
Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim
SA... ~ SA...
İLE BAŞLAYAN SÖZCÜKLERDE
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
- ...YA YOL AÇAR ile/ve/değil ... SAĞLAR
- ... "FARZ" OLDU ile/değil/yerine ... ŞART OLDU
- ... OLACAĞINI TAHMİN ETMİYORUM değil SANMIYORUM
- ... ÜZERİNDEN ile/ve/değil/yerine ... SAYESİNDE
- ...'NIN SANATI ile ... SANATI
( "ART OF ..." vs. "... ART" )
- ...DAN DOLAYI ile ... SAYESİNDE
- (B)İLİM İÇİN GEREKENLER:
GURBET ve/||/<> SABIR ve/||/<> KILAVUZ/ÜSTAD ve/||/<> FAKR-U ZARÛRET
- (ÖNCELİKLİ/ÖNEMLİ/[ÖNCEKİ] OLMAZSA OLMAZ)
KAVRAM ÇİFTLERİ:
ÖNCELİK ve/||/<>/> SONRALIK
ve/||/<>
VAR OLAN ve/||/<>/> BİLGİ
ve/||/<>
SÜREÇ ve/||/<>/> SONUÇ
ve/||/<>
YÖNTEM/USÛL ve/||/<>/> İÇERİK/ESAS
ve/||/<>
BAĞLAM ve/||/<>/> ANLAM
ve/||/<>
ÇÖZÜMLEME ve/||/<>/> ÇÖZÜM
ve/||/<>
ÖNCÜL ve/||/<>/> ÖNERME
ve/||/<>
SAYGI ve/||/<>/> SEVGİ
[en az %99 ve/||/<>/> en az %1]
ve/||/<>
US/AKIL ve/||/<>/> ANLIK/ZEKÂ
ve/||/<>
EMİK/BEYİN ve/||/<>/> ANLIK/ZİHİN
ve/||/<>
DİRENÇ/İHTİYÂR ve/||/<>/> İSTENÇ/İRÂDE
ve/||/<>
DEVİM/HAREKET ve/||/<>/> ZAMAN
ve/||/<>
AN ve/||/<>/> ZAMAN
( Düşünme, konuşmak ve yaşamak üzere bilinmesi ve uygulanması gereken öncelikli ve olmazsa olmaz kavram çiftleri... [önceki olmadan sonraki olmaz!] )
- [Ar.] ŞAKIRRÂK/ŞIKIRRÂK ile ŞAKRAK
- [Ar.] SANDIK ile SANDUKA
( İçine türlü şeyler konulan, tahtadan, dört köşe, kapaklı ev eşyası. | Bir kurumda, para alınıp verilen yer. | Banka. | Yapılarda, kum, çakıl gibi şeyleri ölçmek için kullanılan, üstü ve altı açık, dört köşeli tahtadan ölçü. | Mahalle tulumbacılarının, omuzda taşıdıkları, sandık biçimi tulumba. İLE Mezarın üzerine yerleştirilmiş, tabut büyüklüğünde tahta ya da mermer sandık. )
- [İng.] SANTRFOR ile SANTRHAF
( [ayaktopunda] gol atmakla görevli, ortada oynayan oyuncu. İLE Üç kişilik haf düzleminin ortasında yer alan oyuncu. )
- [ne yazık ki]
KONULARI/AYRINTILARI/OLAYLARI/SORUNLARI:
ABARTMAK ile SAPTIRMAK ile TIRMANDIRMAK
- [ne yazık ki]
!MÜSKİRAT[Ar. < SEKR] değil/yerine/= SARHOŞ EDEN ŞEYLER
- [ne yazık ki]
!MÜTECÂVİZ[Ar.] değil/yerine/= SALDIRGAN/SALDIRICI/SATAŞKAN
- [ne yazık ki]
"... FELSEFESİ" ile/ve/||/<> "... SANATI" ile/ve/||/<> "... DUYGUSU" ile/ve/||/<> "... DİLİ" ile/ve/||/<> "... AKLI"
( Ne yazık ki, her durum ya da sözcüğün yanına/sonuna bu üç sözcüğün "getirilmesi/kullanılması", çok yaygın görülmektedir. Öncelikle kendimizden başlayıp bu yanlıştan ve kötü alışkanlıktan kurtulmak ve uzak durmak gerekiyor!
OLMAZ!
- ADÂLET "DUYGUSU/SANATI"
- ...[NESNE] "FELSEFESİ" )
- [ne yazık ki]
"YARGILAYAN" SAVUNMA ve/||/<> SAVUNULAN "YARGILAMA"
- [ne yazık ki]
(")VATAN("):
BARIŞTA ve/||/<> SAVAŞTA
( Varsılların. VE/||/<> Yoksulların. )
- [ne yazık ki]
DAĞITMAK/DAĞILMAK ile/ve/||/<> SAVURMAK/SAVRULMAK
- [ne yazık ki]
KAZF-İ ...:
Bİ-TARÎK-İL KİNÂYE ile MUALLAK ile MUZÂF ile SARÎH
( Birine, kinâyî bir tâbir ile zinâ isnâd etmek.[Hadd cezasını gerektirmez.] İLE Bir koşula talik sûretiyle gerçekleşen hakaret.[Hadd cezasını gerektirmez.]["şuraya giden zânîdir" denilmedikçe] İLE Bir vakte izâfe sûretiyle gerçekleşen hakaret.[Hadd cezasını gerektirmez.]["şu hâneye girerse zânîdir" denilmedikçe] İLE Sarâhâtten zînâya müşir bir söz ile gerçekleşen hakaret.["Şu kişi, zânîdir" gibi.] )
- [ne yazık ki]
MUTSUZLUK:
"SAHİP OLAMADIKLARIMIZA ULAŞAMADIĞIMIZDAN DOLAYI" değil SAHİP OLDUKLARIMIZI UNUTMAKTAN DOLAYI
- [ne yazık ki]
ÖZENSİZ/LİK ile/ve/||/<> SAYGISIZ/LIK
- [ne yazık ki]
SİYASET İLE ve/||/<> DİN İLE ve/||/<> FUTBOL İLE ve/||/<> SAVAŞ İLE
( Yanıltılırız. VE/||/<> Avutuluruz. VE/||/<> Uyutuluruz. VE/||/<> Korkutuluruz. )
- [ne yazık ki]
TEHDİT ile ŞANTAJ[Fr. CHANTAGE]
( Gözdağı. İLE Herhangi bir çıkar sağlamak amacıyla bir kimseyi, kendiyle ilgili lekeleyici, gözden düşürücü bir haberi yayma ya da açığa çıkarma tehdidiyle korkutma. )
- [ne] "YERELCİLİK" ne de SALT "EVRENSELCİLİK"
- | KAÇMAK ile/ve/ya da/||/<>/> SAVAŞMAK |
ile/ve/ya da/||/<>/>
DONAKALMAK
( [Olanaklar(ımız)/koşullar(ımız)/araçlar(ımız)]
| Yetmiyorsa, uygun değilse. İLE/VE/YA DA/||/<>/> Yetiyorsa, uygunsa. |
İLE/VE/YA DA/||/<>/>
İkisi arasında kalmış ya da hiçbir karar veremiyorsak. )
( | Sempatik. VE Sempatik. |
İLE/VE/YA DA/||/<>/>
Parasempatik. )
- 4S:
SPOR ve/ SEKS[UYKU / GÜNEŞ] ve/ SANAT ve/ SEYAHAT
( SPORT and SEX and ART and TRAVEL )
- ABAKÜS[Fr.] değil/yerine/= SAYIBONCUĞU (ÇÖRKÜ)
- ABERASYON değil/yerine/= SAPINÇ/SAPMA
- ABSÜRD değil/yerine/= SAÇMA
- ACELE ETMEK ile SABIRSIZLANMAK
( TO HASTEN vs. TO GROW IMPATIENT )
- AÇIK SEÇİK = CLEAR-CUT, CLEAR AND DISTINCT[İng.] = CLAIR(E) ET DISTINCT(E)[Fr.] = KLAR/DISTINCTEKLARE UND DEUTLICH(E)[Alm.] = CHIARO E DISTINTO[İt.] = CLARO Y DISTINTO[İsp.] = CLARUS/CLARE ET DISTINCTUS[Lat.] = SAF?S[Yun.] = VÂZIH VE MÜTEMÂYİZ[Ar., Fars.] = KLAAR EN DUIDELIJK[Felm.]
- AÇIKLAMA ile SAVUNMA
( TO EXPLAIN vs. TO DEFENCE )
- AÇMAK ile/ve SAÇMAK
( TO OPEN vs./and TO SCATTER )
- AD DOLUNAN"/ADL OLUNMAK/ADLOLUNMAK ile/değil ADDOLUNMAK/ADDOLUNAN[Ar. + Tr.]
( Saymak, sayılan. )
- AD/IM/IZ ile/ve UNVAN[ÜNVAN değil!]
( NAME vs. TITLE (OF DIGNITY) )
( MING ile ... )
- ADA BALIĞI ile ALABALIK(TROUT) ile ATLANTİK KERTENKELE BALIĞI ile ATEŞ BALIĞI ile AY BALIĞI[Lat. MOLA MOLA] ile BENİ BALIĞI[Lat. CYPRINION MACROSTOMUS] ile ÇAÇA BALIĞI ile ÇUPRA BALIĞI ile DİL BALIĞI(SOLEFISH, [Lat. SOLEA VULGARIS]) ile DÜLGER BALIĞI[Lat. ZEUS FABER] ile FENERBALIĞI[LOPHIUS PISCATORIUS] ile FULYA BALIĞI[Lat. MYLIOBATIS AQUILA] ile GÜNBALIĞI[Lat. JULIS TURCICA] ile İSTAVRİT[Yun.][Lat. TRACHURUS TRACHURUS] ile KEDİ BALIĞI(CATFISH) ile KELER BALIĞI ile KILIÇ BALIĞI(CEMEL-İL-BAHR / CEMEL-ÜL-MÂ'[Ar.], SWORDFISH[İng.]) ile KIRLANGIÇ BALIĞI[Lat. TRIGLA HURUNDO] ile KIZILKANAT[Lat. SCARDINUS ERYHROPHTHALMUS] ile KÖPEK BALIĞI(SHARK) ile KUM BALIĞI[Lat. AMMODYTES] ile KUPES[Lat. BOOPS BOOPS] ile KÜÇÜK AĞIZLI LOTAK[Lat. CYPRINION KAIS] ile MERCAN BALIĞI ile OK BALIĞI ile ORKİNOS[Yun.]/TON[Lat. THUNNUS] ile ÖRDEK BALIĞI[Lat. LABRUS MIXTUS] ile PAPAZBALIĞI[Lat. CHROMIS CHROMIS] ile PEMBE, KURBAĞA AĞIZ BALIĞI ile RİNGA BALIĞI(HERRING)[Lat. CLUPEA HARENGUS] ile SANDIK BALIĞI[Lat. LACTOPHRYS TRIQUETER] ile TON BALIĞI(TUNAFISH) ile TARANGA ile TORPİLBALIĞI ile YILAN BALIĞI(İNKİLÎS[Ar.], EEL[İng.]) ile ACI BALIK ile BIYIKLI BALIK ile DİKENLİ BALIK[Lat. G. ACULEATUS] ile DUBAR[Lat. MUGIL CEPHALUS] ile ÜZGÜNBALIĞI[Lat. CALLIONYMUS LYRA]
( Dünyanın en büyük omurgasızı/yumuşakçası, mürekkep balığıdır. [Eril mürekkep balıklarının boyu 19 metreye kadar ulaşabilir.] )
( SAMEK )
- ADÂLET ile/ve/<> SAADET
( JUSTICE vs./and/<> HAPPINESS )
- ADDETMEK[Ar.] değil/yerine/= SAYMAK
- ADET ile SAYI
- AFFEDEBİLMEK ile/ve/||/<> SABREDEBİLMEK ile/ve/||/<> VAZGEÇEBİLMEK
( [Kişiyi] Farklı kılar. İLE/VE/||/<> Güçlü kılar. İLE/VE/||/<> Kendi kılar. )
- AFFEDELİM! ile/ve/||/<>/> SABREDELİM!
