
SANAT'ta
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 6091 başlık/FaRk ile birlikte,
7146 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(6/7)
- NUTUK:
İÇ KONUŞMA ve/||/<> DIŞ KONUŞMA
( Düşünme/düşünce. VE/||/<> Dil/söz. )
- O DA HAKLI, O DA, O DA ile/değil/yerine HER BİRİNDE, HAKLILIK PAYI VAR
- O TARİHTE ile/ve/||/<> O DÖNEMDE
- OCAK ile/ve/||/<>/> SOFRA
- ODAK ile TEMEL
( FOCAL POINT vs. BASE )
- ODAKLANMA ile/ve ADANMA
( FOCUSING vs./and TO BE DEVOTED )
- ODAKLANMA ile/ve/<> KÜMELEME
- ODAK/LANMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖNCELİK/LENDİRME
- ODAK(LANMAK İÇİN):
OKU ile/ve/||/<>/> DÜŞÜN ile/ve/||/<>/> ANLA ile/ve/||/<>/> KONUŞ
- ÖDEME ile/||/<> APEL[FR. < APPEL]
( ... İLE//||/<> Bankacılıkta, şirket sermayesinin ödenmeyen bölümü için yapılan ödeme çağrısı. | Briçte, oyuncunun ortağından oynamasını istediği kâğıt. )
- ÖDEŞMEK ile/ve/<> BOY ÖLÇÜŞMEK
- ÖDEV ile/değil/yerine ERDEM
( "Yükleme." İLE/DEĞİL/YERİNE "Yüklenme." )
- ÖDEV ile/ve/||/<> GÖREV
- ODUG ile ODUGLUK/ODUGLUQ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Uyanık[uyumayan]. İLE Uyanıklık ya da bilinçlilik. )
- ÖDÜN VERMEK ile/değil/yerine ÖNCELİK YÖNETİMİ
- ÖFKE GÜCÜ" ve "İSTEK/ARZU GÜCÜ" | ile/ve/değil/yerine/<>/> DÜŞÜNME/DÜŞÜNCE/AKIL GÜCÜ
( Öfkeni, akılla yenemiyorsan, kendini, insandan sayma! )
( Öfkenin her zaman bir nedeni vardır fakat iyi bir nedeni yoktur. )
- ÖFKE ile/değil/yerine/>< ÖKE
- SAYGI DUYMAK/GÖSTERMEK | DUYAN/GÖSTEREN:
ÖĞRENCİ(N)DEN değil ÖĞRENCİ(N/Y)E
- ÖĞRENİLEMEZ ile/ve ANLAŞILAMAZ
( NOT ABLE TO LEARN vs./and NOT ABLE TO UNDERSTAND )
- ÖĞRENME ile/ve/<>/yerine ANLAMA
( Yapmak, onu bildiğini göstermektir. )
( Bir şeyi iyi anlayın, ulaşmışsınız demektir. )
( Öğrenmek, bildiğini fark etmektir. )
( Tekrarın etkili olabilmesi için anlamlı bir biçimde ve istekle yapılması gerekir. )
( Okuyarak ve/ya da gözlemleyerek ve/ya da deneyimleyerek. İLE/VE/<>/YERİNE Severek. )
( Understand one thing well, and you have arrived. )
( TO LEARN vs./and/<> MEANING
MEANING instead of TO LEARN )
- ÖĞRENMEK ile/ve/değil/<> DEĞER KAZANMAK
- ÖĞRENMEK ile/ve/<>/> "KALPTE BULMAK"
- ÖĞRETECEĞİN KADAR ile BİLMEN GEREKTİĞİ KADAR
( Leblebi kadar öğretebilmek için top kadar bilmek gerek. )
( Öğreteceğin kadar bilirsen öğretemezsin. )
( Bilmiyorsan, Öğret! )
( Öğrenmenin tek yolu uygulamadır. )
( Bir günde olmaz ama bir gün[de] olur. )
( Aramakla bulunmaz fakat bulanlar arayanlardır. )
( Arayan aradığı sürece ayrı kaldı çünkü aradığı kendindeydi. )
( AS MUCH AS TO TEACH vs. AS MUCH AS TO KNOW HOW MUCH YOU NEED
The only way to learn is by practice. )
- ÖĞRETEN ile/ve/||/<>/> ÜRETEN
- ÖĞRETİLEMEYEN ile/ve ÖĞÜTLENEMEYEN ile/ve ÖNERİLEMEYEN
( NOT ABLE TO TEACH vs./and NOT ABLE TO ADVICE vs./and NOT ABLE TO ADVISE )
- ÖĞRETİLEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< DAHA FAZLASI
- ÖĞRETMEK ile/ve/<> FARK ETMEK/ETTİRMEK
( Öğretmek, başkalarına senin kadar iyi bildiklerini anımsatmaktır. )
( EACH ONE, TEACH ONE )
( TO TEACH vs./and/<> TO AWARE/TO MAKE SOMEBODY AWARE OF )
- ÖĞRETMENİ OLALIM! ve/||/+/<>/>/< ÖĞRENCİSİ OLALIM!
( Nefsimizin. VE/||/+/<>/>/< Vicdanımızın. )
- ÖĞÜT VERMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İYİ/DOĞRU ÖRNEK OLMAK/GÖSTERMEK
( Yolu uzun. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yolu kısa. )
( Kolay. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< "Kolay değil". )
- ÖĞÜT ile/ve/||/<>/> ESİNLENME
- ÖĞÜT ile/ve/değil/yerine/||/<> (İYİ/YETERLİ/NİTELİKLİ) ÖRNEK
( Yolu, uzundur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Yolu, kısa ve etkilidir. )
- ÖĞÜT ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖRNEK
( Yolu/süreci uzundur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yolu/süreci kısa ve etkilidir. )
- ÖĞÜTMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/>< ÜRETMEK
- ÖKE/DEHÂ ve/||/+/<>/> GÜZELLİK
- ÖKE = DÂHİ = GENIUS[İng.] = GÉNIE[Fr.] = GENIE[Alm.] = GENIUS < GIGNO:YARATIYORUM[Lat.] = GENIO[İsp.]
- ÖKELİK = DÂHİLİK = GENIALITÉ[Fr.] = GENIALITÄT[Alm.]
- OKUL[Yun. < SCHOLE] ile KONSERVATUVAR[Fr. < CONSERVATOIRE]
( ... İLE Müzik, tiyatro ve bale öğretiminin yapıldığı okul. )
- OKUMA:
DOĞRUSU ile/ve/||/<>/> GÜZELLEŞTİRME
- OKUMA:
EKRANDAN ile/değil/yerine KÂĞITTA
( Ekrandan okuma, kâğıt üzerinden okumaya göre %25 daha yavaştır. )
- OKUMA YAPMAK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YORUM YAPMAK
- OKUMAK:
YOKSULLUKTA ve/||/<>/> VARSILLIKTA
( Varlık/servet[Ar.]. VE/||/<>/> Süs, ziynet/zinet[Ar.]. )
- OKUMAK ile/ve/||/<>/>< DİNLEMEK
( Kişileri ayrıştırır. İLE/VE/||/<>/>< Kişileri/toplulukları/toplumu birleştirir. )
- OKUMAK! ile/ve/değil/||/<>/> OKUMAK! ile/ve/değil/||/<>/> OKUMAK!
( Duyduğumu unuturum, gördüğümü anımsarım, okuduğumu anlarım. )
( Kurnaz kişiler, okumayı küçümser; basit kişiler, ona hayran olur; akıllı kişiler ise ondan yararlanır. )
( Okumak bir kişiyi doldurur, kişilerle konuşmak hazırlar, yazmak ise olgunlaştırır. )
( Kişi kendini yetiştirmek/terbiye etmek için okumalıdır! [Başkalarına bilgi satmak için değil!] )
( Kitap okumak, sevgilinin fotoğrafına bakmak gibidir. )
(
Büyük buluş! )
( )
( )
( Bir kitabı okurken geçen iki saatin, yaşamımın çoğu yılından daha dolu olduğunu fark edince, bir kişinin yaşamının ürkütücü hiçliğini düşünürüm.
Sabahattin Ali )
( "Okuma Alışkanlığı Üzerine" yazısını okumak için burayı tıklayınız... )
( READING! and READING! and READING! )
- [ne yazık ki]
OKUYAN ile/ve/||/<> ANLAYAN
( Az. İLE/VE/||/<> Sınırlı/kıt. )
- OLA DA BİLİR, OLMAYA DA BİLİR değil OLABİLİR DE, OLMAYABİLİR DE
- (OLABİLDİĞİNCE) ÖNLERDE OTURMAK ile/ve (OLABİLDİĞİNCE) ARKALARDA VE ORTALARDA OTURMAK
( Tiyatroda. İLE/VE Sinemada ve konserlerde. )
- OLABİLDİĞİNCE ile/ve "ALABİLDİĞİNCE"
- OLABİLİR ile GİBİ
( PROBABLE vs. LIKE )
- OLAMAZ/OLMAMALI!:
ZEKÂSIZ VE AKILSIZ SEVGİ ile SEZGİSİZ ZEKÂ
( Köleliğe yol açar. İLE Diktatörlüğe yol açar. )
- OLAN ile/ve/||/<>/> OLAĞAN
- OLAN ile/ve/||/<>/>< OL(MA)MASI GEREKEN
- OLAN <>/>< OLMAYAN
( (olduğu) Kadar. <>/>< (olmadığı) Kader. )
( Yapar/yapıyor. <>/>< Bakar/bakıyor. )
- OLAN ile/ve/||/<> ORAN
- OLAN ile YAPILAN
( BEING vs. DOING/MAKING )
- OLANAK ile/ve/||/<> BENZERLİK
- OLANAKLAR ve/||/<>/>/< GELİŞME HAKKI
- OLANAKLARIN/KAZANIMLARIN/SORUNLARIN:
İÇİNDE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< EŞİĞİNDE
(OLMAK/OLMAMAK)
- OLANAKLI:
GENÇLİĞİNDE, YALNIZLIĞINI VE YAŞLILIĞINI YAŞAMAK ile/ve/||/<> YAŞLILIĞINDA, TOPLUMSALLIĞINI VE GENÇLİĞİNİ YAŞAMAK
- OLANAKLILAŞTIRMA ile/ve/||/<>/> KOLAYLAŞTIRMA
- OLANAKLI/LIK ile/ve/||/<> SONSUZ/LUK
- OLANAKSIZ/LIK / OLANAKLI/LIK ve/<> KARARLI/LIK
( Aralarındaki tek fark, kararlılık derecesindedir. )
- OLANAKSIZ/LIK ile/değil/yerine OLANAKLI/LIK
( Aralarındaki tek fark, kararlılık derecesindedir. )
- OLANI BİLMEK ve/||/<>/>/< ORANI BİLMEK
- ... OLASILIĞI:
YÜKSEKTİR ile/ve/||/<>/> YÜKSELİR
- OLASILIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< DENEYİM
- OLASI/LIK ile/ve/||/<> GÖRELİ/LİK
- OLASILIK ile/ve/değil/ne yazık ki "NİYET OKUMASI"
- OLASILIK ile/ve/||/<>/> TEDBİR
- OLAY/OLGU/DURUM ile/ve/||/<>/>< YADSIMA
- OLAY ve/değil/||/=/<>/< BETİMLENEN
- OLAY ve/<> GELİŞİGÜZEL/LİK
- OLAY ve/<> TASARIM
- ÖLÇME ile/ve/||/<> ÖLÇÜMLEME
- ÖLÇÜ ile/ve/||/<> DERECE
- ÖLÇÜ ile/ve/||/<> ORAN ile/ve/||/<> MATEMATİK
( Bilim/de. İLE/VE/||/<> Sanat/ta. İLE/VE/||/<> Müzik/te. )
- ÖLÇÜ ve/||/<>/> TEKRAR ÜRETİM
- ÖLÇÜLÜ ile/ve/||/<> ÖLÇÜ İLE
- ÖLÇÜSÜZ/LÜK ile/ve/değil/||/<> "GEMSİZ/LİK"
- OLDUĞUN GİBİ OLMAK ile/ve/değil/||/<>/< YALINLIK
- ... OLDUĞUNU:
"DÜŞÜNEMEYİZ" değil SÖYLEYEMEYİZ/İDDİA EDEMEYİZ
- OLGU ile OLGU HAKKINDAKİ DÜŞÜNCE
( FACT vs. IDEA ABOUT FACT )
- OLGUN KİŞİ:
"GÜZEL SÖZ SÖYLEYEN" değil SÖYLEDİĞİNİ YAPAN VE YAPABİLECEĞİNİ SÖYLEYEN
- OLGUNLAŞMA ve/||/<>/> ŞAŞIRMAMA
- OLGUNLAŞMAK/TEKÂMÜL (ETMEK) ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÇEKİRDEĞİNİ KÜÇÜLTMEK
- OLGUNLAŞMA/KEMÂL:
"YAŞ ALARAK" ile/ve/değil/||/<>/< YAŞAYARAK
- OLGUNLAŞMANIN SAĞLADIKLARI:
"KALPTE" ile/ve/||/<>/> ANLIK'TA(ZİHİNDE) ile/ve/||/<>/> YAŞAMDA
( Duyarlılık kazandırır. VE/||/<>/> İşleklik ve işlevsellik sağlar. VE/||/<>/> Huzur sağlar/sunar. )
- OLGUN/LUK ve/||/<> AKILLI/LIK ve/||/<> GÜÇLÜ/LÜK
( Hatalarımızı kabul edebilecek kadar. VE/||/<> Hatalarımızdan ders alabilecek kadar. VE/||/<> Hatalarımızı düzeltebilecek kadar. )
- OLGUN/LUK ve/||/<>/>/< SUSKUN/LUK
( KEMÂLÂT ve/||/<>/>/< SÜKÛT > SÜKÛNET > SEKÎNET )
- OLGUSAL GERÇEKLİK ile/ve AKILSAL GERÇEKLİK
- OLMADAN ÖNCE OLSUN DİYE ve/||/<> ÖLMEDEN ÖNCE ÖLSÜN DİYE
- OLMAK ve/<>/:/= ANLAMAK
- ...:
"OLMALI!" ile/değil OLABİLDİĞİ KADAR(IYLA) OLMALI(/OLABİLİR ANCAK)
- OLMASI GEREKEN ile/ve/||/<> OLANIN FELSEFESİ
( Platon. İLE/VE/||/<> Aristoteles. )
- ... OLMASINDAN/DURUMUNDAN (DA):
ANLAŞILACAĞI GİBİ ..." ile/ve/değil "HAREKET EDİLEBİLECEĞİ GİBİ ..."
- OLMAZ OLMAZ ile OLMAZ, OLMAZ
( Olmama olasılığını düşün(dür)mek. İLE "Olmaz" denilemez/diyemeyiz / deme/meli/sin / dememeli/yiz. )
- OLMAZSA OLMAZLIK ile/ve/||/<> TERK EDİLEMEZLİK
- OLMUŞ) OLAN ile OLMAKTA OLAN
( Nesne/ler. İLE Özne/kişi. / İnsan. )
- OLSUN ile/ve/||/<>/> OLSUN
( Geçmişte. Olduktan sonra. İLE/VE/||/<>/> Gelecekte. Olmasını istediğimiz. )
( Olduktan sonra. İLE/VE/||/<>/> Olmasını istediğimiz. )
- OLSUN ile/ve/||/<> OLUR (ÖYLE)
- OLU ile ...
( Bir durumdan başka bir duruma geçiş. )
- OLUCAK değil OLACAK
- ÖLÜM:
ANIMSA(YA)MADIĞIMIZDA değil ANIMSANMADIĞIMIZDA
- ÖLÜM:
KALP/BEYİN DURDUĞUNDA ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/> UNUTULDUĞUMUZDA
- ÖLÜM ile/ve/||/<>/> ORGAZM
( Tüm ölçü(t)lerin ölçütü. İLE/VE/||/<>/> Tüm deneyimlerin/duyumların ölçütü. )
- OLUMSUZ MANEVİYAT ile/değil/yerine OLUMLU MANEVİYAT
( Varlığının deneyimi. İLE/DEĞİL/YERİNE Hizmet. )
- ÖLÜMSÜZ YAPITLAR:
ÇOCUK ve KİTAP ve HAYRAT
- OLUMSUZ ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< KABA
- OLUMSUZ ile/ve/değil/||/<> UYUMSUZ
- OLUMSUZLAMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/> ÜRETKEN OLUMSUZLAMA
- OLUMSUZLUĞU/SORUNU/ÇÖZÜMÜ:
HESABA KATMAMIŞ OLMAK ile/ve/değil/||/<>/>/< GÖZE ALMIŞ OLMAK
- OLUMSUZLUK değil/yerine/>< "ÖLÜMSÜZLÜK"
( Olumsuzlukları yönetebildiğimiz ve/ya da zihnimizden uzak tutabildiğimiz oranda, farkındalıkla dolu bir "ölümsüzlük" alanına çıkılır. )
- ÖLÜMSÜZ/LÜK ve/||/<>/< ÖZGÜR/LÜK
- OLUR"
ile/ve/değil/||/<>/><
NA OLUR ve/||/<> NAH OLUR
- OLURSA ile/ve/<> OLMAZSA
( Ne iyi/âlâ. İLE/VE/<> Pek iyi/âlâ. )
- OLUŞ:
YOKLUĞUN YADSINMASI ve/||/<> YOK'UN YOKLUĞU
- OLUŞ'TA(KEVN): SÜKÛN ve/||/<> HAREKET ve/||/<> ELVAN ve/||/<> ASVAT ve/||/<> TUUM(TADLAR) ve/||/<> REVAYİH(KOKULAR) ve/||/<> İTİMAT ve/||/<> HARARET ve/||/<> BÜRÛDET ve/||/<> RUTÛBET ve/||/<> YÜBÛSET(KURULUK) ve/||/<> TELİF ve/||/<> HAYAT ve/||/<> ELEM ve/||/<> KUDRET ve/||/<> İRADET ve/||/<> KERÂHET ve/||/<> ŞEHVET ve/||/<> NEFRET ve/||/<> İTİKAT ve/||/<> ZAN
( LA STABILITE et/||/<> LE MOUVEMENT et/||/<> LES COULEURES et/||/<> LES SONS et/||/<> LES GOUTA et/||/<> LES ODEURS et/||/<> L'APPUI et/||/<> LA CHALEUR et/||/<> LE FROID et/||/<> L'HUMIDITE et/||/<> LA SECHERESSE et/||/<> L'ACCORD et/||/<> LA VIE et/||/<> LA DOULEUR et/||/<> LA PUISSANCE et/||/<> LA VOLONTE et/||/<> LA REPUGNANCE et/||/<> LE DESIR SEXUEL et/||/<> L'AVERSION et/||/<> LA CONVICTION et/||/<> L'AVIS )
- OLUŞ(TUR)MAK ile/ve/||/<>/> ÖRGÜTLE(N)MEK
- OLUŞUM/TEŞEKKÜL[Ar.] ve/<> TEŞEKKÜR
- OLUŞUM ile/ve/||/<> BAŞLANGIÇ
- OLUŞUM ile/ve/||/<> DÜZEN
- OLUŞUM ile/ve/||/<>/> OLGUNLAŞMA
- ONAYLANIRLIK ile/ve/||/<> KABUL EDİLİRLİK
- ONAYLAYICI SÖZCÜKLER ve/||/<>/> HİZMET EYLEMLERİ ve/||/<>/> FİZİKSEL TEMAS
- ÖNCEKİ ile/ve SONRAKİ
( AKDEM[< KADÎM] ile/ve ÂHİR )
( BEFORE vs./and LATER )
- ÖNCEL >< ARDIL
- ÖNCELİK ve/||/<>/>/< İNCELİK
- ÖNCELİK ile/ve/değil MEŞGUL OLMA
( [not] PRIORITY vs./and/but TO BE BUSY )
- ÖNCELİK ile/ve/||/<>/< ZORUNLULUK
- (ÖNCELİKLİ/ÖNEMLİ/[ÖNCEKİ] OLMAZSA OLMAZ)
KAVRAM ÇİFTLERİ:
ÖNCELİK ve/||/<>/> SONRALIK
ve/||/<>
VAR OLAN ve/||/<>/> BİLGİ
ve/||/<>
NESNE/TEK ve/||/<>/> ÖTEKİ/LER
ve/||/<>
SÜREÇ ve/||/<>/> SONUÇ
ve/||/<>
YÖNTEM/USÛL ve/||/<>/> İÇERİK/ESAS
ve/||/<>
BAĞLAM ve/||/<>/> ANLAM
ve/||/<>
ÇÖZÜMLEME ve/||/<>/> ÇÖZÜM
ve/||/<>
ÖNCÜL ve/||/<>/> ÖNERME
ve/||/<>
SAYGI ve/||/<>/> SEVGİ
[en az %99 ve/||/<>/> en az %1]
ve/||/<>
US/AKIL ve/||/<>/> ANLIK/ZEKÂ
ve/||/<>
EMİK/BEYİN ve/||/<>/> ANLIK/ZİHİN
ve/||/<>
DİRENÇ/İHTİYÂR ve/||/<>/> İSTENÇ/İRÂDE
ve/||/<>
DEVİM/HAREKET ve/||/<>/> ZAMAN
ve/||/<>
AN ve/||/<>/> ZAMAN
( Düşünme, konuşmak ve yaşamak üzere bilinmesi ve uygulanması gereken öncelikli ve olmazsa olmaz kavram çiftleri... [önceki olmadan sonraki olmaz!] )
- ÖNCELİK/Lİ ile/ve/değil/yerine AYRICALIK/LI
( [not] PRIORITY vs./and/but PRIVILEGED
PRIVILEGED instead of PRIORITY )
- ÖNCELİKLİ ile/ve/değil ÖNCELİKLERLE ÖRTÜŞEN
- ÖNCE/Sİ ile/ve (...) SONRA/SI["sora" DEĞİL!]
( BEFORE [...] vs./and AFTER [...] )
- ÖNCÜ ve/||/<> İNCİ
- ÖNCÜ ile/ve/||/<> ÖNCÜL
- ÖNCÜLLER = MUKADDEMAT = PREMISS[İng.] = PRÉMISSES[Fr.] = PRÄMISSE[Alm.] = PRAEMISSA[Lat.] = ESTABLECIMIENTO[İsp.]
