thumb

TARİH'te

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)



Bugün[29 Haziran 2025]
itibariyle 6723 başlık/FaRk ile birlikte,
7833 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.

(6/8)


- KUTSALLIĞIN AŞKINLIĞI ile/ve KUTSALLIĞIN İÇKİNLİĞİ

( KUTSALLIK: İnsan emeğinin katıldığı (her) şey. )

( TRANSCENDENCE OF THE HOLINESS vs./and IMMANENCE OF THE HOLINESS )


- KUTSALLIK ile ...

( İnsan emeğinin katıldığı (her) şey. )


- KUTSALLIK ile/ve/değil DUYGU YÜKLÜLÜK


- KUTSAMA ile/değil/yerine ANMA/ANLAMA


- KUTSAMA ile TANRISALLAŞTIRMA


- KUTSAMAK ve/<> TEMİZLEMEK


- KUTUPLAŞMA ile/ve/||/<>/> ÇOKLU BÖLÜNME


- KÜVEZ/KÜWEZ ile KUVÖZ/KÜVÖZ[FR. < COUVEUSE]
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Mağrur, kibirli kişi. İLE Erken doğan ya da zayıf doğmuş bebeklerin belirli bir döneme kadar içine yerleştirildiği araç. )


- KUVVETLER AYRILIĞI değil/yerine KUVVETLER AYRILIĞI VE BİRLİĞİ


- KUYRUĞU DİK TUTMAK" ile/değil "OMURGALI" DURMAK/DAVRANMAK


- LÂ EDRÎ ile ANONİM/YAZARI BİLİNMEYEN


- LA RUHBAN-I FİD-DİN ile/ve/||/<> LA İKRAH-I FİD-DİN


- LAF ETMEK ile DİL UZATMAK


- LAF-Ü GÜZAF değil LÂF Ü GÜZÂF[: Boş söz.]


- LÂFZÎ TEFSİR değil/yerine/= SÖZEL YORUM


- LAĞAŞ ile ...

( Mezopotamya'da bir şehir devlet. )


- LAHİD KABARTMALARINDA:
ERKEK ile KADIN

( Kadın da yanında yer alır. İLE Tek başına yer alır. )


- LAİKLER:
!"SOYLU" ile/ve ASKER ile/ve RENÇBER ile/ve YAHUDİ


- LÂLE ile LÂLEAĞACI

( Zambakgillerden, yaprakları uzun ve mızraksı, çiçekleri kadeh biçiminde, türlü renkte, bir süs bitkisi. | Meyve koparmak için ucuna üçlü ya da dörtlü bir çatal geçirilmiş sırık. | [tarih] Ağır hapis mahkûmlarının boynuna geçirilen demir halka. İLE Manolyagillerden, anayurdu Güney Amerika olan, çiçekleri laleye benzeyen bir süs ağacı. )

( TULIPA GESNERIANA cum LIRIODENDRON TULIPIFERA )


- LÂLE ile/ve TERS LÂLE/DERVİŞ LÂLESİ/AĞLAYAN GELİN

( ... İLE/VE Dünyada yalnızca Hakkari Cilo Dağı'nda yetişen bu nadide çiceğe, Asur'lular, her sabah göbeğinden su damlattığı için "Ağlayan Lâle" adını verdiler ve kutsal saydılar. )

( ... İLE/VE Her dalında altı adet lâlenin ters büyüdüğü, Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu tarafından koruma altına alınan Ters Lâle'nin; sarı, turuncu ve kırmızı renkleri bulunmaktadır. )

( ... İLE/VE Selimiye Camii'ndeki. )

( LÂLEZAR: Lâle bahçesi. )

( BAHÂ-PÎRÂ-Yİ İSMÂİL: Ünlü bir çeşit lâle. )

( Lâlezar Sergisi )

( Lâle, İstanbul'dan, Hollanda'ya, 1554'te gönderilmiştir. )


- LARVA ile/ve/||/<>/> PUPA ile/ve/||/<>/> IMAGO

( [İnsanda] EMBRİYON ile/ve/||/<>/> FETÜS ile/ve/||/<>/> HOMO SAPIENS SAPIENS )

( )

( CATERPILLAR vs./and/||/<>/> CHRYSALIS vs./and/||/<>/> BUTTERFLY )


- LATİN ABECESİ ile/ve/değil/||/<>/> LATİN KÖKENLİ TÜRK ABECESİ


- LAVTA[Alm. < Ar.] ile LAVTA[İt.]

( Mızrapla çalınan, gövdesi uddan küçük bir çalgı. İLE Ebe. | Doğacak çocuğu, ana rahminden çekmeye yarayan araç. | [eskiden] Erkek doğum uzmanı. )


- LAVUK[Kürtçe(Kurmanci) < LAWİK: Oğlan çocuğu. < LAW: Oğul/oğlan.][argo] değil/yerine/= GEREKSİZ KONUŞAN

( Gereksiz konuşan kişi. | Önemsiz konular üzerinde fazlaca duran, hareketleri ve sözlerinde meymenet olmayan kişi. )


- LÂ-YETEZELZEL[Ar.] değil/yerine/= SARSILMAZ | GÜVENİLİR


- Leh ile/değil LEH[Ar.]

( Polonya halkından olan kişi. İLE Onun için, onun tarafına, ondan yana. | Bir şeyden ya da birinden yana olma. | Yarar. )


- LEJYON[Fr. < Lat.] ile/değil/yerine KARA KUVVETLERİ

( Eski Romalılar'da, piyade ve süvarinin oluşturduğu askeri birlik. | Birkaç takımdan oluşan asker birliği. İLE/DEĞİL/YERİNE ... )


- LEŞ[Fars. < LÂŞE] ile/değil/||/<> CESET


- LEVHA[Ar.]/TABELA[İt. < TABELLA] ile ARMADURA[İt. < ARMATURA]

( Bir yere asılmak için yazılmış yazı, safiha. Üzerinde tanıtıcı, belirtici bir yazı, açıklama, işaret ya da resim bulunan, tahta ya da sac parçası. | Hastahane, yatılı okul, askerî birlik gibi toplu yemek verilen yerlerde, günlük yemek için çıkarılan erzakın türünü, miktarını gösteren çizelge. | Hastahanelerde her hastanın gündelik yemek ve ilacının yazıldığı kâğıt. İLE Gemide direklere takılı halatları bağlamak için küpeştenin iç tarafında bulunan delikli ve çubuklu levha. )


- LİBERAL AKILCILIK ve/||/<> ARAÇSAL LİBERALİZM


- LİBERALİZM ile/ve/||/<>/> NEOLİBERALİZM

( LİBERALİZM'DE
- Bireycilik
- Özgürlük
- Akılcılık
- Eşitlik
- Hoşgörü
- Sınırlı Devlet

İLE/VE/||/<>/>

NEOLİBERALİZM'DE
- Özelleştirme
- Muhafazakârlık
- Otoriter Devlet
- Deregülasyon
- Strateji ve Yönetişim
- Yeniden Dağıtım ve Rekabet
- Kriz ve Şiddet
- Demokrasinin Çöküşü ve Neo-Feodalizm
- Neoliberal Özne
- Esneklik ve Girişimcilik )


- LİBERALİZM ile/ve/||/<> TOPLUMSAL REFAH LİBERALİZMİ


- LİKYA'LILAR ile/ve LİDYA'LILAR

( M.Ö. 1450 - 350 ile/ve M.Ö. 685 - 547 )


- LİNÇ ile/ve/||/<> İDAM


- LİNEER/LINEAR[İng.] değil/yerine/= DOĞRUSAL


- LİYÂKAT ile HAK

( Lâyık oluş. İLE ... )

( İktidar, beceri, erdem. İLE ... )


- LİYÂKÂT ve/||/<> İSTİHKAK


- LOBİ değil/yerine/= DALAN

( Bir yapının kapısından içeri girildiğinde görülen ilk boşluk. | Otel, tiyatro gibi yerlerde, girişe yakın, geniş yer. | Bazı çıkar gruplarının temsilcilerinden oluşan topluluk. )


- LOJİ >< MİSOLOJİ


- LOOK/GLANCE vs./and ANGLE


- LOZAN ANTLAŞMASI ile/değil UŞİ ANTLAŞMASI

( ... İLE/DEĞİL Osmanlı'nın Afrika'daki son toprak parçasını kaybettiği antlaşma.[1912] )

( RUMİNE SARAYI: Lozan Antlaşması'nın yapıldığı saray. )


- LUKIANOS ile/ve/||/<> JULES VERNE

( )


- LÜTÛF ile/ve/||/<> SIR


- M.Ö. ile/ve/değil/||/<>/< G.Ö.

( Milattan önce. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Günümüzden önce. )


- MAL/MÜLK/MADDİ ZENGİNLİK değil/yerine/= OD, OCAK


- MAAN ile/||/<> MARÛF

( Beraber, birlikte. İLE/||/<> Herkesçe bilinen. )


- TAPINAK/MÂBED[Ar.] ile/ve/değil/||/<>/>/< BETİKLİK/KÜTÜPHANE


- MACAR FORİNTİ ile PENGÖ

( ... İLE İkinci Dünya Savaşı sonuna değin kullanılan, Macar para birimi. )


- MADARA (OLMAK/ETMEK) ile REZİL (OLMAK/ETMEK)

( Kötü duruma düşmek, yalanı, yanlışı ortaya çıkmak. İLE ... )


- MADEM EĞER ÖYLEYSE" değil ÖYLEYSE (ya da MADEM ÖYLE)


- MAFYA ile/ve/||/<> CUNTA


- MAFYA ile/ve/<> (")HÜKÜMET(")

( FaRkLaR'ı değil önemli bir ortak yanları vardır. İkisinde de haktan, hukuktan eser yoktur ve/ya da olmayabilir (ne yazık ki[hükümet için]). )


- MAĞARA ile/ve/||/<>/> BARAKA


- MAĞARA ve/> MAĞAZA


- [ne yazık ki]
MAĞDUR ETMEK ile/ve/değil/||/<>/> MAĞDUR GÖSTERMEK


- MAĞDUR ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/>< ZÂLİM


- MAHATMA GANDHI

( Gandhi'nin yaşamla ilgili sorulara verdiği yanıtlar...

- En hoş gün?
Bugün...

- En kolay olan?
Yanılmak...

- En büyük engel?
Korku...

- En büyük yanlış?
Vazgeçmek...

- Tüm kötülüklerin temeli?
Bencillik...

- En iyi oyalanma biçimi?
Çalışmak...

- En büyük çöküş?
Ümitsizlik...

- En iyi eğitmenler?
Çocuklar...

- En temel olan?
İletişim...

- En çok mutlu eden?
Başkalarına yararlı olmak, iyilik yapmak...

- En büyük gizem?
Ölüm...

- En büyük kusur?
Huysuzluk...

- En tehlikeli kişi?
Yalancı...

- En zararlı düşünce?
Kıskançlık...

- En hoş armağan?
Bağışlama...

- En kısa yol?
Düz, doğru yol...

- En güçlü duygu?
İç huzur...

- En iyi koruyucu?
Iyimserlik, keşfetmek...

- En gerekli kişiler?
Sevgili ve dostlar...

- Yaşamdaki en harika olan?
Sevmek...<3

)


- MAHCUR[Ar.] değil/yerine/= KISITLI


- MAHDUT[Ar. < HADD] ile/ve/||/<>/>/< MAZBUT[Ar. < ZABT]


- MAHFAZA[Ar.] değil/yerine/= KORUNCAK


- MAHFUZ[Ar.] değil/yerine/= KORUNAN/KORUNMUŞ/SAKLANMIŞ/SAKLI


- MAHFUZ[Ar.]["MAFUZ" değil!] değil/yerine/= SAKLANMIŞ/KORUNMUŞ

( MAHFUZEN: Gözaltında olarak. )


- MAHİYET[Ar.] ile MAİYET[Ar.]

( Öz. İLE Tören alayı. )


- MAHİYET[Ar.] değil/yerine/= ÖZLÜK/İÇYÜZ

( Bir şeyin durumu. | Kişi. )


- MAHKEME ile/||/<> AREOPAJ[Fr.]

( ... İLE/||/<> Eski Atina'da mahkeme. )


- MAHKEME ile/ve/<> İSTİNAF (MAHKEMESİ)

( ... İLE/VE/<> Mahkemenin verdiği kararı kabul etmeyerek, bir kararı, istinaf mahkemesine götürme. | [eskiden] [MAHKEMESİ]: İlk derecedeki mahkemelerle Yargıtay arasında yer alan mahkeme. )


- MAHPUS[Ar.] değil/yerine/= KAPATILMIŞ

( Kapatılmış, hapsedilmiş. | Bir çeşit tavla oyunu. )


- MAHRÛMİYET ile/ve/||/<>/> MAĞDURİYET


- MAHSUBEN[Ar.] ile/değil BİNAEN[Ar.]

( Sayılca. İLE/DEĞİL Dayanarak. )


- MAHV[Ar.] ile/değil/yerine HAVF[Ar.]


- MA'KAD ile/değil MAK'AD[Ar.]

( Akd edilecek, sözleşilecek yer. İLE/DEĞİL Oturulacak yer, minder. | Oturak yeri, geri, kıç. )


- MAKİNA YAPMAK ile/ve/değil/||/<>/>/< MAKİNA YAPAN MAKİNA YAPMAK ile/ve/değil/||/<>/>/< "YAPAY ZEKÂ" ÜRÜNLERİ/ARAÇLARI GELİŞTİRMEK/OLUŞTURMAK


- MAKİNE'DE:
DÖRT AŞAMA ve/||/<>/> DÖRT KİŞİ

( )


- MAKSAT/MAKSAD[Ar.] ile/ve/değil/||/<> MURAT/MURAD[Ar.]


- MAKYAJ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GÜLÜMSE/MEK

( Kişinin en güzel/iyi/büyüleyici/olmazsa olmaz/değerli/etkili/sınırsız/sürekli makyajı, gülümsemesidir. )


- MAL "TAKASI" ile/ve KÜLTÜR "TAKASI"


- MA'LÛM[Ar. < İLM | çoğ. MA'LÛMAT] < BİLİNEN, BELİRLİ


- MALUMUN ...:
İLÂNI değil İLÂMI


- MALUMUNUZ ... ile/ve/değil/yerine/<> ANIMSARSANIZ ...


- MALUMUNUZ ... ile/ve/değil/yerine/<> BİLDİĞİNİZ GİBİ


- MALZEME ile/ve VERİ


- MANDA ile MANDA[Fr. < MANDATAIRE | İng. MANDATE/R]

( Susığırı. İLE Birinci Dünya SAvaşı'ndan sonra, bazı azgelişmiş ülkeleri, kendilerini yönetebilecek bir düzeye eriştirip, bağımsızlığa kavuşturuncaya kadar Uluslar Birliği adına yönetmek için bazı büyük devletlere verilen vekillik. )


- MANGA ile/ve/||/<>/> TAKIM ile/ve/||/<>/> BÖLÜK ile/ve/||/<>/> TABUR ile/ve/||/<>/> ALAY ile/ve/||/<>/> TUGAY/LİVA ile/ve/||/<>/> TÜMEN/FIRKA ile/ve/||/<>/> KOLORDU ile/ve/||/<>/> ORDU ile/ve/||/<>/> KUVVETLER ile/ve/||/<>/> GENEL KURMAY

( Onbaşı/çavuş/asteğmen/teğmen yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Üstteğmen yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Yüzbaşı yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Binbaşı/yarbay yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Albay yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Tuğgeneral yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Tümgeneral yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Korgeneral yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Orgeneral yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Orgeneraller yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Genel Kurmay Başkanı yönetiminde. )

( 10 er. İLE/VE/||/<>/> Birkaç[4/5] manga. İLE/VE/||/<>/> Birkaç takım. İLE/VE/||/<>/> Birkaç[dört] bölük. | Küme, yığın, grup. İLE/VE/||/<>/> Birkaç tabur. İLE/VE/||/<>/> Birkaç alay. İLE/VE/||/<>/> Birkaç tugay. İLE/VE/||/<>/> Birkaç tümen. İLE/VE/||/<>/> Birkaç kolordu. İLE/VE/||/<>/> Birkaç ordu. İLE/VE/||/<>/> Birkaç kuvvet. )

( [OSMANLI'da] Mülâzım-ı Sânî yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Mülâzım-ı Evvel yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Yüzbaşı yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Kolağası yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Binbaşı yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Kaymakam yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Miralay yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Mirliva yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Mirliva/Ferik yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Ferik yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Birinci Ferik yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Birinci Ferikler yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Genel Kurmay Başkanı yönetiminde. )

( SECOND LIEUTENANT vs./and/||/<>/> (FIRST) LIEUTENANT vs./and/||/<>/> CAPTAIN vs./and/||/<>/> MAJOR/COMMANDANT vs./and/||/<>/> LIEUTENANT COLONEL vs./and/||/<>/> COLONEL vs./and/||/<>/> BRIGADIER GENERAL vs./and/||/<>/> MAJOR GENERAL vs./and/||/<>/> LIEUTENANT GENERAL vs./and/||/<>/> GENERAL vs./an/||/<>/> GENERALS vs./and/||/<>/> HEAD OFFICER )

( II. Dünya Savaşı "WEHRMACHT", Kara Kuvvetleri (HEER), Deniz Kuvvetleri (KRIEGSMARINE), Hava Kuvvetleri (LUFTWAFFE) ve Özel "SS" Birlikler'inden oluşuyordu. )

( RİYALA[İt.]: Osmanlı donanmasında, Tümgeneral'e eş bir rütbe. )


- MANGIR ile MANGİZ[Romence]

( İki buçuk para değerinde, bakırdan yapılmış sikke. | Para. İLE [argo] Para. )


- MÂNİ'[Ar. < MEN | çoğ. MENEA] ile MA'NÎ/MÂNÂ[Fars.] ile Mânî[Fars.] ile MANİ[Ar.]

( Geri bırakan, alıkoyan, engel olan, men eden. | Engel, özür. İLE Eş, benzer. İLE Ünlü Çin'li nakkaşın adı. Behram Şâpûr zamanında İran'a gelip Zerdüşt ve Îsâ dinlerinin karışımı olan bâtıl mezhebini yaymaya başlamış olmasından dolayı idam edilmiştir. [Erteng/Erjeng adlı yapıtı ünlüdür.] )


- MÂNİ[Ar.]/ENGEL[Fars. :Parazit.] değil/yerine/= ENGEL


- MANİFESTO[İt. < Lat.] değil/yerine/= BİLDİRİ


- MANİK ATAK/MANIC EPISODE[İng.] değil/yerine/= TAŞKINLIK DÖNEMİ


- MANKURTLAŞMA ile/<> KÖZ/KÖS-KAMANLAŞMA ile/<> KANARALAŞMA

( MANKURT EFSANESİ

Efsaneye göre, Kazakistan'ın uçsuz-bucaksız Sarı-Özek bozkırının yerlisi olan Kazaklar, eski tarihlerde, onların su kuyularına ve otlaklarına göz diken Juan-Juanlar'ın zaman zaman baskınlarına maruz kalmaktalardır. Baskınlarda bazen Kazaklar, bazen de Juan-Juanlar gâlip gelmektedir. Juan-Juanlar savaşı kazandıklarında, alıp götürdükleri esirlerin bazılarını başka kabilelere satmaktalardır ki bunlar oldukça şanslı sayılırlar. Çünkü hiç olmazsa, köle olarak da olsa, sağ kalmaktalardır. Güçlü kuvvetli esirleri ise satmamakta, akıl almaz işkencelerle, belleklerini kaybettirerek, adeta delirtmekte ve onları, kendilerinin sadık köleleri olarak en önemli işlerde çalıştırmaktalardır.

Juan-Juanlar'ın işkencesini dinlemek bile acı vericidir: Önce, esirin başını, bir tane bile saç bırakmamacasına tamamen tıraş etmektelerdir. Hemen o anda, bir deve kesmekte, devenin derisinin en kalın yeri olan boynundan parçalar keserek, kanlı kanlı, esirin tıraşlı başına sımsıkı sarmaktalardır. -Aytmatov, bu deri başlığı, bugün yüzme sporunda kafaya takılan kauçuk başlığa benzetmektedir.-

Bu işkenceye maruz kalan esir, bazen acılar içinde kıvranarak ölmektedir (ki onlar da şanslı sayılmalıdır!), ölmeyenlerin boynuna, kafasını yerlere sürtmesin diye bir boyunduruk takılmaktadır. Bu haliyle esiri götürüp, çığlıklarının da duyulmayacağı ıssız bir yere, elleri kolları bağlı, aç ve susuz, kızgın güneşin altında günlerce bırakmaktalardır. Tabiî, güneşte kavrulan deri kurudukça, kafayı bir mengene gibi sıkmakta, işkence, dayanılmaz hale gelmektedir. Fakat işkenceyi asıl dayanılmaz yapan, sadece bu değildir. Kafadaki saçlar, bir taraftan uzamaya çalışmaktadır. Fakat dışarıya doğru büyüyemediği için, kafa derisinin içine doğru büyümeye çalışmaktadır. Sonunda esir, aklını yitirmekte, belleği iyice sıfırlanmaktadır. Adeta, içine saman doldurulmuş bir post (korkuluk) haline gelmektedir. İşkencenin beşinci günü Juan-Juanlar gelip sağ kalan esirleri almakta, boynundaki engeli çıkarmakta, kendine yiyecek-içecek vermektelerdir. Böylece, köle, beden gücünü yeniden toplayıp kendine gelmektedir. Fakat bundan böyle o normal bir insan değildir, o artık bir mankurttur!

Böyle bir mankurt, köle pazarlarında, güçlü-kuvvetli on esirin fiyatına satılabilmektedir. Eğer aralarındaki bir savaşta bir mankurt öldürülürse, Juan-Juanlar karşılık olarak, hür bir kişinin bedelinin üç katını almaktalardır. Bir mankurtu, ailesinden birileri gerek kaçırmak, gerekse fidye vermek suretiyle vb. geri almak istemezmiş. Çünkü o artık aileden biri değildir, aksine, zararlı biri olmuştur. Belleği iyice boşaltılan mankurt, babasını, çocukluğunu vs. asla anımsamamakta, hatta insan olduğunu bile bilmemektedir. Yani ağzı var ama dili yoktur. Efendisine mutlak koşulda itaat eden, gayet evcil bir hayvana benzemektedir. Kaçmayı bilmediği için böyle bir riski de yoktur mankurtun... Sadece karnının acıktığını hissetmekte o kadar...

Efendisinin emir ve komutlarına bir köpek sadakatiyle bağlıdır. Mankurtlaşan köleler, en kötü ve en zor işleri gık demeden yapmaktalardır. Sarı-Özek'in ucsuz-bucaksız çöllerinde, kavurucu sıcak altında deve sürüleri otlatmak ancak onların yapabileceği bir iştir. Ölmeyecek kadar yiyecek, donmayacak kadar giysi vermek yeterlidir onlar için.

İşte, Juan-Juanlar, tutsak kişilere, bu en ağır işkenceyi, belleğini yitirme, anılarını elinden alma, kimliğini unutturma işkencesini tatbik etmektelerdir. Nayman Ana öyküsü, oğlu Colaman böyle bir mankurtlaşmaya maruz kalan bir ananın dramıdır.

Nayman Ana, oğlu Kolaman [Colaman: Yol aydınlığı.] kaçırıldıktan sonra yıllarca ondan hiçbir haber alamamıştır. Öldü mü, kaldı mı, mankurt mu yapıldı, bilmemektedir. Derken, bir gün, Naymanlar bölgesine gelen tüccarlar, Juan-Juanlar'ın, su kuyuları yanından geçerken, deve sürüleri güden genç bir çobanla karşılaştıklarından söz eder. Çobanın hiçbir şey anımsamadığını, sorulan sorulara 'evet' ya da 'hayır' gibi kısa yanıtlar verdiğini vs. anlatırlar. Tüccarlar, onunla biraz da alay etmişlerdir. Nayman Ana, anlatılanları sessizce dinlemiş, fakat hiç oralı olmamış, sanki bir şey duymamış gibi davranmıştır. Fakat birden içine bir kor düşmüştür; sanki bu anlatılanın, oğlu Kolaman olduğuna dair birden bir aydınlık belirmiştir içinde. Tabiî aydınlıkla beraber de bir korku...

Nayman Ana, gördüğü böyle bir ışık karşısında daha fazla duramaz, derhal hazırlıklara koyulur, hiçkimseye sezdirmeden, devesine biner ve sabahın erken saatinde, çobanların söz ettiği, Juan-Juanlar'ın su kuyularına doğru yola koyulur. Kilometrelerce gider Sarı-Özek bozkırında ve binbir türlü korkunun sarmalında, sonunda, oğlunu bulur. Evet, Nayman Ana, deve sürüsünün başında, oğlu Kolaman'ı, başındaki deri şapkasıyla yapayalnız bulur. Herşeye karşın oğlunu tanımakta zorlanmaz.

Kolaman, gözlerine kadar indirdiği şapkasının altından durgun gözlerle anasına bakmaktadır. Sanki, o ıssız çölde, yanına bir kişinin gelmiş olması, onu, hiç ama hiç ilgilendirmemektedir. Hiçbir heyecan, depreşme, o geleni bilme, tanıma arzusu görülmemektedir. Kolaman'a, oğluna yaklaşan Nayman Ana, gerçeği artık iyice anlamıştır: Hıçkırıklar arasında varır sarılır oğlunun boynuna. "Oğlum, oğlum Kolaman! Benim, bak ben geldim, ben annen, Nayman Ana! Sen benim oğlumsun!" derse de, bu sözler, Kolaman için hiçbir anlam ifade etmemektedir. Nayman Ana, tekrar tekrar dener, kendini oğluna tanıtabilmeyi, ondan bir söz olsun yanıt alabilmeyi; adının Kolaman olduğunu anımsamasını, kendi memleketini, babasını, anasını anımsasın ister ama heyhât...