( Güçlüyken. İLE/VE/||/<>/> Zayıfken. )
- ÂFİYET/SIHHAT değil/yerine/= SAĞLIK/ESENLİK
- AFRİKA:
SAHRA ÜSTÜ ile/ve/||/<> SAHRA ALTI
- AĞAÇ ile/ve SAC
( ... İLE Hindistan'a özgü bir ağaç. )
- AĞAÇ ile SANDAL AĞACI/ÇIPLAK AĞAÇ(HEŞİŞVEL)
( ... cum ARBUTUS ANDRACHNE )
- AĞAÇ ile/ve ŞATOK/ŞADOK
( ... İLE Bir tür ağaç ve meyvesi. )
- AĞAÇKAKAN ile SURİYE/ALACA AĞAÇKAKANI ile GÖKNAR AĞAÇKAKANI ile GRİ AĞAÇKAKAN ile KIZIL AĞAÇKAKAN ile ORMAN AĞAÇKAKANI ile SARI AĞAÇKAKAN ile TEPELİ AĞAÇKAKAN
( ... vs. SYRIAN WOODPECKER vs. GREAT SPOTTED WOODPECKER vs. GREY-FACED WOODPECKER vs. REDHEADED WOODPECKER vs. GREAT-SPOTTED WOODPECKER vs. WOODPECKER vs. PILEATED WOODPECKER )
( ... cum PICOIDES TRIDACTYLUS cum ... cum ... cum ... cum ... cum ... cum DRYOCOPUS PILEATUS )
- AĞI AĞACI ile/ve AVİZE AĞACI ile/ve BAN AĞACI ile/ve ÇUBUK AĞACI ile/ve DANTEL AĞACI ile/ve IĞ AĞACI ile/ve KÂĞIT AĞACI ile/ve LÂLE AĞACI ile/ve LÂSTİK AĞACI ile/ve MANTAR AĞACI ile/ve MERCAN AĞACI ile/ve ÖD AĞACI ile/ve PELESENK AĞACI[Lat. GUAIACUM OFFICINALE] ile/ve PORSUK AĞACI ile/ve SAKIZ AĞACI ile/ve SÜT AĞACI ile/ve TESPİH AĞACI/ÇALISI, ÇİN LEYLAĞI[Lat. MELIA AZEDARACH] ile/ve KÖR AĞAC
- AĞIR ile/ve/||/<> SAĞIR
( Baş. İLE/VE/||/<> Kulak. )
- agit.[Lat. < AGITA] değil/yerine/= SALLAYINIZ, ÇALKALAYINIZ
- AĞIT = SAĞU
- AĞNAM[Ar.] değil/yerine/= SAYIM VERGİSİ
- AGRESİF[İng. AGRESSIVE] değil/yerine/= SALDIRGAN
- AGRESİF değil/yerine/= SALDIRGAN
- AGRESYON/AGGRESSION[İng.] değil/yerine/= SALDIRI
- AĞRI ile SANCI
( BALKI: Güzel, süslü, parlak. | Sancı, ağrı. )
( VECA' )
( ACHE vs. STITCH )
- AĞZINI AÇMAK ile/ve SAVUNMA
( Bazı durum ya da sorularda, doğrudan/gerçeklikten ne kadar bahsedecek olsan da ağzını açtığın anda haksız olduğun algısı oluşabilir. )
( Hiçbir şey söylenmemesi gereken durumlar vardır ve buna göre davranmak gerekir. )
( "TO OPEN THE MOUTH" vs./and DEFENCE )
- AHFEŞ:
ABDÜLHAMÎD ile/ve/||/<> SAİD BİN MES'ADE ile/ve/||/<> ALİ BİN SÜLEYMAN
( AHFEŞ[Ar.]: Küçük gözlü. | Zayıf bakışlı. | Yalnız gece gören kişi. | Bu üç büyük Arap âliminin takma adı. )
- AHIMSA ile/ve SATYA ile/ve ASTEYA ile/ve BRAHMAÇARYA ile/ve
APARIGRAHA ile/ve DAYA ile/ve KŞAMA ile/ve
DHRITI ile/ve MITAHARA ile/ve ARCAVA
( Şiddet denetimi. [Şiddetsizlik] Zararsızlık; başkalarını düşünce, söz ve hareketle incitmemek. İLE/VE Yalan denetimi. [Dürüstlük] İLE/VE Benimseme denetimi. [Çalmama] İLE/VE Eşeysel enerji denetimi. İLE/VE Biriktirme denetimi. [Biriktirmemek] İLE/VE Nefret denetimi. [Merhamet] İLE/VE Kızgınlık denetimi. [Affetme] İLE/VE Güçsüzlük denetimi. [Dayanıklılık] İLE/VE Aşırılık denetimi. [Ilımlılık] İLE/VE Yanlışlık denetimi. [Doğruluk] )
- AKBABA ile SAKALLI AKBABA
( ... İLE Etiyopya'da, Semien Dağları'nda [4500 m. yükseklikte] yaşarlar. )
( ... İLE Leşlerin kemik iliğiyle beslenirler. [Yüksekten atıp kırarak] )
( ... İLE Türkiye’deki dört akbaba türünden biridir. 125 cm.'ye varan boyuyla Türkiye'de görülebilecek en büyük yırtıcıdır. Özellikle uçuşta, dar ve uzun kanatları, uzun ve kama biçimli kuyruğuyla rahatlıkla ayırt edilebilir. Uçuşta, çok iri bir doğan gibidir. Sakallı akbabanın, erişkin eril ve dişil tekleri arasında, görünüş farkı yoktur. Erişkinlerde kanat üstü, sırt ve kuyruk üstü, oldukça koyu renklidir. Alt bölümler turuncudur. Göz çevresi siyah olup göz pınarından gaga altına doğru siyah tüyler (sakallar) sarkar. Sakallı akbaba, yüksek dağlarda bulunur.
Kapalı orman bölgeleri dışında, dağların yüksek kesimlerindeki kayalık vadiler, çıplak ya da seyrek ağaçlı ve taşlık yamaçlar, yaşam alanlarıdır. Yuvalarını, büyük kaya kovuklarına yaparlar. Sakallı akbabanın, besininin tamamına yakınını, leşlerden arta kalan kemikler oluşturur. Kurt, Boz ayı ve öteki akbabalardan kalan leşlerdeki kemiklerin küçük olanlarını doğrudan yutarlar. Büyük kemikleri ise pençeleriyle alıp havalanır ve belirli bir yükseklikten kayaların üzerine bırakarak parçalarlar. İnerek, kemik parçalarını yutarlar. Son derece asitli midesi sayesinde, kemikleri, kolaylıkla sindirebilirler. )
( ... vs. LAMMERGEIER )
( ... cum GYPAETUS BARBATUS )
- AKBABA ile SARKIK YANAKLI AKBABA
( ... İLE Çok geniş ve kahverengi kanatlıdır. [Kuyruğu uzun ve kamalı, kanatları dar ve sivri ucludur.] )
( ... İLE Normal akbabaların gagaları yeni ölmüş hayvanların derisini delemez. Akbabalar sürüsü, büyük, uzun ve sivri gagalı sarkık yüzlü akbabanın gelip başlamasını beklerler. )
( ... vs. LAPPED-FACED VULTURE )
( ... cum TORGOS TRACHELIOTOS )
- AKDOĞAN ile ŞÂHBÂZ[Fars.]
( ... İLE İri bir tür akdoğan. | Çevik ve becerikli. | Yiğit, kahraman, mert kişi. )
- AKİTTE:
TASAVVUN SURETİYLE BEYİ ile/ve/||/<> TEVLİYET ile/ve/||/<> TERÂBUH ile/ve/||/<> TEHASSÜR ile/ve/||/<> ŞİRKET ile/ve/||/<> İKÂLE ile/ve/||/<> MÜBÂDELE ile/ve/||/<> SARF ile/ve/||/<> TEVEHHÜP ile/ve/||/<> SULH ile/ve/||/<> BORÇ ile/ve/||/<> TEATİ ile/ve/||/<> HIYAR ile/ve/||/<> SELEM ile/ve/||/<> MEŞRÛİYET KEYFİYETİ ile/ve/||/<> RIZÂ VE MUVAFAKAT >< FUZÛLÎ
- AKL-I SELÎM değil/yerine/= SAĞDUYU
- AKL-I SELİM değil/yerine/= SAĞDUYU / SAĞDUYULU/SAĞLAM USLU
- AKOLİK değil/yerine/= SAFRASIZ
- AKŞAM YEMEĞİ ile/değil/yerine SABAH YEMEĞİ/TANGİ AS/AŞ[Kazakça]
( Yoksul gibi ye. İLE/DEĞİL/YERİNE Zengin gibi yap. )
( )
- AKŞAM YILDIZI ile SABAH YILDIZI
( Aslında ikisi de bir! Zühre/Venüs )
- AKŞAMIN "HAYR"I ile/değil/yerine SABAHIN "ŞER'İ"
- AKSE[Fr.] değil/yerine/= SAYRILIK NÖBETİ
- ALA ile SAMYELİ
( Ala hastalığında da lekeler vardır ancak kepeklenme yoktur. İLE Bazen beyazımsı, bazen de farklı tonlarda olabilir. Lekelerin üzerinde ince kepeklenme vardır. )
( Her yaş öbeğinde görülebilir. İLE Daha çok 15 ile 30 yaş aralığındakilerde görülür. )
( ... cum TINEA/PITYRIASIS VERSICOLOR )
- ALÂMETTE:
MAHZ ile/ve/||/<> İLLET ANLAMINDA ile/ve/||/<> ŞART MAKAMINDA ile/ve/||/<> MECÂZEN
- ALAVOTR SANTE[Fr.] değil/yerine/= SAĞLIĞINIZA! / ŞEREFE!
- ALAYCI TUTUM/LAR yerine SAYGI GÖSTERMEK
- ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK ile/ve ŞANS
- ALÇI:
ADİ/STÜK ile ANHİDRİT ile DÖŞEME ile GÖZENEKLİ ile İNCE İNŞAAT ile KABA İNŞAAT ile KALIP ile KATKILI ile MERMER ile PARİS ile PİYASA ile SIVA ile ŞAPLI ile YÜKSEK DİRENÇLİ
( ANHİDRİT[Fr. < ANHYDRITE]: Genellikle kaya tuzu ve alçı taşıyla birlikte bulunan doğal, susuz kalsiyum sülfat. )
- ALEL HESAP değil/yerine/= SAYIŞ ÜZERE
- ALENÎ[Ar.] ile ÂŞİKÂR[Ar.] ile ÂYÂN[Ar.] ile BÂRİZ[Ar.] ile BEDİHÎ[Ar.] ile DEFİSİTER ile MUBÎN ile MÜNHAL[Ar.] ile MÜSTEHCEN[Ar.] ile SARÎH[Ar.] ile ÜRYÂN[Ar.] ile VÂZIH[Ar.]
