Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin!

Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim

T'LERDE

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA VE FARKINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)



Bugün[ 04 May 2025 ]
itibariyle 7417 başlık/FaRk ile birlikte,
8269 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.

(7/9)


- TERBİYE ile YOK ETMEK


- [ne yazık ki]
TERBİYESİZ ile/değil/yerine DİK KAFALI


- TERBİYESİZ ile HERGELE[Fars. | çoğ. HERÂGİ]

( ... İLE Terbiye ve görgüden uzak, bayağı, aşağılık kişi. | Eşek sürüsü. | Binek ve taşıta alışmamış huysuz hayvan. )


- TERBİYESİZLİK ile/ve/değil/<> İNAT


- [ne yazık ki]
TERBİYESİZLİK ile/ve/||/<>/< KEYFİYET


- TERBİYESİZ/LİK ile/ve SALAK/LIK, SALOZ[argo]


- TERBİYESİZ/LİK ile/ve "ŞEREFSİZ/LİK"


- TERBİYEVÎ/PEDAGOJİK değil/yerine/= EĞİTİMSEL/EĞİTSEL


- TERCÎ'[Ar. < RÜCÛ | çoğ. TERCÎÂT] ile TERCİH[Ar. < RÜCHÂN | çoğ. TERCÎHÂT]

( Geri çevirme, döndürme. | Tekrarlama. İLE Üstün tutma, daha çok beğenme. )


- TERCİH ETMELİ!


- TERCİH ile/ve/değil EŞİK


- TERCİH ile/ve TERCİH-BİLÂ-MÜRACCAH


- TERCİH ile/ve/değil TEVHİD(BİREŞİM) NOKTASI


- TERCİH değil/yerine/= YEĞLEME


- Tercihen DİNLE!!!


- Tercihen SUS!!!


- TERCİHİM, BU/ŞU/O ile/ve/<>/değil/yerine TERCİHİM, BU/ŞU/O YÖNDE


- TERCÜMAN[Ar.] değil/yerine/= DİLMAÇ/ÇEVİRMEN


- TERCÜME[Ar.] ETMEK değil/yerine/= ÇEVİRMEK


- TERCÜME değil/yerine/= ÇEVİRİ


- TERCÜME ile/ve/<>/değil/yerine TE'LİF


- TERCÜME-İ HAL[Ar.]/BİYOGRAFİ[Fr./İng.] ile/değil/yerine YAŞAM ÖYKÜSÜ


- TERE OTU ile DERE OTU

( GARDEN CRESS vs. DILL )

( LEPIDIUM SATIVUM cum ANETHUM GRAVE OLENS )


- TERE[Fars.] ile ÇAYIRTERESİ

( ... İLE Turpgillerden, yabani bir bitki. )

( ... cum CARDEMINA PRATEMSIS )


- TERE[Fars.] ile KAZTERESİ

( ... ile )


- TERE[Fars.] ile SU TERESİ

( Turpgillerden, yaprakları salata olarak yenen baharlı bir bitki. İLE Turpgillerden, su kenarlarında yetişen, tereye benzeyen, çok yıllık ve otsu bir bitki. )

( LEPIDIUM SATIVUM cum NASTURIUM OFFICINALE )


- TERE[Fars.] ile YABANTERESİ/HOROZCUK


- TEREBENTİN[Fr.] = TEREMENTİ

( Kozalaklılardan ve bazı ağaçlardan ya kendi kendine ya da ağacın çizilmesiyle akan, yağlı boya, yağlı vernik üretiminde ve inceltilmesinde kullanılan, ince, renksiz, kokulu reçine. )


- TEREDDİ[Ar. < REDY] değil/yerine/= SOYSUZLAŞMA, YOZLAŞMA


- TEREDDÜT[Ar.] ETMEK değil/yerine/= İKİRCİKLENMEK/DURAKSAMAK/VARGISIZ KALMAK


- TEREDDÜT/D[Ar. < REDD] ile ENDÎŞE[Fars. < DÂNİŞ]

( Kararsızlık. İLE Bilgiden/bilimden uzak olma. (durumu/sonucu) [DÂNİŞ: Biliş, bilgi, ilim.] )


- TEREDDÜT/ŞÜPHE değil/yerine/= İKİRCİK/DURAKSAMA/VARGISIZLIK


- TEREF[Ar.] ile TELEF[Ar. çoğ. TELEFÂT]

( Yumuşaklık. | İyi, lezzetli yemek. | İnce, güzel şey. İLE Yok etme, öldürme. | Boş yere harcama, yıpratma. )


- TEREKE DEFTERLERİ ile/ve/değil MUHÂLEFÂT DEFTERLERİ


- TEREKKÜN[< RÜKN] ile ...

( Rükünleşme, erkândan olma. | Manen kuvvet bulma. )


- TEREKKÜP[Ar.] değil/yerine/= BİLEŞME

( Birkaç şeyin bileşmesinden oluşma. )


- TEREKTÜ'Ş-ŞEY'E[Ar.] ile LEHEYTU ÂNHU[Ar.]


- TERELELLİ = HAFİF VE HOPPA


- TERENNÜM:
LAFZÎ ile/ve/||/<>/> İKÂÎ


- TERENNÜM[çoğ. TERENNÜMÂT] ile/ve/||/<> TAGANNÎ[< GINÂ | çoğ. TAGANNİYÂT]

( Yavaş ve güzel bir sesle şarkı söyleme. | Kuşun şakıması, ötmesi. | İLE/VE/||/<> Zenginleşme. | Muhtaç olmama, yetinme. | Makamla okuma. )


- TERESSÜB[< RÜSÛB (çoğ. TERESSÜBAT)] değil/yerine/= TORTULANMA, DİBE ÇÖKME, DURULMA


- TERETTÜB[< RÜTÛB] değil/yerine/= SIRALANMA, SIRASINDA OLMA, SIRASI GELME | ÂİT OLMA, GEREKME | (BİR İŞİN ÜZERİNE) DÜŞME


- TEREVVU'[Ar.] ile TEREVVUH[Ar.]

( Korkma. İLE Bir şeyden koku alma. )


- TEREVVUH[Ar.] değil/yerine/= BİR ŞEYDEN KOKU ALMA


- TERFİ ETMEK değil/yerine/= YÜKSELGİLENMEK/YÜKSELGİ ALMAK


- TERFİ ile TERFİH

( Derece, makam bakımından yükselme. | Yükseltme. İLE Ferahlatma, rahat yaşamasını sağlama, gönendirme. )


- TERFİ değil/yerine/= YÜKSELGİ


- TERFİK[Ar.] değil/yerine/= BİRİNİ ARKADAŞ ALMA

( Birini arkadaş olarak yanına alma. | Arkadaş olarak yanına birinin verilmesi. )


- TERGAL[Fr.] = TERİLEN[İng. < TERYLENE]

( Yapay polyester lifleri ya da ipliği. | Bu iplikten yapılmış kumaş. )


- TERHÎB[Ar. çoğ. TERHÎBÂT] ile TERHÎB[Ar. < REHB | çoğ. TERHÎBÂT]

( Birine, "Merhaba" deme, hal-hatır sorma. İLE Çok korkutma/korkutulma. )


- TERHÎBEN[Ar.] ile TERHÎBÎ[Ar.]

( Korkutarak, korkutma yoluyla. İLE Çok korkmayla ilgili, çok korkutucu. )


- TERHÎM[Ar. < RAHM, RAHUM, RAHÂMET] ile TERHÎM[Ar. < RAHMET, MERHAMET, RUHM/RUHUM | çoğ. TERHÎMÂT] ile TERHÎN[Ar. < REHN]

( Bir adı kısaltma. İLE "Allah, rahmet eylesin." sözünü söylemek. İLE Rehin olarak verme, emânet bırakma. )


- TERHİS[Ar. < RUHSAT] değil/yerine/= OLUR VERME (RUHSAT/İZİN VERME)

( İzin verme. | Askerliği tamamlayanları ordudan bırakma. )


- TERHİS[Ar.] değil/yerine/= TÜMER


- TERÎKE[Ar.] ile TERİKE/TEREKE[Ar. çoğ. TERÎKÂT/TEREKÂT]

( Kalık, evlenme dönemi geçmiş, evde kalmış. | İtfaiye erlerinin başlarına taktığı kask. İLE Ölen kişinin bıraktığı şey. )


- TERİM:
AD ile/ve/||/<>/> GÖNDERİMİ


- TERİM SOĞUMASIN değil/yerine DİNLENMEYİ BİLMEK


- TERİM[TERMİNUS: Sınır tanrısı/putu.] ile JARGON


- TERİM = TERM[İng.] = TERME[Fr.] = AUSDRUCK[Alm.] = TERM[Lat.]


- TERİMLERİN/KAVRAMLARIN KULLANIMINDA:
FARKLILIK ile/ve/değil/yerine YEĞLEME


- TERK


- TERK ETMEK ile/yerine GAİB OLMAK

( Duyup da/bilip de terk etmelidir. )

( SEN, SENİ TERK ETMEZSEN
"O",
"İÇİNDEYİM" KAHKAHASINI ATMAZ )


- TERK ETMEK ile/yerine GAİB OLMAK

( Duyup da/bilip de terk etmelidir. )


- TERK ETMEK ile/ve/değil/yerine İLİŞKİDE OLMAK

( [not] ABANDONMENT/FORSAKE/RENOUNCE/LEAVE vs./and/but TO BE RELATED
TO BE RELATED vs./and ABANDONMENT/FORSAKE/RENOUNCE/LEAVE )


- TERK ETMEK ile/ve VAZGEÇMEK

( Bilincine varmadığınız bir şeyi terk edemezsiniz. )

( Öteye devam etmek için terk etmek durumundasınız. )

( Önemli[öncelikli] olan, ne yaptığınız değil, ne yapmaktan vazgeçtiğinizdir. )

( Fiziksel vazgeçiş ve terk yalnızca bir içtenlik, bir samimiyet belirtisidir, fakat yalnızca içtenlik de özgürlüğe kavuşturamaz; uyanık bir idrak, istekli bir araştırma ve derin bir incelemeden doğan bir anlayışa gereksinim vardır. )

( Yapmanız gereken, tüm anıları ve beklentileri terk etmektir. )

( Dıştaki hiçbir şey bir değer ifade etmediği ve gönül her şeyi terk etmeye hazır olduğu zaman, zihinsel olgunluk düzeyine ulaşılmış demektir. )

( İç değerinizi bilmelisiniz, ona güvenmelisiniz ve günlük yaşantınızda, arzu ve korkularınızı feda ederek bunu belirgin kılmalısınız. )

( Duyup da/bilip de terk etmelidir. )

( Birinci adımdan vazgeçmeyen, ikinci adımı atamaz. )

( [Kendine/Bilgiye] Teslim olmadan terk edemezsin. )

( Ortak etmeni bulmak için tüm ayrımları terk etmek zorundasınız. Ancak evrensel olan ortaktır. )

( Gerçek vazgeçiş, terk edilecek bir şeyin bulunmadığını, çünkü size ait hiçbir şeyin bulunmadığını idrak ediştedir. )

( Sahte olandan vazgeçin, doğru olan kendi yerini bulacaktır. )

( Yanlış anlamalarınızı ortaya çıkarın ve onları terk edin, hepsi bu kadar. )

( Birine, vazgeçilmez olduğunu hissettirdiğinde, ilk vazgeçeceği kişi sen olursun. )

( You cannot abandon what you do not know.
To go beyond, you must abandon them.
It is not what you do, but what you stop doing that matters.
Mere physical renunciation is only a token of earnestness, but earnestness alone does not liberate. There must be understanding which comes with alert perceptivity, eager enquiry and deep investigation.
All you have to do is to abandon all memories and expectations.
You must know your inner worth and trust it and express it in the daily sacrifice of desire and fear.
The real giving up is in realising that there is nothing to give up, for nothing is your own.
Give up the false and the true will come into its own. )

( ... ile/ve SARF-I NAZAR )

( ABANDONMENT/FORSAKE/RENOUNCE/LEAVE vs./and GIVE UP )


- TERK ETMEK ile/ve/||/<> YOK ETMEK


- TERK ETMEK/EDİLMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< AYRILMAK


- TERK ile/ve OLMAMALI


- TERK ile DERK

( Bırakma, ayrılma. | Vazgeçme. | Bırakma, ihmal etme. İLE Anlama, kavrama. )


- TERK ile/ve/değil/yerine EZİYET

( Bazen, terk edilmektense eziyet görmeye bile râzı olabilirsin. )


- TERK ile/ve HAYIR

( Güç ve hayırlar herkes içindir ve isteyen herkese hazırdır. )

( Dıştaki hiçbir şey bir değer ifade etmediği ve gönül her şeyi terk etmeye hazır olduğu zaman, zihinsel olgunluk düzeyine ulaşılmış demektir. )

( ABANDONMENT/FORSAKE/RENOUNCE/LEAVE vs./and NO )


- TERK[Ar.] ile TAHLİYE[Ar.]


- TERK ile/ve TÖVBE


- TERK-İ DAVÂ / DEVAİ


- TERK-İ DÜNYA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TERK-İ DİYÂR

( Ölüm. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Bulunduğun ya da yerleştiğin bölgeden ayrılma/uzaklaşma. )


- TERK-İ DÜNYA ve/<>/> TERK-İ UKBÂ ve/<>/> TERK-İ HESTÎ/TERK

( * TERK-İ DÜNYA (Budizm'deki Yansıması: NİRMANAKAYA)
* TERK-İ UKBÂ(Dünyayı terk etmenin vereceği mutluluğu terk)(Cenneti ve nimetlerini terk) "(B.Y.: DHARMAKAYA)"
* TERK-İ TERK(/HESTÎ)(Kendi varlığını terk edip Hakk'ta fâni olmak) "(B.Y: SAMBOGAKAYA)" )


- TERKİB[< RÜKÛB | çoğ. TERKÎBÂT] ve İHTİLÂT[< HALT] ile/ve/<> MİZÂC[< MEZC | çoğ. EMZİCE]

( | Birkaç şeyi birleştirip karışık bir şey oluşturma. VE Karışma, katışma. | Karşılaşıp görüşme. | İLE/VE/<> Bir şeyle karıştırılmış olan başka şey. | Huy, tabiat. )


- TERKİB[Ar. < RÜKÛB] değil/yerine/= BİRLEŞTİRME

( BİRKAÇ ŞEYİ BİRLEŞTİRİP KARIŞIK BİR ŞEY MEYDANA GETİRME | BİRKAÇ ŞEYDEN MEYDANA GETİRİLMİŞ ŞEY | (dil bilg.)BİRLEŞTİRME | TAKIM | (kimya)SENTEZ )


- TERKİB ile TARAF

( Üst dile sahip olunur. İLE Tek bir dille sınırlı kalınır. )


- TERKİB-İ BENT ile/<> TERCİ-İ BENT

( [vasıta beyti] Değişir. İLE Değişmez. )

( )


- TERKİK[Ar. < RİKKAT] ile TERKÎK[Ar.]

( İnceltme. | Yumuşatma. | Nâzikâne anlatma. İLE Zayıflatma. Dili ya da ifadeyi bozuk/eksik kullanma. )


- TERKİN[Ar.] (ETMEK) değil/yerine/= ÇİZİP SİLMEK


- TERKİN değil/yerine/= ÇİZSİL


- TERKİN[Ar.] ile TERKÎN[Ar.]

( Boyama, yazma. İLE Belirli bir yerde ve saatte buluşma sözleşmesi. [MÎKAT: Bir iş için belirtilen zaman ya da yer.] )


- TERKİP ile EKLEKTİZM


- TERKİP ile/ve NAZIM

( Birleşim, birleştirme, bir araya getirme. | Tamlama. | [kimya] Bileşim. İLE/VE Düzenleyen, düzene koyan, tertip eden. | Manzume yazan kişi. | Şiir. )


- TERKİS[Ar. < RAKS] ile TERKİŞ[Ar. çoğ. TERKİŞÂT] ile TERKÎZ[Ar. < REKZ]

( Dans/raks ettirme, oynatma, oynatılma. İLE Sözcüğü süsleme, güzelleştirme. İLE Dikme, yere saplama, kurma. )


- TER/LEME ile SICAK/ATEŞ

( ARKAN ile ... )

( SWEAT/PERSPIRE/PERSPIRATION/TRANSPIRATION vs. HOT/FEWER )


- TERLİK/ŞIPŞIP/ŞIPIDIK[argo] ile/ve PANTUFLA[Yun.]


- TERLİK ile/ve NALIN[Ar.]/TAKUNYA[Yun.]

( Genellikle ev içinde giyilen, deri, naylon vb. şeylerden yapılan, arkası açık, hafif ve türlü biçimlerde ayak giysisi. | Beyaz patiskadan dikilen takke, başlık. İLE/VE Genellikle hamam vb. ıslak tabanlı yerlerde kullanılan, yüksek ökçeli, ağaçtan yapılmış bir tür ayak giysisi. )


- TERM vs. TIME


- TERMAL İLETKENLİK ile/ve/||/<> ELEKTRİKSEL İLETKENLİK

( Isı iletme yeteneği. İLE/VE/||/<> Elektrik iletme yeteneği. )


- TERMAL İLETKENLİK ile/ve/||/<> ELEKTRİKSEL İLETKENLİK

( Bir nesnenin ısıyı iletme yeteneği. İLE/VE/||/<> Bir nesnenin elektrik akımını iletme yeteneği. )


- TERMAL/THERMAL[İng.] değil/yerine/= SICAK KAPLICA SUYU | ISIYLA İLGILİ)


- TERMAL[Fr.] değil/yerine/= KAPLICA


- TERME ile Terme

( Bir tür yaban turpu. İLE Samsun iline bağlı ilçelerden biri. )


- TERMİK[Fr.] değil/yerine/= ISIL

( Isıl. | Isının üretilmesini, iletilmesini ve kullanılmasını inceleyen fizik dalı. )


- TERMİK değil/yerine/= ISIL


- TERMİN[Alm.] ile/değil TEMRİN[Ar.]

( Belirlenmiş zaman, randevu. İLE/DEĞİL Alıştırma. )


- TERMINAL DÖNEM/TERMINAL PHASE[İng.] değil/yerine/= ÖLÜMCÜL EVRE


- TERMINAL[İng.] değil/yerine/= SON


- TERMİNAL[Fr./İng.] ile TERMİNAL[Fr./İng.]