Kolaman, boş ve anlamsız gözlerle bakmaktadır. Karşısındaki kadının niçin ağladığını, neden burada, bu ıssız çölde, karşısında bulunduğunu, ondan ne istediğini hiç mi hiç düşünemiyor, hiçbir şey hissetmiyordur. Anası, bir girişim daha yapar ve bu sefer, Kolaman, adının 'Mankurt' olduğunu söyler. Anası çırpınmakta, hüngür hüngür ağlamakta, bir taraftan da bu zulmü yapanların akıllarına nasıl olup da böyle işkence yöntemlerini getirdiği için Tanrı'ya sitem etmektedir...

Nayman Ana, Sarı-Özek'te söylenen bir ağıdı anımsar:
"Ben, öldürülen, derisine saman doldurulan yavru devenin anasıyım. Buraya, saman dolu yavrumun tulumunu koklamaya, yavrumun kokusunu almaya geldim."

Nayman Ana, tekrar tekrar oğluna bir mankurt olmadığını, kendinin bir Nayman, asıl adının, Colaman olduğunu söylerse de sonuç alamaz. O anda, uzaktan gelen bir Juan-Juan'ı fark eder ve kaçar. Juan-Juan da onu fark etmiştir fakat Nayman Ana gizlenir ve Juan-Juan'ın eline geçmekten kurtulur. Nayman Ana geceyi orada geçirir. Sabahleyin etrafı kolaçan ederek yeniden sokulur, "içine saman doldurulan yavrusunun tulumunun" yanına...

Kararı, ne pahasına olursa olsun oğlunu alıp buralardan götürmek, onu kaçırmaktır. Bu sefer yine Juan-Juanlar gelmektelerdir, o yine kaçar. Juan-Juanlar kadının kim olduğunu öğrenmek için Kolaman'ı iyice sorguya çekerler. Tabiî ki konuyu anlamışlardır ve Kolaman'a emir verir, o kadın yine gelirse, onu öldürmesini sıkı sıkıya tembihlerler.

Kolaman'ın efendileri gittikten sonra son bir ümitle yanına gelen annesi bir an oğlunu göremez. Göremez, çünkü o anda, Kolaman, bir devenin arkasına sinmiş, elindeki oku annesine nişan almakla meşguldür. Annesi, oğlunu fark ettiğinde ok yaydan çıkmıştır ve öldürücü darbeyle Nayman Ana, devesinden yere yığılır. Düşerken, son sözleri, "Adını anımsa, adını anımsa!" olmuştur.

Kolaman, yani Mankurt, öz anasını düşman evinde, düşmanın sürüsünün başında ve düşmanın talimatına bağlı kalarak öldürmüştür. Nayman Ana'nın düşüp öldüğü bu yere, "Ana-Beyit Mezarlığı" denilmiştir. Yani "Ana'nın yattığı yer"...

İLE/<>

KÖZKAMANLAŞMAK

Destana göre, Manas, Alma Ata ıramağının gözesinde, Sungur'da oturan, hiç oğlu olmamış Yakup (Cakıp) Han'ın, duasından sonra Tanrı'nın verdiği yiğit oğludur. Manas birçok olağanüstülükler göstermiş, İslâm yolunda mücadele etmiş biri olarak takdim edilmektedir. Manas'ın, küçükken Kalmuklar'a esir düşen ve Moğolistan'a götürülüp orada büyütülen Köz-Kaman adında bir amcası vardır. Köz-Kaman, Moğolistan'da, Kalmuklar arasında büyütülür, bir Kalmuk kızıyla evlendirilir, oğulları olur ve bir gün oğullarıyla birlikte ata yurduna geri döner. Fakat o artık Kalmukça konuşmaktadır. Manas, daha önce amcasını hiç görmemiştir, dolayısıyla onu tanımamaktadır. Üstelik de Kalmukça konuştuğu için, amcasını casus zannetmektedir. Manas amcasını yakalar ve zincire vurur. Bu arada Manas, babasına mektup yazarak, amcası hakkında bilgi sağlar. Babası, amcasına iyi davranmasını söyler. Manas, babasının sözüne uyarak amcasını salıverir. Hatta bir de onun onuruna şölen verir fakat işte Köz-Kaman'lık gerçek yüzünü ortaya koymuştur: Köz-Kaman'ın oğulları şölende arbede çıkarır ve Manas'ı döver. Manas, ileride Kalmuklar'a karşı sefere çıktığında da Köz-Kaman ve oğullarının ihanetinden kurtulamaz.

[Manas Destanı ve Köz-Kaman: Köz-Kaman, Manas Destanı, kahramanlarından birinin adıdır. Adını, bir Kırgız yiğidinden alan, 400 bin dizelik Manas Destanı, bir Kırgız destanı olup, Müslüman Kırgızlar'la, putperest Kalmuklar arasındaki mücadeleyi anlatmaktadır. Manas'ın tarihî bir kişilik olmadığını ileri sürenler varsa da, onun bir Kırgız beyi ya da bir Kırgız yiğidi olma olasılığı yüksektir. Bu destanda, Kırgızlar'ın tüm örf-âdet ve gelenekleri, inanç ve dünya görüşleri işlenmiştir.]

İLE/<>

KANARALAŞMAK

Bir köyde, yaşlı bir adam ve oğulları yaşamaktadır. Bir gün, adamın sürüsünden esrarengiz bir biçimde koyunlar eksilmeye başlar. Oğullar, eksilen koyunların ölüsünü ya da dirisini aramadık yer bırakmazlar ama ne yazık ki bulunamamaktadır. Babaları, bu duruma epeyce kafa yormakta fakat akıl erdirememektedir. Adamın, en sonunda aklına yatan düşünce şudur: Koyunları evin köpekleri, yani bizzat sürüyü korumakla görevli olan "bekçi" köpekler yemektelerdir. Bu demektir ki, köpekler kanaralaşmıştır!

Yaşlı adam, çocuklarına talimat verir, der ki, "Gidin, evdeki tüm köpekleri öldürün. Hiçbir eniği de sağ bırakmayın! Daha sonra başka köylerden yeni enikler bulur getirir ve onları yeni baştan eğitirsiniz."

Oğullar, babalarının dediği gibi yapar ve fakat birkaç yıl sonra yine aynı durum görülmeye başlanır. Bu sefer, adam, çocuklarını başına toplar ve onlara, birkaç yıl önce kendilerine verdiği talimatı aynen yapıp yapmadıklarını sorar. Küçük oğul, o gün küçük bir eniği, acıdığı için öldürmemiş olduğunu itiraf eder. Evet, konu anlaşılmıştır: O küçük enik, anasından-babasından kanaralaşmayı öğrenmiştir, kanaralaşmak bir biçimde ona da bulaşmıştır. Büyüdükçe o da bu "ahlâkı" öteki köpeklere öğretmiştir. )


- MANŞET[Fr.] ile MANŞET[Fr.]

( Bir gömleğin kol ağzına geçirilen, genellikle çift katlı kumaştan bölüm, kolluk. İLE Gazetelerin ilk sayfalarının üst bölümüne, iri harflerle konulan başlık. )


- MANŞET[Fr. < MANCHETTE] değil/yerine/= ÖNBAŞLIK


- ... MANTIĞI ile/ve/değil/||/<>/< KABULÜ


- MANTIK HATASI ile/ve/değil/||/<>/< YAKLAŞIM/YÖNTEM HATASI


- MANTIK(/... MANTIĞI)" ile/değil SIĞINMA


- MANTIK ile/ve/değil/yerine YÖNTEM


- MANTIKÎ/MANTIKSAL değil/yerine/= ESTEMLİ


- MANTIK/SAL ile/ve/<> KAVRAM/SAL

( LOGIC/AL vs./and/<> CONCEPT/UAL )


- MARCEL CAMUS ile ALBERT CAMUS

( [21 Nisan] 1912 - [13 Ocak] 1982 ile 1913 - 1960 )


- MARCOS:
MARGARITAS ve/||/<> ALTAMIRANO ve/||/<> RANCHONUEVO ve/||/<> COMITAN ve/||/<> OCOSINGO ve/||/<> SAN CRISTOBAL

( Zapatist Ulusal Kurtuluş Örgütü'nün, altı kentin başharflerinden oluşan Meksika yerlilerinin önderi. )


- MAREŞAL/MÜŞİR değil/yerine/= SAVAŞHAN


- MÂRİFET:
İÇTENLİK ile/ve/||/<> NEZÂKET ile/ve/||/<> ZARÂFET


- MARIN MERSENNE ve/||/<> THOMAS HOBBES ve/||/<> PIERRE GASSENDI

( 1588 - 1648 ile 1588 - 1679 ile 1592 - 1655 )


- MARSIVAN[Fars.] ile MARSIVANOTU

( Sınır beyi. | Eşek. İLE Bileşikgillerden, bir cins ıtırlı bitki. )

( EQUUS ASINUS cum TANACETUM BALSAMITA )


- MARTAVAL (OKUMAK) ile/ve/değil/yerine MASAL (ANLATMAK)


- MARTIN LUTHER ile MARTIN LUTHER KING

( 10 Kasım 1483 - 18 Şubat 1546 İLE 15 Ocak 1929 - 04 Nisan 1968 )


- MARX ve FREUD

( Toplumsallık üzerine. VE Birey üzerine. )

( )


- MASAL[Ar. < MESEL] ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/> MAVAL[Ar. < MEVVÂL]

( Genellikle toplumun oluşturduğu, düşe dayanan, sözlü gelenekte yaşayan, çoğunlukla insan, hayvan ile "cadı, cin, dev, peri" vb. başından geçen olağanüstü olayları anlatan edebî tür. | Boşuna söylenmiş söz. İLE/VE/DEĞİL/NE YAZIK Kİ/||/<>/> Yalan, uydurma söz. )


- MASAL ile/ve/<> MESEL ile/ve/<> MİSAL ile/ve/<> HAKİKAT

( Tevrat'ta/Mesnevî'de. İLE/VE/<> İncil'de. İLE/VE/<> Kur'an'da. İLE/VE/<> Hikmet'te. )


- MASKARA[Ar., İt.] (OLMAK/ETMEK) ile/ve/değil/||/<>/< MADARA[Fars.] (OLMAK/ETMEK)


- MASKARALIK ile/değil/yerine/>< REKÂBET


- MASLAHAT[< SULH] >< MEFSEDET[< FESÂD]

( İş, emir, husus, madde, keyfiyet. | Önemli iş. | Barış, dirlik, düzen. >< Bozgunculuk, fesatlık, münâfıklık. )


- MASUMİYET ile/ve/||/<> İLK DURUM


- MATBAADA:
ÇİN ile/ve/||/<>/> UYGURLAR ile/ve/||/<>/> MOĞOLLAR

( ... İLE/VE/||/<>/> ... İLE/VE/||/<>/> Altınorda üzerinden, Batı'ya doğru. )


- MATEMATİK SAATLERİ:
1-9 ile/ve/||/<> İKİ TABANLI ile/ve/||/<> Pİ ile/ve/||/<> EULER ile/ve/||/<> ÇİN ile/ve/||/<> MAYA

( İlgili yazıyı okumak ve görseller için burayı tıklayınız... )


- MATEMATİK/TIP TARİHİ ile/ve/||/<> TARİHTEKİ MATEMATİK/TIP


- MATEMATİK(/ÖLÇÜ) BİLMEMEK ile/ve/değil/ya da/||/<>/< DAYAK YEMEMİŞ OLMAK


- MATEMATİK ve/=/||/<>/: BİLGELİK

( "Matematiğin Aydınlık Dünyası" (- Sinan Sertöz - TÜBİTAK) adlı kitabı özellikle okumanızı salık veririz. )


- MADERŞAHİ[Fars.]/MATRİARKAL[Fr. < Yun.] değil/yerine/= ANAERKİL


- MATRUŞKA[Rusça] ile/ve/||/<> SOĞAN

( Tahtadan yapılmış iç içe bebeklerden oluşan süs eşyası. İLE/VE/||/<> ... )


- MÂVERÂÜNNEHR:
SEYHUN/SİRİDERYA ile/ve/||/<> CEYHUN/AMUDERYA


- MAVRA ile PALAVRA[İSP. < PALABRA]


- MAVRİ MİRA ile/||/<> MEGALO İDEA ile/||/<> TAŞNAK SÜTYUN

( Kara Kader. İstanbul'da kurulan bir Rum örgütü. İstanbul'un ve Rumların yaşadığı bazı bölgelerin Yunanistan'a katılmasını öngören topluluk. İLE/||/<> Ege'nin iki yakasını Yunanistan'ın hakimiyetine sokma ideali. İLE/||/<> 1840'da kurulan, D. Anadolu'da bir Ermeni devleti kurmayı amaçlayan, Milli Mücadele'ye zararlı bir dernek. )


- MAZERET-İ SAHİHA[Ar.] değil/yerine/= GEÇERLİ NEDENLİK


- MÂZÎ ile/>< ÂTİ

( Geçmiş. İLE/>< Gelecek. )


- [ne yazık ki]
MAZLUM ile/ve/||/<> HORLANANLAR


- MAZLUM[Ar.] değil/yerine/= KIYILGIN


- MECCÂNEN ile MECCÂNÎ

( Ücretsiz, parasız, bedava. İLE Parasız, bedava. | Bedavacı. )


- MECÛSÎ[Ar.] = ZERDÜŞTÎ[Fars.]

( Zerdüşt dininde olanlar. )


- MECZÛB ve/||/<>/> DİLEKÇESİ...

( 1965 yılında vefât eden, Elazığ Tımarhanesi'ndeki bir meczubun (ortadaki) Allah'a yazdığı mektubu...

“Ben, dünya Kürresi, Türkiye karyesi ve Urfa Köyü'nden, (El-Aziz --Elazığ) Tımarhanesi (Akıl ve Ruh Sağlığı Hastanesi) sakinlerinden; ismi önemsiz, cismi değersiz, çaresiz ve kimsesiz bir abdi acizin, ahir deminde misafiri Azrail’i beklerken, Başhekimlik üzerinden, Hâkimler Hakimi'nin dergâh-ı Ulûhiyetine son arzuhâlimdir:

Ben, gam(dertlilik) deryasında, fakirlik vatanında, horluk ve rezillik kaftanında, SULTAN yapılmışım.

Meyvelerden, dağdağana; çalgılardan, ney-kemana kapılmışım… Benim yatağım, akasya dikeninden; yorganım, kirpi derisinden farksızdır. Kalbim, Ayizman’ın(Hitlerin işkenceci Nazi Komutanı) fırını ve Sahrâ'nın çöl fırtınasıdır.

Ruhum, âşık-ı Hüdâ Mahbûb peresttir, lâkin aklım, kaderin cilvesi ve talihin sillesiyle gûresttir(gel-gittir).

Bana gelen, derd ü gamın kilosu beleştir. Nerede bir güzel varsa, bana karşı keleştir(yüz vermez, cesâretlidir), tüm yiğitler de bana hep ters ve terestir.

Aylar geçti, tek temizliğim, gözyaşıyla ve kara toprakla aldığım teyemmüm abdesttir. Yani, içtiğimiz, kezzap suyu; mezemiz ise ateştir.

Ol Resûl-i zişân ve Sultân-ı dü-cihân: “Cenâb-ı Allah’ın, insanları, dünya; dünyayı ise insan için yarattığını; Ruhları, vucud için, vucudları ise ruhlar için yarattığını; erkekleri, kadınlar; kadınları, erkekler için yarattığını; Cennet'i, mü’min kullar, mü’min kulları da Cennet için yarattığını; cehennemi, inkârcılar ve münâfıklar, inkârcıları ve münâfıkları da cehennem için yarattığını” hadisleriyle haber vermiştir.

Peki, acaba, benim gibi meczub divâneleri ne maksatla halk etmiştir? Bilen babayiğit, meydana çıkıp söylesin...

Allah, sana iman verdi, sen, tuğyan edersin; O in’am etti, sen, küfran(nankörlük) edersin; O, ikram etti, sen, inkâr edersin; O, ihsân etti, sen, isyân edersin; bir de kalkıp bana deli divâne diye bühtân edersin!...

Bu söylediklerimin hepsi, ruhumun içinde cenk etmektedir. Eğer, dilekçemin yanıtı gelirse bu manevralar sona erecektir.

Şimdi, adresimi arz ediyorum: Kur’ân’ı geldiği yere, yine Kur’ân’ı getiren, geri taşısın. Madem ki, ahkâmı ve ahlâkı kalmadı, Kur’ân’ın kâğıdı ve yazısı neye yarasın?! Tâ ki, Hz. Muhammed Mehdi (A.S) gelince, yeniden okunup yaşansın!

Ey, zerrelerden kürrelere, yerlerden göklere, tüm âlemlerin Rabbi!...

Ey, cemâdî, nebâtî, hayvanî, insanî, ruhanî ve nuranî, her şeyin ve herkesin yegâne sahibi!...

Ey, iman ve şuur ehl-i kalplerin, en yüce habîbi!...

Ey, dertli bedenlerin, kederli gönüllerin ve yaralı yüreklerin tabîbi!...

Ben, bi-çâre kulun ki; garipler garîbi, hüzünlerin esîri, zulümlerin mustarîbi, öksüz, yetim ve sahipsiz bir tımarhane delisi...

Ama kutsî muhabbet ve hasretinin divânesi!...

Herkesi ve her şeyimi elimden aldın ama sana sığındım, aşkına sarıldım, yegâne Sen kaldın!... Yurdumdan, yuvamdan, evimden, barkımdan ayırdın, gurbete ve hasrete saldın. Ama onları ararken, Sana ulaştım, sevdâna daldım! Böylece, fânî ve hayalî görüntülerden kurtarıp hakîkî tecellîne mazhar kıldın.

Yüceler yücesi Rabbim, Efendim!

Hakk'tan saparak ve haddimi aşarak, hâşâ, Sen'den, Burak bineği, Cebrail seyisi, Sidret'ül Münteha menzili, cümle mahlûkâtın en şereflisi, Rahmân'ın en mükemmel tecelli ve temsilcisi… Kâinâtın fahrî ebedîsi, Âhir zaman Nebî'si ve Mehdî'si, Levh-i Mahfûz'un tercümanı ve tebliğcisi, Efendiler efendisi, Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem’in) Mahbubiyeti'ni mi istedim?...

Hanif Din'in üstadı ve nice Nebîlerin atası, Hz. İbrahim’in, halîliyetini; Hz. Süleyman’ın, saltanat ve servetini; Hz. Musa’nın, Celâdet ve cesâretini; Hz. İsa’nın ruhanîyetini mi istedim?...

Hz. Ebû Bekir Sıddık’ın, yüksek fazîlet ve kurbiyyetini; Hz. Ömer'ül Faruk’un, dirâyet ve teslimiyetini; Hz. Osman-ı Zinnureyn'in, asâlet ve sehâvetini; Hz. Aliy'ül Murtaza’nın, ilim ve velâyetini mi istedim?...

Senden, mülk-ü-hâkimiyet, şan-ü-şöhret, mal-ü-servet mi talep ettim? Senden, vucuduma sıhhat ve âfiyet; aklıma ziyâ ve selâmet; hayatıma, huzur ve istikâmet dilendiysem, bunlar için de bin kere tevbe ettim!

Çünkü, Şeriât'ın iptal, Tarikât'ın ihmal, Hakîkât'ın ihlâl ve mü’minlerin iğfâl edildiği bir zillet ve rezâlet döneminde, bana, akıl ve mükellefiyet verseydin, bu, sadece benim mesûliyet ve mahzûniyetimi ziyâdeleştirecekti!

Sultan'ım Efendi'm!

Ben, Senden, sadece, seni istedim; pahası, elbet böyle yüksektir ve tüm sevdiklerimi ve sahiplendiklerimi uğruna fedâ etmektir.

Rabbim, elbet vardır hikmeti ki, bu kuluna, böyle zillet ve zahmet çektirirsin. Ben, hâşâ, itiraz değil naz ederim ama umarım, Sen, niyâz kabul edersin.

Aile efrâdımı, akl-ı izânımı alıp beni hicrâna saldın. Ama yine de şükür; ya akıllı kalıp ama hâin ve hilekâr olaydım...

Ya varlıklı kalıp ama zâlim ve sahtekâr olaydım...

Ya âlim ve saygın kalıp ama gâfil ve riyâkâr olaydım...

Ya arkalı etraflı kalıp ama azgın ve zulümkâr olaydım...

Ya sağlıklı sefâlı kalıp ama sapıtmış, ahlâksız ve vicdansız olaydım!...

Derd-ü-belâ ki, sabredenlerin vesile-i mirâcıdır. Mü'minler, kalbimin tâcı; mücrimler, rahmetin muhtâcı; münkirler, hikmetin icabı; Sâdık ve âşık, ehl-i cehd adâletin ilâcıdır. Velâkin, bu münâfık, hain ve zâlimler ise çıban başıdır, akrep gibi sancıdır; şerefli insana, helâli dışında tüm kadınlar, kızlar, ana-bacıdır.

Ey Rabbim, Efendi'm!

Malûm-u âlîniz ve yüce takdirinizdir ki; ne özenli-bezekli elbiselerle gezdiğim bayramlarım oldu… Ne onurlu ve huzurlu seyahatlerim ve seyranlarım oldu… Ne etrafımda hizmet ve rağbet gösteren dostlarım ve hayranlarım oldu!...

Lezzet ne imiş, izzet ne imiş ve fazilet ne imiş tatmadım; ama şikâyet şekâvettir; tüm bu fânî ve fenâ nimetlerin asıl sahibi olan Padişahlar Padişahı'nı buldum...

Beni, yoktan var ettin, iman ve hidâyet buyurup varlığından haberdar ettin, ama aklımı alıp kulunu, bi-karar ettin. Sana, sonsuz şükürler olsun!...

Şimdi, son dileğim, beni yanına al ve bir daha huzurundan ve sonsuz nûrundan ayırma, ne olursun!

Umarım, bu dilekçeyi yazdım diye bana darılmazsın; çünkü, Zâtından gayrıya yalvarıp yakarmanın, ŞİRK olduğunu buyurdun!

Selâm ve dua ile... )


- MEDÂR-I İFTİHÂR değil/yerine/= ÖVÜNME NEDENİ/ARACI, ÖVÜNÇLÜK, KIVANÇLIK


- [Ar.] MEDDAH ile MEDDAH

( Taklitler yaparak, hoş öyküler anlatarak halkı eğlendiren sanatçı. İLE Öven, aşırı övgüde bulunan kişi. )


- MEDENİYET ve/<> TEMEDDÜN

( Düşünülen ve konuşulanı içerir. VE/<> Aynı zamanda, yaşanılan ve yapılan süreci, sürekliliği içerir. )

( Olmuş, bitmiş örgü. VE/<> Sürekli örülmekte olan bir örüntü. )


- MEDLER ile/ve/<>/> PERSLER


- MEFHUM:
TASAVVUR ve/< MİSDAK


- MEFISTOFELES ile/ve/||/<> MARGARETTA

( image )


- MEFKÛR ile MEFKÛRE

( Vakfedilen mal. İLE Ülkü, düşünce. )


- MEFTÛH[< FETH] değil/yerine/= AÇILMIŞ, AÇIK, FETHEDİLMİŞ | ELE GEÇİRİLMİŞ


- MEGALİT ile/||/<> KÜLLİYE

( Prehistorik çağlardan itibaren Ege çevresinde uygulanmış, kısa tarafından giriş bulunan ön olan dehliz ve dikdörtgen bir odadan oluşan ev biçimi. Yunan tapınağının ilk örneği. İLE/||/<> Değişik işlevli yapılardan oluşan yapılar topluluğuna verilen ad. )


- MEĞER[Fars. < MEGER] ile MADEM[Ar. < MADAM]


- MEKÂN ile/ve HAYYİZ(TEHAYYÜZ)(YER KAPLAYAN)

( DİL ile/ve ... )


- MEKÂN ile/ve/||/<>/> MAHFİL


- MEKANİK DİZGE ile/ve ORGANİK DİZGE

( Bütün için. İLE/VE/||/<> Hem kendi, hem de düzen için. )

( MECHANICAL SYSTEM vs./and ORGANICAL SYSTEM )


- MEKRÛH[Ar. < KERH] ile/ve/değil/||/<>/< METRUK

( İğrenç. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Terk edilmiş. )


- MEKTUP değil/yerine/= BİTİ/BETİK


- [ne yazık ki]
LÂNET ETMEK, LÂNET OKUMAK ["NALET" değil!]/MELÂNET[Ar. < LA'N] değil/yerine/= BÜYÜK KÖTÜLÜK/İLENÇLİK/KARGIŞLIK, KARGIMAK/UZAKLAŞTIRMA


- MEL-ANKOLİK" değil MELANKOLİK


- MELİK[Ar. çoğ. MÜLÛK] ile MELÎK[Ar. çoğ. MÜLEKÂ]

( Hükümdar, sultan, padişah, hâkan. | Allah'ın adlarındandır. İLE Allah'ın adlarındandır. | Mal sahibi. | Hükümdar, sultan, padişah, hâkan. )


- ÖYKÜLER:
MEMLEKET ile/ve/||/<> GURBET


- MEMLEKET[Ar. çoğ. MEMÂLİK] değil/yerine/= YURT/ELİ


- MEMNUN (OLMAK) ile/ve/değil/yerine/||/<>/< RÂZI (OLMAK)


- MEMORIES vs. MEMOIRS


- MENÂKIBNÂME ve/||/<> MAKÂMÂT


- MENÂKIBNÂME[Ar.] ile/ve/||/<> TEZKİRE[Ar.]