( Açık. )
- ALICI BAKIŞ ile/ve/değil ŞAŞKIN BAKIŞ
- ALİL[Fr.] değil/yerine/= SARIMSAKTA SÜLFÜR BİÇİMİNDE BULUNAN TEK DEĞERLİ KÖK
- ALIŞKANLIK ile/ve/değil ŞARTLANMA
- ALIŞKANLIK ile/ve/<> ŞAŞKINLIK
- ALMAK ile SATIN ALMAK
( ... ile ŞİRÂ' )
( TO TAKE vs. TO BUY )
- ALOPESİ/ALOPECIA[İng.] değil/yerine/= SAÇ YA DA KIL DÖKÜLMESİ | SAÇSIZLIK KELLİK
- ALTIN KÖKÜ ile BOYA KÖKÜ ile EĞİR KÖKÜ/OTU ile HELVACI KÖKÜ/ÇÖVEN ile MEYAN KÖKÜ ile EK KÖK ile SAÇAK KÖK ile YUMRU KÖK
( Güney Amerika'da yetişen, kusturucu niteliği olan bir kök, ipeka. İLE ... İLE Dere ve durgun su kenarlarında yetişen, 50-125 santimetre yüksekliğinde, çok yıllık ve otsu bir bitki, eğir kökü. İLE Kökü ve dalları, suyu sabun katılmış gibi köpürten, kir temizleyici bir bitki. İLE Fasulyegillerden, 30-60 santimetre yüksekliğinde, tüysü yapraklı, mavimsi, mor çiçekli, tatlı olan toprak altı bölümleri hekimlikte ve serinletici içeceklerin yapımında kullanılan, çok yıllık otsu bir bitki. İLE Sapın yanlarından çıkan ince kök. İLE Buğdayda olduğu gibi asıl kökün çevresindeki ek köklerin gelişmesiyle oluşan kök topluluğu. | Kök boğazının hemen alt kısmından başlayıp çok dallanmış olarak toprakta yüzeysel biçimde gelişen kök. İLE Patates, pancar, yer elması gibi yumru biçiminde olan kök. )
( CEPHAELIS IPECA CUANHA cum ... cum ACORUS CALAMUS cum SAPONARIA OFFICINALIS cum GLYCYRRHIZA GLABRA cum ... cum ... cum ... )
- ALÜN[Fr.] değil/yerine/= ŞAP[Ar. < ŞABB]
- AMARULA ile SARHOŞLUK
( Meyvesinde alkol oluşan/bulunan ağaç/meyve. )
( )
- AMBAR ile SARPIN
( ... İLE Tahıl kuyusu, zahire ambarı. )
- AMBARGO[Fr. < EMBARGO] ile SANSÜR[Fr. < CENSURE]
( Bir nesnenin serbest sürümünü engellemek için konulan yasak, engelleyim. | Bir devletin, gemilerin kendi limanlarından ayrılmasını yasaklama buyruğu, engelleyim. | Bir ülkenin dış dünyayla ilişkilerini engelleme, engelleyim. | Bir kişinin başka kişilerle ilişkilerini engelleme, engelleyim. İLE Her türlü yayının, sinema ve tiyatro yapıtının hükûmetçe önceden denetlenmesi ve gösterilmesinin izne bağlı olması, sıkı denetim. )
( EMBARGO vs. CENSORSHIP )
- AMBERBARİS[Lat.] ile SARIÇALI/KADINTUZLUĞU/ÇOBANTUZLUĞU
( Ayrı taç yapraklı iki çeneklilerden, çiçekleri sarı, meyvesi ekşi ve kırmızı renkte, kabuğu ve kökü solucan düşürücü ilaç olarak kullanılan bir bitki. )
( BERBERIS VULGARIS )
- AMBİSYON[Fr.] değil/yerine/= ŞAN, ÜN, VARSILLIK DÜŞKÜNLÜĞÜ
- AMPULER SİNİR/NERVUS AMBULARIS ile/ve/||/<> SAKKULUS ile/ve/||/<> UTRİKULUS ile/ve/||/<> VESTIBULAR
(
Yapı | Tanım | İlişkisi |
---|---|---|
Nervus Ambularis | Vestibulokoklear sinirin bir dalı, yarım daire kanallarının ampullalarından gelen bilgileri taşır. | Vestibular düzeneğin bir parçasıdır, denge bilgilerini beyne iletir. |
Sakkulus | İç kulaktaki otolit organlarından biri, dikey devimleri algılar. | Vestibular sinir ile bağlantılıdır, beyne denge bilgisi gönderir. |
Utrikulus | İç kulaktaki otolit organlarından biri, yatay hareketleri algılar. | Sakkulus ile birlikte otolit düzeneğinin bir parçasıdır. |
Vestibular Düzenek | İç kulakta yer alan denge yapılarının genel adıdır. | Sakkulus, utrikulus ve yarım daire kanalları bu düzeneğin bileşenleridir. |
- ANALEPSİ[Fr.]/NEKAHAT/NEKAHET[Ar.] değil/yerine/= SAYRILIKTAN YENİ ÇIKMA
- ANAPLASTİ[Fr.] değil/yerine/= SAKATLANMIŞ BİR ÖRGENİN, GÖVDENİN BAŞKA BİR YERİNDEN ALINMIŞ PARÇAYLA ONARILMASI
- ANKARA KEÇİSİ ile/ve YABAN KEÇİSİ(NÄFE[Fars.]) ile/ve AKDAĞ KEÇİSİ ile/ve MARKOR ile/ve ŞAMİ ile/ve ŞAMUA ile/ve TAR ile/ve TİFTİK
- ANLADIĞIMIZI SANMAK ile/değil/yerine SANDIĞIMIZI ANLAMAK
- ANLAMAMIŞSIN/YANLIŞ ANLAMIŞSIN / ANLAMAMIŞSIN/YANLIŞ ANLAMIŞSIN değil SANIRIM ANLATAMAMIŞIM / ANLATAMAMIŞIMDIR BELKİ/SANIRIM
- ANLAMSIZ ile SAÇMA
( Saçma/abes olan bir şeye yönelmek, felsefî olarak olanaksızdır! )
( VÂHİ[< VEHY]: Anlamsız, yararsız, önemsiz.
TÜRREHÂT: Saçmasapan sözler. )
( MEANLESS/NON-SENSE vs. ABSURD )
- ANOMALİ/ANOMALY[İng.] değil/yerine/= SAPAKLIK
- ANTESEDAN/ANTECEDENT[İng.] değil/yerine/= SAYRILIK/HASTALIK GEÇMİŞİ
- ANTİBİYOTİK değil/yerine SAĞLIK
( Bitkilerde, özellikle küf mantarlarında bulunan ya da sentezle elde edilen, birçok mikroba karşı kullanılan, penisilin, streptomisin vb. nesnelerin ortak adı. DEĞİL/YERİNE Uyku, oksijen, hareket/spor, doğru beslenme. )
- ANTİLOP ile SAMURANTİLOPU
- ANTİLOP ile SAYGA ANTİLOBU/CEYLANI
(
)
- APOLYONT KİRAZ[< ZİRAAT 0900][NAPOLYON değil!] ile/ve/||/=/<> AKŞEHİR APOLYONTU ile/ve/||/=/<> SALİHLİ | ALLAH DİYEN ile/ve/||/=/<> DALBASTI ile/ve/||/=/<> FISFIS ile/ve/||/=/<> SCHNEIDERS SPAETKNORPEL | ZEPPELIN | NORDWUNDER ile/ve/||/=/<> FERRORIVA
( Genel ve ziraat terimi. İLE/VE/||/=/<> Afyon bölgesindeki adı/türü. İLE/VE/||/=/<> Manisa bölgesindeki adı/türü. İLE/VE/||/=/<> Malatya bölgesindeki adı/türü. İLE/VE/||/=/<> Çanakkale bölgesindeki adı/türü. İLE/VE/||/=/<> Almanya'daki adı/türü. İLE/VE/||/=/<> İtalya'daki adı/türü. )
- APTAL/LIKTA ile/ve/<> SAF/LIKTA |
ile/değil/yerine/><
AKILLI/LIKTA
( Ne affeder/affedilir, ne de unutur/unutulur. İLE/VE/||/<> Affeder/affedilir ve unutur/unutulur.
İLE/DEĞİL/YERİNE/><
Affeder/affedilir ama unutmaz/unutulmaz. )
( Öğretmeyi sever.
İLE/DEĞİL/YERİNE/><
Öğrenmeyi sever. )
- APTAL ile ŞAPŞAL/ŞAPŞİK
( ... İLE Aptalca davranışlarda bulunan, alık kişi. | Üstüne başına önem vermeyen, özen göstermeyen. | Bol, dökük ve biçimsiz (giyecek). )
- ARA İNANIŞLARDA:
TUTUM ile/ve/||/<> KURAL ile/ve/||/<> SAYILTI
- ARA/MAKAV/MACAW:
MAVİ SARI ile/ve/||/<> SARI KIRMIZI ile/ve/||/<> MAVİ GÖĞÜSLÜ ile/ve/||/<> MAVİ BAŞLI ile/ve/||/<> YEŞİL KANATLI ile/ve/||/<> ASKER ile/ve/||/<> HAHN ile/ve/||/<> HYACINTH ile/ve/||/<> SPIX
( ARA ARARAUNA cum ARA MACAO cum ARA GLAUCOGULARIS cum ARA COULONI cum ARA CHLOROPTERA cum ARA MILITARIS cum ARA NOBILIS cum ARA ANODORHYNCHUS HYACINTHINUS )
- ARAÇLARDAN İNERKEN VE KAPILARINI AÇARKEN:
SOLDAN ile/ve/değil/yerine SAĞDAN
( Araç yolcularının, inecekleri zaman, sol kapıyı değil sağ kapıyı kullanmalarına özen gösterelim. Sürücülerin de özellikle bisikletliler, motorsikletliler ve hatta yayaları düşünerek, aniden çıkış yapmamaları gerektiğini her zaman için anımsatalım ve birbirimizi uyaralım. Aniden açılan kapılar yüzünden yaşanılan gereksiz ve büyük kazaları, bilinçli ve dikkatli davranarak önlemek olanaklıdır. Lütfen araçtan ani çıkışlar yapmadan ayna kullanarak kapıları açalım! )
- ARAMADIĞIMIZI BULAMAMAK ile/ve/||/<> DOLDURMADIĞIMIZI BOŞALTAMAMAK ile/ve/||/<> SAHİP OLMADIĞIMIZDAN VAZGEÇEMEMEK ile/ve/||/<> BULUNMADIĞIMIZ YERİ TERK EDEMEMEK
- ARASTA ile/||/<> ŞADIRVAN ile/||/<> TABHANE ile/||/<> DARUŞŞİFA
( Çarşı, dizi dükkânlar. Bazen önlerinde revak ya da karşılıklı sıraların arasında örtü bulunanlar, bir tür kapalı çarşı oluşturur. İLE/||/<> Bir çeşit meydan çeşmesi. Özellikle cami avlularında, çepeçevre muslukları olan çokgen su tesisi. İLE/||/<> Konukevi/misafirhane. | Dini yapıların bir bölümü.[Özellikle gezici dervişlerin konuk edildiği oda.] İLE/||/<> Şifahane, hastahane gibi sağlık kuruluşlarına verilen eski adlardan biri. )
- ARİTMETİK/İLM-İ HİSAB değil/yerine/= SAYIŞBİLİM
- ARKADAŞ ve/||/<> SAĞLIK
( İkisinin değeri ve önemi de kaybedilince anlaşılıyor ne yazık ki. )
- ARMAĞAN ile SAÇI
( ... İLE Gelinin başından saçılan çiçek, şeker, arpa, para gibi şeyler. | Düğün armağanı. )
- ARP ile/ve SAUNG GZUK
( ARP: Dostluğun simgesi. [İki arkadaş, her fırsat bulduğuklarında, biri arp çalar öteki de dikkatli bir biçimde dinlermiş. Dinleyen arkadaşı, bir gün beklenmedik bir biçimde erkenden ölmüş. Bunun üzerine, arp çalan arkadaşı, arpın tellerini koparmış ve bir daha hiç arp çalmamış. O gün bugündür, arp, dostluğun simgesi olarak kalmış. ] )
( ... İLE/VE Myanmar(Burma) çalgısı. Yay-arpların en zarifi. )
- ARÛZ:
DİL değil SADÂ
- ÂŞIK ile/ve/||/<> SÂDIK ile/ve/||/<> LÂYIK
- AŞIRI ŞÜPHECİ/LİK ile/ve/> SALDIRGAN/LIK
- AŞK ve/||/<>/> ŞAİR/ŞİİR
( Aşkın dokunuşlarıyla herkes şair olur. )
- AŞK ve/<> SAVUNMASIZLIK
- AŞK ile/ve/> SAYGI
( FALL IN LOVE vs./and/> RESPECT )
- ASKI ile SAP
- AŞKINSAL İDEALİZM ile/ve/||/<> ÖZNEL İDEALİZM ile/ve/||/<> AŞKINSAL VE ÖZNEL İDEALİZM ile/ve/||/<> ESTETİK İDEALİZM ile/ve/||/<> SALTIK İDEALİZM
( Kant ve Schelling. İLE/VE/||/<> Fichte. İLE/VE/||/<> Schleiermacher. İLE/VE/||/<> Schiller. İLE/VE/||/<> Hegel. )
- AŞKINSAL İDEALİZM ile/ve/||/<>/> SANAT
- ASLA/ZİNHAR[Fars.] değil/yerine/= SAKIN/SAKIN OLA/KESİNKES
- ASLANLI YALI = SAİD HALİM PAŞA YALISI
- AŞÛRE ile SARAY AŞÛRESİ
- ATAK ile/değil/ne yazık ki !SALDIRGAN
- ATAKSİ değil/yerine/= SARSAKLAMA
- ATERİNA[Yun.] ile SARDALYE[İt.]