( Otobüs, uçak vb. taşıtların yolcularını ilk aldığı ya da son bıraktığı yer. İLE Bir veri iletişim ortamında, veri giriş çıkışını sağlayan donanım birimi ya da donanım birimleri topluluğu. )


- TERMINASYON/TERMINATION[İng.] değil/yerine/= SONLANDIRMA


- TERMINOLOJİ/TERMINOLOGY[İng.] değil/yerine/= TERİM BİLİMİ


- TERMİNOLOJİ ile AKSİYOM/ATİK

( Terimler dizgesi. | Terim bilimi. İLE Kendiliğinden apaçık ve bundan dolayı öteki önermelerin ön dayanağı sayılan temel önerme, mütearife, belit. )


- TERMİT ile GÜNEYDOĞU ASYA AHŞAPTERMİTİ

( ... İLE Termit nüfusunun iki katıdır. )

( ... İLE 2.5 kat fazla yerler. )

( Kraliçe termit, hergün binlerce yumurtlar. [Yumurtalıkları genişledikçe kendi büyüklüğünün 300 katına kadar büyüyebilirler.] )

( Hindistan Kule Termiti [Odontotermes obesus], saniyede bir, günde 80.000'den fazla yumurta bırakırlar. )

( Formosa Termiti [Coptotermes Formosanus], karıncaları ve yuvarlak solucanları uzak tutmak için yuvasını naftalinle dezenfekte ederler. [Naftalin doğal olarak üretilmediğinden, hayvanın bunu nereden bulduğu ya da nasıl ürettiği bilinmiyor.] )

( Termitler tek eşlidir fakat Zootermopsis Nevadensis türünün %50'si eşlerini terk eder. )

( Hangi ağacı yiyeceklerine, çiğnemeye bağladıkları zaman çıkan titreşime göre karar verirler. [Ağaç lifleri çiğnendiği zaman çatırdar, bu ses, termit tarafından bir veri olarak algılanır ve ağacın tipini ve büyüklüğünü anlamalarını sağlar.] [Küçük ağaç parçalarını, mobilyaları büyük kütüklere tercih ederler.] )

( Ağaç yeme ve koloninin geri kalanını ağız ya da kıçlarından besleme işini kör işçiler yapar. )

( Bazı türlerde, işçiler, dışkılarını biraraya getirir ve üzerlerinde mantar yetişmesini sağlarlar. [Kuru mevsimlerde bile zengin protein kaynağına sahip olmalarını sağlar.] )

( Selülozu sindirebilmek için çok odalı mideleri vardır. [Bağırsaklarında 200 çeşit mikrop bulunur ve hepsi de ağaçtan enerji elde etmeye yardımcı olur.] )

( Betonun içine bile yuva yapabilirler. )

( Kuzey Amerika'daki binalara yangın ve su baskınlarından daha çok zarar verirler. [Dünya genelinde neden oldukları yıllık zarar 5 milyar doların üzerindedir.] )

( Didgeridoo[Aborjin'lerin üflemeli çalgısı] müzik aletleri, içi termitlerce oyulmuş okaliptüs yapraklarından yapılır. )


- TERMİT ile/değil HAMAMBÖCEĞİ

( Önceki adları olan Isoptera[eşit kanat] terk edilmiş ve Blattodea'ya dönüşmüşlerdir. [Kurama göre, ağaç yeme özelliklerini geliştirmeleriyle birlikte hamamböceğine benzeyen atalarından evrilmeye başlamışlardır.] )


- TERMODİLÜSYON/THERMODİLUTION[İng.] değil/yerine/= SICAKLIK SEYRELTME


- TERMODİNAMİĞİN:
1. YASASI ile/ve/||/<>/> 2. YASASI

( Durum değişimi. İLE/VE/||/<>/> Durum yönü. )

( Durum değişimi. İLE/VE/||/<>/> Niteliği. )


- TERMODİNAMİK DENGE ile/ve/||/<> MEKANİK DENGE

( Bir yapının/sürecin enerji alışverişi yapmadığı durum. İLE/VE/||/<> Bir yapının/sürecin güçlerinin dengede olduğu durum. )


- TERMODİNAMİK ile/ve/||/<> ISI AKTARIMI

( Enerji ve iş arasındaki ilişkiyi inceleyen bilim dalı. İLE/VE/||/<> Isının bir yerden başka bir yere geçişini inceleyen bilim dalı. )


- TERMODİNAMİK ile KİNETİK

( Enerji ve iş ile ilgili bilim dalı. İLE Hareket ve hız ile ilgili bilim dalı. )


- TERMODİNAMİK ile/ve/||/<> OPTİK

( Isı ve enerji dönüşümlerini inceler. İLE/VE/||/<> Işık ve görüntü olaylarını inceler. )


- TERMODİNAMİK ile/ve/||/<> TERMOELEKTRİK ile/ve/||/<> TERMOKİMYA ile/ve/||/<> TERMONÜKLEER

( Isı enerjisi ile kinetik enerji arasındaki ilgileri ve bu konuyla ilgili olayları inceleyen fizik kolu. İLE/VE/||/<> Isı enerjisi ile kinetik enerji arasındaki ilgileri ve bu konuyla ilgili olayları inceleyen fizik kolu. İLE/VE/||/<> Tepkimelere eşlik eden termik olayları inceleyen kimya dalı. İLE/VE/||/<> Ancak çok yüksek sıcaklıklarda, hafif elementler arasında doğan (çekirdeksel tepkime). )


- TERMODİNAMİK'TE:
GERİDÖNÜŞÜMSÜZLÜK ile/değil TERSİNMEZLİK

( TERMODİNAMİK: Isı enerjisi ile kinetik enerji arasındaki ilgileri ve bu konuyla ilgili olayları inceleyen fizik kolu. )

( [not] ... vs./but IRREVERSIBILITY )


- TERMODİNAMİK/THERMİCS değil/yerine/= ISILDEVİNGİ


- TERMOMETRE

( THERMOMETER )


- TERMOMETRİ/THERMOMETRY[İng.] değil/yerine/= SICAKLIK ÖLÇÜMÜ


- TERMOREGÜLASYON/THERMOREGULATION[İng.] değil/yerine/= SICAKLIK DÜZENLENİM


- TERMOREGÜLATÖR/THERMOREGULATOR[İng.] değil/yerine/= SICAKLIKDÜZENLER


- TERMOS[Fr.] ile TERMOSTAT[Fr.]

( Yalıtım maddesiyle kaplı metal bir kılıf içine yerleştirilen, aralarında hava boşluğu bulunan çift çeperli cam şişeden oluşan, içine konan sıvının ısısını uzun süre koruyan kap. İLE Isıdenetir. )


- TERMOSTAT[Fr.]/THERMOSTATE[İng.] değil/yerine/= ISIDENETİR/SICAKLIKDENETİR


- TERMOTERAPİ/THERMOTHERAPY[İng.] değil/yerine/= SICAKLA SAĞALTIM


- TERMOTERAPİ değil/yerine/= ISI SAĞALTIMI


- TERÖR/İST/İZM[Fr./İng.]/!TEDHİŞ/Çİ[Ar.] değil/yerine/= !YILDIRI/CI/LIK


- TERÖRİZE ETMEK ile/değil/yerine/>< TEORİZE ETMEK


- TERÖRİZM" ile/ve/değil/||/<> TÖRERİZM

( )


- TERRITORIAL[İng.] ile BÖLGESEL

( Belirli bir bölgeye ait. )


- TERS AÇI ile İÇ TERS AÇI

( ... İLE İki koşut doğruyu kasan üçüncü bir doğrunun iki yanında ve koşutların içinde altlı üstlü ortaya çıkan dört açıdan her biri. )


- TERS-ÇEVİRİM ile ...

( REVERSIVE )


- TERS-DÜZ OLMAK/ETMEK ile ALT-ÜST OLMAK/ETMEK


- TERS İLİŞKİ ile/değil TERSİNE BİR İLİŞKİ

( "Ters ilişki" sözü daha çok anal seks için kullanılmaktadır. İLE/DEĞİL Kavramlar üzerine yapılacak süreçteki sondan başa gidiş için "tersine/tersinden bir bakışla" ifadesi kullanılabilir. )


- TERS / TERSİ değil UC / UCU


- TERS ile AYKIRI

( "OPPOSITE" vs. INCONGRUOUS )


- TERS ile/değil/yerine/>< DERS

( [Almaya/anlamaya ...] Kapalıysa/k "gelir", ters. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Açıksa/k alır/ız her bir durumdan ders. )


- TERS ile/değil/yerine İLKELİ


- TERS ile/ve/<> KESİŞME


- TERS ile/değil SANKİ


- TERS ile TERS

( Gerekli olan duruma karşıt olarak. | Uygun olmayan, elverişsiz. | Gönül ve cesâret kırıcı, huysuz, sert. | Bir şeyin içe gelen yanı, arkası. | Kesici bir aygıtın kesmeyen yanı. | Bir şeyin karşıtı. İLE Hayvan pisliği. )


- TERS ile/değil TERSİNE


- TERS ile ZIT

( WRONG vs. THE OPPOSITE )


- TERSÂ ile/ve CEBÂNET

( Çok korkak, titrek. İLE/VE Korkaklık. )


- TERSANE[İt.] değil/yerine GEMİLİK


- TERSANE[İt. < TERSANA] değil/yerine/= GEMİLİK


- TERSANELİ[İt.] değil/yerine/= DENİZ SUBAYI / ERİ


- TERSİL/TERTILE[İng.] değil/yerine/= ÜÇTE BİRLİK


- TERSİM[Ar.] değil/yerine/= RESMİNİ YAPMA


- TERSİNE ÇEVİRME ile YER DEĞİŞTİRME


- TERSİNEMEZLİĞİN ARTIŞI ve/||/<>/> "SABİTLİK"


- TERSİNEMEZLİK/ENTROPİ ile KARGAŞA ile KANSER

( Doğada. | Nesnelerde. İLE Toplumda. İLE Biyolojide. )


- TERSİNEMEZLİK/ENTROPİ ile/ve/||/<> ÖZDEŞLİK, ZAMAN, DÜZENSİZLİK, KATSAYI

( [zaman] Var. İLE/VE/||/<> Yok. )

( Bir dizgenin kuvantum mekaniksel olarak bulunabileceği farklı durumların sayısı. İLE/VE/||/<> ... )


- TERSİNEMEZLİK ve/||/<> EVRENSEL KÜTLE ÇEKİMİ


- TERSİNEMEZLİK ve/||/<> KARANLIK ENERJİ ve/||/<> KARANLIK MADDE


- TERSİNEMEZLİKTE/ENTROPİDE:
NİCELİK ile/ve/değil/||/<> "NİTELİK"


- TERSİNİR DURUM DEĞİŞİMİ ile/ve/||/<> TERSİNEMEZ DURUM DEĞİŞİMİ

( Tersinir olmayan durum değişir. İLE/VE/||/<> İz bırakmadan, tersi yönde gerçekleşebilen durum değişir. )


- TERSİNİR TEPKİME ile TERSİNMEZ TEPKİME

( Ürünlerin tekrar reaktantlara dönüşebildiği tepkime. İLE Ürünlerin tekrar reaktantlara dönüşemediği tepkime. )


- TERSİNİR ile/ve/||/<> TERSİNİRLİK

( Bir olayın ortaya çıkma koşullarındaki sonsuz küçük bir değişikliğin etkisiyle herhangi bir anda yön değiştirebilen [kimyasal, fiziksel ve mekanik dönüşüm]. İLE Tersinir bir olayın özelliği. )


- TERSİNMEK ile TERSLEMEK ile TERSLENMEK ile TERSLEŞMEK

( Geri dönmek, rücû etmek. | Hiddetlenmek, aksilik etmek. İLE Birine gönül kırıcı, sert söz söylemek ya da gönül kırıcı davranmak, azarlamak. İLE Tersleme durumuna konu olmak. | Aksilik etmek, terslik göstermek. İLE Terslik etmek, zıt davranmak. )


- TERSİYER/TERTİARY[İng.] değil/yerine/= ÜÇÜNCÜL, ÜÇÜNCÜ


- TERSLEMEK ile/ve/değil/yerine REDDETMEK


- TERSLEMEMELİ!


- TERTEMİZ


- TERTİB ve/||/<>/>/< MÜRETTEBÂT


- TERTİBAT[Ar.] değil/yerine/= DÜZEN/DÜZENLENİŞ

( Bir işin güçlüklerini karşılamak için yapılan ön hazırlıklar. )


- TERTİBAT değil/yerine/= ÖNDÜZEN


- TERTİBAT ile/ve TEŞKİLÂT


- TERTİP değil/yerine/= DİZGİ


- TERTİP değil/yerine/= DİZİM


- TERTİP değil/yerine/= EMDÜZEN


- TERTİP[Ar.] değil/yerine/= SIRA DÖNEM


- TERTİP ile/ve TANZİM

( Üstüste. İLE/VE Yanyana. )


- TERTİP ile TELİF


- TERTİP-DÜZEN (SAĞLAMAK)


- TERTİP/ORGANİZASYON değil/yerine/= DÜZENLEME


- TER-Ü-TAZE[Fars.] değil/yerine/= ÇOK TAZE, KÖRPE | DİNÇ BİR BİÇİMDE


- TERVİÇ[Ar.] değil/yerine/= BİR DÜŞÜNCEYİ TUTMA, DESTEKLEME


- TERVÎHA[çoğ. TERÂVÎH] ile ...

( Terâvîh namazının, her dört rek'atı. )


- TERVİYE ile/ve/<>/> AREFE ile/ve/<>/> NEHÂR

( [Zilhicce'nin] 8. günü. İLE/VE/<>/> 9. günü. İLE/VE/<>/> 10. günü.[Bayram] )


- TERZİ[Ar.]/HAYYATİ[Ar.]/DERZİ[Fars.]/BAHYEZEN[Fars.] değil/yerine/= DİKMEN


- TERZİ, KENDİ SÖKÜĞÜNÜ DİKEMEZ ile/ve/||/<> KELİN İLACI OLSA BAŞINA SÜRER/MİŞ


- TERZİ:
[hem] "ORTOPEDİST" ve/||/<>/hem de "PSİKOLOG"


- TERZÎK[Ar. < RIZK] ile BESLE(N)ME

( Besleme, rızık verme. )


- [ne yazık ki]
TERZİL[Ar.] değil/yerine/= KÜÇÜK DÜŞÜRME


- TESADÜF ETMEK değil/yerine/= DENK GELMEK


- TESADÜF değil/yerine/= DENKGELİ


- TESÂDÜF ile/ve/değil DIŞLAŞMA


- TESADÜF ile İSÂBET

( SUDFE ile ... )

( COINCIDENCE vs. HIT )

( HASARD avec ... )


- TESADÜF ile/değil TAKDİR


- TESÂDÜF[< SADEF | çoğ. TESÂDÜFÂT] ile/ve/değil/yerine/<> TEVÂFUK[< VEFK | çoğ. TEVÂFUKAT]

( Rastlantı, aramadan bulma. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<> Uyma, uygun gelme. )


- TESADÜFEN değil/yerine/= DENKGELİYLE


- TESADÜFİ değil/yerine/= DENKGELİSEL


- TESAHUP[Ar.] değil/yerine/= BENİMSEME, SAHİP ÇIKMA | ARKADAŞLIK ETME


- TESÂLUH[Ar.] ile TESÂLUH[Ar.]

( MÜSÂLAHA[< SULH]: Barışma, uzlaşma. | Barış, güvenlik. İLE Sağır gibi görünme. )


- TESALÜP[Ar.] değil/yerine/= ÇAPRAZ GELME

( İki şeyin birbiri üzerine çapraz biçimde gelmesi. | Sinir ve damarların birbirinin üzerinden çapraz olarak geçmesi. )


- TESÂMU'[< SEM] ile TESÂMUH[< SEMÂHAT | çoğ. TESÂMUHÂT]

( Duyma/işitme, kulaktan duyma. İLE Hoş görme, müsamaha gösterme. | Dikkatsiz, kayıtsız davranma. )


- TESÂNÜT/TESÂNÜD[Ar. < SENED] değil/yerine/= DAYANIŞMA | OMUZDAŞLIK


- TESÂRİF[< TASRÎF] ile ...

( Allah'ın, istediği gibi hükmetmesi, irâde ve ihtiyârı. | [dilb.] Tasrifler, çekimler. )


- TEŞA'U' ile ...

( Işığın, merkezden, etrafa doğru dalgalanması. )


- TEŞA'UL[< ŞU'L] ile TEŞA'UR[< ŞA'R] ile TEŞÂUR[< Şİ'R] ile TEŞÂVÜR[< ŞÛRÂ]

( Parlama, tutuşma. İLE Kıllanma, tüylenme. İLE Şâir tavrı takınma, şâirlik taslama. İLE Birbirine danışma. )


- TESBÎ'[Ar. < SEB] ile TESBÎH[Ar. < SEBH | çoğ. TESBÎHÂT]

( Yedileme, yediye çıkarma. | Önceden söylenilmiş bir manzûmenin her beytinin -matla'da iki mısrâı ile aynı kafiyede olmak üzere- beş mısrâ eklenerek, yedi mısrâya çıkarılması. İLE "Sübhânallah" sözcüğünü söyleyerek ve öteki sıfatlarını da anarak, Allah'a tazîm etme senâ etme. | Kalbin şifâsı, itminânı ve visâli. | Tespih. )


- TEŞBÎ'[Ar.] ile TEŞBÎH[Ar. < ŞİBH | çoğ. TEŞBÎHÂT] ile TEŞBÎR[Ar.]

( Karnını doyurma, karnı doyrulma. [İŞBÂ'(< ŞİB)] İLE Benzetme, benzetilme. İLE Karışlama, karışlanma. | Endâze vs. ile ölçme. )


- TEŞBİH EDİLEN TENZİH ile TEŞBİH OLAN TEŞBİH


- TESBİH (ETMEK) ile/ve/<> ZİKR (ETMEK)


- TEŞBÎH[< ŞİBH](/BENZETME) ile/ve/< İSTİÂRE ile/ve/< MECÂZ[< CEVÂZ] ile/ve/< MECÂZ-I MÜRSEL(/DÜZ DEĞİŞMECE) ile/ve/< TÂ'RÎZ[< ARZ] ile/ve/< TEŞHÎS[< ŞAHS] VE İNTÂK[< NUTK]

( Ortak nitelikleri bulunan nesne ya da kavramlar arasında benzerlik kurma sanatı. İLE/VE Bir sözcüğü kendi anlamı dışında kullanarak, bir şeyi benzediği başka şeylerin adıyla anma sanatı. İLE/VE Sözcükleri gerçek anlamları dışında kullanma sanatı. İLE/VE Bir sözcüğü, benzetme amacı gütmeden, başka bir sözcük yerine kullanma sanatı. [iki nesne/kavram arasında çok çeşitli ilişkiler kurulmasıyla] İLE/VE Bir sözü, hem gerçek, hem de mecâzî anlamıyla kullanma sanatı. [Söylenilen sözün gerçek anlamından bir sonuç çıksa da geçerli olan mecâzî anlamıdır][alay, sitem, şaka gibi kullanımlarda] İLE/VE Birini eleştirme, küçük düşürme ya da alay etmek amacıyla söylenilmek istenileni tam tersi bir anlamda bir sözle, incelikle ve lâtîfeyle[espriyle] anlatma sanatı. İLE/VE Teşhis, cansız varolanları ya da hayvanları kişileştirme sanatı. [FABL] | İntak, nesneleri konuşturma sanatı. )


- TEŞBİH ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KIYAS


- TEŞBİH ile/ve/||/<> MECAZ


- TEŞBİH ile/ve/<> TAHAYYÜL


- TEŞBİH ile/ve TEMSİL


- TEŞBİH/İ YOKTUR ile/değil TARİH/İ YOKTUR


- TEŞBİHTE HATA ARANMAZ değil TEŞBİHTE, HATA OLMAZ/OLMAMALI


- TEŞBİHTE HATA OLMAZ değil TEŞBİHTE, HATA OLMAZ/OLMASIN/OLMAMALI!
(TEŞBİH, HATA/EKSİK/YÜK/SORUN KALDIRMAZ/TAŞIMAZ/TAŞIMAMALI!)

( Hangi benzetmeyi yaparsak yapalım, önemli değildir anlamına gelmez. Benzetme(teşbih) yapacağımız zaman hata yapmama ve keyfiyet olmaması gerekliliğini anlatır! [Teşbih sözcüğünden sonra virgül/duraklama çok önemli!] )

( Halk arasında daha çok, "yapılan benzetmeden alınılmamasını dilemek için" "söylenilir" fakat bu, yanlış kullanımdır. )

( Herşey, herşeyle dolaylı olarak bağlantılandırılabileceğinden,
hiçbir şeyi, hiçbir şeyle doğrudan bağlantılandırmamakla başlar herşey. )


- TEŞBİHTE, HATA OLMAZ/OLMAMALI! değil/yerine TEŞBİHİN, AYAĞI TOPALDIR


- TESCÎ'[< SEC | çoğ. TESCÎÂT] ile ...

( Düz yazıda, uyak kullanma, tümceleri uyaklama. )


- TEŞCÎ'[Ar. < ŞECÂAT | çoğ. TEŞCÎÂT] ile TEŞCÎR[Ar. < ŞECER]

( Cesaret verme/verilme, gayrete getirme/getirilme. İLE Ağaçlandırma, ağaç dikme. )


- TESCİL ETMEK değil/yerine/= KÜTÜKLEMEK


- TESCİL/LEMEK ile/ve/değil TASDİK/LEMEK

( Herhangi bir şeyi resmî olarak kaydetme, kütüğe geçirme. | Bir taşınmazın üzerinde bir aynî hakkın kurulması için tapu kütüğüne yapılması gerekli kayıt. İLE/VE/DEĞİL Doğrulama. | Onay, onaylama. )


- TESDÎD[Ar.] ile TAKVÎM[Ar.]


- TESDİS[Ar.] ile TESTİS[Lat.]