( Önemli kişilerin övülecek özelliklerini anlatan yazılar. İLE/VE/||/<> Divan şairlerinin yaşamlarını ve şiirlerini genellikle öznel bir bakış açısıyla değerlendiren yapıt. )


- MENKİB[Ar. | çoğ. MENÂKİB] ile MENKIBE/MENKABE[çoğ. MENÂKIB]

( Omuz ve kol kemiğinin birleştiği yer. İLE Din büyüklerinin ya da tarihe geçmiş ünlü kişilerin, yaşamları ve olağanüstü davranışlarıyla ilgili öykü. )


- MENSÛB[< NİSBET] ile ...

( BİR TARÎK'E, BİR ŞEYHE İNTİSÂB EDEN )


- MENSUP[Ar.] değil/yerine/= ÜYE


- MERAK ile/ve/değil/< CEHÂLET

( [not] CURIOSITY vs./and/but/< IGNORANCE )


- MERAKLI ile KIRKMERAK

( ... İLE Çok meraklı, her şeyi anlamak isteyen. )


- MERAM ANLATMAK değil/yerine/= İSTEĞİ BİLDİRMEK


- MERASİM[Ar.]/SERAMONİ/CEREMONY[İng.] değil/yerine/= TÖREN


- MERT ile/ve/||/<> CÖMERT

( [derler ...] Canını alırlar. İLE/VE/||/<> Malını alırlar. )


- MERV

( Herşey, Merv'de başladı. )


- MERV ve/<> MERAGA ve/<> TEBRÎZ


- MERYEM ile 12 MERYEM

( Bulunduğu yeri terk eden. | Uzaklaşmış (olan). İLE Hz. İsa'nın annesi Kutsal Bakire Meryem, Havari James'in annesi Meryem, Evangelist=İncil'in dördüncü kitabının yazarı Yuhanna'nın (John) annesi Meryem, kim olduğu bilinmeyen ve esrarengiz bir kadın olarak kalan ve sadece 'ÖTEKİ' [Other] diye tanıtılan Meryem, fahişe Meryem, Mary Jacoby diye adı ve soyağacıyla belirtilmiş olan Meryem, Maria Magdalena [Mecdel'li Meryem], Mark'ın yazdığı ikinci kitapta adı geçen Bethany'li Meryem ve son olarak da Mısır'lı Meryem. [16.yy'da, iki Meryem daha eklenmiştir.] )


- MESAFELİ OLMAK ile/ve POLİTİK DAVRANMAK


- MESEL[Ar.] ile MENKIBE[Ar.]

( Örnek, benzer, nümûne. | Dokunaklı, anlamlı, örnek alınacak söz. | Atasözü. | Eğitici ve ahlâka yararlı olan öykü/masal. İLE Din büyüklerinin ya da tarihe geçmiş ünlü kişilerin, yaşamları ve olağanüstü davranışlarıyla ilgili öykü. )


- MESELE ile/ve/değil/||/<>/< MEVZÛ


- MEŞGUL OLMAK ile/ve HEMHAL OLMAK


- MESKENET[Ar.] ile MÂZERET[Ar.]

( "Meskenet, mâzeret teşkil eder mi?" )


- MEŞRÛ/İYET(GEÇERLİ/LİK) ile/ve/||/<> TUTARLI/LIK


- MEŞRÛİYET ile MEŞRÛTİYET

( Yasanın, kamu vicdanının ve dinin doğru bulduğu. İLE Hükümdarla yönetilen bir ülkede, hükümdarın başkanlığı altında parlamento yönetimine dayanan hükümet biçimi. | Osmanlı döneminde, 1876 anayasasıyla başlayan ve 1918 Mondros Antlaşması'na kadar süren ve I. ve II. Meşrutiyet dönemi adlarıyla anılan süre. )


- METAFİZİK:
FİZİK ÖTESİ ile/ve/değil/||/<>/< SONRASI


- METAFİZİK ile/ve/değil/||/<>/< KURUNTU/VEHİM


- METAFİZİK ile/ve/<> ONTOLOJİ ile/ve/<> EPİSTEMOLOJİ ile/ve/<> BİLİNÇ ile/ve/<> SÖZCÜK


- METELİK[Fr. < Yun.]

( İlk kez 1828'de basılmış, on para değerindeki bakır sikke. [Sultan Reşat zamanında basılan son metelik nikeldir] )


- ÖRÜT/DOKU/METİN[Ar.]/TEXT[İng.] ile/ve/||/<>/> METÎN ile/ve/||/<>/> Metin

( Bir yazıyı, biçim, anlatım ve noktalama özellikleriyle oluşturan sözcüklerin tümü. | Basılı ya da el yazması parça. İLE/VE/||/<>/> Acılar karşısında, dayanma gücünü yitirmeyen, sağlam, dayanaklı, değerli, kavî. İLE/VE/||/<>/> Kişi adı. )


- METİN ile/ve/= SÖZLÜK


- MEVHUM-U MUHÂLİF değil MEFHUM-U MUHÂLİF


- MEYDAN OKUMA ile/değil/yerine DİRENÇ


- MEYDAN ile/ve CAMİ/KÜLLİYE

( Batıda/Avrupa'da. İLE/VE Anadolu'da/Osmanlı'da/İslâm'da. )


- MEYİL[Ar.] ile/ve/||/<>/> TEAMÜL[Ar.]

( Eğim. İLE/VE/||/<>/> Tepki, tepkime. | Kılgı, kılgın, kılgılı. )


- MEYNSTRİM[İng. < MAINSTREAM] değil/yerine/= ANA AKIM


- ME'YÛS[< YE'S]/NEVMÎD[Fars. < NÂ-ÜMÎD] değil/yerine/= ÜMİTSİZ


- MEZAR ile/değil DOLMEN[< Keltçe]

( ... İLE/DEĞİL İkisi dikili, üçüncüsü de bunların üzerine kapak gibi yatırılmış, üç büyük taştan oluşturulmuş, taş devri mezarı. )


- MEZARLIK/KABİR[Ar. < KABR] değil/yerine/= KABRİSTAN[Fars.] değil/yerine/= SİNLİK/GÖMÜT/LÜK


- MEZKÛR/ZİKREDİLEN/ZİKROLUNAN değil/yerine/= SÖZÜ EDİLEN/ADI GEÇEN/ANILAN


- MATEMATİK:
MEZOPOTAMYA'DA - M.Ö. 2300


- MEZOZOİK[Fr. < Yun.] değil/yerine/= İKİNCİ ÇAĞ


- MİÂD[Ar. < VA'D çoğ. MEVÂİD] yerine SÜRECİNİ TAMAMLADI


- MİKRO EVRİM ile MAKRO EVRİM

( Küçük ölçekli genetik değişiklikler. İLE Türlerin büyük ölçekli evrimsel değişimleri. )


- MİKST/MIXED[İng.] değil/yerine/= KARIŞIK


- MİKYAS ile/||/<> MİZAN


- MİLÂD/EŞİK ile DÖNEMEÇ


- MİLÂD[Ar.] (I DOLMAK ile/ve/değil/||/<> MİÂD[Ar.] (I DOLMAK)

( Herhangi bir olayın başlangıcı. | Öncesi ve sonrası. | Hz. İsa'nın doğduğu gün. İLE/VE/DEĞİL/||/<> Belirtilen süre, sürecini tamamlamak. )


- [Fr.] MİLİS ile MİLİTAN

( Savaş sırasında, orduya yardımcı olarak toplanan halk gücü. İLE Bazı ülkelerde, yardımcı güvenlik gücü. İLE Bir düşüncenin, bir görüşün başarı kazanması için savaşan, mücadele eden. | Bir örgütün etkin üyesi. )


- MİLLET[Ar.] değil/yerine/= ULUS


- MINCIKLAMAK ile/ve/||/<> CIMBIZLAMAK


- MİNYATÜR ÜSLÛB DÖNEMLERİNDE:
EMEVİLER ve ABBASİLER ve FATIMİLER ve SİCİLYA ve İSPANYA

( III. yy. ile XIII. yy. arasında. )


- MİRAS ŞİRKETİ değil/yerine/= KALIT ORTAKLIĞI


- MİRAS ile/ve/||/<> İZ


- MİRAS ile İZDÜŞÜM

( INHERITANCE vs. PROJECTION )


- MİRAS ile RUKBÂ[< İRTİKAB]

( ... İLE "Ben senden önce ölürsem senin olsun, sen benden önce ölürsen benim olsun" diyerek bir şeyi bağışlama, hibe etme. )


- KALIT/MİRAS[Ar.] ile/ve/||/<> TEREKE/METRÛKÂT[Ar.]

( Ölen kişiden kalanlar. İLE/VE/||/<> Ölen birinin bıraktığı şeyler. )


- MİSÂL[Ar.] değil/yerine/= ÖRNEK

( ÖRNEK | MASAL | RÜYÂ, DÜŞ | BENZER, ANDIRIR )


- MİSİLLEME ile/ve/ne yazık ki/> SAVAŞ


- MİTLER:
MISIR ile/ve/<> HİNT ile/ve/<> İBRÂNÎ ile/ve/<> YUNAN

( Varoluş'un öyküsünü anlatan/anlatır. İLE/VE/<> Gövdenin macerasını anlatan/anlatır. İLE/VE/<> Ruhun başına gelenleri anlatan/anlatır. İLE/VE/<> Aklın, aklî gelişimin ve akılsal ilke ile melekelerin öyküsünü anlatan/anlatır. )


- MISIR PİRAMİDİ ile SÜMER PİRAMİDİ ile MAYA PİRAMİDİ


- MISIR PİRAMİTLERİ ile/ve/<> MAYA PİRAMİTLERİ[KUKULKAN/EL CASTILLO] ile/ve/<> BOLİVYA PİRAMİTLERİ

( PİRAMİT: Merkezdeki ateş. )

( Gize - Kahire - Mısır'da. İLE/VE/<> Chichen-Itza - Yucatán - Meksika'da. İLE/VE/<> Desaguadero'da. [La Paz'dan 70 km. Batı'da, Peru sınır geçişi olan yolu üzerinde.] )

( Keops [M.Ö. 2550], Mikerinos, Kefren [M.Ö. 2520], Sfenks, Sakkara [M.Ö. 2650], Maldum Snefru [M.Ö. 2000], Dahahur [M.Ö. 2600], Dahahur Snefru [M.Ö. 3000], Sakkara Pepi II [M.Ö. 2250]. İLE/VE/<> Uxmal Tapınağı ve Teotehuacan. İLE/VE/<> Tiahuanaco. )


- MISIR TAKVİMİ ile/ve/||/<> ÖMER HAYYAM TAKVİMİ

( En dakik takvimler. )


- MISIR'DA:
42 EYALET ile/ve/<> 42 TANRI


- MİSTİFİYE değil/yerine MİSTİKLEŞTİRME


- MİT ile/ve/||/<> MASAL

( Evrenseldir. İLE/VE/||/<> Toplumsal öğeler egemendir. )

( Belirli ya da belirsiz bir zaman söz konusudur. İLE/VE/||/<> Zaman önemli değildir. )

( Olaylar, kısmen de olsa gerçeğe dayanır. İLE/VE/||/<> Olaylar düş ürünüdür. )

( Yer öğesi bazen gerçek, bazen de düşseldir. İLE/VE/||/<> Olaylar, düş ürünü yerlerde geçer. Ülkenin birinde geçmiş olması yeterlidir. )

( Bilgi vermeyi amaç edinmiştir. İLE/VE/||/<> Aktöre/ahlâk değerlerini öne çıkarır. Arkadaşlık, sadakat, vefâ gibi duygular, kavramlar öne çıkarılır. )


- MİT/MİTOS[Fr. < Yun.] ile/ve/||/<>/> MİTOLOJİ[Fr. < Yun.]/ESÂTÎR[Ar.]

( Tarih öncesine dayanan efsane. Dirimli öykü. Şiirsel felsefe. | Geleneksel olarak yayılan ya da toplumun hayal gücü etkisiyle biçim değiştiren, tanrı, tanrıça, evrenin doğuşu ile ilgili imgesel, alegorik bir anlatımı olan halk öyküsü. İLE/VE/<>/> Mitleri, doğuşlarını, anlamlarını yorumlayan, inceleyen bilim. | Bir ulusa, bir dine, özellikle Yunan, Latin uygarlığına ilişkin mitlerin, efsanelerin tümü. )

( Antik Yunan'da Ksenophanes (M.Ö. 565-470), Homeros ve Hesiodos'un tanrısal mitos anlatımlarını eleştirmiş ve yadsımıştır. Bu eleştiri sonucunda mitler, din ve metafizikten arındırılmış ve bağımsız bir mitos öğretisi ortaya çıkmıştır. Ancak yaşamdan yansıtılarak oluşturulmuş mitoslar, bu kez, yaşamdan kopuk ansal kurgular biçimini almıştır. )

( Toplumların yaratıp yaşattığı mitler, geleneği yaşatmakla birlikte, özlem, umut ve beklentilerin yansıtıldığı bir geleceğin dünyası niteliğine de bürünmektedir. Bu tür mitler, gerçek yaşamın zorlukları karşısında bunalan bireylerin, özledikleri yaşamı kurmayı gelecek kuşaklara bıraktığı birtakım tasarımlar niteliğindedir. Bireysel olarak ele alındığında mitos dönemi, ana rahminden konuşmanın başlamasına kadar geçen ve bebeklik süreci olarak adlandırılan döneme karşılık gelmektedir. )

( Bir mit duygusal bağlılık yönünden içi boşaldığında masala dönüşür. Duyguları etkileme gücünü yitirir. Ansal yorumlama ile de kurgu biçimini alır. )

( Mit ilk önce metafiziksel kozmogoni ile aşılmıştır. Artık mitsel simgeler arasındaki anlamlı bağ (ritus) yerini düşünceler arasındaki anlam bağına, mantık'a(düşünbiçim) bırakmıştır. Metafiziksel kozmogoni bir yandan felsefi spekülasyon biçimini alırken öte yandan miti dine dönüştürmüştür. Dinsel mit ise "tarih bilinci" ile aşılmıştır. Kişinin varoluşu, tarihsel bilinç yoluyla, gerçek ve olgusal kavranışına yükselmiştir. )

( Paganist (putperest) mitler, kişinin karşısında eşyayı, doğa parçalarını ve hayvanları yüceltmiş ve kutsallaştırmıştır. Buna karşın imgesel (imgetapar, hayalperest) mitler, doğaüstü imgeleri kişinin karşısında yüceltmiş ve kutsallaştırmıştır. Aydınlanmaya temel oluşturan mitler ise, insan yaşamını ve özellikle insan aklının tutsaklıktan ve yanılsamadan kurtuluşunu simgelemiş olanlardır. Ezoterik okullar bu tür mitlerden yararlanmışlardır. )

( Yaşamdan yansıtılarak oluşturulmalarına karşın mitler tarihsel değildir. Bir başka deyişle, tarihsel bir zaman ve mekân göstermezler. Mitlerin zamanı ve mekânı aşkındır. Mitler okunduğunda ya da ritüel eşliğinde canlandırıldığında, kişi mitsel zaman ve mekâna geçer. Mite katılır ve onu coşkuyla yaşar. Tarihsel olaylar bir kere olur ve geri dönüşsüzdür. Oysa mitler, canlandırılıp yaşanabilir. )

( Günümüzde, psikolojide ortaya çıkan gelişmeler, insan davranışlarının arkasında simgesel (arketipal) bir altyapının etkin olduğunu ortaya çıkarttığı için, mitos yeniden önem kazanmıştır. Artık mitosa, bir zamanlar olmuş bitmiş fantastik masallar gözüyle bakılmamakta, aksine, yaşayıp gelen ve halen yaşamakta olan, insan davranışlarını etkileyen ve yaşamın anlamlandırılmasında etkinliği olan bir öğe gözüyle bakılmaktadır. )

( Mitosu, bireyin duygu ve hayal dünyasında oluşan, gelişen bir psişik gereksinim olarak ele aldığımızda, modern toplumların modern mitlerin halen önemini koruduğu anlaşılmaktadır. )

( Mitoloji, evrendeki(insandaki/doğadaki) kaderi araştırma işidir. )

( Mitoloji, kişinin bulunduğu yeri anlamlandırma işidir. )

( Mitler yazıldıklarından itibaren mit olmaktan çıkmaya başlamıştır. )

( Mitte tipoloji yoktur, arkeler vardır. )

( Mitler, düzyazıya döküldüğü anda doktrindir. )

( Sanatçıların hazinesi. İLE/VE/||/<>/> Filozofların hazinesi. )


- MİT ile/ve/||/<> SAKLAMA


- MİT ile/ve TARİH ÖNCESİ


- MİT ve/||/<>/> ÜMİT


- MİTİNG[İng. < MEETING] değil/yerine/= BULUŞMA/TOPLANTI

( Gösteri amacıyla ya da bir olaya dikkati çekmek için, genellikle açık yerlerde yapılan, herkesin katılabileceği toplantı. )


- MİTOLOJİ ile/ve EFSANE ile/ve DESTAN

( İnsan ile insanüstü arasındaki ilişkileri konu alan anlatı. İLE/VE İnsanüstü varolanların yapıp-etmelerini konu alan anlatı. İLE/VE Bir kişinin olağanüstü kahramanlıklarını konu kılan anlatı. )

( Efsaneler varlık üzerine soru sorarak aşılır. )


- MİTOS/LAR PAGAN/LIK


- MİZÂC-I VAKTE VÂKIF OLMAK ve/||/<> KEYFİYET-İ HÂLE ÂRİF OLMAK


- MIZMIZ/LIK ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> BASKIN/LIK / BASKICI/LIK


- MODA ile/ve/||/<> MODERN


- MODEL ile KURAM


- MODERN GELENEK ile/ve KLASİK GELENEK

( Hareket esastır. İLE/VE Sükûn esastır. )


- MODERN TÜRKÇE'MİZ değil TÜRKÇE'NİN, MODERN KULLANIMI


- MODERN:
YENİ ile/ve/||/<>/> ÇAĞDAŞ


- MODERN[Fr./İng.] değil/yerine/= ÇAĞDAŞ/ÇAĞCIL


- MODERN ile/ve/değil/yerine/||/<>/> GENİŞLETİLMİŞ


- MODERN ile YENİ

( MODERN vs. NEW )


- MODERNİZM ile BATI'LILAŞMA


- MODERNİZM ile/ve/değil MODERNİTE

( Modernitedeki çelişkilerin billurlaştırılması. İLE/VE/DEĞİL Modernizmi forma sokmak. )

( Kayıp. İLE/VE/DEĞİL Kazanç/kazanım. )

( Fransız protestanlığını anlamadan Modernizm'i anlamak olanaksızdır. )

( "Konuşmaları". İLE/VE/DEĞİL Kazanımları. )


- MODERNLEŞME ile/ve/||/<> "BATILILAŞMA" ile/ve/||/<> AYDINLANMA


- MODERNLİKTE:
KÂĞIT PARA ile/ve/||/<> ULUS ile/ve/||/<> ROMAN


- MOĞOLLAR ve TUNGUZLAR ve TÜRKLER

( ... İLE Doğu Sibirya'da yaşayan, yarı göçebe bir topluluk. İLE ... )


- MOLYVOS ile/ve/<> SİGRİ

( Midilli'de bulunan bu kaleler, 450 yıl boyunca [1462 - 1912], Osmanlı denetimindeydi. )


- MOMENT:
"AN/KIPI/UĞRAK" ile/değil/yerine AŞAMA


- MONAD[1] ile/ve/||/<> DIAD[2] ile/ve/||/<> TRIAD[3] ile/ve/||/<> TETRAD[4] ile/ve/||/<> PENTAD[5] ile/ve/||/<> HEKSAD[6] ile/ve/||/<> HEPTAD[7] ile/ve/||/<> OGDOAD[8] ile/ve/||/<> ENNEAD[9] ile/ve/||/<> DECAD[10]


- MONARŞİ ile/değil/yerine/||/> BAŞKANLIK ile/değil/yerine/||/> PARLAMENTARİZM

( MONARCHY vs./but/||/> PRESIDENCY vs./but/||/> PARLIAMENTARISM )


- MONARŞİ ile SALTIK(MUTLAK) MONARŞİ


- MONARŞİ[Fr. < Lat. < Yun.] değil/yerine/= TEKERKLİK

( Siyasal yetkenin, genellikle miras yolu ile bir kişinin üzerinde toplandığı devlet yönetimi. )


- MONTEVIDEO ve/<> "18 TEMMUZ" CADDESİ

( "Bir dağ gördüm" VE/<> Uruguay'ın, bağımsızlığını kazandığı tarih.[18 Temmuz 1828] )


- MORAL ÖNERME ile FELSEFİ ÖNERME


- MORION ile/ve/||/<> HIGGS


- MOTİVASYON[İng.] değil/yerine/= GÜDÜLE(N)ME


- MOZAİK[Fr. < MOSAIQUE] ile/değil/yerine BAĞDAŞTIRIM


- MOZAİK ile/ve/değil/yerine/||/<> AŞURE


- MOZALE/MOZOLE[MAUSOLÉE | Fr. < Yun.] değil/yerine/= ANITMEZAR


- MUAF[Ar.] değil/yerine/= AYRI

( Bağışlanmış, affedilmiş. | Ayrı tutulmuş, ayrıcalık tanınmış. | Özgür. )


- MUAHEDE[< AHD | çoğ. MUÂHEDÂT] ile MUÂHEZE[< AHZ]

( Karşılıklı and içme. | Antlaşma. İLE Azarlama, paylama, çıkışma, darılma. | Tenkîd. )


- MUAHHAR[Ar.] değil/yerine/= SONRAKİ


- MUÂKADE[Ar. < AKD] ile/ve/||/<>/> MÜKÂTEB/E[Ar. < KETB]

( Sözleşme yapmak, antlaşma, akid. İLE/ve/||/<>/> Tamamlandığı zaman özgürleştirilmek üzere bedele bağlanan köle/lik. )


- MUALLAK ile MUAMMA


- MUÂLLAK/A[Ar. < ALÂKA]/SÜRÜNCEME[Ar.] ile MUALLÂKA/T[Ar. çoğ. MUALLÂKÂT]

( Asılmış, asılı, ta'lîk edilmiş. | Bir yere dayanmadan, havada, boşta duran. | Sürüncemede kalmış iş. | Bağlı. | Kesin olmayan. | Açık hece.[bâ] | Bir yazı biçimi. İLE İslâm'dan önce, Arap şairlerinin beğenilip Kâbe duvarına asılmış olan ünlü kasideleri. [7 ya da 9 tanedir] )


- MUÂMELE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< RİCA


- MUAMMER[Ar. < ÖMR] değil/yerine/= YAŞAYAN, YAŞAMIŞ


- MUARIZ[Ar.] değil/yerine/= KARŞI KOYAN/ÇIKAN/ÇIKABİLEN


- MUASIR MEDENİYET SEVİYESİ değil/yerine/= ÇAĞDAŞ UYGARLIK DÜZEYİ


- MUÂSIR[Ar. < ASR] ile MUHÂSIR[Ar. < HASR]

( Çağdaş. İLE Kuşatan, saran. )

( ... avec ASSIÉGEANT )


- MUAYEDE[Ar.] değil/yerine/= BAYRAMLAŞMA


- MÜBÂDELE[Ar. < BEDEL | çoğ. MÜBÂDELÂT]/TAKAS/TRAMPA[İt.]/TROK[Fr.] değil/yerine/= DEĞİŞ/DEĞİŞMECE/DEĞİŞ-TOKUŞ


- MUBÂHÂT[Ar. < BAHÂ] değil/yerine/= PARLAKLIK, ÖVÜNME, GURURLANMA


- MÜBAŞERET[Ar.] değil/yerine/= GİRİŞİM

( Bir işe başlama. )


- MÜBÂYENET[Ar.] değil/yerine/= ÇELİŞKİ

( Bir şeyin, kendinden başka bir şey olmaması. )


- MÜBAYENET[Ar.] değil/yerine/= UYUŞMAZLIK


- MÜCADELE değil MÜCÂDELE


- MÜCADELE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< MÜZAKERE


- MÜCÂDELE değil/yerine/= SAVAŞIM/GÜREŞ


- MÜCAZAT[Ar.] değil/yerine/= CEZA VERME

( İşlenen bir suçtan dolayı ceza verme. )


- MÜCBİR[< CEBR] değil/yerine/= ZORLAYICI/ZORLAYAN


- MÜCEDDİD[< CEDÎD] ile YENİLEYEN, YENİLEYİCİ, YENİ BİR ŞEKİL VE SÛRET VEREN | DÎNE YENİ BİR VECHE VEREN ZÂT

( YENİLEYEN, YENİLEYİCİ, YENİ BİR ŞEKİL VE SÛRET VEREN | DÎNE YENİ BİR VECHE VEREN ZAT )


- SULTAN:
MÜCEDDİD ile/ve/||/<> MÜCAHİD


- MÜCERREP[Ar.] değil/yerine/= DENENMİŞ, SINANMIŞ


- MÜCMEL[Ar.] değil/yerine/= KISA VE ÖZLÜ

( Özet olarak anlatılmış. )


- MÜDAHALE EDEMEMEK ile/değil TAHAMMÜL EDEMEMEK


- MÜDAHALE ile/değil BEKLENTİ


- MÜDAHALE ile "DARBE"


- MÜDAHALE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TASHİH


- MÜDÂM[< DEVÂM] değil/yerine/= DEVÂM EDEN, SÜREN, SÜREKLİ | ARASI KESİLMEYEN


- MUDİL[Ar. çoğ. MUDİLÂT] ile MUDİLL[Ar. < DALÂLET]

( Güç, zor, çetin. İLE Doğru yoldan çıkarıp eğri yola saptıran, dalâlete düşüren. )


- MÜEBBET[Ar.] değil/yerine/= SONU OLMAYAN, YAŞAM BOYUNCA


- MÜELLEFÂT-I SEBÂ ve/||/<>/= ALTI ASKI[ŞİİR VE ŞAİR]


- MÜESSİS[< ESÂS] ile ...