( Gümüşbalığı. İLE Ateşbalığı. )
( ... cum CLUPEA PILCHARDUS )
- ATEŞ ÇİÇEĞİ[Lat. SALVIA SPLENDENS] ile ATLAS ÇİÇEĞİ ile ÇADIR ÇİÇEĞİ ile ÇUHA ÇİÇEĞİ ile GÜZELHATUN ÇİÇEĞİ HANIMELİ(HONEYSUCKLE) ile ITIR ÇİÇEĞİ ile İPEK ÇİÇEĞİ ile KAHKAHA ÇİÇEĞİ/GÜNDÜZ SEFASI ile KOHLERIA ÇİÇEĞİ ile KÜPE ÇİÇEĞİ ile LÂVANTA ÇİÇEĞİ ile MAHMUR ÇİÇEĞİ ile MUM ÇİÇEĞİ ile PEYGAMBER ÇİÇEĞİ ile SALON ÇİÇEĞİ ile SARAY ÇİÇEĞİ ile TELGRAF ÇİÇEĞİ ile YAYLA ÇİÇEĞİ ile YILAN ÇİÇEĞİ ile YILDIZ ÇİÇEĞİ ile ÖLMEZ ÇİÇEK ile GELİNCİK ÇİÇEĞİ(POPPY)[Lat. FRITILLARIA IMPERIALIS]
- ATEŞ ile/ve/||/<> YAZI ile/ve/||/<> FELSEFE-BİLİM ile/ve/||/<> SANAYİ
( İnsanlığın gelişimindeki/tarihindeki dört önemli eşik. )
( 70.000'lerde. İLE/VE/||/<> 3500'lerde. İLE/VE/||/<> [M.Ö. ve M.S.] 1000'lerde. İLE/VE/||/<> 1800'lerde. )
- ATEŞBALIĞI/SARDALYA/SARDALYE[İt.][Lat. CLUPEA PILCHARDUS] ile VONOZ[Yun.] ile SARDUNYA(SARDINE) ile SAZAN(CARP)[Lat. CYPRINUS CARPIO] ile KOLYOS ile HAMSİ(ANCHOVY) ile BAKALYARO[Lat. MERLANGUIS MERLANGUS] ile ÇİNGENE PALAMUDU ile MALTAPALAMUDU[Lat. NAUCRATES DUCTOR] ile TORİK(BONITO) ile ALTIPARMAK ile LÜFER/KUNBER[Ar.] ile ÇİNAKOP/TEMNODON SALTATOR[Lat.] ile ÇİPURA/AURATA AURATA[Lat.] ile HANİ/SERRANUS CARILLA[Lat.] ile HARHARYAS/CARCHARHINUSLAMIA[Lat.] ile İSTRONGİLOS[Lat. SMARIS VULGARIS] ile İŞKİNE[Lat. SCIAENA UMBRA ] ile İZMARİT[Lat. MAENA VULGARIS] ile KOFANA[Yun.] ile TEKİR[MUGIL SURMULLETUS] ile BARBUNYA/BERBUNİ[Ar.]/MULLUS BARBATUS[Lat.] ile KÂĞITBALIĞI ile KALKAN ile KILIÇ ile LAHOS/LAGOS/KAYAHANİSİ[Yun.] ile LİPSOS[Yun.][Lat. SCORPAENA PORCUS] ile MAZAK[Lat. TRIGIA LINEATA] ile MELANURYA[Lat. SPARUS MELANURYA] ile MORİNA[Lat. GADUS MORRHUA] ile MERLİN BALIĞI ile PİSİ ile PLATİKA[Lat. ACERINA CERNUA] ile RİNA/TIRPANA[Lat. RAJA BATIS] ile SARIAĞIZ[Lat. SCIAENA AQUILLA] ile SARIBALIK[Lat. IDUS JESSES] ile SARIGÖZ[Lat. SARGUS SALVIERI] ile SARIHANİ[Lat. EPINEPHELES GIGAS] ile SARPA[Yun.][Lat. BOOPS SALPA] ile SİNAGUD ile SİVRİ ile KARAGÖZ ile MARANGOZBALIĞI/TESTEREBALIĞI[Lat. PRISTIS PRISTIS] ile MERCAN ile USKUMRU(MACKEREL)[Lat. SCOMBER SCOMBRUS] ile ÇİTARİ/BOX SALPA[Lat.] ile ÇOPRABALIĞI/COBITIS[Lat.] ile ÇOPURİNA ile ÇOTİRA/BALISTES CAPRISCUS[Lat.] ile ÇURÇUR/CRENILABRUS[Lat.] ile DAĞALASI/SALMA ALPINUS[Lat.] ile YAYINBALIĞI[Lat. SILURUS GLANIS] ile YAZILIHANİ[Lat. SERRANUS SCRIBA]
- ATILMAZ/LAR ile/ve/<> SATILMAZ/LAR
- ATLAS OKYANUSUNDA:
[KUZEY AMERİKA] LABRADOR DENİZİ ile/ve/||/<> BELLE ADASI BOĞAZI ile/ve/||/<> FUNDY KÖRFEZİ ile/ve/||/<> CHESAPEAKE KOYU ile/ve/||/<> SARGASSO DENİZİ ile/ve/||/<> FLORİDA BOĞAZI ile/ve/||/<> APALACHEE KOYU ile/ve/||/<> CAMPECHE KOYU ile/ve/||/<> YUCATAN KANALI ile/ve/||/<> HONDURAS KÖRFEZİ ile/ve/||/<> PANAMA KANALI ile/ve/||/<> COLON KÖRFEZİ ile/ve/||/<> VENEZUELA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> MONA BOĞAZI ile/ve/||/<> ANEGADA BOĞAZI ile/ve/||/<> AMAZON AĞZI ile/ve/||/<> MARAJO KOYU ile/ve/||/<> MARCOS KOYU ile/ve/||/<> BLANCA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> S. MATIAS KÖRFEZİ ile/ve/||/<> S. JORGE KÖRFEZİ ile/ve/||/<> GRANDE KÖRFEZİ ile/ve/||/<> MACELLAN BOĞAZI
- ATMACA ile ŞAHİN ile DOĞAN
( En küçük tür avcı. Cepten çıkarılıp avın üzerine fırlatılmasından dolayı atmaca adını almıştır. İLE Kartalgillerden, Avrupa ve Asya'nın dağ, orman ve çalılıklarında yaşayan, 50-55 santimetre uzunluğunda yırtıcı bir kuş. [Atmacadan biraz daha büyük.][En hızlı yırtıcı kuş.]]Çok kısa sürede 120 km. hıza ulaşabilir.] İLE En gösterişli avcı kuş. )
( BAVLI: Doğan yavrusu. )
( ŞEVÂHÎN[Ar.]: Şahinler/doğanlar. )
( ile
ile
)
( ... İLE Sahibi için avlanır. İLE Kendi için avlanır. )
( ... İLE Avının bir parçasını, sahibinin pişirip vermesiyle yer. İLE Avını, doğrudan çiğ olarak yer. )
( [ağzında] ... İLE Kan yoktur. İLE Kan vardır. )
( Daha fazla ayrıntılı bilgi için burayı tıklayınız... )
( TAYR-İ HÜR ile ŞAHİN ile ... )
( İCÎ, BÂŞE/BEŞE ile ŞÂHÎN, ŞEHBÂZ ile BÂZ )
( GOSHAWK/SPARROW HAWK vs. HAWK, SPARROWHAWK, BUZZARD vs. FALCON )
( ACCIPITER CENTILIS/NISUS cum ACCIPITER, BUTEO BUTEO, PERNIS, FALCO PEREGRINUS cum FALCO (COLUMBARIUS) )
- ATMAK ile SALLAMAK
- ATMAK ile SATMAK
- AUGUST COMTE ve ST. SIMON
- AVUKAT[Ar.] değil/yerine/= SAVUNMAN
- AVUKAT ile SAVCI
( [yarısı dolu bir bardağın] Dolu ve boş bölümlerini ayrı ayrı görebilen ve savunabilen. İLE Boş bölümün, dolu olan bölümünden öncelikli olmadığını gösterme sorumluluğu ve yetkisiyle "iddia etmesi" ve/ya da "savunabilmesi" gereken. )
- AVUNMA ile/ve/değil/yerine/|| SAVUNMA
- AYAKKABI ile SAYA
( ... İLE Ayakkabının, yumuşak olan üst bölümü. )
- AYDINLARIN BİLGİSİZLİĞİ ile/ve/||/<> SANATÇILARIN SATKINLIĞI
- AYIP OLMAZ/ARANILMAZ!:
TIPTA ile/ve/||/<> HUKUKTA ile/ve/||/<> SÖZLÜKTE ile/ve/||/<>
FELSEFEDE ile/ve/||/<> BİLİMDE ile/ve/||/<> SANATTA ile/ve/||/<> SPORDA ile/ve/||/<>
DOĞADA ile/ve/||/<> HAYVANLARDA ile/ve/||/<> BİTKİLERDE ile/ve/||/<>
NESNELERDE ile/ve/||/<> DİRİMBİLİMDE ile/ve/||/<>
ANLIKTA(ZİHİNDE) ile/ve/||/<> USTA(AKILDA) ile/ve/||/<> TARİHTE ile/ve/||/<>
RIZÂDA ile/ve/||/<> GÜVENLİKTE ile/ve/||/<> İKİ KİŞİ ARASINDA ile/ve/||/<>
EŞEYSELLİKTE ile/ve/||/<> DÖRT DUVAR ARASINDA ile/ve/||/<> BATTANİYENİN ALTINDA
- AYIP ile/ve/değil/yerine SAÇMA
- AYNA/LA(N)MAK ile/ve/değil/||/<>/< SAHİPLENMEK/MUSAHİPLİK
- AYRILIK/İKİLİK ile/değil SALINIM
( [not] DISTINCT vs./but OSCILLATION )
- AYRILIK ile/ve/<> SAYRILIK/HASTALIK ile/ve/<> ÖLÜM
- AZAR ile SAPARTA/ZAPARTA[İt.]
( ... İLE Gemi bordasındaki top çıkarılan dört köşe boşluk ve açıklık. | Bir batarya topun, birden ateş etmesi. | Azar, tersleme. )
- AZİM ve/||/<>/> SEBAT ve/||/<>/> SABIR
( Başlarken. VE/||/<>/> Sürdürürken. VE/||/<>/> Bitirirken. )
- AZINI AZIMSAMA!:
ATEŞ ve/||/<> DÜŞMAN ve/||/<> SAYRILIK ve/||/<> BİLGİ
- BABA TATLISI = ŞAMBABA
( Bir tür hamur tatlısı. )
- BABADAĞI ile/ve SANDAK DAĞLARI
- BAĞ ile SAKANDIRIK
( ... İLE Başlıklarda, çene bağı. )
- BAĞIMLILIK ile/ve SAPLANTI
( DEPENDENCE vs./and OBSESSION )
- BAĞIRSAK:
GEÇİRGEN/SIZDIRAN ile/değil/yerine/>< SAĞLIKLI
( )
- BAĞLI/LIK ile/ve/<> SAYGILI/LIK
- BAKLAVA ile SAMSA[Fars.]
( ... İLE Baklavaya benzeyen, bir tür hamur tatlısı. )
- BAKMAK ile/ve/<> SAHİP ÇIKMAK
- BANA NE? ile/ve/||/<>/> SANA NE?