( Sayısını altıya çıkarma ya da altıya bölme. | Bir gazelin her beytine dört dize ekleyerek altılı duruma getirme. İLE Erbezi, taşak, haya, husye. )


- TEŞDİT[Ar.] değil/yerine/= GÜÇ VERME | SAĞLAMLAŞTIRMA


- TEŞEBBÜH[Ar. < ŞİBH] değil/yerine/= BENZEME

( Benzeme, andırma, kendini benzetmeye özenme, zorlayarak benzemeye çalışma. )


- TEŞEBBÜS ETMEK değil/yerine/= GİRİŞMEK/EL ATMAK


- TEŞEBBÜS[Ar.] değil/yerine/= GİRİŞİM


- TEŞEBBÜS[Ar.] değil/yerine/= GİRİŞİM | GİRİŞME


- TEŞEBBÜS ile/ve/||/<>/> TESADÜF

( Teşebbüs etmezsen, tesadüf etmez. )


- TEŞEBBÜS[Ar.] ile/ve TEVESSÜL[Ar.]


- TEŞECCÜ'[Ar. < ŞECÂAT | çoğ. TEŞCÎÂT] ile TEŞECCÜR[Ar.]

( Sahte cesâret gösterme, şecî görünme. İLE Ağaçlaşma, ağaçlanma. | [kimya] Billur nesnelerin ağaç biçiminde birleşmesi. )


- TEŞEHHÜD MİKDÂRI ile ...

( Ettehiyâtü okuyacak kadar zaman; gayet kısa bir zmaan, az zaman. )


- TEŞEHHÜD[< ŞAHÂDET] ile ...

( Namazda, oturarak, "ettehiyyâtü" duasını okuma. )


- TESEHHÜR[< SEHR] ile ...

( GECE UYUMAYIP, UYANIK KALMA )


- TEŞEKKÜL ETMEK/MEYDANA GELMEK[Ar.] değil/yerine/= OLUŞMAK


- TEŞEKKÜL[< ŞEKL] ile ...

( ŞEKİLLENME | KURULMA, KURULUŞ, MEYDANA GELİŞ | OLUŞUM )


- TEŞEKKÜL[Ar.] değil/yerine/= OLUŞUM/KURULUŞ


- TEŞEKKÜL ile/ve TASAVVUR


- TEŞEKKÜL[Ar. < ŞEKL | çoğ. TEŞEKKÜLÂT] ile TEŞEKKÜR[Ar. < ŞÜKR | çoğ. TEŞEKKÜRÂT]

( Şekillenme. | Kurulma, kuruluş, meydana geliş. | Oluşum. | Yoğrum. | Oluş. | Örgüt, topluluk. İLE Şükr etme, yapılan bir iyilikten memnun kalma ve memnun kaldığını ifade etme sözleri. )


- TEŞEKKÜR EDERİM/EYVALLAH değil/yerine/= SAĞOL


- TEŞEKKÜR[Ar.] (ETMEK) değil/yerine/= ÖVGE (SUNMAK)


- TEŞEKKÜR ETMEK ve/||/<> ÖZÜR DİLEMEK

( Bunları bilmeyenlere, kapıları/nı kapatmak gerekir. )


- TEŞEKKÜR ETMEK ile/ve TAKDİR ETMEK

( TO THANK vs./and TO APPRECIATE )


- TEŞEKKÜR ile/ve ALLAH'A ŞÜKÜR


- TEŞEKKÜR[Ar.]/MERSİ[Fr.] değil/yerine/= SAĞ OL! / ALKIŞ


- TEŞEKKÜR ile/ve ŞÜKÜR

( Kişilere ve topluma teşekkür etmeyi bilmeyen, şükür etmeyi bilemez. )


- TEŞEKKÜRDE:
ESTAĞFİRULLÂH ile/ve/değil/||/<> RİCA EDERİM


- TEŞEKKÜRNÂME değil/yerine/= ÖVGEBELGE


- TESELLÎ[Ar.] değil/yerine/= AVUNÇ


- TESELLİ ile KENDİNİ KANDIRMAK


- TESELLÎ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TECELLİ

( Hakikati keşf edebilmek için teselli değil tecelli gerekir. )


- TESELLİDE:
DÜNYA ile İSLÂM ile İMAN ile İHSAN


- TESELLÜM[Ar.] değil/yerine/= VERİLEN BİR ŞEYİ ALMA


- TEŞEMMÜ'[Ar. < ŞEM] ile TEŞEMMÜM[Ar. < ŞEMM]

( Mumlaşma, mum bağlama, muşamba gibi olma. | Üzerine bal mumu sürülme. [TEŞEMMÜ-İ KEBED: Karaciğerin muşambalaşması, siroz.] İLE Koklama. )


- TEŞEMMÜL[Ar.] ile TEŞEMMÜR[Ar.]

( İhrama bürünme. İLE İşe hazırlanma, sıvanma. )


- TEŞEMMÜS[Ar. < ŞEMS] değil/yerine/= GÜNEŞ ÇARPMASI


- TEŞENNÜC[Ar. < ŞENC]/İSPAZMOS/SPASM[İng.]/SPASME[Fr.] değil/yerine/= KASILMA

( Kasların kasılması, gerilip/çekilip büzülmesi. )


- TEŞERRÜF[Ar.] değil/yerine/= ONURLANMA, ONUR DUYMA


- TESETTÜR[Ar. < SETR] değil/yerine/= ÖRTÜNME, KAPANMA


- TESE'ÜL ile SUAL/İSTEK


- TEŞE'ÜM[< ŞEÂMET] değil/yerine/= "UĞURSUZ SAYMA"


- TEŞEVVÜŞ[< ŞEVEŞE] değil/yerine/= KARIŞMA, KARMAKARIŞIK OLMA, KARIŞIKLIK


- TEŞEVVÜŞ[Ar.] değil/yerine/= KARIŞIKLIK


- TESEYYÜP[Ar.] değil/yerine/= KAYITSIZLIK, TEMBELLİK, İHMALCİLİK


- TESFÎL[< SÜFL | çoğ. TESFÎLÂT] ile TESFÎR[< SEFER]

( Sefilleştirme, bayağılaştırma, aşağılaştırma. İLE Sefere gönderme/gönderilme. )


- TESHÎK ile ...

( EZME, DÖVME, DÖVÜP EZME )


- TESHÎL[Ar.] ile TESHÎL[Ar. < SEHL | çoğ. TESHÎLÂT] ile TESHÎR[Ar.]

( Öksürtme. İLE Kolaylaştırma. İLE Ele geçirme, zapt etme. | ... )


- TESHİN[Ar.] değil/yerine/= ISITMA


- TESHİP değil TEZHİP/TEZHİB


- TEŞHİR (ETMEK) değil/yerine/= SERGİLEYİŞ/SERGİLENİŞ/SERGİLEMEK


- TESHÎR ile/ve/> TAHRİK

( Söz/kelâm ile. İLE/VE/> Bakış/nazar ile. )


- TESHÎR ile TE'SÎR[< İSR]

( Büyüleme, büyü yapma; aldatma, aldatılma. İLE Alâmet/nişan bırakma. | İşleme, dokunma; içe işleme. | Kederlendirme. )


- TEŞHİR/EKSİBİSYON[< EXHIBITION]/UTAÇICILIK değil/yerine/= GÖSTERMECİLİK


- TEŞHİS/DIAGNOSIS[İng.] değil/yerine/= TANI


- TEŞHİS[Ar.] değil/yerine/= TANI/TANIMLAMA

( Hastalığın ne olduğunu araştırıp ortaya koyma. Kim ve ne olduğunu anlama, tanıma, seçme. | Belirleme. | Kişileştirme. )


- TEŞHÎS[< ŞAHS | çoğ. TEŞHÎSÂT] ile TEŞHÎZ[< ŞAHZ | çoğ. TEŞHÎZÂT]

( Ayırma, seçme, fark etme, tanıma. | Hastalığın, hangi hastalık olduğunu bilme. | Eşyaya şahsiyet verme, onlara hitâb etme. İLE Sivriltme, keskinleştirme. | Bileme. | Uyandırma, kuvvet ve etkisini artırma. )


- TEŞ'ÎL[Ar. < ŞU'L] ile TE'ŞÎR[Ar.]

( Parlatma, alevlendirme/şûlelendirme, tutuşturma. İLE Gedik etme. )


- TESİR (ETMEK) değil/yerine/= ETKİ/LEMEK


- TE'SÎR[Ar. < İSR | çoğ. TE'SÎRÂT] ile/ve TES'ÎR[Ar. < SA'R] ile/ve TESHÎR[Ar. < SİHRİYY] ile/ve TESHÎR[Ar. < SİHR/SEHHAR | çoğ. TESHÎRÂT]

( Alâmet, nişan bırakma. | İşleme, dokunma, içe işleme. | Kederlendirme. İLE/VE Değer/kıymet/narh koyma. | Ateşi yakıp alevlendirme. İLE/VE Zapt ve istila etme, ele geçirme, elde etme. İLE/VE Büyü yapma, büyüleme, aldatma/aldatılma, kendini bağlama. )


- TESİR[Ar.] değil/yerine/= ETKİ


- TESİR ile HÜKÜM


- TESİRSİZ/NÖTR değil/yerine/= ETKİSİZ


- TESİS ETME ile/değil/yerine OLUŞTURMA


- TESİS[Ar.] (ETMEK) değil/yerine/= KURMAK/OLUŞTURMAK


- TESİS (ETMEK) ve/<> TEMİN (ETMEK)


- TESİS değil/yerine/= KURULUŞ/KURULMA


- TESİSAT[Ar.] değil/yerine/= DONANIM/DÖŞEM


- TESİSAT[Ar.] değil/yerine/= DÖŞEM

( Belirli bir işin sağlanmasına yardım eden araçların uygun yerlere döşenmesi ya da döşenen bu araçların tümü. )


- TESİSAT ile/değil TECHİZAT


- TESİT[Ar.] değil/yerine/= KUTLAMA


- TESKERE[Fars. < DESKERE] ile/değil TEZKERE[Ar.]

( Sedye. | Eskimiş yapılarda malzeme taşımak için kullanılan, dört kollu ve iki kişinin taşıdığı tahta araç. İLE/DEĞİL Pusula. | Bir iş için izin verildiğini bildiren resmî kâğıt. | Askerlik görevinin bittiğini bildiren belge. )


- TEŞKİK[< ŞAKK] ile TEŞKÎK[< ŞEKK | çoğ. TEŞKÎKÂT]

( Yarma, yarılma, ikiye ayırma, parça parça yarma. İLE %50/50 olarak şüpheye düşürme/düşürülme, şüphede bırakma/bırakılma. )


- TEŞKİL ETMEK değil/yerine/= OLUŞTURMAK


- TEŞKİL[Ar.] değil/yerine/= OLUŞTURMA | OLUŞUM | ÖRGÜTLEME


- TEŞKİLÂT değil/yerine/= ÖRGÜT


- TEŞKÎLÂT[< TEŞKÎL] ile/ve/<> TECHÎZÂT[< TECHÎZ]


- TESKİN EDİCİ değil/yerine/= YATIŞTIRICI


- TESKİN[Ar.] ile/ve/||/<> TESELLİ[Ar.]

( Acı, öfke, heyecan vb. duyguları yatıştırma, dindirmeye çalışma. İLE/ve/||/<> Avunma, avuntu, avunç. )


- TESLÎF[Ar.] değil/yerine/= SABAH YEMEĞİ YEMEK


- TESLİM ETMEK ile/ve/<>/değil EMÂNET ETMEK


- TESLİM ETMEK ile/ve TESLİM ETMEYİ SÜRDÜRMEK


- TESLÎM[< SÜL, SELEME] ile ...

( KENDİNİ ALLAH'IN KADERİNE BIRAKMA | BİR EMÂNETİ YERİNE VERME | BİR ŞEYİ YENİ SAHİBİNE VERME | HAKİKAT OLDUĞUNU SÖYLEME | DAYANAMAYIP PES DEME | EMRE UYMAK, İTİRAZ ETMEMEK | SELÂM VERME, SELÂMETLE DUA ETME )


- TESLİM TAŞI ile ...

( TARÎK-İ BEKTÂŞİYYE'DE KULLANILAN ONİKİ DİLİMLİ TAŞ )


- TESLÎM[Ar.] ile TESLÎM[Ar. < SÜL, SELEME | çoğ. TESLÎMÂT]

( Çentme, diş diş etme. İLE Bir emâneti, yerine verme. | Bir şeyi, yeni sahibine verme. | Hakikat olduğunu söyleme. | İtiraf. | Dayanamayıp, "Pes!" deme. | Kendini, Allah'ın kaderine bırakma. | Bir saz yapıtında, asıl hâne ile mülâzimeyi bağlayan nağmeler olup bu nağmeler, her hânede tekrar edilmekle beraber, mülâzimeye dahil edilmez. Eskiden, buna "Terkib-i İntikal" da denilirdi. Fakat terkib-i intikal'in yalnız hâneleri bağlayan ve az çok tâdîlât ile tekrar edilen nağmeciklere verilen bir ad olup mülâzime ile hâne arasındaki nağmeye tevsî edilmemiş olma olasılığı da vardır. | Selam verme, selâmetle dua etme. | Âfetten masûn kılma. )


- TESLİMİYET:
BOYUN EĞMEK değil ANLAMAK


- Teslimiyet için DİNLE!!!


- Teslimiyet için SUS!!!


- TESLİMİYET ile/ve/> AŞK

( SUBMISSION vs./and/> FALL IN LOVE )


- TESLİM/İYET ile/ve BAĞLI/LIK


- TESLİMİYET ile/ve/||/<> ÇARESİZLİK


- TESLİMİYET ve/<>/|| DAYANMA GÜCÜ


- TESLİMİYET ile/ve İMAN


- TESLİMİYET ile/ve İNSAF


- TESLİMİYET ile/ve/değil/<> MAHVİYET


- TESLİMİYET ile NEFS

( Yün yumağı fındık kadar kalsa bile yine "Ben yumağım!" der durur. Fakat son ilmiği de attılar mı, gözünü bir açar ki, güzel bir halı olmuş, yumaklığından eser kalmamış. Nefis yumağının da oraya buraya yuvarlanması bunun için. Bizi bir halı olarak dokuyor. )

( Nefsi kurtarmak için yokluk gerek. )


- TESLİMİYET ile/ve/||/<>/< SABIR

( Özellikle, Anthony Hopkins'in, "The Edge" ve "The Instinct" adlı filmlerini de izlemenizi salık veririz. )


- TESLİMİYET ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< TERK-İ DAVÂ


- TESLİMİYET ile/ve/||/<> TEVEKKÜL

( Ne kadar âlim olsak da iki dakika sonra başımıza ne geleceğini bilemeyiz. )

( İnsan da, varlık da, kudret de küçülmedikçe büyümez. [muhitleşmek] )

( Kendinden haberin olmayacak ki, vuslata çıkasın. )

( Herşeyin modeli vardır fakat hakikatin yok. Hem kafes içinde duracaksın, hem de aradan çıkacaksın. )

( Azrail'e can vermeyen,
Hakk'a, Hakikat'e varamaz. )

( KENAR GEZME!
DOLAN, GEL!
GİR İÇERİ! )


- TESLİMİYET ile/ve/||/<>/>/< TEVEKKÜL
ile/ve/||/<>/>/<
TEBESSÜM :)

( Denizde, kendini bırakırsan batmazsın. Kişiyi batıran, kendini bırakmaksızın çırpınmasıdır. )


- TESLİMİYET ile/ve/değil TUTMAMAK


- TESLİMİYET ve/||/<>/< UTANMAK/UTANABİLMEK


- TESLİMİYET ve/<>/|| ZEKÂ


- TESLİMİYET/KABUL EDİLME/AFFEDİLME:
TÖVBE ve/||/<> DOĞRU/DÜZGÜN İŞ YAPMAK / SÂLİH AMEL


- TESLİM OLMAK ile/değil/yerine/>< KAYBETMEK


- TESLİS[Ar.]/TRIAL/TRINITY[İng.]/TRIVIUM[Lat.]/TRIMURTI[Hintçe] değil/yerine/= ÜÇÜL


- TESLÎS ile TESDİS

( Üçleme. İLE Altışarlama. )


- TESLİS ile/ve/değil/yerine/||/<>/> TEVHİD


- TEŞMÎL[Ar.] ile TEŞMÎR[Ar. < ŞEMR]

( Yayma, içine aldırma, kapsamına aldırma. | Daha genel bir anlam verme. İLE Sıvama, sıvanma. )


- TESMÎM[Ar.] ile TESMÎM[< SEMM]

( Eklemlerin yüzlerini birbirinden ayırma işi. Bir örgeni, eklem yerinden kesip atma. İLE Zehirleme, zehirlenme. )


- TESMÎN[Ar. < SÜMN] ile TESMÎN[Ar. < SEMEN]

( Sekizleme, sekize çıkarma. | Sekize bölme. | Bir şeye, paha biçme/biçtirme. İLE Semirtme, semirtilme, yağlatma. )


- TESMÎR[Ar.] ile TESMÎR[Ar. < SEMER]

( Çivileme/mıhlama, çivilenme/mıhlanma. İLE Ağaçların -çiçeklerini döküp- yemiş bağlaması. | Tasarrufla, malın çoğalması. )


- TESMİYE[Ar. < İSM] ile ADLANDIRMA, AD VERME/KOYMA

( AD KOYMA, ADLANDIRMA, İSİM VERME | BESMELE ÇEKME )


- TEŞNE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< MÜSAİT (OLMA)


- TESPİH:
"DİZMEK" değil BİR'LEMEK


- TESPİH ile/ve TENZİH

( Her tür eksiklikten tenzih, her tür kemâlle tesbih. )


- TESPİH'İN:
TANESİ değil DÂNESİ


- TESPİHLİ ile TESPİHLİ

( Tespihi olan, tespih çeken. İLE Üzerinde bir sıraya dizilmiş tespih taneleri gibi yuvarlakları olan. )


- TESPİT ETMEK ile/ve ELDE ETMEK

( TO DETERMINE vs. TO OBTAIN/GET )


- TESPİT ile ÇIKARIM

( TO DETERMINE vs. INFERENCE )


- TESPİT ile GENELLEME


- TESPİT ile İLERİ SÜRME

( TO DETERMINE vs. TO PUT/BRING FORWARD )


- TESPİT ile/ve/değil/||/<>/< İTİRAF


- TESPİT değil/yerine/= SAPTAMA


- TESPİT değil/yerine/= SAPTAMA


- TESPİT ile/ve TEKLİF

( TO DETERMINE vs./and TO PROPOSE )


- TESPİT ile/ve TEŞHİS

( ESTABLISHING vs./and DIAGNOSIS )


- TESPİT ile/ve/değil/||/<>/>/< (HAKKI/NI) TESLİM


- İCTİHÂD:
TEŞRÎ ile/ve/||/<> ADLÎ


- TEŞRİ ile FETVÂ


- TESRİ[Ar.] değil/yerine/= HIZLANDIRMA, ÇABUKLAŞTIRMA


- TESRÎB[Ar.] ile TESRÎB[Ar. < SÜRÛB]

( Ayıplama, darılma. | Başa kakma. İLE Yollama, gönderme, gönderilme. )


- TEŞRÎF[< ŞEREF] değil/yerine/= ONURLANDIRMA | GELMESİYLE BİR YERE ONUR VERME | GELME | GİTME


- TEŞRÎH[Ar. < ŞERH | çoğ. TEŞRÎHÂT] ile TEŞRÎHÎ[Ar.] ile TEŞRÎ/Î(LEGISLATIVE)[Ar.]

( Açma, yayma, etraflıca şerh etme/edilme. | Dilim dilim, parça parça kesme. | Bir ölü gövdesini kesip parçalara ayırma. Otopsi. | Anatomi. | İskelet. İLE Anatomiye özgü, anatomiyle ilgili. İLE Yasa ile, yasa ile ilgili. )


- TEŞRİHHANE[Ar. + Fars.] ile DERSLİK

( Otopsi yapılan yer. | Tıp fakültelerinde anatomi dersi yapılan yer. )


- TEŞRİK[Ar.] ile/ve/||/<> MÜŞTEREK[Ar.]