( KURAN, TEMEL ATAN | KURAN, KURUCU )


- MÜESSİS[Ar.] değil/yerine/= KURUCU


- MÜFETTİŞ[Ar.] değil/yerine/= DENETÇİ/DENETMEN


- MÜFLİS ile/değil/yerine/>< MÜFLİK

( İflâs eden. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Birinci sınıf şiir yazan şair. )


- MÜFRİT[Ar.] değil/yerine/= AŞIRI


- [ne yazık ki]
!MÜFSİT[Ar.]/MÜZEVİR[Ar.] değil/yerine/= ARABOZUCU


- MUGALATA[Ar.] değil/yerine/= YANILTMACA

( Yanıltmak için, yanıltacak yolda söz söyleme. | Başkasını yanıltmak için, doğru olmadığı bilinerek yapılan uslamlama ve çıkarsama. )


- MUGALEBE[< GALEBE]/TEGALÜB ile ...

( GALEBE ÇALMAYA, ÜSTÜN GELMEYE UĞRAŞMA | GALİP, ÜSTÜN )


- MUĞLAK ile MÜPHEM ile MECHUL ile MUAMMA

( Anlaşılması güç, anlaşılmaz, karışık, çapraşık. İLE Belirsiz. | Açık ve seçik olmadan. İLE Bilinmeyen. İLE Şiir sanatında harflerle yapılan bilmece/ler. )


- MUĞLAK[Ar.] ile/değil/yerine/>< MUTLAK[Ar.]

( Anlaşılmaz. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Salt, saltık, kesinlikle. )


- MUHÂCİM[Ar. < HÜCUM] değil/yerine/= SALDIRAN/SALDIRICI


- MUHADDAB[Ar. < HAD] ile MUHÂTAB[Ar. < HUTBE]

( Boyanmış, tahdîb olunmuş. İLE Kendine söz söylenilen. | İkinci kişi. | Eskiden, Şeyhülislâm tarafından, medresede yetişmiş kişiler arasından seçilen ve huzur derslerine katılan, en çok dört kişiden biri. )


- MUHAFAZA[Ar.] (ETMEK) değil/yerine/= KORUMAK/KORUYUP SAKLAMAK


- MUHÂFAZA ve/+ KÂR ile/değil/yerine/>< MUHÂFAZAKÂR/KORUYUCU


- MUHÂFAZA[< HIFZ] < SAKLAMA, KORUMA, KAYIRMA


- MUHAFAZAKÂR[Ar., Fars.] değil/yerine/= TUTUCU


- MUHÂFIZ[Ar.] değil/yerine/= KORUYAN/KOLLAYAN

( Birini ya da bir şeyi koruyan, kollayan. | Bir kalenin ya da bir kentin önemli yerlerini korumak, düzeni ve güvenliği sağlamakla görevli komutan. )


- MUHÂFIZ ile PASTAFOR

( ... İLE Kutsal simge muhâfızı. )


- MUHÂKEME ile/ve/||/<>/> MÜZÂKERE


- MUHAKKAK Kİ ... ile/değil/yerine HERHALDE ...


- MUHÂLİF[Ar.] değil/yerine/= KARŞICIL/KARŞITÇI


- MUHALİF ile/değil/yerine MUHATAP


- MUHÂLLİM[Ar. < HİLM] ile MUALLİM[Ar. < İLM]

( Sakin. Yavaş kılan, halîm eden. İLE Öğreten, öğretmen, hoca, tâlim ettiren. | Muallim Naci'nin, 1886'da basılmış, Tercemân-ı Hakîkat gazetesinin edebî sayfasındaki şiirlere yazdığı tenkitleri topladığı bir yapıtı. )


- MUHAMMEN[Ar.] değil/yerine/= ÖNDEYİLENEN


- MUHÂRİP[Ar.]/CENGÂVER[Fars.] değil/yerine/= SAVAŞÇI


- MUHARRİK ile/ve MÜTEHARRİK

( Hareket ettirici. İLE/VE Hareket eden. )


- MUHAT[Ar.] değil/yerine/= KUŞATILMIŞ


- MUHAVVİL[Ar. < HAVL] değil/yerine/= DEĞİŞTİREN/DÖNÜŞTÜREN

( Tahvîl, tahvîl eden, değiştiren, başka şekle soran. )


- MUHDES ve/||/<> MANZUM ve/||/<> MALÛL ve/||/<> MAKÛL ve/||/<> MAHDUT ve/||/<> MÜSPET


- MUHDESÂT, MUHDESÛN[< MUHDES] değil/yerine/= SONRADAN MEYDANA GELMİŞ, ESKİDEN OLMAYAN, YENİ ŞEYLER, MODERN, İHDÂS EDİLMİŞ


- MÜHENDİS/LİK ile/ve/<> MİMAR/LIK

( Mimarlık Almanağı )

( ... ile/ve/<> BENNÂ )

( ... ile/ve/<> DÜLGER )

( ENGINEER vs./and/<> ARCHITECT )


- HARFLER:
MUHKEM ile/ve/||/<> MUKATTA


- MUHTAÇ OLMAK/İHTİYAÇ DUYMAK değil/yerine/= GEREKSİNMEK/GEREKSİNME DUYMAK


- MUHTASAR[Ar. < HASR] ve/> MÜFÎD[Ar. < FEYD]

( Kısaltılmış, ihtisâr edilmiş. VE/> İfade eden, anlatan. | Anlamlı. | Yararlı. )


- MUHTEMEL/EN[Ar.] değil/yerine/= OLASICA/BİR OLASILIK


- MUHTEVÂ/LI / MUHTEVİYAT / MAZRUF[Ar.] yerine İÇERİK/Lİ


- MUHTIRA[Ar.]/MEMORANDUM[İng.] değil/yerine/= YÖNERGE/ANDAÇ/GÜNLÜK

( Herhangi bir şeyi anımsatma, uyarma amacıyla yazılan yazı. | Bir devletin, başka bir develete, siyasal sorunlarla ilgili olarak yolladığı uyarı yazısı, diplomatik nota. | Andaç. | Günlük. )


- MÜHÜRDAR[Ar., Fars.] DAMGACI

( Devlet büyüklerinin mühürlerini taşımak ve gereken kâğıtları mühürlemekle yükümlü görevli. )


- MUİN ile/ve/||/<> HİMMET ile/ve/||/<> MÜZAHERET ile/ve/||/<> NUSRET

( Çoğunlukla alt seviyedeki kişinin yardımı.[Alttaki kişi, yukarı yardım/muavenet eder.] İLE/VE/||/<> Yukarıdan aşağıya yardım.[Yetkili kişi, aşağı yardım/himmet eder.] İLE/VE/||/<> Yandan, eş makamdan yardım.[Meslektaş, meslektaşına aynı güç ve konumdakine yardım eder.] İLE/VE/||/<> Lojistik yardım. )


- MUKÂBERE[Ar.] ile/ve/||/<> MUÂNEDE[Ar.] ile/ve/||/<> MÜCÂDELE[Ar.] ile/ve/||/<> MÜNÂZARA[Ar.] ile/ve/||/<> MUÂKEDE[Ar.] ile/ve/||/<> MUŞÂABE[Ar.] ile/ve/||/<> MUGÂLATA[Ar.]

( Bildiği hâlde inkâr etmek. İLE/VE/||/<> Bilmediği halde iddia etmek. İLE/VE/||/<> Doğrunun tespiti için başkasıyla tartışmak. İLE/VE/||/<> Doğrunun tespiti için kendiyle ya da başkasıyla tartışmak. İLE/VE/||/<> Konuşmaksızın kendiyle tartışmak. İLE/VE/||/<> Bilimsel bir konuyu, yalnızca doğrunun tespiti için tartışmak. İLE/VE/||/<> Bilimsel bir konuyu, yalnızca râkibi alt etmek için tartışmak. )


- MUKADDES ile MÜNEZZEH


- MUKADDİME[İBN HALDUN] NÜSHALARINDA:
TUNUS ile/ve/<> MISIR ile/ve/<> ÜÇÜNCÜSÜ


- MÜKÂFÂT[< KİFÂYET] ile ...

( BERÂBERLİK | BİR HİZMET VE İYİLİĞE KARŞI EDİLEN İYİLİK | ÇALIŞKAN TALEBEYE HOCASININ VERDİĞİ TAKDİR )


- MUKATAA[Ar. < KAT | çoğ. MUKATAÂT]["ka" uzun okunur] ile MUKATTA/A[Ar. < KAT | çoğ. MUKATTAÂT] ile MUKATTAR[Ar. < KATR | çoğ. MUKATTARÂT]

( Arazinin kesime verilmesi, belirli bir kirâ karşılığında, birine bırakılması. | Bağ, bahçe, arsa durumuna getirilen ekim toprağı için verilen vergi. İLE Kesilmiş, kesik, ayrı, kat edilmiş. İLE Damıtılmış, imbikten çekilmiş, taktîr edilmiş. )


- MÜKÂTEBE[Ar. < KETB] ile/>< MÜKÂTEME[Ar. < KETM]

( Tamamlandığı zaman özgürleştirilmek üzere bedele bağlanan köle/lik. İLE/>< Gizleme. )


- MUKÂVEMET[Ar.] değil/yerine/= DİRENME

( Dayanma, karşı durma, karşı koyma, direnme, direniş. | Direnç. )


- MUKAYYED[Ar. < KAYD] ile ...

( KAYITLI, BAĞLI, BAĞLANMIŞ | BİR İŞE ÖNEM VEREN | KAYDOLUNMUŞ, DEFTERE GEÇMİŞ )


- [ne yazık ki]
MÜKEMMELİYETÇİLİK" ile/ve/değil/||/<>/< ERTELEME "ALIŞKANLIĞI"


- MÜKEMMELİYETÇİ/LİK ile/ve/değil/<> GARANTİCİ/LİK


- MÜLÂHAZA[< LÂHZ] değil/yerine/= DİKKATLE BAKMA | İYİCE DÜŞÜNME, DÜŞÜNÜŞ | DÜŞÜNCE


- MÜLK ile/ve/||/<> MÜLÜK


- MÜLTECİ[Ar.] değil/yerine/= SIĞINAN / SIĞINMACI / SIĞINIK


- MUMLA ARAMAK ile/ve SAMANLIKTA İĞNE ARAMAK


- MUMYALAMA ile/ve/<>/değil/yerine TAHNÎT


- MÜNÂFIKLIK ile/ve FİSK-Ü FÜCÛR


- MÜNCÎ[Ar. < NECÂT] değil/yerine/= KURTARAN


- MÜNHASIR[Ar.] değil/yerine/= ÖZGÜ


- MÜNKAD[Ar.] değil/yerine/= BOYUN EĞEN


- [ne yazık ki]
MÜNKER ile/ve/||/<> FAHŞA-YI MÜNKER


- MÜNSİF ile ...

( İNSAFLI )


- MÜNTAHAP[Ar.] değil/yerine/= SEÇİLMİŞ, SEÇME


- MÜNZEVÎ[Ar. < ZUVVİYY / ZEYY] ile MÜCÂVİR[Ar. < CİVÂR]

( Topluluktan uzak duran, yalnız kalmayı seven. | Köşesine çekilip kimse ile görüşmeyen. İLE Komşu. | Mabet ya da tekke yakınlarına çekilip oturan. | Yurdunu ve diyârını terk ederek, zamanını ibadetle geçiren. )


- [ne yazık ki]
!MÜPTELA[Ar. < BELÂ] değil/yerine/= BAĞIMLI | DÜŞKÜN, TUTULMUŞ


- MÜPTEZEL/MÜBTEZEL[Ar. < İBTİZÂL] değil/yerine/= DEĞERSİZ, SAYGINLIĞINI YİTİRMİŞ, BAYAĞI KİŞİ, AŞAĞILIK KİŞİ

( Saygınlığını yitirmiş. | Çokluğundan dolayı değerini yitiren, değersiz. )


- MÜRÂÎ/LİK[< RİYÂ] değil/yerine/= İKİYÜZLÜ/LÜK


- MÜRECCAH[< RÜCHÂN] ile YEĞLENEN, TERCİH EDİLEN, ÜSTÜN TUTULAN


- MÜREKKEP "YALAMAK" ile "OKUMAK"

( Âharlanmış kağıt bezir işi mürekkebi emmediği için yanlış yazıldığında ıslatarak silmek mümkündür. Hattatlar ellerini tükürükleyerek ya da yalayarak yanlışlarını düzelttiklerinden "mürekkeb yalamak" deyimi ortaya çıkmıştır. )


- MÜRURUZAMAN değil/yerine/= OĞUR/SÜRE AŞIMI/YILLANMA


- MÜRÜVVET[< MER] değil/yerine/= KUTSEVİNÇ İNSÂNİYET, MERTLİK, YİĞİTLİK | CÖMERTLİK, İYİLİKSEVERLİK


- MUSA ve MAYMONIDES ve LEVINAS

( ... VE "II. Musa." VE !"III. Musa." )


- MÜSÂDERE (ETMEK) değil/yerine/= GÜCERLE ALIM/ALMAK


- MÜSÂFİR[< SEFER] ile YOLCU

( MİSÂFİR, YOLDAN GELEN, YOLCU | YOLCULUK SIRASINDA BİRİNİN EVİNE İNEN KONUK | KOMŞUYA GİDEN KİMSE )


- MÜŞÂHEDE[Ar. < ŞUHÛD] değil/yerine/= GÖRME | GÖZLEM


- MÜSÂLAHA[Ar. < SULH | çoğ. MÜSÂLAHÂT] ile MÜSÂLEME(T)[Ar. < SİLM]

( Barışma, uzlaşma. | Barış, güvenlik. İLE Barış içinde olma, barışlık, barışıklık. )


- MUSALLAT değil/yerine/= SARKINTI


- MUSANNİF/CİLBENT[Fars.]/KLASÖR[Fr. < CLASSEUR] değil/yerine/= SIRALAÇ


- MÜSEBBİHİ değil MÜSEBBİBİ


- MÜSRİF[Ar.] değil/yerine/= SAYPAK/TUTUMSUZ/SAVURGAN


- MUSTAFA KEMAL/ATATÜRK ile/ve/||/<>//< KÂZIM KARABEKİR


- MÜSTAHFAZ[Ar. < HIFZ | çoğ. MÜSTAHFAZÎN] ile MÜSTAHFİZ[Ar. < HIFZ]

( Koruyan, hıfz eden. | [Tanzîmat'tan sonra] Kırk yaşını aşmış olan yurttaşların ve -muvazzaf ve rediflikten sonraki- askerlik hizmeti. İLE Koruyan, koruyucu. )


- MÜSTAİT[Ar.] değil/yerine/= DOĞUŞTAN YETENEKLİ


- MÜSTAKBEL[Ar. < KABL] değil/yerine/= GELECEK

( KARŞILANAN | ÖNDE BULUNAN, İLERİDEKİ, GELECEK )


- MÜSTAKİLL[Ar. < KILLET] değil/yerine/= BAĞIMSIZ

( BAŞLI BAŞINA, KENDİ BAŞINA, KENDİ KENDİNE, AYRICA, BAĞIMSIZ )


- MÜSTEBAD[Ar. < BU'D] değil/yerine/= OLACAĞI SANILMAYAN/UZAK GÖRÜLEN


- MÜSTEHLİK[Ar. < HELÂK] değil/yerine/= TÜKETİCİ | YİYİP İÇEREK TÜKETEN, BİTİREN


- MÜŞTEMİL[Ar.] ile KAPSAYAN, İÇEREN, ŞÂMİL OLAN

( KAPSAYAN, İÇEREN, ŞÂMİL OLAN )


- [ne yazık ki]
!MÜSTEMLEKE[Ar.] değil/yerine/= SÖMÜRGE


- MÜSTENSİH[Ar. < NESH] değil/yerine/= ÇOĞALTAN


- MUTÂBAKAT(Mantık) ile/ve TAZAMMUN ile/ve İLTİZAM

( Hakikat.(Dil) İLE Mecaz. İLE Kinâye. )

( Kuşatma. İLE/VE İçerme. )

( Kavramla nesnenin örtüşmesi. İLE/VE Bir kısmı dışarıda kalırsa. İLE/VE Bir anlamın bir kavrama bitiştirilmesi. )

( Mantık mutabakat üzerine yapılır. İLE/VE Tazammun ve iltizam ile edebiyat yapılır. )

( İnsan: Hayvan-ı Nâtık.(Kök) İLE İnsan: -Hayvan, -Nâtık.(Akıl) İLE Gerekli görme.(Çağrışım ile karıştırılmamalı) (İnsan: "İlim ve yazma kabiliyeti olandır.") )

( Vaz'i Lafzî Delâlet. )

( Vaz: Sesi anlama bitiştirme. )


- MÜTALAA ETMEK değil/yerine/= İRDELEMEK


- MÜTAREKE[Ar.] değil/yerine/= ATEŞKES / BIRAKIŞMA


- MÜTEBAHHİR[Ar.] değil/yerine/= GENİŞ/DERİN BİLGİSİ OLAN


- MUTEBER ile MUTEMET

( Saygın, itibarı olan, hatırı sayılır. | İnanılır, güvenilir, sözü geçer. | Yürürlükte olmak, geçerli olmak. İLE Kendine inanılıp güvenilen kişi. | Dairelerde, işyerlerinde, bazı para işlerine bakan görevli. )


- [ne yazık ki]
!MÜTECÂVİZ[Ar.] değil/yerine/= SALDIRGAN/SALDIRICI/SATAŞKAN


- MÜTEDEYYİN[Ar.]/RELIGIOUS[İng.] değil/yerine/= DİNDAR/KÖNECİL

( ILIMLI (İNSAN) | DİNDAR. | DİN İLE GÖREVLİ. | BORÇLU OLAN )


- MÜTEESİR değil/yerine/= ETKİLENMİŞ


- MÜTEESSİF[Ar.] değil/yerine/= ÜZÜLEN, ACIYAN


- MÜTEHADDİ'[Ar. < HUD'A] ile MÜTEHADDÎ[Ar.]

( Bilerek aldanan, tahaddu' eden. İLE Çekişen, tahaddî eden. )


- MÜTEHADDİR[Ar. < HADER] ile MÜTEHADDİR[Ar.]

( Örtünen, bürünen, tahaddür eden. İLE Yokuş aşağı giden, hızla aşağı doğru inen, yuvarlanan. )


- MÜTEKKELLİMİN/KELÂMCILAR

( Duyusal, duygusal ve düşünsel içeriği olmayan hiçbir şey üzerine konuşmazlar. )


- MUTENA[Ar.]/MÜMTAZ[Ar.]/GÜZİDE[Fars.]/ELİT[Fr./İng. < ELITE] değil/yerine/= ÖZENİLMİŞ | SEÇİLMİŞ, SEÇKİN, BEĞENİLMİŞ, ÖNEMLİ | AYRI/ÜSTÜN


- MÜTEŞABİH ile/ve/değil/||/<> MESEL


- MÜTEŞEBBİH:
"BENZER" ile/ve/değil/||/<>/< ŞÜPHE


- MÜTEVÂLÎD[Ar. < VÂLİDE] ile MÜTEVÂRİD/E[Ar. < VÜRÛD]

( Birbirinden doğup üreyen. İLE Gelen, tevârüd eden. )


- MÜTEVÂZI değil/yerine/= ALÇAKGÖNÜLLÜ/GÖNLÜ YERDE/KOTKU


- MUTLAK KABUL ETMEK ile/değil/yerine ÖNEMSEMEK


- MUTLAK (KAVRAMLAR) ile/ve/değil EYTİŞİMSEL/DİYALEKTİK (KAVRAMLAR)


- MUTLAK (KAVRAMLAR) ile/ve/değil EYTİŞİMSEL/DİYALEKTİK (KAVRAMLAR)

( Birbirinden ayrılamayan kavramların didişmesi. )

( [not] ABSOLUTE (CONCEPTS) vs./and/but DIALECTIC (CONCEPTS) )


- MONARŞİ:
MUTLAK ile ANAYASAL


- MUTLAK ÖZGÜRLÜK >< EŞİTLİK ile/<> MUTLAK EŞİTLİK >< ÖZGÜRLÜK

( Özgürlük ve Eşitlik, genişlediği oranda, birbirini yok eder.
[ "Mutlak Özgürlük" diye bir şeyden söz ettiğimiz oranda "Eşitlik"ten,
"Mutlak Eşitlik" diye bir şeyden bahsettiğimiz oranda da, "Özgürlük"ten söz edemeyiz. ] )


- MUTLAK ile/değil/yerine UZLAŞILMIŞ


- MUTLAKA ile/değil ELBETTE


- MUTLAK/LIK ile/ve/||/<> BAĞLAYICI/LIK


- MUTLAK/LIK ile/ve/||/<> İLÂHÎ/LİK


- MUTLU OLMAK İÇİN GEREKEN "BENCİLLİK":
"SADECE KENDİNİ DÜŞÜNMEK" değil/yerine ÖNCELİKLE KENDİNİ DÜŞÜNEBİLMEK


- MUTLULUK "DUYGUSU" değil MUTLULUK


- MUTLULUK, ...:
"YAŞAM TARZIMIZDA" değil YAŞAMA BAKIŞ TARZIMIZDA


- MUTSUZLUK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> MUTLULUK

( Sahip olduklarımızı unuttuğumuzdan dolayı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Sahip ol(a)madıklarımıza ulaşmak için. )

( En mutsuz kişi, geçmiş ve/ya da geleceğe (fazla) odaklı olandır. )


- [ne yazık ki]
"MUTSUZ/LUK" ile/ve/||/<>/>/< "UMUTSUZ/LUK"

( Ahlâksızlık. İLE/VE/||/<>/>/< Küfür. )


- [ne yazık ki]
MUTSUZLUK:
"SAHİP OLAMADIKLARIMIZA ULAŞAMADIĞIMIZDAN DOLAYI" değil SAHİP OLDUKLARIMIZI UNUTMAKTAN DOLAYI


- MUTTALİ'[< TULÛ] değil/yerine/= ÖĞRENMİŞ, HABER ALMIŞ, BİLGİLİ, HABERDAR


- MUTTASIF[< VASF] ile ...

( VASIFLANAN, KENDİNDE BİR HAL, BİR SIFAT, BİR VASIF BULUNAN, İTTİSÂF EDEN )


- MUVÂFIK[< VEFK] ile/ve/değil/||/<> MUTÂBIK[< TIBK]

( Uygun, yerinde. İLE/VE/DEĞİL/||/<> Birbirine uyan, uygun. )


- MUVAKKİ'[Ar. < VUKU] ile MUVAKKİR[Ar. < VEKAR]

( Fermanlara tuğra çeken kişi. İLE Ağırlayan, saygı gösteren, tevkir eden. | Ululayan. )


- MÜVERRİH[< ÎRÂH] ile VAK'A-NÜVÎS[Ar., Fars.]

( Tarih yazan, tarihçi. | Ebced hesabına göre manzûm olarak tarih düşürenler. İLE Tarihi olayları günü gününe kaydeden tarihçi. | Osmanlı'larda devletçe görevlendirilen tarih yazarı. )


- MÜZÂYEDE[Ar. < ZİYÂDE] değil/yerine/= ARTIRMA


- MÜZE:
"KORUMA/SERGİLEME YERİ" ile/değil/||/<>/< ESİNLENDİRME YERİ/ARACI


- MÜZEYE GİR fakat "MÜZELİK OLMA!"


- MUZIR[Ar. < ZARAR] ile MUZİP[Ar.]

( Zararlı, zarar veren, zarara sokan. | Yaramaz, herşeyi bozan/karıştıran. İLE Şaka yapmaktan hoşlanan, takılgan. )


- MÜZMİN[Ar.]/CHRONIC[İng.]/KRONİK[Fr.] değil/yerine/= SÜREĞEN/SÜREGEN

( Ne kadar süreceği belirli olmaksızın sürüp giden. | Uzun zamandan beri süren. | Uzun zamandan beri süren, uzun süreli olan (hastalık). )


- [ne yazık ki]
NAGASAKİ ve/||/<> HİROŞİMA

( Atom bombası, İkinci Dünya Savaşı sırasında sırasıyla 06 ve 09 Ağustos 1945 tarihlerinde atıldı. )


- NÂHİS[Ar.] ile NAHÎS[Ar. < NAHS]

( Kıtlık yılı. İLE Uğursuz. | Kıtlık. )


- NÂHL[Ar. çoğ. NÜHÛL] ile NAHL[Ar.]