- ÖNCÜLLER ile/ve/||/<> ÖNCELİK
- ÖNCÜLÜK ETMEK ile VESİLE OLMAK
- ÖNE ÇIKARMAK ile MERKEZE ALMAK
- ÖNEM ARZ ETMEK ile ÖNEM ATFETMEK
- ÖNEM VERMEK / ÖNEMLİ GÖRMEK
ile/ve/||/<>/>
ÖNCELİKLİ GÖRMEK
- ÖNEM/DEĞER ile "ÖLÇÜSÜ"
( Sayılması olanaklı şeyler, her zaman önemli olmayabilir. İLE Önemli şeyler ise her zaman sayılamayabilir. )
- ÖNEMİ/ETKİYİ:
ARTIRMA ile/>< AZALTMA
- ÖNEMLİ GÖRMEK ile ÖNEMLİ KILMAK
- ÖNEMLİ OLAN" ile/ve/değil/yerine ÖNEMİ OLAN
( Herşeyin bir (az/orta/çok) önemi(değeri) vardır fakat önemli olup olmamayı, öncelik belirler. )
- ÖNEMLİ ile/ve/fakat/||/<> AYRI
- ÖNEMLİ ile/ve İLGİNÇ
( IMPORTANT vs./and INTERESTING )
- ÖNEMLİ ile/ve/<> ÜZERİNDE DURULMASI GEREKEN
- ÖNEMSEME ile/||/<> VURGULAMA
- ÖNEMSEMEK ile/ve/||/<>/> BENİMSEMEK
- ÖNERMEK ile/ve/<> KULLANMAK
( TO SUGGEST/RECOMMEND vs./and/<> TO USE )
- ÖNERMEK ile/değil ÖNE SÜRMEK
- ÖNERMEK ile/ve YÖNLENDİRMEK
- ÖNGÖREBİLDİĞİMİZ ...:
ORANDA ile/ve/||/<> DOĞRULTUDA
- ÖNGÖRÜ ile/değil/yerine AÇIKLAMA (OLARAK)
- ÖNGÖRÜ ile DURUGÖRÜ
( FORSIGHT/PREDICTION vs. CLAIRVOYANCE )
- ÖNGÖRÜ ile/ve/||/<>/> ÖNERME
- ÖNGÖRÜ ile/ve YORUM
- ÖNGÖRÜLEBİLİR BİLİNMEYEN ile/ve/<> BİLİNEMEYECEK BİLİNMEYEN
( PRUDENT UNKNOWN vs./and/<> UNKNOWN WHICH IS NOT ABLE TO KNOW )
- ÖNGÖRÜLEBİLİR/LİK ile/ve/||/<> BİLİNEBİLİR/LİK
- ONGUN ile ONGUN/TOTEM[Fr.]
( Çok verimli, bol, eksiksiz. | Yarar duruma gelmiş, | bayındır. | Mutlu. | Kutlu, uğurlu. İLE İlkel toplumlarda topluluğun kendinden türediği sanılarak kutsal sayılan hayvan, ağaç, rüzgâr vb. doğal nesne ya da olay. | Arma[İt.]. )
- ÖN-İKONOGRAFİ ile İKONOGRAFİ ile | İKONOLOJİ
( Tanımlama. İLE Çözümleme. İLE | Yorumlama. )
( Olgusal. İLE | Özsel. )
( Biçim. İLE | İçerik. )
- ÖNLEM ile/ve UYARI
( PRECAUTION vs./and CAUTION )
- ÖNLEMEK ile/ve/||/<> ÖNÜNE GEÇMEK
- ÖNLENEBİLİR ile/ve/değil/||/<>/>/< ÖNGÖRÜLDÜĞÜNDE ÖNLENEBİLİR
- ONMAK/ONAR ile/ve/||/<> ONAMAK
( Daha iyi bir duruma girmek, salah bulmak. | Eksiği kalmayıp gönül ferahlığına ermek, mutlu olmak. | Sayrılıktan, dertten kurtulmak, şifa bulmak, felâh bulmak, iflâh olmak. İLE Uygun bulma. )
( ONMAZ: İyilişme olanağı bulunmayan. )
- ÖNSEZİ = HİS-İ KABL EL-VUKÛ = PRESENTIMENT[İng., Fr.] = AHNUNG[Alm.]
- ONU(/BENİ/SENİ) "BÖLMEK/KESMEK" değil SÖZÜ/KONUYU/AKIŞI "BÖLMEK/KESMEK"
- ÖNÜMÜZDE ile/ve/||/<> ELİMİZDE
- ONUN-BUNUN (SÖZÜYLE HAREKET ETMEK)
- ONUN/SENİN) GÜZELLİĞİNE BAKMAK ile/değil/yerine GÜZELLİĞE BAKMAK
- (ONUN İÇİN:)
[ne] ŞER ile/ve/değil/yerine/ne de/||/<>/< ŞEN
- ONUR/ŞEREF ve CESÂRET
- ÖNYARGI ile/ve/değil/yerine ÖN ANLAMA
( [not] PREJUDICE vs./and/but PRE-UNDERSTAND
PRE-UNDERSTAND instead of PREJUDICE )
- OPERA BİNASI <>/< SERGİ EVİ
( Ankara'da. )
- OPERA SALONU değil/yerine/= ÜNGÜTEY
- OPERA SANATÇISI değil/yerine/= ÜNGÜCÜ
- OPERA ile/değil/||/<>/> OPERET
- ORADAN ile/ve/||/<> BURADAN
- ORAN ile/ve/||/<> YERLEŞTİRME
- ORAN/LI, (/ORANSIZ) ile/ve DENGE/Lİ, (/DENGESİZ)
- ORANS ile ...
( Resim sanatında dua ederken betimlenen kişi. )
- ORAN/TI/LI/LIK / NİSBÎ ile/ve/<> GÖRELİ/LİK / İZÂFİYET
( PROPORTION vs./and/<> RELATIVITY )
- [ne yazık ki]
ORANTISIZ (YORUM) ile AŞIRI (YORUM)
- ORGANON ile/ve/||/<>/> KANON
- ÖRGÜ ve/||/<>/> GÖRGÜ
- ÖRGÜTLENME ve/||/<> YAPILANMA
- ORİENTALİZM ile/||/<> ORİENTALİZAN/ŞARKKÂRÎ ÜSLÛP ile/||/<> NATÜRALİZM ile/||/<> SFUMATO
( Batı resim sanatında Delacroix gibi sanatçıların öncülüğünü yaptığı, konusunu Doğu'dan alan sanat yapıtlarına yer verilen üslûp. İLE/||/<> İ.Ö. VIII. yüzyılda gelişen kolonizasyon hareketlerinin sonucunda Doğu'ya özgü panter, aslan, geyik gibi hayvanların; lotus palmet gibi bitki ve çiçeklerin; sfenks, grifon gibi fantastik yaratıkların Yunan sanatında yaygın bir biçimde kullanılmasıyla oluşan üslûp. İLE/||/<> Sanat yapıtlarının doğal gerçekliğe uygun bir biçimde yapılmasını savunan anlayış. Batı sanatında Rönesans'la birlikte ortaya çıkan Natüralizm, çağımızın başlangıcına kadar etkili olmuştur. Natürallist üslûp içinde nesneler doğadaki gibi, insan gözünün gördüğü gibi betimlenirler. Araştırmacılar, natüralist üslûbun ilk belirtilerini İtalyan ressam Giotto'nun yapıtlarında bulur. Yine de natürallizmin en özgün anlatımı Rönesans sanatçılarının yapıtlarında görülür. İLE/||/<> Hava perspektifi. İlk kez Rönesans'ın büyük ustası Leonardo'nun yapıtlarında rastlanan bu yöntemde figürlerin arkasında uzanan manzara gittikçe soluklaşır, buğulu gri bir ton alır. Bu yolla izleyicide bir derinlik etkisi uyandırılır. Rönesans dönemine kadar çizgisel perspektifle sağlanan derinlik, bu buluşla daha inandırıcı ve gerçekçi bir boyut kazanmıştır. )
- ORİGAMİ ile/ve KİRİGAMİ
( Katlanarak olanı. İLE/VE Kesilerek olanı. )
- ORIGIN vs. ETYMOS
- ORİJİNALİTE değil/yerine/= ÖZGÜNLÜK
- ORJİNALİTE" değil/yerine/= ÖZGÜNLÜK
- ÖRNEĞİNİ BOLCA:
GÖRMEK ile/ve/||/<>/> BULMAK
- ÖRNEK VERMEK ile/ve/<> İŞARET ETMEK
( Kötü örnek, örnek değildir! [Su-i misal, misal teşkil etmez!] )
( Örnekte/benzetmede, hata olmaz/olmamalıdır! [Teşbihte, hata olmaz!] )
( Örnekler topaldır, üstüne gidilmez. )
( GIVING EXAMPLE vs./and/<> TO INDICATE )
- ÖRNEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ARAÇ
- ÖRNEK ve RESM-İ NÂKIS
- ORTA OYUNU ile/ve/||/<>/> DOĞAÇLAMA/TULUAT[Ar.]
( )
( Kavuklu ve Pişekâr İLE/VE/||/<>/> Uşak ve Efendi )
- ORTADA BIRAKMA/KALMA ile/ve/||/<>/>/< BELİRSİZLİK
- ORTADAN KALDIRMAYINCA ile/değil ORTADAN KALDIRMADIKÇA
- ORTAK ALAN ile/ve ORTAK NOKTA
( COMMON FIELD vs./and COMMON POINT )
- ORTAK GEÇMİŞ ve/değil/yerine/||/<>/>/< ORTAK GELECEK
- ORTAK/LIK ile/ve/||/<>/< AŞKIN/LIK
- ORTAKLIK ile/ve/<> AYRIM
- ORTAK/LIK ile/ve BENZER/LİK
( COMMON vs./and SIMILAR )
- ORTAK/LIK ile/ve FARKLI/LIK
( COMMON vs./and DIFFERENT )
- ORTALAMA ile/ve/değil/yerine YAKLAŞIK
( [not] AVERAGE vs./and/but APPROXIMATE
APPROXIMATE instead of AVERAGE )
- ORTAM:
HAREKETİ TETİKLEMEZ ile/değil/hatta/>< ENGELLER
- ORTAM ile/ve/||/<> KOŞULLAR
- ORTAYA ÇIKARMA ile/ve/||/<> TEMELLENDİRME
- ORTA YOL ile/ve/değil/||/<> ARA ÇÖZÜM
- ÖRTÜK BİLME ile/ve/||/<> EKİNSEL/KÜLTÜREL BİLME
- ÖRTÜK ile/ve/||/<> DOLAYLI
- ÖRTÜK ile ÖRTÜLÜ ile ÖRÜLÜ
( Örtülü, kapalı. İLE Örtüsü olan. | Örtülmüş, bir şey ile kaplanmış. | Açıklama yapmadan, kapalı olarak, müphem. İLE Örülmüş olan. )
- ÖRTÜK/LÜK ile/ve/||/<> ÖZDEŞ/LİK
- ÖRTÜLÜ ile/ve/<> GÖRÜNMEYEN
- ÖRTÜŞEBİLİRLİK ile/ve/||/<> ÖRTÜŞTÜRÜLEBİLİRLİK
( CONGRUENCE )
- ÖRTÜŞME ile BULUŞMA
- ÖRTÜŞME ile/ve/||/<>/> TAMAMLAMA
- ÖRTÜŞME = TETABUK = COINCIDENCE[İng.] = COÏNCIDENCE[Fr.] = KOINZIDENZ[Alm.] = COINCIDENTIA[Lat.] = COINCIDIR[İsp.]
- ÖRTÜŞME ile/ve/<> UYUMLULUK
- ÖRÜNTÜ ile/ve/||/<> DÖNGÜ
- ÖRÜNTÜLENDİRME ile/ve/||/<> YAPILANDIRMA
- ÖTEKİ DENEYİMLER/İ/M ile/ve/değil/||/<>/< ÖNCEKİ DENEYİMLER/İ/M
- ÖTEKİLERİ YOK SAYMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BELİRGİNİ ÖNE ÇIKARMAK
- [ne yazık ki]
ÖTEKİLEŞTİRME ile/ve/<> TEKTİPLEŞTİRME
- UYANIKLIK:
"ÖTEKİNİN AÇIĞINI GÖRMEK/ARAMAK" değil/yerine/>< KENDİNİ DENETİMDE TUTMAK
- OTODİDAKT/İZM[Fr./İng.] değil/yerine/= ÖZÖĞRENEN / ÖZÖĞRENİM/Lİ
- OTOKRİTİK[İng. < AUTOCRITIC] değil/yerine/= ÖZELEŞTİRİ
- OTORİTE SANSÜRÜ ile/değil/yerine/< OTO SANSÜR
- OTUR(T)MAK ile ÖRTÜŞ(TÜR)MEK
( TO FIT WELL vs. HARMONIZE )
- OVADA ve/ya da YAYLADA
ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
DAĞDA/YOLDA
- OVAL[Fr. < OVALE] ile ELİPS[Fr. < ELIPSE]
( Yumurta biçiminde olan, yumurtamsı. | Özellikle elips gibi iki bakışım ekseni olan kapalı eğrinin oluşturduğu biçim. İLE Tüm noktalarının belirli iki ayrı noktaya olan uzaklıklarının toplamı birbirine denk olan kapalı eğri. | Eksilti. )
- ÖVGÜ/YERGİ değil/yerine/>< OLGU
- ÖVGÜ(MEDH) >< YERGİ(TENKİD)
- ÖVÜNMEK İÇİN ile/değil/yerine (BİR) (DAMLA) (DAHA) İYİLİK/GÜZELLİK OLSUN DİYE
( İyiliğimizi yaptık, Good4Trust.org denizine attık...
Tüm ekibi, iyilikleri ve emekleri için tebrik ediyoruz...
Biz de böylesi hoş bir düşünce ve girişim için tüm ekibe teşekkürlerimizle sarılıyor ve yansımalı/dönüştürücü iyiliklerimizi paylaşmaya devam ediyoruz...
İyiliksever arkadaşlar! Siz de bu birlikteliğe katılabilirsiniz...
www.Good4Trust.org )
- OYALANMAK ile DÜŞKÜ/HOBİ
( TO DAWDLE vs. HOBBY )
- OYALANMAK ile/ve/değil/yerine YOĞUNLAŞMAK
- ÖYKÜ/HİKÂYE ile ROMAN
( TAHKİYE[< HİKÂYE]: Hikâye etme, anlatma. )
( )
( STORY vs. ARTICLE )
- ÖYKÜDE:
MİTOLOJİK KAHRAMAN ile ROL KAHRAMAN
( Anti-tinle karşılaştığında, kendini bilir. İLE Anti-tin ile karşılaştığında, ona dönüşür. )
- ÖYKÜ(LEME)DE:
MAUPASSANT BİÇİMİ ile ÇEHOV BİÇİMİ
( Aslolan, olaydır. Okuyucunun, öyküyü çok fazla yorumlamasına, hayal etmesine olanak tanınmaz.[Öyküdeki olay, mantıklı bir akış takip eder.][Kişiler, özenli ve ayrıntılı bir biçimde gösterilir.] İLE Aslolan, olay değildir. Öykü tamamlandığında, herşey bitmiş değildir. [Özellikle aktarımın sonrasında başlar.][Kişiler, her yönüyle tanıtılmadığından ve olaylarda kesinlik bulunmadığından dolayı okuyucu/izleyicinin hayal kurması ve kendine göre yorumlar yapabilmesi beklenilir.] )
( )
- ÖYKÜNME ile/ve/değil/<> ETKİLENME
- ÖYKÜNME = TAKLİT = IMITATION[İng., Fr.] = NACHAHMUNG[Alm.] = IMITATIO[Lat.] = MIMESIS[Yun.] = IMITACIÓN[İsp.]
- ÖYLE ANLAŞILDI ile/değil/||/<>/< ANLAŞILAN OYDU Kİ ...
- ÖYLE GÖRMEK ile ÖYLE GÖRMEMEK
- ÖYLESİNE ... ile/değil ÖYLESİ ...
- OYMA ile OYLUMLAMA/MODELAJ[Fr.]
( Bir nesnenin yüzeyini, özel araçlarla oyarak ya da delerek, türlü biçimler verme. | Oyularak yapılan süsleme. | Oyularak yapılmış olan. İLE Resim ve yontu sanatında, öğelere oylum duygusu ve biçim verme işi. )
- OYMAK ile/ve/<>/değil/yerine YONTMAK
- OYNAMAK ile/ve/değil/||/<>/< KURCALAMAK
- OYNAMAK ile OYUN OYNAMAK
- OYUN ile/ve/||/<> SANAT
- OYUN ile TAMZARA
( ... İLE Doğu Anadolu'da, toplu olarak oynanan bir halk oyunu. | Bu oyunun müziği. )
- OYUN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YANILSAMA
- OYUNA GE(TİRİ)LME! değil/yerine/>< KENDİNE GEL!!!
- OYUNCU:
İSTEKLİ ile YETENEKLİ ile HEM İSTEKLİ, HEM DE YETENEKLİ
- OYUNCU:
"TEŞHİRCİ" değil/yerine UTANMAYABİLEN
- ÖZ ve/||/<>/= DÜŞÜNCE
- ÖZ ile/ve/||/<> EVRENSEL/LİK
- ÖZDEŞLEŞME ile/değil/yerine SOYUNMA
- ÖZDEŞLEŞTİRME ile/ve/||/<> KÖRLÜK
- ÖZDEŞLEŞTİRME ile YÜCELTME
- ÖZDEŞLİK ile/değil BİLEŞİM
- ÖZDEŞLİK ile/değil İÇİÇELİK
- ÖZDEŞMİŞ değil ÖZDEŞLEŞMİŞ
- ÖZEKSEL ile ÖZDEKSEL
( Doğrudan. İLE Maddesel. )
- ÖZEL/LİK ile/ve/||/<> ÖZNEL/LİK
- ÖZELLİK:
AYRIŞTIRAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİRLEŞTİREN
- ÖZELLİK ile/ve/değil DURUM
- ÖZELLİK ile/ve GÜZELLİK
( SPECIALITY vs./and BEAUTY )
- ÖZELLİK ile/ve/||/<> VURGU
- ÖZEL/LİKLİ ile/ve AYRICALIKLI
- ÖZEN/ÇABA/EMEK:
OLABİLECEK EN ÜST SEVİYE ile/ve/||/<> (AYRI AYRI) BENİM/SENİN/ONUN YAPABİLECEĞİ EN ÜST SEVİYE
- ÖZEN GÖSTERMEYE:
ÇALIŞIRIM ile/ve/<> ÇALIŞAYIM
- ÖZEN ve/<> ÖZÜMSEME
- ÖZEN ile/ve/||/<>/>/< TUTARLILIK
- ÖZEN/ÖZENME ile/ve/||/<> TERESSÜL[< RESEL]
( ... İLE/VE/||/<> Yavaş yavaş, dikkatle görme. | Harflerin mahreçlerine ve kısaltılıp uzatılmalarına uyma. )
- ÖZET ile BAŞLIK
( SUMMARY vs. TITLE )
- ÖZGÜN/LÜK ile/ve/<> BENZERSİZ/LİK
- ÖZGÜN/LÜK ile/ve/||/<>/< ÖZGÜR/LÜK
( Başkalarının özgünlüğünü kabul etmeyenin kendi de özgün ve özgür değildir, olamaz. )
( Özgürlük, özgün olmak içindir. )
( Amaç. İLE/VE/||/<>/< Araç. )
( Son. İLE/VE/||/<>/< Başlangıç. )
( ORIGINAL/AUTHENTIC vs./and/||/<>/< FREE/NESS )
- ÖZGÜN/LÜK ile/ve SANAT/SAL/LIK
- ÖZGÜRLEŞME:
"KAFESİN" İÇİNDEN ÇIKARAK değil "KAFESİ İÇİMİZDEN ÇIKARARAK
- ÖZGÜRLÜK:
BAĞIMSIZ OLMAK ile/ve/değil/< ÖZGÜRCE YARATABİLMEK
( Özgürlük bilinci, var oluşu ya da yaşamı duyumsama, özünü, hem özdek, hem de tin olarak algılamadır. )
( Özgürlüğün en yüksek tadı, onun tümüyle yitiminin sınırındadır. )
- ÖZGÜRLÜK:
KİŞİNİN, ...
"CANININ İSTEDİĞİ GİBİ DAVRANMASI" ile/değil İSTEMEDİĞİ HİÇBİR ŞEYİ YAPMAK ZORUNDA OLMAMASI
( Özgürlük, hiçbir zaman canının istediği gibi davranmak anlamına gelmemiştir ve öyle bir hak vermemiştir/veremez. )
( İkinci görüşün olmadığı yerde özgürlük olmaz. )
( ÖZGÜRLÜK: Belirlenimden, belirlenime geçmek. )
( FREEDOM IS: [not] BEHAVING IN HOWEVER YOU WANT vs./but NO OBLIGATION TO SOMEONE WHO DOES NOT REQUEST TO DO SOMETHING )
- ÖZGÜRLÜK ve/||/<>/> AŞK (AHLÂKI) ve/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN
( Külün, bir daha ateşte yanmadığı gibi, kişi de aşkta yok(fânî) olmuşsa, ne kendi aklına, ne de başkasının aklına aldanır. )
( HİLMİ ZİYA ÜLKEN'in, "AŞK AHLÂKI" adlı kitabını da okumanızı salık veririz. )
( )
( Üzerinde en çok (")düşündüğümüz, konuştuğumuz, beklediğimiz, aradığımız(") ve (")ağladıklarımız(")... )
( FREEDOM and/||/<>/> MORALS OF LOVE and/||/<>/> WISDOM )
- ÖZGÜRLÜK ve/||/<>/< BİRİCİKLİK
- ÖZGÜRLÜK ve/||/<>/= DÜŞÜNCEYİ DÜŞÜNEBİLME BİLGİSİ/OLANAĞI
( Sonsuz. VE/||/<>/= Tekil[ler üzerin(d)e.] )
- ÖZGÜR/LÜK ile/ve GÜZEL/LİK
( FREEDOM vs./and BEAUTY )
- ÖZGÜRLÜK ile/ve İÇ ÖZGÜRLÜK
( Nedeni, kendinde olmak, kendi dışında olmamak. İLE/VE ... )
( Özgürlük, hiçbir karşılık beklemeksizin yapılan iş/hizmettir. )
( Özgürlük, üzüntüden kurtulmuşluk demektir. )
( Özgürlük, kendini sınırlayabilme gücüdür. )
( Özgürlük, zorunluluğun bilincidir. )
( Özgürlük, ancak ve sadece, tarih ve kültürde olanaklıdır. )
( Özgürlük isteği ve iradesi olmadıkça özgürlük kazanılamaz ve korunamaz da. )
( Özgürlük, bazı yöntemlerin ya da koşulların ustaca uygulanması ya da kullanılması sonucu kazanılmaz. O, nedensel sürecin ötesindedir. Onu hiçbir şey zorlayamaz ya da engelleyemez. )
( Eğer özgür olmak istiyorsanız, özgürlüğe en yakın olan adımı atmayı ihmal etmeyin. )
( Özgürlüğe ulaşmak için çaba göstermelisiniz. )
( Bir şey ile özdeşleşmemek, doğal ve kendiliğinden olursa, o, özgürleşmedir. )
( İhtiras, emel kişiseldir, özgürleşme ise kişisel olandan kurtuluştur. )
( Özgürleşme, keşfetme özgürlüğü demektir. )
( Özgürleşme, bir elde ediş, bir kazanma meselesi değil, bir cesâret meselesidir. )
( Özgürleşme, özgür olduğunuza inanma ve ona göre davranma cesâretidir. )
( Özgürleşme, doğal bir süreçtir ve sonuçta, kaçınılmazdır. Fakat onu şimdi'ye getirmek sizin gücünüz dahilindedir. )
( Özgürleşmede, emelin hem öznesi, hem nesnesi artık yoktur. )
( "Anlayış yoluyla özgürleşme", kadîm ve basit bir yoldur. )
( Özgürlük, terk edişten geçer. )
( Özgürleştirecek olan, açık ve berrak görüştür. )
( Birlik, özgürleştirir; özgürlük, birleştirir. )
( Sükûnet içinde ve bağımlılıklardan kurtulmuş olmak, her türlü kişisel çıkar endişelerinin, her türlü bencilce hesapların erişemeyeceği bir yerde durmak, özgürlüğe ulaşmanın kaçınılmaz şartıdır. )
( Bir kalemin minicik ucu nasıl sayısız resim çizebilirse, öylece, farkındalığın boyutsuz noktası da koskoca evrenin içeriğini çizer. Siz işte o noktayı bulun ve özgür olun. )
( Kişinin, canının istediğini yapma keyfiyeti, bağımlılıktır. Halbuki, kişinin yapması gerekeni, doğru olanı yapma olanağı, gerçek özgürlüktür. )
( Sizi hiçbir şey özgür kılamaz, çünkü siz özgürsünüz. )
( Fincanın içindeki boşluk özgürdür. O ancak fincana ilişkin olarak görüldüğünde, fincanın içinde sayılabilir. )
( Huzuru olan kişi özgür olur ve özgür olan kişi de başkalarını özgürlüğe ulaştırır. )
( Yağmurun izlediği gökgürültüsü, özgürlüğe kavuşmayı simgeler. )
( Unutmak zorunda değiliz; arzu ve korku son bulunca, tutsaklık da biter. )
( Tutsaklığı yaratan, karakter ve mizaç dediğimiz, duygusal bağlılıklar, sempati ve antipatilerin oluşturduğu davranış kalıplarıdır. )
( Unity, liberates; freedom, unites. )
( Freedom is freedom from worry.