( Yaptığı bir işe birini ortak etmek. İLE Ortak. | Ortaklaşa, el birliğiyle yapılan/hazırlanan. | Ortaklaşa kullanılan. | Ortaklaşa, birlikte. )


- TEŞRÎK[Ar. < ŞARK] ile TEŞRÎK[Ar. < ŞİRK]

( Işıklandırıp parlatma. İLE Ortak/şerîk etme. | Allah'a ortak koşma. )


- TEŞRÎN-İ EVVEL[Ar.] ile TEŞRÎN-İ SÂNÎ[Ar.]

( Ekim ayı. İLE Kasım ayı.
[aslı, TİŞRÎN (Süryanice): Eskiden, yılın onuncu ve onbirinci aylarına verilen ortak ad.] )


- TEST ETMEK değil/yerine DENEMEK


- TEST ile/ve ANALİZ

( TEST vs./and ANALYSIS )


- TEST ile ANALİZ TEST vs. ANALYSIS

( TEST ile ANALİZ TEST )


- TEST ile/ve LİKERT ÖLÇEĞİ


- TESTERE ile ALÇI TESTERESİ

( )


- TESTERE[Fars.] ile BIÇKI

( Ağaç, demir vb. şeyleri kesmeye yarayan, genellikle üçgen biçiminde dişleri olan, dar ve uzunca çelik araç. İLE Tahta ya da ağaç biçmekte kullanılan, karşılıklı iki sapı olan ve iki kişi tarafından kullanılan büyük testere. | Motorla çalışan bir çeşit güçlü testere. | Saraç bıçağı. | Bağ budamaya yarayan dişli bıçak. )


- TESTERE ile KATRAK

( ... İLE Marangozlukta tomrukları biçmeye yarayan ve birden çok testeresi olan biçme makinesi. )


- TESTERE[Fars.] ile MÛŞER[Ar.]

( ... İLE Bir çeşit, eğri testere. )


- TESTİ ile ALBASTRA/ALBASTRON[Yun.]

( ... İLE İçine güzel kokular konulan, armut biçimli, Eski Yunan ya da Roma testisi. [Bu küçük testiler, çoğunlukla, albatr denilen, yumuşak, beyaz mermerden yapıldıklarından bu adı almışlardır.] [Bunların, camdan, pişmiş topraktan, madenden yapılmış olanları da vardır.] )


- TESTİ[Fars. < DESTİ] ile/ve/< AMFORA/AMFOR[Lat./Fr. < Yun.]

( Geniş gövdeli, dar boğazlı, emzikli ya da emziksiz olabilen, toprak, cam, metal vb. nesnelerden yapılan su kabı. | Bu kabın alabileceği miktarda olan. İLE/VE İki kulplu, dibi sivri, dar boyunlu, karnı geniş testi. )

( )


- TESTİ ile/değil ANFORA[İt. < Lat.]

( ... İLE/DEĞİL İki kulplu, yumurta biçiminde, dibi çoğunlukla sivri olan ya da bir ayakla biten antik toprak kap. Eskiden, sıvıları ve tahılı korumak ve taşımakta ya da ölülerin küllerini saklamakta kullanılırdı. Dipleri sivri anforalar, kuma oturtulurdu. )


- TESTİ ile BODUÇ

( ... İLE/VE Ağaç testi. )

( SEBÛ ile/ve ... )


- TESTİ ile ÇAMÇAK

( Topraktan/çamurdan yapılan, kulplu su kabı. İLE Ağaçtan yapılan, kulplu su kabı. )


- TESTİ ile/ve CERE/CERRE

( ... İLE/VE Toprak testi. )


- TESTİ ile/ve GARGAR

( ... İLE/VE Süzgeçli testi. )


- TESTİ ile/ve/değil/||/<>/< HIZMAN/HARMAN

( ... İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Çiriş kökünden yapılan yağ kabı. )


- TESTİ ile/ve KANATA

( ... İLE/VE Ağzı geniş tek kulplu testi. )


- TESTİ ile/ve KUMKUMA[Ar. < KUMKUME]

( ... İLE/VE Küçük testi. | Kötü, olumsuz bir özelliği kendinde fazlasıyla toplayan kişi, olay, olgu ya da yer. )


- TESTİ ile/ve KÛZE[Fars.]

( ... İLE/VE Su testisi. )


- TESTİ ile/ve LENGER

( ... İLE/VE Yayvan bakır testi. )


- TESTİ ile/ve SENEK

( ... İLE/VE Çam ağacından yapılmış su testisi. )


- TESTİS-İ ile/değil TESTİ-Sİ

( Şu sayrının erbezi/testisi. İLE/DEĞİL Şu su/şerbet testisi. )


- TESTLERDE:
POZİTİF ile/ve NEGATİF

( Bulunmuşsa/varsa. İLE/VE Bulun(a)mamışsa/yoksa. )

( Anlamlandırması/yorumlaması, beklenilen/aranılan şeyin karşılığına göre değişir. [ur/bakteri vb. için bakılmışsa pozitif çıkması olumsuzdur/kötüdür fakat gebelik, aşının tutması vb. için bakılıyorsa pozitif çıkması olumludur/iyidir.] )

( POSITIVE vs./and NEGATIVE : ON TESTS )


- TEŞVİK ETMEK ile/değil ÇANAK TUTMAK


- TEŞVİK ETMEK değil/yerine/= İTEVLEMEK


- TEŞVİK ile/ve/<> CEVAZ


- TEŞVİK değil/yerine/= ÖZENDİRME


- TESVÎK[Ar. < SEVK] ile TESVÎK[Ar. < MİSVÂK]

( Sürme, ileri gitme. İLE Dişleri, misvâk ile temizleme. )

( İSTİNÂN: Dişleri, macunla ya da tozla temizleme. )


- TEŞVİK-İ MESAİ değil TEŞRİK-İ MESAİ/İŞBİRLİĞİ


- TEŞVİKİYE CAMİSİ ile TEŞVİKİYE CAMİSİ

( Şişli'de, Nişantaşı aşağısındadır. İLE Arnavutköy'dedir. )

( 1855'te, Sultan Abdülmecid tarafından. İLE 1832'de inşa edilmiştir. )


- TEŞVİK/KÂR değil/yerine/= İTEV/Cİ


- TESVÎL[Ar. çoğ. TESVÎLÂT] ile TESVÎR[Ar.]

( Kötü bir şeyi, güzel göstererek aldatma. İLE Toz kaldırma. | Bâtınî anlamını araştırma. )


- TEŞVÎŞ[< ŞEVEŞE] ile KARIŞTIRMA, BULANDIRMA

( KARIŞTIRMA, KARMAKARIŞIK ETME, KARIŞIKLIK )


- TESVİT[Ar.] değil/yerine/= KARALAMA

( Müsvedde yapma. )


- TESVİYE ÂLETİ değil/yerine/= DÜZEÇ


- TESVİYE ETMEK değil/yerine/= DÜZLEMEK


- TESVİYE[< SEVÎ]:
TEK ŞEY ÜZERİNDE ile İKİ ŞEY ARASINDA ile ÇOK ŞEY ÜZERİNDE

( Doğrultma, kusursuz yapma, düzleme. İLE Hilâfa çözüm, iki ortağın rızâlaşması, dengeleme. İLE Düzenleme, dengeleme. )


- TESVİYE değil/yerine/= DENKBELGE


- TESVİYE[< SEVÎ] ile İSTİVÂ'[< SEVÂ]

( Doğrultma, kusursuz yapma, düzleme. İLE Birden çok şeyin birbirine eşit ve denk olması. | Düz olma, düzlük. | Kaplama, örtme. | Ortada ve tam bir derecede bulunma. | Mevlevî sikkesinin tam ortasına gelmek üzere önden arkaya doğru çekilen iki parmak eninde yeşil çuha. )


- TESVİYE[< SEVÎ] ile/ve/<> TASFİYE[< SAFV]

( Beraber etme, düz etme, düzleme, düzeltme, düz duruma getirme. | Ödeme, verme. | Hükûmetçe bir yere gönderilen erlere verilen ve bilet yerine geçen kâğıt. İLE/VE/<> Saf kılma, saflaştırma, arıtma, ayıklama, temizleme. | Özleştirme. | Bir ticaret kuruluşunun batması, kapanması vb. nedenler üzerine hesapların kesilmesi, alacaklılara, ortada kalan mal ve paradan paylarına düşen miktarın verilmesi, likidasyon. | Türlü nedenlerle çok sayıda çalışanın görevine son verme. )


- TESVİYE/Cİ/LİK değil/yerine/= DÜZLEME/Cİ/LİK


- TESYÎL[Ar. < SEYL] ile TESYÎR[Ar. < SEYR]

( Sel gibi akıtma/akıtılma. | [kimya] Sert bir cismi, akıcı duruma getirme. İLE Yürütme, yürütülme. | Gönderme/gönderilme, yollama/yollanma. )


- TETABBU'[Ar. < TETABBUÂT] ile TETÂBU'[Ar. < TEBA | çoğ. TETÂBUÂT] ile TETEBBU'[< TEBA | çoğ. TETEBBUÂT]

( Tabiatlanma. İLE Aralıksız, birbiri ardından gelme. İLE Bir şeyi etraflıca tetkik etme, mahiyetini anlamaya çalışma, kapsamlı inceleme, bir şey hakkında geniş bilgi edinme. )


- TETÂBUK[Ar. < TIBK] değil/yerine/= UYMA, UYGUN GELME, UYGUN DÜŞME, KARŞILIK GELMESİ


- TETAHHUL[Ar.] ile TETAHHUR[< TEHÂRET, TUHR/TUHUR | çoğ. TETAHHURÂT]

( Dalak şişmesi. İLE Temizlenme. )


- TETANİ/TETANY[İng.] değil/yerine/= KASINIM


- TETANOZ ile/||/<> BOTULİZM

( Clostridium tetani bakterisinin neden olduğu, kas spazmları ile ilişkili bir bulaş. İLE/||/<> Clostridium botulinum bakterisinin neden olduğu, kas zayıflığı ve kötürümlük ile ilişkili bir bulaş. )


- TETANOZ ile/||/<> DİFTERİ

( Clostridium tetani bakterisinin neden olduğu, kas spazmları ile ilişkili bir bulaş. İLE/||/<> Corynebacterium diphtheriae bakterisinin neden olduğu, boğazda kalın bir zar oluşumu ile ilişkili bir bulaş. )


- TETANOZ/TETANOS[Fr.] değil/yerine/= KAZIKLI HUMMA

( İnsan ve hayvan gövdesine açık yaralardan giren, genellikle toprakta, gübrede yaşayan bir basilin yol açtığı, kasların sürekli ağrılı kasılmasıyla kendini gösteren ateşli ve tehlikeli bir hastalık. )


- TETAVVU' ile ...

( FARZ OLMAYAN İBÂDETTE BULUNMA )


- TETÂYÜR[< TAYERÂN] ile ...

( UÇMA, UÇUŞMA, UÇUŞUP DAĞILMA | MÂYİLERİN GAZ HÂLİNE GEÇMESİ )


- TETİK ile TETİK

( Ateşli silahlarda ateşlemeyi sağlamak için çekilen küçük parça. İLE Çabuk davranan, çevik, dikkatli, uyanık. | Dikkat ve özen gerektiren, nazik. )


- TETİKLEME ile DÜRTÜKLEME

( MÜRŞİD: Tetikleyici. )


- TETİKLEME ile KIŞKIRTMA

( TRIGGER vs. PROVOKE )


- TETİKLEME ile/ve KIŞKIRTMA


- TETİKLEME ile/değil YANKILANDIRMA


- TETİKLEMEK ile/ve DEŞMEK

( TRIGGING vs. TO RECALL )


- TETİKLEMEK ile KÖRÜKLEMEK


- TETİKLE(N)ME ile/ve DÖNÜŞÜM


- TETİKLE(N)ME" ile/ve "KÖRÜKLE(N)ME" ile/ve "YÜKSELME" ile/ve "HOŞLANMA"


- TETİKTE" OLMAK/KALMAK ile/ve/||/<> TEYAKKUZ


- TETKİK ETMEK değil/yerine/= İNCELEMEK


- TETKİK değil/yerine/= İNCELEME


- TETKİKAT değil/yerine/= İNCELEMELER


- TETRA BALIKLARI

( Afrika, Orta Amerika ve Güney Amerika'da yaşarlar. Characidae, Alestidae ve Lebiasinidae ailesine ait olan küçük tatlı su balık türüdür. )


- TETRALOJİ/TETRALOGY[İng.] değil/yerine/= DÖRTLÜK | DÖRTLEME


- TETRALOJİ ile ...

( Bir yazarın, dört piyeslik yapıtının tümü. )


- TETT ile/ve/||/<>/> STT/SKT

( Tavsiye Edilen Tüketim Tarihi İLE/VE/||/<>/> Son Tüketim Tarihi/Son Kullanım Tarihi )


- TEVÂBİL[< TÂBEL/TÂBİL] ile ...

( Yemeklere konulan, nane, biber, tarçın, karanfil gibi baharatlar. )


- TEVÂCÜD[< VECD] ile ...

( KENDİNE VECİD DÂVET ETME, VECD İÇİNDE OLABİLMEK İÇİN GAYRET SARFETME, VECDİ TALEP ETMEK )


- TEVÂCÜD ile/ve/sonra/||/<>/> TEVECCÜD[< VECD]

( | Kendine vecid dâvet etme, vecd içinde olabilmek için gayret sarfetme, vecdi talep etmek. İLE/VE/SONRA/||/<>/> Vecde gelme, hallenme, coşma. | Kendinden geçerek ilâhi aşka dalma. | Aşırı heyecan. | Kederlenme. )


- TEVAFFUK[Ar. < VEFK] ile TEVÂFUK[Ar. < VEFK | çoğ. TEVÂFUKÂT]

( Başarma, muvaffak olma. İLE Uyma, uygun gelme. )


- TEVAHHUŞ[Ar.] değil/yerine/= ÜRKME, ÜRKÜNTÜ


- TEVAHHUŞ değil/yerine/= ÜRKÜNTÜ


- TEVAKKİ[Ar.] değil/yerine/= SAKINMA, KORUNMA, ÇEKİNME


- TEVAKKUF değil/yerine/= DURAKLAMA


- TEVAKKUF[Ar.] değil/yerine/= DURMA, DURAKLAMA | BAĞLI/İLGİLİ OLMA


- TEVÂLÎ[Ar. < VELY] ile TEVÂRÎ

( Birbiri ardından gelme, arası kesilmeksizin devam etme, sürme. İLE Bir şeyin arkasına saklanıp görünmez olma, gizlenme. )


- TEVÂLÜD[Ar. < VELED] ile TEVÂRÜD[Ar. < VÜRÛD]

( Doğma, doğurma. İLE Arka arkaya gelme, her yandan gelip birikme. | İki şairin, birbirinden habersiz olarak aynı dize[mısrâ] ya da iki dize[beyit] söylemesi/yazması. )


- TEVAR/TORASİK ENDOVASKÜLER AORT ANEVRİZMA TAMİRİ THORACİC ENDOVASCULAR ANEURYSM REPAIR[İng.] değil/yerine/= DAMARİÇİ GÖĞÜS ANA ATARDAMAR BALONCUK ONARIMI


- TEVÂRÎ[Ar. < VERÂ] ile TEVÂRÎH[Ar. < TÂRİH]

( Bir şeyin arkasına saklanıp görünmez olma, gizlenme. İLE Tarihler. )


- TEVÂRÜS[Ar. < VERÂSET] ile/ve/> TEMELLÜK[Ar. < MELK/MÜLK] ile/ve/> TEMESSÜL[Ar. < MİSL] ile/ve/> TERCÜME[Ar. < TERCEME] ile/ve/> TELİF[Ar. < ÜLFET] ile/ve/> TEKELLÜM[Ar. < KELÂM]

( Birinden miras kalması, mirasa konma. | Kalıtım yoluyla birinden ötekine geçme. İLE/VE/> Kendine mâl etme. İLE/VE/> Benzeşme. | Özümleme. İLE/VE/> Çeviri. İLE/VE/> Birleştirmek. İLE/VE/> Dile getirmek, anlatmak, söylemek. )


- TEVÂTÜR:
UYDURMA SÖZ değil GÜVENİLİR KİŞİLERDEN GELEN BİLGİ/HABER


- TEVÂTÜR ile RİVÂYET


- TEVÂTÜR ile ŞÂYİA

( ... İLE Yayılmış haber, yaygın olan, söylenti. )


- TEVÂTÜR ve/< TEBLİĞ

( Herşeyin senedi olması gerekmez. Tebliğ ve tevâtür de yeterlidir/geçerlidir. )


- TEVÂZÛ ("ETME[ME]K") ile/değil TENEZZÜL (ETME[ME]K)

( Küçük gibi görülen tenezzül makamı, saltanat makamından daha yüksektir. )


- TEVÂZÛ GÖSTERMEK ile TEVÂZU GÖSTERİSİNDE BULUNMAK


- TEVÂZU'[< VAZ (çoğ. TEVÂZUÂT)] değil/yerine/= ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK (GÖSTERME)

( ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK (GÖSTERME) )


- TEVÂZÛ ile DAAT


- TEVÂZÛ ile/ve HİKMET


- TEVÂZÛ ile SAFÂ'[Ar.]

( ... İLE Saflık, berraklık. | Kişinin kendine ve başkasına iltifat etmediği hali. )

( ... İLE Bazı kabullerde, ilim ve iltifat tecellinin tertemiz olmasına engeldir. Telvin[< LEVN Ar.(: renk verme, boyama)] bu ilim ve iltifattır. )


- TEVÂZÛ ile/değil/< TEFÂHÜR[< FAHR)


- TEVÂZU'[Ar. < VAZ | çoğ. TEVÂZUÂT] ile TEVAZZU'[Ar.] ile TEVAZZUH/TAVAZZUH[Ar. < VUZÛH | çoğ. TETEBBUÂT]

( Alçakgönüllülük (gösterme). İLE Konulma, konuluş. İLE Açıklanma, açıklığa kavuşma, aydınlanma. )


- TEVÂZÜN[< VEZN] değil/yerine/= TARTIDA BİR OLMA, DENK OLMA, DENGEDE BULUNMA


- TEVBE ile İ'TİZÂR

( Tövbe, işlenmiş bir günah ya da suçun bir daha işlenmeyeceğine dair verilen söz. | Kulun, sahf bir kalple Hakk'a yönelmesi, tekrar günah işlememeye ahd etmesi. İLE Özür dileme, bir şeyin, kendinden uzaklaştırılması. )


- TEVBÎH ile TEKDÎR ile MUÂHEZE[< AHZ | çoğ. MUÂHEZÂT]

( Azarlama, paylama. | Memurlara uygulanan bir disiplin cezası. İLE Bulandırma. | Kederlendirme. | Azarlama. | Öğrenciye verilen ve siciline işlenen bir cezâ. İLE Azarlama, paylama, çıkışma, darılma. | Tenkîd. )

( ... İLE Tevbîhten daha ağırdır. )

( Nush ile uslanmayanı, etmeli tekdîr
Tekdîr ile uslanmayanın hakkı kötektir! )


- TEVCÎH[< VECH] değil/yerine/= ÇEVİRME, YÖNELTME, DÖNDÜRME | SÖZ ATMA, BAKMA | ANLAM VERME, YORUMLAMA | RÜTBE, MEVKİ VERME


- TEVDÎ (ETMEK) ile/ve/||/<> HAVÂLE (ETMEK)

( Bırakma, emânet etme. | Vedâlaşma. İLE/VE/||/<> Bir işi bir başkasının sorumluluğuna bırakma, ısmarlama, devretme. | Banka, postane vb. aracılığıyla gönderilen para. | Postane, banka vb. aracılığıyla para gönderildiğinde gönderenle alacak olanın adları ve para miktarı yazılı kâğıt, havale kâğıdı, havalename. | Genellikle çocuklarda görülen, ateşli ya da ateşsiz olan çırpınma nöbetleri. | Bir arsayı çevirmek, kapamak için çekilen perde ya da duvar. | Yüksek ve büyük bir görünüşü olma. )


- TEVDÎ[Ar. < VED] değil/yerine/= BIRAKMA, EMÂNET ETME | VEDÂLAŞMA[Ar.]


