgilinin saçı.] | Çıkar/menfaat. )


- ZÜLL[Ar.] değil/yerine/= ALÇALMA, HORLUK, HAKİRLİK, ZİLLET


- ZÜLL[Ar.] ile ZULM[Ar.]

( Utanç verici, küçültücü davranış. | Alçalma, horluk, hakirlik. İLE Bir şeyi, kendi yerinden başka bir yere koyma. | Haksızlık, eziyet. )


- ZULM ile/ve/değil/yerine/<>/< CEBR


- [ne yazık ki]
!ZULM ile/ve/||/<> !DALKAVUKLUK

( [ne yazık ki] "Küçük gördüklerine." İLE/VE/||/<> "Büyük gördüklerine." )


- ZULMÂNÎ PERDELER ile NÛRÂNÎ PERDELER('İ)


- ZULMÂNİ ZEVKLER ile NURÂNİ ZEVKLER

( Fesat, Yalan, Hile. İLE Sayılmak, Sevilmek, Hayır Hasenat. )


- ZULÜM/GADİR[Ar.] değil/yerine/= !KIYGI/KIYIN


- ZULÜM/ZÂLİM ile ADÂLETTEN UZAKLAŞMAK/UZAKLAŞAN | BİR ŞEYİN YERİNDE OLMAMASI

( ADALETTEN UZAKLAŞMAK/UZAKLAŞAN | BİR ŞEYİN YERİNDE OLMAMASI )


- ZULÜM ile/ve/değil/||/<> İHMALKÂRLIK


- ZULÜM ile KAHR

( Dışarıdan. İLE İçeriden. )


- ZULÜM değil/yerine/>< ŞEFKÂT

( İlimsiz şefkat, zulümdür. )


- ZULÜM[Ar.] ile SİTEM[Ar.]

( Bir şeyi, kendi yerinden başka bir yere koyma. | Haksızlık, eziyet. İLE Zulüm, haksızlık. | Eziyet. | Çıkışma. )


- ZÜMRÜT ile ZEBERCED

( ... İLE Zümrütten daha açık yeşil olan ve zümrüt kadar değeri olmayan bir süs taşı. )


- ZÜMRÜTEVLER TATARİLER CAMİİ :

( Zümrütevler yerleşim bölgesinde bulunan bu cami hayırsever Tatari ailesinin verdiği arsa üzerinde halkın gayretleri ile inşâ edildi. Osmanlı mimarı tarzında yapılan camiin tarihi bir özelliği yoktur. )


- ZÜMRÜTEVLER :

( Sarıyer'de Zümrütevler 1947'de kurulan bir yerleşim bölgesidir. Bütün evleri bahçe içinde villa iken, gecekondulaşmanın yoğunlaştığı 1960 ve bilhassa 1970'den sonra mahalle çok büyük bir yerleşim bölgesi oldu. )


- ZUNÛN ile/ve/||/<> ŞUKÛK ile/ve/||/<> SÜKÛN ile/ve/||/<> SÜKÛT

( Bilgide[malûmâtta]. İLE/VE/||/<> Uygulanan bilgide[marifette]. İLE/VE/||/<> (B)ilimde. İLE/VE/||/<> Bilgelikte[irfânda]. )


- ZÛR[Ar.] ile KEZİB[Ar.] ile BÜHTÂN[Ar.]


- ZÜRAFA ile OKAPİ

( Kütlelerinin dengelenmesi adına zürafaların boynunda, tam göğüs kemiğiyle birleştiği noktada, öteki memelilerden bir tane daha fazla omur bulunur. İLE Zürafa, sırtlan, lama, zebra karışımı özelliklere sahip çok ilginç bir hayvan. )

( Eril zürafaların boynu ve kafatası hayat boyu büyümeye devam eder. İLE ... )

( Bacaklarının farklı uzunlukta olması sayesinde boyunları dengelenir. İLE ... )

( 50 cm.'ye kadar uzayabilen uzun dilleri vardır. İLE ... )

( Eril zürafaların kötü kokmaları temiz ve sağlıklı oldukları anlamına gelir. [İçten gelen bir parazit kovucu gibi işlev görür ve zürafanın derisi üzerinde otlanan mikropları ve mantarımsı organizmaları öldürür. Kan emici keneleri öldürmek üzere kreozotun etkin bileşeni olan bir maddeyi bile salgılar. (Bu koku, insan dışkısına da özgün kokusunu veren azotlu bileşik indoldür.)] [Bu kokularıyla, dişil zürafaların etkilenmesini de sağlarlar.] İLE ... )

( Gebelik süreleri 420-450 gündür. İLE ... )

( Kan basınçları kişininkinden iki kat yüksektir ve kalpleri 20 kat daha ağırdır. )

( OSSICONE: Zürafaların başlarının üzerindeki deri kaplı beş adet boynuzumsu çıkıntı. )

( Zürafa ile

Okapi )

( Zürafa ile

Okapi )

( Zürafalar, yüzemez. İLE ... )

( ZERÂFE, ZERRÂFE[çoğ. ZERÂFÎ] ile ... )

( SURNÂ-PÂ, ŞÜTÜR-GÂV/ÜŞTÜR-GÂV, ZERÂF ile ... )

( GIRAFFA CAMELOPARDALIS cum OKAPIA JOHNSTONI )


- ZÜRAFA ile ROTSCHILD ZÜRAFASI


- ZÜRAFA ile TORNİKROFT ZÜRAFASI

( ... İLE Tüm dünyada, 600'den daha az sayıdalardır. )


- ZURAFÂ[Ar. < ZARÎF] ile ZÜRAFA/ZURNAPA[Ar.]

( Zarifler, nazik, ince duygulu, hoş konuşmayı bilir zeki kişiler. | Seviciler. İLE En uzun boylu hayvan. )

( ... İLE Her gün, gövdelerinin %3.5'i kadar bitki yerler. )

( ... İLE Ses telleri yoktur. )


- ZURNA'DA:
KABA ZURNA ile/ve ORTA ZURNA ile/ve CURA ZURNA ile/ve ZİL ZURNA


- ZÜRRÂH/ZERRÂH/ZÜRRÛH/ZERRÛH[Ar. çoğ. ZERÂRÎH] ile ...

( Kuduz böceği. )


- ZÛ-/ZÜ-[Ar.] ile ZÛ'[Ar. çoğ. AZVÂ]

( "sahip" anlamına gelmek üzere, sözcüklerin başına getirilerek birleşik sözcükler yapar. [ZÛ-ERBAAT-İL-ADLA': Dörtgen. | ZÛ-SEMÂNİYET-İL-VÜCÛH: Sekizyüzlü. (Fr. OCTAÈDRE)] İLE Aydınlık, ışık. )


- Σ İLE Π İLE Δ ile/||/<> METAL-METAL BAĞLARI

( Geçiş metalleri arası çoklu bağlar. )

( Formül: Re-Re: σ²π⁴δ² )

Bugün[09 Kasım 2025]
itibarı ile 34.754 başlık/FaRk ile birlikte,
34.754 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(140/140)