You must strive for liberation.
Freedom comes through renunciation.
Non-identification, when natural and spontaneous, is liberation.
If you desire to be free, neglect not the nearest step to freedom.
Ambition is personal, liberation is from the personal.
Liberation is not the result of some means skilfully applied, nor of circumstances. It is beyond the causal process. Nothing can compel it, nothing can prevent it.
In liberation both the subject and the object of ambition are no longer.
Liberation is not an acquisition but a matter of courage.
Liberation is to believe that you are free already and to act on it.
Liberation is a natural process and in the long run, inevitable. But it is within your power to bring it into the now.
The ancient and simple way of liberation through understanding.
It is clarity that is liberating.
As the tiny point of a pencil can draw innumerable pictures, so does the dimensionless point of awareness draw the contents of the vast universe.
To be quite detached, beyond the reach of all self-concern, all selfish consideration, is an inescapable condition of liberation.
Nothing can set you free, because you are free.
Freedom cannot be gained nor kept without will-to-freedom.
Freedom to do what one likes is really bondage, while being free to do what one must, what is right, is real freedom.
The space within the cup is free. It happens to be in the cup only when viewed in connection vs. the cup.
You need not forget; when desire and fear end, bondage also ends.
It is the emotional involvement, the pattern of likes and dislikes which we call character and temperament, that create the bondage. )
(
ÖZGÜRLÜK[Sümerce] )
( FREEDOM vs./and INTERNAL FREEDOM )
( ZIYOU )
- ÖZGÜRLÜK ile/ve/||/<> KENDİLİĞİNDENLİK
- ÖZGÜRLÜK ile/değil/ne yazık ki/>< KEYFÎLİK
( Sorumluluk alıyorsak. İLE/DEĞİL/NE YAZIK Kİ/>< Sorumluluk almıyorsak. )
( Hak ile sınırlanmış olanda. İLE/DEĞİL/NE YAZIK Kİ/>< Hak ile sınırlanmamış olanda. )
( [not] FREEDOM vs./but/unfortunately/>< DISCRETIONARINESS )
- ÖZGÜRLÜK ve/||/<>/>/< ÖZELEŞTİRİ
- ÖZGÜRLÜK ile/ve/||/<> SÖZGÜRLÜK
- ÖZGÜR/LÜK ve/||/<>/< USTA/LIK
- ÖZGÜVEN ve İMAN
( SELFCONFIDENCE and FAITH )
- ÖZLEM ve/||/<>/> GÖZLEM ve/||/<>/> SÖZLEM ve/||/<>/> EYLEM ve/||/<>/> İŞLEM ve/||/<>/> İZLEM
- ÖZNE ile ESTETİK ÖZNE
- ÖZNELLİK'TE ile/ve NESNELLİK'TE
( VARLIKBİLİMİ/ONTOLOJİ - BİLGİ BİLİMİ/EPİSTEMELOJİ ile VARLIKBİLİMİ/ONTOLOJİ - BİLGİ BİLİMİ/EPİSTEMELOJİ )
- ÖZNE-ODAKLI ile ...
( SUBJECT-ORIENTED )
- ÖZSAYGI ile/ve/<> ÖZGÜVEN ile/ve/<> ÖZDEĞER
( ... İLE Sadece kendi bildiğin sözü/düşünceyi, yerine getirmeye çalışmak. )
( SELF CONFIDENCE vs./and/<> SELF ESTEEM )
- ÖZÜMSEMEK ve/||/<> ÖZLEMEK
- PABLO PICASSO ile JOAN MIRO
- PALARGA değil/yerine/= YAN
- PALEOGRAFİK değil/yerine/= ESKİYAZISAL
- PALMET[Yun. < PALMA:EL.] ile/||/<> SGRAFİTTO
( İlkçağ sanatından beri kullanılan bir bezeme motifi. Dilimli ve bakışımlı yaprak biçimindedir. İLE/||/<> XI. yüzyıldan ilk Osmanlı dönemine değin kullanılan keramik tekniği.[Kullanılan hamur kırmızı renkli, kaba ve gözeneklidir. Kap astarlandıktan sonra sivri uçlu bir aletle motifler çizilir ve istenilen renkte saydam bir sırla sırlanır. Çukur bölümlerde sır daha koyu, öteki yerlerde ise daha açık olarak motifler belirlenmiş olur.] )
- PANDOMİMA[İt. < Yun.] ile/ve/< PANTOMİM[Fr. < Yun.]
( Tanzimat ve Meşrutiyet dönemlerindeki tiyatroların çoğunda izlenen oyunlar arasına sıkıştırılan sözsüz oyun. | Pantomim. İLE/VE/< Düşünce ve duyguları müzik ya da türlü eşyalar eşliğinde kimi kez dansla, kimi kez de gövde ve yüz devinimleriyle yansıtmayı amaçlayan oyun, sözsüz oyun. )
- PANİK YAPMA! ile ACELE ETME!
- PARA HARCAMAK:
"SAHİP OLMAK" İÇİN ile/değil/yerine DENEYİM KAZANMAK ÜZERE
( ... İLE/DEĞİL/YERİNE Daha mutlu kılar. )
- PARA ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< BİLGİ
( Bilgi peşinde koşmak, altın peşinde koşmaktan daha iyidir.
[Ar. Talebu'l-ilm hayrun min taleb'z-zeheb] )
( [not] MONEY vs./and/but/||/<>/>/< KNOWLEDGE
KNOWLEDGE instead of MONEY )
- PARA" ile/değil/yerine İNSANLIK
( Ne önemi var? İLE/DEĞİL/YERİNE Önemli/mühim[öncelikli] olan. )
- PARAGNA/PRAJNA ile ...
( "Benlik" ile meşgul olmayan bilgi, kavrayış, bilinç, saf farkındalık. [Üstün bilinç durumu anlamına gelir.] )
- PARAN:
VARSA ile/ne yazık ki YOKSA
( Sayarlar. İLE/NE YAZIK Kİ "Satarlar." )
- PARANIN "ÖNEMİ" değil/yerine/< İNSANLIK
- PARANLA "VEZİR", AKLINLA REZİL OLMAK
ile/değil/yerine/><
PARANLA "REZİL", AKLINLA "VEZİR" OLMAK
- PARANTEZE ALMAK ile KENARA KOYMAK/ASKIYA ALMAK
- PARAPSİKOLOJİ ile/||/<> PARANORMAL ile/||/<> PARAFİZİK ile/||/<> PARADİGMA ile/||/<> PARALEL ile/||/<> PARAZİT ile/||/<> PARALİMPİK ile/||/<> PARAMEDİK
(
Parapsikoloji | Psikolojinin ötesindeki ruhsal/psişik olayları inceleyen alan. |
Paranormal | Normalin dışında olan, açıklanamayan (örnek: hayaletler, "UFO"lar) |
Parafizik | Fiziğin ötesindeki, fizik yasalarıyla açıklanamayan olaylarla ilgili. |
Paradigma | Bir düşünce yapısının yanındaki örnek, model, kalıp, çerçeve. |
Paralel | Yan yana giden, aynı doğrultuda. (matematiksel ya da mecâzî anlamda) |
Parazit | Yanında yaşayıp zarar veren canlı. [mecâzen de "gereksiz ses vb."] |
Paralimpik | Olimpiyatların yanında/desteğiyle düzenlenen engelli spor oyunları. |
Paramedik | Doktorun yanında çalışan sağlık görevlisi [acil tıp teknikeri]. |
- PARAVAN/A[Fr. < PARAVENT]/SEPERATÖR[İng. < SEPERATOR] değil/yerine/= AYRAÇ
( Menteşelerle birbirine bağlı birkaç parçadan oluşan ve yapılarda bazı bölümleri ayırmakta kullanılan, katlanır, taşınır çerçeveli perde. | Adından, yetkisinden, gücünden kendisine belirli etmeden yararlanılan [kişi ya da kuruluş]. )
- PARÇA ile/ve/değil/||/<>/< BİLEŞEN
- PARÇA ve/||/<>/>/< TAMAMLAYICI/LIK
- PARÇALAMA ile/ve/değil/||/<> AYIRMA
- PARÇA(NIN) SAPTA(N)MASI/KABULÜ ile BÜTÜN(ÜN) SAPTA(N)MASI/KABULÜ
( TO DETERMINE/ACCEPTANCE THE PIECE vs. TO DETERMINE/ACCEPTANCE THE ENTIRE/WHOLENESS )
- PARÇASI OLMAK ile/yerine/değil UZANTISI OLMAK
( [not] TO BE PART OF vs./but TO BE EXTENSION
TO BE EXTENSION instead of TO BE PART OF )
- PARODİ[Fr. < Yun.] ile PASTİŞ[Fr. < PASTICHE]
( Ciddi sayılan bir yapıtın, bir bölümünü ya da tamamını alaya alarak, biçimini bozmadan ona bambaşka bir öz vererek, biçimle öz arasındaki bu ayrılıktan, gülünç etki çıkaran tür. İLE Başka sanatçıların yapıtlarını taklit yoluyla oluşturulan sanat yapıtı. | Bir ekolün özelliklerine göre oluşturulan yapıt. )
- PARTNER ile KAVALYE
- PASTORAL[Fr.] değil/yerine/= ÇOBANLAMA/KIRSAL
- PATCHWORK[İng.] değil/yerine/= KIRK YAMA / YAMA İŞİ
- PAVANE ile ...
( Avrupa kökenli bir dans. )
- PAY (AL[DIR]MAK) ile/ve/değil/||/<>/< İLİŞKİ/LEN[DİR]MEK
- PAYDA ile/ve/||/<> PARÇA
- PÂYE[Fars.] değil/yerine/= AŞAMA
- PAZU GÖSTERMEK" ile/değil/yerine/||/<>/>< GÖNLÜNÜN GENİŞLİĞİ
- PEK KONUŞMAMAK ile/değil/yerine/>/< (DAHA) AZ KONUŞMAK
- PERDE ile KATMAN
( PITCH vs. LAYER )
- PERDE[Fars.] ile TÜL[Fr. < TULLE]
( Görüşü, ışığı engellemek, bir şeyi gizlemek için pencereye ya da bir açıklığın önüne gerilen örtü. | Üzerine bir nesnenin görüntüsü yansıtılan saydam olmayan yüzey. | İki yeri birbirinden ayıran bölme. | Seste pes perde. | Doğruyu görmeye engel olan şey. | Kaz, ördek, martı gibi hayvanların parmaklarını birbirine bitiştiren zar. | Bir müzik parçasını oluşturan seslerden her birinin kalınlık ya da incelik derecesi. | Bu ses derecelerini sağlamak için çalgılarda bulunup parmaklarla basılan yer. | Katarakt. | Bir sahne eserinin büyük bölümlerinin her biri. İLE Çok ince gözenekli pamuk ya da sentetik dokuma. | Bu dokumadan yapılmış olan. )
- PERDE ile/ve/<> YANILSAMA
- PERSPEKTİF değil/yerine/= GÖRÜNGE/BAKIŞ AÇISI
- PERUZ HANIM ile/ve/||/<>/> NURHAN DAMCIOĞLU
( )
- PERVERENDE[Fars.] ile/ve/||/<>/> PERVERDE[PELVERDE değil!][Fars.] ile/ve/||/<>/> PERVERD/-PERVER[çoğ. PERVERÂN][Fars.]
( Yetiştirici, terbiye edici. | Besleyici, büyütücü. İLE/VE/||/<>/> Beslenmiş, büyütülmüş, yetiştirilmiş. | Üzüm şırasından yapılan bir çeşit tatlı. İLE/VE/||/<>/> "Besleyen/besleyici, büyüten, yetiştiren/yetiştirici, koruyan, terbiye eden" anlamlarıyla birleşik sözcükler yapar.[DEHÂ-PERVER: Dâhî yetiştiren. | FUKARÂ-PERVER: Yoksul besleyen.] )
- PERVERÎ[Fars.] / PERVERİŞ[Fars.] / PERVERÎŞ-ÂMÛZ[Fars.] / PERVERÎŞ-YÂB[Fars.] / PERVERİŞ-YÂFTE[Fars.]
( Besleyicilik, büyütücülük, terbiye. | Seçme. | Sevme. İLE Besleyiş, besleme, beslenme. | İlerleme, terakkî. İLE Mânen yetiştiren, filozof. İLE Beslenen. | Yetiştirilen, terbiye gören, terbiye edilen. İLE Büyütülmüş, bakımlı, terbiyeli, terbiye edilmiş. )
- PESEND[Fars.] ile/ve/||/<> -PESEND[Fars.]
( Beğenme, seçme. | Bir çeşit iğne işi. | Esmerleşmiş/mat altın. | Mushaflarla yazmaların ilk sayfalarıyla sure ya da bahis başlarında boya ile perdâh edilerek altınla karışık yapılmış olan biçimler. İLE Beğenen, beğenmiş.[MÜŞKÜL-PESEND: Güç beğenir. | HOD-PESEND: Kendini beğenmiş.] )
- ... PEŞİNDE ile/ve/değil/<> ... DERDİNDE
- PES Ü DÎVÂR[Fars.] ile/ve/değil/||/<>/< PES Ü PERDE[Fars.]
( Duvarın arkası. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Perdenin arkası. )
- PİKTOGRAFİK değil/yerine/= ÇİZİYAZIMSAL
- | PİRİNÇ EKMEK ile AĞAÇ DİKMEK |
ile/ve/değil/||/<>/<
ÇOCUK YETİŞTİRMEK
( [öngörümüz/"beklentimiz"] Bir yıllıksa. İLE On yıllıksa. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Yüz yıllık olursa. )
- PİRİNÇ:
PİLAV ile/ve/değil/||/<>/> ÇORBA
( Suyunu çekerse. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Çekmezse. )
- PİS ile/değil BİZ
- PİST[Fr.] ile/||/<>/> APRON[Fr.]
( Gösteri yapmak, dans etmek vb. için düzenlenmiş, genellikle yuvarlak yer. | Bir havaalanında uçakların kalkıp inmesine, park yerlerine gidip gelmesine yarayan özel olarak hazırlanmış şerit. | Motorlu araçların yarışları ve koşular için özel olarak düzenlenmiş yer, yarışlık. İLE Uçakların inip kalktığı pist. )
- PİST ile PİST[Fr.]
( Kedileri kovmak için kullanılan söz. İLE Gösteri yapmak, dans etmek vb. için düzenlenmiş, genellikle yuvarlak yer. | Bir havaalanında, uçakların kalkıp inmesine, park yerlerine gidip gelmesine yarayan, özel olarak hazırlanmış şerit. | Yarışlar ve koşular için özel olarak düzenlenmiş yer, yarışlık. )
- PİSUVAR[Fr. PISSOIR] ile/ve/||/<>/< BİSİKLET ile/ve/||/<>/< MERDİVENDEN İNEN KADIN
( 1917 ile/ve/||/<>/< 1913 ile/ve/||/<>/< 1912 )
( ile/ve/||/<>/<
ile/ve/||/<>/<
)
- PİYES ve/> PERİPESİ
( ... VE Piyesi sonuçlayan olay. )
- PİYES[Fr. < PIÈCE] ile/değil/< SKEÇ["SİKEÇ" değil SIKEÇ][İng. SKETCH < Yun.]
( Oyunca. İLE/DEĞİL Daha çok radyodan yayınlanmak üzere hazırlanmış kısa oyun. )
- PİYES[Fr.] ile/ve TİYATRO
( ... İLE/VE Tiyatro, sanatların mâbedidir. )
- PLAN ile/ve/<>/> SAHNE ile/ve/<>/> SEKANS ile/ve/<>/> FİLM
- PLANLANMIŞ/LIK ile SINIRLANDIRILMIŞ/LIK
- PLAN/LAR ile/ve/değil/||/<>/>/>< OLAN/LAR
- PLASEBO (ETKİSİ) ile/ve/<>/>< NOSEBO (ETKİSİ)
( "Memnun edeceğim." İLE/VE/<>/>< "Zarar vereceğim." )
- PLOTINOS/PLOTINUS ve/||/<>/> PORPHYRIOS/PORFİRİOS ve/||/<>/> PROCLUS
( [ö.] 270 ve/||/<>/> M.S. 305 ve/||/<>/> 17 Nisan 485 )
- POESİS ile/değil MİMESİS
- POETİKA ile/ve/||/<>/> RETORİK ile/ve/||/<>/> DİYALEKTİK ile/ve/||/<>/> ANALİTİK
( Üretim/İntac. İLE/VE/||/<>/> ... İLE/VE/||/<>/> ... İLE/VE/||/<>/> ... )
- [Yun.] POLİMNİA ile/<> MELPOMEN ile/<> KALYOPE ile/<> KİLYO ile/<> ÖTERP ile/<> TERPSİGOR ile/<> ERATO ile/<> TALİA
( DOKUZLUKLAR[Yun. ENNEADLAR]
[simgelerdi...]
Ruhların, metafizik ve kehanet bilimlerinin sanatını.
İLE/<>
Yüzünde taşıdığı trajik maske ile Yaşam ve Ölümü.
İLE/<>
Bilimin tekrar doğuş sürecini.
İLE/<>
Tıp bilimini.
İLE/<>
Maji bilimini.
İLE/<>
İnsan ve psikolojik yapısının bilimini.
İLE/<>
Taşlar bilimini.
İLE/<>
Bitkiler bilimini.
İLE/<>
Hayvanlar Bilimini. )
( )
- POLKA[Çekçe] ile ...
( Polonya'ya özgü bir dans. | Bu dansın müziği. )
- POLYANNA'CI/LIK ile/değil/yerine/<>/< İYİMSER/LİK
- PORTFÖY[Fr.] değil/yerine/= PARA CÜZDANI
- PORTRE ile PORTE
( Bir kişinin yağlıboya, fotoğraf vb. bir yolla yapılmış betimi. | Bir kişinin, bir şeyin özlü ya da yazılı betimi. İLE Notaların, üzerinde ya da arasında yazıldığı, beş koşut çizgi. )
- POTANSİYEL ENERJİ ile/ve/||/<> KİNETİK ENERJİ
( Yükseklik ya da konumdan kaynaklanan enerji. İLE/VE/||/<> Bir nesnenin deviminden kaynaklanan ve bundan dolayı sahip olduğu enerji. )
- Bİ'L KUVVE[Ar.]/POTANSİYEL[Fr., İng. < POTENTIAL] değil/yerine/= İÇKİN/GİZİL/GİZİLGÜÇ
- POZİSYONLA(N/DIR)MAK değil/yerine/= KONUMLA(N/DIR)MAK
- POZİTİF/LİK ile/ve UYUMLU/LUK
( POSITIVE/NESS vs./and HARMONIOUS/HARMONY )
- PRE-İKONOGRAFİ'DE:
OLGUSAL ile İFADESEL
( Konu. İLE Çözümleme. )
( ... İLE Uzlaşımsal. - Muvazaa )
( FACTUAL ile EXPRESSIONAL )
- UMDE[Ar.]/PRENSİP[İng. < PRINCIPLE] değil/yerine/= İLKE
- PROAKTİF ZİHİN ile REAKTİF ZİHİN
( Proaktif zihniyetliler, kendilerini harekete geçirerek, teşvik ederek, inisiyatif alır. İLE Reaktif zihniyetliler, sorumluluğu üstlenecek birinin ortaya çıkmasını bekler. )
- PROFESÖR ile SLADE
( ... İLE Cambridge, Oxford ve Londra üniversitelerinde kıdemli sanat profesörlerine verilen unvan. )
- PROFESYONEL ile ÇOK ANLAYAN
- PROFICIENCY[İng.] değil/yerine/= YETERLİLİK
- PROGRAM ile/ve TASARIM
( PROGRAMME vs./and DESIGN )
- PROLOG[Fr.] değil/yerine/= ÖNDEYİŞ
- PRÖMİYE(PREMIER) ile GALA
- PRÖMİYER/GALA["İLK PRÖMİYER/İLK GALA" değil!] değil/yerine/= İLK GÖSTERİM
- PROTEST (TUTUM/TAVIR) değil/yerine TEPKİCİ/TEPKİSEL (TUTUM/TAVIR)
- PROVA[İt.] ile PRUVA[İt.]