- TEVECCÜD[< VECD]:
VECDE GELME, HALLENME, COŞMA


- TEVECCÜH[< VECH] değil/yerine/= ÇEVRİLME, YÖNELME, DOĞRULMA | BİR YERE DOĞRU HAREKET ETME | GÜLERYÜZ GÖSTERME, YAKINLIK DUYMA | HOŞLANMA, SEVGİ | NASİP VE MÜYESSER OLMA


- TEVECCÜH değil/yerine/= GÜLERYÜZ/İLGİ


- TEVECCÜHÜNÜZ değil/yerine/= İYİ GÖRÜŞÜNÜZ


- TEVEKKELÎ[Ar.] değil/yerine/= NEDENSİZ, BOŞ YERE/BOŞUNA


- TEVEKKÜL ETMEK değil/yerine/= KUTGÜVENMEK


- Tevekkül için DİNLE!!!


- Tevekkül için SUS!!!


- TEVEKKÜL ve/||/<> AŞK


- TEVEKKÜL ve/||/<> İHLÂS


- TEVEKKÜL ile/ve/<> İTİMAT


- TEVEKKÜL ve/||/<>/> RIZÂ ve/||/<>/> SABIR

( Ulaşamadığına gösterdiğin. VE/||/<>/> Ulaştığına gösterdiğin. VE/||/<>/> Kaybettiğine gösterdiğin. )


- TEVEKKÜL ile SABIR


- TEVEKKÜL ve (SONRASINDA DEĞİL!)


- TEVEKKÜL ve/||/<>/> TEVEKKEL

( Herhangi bir işte elinden geleni yapıp daha sonrasını Allah'a bırakma. VE/||/<>/> Bazı/çoğu şeyi oluruna bırakan. )


- TEVEKKÜL ve/||/<>/< TEVHİD


- TEVEKKÜLLÜ değil/yerine/= KUTGÜVENÇLİ


- TEVELLÂ[< VELY] ile/ve TEBERRÂ[< BERÂ]

( Yanaşma, yakınlaşma, bağlılık. İLE/VE Uzaklaşma. )


- TEVELLÂ/TEVELLÎ[< VELY] değil/yerine/= BİRİNE YANAŞMA | BİRİNİ DOST TUTMA | İYİ AHLÂK | EHL-İ BEYT'İ, HZ. ALİ'Yİ SEVME, ONLARDAN MEDET VE ŞEFÂAT İSTEME, KENDİLERİNE OLAN YAKINLIK, BAĞLILIK


- TEVELLU'[Ar.] ile TEVELLÜH[Ar. < VELEH | çoğ. TEVELLÜHÂT]

( Sevme, aşk ve ilginin oluşması. İLE Şaşakalma. )


- TEVELLÜT[Ar. < VİLÂDET] değil/yerine/= DOĞMA | DOĞUM (ZAMANI)


- TEV'EM[Ar.] ile İKİZ | EŞ, BENZER

( İKİZ )

( EŞ, BENZER )


- TEVERRÜM[Ar.] değil/yerine/= VEREM OLMA


- TEVESSÜ[Ar. < VÜSET] ile TEVESSÜL[Ar. < VESÎLE]

( Genişleme, yayılma. İLE Sarılma. | İnanma. | Neden gösterme. | Başvurma, girişme. )


- TEVEŞÜ ile TEVEŞÜL


- TEVETTÜR[Ar. < VETR/VİTRET] değil/yerine/= GERİLME, GERGİN DURUMA GERME | GERİLİM


- TEVFİK FİKRET ile/ve/||/<>/> ATATÜRK

( Kimseden ümmîd-i feyz etmem, dilenmem perr-ü-bâl
Kendi cevvim, kendi eflâkimde kendim tâirim,
İnhinâ tavk-ı esâretten girandır boynuma;
Fikri hür, irfanı hür, vicdânı hür bir şâirim.

(Kimseden bir yarar ummam ben, dilenmem kol kanat.
Kendi boşluk, kendi gökkubbemde kendim gezginim.
Bir eğik baş, bir boyunduruktan ağırdır boynuma;
Fikri hür, irfânı hür, vicdanı hür bir şairim.)

Tevfik Fikret )

( )


- TEVFİKAN[Ar.] değil/yerine/= UYARAK, UYGUN OLARAK, ...'E GÖRE


- TEVHİD:
DIŞARI DOĞRU değil İÇERİ DOĞRU


- TEVHİD:
EYLEMDE ve ÖLÜMDE


- TEVHİD:
FARK ve/<> HİZMET


- TEVHİD:
ŞEYLERİN AKLI değil AKLIN AKLI


- TEVHÎD[< VAHDET] ile/ve/<> MÜNÂCÂT[< NECV]

( Klasik Türk dînî şiir müziğinde bir şekil. Güftesinin konusu Allah'ın birliğidir. Allah'ın tevhîd ve azameti hakkındadır. İLE/VE/<> Allah'a dua etme, yalvarma. | Allah'a dua konulu manzûme. Divan Edebiyatı'nda, Tanrı'yı öven koşuk türü ya da koşuğun bir bölümü. )


- TEVHÎD ve/< ADÂLET ve/< MUHABBET


- TEVHİD ile/ve AMEL

( İlimlerin amacı. İLE/VE Amellerin amacı. )

( Amellerin en hayırlısı, az da olsa sürekli olandır. )

( Tevhid insan üzerinedir. )


- TEVHÎD değil/yerine/= BİREŞİM

( Ayrımları/nı gösteren birlik. )

( BİR KILMA, BİR ETME, BİRLEŞTİRME | BİR SAYMA, BİR OLARAK BAKMA, BİRLİĞİNE İNANMA | ALLAH'IN BİRLİĞİNE İNANMA | "LÂİLÂHE-İLL-ALLAH"(KELİME-İ TEVHİD) SÖZÜNÜ TEKRARLAMA )


- TEVHİD ile/ve/||/<> FITRAT


- TEVHİD ve/<> İLİM ve/<> TERBİYE ve/<> EDEB


- TEVHÎD ile/ve/<> İTTİHÂD


- TEVHİD ve SEVGİ

( AKLIM BENİ YANILTMADI KALBİM DE AKLIMI TEKZİP ETMEDİ )


- TEVHİD ve SÜKÛNET

( Tevhîd, sükûnettir. )


- TEVHîD ve/||/<> TAKVÂ ve/||/<> TEZKİYE


- TEVHİD ve/=/||/<> YOGA ve/=/||/<> SYMBOLON


- TEVHİD-İ EF'AL ve TEVHİD-İ SIFAT ve TEVHİD-İ ZÂT

( FİİLLERİN BİRLİĞİ ve NİTELİKLERİN, BİLGİNİN BİRLİĞİ ve KENDİNİ DIŞLAŞTIRABİLME OLANAKLILIKLARI )

( İLKELERİ: HAYR ve DOĞRULUK/SIDDIKİYET ve GÜZELLİK/CEMÂL )

( A ve S ve K )

( AYN ve SİN ve KAF )

( KİŞİ )

( 3 NOKTA, ŞIN )

( HARF-İ MUKEDDÂ )


- TEVHİD-İ TEDRİSAT değil/yerine/= ÖĞRETİM BİRLİĞİ


- TEV'ÎD[Ar. çoğ. TEV'ÎDÂT] ile TEHDÎD[HÜDÛD | çoğ. TEHDÎDÂT]

( Sözle korkutma. İLE Birinin gözünü korkutma, göz dağı verme. )


- TE'VÎD[Ar.] ile TEV'ÎD[Ar. çoğ. TEV'ÎDÂT]

( Eğriltme, eğritilme. İLE Sözle korkutma. )


- TEVİL ETMEK değil/yerine/= ÇEVRİLEMEK


- TE'VÎL[< MEÂL] ile ...

( SÖZÜ ÇEVİRME, SÖZE AYRI ANLAM VERMEYE KALKIŞMA | ASLA RÜCÛ )


- TEVİL ve İLİM


- TEVİL ile İSTİNBÂT


- TEVİL ile/ve ŞİİR ile/ve METAFİZİK


- TE'VÎL ve/<> TEVHÎD


- TE'VÎLEN[Ar. < MEÂL] ile TE'VÎLÎ[Ar. < MEÂL]

( Te'vîl ederek, sözü çevirerek. İLE Te'vîl ile ilgili. )


- TEVİL-İ GARİB ile TEVİL-İ BAİD ile TEVİL-İ MÜSTEBÂD

( Yakın yorum. İLE Uzak yorum. İLE Zoraki yorum. )


- TEVKİ'[Ar. < VUKÛ] ile TEVKİÎ[Ar.]

( Sultan buyruklarına çekilen nişan. | Padişahın nişanlı buyruğu. İLE Tevki'ci. Padişah buyruklarına nişan işaretini yapan memur, tuğrakeş. )


- TEVKİCİ[Ar.] değil/yerine/= NİŞANCI


- TEVKÎD[Ar. < EKD] ile TEVKİD[Ar. çoğ. TEVKİDÂT] ile TEVKİT[Ar. < VAKT]

( Sağlamlaştırma. İLE Tutuşturup yakma. İLE Vakti, saati belirli kılma. )


- TEVKİF[Ar.] değil/yerine/= DURDURMA | TUTUKLAMA


- TEVKİFHANE[Ar.] değil/yerine/= TUTUKEVİ


- TEVKİÎ ile/||/<> SÜLÜS ile/||/<> RİK\'A ile/||/<> KÛFÎ ile/||/<> NESİH ile/||/<> MURAKKA ile/||/<> MÜSELSEL ile/||/<> DİVANÎ

( Sözcüklerin arası birleştirilerek yazılan bir yazı biçimi.[Resmî yazışmalarda kullanılan bir yazı çeşidiydi.][Sülüse benzeyen daha yumuşak hatlı ve hareketli büyük boy yazılar.] İLE/||/<> Yuvarlak karakterli, daha çok kitabelerde kullanılan, kitaplarda ise başlıklara mahsus büyük boy bir yazı üslûbu. İLE/||/<> Türklerin ortaya çıkardığı bir yazı çeşidi. "Mim"lerin gözü kapanmış, "Sin" ve benzeri harflerin dişleri kalkmış, noktalar çizgilere dönüşmüştür. Daha çok el yazısında kullanılır. İLE/||/<> Arap harflerinin düz ve köşeli olarak kullanılmasıyla oluşmuş erken dönem İslâm yazı türü ve bundan geliştirilmiş bir yazı türü. İLE/||/<> Metinlerin kopya edilerek çoğaltılmasında kullanılan yuvarlak karakterli bir yazı üslûbu. İLE/||/<> İstenilen kalınlığı sağlayacak kadar kâğıdın birinin suyunu ötekinin aksi yöne gelecek biçimde kola ile yapıştırılmasıyla elde edilen mukavvadan yapılan albüm. Üzerine hatların ayrı ayrı kâğıtlara yazılarak hatlar, minyatürler, varaklar v.s. yapıştırılır. İLE/||/<> Tüm yazaçları/harfleri ve sözcükleri birbirine bitişik olarak yazılan bir yazı biçimi. İLE/||/<> Türklere özgü hareketli ve girişik bir yazı üslûbudur. Harfler ve sözcükler, birbirine kaynaşmıştır. )


- TEVKÎL[Ar. < VEKÂLET] ile TEVKÎR[Ar. < VEKAR | çoğ. TEVKİRÂT]

( Vekil etme. İLE Güzel karşılama, ağırlama, ululama. )


- TEVKİL değil/yerine/= YETKİGEÇİ


- TEVLİT[Ar.] değil/yerine/= DOĞURMA, DOĞURTMA | NEDEN OLMA, OLUŞTURMA


- TEVLİYET[Ar.] değil/yerine/= VAKIF MALLARINA BAKMA GÖREVİ


- TEVRAT ile/değil/yerine ESKİ AHİT


- TEVRİYE'DE:
YALIN[MÜCERRET] ile/<> TERBİYE EDİLMİŞ[MÜREŞŞAH] ile/<> AÇIKLANMIŞ[MÜBEYYEN] ile/<> HAZIRLANMIŞ[MÜHEYYÎ] ile/<> ÎHÂM-I KABÎH

( [beyitte] Sözcüğün, uzak anlamıyla kullanıldığını gösterir bir ipucu bulunmayan. İLE/<> Sözcüğün, yakın anlamıyla ilgili bir ipucu bulunan. İLE/<> Sözcüğün, uzak anlamıyla ilgili bir ipucu bulunan. İLE/<> Tevriyeye konu olan sözcüğün, başka sözler yardımıyla anlaşılması. İLE Sözcük, müstehcen bir anlam içeriyorsa. )


- TEVSİ[Ar.] ile TEVŞİ[Ar.]

( Genişletme, yayma. İLE Süsleme. )


- TEVSÎH[Ar. < VESAH] ile TEVŞÎ'[Ar.] ile TEVŞÎH[Ar. < VİŞÂH | çoğ. TEVŞÎHÂT]

( Kirletme. | Paslandırma. İLE Süsleme. İLE Süsleme, süslendirme. Süslü giysi giydirme. | Mukayyed kâfiye ile şiir yazma, çifte kâfiye. | Kur'ân-ı Kerîm'i, usûl, âdâb ve erkânı ile okuma. | Mevlîd bahirleri arasında, dînî ve tasavvufî mahiyette kasîde ve beste okuma. | Türk dînî müziğinde bir şekil.[Na't, tekkelerde ve başka yerlerde okunduğu halde, tevşîh denilenler, mevlîd ve mi'râciyye arasında tegannî edilir.] )


- TEVSİK[Ar.] değil/yerine/= BELGELEME


- TEVZÎ'[< VEZ |çoğ. TEVZÎÂT] ile TEVZÎÎ[Ar.]

( Dağıtma/dağıtılma. | Herkese payını dağıtma, üleştirme. İLE Dağıtma, üleştirme ile ilgili. )


- TEXT MINING[İng.] değil/yerine/= ÖRÜT MADENCİLİĞİ


- TEYAKKUZ[Ar. < YAKAZA] değil/yerine/= SAKLIK/UYANIKLIK

( Uyanma, uykudan kalkma. | Uyanık olma, uyanıklık, açıkgözlülük. )


- TEYAKKUZ[Ar.] değil/yerine/= SAKLIK/ANIKLIK/UYANIKLIK


- TEYEMMÜM[Ar.] ile İRÂDE[Ar.]


- TEYEMMÜM[Ar. < YEMAM] ile TEYEMMÜN[Ar. < YÜMN]

( Su bulunmayan yerde su niyetiyle toprak, kum vb. şeylerle abdest alma. İLE Uğur sayma, uğur olarak kabul etme. )


- TEYİD ile TASDİK


- TEYİT ETMEK/KONFİRME ETMEK değil/yerine/= DOĞRULAMAK/GEÇERLEMEK/GERÇEKLEMEK/ONAYLAMAK


- TEYİT MEKTUBU değil/yerine/= GEÇERLETKE


- TEYİT/KONFİRMASYON değil/yerine/= DOĞRULAMA/GEÇERLEME/GERÇEKLEME/ONAYLAMA


- TEYZE / KÜKÜ/Y[dvnlgttrk] ile/ve/||/<> ANNE

( [Biyolojik açıdan] Anneyle kardeşlik bağlantısı olan dişil gövdeli kişi/ye verilen ad. İLE/VE/||/<> Yaşama, karnında(uterus'ta/rahim'de) gelişerek başlanılan kişi. )

( AUNT vs./and MOTHER )


- TEYZE ile YENGE/BULA

( Annenin kız kardeşi ya da ablası. İLE Amca ya da dayının eşi.[< "yeni gelen" ya da "yanına gelen"] )


- TEYZEZÂDE[Tr. + Fars.]/KUZEN[İng. < COUSIN] değil/yerine/= TEYZENİN OĞLU


- SAV/TEZ ile/ve/||/<>/> | ÖNSAV/HİPOTEZ ile/ve/||/<>/> KARŞISAV/ANTİTEZ | ile/ve/||/<>/> BİREŞİM/SENTEZ

( Sav. İLE/VE/||/<>/> | Varsayım[ispatta geçici olarak kabul edilen doğrular][faraziye]. İLE/<> Karşı Sav. | İLE/VE/||/<>/> Bireşim. )


- TEZ ile SAV

( Ödev. İLE Mantıkça sıkı dokunmuş bir çıkarımlar dizisinin vargı'sıdır. )

( THESIS "AS HOMEWORK" vs. THESIS )


- TEZ ile TAVIR


- TEZ[Fars.] ile TEZ[Fr.]

( Çabuk olan, hızlı. | Hızlı bir biçimde. İLE Sav. | Üniversitelerde öğrencilerin ya da öğretim üyelerinin hazırlayıp bazen bir sınav kurulu önünde savundukları bilimsel çalışma. )


- TEZAD ile ABES


- TEZAD ile AKS


- TEZAD ile/ve KOMİK


- TEZAD ile KONTRAST

( OPPOSITION vs. CONTRAST )


- TEZAD ile/ve/> MİZAH

( OPPOSITION vs./and/> COMEDY )


- TEZAD ile TAHDE TEZAD


- TEZAD ile TAHT-EL-TEZAD


- TEZÂD ile TENÂKUZ

( KARŞIT ile ÇELİŞİK/ÇELİŞKİ )

( ÇELİŞKİ/TENAKUZ: Hem nitelik, hem nicelik. )


- TEZAHÜR[< ZUHÛR] ile ...

( MEYDANA ÇIKMA, BELİRME, GÖRÜNME | BELİRTİ | BİRBİRİNE YARDIM ETME [İng. TO APPEAR] )


- TEZÂHÜR[Ar.] ile/<> TEBÂRÜZ[Ar.]


- TEZAHÜR ile/ve/||/<>/> TESİR


- TEZAT ile KONTRAST

( OPPOSITION vs. CONTRAST )


- TEZÂYÛF/CONNOTER[Fr.] ile BİRBİRİNİ AYNI ANDA GEREKTİREN

( Birbirini aynı anda gerektiren. )


- TEZAYÜT[Ar.] değil/yerine/= ÇOĞALMA, ARTMA


- TEZBÎL[Ar.] ile TEZBÎR[Ar. < ZEBR | çoğ. TEZBÎRÂT]

( Toprağı gübreleme. İLE Yazma, yazılma. )


- TEZEHHUR[Ar.] ile TEZEHHÜR[Ar. < ZEHRE | çoğ. TEZEHHÜRÂT]

( Denizin köpürüp taşması. İLE Çiçeklenme. | [kimya] Çiçeksime, tuzlanma.[Fr. EFFLORESCENCE] | Üst derinin üstünde görülen ufak ufak kabarcıklar. )


- TEZEKKÜR[< ZİKR]:
HATIRA GETİRME | BİR KONUYU KONUŞMA


- TEZEKKÜR ile/ve/||/<>/> TEDEBBÜR

( Geçmişe yönelik. İLE/VE/||/<>/> Geleceğe yönelik. )

( İlgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )


- TEZELLÜL ile/değil/yerine/< TEVÂZÛ

( Aşağılanma. İLE/DEĞİL/YERİNE/< Alçakgönüllülük. )

( "Alçakgönüllüğün" aşırısı ve sonu. İLE/DEĞİL/YERİNE/< ... )


- TEZELLÜL[Ar.] ile ZÜLL[Ar.]


- TEZELZÜL[Ar.] değil/yerine/= SARSILMA, SALLANMA


- TEZENELİ SAZLARDA:
[büyükten küçüğe] MEYDAN SAZI ile/ve DİVAN SAZI ile/ve KARA DÜZEN SAZ(BOZUK DÜZEN) ile/ve TAMBURA/DÜNBÜRE/DÜNBÛRE[Fars.] ile/ve BAĞLAMA ile/ve CURA ile/ve TAR


- TEZGÂH ile/ve/||/<> BANGO


- TEZGÂH[Fars. < DESTGÂH: Makine.] değil/yerine/= ELLEK


- TEZGÂH[Fars. < DESTGÂH] ile ISDAR/ISTAR

( Genellikle dükkânlarda satıcıların önündeki uzun masa. | Kahve, meyhane vb.nde müşterilerin üzerinde yiyip içtikleri uzun masa ya da büfe. | Üzerinde genellikle el ya da küçük makinelerle iş görülen yapım aracı. | Tersane. | Genellikle yasal olmayan bir işi yapmak için tutulan uygunsuz yol. İLE Halı, kilim dokunan tezgâh. )


- TEZGÂHLAMAK ile DOLANDIRMAK

( Dokunacak bezi tezgâha yerleştirmek. | Bir iş için hazırlık yapmak, işe girişmek. | Yasal olmayan bir işi gerçekleştirmek için plan yapmak. İLE Dolanma işini yaptırmak. | Dolaştırmak. | Birini aldatarak parasını ya da malını elinden almak. )


- TEZGÂHTAR ile ESNAF/SÛKA[Ar.]

