Bugün[16 Kasım 2025]
itibarı ile 15.263 başlık/FaRk ile birlikte,
15.263 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(51/62)


- [ne yazık ki]
SÖMÜRÜ ile/ve/||/<> ARTI DEĞER SÖMÜRÜSÜ


- SÖMÜRÜ ile/ve/<> DAYATMA


- SÖMÜRÜ ile SUİSTİMAL ile MANİPÜLÂSYON

( EXPLOITATION vs. ABUSE vs. MANIPULATION )


- GELENEK:
SOMUT ile/ve/||/<>/< SOYUT

( İçi boş. İLE/VE/||/<>/< Evrensel. )


- SOMUT ve/=/||/<> EYLEM

( CONCRETE and/=/||/<> ACTION )


- SON BİRLİKTELİK


- SON GÜLÜŞ


- SON ile/değil SONSUZLUĞA AÇILAN KAPI


- SONA BAKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< YOLA BAKMAK


- SONA ERDİRME ile KURTULMA/KURTARMA

( Ancak Yaşamımızın muazzam kederini tamamen idrak ederek ona karşı isyan ettiğimiz zaman, bir çıkış yolu bulunabilir. )

( TO GET FINISH vs. TO RELEASE
It is only when you realise fully the immense sorrow of your life and revolt against it, that a way out can be found. )


- SONA değil SONRA


- SÖNDÜRMEK:
YAŞAMI değil/yerine/>< SİGARAYI/TÜTÜNÜ


- SÖNDÜRMEK ile SÖNDÜRMEK

( Ateş ve ışığın yanmasına, aydınlatmasına son vermek. | Hava ya da gaz ile şişirilmiş bir şeyin havasını ya da gazını boşaltmak. İLE Tutku ve duyguları yatıştırmak, etkisiz duruma getirmek. )


- SONLANDIRMA ile/değil BÜTÜNE ERME


- SONLU SONSUZ ile/ve/||/<> SONSUZ SONLU

( İçerik, biçim/şekil/morf. İLE/VE/||/<> Yapı, sûret/form. )


- SONLU = FINITE[İng.] = FINI[Fr.] = ENDLICH[Alm.] = FINITA[Lat.]


- SONLU/LUK / SONSUZ/LUK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SALTIK/LIK / MUTLAK/LIK


- SONSUZ ile/ve/değil/yerine/<> BİTİMSİZ


- Sonsuzluğu yaşamak için SUS!!!


- SONSUZLUK:
NİCELİKTE ile/değil NİTELİKTE

( Yoktur. İLE/DEĞİL Vardır. )


- SONSUZLUK ile/ve/<> BÜTÜNLÜK


- [ne yazık ki]
"SONUÇ ODAKLI/LIK" ve/||/<>/>/< HİLEKÂR/LIK


- SONUÇ ve/||/<>/< KISIR/LIK


- SONUÇLARA DAYANÇ/SABIR ile/ve NEDENLERE DAYANÇ/SABIR

( Nedenlere sabretmek, çok daha zordur. )


- [ne yazık ki]
"SONUÇ ODAKLILIK/MERKEZLİLİK" ile/ve/||/<>/>/< TERBİYESİZLİK


- SOPHOS ile SOPHOS ile SOPHOS

( Tanrı. İLE Bilge. İLE Usta. )


- SORAN ile YANITLAYAN

( İstediği her şeyi sorabilen/sorabilecek olan. İLE Her şeyden yanıt veremeyecek olan. )


- SORGULA!:
ELİNİ ve/||/<> DİLİNİ ve/||/<> YOLUNU ve/||/<>
GÜNÜNÜ ve/||/<> GÖNLÜNÜ ve/||/<> SONUNU

( Kazandıkça, bölüşemiyorsan. VE/||/<> Konuştukça, kırıcı oluyorsan. VE/||/<> Yürüdükçe, hedeften çıkıyorsan. VE/||/<> Günler/yıllar geçtikçe, yerinde sayıyorsan. VE/||/<> Sevildikçe, vefâsızlaşıyorsan. VE/||/<> Hangi durumda olursan ol! )


- SORGULAMA ile/ve/||/<>/> SINANMA


- SORGULAMAK ile/ve/||/<>/> ANLAMAK ile/ve/||/<>/> AŞMAK


- SORGULAMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GÖZLEMLEMEK


- SORGULAMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< KONUŞMAK


- SORGULAMAK ile/değil/yerine/&lt;/>< SORU SORMAK

( Bazı "savcı"ların yanlış, olumsuz, yüklü, kandırıcı tarzı. İLE/DEĞİL/YERİNE/


- SORGULANABİLİR/LİK ile/ve/||/<> BİLİNEBİLİRLİK


- SORGULANAMAYACAK YANITLAR değil/yerine/>< YANITLANAMAYACAK SOR(G)ULAR


- SORGULANAMAYACAK YANITLAR değil/yerine YANITLANAMAYACAK SORULAR


- SORGUSUZ ile/ve/||/<>/> SORUSUZ/SUALSİZ[Ar.]


- SORMAK = ASK[İng.] = DEMANDER[Fr.] = FRAGEN[Alm.] = DOMANDARE[İt.] = PREGUNTAR[İsp.]


- SORMAK ile ÖNCE KENDİNE SORDUKTAN SONRA SORMAK

( Sadece sormuş olmak için soru sorulmaz! )

( Bir şey ki, yapmasan da olur. YAPMA! Bir şey ki, söylemesen/sormasan da olur. SÖYLEME/SORMA! )


- SORMAYAN ile/değil/yerine/>< SORAN

( Yaşam boyu ahmak ve aptal. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Bir dakikalığına, "birkaç kişi nezdinde" "aptal." )

( Ovada şaşmış. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Dağları aşmış. )


- SORU SORMAK:
"BİLDİĞİNİ/EZBERİNİ" "ONAYLATMAK" ya da KENDİNİ "ALKIŞLATMAK" ile/değil/yerine/>< ANLAMAYA ÇABALAMAK


- SORU (SORMAK):
ÖĞRENMEK İÇİN ile/ve/değil/bazen/||/<> ANLAMAK İÇİN ile/ve/değil/bazen/||/<> GERİBİLDİRİM/ONAY İÇİN


- SORU SORMAK ve/=/||/<>/< SORUMLULUĞU İSTEMEK


- SORU ile/ve/değil/> "ENGEL"


- SORULMAMIŞ/İSTENİLMEMİŞ ÖNERİ/TAVSİYE ile/ve/ne yazık ki/||/<>/< MASKELİ AŞAĞILAMA


- SORULURSA ile/ve/değil/||/<>/>/< SORULSA


- SORUMLULUK ...:
BİRİ/LERİ İÇİN değil HERKES İÇİN


- SORUMLULUK DUYMAK ile/ve/||/<>/> SORUMLU OLMAK


- SORUMLULUK:
TEK ile/ve/||/<> TOPLU


- SORUMLULUK VERME ile/değil/yerine SORUMLULUK ALMA(YI SAĞLAMA)

( Sorumluluk verilmez, sorumluluk alınır. Sorumluluk alınması için koşullar, uygun yapıya büründürülür. )

( It's not right to "giving responsibility". Better to arrange conditions "to taking responsibility". )

( GIVING RESPONSIBILITY vs. TAKING RESPONSIBILITY
TAKING RESPONSIBILITY instead of GIVING RESPONSIBILITY )


- SORUMLULUK ve/||/<>/< (KENDİNİ) SAVUNABİLMEK("SALDIRI" değil/olmayan!)