( Dişil bal arısı. İLE Hurma ağacı. | Zamanında, âdet olan süs ağacı. | Gümüş ya da mumdan yapılarak gelinlerin önünde götürülmesi ve sonra gelin odasına konulması. | [yazında/edebiyatta] İnce, uzun, nârin gövdeli dilber. )


- NAKAHA[Ar.]-!TAZAVVACA[Ar.]


- NAKİL (ETMEK) ile/ve/değil/yerine/||/<>/< AKIL (ETMEK)


- NAKL ETMEK ile BEYÂN ETMEK


- NAMAZ:
DÜŞÜNCE ve EYLEM BİRLİĞİ/BULUŞMASI


- NAMAZ ile/ve/||/<>/< AHLÂK

( [Zorunlu/Farz!] 5 vakit. İLE/VE/||/<>/< 24 saat boyunca, her an. )


- NAMIK KEMAL ve/||/<>/< ABDÜLLÂTİF SUPHİ PAŞA


- NAPOLYON ile/ve/<> VIII. HENRY


- NARASYON/U değil/yerine/= ÖYKÜ/SÜ


- NARATOR[İng. < NARRATOR] değil/yerine/= ANLATICI


- NASFET/NISFET[Ar.] değil/yerine/= HAK VE ADÂLETE UYGUNLUK


- NAŞİ[Ar.] değil/yerine/= ÖTÜRÜ/DOLAYI


- NÂSIH/NASÎH[< NUSH (çoğ. NASÂYİH)] ile ÖĞÜT VEREN, NASÎHAT EDEN | KUŞATMA


- NASIL GÖRÜNDÜĞÜMÜZ ile NE BİLDİĞİMİZ

( Ne bildiğimizi değiştirir. İLE Nasıl göründüğümüzü değiştirir. )


- NASIL YARARLANIRIM? değil/yerine/>< NASIL YARARLI OLABİLİRİM?


- NASYONALİZM ile/||/<>/> KONSERVATİZM ile/||/<>/> LİBERALİZM ile/||/<>/> SOSYALİZM


- NATURAL HISTORY ile DOĞA ARAŞTIRMASI/DOĞANIN BETİMLEYİCİ ARAŞTIRMASI

( DOĞA ARAŞTIRMASI/DOĞANIN BETİMLEYİCİ ARAŞTIRMASI )


- NATURE vs. NORTURE


- NAZ ile NAS


- NE ALÂKA/KEL ALÂKA değil/yerine/= NE İLGİSİ VAR/İLGİSİ YOK


- [ne] ANLAŞILABİLİR ile/ve/||/<> [ne] KAVRANABİLİR ile/ve/||/<> [ne de] KABUL EDİLEBİLİR OLAN


- NE ARAYACAĞIMIZI BİLMEDEN ile/ve/||/<>/> NE BULACAĞIMIZI BİLMEMEK


- [ne] AYNI/LIK ile/ve/değil/yerine/<>/ne de AYRI/LIK


- NE DEMEYE ...? ile/değil/yerine/||/<>/< NEDEN ...?


- NE DESEM/SÖYLESEM, ANLATAMAM (SANIRIM) ile/değil/yerine/||/<>/< SÖZCÜKLER, ANLATMAYA YETMİYOR


- [ne] EGEMEN/LER ile/ne de/||/<> EZİLEN/LER


- NE İÇİNDE? ile HANGİ YOLLA? ile NE İÇİN?


- [ne] KARDAŞ, [ne de] ARKADAŞ ile/değil/sadece HALDAŞ

( Sükût kıvâmındaki çığlığı, ne kardaş, ne de arkadaş; sadece hâldaş olanlar duyar. )


- NE MENEM BİR ŞEY değil/yerine/= NE ÇEŞİT/NASIL BİR ŞEY


- NE OLDUĞUN ile/değil/yerine NE OLACAĞIN

( Belirlidir. İLE/DEĞİL/YERİNE Belirli değildir. )


- NE OLMALI? ile/değil NE OLSA GEREK?


- NE ÖLÜMDEN KORKMAK ... ile/ve/||/<> NE DE DÜŞÜNMEK, ÖLÜMÜ


- NE SORUSUZ YANIT ile/ve/||/<> NE DE YANITSIZ SORU


- [ne] "YERELCİLİK" ne de SALT "EVRENSELCİLİK"


- [ne] YİĞİDİ ÖLDÜRMEK ne de HAKKINI YEMEK


- NECÂT değil/yerine/= KURTULMA, KURTULUŞ


- NEDÂMET[Ar.]/PİŞMANLIK[Fars.] değil/yerine/= ÖKÜNÇ


- NEDEN?(NE'DEN?) ile NASIL?(NE ASIL?)

( Bilimin sorularıdır. )

( Önemli[öncelikli] olan, neyi yaşadığınız değil, nasıl yaşadığınızdır. )

( WHY? vs. HOW?
Questions of the science.
It's not the issue what you live, it is how you live. )


- NEDEN OLMA ile/ve/değil/yerine/||/<> ZEMİN HAZIRLAMA


- YANILGI:
"NEDEN" ile/ve/||/<> "BİLGİ" ile/ve/||/<> "ÖZGÜVEN"


- NEDEN ile/ve/||/<>/> NEDEN ÖBEĞİ/GRUBU


- NEDEN-ETKİ ile/ve/değil EYLEM-AMAÇ

( [not] CAUSE-EFFECT vs./and/but ACTION-PURPOSE )


- NEDENİ:
KENDİNDE OLAN ile/ve/||/<> KENDİNDE OLMAYAN

( Tekil. İLE/VE/||/<> Sonsuz. )


- NEDEN/SEL/LİK ile/ve GEREKÇE/Lİ/LİK

( [durumdan/olaydan] Önce. İLE/VE Sonra. )

( CAUSE vs./and JUSTIFICATION )


- NEFERTİTİ ile ...

( Gelen(TİTİ) Güzel(NEFER) [Suriye'den] )


- NEFSİ:
"TEMİZE ÇIKARMA KAYGISI" ile/değil/yerine/>< TEZKİYE ETME ÇABASI


- NEFSÎ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YÖNTEMSEL


- NELER DOĞAR ve/||/<>/< GÜN DOĞMADAN

( Gün doğmadan, neler doğar. )


- NEMES:
YELE ile/ve KOBRA BAŞI ile/ve RADAR


- NEMSE/NEMÇE ile/||/<> ULAH

( Avusturya'ya ve halkına verilen ad. İLE/||/<> Romanya yerli halkına verilen ad. )


- NE/NEGÜ/NÜ ile NE/MA[Ar.] ile NEÇE ile NEME ile NEÇÜK/NELÜK ile NEREK ile NETEG
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Ne? İLE Acaba öyle mi? İLE Kaç? İLE Bilmem. İLE Niçin? İLE Ne gerek? İLE Nasıl? )


- NEO-KLASİK (TÜRK) ile/||/<> NEO-KLASİSİZM

( XIX. yüzyıl sonları ve XX. yüzyıl başlarında bir sanat akımı. Eski Türk ve İslâm sanatından alınmış mimari ve süsleme öğelerinin kullanılması ile ortaya çıkan ilk ulusal akım. İLE/||/<> XVIII. yüzyılın ikinci yarısında Almanya'da ortaya çıkan, ancak Fransa'da daha çok uygulanma olanağı bulan ve antikiteden esinlenerek klasik formlara dönüşü amaçlayan sanat anlayışı ve üslûbu. )


- NEOLİBERALİZM ve/=/||/<> "ZENGİNLER İÇİN SOSYALİZM"


- NEOLİBERALİZMDE
ESNEKLİK VE SONUÇLARI:
GÜVENCESİZLİK ve/||/<> BELİRSİZLİK


- NEPOTİZM ile PATRONAJ ile KAYIRMA


- NEREDEN GELDİĞİNİ:
BİLMEYEN ile/değil/yerine/>< BİLEN

( [nereye gideceğini] Bilmez. İLE/DEĞİL/YERİNE Bilir. )


- NEREDEYSE ÖLMEK ile/ve/değil/||/<>/< ÖLMEK

( Hiçbir şeyi değiştirmez. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Herşeyi değiştirir. )


- NEREYE GELDİĞİMİZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< NEREDEN GELDİĞİMİZ


- NEŞE ile/ve/||/<> NEŞET

( Mutlu olmaktan doğan ve dışa vurulan sevinç. İLE/VE/||/<> Çıkma, ileri gelme. Bir şeyin çıktığı, neşet ettiği yer, esas, kök. | Yetişilen yer, bitirilen okul. )


- NESEB/SOY değil/yerine/>< NİSBET


- NESİL[Ar.]/BATIN/JENERASYON[İng./Fr. < GENERATION] değil/yerine/= KUŞAK/GÖBEK


- NESİL[Ar.] değil/yerine/= KUŞAK


- NESNE/MADDE BAĞIMLI/LIĞI ile/ve/||/<> DAVRANIŞSAL BAĞIMLI/LIK


- NESNE/KAVRAM ile/ve/> OLAY ile/ve/> OLGU

( Çıraklık. İLE/VE/> Kalfalık. İLE/VE/> Ustalık. )

( Duyusal. İLE/VE/> Tasarımsal. İLE/VE/> Düşünsel. )

( Kağıt, yazı değildir; fakat o, yazıyı taşır. )

( SUBJECT vs./and/> EVENT vs./and/> FACT )


- NESNE PUTU ile/ve/</değil ZİHİN/DÜŞÜNCE PUTU


- NESNE PUTU ile/ve/</değil ZİHİN/DÜŞÜNCE PUTU


- NESNE ve/||/<>/> AD/KAVRAM ve/||/<>/> DÖNEM/KOŞUL ve/||/<>/> BAĞLAM/ANLAM/DEĞER

( ONTOLOJİ/K ve/||/<>/> EPİSTEMOLOJİ/K ve/||/<>/> KRONOLOJİ/K ve/||/<>/> AKSİYOLOJİ/K )


- NESNE ile/ve/değil/yerine/<>/>< KAVRAM

( Yıkılabilen ve yıkanabilen. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/>< Yıkılamayan ve yıkanamayan. )


- NESNE ile/ve TANIM ile/ve KAVRAM


- NESNEL KAVRAM/LAR ile/ve/<> BİLGİ İÇEREN KAVRAM/LAR

( Açıklanırlar. İLE/VE/<> Anlamlandırılırlar. )


- NESNEL ÜRÜNLER ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DÜŞÜNSEL "ÜRÜNLER"


- NESNE/LER ile/ve/||/<>/> KİŞİ/LER

( Aldığın yere bırakılmalı. İLE/VE/||/<>/> Hak ettiği yerde bırakılmalı/tutulmalı. )


- NESNELER'DE:
TARİH ile/ve/<>/değil SÜREÇ

( Nesnelerin tarihi olmaz, süreci olur. )

( [not] HISTORY vs./and/<>/but PROCESS )


- NESNELERİ TANIMAK ile/ve/||/<> KENDİNİ TANIMAK

( Onları aydınlatmak. İLE/VE/||/<> Aydınlanmak. )


- NESNELEŞTİRME ile NESNELLEŞTİRME


- NESNEL/LİK ile/ve/||/<> NEDENSEL/LİK


- NESNELLİKTE:
ÖLÇÜLEBİLİR/LİK ile/ve/||/<> KESTİRİLEBİLİR/LİK ile/ve/||/<> GÖZLEMLENEBİLİR/LİK


- NESNENİN/ÜRÜNÜN/BESİNİN:
TARİHİ ile/ve/||/<> TARİFİ


- NESNESİZ ile/ve/||/<> DÜŞÜNCESİZ

( Nesnesiz ve düşüncesiz, kültür olanağı yoktur. )


- [ne yazık ki]
[ne] "SÖZ DİNLEMEK" ile/ve/ne de/||/<>/< RİCÂ TANIMAK


- NEŞR[Ar. çoğ. NÜŞÛR] ile/ve/||/<>/> NEŞREN[Ar.] ile/ve/||/<>/> NEŞRÎ[Ar.] ile/ve/||/<>/> NEŞRÎYAT[Ar. < NEŞR]

( Yayma, dağıtma, saçma, açma. | Herkese duyurma. | Gazeteye yazma, yazdırma. | Kıyamette tüm bireylerin dirilmesi. İLE/VE/||/<>/> Neşir yoluyla. İLE/VE/||/<>/> Neşir ile ilgili. İLE/VE/||/<>/> Yayın, yazılan şeyler. | Basılıp dağıtılan yazılar/makaleler, yapıtlar/eserler. )


- NESRİN OLGUN ARSLAN ile/ve/||/<> BENGİSU AVCI

( [Manş Denizi'ni(İngiltere'den, Fransa'ya) geçen iki kişi.]
[15 saat 47 dakikada | 28 Ağustos 1979'da] İLE/VE/||/<> [11 saat 29 dakikada | 03 Ağustos 2018'de] )


- NEŞTER ile/ve/||/<> TEŞRİH


- [ne yazık ki] :( ((((((
DENİZ GEZMİŞ ve/||/<> YUSUF ASLAN ve/||/<> HÜSEYİN İNAN

( image )


- [ne yazık ki]
DÜŞÜLEN YALNIZLIK ile/ve/değil/yerine YEĞLENİLEN YALNIZLIK

( Çürütür/eritir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Olgunlaştırır/geliştirir. )


- [ne yazık ki]
İNAT ile/ve/||/<>/>< KAYITSIZLIK


- NEYİ KAYBETTİK? değil/yerine BAŞKALARI, BİR ŞEYLERİ İNŞÂ ETTİ, ETMEYE DEVAM EDİYOR

( )


- NEZÂFET ile/ve/||/<> NEZÂHET[< NEZH(NEZİH)] ile/ve/||/<> NEZÂKET[Farsça NÂZİK'ten, Arapça kalıbına yakıştırılarak]

( Temizlik, paklık. İLE/VE/||/<> Ahlâk temizliği. | İncelik. İLE/VE/||/<> Kişilere saygılı ve incelikle davranma. )


- NEZÂRET ile/ve/||/<> BASÎRET


- [ne yazık ki]
NİCE KİŞİLER ile NİCE GİYSİLER

( [ne yazık ki] Görürüz, üstünde giysi olmayan. İLE Görürüz, içinde insan olmayan. )


- [ne yazık ki]
NİCELİK EGEMENLİĞİ ile/ve/<> DEĞERSİZLİK ile/ve/<> GÖRELİLİK


- NİCELİK ile/ve/||/<>/> BİLİNMEYEN NİCELİK


- NİCELİKSEL MATEMATİK ile KAVRAM MATEMATİĞİ


- NİCELİKSEL VAROLAN ile/ve/değil/||/<> NİTELİKSEL VAROLAN

( Cansızlar, bitkiler ve hayvanlar. İLE/VE/DEĞİL/||/<> İnsan. )


- NİHÂYET/ÂKIBET değil/yerine/= SONUNDA/ÖNÜNDE SONUNDA


- ...'NIN ...:
"BİTECEĞİ" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SÜRMEYEBİLECEĞİ


- ...'NIN DEDİĞİ ile/ve/değil/||/<>/> ...'NIN BİLDİRDİĞİ


- [...'NIN ...]
... DUYUMSANDIĞI/HİSSEDİLDİĞİ ile/ve/değil/||/<>/< ... YANSIDIĞI


- ...'NIN "İSTEDİĞİ" / "BEKLEDİĞİ" ile/değil/yerine/>< DAVET ETTİĞİ


- ...'NIN:
"KARŞITI" ile/değil DIŞINDA KALAN/BIRAKILAN


- ...NIN:
NE ANLAMA GELDİĞİ ile/ve/||/<> TANIMI/BELİRTİLİŞİ/İFADESİ


- ...'NIN:
TANIMI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BAĞLI OLDUĞU/OLABİLECEĞİ YER


- ...'NIN TANRI'SINDA değil ...'NIN TANRI ANLAYIŞINDA


- ...'NIN ...:
YALANCI/SI ile/değil AKTARICI/SI


- NİŞÂN ile NÎSÂN[Süryanice]

( İz, belirti. | İşaret. İLE Nisan ayı. )


- NİSPET ile GÖRELİLİK/İZÂFET

( Bir değişkenin bir sabite oranı. İLE İki değişkenin birbirine bağlı oranı. )

( Birinin değişkenliğinde. İLE İkisinin de değişkenliğinde. )

( RATIO vs. RELATIVITY )


- NİSYÂN[Ar.] değil/yerine/= UNUTUŞ


- NİTELİK ile/ve/değil/||/<>/< KAPSAM


- NİTELİKLİ" KİŞİ ile/değil TANINMIŞ KİŞİ


- NİTELİKLİ/KAPSAMLI YANIT ve/||/<>/>/< NİTELİKLİ SORU


- NİYE? ile/ve/||/<>/> ... DİYE


- NİYEMİŞ değil NİYEYMİŞ?/NİYE İMİŞ?


- NİYET "OKUMAK" ile/ve/||/<> "KİŞİLİK ÇÖZÜMLEMESİ"


- NİYET:
YOKSA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< VARSA

( "Bahane/mazeret", çoktur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Hiçbir bahane/mazeret, yoktur. )


- NİYET ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HEDEF


- NİYET ile/ve/||/<> İZLENİM


- NİYET ve/||/<>/> KARAR ve/||/<>/> UYGULAMA

( INTENTION and/||/<>/> DECISION and/||/<>/> APPLICATION )


- NİYET ve/||/<> YÖNELİM ve/||/<> BAĞLILIKLAR ve/||/<> YATKINLIKLAR


- NİZÂ'[< NEZ] ile/değil/yerine/>< NİZÂM[NAZAME]

( Bilgi, güce tâbi olursa/tutulursa. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Güç, bilgiye tâbi olursa/tutulursa. )

( Çekişme, kavga. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< İncileri, ipe dizmek. )


- NİZAM-ÜL-MÜLK ile MAVERDİ


- NÖBET[Ar.] değil/yerine/= KEŞİK


- NOEL (SANTA CRUZ) ile/ve/değil YILBAŞI (ST. SYLVESTER)

( 25 Aralık'ta. İLE/VE/DEĞİL 31 Aralık'ta. )

( Hristiyanlık'ta dinî bayram. İLE/VE/DEĞİL Yeni yıl kutlaması. )


- NOKTA ile/ve/||/<>/> ÇİZGİ ile/ve/||/<>/> ÜÇGEN ile/ve/||/<>/> PİRAMİT

( Tek nokta. İLE/VE/||/<>/> İki nokta. İLE/VE/||/<>/> Üç nokta. İLE/VE/||/<>/> Dört nokta. )


- NOKTA ile/ve/<> SONSUZ/LUK

( NOKTANIN SONSUZLUĞU )

( POINT vs./and ETERNITY )


- NOKTA-İ NAZAR değil/yerine/= GÖRÜŞ/BAKIŞ AÇISI


- NOKTALAMA ile/ve/||/<> HAREKE

( Latin abecesinde. İLE/VE/||/<> Arap abecesinde. )

( İnsanlık, bir gün...

(,) Virgülü kaybetti:
Söyledikleri, birbirine karıştı.

(.) Noktayı kaybetti:
Düşünceleri, uzayıp gitti. Ayıramadı onları.

(!) Ünlem işaretini kaybetti bir gün de:
Sevincini, öfkesini, tüm duygularını kaybetti.

(?) Soru işaretini kaybetti bir başka gün:
Soru sormayı unuttu.
Her şeyi olduğu gibi kabul eder oldu.

(:) İki noktayı kaybetti başka bir gün:
Hiçbir açıklama yapamadı.

Yaşamının sonuna geldiğinde...
Elinde sadece (") tırnak işareti kalmıştı...

“İçinde de başkalarının düşünceleri vardı yalnızca."

Alex Kanevsky )


- NOSYON[Fr./İng. < NOTION] değil/yerine/= KAVRAM

( Bir şey üzerindeki gerekli bilgi, kavram. )


- NÖTR ile SAYDAM


- NÜANS ile ...

( Resim sanatındaki renk derecesi. )


- NÜANS ile FARK


- NÜFUS CÜZDANI değil NÜFUS KÂĞIDI/ÇOĞA/YURTTAŞ/VATANDAŞ KİMLİĞİ


- NÜFÛZ ile/ve/||/<> DUHUL


- NÜMÂYİŞ[Fars.] değil/yerine/= GÖSTERİŞ


- NÜMİSMATİKTE[Fr. NUMISMATIQUE < Lat. < NUMISMA / Yun. < NOMISMA]:
KAVRAMLAR ile TERİMLER ile TARİHÇE

( Metal paraları inceleyen bilim dalı. )

( )

( )


- NUSRAT["NUSRET" değil!] ve/||/<>/>/< ERTUĞRUL

( Çanakkale'deki mayın gemimizin adı. VE/||/<>/>/< Japonya'ya gidip de dönemeyen gemimizin adı. | Tayyareci İsmail Efendi'nin, Kahire'ye gitmek üzere havalanan fakat Kaz Dağı'na düşen uçağının, Çanakkale Zaferi sırasında onarılarak mayınların gözlenmesini sağlayan Yüzbaşı Cemal'in uçtuğu uçağa verilen ad. )

( ve/||/<>/>/< )


- NUTUK ATMAK ile NUTUK ÇEKMEK


- NUTUK/HİTÂBE/DİSKUR değil/yerine/= SÖYLEV/SÖYLERGE

( ATATÜRK'ÜN GENÇLİĞE HİTABI


      Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.

      Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur.

Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir.

İstikbalde dahi, seni, bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahların olacaktır.

Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraatini düşünmeyeceksin!

Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir.

İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, tüm dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler.

Cebren ve hile ile aziz vatanın, tüm kaleleri zapt edilmiş, tüm tersanelerine girilmiş, tüm orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.

Tüm bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler.

Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler.

Millet, fakr u zarûret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.



      Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen;
Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!



ATATÜRK

(Nutuk, 20 Ekim 1927)

)


- O DÖNEMDE, ... ile/değil O DÖNEM DE, ...

( Dahi anlamındaki "de" ayrı yazılır! Lütfen! Sadece biraz (daha) özen! )

( Konfüçyüs: "Eğer konuşulan dil doğru değilse, o zaman söylenilen şey, söylenilmek istenen şey olmaz. O zaman, yapılması gereken yapılmaz ve eğer işler yapılmadan kalırsa, maneviyat ve sanat bozulur. O zaman, adâlet, sahtekârlıkla yürür. Eğer bu olursa, kişiler, kendini umutsuz bir karmaşanın içinde bulur. Bu nedenle, söylenilen şey, her şeyden önemlidir ve bu konuda dikkatsizlik yapılmamalıdır." )


- O) ELMA


- O SIRALAR ile O DÖNEMLER


- O TARİHTE ile/ve/||/<> O DÖNEMDE


- OBJEKTİF değil/yerine/= NESNEL


- ZULMET-İ CEHL-İ İLTİZAM[Ar.]/OBSKÜRANTİZM[İng. < OBSCURANTISM] değil/yerine/= BİLMESİNLERCİLİK


- ÖÇ ile/ve/||/<> ÖD

( Acı, öfke. İLE/VE/||/<> Öd, safra. )


- ODAK ile TEMEL

( FOCAL POINT vs. BASE )


- ODAKLANMA ile/ve ADANMA

( FOCUSING vs./and TO BE DEVOTED )


- ODAKLANMA ile/ve/<> KÜMELEME


- ODAK/LANMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖNCELİK/LENDİRME


- ODASINA:
"ÇEKTİ" ile/değil/yerine/>< ÇAĞIRDI


- ODEON[Fr.] ile ODİTORYUM[Lat.]