( Başkasınaysa. İLE/VE/||/<>/> Banaysa. )
- BARAKA ile SALAŞ[Macarca]
( ... İLE Sebze, meyve vb. satmak için kurulmuş, eğreti, derme çatma dükkan. | Tahtadan yapılmış baraka. )
- BARDAK ile SAĞRAK/KADEH
- BARFİKS[Fr. < BARRE FIXE] ile BARPARALEL[Fr. < BARRE PARALLÈLE]
( Çeşitli gövde hareketleri yapmaya elverişli 1 - 1,5 metre yüksekliğinde, kendi ağırlığınızı yukarı çekmenizi sağlayan, iki ayak üzerine tutturulmuş çubuklu jimnastik aracı. İLE Dikey direkler üzerine paralel olarak tutturulmuş iki tahta çubuktan oluşmuş jimnastik aracı. )
- BARIG ile BARIG ile SASIG BARIG ile BARIK/BARIQ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Varmak/ulaşmak, vardı/gitti. İLE Pis kokan herhangi bir şey. İLE İkileme. İLE Kişilere yönelik davranış ve tutum. )
- BARIŞ ve TUTKU =/||/<>/> SAADET
- BARIŞTA ile/ve/ne yazık ki/<>/>< "SAVAŞTA"
( Çocuklar, anne-babasını toprağa verir. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/<>/>< Anne-babalar, çocuklarını toprağa verir. )
- BÂRİZ (OLAN) ile SABİT (OLAN)
( CLEAR/OBVIOUS vs. CONSTANT )
- BAŞAK ile SAKSIGÜZELİ
( ... İLE Damkoruğugillerden, yaprakları etli, çiçekleri başak biçiminde bir süs bitkisi. )
( ... cum COTYLEDON UMBILICUS )
- BAŞARILI OLMAK İÇİN...:
YUMUŞAK ile/ve/||/<>/> MÂKUL ile/ve/||/<>/> DERİN ile/ve/||/<>/> ile/ve/||/<>/> YETERİNCE ile/ve/||/<>/> ŞIK ile/ve/||/<>/> KORKUSUZ ile/ve/||/<>/> SABIRLA ile/ve/||/<>/> FARKLI ile/ve/||/<>/> HOŞGÖRÜLÜ ile/ve/||/<>/> DÜRÜST ile/ve/||/<>/> DÜZENLİ ile/ve/||/<>/> AKILLI
( Konuş. İLE/VE/||/<>/> Ye. İLE/VE/||/<>/> Soluk al. İLE/VE/||/<>/> Uyu. İLE/VE/||/<>/> Giyin. İLE/VE/||/<>/> Hareket et. İLE/VE/||/<>/> Çalış. İLE/VE/||/<>/> Düşün. İLE/VE/||/<>/> Davran. İLE/VE/||/<>/> Kazan. İLE/VE/||/<>/> Biriktir. İLE/VE/||/<>/> Tüket. )
- BAŞARISIZLIK ile/ve/değil ŞANSSIZLIK
( Düşmek, başarısızlık değil düştüğün yerde kalmaktır. )
- BAŞGAK/BAŞGAQ ile/= SAPGAK/SAPGAQ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Gövdenin, kalçanın üst tarafında kalan bölümü. )
- BASÎRET[Ar.] değil/yerine/= SAĞLAM/SAĞ/DOĞRU GÖRÜ
( Doğru, akla uygun yargılar verme yeteneği. | Doğru ile yanlışı birbirinden ayırma ve doğru yargılama gücü. )
- BASİT ile/ve/<> SABİT
- BASKIN/HAKİM GEN ile/ve/<> SAKLI GEN
( Kişinin geni olduğu gibi, dünyanın da geni, insandır. )
( DOMINANT GENE vs./and/<> RECESSIVE GENE )
- BATKI/HÜSRAN[Ar.] ile/değil/yerine ŞAŞIRMA/ŞAŞKINLIK
- BAYİ değil/yerine/= SATÇI
- BAYRAK ile/ve/||/<>/< SANCAK/LİVA[Ar. çoğ. ELVİYE]
( Bir ulusun, belirli bir topluluğun ya da bir örgütün simgesi olarak kullanılan, renk ve biçimle özelleştirilmiş, genellikle dikdörtgen biçiminde kumaş. | Öncü. | Simge. İLE/VE/||/<>/< Bayrak. | Çoğunlukla askeri birliklere verilen, yazı işlemeli, kenarları saçaklı ve gönderli bayrak. | Osmanlı yönetim örgütünde, illerle ilçeler arasında yer alan yönetim bölümü, mutasarrıflık. | Gemilerin sağ yanı. )
( Vatanı simgeler. İLE/VE/||/<>/< Dili(mizi) simgeler. )
( Simgelerin işlevi, anlamı ve değeri çok büyüktür. Bayrak ve Sancak gibi.
Bayrağımız, toprağımızı, vatanımızı ve özgürlüğü simgeler! Sancağımız ise o topraklardaki varlığımızın/birliğimizin göstergesi olan dilimizi!
Bayrak düşerse vatan kaybedilmiş sayılmaz ama Sancak düşmüşse herşey kaybedilmiş demektir! )
( )
( RÂYET/ALEM )
- BAZI "YEL"LERİN, ...:
KAVURMADIĞI GÜL ile/ve/||/<> SAVURMADIĞI KÜL
BIRAKMAMASI
- BAZI SEBZELER:
TARLADA ile/ve/değil/yerine/||/<>/> SAKSIDA
( )
- BAZİLİKA ile/||/<> ŞAPEL ile/||/<> KATEDRAL
( Hristiyanlığa geçişte ve ilk Bizans devrinde ortaya çıkan bir kilise biçimi. Bu tip yapılar doğu-batı ekseninde oldukça çok sayıda yapılmış bir kilise gösterir. Doğu bölümünde yarım yuvarlak biçiminde uzanan dikdörtgen bir kilise planının önünde tören yapılan kısma benzeyen bir bölümü yer alır. Bazilikalarda orta nefi giriş mekânları bulunur. Narteks'in önünde ise atrium denilen bir avlu yer alır. İLE/||/<> Tek mekânlı küçük kilise. | Büyük bir kilise ya da katedralde bir kutsal kişiye adanmış dua mekânı. İLE/||/<> Piskoposluk kilisesi.[Genellikle boyut açısından normal kiliselerden daha büyüktür.] )
- BECERMEK ile SAĞLAMAK
- BEĞEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< SARIL
( Facebook'ta. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< www.Good4Trust.org 'da. )
- BEĞENİ ile SAĞBEĞENİ
( ... İLE Güzeli, çirkinden ayırt edebilme yetisinin en yükseği. )
- BEİS[Ar. < BE'S]["BEYİS" değil!]/MAHZUR[Ar.] değil/yerine/= SAKINCA/DOKUNCA
- BEJ[Fr. < BEIGE] = SARIYA ÇALAN KAHVERENGİ
- BEKLEME:
GEVŞEK ile/ve/||/<> SIKI ile/ve/||/<> SAF
- BEKLENTİYE YANIT ARAMAK ile/yerine (SADECE ANLAMAK İÇİN/ÜZERE) SORU SORMAK
( Yeter ki, soru sormasını bil! Taşlar bile seninle konuşur. )
( TO SEARCH FOR EXPECTATION vs. TO ASK [JUST TO UNDERSTAND]
TO ASK [JUST TO UNDERSTAND] instead of TO SEARCH FOR EXPECTATION )
- BELİRGİN/LİK ile/ve SABİT/LİK
( CLARITY vs./and CONSTANCY )
- BELKİ OLABİLİR" değil [sadece] "BELKİ" ya da "OLABİLİR"
( Hem "belki", hem de olasılık yanyana ifade edilmez. Olasılık, "belki"yi kapsar! )
- BELKİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SANIRIM
- BENCE/BANA GÖRE/BENİM İÇİN değil/yerine SANIRIM
- BENCİL/LİK ile/ve/> SAHTEKÂR/LIK
- BENİMSEMEK ile "SAHİP ÇIKMAK"
- BENİMSEMEK ile/ve/<> SAVUNMAK
- BENLİK:
EMİR ALTINDA ile/ve/> SORGULAYAN ile/ve/> SEZGİSEL ile/ve/> BEKLENTİSİZ ile/ve/>
RIZÂ SAHİBİ ile/ve/> RÂZI OLUNAN ile/ve/> SAFLAŞMIŞ
- BERE ile ŞAPKA
- BERKİMEK ile/ve/||/<> SAĞLAMLAŞMAK, PEKİŞMEK, GÜÇ KAZANMAK
- BESİNLER:
KIRMIZI ve/||/<> SARI ve/||/<> YEŞİL ve/||/<> MOR
( Sağlıklı bir kalp için. VE/||/<> Eklemler için. VE/||/<> Saflaşmak ve arınmak için. VE/||/<> Daha uzun yaşam için. )
( For healthy heart. AND/||/<> For joints. AND/||/<> To purify and detox. AND/||/<> For a longer life. )
( FOODS: RED and/||/<> YELLOW and/||/<> GREEN and/||/<> PURPLE )
- BESLENMEDE, ...:
YEŞİL ve/||/<> SARI ve/||/<> TURUNCU ve/||/<> KIRMIZI ve/||/<> MOR
( Zehir atıcı. VE/||/<> Güzellik. VE/||/<> Kanserden koruyucu. VE/||/<> Kemik sağlığı. VE/||/<> Uzun yaşam. )
( )
- BESMELE ile/ve/<> HAMDELE ile/ve/<> SALVELE
- BEYAN ile SAVUNMA
- BEYAZ NİLÜFER ile/ve SARI NİLÜFER
- BEYAZ PAPATYA ile SARI PAPATYA
- BEYİT ile/ve ŞAH BEYİT/BEYTÜ'L GAZEL
( ... İLE/VE Gazelin, en güzel beyiti. )
- BEZ ile SALAŞPUR[Hindistan'daki Şalpur kentinin adından]
( ... İLE Seyrek dokunmuş, astarlık, ince bez. )
- BEZL değil/yerine/= SAÇMAK, DAĞITMAK
- BİBERDE:
ÇARLİSTON ile ACI ÇARLİSTON ile İNCE SİVRİ ile KALIN SİVRİ ile KIL SİVRİ ile KILÇIK SİVRİ ile DOLMA ile KAPYA ile ÜÇBURUN ile KIRMIZI ŞİLİ ile YEŞİL ŞİLİ ile MACAR ÇARLİ ile MACAR DOLMA ile JELAPENO ile KAMPARİ ile SARI KALİFORNİYA ile KIRMIZI KALİFORNİYA ile CİN
- BİÇİMSİZ SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR ile/ve/||/<> SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR
( INFORMAL FALLACIES vs./and/||/<> FALLACIES )
- BİGUDİ değil/yerine/= SARMAÇ
- BİLGELİK ve/<> SANAT
( Sıradan insanı, "etik insan"a dönüştürür. VE/<> Sıradan insanı, "estetik insan"a dönüştürür. )
- BİLİM ve/<> SANAT
( Nesneler için. VE/<> İnsan için. )
( Bir kuşun, iki kanadı gibidir. Bu iki kanadı kullanabilen toplumlar, uçar ve özgür olur. Uçamayanlar ise "tavuk" olur... "Tavuk toplum", önüne atılan bir avuç yemi gagalarken, arkadan yumurtalarının alındığının farkında bile olmaz. )
( Bilim/ilim olmaksızın, sanat, bir hiçtir!
[Lat.][Ars sine scienta nihil est!] )
- BİLİM ile/ve/<> SANAT (VE HAYAL ETME (YETİSİ)[MUHAYYİLE])
( Olanı kavramak. İLE/VE/<> "Olmayanı" getirmek. )
- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE
( İnsan olmayan her şeyden söz eder. İLE/VE/||/<> İnsanı anlatır. İLE/VE/||/<> Kişinin varoluşunu anlatır. )
( Varolan. İLE/VE/||/<> Var olması gereken. İLE/VE/||/<> Hayal ettiğini/n gerçekleştir(il)me(si). )
( Herhangi bir işi: Bilimsellikle başlat, sanatsallıkla destekle, felsefeyle tamamla! )
( Sanatın özü, içsel bir deneyimi iletebilmek için dış formları kullanmaktır. )
( Sanatı olmayan millet, her zaman dilencidir. )
( Sanat: Mekânı/zamanı iyi kullanmak. | Görüp göstermek. )
( Birleştirmek/birlikte tutmak gerekiyor. )
( MİFTÂHÜ'S-SAÂDE ve MİSBÂHÜ'S-SİYÂDE )
( FELSEFE: Aklı kullanma sanatı. )
( The essence of art is to use the outer form to convey an inner experience. )
( Sanat, dekoltedir. )
( Sanatın yolu, sanattır. )
( SANAT: Ben'in, yaratıcı gücünü keşfetmek. )
( Sanat, bir şeyi, başka bir şey olarak görme çabasıdır. | Başka bir şey olma olanağı tanımaktır. )
( Felsefe, kimsenin, itibar edip etmemesine, itibar etmeyendir/etmemektir. )
( Felsefe, olan ile olması gereken arasındaki kavramsal düzendir. )
( Felsefe, düşüncenin merdiveni ve mirâcıdır. )
( Felsefe, ekinin/kültürün bilincine varmaktır. )
( ya, ya da[0 / I] İLE/VE/||/<> hem, hem de İLE/VE/||/<> hem, hem de | ne, ne de )
( "Öğrenilmiş sanat" olmaz! )
( Felsefenin en büyük özelliği, hakikat dışındaki herşeyden uzak tutabilmesidir. )
( Felsefe, üçlülük üzerinedir/üzerindendir. )
( Felsefe, mantık bilimidir. )
( FELSEFE = MUHABBET'ÜL/İSÂR'ÜL HİKMET )
( PHILO SOPHOS:
BİLGELİĞİ SEVMEK değil TANRI'YI SEVMEK )
( Her şeyi kaybetmiş sayılmayız. Her şeyi gösteren müziğimizi/sanatımızı kaybetmediğimiz sürece... )
( Verinin/bilinin/bilginin iyileşmesi/iyileştirilmesi/geliştirilmesi. İLE/VE/||/<> Zekânın iyileşmesi/iyileştirilmesi/geliştirilmesi. İLE/VE/||/<> Aklın iyileşmesi/iyileştirilmesi/geliştirilmesi. )
( SCIENCE vs./and/||/<> PHILOSOPHY vs./and/||/<> ART )
- BİLİMSEL TUTUM/DURUŞ ve/||/<> FELSEFÎ ANLAYIŞ ve/||/<> SANATSAL/ESTETİK DUYARLILIK ve/||/<> HAREKETLİ(SPORCUL) YAŞAM
( Hayret. VE/||/<> Hayranlık. VE/||/<> Aşk. VE/||/<> Coşku. )
- BİLİMSEL/LİK YANINDA/KARŞISINDA:
[ne] SALTANAT ne de SANAT
- BİLİMTEY'DE:
SANATÇI YETİŞTİRMEK ve/||/<>/< SANATÇININ DEĞERİNİ BİLMEK
- BİR ŞEYİN, ...:
[ne] SADECE BAŞINA ne de SADECE SONUNA İNAN
- BİR ile SADECE
( UNIQUE vs. ONLY )
- BIRAKMAK ile/ve "SALMAK"
- BIRAKMAK ile SALMAK
( TO RELINQUISH vs. TO LET GO )
- BİRİKTİRMEK ile SAKLAMAK
( TO SAVE UP vs. TO PRESERVE )
- BİRİNİN:
"EŞİ/SEVGİLİSİ/DOSTU/ARKADAŞI/KARDEŞİ VS." OLMAK ile/değil/yerine/||/<>/< (SADECE VE YETERİNCE) SEVİYOR(/SEVGİNİ GÖSTERİYOR/YAŞIYOR/YAŞATIYOR) OLMAK
( [ne yazık ki] "Yetersiz" gelebilir. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Herşey için yeterlidir. )
- BİRR[Ar.] ile SADAKA[Ar.]