- SORUMLULUK ve/||/<> ONUR


- SORUN:
BİLGİSİZ OLMAK değil KENDİMİZİ BİLGİN SANMAK


- SORUN "ÇIKARMAK/ÇIKARAN" ile/ve/değil/||/<>/< SORUNU GÜN YÜZÜNE ÇIKARMAK/ÇIKARAN


- SORUN:
ENGEL ile/değil/yerine/>< BASAMAK

( Önümüze çıkana, "engel" dersek, takılıp düşebiliriz; "basamak" dersek bir basamak daha yükseliriz. )


- SORUN/SIKINTI:
FARKLI OLMAK/TA ile/ve/||/<>/ne yazık ki FARKINDA OLMAMAK/TA

( )


- (SORUN:
) "İNANMAK/İNANMAMAK" değil KAYITSIZLIK


- SORUN:
(")SORUN(") değil SORUNA BAKIŞ AÇIMIZ


- SORUN:
(")TEMİZLEMEKTE(") ile/ve/değil/||/<> TEMİZLEMEZSEN/K BULAŞMASINDA/YAYILMASINDA


- SORUN YAŞAMAK ile ÇİLE ÇEKMEK


- SORUN ile/ve ÇÖZÜLMESİ GEREKEN

( Hiçbir sorun, o sorunu yaratan "bilinç düzeyi" ile çözülemez. )


- SORUN ile/ve/||/<> DAMLATAN MUSLUK


- SORUN ile/ve/değil DEĞERLENDİRME


- SORUN ve/||/<>/> HEDEF ve/||/<>/> ENGEL ve/||/<>/> GÜÇ KAYNAĞI


- SORUN ile/ve/değil/yerine KONU

( Sorunumuzdan tümüyle haberdar olalım, ona her yönünden bakalım, onun, yaşamımızı nasıl etkilediğini gözlemleyelim. Sonra onu kendi haline bırakalım. )

( Hiçbir sorun tümüyle çözülemez, fakat siz onun geçerli olmadığı bir düzeye kendinizi çekebilirsiniz. )

( Sana bir yararı olmayacak sorun diye bir şey yoktur. )

( Yararlarına gereksinimin olduğu için sorunları ararsın. )

( [not] PROBLEM vs./and/but SUBJECT/TOPIC
SUBJECT/TOPIC instead of PROBLEM
Become fully aware of your problem, look at it from all sides, watch how it affects your life. Then leave it alone.
No problem is solved completely, but you can withdraw from it to a level on which it does not operate. )


- SORUN ile/ve/||/<>/> SORU-N

( Çözülmesi gereken. İLE/VE/||/<>/> Sorabilirsiniz. )


- SORUN ile/ve/ne yazık ki/||/<>/< SORUNUN OLMAMASI SORUNU


- SORUN" ile/değil/yerine/>< VERİ


- SORUNDA:
ÇOKLUĞU ile/değil/yerine HİKMETİ


- SORUN/LAR:
DİNLEMEMEKTEN ile/ve/değil/||/<>/< DUYMAK FAKAT (DUYDUĞUNA) UYMAMAKTAN


- SORUNLARA ODAKLANMAK ile/değil/yerine/>< OLASILIKLARA VE (ARA) ÇÖZÜMLERE ODAKLANIRSAK

( Daha çok sorun/umuz olur/oluşturur. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Daha çok seçeneğimiz ve çözümümüz olur/oluşur. )


- SORUNLARDAN:
"KAÇALIM" ile/değil/yerine ÇIKALIM


- SORUNLARDAN RAHATSIZ OLMAMAK/SORUNLARLA BAŞ ETMEK:
(AYRINTILARDA ...)
BİLGİSİZLİKLE/BİLİNÇSİZLİKLE ile/değil/yerine/>/>< BİLGİYLE/BİLİNÇLE


- SORUNLARI/OLUMSUZLUKLARI ...:
"AKLINDA TUTMAK" ile ARDINDA TUTMAK


- SORUNLARI:
AŞMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> ASKIYA ALMAK


- SORUNLARI:
BAŞKALARIYLA OLAN/LAR ile/değil/yerine (OLABİLDİĞİNCE) KENDİYLE OLAN/LAR

( [çoğunlukla] Kendiyle, (ciddi) sorunları olan(lar)dır. İLE/DEĞİL/YERİNE Başkalarıyla, "sorunlu" "görünseler/düşünülseler" de sorunsuzdur(lar). )

( Sorunun, kendi(nde) olduğunu anla(ya)mayan kişiler, ne yazık ki, çözümü, başkalarının huzurunu bozmakta "arar/bulur". )


- SORU(N)LARI:
ÇÖZMEK ile/ve/||/<>/> AŞMAK


- SORUNLARI:
SORUN OLARAK KONUŞMAK ile/yerine/değil İLERLEME/GELİŞİM ARACI OLARAK KONUŞMAK/DEĞERLENDİRMEK

( [not] TO TALK THE PROBLEMS AS PROBLEMS vs. TO TALK PROBLEMS AS VEHICLE FOR DEVELOPMENT/PROGRESS
TO TALK PROBLEMS AS VEHICLE FOR DEVELOPMENT/PROGRESS instead of TO TALK THE PROBLEMS AS PROBLEMS )


- SORUNLARIN:
OLUŞMASI ile/ve/değil/||/<>/< ORTAYA ÇIKMASI


- SORUNLARI/SIKINTILARI:
ÖTELEMEK ile/değil/yerine ÇÖZMEK


- SORUN(LAR)LA:
"BAŞ BAŞA OLMAK" değil YÜZ YÜZE OLMAK


- SORUNLARLA/SIKINTILARLA:
BOĞUŞMAK değil/yerine YOĞRULMAK


- SORUNLU "YASALARI":
REDDEDELİM değil/yerine DEĞİŞTİRELİM


- SORUNU:
GÖRMEMEK ile/ve/||/<> ÇARPITMAK


- SORUNU YOK ETMEK değil/yerine SORUNU YÖNETMEK


- [ne yazık ki]
SORUNU ÇÖZMEYE:
NİYETİNİN OLMAMASI ile/ve/değil/||/<> KARARLILIK GÖSTERMEMEK


- SORUNUN:
"ÜSTÜNÜ ÖRTMEK" değil/yerine/>< ÜSTESİNDEN GELMEK


- SORUŞTURMA ile/ve/||/<>/> KOVUŞTURMA/KOĞUŞTURMA/TA'KÎBÂT

( Gizli. İLE/VE/||/<>/> Açık. )


- SORU-YORUM ile/ve YORUM-SORU

( QUESTION-COMMENT vs./and COMMENT-QUESTION )


- SOSYAL MEDYA (5C):
KONUŞMA/SÖYLEŞİ ve/+/||/<>/> ORTAKLIK ve/+/||/<>/> YORUM ve/+/||/<>/> İŞBİRLİĞİ ve/+/||/<>/> KATKI

( 5C: CONVERSATION and/+/||/<>/> COMMUNITY and/+/||/<>/> and/+/||/<>/> COMMENTING and/+/||/<>/> CONTRIBUTION and/+/||/<>/> COLLABORATION )


- SOTE"YE (YATMAK) değil "SOTA"YA (YATMAK)

( SOTE[Fr. < SAUTÉ]: Küçük küçük doğranmış sebzeleri yağda hafifçe kavrulduktan sonra su, domates, biber vb. katılarak yapılan bir tür yemek. İLE/DEĞİL SOTA[İt. < SOTTO]: Uygun, elverişli [yer]. )


- SOVAN değil SOĞAN


- SÖVEN ile/değil/yerine/&gt;&lt;/< SEVEN


- ŞOVENİZM[Fr. < CHAUVINISME] ile DÜŞMANLIK

( Kendi ulusunu öne çıkararak değişik ırk ve uluslar arasında düşmanlık yaratmayı amaçlayan ve bu yolda kışkırtmada bulunan aşırı akım. İLE ... )


- [ne yazık ki]
SÖVMEK ile/ve/||/<>/> DÖVMEK


- SOVYET:
SO ve/||/<> VYET

( Birlikte, birarada. VE/||/<> Düşünme, konuşma. )


- SOY-SOP


- SOY ile "SOYLU"

( Adamın biri, Sokrat'ı, soy üzerinden aşağılamaya çalışınca, Sokrat şöyle dedi: "Senin soyun sende bitti, benimki ise benden başlar". )

( ANCESTRY vs. "NOBLE" )


- SOY değil/yerine YOL


- SOYA FASULYESİ ile/ve/||/<> HURMA YAĞI ile/ve/||/<> OKALİPTUS

( )

( Belgeselde altı çizilen bazı önemli(öncelikli) bilgi ve başlıklar...

- Yeryüzünde, her dört kişiden biri[1.5 milyar kişi], 6.000 yıl öncesinin olanaklarıyla yaşıyor. 7.7 milyarlık nüfusun, yarısından çoğu, kentlerde yaşıyor. Dünya nüfusu, 1950'den beri üç katına çıktı. Lagos'ta, nüfus, 1960 yılında 700.000 iken, 2025'te 16 milyona çıkmış olacak.