( Bir şeyin amacına uygun, istenilen düzeyde olup olmadığını anlamak için yapılan deneme. | Bir giysiye son biçimini vermeden önce giysiyi giyecek kişinin üzerinde yapılan düzeltme. | Yazar ya da düzeltmen tarafından üstünde düzeltmeler yapılan basılı metin. İLE Geminin önü. )
- PROVA[İt.] değil/yerine/= ALIŞTIRMA
- PSİKOLOJİ:
BİLİMSEL ve/||/<> SANATSAL
( Gövde. VE/||/<> Zihin. )
- PSİKOLOJİK ile/değil PSİŞİK
- PUL[Fars.] ve/||/<> KONFETİ[İt. < CONFETTI] ve/||/<>
( ... VE/||/<> Düğün, balo vb. eğlencelerde, spor karşılaşmalarında serpilen, küçük yuvarlak pul biçiminde kesilmiş renkli kâğıt parçaları. )
- PÜR TEMKÎN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< EHL-İ TEMKÎN
( Çok ağırbaşlı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Ağırbaşlı. | Televvünden kurtulup huzur ve sükûna mazhar olmuş kişi. | Kendini sadece Tanrı yoluna adamış kişi. )
- PURSANTAJ[İng. < PERCENTAGE]["PURSUNTAJ" değil!] değil/yerine/= YÜZDE
( Filmlerin sinema salonlarında gösterildiği süre boyunca elde edilen bilet gelirlerinin dağıtım oranı. [Bu oran, yapımcılar, dağıtımcılar ve sinema salonları arasında bilet satışlarından elde edilen kazancın nasıl paylaştırılacağını belirler.] [Pursantaj oranı, genellikle film gösteriminin ilk haftalarında yüksek olur, ardından zamanla düşebilir.] )
- YILANLARDA:
PUSUDA BEKLEYENLER ile/ve/değil/yerine/||/<> AV PEŞİNDE HAREKET EDENLER
- PUT ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KUT
- PUT/LARI/NI KIRMAMAK ve/||/<>/> KENDİNİ, PUT KILMAK
- RAB ile/ve/<>/< RÂBITA
- RAFAEL/RAPHAEL/RAFFAELLO ile GUIDO RENI
( ... İLE Rafael'in çalışmalarının/tablolarının taklitlerini yapmıştır. )
( 06 Nisan 1483 - 06 Nisan 1520 İLE 04 Kasım 1575 - 18 Ağustos 1642 )
- RAHAT OLDUĞUMUZDA ile/ve/||/<>/> SIKILDIĞIMIZDA
( Sıkılabilelim ki. İLE/VE/||/<>/> Rahat olabilelim. )
- RAHATLAMA ile/ve/değil/yerine/||/<> DENGELE(N)ME
- RAHATLIK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< BİLEN KİŞİNİN RAHATLIĞI
- RAHATLIK ile/ve CESÂRET
( Gereksiniminiz, içimizde bulacağımız cesârettir. )
( COMFORT vs./and COURAGE
Your need is the courage you're going to find inside yourself. )
- RAHAT/LIK(") ile/ve/değil/||/<>/>< (")EMİN/LİK(")/KENDİNDEN EMİN
- RAKÎK[< RİKKAT] ile ...
( İNCE | YUFKA YÜREKLİ )
- RAKÎM ile RÂKIM[< RAKM]
( YAZI YAZACAK LEVHA | YAZI, KİTAP VE SAİRE ile YAZAN, ÇİZEN | KOT, BİR YERİN DENİZDEN OLAN YÜKSEKLİĞİ )
- RAKURSİ ile/||/<> ALTIN ORAN
( Bir nesnenin açı kurallarına uygun olarak kısaltılarak gösterilmesi.[Bir resimde tuval yüzeyine dik olarak yerleştirilmiş herhangi bir figüre yöneltilen verilir.] İLE/||/<> Sanatta uyum ve oranlama konusunda en yetkin ölçüleri verdiği düşünülen formül. Altın oran/kesim, bir doğru parçası ikiye bölündüğünde küçük parçanın büyük parçaya oranının, büyük parçanın bütüne oranına eşit olması.[%61.8, en yaklaşık değerdir.] )
- RAMAK[Ar.] ile/ve/||/<>/> SEDD-İ RAMAK[Ar.]
( Yaşam kalıntısı. [Ancak, soluk alabilecek kadar gövdede kalan yaşam.] | Pek az şey. | [Ramak kala!] İLE/VE/||/<>/> Ölmeyecek kadar ile geçinme/yaşama. )
- YÜRÜMEK:
RASTGELE ile/ve/değil/yerine/||/<>/> DENGİMİZLE
( Yaşam olur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Şiir olur. )
- RASTGELE/LALETTAYİN değil/yerine/= GELİŞİGÜZEL
- RASTLANTI/SALLIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BAĞLANTI/SALLIK
- REÇETE ile/ve/||/<> FORMÜL
- REDDETME ile/ve/değil/yerine/<>/> YADSIMA
- REDDETMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DIŞARIDA BIRAKMAK
- REDDETMEK ile/ve/değil/ne yazık ki/+/||/<>/> ÜZERİNDE/HAKKINDA DÜŞÜN(E)MEMEK
- [ne yazık ki]
REDDETMEK ile/ve/||/<>/> YASAKLAMAK
- REDİF[Ar.] ile REDİF[Ar.] ile RADİF[Ar.]
( Son dönem Osmanlı ordusunda, askerlik görevini bitirdikten sonra yedeğe ayrılan er. İLE Koşuklarda, uyaktan sonra yinelenen, aynı anlamdaki sözcük ya da ek. İLE Binicinin ardına binen [ikinci] kişi. )
- REFERANS ile/ve PERSPEKTİF
- REFERANS[[İng. < REFERENCE]] değil/yerine/= REVERANS[Fr.]
( Kaynak. | Öneri. | Öneri mektubu. İLE Selâm ya da teşekkür için eğilerek ya da dizleri kırarak yapılan hareket. )
- REFERANS[İng./Fr. < REFERENCE] ile/ve/||/<> BONSERVİS[Fr. < BON SERVICE]
( Öneri belgesi. | Kaynak. | Öneri. İLE/VE/||/<> Çalıştığı yerden ayrılırken görevini iyi yaptığını belirtmek amacıyla birine verilen belge. )
- REFÎ'[Ar. < RİF'AT] ile REFÎH[Ar. < REFAH]
( Yüksek, yüce. İLE Refah ve rahat içinde yaşayan. )
- REHÂVET değil/yerine/>< CESÂRET
- REHBER[Fars.] ile REHDÂN[Fars.] ile REHZEN[Fars.]
( Yol gösterici/gösteren, kılavuz. | Derviş olanı, şeyh huzuruna götüren. | Hz. Cebrail. İLE Yol bilen. İLE Yol kesici. )
- REKÂBET EDERSEK değil/yerine/>< CESÂRET EDERSEK
( Aynılaş(tır)ırız. DEĞİL/YERİNE/>< Farklılaş(tır)ırız. )
- REKÂBET[Ar.] değil/yerine/= ÇEKİŞKİ/YARIŞKI
- REMBRANDT ile BELLINI
- REMBRANDT ile PICASSO
- RENK TONLARI ve İNSAN TENİNDEKİ KARŞILIKLARI
( 1950’lerde, bir matbaa olarak kurulan Pantone, kendi icadı olan renk katalog düzenlemesiyle, bugün dünyanın her yerindeki tasarım ve baskıların endüstriyel standardını oluşturuyor.
Brezilya'lı sanatçı Angelica Dass'ın çalışmasında, katalogda yer alan renk kodlarının insan tenindeki karşılıklarının bulunduğu fotoğraflardan oluşan Humanae adlı bir blog-galeri.
http://humanae.tumblr.com
)
- RENKLENDİRMEK ile/ve ÇEŞİTLENDİRMEK
- RENKLİ GÖZ/LÜ ile GÜZELLİK
- RENOIR ile MANET
( [resim] Işıklı ve parti katılımcılarının mutlu olduğu bir ortam ise. İLE Işıklı ve parti katılımcılarının mutsuz olduğu bir ortam ise. )
- RESİM ÖĞRETMENİ ile/ve RESSAM
( Ressamları konu alan bazı filmler...
- Artemisia (1997)
- Basquiat (1996)
- Big Eyes (2014)
- Camille Claudel, 1915 (2013)
- Caravaggio (2007)
- Carrington (1995)
- Frida (2002)
- Girl with a Pearl Earring (2003)
- Goya's Ghosts (2006)
- Klimt (2006)
- Love Is the Devil: Study for a Portrait of Francis Bacon (1998)
- Modigliani (2004)
- Nightwatching (2007)
- Pollock (2000)
- Séraphine (2008)
- Surviving Picasso (1996)
- Van Gogh (1991) )
- RESİM ile AKADEMİ
( ... İLE Yüksekokul. | Çıplak modelden yapılmış insan resmi. | Bilginler, yazarlar, sanatçılar kurulu. )
- RESİM ve/||/<>/< BİLİM
( "Resim bir bilimdir ve tüm bilimler, matematiğe dayanır. İnsanın ortaya koyduğu hiçbir şey, matematikte yerini bulmaksızın bilim olamaz." )
- RESİM ile DAĞLAMA RESMİ/PİROGRAVÜR[Fr.]
( ... İLE Ağaç üzerine, kızgın demirle yapılan bir tür resim, yakma resim. )
- RESİM ile/ve EKİZ/FOTOĞRAF
( Resim, ressamın zihninde ve resmin içinde; resim, ressamın zihnindeki resmin içindeki ressamın zihninde! )
( Ekleyerek. İLE/VE/<> Ayıklayarak. )
( PICTURE vs./and PHOTOGRAPH )
- RESİM/KALEM ile FÜZEN[Fr.]
( ... İLE Resim çizerken kullanılan, taflan çubuklarından yapılan kalem, kömür kalem. | Bu kalemle yapılmış resim. )
- RESİM ile HEYKEL/SİN-TAŞ
- RESİM ile KARAKALEM
( ... İLE Resim yapmada kullanılan kömür kalem. | Bu kalemle yapılan resim. )
- RESİM ile PEYZAJ[Fr.]
( ... İLE Kır resmi. | Bahçe düzenleme işi. )
- RESİM ile/ve/<> PİTORESK[Fr.]
( ... İLE/VE/<> Durumu ve görünüşü, resim konusu olmaya değer görünüş. )
- RESİM ile RESMİN, MİMARÎ YAPIYLA OLAN İLİŞKİSİ
- RESİM ile/ve/||/<> SANAT
( )
- RESİM ile/ve/değil/||/<>/> TARİHSEL RESİM
- RESSAM değil/yerine/= BEZEKÇİ
- RETROSPEKTİF değil/yerine/= DÜNDEN BUGÜNE / GERİYE DÖNÜK
- RETROSPEKTİF ile/değil VİGİZM
- REVÜ[Fr.] değil/yerine/= DANS GÖSTERİSİ
( Çeşitli dans ve oyunlardan oluşmuş, zengin görünümlü sahne gösterisi. )
- RGB ile/ve/değil/yerine/||/<>/> CMYK
- RİF'AT ile RÜFÂT
( Yükseklik, yücelik. | Yüksek rütbe. İLE Çürümüş, un ufak olmuş. )
- RİGAUDON ile ...
( Bir tür dans. )
- RİTÜEL/RITUAL[İng.] değil/yerine/= TÖRENSİ/AYİNLE İLGİLİ
- RİTÜEL ile/ve/<> TİYATRO
( Seyirlik değildir, doğrudan katılımı gerektirir. İLE/VE/<> En azından, izleyici olarak katılımı gerektirir. )
- RIZÂ ve/< İKNÂ
- RIZK >/<> KAZÛRAT >/<> RIZK
( RZK > KZR <> RZK [~] )
( Doğadan kişiye/hayvana. > Kişide/hayvanda. <> Doğaya. )
( Gıda. > Besin-posa. <> Gübre-toprak-gıda. )
( Tohum/fidan/ağaç. > Yaprak/çiçek/meyve. <> Çürük yaprak/meyve-gübre-toprak-fidan/ağaç. )
( Mürşid. > Mürid. > Mürşid. )
- ROBOT ile/değil ÇOCUK
- RODIN ile GIACOMETTI
- ROL "GEREĞİ" değil ROLÜN EREĞİ
- İZÂFİ[Ar.]/RÖLATİF[İng.] değil/yerine/= GÖRELİ
- RÖLYEF[Fr.] değil/yerine/= KABARTMA
- ROMANESK ile/||/<> KAROLENJ ile/||/<> ROMANTİZM ile/||/<> REALİZM ile/||/<> ROKOKO
( Karolenj dönemini izleyen ve Gotik'e geçişi sağlayan dönem. Bu dönem mimarisinde kitlesel görünüm, ağır bir taş işçiliği ve kaba oranlar dikkat çeker. İLE/||/<> Charlemagne(Şarlman) döneminde (IX. yüzyıl) gelişmiş olan sanat üslûbu. İLE/||/<> XVIII. yüzyıl sonlarında ortaya çıkan ve aklın kurallarına karşıt, duyguların yansıtılmasına önem veren sanat akımı. İLE/||/<> Romantizme tepki olarak doğmuş, görünenin gerçekliği olduğu gibi tuvale aktarmayı amaçlayan sanat akımı. İLE/||/<> XVIII. yüzyılda ortaya çıkan süslemeci sanat akımı. Resim sanatında saray yaşamından alınan konular ön plana geçmiş, heykeller dekoratif amaçlı biblolara dönüşmüş, mimaride ise bitkisel motifli bezemeler tavan ve duvar yüzeylerinde süsleme amacıyla bolca kullanılmıştır. )
- ROMANTİK ile/değil DUYGUSAL/LIK
- ROMANTİZM:
AKIM değil ÖNCÜL
- RÖPRODÜKSİYON[Fr.] değil/yerine/= ÇOĞALTMA
( Aslını bozmadan yapılan taklit. | Bir sanat yapıtının kopyası ya da taklidi. )
- RUH:
"BİLİNEMEYEN" ile/ve/değil/||/<>/< GÖRÜNEMEYEN
- RUH ve/||/<> KELÂM/SÖZ
( RUH: Hâle bürünmüş kelâm/söz. )
- RUMBA ile/ve/<> GUANGUANCO
( ... İLE/VE/<> Rumba'nın bir türü. )
- RÛMÎ ile/ve/||/<> HATAYÎ
( Kuş kanadı. İLE/VE/||/<> Çiçekli. )
- RÛŞEN-DİL ile ...
( GÖNLÜ AYDIN )
- RÜYA ile/ve/||/<> HÜLYA
- RÜYA ve/<> MUHAYYİLE
- RZK >/<> ZKR >/<> KZR
( RIZK > ZİKİR > KAZÛRÂT [~] )
( Doğadan kişiye/hayvana. > Kişide/hayvanda. <> Doğaya. )
( Gıda > Sindirim/işleme[Besin/posa] <> Dışkı/gübre-toprak/su-gıda )
- SABIR:
"BEKLEME BECERİSİ" değil BEKLERKEN, DOĞRU DAVRANIŞ SERGİLEME
- SABIR ile/ve SEBÂT
( Allah'ın adlarının sonuncusudur. )
( PATIENCE vs./and PERSEVERANCE )
- SABİT ile/ve/değil HAREKET NOKTASI
( [not] FIXED vs./and/but MOTION POINT )
- SABİT ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SADIK
- SABRI OLMAYAN ile/ve/değil/yerine/>/<>/>< RÂZI OLAN
( İntizar eden. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/>/<>/>< Zevk eden. )
- SABRI SINAMAK ile/ve/ne yazık ki/||/<> SABRI ZORLAMAK
- SAÇ ile AHCEN
( Kıvırcık saç. )
- SAÇILIM ile/değil/yerine/>< AÇILIM
- SAÇMA ile ABARTI
( ABSURD vs. EXAGGERATION )
- SAÇMA/LIK:
KİŞİNİN ÇIĞLIĞI ile/ve/ne yazık ki/||/<> DÜNYANIN SESSİZLİĞİ/SUSKUNLUĞU
- SAÇMA"LIK ile/ve/<>/değil/yerine ANLAŞILAMAZLIK
- SAÇMALIK" ile/ve/değil/yerine/<> ÇELİŞKİ
- SADÂ ve/<> EDÂ
- ŞÂDÂN ile SEVİNÇLİ, NEŞELİ, ZEVKLİ | ŞAD KİŞİLER
( SEVİNÇLİ, NEŞELİ, KEYİFLİ | ŞAD KİMSELER )
- SADBERK ile ...
( YÜZ(100) GÜL )
- SADED[Ar.] değil/yerine/= ASIL
( Asıl konu. | Yakınlık, civar. | Düşünce, niyet, kasıt; girişim/teşebbüs. )
- SADED[Ar.] ile ÖZET
( Asıl konu. | Yakınlık, civar. | Düşünce, niyet, kasıt; girişim/teşebbüs. İLE ... )
- SADED[Ar.] ile SONUÇ
( Asıl konu. | Yakınlık, civar. | Düşünce, niyet, kasıt; girişim/teşebbüs. İLE ... )
- SADEDE GELMEK değil/yerine/= KONUYA DÖNMEK
- ŞÂDÎ[Ar. < ŞEDÂ] ile ŞÂDÎ[Fars.]
( Mahkeme hademesi, mübaşir. | Zamanında, sultan sarayına odun götüren yeniçeri, odun ambarı memuru. | Nağme ile şiir okuyan. | İlimden, edebiyattan payı olan. | Torba oğlanı, Acemi Ocağı neferi. İLE Memnuniyet, sevinçlilik, gönül ferahlığı. )
- SAFHA[Ar.]/MERHALE[Ar. < RİHLET]/FAZ[Fr. < Yun.] değil/yerine/= EVRE/AŞAMA
( Bir olayda, birbiri ardınca görülen ve/ya da beliren, gelişen değişik durumların her biri. | Menzil, konak, aşama. | İki menzil, konak arası. | Bir günlük yol. )
- SAFHA ile/değil/yerine AŞAMA
- SAFİYE ve/||/<>/> TASFİYE
- SAFLAŞMA ile/ve/değil/yerine/<> YALINLAŞMA
- SAF/LAŞTIRILMIŞ AKIL ile/ve/= NİYET ile/ve/= KALP
( PURIFIED REASON vs./and INTENTION = HEART )
- SAĞ ile ...
( ULVİYYET | YEMÎN )
- SAĞDUYU = HASSE-İ SELİME = GOOD SENSE[İng.] = BON SENS[Fr.] = GESUNDER VERSTAND[Alm.]
- SAĞDUYU ile/ve/||/<> SAĞGÖRÜ
( Doğru, akla uygun yargılar verme yeteneği. | Doğru ile yanlışı birbirinden ayırma ve doğru yargılama gücü. İLE/VE/||/<> Gerçekleri, yanılmadan görebilme yeteneği. )
- SAĞLAMLAŞTIRMA ile/ve/||/<> PEKİŞTİRME
- SAĞLAM/LIK ile/ve/<> ESTETİK
( STRENGTH vs./and/<> AESTHETICS )
- SAĞLIKLI/SAĞLIKSIZ ... değil/yerine ORANTILI/ORANTISIZ ...
- ŞAHANE değil/yerine/= ÇOK GÜZEL, EŞSİZ, GÖRKEMLİ
- ŞAHESER[Ar.] değil/yerine/= BAŞYAPIT
- SAHİBİ OLMAK ile/değil/yerine PARÇASI OLMAK
- SAHİP OLMADIĞIN ŞEY/DEĞER/OLANAK/KOŞUL ve BULUNMADIĞIN YER
( Vazgeçemeyiz. VE Terk edemeyiz. )
- SAHİP OLMAK ve/||/<>/< AİT OLMAK
- SAHİP OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< LÂYIK OLMAK
- SAHİP OLMAK ile/ve/fakat/||/<>/< SAHİP OLDUĞUMUZLA VE/YA DA SAHİP OLMAKLA PERDELENMEMEK
- SAHİP OLMAK ile/değil/yerine ŞAHİT OLMAK
- SAHNE ÇALMAK ile/değil ÖNEMİNE BİNAEN
- SAHNE TOZU YUTMAK ile/ve/||/<> MÜREKKEP YALAMAK
- SAHNE ile/değil/yerine ESAS
- SAHNE ile KONDÜVİT/KONDÜİT[Fr. < CONDUITE]
( ... VE/||/<> Tiyatroda sahneye çıkma sırası gelen kişileri uyarmakla görevli kişi. )
- SAHNE ve/||/<>/>/< KULİS[fFr. < COULISSE]
( İzleyicilerin kolayca görebilmeleri için genellikle yerden belirli bir ölçüde yüksek yapılan, oyun, müzik vb. gösteri yapmaya uygun yer, oyunluk. | Görüntü. | Tanık olunan, gözlenen olay. | Bir konu ya da çalışma çevresi, çalışma dalı. | Bir oyun ya da filmin başlıca bölümlerinden her biri. VE/||/<>/>/< Sahnenin gerisinde ve yanlarında bulunan bölüm. | Borsa dışında alışveriş yeri. | Bir amaca ulaşabilmek için ilgili kişiler arasında özel çalışma yapılan yer. | Bir işin, bir hareketin gizli hazırlık konuşması. )
- SAHNE[Ar. < Yun.] ile/ve/||/<> PARTER[Fr.]
( ... İLE/VE/||/<> Tiyatro, sinema gibi yerlerde, sahnenin bulunduğu ilk kata ve burada bulunan koltuklara verilen ad. )
- SAHNE ile RAMP[Fr.]