( Eski Yunan'da, müzisyenlerin konser verdiği, basamaklı yer. İLE Dinleme salonu. )


- ÖDEŞMEK ile/ve/<> BOY ÖLÇÜŞMEK


- ÖDEV ile/ve/||/<> GÖREV


- ODUG ile ODUGLUK/ODUGLUQ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Uyanık[uyumayan]. İLE Uyanıklık ya da bilinçlilik. )


- OEDIPUS:
ŞİŞ AYAK ile/ve/||/<> BİLEN AYAK(KİŞİ)

( )


- ÖFKE GÜCÜ" ve "İSTEK/ARZU GÜCÜ" | ile/ve/değil/yerine/<>/> DÜŞÜNME/DÜŞÜNCE/AKIL GÜCÜ

( Öfkeni, akılla yenemiyorsan, kendini, insandan sayma! )

( Öfkenin her zaman bir nedeni vardır fakat iyi bir nedeni yoktur. )


- ÖFKE ile/değil BATKI/HÜSRAN


- ÖFKE ile/ve/değil/||/<>/< ENGELLENME


- [hem] "ÖFKE" ile/ve/hem de/||/<>/>< "HAYRANLIK"


- ÖFKE ile/ve/ne yazık ki/> SALDIRI


- ÖFKE ile/ve/||/<>/> SUÇLULUK DÜŞÜNCESİ/DUYGUSU


- ÖFKE ile/<> SUSMA/SÜKÛT

( Kızmış olduğunun göstergesidir. İLE/<> Kırılmış olduğunun göstergesidir. )


- ÖFKE ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< "TEPKİ"


- ÖFKE ile/ve/değil/||/<>/< YOK SAYILMA


- [ne yazık ki]
ÖFKE ile/ve/||/>/<>/>< ZARAR

( Öfkeyle kalkan, zararla oturur. )


- OĞ ile OĞURÇAK ile OĞURDAK ile OĞRAK ile OĞUR

( An. İLE/VE/||/<>/> Salise. İLE/VE/||/<>/> Saniye. İLE/VE/||/<>/> Dakika. İLE/VE/||/<>/> Saat. )


- [ÖĞRENİYORUZ/ANLIYORUZ]
OKUDUĞUMUZU ile/ve/<> DUYDUĞUMUZU ile/ve/<>
GÖRDÜĞÜMÜZÜ ile/ve/<>
HEM DUYUP, HEM GÖRDÜĞÜMÜZÜ ile/ve/<>
TARTIŞTIĞIMIZI ile/ve/<> DENEYİMLEDİĞİMİZİ ile/ve/<>
ANLATTIĞIMIZI/ÖĞRETTİĞİMİZİ

( %10 ile/ve/<> %20 ile/ve/<> %30 ile/ve/<> %50 ile/ve/<> %70 ile/ve/<> %80 ile/ve/<> %95 )

( [WE LEARN, WHAT WE]:
READ vs./and/<> HEAR vs./and/<> SEE vs./and/<> SEE & HEAR vs./and/<> DISCUSS vs./and/<> EXPERIENCE vs./and/<> TEACH )


- ÖĞRENME ile/ve/<>/yerine ANLAMA

( Yapmak, onu bildiğini göstermektir. )

( Bir şeyi iyi anlayın, ulaşmışsınız demektir. )

( Öğrenmek, bildiğini fark etmektir. )

( Tekrarın etkili olabilmesi için anlamlı bir biçimde ve istekle yapılması gerekir. )

( Okuyarak ve/ya da gözlemleyerek ve/ya da deneyimleyerek. İLE/VE/<>/YERİNE Severek. )

( Understand one thing well, and you have arrived. )

( TO LEARN vs./and/<> MEANING
MEANING instead of TO LEARN )


- ÖĞRENME ile/ve/||/<>/> PAYLAŞMA


- ÖĞRENMEK ile/ve/<>/> "KALPTE BULMAK"


- ÖĞRENMEK ile/değil/yerine/||/<>/< KAVRAMAK


- ÖĞRETEN ile/ve/||/<>/> ÜRETEN


- ÖĞRETİLEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< DAHA FAZLASI


- ÖĞRETMEK ile/ve/<> FARK ETMEK/ETTİRMEK

( Öğretmek, başkalarına senin kadar iyi bildiklerini anımsatmaktır. )

( EACH ONE, TEACH ONE )

( TO TEACH vs./and/<> TO AWARE/TO MAKE SOMEBODY AWARE OF )


- ÖĞÜT VERMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İYİ/DOĞRU ÖRNEK OLMAK/GÖSTERMEK

( Yolu uzun. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yolu kısa. )

( Kolay. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< "Kolay değil". )


- ÖĞÜTMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/>< ÜRETMEK


- Oğuz ile OĞUZ

( XI. yüzyılda, Harezm bölgesinde toplu olarak yaşayan ve daha sonra Batı'ya doğru göç ederek, bugünkü Türkmen, Azeri, Gagavuz ve Türkiye Türkleri'nin temelini oluşturan büyük bir Türk boyu. İLE İyi huylu kişi. )


- OH OLSUN ile/değil/yerine/>< O OLSUN


- OKSİJEN ile/ve/||/<>/ KOKU

( "Oksijeni bilmem ama kokun şart!" )


- OKUL ile/ve/||/<>/>< YAŞAM

( Önce ders verir, sonra dener, sınav yapar. İLE/VE/||/<>/>< Önce sınav yapar, sonra [dene(yimle)terek] ders aldırır. )


- OKUMA YAPMAK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YORUM YAPMAK


- OKUMA ile/ve/||/<>/> UZMANLIK


- OKUMAK:
YOKSULLUKTA ve/||/<>/> VARSILLIKTA

( Varlık/servet[Ar.]. VE/||/<>/> Süs, ziynet/zinet[Ar.]. )


- OKUMAK ile/ve/||/<>/&gt;&lt;/< DİNLEMEK

( Kişileri ayrıştırır. İLE/VE/||/<>/


- OKUMAK ve/||/<> KONUŞMAK ve/||/<> YAZMAK

( Tamamlar. VE/||/<> Hazırlar. VE/||/<> Olgunlaştırır. )


- OKUMAK! ile/ve/değil/||/<>/> OKUMAK! ile/ve/değil/||/<>/> OKUMAK!

( Duyduğumu unuturum, gördüğümü anımsarım, okuduğumu anlarım. )

( Kurnaz kişiler, okumayı küçümser; basit kişiler, ona hayran olur; akıllı kişiler ise ondan yararlanır. )

( Okumak bir kişiyi doldurur, kişilerle konuşmak hazırlar, yazmak ise olgunlaştırır. )

( Kişi kendini yetiştirmek/terbiye etmek için okumalıdır! [Başkalarına bilgi satmak için değil!] )

( Kitap okumak, sevgilinin fotoğrafına bakmak gibidir. )

(

Büyük buluş! )

( )

( image )

( Bir kitabı okurken geçen iki saatin, yaşamımın çoğu yılından daha dolu olduğunu fark edince, bir kişinin yaşamının ürkütücü hiçliğini düşünürüm.

Sabahattin Ali )

( "Okuma Alışkanlığı Üzerine" yazısını okumak için burayı tıklayınız... )

( READING! and READING! and READING! )


- OKUMAK ile/ve/değil/||/<>/< OKUYABİLMEK


- [ne yazık ki]
OKUYAN ile/ve/||/<> ANLAYAN

( Az. İLE/VE/||/<> Sınırlı/kıt. )


- OKYANUSU AŞMAK ve/ne yazık ki/||/<>/> DEREDE BOĞULMAK


- OLABİLECEKLER ile/ve/||/<>/>/< OLMASI GEREKENLER


- OLABİLECEKLERİN OLMASI İÇİN UĞRAŞMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< OLMAYABİLECEKLERİN OLABİLMESİ İÇİN SABRETMEK


- OLAGELEN ile/ve/> SÜREGİDEN

( Geçmişten bugüne. [değiştirip değiştirilememesi ayrı bir konu olmak üzere...] İLE/VE/> Geçmiş de (bazen/kısmen/tamamen) içinde olmak üzere, bugün de devam eden ve etmesi olası olan. )


- OLAN/HÂDİS ile/>< SONRADAN OLAN


- OLAN/OLACAK OLAN ile "ŞU/ŞÖYLE OLURSA, ŞU/ŞÖYLE OLUR" DÜŞÜNCESİ

( BEING/WILL BE vs. THE IDEA OF "IF THAT HAPPENS, HAPPENS LIKE THAT" )


- OLAN ile YAPILAN

( BEING vs. DOING/MAKING )


- OLANAKLAR ve/||/<>/>/< GELİŞME HAKKI


- OLANAKLARIN/KAZANIMLARIN/SORUNLARIN:
İÇİNDE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< EŞİĞİNDE
(OLMAK/OLMAMAK)


- OLANAKSIZ/LIK / OLANAKLI/LIK ve/<> KARARLI/LIK

( Aralarındaki tek fark, kararlılık derecesindedir. )


- OLANAKSIZ/LIK ile/değil/yerine OLANAKLI/LIK

( Aralarındaki tek fark, kararlılık derecesindedir. )


- OLANI BİLMEK ve/||/<>/>/< ORANI BİLMEK


- ...:
OLARAK GÖRMEMEK ile/ve/||/<>/< KABUL ETMEMEK


- ... OLASILIĞI:
YÜKSEKTİR ile/ve/||/<>/> YÜKSELİR


- OLASILIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< DENEYİM


- OLASI/LIK ile/ve/||/<> GÖRELİ/LİK


- OLASILIK ile/ve/||/<>/> TEDBİR


- OLAY "AÇLIĞI" ile/ve/değil/||/<>/< ONAY AÇLIĞI


- OLAY/OLGU/DURUM ile/ve/||/<>/>< YADSIMA


- OLAY ve/||/<>/< KOLAY

( Olay ortaya çıkınca, çözümü de belirsizliğe göre nispeten daha kolay olur. )


- OLAYLAR'DA:
ARDIŞIKLIK ve BENZERLİK

( En büyük ahmaklık, olayı[vak'ayı] duygularla bozmaktır[tahrib etmektir]. )


- ÖLÇÜ ile/ve/||/<> DERECE


- ÖLÇÜ ile/ve/||/<> KARAKUŞÎ

( ... İLE Yasa, kural, mantık ölçülerine dayanmayan. )


- ÖLÇÜ ve/||/<>/> TEKRAR ÜRETİM


- ÖLDÜ değil/yerine YORULDU GİTTİ


- ... OLDUĞU İÇİN ile/ve/değil/yerine ...(DAN) (OLDUĞUNDAN) DOLAYI

( [adın/ismin] -e hali. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE -den hali. )

( DOYMAK İÇİN ile/ve/değil/yerine ACIKTIĞIMDAN DOLAYI )


- ... OLDUĞUNU:
"DÜŞÜNEMEYİZ" değil SÖYLEYEMEYİZ/İDDİA EDEMEYİZ


- OLGU = VAKIA = FACT[İng.] = FAIT[Fr.] = FAKTUM[Alm.] = FACTUM[Lat.] = HECHO[İsp.]


- OLGUNLAŞMA ve/||/<>/> ŞAŞIRMAMA


- OLGUNLAŞMANIN SAĞLADIKLARI:
"KALPTE" ile/ve/||/<>/> ANLIK'TA(ZİHİNDE) ile/ve/||/<>/> YAŞAMDA

( Duyarlılık kazandırır. VE/||/<>/> İşleklik ve işlevsellik sağlar. VE/||/<>/> Huzur sağlar/sunar. )


- OLGUNLUĞUN EN ÖNEMLİ GÖSTERGELERİ:
DEDİKODUYA DAYANMA/TAHAMMÜL ve/<>
İFTİRAYA DAYANMA/TAHAMMÜL

( Dedikodu ve iftiraya karşılığın da üç aşaması vardır.
1- Dedikodu ve iftiraya susarak[sükûnetle] karşılık vermek.
2- Dedikodu ve iftiradan "memnun olmak".
3- Dedikodu ve iftiradan "memnun olup", "dedikoducu/iftiracı" için üzülmek. )


- OLGUN/LUK ve/||/<>/>/< SUSKUN/LUK

( KEMÂLÂT ve/||/<>/>/< SÜKÛT > SÜKÛNET > SEKÎNET )


- TARİH:
OLGUSAL ile/ve/||/<> KAVRAMSAL


- OLGUSAL/LIK ile/ve/||/<> EDİMSEL/LİK


- OLİGARŞİ:
ARİSTOKRASİ ile TEOKRASİ ile MERİTOKRASİ ile TEKNOKRASİ ile TİMOKRASİ ile KRİTARŞİ ile CUNTA


- OLİGARŞİ[Fr. < Yun. OLIGOS: Az. | ARKHEIN: Buyurmak.] değil/yerine/= TAKIMERKİ

( Siyasal erkin, birkaç kişilik bir kümenin elinde bulunduğu yönetim. Aristokrasinin, daralmış biçimi. )


- OLMA!:
[ne] PİŞMAN ne DÜŞMAN ne [de] KAHRAMAN


- OLMAZ OLMAZ ile OLMAZ, OLMAZ

( Olmama olasılığını düşün(dür)mek. İLE "Olmaz" denilemez/diyemeyiz / deme/meli/sin / dememeli/yiz. )


- OLMAZ OLSUN ile/ve/||/<> JE VEUX

(

ile/ve/||/<>

)


- ÖLÜM:
ANIMSA(YA)MADIĞIMIZDA değil ANIMSANMADIĞIMIZDA


- ÖLÜM:
KALP/BEYİN DURDUĞUNDA ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/> UNUTULDUĞUMUZDA


- ÖLÜM ve/<> APTALLIK

( Öldüğünde, öldüğünü bilmezsin. Sadece, başkaları için zordur. VE/<> Aynı şey, aptallıkların için de geçerlidir. )


- ÖLÜM ile/||/<> KIYIM/CİNAYET[Ar.] ile/||/<> ÖZKIYIM/İNTİHAR[Ar.]


- ÖLÜM ile/ve/||/<>/> MİRAS

( Hak. İLE/VE/||/<>/> Helâl. )


- ÖLÜM ile/ve/||/<>/> ORGAZM

( Tüm ölçü(t)lerin ölçütü. İLE/VE/||/<>/> Tüm deneyimlerin/duyumların ölçütü. )


- OLUMLU/OLUMSUZ) HAVA/SI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HÂL/İ


- OLUMSUZ MANEVİYAT ile/değil/yerine OLUMLU MANEVİYAT

( Varlığının deneyimi. İLE/DEĞİL/YERİNE Hizmet. )


- OLUMSUZ ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< KABA


- OLUMSUZ ile/ve/değil/||/<> UYUMSUZ


- OLUMSUZDAN "BESLENME" ile/değil/yerine OLUMLUDAN "BESLENME"

( [not] FEEDING BY NEGATIVE vs./but FEEDING BY POSITIVE
FEEDING BY POSITIVE instead of FEEDING BY NEGATIVE )


- OLUMSUZLAMA ile/değil/yerine/<> ELEŞTİRİ


- OLUMSUZLAMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/> ÜRETKEN OLUMSUZLAMA


- OLUMSUZLUĞU/SORUNU/ÇÖZÜMÜ:
HESABA KATMAMIŞ OLMAK ile/ve/değil/||/<>/>/< GÖZE ALMIŞ OLMAK


- OLUMSUZLUKLARI/OLUMSUZLUKLARDAN:
"BESLE(N)ME" ile/ve/<> "BEZE(N)ME"


- SAVAŞI KAYBETMEK:
ÖLÜNCE değil DÜŞMANA BENZEYİNCE


- OLUR"
ile/ve/değil/||/<>/><
NA OLUR ve/||/<> NAH OLUR


- ÖLÜRSE/M" değil ÖLÜNCE


- OLURUNA BIRAKMAK ile/ve/<> AKIŞINA BIRAKMAK


- OLUŞ ve/||/<>/>/< SONSUZLUK

( İkisinin de tek sözcüğü/aracı... "... bile değil!" )


- OLUŞ'TA(KEVN): SÜKÛN ve/||/<> HAREKET ve/||/<> ELVAN ve/||/<> ASVAT ve/||/<> TUUM(TADLAR) ve/||/<> REVAYİH(KOKULAR) ve/||/<> İTİMAT ve/||/<> HARARET ve/||/<> BÜRÛDET ve/||/<> RUTÛBET ve/||/<> YÜBÛSET(KURULUK) ve/||/<> TELİF ve/||/<> HAYAT ve/||/<> ELEM ve/||/<> KUDRET ve/||/<> İRADET ve/||/<> KERÂHET ve/||/<> ŞEHVET ve/||/<> NEFRET ve/||/<> İTİKAT ve/||/<> ZAN

( LA STABILITE et/||/<> LE MOUVEMENT et/||/<> LES COULEURES et/||/<> LES SONS et/||/<> LES GOUTA et/||/<> LES ODEURS et/||/<> L'APPUI et/||/<> LA CHALEUR et/||/<> LE FROID et/||/<> L'HUMIDITE et/||/<> LA SECHERESSE et/||/<> L'ACCORD et/||/<> LA VIE et/||/<> LA DOULEUR et/||/<> LA PUISSANCE et/||/<> LA VOLONTE et/||/<> LA REPUGNANCE et/||/<> LE DESIR SEXUEL et/||/<> L'AVERSION et/||/<> LA CONVICTION et/||/<> L'AVIS )


- OLUŞUM/TEŞEKKÜL[Ar.] ve/<> TEŞEKKÜR


- OLUŞUM ile/ve/||/<> BAŞLANGIÇ


- OLUŞUM ile/ve/||/<>/> OLGUNLAŞMA


- ONAYLANIRLIK ile/ve/||/<> KABUL EDİLİRLİK


- [önce] UMUT" sonra UNUT!"


- ÖNCEDEN ... ile/ve/değil/||/<>/< ÖNCELERİ ...


- ÖNCEL >< ARDIL


- ÖNCEL ile ÖNCÜL


- ÖNCELİK ile/ve/||/<>/< ZORUNLULUK


- ÖNCELİKLE ile/ve/||/<> BAŞTA


- ÖNCELİK-SONRALIK ve/değil BİRLİKTELİK


- ÖNCE/Sİ ile/ve (...) SONRA/SI["sora" DEĞİL!]

( BEFORE [...] vs./and AFTER [...] )


- ÖNCESİ-SONRASI:
TEKERLEK ve YELKEN ve YAZI


- ÖNCÜ ile/ve/||/<> ÖNCÜL


- ÖNCÜLLER = MUKADDEMAT = PREMISS[İng.] = PRÉMISSES[Fr.] = PRÄMISSE[Alm.] = PRAEMISSA[Lat.] = ESTABLECIMIENTO[İsp.]


- ÖNDER ile/ve/değil/||/<>/< ATILGAN


- ÖNDERLİK BUNALIMI/KRİZİ ile/ve/<> ÖZERKLİK BUNALIMI/KRİZİ


- ÖNDER/LİK ile/ve ÖNCÜ/LÜK

( )


- ÖNEM ARZ ETMEK ile ÖNEM ATFETMEK


- ÖNEM VERMEK / ÖNEMLİ GÖRMEK
ile/ve/||/<>/>
ÖNCELİKLİ GÖRMEK


- ÖNEM ile/ve/<> DEĞER

( IMPORTANCE vs./and/<> VALUE/WORTH )


- ÖNEM/DEĞER ile "ÖLÇÜSÜ"

( Sayılması olanaklı şeyler, her zaman önemli olmayabilir. İLE Önemli şeyler ise her zaman sayılamayabilir. )


- ÖNEMLİ(ÖNCELİKLİ) ile/ve/değil/yerine/<>/>< DEĞERLİ

( Siyaset ve ticaretin itibar ettiği. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/>< İlim ve irfanın itibar ettiği. )

( [not] IMPORTANT(PRIOR) vs./and/but/<>/>< PRECIOUS/VALUABLE
PRECIOUS/VALUABLE instead of IMPORTANT(PRIOR) )


- ÖNEMLİ ile/ve/fakat/||/<> AYRI


- ÖNEMSEME ile/||/<> VURGULAMA


- [ne yazık ki]
ÖNEMSE(ME)MEK ile/ve/değil/||/<>/< ÇIKAR(SIZLIK)


- ÖNERİLEN ile/ve OLAGELEN


- ÖNERMEK ile/değil ÖNE SÜRMEK


- ÖNGÖRÜ ile/değil/yerine AÇIKLAMA (OLARAK)


- ÖNGÖRÜ ile DURUGÖRÜ

( FORSIGHT/PREDICTION vs. CLAIRVOYANCE )


- ÖNGÖRÜ ile/ve/||/<>/> ÖNERME


- ÖNGÖRÜ ile/ve/||/<> UFUK


- ÖNGÖRÜ ile/ve YORUM


- ÖNGÖRÜLEBİLİR BİLİNMEYEN ile/ve/<> BİLİNEMEYECEK BİLİNMEYEN

( PRUDENT UNKNOWN vs./and/<> UNKNOWN WHICH IS NOT ABLE TO KNOW )


- ÖNGÖRÜLEBİLİR/LİK ile/ve/||/<> BİLİNEBİLİR/LİK


- ÖNGÖRÜMÜZ ...:
BİR YILLIK İSE ile/ve/değil/||/<>/>/<
ON YILLIK İSE ile/ve/değil/||/<>/>/<
YÜZ YILLIK İSE

( Tohum ekelim. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>/< Fidan dikelim. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>/< Çocuk eğitelim. )


- ÖNGÖRÜSÜZLÜK ile/ve/< BİLGİSİZLİK/CEHALET

( CEHALET: Dönüp dolaşmak, sabitesi olmamak. )

( Cehalet diye bir şey yoktur, yalnızca dikkatsizlik ve ilgisizlik vardır. )

( Cehalet neden acı verici olsun? Acı verici durumlar ve sonu gelmez yanılgıların kaynağı olan arzu ve korkunun kökeninde o vardır. )

( Kederin nedeni, cehalettir. Mutluluk anlayışı izler. )

( Bilgisizliğin belirtisi, adâletsizlik ve trajediye olan inancın derinliğidir. )

( Üzüntü, zihinsel bir acıdır (ıstırap) ve acı, mutlaka dikkat ister. Ona dikkatinizi verdiğinizde, çağrı durur ve cehalet sorunu da kaybolur. )

( Bilmeyene yaraşan ceza, bilen birinden öğrenmektir. )

( Bilgisizlik, öğrenim ile de öğrenilir. )

( Meğer, cehalet, esaretten betermiş. )

( Cehalet, tahsil ile tahsil olunur. )

( There is nothing like ignorance, only inattention.
Why should ignorance be painful? It is at the root of all desire and fear, which are painful states and the source of endless errors.
Ignorance causes sorrow. Happiness follows understanding.
Worry is mental pain and pain is invariably a call for attention. The moment you give attention, the call for it ceases and the question of ignorance dissolves. )

( FORESIGHTLESSNESS vs./and/< IGNORANCE )


- ONGUN ile ONGUN/TOTEM[Fr.]

( Çok verimli, bol, eksiksiz. | Yarar duruma gelmiş, | bayındır. | Mutlu. | Kutlu, uğurlu. İLE İlkel toplumlarda topluluğun kendinden türediği sanılarak kutsal sayılan hayvan, ağaç, rüzgâr vb. doğal nesne ya da olay. | Arma[İt.]. )


- ÖN-İKONOGRAFİ ile İKONOGRAFİ ile | İKONOLOJİ

( Tanımlama. İLE Çözümleme. İLE | Yorumlama. )

( Olgusal. İLE | Özsel. )

( Biçim. İLE | İçerik. )


- ÖNLEMEK ile/ve/||/<> ÖNÜNE GEÇMEK


- TIP/HEKİMLİK:
ÖNLEYİCİ ile/ve/||/<>/> KORUYUCU ile/ve/||/<>/> TEDAVİ


- ÖNYARGI ile/değil/yerine/>< ÖNGÖRÜ


- ÖNYARGI ile/değil ÖNYARGIYA ÖNYARGI


- ÖNYARGI = PEŞİN HÜKÜM, FİKR-İ BATIL, İTİKAT-I BATIL = PREJUDICE[İng.] = PRÉJUGÉ[Fr.] = VORURTEIL[Alm.] = PRAEJUDICIUM[Lat.] = PERJUICIO[İsp.]


- ÖNYARGI ile/ve/değil/||/<>/> SONUÇ ODAKLILIK


- 17 KAVİM

( M.Ö. 300'E KADAR )


- ORADAN ile/ve/||/<> BURADAN


- ORAN ile/ve/||/<> YERLEŞTİRME


- [ne yazık ki]
ORANTISIZ GÜÇ ve/||/<>/< KÖR ŞİDDET


- ORANTISIZ GÜÇ ile/ve/||/<> ORANTISIZ HOŞGÖRÜ


- [ne yazık ki]
ORANTISIZ (YORUM) ile AŞIRI (YORUM)


- ORDU ile ORDU

( En üst askeri birlik. İLE Karadeniz'de bir il. )


- ORDUNUN DİLİ ile/ve SARAY'IN DİLİ


- ORGANİK DÜŞÜNCE ile KATEGORİK DÜŞÜNCE


- ORGANİK DÜŞÜNCE ile SINIFSAL DÜŞÜNCE

( ORGANIC THOUGHT vs. CATEGORIC THOUGHT )


- ÖRGÜ ve/||/<>/> GÖRGÜ


- ÖRGÜTLENME ve/||/<> YAPILANMA


- [ne yazık ki]
ÖRGÜTLÜ BİLİNÇSİZLİK ile/ve/||/<>/> BİLİNÇSİZLİĞİ ÖRGÜTLEMEK


- ORHAN ile/değil ORHUN

( Kentin yöneticisi/yargıcı. İLE/DEĞİL Orta Asya'da ırmak. )


- ORİENTALİZM ile/||/<> ORİENTALİZAN/ŞARKKÂRÎ ÜSLÛP ile/||/<> NATÜRALİZM ile/||/<> SFUMATO

( Batı resim sanatında Delacroix gibi sanatçıların öncülüğünü yaptığı, konusunu Doğu'dan alan sanat yapıtlarına yer verilen üslûp. İLE/||/<> İ.Ö. VIII. yüzyılda gelişen kolonizasyon hareketlerinin sonucunda Doğu'ya özgü panter, aslan, geyik gibi hayvanların; lotus palmet gibi bitki ve çiçeklerin; sfenks, grifon gibi fantastik yaratıkların Yunan sanatında yaygın bir biçimde kullanılmasıyla oluşan üslûp. İLE/||/<> Sanat yapıtlarının doğal gerçekliğe uygun bir biçimde yapılmasını savunan anlayış. Batı sanatında Rönesans'la birlikte ortaya çıkan Natüralizm, çağımızın başlangıcına kadar etkili olmuştur. Natürallist üslûp içinde nesneler doğadaki gibi, insan gözünün gördüğü gibi betimlenirler. Araştırmacılar, natüralist üslûbun ilk belirtilerini İtalyan ressam Giotto'nun yapıtlarında bulur. Yine de natürallizmin en özgün anlatımı Rönesans sanatçılarının yapıtlarında görülür. İLE/||/<> Hava perspektifi. İlk kez Rönesans'ın büyük ustası Leonardo'nun yapıtlarında rastlanan bu yöntemde figürlerin arkasında uzanan manzara gittikçe soluklaşır, buğulu gri bir ton alır. Bu yolla izleyicide bir derinlik etkisi uyandırılır. Rönesans dönemine kadar çizgisel perspektifle sağlanan derinlik, bu buluşla daha inandırıcı ve gerçekçi bir boyut kazanmıştır. )


- ORIGIN vs. ETYMOS


- ORİJİNALİTE değil/yerine/= ÖZGÜNLÜK


- ORILAMAK/ORILAMAQ ile ORILAMAK/ORILAMAQ ile ORLAŞMAK/ORLAŞMAQ / ORILAŞMAK/ORILAŞMAQ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Bağırmak. İLE Övünmek ve bu böbürlenmede aşırıya kaçmak. İLE Haykırış ve haykırışın yükselmesi, halkın haykırması. )


- ORJİNALİTE" değil/yerine/= ÖZGÜNLÜK


- ORMAN MOĞOLLARI ile/ve BOZKIR MOĞOLLARI


- ÖRNEĞİNİ BOLCA:
GÖRMEK ile/ve/||/<>/> BULMAK


- ÖRNEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BENZETME


- ORTA AMERİKA CUMHURİYETİ:
EL SALVADOR ve/<> HONDURAS ve/<> GUATEMALA ve/<> NİKARAGUA ve/<> KOSTA RİKA

( Orta Amerika Cumhuriyeti, 1843 yılında, beş ayrı ülkeye bölündü. )


- ORTAÇAĞ:
ERKEN ile/ve/<>/> YÜKSEK/KLASİK ile/ve/<>/> GEÇ

( ORTAÇAĞ: Batı Roma İmparatorluğu'nun çöküşünden [476] başlayarak, 1453 ya da 1492'ye kadar süren çağ. )

( 476 - 1000 arası. ile/ve/<>/> 1000 - 1300 arası. ile/ve/<>/> 1300 - 1453/1492 arası. )

( )


- ORTADAN KALDIRMAYINCA ile/değil ORTADAN KALDIRMADIKÇA


- ORTAK AKIL ile/ve/||/<> ORTAK İSTENÇ


- ORTAK ALAN ile/ve ORTAK NOKTA

( COMMON FIELD vs./and COMMON POINT )


- ORTAK GEÇMİŞ ve/değil/yerine/||/<>/>/< ORTAK GELECEK


- ORTAK KAVRAMLAR = COMMON NOTIONS[İng.] = NOTIONS COMMUNES[Fr.] = GEMEINBEGRIFFE[Alm.] = NOTIONES COMMUNES[Lat.]