- BİSİKLET ve/<> SAĞLIK
- BİSİKLET ve/<> SANAT
- BİSİKLET ve/<> SAYGI
- BİSİKLETİ:
HIZLI KULLANIM değil/yerine SAKİN/YAVAŞ KULLANIM
- BÖBREK TAŞI ile/||/<> SAFRA TAŞI
( Böbreklerde mineral ve tuz birikimi ile oluşan sert kitleler. İLE/||/<> Safra kesesinde kolesterol ya da bilirubin birikimi ile oluşan sert kitleler. )
- BOCALAMAK ile/ve SAÇMALAMAK
- BOĞUMLU GÖVDE = SÂK-I UCZÎ = TIGE NOUEUSE
- BÖNG/BÖN ile/ve/||/<>/< ŞABANG
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
- BOR = ŞARAP
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
- BORNEO ile/ve/<> SABAH (EYALETİ)
( ... İLE/VE/<> Yerel dildeki "Sabah"ın sözcük anlamı, "rüzgârın altındaki kara" olarak çevrilmektedir. )
( ... İLE/VE/<> Arazinin dağlık ve ormanla kaplı olmasından dolayı, nüfusun %75'i [1.5 milyon], sahillerdeki ovalarda yaşamaktadır. )
( ... İLE/VE/<> Çin ile Sabah arasındaki ticaret ilişkileri, Song Hanedanı döneminde başlamış. XVII. yüzyılda, Sabah, Brunei Sultanlığı'nın bir parçasıymış ve günümüzde Filipinler'e ait olan doğu bölgesi, çıkan kargaşa sonunda, Sulu Sultanı'na verilmiş. 1877'de, İngiliz donanmasının, bölgedeki korsanlığa son vermesinden sonra, Borneo'nun kuzeyi, Brunei ve Sulu tarafından Avusturya'lı baron Johann Overbeck'e bırakılmış, o da burayı, [İngiliz] Dent kardeşlere satmış.
II. Dünya Savaşı sırasında, Japonlar tarafından işgal edilen Sabah [ya da o dönemdeki adıyla Kuzey Borneo], 16 Eylül 1963'te, [Londra'nın da etkisiyle] Malezya'ya katılmıştır. )
- BOZULMA ile/değil SAPMA
- BROM-/BROMO- ile/||/<> OZO- ile/||/<> SAPR-/SAPRO-
( Kötü koku, bromun varlığı ile ilgili, bromla ilgili. İLE/||/<> Hoşa gitmeyen koku. İLE/||/<> Çürümüş, kokuşmuş, bozuk, bozulmuş. )
- BU/ŞU:
"TABLO" ile "SAHNE"
- BUDİZM'DE/Kİ TARİKATLAR:
SARI ile/ve SİYAH ŞAPKALILAR ile/ve KIRMIZI GRUP ile/ve ŞAPKASIZLAR
( Dalay Lama'nın başkanlığındadır. İLE/VE Karmapalar yönetir. İLE/VE ... İLE/VE ... )
- BUGA = SARIG/BÖZ BUGA
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Hindistan'dan getirilen bir ilaç.[Genellikle sarı ya da kızıl-kahve renktedir.] )
- BUGURDA ile SAÇ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Kıvırcık saç. İLE Saç. )
- BULUT BİLİŞİM'DE(CLOUD COMPUTING):
IAAS ile/ve/+/<>/> PAAS ile/ve/+/<>/> SAAS
( Infrastructure as a service. İLE/VE/+/<>/> Platform as a service. İLE/VE/+/<>/> Software as a service. )
- BULUT ile SAÇAKBULUTU
( ... İLE İnce, tüy gibi, saçaklı görünüşü olan, buz parçalarından oluşmuş beyaz bulut. )
( ... cum SIRRUS )
- BÜRÜNME ile/ve/||/<> SARINMA
- BÜŞİNÇEK[Kençek] = SALKIM
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Üzüm salkımı. )
- BÜYÜK ÇÖKÜŞ/LER ile/ve/<> !SAVAŞ
- BÜYÜK OKYANUS [KUZEY]:
DOĞU ÇİN DENİZİ ile/ve/||/<> KORE BOĞAZI ile/ve/||/<> SARI DENİZ ile/ve/||/<> KORE KÖRFEZİ ile/ve/||/<> JAPON DENİZİ ile/ve/||/<> LA PEROUSE BOĞAZI ile/ve/||/<> TERPENİYA BOĞAZI ile/ve/||/<> OHOTSK DENİZİ ile/ve/||/<> TTATAR BOĞAZI ile/ve/||/<> UDSKAYA KOYU ile/ve/||/<> ŞELİHOV KÖRFEZİ ile/ve/||/<> PENJUNA KOYU ile/ve/||/<> KURİLSKİYE BOĞAZI ile/ve/||/<> BERING DENİZİ ile/ve/||/<> BERING BOĞAZI ile/ve/||/<> ANADIR KÖRFEZİ ile/ve/||/<> NORTON KOYU ile/ve/||/<> KOTZEBUE KOYU
- BUZUL DAĞLARI ile/değil SAYDAM BUZUL DAĞLARI
( ... İLE/DEĞİL En tehlikeli olan buzul dağları. [Eğer buzul içindeki su erir ve çatlaklar da tekrar donarsa saydam buzul oluyor.] [Titanik, saydam buzul dağlarından birine çarparak batmıştır.] )
- ÇADIR ile/ve SÂYE-BÂN[Fars.]
( ... İLE/VE Büyük çadır. | Gölgelik, tente, sayvan. )
- CAHİL/LİK ile/ve SARHOŞ/LUK
- CAHÎM[Ar.] ile NÂR[Ar.] ile SA'ÎR[Ar.] ile HARÎK[Ar.]
- ÇALI ile SARIÇALI/KADINTUZLUĞU
- ÇALINMASIN DİYE değil/yerine SAHİP ÇIKMAK ÜZERE
- ÇALIŞMA ile SALT ETKİN-LİK
( WORKING vs. PURE ACTIVITY/ACTIVE-NESS )
- ÇALKALA(N)MAK ile/ve/<>/değil SALLA(N)MAK
- CAMİ ile/ve SARAY
( Rum mimarlar tarafından inşa edilmiştir. İLE/VE Ermeni mimarlar tarafından inşa edilmiştir. )
- ÇAMUR ile SALSÂL[Ar.]
( ... İLE Kumla karışık, ince çamur. | Lüleci çamuru. )
- ÇAPUT BAĞLAMA ile/ve/<> SALAMA
( ... İLE/VE/<> Sahalar'ın, çaput bağlamaya verdikleri ad. )
- ÇAR ÇUR = ŞAR ŞUR
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Geriye hiçbir şey bırakmama. )
- ÇARESİZLİK ile/ve/değil/yerine/<> SABIR
- ÇARPICI ile/ve/değil/yerine/<> ŞAŞIRTICI
- ÇARPIKLIK ile SAPTIRMA
- ÇARPITMAK ile SAPTIRMAK
- ÇATMAK ile SATAŞMAK
- CAYAMBE ile/ve SARA URCU ile/ve ANTISANA ile/ve COTUPAXI ile/ve CHIMBARAZI ile/ve TUNGURAHU ile/ve EL ATAR ile/ve SANGAY
( Yanardağlar ülkesi Ekvador'da bulunan etkin yanardağlar. )
- cc[Lat. < CENTIMETRUM CUBICUM] değil/yerine/= SANTİMETRE KÜP
- CEHÂLET ve/> SABIRSIZLIK
( IGNORANCE and/> IMPATIENCE )
- ÇEKAP/CHECK-UP[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK TARAMASI/YOKLAMASI, TÜM/TAM BAKIM
- ÇEKİÇ ile ŞAHMERDÂN[Fars.]
( ... İLE Vurucu ağırlığın, mekanik olarak yükselmesi ve düşmesi sonucu dövme işlemi yapan makine. | Bir yapının, temel kazıklarını çakmakta kullanılan bir çeşit araç. | Çok ağır bir çeşit tokmak ya da çekiç. )
- ÇEKİNCE ile SAKINCA
( DRAWBACK vs. INCONVENIENCE )
- ÇEKİNCE ile/değil/yerine SAYGI
( [not] AVOID vs./but RESPECT
RESPECT instead of AVOID )
- ÇEKİNMEK ile SAKINMAK
( AVOID vs. TO PROTECT )
- ÇENGELKÖY'DE:
AYVA ve/||/<> ŞEFTALİ ve/||/<> SALATALIK)
- ÇER değil/yerine/= SATRANÇ
- CESÂRET ile/değil/ne yazık ki SAYGISIZLIK
- ÇEŞME ile/değil/< ŞADIRVAN/ŞÂDURVÂN[< Fars. ŞÂDÂB-I REVÂN: Akıcı, çok su. (REVÂN: Akıcı.)]
( ... İLE/DEĞİL Daha çok cami avlularında bulunan, etrafı çok musluklu duvarla çevrili su haznesi. )
- ÇİÇEK ile SARMAŞIK/LEBLÂB[Ar.]/ÇENGLİK[dvnlgttrk]
- CİGİ = SAĞLAM
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
- ÇIKARIM ile/değil/yerine (SADECE) DÜŞÜNME
( [not] INFERENCE vs./but (ONLY) THINKING
(ONLY) THINKING instead of INFERENCE )
- CİKLET[İng.] değil/yerine/= SAKIZ
- CİLÂ ile SAYKAL[Ar.]
( ... İLE Maden, ayna gibi nesneleri parlatmak için kullanılan cilâ. | Cilâlamakta kullanılan araç. | Bu cilâyı yapan kişi. )
- ÇIPLAK ile/= ŞALLAK
( ... İLE/= Çıplak. | Giyimine, özen göstermeyen kişi. )
- CİSM[Ar.] ile ŞAHS[Ar.]
- ÇOCUK ile/ve SABÎ[Ar.]
( ... İLE/VE Henüz memeden kesilmemiş erkek çocuk. | Üç yaşını tamamlamayan erkek çocuk. )
( SABÎ-İ MUABBİR: Söyleyen ve söylediğini bilen çocuk. )
- ÇOKLU MANTIK ile/ve SAÇAKLI MANTIK
- CONIFÈRES = SANEVBERÎYE
- ÇÖPLEME:
KARA ile YEŞİL ile SARI
( Düğünçiçeğigillerden, kökleri içi sürdürücü olarak kullanılan, türleri olan bir bitki, marulcuk. )
( HELLEBORUS )
- CREATO- ile/||/<> SARC-/SARCO-
( Et. İLE/||/<> Et, kas. )
- CRUCIFÈRES = SALÎBÎYE
- CÜCE YILDIZLARDA:
BEYAZ ile/ve/||/<> KIRMIZI ile/ve/||/<> SARI
- CÛD ile (CÛD-İ) KEREM ile (CÛD-İ) SEHÂ ile SADAKA
( El açıklığı. cömertlik. | Taşmak, dışlaşmak. | İstenilmeden vermek. İLE/VE/||/<>/> İstenildiğinde vermek. İLE/VE/||/<>/> Gerektiği kadar, ölçüsünde vermek. İLE/VE/||/<>/> Manevi olarak vermek. )
- CUMBA[İt.]/ÇIKMA ile ŞAHNİŞİN[Fars.]