- Her hafta, bir milyondan fazla kişi, kentlere göç ediyor. Her altı kişiden biri, temel gereksinimlerini gideremeden yaşıyor. Kıtlık, daha fazla yayılarak 1 milyar kişinin aç yaşamasına neden oluyor. Nijerya, Afrika'nın en büyük petrol ihracatçısı olmasına karşın nüfusunun %70'i açlık sınırındadır.

- Kullanılan suyun %70'i hayvan yemi üretmek üzere tarıma yönlendirilmektedir. 1 kilo patates üretmek için 100 litre, 1 kilo pirinç üretmek için 4.000 litre, 1 kilo tavuk eti için 15.000 litre, 1 kilo sığır eti içinse 20.000 litre su tüketilmektedir. Çiftçilerin binlerce yılda oluşturduğu tarım ürünü çeşitliliğinin dörtte üçü, son yüzyılda silinmiş oldu.

- 1950'den bu yana, uluslararası ticaret hacmi, 20 kat arttı. Ticaretin %90'ı deniz üzerinden yapılıyor. Her yıl 500 milyon konteyner, dünyanın en büyük tüketim merkezlerine doğru yola çıkıyor.

- Dünya çapında yapılan tahıl ticaretinin %50'sinden fazlası, hayvan yemi için yapılıyor.

- 1950'den bu yana avlanılan balık sayısı, 5 kat artarak, 18 milyondan, 100 milyona çıktı. Binlerce fabrika gemisi, okyanuslardaki balıkları boşaltıyor. Avlanma bölgelerinin dörtte üçü, ya yok oldu, ya tüketildi ya da tükenmek üzere. Büyük balıkların çoğunun soyu, tekrar üreyebilecek zaman ve koşulları bulamadığından dolayı tükendi.

- Yeryüzündeki on ırmaktan biri, denize kavuşamıyor. Bu nedenle, Ürdün Irmağı'ndan yoksun kalan Lût Gölü'ndeki su seviyesi, her yıl, 1 metre azalmakta.

- Gelecek yüzyılda su kıtlığından en çok zarar görecekler, Hindistan'da yaşayanlar olarak görünüyor. Hindistan'da, son 50 yılda, 21 milyon kuyu kazıldı. (Ülkenin pek çok bölgesinde, ilk kez bu kadar derin kuyu açıldı.) Batı Hindistan'da, açılmış olan kuyuların %30'undan ümit kesilmiş durumda.

- Las Vegas'ta yaşayanlar, dünyanın en çok su tüketen bölgesinden biri.(Kişi başına günlük su tüketimi 800 ilâ 1000 litre.)

- Su kıtlığı, 2025'ten önce, 2 milyar kişiyi etkileyebilecek durumda. Her gün 5.000 kişi, kirli içme suyu nedeniyle ölüyor ve 1 milyar kişinin temiz suya erişimi yok.

- Bataklıklar, yeryüzünün %6'sını oluşturur. Durgun sularının derinliklerinde, pek çok bitki ve mikro organizma suyu süzer ve kirlilikten arındırır, kurak mevsimler için suyu korurlar. Son yüzyılda, otlak, tarım ya da inşaat alanı oluşturmak üzere yeryüzündeki tüm bataklıkların yarısı kurutulmuştur. Bataklıkların bize sunduğu zenginlikten habersiziz ne yazık ki.

- Mercan resiflerinin %30'u yok olmuştur. 2050 yılında, dünya üzerindeki canlı türlerin dörtte birinin yok olabileceği öngörülüyor.

- Ormanlar, yeryüzündeki biyo çeşitliliğin dörtte üçüne ev sahipliği yapar. Ekilebilir toprakların %40'ı, uzun vadeli hasar görmüş durumda. Her yıl, 13 milyon hektar orman yok oluyor.

- Amazon, 40 yılda, %20 oranında küçül(tül)müştür. Kesilen ağaçların alanı, hayvan çiftlikleri ve soya fasulyesi üretimi için tarım alanına dönüştürüldü. Bu soyaların %95'i, Avrupa ve Asya'daki çiftlik ve kümeslerde "et üretmek üzere" hayvanlar için kullanılmaktadır.

- Dünyanın en büyük 4. adası olan Borneo Adası, 20 yıl öncesine kadar geniş ormanla kaplıydı. 10 yıla kadar hiçbir ağaç bırakılmayacak. Bu durum, dünyada en çok tüketilen hurma yağı üretimine karar verilmesiyle ortaya çıktı. Yiyecek olmanın yanı sıra temizlik, kozmetik ürünleri ve alternatif yakıt olarak da kullanılıyor.

- Son 50 yılda kağıda artan ilginin beş kat artması nedeniyle kâğıt hamuru yapımında kullanılan okaliptuslar, toprağa salgıladıkları zehir nedeniyle daha sonra başka hiçbir bitki yetişmiyor. Hızlı yetişseler de su rezervlerini çok hızlı tüketiyor.

Yaşamsal olanlar, gereksiz olanlar için yok ediliyor. - Karayipler'in Haiti adasında da ormanların sadece %2'si kaldı.

- Paskalya Adası'nda yaşayan Rapauliler, burada yetişen, dünyanın en yüksek palmiye ağaçlarını tümünü kereste için keserek kendilerini, adadaki yaşamı ve örnek uygarlıklarını yok ettiler.

- Kıta buzulları, son 40 yılda kalınlığının %40'ını kaybetmiş durumda. Yüzey alanının da 2030'a kadar yok olacağı düşünülüyor. Kuzey kutup bölgesindeki buzul, 30 yıl içinde, yüzey genişliğinin %30'unu kaybetti.

- Grönland'daki buzullar, yeryüzündeki tüm tatlı suyun %20'sine denk geliyor. Bu buzul erirse, deniz seviyesi 7 metre yükselecek. Bu bölgedeki erimenin nedeni de tüm dünyadaki sera gazı salınımından kaynaklanmaktadır.

- Atmosferdeki büyük rüzgâr akımları yön değiştiriyor.

- Dünya nüfusunun %70'i, kıyı düzlüklerinde yaşıyor. En büyük 15 ülkenin 11'i, ya deniz kıyısında, ya da ırmak ağzında kurulu. Göçler kaçınılmaz olacak fakat öngörülemeyen, göçlerin ne kadar büyük olacağı.

- Klimanjero Dağı'ndaki buzulların da %80'i erimiş durumda.

- Avustralya'daki tarım alanlarının yarısı, kuraklıktan yüksek oranda etkilenmiş durumda. 12.000 yıldır gelişimimizi sağlayan iklimsel dengeyi tehlikeye atıyoruz.

- Dünya nüfusunun %20'si, ayrıcalıklı bir güç olarak görülen mineral ve tüm kaynakların %80'ini tüketiyor. Madencilik, yeryüzündeki tüm rezervleri, yüz yıl sona ermeden tüketmiş olacak. İki milyardan fazla kişinin yaşamı kömüre bağımlı olarak sürüyor.

- Dünyada askerî giderlere yapılan harcamalar, gelişmekte olan ülkelere yapılan yardımlardan 12 kat daha fazla.

- Her dört memeliden biri, her sekiz kuştan biri, her üç amfibiden biri yok olma tehlikesi altında. Canlı türleri, normalden bin kat daha fazla yok oluyor.

- Son 15 yılın ortalama sıcaklıkları, bu döneme kadar görülen ve kaydedilen en yüksek sıcaklıklar oldu.

- 2050 yılında, 200 milyonu aşan iklim mültecisi olabilir.

- Temel gereksinimlerimizle beliren "ümit ve hayaller", artık, doyumsuzluk ve savurganlığı da beraberinde getiriyor.

- Bireyler arasındaki dayanışmayı sağlamak, ötekileştirdiklerinin çektikleri acıdan kaçmak için duvarlar mı öreceğiz?

- Hepimiz, aynı ailenin bireyleriyiz. )

( BORNEO ADASI

)


- SOYAKTARAN:
Y ile/ve/||/<> X

( )


- SOYLA ile/||/<> SÖYLE

( Manzum söz söylemek, hitap/hitabet etmek. İLE/||/<> Belirsiz söylemek. )


- ŞÖYLE-BÖYLE(ESTEK KÖSTEK)


- SÖYLE! GİTSİN! ile/değil/yerine/>< SUS! BİTSİN!