- ORTAK/LIK ile/ve/||/<>/< AŞKIN/LIK


- ORTAKLIK ile/ve/<> AYRIM


- ORTAK/LIK ile/ve BENZER/LİK

( COMMON vs./and SIMILAR )


- ORTAK/LIK ile/ve FARKLI/LIK

( COMMON vs./and DIFFERENT )


- ORTAKLIK ile/ve/değil/yerine TOPLUMSAL ADÂLET

( [not] COMMUNISM vs./and/but SOCIAL JUSTICE
SOCIAL JUSTICE instead of COMMUNISM )


- ORTALAMA ile/ve/değil/yerine YAKLAŞIK

( [not] AVERAGE vs./and/but APPROXIMATE
APPROXIMATE instead of AVERAGE )


- ORTALAMA ile YAKLAŞIK


- ORTAM ile ALTYAPI


- ORTAM ile/ve/||/<> KOŞULLAR


- ORTAYA ÇIKARMA ile/ve/||/<> TEMELLENDİRME


- ÖRTÜK ile ÖRTÜLÜ ile ÖRÜLÜ

( Örtülü, kapalı. İLE Örtüsü olan. | Örtülmüş, bir şey ile kaplanmış. | Açıklama yapmadan, kapalı olarak, müphem. İLE Örülmüş olan. )


- ÖRTÜLÜ ile/ve/<> GÖRÜNMEYEN


- ÖRTÜŞEBİLİRLİK ile/ve/||/<> ÖRTÜŞTÜRÜLEBİLİRLİK

( CONGRUENCE )


- ÖRTÜŞME ile/ve/||/<> BAĞDAŞMA


- ÖRTÜŞME ile BULUŞMA


- ÖRTÜŞME ile/ve/||/<>/> TAMAMLAMA


- ORUCU:
NASIL "TUTTUĞUN" ile/ve/değil/||/<>/> NASIL AÇTIĞIN


- ÖRÜNTÜLENDİRME ile/ve/||/<> YAPILANDIRMA


- OSMANLI SULTANI VE EŞİ değil
FRANSA KRALI VE KRALİÇESİ

( Fransa'da yapılan şark gecelerinde Kral ve Kraliçe'nin giydikleri Osmanlı giysileriyle yapılmış resimdir. )

( Paris'te, Versay Sarayı'ndadır. )


- OSMANLI ile AVRUPA

( "Toplumsal ve siyasal açıdan, Osmanlı ile Avrupa arasındaki FaRkLaR" yazısını okumak için burayı tıklayınız... )


- OSMANLICILIK ile/ve/||/<>/> İSLÂMCILIK ile/ve/||/<>/> TÜRKÇÜLÜK


- Osmanlı Türkçesi Lûgat - Ferit Devellioğlu


- OSNABRUCKER ve/||/<> ÇANAKKALE

( Çanakkale Anıtı bulunmaktadır. VE/||/<> Almanya'nın, Osnabrucker kenti adına bir park bulunmaktadır. )


- ÖŞR ile VERGİ

( Onda bir, ondalık, onda biri alınan vergi. | Kur'ân-ı Kerim'den 10 âyetlik kısım. )


- OSURMAK ile OSRUK/OSRUQ ile OSURGAN ile OSRUŞMAK
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Gaz çıkması. İLE Osuruk. İLE Çok osuran. İLE Osuruk yarıştırmak. )


- OTARŞİ/OTOKRASİ[Yun. AUTOS: Kendi. | KRATOS: Erk.] ile/değil/yerine/>< OTARSİ[Fr. < Yun.]

( Hükümdarın, tüm siyasal erki elinde bulundurduğu yönetim biçimi. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Ekonomik alanda, kendi kendine yeterli olmaya yönelen bir ülkenin yönetim biçimi. )


- ÖTEKİ DENEYİMLER/İ/M ile/ve/değil/||/<>/< ÖNCEKİ DENEYİMLER/İ/M


- ÖTEKİ DİLLERDEN, TÜRKÇE'YE GİRMİŞ SÖZCÜKLER ile/ve/||/<>/< TÜRKÇE'DEN, ÖTEKİ DİLLERE GİRMİŞ SÖZCÜKLER

( ... ile/ve/||/<>/< )


- ÖTEKİ KITALAR ile/ve/değil/||/<>/< AFRİKA

( Çoğu dünya haritası, Afrika'yı gerçekte olduğundan çok daha küçük gösterir. Örneğin ünlü Mercator projeksiyonu, Afrika'daki birkaç ülke de dahil olmak üzere ekvator yakınındaki bölgelerin boyutunu en aza indirir. Gerçekte, kıta bitişik ABD, Çin, Hindistan, Japonya ve çeşitli Avrupa ülkelerini sınırları içine sığdıracak kadar büyüktür. )

( )


- ÖTEKİLERE (")MUHTAÇ OLMA(") ile/ve/değil/||/<>/> ÖTEKİLER İÇİN SÜRDÜRME


- ÖTEKİLERİ YOK SAYMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BELİRGİNİ ÖNE ÇIKARMAK


- ÖTEKİLEŞMİŞ/LİK ile/değil ÖTEKİLEŞTİRİLMİŞ/LİK


- [ne yazık ki]
!ÖTEKİLEŞTİRME ile/ve/||/<>/> !DÜŞMANLAŞTIRMA


- ÖTEKİLEŞTİRME ile "ETİKETLEME" ile "DAMGALAMA"


- ÖTEKİLEŞTİRME değil/yerine/>< [sadece] ÖTEKİ/BAŞKASI


- [ne yazık ki]
ÖTEKİLEŞTİRME ile/ve/<> TEKTİPLEŞTİRME


- [ne yazık ki]
ÖTEKİLEŞTİRMEDE:
AYRIMCILIK ile/ve/<> NEFRET (SÖYLEMLERİ/TUTUMLARI)


- UYANIKLIK:
"ÖTEKİNİN AÇIĞINI GÖRMEK/ARAMAK" değil/yerine/>< KENDİNİ DENETİMDE TUTMAK


- ÖTEKİSİ değil ÖTEKİ

( "Sahibisi" demediğimiz gibi. )


- OTODİDAKT/İZM[Fr./İng.] değil/yerine/= ÖZÖĞRENEN / ÖZÖĞRENİM/Lİ


- OTOKRASİ / OTOKRAT (OTOKRATİK) değil/yerine/= SALTIKERKİ / SALTIKERKÇİ (SALTIKERKİL)


- OTONOM/İ[Fr. < Yun. ATUOS: Kendi, öz. | NOMOS: Yasa.]/AUTONOMOUS[İng.] değil/yerine/= ÖZERK/LİK

( "Hukuk Dili: Özerk mi diyelim “otonom” mu?" - Fethi Gedikli(Prof.Dr.) yazısını okumak için burayı tıklayınız... )


- OTORİTE SANSÜRÜ ile/değil/yerine/< OTO SANSÜR


- SULTA[Ar.] / OTORİTE/R[İng. < AUTHORITY/Fr. < AUTORITÉ] değil/yerine/= YETKE/Cİ | BASKI / YETKİLİ | UZMAN


- [ne yazık ki]
OTORİTER/LEŞME ile/ve/<> TOTALİTER/LEŞME


- OTUR(T)MAK ile ÖRTÜŞ(TÜR)MEK

( TO FIT WELL vs. HARMONIZE )


- OVADA ve/ya da YAYLADA
ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
DAĞDA/YOLDA


- ÖVMEK ile/ve/||/<>/>< GÖMMEK


- OYALANMA ile/ve/değil/||/<> OYUN


- OYALANMAK ile/ve/degil/yerine YOĞUNLAŞMAK


- OYALIYOR ile OY ALIYOR

( Geciktiriyor. İLE Oy desteği yüksek ya da belirli bir oranda olan kişinin durumu. )


- ÖYKÜ ile/ve/||/<> ANLATI


- ÖYKÜ ile/||/<> APOLOG[Fr.]

( ... İLE/||/<> Ahlâkî bir öğütle sonuçlanan öykü. )


- ÖYKÜCÜ ile "SİYASETÇİ"

( "Ben öykücüyüm, isterseniz inanmayabilirsiniz!" derler. İLE ... [Burayı, gerektiği gibi kendiniz dolduruyorsunuzdur (umarız).] )


- ÖYKÜNME = TAKLİT = IMITATION[İng., Fr.] = NACHAHMUNG[Alm.] = IMITATIO[Lat.] = MIMESIS[Yun.] = IMITACIÓN[İsp.]


- OYLAŞMA/MÜZAKERE:
MUHALEFETTE ile/ve/||/<>/> MAĞDURİYETTE


- ÖYLE ANLAŞILDI ile/değil/||/<>/< ANLAŞILAN OYDU Kİ ...


- OYUN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YANILSAMA


- OYUNCAK MÜZESİ ve/||/<> OYUN MÜZESİ ve/||/<> MASAL MÜZESİ

( Göztepe'de. VE/||/<> Ataşehir'de, Mimar Sinan Parkı'nda. VE/||/<> İleride. )


- OYUNUN KURALLARINI ÖĞRENMEK ve/||/<>/> OYNAMAK

( Önce. VE/||/<>/> Sonra. )


- ÖZ ve/||/<>/= DÜŞÜNCE


- ÖZ ile/ve/değil SÜREKLİLİK


- OZA ile TARİH
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Eski zamanlar. İLE ... )


- ÖZCÜ VAROLUŞ DÜŞÜNCESİ ve/||/<>/> DOĞANIN MANTIKSAL ALGILANMASINDA, MATEMATİĞİN ÖNEMİ/YERİ


- ÖZDEŞLEŞTİRME ile/ve/||/<> KÖRLÜK


- ÖZDEŞLEŞTİRME ile YÜCELTME


- ÖZDEŞLİK ile/değil BİLEŞİM


- ÖZDEŞLİK ile/değil İÇİÇELİK


- ÖZDEŞMİŞ değil ÖZDEŞLEŞMİŞ


- ÖZEL ile/ve/<>/hem de GÖZEL

( SPECIAL vs./and/<>/also BEAUTIFUL )


- ÖZEL ile/ve/<> KİŞİSEL

( PRIVATE vs. PERSONAL )


- ÖZEL ile/ve/||/<> SINIRLANDIRICI


- ÖZEL ile/ve/||/<> SINIRLI


- ÖZELLİK ile/ve/||/<> VURGU


- [ne yazık ki]
ÖZENSİZ ÜRETİM ve/||/<>/> SINIRSIZ TÜKETİM


- ÖZENSİZ/LİK ile/ve/||/<>/> UMURSAMAZ/LIK ile/ve/||/<>/> SIRADAN/LIK ile/ve/||/<>/> BOŞVERMİŞ/LİK


- ÖZET ile BAŞLIK

( SUMMARY vs. TITLE )


- ÖZGÜN/LÜK ile ÖZERK/LİK


- ÖZGÜRLEŞME:
"KAFESİN" İÇİNDEN ÇIKARAK değil "KAFESİ İÇİMİZDEN ÇIKARARAK


- ÖZGÜRLÜK:
BAĞIMSIZ OLMAK ile/ve/değil/< ÖZGÜRCE YARATABİLMEK

( Özgürlük bilinci, var oluşu ya da yaşamı duyumsama, özünü, hem özdek, hem de tin olarak algılamadır. )

( Özgürlüğün en yüksek tadı, onun tümüyle yitiminin sınırındadır. )


- ÖZGÜRLÜK:
KİŞİNİN, ...
"CANININ İSTEDİĞİ GİBİ DAVRANMASI" ile/değil İSTEMEDİĞİ HİÇBİR ŞEYİ YAPMAK ZORUNDA OLMAMASI

( Özgürlük, hiçbir zaman canının istediği gibi davranmak anlamına gelmemiştir ve öyle bir hak vermemiştir/veremez. )

( İkinci görüşün olmadığı yerde özgürlük olmaz. )

( ÖZGÜRLÜK: Belirlenimden, belirlenime geçmek. )

( FREEDOM IS: [not] BEHAVING IN HOWEVER YOU WANT vs./but NO OBLIGATION TO SOMEONE WHO DOES NOT REQUEST TO DO SOMETHING )


- ÖZGÜRLÜK ve EŞİTLİK ve KARDEŞLİK
ile/ve/değil/yerine/tersine/önce/||/<>/&gt;&lt;/<
KARDEŞLİK > EŞİTLİK > ÖZGÜRLÜK


- ÖZGÜRLÜK ve/||/<>/> AŞK (AHLÂKI) ve/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN

( Külün, bir daha ateşte yanmadığı gibi, kişi de aşkta yok(fânî) olmuşsa, ne kendi aklına, ne de başkasının aklına aldanır. )

( HİLMİ ZİYA ÜLKEN'in, "AŞK AHLÂKI" adlı kitabını da okumanızı salık veririz. )

( )

( Üzerinde en çok (")düşündüğümüz, konuştuğumuz, beklediğimiz, aradığımız(") ve (")ağladıklarımız(")... )

( FREEDOM and/||/<>/> MORALS OF LOVE and/||/<>/> WISDOM )


- ÖZGÜRLÜK ve/||/<>/= DÜŞÜNCEYİ DÜŞÜNEBİLME BİLGİSİ/OLANAĞI

( Sonsuz. VE/||/<>/= Tekil[ler üzerin(d)e.] )


- ÖZGÜRLÜK ve/||/<> EŞİTLİK ve/||/<> DAYANIŞMA/KARDEŞLİK

( Aydınlanmanın doğurduğu ilkelerdir. Bunların, topluma yansıması, toplumda karşılık bulması, bir devrim niteliğinde olmakla birlikte, tarihî bir birikimi de gösterir. )

( LIBERTE et/||/<> EGALITE et/||/<> FRATERNITE )

( LIBERTY and/||/<> EQUALITY and/||/<> FRATERNITY/BROTHERHOOD )


- ÖZGÜRLÜK = HÜRRİYET = LIBERTY, FREEDOM[İng.] = LIBERTÉ[Fr.] = FREITHEIT[Alm.] = LIBERTAS[Lat.] = LIBERTAD[İsp.]


- ÖZGÜRLÜK ile/ve/değil/||/<>/< ÖZERKLİK


- ÖZGÜRLÜK ile/ve ÖZGÜRLÜĞE TUTSAKLIK/MAHKUMİYET

( THE FREEDOM vs./and CAPTIVITY OF THE FREEDOM )


- ÖZGÜVEN ile GÖRGÜSÜZLÜK

( Fazla gevşek ya da fazla özgüvenli olunmamalı. )

( HAMHALAT: Kaba saba, görgüsüz. )

( SELF CONFIDENCE vs. LACK OF MANNERS )


- ÖZGÜVEN ile/değil ŞIMARIKLIK


- ÖZNEL ÖZGÜRLÜK ve/||/<>/< NESNEL DÜZEN

( Nesnel düzen olmadan, öznel özgürlük, yalnızca bir kapristir, anarşidir, karmaşadır. Öznel özgürlük, devlet olmadan gerçekleştirilemez. )


- ÖZNE-ODAKLI ile ...

( SUBJECT-ORIENTED )


- ÖZÜMSEMEK ile/||/<> KATILMAK


- ÖZÜMSEMEK ve/||/<> ÖZLEMEK


- ÖZÜN ÖLÜMSÜZLÜĞÜ ile/ve/||/<> TANRI'NIN "VARLIĞI/YOKLUĞU"


- PAÇASINA SARILMA/TAKILMA ile/ve/ya da/||/<> PARÇASINA SARILMA/TAKILMA


- PALEOGRAFİK değil/yerine/= ESKİYAZISAL


- PAMUK ile/ve/||/<> ISIRGAN OTU

( Birinci Dünya Savaşı sırasında, hem Almanya, hem de Avusturya'da pamuk kıtlığı vardı. Pamuğun yerini tutabilecek uygun bir madde arayan bilimciler, zekice bir çözüm denediler: Çok az miktarlarda pamuğu ısırgan otuyla karıştırdılar; özellikle de kaşındıran ısırganların[Urtica dioica] sert liflerini kullandılar. )


- PANGEA ile ...

( Kıtaların biraradalığı. (milyonlarca yıl önceki) )


- PANİK YAPMA! ile ACELE ETME!


- PANİK ile/ve/||/<> STRESLİ ile/ve/||/<> SİNİRLİ (OLMAMAK!)


- PAPA'NIN:
SOYUNMASINDA ile GİYDİRİLMESİNDE

( Bir rahip yardımcı olur. İLE İki rahibe yardımcı olur. )


- PAPİRUS <> KÜREK KEMİĞİ <> CEYLAN DERİSİ <> KİL TABLETLERİ


- PARA VAKFI(NUKUD) ile VEFÂEN SATIŞ


- PARA ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< BİLGİ

( Bilgi peşinde koşmak, altın peşinde koşmaktan daha iyidir.
[Ar. Talebu'l-ilm hayrun min taleb'z-zeheb] )

( [not] MONEY vs./and/but/||/<>/>/< KNOWLEDGE
KNOWLEDGE instead of MONEY )


- [ne yazık ki]
PARA ile/ve/||/<> DİN

( [ne yazık ki]
Konu "para" olduğunda, herkesin dini aynıdır. )


- PARA ile MAHMUDİYE

( ... İLE Bugün süs altını gibi kullanılan, Sultan II. Mahmut zamanında basılmış, ince altın sikke. )


- PARADİGMA ile KESİNLİK


- PARADİGMA ile PERSPEKTİF

( PARADIGM vs. PERSPECTIVE )


- PARAGRAF:
AÇMAK ile/ve/||/<> OLUŞTURMAK


- PARAN:
VARSA ile/ne yazık ki YOKSA

( Sayarlar. İLE/NE YAZIK Kİ "Satarlar." )


- PARANLA "VEZİR", AKLINLA REZİL OLMAK
ile/değil/yerine/><
PARANLA "REZİL", AKLINLA "VEZİR" OLMAK


- PARANOYA ile KISKANÇLIK


- PARAYI, MEZARA GÖTÜREN >< PARANIN, MEZARA GÖTÜRDÜĞÜ

( Yoktur. >< Çoktur. )


- PARÇA ve/||/<>/>/< TAMAMLAYICI/LIK


- PARÇASI OLMAK ile/yerine/değil UZANTISI OLMAK

( [not] TO BE PART OF vs./but TO BE EXTENSION
TO BE EXTENSION instead of TO BE PART OF )


- PARİS KOMÜNÜ ile/ve/||/<>/> GEZİ PARKI

( 83 gün sürmüştür. İLE/VE/||/<>/> 22 gün sürmüştür. )


- PARLAMENTO ile DUMA[Rusça]

( Başlıca görevi yasama, devlet bütçesini çıkarma ve hükümeti denetleme olan, üyeleri halk oyu ile belirli bir süre için seçilen meclis ya da meclisler. İLE Çarlık zamanında, Rus meclisine verilen ad. )


- PARMAK(LAR)/ELİG/ELEK ile/ve/||/<>/> AYA ile/ve/||/<>/> AVUÇ ile/ve/||/<>/> KOL ya da/= EL

( Elin/kolun ucuyla ayanın başladığı beş uzantı/çıkıntı. İLE/VE/||/<>/> Parmakların dibiyle bilek arasındaki iç bölüm. İLE/VE/||/<>/> Parmakların içi ve aya bölümü. İLE/VE/||/<>/> Parmak uclarından omuz başına kadar uzanan bölüm. )

( ELGE/ELİGE/ELİG/ELEG/ELEK: Elemek[: parmaklar arasından geçirmek] | İlk elek.[Daha sonraları elek görevini gören nesneler ve araçlar üretilmiştir.] )


- PATENT[İt.] ile MARKA[İt. < Alm.]