( Tiyatro sahnesinde izleyiciye en yakın yer. )
- SAHNE ile ŞANO[İt. SCENA]
( ... İLE Tiyatro sahnesi. )
- SAHNE[Ar. < Yun.] değil/yerine/= KÖRÜNÇ/GÖRÜNÇ, SEKİ
- SAHNELEME ve/||/<>/> YAZMA
- KENDİLİK:
SAHTE ile/değil/yerine/>< GERÇEK
- SAHTE ile/değil/yerine GEÇİCİ
- SAHTE ile/değil SANKİ
- SAİKLER/LE değil SAİK/LE
( "Saik", sevk sözcüğünün çoğulu olduğundan, çoğul olana bir "-ler" eki daha olmaz/kullanılamaz. )
- ŞAİR ile MÜFLİK
( ... İLE Birinci sınıf şair. )
- ŞAİR ile ŞAHİR
( İsmet Özel'in, "Şiir Okuma Kılavuzu" kitabında, açıklamasını bulabilirsiniz. )
( Bir şaire, bir beyit yeter. )
( Şairlerin en kötü "şiirleri", yaşamlarıdır. )
- ŞAİR ve/||/<> SARAYBOSNA'LI ŞAİR
( )
- ŞAKA GİBİ ile/ve/=/||/<>/< GİBİ GİBİ
- ŞAKIMAK ile "ŞAKIMAK"
( Ötücü kuşlar ezgili ses çıkarmak, ötmek, şakramak, terennüm etmek. İLE Çok konuşmak, çenesi düşmek. | Şarkıları/şiirleri hoş söylemek ya da okumak. )
- SAKİN OLMAK ile/ve/||/<> SESSİZ OLMAK ile/ve/||/<> KENDİN OLMAK
( Huzur arıyorsak. İLE/VE/||/<> Bilgelik arıyorsak. İLE/VE/||/<> Aşk arıyorsak. )
- SAKİNLEŞME:
AKILDA ve/||/<> GÖNÜLDE
( Bilgi ile. VE/||/<> Sevgi ile. )
( Elinde getiren, karnında götürür; aklında getiren, gönlünde götürür. )
- SAKLAMAK ile/ve/||/<>/> SAYIKLAMAK
( Aşkı/nı. İLE/VE/||/<> Adı/nı. )
- SALÂHİYET ve/||/<> EHLİYET ve/||/<> KUDRET
( APTIDUTE et/||/<> CAPACITE et/||/<> PUISSANCE )
- SALDIRI ile/değil/>< HAKKINI SAVUNMAK
( Etkin olmaya alışık olmayana, hakkını savunmak, "saldırı" gibi gelebilir. )
- [NE YAZIK Kİ]
SALDIRI ile/ve/değil/yerine TEPKİ
- SALDIRMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SATAŞMAK
- SALLAMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SARSMAK
- SALMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> SAÇMAK
- SALSA ile BACHATA ile MAMBO ile MERENGUE ile SAMBA ile RUMBA ile CHA CHA CHA ile PASO DOBLE ile JIVE
( Dünyanın her yerinde bilinen Salsa, Avrupa'da, Karayipler'de, özellikle Küba ve Porto Riko'da, Orta Amerika'da, Panama, Guatemala ve New York'un Latin kolonilerinde çok gelişir. Elektrikli çalgıların da kullanıldığı Salsa danslarında, Afrika kökenli vurmalı çalgılar ve bakır üflemeli sazlar büyük rol oynar. Salsa'da, şarkılar her zaman İspanyolca olup şarkıların başlıca işlevi, dans figürlerine eşlik etmektir. Dünyanın belirli bölgelerinde, belirgin olarak ötekilerden ayrılan Salsa stilleri vardır. Birbirinden farklı figürlere sahip olan Salsa'nın tarzları, aynı dansın farklı yaklaşımları ve felsefeleri olarak kabul edilebilir.
İLE
1980'lerde, Dominik Cumhuriyeti'nde, turizmin gelişmesi ve ülkenin dünyaya açılması sonucu popülerliği artan Bachata, içinde aşk, tutku gibi duyguları yansıtan romantik şarkılarla yapılan bir dans türüdür. Bachata, ayrıca, ülkemizde Salsa'dan sonra en çok yeğlenen, yakın eşli bir danstır.
İLE
Küba'da ortaya çıkan Mambo, Kuzey Amerika'daki, Swing ve Rock gibi türlerden etkilenerek günümüzde yapılan biçimini alır. Erkek dansçının sol ayakla başladığı ve ağırlık merkezini ise kalça olarak belirlediği bu dans türü, en yaygın biçimde Küba'da karşımıza çıkar. 1950'li yıllarda, Avrupa tarafından da tanınan Mambo, kıtaları aşan bir dans olarak tüm dünyaya yayılır.
İLE
Dominik Cumhuriyeti'nin yerel dansı olan Merengue, özellikle küçük ve kalabalık dans salonlarına karşı oynanan bir dans türüdür. Oldukça hareketli figürler içeren Merengue, öğrenilmesi kolay, doğaçlamaya açık bir "eğlence" dansı olarak da bilinir. Çiftlerle değil, bir çember şeklinde uygulanan Merengue, hızlı ayak hareketleri, omuzların silkilmesi ve kıvrak kalça hareketleri, bu dansın ana yapısını oluşturur.
İLE
Samba, Brezilya'nın Rio kentinde düzenlenen karnavallarda, kutlama ve eğlenceyi temsil eden dans olarak bilinir. Brezilya müziğine ait kuvvetli bir davulun da yer aldığı, özgün bir müziğe sahip olan Samba, Rio Karnavalı'ndaki dansçıların, gösterişli giysileriyle gösteriye dönüşür. Karnavallarda yapılan bu tip Samba, daha gelişmiş bir biçim olan Uluslararası Samba'dan farklıdır. Samba, Rio Karnavalı'nda, kişisel olarak uygulansa da uluslararası gösterilerde eşli olarak uygulanır.
İLE
Yavaş tempolu, zor bir Latin Amerikan dansı olan Rumba, dans eden çiftler arasındaki tutkuyu hareketlere yansıtır. Aşkın dansı olarak da nitelendirilen rumbada, dansın tutkusunun ve etkisinin büyük bölümü, müzikteki ezgilerde yaşam bulur. Rumba'yı, kusursuz olarak uygulamak için müziğe ve teknik ayrıntılara bağlılık gerekir. Bu ayrıntılar da dansçılardaki güçlü bir denge ve bilek, diz ve kalça koordinasyonu sonucunda ortaya çıkar.
İLE
Amerika'da, 1950'li yıllarda, Mambo ve Rumba'nın birleşiminden doğarak ortaya çıkan Cha Cha Cha, neşeli ritmleri ve müzikleriyle zamanla tüm dünyaya yayılan bir dans türü olur ve Uluslararası Latin Amerikan Dansları'nın vazgeçilmezlerinden sayılır. Canlı, dinamik, hızlı hareketler içeren Cha Cha Cha; neşeli, sevinçli, yerinde duramayanların dansı olarak adlandırılır.
İLE
Kökleri İspanya'ya uzanan "Paso Doble", "iki adım" anlamına gelir. Temiz ve canlı hareketler gerektiren Paso Doble'nin ruhunu seyirciye aktarabilmek için yavaş ve sakin hareketlerden kaçınmak gerekir. Latin dansları arasında en son öğrenilen Paso Doble'de, doğaçlama figürler yoktur, önceden belirlenmiş bir koreografiyi gerektirir.
İLE
Temelinde akrobatik hareketler barındıran bu dans türü, İkinci Dünya Savaşı süresince, Amerika'dan İngiltere'ye yayılır ve ilk olarak 1944 yılında, Londra'lı bir dans öğretmeni olan Victor Silvester tarafından "Jive" olarak adlandırılır. Canlı ve enerjik olmanın yanısıra, zarif bir görünüm de gerektiren bir Latin Amerikan dansı olan Jive, oldukça hareketli figürler içerir. )
- SALSA ile/ve RUEDA
- SALSA ile SALSA
- SALTIK/MUTLAK:
SONSUZ ile/ve/||/<> TÜKETİLEMEZ OLAN
- SALTIK TİN:
SANAT ile/ve/||/<> DİN ile/ve/||/<> FELSEFE
- SAMED ve/||/<> SOMUT
- ŞÂMİL[< ŞEML < ŞÜMÛL] ile/ve/<> KÂMİL[< KEMÂL]
( Topluma. İLE/VE/<> Kişiye/sana! )
( Genele. İLE/VE/<> Özele. )
( İçine alan, kaplayan, çevreleyen. İLE/VE/<> Tam, eksiksiz, bütün. | Olgun. | Bilgin, âlim. )
- SAMİMİYET ile AÇIKLIK ile SAYDAMLIK/ŞEFFAFLIK
( Açıklığı ve iyilikseverliği sayesinde hem çevresine, hem de sonuç olarak kendine yararlı olan biri simgelenir. )
( SINCERE | INTIMACY vs. OPENNESS vs. TRANSPARENCY )
- SAMİMİYET ve/||/<>/< ADANMIŞLIK
- SAMİMİYET ile/ve/<> DOĞALLIK
- SAMİMİYET ve/||/<> SAMİMİ NİYET
- SANA GÖRE ile BANA GÖRE
( ACCORDING TO YOU vs. ACCORDING TO ME )
- SANAL MÜZELER I, II
- SANAT:
[hem] ARAÇ OLARAK ile/ve/hem de/||/<>/> AMAÇ OLARAK
- SANAT:
BİÇİM ile/ve/değil/||/<>/< BİÇİMİN İLKESİ/YASASI
- SANAT BİÇİMİNDE:
SİMGESEL ile/ve/||/<>/> KLASİK ile/ve/||/<>/> ROMANTİK
- SANAT değil SANATÇI ve/<> TARİH değil TARİHÇİ
( Sanat diye bir şey yoktur, sadece sanatçı/lar vardır. VE/<> Gerçekleri incelemeye başlamadan önce tarihçiyi inceleyin! )
- SANAT:
DEHÂ ve/||/<> YARATICILIK
- SANAT DÖNEMLERİ/NDE:
SİMGESEL ile/ve/<>/> KLASİK ile/ve/<>/> ROMANTİK ile/ve/<>/> MODERN
( Mimarlık sanatı. İLE/VE/<>/> Heykel sanatı. İLE/VE/<>/> Resim, müzik ve şiir sanatı. İLE/VE/<>/> Sürekli değişim/dönüşüm. )
( ... =/> ETİK )
( Sümer, Mısır, Çin, Hint. İLE/VE/<>/> Eski Yunan. İLE/VE/<>/> Avrupa.[XIX. yüzyıl] İLE/VE/<>/> Çağımız. )
- SANAT YAPITI SUNMAK ile SANAT YAPITI "ÜRETMEK"
( Sanat yapıtı üretilebilir mi, üretilen midir? )
- SANAT ESERİ[Ar.] değil/yerine/= ESİNÇ YAPITI
- SANAT YAPITININ:
İFŞÂ ETTİĞİ ile/ve/değil AFİŞE ETMEDİĞİ (ŞEY/LER)
( BAYKUŞ: Güzel sanatların simgesi. | Sanatın yaratıcısı. )
( AS THAT WHICH A WORKS BETRAYS BUT DOES NOT PARADE :ON ART )
- SANAT YAPITININ:
"KÖKLERİ" ve/<> "DALLARI" ve/<> "ÇİÇEKLERİ/MEYVELERİ"
( Kültürün özsuyuyla beslenir. VE/<> Öteki kültürlerin yağmurlarıyla ıslanır. VE/<> Evrensel uygarlık uzamına armağan olur. )
- SANAT:
GEÇMİŞİ GERİ ALMAK ile/ve/değil/||/<>/> GELECEĞİ ÖNGÖREBİLMEK
- SANAT ...:
GEÇMİŞ/TEN ile/ve/||/<>/> BUGÜN/E ile/ve/||/<>/> GELECEK/E
( Kopuk olmamalı. İLE/VE/||/<>/> Hitap etmeli. İLE/VE/||/<>/> Dönük olmalı. )
( MÂZÎ ile/ve/||/<>/> HÂL ile/ve/||/<>/> İSTİKBÂL )
- SANAT, GELENEKSEL UYGULAMANIN(RİTÜEL):
İÇİNDE değil DIŞINDA
- SANAT/HÜNER değil/yerine/= ESİNÇ
- SANAT:
İÇERİK ve/||/<> AMAÇ ve/||/<> ANLAM
- SANAT:
İÇTEN DIŞA ile/ve/değil/||/<>/< DIŞTAN İÇE
- SANAT:
İSPAT değil İCRÂ
- SANAT:
KİŞİSEL/ŞAHSÎ ve/||/<> KİŞİYE ÖZGÜ/MUHTEREM
- SANAT NESNESİ ile/ve/> SANAT YAPITI
- SANAT NESNESİNE BİÇİM VERME ile/ve/||/<> KİŞİNİN, KENDİNE BİÇİM VERMESİ
- SANAT:
"PROPAGANDA" değil/yerine ÖĞRETİM
- SANAT[Ar. < SUN] ile ...
( Yapmak, üretmek. | İlâhî olarak üretilmiş olan. )
- SANAT:
UYUM ve/||/<> ORGANİK ve/||/<> BİRLİK
( Sanat, uyumlu, organik birliğin yeniden ele geçirilmesinin aracıdır. )
- SANAT YAPITINDA:
DUYUSAL/LIK ve/||/<> TİNSEL/LİK
( Tinselleşir. VE/||/<> Duyusallaşır. )
- SANAT YAPITININ:
AYDINLATILMASI ile/ve/<> AYDINLATMASI
( Sanat yapıtının nesnesini dışarıdan aydınlatırız ve fakat o da bizi içeriden aydınlatır. )
- SANAT ile ...
( DUA )
- SANAT = ART[İng., Fr.] = KUNST[Alm.] = ARS[Lat.] = TEKHNE[Yun.] = ARTE[İsp.]
- SANAT ve/||/<>/>/< BİREY OLMAK
- SANAT ile/ve/||/<>/> DAHA/EN SANAT/SİMGE
- SANAT ile/ve/değil DİNSEL DIŞLAŞIM
- SANAT ile/ve EĞLENCE
( ART vs./and ENTERTAINMENT )
- SANAT ile/ve/||/<> FARKLILIK
- SANAT ve/||/<> FELSEFE
( Hayranlık. VE/||/<> Hayret. )
( Doyumsuzluk sunar. VE/||/<> Doyum sunar. )
( Keşf. VE/||/<> Kurma. )
( Sanat olmasaydı, felsefe, edimselliğini yitirirdi. )
- SANAT ve/||/<>/> (< FELSEFE <) ve/||/<>/> KAVRAM ve ÖTESİ
- SANAT ile/ve/||/<>/>/< HAKİKAT
- SANAT ile/ve/||/<> İNCELİK/RİKKAT[Ar.]
- SANAT ve/||/> MANEVİYAT
( Sanat, maneviyatın giriş kapısıdır. )
- SANAT ile/ve/değil ...MIŞ GİBİ
- SANAT ve/||/<>/< OYUN
- SANAT ve/<> ÖZGÜVEN/İMAN
- SANAT ve/||/<>/> SAĞALTIM ARACI
- SANAT ile/ve/||/<> SANA AİT
- SAN'AT[Ar. çoğ. SAN'ÂT] ile SAN'ÂT[Ar. < SAN'ÂT]
( Sanat, ustalık, hüner, mârifet. | Bir şeyi güzel yapmak, bir şeyin güzel, beğenilir olması için uygulanan kurallar. İLE Sanatlar, ustalıklar, hünerler. )
- SANAT ve/<> SANATÇI/KİŞİ/İNSAN
( Bir resimde, bir sanat yapıtında aradığım, sevdiğim şey, insandır. Sanatçının kendi! )
( Dans le tableau [l'oeuvre d'art] je cherche, j'aime l'homme l'artiste. )
( Çalışkanlıkta, arı, sana ustalık eder
Beceride, bir böcek, seni okutur
Seçkinlerde de var sendeki bilgiler
Sanat ise ey insan! Yalnız sana özgüdür! )
( Yaşam ciddidir, sanat ise neşeli.
Fakat ciddiyet içinde bile, neşe ya da sükûnet,
sanatın aslî ve özsel yapısı olarak kalır. )
( Schiller'in, "Sanatkârlar" adlı şiirini okumanızı salık veririz. )
( Durumun/sürecin/konunun/işin içine kişi/insan ve sanat girince/girmişse öteki herşey ikinci sıraya geçer/geçmeli/geçirilmelidir, indirilmelidir. )
- SANAT ile SAYRILIK
- SANAT ve/||/<> SEVGİ ve/||/<> FELSEFE
( Kişileri sevmekten daha sanatsal ve bilgece bir şey yoktur. )
- SANAT ile/ve/||/<>/> SUSKUN/HÂMUŞ SANAT
- SANAT ile/ve/değil/<> SÜSLEME
- SANAT ve/< TARİH
( Görünür olanlar. VE/< Okunur/bilinir olanlar. )
- SANAT ile/ve/<> TASARIM
( Sanat kavramda olur, tasarımda değil. )
- SANAT ile/ve TASAVVUF SÜZGECİNDEN GEÇMİŞ SANAT
- SANAT ile/ve/||/<>/> ÜRETKEN SEZGİ GÜCÜ ile/ve/||/<>/> ESTETİK SEZGİ
- SANAT ile/> VAHİY
( İkisi de, aklın ötesine geçildikten sonradır. )
- SANAT ve/||/<>/>< YAŞAM
( Sanat, tüm alanların son noktasıdır. VE/||/<>/>< Yaşam da sanatın son noktası ve yansımasıdır. )
( Uzun. VE/||/<>/>< Kısa. )
( ARS LONGA, VITA BREVIS )
- SANAT ve YORUMBİLİM/TEVİL/HERMENEUTİK
- SANATÇI İÇİN ÖNEMLİ(ÖNCELİKLİ) OLAN:
PARÇALARDAN DOLAYI BÜTÜN değil BÜTÜNDEN DOLAYI PARÇALAR
- SANATÇI OLABİLMEK ya da HİÇBİR ŞEY OLMAK
- SANATÇI:
SAHTE ile/ve/değil/yerine/||/<>/> GERÇEK
( Taklit eder. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Alır/"çalar". )
- SANATÇI ile/ve/||/<> BİLGE/ÂRİF
( Dönüştürücü. İLE/VE/||/<> Geliştirici/ilerletici. )
- SANATÇI ile/ve DEVRİMCİ
- SANATÇI ve/||/<> DÖNEM/ÇAĞ
( Sanatçı, kendi çağının çocuğudur. )
- SANATÇI ile/ve/||/<>/>/< SANATSEVER
- SANATÇI ile/değil TASARIMCI
- SANATÇIDA:
KAPRİS ve/||/<> KİBİR
( "Yakışır" )
- SANATÇININ:
BAKTIĞINA BAKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> GÖRDÜĞÜNÜ GÖRMEK
- SANATÇIYIM DİYEBİLMEK İÇİN:
USTANI GEÇECEKSİN ve/||/<>/> SENİ GEÇECEK BİR ÖĞRENCİ YETİŞTİRECEKSİN
- SAN'AT-GER[Ar.] ile SAN'AT-KÂR[Ar.]
( Sanatçı. | Esnaf. İLE Sanatçı, usta. )
- SANATIN:
DİLİ ile/ve/değil/<>/< ARACI
- SANATIN GÜZELLİĞİ ile/ve/||/<> DOĞANIN GÜZELLİĞİ
( Hegel'de. İLE/VE/||/<> Kant'ta. )
- SANATIN KAVRANMASI değil SANATSAL DUYARLILIK
- SANATIN ÖLÜMÜ ile ÇIRAĞIN ÖLÜMÜ
( [Çırak, ustasını ...] Sollamazsa. İLE Hatalı sollarsa. )
- SANATIN OLUŞMASINDA:
ÇOK KİŞİ ile/ve/değil TEK KİŞİ
- SANATKÂR[Ar.]/ARTİST[İng.] değil/yerine/= ESİNÇÇİ
- SANATSAL DUYARLILIK İÇİN SANAT(IN):
EYLEMİ ve/ya da İLGİSİ
- SANATSAL ÜRÜN VERMEK ile/ve/değil/yerine/<> (KENDİNE VE TOPLUMA) SANATSAL DUYARLILIK KAZAN(DIR)MAK/KAZANDIRABİLMEK
( Sanat ürünü, sanatçısını yanında istemez. )
- SANATSAL değil/yerine/= ESİNCİL
- SANATSAL ile/ve/fakat/<>/> SANATI AŞAN
- SANAT/SAL ve/||/<>/= TİN/SEL
( SANAT: Saltık tin alanı. )
- SANATTA:
BİLİNÇSİZ SİMGESELLİK ile/ve/||/<>/> BİLİNÇLİ SİMGESELLİK
- SANAT/TA:
DOĞAL OLAN ile/ve/||/<>/> DOĞAL OLARAK/DOĞALA EN YAKIN VE YALIN YAPILMIŞ OLAN
- SANATTA:
FARK ile/ve/değil/yerine/||/>/<>/>< BENZERLİK
- SANATTA KALMAK ile/değil/yerine SANATLA KALMAK
- SANATTA:
[ne] BENZEŞME ne de FARKLILIK
- SANAT/TA/Kİ:
SAÇMA ile/ve/||/<> SAÇMA/LIK
- ŞİİR:
SANATTA ile/ve FELSEFEDE
( En üstte. İLE/VE En altta. )
- SANAT(TA TAKLİT):
DOĞRU OLMAYANDA ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< DOĞRU OLANDA
( Sanat, doğru olmayanı da taklit edebilir, doğru olanı da.
Doğru olmayanı taklit ederse aldatıcı olabilir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>< Doğru olanı taklit ederse doğruluğunu daha çok güçlendirir. )
( Sanat, doğru ya da güzel olmayanı, doğru ve güzel olarak gösterebilir. )
- SANDIĞIMIZ ile SANDIĞIMIZ
( Seçim sandığımız. İLE Zan/zannettiğimiz. )
- SANI/ZAN/ZEHAB[Ar.] ile/ve/değil/yerine/||/<> KANI/KANAAT
( Sahibi olunan düşüncenin/yorumun üzerine yargıda bulunum ve bu sürecin ilk durumu/sonucu. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Bir durum/olgu üzerine düşünce/yorum sahibi olmak. )
( Gerçeği bulmak istiyorsak, kanılarımıza asılmamalıyız. )
( To find truth, we must not cling to our convictions. )
( [not] SURMISE vs./and/but/||/<> OPINION
OPINION instead of SURMISE )
- SANI = OPINION[İng., Fr.] = MEINUNG[Alm.] = OPINIO[Lat.]
- SANİHA[Ar.] değil/yerine/= DOĞAÇLIK/DOĞUNÇLUK
- SANIRIM ile/ve/||/<> ANLADIĞIM KADARIYLA
- SANIRSAM değil SANIRIM/SANIYORUM
( Anlatımda, bir koşulun[eğer/ise] tekrar ya da ikinci kez koşulu olmaz! Zannetmek ya da sanmak, bir koşuldur.
Zannetmek, bir şeyin, sözü geçtiği biçimde olduğunu/olacağını ya da olmadığını/olmayacağını, %51 - 99 oranında "kabul" ya da "iddia" etmenin ikinci kez ve başka bir olasılığı, belirsizliği barındırması ya da "tanımlaması" olanaksız ve anlamsızdır. )
- SANİYE ile/ve/||/<> TOZ
- SANIYORUM ile/ve/||/<> SAYIYORUM
- SANKİ GALİBA YANİ" değil SANKİ ya da GALİBA ya da YANİ
- SANMAK ile/değil/yerine/>< "SAYMAK"
- ŞANO[İt. SCENA] değil/yerine/= TİYATRO SAHNESİ
- ŞANS (VERMEK) ile/ve/değil/||/<>/< KOZ (VERMEK)
- SANSÜR[Fr. < CENSURE] ile/ve/||/<> KAMUFLAJ[Fr. < CAMOUFLAGE]
( Her türlü yayının, sinema ve tiyatro eserinin hükûmetçe önceden denetlenmesi işi, sıkı denetim. | Her türlü yayının, sinema ve tiyatro eserinin yayınının ve gösterilmesinin izne bağlı olması, sıkı denetim. İLE/VE/||/<> Gizleme. )
- SANSÜRLEME ile/değil/yerine DÜZENLEME
- SAPLAMA ile/değil SAPTAMA
( Hızla batırmak. İLE/DEĞİL Bir şeyi belirgin kılma, tespit. | Yıkanmış gümüş bromürlü tabakanın, gümüş bromür kalıntılarını eritmek için filmin kimyasal bir eriyikten geçirilmesi. )
- SAPLANTI ile/değil/yerine İSTİKRAR
- SAPMA ile/değil KAYMA
- SARABAND ile ...