- SÖYLEM ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< EYLEM


- SÖYLEM ile SÖYLEV


- SÖYLEMEK ile/değil "AĞZINDAN KAÇIRMAK"


- SÖYLEMEK ile/ve KAVRAMAK

( TO SAY vs./and COMPREHENSION )


- SÖYLEMEK ile/ve KONUŞMAK

( Yılan imgesi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Değnek imgesi. )

( dd İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> mdw )

( Sonuç [odaklılık]. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Süreç ve sonuç [birlikteliği ve bütünlüğü]. )

( "Kendini merkeze alma" ve ötekileri önemsizleştirmeye neden olur/olabilir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Ötekiyle birlikte kendini ve herkesin olası düşüncesini, durumunu/sürecini dikkate almayı gerektirir/sağlar. )

( [not] TO SAY/TELL vs./and/but/||/<> TO TALK
TO TALK instead of TO SAY/TELL )


- SÖYLEMEK ile/ve/yerine ÖRNEK VERMEK


- SÖYLEMLERİMİZİN/EYLEMLERİMİZİN:
SORUMLULUĞUNU ALMAK ve/||/<>/> (DOĞRUDAN/OLASI) SONUÇLARINA KATLANMAK


- KONUYU/SÖYLENENİ/SÖYLEDİĞİNİZİ ...:
ANLAMAMAK/ANLAMIYORUM ile/ve/değil/||/<>/> BEĞENMEMEK/BEĞENMİYORUM


- SÖYLENENLER ile/değil SÖYLENİLENLER


- SÖYLENİLECEK SÖZÜ OLMAYANIN:
[ne yazık ki]
[ya] YÜKSEK SESİ ve/ya da/||/<> "ÖFKESİ"


- SÖYLENİLEN'İ:
YORUMLAMAK ile/yerine DİNLEMEK[Kabul etmek anlamında değil!]

( Doğruyu konuşmak iki kişi ister; doğru söyleyen, doğru dinleyen. )

( İmgelemeden bakmayı, çarpıtmadan dinlemeyi öğrenin, hepsi bu. )

( EXPLANATION: TO INTERPRET vs. TO LISTEN(Not in the mean of acceptance!)
EXPLANATION: TO LISTEN instead of TO INTERPRET )


- SÖYLENTİ ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/> DEDİKODU


- SÖYLERKEN BUYRUK VERMEK ile/değil/yerine/>< SÖYLEMEK


- SÖYLEYİŞ/BİÇEM/ÜSLÛP:
YALIN/SADE ile YÜKSEK ile KARIŞIK


- SÖYLEYİŞ ile/ve/<> DEĞİNİ


- SÖYLEYİŞ ile SÖYLENİŞ


- SOYMAK ile/ve/<> AYIKLAMAK ile/ve/<> TEMİZLEMEK


- SOYTARI ile/ve/||/<> DELİ

( [Gerçeği ...]
Görür. İLE/VE/||/<> Dile getirir. )


- SOYU TÜKENME TEHLİKESİ ALTINDA OLAN TÜRLER ile/ve/||/<>/> KORUMA

( Soyu tükenme tehlikesi altında olan türler, yok olma tehlikesi altında olan türler. İLE/VE/||/<>/> Bu türlerin yok olmasını önlemek için yapılan çalışmalar. )


- SOYUNMAK ile ...

( SUÂL-İ MUKADDERE YANIT )


- SOYUNMUŞ/SOYUNUK" ile (")ÇIPLAK/cıbıl(")


- SOYUT ile BELİRLENİMSİZLİK


- SOYUT ile/ve/||/<> EYLEM


- SOYUT ile/ve/değil/=/||/<> İLİŞKİSİZLİK (/"İLİŞKİ/LİLİK")


- SOYUT ile MİSTİK

( ABSTRACT vs. MYSTIC )


- SOYUTLAMA (YETENEĞİ/YETKİNLİĞİ/GÜCÜ) ile/ve/||/<> BENZETME/MECAZ (YETENEĞİ/YETKİNLİĞİ/GÜCÜ)


- SOYUTLAMA ile/ve BÜTÜNLÜKLÜ SOYUTLAMA

( ABSTRACTION vs./and ABSTRACTION IN INTEGRITY )


- SOYUTLAMA ile GENELLEME


- SOYUTLAMA ile/ve/||/<> SOYUTLANMA

( ABSTRACTION vs./and/<> TO GET IN ABSTRACTION )


- SOYUTLAMA ile YOK SAYMAK


- SOYUTLANMA ve/<> GÜZELLİK


- SOYUTLANMA ile/değil/yerine SOYUTLAMA

( Dışarıdakilerde/n. İLE/DEĞİL/YERİNE Zihinde/n. )

( Yalnızlığa götürür. İLE/DEĞİL/YERİNE Kendine dönmeyi ve derin dalışı sağlar. )


- SOYUTLAŞTIRMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/> YAŞAMA GEÇİRME


- SÖZ:
DİLLERDE ile/ve/||/<> GÖNÜLLERDE

( Destan olur. İLE/VE/||/<> Şiir olur. )


- SÖZ DİNLEMEK ile/ve/<> DİKKATE ALMAK

( Söylenilen ya da yapılması istenilen/beklenilen şeyin size [o an için] uymaması, o sözü/düşünceyi ya da durumu dikkate almamanızı gerektirmez. Gençlik/cehâlet düşünce ve tavırları olarak tepki gösterme eğiliminde olabilirsiniz fakat durum, söylenilen söze uyum gösterip göstermemekten çok [kulakardı etmek yerine] yeterince dikkate alıyor olmayı gerektirir. "Sırtına bir şey al/giy!" sözüne, hiç düşünmeden/değerlendirmeden, hızlıca "bana bir şey olmaz!", "gerek yok!", "sen yaşlı olduğun için söylüyorsun/önemsiyorsun" biçiminde yanıt vermek yerine yeteri kadar dikkate almakta yarar vardır. )


- SÖZ DİNLEMEK ile SÖZ DİNLEMEK

( "Yapma ve yap" denileni yerine getirmek, uygulamak. İLE Konuşulanları dinlemek/dinlemeye çalışmak, konuşulanlara dikkatini yöneltmek/kulak kabartmak. )


- SÖZ:
KABUL GÖRMEK İÇİN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DOĞRULUĞUNDAN DOLAYI


- SÖZ SÖYLEMEK ile/ve/||/<> ANLAMAK

( İrfan ister. İLE/VE/||/<> İnsan/kişi ister. )


- SÖZ SÖYLEMENİN KURALLARINDA:
ÖNÜNÜ ARDINI GÖZETMEK[Ar.] ve/||/<> SÖYLEMEDEN ÖNCE TEKRAR TEKRAR DÜŞÜNMEK[Ar.] ve/||/<> ON KERE DÜŞÜNÜP BİRİNİ SÖYLEMEK[Ar.] ve/||/<> "HER AĞZIMIZA GELENİ" SÖYLEMEMEK[Ar.]

( Önün ardın gözet fikr-i dakîk et onda bir söyle
Öğütme ağzına her ne gelirse âsiyâb-âsâ

Osman Nevres[ö. 1762] )

( )


- SÖZ VERME! ve/||/<> SÖZÜNDEN DÖNME!

( Ölsen de! VE/||/<> Ölsen de! )


- SÖZ VERMEK/VEREN ve/||/+/<>/> SÖZÜNDE DURMAK/DURAN


- SÖZ VERMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GÜVEN VERMEK

( Güven veriyorsan, ayrıca söz vermen gerekmez. )


- SÖZ ile/ve/değil/||/<>/>/< BİLİNCİ KURAN SÖZ


- SÖZ ile/ve/<> ÇÖZÜM

( RIGHT WORD vs./and/<> CONSEQUENCE )


- SÖZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< EYLEM ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< NİYET


- SÖZ ile/ve SEHL-İ MÜMTENÎ

( ... İLE/VE Kolay ve sade göründüğü halde söylenilmesi kolay olmayan söz. )


- SÖZ ile/ve/||/<>/> SUSABİLMEK/SUSKU/SÜKÛT

( "Gümüş." İLE/VE/||/<>/> "Altın." )


- SÖZ ile/ve/<> TALÂKAT

( ... İLE Kolayca, düzgün söz söyleme durumu. )


- SÖZ ve/> TÂLÎK

( ... VE/> Güleryüzlü. :) | Düzgün söz söyleyen. )