( Yapıların üst katlarında, sokağa doğru çıkıntı yapmış balkon. | Sokağa doğru çıkıntısı olan kafesli bölüm. İLE Odaların dışarı doğru çıkmış kapalı balkon durumundaki yeri. Eski Türk mimarisinde, odanın karşı ön yüzünde yer alan üç yanı pencereli çıkma. )
- CUMHURİYET ANITINDA:
PIETRO CANONICA ve/||/<> SABİHA ZİYA
( )
- DAĞILMA ile SAÇILMA
- DAKİK DİL ve/||/<>/> SAHİH TASAVVUR
- DALGA GEÇMEK ile/değil/yerine (SADECE) TAKLİT ETMEK
( Bozarak, yamultarak tekrar/taklit. İLE/DEĞİL/YERİNE Birinin davranışını/tutumunu, sözünü/sesisini gerçeğine en yakın durum çabasıyla tekrarlama. )
( Olumsuz. İLE/DEĞİL/YERİNE Olumlu ya da nötr. )
( Gereksiz, yersiz, anlamsız. İLE/DEĞİL/YERİNE Belirli bir ölçüde kabul görebilecek kadar/biçimde. )
- DAMA ile/değil/yerine SATRANÇ
( 2000 sonrası. İLE/DEĞİL/YERİNE 2000 öncesi. )
- DAMAKSILLAŞTIRMA/İMÂLE ile/||/<> ART DAMAKSALLAŞTIRMA ile/||/<> EKLEMLEME NOKTASI/ÇIKAK ile/||/<> GENİZSİL/GUNNE ile/||/<> SALÂBET
( İki ses arasından, asıl seslere katılmayacak bir ses çıkarma. | Bir sesin eklemlenme bölgesini art damaktan ön damağa kaydırma. [iki ses arasından, asıl seslere katılamayacak bir ses çıkarma]. İLE/||/<> Yumuşak damak bölgesinde, sert damağın art uç noktasıyla küçük dil arasında oluşturulan ses. İLE/||/<> Sesler oluşturulurken eklemleyicilerin birbirine yaklaşması ya da değmesi sonucu ses yolunun daraldığı ya da tıkandığı yer. İLE/||/<> Geniz yoluyla[nazal] çıkarılan ses. İLE/||/<> Sertlik. )
- DAMAR ile ŞAH DAMARI
( ... ile HABL-ÜL-VERÎD )
( ... İLE Boynun iki yanında, kanı, başa taşıyan aort damarlarından her biri. | En önemli nokta. )
- DANS EDELİM! ve/||/<> ŞARKI SÖYLEYELİM! ve/||/<> SEVELİM! ve/||/<> YAŞAYALIM!
( Hiçkimse izlemiyormuş gibi. VE/||/<> Hiçkimse dinlemiyormuş gibi. VE/||/<> Hiç incinmemiş gibi. VE/||/<> Dünya, cennetmiş gibi. )
- DANS ile SALON DANSLARI
( ... İLE Aşk, tutku ve estetiğin müzik ile harmanlanmasıyla ortaya çıkan salon dansları, bazen bir başkaldırı, bazense duyguların dışa vurumu olarak bilinir. En genel ifade ile de Batı Avrupa'da ve Amerika'da, çiftler tarafından yapılan her türlü dans olarak tanımlanır.
Salon danslarının tarihi, XVIII. yüzyıla kadar uzanır. Tarihsel gelişimine bakıldığında, XVIII. yüzyılın sonlarında, XIX. yüzyılın başlarında, İngiltere'deki soyluların katıldığı balolarda ortaya çıkan bir dans türüdür. Takvimler 1920'li yılları gösterdiğinde ise balo salonları dışında, halk tarafından da öğrenilmeye başlanan salon dansları, zamanla daha popüler bir hâl alır.
Bilinen en eski salon dansı ise Avrupa'da XVI. yüzyıl Fransa'sında ortaya çıkar fakat ahlâk dışı sayılarak yasaklanır. 1880'lerde, Buenos Aires'in kenar mahallelerinde doğmaya başlayan ve toplum tarafından kabulü epey zaman alan salon danslarının Amerika'da ortaya çıkışı ise XX. yüzyıla rastlar. Temeli, hafif tempoda kendi etrafında dönmeye dayalı olan bu danslar, yıllar geçtikçe giderek çeşitlenme gösterir ve bu çeşitlilik beraberinde, izleyenlere, farklı ritmlerin de yer aldığı görsel bir şölen sunar. 1900'lü yılların başında salon danslarına olan ilgi artar ve bu kapsamda 1904 yılından bu yana İngiltere'de hizmet veren Dans Öğretmenleri, İmparatorluk Derneği (ISTD) tarafından, 1924 yılında, dans fakülteleri kurulması düşüncesi geliştirilir ve yaşama geçirilir. Sayıları onikiyi bulan bu fakülteler aracılığıyla salon dansları meraklılarının, dans türlerine ait kavramları yakından tanımaları sağlanır. Ayrıca bu fakülteler sayesinde salon danslarının müzikleri, adımları ve tekniklerine yönelik olarak da belirli standartlar getirilir. Günümüzde, Avrupa'dan Asya'ya kadar uzanan bir coğrafyada, milyonlarca dansçı ve danssever, bu türün takipçileri olarak yaşamlarında, salon danslarına önemli bir yer ayırır. )
- DARILMAK ile/değil/yerine/>< SARILMAK
- DARVAN ile/ve/<> SANÂ
( Sanâ'ya 2 fersah mesafede. [Yemen] )
- DAYANIKLI/LIK ile SAĞLAM/LIK
( ENDURANCE vs. STRENGTH )
( FORTITUDO cum ... )
- DAYANIKLILIK ve/||/<> GÖNÜL FERAHLIĞI ve/||/<> MERHAMET ve/||/<> SABIR
( Daha yüksek bir terbiye yoktur. VE/||/<> Daha büyük bir mutluluk yoktur. VE/||/<> Daha kutsal bir görev yoktur. VE/||/<> Daha etkili bir güç yoktur. )
- DEF-İ DEF değil/yerine/= SAVUYA SAVU
- DEF değil/yerine/= SAVU
- DEFETMEK değil/yerine/= SAVMAK/SAVUŞTURMAK
- DEFLEKSİYON/DEFLECTION[İng.] değil/yerine/= SAPIŞ
- DEFLEKSİYON/DEFLECTION[İng.] değil/yerine/= SAPIŞ
- DEĞER/İNİ BİLMEK:
SAHİP OLMADAN ÖNCE ile SAHİP İKEN ile KAYBETTİKTEN SONRA
( )
( )
( )
( )
- DEĞER/KİŞİ:
KAYBETTİĞİMİZDE ANLAŞILAN değil SAHİPKEN BİLİNMESİ GEREKEN
- DÉJÀ ENTENDU[İng.] değil/yerine/= SANKİ İŞİTTIM SANISI
- DÉJÀ PENSÉ[İng.] değil/yerine/= SANKİ DÜŞÜNDÜM SANISI
- DÉJÀ VU[Fr./İng.] değil/yerine/= SANKİ GÖRDÜM SANISI
- DEKSTER/DEXTER[İng.] değil/yerine/= SAĞ
- DEKSTROKARDİ değil/yerine/= SAĞDA YÜREK
- DEMET ile SALKIM
( BUNCH vs. WISTERIA/WISTARIA )
( BÂKA ile UNKUD[çoğ. ANÂKID] )
- DEMOKRASİ ile SANDIK
( Her demokrasi olan yerde/ülkede sandık vardır fakat her sandık olan yerde/ülkede "demokrasi vardır" diyemeyiz. )
- DENEME ile/ve/değil SAĞLAMA
( [not] TO TEST vs./and/but TO CHECK )
- DENİZ KAPLUMBAĞASI ile ŞAHİN GAGALI/GÖKKUŞAĞI PARLAYAN DENİZ KAPLUMBAĞASI
( ... ile )
( ... cum ERETMOCHELYS IMBRICATA )
- DENİZALTININ:
SOL KANADI ile/ve/||/<> SAĞ KANADI
( Dışbükey. İLE/VE/||/<> İçbükey. )
( Ön tarafta bulunan sol kanat açılarak, basıncın, alttan itmesi ve motor/pervâne desteğiyle yüzeye çıkılır. İLE/VE/||/<> Ön tarafta bulunan sağ kanat açılarak, basıncın, üstten bastırması ve motor/pervâne desteğiyle dalış yapılır. )
- DERİN ile/ve/değil SAKİN
( [not] DEEP vs./and/but CALM )
- DERVİŞ ile/ve SÂLİK
( Dervişlik çok kolay, âsân bir yoldur, söz dinleyene; Dervişlik çetin ve pek müşkil yoldur, söz dinlemeyene. )
( Dervişe gizli olmaz. )
- DEVE ile SÂİBE[Ar.]
( ... İLE Başıboş bırakılmış hayvan, dişil deve. )
- DEVE ile SAMBURU DEVESİ
- DEVİYASYON değil/yerine/= SAPMA
- DEVLETİN (ÖNCELİKLİ/ZORUNLU) SORUMLULUKLARI:
EĞİTİM ve/||/<> SAĞLIK ve/||/<> GÜVENLİK ve/||/<> YARGI GÜVENCESİ
- DEVLETLÜ RE'FETLÜ ile RİF'ATLÜ ile SAÂDETLÜ
( Seraskerelere verilen unvan. İLE Askerlikte binbaşılarla, mülkiyede üçüncü rütbe sahiplerinin unvanı.[SÂLİSE] İLE Askerlikte albay/miralay ile korgeneral[birinci ferik], sivilde vezir ile mîrülümerâlık rütbeleri arasındaki kişilerin resmî unvanı. )
- DIGITAL[İng.] değil/yerine/= SAYISAL | PARMAKLA | PARMAKSI
- DİJİTAL değil/yerine/= SAYISAL
- DİJİTAL değil/yerine/= SAYISAL | PARMAKLA
- DİJITALİZASYON/DİGITALIZATION[İng.] değil/yerine/= SAYISALLAŞTIRMA
- DİK GÖVDE = SÂK-I MÜSTAKÎM = TIGE DROITE
- DİKİT ile/ve/<> SARKIT
( Mağaraların tabanında, yukarıdan damlayan kireçli suların katılaşmasıyla oluşan kolonlardan her biri. İLE/VE/<> Mağaraların tavanında oluşan, genel olarak koni biçiminde olan, kalker birikintisi, damlataş. )
( STALAGMİT[< Fr. < Yun.] cum/et/<> STALAKTİK[< Fr. < Yun.] )
- DİKKATE DEĞMEZ/LİK değil SADE/LİK
- DİL ve SANAT
- DİL ve/||/<> SANAT ve/||/<> AHLÂK
( Kişilerin, düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek üzere, işaret ya da sözcüklerle yaşadıkları anlaşma. VE/||/<> Kişinin, hem kendine, hem de hemcinslerine yönelik 'iyilik' ülküsüne yaklaşma çabası ile hak-ödev bağlantısı çerçevesinde kurduğu ilişkiler manzumesini ve bunları belirleyen kurallar düzeni. VE/||/<> Yarar kaygısından git gide uzaklaşıp 'güzellik' değerlendirişine, elden geldiğince uygun ürün ortaya koymanın anlamını dışavurmanın yolu yordamıdır. )
( Dilde, mucize olmaz. )
- DİNC[Azr.] = SAKİN, RAHAT[Tr.]