( TEZGÂH[< Fars. DEST-GÂH: Dokuma aleti, atölye. | Zenginlik.] )


- TEZGÂHTAR ile "TEZGÂHTAR"

( Satışla uğraşan. İLE Üçkağıtçı. )


- TEZGÂHTAR ile VANDÖZ

( ... İLE Tezgâhtar kadın. )


- TEZHİB'DE:
ZÂHRİYE ile/ve/||/<> BAŞLIK ile/ve/||/<> SER LEVHA ile/ve/||/<> HÂTİME ile/ve/||/<> CETVEL ile/ve/||/<> HARİTA ile/ve/||/<> MİNYATÜR


- TEZHÎP[< ZEHEB] ile/ve TASVİR/MİNYATÜR

( Altın sürme. | Yaldızlama. | Süsleme. İLE/VE .... )


- TE'ZÎN[< EZÂN]:
EZAN OKUTMA


- TEZKERE değil/yerine/= TÜMERLİK


- TEZKÎR[Ar.] ile TENBÎH[Ar.]


- TEZKİYE[< ZEKÂT] ile ...

( TEMİZ ETME (KUSURDAN), TEMİZE ÇIKARMA, AKLAMA, ARINMA | SORUŞTURARAK BİRİNİN İYİ HALLİ OLDUĞUNU MEYDANA ÇIKARMA )


- TEZVÎD ile/ve/||/<> TEZEVVÜD

( Yol için yiyecek/azık verme, azıklandırma. İLE/VE/||/<> Yol için yanına yiyecek/azık alma. )


- TEZVÎR[< ZEVR | çoğ. TEZVÎRAT] değil/yerine/= YALAN DOLAN | ARABOZUCULUK


- [ne yazık ki]
TEZYÎF[Ar. < ZEYF] değil/yerine/= DEĞERSİZ GÖSTERME | ALAY ETME


- TEZYÎN[< ZÎNET] ile TEZHİB

( Süsleme, süslenme, ziynetlen(dir)me. İLE Altın sürme. | Yaldızlama. | Süsleme. )


- TEZYİNAT[Ar.] değil/yerine/= SÜSLER/BEZEKLER


- TƏBLİĞ[Azr.] = PROPAGANDA[Tr.]


- TF-IDF/TERM FREQUENCY-İNVERSE DOCUMENT FREQUENCY[İng.] değil/yerine/= TERİM SIKLIĞI – TERS BELGE SIKLIĞI


- TF/TERM FREQUENCY[İng.] değil/yerine/= TERİM SIKLIĞI


- THALES KURAMI ve/||/<> ÜÇGENLER KURAMI

( Piramidin yüksekliğini bulmak için yere dikilen bir çubuğun gölgesinin uzunluğunun, çubuğun uzunluğuna eşit olmasını beklemek ve o anda piramidin gölgesinin uzunluğunu ölçerek piramidin yüksekliğinin ölçülmesi. | Bir dik üçgende, dik açının tepe noktasından hipotenüse indirilen dikmenin, iki tarafında kalan iki üçgen, birbirine ve asıl üçgene benzer üçgenlerdir. VE/||/<> ... )


- THALES ve/||/<>/> ANAKSİMANDROS/ANAKSİMENDER

( ...[M.Ö. 624 - 546] VE/||/<>/> Thales'in öğrencisi.[M.Ö. 610 - 546/545] )

( Anaksimandros, dünyanın tepsi gibi değil küre gibi olduğundan ilk kuşkulanmış kişidir.[Dünyanın eğimini bile ölçmüştür.] )

( [2. | 3. | 4. | 5. | 6. | 7. dersler...] )


- THALES ile/ve/değil PARMENİDES

( İlk filozof, Thales değil Parmenides olarak kabul edilir. )

( PARMENİDES - PERİ PHYSEOS(DOĞA ÜZERİNE) )


- THANK YOU vs. NO, THANK YOU


- THAT and THAT


- THAT vs. THAT


- (THE AWARE OF) FAST ALTERATION vs. (THE AWARE OF) SLOW ALTERATION


- [not] THE BEAUTIFUL vs. WHICH/WHAT I WOULD LIKE TO


- THE FREEDOM vs./and CAPTIVITY OF THE FREEDOM


- [not] THE LOVE/HATE OF HISTORY vs. INFORMATION/KNOWLEDGE OF HISTORY


- THE MEANINGS OF THE WORDS


- THE MOST vs. UNIQUE


- THE PERSON DOES NOT TO TALK BY/IN THE WISDOM vs. THE PERSON DOES NOT TO TALK IN IGNORANCE


- (not THE REST) THE REST OF


- THE SELF OF ... vs. THE REASON OF ...


- THE THING, IF HAPPENS, WOULD NOT BE A PROBLEM vs. THE THING, WHICH WOULD BE BETTER IF NOT HAPPENS


- THE TRUMAN SHOW ve/<>/> ASCENSION

( Film.[Jim Carrey] VE/<> Dizi.[3 bölüm] )


- THEIA ile/ve/||/<> DÜNYA

( İlgili konuşmayı izlemek için burayı tıklayınız... )


- THEORIA ile TEMÂŞÂ

( Şey'i sürecin dışına çıkarmak. İLE Şey'i sürecin içinde görmek. )

( İdrakle bütüne bakmak. )

( Vicdanla/Zihinle bütüne bakmak. )

( İhsas/duygu. İLE İdrak. )

( Metafizik. İLE "Mistik." )

( Holistic. vs. Universal. )


- THEORY vs. PRACTICE


- THEORY vs. SCENARIO


- THEORY vs./and UTOPIA


- THERAVADA ile ...

( "Eskilerin Okul Sistemi". Pirlerin Öğretisi adı da verilen Güney Budizmi. Budizm'in başlangıçtaki durumuna benzerliğini yitirmemiş olan Budist Mezhebi. Budizm'in Ortodoks ve orijinal biçimi olarak kabul edilir. Özellikle Seylan, Burma, Tayland, Laos ve Chittagong'da uygulanmaktadır. )


- THEREFOR vs. THEREFORE


- THESAURUS[İng.] değil/yerine/= EŞANLAMLILAR SÖZLÜĞÜ, KAVRAM DİZİNİ


- THESIS "AS HOMEWORK" vs. THESIS


- THING vs./and/<> THINK


- THIS vs. THAT


- THIS vs. THAT vs. IT


- THIS vs. THIS EXIST TOO


- THOMAS HENRY HUXLEY ile

( 04 Mayıs 1825 - 29 Haziran 1895 İLE 26 Temmuz 1894 - 22 Kasım 1963 )


- THOMAS PAINE ile/ve/||/<>/>< EDMUND BURKE


- THOMAS YOUNG


- THOUGHT vs. ATTENTION


- THOUGHT vs. BELIEF


- THOUGHT ECHO/ÉCHO DE LA PENSÉE[İng.] değil/yerine/= DÜŞÜNCE YANKILANMASI


- THOUGHT vs. EMOTION


- THOUGHTLESSNESS vs. NOT ABLE TO THINK


- THOUGHT/TO THINK WITHOUT ACTION vs. THOUGHT/TO THINK IN ACTION

( THOUGHT/TO THINK IN ACTION instead of THOUGHT/TO THINK WITHOUT ACTION )


- TRAK/THRAK TANRILARI ile/ve YUNAN TANRILARI


- THRESHOLD[İng.] değil/yerine/= EŞİK DEĞER


- THRILL vs. SHIVER vs. RIGOR vs. VIBRATION


- T'I ve/ile YUNG ve/ile ...

( Madde ve görev. T'I evrensel zihin, madde, şekilsiz, maddi olmayan, algılanamayan. YUNG ise onun görevi. )


- TIA/TRANSIENT İSCHEMIC ATTACK TRANSIENT[İng.] değil/yerine/= İSKEMIK ATAK, GEÇİCİ YETERSİZ KANLANMA ATAĞI


- TİARA ile ...

( Papalık'ın simgesi olan üç katlı taç. )


- TIBÂ[Ar. < TAB] ile TIBÂA[Ar.]

( Yaradılışlar, âdetler. İLE Kılıç yapma zanaatı. | Kitap vs. basma işi. )


- TIBBEN[Ar.] ile TIBBÎ[Ar.]

( Hekimliğe uygun olarak, hekimliğin gösterdiği yolda. İLE Hekimliğe özgü, hekimlikle ilgili. | Hekimce. )


- TIBBEN/TIBBÎ değil/yerine/= SAĞCA/SAGCIL


- TIBBİ İLÜSTRASYON/MEDICAL ILLUSTRATION[İng.] değil/yerine/= TIBBİ GÖRSELLEME


- TIBBİ/MEDICAL[İng.] değil/yerine/= TIP İLİŞKİLİ


- TİBET BUDİZMİ'NDE:
KASİD ile/ve SAGYA ile/ve NINGMA ile/ve GELUGBA

( Beyaz Nilüfer Grubu. İLE/VE Çiçek Grubu. İLE/VE Kırmızı Grubu. İLE/VE Sarı Grubu. )


- TİBET MANDALASI ile/ve/||/<> HİNT MANDALASI

( )


- TİBET ile ...

( TANRI EVİ )


- TİBET ve TEBES (MISIR)


- TIC/MEDICAL MONİTORING DEVICE[İng.] değil/yerine/= TIBBİ İZLEME AYGITLARI


- TİCÂNÎ ile TİCÂNÎ

( Yobaz, gerici. İLE Kuzey Afrika'da kurulmuş bir tarikat ve bu tarikattan olan kişi. )


- TİCARET, BİLİM VS. ile SANAT ve FELSEFE

( Ortalama akıl, yeterlidir. İLE Ortalama akıl, yetmez. )


- TİCARET:
T ile/ve/||/<> İ ile/ve/||/<> C ile/ve/||/<> A ile/ve/||/<> R ile/ve/||/<> E ile/ve/||/<> T

( Tecrübe/deneyim. İLE/VE/||/<> İtibar/saygınlık. İLE/VE/||/<> Cesaret. İLE/VE/||/<> Risk. İLE/VE/||/<> Emek. İLE/VE/||/<> Tedbir. )


- TİCARET ile/ve BİLGİ


- TİCARET ve/= HİDÂYET


- TİCARET ile/değil KAÇAKÇILIK


- TİCARETGÂH/TİCARETHANE değil/yerine/= TECİMEVİ


- TİCARETLE İLGİLİ İLK KİTABI YAZAN:
BENKO KOTRULCIC

( Dünyada, ticaretle ilgili ilk kitabı 1345'te yayımlayan kişi, Dubrovnik'li Benko Kotrulcic'dir. )


- TİCARETLE KAZANILAN PARA (-NIN RİSK EDİLMESİ) ile EMEKLE KAZANILAN PARA (-NIN RİSK EDİLMESİ)


- TİCARETTE:
PARA ARTIRMAK değil/yerine ÜRÜN ARTIRMAK


- TICKET vs. INVITATION

( ÇOK FAZLA vs. AŞIRI DERECEDE ÇOK )


- TICKET vs. INVITATION


- t.i.d.[Lat. < TER IN DIE] değil/yerine/= GÜNDE 3 KEZ


- TİDAL VOLÜM/TIDAL VOLUME[İng.] değil/yerine/= SOLUK OYLUMU/HACMİ


- TIDAL VOLUME ile ...

( Bir hayvanın her soluk alış-verişinde aldığı havanın hacmi. )


- TIDAL[İng.] değil/yerine/= GEL-GİTSEL


- TİDU = MARDİN


- TIFIL[Ar. < TIFL | çoğ. ETFÂL] değil/yerine/= KÜÇÜK ÇOCUK


- TİFO[Fr. < Yun.] değil/yerine/= KARAHUMMA

( Kirli sularda, bu sularla sulanmış sebzelerde bulunan, mikroplarla oluşan, ortalama üç hafta süren, ateşli ve tehlikeli bir bağırsak hastalığı. )


- TİFO ile/||/<> KOLERA

( Salmonella typhi bakterisinin neden olduğu, ateş ve karın ağrısı ile ilişkili bir bulaş. İLE/||/<> Vibrio cholerae bakterisinin neden olduğu, şiddetli sürgün ve dehidrasyon ile ilişkili bir bulaş. )


- TİFÜS[Fr.] değil/yerine/= LEKELİHUMMA

( Bitle geçen, ortalama 15 gün süren, gövdede pembe lekelerle beliren, ateşli ve tehlikeli bir sayrılık. )


- TİG/DİAGNOSTIC-RELATED GROUPS[İng.] değil/yerine/= TANI İLİŞKİLİ ÖBEKLER


- TIĞ ile BİZ

( ... İLE Katı bir şeyi dikerken iğne geçirilecek yeri delmek için kullanılan, çelikten yapılmış, sivri uclu ve ağaç saplı araç. )


- TIĞ ile MEKİK[Fars.]

( ... İLE El ya da otomatik dokuma tezgâhlarında, atkı ya da argaç denilen ve enine olan iplikleri, uzunlamasına olan arışların arasından geçirmeye yarayan masuralı araç. | Oya yapmakta kullanılan, kemik, ağaç ya da plastikten, iki ucu sivri, arasından iplik geçecek bir yarığı bulunan küçük araç. )


- TÎHÛ[Fars.] ile ...

( Çil kuşu. )


- TIK TIK (ETMEK)


- TİK/TIC[İng./Fr.] değil/yerine/= SEĞİRCE/SEĞİRTİ


- TIKA-BASA (YEMEK, DOLDURMAK)


- TIKAMA KURALI ile ...

( BLOCKING RULE )


- [ne yazık ki]
TIKANIKLIK ile/ve/||/<> KISIR DÖNGÜ


- TIKANMA ile/ve/||/<> ENGELLENME


- TIKANMAK ile TAKILMAK


- TIKANMAK ile/ve/||/<>/>/< TÜKENMEK


- TİKEL = CÜZ'Î = PARTICULAR[İng., İsp.] = PARTICULIER[Fr.] = PARTIKULAR[Alm.] = PARTICULARIS[Lat.]


- TİKEL ile/ve/||/<>/< EVRENSEL


- TİKEL ile/ve/<> TÜMEL

( Dışarıda. İLE/VE/<> Zihinde. )

( Zihin ile. İLE/VE/<> Akıl ile. )


- TİKEL/LER ile/ve/||/<> NİTELİK/LER ile/ve/||/<> İLİŞKİ/LER


- TIKILIP KALMAK ile SIKIŞMAK


- TIKINMA! | IKINMA! | SIKILMA!


- TIKINMAK ve/> IKINMAK

( Tıkınırsanız, ıkınırsınız. )


- TIKINMA/K ile/değil/yerine YEME/K

( Eline geçen yiyeceği oburca yemek. İLE/DEĞİL/YERİNE Yemek yemek. )


- TIKIR TIKIR (İŞLEMEK)

( İşler yolunda gittiğinde. )


- TIKIŞ TIKIŞ (BİNMEK, DOLDURMAK)

( Araçlarda ya da mekânlarda. | Kalabalıkta. )


- TIKIZ ile/= TIKNAZ

( Tıknaz. | Çok sıkıştırılmaktan ya da çok sıkı doldurulmaktan katılaşmış, sıkı. | Yoğunluğu çok, katı. İLE/= Şişmanca, toplu, kısa ve kalın yapılı, tıkız. )


- TIKLIM TIKLIM (DOLMAK)


- TIKMAK ile/ve/<>/> TEPMEK


- TIKNAZ/TIKIZ ile BODUR

( Şişmanca, toplu, kısa ve kalın yapılı. İLE Enine göre boyu kısa ve tıknaz. )


- TIK[TEK TIK] ile TIK TIK [ÇİFT TIK]


- TİLAKA ile ...

( Hint kadınlarının alınlarına taktığı süs. )


- TİLÂVET ile/ve/||/<>/> KIRAAT ile/ve/||/<>/> TERTİL ile/ve/||/<>/> MAKAM

( [Kur'ân-ı Kerîm'i, ...] Dil ile okumak. İLE/VE/||/<>/> Akıl ile okumak. İLE/VE/||/<>/> Gönül ile okumak. İLE/VE/||/<>/> ... )


- TİLKİ ile BENGAL/HİNT TİLKİSİ

( )

( ... cum VULPES BENGALENSIS )

( ... vs. BENGAL/INDIAN FOX )


- TİLKİ ile BOZTİLKİ, ÇÖL TİLKİSİ, KIRTİLKİ, KUMTİLKİSİ


- TİLKİ ile ÇAKAL

( Gebelik süreleri, 50-54 gündür. İLE ... )

( Tilki, hileyi simgeler. İLE ... )

( KELÎLE ile DİMNE )

( KELÎLE ve DİMNE (BEYDEBÂ) adlı kitabı okumanızı salık veririz. )

( ANUBIS: Çakal Tanrı. )

( ... İLE Avının üzerine atılmağa hazır kişi. | Dehşet günlerinde vurgunculuk yapan kişi. | Gösterişli cenaze törenleri düzenleyen kişi. )

( SA'LEB, KELBİYYE-İ SA'LEBİYYE, VA' ile İBNÜ'L ÂVİ, KELBİYYE-İ ŞEGALİYYE )

( RÛBÂH/RÛBEH ile ŞEGAL[ga uzun okunur] )

( FOX vs. JACKAL )

( RENARD avec CHACAL/CHAKAL[< Türkçe] )

( FUCHS mit SCHAKAL )

( VULPES cum CANIS AUREUS )

( ZORRO con CHACAL )

( VOLPE con SCIACALLO, SCIACAL, JACAL[< Türkçe] )


- TİLKİ ile ÇÖL (FENNEC) TİLKİSİ

( ... İLE Genellikle 1 kg. civarında ağırlığa ve 24-42 santimetre uzunluğa, 20 santimetre kadar yüksekliğe sahiptir. [Kuyruklarının ucu siyahtır ve toplamda 18-31 santimetre uzunluğundadır.] )

( ... İLE 10-15 santimetreye ulaşabilecek kadar büyük ve sivri kulakları vardır. [Temel işlevi vücut sıcaklığını sabit tutmaktır.] )

( Tüm tilkiler, 35-39 arası kromozoma sahiptir. İLE Sadece 32 kromozom bulunur. )

( ... İLE Öteki tilkilerin aksine, misk bezleri bulunmaz. )

( Çoğu, tekil yaşar. İLE Öbekler durumunda yaşarlar. )

( ... İLE Koruma altında, 14 yıl kadar yaşayabilirler ve en başta gelen avcısı şahin baykuşudur. Avcılarından ve sıcaktan korunmak için çöl içinde inler kazarlar ve bazılarının inleri 120 m² alana yayılabilir. )

( ... ile )

( VULPES cum VULPES ZERDA )

( FOX vs. FENNEC FOX )


- TİLKİ ile GÜMÜŞ TİLKİ


- TİLKİ ile İNARİ TİLKİSİ


- TİLKİ ile KIZILTİLKİ

( ... İLE Yeryüzündeki en yaygın ve sayıca kalabalık vahşi etobur türüdür. )

( ... İLE Dünyanın her yerinde ve koşulunda yaşayabilmektelerdir. [Özellikle şehir tilkileri, çok çeşitli hayvan ve sebze/meyveyle beslenebilirler.] )

( ... İLE Fare avlamada kedilerden daha başarılılardır. [Ürken fare yukarı doğru zıplar fakat tilkiler 90 cm. yukarı kadar zıplayabilir ve "fare dalışı" denilen biçimde tepelerine inerler.] )

( Tilki ile Kızıl Tilki )


- TİLKİ ile KORSAK/KARSAK

( ... İLE Köpekgillerden, soluk kahverengi, karnı beyaz tüylü, kısa kulaklı bir tür memeli. )

( VULPES cum VULPES CORSAC )


- TİLKİ ile KUTUP TİLKİSİ


- TİLKİ ile MELANİSTİK TİLKİ

( )


- TİLKİ ile OVA TİLKİSİ


- TİLKİ ile PAMPA TİLKİSİ


- TİLKİ ile SOLUKTİLKİ


- TİLKİ ile TİBET TİLKİSİ


- TİLLE[Ar.] ile TİLLE[Ar.]