- SÖZ ve/||/<>/>/< ÜMİT

( Sözün eşiği, ümidin eşiğidir. Bir yerde, söylenilecek söz var ise orada, ümit var demektir.
Sözümüz, ümidimizdir... )


- SÖZ ile/ve/<> YEMİN

( Doğru söz yeminden ileri! )

( HULF[Ar.]: Verdiği sözü tutmama, üzerinde durmama. | [mantıkta/matematikte] Saçmaya indirgeme. )


- [ne yazık ki]
SÖZCÜĞÜ/TERİMİ: ANLAMAMAK ile/ve/değil/||/<>/> BAŞKA ANLAM/LAR "YÜKLEMEK"


- SÖZCÜĞÜN:
"AĞIRLIĞI" ile/ve/||/<> "BEDELİ"


- SÖZCÜK PEŞİNDE KOŞMAK değil/yerine ANLAM PEŞİNDE KOŞMAK


- SÖZCÜK TÜRETMEK ile/ve/değil/yerine KAVRAM/SÖZCÜK OLUŞTURMAK


- SÖZCÜK VURGUSU ile/ve/||/<> TÜMCE VURGUSU


- SÖZCÜK ile/ve TERİM

( VERBUM ile/ve ... )


- SÖZCÜK/KAVRAM ile " " İÇİNDE SÖZCÜK/KAVRAM

( ... ile SÖZÜMONA/GÜYA/ONA GÖRE )


- SÖZCÜKLER ÖNEMLİ DEĞİL değil SÖZCÜKLER, BURADA[BU KONUDA/ALANDA] ÖNEMLİ DEĞİL


- SÖZCÜKLER/ADLAR ile/ve/||/<>/< KENT KÖKENLERİ

( ÂLÂ/DANİSKA ile/ve/||/<>/< DANZIG/GDANSK(POLONYA)

BORDO[: Mora çalan kırmızı renk.] ile/ve/||/<>/< BORDEAUX(FRANSA)

ÇARLİSTON[biber / dans] ile/ve/||/<>/< CHARLESTON(AMERİKA)

DENIM[İng. : Kot vb. yapımında kullanılan bir tür pamuklu kumaş.] ile/ve/||/<>/< NIMES(FRANSA)

FAYANS[Fr. : Duvarları kaplayıp süslemek için kullanılan, bir yüzü sırlı ve türlü desenlerle bezenmiş, pişmiş balçıktan levha.] ile/ve/||/<>/< FAENZA(İTALYA)

FES ile/ve/||/<>/< FES(FAS) JEAN ile/ve/||/<>/< GENES/CENOVA(İTALYA)

KALAS[Rom.]: Kalın biçilmiş uzun tahta. ile/ve/||/<>/< GALATİ(ROMANYA)

KALAMATA[Yun. :Bir tür etli ve büyük zeytin.] ile/ve/||/<>/< KALAMATA(YUNANİSTAN)

KOLONYA[İt. < COLONIA: İçinde limon, lavanta vb. bitkilerin yağı bulunan, hafif kokulu alkollü bir nesne.] ile/ve/||/<>/< COLOGNE/KÖLN(ALMANYA)

KÛFİ[Ar. : Arap yazısının, düz ve köşeli çizgilerle yazılan eski bir biçimi.] ile/ve/||/<>/< KÛFE(IRAK)

MIKNATIS ile/ve/||/<>/< MAGNESIA(YUNANİSTAN)

MİSİNA[İt. < MESSINA : Yapay ve sentetik ham maddeden tek kat çekilmiş, değişik kalınlıkta iplik. ile/ve/||/<>/< MESSINA(İTALYA)

MUSLİN[Fr. MOUSSELINE : Sık dokunmuş, parlak, ince, yumuşak bir kumaş türü.] ile/ve/||/<>/< MUSUL(IRAK)

NİHAVENT[: Klasik Türk müziğinde bir makam.] ile/ve/||/<>/< NİHÂVEND(İRAN)

NİŞABUREK[Fars. : Klasik Türk müziğinde rast makamı ve uşşak makamının buselik "si" perdesiyle oluşmuş bir makam.] ile/ve/||/<>/< NİŞABUR(İRAN)

PARŞÖMEN[Fr. < PARCEMIN]/TİRŞE[Fars. : Yeşil ile mavi arası bir renk/ton.] ile/ve/||/<>/< PERGAMON/BERGAMA(TÜRKİYE)

SPA ile/ve/||/<>/< SPA(BELÇİKA)

TARANTULA[: Sekiz bacaklı, iki kollu bir tür örümcek.] ile/ve/||/<>/< TARANTO(İTALYA) )


- SÖZCÜKLERDEN, ANLAMA ULAŞMAK/"GİTMEK" ile/ve/<>/yerine/değil ANLAMDAN, SÖZCÜĞE ULAŞMAK

( Sözlerin ötesine geçmeye çalışın. )

( Sözler, gerçekleri yaratmaz; onlar ya tarif ya tahrif eder. )

( Sözün tamamı, anlamayana söylenilir. )

( Try to go beyond the words.
Words do not create facts; they either describe them or distort. )

( [not] GOING TO MEANING (BASED) FROM WORD vs./and/<>/but GOING TO WORD (BASED) FROM MEANING
GOING TO WORD (BASED) FROM MEANING instead of GOING TO MEANING (BASED) FROM WORD )


- SÖZCÜKLERİN ANLAMLARINI

( THE MEANINGS OF THE WORDS )


- SÖZCÜKLERİN ETKİSİ ve/||/<> KİŞİLERİN ETKİSİ


- SÖZ(CÜK)LERİ/Nİ ve/||/<> TUTUMU/NU DEĞİŞTİR...
DÜNYA/N DEĞİŞSİN!


- [ne yazık ki]
SÖZDE, ÖLÇÜ BİLMEMEK/BİLMEYEN ve/||/<> EDEPSİZLİKTE SINIR TANIMAMAK/TANIMAYAN


- SÖZDEN ÖNCEKİ 3 EŞİK:
İYİLİK ve/||/<> İNCELİK ve/||/<> GEREKLİLİK


- SÖZE UYUMAK değil/yerine SÖZE UYMAK


- SÖZEL KOD ile/ve DEĞİŞTİRİM KODU

( Bayrak ya da davul, ıslık dilleri gibi. )


- SÖZ/KONUŞMA:
"UZAMASIN!" yerine/değil NE KADAR GEREKİYORSA O KADAR KONUŞMAK


- SÖZLEM/KELÂM:
SESTE ATEŞ ile/ve/||/<> ATEŞTE SES


- SÖZLERİNİ DUYURMAK İÇİN:
KİŞİLERİ TUTMAK değil/yerine ÇENEYİ TUTMAK


- SÖZLEŞME = MUKÂVELE[Ar.] = CONTRACT[İng.] = CONTRAT[Fr.] = VERTRAG[Alm.] = CONTRAER[İsp.]


- SÖZLEŞMEDE:
İYİ NİYET ve/||/<>/> SADÂKAT ve/||/<>/> İÇERİK

( Adının geçmesiyle. VE/||/<> İmza atarak. VE/||/<> Uygulayarak. )


- SÖZLÜ KÜLTÜR(/GELENEK) ile/ve/<> YAZILI KÜLTÜR(/GELENEK)

( Göçerlerin. İLE/VE/<> Yerleşiklerin. )

( [daha çok] Doğu'da. İLE/VE/<> Batı'da. )


- SÖZLÜK ÇALIŞMASI/OKUMASI:
HERKESİN HARCI ile/ve/değil/||/<>/< HERKESİN İHTİYACI


- SÖZLÜK ve YASA KULLANIMI/OKUMA GEREĞİ:
[hem] BİLMEDİĞİMİZ KAVRAMLAR/TERİMLER/YASALAR SÖZCÜKLER İÇİN
ile/ve/değil/hem de/||/<>/>/<
(")BİLDİĞİMİZ(") SÖZCÜKLER/KAVRAMLAR/TERİMLER/YASALAR İÇİN


- SÖZLÜK KULLANIMI ile/ve/||/<>/> SÖZLÜK YAZMAK


- SÖZLÜK ile/ve/yerine/<> ANSİKLOPEDİK SÖZLÜK

( İlk sözlük yazarı... Halil b. Ahmed [ö. 786] )

( DICTIONARY vs./and/<> ENCYCLOPEDIC DICTIONARY
ENCYCLOPEDIC DICTIONARY instead of DICTIONARY )