( Bir buluşun ya da o buluşu uygulama alanında kullanma hakkının bir kimseye ait olduğunu gösteren belge. | Uyrukluk belgesi. | Gemilere, ayrıldıkları limanın sağlık durumu için verilen belge. | Bir durum ya da bir işi yalnızca kendi yetkisi altında görme. İLE Resim ya da harfle yapılan işaret. | Bilet, para yerine kullanılan metal ya da başka şeyden parça. )


- PATRİYARKALİZM ile PATRİMONYALİZM


- PATRON OLMAK ile/değil/yerine ÖRNEK VE ÖNDER OLMAK

( [not] BEING BOSS vs./but BEING EXAMPLE AND LEADER
BEING EXAMPLE AND LEADER instead of BEING BOSS )


- PATRONAJ[Fr. < PATRONAGE] ile/ve/değil/yerine/<> YARDIM | YÖNETİM, GÖZETİM

( Cezaevinden serbest bırakılan suçlunun, toplum yaşantısına yeniden uyabilmesini sağlamak amacıyla yapılan yardım çalışması. )


- PAY (AL[DIR]MAK) ile/ve/değil/||/<>/< İLİŞKİ/LEN[DİR]MEK


- PAYDA ile/ve/||/<> PARÇA


- PÂYE[Fars.] değil/yerine/= AŞAMA


- PAYE[Fars.] ile/ve/değil/||/<>/< PAY/ÜLEŞ/HAK/HİSSE/SEHİM

( Aşama, rütbe. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Birden fazla kişi arasında bölüşülmüş bir bütünden, bu kişilerin her birine düşen bölüm. | Eşit bölüm. | Ticari bir işlemde zarar tehlikesine karşı ayrılan para, marj. | Bayağı kesirlerden birinin eşit parçalardan kaç tane aldığını gösteren sayı. | Katkı. )


- PAYLAŞILABİLECEK ile PAYLAŞILAMAYACAK


- PAZU GÖSTERMEK" ile/değil/yerine/||/<>/>&lt;/&lt; GÖNLÜNÜN GENİŞLİĞİ


- PEÇENEK ile

( VIII-XI. yüzyıl arasında, Türkistan'da, Güneydoğu Avrupa ve Balkanlar'da yaşamış olan bir Türk boyu. )


- PEDERŞAHİ[Fars.] değil/yerine/= ATAERKİL

( Soyda babayı esas alan ve ailede çocukları baba soyuna mal eden toplum düzeni. )


- PEK KONUŞMAMAK ile/değil/yerine/>/< (DAHA) AZ KONUŞMAK


- PENGUEN DAYANIŞMASI ile/ve/||/<> LEYLEK DAYANIŞMASI


- PERDE ile/ve/<> YANILSAMA


- PERİŞAN OLMAK ile/ve/||/<> TELEF OLMAK


- PERSECUTE vs. PROSECUTE


- PERVANECİ

( Selçuklu Divanı'nda bulunan, arazi defterlerine bakan görevli. )


- PES ETMEK ile/ve/değil/yerine/>< AKIŞINA BIRAKMAK


- PES ETMEK ile/değil/yerine OLGUNLAŞMAK


- PESETA ile/değil/yerine/> AVRO

( Eski İspanyol para birimi. )


- PEYDERPEY[Fars. < PEY:Arka. | -DER: İçinde.]["PEYDELPEY" değil!] (ÖDEMEK) AZAR AZAR/BÖLÜM BÖLÜM/YAVAŞ YAVAŞ (ÖDEMEK) | BİRBİRİ ARDINCA, ART ARDA


- PEYGAMBER ile/ve/||/<> AZİZ ile/ve/||/<> MESİH

( Dışarıdan. İLE/VE/||/<> Yüz yüze. İLE/VE/||/<> İçeriden. )


- PİDE/FODLA ile SOMUN/ERMENİ EKMEĞİ ile FRANCALA

( Arpa unu karıştırılırdı. İLE Buğday, arpa, çavdar, mısır unundan. İLE Beyaz undan yapılırdı. )

( Sarayda pişirilen ekmeklerin unu, Bursa'dan, özel olarak getirtilirdi. [330 ton/ay] )


- PİKTOGRAFİK değil/yerine/= ÇİZİYAZIMSAL


- PIR PIR ile PIRPIRI/PİRPİRİ

( Genellikle kuş kanadının çıkardığı sesi andırır sesleri anlatmak için kullanılır. İLE Yeniçeri salma erlerinin giydikleri, kırmızı çuhadan yapılmış cüppe. | Bir tür Bizans altını. | Uçarı, hovarda. )


- PİRAMİTLER:
KHUFU ile/ve KHAF-RA ile/ve MENKAURA

( KEOPS ile/ve KEFREN ile/ve MİKERİNOS )


- | PİRİNÇ EKMEK ile AĞAÇ DİKMEK |
ile/ve/değil/||/<>/<
ÇOCUK YETİŞTİRMEK

( [öngörümüz/"beklentimiz"] Bir yıllıksa. İLE On yıllıksa. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Yüz yıllık olursa. )


- PİRİNÇ:
PİLAV ile/ve/değil/||/<>/> ÇORBA

( Suyunu çekerse. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Çekmezse. )


- PİRİNÇ ile/ve/||/<> BUĞDAY

(

Ölçüt "Pirinç Kültürü" "Buğday Kültürü"
Tarımsal Yapı Yoğun iş gücü gerektirir, sulama düzenekleri ve topluluk iş birliği zorunludur. Bireysel olarak yapılabilir, daha az iş gücü gerektirir.
Toplumsal Etki İş bölümü ve dayanışma baskındır, topluluk iş birliği ön plandadır. Bireycilik baskındır, bağımsız çalışma olanaklıdır.
Düşünce Tarzı Bütüncül ve bağlamsal düşünme eğilimi vardır. Çözümleyici ve bireysel düşünme eğilimi vardır.
Thomas Talhelm'in "İddiası" Bireylerin ortaklık içinde olduğu, topluluk içinde iş birliğine yatkın olduğu savunulur. Bireyci yapının daha güçlü olduğu, bağımsızlığın vurgulandığı savunulur.
)


- PİSİ PİSİNE ("GİTMEK")

( Öldürülmek. )


- PİŞKİN/LİK ile/ve/||/<> YÜZSÜZ/LÜK


- PİŞMAN OLMAK değil/yerine/= ÖKÜNMEK


- PİŞMANLIK:
YAPTIKLARIMIZDAN ile/ve/değil/yerine/ne yazık ki/||/<>/> YAPMADIKLARIMIZDAN

( Zamanla geçer. İLE Çözümü yoktur. )


- PİŞMAN/LIK ile/ve/||/<>/> VİCDAN AZABI

( REGRET vs./and/||/<>/> REMORSE )


- PİŞMİŞ ile/ve/değil/||/<>/> PİŞKİN


- PIYRIM-PIYRIM

( Çok eskimiş, çok yıpranmış. )


- PLASTİKLER'DE:
PETE[1] ile HDPE[2] ile V[3] ile LDPE[4] ile PP[5] ile PS[6] ile ÖTEKİLER[7]

( )


- PLATON ve/||/<> EUDOKSOS ve/||/<> ARİSTOTELES ve/||/<> KALLIPPOS


- PLEİSTOSEN[Fr. < Yun.] değil/yerine/= BUZUL DÖNEMİ


- PLOTINOS/PLOTINUS ve/||/<>/> PORPHYRIOS/PORFİRİOS ve/||/<>/> PROCLUS

( [ö.] 270 ve/||/<>/> M.S. 305 ve/||/<>/> 17 Nisan 485 )


- PLOTINUS ile/ve/<> ORIGANES ile/ve/<> LONGINUS


- PLÜTOKRASİ[Fr. < PLOUTOCRATIE] ile BEY ERKİ / VARSIL ERKİ

( "Zenginlerin yönetimi, zenginler iktidarı." )


- POLARİZASYON/POLARISATION değil/yerine/= UCLAŞMA/KUTUPLAŞMA


- [Yun.] POLİMNİA ile/<> MELPOMEN ile/<> KALYOPE ile/<> KİLYO ile/<> ÖTERP ile/<> TERPSİGOR ile/<> ERATO ile/<> TALİA

( DOKUZLUKLAR[Yun. ENNEADLAR]
[simgelerdi...]
Ruhların, metafizik ve kehanet bilimlerinin sanatını.
İLE/<>
Yüzünde taşıdığı trajik maske ile Yaşam ve Ölümü.
İLE/<>
Bilimin tekrar doğuş sürecini.
İLE/<>
Tıp bilimini.
İLE/<>
Maji bilimini.
İLE/<>
İnsan ve psikolojik yapısının bilimini.
İLE/<>
Taşlar bilimini.
İLE/<>
Bitkiler bilimini.
İLE/<>
Hayvanlar Bilimini. )

( )


- POLİS[Yun.] ile/||/<> SİT/SİTE[İng. < CITY < Yun.]

( Çevresinde sur bulunan, aşağı kent ve gerisindeki akropolis adı verilen iki tepeden oluşan kent (site) devletidir. İLE/||/<> Kapalı bir öbek oluşturan yapı toplulukları, birbirinden ayrılmadan korunması gereken alan. )


- POLITICAL/DIPLOMATIC/MILITARY HISTORY vs. HISTORY


- POLİTİKA ile/ve/||/<>/>/< JEOPOLİTİKA ile/ve/||/<>/>/< EKONOMİ

( ... İLE/VE/||/<>/>/< Coğrafya, ekonomi, nüfus vb.nin devletin ve yönetimi üzerindeki ülkeler arasındaki koşulları, değişkenleri ve etkisi. İLE/VE/||/<>/>/< ... )

( POLITICS vs./and/||/<>/>/< GEOPOLITICS vs./and/||/<>/>/< ECONOMICS )


- POLİTİKA ile/ve/<> POLİTİK OLAN


- POLYBIUS ve/||/<> MONTESQUIEU

( Hiçbir şey insan kalbindeki vicdandan daha korkunç bir tanık ya da daha dehşet verici bir suçlayıcı olamaz. İLE " 'Önyargı' dediğimiz, bazı şeylerin bilinmemesi değil kişinin, kendini tanımamasıdır." )


- POMPA/LAMA ile/ve/||/<> KÖRÜK/LEME


- PORSELEN ile FAĞFUR[Fars.]

( ... İLE Çin imparatorlarına verilen san. | Çin'de yapılmış kâse, tabak, vazo gibi porselen eşya. )


- PORSELEN ile MERTEBANİ/SELADON TABAK

( ... İLE İçine konulan yiyeceğin zehirli olup olmamasına göre renk değiştiren tabak. )


- POZ ile/değil/yerine KOZ


- POZİSYONLA(N/DIR)MAK değil/yerine/= KONUMLA(N/DIR)MAK


- POZİTİF/LİK ile/ve UYUMLU/LUK

( POSITIVE/NESS vs./and HARMONIOUS/HARMONY )


- PRE-İKONOGRAFİ'DE:
OLGUSAL ile İFADESEL

( Konu. İLE Çözümleme. )

( ... İLE Uzlaşımsal. - Muvazaa )

( FACTUAL ile EXPRESSIONAL )


- PRENS[Fr./İng. < PRINCE] ile/||/<> GİRAY ile/||/<> ARŞİDÜK[Fr. < ARCHIDUC]/ARŞİDUKA ile/||/<> VOYVODA

( Hükümdar ailesinden olan erkeklere verilen unvan. | Bir prensliğin başında bulunan. | Bazı ülkelerde en yüksek "!soyluluk" unvanıydı. İLE/||/<> Kırım hanlarına ve han ailesinden olan prenslere verilen san. İLE/||/<> Avusturya - Macaristan prenslerine verilen unvan. İLE/||/<> Slav dillerinde kumandan ya da prens anlamına gelir. [Osmanlı'da, Eflak ve Boğdan'ı topraklarına katmadan önce bu ülkelerin kralları voyvoda adıyla anılmaktaydı. Osmanlı zamanında aynı terim, Eflak ve Boğdan vilâyetlerine Sultan tarafından tayin edilen valiler için kullanılmaya devam etti. Voyvodalar, Osmanlı'nın kadrolarında sancak beylerine eşit konumdaydı.][Anadolu ve Rumeli'deki resmî Hıristiyan yöneticilere de bu ad verilmiştir.] )


- UMDE[Ar.]/PRENSİP[İng. < PRINCIPLE] değil/yerine/= İLKE


- PRENSİP/Lİ/PRINCIPLE[İng.] değil/yerine İLKE/Lİ


- PRİZMA ile PİRAMİT[Fr. < Yun.]

( [mat.] Biçme. | [fizik] Işık ışınlarını saptıran ve ayrıştıran, saydam maddeden yapılmış üçgen prizma. İLE [mat.] Tepeleri ortak bir noktada birleşen, tabanları da herhangi bir çokgenin birer kenarı olan birtakım üçgenlerden oluşmuş cisim. | Mısır firavunlarının mezarlarına verilen ad. | Gösteri jimnastiklerinde, jimnastikçilerin, araçlı ya da araçsız olarak birbirinin omuzlarında, dizlerinde oluşturdukları gösterişli ve düzenli biçimler. )

( PRISM vs. PYRAMID )


- PROFAN ile ...

( Kutsal olmayan. )


- PROFESYONEL ile ÇOK ANLAYAN


- PROGNOZ/PROGNOSIS[İng.]/AKIBET[Ar.] değil/yerine/= SONLANIM


- PROKOPE ile/ve/||/<>/> PROFECTUS ile/ve/||/<>/> PROGRESS

( Antik çağda. İLE/VE/||/<>/> Orta çağda. İLE/VE/||/<>/> Modern çağda. )


- PROTEST (TUTUM/TAVIR) değil/yerine TEPKİCİ/TEPKİSEL (TUTUM/TAVIR)


- PROTESTO[İt.] ile MANİFESTO[İt. < Lat.]

( Bir davranışı, bir düşünceyi, bir uygulamayı, haksız, yersiz, gereksiz bularak karşı çıkma, kabul etmeme. | Herhangi bir davranışın, haksız, yersiz, gereksiz görülerek onanmadığını bildiren resmi açıklama. | Değerli evrak niteliğindeki borç senedinin ödenmemesi durumunda, özel bir biçime bağlı ve belirli hukuksal sonuçlar doğuran bildirim. İLE Bir gemideki malları göstermek için kaptan tarafından boşaltma işlemlerinin yapılacağı gümrük idaresine verilen dizin. | Bildiri. )


- PROTOTİP ile/ve/değil ARKAİK


- PROTOTİP[Fr.] değil/yerine/= İLK ÖRNEK


- PROVOKASYON/PROVOCATION[İng.] değil/yerine/= KIŞKIRTMA


- PSİKOLOJİ:
3D ile/ve/değil/||/<>/> 6D

( Düşünce, Duygu ve Davranış. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Değer, Deneyim ve Dil. )


- PSİKOLOJİSİ BOZUK OLAN ile KARAKTERİ BOZUK OLAN

( Düzelir. İLE Düzelmez. )


- [ne yazık ki]
PSİKOPAT/LIK ile/ve/||/<> İNSAFSIZ/LIK


- PSİKOZ/PSYCHOSIS[İng.] ile/||/<> DEREALİZASYON ile/||/<> DEDİFERANSİYASYON

( Gerçeklik yitimi. İLE/||/<> Gerçeklik yitimi. İLE/||/<> Ayrıştırma/ayrımlaşma yitimi. )


- PUL ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> KUL

( Varsa pulun, cümle âlemdir kulun. )


- PUSAN ve/<> SUVAN ve/<> ECO

( Kore Savaşı'nda, askerlerimizin gönderildiği, sıcak savaşın gerçekleştiği cepheler.
[27 Temmuz 1953'te, 2 yıl, 9 ay, 10 gün süren sıcak savaş bittiğinde, 6360 şehit, 229 tutsak, 5247 de gazimiz olmuştu.] )


- PUŞKİN ve/||/<> GOGOL ve/||/<> GONÇAROV ve/||/<> DOSTOYEVSKİ ve/||/<> TURGENYEV ve/||/<> TOLSTOY ve/||/<> ÇEHOV ve/||/<> GORKİ ve/||/<> ZAMYATİN ve/||/<> BULGAKOV ve/||/<> PASTERNAK

( 1799 - 1837 ve/||/<> 1809 - 1852 ve/||/<> 1812 - 1891 ve/||/<> 1821 - 1881 ve/||/<> 1818 - 1883 ve/||/<> 1828 - 1910 ve/||/<> 1860 - 1904 ve/||/<> 1868 - 1936 ve/||/<> 1884 - 1937 ve/||/<> 1891 - 1940 ve/||/<> 1890 - 1960 )

( )


- PUSULA[İt. < BUSSALO] değil/yerine/= YÖNDEÇ/YÖNEÇ/İLETECİK


- PUT ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KUT


- PUT / ŞEYTAN ile TÂGUT["gu" uzun okunur][çoğ. TAVÂGÎ/T]

( ... İLE Kayıptan haber veren, büyücü. | Şeytan. | İslâm'dan önce, Mekke'deki Lât ve Uzzâ putları. )


- PUT/LARI/NI KIRMAMAK ve/||/<>/> KENDİNİ, PUT KILMAK


- PUT/LAŞTIRMA ile/ve/değil/||/<> İLÂH/LAŞTIRMA


- PUTLAŞTIRMA ile/değil/yerine VEFÂ


- PUTLAŞTIRMAMAK ve/||/<> DONDURMAMAK


- RAHAT OLDUĞUMUZDA ile/ve/||/<>/> SIKILDIĞIMIZDA

( Sıkılabilelim ki. İLE/VE/||/<>/> Rahat olabilelim. )


- [ne yazık ki]
!"RAHAT"/LIK ve/||/<>/>/< !KAYITSIZ/LIK


- RAHAT/LIK ile YAVŞAK/LIK


- RÂHİB ve/<> KÂTİB ve/<> HÂSİB


- RAHVÂN[Fars.] ile/=/< REHVÂR[Fars.]


- RAKÎK[< RİKKAT] ile ...

( İNCE | YUFKA YÜREKLİ )


- RAMAZAN ile/ve/||/<>/> GAMLI RAMAZAN

( ... İLE/VE/||/<>/> 1812 ve 2020 yılındaki Ramazan ayı. )

( )


- RAPOR[İng.] değil/yerine/= YAZANAK

( Herhangi bir işte, bir konuda yapılan inceleme, araştırma sonucunu, düşünceleri ya da saptamaları bildiren yazı. )


- RAPTETMEK[Ar. < RABT] değil/yerine/= İLİŞTİRMEK/TUTTURMAK


- RASTLANTI/SALLIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BAĞLANTI/SALLIK


- RASYONEL[İng. < RATIONAL] değil/yerine/= AKILCI, USSAL


- REDDETME ile/ve/değil/yerine/<>/> YADSIMA


- REDDETMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DIŞARIDA BIRAKMAK


- REDDETMEK ile/ve/değil/ne yazık ki/+/||/<>/> ÜZERİNDE/HAKKINDA DÜŞÜN(E)MEMEK


- [ne yazık ki]
REDDETMEK ile/ve/||/<>/> YASAKLAMAK


- REDDETMEK ile/ve/değil/yerine YÜZ ÇEVİRMEK

( [not] TO DENY vs./and/but TO TURN AWAY FROM
TO TURN AWAY FROM instead of TO DENY )


- REDDİYE ile/ve/değil/||/<>/< GÖNDERME


- REDİNGOT[İng.] ile İSTANBULİN

( Arkası yırtmaçlı, etekleri uzun, çift sıra düğmeli, resmi erkek ceketi. İLE Tanzimat'tan Meşrutiyet'e kadar Türkiye'de kullanılan, yakası kapalı bir tür redingot. )


- REFERANS DEĞER/REFERENCE VALUE[İng.] değil/yerine/= DAYANAK DEĞER


- REHÂVET değil/yerine/>< CESÂRET


- REHÂVET değil/yerine/= GEVŞEKLİK


- REJİM/REGIMEN[İng.]/REGIME[Fr.] değil/yerine/= DİYET | UYGULAMA BİÇİMİ, YÖNETME, YÖNETİDÜZEN

( Yönetme, düzenleme biçimi. | Düzen. | Bir devletin yönetim biçimi. )


- REKÂBET[Ar.] değil/yerine/= ÇEKİŞKİ/YARIŞKI


- RESİM ile/ve/||/<> SANAT

( )


- RESİM ile/ve/değil/||/<>/> TARİHSEL RESİM


- RETROSPEKTİF ile/değil VİGİZM


- REZÂ'/RIZÂ'[Ar.] ile RIZÂ'[Ar.]

( Süt emme. İLE Hoşnutluk, memnun olma. | "Peki" deme. | İstek, kişinin kendi isteği. )


- REZİL-RÜSVÂ (OLMAK/EDİLMEK)


- | "REZİL" ve/ya da "SEFİL" |
değil/yerine/><
ASİL

( [ayrılıktan hemen sonra ...]
| Başkasının kollarına bırakana "denilen". VE/YA DA Alkole bırakana "denilen". |
DEĞİL/YERİNE/><
Zamana bırakana denilen. )


- RİKAB[Ar. < RAKABE]["ka" uzun okunur] ile RİKÂB[Ar. çoğ. RÜKÜB]

( Boyun, ense kökü. İLE Üzengi. | Büyük bir kimsenin katı, önü. | Türk müziğinde kullanılmış usullerden biri.[Zamanımıza kalmış bir örneği bulunmamaktadır.] )


- RİSÂLE ile/ve/||/<> METİN


- RİSÂLET ile/ve/||/<> SİYASET


- RİSK ALMAK ile/değil/yerine/>< ÖNLEM ALMAK


- RİTÜEL ve TÖRE[ÖRF] )
ile/ve/değil/yerine/<>/>
TÜZE(HUKUK)

( Köyde. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/> Kentte. )

( [ Bilinçaltı. VE Bilinç dışı. ] İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/> Bilinç. )

( Bir kültürün, ortalama kamusal bilgisinin belleği. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/> ... )


- RİTÜEL/RITUAL[İng.] değil/yerine/= TÖRENSİ/AYİNLE İLGİLİ


- RİTÜEL ile PROTOKOL[Fr. < Yun.]

( ... İLE Bir toplantı, oturum, soruşturma sonunda imzalanan belge. | Diplomatlar arasında yapılan antlaşma tutanağı. | Diplomatlıkta, devletler arasındaki ilişkilerde geçen yazışmalarda, resmi törenlerde, devlet başkanları ile onları temsilcileri arasındaki görüşmelerde uyulan kurallar. )


- RİTÜEL ile/ve/||/<> RUTİN


- RİTÜEL ile/ve/<> TİYATRO

( Seyirlik değildir, doğrudan katılımı gerektirir. İLE/VE/<> En azından, izleyici olarak katılımı gerektirir. )


- RİYAL[İsp. < REAL] ile RİYAL ile RİYAL

( İspanya madeni paralarındandı. Peseta'nın dörtte biri değerinde İspanyol para birimi. İLE Saudi Arabistan para birimi. İLE Osmanlılar zamanında kullanılan Hollanda para birimi. )


- RİYÂSET[Ar.] ile BAŞKANLIK

( REİSLİK, BAŞ OLMA, BAŞKANLIK )


- RIZK >/<> KAZÛRAT >/<> RIZK

( RZK > KZR <> RZK [~] )

( Doğadan kişiye/hayvana. > Kişide/hayvanda. <> Doğaya. )

( Gıda. > Besin-posa. <> Gübre-toprak-gıda. )

( Tohum/fidan/ağaç. > Yaprak/çiçek/meyve. <> Çürük yaprak/meyve-gübre-toprak-fidan/ağaç. )

( Mürşid. > Mürid. > Mürşid. )


- İZÂFİ[Ar.]/RÖLATİF[İng.] değil/yerine/= GÖRELİ


- ROMA CUMHURİYETİ ile/ve/<>/> ROMA İMPARATORLUĞU

( M.Ö. 133 - 27 ile/ve/<> M.Ö. 27 - M.S. 330 )


- ROMAN ve/||/<> FELSEFE


- ROMANESK ile/||/<> KAROLENJ ile/||/<> ROMANTİZM ile/||/<> REALİZM ile/||/<> ROKOKO

( Karolenj dönemini izleyen ve Gotik'e geçişi sağlayan dönem. Bu dönem mimarisinde kitlesel görünüm, ağır bir taş işçiliği ve kaba oranlar dikkat çeker. İLE/||/<> Charlemagne(Şarlman) döneminde (IX. yüzyıl) gelişmiş olan sanat üslûbu. İLE/||/<> XVIII. yüzyıl sonlarında ortaya çıkan ve aklın kurallarına karşıt, duyguların yansıtılmasına önem veren sanat akımı. İLE/||/<> Romantizme tepki olarak doğmuş, görünenin gerçekliği olduğu gibi tuvale aktarmayı amaçlayan sanat akımı. İLE/||/<> XVIII. yüzyılda ortaya çıkan süslemeci sanat akımı. Resim sanatında saray yaşamından alınan konular ön plana geçmiş, heykeller dekoratif amaçlı biblolara dönüşmüş, mimaride ise bitkisel motifli bezemeler tavan ve duvar yüzeylerinde süsleme amacıyla bolca kullanılmıştır. )


- ROMANTİK ile/değil DUYGUSAL/LIK


- ROMANTİZM:
AKIM değil ÖNCÜL


- ROMANTİZM ile NOSTALJİ


- RÛH[Ar.] ile RUH[Ar.]

( Can, nefes. | Canlılık, duygu/his. | En önemli nokta, öz. | İspirto gibi uçucu gaz. | Melek, cin, hayali varolan. | Türk müziğinde en az beş-altı yüzyıllık bir mürekkep makam.[Zamanımıza kalmış bir örneği bulunmamaktadır.] İLE Yanak, yüz/çehre. | Anka kuşu. | Anka kuşuna adına verilen satranç taşlarından biri. | Dizgin. | Taç. | Taraf, yön. | Hasırotu. )


- RUHBANLAR ile/ve/<>/>< RUHBAN OLMAYANLAR

( "Askerler". İLE/VE/<>/>< "Siviller" gibi. )

( Latince konuşurlardı. İLE/VE/<>/>< Fransızca konuşurlardı. )

( CLERICUS cum/et/<>/>< LAICUS )


- RUK'A[Ar. < RAKABE] ile RUKA'/RIKA'[Ar. < RUK'A]

( Üzerine yazı yazılan kâğıt parçası. | Kısa mektup.[ŞUKKA] | Yama. | Dilekçe. İLE Üzerine yazı yazılan kâğıt parçaları. | Kısa mektuplar. | Yamalar. | Dilekçeler. )


- RUMİNE ile/||/<> VERSAILLES

( Lozan Antlaşması'nın yapıldığı saray. İLE/||/<> I. Dünya Savaşı sonunda İtilâf Devletlerinin 28 Haziran 1919'da Almanya ile imzaladığı antlaşmanın yapıldığı yer. )


- RUTİN[Fr./İng. < ROUTINE] değil/yerine/= SÜRENEK/SIRADAN/ALIŞILAGELMİŞ/ALIŞILAGELEN


- RÜYA ile/ve/<> MİT

( Bireysel. İLE/VE/<> Toplumsal. )

( Bireysel mitlerdir. İLE/VE/<> Ortak rüyalardır. )


- RÜYÂ ile/<> RİYÂ

( Olmadığı gibi görmek. İLE/<> Olmadığı/n gibi görünmek. )


- RUZNAME[Fars.] değil/yerine/= GÜNLÜK/GÜNCE

( Günlük olayların yazıldığı defter. | Gündem. | Olayların zaman sırasına göre yazılmış bulunduğu defter. )


- RZK >/<> ZKR >/<> KZR

( RIZK > ZİKİR > KAZÛRÂT [~] )

( Doğadan kişiye/hayvana. > Kişide/hayvanda. <> Doğaya. )

( Gıda > Sindirim/işleme[Besin/posa] <> Dışkı/gübre-toprak/su-gıda )


- ŞAAŞA/LI ile ŞAH ŞAHA/LI


- SAAT değil/yerine/= ÖYEN/ÖYLÜK/ÖYBİL/SAYAÇ


- SÂBİ' ile SABÎ

( Yıldızlara tapanlardan sebea'lı. İLE Henüz memeden kesilmemiş eril çocuk. | Üç yaşını tamamlamamış eril çocuk. )


- SÂBIK[Ar.] ile SÂDIK[Ar.]

( Önceki. İLE Sadakatli. | Doğru, gerçek. )


- SABIR:
"BEKLEME BECERİSİ" değil BEKLERKEN, DOĞRU DAVRANIŞ SERGİLEME



(6/8)

FaRkLaR'ın devamı için burayı tıklayınız...
( Click here to see further differences!... )




Bu kılavuz, 24 Haziran 2025 itibariyle 804 kez incelenmiş/okunmuştur.