( İspanya'ya özgü bir dans. )
- SARAY DANSLARINDA:
MENUETTO ile/<> GIGUE ile/<> SARABANDE ile/<> ALLAMANDE
- SARDANA ile ...
( Bir tür dans. )
- SARIGÜZEL CADDESİ değil/< SARIGÖREZ CADDESİ
- SARILMAK ile SARINMAK
( Sarma eyleminin yapılması. | Bir şeyin üzerine, bir ya da birkaç kez dolanmak. | Kollarını dolamak, kucaklamak. | Tüm gücü ile ele almak. | Büyük bir istekle kendini vermek, benimsemek. | Hemen yapmaya koyulmak, girişmek. İLE Kendi üstüne sarmak. )
- SARIMSAK ve NAR (GİBİ) ve/+/||/<>/> LAHANA ve MARUL ve SOĞAN (GİBİ)
( [İnsanın/kişinin] Bilinmesi gerekenleri. VE/+/||/<>/> Tanınması gerekenleri. )
- ŞARKI ile KANTO[İt. < CANTO]
( ... İLE Tuluat tiyatrolarında oyundan önce genellikle kadın sanatçıların şarkı söyleyip dans ederek yaptığı gösteri. | Bu gösteri sırasında söylenen şarkı. )
- ŞARKI ile VODVİL[Fr.]
( ... İLE Meyhanelerde söylenen, neşeli, alaylı, taşlamalı şarkı. | Hareketli, eğlenceli bir konuya dayanan, şarkılara da yer verilen hafif güldürülü tiyatro gösterisi. )
- ŞARKILARINA EŞLİK ETMEK/EDİLMESİ ile/ve/||/<>/> ŞARKILARININ HEP BİRLİKTE SÖYLENMESİ
- ŞARLATAN değil/yerine/>< FİLOZOF
( Filozofların aydınlatmadığı bir toplumu, şarlatanlar aldatır. )
- SARMAL ile/değil DÖNGÜSEL
- ŞART ile FARZ
- ŞART değil KOLAY!
- ŞART ile/değil SÜS
- ŞAŞIRMAK ile/ve AFALLAMAK
- ŞAŞIRMAK ile/ve/||/<> SARSILMAK
- ŞAŞIRTMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< EZBER BOZMAK
- ŞAŞKINLIK(/HAYRET) ile/ve/||/<>/> KUŞKU
( Zihinde. İLE/VE/||/<>/> Felsefede. )
- ŞAŞKIN/LIK ile/değil/yerine AŞKIN/LIK
- ŞAŞKIN/LIK ile/ve/değil HAYRAN/LIK
( BEHT )
- ŞÂT[Ar.] ile ŞAT/ŞATT[Ar. çoğ. ŞUTÛT] ile ŞATH[Ar.] ile ŞAT[Fr. CHATTE]
( Koyun. İLE Büyük ırmak. İLE Ciddi bir hissi ya da düşünceyi mizahî bir edayla anlatan şiir. İLE Sığ sularda, ağır yükleri taşımak için kullanılan, altı düz, bir çeşit tekne. )
- SATHÎ[Ar.] değil/yerine/= YÜZEYSEL/GELİŞİGÜZEL/ÜSTÜNKÖRÜ
- SATIR ARASI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BAĞLAM
- ŞÂTIR[Ar. < ŞETÂRET | çoğ. ŞUTTÂR] ile ŞÂTR[Fars.]
( Neşeli, zevkli, şen, şenlik. | Büyük bir kişinin atı yanında gitmekle görevli ağa. | Tören ve alaylarda, sultanın, vezirin yanında yürüyen görevliler. İLE Yarı, yarım. | Bölüm, parça, kısım. | Dize/mısra. )
- SAT-SANG:
Doğru ve bilge kişilerle beraberlik.
- SATURATION ile ...
( Rengin tokluğu. )
- SAV ile/||/<> SAVA
( Haber. İLE/||/<> Havadis. )
- SAVAŞ değil/yerine/>< SANAT
- SAVAŞMAMA ile/ve/||/<> MESAFE ALMA
- SAVRULMAK ile/değil/yerine/>< SALINMAK
- SAVUNDUĞUNDAN DOLAYI BİLMEK ile/değil/yerine/>< BİLDİĞİNDEN DOLAYI SAVUNMAK
- SAVUNMA MEKANİZMALARINDA:
FİZİKSEL OLARAK KAZANILMIŞ SAVUNMA SİLAHLARI ile/ve DAVRANIŞSAL OLARAK KAZANILMIŞ SAVUNMA HAREKETLERİ
- SAVUNMA MEKANİZMASI ile/ve/||/<> AVUNTU
- SAVUNMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SAVUŞTURMA
- SAVUNMA ile/ve/||/<> "... SAYMA"
- ŞÂYÂN[Fars.] değil/yerine/= UYGUN, YAKIŞIR, YARAŞIR, DEĞER
- SAYDAMLIK/ŞEFFAFLIK ile/ve/||/<> ÖZDENETİM
- SAYDIRMAK ile/ve/||/<>/> SALDIRMAK
- SAYDIRMAK ile SAYDIRMAK
- SAYGI ve/||/<>/< CİDDİYET
- SAYGI ve/||/<>/> ONURLANDIRMAK
- SAYGI/İHTİRAM[Ar.] ile OTORİTE
( Özsaygı ile. İLE Bilgi ile. )
- SAYGIN/LIK ile/ve TAKİP EDİLEBİLİR/LİK
- SAYGINLIK/İTİBAR ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< BEKLENTİ
- SAYGINLIK/İTİBAR ve/||/<>/>/< KÖPRÜ KURMAK
- SAYGISIZLIK ile/değil/yerine/>< ELEŞTİRİ
- SAZ ŞAİRLERİ ile ORTAÇAĞ OZANLARI ile AŞKA DAİR KISA KOŞUKLAR SÖYLEYENLER
( MINSTRELS vs. JONGLEURS vs. MADRIGALISTS )
- SCHILLER ve/||/<> GOTTFRIED KÖRNER İLE KALLIAS (GÜZELLİK ÜZERİNE)
- SEANS[Fr.] ile MATİNE[Fr.]
( Mesleğini ya da sanatını yapan birinin yanında, o kişinin mesleğiyle ilgili bir iş için harcanan süre. | Sinema, tiyatro, konser gibi sanat dallarında yapılan gösterilerden her biri. | Aralıksız, bir iş için harcanan süre. İLE Tiyatro, sinema, konser salonu vb.'de, gündüz gösterimi. )
- SEBATKÂR[Ar.] değil/yerine/= DİREŞKEN/LİK
- ŞEBEKE[Ar.] değil/yerine/= ÖRÜKE
- SEÇEMEDİKLERİMİZ ile/ve/||/<>/> YEĞLEYEBİLECEKLERİMİZ
( Doğum yerimiz. | Ten rengimiz. | Anne ve babamız. | Cinsiyetimiz. | "Adımız." | "Kökenimiz."
İLE/VE/||/<>
Adâletli olmak. | Ahlâklı olmak. | İyi kalpli olmak. | Dürüst olmak. | Saygılı olmak. | Öğrenmeye açık olmak. | Kendini geliştiren olmak. | Önyargısız olmak. )
- SEÇİLMİŞ DİKKAT ile/ve/||/<> BÖLÜNMÜŞ DİKKAT ile/ve/||/<> DİKKAT DEĞİŞTİRME
( SELECTIVE ATTENTION vs. DIVIDED ATTENTION vs. ATTENTION SWITCH )
- SEÇİM/SAYLAMA ile/ve/değil/yerine/<>/> YEĞLEME/TERCİH
( Üç ya da üzeri seçenek içinde varılan karar verme eylemi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/> İki ayrı seçeneğe indirdikten sonra varılan karar verme eylemi. )
( İçten ve hassas kişilerce değeri bilinen alçakgönüllü/mütevazı armağanlar gibi, kişinin seçimleri de içinden gelen sesin çizdiği yol doğrultusunda olacaktır. )
( ŞIKK[Ar.]: İkiye bölünmüş şeyin her parçası. | Bir işin iki yönünden her biri. )
( PRODUCTUM: Yeğlenilen, tercih edilen. )
( Hayvanlarda ve insanda. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/> İnsanda. )
( [not] TO CHOOSE vs./and/but/<>/> TO PREFER
TO PREFER instead of TO CHOOSE )
( ... ile/ve/değil/yerine/<>/> PROTIMO )
- SEÇİM ile/ve/değil/yerine/||/<>/< STRATEJİ
- SEÇKİN ile/ve/değil/yerine ÖNCÜ
- SEDÂ/SÂDÂ (ÇIKARMAK):
DİŞLERİN ISLIKLI SESİ YOLUYLA ile/ve DİLİN HAREKET ETTİRİLMESİ YOLUYLA ile/ve DAMAĞIN BÜZÜLMESİ YOLUYLA ile/ve DUDAKLARIN BİRBİRİNE BASTIRILMASI YOLUYLA ile/ve BURUNDAN SOLUMA YOLUYLA
- ŞEDD ile ...
( SIKI BAĞLAMAK | BOYUN ATKISI, KUŞAK | TASVİR )
- ŞEFKÂT ve NEZÂKET :
SAĞIRIN DA DUYABİLDİĞİ ve/||/<> KÖRÜN DE GÖREBİLDİĞİ
- ŞEFKÂT VE NEZÂKET:
GÜÇSÜZLÜK VE ÜMİTSİZLİK değil KUVVET VE METÂNET
- PARÇA/SEGMENT[İng.] ile/ve/değil/||/<> SEKME/TAB[İng.]
( Bölüm. | Kesit. | Parça. İLE/VE/DEĞİL/||/<> Bölüm. )
- ŞEKER ile/ve/||/<>/< ŞÜKÜR
- ŞEKİL VERME ile YARATMA
( TO GIVE FORM vs. TO CREATE )
- ŞEKİLLENDİRMEK ile/ve/||/<>/> "YEŞİLLENDİRMEK"
- ŞEKLEN[Ar.] ile ŞEKLÎ[Ar.]
( Biçim bakımından, biçim yönünden. İLE Biçimle ilgili, biçimsel. )
- SEKSÎ ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/< KIŞKIRTICI
- ŞEKVÂ değil/yerine/= ŞİKÂYET, HOŞNUTSUZLUK
( ŞİKÂYET, HOŞNUTSUZLUK )
- SELEN/SADÂ ÇIKIŞLARINDA:
BURUN ile/ve/||/<> DUDAK ile/ve/||/<> DİŞ ile/ve/||/<> BOĞAZ
( A, E, O, Ö, U, Ü[ön, ün, on, en, an, un, nane, Nalan vb.] İLE/VE/||/<> B, M. P[baba, biber, bebek, mama, meme, pek, pes vb.] İLE/VE/||/<> D, T[dadı, dede, tuttu, tırtıl, taktı] İLE/VE/||/<> A, E, I, İ, O, Ö, U, Ü )
( Almanca'da, daha çok, boğaz seleni; Fransızca'da, daha çok, dudak seleni; İngilizce'de, daha çok, diş seleni çıkar. )
- ... ŞEMASI ile ... AĞACI
- SEMİYOLOJİ[Fr.]/SEMIOLOGY[İng.] değil/yerine/= GÖSTERGEBİLİM/BELİRTİ BİLİMİ
( Hastalıkların belirti ve işaretleriyle ilgilenen tıp dalı. | Göstergebilim. )
( )
- SEMPATİ/SYMPATHY[İng.] değil/yerine/= HOŞ DUYUM
- SEMPATİK/SYMPATHETIC[İng.] değil/yerine/= SEMPATİK (SİNİR BİLİMİ) | SEVİMLİ, CANA YAKIN
- SEMPATİK ile/değil/yerine/<> YAKIŞIKLI/GÜZEL
( LIKABLE vs./and/<> HANDSOME/BEAUTIFUL )
- ŞEMSE ile/||/<> SALBEK ile/||/<> TIĞ
( Süslemede kullanılan oval, dairesel biçimde dilimli ya da düz motifler. İLE/||/<> Şemsenin iki ucunda bulunan, tepelik biçimindeki uzantılar. İLE/||/<> Tezhipte, desenin bitiminde; ciltte, şemse ve köşebent kenarlarında kullanılan yardımcı süsleme motifi. )
- ŞEMSİYE ile/ve/||/<> YELPAZE
- SEN BİLİRSİN ile SEN, BİLİRSİN
( Kişide ya da kişiye yönelik. [Bilinenin ya da verilecek kararın, öteki tekil kişi("senin") tarafından sağlanabileceğini belirtmek üzere.] İLE Bilgi ve bilinen üzerine. [Kendimizin ve başkalarının bildiği/bilmediği bir durum ya da ayrıntının (tekil kişi["senin"]) tarafından bilindiği (bilgi/haber/ayrıntı) üzerine.] )
- SENARYO ile/değil BAĞLAM
- SENİ, SENDEN EDEN ile/değil/yerine SENİ, SEN EDEN
- SENİYY/SENİYYE[Ar.] ile SENİYYE[Ar. çoğ. SENÂYÂ]
( Yüksek, yüce. İLE Öndeki dört diş. )
- ŞENLENME ve/||/<>/> BEREKETLENME
- SERAMİK ile/||/<> LAKABİ
( ... On ikinci yüzyılda Selçuklular döneminde İran'ın Kaşan kentinde üretilen bir tür seramik. )
- SERAMİKTE:
ONARIM ile/ve/||/<> KINTSUGI
( ... İLE/VE/||/<> Japon seramik sanatında, kırılan ya da çatlayan parçaları daha anlamlı ve değerli duruma getirmek için hasarlarını göstererek toz altın ile onarma sanatı. )
- ŞERBET ile/ve/değil/||/<>/< "ŞERBET"
( Boğazdan akan. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Dilden dökülen. )
- SERİ[Fr.]/SERIAL[Ing.] değil/yerine/= DİZİ
( SERIAL vs. STRING )
- SERMED ile/ve DEHR ile/ve ZAMAN
( Sabitin, sabite orantılandırılması/nispeti. İLE/VE Sabitin, değişene/mütegayire orantılandırılması/nispeti. İLE/VE Değişenin/ütegayirin, değişene/mütegayire orantılandırılması/nispeti. )
- SÖZ:
SERT ile/ve/||/<> TERS ile/ve/||/<> KİTABIN ORTASINDAN
- SERÜVEN ile SERENCÂM
- SERVET ile/ve/değil/yerine/||/<>/< NİMET
- SERVET[Ar.] değil/yerine/= VARLIK
- SES ile/ve/değil/||/<>/>/< "ES"[< S][ARA (VERMEK)]
- SESİMİZİ YÜKSELTMEK ile/değil/yerine/>< SÖZÜMÜZÜ YÜKSELTMEK
- YÜKSELTMEK:
SESİNİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SÖZÜNÜ
- FİLM:
SESSİZ ile/ve/||/<>/> SESLİ
- SESSİZLEŞME/SUSKUNLAŞMA:
DİNLEYENİMİZ OLMADIĞINDA ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> ANLAYANIMIZ OLMADIĞINDA
- SETR ile KÜFR
- SEVDİĞİMİZ İŞİ YAPANA KADAR ve/||/<> SEVDİĞİMİZ YERDE OLANA KADAR
( Yaptığımız işi sevelim! VE/||/<> Olduğumuz yeri sevelim. )
- SEVDİKLERİMİZ VE VEFÂT EDENLER İÇİN:
AĞLAMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ANLAMAK
- SEVGİ:
EDÂ ile/ve/||/<>/> SEDÂ
- SEVGİ > İTİDAL ve/||/<>/< ADÂLET
( Kişide/Kişiye. VE/||/<>/< Toplumda. )
- SEVGİ/İRFAN:
[KUSURLARI/HATALARI ...]
YOK EDEN değil KABUL EDEN
- SEVGİ ve/||/<>/> BİREŞİM(TEVHÎD)
- SEVGİ ile/ve/<> GÜZELLİK
( Sevdiğinden dolayı güzel bulmak, güzel olduğundan dolayı sevmek. )
- SEVGİ ve/||/<> İLETİŞİM
( Kişinin/kişinin, en temel, öncelikli/olmazsa olmaz iki gereksinimi. )
- SEVGİ ile/ve/<> İLİŞKİ
( LOVE vs./and/<> RELATIONSHIP )
- SEVGİ ile/ve/||/<> KAYRA/LÜTÛF/İHSAN
( ... İLE/VE/||/<> Tanrısal. )
- SEVGİ ile/ve/değil/||/<>/< SAYGI
( Zaman. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Mekân. )
( Sevgi, saygıyla devam eder. )
( Mum. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Mumun etrafındaki cam/fanus. )
( Hz. Mûsâ. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Hz. Îsâ. >
[İkisini de birliğe getiren, Hz. Muhammed.] )
( Koşullu[Hak edene, lâyık olan(lar)a]. İLE/VE/<>/< Koşulsuz[Herkese]. )
( Alev. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Fener. )
( Ferâgat ile. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Fedâkârlık ile. )
( [Bağlamına/koşullarına göre ...] Yetebilir/yetmeyebilir. | Yetersiz. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Yeter/yeterli. )
( [en az] %1 olmalı [ve geri kalan her şey] İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< %99 olmalı! )
( [not] LOVE vs./and/but/||/<>/< RESPECT, REVERENCE )
( ... cum/et/||/<>/< VENERATIO )
( ... ile/ve/||/<>/< JING )
- SEVGİ ve/||/<> SIĞINMA
- SEVGİ ve/||/<> SÜCÛD
- SEVİNÇ:
İYİ ŞEYLER OLDUĞUNDA ve/||/<> KÖTÜ ŞEYLER OLMADIĞINDA
( Her zaman. VE/||/<> Çoğunlukla ve/ya da bazen. )
- SEVİYE ile/ve/||/<> DERİNLİK
- SEVİYE[Ar.] değil/yerine/= DÜZEY
- SEVK ile/ve/>/değil/yerine İDRAK
- ŞEVKET[Ar.] değil/yerine/= BÜYÜKLÜK, ULULUK, YÜCELİK
- SEVMEK:
"SAHİP OLMAK" ile/değil/yerine/< DEĞER VERMEK
- SEVMEK:
SIRADIŞI ŞEYLER YAPMAK değil SIRADAN ŞEYLERİ, ÖZENLE YAPMAK
- SEVMEK ile/ve/+/||/<>/>/< (DAHA ÇOK) SEVMEYİ İSTEMEK/YEĞLEMEK
- SEVMEK ve/||/<>/>/< SEVİLMEK
( Bir şey. VE/||/<>/>/< Çok şey. )
( Cesaret verir. VE/||/<>/>/< Güç verir. )
( Kimseye, kendinizi sevdirmeye kalkmayın! Yapılması gereken tek şey, kendinizi sevilmeye bırakmaktır. )
( TO LOVE and/||/<>/>/< TO BE LOVED )
- SEVME/SEVGİ ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< İŞİNE YARAMA
( Çoğunlukla, kişilerin ne kadar işine yarıyor/yaramıyorsak, bizi o kadar çok/az "severler". )
- ŞEY ile/ve/||/<> NESNE ile/ve/||/<> GÖSTERGE
( )
- SEYİR[Ar.] ile/değil/yerine GİDİŞAT
- ŞEYLERİ:
HAYAL ETTİĞİMİZ GİBİ GÖRMEK yerine (ONLARI) OLDUKLARI GİBİ GÖRMEK
( Hayal ettiklerinizin varlığını reddetmeniz daha akıllıca olurdu. )
( Eğer kendinizi her zaman sınamazsanız, gerçek ile hayali ayırt edemezsiniz. )
( Sizi kendinize karşı kör eden, sizin davranışlarınızdır. )
( Düşüncelerinizi ve duygularınızı, sözlerinizi ve eylemlerinizi yakından izlemedikçe ve nedenini ve nasılını bilmeden sizde meydana gelen değişimlere hayretle bakmadıkça, gerçeğe vardığınızı nasıl söyleyebileceksiniz? )
( Düşünülüp hayal edilebilen hiçbir şeyin kendiniz olamayacağını bir kez anladığınızda, imgelemelerinizden kurtulmuş olursunuz. )
( You would be wiser to deny the existence of what you imagine.
If you do not test yourself all the time, you will not be able to distinguish between reality and fancy.
It is your behaviour that blinds you to yourself.
How do you know that you have realised unless you watch your thoughts and feelings, words and actions and wonder at the changes occurring in you without your knowing why and how?
Once you have understood that nothing perceivable, or conceivable can be yourself, you are free of your imaginations. )
( THE THINGS: TO SEE WHAT EVER THEY ARE, AS BEING instead of TO SEE HOW YOU IMAGINE/DREAM )
- SEYRETMEK yerine DİNLEMEK
- SEZGİ/ÖKE(DEHÂ):
ZEKÂ ve/+ İÇGÜDÜ
- SEZGİ/SEZGİSELLİK ile/ve/değil/<> BÜTÜNLÜK/BÜTÜNSELLİK
- SEZGİ ile/ve APAÇIK GÖRMEK
( INTUITION vs./and TO SEE OBVIOUS )
- SEZGİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/> KAVRAM
- SEZGİ ile/ve/değil/yerine/||/<> SAĞDUYU
- SEZGİSEL ile/değil/yerine/||/<>/< ÇAĞRIŞIMSAL
- SEZGİSEL ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DÜŞÜNSEL
( NOESİS ile NOEMA )
- SEZGİSEL ile/ve/<> İMGESEL
- SEZGİYİ HAREKETE GEÇİRMEK ile/ve SEZGİYİ OLGUNLAŞTIRMAK
( ACTING THE INTUITION vs. RIPENING THE INTUITION )
- SƏNƏT[Azr.] = SANAT[Tr.]