- SÖZLÜK ile/ve/||/<> TÜRK YAZINI BAĞLAMLI DİZİN VE İŞLEVSEL SÖZLÜK(TEBDİZ)

( TEBDİZ Sözlüğü için burayı tıklayınız... )


- SÖZ/SAB ile/ve TATLI SÖZ

( Güftâr. İLE/VE Güftâr-ı şirin. )

( "Bir sözü(sırrı) söylediğimde o bana malik olur, ben ona malik olamam". )

( "Sözünde doğru, işinde dakik olmalısın. Sözünde doğru olan kimsenin değeri artar, işinde dakik olan kimsenin de işi neticeye bağlanır". )

( Söz taşıyanların(su'ât) getirdiklerini kabul etmek büyük bir zulümdür. )

( Sözlerin öfkesini gözleyin, ağızdan çıkan sözleri kulaklarınız duysun. Sözlerle hiç kimseye zarar vermeyin. )

( En kolay olmayan şey: Söz Söylemek ve Söz Anlamak. )

( Balcının var bal tası, oduncunun var baltası. )

( Tatlı dil, yılanı bile deliğinden çıkarır. )

( Taşa geçer, kendime geçmez sözüm. )

( Huzur veren tek bir söz, yararı olmayan binlerce sözden daha yeğdir. )

( Bu sözler/şiirler, "Onlar benim!" diyenindir. )

( Sözden suret doğup ölür, dalga kendini tekrar denize götürür. )

( DEKLAMASYON: Sözü güzel söyleme, süslü sözlerle söyleme. )

( Âb-ı Hayat, kulakla içilir. )

( Âb-ı Hayat, su değil, Kâmil'in sözleridir. )

( WORD vs./and SWEET WORD )


- SÖZ/SAV:
BOŞ ve/||/<> BELEŞ


- SÖZÜ/KONUYU/KONUŞMAYI:
DAĞITMAK" ile/ve/değil/||/<> UZATMAK


- SÖZ(Ü) DİNLEMEK ile/ve/değil/yerine SÖYLENİLENİ/İSTENİLENİ YAPMAK/YAPABİLMEK


- [ne yazık ki]
"SÖZÜ/SORUYU, TARTMADAN SÖYLEMEK" ve/||/<>/> ALACAĞIN YANITTAN İNCİNMEMEK


- SÖZÜ:
YANLIŞ ANLAMA ile SAPTIRMA

( Anlamaya uğraşmayın! Yanlış anlamamanız yeter. )

( Yanlış düşüncelerden kurtulun, bu yeter. )

( Kendinize iyice bakın, tüm yanlış anlamalar ve yanlış düşünceler eriyip gideceklerdir. )

( Herkese, anlayabileceği kadar söz söyleyin. [Kellimünnâse alâ kader-i ukûlihim] )

( Bir sözü anlamak için, estetik bir hal gerek. )

( Don't try to understand! Enough if you do not misunderstand.
Get rid of wrong ideas, that is all.
Have a good look at yourself and all these misapprehensions and misconceptions will dissolve. )

( MISUNDERSTANDING vs. DISTORTION :THE SPEECH )


- SÖZÜ:
YAYMAK ile UZATMAK

( SÖZCÜKLERİ/YAZAÇLARI(HARFLERİ)! )


- SÖZÜN:
BAĞLAYICILIĞI ile/ve/değil/yerine ETKİLEYİCİLİĞİ


- SÖZÜN:
BELİRLEYİCİLİĞİ ile/ve/değil/<> BAĞLAYICILIĞI

( Söylediklerinize dikkat edin,
düşüncelere dönüşür...

Düşüncelerinize dikkat edin,
duygularınıza dönüşür...

Duygularınıza dikkat edin,
davranışlarınıza dönüşür...

Davranışlarınıza dikkat edin,
alışkanlıklarınıza dönüşür...

Alışkanlıklarınıza dikkat edin,
değerlerinize dönüşür...

Değerlerinize dikkat edin,
karakterinize dönüşür...

Karakterinize dikkat edin,
kaderinize dönüşür... )


- SÖZÜN:
ÇEŞİTLERİ ile/ve/<> DERECELERİ/DEREKELERİ

( ŞİİR

   ^


ATASÖZÜ, DEYİM [KELÂM-I KİBAR, VECİZE]

   ^

[dereceleri]


--- SÖZ ---[(bilgili ve bilinçli) kişinin ağzından çıkan]

[derekeleri]

   v

LÂF / KÜNGE / JÂJ[Fars.] [Evin içinden çıkan çer-çöp.]

   v

KÜFÜR [Ar. < KFR: Örtme, gizleme.]

   v

TARİZ [Birini eleştirme, küçük düşürme ya da alay etmek amacıyla söylenilmek istenileni tam tersi bir anlamda bir sözle, incelikle ve lâtîfeyle[espriyle] anlatma sanatı.]

   v

HİCV [Ar. < HECV: Yergi, yermek.]

   v

HERZ[Ar.: Anlamsız, boş, saçma. | Hakaret. ], YÂVE, TÜRREHÂT / HERZE/BESBÂS[Fars.] )


- SÖZÜNÜ BİLMEYEN ÇAVUŞLAR ile/ve/||/<>/> BOKU/NU AVUÇLAR


- SPEKÜLATİF[Fr., İng. SPECULATIVE] değil/yerine/= KURGUSAL | SAPTIRICI


- SPOR[İng. SPORT] ile SPOR[Fr. SPORE < Yun.]

( Bedeni ya da zihni geliştirmek amacıyla kişisel ya da toplu olarak gerçekleştirilen, bazı kurallara göre uygulanan hareketlerin tümü. | Kullanışı rahat, kolay olan. İLE Çiçeksiz bitkilerde üreme organı. | tek hücreli hayvanların, çok özelleşmiş olan üreme gözesi. )


- SPOR ile/ve/değil HAREKET


- STANDART ile/değil YAYGIN/LIK


- STAR ile/ve/değil/yerine/||/<>/> EFSANE

( Hem işinde, hem de magazinde "iyi olan." İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> İşinde iyi olan fakat magazinde "kötü olan." )

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Yaşar... | Şair Sanatçımız, Yaşar... | Radyo Programı - Nisan 2016 )


- STEAL vs. STEEL

( Çalmak. İLE Çelik. )


- STEARİK[Fr. < Yun.] (ASİT) ile STEARİN[Fr. < Yun.]

( Bitkisel ve özellikle hayvansal stearin durumunda bulunan stearik asit.[CH3-(CH2)16-CO2H] İLE Gliserinin stearik asit esteri. )


- STEMMA ile ...

( Omurgasızlarda bileşik göz. )


- STRATEJİK ile/değil KAYPAK


- STRATEJİ/K değil/yerine/= YOLİZLEM/LİK / YOLİZLEMSEL


- STRİNG İLE M-KURAMSİ İLE LOOP QUANTUM ile/||/<> KUANTUM GRAVİTASYON

( Kuantum mekaniği ve genel göreliliği birleştirme çabaları. )

( Formül: L_Planck = √(ℏG/c³) )


- ŞU ANDA VE BURADA, ...:
NE OLUYOR? ve/||/<>/> DUYULARIM NELER? ve/||/<>/> NASIL DAVRANIYORUM/DAVRANABİLİRİM? ve/||/<>/> YARARLI/YARARIMA OLAN NEDİR? ve/||/<>/> NE/LER YAPABİLİRİM?