( Basamak. | Sıradağ. İLE İşlenmemiş altın. )


- TİLMÎZ[Ar.]["TIRMİZ" değil!] ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TÂLİP[Ar. < TÂLİB]


- TILT TABLE TEST[İng.] değil/yerine/= EĞİMLİ MASA TESTİ


- TILT[İng.] değil/yerine/= EĞİM


- TİM[İng. < TEAM] değil/yerine/= BİRLİK, TAKIM

( Güvenlik güçlerinde belirli bir iş ya da hizmeti başarabilecek güçteki en küçük birlik, takım. )


- TİMÂR:
TEZKERELİ ile TEZKERESİZ


- TIMAR ile TIMAR

( Hayvanlarının kıllarını, derisini temizleme. | Ağaç bakımı. | Yara bakımı. İLE Anadolu Selçukluları ve Osmanlı'larda, belirli görev ve hizmet karşılığında kişilere verilen, yıllık geliri 3.000 - 20.000 akçe olan toprak. | Osmanlı'da kamu arazisi [mirî] içinde, yönetimi sipahiye bırakılmış olan verimli topraklara verilen ad. [Tımar düzeni, merkezden denetlenen büyük bir sipahi gücü besleyerek sultanın ordusuna asker sağlamak için tasarlanmıştır. Tımara hak kazanan kişi, ancak askeri sınıftan olabilirdi. Reayaya tımar vermek kesinlikle yasaktı.][Tımar düzeni, 1839'da Tanzimat Fermanı'yla kaldırılmıştır.] )


- TİMBRE değil/yerine/= TINI, SOLUK


- TİMBUKTU < TİN-BUKTU

( Mali'nin bir kenti. < [: Su kaynağının göbeği.] )


- TIME vs. HISTORY


- TIME vs. PERIOD


- TIMESTAMP[İng.] değil/yerine/= ZAMAN DAMGASI


- TİMSAH GÖZYAŞI ile/değil/yerine/>< GÖZYAŞI


- TİMSAH:
HANTAL ile/ve/değil/>< ÇEVİK

( Karada. İLE/VE/DEĞİL/>< Suda. )


- TİMSAH ile/ve GAVYAL/HİNT GAVYALİ

( )


- TİMSAH ile/ve GİRYAL


- TİMSAH ile GÖZLÜKLÜ, KAYMAN TİMSAHI


- TİMSAH ile NİL TİMSAHI


- TİMSAH ile/ve TİMSAH TÜRÜ KAPLUMBAĞA

( Isırma güçleri: 1134 kg. / 2500 lbs. İLE/VE 453 kg. / 1004 lbs. )


- TİMSAH ile TUZLU SU TİMSAHI

( ... İLE 7 m. uzunluğunda ve 1 ton ağırlığındadır. )

( ... İLE Hem tatlı sularda, hem de deniz sularında yaşarlar. )

( ... İLE 15 dk.'ya kadar su altında, havasız kalabilmektedir. )

( ... İLE Avustralya'da, Mangrow ormanlarında yaşarlar. )


- TİMSAH ile/değil VARAN


- TİMSAH'IN:
ILIK YUMURTASI ile/ve SOĞUK YUMURTASI

( Eril timsah. İLE Dişil timsah. )


- TİMSAHLARIN:
BOYU ile/ve/değil/<> ENİ

( ... İLE/VE/DEĞİL/<> Papua Yeni Gine'de, timsahlar, boyları ile değil enleri ile ölçülüyor. )


- TİMSAL ETMEK değil ...NIN TİMSALİ


- TİMSAL ETMEK değil TEMSİL ETMEK


- TİMSAL[Ar.] değil/yerine/= SİMGE


- (TİMUR) LENK

( TOPAL (TİMUR) )


- TİMÜS[Fr. < Yun.] değil/yerine/= ÖZDEN/UYKULUK

( Göğüs kemiği arkasında bulunan iç salgıbezi. )


- TİN:
BÜTÜNSEL ve/||/<> BAŞLANGIÇ


- TİN:
DUYARLILIK ile/ve/||/<> HAYAL GÜCÜ ile/ve/||/<> İRÂDE


- TİN:
NESNEL ile/ve/||/<> ÖZNEL

( Devlette. İLE/VE/||/<> Bireyde. )


- TİN TİN (GİTMEK/YÜRÜMEK)

( Sessiz, patırtısız bir biçimde. )


- TİN ile İÇGÜDÜ

( SPIRIT vs. INSTINCT )

( JINGSHEN ile BENNENG )

( ... ile İNSİYAK/SEVK-İ TABİİ )


- TİN[Azr.] = KÖŞE[Tr.]


- TİN ile/ve KÜLTÜR

( Üretilenlerin, birlik sezgisi. | İnsan eliyle üretilmişler/oluşturulmuşlar. | İnsanı oluşturan ve insandan oluşan herşey. | Nedenselliği, kendinde/içkin olan. | Düşüncenin kaynağı olan (düşünce). )

( TİN: Düşüncenin edimselliği. )

( SPIRIT vs./and CULTURE )

( JINGSHEN ile/ve VENHUA )


- TÎN ve/||/+/<> MÂRİC

( Toprak ve su. VE/||/+/<> Ateş ve hava. )


- TİN ve/||/<>/< ŞAŞMA

( Şaşma, tin'in kapısıdır. )


- TİN/AN = SPIRIT[İng.] = ESPRIT[Fr.] = GEIST[Alm.] = SPIRITUS[Lat.] = PNEUMA, NOUS[Yun.] = ALIENTO[İsp.]


- TİN ile/ve TARİHSEL/LİK

( SPIRIT vs./and HISTORICAL/NESS )


- tinct./tr.[Lat. < TINCTURA] değil/yerine/= TENTÜR


- TİNDALİZASYON/TYNDALLIZATION[İng.] değil/yerine/= AŞAMALI MİKROPSUZLAŞTIRMA


- TİNDEN DOĞMA ve/||/<> YENİDEN DOĞMA


- TİNDEN DOĞMUŞ OLAN ile/ve/||/<>/> YENİDEN DOĞMUŞ OLAN


- TİNER[İng. < THINNER] değil/yerine/= İNCELTİCİ


- TINGIR MINGIR ile LANGIR LUNGUR

( Kuru, çınlamalı ve yankılı bir sesle. İLE Metalsi bir ses çıkararak. | [mecaz] Dikkatsizce, savruk bir biçimde. )


- TINGIR TINGIR


- TINGIR ile TINGIRTI ile TINI ile TINLAMA

( Metal bir nesnenin sert bir yüzeye düştüğü zaman çıkardığı ses. | Parasız, züğürt. | Boş. | Para. İLE Tıngırdayan bir şeyin çıkardığı sesin adı. İLE Türlü müzik araçlarının verdiği sesleri birbirinden ayırt etmeyi sağlayan ses özelliği. | Bir nesnenin titreşiminden çıkan sesi, başka nitelikteki bir nesnenin aynı yükseklikte çıkan sesinden ayırt ettiren özellik, tınnet. | Söyleniş biçimi, vurgusu. İLE "Tın" sesinin biraz sürüp gitmesi, çınlaması. )


- TINI değil/yerine/= SOLUK


- TİN'İN DOYUMU:
SEVİLEREK değil SEVEREK


- TİNNÎN ile EJDERHA


- TINNITUS[İng.] değil/yerine/= KULAK ÇINLAMASI


- TİNNİTUS ile/||/<> MENİERE

( Kulakta çınlama ya da uğultu. İLE/||/<> İç kulakta sıvı birikimi ile baş dönmesi ve duyma kaybı. )


- TİNNİTUS ile/||/<> VERTİGO

( Kulakta çınlama ya da uğultu. İLE/||/<> Baş dönmesi ve dengesizlik. )


- TİNSEL ALAN ile ESTETİK ALAN


- TİNSEL ALAN ile ESTETİK ALAN

( SPIRITUAL FIELD vs. AESTHETIC FIELD )


- TİNSEL BENLİK ile/ve/<> AŞKIN BENLİK

( SPIRITUAL SELF vs./and/<> TRANSCENDENTAL SELF )

( JINGSHEN ZIWO ile/ve/<> CHAOYUE ZIWO )


- TİN/SEL ile/ve TOPLUM/SAL

( SPIRITUAL vs./and SOCIAL )


- TİNSEL/LİK ile/ve/<> TARİHSEL/LİK

( SPIRITUAL/NESS vs./and/<> HISTORICAL/NESS )


- TYPE I BIAS[İng.] değil/yerine/= BİRINCİ TÜR YANLILIK


- TYPE II BIAS[İng.] değil/yerine/= İKINCİ TÜR YANLILIK


- TIP:
İYİ ile/ve/||/<> ORTA ile/ve/||/<> KÖTÜ

( Önler. İLE/VE/||/<> Hastalık/sorun, belirmeden, yok eder. İLE/VE/||/<> Tedavi eder. )


- TIP:
ORTODOKS ile/ve/||/<>/< ÇİN ile/ve/||/<>/< HİNT(AYURVEDA)


- TIP vs. SIDE


- TIP/TABABET değil/yerine/= SAĞ/SAĞBİLGİ


- TIP TARİHİNDEKİ DÖNEMLER:
GİZEMCİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/> AKILCI ile/ve/değil/yerine/||/<>/> YENİLİKÇİ


- TIP = MEDICINE[İng.] = MÉDECINE[Fr.] = ARZNEI[Alm.] = MEDICINA[İt., İsp.]


- TIP TIP = KÜÇÜK VE HAFİF BİÇİMDE


- TİP ile ...

( Benzerlerinin niteliklerini toplayan örnek. )


- TIP ile/ve/||/<> ADLÎ TIP


- TIP ve/||/<> SANAT

( )


- TİP[Fr./İng. < TYPE] ile TİPLEME

( Öykü, roman, tiyatro gibi uzun anlatıma dayalı edebî yapıtlarda kişi kadrosu içinde yer alan ve belirli bir düşüncenin, topluluğun zihniyetini ve ideolojinin temsilciliğini yüklenen kişi. | Kendine özgü kişiliği olmayan, genellikle bilinen kalıplardaki kişileri gösteren oyun kişisi. İLE Belirli bir tipin tüm çapraşık özelliklerini, bunu en iyi, en rahat, en inandırıcı biçimde temsil edebilecek kişiyle canlandırmak. )


- TIPA TIP (AYNI OLMAK)

( Benzemek. )


- TIPA/TAPA[İt. < TAPPO] değil/yerine/= TIKAÇ

( Şişe gibi dar delikleri tıkamaya yarayan mantar, cam, tahta ya da plastikten tıkaç. | Top mermisinin ucuna takılan ve mermi atıldıktan sonra patlamasını sağlayan ayarlı başlık. İLE Herhangi bir şeyin delik ya da ağzını tıkamaya yarayan nesne. )


- TIPATIP (BENZEMEK)


- TIPI TIPINA (BENZEMEK)


- TİPİK/TYPICAL[İng.] değil/yerine/= ÖZGÜN, OLAĞAN


- TİPİK[Fr./İng.] ile/değil/yerine ALIŞILAGELMİŞ

( Birini ya da nesneyi niteleyen. | Çok özgün olan. İLE ... )

( "TYPICAL" vs./and TO BE HABBITED
TO BE HABBITED instead of "TYPICAL" )


- TIPIR TIPIR


- TIPIŞ TIPIŞ (GİTMEK/GELMEK)

( Zorunluluklarda. )


- TIPKIBASIM ile TIPKIÇEKİM

( Bir yazı, desen, tablo vb.nin fotoğrafından kalıp çıkarılarak yapılan aynı basımı. İLE Bir yazı, kitap ya da biçimin fotoğraf yoluyla kopyasını çıkarma yöntemi, fotokopi. | Bu yöntemle elde edilen kopya, fotokopi. )


- TİPOGRAFYA/TİPOGRAFİ[Fr.] değil/yerine/= BASKI YÖNTEMİ | BASIM

( Kabartma biçimlerle ilgili baskı yöntemi. | Basım. )


- TİPOLOJİ değil/yerine/= KİŞİTÜRLEM


- TİPOLOJİK TASNİF değil/yerine/= KİŞİTÜRLEMSEL ÖBEKLEME


- TİPOLOJİK değil/yerine/= KİŞİTÜRLEMSEL


- TIPTA, 4P: PREDİKTİF ve/||/<> PREVANSİYON ve/||/<> PERSONALISED ve/||/<> PROAKTİF


- TIPTA:
GENEL CERRAHİ ile/ve/||/<> İÇ(DAHİLİYE) ile/ve/||/<> KADIN-DOĞUM ile/ve/||/<> ÇOCUK HASTALIKLARI


- TİR TİR (TİTREMEK)


- TİRAJ[Fr. < TIRAGE] ile RATING[İng.]

( Kitap, gazete, kitap gibi şeylerin baskı sayısı. İLE Televizyon programlarının izlenme/izleyici oranı. )


- TIRAK ile -TIRAK/TRAK[Fr. < TRAC] ile TRAKA[İt.] ile TRAKE[TRACHÉE < Lat. < Yun.] ile TRAKİT[Fr. TRACHYTE < Yun.] ile TRAKTÖR[Fr. TRACTEUR < Lat.] ile TRAKUNYA[Yun. DRANKONTION]

( Çarpan ya da kırılan bir şeyin çıkardığı tok ses. İLE Benzer/yaklaşık.[mavimsi / kırmızımsı vb.] | Oyuncunun sahneye çıkacağı sırada ya da oyun sırasında, kaygıya ve/ya da korkuya kapılması, rolünü unutması. İLE Yelkenli teknelerde bir mandar aracılığıyla çekilerek direğe çıkıp bakım ve onarım yapılan oturaklı sepet. İLE Soluk borusu. | Eklem bacaklılarda bulunan solunum kanalı. İLE Fazla miktarda feldispat, çok az kuvarz içeren, kırılınca pürüzlü bir yüzeye sâhip olan açık renkli volkan taşı. İLE Tekerlekleri arâzi ve sürülmüş tarla gibi yumuşak zeminde dönebilen/devinebilen, genellikle çift sürmede kullanılan, arkasına römork takılarak kamyon görevi gören motorlu taşıt. İLE Çarpan balık. )


- TIRAŞ ETMEK değil/yerine/= YÜLMEK


- TIRAŞ değil/yerine/= YÜLME


- TİRAT[Fr. < TİRADE] değil/yerine/= UZUN KONUŞMA

( Bir tiyatro oyununda, oyunculardan birinin uzun uzun konuşması, bir defada söylediği parça. | Yazı ya da konuşmada bir düşüncenin kesintisiz gelişimi. | Uzun ve tumturaklı konuşma. )


- TIRÂZ[Ar.] ile -TIRÂZ[Ar.]

( Giysilere nakışla yapılan süs. | Süs. | Üslûp, tutulan yol. | Döviz.[Fr. DEVISE] İLE "Donatan, süsleyen" anlamlarına gelerek birleşik sözcük yapar. )


- TİRB[Ar.] ile/ve/||/<> ZEMÎL[Ar.] ile/ve/||/<> SEMÎR[Ar.] ile/ve/||/<> SAHİB[Ar.] ile/ve/||/<> REFÎK[Ar.] ile/ve/||/<> HİLL[Ar.] ile/ve/||/<> NECİY[Ar.]

( Bizimle aynı yaşta olan. İLE/VE/||/<> İş arkadaşımız. İLE/VE/||/<> Oturduğumuz yerde bize arkadaşlık eden. İLE/VE/||/<> Bizimle geceleri konuşan. İLE/VE/||/<> Uzun süre bizimle arkadaşlık eden. İLE/VE/||/<> Yolculuk arkadaşımız. İLE/VE/||/<> Bizi kalbine yerleştiren. İLE/VE/||/<> Sırdaş. )


- TİRBUŞON[Fr. < TIRE-BOUCHON] değil/yerine/= BURGU

( Delik açmaya yarayan delgiye takılı sarma, yivli, keskin, çelik alet. | Tıpa çekmeye yarayan, ucu sivri ve helis biçiminde demir araç. | Yerin orta ve derin katmanlarına inebilmeyi sağlayan delici araç. | Telli sazlarda, telleri germeye yarayan mandal. )


- -(TİRE) ile -(EKSİ)


- TİRE[Ar.] ile Tire[Ar.] ile TİRE[Fr. < TIRET]

( Dikişte kullanılan pamuk ipliği. | Pamuk ipliğinden yapılmış olan. İLE İzmir iline bağlı ilçelerden biri. İLE Kısa çizgi. | Uzun çizgi. )

( ... vs. ... vs. HYPEN )


- TIRED OF vs. TIRED WITH (not TIRED FROM)


- TİREMEK = AĞIRLIĞINI KARŞILAYABİLMEK


- TİRENDAZ[Fars.] değil/yerine/= OK ATAN | BECERİKLİ | ÖZENLİ


- TIRESOME vs. TIRING


- TIRIK TIRAK

( Art arda gelen kuru ve hafif seslerin sürekliliğinde. )


- TIRIK ile TIRAK ile TIRIK TIRAK ile TIRINK

( Bir nesnenin art arda iki yere çarpmasından çıkan ince ve kuru ses. İLE Kırılan kuru bir şeyin çıkardığı ses. İLE Art arda gelen kuru ve hafif bir biçimde ses çıkararak. İLE Sert bir yüzeye çarpan para vb. metal bir nesnenin çıkardığı ses. )


- TİRİL TİRİL (GİYİNMEK)

( Güzel, temiz, uygun ve estetik giyimlerde. )


- TIRIM TIRIM (ARAMAK/ARANMAK)


- TIRIS >< EŞKİN

( Atların kısa adımlarla hızlı yürüyüşü. >< Atın bir tür hızlı yürüyüşü. | Hızlı yürüyen hayvan. | Hızlı bir yürüyüş ile. )


- TIRI-VIRI


- TİRLİN[Fr. < TIRE-LIGNE]

( Mürekkeple çizgi çizmeye yarayan, türlü kalınlıklarda gereç. | Mürekkebin daha çabuk kurumasını sağlayan nesne. )


- TIRMIK ile/ve KARTUK

( Tırnak beresi/yarası. | Kabartılmış toprağın taşını, çöpünü ayıklamak için kullanılan seyrek dişli, tarak biçiminde araç. İLE/VE Büyük tarla tarağı. )


- TIRMÎZÎ ile/ve/değil TİLMÎZİ[Ar. | çoğ. TELÂMÎZ/E]

( ... İLE/VE/DEĞİL Öğrencisi/talebesi. | Çırağı. )


- TIRNAK İÇİNDE ile/ve/||/<> KENDİ İÇİNDE


- TIRNAK İÇİNE ALMAK ile/ve/||/<> PARANTEZ İÇİNE ALMAK


- TIRNAK MAKASI [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]


- TIRNAK MAKASI [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]


- TIRNAK ile CIRNAK/PENÇE

( ... İLE Yırtıcı hayvan tırnağı. )


- TIRNAK ve/||/<> LUNULA

( ... VE/||/<> Tırnağın başladığı yerdeki beyaz daire kesitinin adı.[Keratine olmamış, henüz düzleşmemiş gözelerden oluşur.] )


- TİROİT[Fr./İng. < THRYOIDE] değil/yerine/= KALKAN BEZİ

( Gırtlağın ön ve alt bölümünde bulunan, çok damarlı, salgısını kana veren bir bez. )


- TİROİT[Fr./İng.] ile/ve/||/<> TİROKALSİTONİN[Fr./İng. < THYROCALCITONINE] ile/ve/||/<> TİROKSİN[Fr./İng. < THYROXINE]