- SFENKS[Yun.] değil/yerine/= YONTU
( Yunan mitolojisinde, geçen yolculara, bazı bilmeceler sorarak, bilmeyenleri yuttuğuna inanılan söylence canavarı. | Mısır'da, eski Mısır'lılar çağından kalma kadın başlı, aslan gövdeli yontu. )
- ŞİDDET ve/||/<> KÜFÜR
( [ne yazık ki] Kalbinde, muhabbet olmayanın (b)elinde. VE/||/<> Aklında, düşünce olmayanın dilinde. )
- ŞİFÂ ile/ve/||/<>/> SADRA ŞİFÂ
- SIFAT-I NOKSAN ile/değil/yerine/||/<>/>< SIFAT-I KEMÂL
( Bilgisizlik/cehalet. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>< Bilgililik/bilgelik. )
( Cehl. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>< İlim. )
- 0[SIFIR]:
"YUTAN" ile/ve/değil/||/<>/< DURAN/DURDURAN / ARA
- SIFIR[0] ile/ve SONSUZ
( Yutan sayılar. )
- [hem] ŞİFRELEME ile/ve/değil/yerine/hem de/<>/>/< VERİYİ/BİLGİYİ GİZLEME
( [not] CODING vs./and/but/also/<>/>/< STEGANOGRAPHY
STEGANOGRAPHY instead of CODING )
- SIĞ ile/ve/||/<> KOF ile/ve/||/<> GÜDÜK
- ŞİİR "DİLİ" değil ŞİİR BİÇİMİNDE
- ŞİİR:
"DUYGULANMAK" İÇİN değil DUYUMSAMAK İÇİN
- ŞİİR:
ŞAİRİN ile/ve/değil/||/<>/< HAKİKATİN
- ŞİİR ile/ve/||/<>/> BESTE
( ... İLE/VE/||/<>/> Bir şarkının, makam ile uyumu. | Kapalı, bağlı, bitiştirilmiş, bağlanmış. | Donmuş. )
- ŞİİR ile/ve/<> MÜZİK
( Şiir, ifade edilemez olanı sözlere dökme sanatıdır. )
( Tanrı Toth'un konuşmasının taklidi. )
( Şiir şişmanlatmaz fakat (egoyu) şişirir. )
( el-ARÛZ ile/ve/<> ... )
( POEM vs./and/<> MUSIC
Poetry is the art of putting into words the inexpressible. )
( CI: Lirik şiir. )
- ŞIK[Ar. < ŞİKK] ile ŞIK[Fr. < CHIC]
( Seçenek. İLE Güzel, zarif, modaya uygun. | Güzel, modaya uygun giyinmiş olan. | Yerinde, uygun. )
- ŞİKÂYET ETMEK ile/değil/yerine/>< DURUMU(NU)/ZİHNİ(Nİ) DEĞİŞTİRMEK
- [ne yazık ki]
ŞİKÂYET ile İSRAF ile SIRADÜZENSİZLİK[ANARŞİ] ile BASKI/İSTİBDÂD ile İFRÂD-TEFRÎT
değil/yerine/><
KANAAT ile İNFAK ile HUZUR/SELÂMET ile ADÂLET ile İSTİKÂMET
( [ne yazık ki]
Bilgisizlik + Yoksulluk >= Şikâyet İLE
Bilgisizlik + Varsıllık >= İsraf İLE
Bilgisizlik + Özgürlük >= Anarşi İLE
Bilgisizlik + Güç >= Baskı/İstibdâd İLE
Bilgisizlik + Din >= İfrâd - Tefrit İLE
DEĞİL/YERİNE/><
Bilgi/(b)ilim + Yoksulluk >= Kanaat İLE
Bilgi/(b)ilim + Varsıllık >= İnfâk İLE
Bilgi/(b)ilim + Özgürlük >= Huzur, Barış/Selâmet İLE
Bilgi/(b)ilim + Güç >= Adâlet İLE
Bilgi/(b)ilim + Din >= Yön/İstikâmet )
- ŞİKÂYET ile/ve/değil/yerine HAYRET
( COMPLAINT vs./and ASTONISHMENT/AMAZEMENT
ASTONISHMENT/AMAZEMENT instead of COMPLAINT )
- ŞIK[Fr. CHIC] ile ŞIK[Ar. ŞİKK]
( Güzel, zarif, modaya uygun. | Güzel, modaya uygun giyinmiş olan. | Yerinde, uygun. İLE Seçenek. )
- SIKILIK ile/ve/değil AÇI
- SIKINTI ile/ve/> ÇÖZÜMLER / ÇARE/LER
( DERMAN ARAR İDİM, DERDİME
DERDİM, BANA DERMAN İMİŞ
BURHAN ARARDIM, ASLIMA
ASLIM, BANA BURHAN İMİŞ )
( "Çare/ler" yazısı için burayı tıklayınız... )
( I was seeking the recipe to my trouble...
I saw that, my trouble was the recipe...
I was seeking the evidence to my essense...
I saw that, my essense was the evidence... )
( DISTRESS/BOREDOM vs./and/> REMEDY )
- SIKIŞMIŞLIK ile/ve/||/<>/> SIKILMIŞLIK
- [ne yazık ki]
SIKIYA ile/ve/||/<> SIKILMAYA GELEMEMEK
- SIKLAŞTIRMA ile SIKILAŞTIRMA
- ŞIK/LIK ile GÜZEL/LİK
( SMARTNESS vs. BEAUTINESS )
- SIK/LIK ile/ve/||/<> SIKI/LIK ile/ve/||/<> YOĞUN/LUK
- SİLAHSIZLANMA ile/ve/||/<> YANITSIZ BIRAKMA
- SİMA ile/değil SİNEMA
- SİMETRİ ile ASİMETRİ
- SİMETRİ/K[İng.]/MÜTENAZIR[Ar.] değil/yerine/= BAKIŞIM/LI
( İki ya da daha çok şey arasında konum, biçim ve belirli bir eksene göre ölçü uygunluğu. | [mat.] Eksen olarak alınan bir doğrudan, benzer noktaları karşılıklı olarak aynı uzaklıkta bulunan iki benzer parçanın birbirine göre olan durumu, tenazur. )
- SİMGE:
AÇAN ile/ve/||/<> ÖRTEN/KAPATAN ile/ve/||/<> ÖRTEREK GÖSTEREN/GÖSTERİLEN
- SİMGE:
ANAHTAR ile/ve/||/<> MÜHÜR
- SİMGE:
BULUŞMA ve/+/||/<> BİRLEŞME
- SİMGE:
CANLI ve/||/<>/> CANLANDIRICI
- SİMGE:
[ÇOK FARKLI/ÇEŞİTLİ ANLAMI/DEĞERİ]
GÖSTEREN/TAŞIYAN ile/ve/değil/||/<>/< BİRARAYA GETİREN
- SİMGE ile/ve/||/<>/> MAZMUN
- SİMGE = REMZ[çoğ. RÜMÛZ(ÂT)] = SYMBOL[İng., Alm.] = SYMBOLE[Fr.] = SYMBOLON[Yun.] = SIMBOLO[İsp.]
- SİMGE ile/ve SİMGE
( SYMBOL vs./and SYMBOL )
- SİMGE ile/ve/||/<>/> SİMGENİN SİMGESİ (ARACI VE KAYNAĞI)
( ... İLE/VE/||/<>/> Ayna ve birey[insan]. )
- SİMGEBİLİM = SYMBOLICS[İng.] = SYMBOLIQUE[Fr.] = SYMBOLIK[Alm.]
- SİMGE/LER:
KENDİLERİ değil KENDİNİ AŞAN ANLAMI/ANLAMA İŞARET EDEN
( SİMGE: Kendinden başka bir şeyi gösteren. )
- SİMGELEŞTİRME ile/ve BENZETME
( TO SYMBOLIZE vs./and TO LIKEN )
- SİMGESEL (ANLATIM) ile/ve/<> ÇOKLU (ANLATIM)
( Akıllı kişiler, canlı bir varolanın, dil ve sözle çizilerek anlatılmasını, boya ya da herhangi bir sanat yapıtıyla gösterilmesine yeğ tutar; akılla izleyemeyen kişilere ise sanat yapıtı daha uygun gelir. )
( SYMBOLIC (EXPOSITION) vs./and MULTIPLE (EXPOSITION) )
- SİMGESEL DÜŞÜNME ile/ve/> DÜŞÜNCENİN, KENDİNİ ÖRMESİ
- SİMGESEL/LİK ile/ve/<> AŞKIN/LIK
( Aşkınlığın imgesi. İLE/VE/<> Aşkınlığın gerçekleşmesi. )
( Simgelerin hem örtücü, hem de açıcı özellikleri vardır. )
( SYMBOLIC/NESS vs./and/<> TRANSCENDENTAL/NESS )
- SİMÜLASYON/SİMÜLATÖR[Fr.] değil/yerine/= BENZETİM/BENZETİMLİK | SAYRIMSAMA
- SINAAT/ZANAAT ile/ve/değil/yerine/||/<>/> SANAT
( Tasarım. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Yaratıcı imgelem. )
( İşlevi/nde olan. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> İşlevinden/görünüşünden arındırılmış olan. )
( Aktarılabilir, tekrarlanabilir, devredilebilir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Aktarılamaz, tekrarlanamaz, devredilemez. )
( [not] CRAFT vs./and/||/<>/>/but ART
ART instead of CRAFT )
- SINAMAK ile/ve/ne yazık ki/||/<> İNDİRGEMEK
- SİNEMA:
SANAT ile/ve/değil/||/<>/> SANAYİ/ENDÜSTRİ
- SİNEMA TARİHÇİSİ ile/ve/değil/||/<> SİNEMA ELEŞTİRMENİ
- SİNEMA TARİHİ ile/ve/||/<> FİLM TARİHİ
( Bağlam içinde kalarak. İLE/VE/||/<> Tekil ve/ya da birbiriyle ilişkilendirilerek. )
- SİNEMA ile/ve FİLM
( CINEMA vs./and FILM, MOVIE )
- SİNEMA ile/ve/||/<> SANAT
( )
( 1- Jean Jacques Annaud / Gülün Adı(The Name of the Rose [1986])
2- Kim Ki-Duck / İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış ve İlkbahar(Bom Yeoareum Gaeul Gyeoul Geurigo Bom)
3- Peter Weir / Ölü Ozanlar Derneği(Dead Poets Society)
4- Tony Kaye / Kopma(Detachment) [2011]
5- Andrzej Jakimowski / Hayallerin Ötesinde(Imagine) [2012]
6- Scott Hicks / Shine [1996]
7- Milos Forman / Guguk Kuşu(One Flew Over the Cuckoo's Nest)
8- Sidney Lamet / Equus
9- Michelangelo Antonioni / Cinayeti Gördüm(Blowup) [1966]
10- Alain Corneau / Dünyanın Tüm Sabahları(Tous les matins du monde) )
- SİNEMA ile/ve TİYATRO
( 2015 yılı Tiyatro ve Sinema İstatistikleri için burayı tıklayınız... )
( CINEMA vs./and THEATER )
- SİNEMA'DA:
OSMANLI( XX. YY.) ile/ve/değil/||/<>/> AYASTEFANOS
- SINIFLANDIRMA ile/ve/> SIRALAMA
- SINIR ile/ve/değil/yerine/<> ÇARE
( Çare/ler... [için burayı tıklayınız] )
- SINIR ile/ve/<> DİP
- SİNİR ile/ve/||/<> GÜÇ ile/ve/||/<> VAJİNA/PENİS/PARA
( "Düşünüyorum, dinliyorum, okuyorum, anlıyorum ve gelişmek istiyorum" düşünce ve çabası içinde olan [dişil ya da eril] her bireyin, zorunlu olan paylaşım ve dayanışmayla bazı şeylerden yararlanmak[/istifade etmek] ve birbirine zarar vermemek üzere nitelikli bir yaşam sürmek için uzaklaşması, terk/istifâ etmesi gerekenlerdir. )
- SINIR ile/ve/||/<>/> İHLÂL ile/ve/||/<>/> İZ
- SINIR ile/ve/||/<> KIYI ile/ve/||/<> UFUK ile/ve/||/<> YERYÜZÜ ile/ve/||/<> GÖKYÜZÜ ile/ve/||/<> KÜRE ile/ve/||/<> ARAF ile/ve/||/<> EŞİK ile/ve/||/<> BAĞLAÇ ile/ve/||/<> KURGU
( Önemli eşikler ve sınırlar. )
- SINIR[Yun. < PERAS]/HADD/HUDUT[Ar.] ile KOTA[Fr./İng. < QUOTA]
( İki komşu devletin topraklarını birbirinden ayıran çizgi. | Komşu il, ilçe, köy ya da kişilerin topraklarını birbirinden ayıran çizgi. | Bir şeyin yayılabileceği ya da genişleyebileceği son çizgi, uc. | Bir şeyin nicelik bakımından inebileceği ya da çıkabileceği en alt ve en üst yer. | Değişken bir büyüklüğün istenildiği kadar yaklaşabildiği durağan büyüklük. | Uc, son. İLE Bir ülkede ithal edilecek nesnelerin çeşitlerini, oranlarını ya da miktarlarını gösteren dizin. | Bir ülkede ithal edilecek mallar için getirilen sınırlama. | Kuruluşlarda ya da derneklerde bir öbeğe tanınan sayı. | Bazı ülkelerde, sinemalarda belirli bir süre oynatılması zorunlu olan yerli film sayısının yabancı filmlere oranı. )
( BOUNDARY vs. QUOTA )
- SINIRLAMA ile/ve/<> ÇERÇEVELEME
( LIMITING vs./and/<> TO FRAME )
- SINIRLANDIR(IL)MA ile/ve/||/<>/> YÖNLENDİR(İL)ME
- SINIRLANDIRMA ile/ve/değil/||/<>/< ÇERÇEVELENDİRME
- SINIRLANDIRMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ELEŞTİRİ
- SINIRLI TUTMAK ile/ve/değil/||/<>/< YETİNMEK
- SINIRSIZ ile SONSUZ
( Mekânda. İLE Zamanda. )
( Bir gövdede odaklanmış, sonsuz olanız. )
( Sonsuz, bölünemez. )
( Sonsuz, sonsuzdan büyük ya da küçük olamaz. )
( Sonsuzluk, nicelik değildir. )
( In place. VS. On time. )
( UNLIMITED vs. INFINITE )
( INTERMINATUM vs. INFINATUM )
- SİNOPSİS ile/ve/<> TRETMAN
( İmge'nin ele alınış biçimi. İSE/VE/<> İmgenin, simgeselliğini ele alış biçimidir. )
- SİNSİN ile HALK OYUNU
( Geceleyin, ateş çevresinde, genç erkeklerin, davul, zurna eşliğinde oynadıkları halk oyunu. )
- SİNYAL[İng.,Fr. < SIGNAL] değil/yerine/= İMLEM
- ŞIPPADAK/ŞIPPADANAK/ŞIRAKKADAK/ŞAKKADAK/PATTADAK/PATTADAN/PATTADANAK ANSIZIN/ANİ[Ar.]
( Birdenbire ve beklenmeyen bir zamanda. )
- SIR:
GİZLİ ile/değil DİLE GEL(E)MEYEN
- SIR ile/ve/||/<> DOSTLUK
( Bir şeyi anlatmamak isteyişimizde başlar. İLE/VE/||/<> Her şeyi anlatmak isteyişimizde başlar. )
- SIR ile/ve/<> "KOKU"
- SIR ile/||/<> SIRALTI TEKNİĞİ ile/||/<> SLİP TEKNİĞİ ile/||/<> PERDAH TEKNİĞİ/LÜSTER ile/||/<> RENKLİ SIR TEKNİĞİ ile/||/<> KARBOTİ
( Keramikler üzerinde koruyucu, cam benzeri tabaka. İLE/||/<> Keramik boyalarının bisküvi halindeki keramikler üzerine boyanarak üstlerine sır çekilmesi, boyaların sır altında kalması ile oluşan teknik. İLE/||/<> İlk dönem Osmanlı keramiklerinde hamur kırmızıdır. İşte bu kırmızı rengi kapanak, beyaz ve düzgün bir yüzey elde etmek için keramikler astarlanır. Slip tekniğinde de esas olan bu astardır. Bu teknikte süsleme astarla yapılır. Burada astar, normaldeki halinden daha koyudur. Kırmızı hamurlu kap üzerine, istenen motiflere göre fırça ile astarla süsleme yapılır ve istenen renk, saydam sırlanır. İLE/||/<> Perdah tekniği çini ve keramik alanında bir sır üstü çalışmasıdır. Kap istenen renkte sırla sırlanıp fırınlandıktan sonra perdah adı verilen madde ile istenen örnekler yapılır ve az hararetli, dumanlı bir fırında tekrar fırınlanır. Bu fırınlamadan sonra, kap madeni bir parlaklık kazanır. İLE/||/<> Osmanlılar tarafından uygulanan bir çini tekniği. Bu teknikte boya sır altındadır. Sırın kendisi renklidir. İlk olarak, levha üzerine sınır birbirine karışmasını önleyen, kontur oluşturan bir madde ile sınırlar belirlenir. Daha sonra, istenen renkler sırasıyla boya gibi kullanılarak levha renklendirilir. En son fırın işlemiyle renkler ve yüzey tarafında içinden kaynaklanan bir mermerleşme karışması sağlanır. İLE/||/<> Keramiklerin süslenmesinde kullanılan bir teknik. Doğrudan kabın üzerine yapılan ya da ikinci hamuru yapıştırmak yoluyla bir takım kabartma figürlerin işlenmesi. )
- SIRADAN KİŞİ ile/değil AYDINLANAN KİŞİ
( Aydınlandığını sanır. İLE/DEĞİL Sıradan olduğunu anlar. )
- SIRADAN KİŞİ değil/yerine ETİK VE ESTETİK KİŞİ
( ... DEĞİL/YERİNE Bilgeliğin, etiğe; sanatın da estetiğe dönüştürmesiyle. )
- SIRADAN ile/ve/||/<> SONRADAN
- SIRADÜZENSİZLİK ile/ve/||/<> KARMAŞA
( ANARCHY vs. CHAOS )
- ŞİRİN/LİK ile GÜZEL/LİK
- SİS ile/ve/||/<>/> İZ
( Havada/çevrede. İLE/VE/||/<>/> Zihinde. )
- ŞİŞİRMEK ile/ve/||/<> KÖPÜRTMEK
- SİYAH/BEYAZ ile/ve/değil/>/<>/< RENKSİZLİK
- SİYÂSET ile/ve/||/<> SİYÂSET(İN) YORUMU
- SİZ (DE) HÂLÂ ÇOK GÜZELSİNİZ değil SİZ (DE) HER ZAMAN ÇOK GÜZELSİNİZ
- SİZE" (PAYLAŞACAĞIM) değil SİZİNLE (PAYLAŞACAĞIM)
- SİZİ KESEYİM/KESİYORUM değil SÖZÜNÜZÜ KESEYİM/KESİYORUM
- SİZİ ...:
"ODAKLADIK" değil ODAKLANDIRDIK
- SIZLANMA ile/değil/yerine SORGULAMA
- SIZLANMA ile/ve/değil TESPİT
( [not] TO GROUCH vs./and/but TO DETERMINE )
- SIZLANMAK ile/değil/yerine/>< HAKKINI ARAMAK
- SKALA/SCALE[İng.] ile SPEKTRUM/SPECTRUM[İng.]