- SU, BU ile/ve BUZ

( Su, alçakgönüllülüğü simgeler. )

( [Kafkas] ÇIGAL ile/ve ... )

( [Kofti] MU ile/ve ... )

( ZÜLÂL(Saf, hafif, soğuk, güzel, tatlı su.) İLE/VE ... )

( ... ile/ve YAH )

( EAU avec/et GLACE )

( WASSER mit/und EIS )

( AGUA con/y HIELO )

( ACQUA con/e GHIACCIO )


- SU ÇİÇEĞİ ile/ve/değil/||/<>/> MAYMUN ÇİÇEĞİ

(

)


- SU EKSİKLİĞİ:
KANDA ile/ve/<> OMURLARDA ile/ve/<> KEMİKLERDE ile/ve/<>
AKCİĞERDE ile/ve/<> PANKREASTA ile/ve/<>
MİDEDE ile/ve/<> BAĞIRSAKLARDA ile/ve/<> GÖZEDE

( Yüksek tansiyona neden olur. İLE/VE/<> Bel/boyun fıtığına neden olur. İLE/VE/<> Gut/artrit gibi romatizmal hastalıklara neden olur. İLE/VE/<> Astıma neden olur. İLE/VE/<> Şeker hastalığına neden olur. İLE/VE/<> Ülsere neden olur. İLE/VE/<> Kabızlığa ve kolon kanserine yakalanma olasılığına neden olur. İLE/VE/<> Su eksikliği nedeniyle, beynimiz, hücreye oksijen göndermeyi keserse, oksijen kesilmesi sonucunda da hücre, kanserleşme sürecine girer! )


- SU:
HİDROJEN ile/ve/||/<> OKSİJEN

( [atom] İki. [H2] İLE/VE/||/<>/>< Bir.[O] )

( [Öğe numarası] 1. ile/ve/||/<>/>< 6. )

( Hidrojen, oksijenin tersidir. Bu iki gaz, kolayca tepkidiğinden, birinin konsantrasyonundaki artış, ötekinin konsantrasyonunda azalmaya neden olur.[Miktarı daha fazla olan gaz, su üreten kimyasal tepkime içinde daha az miktardaki gazı tüketir.] )

( En yanıcı. İLE/VE/||/<> En yakıcı. )

( )


- SU İLE İYONİK SIVI İLE SÜPERKRİTİK CO2 ile/||/<> YEŞİL ÇÖZÜCÜLER

( Çevre dostu çözücü alternatifleri. )

( Formül: Tc(CO2) = 31°C İLE Pc = 73 bar )


- ŞU KADARI:
"YETER" ile/ve/değil (YETMİYORSA DA/YETMEYECEKSE DE) YETSİN!


- ŞU/O KİTABI:
"OKUMANIZI, TAVSİYE EDERİM"
ile/ve/||/<>
"OKUMAYANI, TASFİYE EDERİM"


- ŞU KONU(LAR)DA:
"BEN BİLE" HATA/YANLIŞ YAPIYORUM değil BEN DE HATA/YANLIŞ YAPABİLİYORUM


- ŞU ÖZELLİKTEN ile/ve/<> ŞU YÜZDEN ile/ve/<> ŞU YÖNDEN

( MİN-HAYS ile/ve/<> MİN-VECH ile/ve/<> MİN-CİHET )


- SU TESTİSİ, SU YOLUNDA KIRILIR ile/değil/yerine GÖRGÜLÜ KUŞLAR, GÖRDÜĞÜNÜ İŞLER


- SU TESTİSİ ile/ve/||/<>/> SU YOLU


- SU ve/||/<>/> DELİ

( Akar. VE/||/<>/> Bakar. )


- SU ile/ve/değil/||/<>/>/ne yazık ki "İNAT"

( Doğada. İLE/DEĞİL/||/<>/>/NE YAZIK Kİ İnsanlaşamamış olanda. )

( İkisinin de önünde hiçbir şey duramaz! )


- SU ile ÖZSU/USÂRE[Ar.]

( ... İLE Bitki ve hayvan dokularında bulunan sıvılara verilen ad. | Salgı ile oluşan ve içinde enzimler bulunan organik sıvı. )


- SÛ'[Ar.] ile SEV'[Ar.]


- SU ile/ve ZEMZEM

( ... İLE/VE Kâbe yakınında bulunan kuyunun suyu. )

( ZEVRAK: Zemzem konulan kap. )

( Bir gram suyun buharlaşması, 273 kalorilik ısıyı yok eder. )


- SUARE/SUVARE[Fr.] ile MATİNE[Fr.]

( Gece gösterimi. | Sinema ve tiyatroların akşam/gece [daha çok 21.00] gösterdikleri son film/oyun. >< Gündüz gösterimi. )

( SOIRÉE avec MATINÉE )


- SUBHA[< SADR] ile TOZ

( BİNEFSİHİ ÂŞİKÂR VAROLMAYAN FAKAT EŞYANIN SURETİ İLE AÇIKLIK KAZANDIĞI İÇİN HEYULA DENİLEN [HEBÂ] GÜNEŞİN IŞIĞINDA GÖRÜLEN İNCE TOZ )


- SUBYE[Fr. SOUS-PIED] ile SUBYE[Ar. < SABİ] ile SÜBYE[Yun.] ile SÜBYE[İt.]

( Ayağın altından geçen, tozluğa ya da pantolon paçalarına bağlanan şerit. İLE Henüz memeden kesilmemiş eril çocuk. | Üç yaşını tamamlamamış eril çocuk. İLE Mürekkep balığı. | Badem içi, kavun çekirdeği gibi şeylerden yapılan, boza koyuluğundaki şerbet. | Pirincin, boza haline gelene kadar koyulaştırılarak pişirilmesi. İLE ... )


- SUÇ ORTAKLIĞI ile/ve/||/<>/< SIÇ ORTAKLIĞI


- SUÇ VE CEZÂ ile/ne yazık ki/>< "GÜÇ VE CEZÂ"


- [ne yazık ki]
!SUÇ ve/||/<>/> CEZA


- SUÇ ile CÜNHA

( ... İLE Cürüm derecesindeki suçlara, yani kabahatten ağır ve cinayetten hafif olan suçlara verilen ad. )


- SUÇ ile/ve İHLÂL


- SUÇ ile KAZÂ

( CRIME vs. ACCIDENT )


- SUÇ ile/ve/değil/||/<>/< KIRIK CAMLAR KURAMI

( "Suçlarla mücadeleyi nasıl başardınız?" sorusuna,
New York'un efsane Belediye Başkanı Giuliani'nin yanıtı şöyle olmuştu.

Metruk bir bina düşünün, binanın camlarından biri kırıldığında, o camı hemen tamir ettirmezseniz, kısa sürede, yoldan geçen herkes eline bir taş alıp, binanın tüm camlarını kırar. Benim yaptığım şey, ilk cam kırıldığında onu hemen tamir ettirmek oldu. Bir elektrik direğinin dibine ya da bir binanın köşesine, biri, bir torba çöp bıraksın. O çöpü hemen oradan kaldırmazsanız, her geçen, çöpünü oraya bırakır ve çok kısa bir sürede dağlar gibi çöp birikir. Ben ilk konan çöp torbasını kaldırttım.

Çünkü siz bunu yapmadığınızda kişiler, o bölgede düzeni sağlayan bir otorite olmadığını düşünüyor, öteki camları da kırıyor. Ardından daha büyük suçlar geliyor; bir süre sonra o sokak, polisin giremediği bir mahalleye dönüşüyor.

Bunu anlayan New York polisi, önce küçük suçların peşine düşmüş. Metroya bilet almadan binenleri, apartman girişlerini tuvalet olarak kullananları, kamu malına zarar verenleri, hatta içki şişelerini yola atanları bile yakalayıp haklarında işlem yapmış.

Kırık Cam Kuramı, ABD'li suç psikologu Philip Zimbardo'nun 1969'da yaptığı bir deneyden ilham alınarak geliştirilmişti.

Zimbardo, suç oranının yüksek olduğu, yoksul Bronx ve daha yüksek yaşam standardına sahip Palo Alto bölgelerine birer 1959 model otomobil bıraktı.

Araçların plakası yoktu, kaputları aralıktı.

Olup bitenleri gizli kamerayla izledi.

Bronx'taki otomobil, üç gün içinde baştan aşağıya yağmalandı.

Ötekine ise bir hafta boyunca kimse dokunmadı.

Ardından Zimbardo ile iki öğrencisi, sağlam kalan otomobilin yanına gidip çekiçle kelebek camını kırdılar. Daha ilk darbe indirilmişti ki, çevredeki kişiler(zengin beyazlar) da olaya katıldılar. Birkaç dakika sonra o otomobil de kullanılmaz hale geldi.

Demek ki, diyordu Zimbardo,
"İlk camın kırılmasına, ya da çevreyi kirleten ilk çöpe, ilk duvar yazısına izin vermemek gerek. Aksi halde kötü gidişatı engelleyemeyiz!"



SUÇ CENNETİ NASIL OLUŞUR?

Kırmızı ışıkta geçilmesini önleyemiyorsanız küçük suçlara engel olamazsınız.

Küçük suçlara engel olamazsanız, büyük suçları engelleyemezsiniz..