( ... İLE/VE/||/<> Kalkan[tiroit] bezinden salgılanan, kandaki kalsiyumu azaltan hormon. İLE/VE/||/<> Tiroit hormonlarının ilk keşfedileni. )


- TIRPAN[Yun.] ile/ve/||/<> TIRMIK

( Uzun bir sapın ucuna tutturulan, ot, ekin vb.ni biçmeye yarayan, hafifçe kıvrık, uzun çelik bıçak. | Güreşte devirmek amacıyla rakibin ayak bileklerine hızla ayak vurarak yapılan bir oyun. İLE/VE/||/<> Kabartılmış toprağın taşını, çöpünü ayıklamak için kullanılan seyrek dişli, tarak biçiminde araç. | Tırnak beresi. )


- TIRPAN ile/ve/||/<>/> YABA/ATKI

( Uzun bir sapın ucuna tutturulan, ot, ekin vb.ni biçmeye yarayan, hafifçe kıvrık, uzun çelik bıçak. İLE/VE/||/<>/> Harman savurmakta kullanılan, çatal biçiminde, tahtadan tarım aracı. | Ekin demetlerini, yükseğe atmaya yarayan araç. )


- TIRTHANKARA

( Manevî önder. )


- TIRTIKLAMAK = ÇALMAK/AŞIRMAK


- TIRTIL, KEDİCİK, AMENTUM = SEBEL-İ MÜZEKKER = CHATON


- TIRTIL ile KESE BÖCEĞİ TIRTILI


- TIRTIL ile KIRLANGIÇ KUYRUĞU TIRTILI


- TIRTIL ile/değil/<>/> NİMFA ile/değil/<>/> KELEBEK

( Tırtılın, "son" dediği şeye, dünyanın geri kalanı, "kelebek" der. )


- TIRTIL ile SEMER SIRTLI TIRTIL

( )


- TIRTIL ile TIRTIL

( Yumurtadan çıkan kelebek kurtçuklarının ilk durumu. İLE Çevresinde kertikler bulunan ve işlenecek parça üzerine bastırılarak bu kertiklerin izini parçaya basmaya yarayan çelik disk. | Pulların ya da metal paraların kenarındaki kertikleri oluşturan çıkıntılardan her biri. | Palet. | Bir şeyin kenarına çizilen zincir gibi çiçeklerden yapılan süs. | Maraş işi ya da çeşitli elbise nakışlarında kullanılan altın, gümüş gereç. )


- TIRTIL ile TIRTIR

( Yumurtadan çıkan kelebek kurtçuklarının ilk durumu. İLE Zar kanatlılardan, uzun gövdeli, uzun duyargalı, kurtçuk evresini tarım bitkilerine zarar veren böcekler üzerinde geçiren bir tür böcek. )

( ... cum ICHNEUMON )


- TIRTIL ile TURBULENT PHOSPHILA TIRTILLARI

( )


- TIRTIL ile YILAN BAŞLI TIRTIL


- TİRYÂK[Ar., Fars. < Yun.] değil/yerine/= MACUN/PANZEHİR

( Bitkisel ve madensel nesnelerin karışımından yapılan macun. )


- TİRYÂKİ değil/yerine/= DÜŞKÜN


- TIS ile TISLAMAK

( Kaz, kedi, yılan vb.nin çıkardığı ses. İLE Kaz, kedi, yılan "tıs" diye ses çıkarması. | "Tıs" diye ses çıkarmak. | Ağır yük altında iniltiye benzer sesler çıkarmak. | Haksızlığını anlayıp susmak, sesi soluğu kesmek. )


- TİSARANA ile ...

( Üç Sığınma Yeri.
1. Buda,
2. Dharma,
3. Sangha. )


- TİŞE ile ...

( Kazma, keser. )


- SKİNTİ değil TİKSİNTİ


- TISS/THERAPEUTIC INTERVENTION SCORING SYSTEM[İng.] değil/yerine/= TERAPÖTİK GİRİŞİMSEL PUANLAMA DÜZENİ | GİRİŞİM PUANLAMA DÜZENİ


- TİŞYE/PARŞÖMEN ( < BERGAMA-PERGAMENT ):
Ak deri.

( Koyun, keçi, özellikle dana derisinden bir tür yazı kağıdı. )


- TİT/URINALYSIS[İng.] değil/yerine/= TAM İDRAR TAHLİLİ


- [ne yazık ki]
PARA BATIRMA YANILIMINDA:
TITANIC ile/ve/||/<>/> CONCORDE

( İlgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )

( ON SUNK COST FALLACY: TITANIC and/||/<>/> CONCORDE )


- TITANIC ve/||/<>/> HALOMONAS TITANICAE

( Titanic, Atlas Okyanusu'nun 3657 m. derinliğine kadar battıktan sonra pasla beslenen Halomonas Titanicae adı verilen bir tür bakterinin, geminin yapımında kullanılan 50 bin ton demiri yavaş yavaş tükettiği ortaya çıkmıştır. )

( )


- TİTAN/YUM[Ti][Fr. < TITANE] ile TİTAN

( Atom numarası 22, atom ağırlığı 47,90, yoğunluğu 4,5 olan, 1675 °C'ye doğru eriyen, özellikleri bakımından silisyumla kalaya yaklaşan, parlak beyaz renkli, basit öğe. İLE Satürn'ün en büyük uydusudur ve yoğun bir atmosferi olduğu bilinen tek doğal uydudur. Titan'daki büyük su kütleleri gibi görünen bu okyanusların, metan gazının sıvı durumu olduğu görülmüştür. Yüzey sıcaklığı, yaklaşık olarak -180 °C'dir. )


- TITICACA GÖLÜ[GÜNEYBATI]:
"HUINAMARCA GÖLÜ" ile/ve/<> "PEQUENO GÖLÜ"

( Bolivya'lıların, gölün güneybatısında kalan, kendi taraflarında bulunan %40'lık bölümüne verdikleri ad. VE/<> Bolivya tarafındaki, gölün bu aynı küçük bölümüne, Peru'luların verdikleri ad.[Tiquina adlı dar bir boğazla ayrılmaktadır.] )


- TITICACA GÖLÜ:
GÜNEYBATI ile/ve/<> KUZEYBATI

( %40'nın bulunduğu Bolivya'daki bölümü. İLE/VE/<> %60'ının bulunduğu Peru'daki bölümü. [Tiquina adlı dar bir boğazla ayrılmaktadır.] )

( Dünyanın en yüksek [3810 m.] gölüdür ve Maracaibo Gölü'nden sonra, Güney Amerika'nın ikinci büyük gölüdür. [8287 km²] )

( Ortalama derinliği, 122 - 183 m. arasında değişmektedir. [Bolivya kıyısına doğru derinlik birden artmaktadır.][Soto Adası açıklarında 280 m.'yi bulmaktadır.] )

( Gölün suyu, berrak ve az tuzludur. )

( Yüzeyde 14 °C olan ortalama su ısısı, 20 m. derinlikte 11 °C'ye düşmektedir. )

( Sadece dört çeşit [ufak cins] balık bulunmaktadır. )

( Göl üzerinde, yoğun nüfuslu 41 ada bulunmaktadır.[Buralarda yaşayan yerli halk, çoğunlukla dış dünyadan kopuk, ellerindekilerle yetinmektedir.] )

( Bolivya sınırları içinde bulunan adalarında yaşayan yerli halk, eski bir yerli dili olan Aymara dilini kullanmaktadır. İLE/VE/<> Peru'da bulunan bölümünde, İnka'lardan kalma Quechua dili konuşulmaktadır. )


- TITICACA GÖLÜ[KUZEYBATI]:
"CHUCUITO GÖLÜ" ile/ve/<> "GRANDE GÖLÜ"

( Bolivya'lıların, gölün kuzeybatısında ve Peru tarafında bulunan %60'lık bölümüne verdikleri ad. İLE/VE/<> Peru'luların, gölün kendi tarafında bulunan bölüme verdikleri ad.[Tiquina adlı dar bir boğazla ayrılmaktadır.] )


- TİTİZLİK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< ÖZEN


- TİTİZLİK ile/ve/||/<>/> PİMPİRİK/LİK / PİMPİRMEK

( ... İLE/VE/||/<>/> Gereksiz yere titizlik gösteren. | Kuşkucu. | Çok yaşlı ve güçsüz kişi. | Harap, bozuk, virâne. )


- TİTİZLİK" ile/ve "ÜZERİNE TİTREMEK"


- TITLE vs. NOUN/PROPOSITIONAL PHRASE


- TİTRASYON/TİTRATION[İng.] değil/yerine/= EŞ DEĞERLEME


- TİTRE/TITER[İng.] değil/yerine/= EŞ DERİŞİM


- TİTREM ile TİTREŞİM

( Ses titreşimlerinin yükselip alçalması. İLE Küçük ve hızlı salınım, ihtizaz, vibrasyon, rezonans. | Bir noktanın, gözün göremeyeceği kadar kısaca kımıldanışı. )


- TİTREME ile ISPAZMOZ[Yun.]

( ... İLE Aşırı titreme, kasılma. )


- TİTREME ile TİTREŞİM

( İHTİZÂZ ile ... )

( VIBRATION vs./and FLUCTUATION )


- TİTREMEK/TİRİLDEMEK ile SAKIRDAMAK/SAKIRTI

( ... İLE Korkudan ya da soğuktan titremek. )


- TİTREMEK ile/ve/> SARSILMAK

( RA'ŞE ile/ve/> ... )

( SHIVE vs./and/> SHAKE )


- TİTREMEK/ÜRPERMEK ile İFİLDEMEK

( ... İLE Hafifçe titremek. )


- TİTREŞİM ile/ve/<> DÖNÜŞÜM


- TİTREŞİMLİ ile TİTREŞİMLİ

( Titreşim yapan ya da titreşim oluşturan. İLE [dilbilgisi] Yumuşak. )


- TİTÜBASYON/TITUBATION[İng.] değil/yerine/= TİTREK BAŞ


- TİVİ değil/yerine TE-VE TV


- TİYATRO:
OYUNU, GERÇEKLEŞTİRMEK İÇİN ve/||/<> GERÇEĞİ, OYUNLAŞTIRMAK İÇİN


- TİYATRO VE SİNEMA SALONLARI'NDA:
PARTER ile/ve/||/<> BALKON ile/ve/||/<> LOCA[Fr. < İt.]

( İlk kat. İLE/VE/||/<> Asma kat/lar. İLE/VE/||/<> Bazı izleyicilerin oturduğu özel bölüm. | Masonların, toplantı yeri. )

( ... İLE/VE/||/<> Dışarı doğru, dışarıda. İLE/VE/||/<> İçeri doğru, içeride. )


- TİYATRO ile/>< ANTİTİYATRO[Fr.]

( ... İLE/>< Klasik tiyatro kurallarının dışına çıkan tiyatro türü. )


- TİYATRO ile/ve DİN


- TİYATRO ve/=/||/<> HALK SAĞLIĞI


- TİYATRO ile/ve/||/<> KUMPANYA[İt. < COMPAGNIA]

( ... İLE/VE/||/<> Genellikle yabancı sınai, ticari ortaklık. | Tiyatro topluluğu. | Aynı görüşü paylaşan, aynı eylemi yapanlar topluluğu. )


- TİYATRO ile PARADİ

( Tiyatroda üst kat galerisi. )


- TİYATRODA:
ÇEHOV >< BRECHT


- TIYNET[Ar. < TİNET] = YARADILIŞ, MİZÂC, MAYA


- TİYO değil TÜYO


- TİZ[Fars.] değil/yerine/= İNCE, KESKİN (SES)


- Tıkandığında DİNLE!!!


- Tıkandığında SUS!!!


- Tıkanıklık için SUS!!!


- Tırnak içinde "DİNLE"!!!


- Tırnak içinde "KONUŞ"!!!


- Tırnak içinde "SUS"!!!


- TLD/TERMOLÜMINESAN DOZİMETRE THERMOLUMINESCENT DOSİMETER[İng.] değil/yerine/= TERMOLÜMINESAN IŞINÖLÇER


- TM için DİNLE!!!


- TMS/TRANSKRANİYAL MANYETİK STIMÜLASYON TRANSCRANIAL MAGNETIC STIMULATION[İng.] değil/yerine/= KAFATASINDAN MANYETİK UYARIM


- TMU/TRANSKRANİYAL MANYETİK UYARIM TRANSCRANIAL MAGNETIC STIMULATION[İng.] değil/yerine/= KAFATASINDAN MANYETİK UYARIM


- TO ADOPT vs. "TO SUPPORT/LIKE"


- TO APPROVE vs. TO GET FIXED


- TO ARRANGE vs. TO ENTICE/SEDUCE/TEMPT


- TO ASCRIBE vs. TO RECONCILE


- TO ASK vs. TO SAY


- TO ASK/REQUIRE vs./and TO BELIEVE


- TO ASSIMILATE vs. TO SIMULATE


- TO ASSUME vs. TO PRESUME


- TO ASSURE vs. TO ENSURE vs. TO INSURE


- TO ATTRACT ATTENTION vs. TO AROUSE INTEREST


- TO BACK vs. THE BACK


- [not] TO BE ASSERTIVE vs. TO MAKE AN EFFORT


- TO BE CARRIED AWAY vs. SENSATION


- TO BE CONSOLED vs. TO BE INURED TO


- TO BE CONSOLED(/TO SOOTHE/DIVERT) vs. TO (BE) DECEIVE(D)


- TO BE DEVIDED vs. TO DISPERSE


- [not] TO BE DEVOTED vs. TO ATTACH IMPORTANCE/PRIORITY (IN NECESSARY/ENOUGH)


- TO BE HABBITED vs./and NOT TO FEEL


- TO BE INSUFFICIENT vs. INCAPACITY


- [not] TO BE PART OF vs. TO BE EXTENSION

( TO BE EXTENSION instead of TO BE PART OF )


- TO BE READY vs. EXPECTATION


- [not] TO BE SILENT vs./and ABLE TO BE SILENT


- TO BECOME LOFTY, (TO EXALT/SUBLIMATE) vs. TO RISE/INCREASE, (TO PROMOTE)


- TO BE/GET USED TO vs. TO BE EASY/CONVENIENT FOR


- TO BE/GET USED TO vs./and TO BE INURED TO


- TO BEGIN-TO FINISH vs. TO BEGIN-TO COMPLETE


- TO BELIEVE vs. TO AGREE


- TO BELIEVE vs. TO GET BASE

( TO BELIEVE instead of TO GET BASE )


- TO BELIEVE vs. WANT TO BELIEVE


- TO BELIEVE vs./and TO JOIN


- [not] TO BLAME vs. TO CRITICIZE


- TO BLAME vs. TO DETERMINE

( TO DETERMINE instead of TO BLAME )


- [not] TO BOAST vs. EXPRESSION OF HAPPINESS


- TO BREAK INTO PIECES vs. TO BE DIVIDED


- TO BREAKT INTO PIECES vs./and EXPLANATION


- TO CALL/TO SEEK/TO SEARCH vs./and TO SHARE


- TO (CAN) NOT SEE vs. TO (CAN) NOT ATTEND


- [not] TO CARRY ON MEMORY vs. TO KNOW


- TO CEASE/STOP vs./and TO SLOW DOWN


- TO CENSOR vs. TO CENSURE


- [not] TO CHANGE vs. ALTERATION

( ALTERATION instead of TO CHANGE )


- TO CHANGE vs. TO GET (NOT) (ABLE TO) CHANGE


- [not] "TO CHEAT" vs. NOT ABLE TO EXPLAIN


- TO CHEAT vs. "TO CONCOCT"


- TO CHECK/LOOK DICTIONARY TO/FOR UNKNOWN WORDS vs. TO CHECK/LOOK DICTIONARY TO/FOR [ESPECIALLY] KNOWN WORDS


- TO CLOSE vs. TO GET CLOSER


- TO COLLAPSE vs. TO DISPERSE


- TO COME ACROSS vs. BEING ON THE SAME PLANE


- TO COMMEND vs. TO COMMENT


- TO COMPARE vs. "TO KNOCK"


- TO COMPLAIN vs. TO SQUEAL/SNITCH


- TO COMPOSE vs. TO COMPRISE


- TO CONCEPT vs. TO CONCEPTUAL


- TO CONFER POWERS and/||/<> TO CONFER RIGHTS

( Yetki vermek. VE/||/<> Hak vermek. )


- TO CONFUSE vs. TO BOTHER


- TO CONFUSE vs. TO CALL


- TO CONFUSE vs. TO COMPARE


- TO CONFUSE vs. TO DELVE


- TO CONFUSE vs. TO FASTEN/ATTACH


- TO CONFUSE vs. TO LIKEN


- TO CONFUSE vs. TO LOSE


- TO CONFUSE vs. TO NOT CONFUSE


- TO CONFUSE vs. TO RECONCILE


- TO CONFUSE vs. TO REPLACE


- TO CONFUSE vs. TO RESEARCH


- TO CONFUSE vs. TO ROLL UP


- TO CONFUSE vs. TO TIDY UP


- TO CONFUSE vs. TO UNITE


- TO CONFUSE vs. TO SMUDGE


- TO CONSOLIDATE vs. TO RIVET


- TO CONSTITUTE to(with) TO SHAPE


- TO CONTINUE vs. TO LIVE


- TO CONTROL AT THE END vs. TO CONTROL AT THE BEGINNING AND CONTINUOUSLY

( TO CONTROL AT THE BEGINNING AND CONTINUOUSLY instead of TO CONTROL AT THE END )


- TO CONVINCE vs. TO PERSUADE PERSUASION


- TO CREATE vs./and TO ACCEPT AS PRESENT/EXIST


- (TO) DECREASE vs./and (TO) INCREASE


- TO DEFINE vs. EVALUATION


- TO DEFINE vs. LIMITING


- TO DELUDE vs. TO DECEIVE


- [not] TO DENY vs. NOT TO SUBMIT


- [not] TO DENY vs./and TO TURN AWAY FROM


- TO DESCRIBE vs. TO PLAN


- TO DETERMINE vs. "TO ARRANGE"


- TO DETERMINE vs. TO PUT/BRING FORWARD


- TO DETERMINE/ACCEPTANCE THE PIECE vs. TO DETERMINE/ACCEPTANCE THE ENTIRE/WHOLENESS


- TO DETERMINE vs./and TO CLEAR


- TO DIE vs. TO BE DESTROYED


- [not] TO DISAPPEAR vs. TRANSFORMATION


- TO DISCLOSE vs. TO EXPOSE/TO REVEAL vs. TO DIVULGE


- TO DISTORT vs. TO REFLECT BACK


- TO DIVIDE vs. TO SEPARATE


- TO DON'T THINK vs. HAVEN'T THOUGHT ABOUT


- TO EAT MUCH vs. TO LOVE TO EAT


- [not] TO ENCOURAGE vs./and (ONLY) EXPLAINING


- TO END/FINISH vs. TO COMPLETE


- TO EVALUATE vs. TO CHARACTERIZE/TO DESCRIBE


- TO EXAGGERATE vs. TO DISTORT


- TO EXAGGERATE vs./and TO GENERALIZE


- TO EXCEED vs. PROGRESS


- TO EXCEED vs. TO OVERCOME


- [not] TO EXCEED vs./and TO GET USED TO


- TO EXCITE vs. TO INCITE


- TO EXCLUDE vs. TO LEAVE OUT


- TO EXCLUDE vs. TO PRETEND NOT TO SEE/TO TURN A BLIND EYE


- TO EXPLAIN vs./and TO EXPLAIN TO/FOR TO LEARN


- [not] TO FACILITATE vs./and TO ESCAPE


- TO FIND STRANGE vs. TO REGARD AS A STRANGER


- TO FINISH vs. CLOSING


- TO FINISH vs. TO BRING TO END


- TO FINISH vs. TO CONSUME


- TO FINISH vs. TO END UP


- TO FINISH vs. "TO PUNCTUATE"


- TO FINISH vs. TO SOLVE


- TO FIT WELL vs. HARMONIZE


- TO FIX/DETERMINE vs./and TO CATCH



(7/9)

FaRkLaR'ın devamı için burayı tıklayınız...
( Click here to see further differences!... )




Bu sayfa 01 Ocak 2025 itibariyle 447 kez incelenmiş/okunmuştur.