( Genellikle ölçü aletlerinde gösterge çizelgesi. | Bir rengin belirli bir tonunun sağa doğru giderek artan oranda beyaz, sola doğru giderek artan oranda siyah katılarak elde edilebilen türevlerini gösteren cetvel. | Bir bestede kullanılabilecek aynı türden sesler kümesi. | Gam. İLE Çeşitlilik. )
- SLAYT[İng.] değil/yerine/= YANSI
- SLOGAN[Fr./İng.]/KLİŞE[Fr. < CLICHÉ]/MOTTO[İt.] ile/değil/yerine/>< DÜŞÜNME/DÜŞÜNCE
( Kısa ve çarpıcı, propaganda sözü. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Düşünülmüş söz. )
- SOHBET ve/<> BAHANE(GÜZELLİK)
- SOHBET["SOHPET" değil!] ile/ve/<> MUHABBET
( Aklın dili/aracı sözcükler ve sohbet, gönlün dili muhabbettir. )
( Kişiyi, tümel/küllî akıla götürecek tek şey, muhabbettir. )
( Ehl-i derdin sohbetine mahrem et! )
( ... İLE/VE/<> İçinde sen/ben['den] olmayan. )
( Dil ile. İLE/VE/<> Göz ile. )
- SOHBET'İN:
KÂL'İ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HÂL'İ
- ŞÖHRET ile TANINMIŞ
( FAMOUS vs. KNOWN )
- ŞÖHRET ile "YILDIZ"("STAR")
- SOKAK/HABER FOTOĞRAFI ile/ve/değil/||/<>/< BELGESEL FOTOĞRAF
( )
- SOLMAK ile/değil/yerine/||/>< OLMAK
- SOLUK "MEKİĞİ" ve/||/<>/> KAZA VE KADER "MAKASI"
( Yaşam kumaşını dokur. VE/||/<>/> O kumaşı biçer. )
- SOLUK ve/||/<> BESLENME ve/||/<> PSİKOLOJİ ve/||/<>
FİZYOLOJİ ve/||/<> EŞEYSELLİK ve/||/<> İLETİŞİM
- SOMUT ve/=/||/<> EYLEM
- SOMUTU AÇIKLAMAYA ÇALIŞMAK ile/ve/değil/yerine SOYUTU ANLATIP SOMUTTAN ÖRNEK VERMEK
- SON AKŞAM YEMEĞİ ile/ve "SON AKŞAM YEMEĞİ"
( 1495 - 1498 arasında. İLE/VE 1662[Çuhacılar Loncası] )
( Tabloda 26 el bulunur. İLE/VE 5 el bulunur. )
( Leonardo da Vinci.[15 Nisan 1452 - 02 Mayıs 1519] İLE/VE Rembrandt Harmenszoon van Rijn.[15 Temmuz 1606 ? 04 Ekim 1669] )
( ile/ve
)
- SONA BAKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< YOLA BAKMAK
- SONA ERDİRME ile KURTULMA/KURTARMA
( Ancak Yaşamımızın muazzam kederini tamamen idrak ederek ona karşı isyan ettiğimiz zaman, bir çıkış yolu bulunabilir. )
( TO GET FINISH vs. TO RELEASE
It is only when you realise fully the immense sorrow of your life and revolt against it, that a way out can be found. )
- SONLU SONSUZ ile/ve/||/<> SONSUZ SONLU
( İçerik, biçim/şekil/morf. İLE/VE/||/<> Yapı, sûret/form. )
- SONSUZA YÖNELİK OLMA ile/ve/<>/değil SÜREKLİLİK
- SONSUZLUK:
NİCELİKTE ile/değil NİTELİKTE
( Yoktur. İLE/DEĞİL Vardır. )
- SONSUZLUK ile/ve/||/<>/> AN ile/ve/||/<>/> TERSİNEMEZLİK(ENTROPİ) ile/ve/||/<>/> HEM, HEM DE | NE, NE DE ile/ve/||/<>/> BİLE DEĞİL (<> / > / < BİLE DEĞİL) (<> / > / < BİLE DEĞİL) ... ∞
- SONSUZ/LUK ile/ve/||/<> Pİ ile/ve/||/<> GOOGOLPLEX ile/ve/||/<> GRAHAM ile/ve/||/<> RAYO
( ∞ İLE İLE Googol, matematikteki büyük sayılardan biridir ve 10 üzeri 100'e eşittir. Başka bir deyişle 1 googol, 1 rakamına yüz sıfır ekleyerek yazılır. Bu terim, Amerika'lı matematikçi Edward Kasner'ın yeğeni Milton Sirotta[1929–1980] tarafından 1938 yılında kullanılmaya başlanmıştır.[Milton, bu sırada dokuz yaşındaydı.] )
( Bir trilyon, oniki sıfırla yazılır. Yüz tane sıfır kullanırsak, buna, bir "gogol" denilir. Bir gogol sıfır kullanılarak yazılan sayıya, "gogolplex" denilir. Evrendeki tüm moleküllerin sayısını yazmak için 79 sıfır yetiyor. Bir milyon gün, ancak 2739 yıl oluyor. İstanbul'un fethinden bu yana, sadece 17 milyar saniye geçmiş. Yazının bulunuşundan bugüne ise ancak 189 milyar saniye geçmiş.[Bu, trilyonun ancak beşte biridir.] Bir kişinin yaşamı, ortalama 2 milyar saniyedir. )
( "Graham ve Rayo Sayısı" ile ilgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )
- SONUÇ ile/değil/yerine ÇIKARIM
- SONUÇ ile/ve/değil/yerine/||/<> DEĞERLENDİRME
- SONUÇ ve/||/<>/< KISIR/LIK
- SONUÇ ile/ve/||/<> ÖZET
- SONUÇ ile/ve/değil/||/<>/> ÜRÜN
- SONUÇLANDIRMA ile/ve/değil/||/<>/> SONLANDIRMA
- SONUÇTA değil ...'NIN SONUCUNDA / SONUÇ İTİBARİYLE
- SORGULA!:
ELİNİ ve/||/<> DİLİNİ ve/||/<> YOLUNU ve/||/<>
GÜNÜNÜ ve/||/<> GÖNLÜNÜ ve/||/<> SONUNU
( Kazandıkça, bölüşemiyorsan. VE/||/<> Konuştukça, kırıcı oluyorsan. VE/||/<> Yürüdükçe, hedeften çıkıyorsan. VE/||/<> Günler/yıllar geçtikçe, yerinde sayıyorsan. VE/||/<> Sevildikçe, vefâsızlaşıyorsan. VE/||/<> Hangi durumda olursan ol! )
- SORGULAMA ve/||/<>/> ÖZGÜRLEŞME
- SORGULAMA ile/ve/||/<>/> SINANMA
- SORGULAMAK ile/ve/||/<>/> ANLAMAK ile/ve/||/<>/> AŞMAK
- SORGULAMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GÖZLEMLEMEK
- SORGULAMAK ile/değil/yerine/>< SORU SORMAK
( Bazı "savcı"ların yanlış, olumsuz, yüklü, kandırıcı tarzı. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Düşünenlerin, uygun, doğru, yerinde tutumu. )
- SORGULANABİLİR/LİK ile/ve/||/<> BİLİNEBİLİRLİK
- SORGULANAMAYACAK YANITLAR değil/yerine/>< YANITLANAMAYACAK SOR(G)ULAR
- SORMAYAN ile/değil/yerine/>< SORAN
( Yaşam boyu ahmak ve aptal. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Bir dakikalığına, "birkaç kişi nezdinde" "aptal." )
- SORU SORMAK:
"BİLDİĞİNİ/EZBERİNİ" "ONAYLATMAK" ya da KENDİNİ "ALKIŞLATMAK" ile/değil/yerine/>< ANLAMAYA ÇABALAMAK
- SORU SORMAK ve/=/||/<>/< SORUMLULUĞU İSTEMEK
- SORU = QUESTION[İng.] = QUESTION[Fr.] = FRAGE[Alm.] = QUESTIONE[İt.] = CUESTIÓN[İsp.]
- SORU ile/ve/<> YANIT
( Soru, yanıttan önce gelir. )
( Question comes before answer. )
( QUESTION vs./and ANSWER )
- SORULURSA ile/ve/değil/||/<>/>/< SORULSA
- SORUMLULUK ve/||/<> ONUR
- SORUN/SIKINTI:
FARKLI OLMAK/TA ile/ve/||/<>/ne yazık ki FARKINDA OLMAMAK/TA
( )
- SORUN:
(")SORUN(") değil SORUNA BAKIŞ AÇIMIZ
- SORUN ile/ve/||/<> DAMLAYAN MUSLUK
- SORUN ile/ve/değil DEĞERLENDİRME
- SORUN ile/değil/yerine FARK
- SORUN ve/||/<>/> HEDEF ve/||/<>/> ENGEL ve/||/<>/> GÜÇ KAYNAĞI
- SORUN" ile/değil/yerine/>< VERİ
- SORU/NLAR:
ÇIKINCA ile/ve/değil/||/<>/> ÇIKTIKÇA
- SORUN/LAR:
DİNLEMEMEKTEN ile/ve/değil/||/<>/< DUYMAK FAKAT (DUYDUĞUNA) UYMAMAKTAN
- SORUNLARA ODAKLANMAK ile/değil/yerine/>< OLASILIKLARA VE (ARA) ÇÖZÜMLERE ODAKLANIRSAK
( Daha çok sorun/umuz olur/oluşturur. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Daha çok seçeneğimiz ve çözümümüz olur/oluşur. )
- SORUNLARDAN RAHATSIZ OLMAMAK/SORUNLARLA BAŞ ETMEK:
(AYRINTILARDA ...)
BİLGİSİZLİKLE/BİLİNÇSİZLİKLE ile/değil/yerine/>/>< BİLGİYLE/BİLİNÇLE
- SORUNLARI:
AŞMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> ASKIYA ALMAK
- SORUNLARIN:
OLUŞMASI ile/ve/değil/||/<>/< ORTAYA ÇIKMASI
- DURUM/RESİM:
SORUNLU ile/ve/değil/||/<>/< SORUNLULARIN
- SORUNU:
GÖRMEMEK ile/ve/||/<> ÇARPITMAK
- SORUNUN:
"ÜSTÜNÜ ÖRTMEK" değil/yerine/>< ÜSTESİNDEN GELMEK
- SORU-YORUM ile/ve YORUM-SORU
( QUESTION-COMMENT vs./and COMMENT-QUESTION )
- SOSYAL MEDYA (5C):
KONUŞMA/SÖYLEŞİ ve/+/||/<>/> ORTAKLIK ve/+/||/<>/> YORUM ve/+/||/<>/> İŞBİRLİĞİ ve/+/||/<>/> KATKI
( 5C: CONVERSATION and/+/||/<>/> COMMUNITY and/+/||/<>/> and/+/||/<>/> COMMENTING and/+/||/<>/> CONTRIBUTION and/+/||/<>/> COLLABORATION )
- ŞOV[İng. < SHOW] değil/yerine/= GÖSTERİ
- SOVYET:
SO ve/||/<> VYET
( Birlikte, birarada. VE/||/<> Düşünme, konuşma. )
- SOY değil/yerine YOL
- SOYLA ile/||/<> SÖYLE
( Manzum söz söylemek, hitap/hitabet etmek. İLE/||/<> Belirsiz söylemek. )
- SÖYLE ile/değil ŞÖYLE
- SÖYLEME ile ANLATMA
( ... İLE Düşüncenin/konunun/olgunun/durumun aktarımı/paylaşımı. )
( SAYING vs. EXPLAINING )
- SÖYLEMEK ile/ve KONUŞMAK
( Yılan imgesi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Değnek imgesi. )
( dd İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> mdw )
( Sonuç [odaklılık]. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Süreç ve sonuç [birlikteliği ve bütünlüğü]. )
( "Kendini merkeze alma" ve ötekileri önemsizleştirmeye neden olur/olabilir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Ötekiyle birlikte kendini ve herkesin olası düşüncesini, durumunu/sürecini dikkate almayı gerektirir/sağlar. )
( [not] TO SAY/TELL vs./and/but/||/<> TO TALK
TO TALK instead of TO SAY/TELL )
- SÖYLEMEK ile/ve ÖNERMEK
( TO SAY vs./and TO SUGGEST/RECOMMEND )
- SÖYLEMEK ile/ve/yerine ÖRNEK VERMEK
- SÖYLEMLERİMİZİN/EYLEMLERİMİZİN:
SORUMLULUĞUNU ALMAK ve/||/<>/> (DOĞRUDAN/OLASI) SONUÇLARINA KATLANMAK
- SÖYLEYİŞ/BİÇEM/ÜSLÛP:
YALIN/SADE ile YÜKSEK ile KARIŞIK
- SÖYLEYİŞ ile/ve/<> DEĞİNİ
- SOYUT = MÜCERRET = ABSTRACT[İng.] = ABSTRAIT[Fr.] = ABSTRAKT[Alm.] = ABSTRACTUM[Lat.] = ABSTRACTO/TA[İsp.]
- SOYUT ile/değil YÜZEYSEL
- SOYUTLAMA (YETENEĞİ/YETKİNLİĞİ/GÜCÜ) ile/ve/||/<> BENZETME/MECAZ (YETENEĞİ/YETKİNLİĞİ/GÜCÜ)
- SOYUTLAMA ile/ve BÜTÜNLÜKLÜ SOYUTLAMA
( ABSTRACTION vs./and ABSTRACTION IN INTEGRITY )
- SOYUTLAMA ve KENDİNİ GÖZLEMLEYEBİLMEK
( ABSTRACTION and ABLE TO OBSERVE THE SELF )
- SOYUTLAMA ile/ve/||/<> KÖPRÜ
- SOYUTLAMA ile OLASI SONSAL SOYUTLAMA
( ABSTRACTION vs. PROBABLE APOSTERIORI UNIVERSALISATION )
- SOYUTLAMA ile/ve/değil/||/<>/< SIYIRMA/AYIRMA/DIŞA ÇIKARMA
- SOYUTLANMA ve/<> GÜZELLİK
- SOYUTLANMA ile/değil/yerine SOYUTLAMA
( Dışarıdakilerde/n. İLE/DEĞİL/YERİNE Zihinde/n. )
( Yalnızlığa götürür. İLE/DEĞİL/YERİNE Kendine dönmeyi ve derin dalışı sağlar. )
- SOYUTLAŞTIRMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/> YAŞAMA GEÇİRME
- SÖZ:
DİLLERDE ile/ve/||/<> GÖNÜLLERDE
( Destan olur. İLE/VE/||/<> Şiir olur. )
- SÖZ SÖYLEMEK ile/ve/||/<> ANLAMAK
( İrfan ister. İLE/VE/||/<> İnsan/kişi ister. )
- SÖZ SÖYLEMENİN KURALLARINDA:
ÖNÜNÜ ARDINI GÖZETMEK[Ar.] ve/||/<> SÖYLEMEDEN ÖNCE TEKRAR TEKRAR DÜŞÜNMEK[Ar.] ve/||/<> ON KERE DÜŞÜNÜP BİRİNİ SÖYLEMEK[Ar.] ve/||/<> "HER AĞZIMIZA GELENİ" SÖYLEMEMEK[Ar.]
( Önün ardın gözet fikr-i dakîk et onda bir söyle
Öğütme ağzına her ne gelirse âsiyâb-âsâ
Osman Nevres[ö. 1762]
)
( )
- SÖZ ve/||/<>/>/< ÜMİT
( Sözün eşiği, ümidin eşiğidir. Bir yerde, söylenilecek söz var ise orada, ümit var demektir.
Sözümüz, ümidimizdir... )
- SÖZCÜĞÜN:
"NEREDEN GELDİĞİ" ile/ve/değil/||/<>/< NEREYE DAYANDIĞI
- SÖZCÜĞÜN:
USSAL ANLAMI ile DUYGUSAL ANLAMI
( SIGNUM RATIONALE cum SIGNUM SENSUALE )
- SÖZCÜK:
"DAR AĞACI" değil DAĞARCIĞI
- SÖZCÜKLER ÖNEMLİ DEĞİL değil SÖZCÜKLER, BURADA[BU KONUDA/ALANDA] ÖNEMLİ DEĞİL
- SÖZCÜKLER/ADLAR ile/ve/||/<>/< KENT KÖKENLERİ
( ÂLÂ/DANİSKA ile/ve/||/<>/< DANZIG/GDANSK(POLONYA)
BORDO[: Mora çalan kırmızı renk.] ile/ve/||/<>/< BORDEAUX(FRANSA)
ÇARLİSTON[biber / dans] ile/ve/||/<>/< CHARLESTON(AMERİKA)
DENIM[İng. : Kot vb. yapımında kullanılan bir tür pamuklu kumaş.] ile/ve/||/<>/< NIMES(FRANSA)
FAYANS[Fr. : Duvarları kaplayıp süslemek için kullanılan, bir yüzü sırlı ve türlü desenlerle bezenmiş, pişmiş balçıktan levha.] ile/ve/||/<>/< FAENZA(İTALYA)
FES ile/ve/||/<>/< FES(FAS)
JEAN ile/ve/||/<>/< GENES/CENOVA(İTALYA)
KALAS[Rom.]: Kalın biçilmiş uzun tahta. ile/ve/||/<>/< GALATİ(ROMANYA)
KALAMATA[Yun. :Bir tür etli ve büyük zeytin.] ile/ve/||/<>/< KALAMATA(YUNANİSTAN)
KOLONYA[İt. < COLONIA: İçinde limon, lavanta vb. bitkilerin yağı bulunan, hafif kokulu alkollü bir nesne.] ile/ve/||/<>/< COLOGNE/KÖLN(ALMANYA)
KÛFİ[Ar. : Arap yazısının, düz ve köşeli çizgilerle yazılan eski bir biçimi.] ile/ve/||/<>/< KÛFE(IRAK)
MIKNATIS ile/ve/||/<>/< MAGNESIA(YUNANİSTAN)
MİSİNA[İt. < MESSINA : Yapay ve sentetik ham maddeden tek kat çekilmiş, değişik kalınlıkta iplik. ile/ve/||/<>/< MESSINA(İTALYA)
MUSLİN[Fr. MOUSSELINE : Sık dokunmuş, parlak, ince, yumuşak bir kumaş türü.] ile/ve/||/<>/< MUSUL(IRAK)
NİHAVENT[: Klasik Türk müziğinde bir makam.] ile/ve/||/<>/< NİHÂVEND(İRAN)
NİŞABUREK[Fars. : Klasik Türk müziğinde rast makamı ve uşşak makamının buselik "si" perdesiyle oluşmuş bir makam.] ile/ve/||/<>/< NİŞABUR(İRAN)
PARŞÖMEN[Fr. < PARCEMIN]/TİRŞE[Fars. : Yeşil ile mavi arası bir renk/ton.] ile/ve/||/<>/< PERGAMON/BERGAMA(TÜRKİYE)
SPA ile/ve/||/<>/< SPA(BELÇİKA)
TARANTULA[: Sekiz bacaklı, iki kollu bir tür örümcek.] ile/ve/||/<>/< TARANTO(İTALYA) )
- SÖZ(CÜK)LERİ/Nİ ve/||/<> TUTUMU/NU DEĞİŞTİR...
DÜNYA/N DEĞİŞSİN!
- AKRONİM[İng. < ACRONYM] ile SÖZCÜKLEŞTİRİLMİŞ KISALTMA/KISALTILMIŞ BAŞLIK/KISMA AD
( ACRONYM )
- SÖZLERİNİ DUYURMAK İÇİN:
KİŞİLERİ TUTMAK değil/yerine ÇENEYİ TUTMAK
- SÖZLÜ KÜLTÜR(/GELENEK) ile/ve/<> YAZILI KÜLTÜR(/GELENEK)
( Göçerlerin. İLE/VE/<> Yerleşiklerin. )
( [daha çok] Doğu'da. İLE/VE/<> Batı'da. )
- SÖZLÜK ÇALIŞMASI/OKUMASI:
HERKESİN HARCI ile/ve/değil/||/<>/< HERKESİN İHTİYACI
- SÖZÜ/SORUYU:
"ANLAMADIM" ile/değil DİNLEYEMEDİM/ODAKLANAMADIM/TAKİP EDEMEDİM
- SÖZÜ/KONUYU/KONUŞMAYI:
DAĞITMAK" ile/ve/değil/||/<> UZATMAK
- SÖZÜ:
SÖYLEMEDEN ÖNCE ile/ve/||/<> SÖYLEDİKTEN SONRA
( Önünde dur! İLE/VE/||/<> Ardında dur! )
- SPEKÜLASYON[Fr., İng.] değil/yerine/= KURGU
- SPEKÜLATİF[Fr., İng. SPECULATIVE] değil/yerine/= KURGUSAL | SAPTIRICI
- SPESİFİK[İng. < SPECIFIC] değil/yerine/= ÖZGÜL
- SPLITTING[İng.] değil/yerine/= AYIRMA/AYRIŞTIRMA
- SPOR ile/ve/değil HAREKET
- STAN LAUREL ve/||/<> OLIVER HARDY
- STANT[İng.] değil/yerine/= SERGİLİK
- STAR ile/ve/değil/yerine/||/<>/> EFSANE
( Hem işinde, hem de magazinde "iyi olan." İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> İşinde iyi olan fakat magazinde "kötü olan." )
( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Yaşar... | Şair Sanatçımız, Yaşar... | Radyo Programı - Nisan 2016 )
- STAR"[İng.] değil/yerine/= "YILDIZ"
- STARE MESTO ile/ve/<> NOVE MESTO
( Prag'ı, birbirinden ayıran, Vlatava Köprüsü ve birleştiren, Charles Köprüsü'dür.[Bu köprü, "Prag'ın en değerli mücevheri" olarak da anılır. Mücevher benzetmesi, köprünün iki yanında yer alan ve baş döndüren 30 heykelden kaynaklanıyor.] )
( Eski Prag. İLE/VE/<> Yeni Prag. )
( Eski Prag'ın merkezini, Staromestie Namesti oluşturur. Onbin m²'ye yakın alana sahip bu ünlü meydanın tam ortasında, XV. yüzyıldan kalma astronomik saat, bugün hâlâ çalışmaktadır.[Saatin üzerinde, hasat ve ekin zamanı, ay ve güneş düzeninin dünyaya göre konumu, mevsimler ve burçlar gösterilmektedir. Saatin en büyük özelliklerinden biri de, her saat başı, Hz. İsa ve 12 havarisini simgeleyen kuklaların, kulenin iki minik penceresi arasında gidip gelmeleridir. Daha sonra ise yeni bir 60 dakikanın başladığının işaretini, bir iskeletle gösteriyorlar.] )
( En az 650 yıllık olan Yeni Prag'ın tek farkı, Gotik üslûbun Barok 'a dönüşmesini en ince ayrıntısına kadar duyumsatmasıdır.[Ünlü Prag Baharı'nın baş kahramanlarından Wenceslas Meydanı'nda, Neo-Rönesans etkilerinin doruğa ulaştığını görebilirsiniz. Meydanın genişliği 60 m., uzunluğu ise 750 m.'dir.] )
- SİTEP/STEP[İng.] değil/yerine/= ADIM
- STİLİZE ile/||/<> STUCCO/STUK ile/||/<> SİLME
( Üslûplaştırılmış. Doğadaki biçimlerin belirli bir üslûbun ya da tekniğin denetiminde sadeleştirilmiş biçimi. Stilize çiçek motifi... İLE/||/<> Alçı yoğunluklu süsleme tekniği. İLE/||/<> Duvar yüzeylerinde süsleme amacıyla yapılmış şerit biçimindeki çıkıntılara verilen ad. )
- STİL/LER BİLGİSİ ile/ve TİP/LER BİLGİSİ
- STK ile STK
( Sivil Toplum Kuruluşu İLE Sanat - Tarih - Kültür )
- STRATEJİK ile/değil KAYPAK
- STRATEJİ/K değil/yerine/= YOLİZLEM/LİK / YOLİZLEMSEL
- STRES ile/değil/yerine/>< TUTKU
( İnanmadığımız bir iş üzerine çok çalışmak. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< İnandığımız bir iş üzerine çok çalışmak. )
- STÜDYO[İt.] ile LOFT
( Sanat çalışmaları için düzenlenmiş oda. | Fotoğrafçının çalıştığı oda, alan, fotoğrafçı işliği. | Sinema, televizyon ve radyo için film çekilen, ses alınan ve yayın yapılan yer. | Bir odalı daire. İLE ... )
- STÜDYO[İt.] değil/yerine/= ÇEKİM YERİ, İŞLİK, YAPIMEVİ, ÜRETİMEVİ, İŞLİK
- ŞU ANDA VE BURADA, ...:
NE OLUYOR? ve/||/<>/> DUYULARIM NELER? ve/||/<>/> NASIL DAVRANIYORUM/DAVRANABİLİRİM? ve/||/<>/> YARARLI/YARARIMA OLAN NEDİR? ve/||/<>/> NE/LER YAPABİLİRİM?
- ŞU, ŞUNA/ŞUNUNLA:
"TERS ORANTILI" ile/değil "TERS"
- SU ile/ve/değil/||/<>/>/ne yazık ki "İNAT"
( Doğada. İLE/DEĞİL/||/<>/>/NE YAZIK Kİ İnsanlaşamamış olanda. )
( İkisinin de önünde hiçbir şey duramaz! )
- SUARE/SUVARE[Fr.] ile MATİNE[Fr.]
( Gece gösterimi. | Sinema ve tiyatroların akşam/gece [daha çok 21.00] gösterdikleri son film/oyun. >< Gündüz gösterimi. )
( SOIRÉE avec MATINÉE )
- SUBSCRIPT ile ...
( SİMGELERİN SAĞINA YA DA ALTINA YAZILAN İŞARET )
- SUÇLULUK ile/değil/yerine SUSLULUK
- ...'NIN:
"SUÇLUSU" ile/ve/değil/yerine/<>/< SORUMLUSU
- SUFLE[Fr.] ile SUFLE[Fr.]
( Sahnedeki oyunculara, izleyicilere duyurmadan unutulmuş bir sözü ya da tümceyi anımsatma. İLE Un, şeker vb. maddelerin yoğun sıvı kıvama gelinceye kadar çırpılıp pişirilmesiyle yapılan bir tatlı türü. )
- SÜHÛLET ile SUHÛNET
( Kolaylık. | Yumuşaklık, naziklik. | Uygun ortam. İLE Sıcaklık. )
- SÛ-İ TEDBÎR ile/değil/yerine/>< HÜSN-ÜTEDBÎR
( Yanlış tutulan yol, yanlış tutum. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< İyi düşünülerek tutulan yol, doğru tutum. )