Sonuç itibariyle ülkeniz sanıkların suç işlemekten endişe duymadığı bir suç cennetine dönüşür. Bunun akabinde suçlularla mücadelede yılgınlığa düşen kanun koyucu sanıklara taviz/af anlamına gelen lehe kanunlar çıkararak adalet denklemindeki erozyonu hızlandırır.

Küçük suçların görüldüğü ceza mahkemelerine bakalım...

Sürekli HAGB (Hükmün Açıklanmasını Geri Bırakma) kararları verdiğimiz sanıkların birçoğu yeniden suç işleyerek mahkeme huzuruna gelmiyor mu?

Hatta bu olay yargıçların bilinçaltındaki Adli dejenerasyon algısı nedeniyle sanığın kişiliğine bakılmaksızın tüm suçlar için HAGB uygulanması bir hakmış gibi algılanır ve onuncu kez HAGB kararı vermek alışkanlık durumunu alır.

Buna karşın mağdur ise adâlete olan güveni sarsılmış ve kaderine boyun eğmek zorunda kalmıştır. Artık önünde iki seçenek vardır, ya intikamını kendi almalı ya da ateşi içine gömmelidir.

Sanık, ise hukuk sistemini test ettiği ilk eylemden büyük bir zaferle çıkmış ve suç işlemenin korkulacak bir şey olmadığının idraki ile yeni suçlar için yola koyulmuştur.

İşlediği her suç kendine güven tazeletmiş ve bu statünün verdiği korku ile de topluma yönelik bir sindirme hareketine başlamıştır...

Mafya ve çeteleşmenin yolunu açan işte bu tablodur.

Bu yüzden diyoruz ki, devlet yani kamu otoritesi bir kural koymuşsa onun takibini dört koldan yapmak zorundadır. Bundan daha önemlisi, devlet, koyduğu kuralların takibini yapmayan kamu görevlisini takip etmekle işe başlamalıdır.

Takibin takibini yapmazsınız, Devlet, muz cumhuriyetine döner.
Okulda, iş yerinde, sokakta, yolda ya da deniz kenarında...

Kişiler, kamu otoritesinin kendi koyduğu kuralları büyük bir titizlikle takip ettiği kanaatine varmalı ve bunu bilinçaltına adeta kazımalıdır.

Bilinçaltına yerleşen bu algı, kişilerin karakteri olur ve kurullara saygı bilinci gelişir. Olması gereken de budur.

Bu sayede kişiler, en küçük sorunlarda bile yasaları ihlâl etmeyi ve suç işlemeyi değil hukuk önünde hesaplaşmayı ilke edinir.

Ancak uygulanana cezaların, mağdurlar için tatmin edici bir nitelik sunması koşuluyla...

Unutmayalım...

Küçük hataları görmemezlikten gelmişseniz, bilin ki, daha büyükleri yoldadır. )

( )


- SUÇ ile PAY


- SUÇ ile/değil/<> SAPMA


- SUÇ ile UFAK SUÇ/ZELLE[Ar.]

( ... İLE Sürçüp kayma. | Yanılma, yanlış. | Ufak suç. )


- SUÇ ile YANLIŞ(HATÂ) ile KABAHAT/KUSUR ile AYIP

( CRIME vs. MISTAKE )


- SUÇLAMA ile/ve/değil/||/<> AYIPLAMA


- [ne yazık ki]
SUÇLAMA ile/ve/<> DIŞLAMA


- [ne yazık ki]
!SUÇLAMA ile !KARALAMA


- [ne yazık ki]
"SUÇLAMA" ile/ve/||/<> "KÖTÜLEME"


- SUÇLAMA ile/ve/değil/yerine NİTELEME


- SUÇLAMA ile/değil/yerine TESPİT

( [not] ACCUSATION/BLAME vs./but TO DETERMINE
TO DETERMINE instead of ACCUSATION/BLAME )


- SUÇLAMA ile/ve/değil/yerine YÜKLEME


- SUÇLAMA/K ile/değil/yerine ELEŞTİRİ/ELEŞTİRMEK

( [not] TO BLAME vs./but TO CRITICIZE
TO CRITICIZE instead of TO BLAME )


- SUÇLAMAK ile/değil/yerine SORUMLU OLMAK


- SUÇLULUK:
TÜRLERİ ve/ya da/||/<>/> SINIFLANDIRMALARI

( - Gerçek Suçluluk: Bu tür suçluluk, bir kişinin gerçekten suç işlediğini kabul ettiği ve suçun doğrudan sorumlusu olduğu durumları tanımlar.

- Yanlış Suçluluk: Bu, kişinin suçsuz olduğu halde kendini suçlu olarak "görmesidir". Yanlış suçluluk, genellikle toplumsal baskı, başkalarının suçlamaları ya da aşırı öz eleştiri nedeniyle ortaya çıkabilir.

- Toplumsal Suçluluk: Birey, toplumun genel değerlerine ya da ölçütlerine uymadığından, suçluluk düşünce ve duygusu yaşar. Bu tür suçluluk, bireyin toplum tarafından kabul gören bir davranışı "bozduğu düşüncesiyle[varsayarak]" ortaya çıkar.

- Hukukî Suçluluk: Birey, yasalara uygun olmayan bir şey yaptığı ya da yasalara uygun bir şey yapmadığından, kendini suçlu görür.

- Vicdanî Suçluluk: Bu, bir kişinin vicdanında karşılık bulur. Birinin içsel ahlâkî değerleriyle çeliştiği zaman ya da başkalarına zarar verdiği düşüncesiyle oluşabilir.

- İçsel Suçluluk: Birey, içindeki düşünsel ve duygusal ya da çeşitli psikolojik sorunlar nedeniyle kendini suçlu görür. Örneğin, bunaltı, kaygı ya da travma sonrası stres bozukluğu yaşayan biri, kendini sürekli olarak suçlu "görebilir".

- Dışsal Suçluluk: Bu tür suçluluk, başkalarının kişiyi suçlu görmesi ya da göstermesiyle ilişkilidir. Örneğin, aile ya da toplumun sürekli eleştirisi ve suçlama tutumu, kişiyi dışsal suçluluğa sokabilir.

- Özür Düşünce, Duygu ve Davranışı: Suç işleyen kişi, başkalarına ya da topluma karşı bir hata yaptığının farkında olur ve bu nedenle içten bir biçimde özür diler.

VE/||/<>

- Doğmuş Suçlular: Suç işlemeye eğilimli doğan, fiziksel ve zihinsel özellikleriyle ötekilerden ayrılan suçlular.

- Anormal suçlular: Zekâ geriliği, ruhsal bozukluk, alkolizm, sara(epilepsi) gibi anormalliklerden etkilenen suçlular.

- Ara sıra suçlular: Sahte suçlular, alışkanlıklar dışındaki suçlular gibi suç işlemeye eğilimli olmayan ancak çeşitli nedenlerle suç işleyen suçlular, kriminaloidler.

- Soğukkanlılıkla hareket eden suçlular: Suç işlemek için hesap ya da plan yapan ve mantıklı davranan suçlular.

- İhtirasî suçlular: Duygusal, tutkusal, öfke, kıskançlık, intikam gibi bazı düşünce ve duygularla hareket eden suçlular.

- Patolojik olmayan akıl hastalığı ve anormallikle bir arada suçlular: Suç işlerken akıl hastalığı ya da anormallik belirtileri gösteren ancak bunların patolojik olmadığı tespit edilen suçlular.

- Patolojik akıl hastalığı ile birlikte ya da akıl hastası olan suçlular: Suç işlerken akıl hastalığı ya da anormallik belirtileri gösteren ve bunların patolojik olduğu tespit edilen suçlular. )

( "Suçluların Sınıflandırılması - Sulhi Dönmezer" yazısını okumak için burayı tıklayınız... )


- SUÇLULUK ile/değil/yerine SUSLULUK


- ...'NIN:
"SUÇLUSU" ile/ve/değil/yerine/<>/< SORUMLUSU


- SUCUL OMURGALILAR:
YUVARLAK AĞIZLILAR ile/ve/||/<> KIKIRDAKLI BALIKLAR ile/ve/||/<> KEMİKLİ BALIKLAR


- ŞUDUR" Kİ ile/değil ŞU Kİ

Bugün[16 Kasım 2025]
itibarı ile 15.263 başlık/FaRk ile birlikte,
15.263 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(51/62)