- DİNLEMEK ile/ve/<> SABIR/SABRETMEK
( TO LISTEN vs./and/<> PATIENCE )
- DİŞ TELİ ile/değil/yerine/||/<>/> SAYDAM PLAK
(
ile/değil/yerine/||/<>/> )
- DIŞLAMA ile/değil (SADECE) FARK
( [not] TO EXCLUDE vs./but (ONLY) DIFFERENCE )
- DİSPANSER değil/yerine/= SAĞLIKEVİ/SAĞLIK OCAĞI
- DİVAN ŞİİRİ TÜRLERİ [DİNSEL OLMAYAN/LAR]:
BAHÂRİYE ile/ve/<> CEMREVİYE ile/ve/<> FAHRİYE ile/ve/<> IYDİYE ile/ve/<> MEDHİYE ile/ve/<> MERSİYE ile/ve/<> HİCVİYE ile/ve/<> GAZAVATNÂME ile/ve/<> SAKİNÂME ile/ve/<> HAMAMNÂME ile/ve/<> SAHİLNÂME ile/ve/<> KIYÂFETNÂME ile/ve/<> SURNÂME ile/ve/<> LÛGAZ ile/ve/<> MUAMMÂ ile/ve/<> HEZLİYÂT ile/ve/<> TARİH DÜŞÜRME ile/ve/<> ŞEHR-ENGİZ ile/ve/<> DÂRİYE
( XIII. yy.'dan, XIX. yy.'a kadar, 3182 Dîvân Şairi vardır. )
( Bahar nitelemeleriyle başlanarak birini övmek için yazılan kasîde. | Baharın gelişiyle doğanın uyanışını, değişimini, güzelleşmesini konu edinen kasîdeler. İLE/VE/<>
Bayramlar, baharlar gibi cemre vesilesiyle, dönemlerindeki önemli kişiler için yazılan şiirler. İLE/VE/<>
Bir kişinin[devletli, bir başka şair ya da şairin kendinin] övüldüğü şiirler. İLE/VE/<>
Dönem büyüklerinden birini bayramın gelişi dolayısıyla öven kasîde türü. İLE/VE/<>
Bir kişiyi [devlet ya da tasavvuf ileri gelenlerini] övmek için yazılan manzum yapıtlar. İLE/VE/<>
Bir ölenin/vefâtın ardından duyulan acıyı anlatmak, öleni övmek için yazılan manzum yapıtlar. İLE/VE/<>
Bir kişiyi, kurumu, toplumsal olayı, geleneği yeren/taşlayan manzum türü. [Siham-ı Kaza - Nef'î] İLE/VE/<>
Savaşları, kahramanlıkları, zaferleri anlatan manzum ya da mensur yapıtlar. [İlk gazavatnameler XV. yy.'da yazılmaya başlanmıştır] İLE/VE/<>
İçki ve içki âlemlerinin övülerek anlatıldığı manzum yapıtlar. İLE/VE/<>
Hamamları, hamam eğlencelerini ve hamamdaki güzelleri betimlemek üzere yazılan manzum yapıtlar. [ilki: Deli Birader - Gazalî] İLE/VE/<>
İstanbul kıyıları ile buralardaki yerlerinin anlatıldığı şiirlerin genel adı. [Fennî] İLE/VE/<>
Kişilerin karakterlerini, fiziksel görünümlerini [göz rengi, boy uzunluğu/kısalığı vb.] temel alarak açıklamaya çalışan yapıtlar. İLE/VE/<>
Sarayın mutlu günlerini [evlenme, doğum şenlikleri vb.] anlatann manzum yapıtlar. İLE/VE/<>
Hece vezniyle yazılmış manzum bilmece. İLE/VE/<>
Belirli kurallara göre düzenlenip çözülebilen manzum bilmece. İLE/VE/<>
Alaylı bir dille yazılmış manzum türü. [zarif bir nükte ya da güzel bir mazmun kadar kaba şakalara, taşlamalara ve sövgülere de yer verilir] İLE/VE/<>
Önem verilen bir olayın ya da bir yapının kuruluş yılını bildiren bir tümce, bir mısra ya da beyit yazmak. İLE/VE/<>
[Fars.: "Şehir karıştıran"] Bir kenti, o kentin güzelliklerini, doğal ve sosyal özelliklerini anlatan manzum yapıtlar. İLE/VE/<>
Yeni yaptırılmış saray, köşk, yalı benzeri binalar için yazılmış kasîdeler. )
- DİVÂN-I MUHASEBAT[Ar.] değil/yerine/= SAYIŞTAY
- DİZEK/SATIR ile SATIR
( Bir sayfa üzerinde yan yana dizilmiş sözcükler. İLE Ağır ve enli bir bıçak. )
- DOĞA ile/ve SANAT
( Sanat, sırrını bilenler için bir tutam otun içinde saklıdır. Bilmeyenler ise onu bir dağın ardında zannederler. )
( ... İLE/VE Doğanın karşısında kazanılmış zafer. )
( “Doğa, sanat gibi görüldüğünde; sanat ise doğa gibi görüldüğünde güzeldir.” )
( Güzellik, teknikteki doğadır; sanatsallıktaki özgürlüktür. )
- DOĞAL BESLENMEDE:
MESAFE ile/ve/||/<> ZAMANLAMA ile/ve/||/<> TOHUM ile/ve/||/<> KAYNAK ile/ve/||/<> İŞLEME ile/ve/||/<> SAĞLIK ile/ve/||/<> CANLILAR
( Yakın. İLE/VE/||/<> Döngüsel. İLE/VE/||/<> Yerli. İLE/VE/||/<> Aracısız. İLE/VE/||/<> Organik/zehirsiz. İLE/VE/||/<> Dirimsel çeşitlilik. )
- DOĞAN ile SARDOĞAN
( ... İLE Sarı renkli bir tür doğan. )
- DOĞRU ile/değil SABİT(E)
( [not] RIGHT vs./but CONSTANT )
- DOĞRULUK/DÜRÜSTLÜK[Fars.] ile/ve/<> SAYGI
( Dürüst olmayan cezalandırılır. İLE/VE Saygı göstermeyene toplumda yer verilmez. )
( Teşekkür ve özür dilemeyi bilmek/uygulamak ile. )
( TO BE HONEST vs./and RESPECT )
- DOLMA ile SARMA
- DOMATES/BİBER ile/<> SALÇA[İt.]
( ... İLE/<> Yemeklere konulmak için yapılan, domates ya da biber ezmesi. | Bazı yemeklerde tat vermek üzere kullanılan sos. )
- DOMUZ ile SAKALLI DOMUZ
( ... İLE Asya ile Avustralya arasındaki cennet adalarında yaşarlar. )
- DONDURMAK ile SABİTLEMEK
( "TO SET" vs. TO FIX )
- DÖNGÜ ile/ve/||/<> SALINIM
- DOSTLUK:
"KUSURSUZ/LUK" değil/yerine SAMİMİYET
- DÜĞÜMÜ ile/ve ATKISI ile/ve SAÇAĞI
- DÜNYA ile/ve/||/<>/> NEPTÜN ile/ve/||/<>/> URANÜS ile/ve/||/<>/> SATÜRN ile/ve/||/<>/> GÜNEŞ
( [=]
50 ay. İLE/VE/||/<>/> 57 dünya. İLE/VE/||/<>/> 63 dünya. İLE/VE/||/<>/> 700 dünya. İLE/VE/||/<>/> 1300 dünya. İLE/VE/||/<>/> 1.300.000 dünya. )
- DURAĞAN ile SABİT
- DURDURMAK ile/ve/değil SABİTLEMEK
- DÜRTÜLER ile/ve/||/<> KAYGI ile/ve/||/<> SAVUNMALAR
- DURUŞ ve/<> SAYGI ve/<> SEVGİ
( Kıyam. VE/<> Rükû. VE/<> Secde. )
- DÜŞMANCA ile/ve/değil/||/<>/< SAYGISIZCA
- DUT ile ŞAH DUTU
- EDEB ile/ve/<> SAMİMİYET
( Ne kadar samimi olunsa da edebten uzaklaşmamak gerekir! )
- EĞİLMEDE:
"ÇIKAR" / "ÜSTÜNLÜK" ile/değil/yerine SAYGI
( Nokta kadar "çıkar/ın" için, virgül kadar eğilme! / Kimse, kimseden "üstün" ya da yukarıda değildir/olamaz. İLE/DEĞİL/YERİNE Bir kişinin, hizmetine, emeğine, çabasına saygı duyuyorsak... )
- EHLİYETE, KISMÎ/TAM ENGEL OLABİLECEKLER:
CİNNET ile/ve/||/<> SAĞIRLIK ile/ve/||/<> UNUTMA(NİSYAN) ile/ve/||/<> UYKU ile/ve/||/<> SARA ile/ve/||/<> HASTALIK(MARAZ) ile/ve/||/<> SAKATLIK(MALÛLİYET) ile/ve/||/<> BUNAMA(ATEH) ile/ve/||/<> CEHİL ile/ve/||/<> SARHOŞLUK(SEKİR) ile/ve/||/<> HAFİFLİK(HEZEL) ile/ve/||/<> İSRAF ile/ve/||/<> ESÂRET ile/ve/||/<> ENGEL(ZECİR) ile/ve/||/<> YOLCULUK(SEYAHAT)
( ALIENATION et/||/<> SURDITE et/||/<> FAIBLESSE DE LA MEMOIRE et/||/<> LE SOMMEIL et/||/<> EPILEPSIE et/||/<> LA MALADIE et/||/<> INFIRMITE et/||/<> LA SECONDE ENFANCE et/||/<> L'IGNORANCE et/||/<> L'IVRESSE et/||/<> LA LEGERETE et/||/<> LA PRODIGALITE et/||/<> ESCLAVAGE et/||/<> LA CONTRAINTE et/||/<> LE VOYAGE )
- EKLEKTİK:
"SAĞALTIM/TERAPİ" değil SAĞALTICI/TERAPİST
( Olmaz! | Olur. )
- EKLEMLİ/MAFSALLI GÖVDE = SÂK-I MAFSALÎ = TIGE ARTICULÉE
- ELİK/TECEN ile/ve ŞAMUA
( Dağ keçisi. İLE/VE Bir tür dağ keçisi. )
- ELMAS ile/||/<> SAFİR
( Doğadaki en sert maden. İLE/||/<> Korundum mineralinin bir çeşidi. )
- EM- ile/||/<> -EMİA/-AEMİA ile/||/<> AP-/APO-/APH- ile/||/<> HEM-/HEMA-/HEMAT-/HEMATA-/HEMATO-/HEMO- ile/||/<> SANGUİ-/SANGUİN- ile/||/<> -PLASMİA ile/||/<> THROMB-/THROMBO-
( Kan. İLE/||/<> Kan, kanla ilgili durum. İLE/||/<> Kan. İLE/||/<> Kan, kanla ilgili. İLE/||/<> Kan. İLE/||/<> Kan plazmasının özel bir durumu ile ilgili. İLE/||/<> Pıhtı ya da trombusla ilgili. )
- EMEK ile/ve/||/<> EDEP ile/ve/||/<> SABIR
- ENAYİ/LİK ile/değil ŞANSSIZ/LIK
- ENDİK ile SAF
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Saf kişi, safdil, saf gönüllü. İLE ... )
- ENGEISTON değil/yerine/= SANATÇI
- ENGEL ile SANSÜR
- ENGİNAR ile SAKIZ ENGİNAR
- EPİDEMİYOLOJİ/EPIDEMIOLOGY[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK ARAŞTIRMA BİLİMİ / TOPLUM SAĞLIĞI/HALK SAĞLIĞI
- ERKEN SAMİMİYET ile/değil/yerine SAMİMİYET
( Erken samimiyet, pişmanlık doğurur. )
- ERTE ile SABAH
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Sabahın körü. )
- EŞEK HAZZI ile SANATÇI HAZZI
( DONKEY PLEASURE vs. PLEASURE OF ARTIST )
- ESER ile/ve/<>/|| ŞAH-ESER
- EŞEYSELLİK/SEKS ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SARILMAK
( ... ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KOÇA )
- EŞİTLİK ve/=/||/<>/>/< SAVAŞÇILARI
( Özellikle hukuk mantığı ve tarihi açısından, "Eşitlik Savaşçısı[On The Basis of Sex]"'nı izlemenizi öneririz... )
( )
- ESNEKLİK ve/||/<>/> SAĞLAMLIK/GÜÇ ve/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET
( Çocuk gibi. VE/||/<>/> Demir gibi. VE/||/<>/> Bilge gibi. )
- ESNEMEDE [AĞZIN EL İLE KAPANIŞINDA]:
SOL ELİN DIŞI ile/ve/değil/yerine SAĞ ELİN AVUÇİÇİ
( Tüm genel/günlük koşullarda. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Namazda. )
- ESNEMEDE [AĞZIN EL İLE KAPANIŞINDA]:
SOL ELİN DIŞI ile/ve/değil/yerine SAĞ ELİN AVUÇİÇİ
( Tüm genel/günlük koşullarda. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Namazda. )
- ESPRİ ve ŞAKA
( LÂTÎFE )
( LÂG )
( WIT and JOKE )
- ESTETİK ile SANAT
( Estetik sanatın ahlâkıdır. )
- ESTETİK DEĞER ile/ve SANATSAL DEĞER
( Doğal. İLE/VE Yapay. )
- ESTETİK ile/ve/<> SANAT
( Estetik, sanatın ahlâkıdır. )
( Estetik, duyarlılıkta oluşan tikel anlamın şeyleşmesini/nesneleşmesini hem duyarlılık, hem de nesneleşme yönünden inceleyen bilimdir. )
( Sanatın nesneleri, estetiktir fakat estetiğin nesneleri, sorun yaratır. )
( Estetik duygulanım, estetik değildir. )
( Estetik için süreklilik gerekir. )
( Estetik duyuş, kavrama dayanmaz. )
( Estetiği kuran, şiirdir. )
( İLM-İ MAHÂSİN ile/ve/<> FENN )
- ETKİLEMEYE ÇALIŞMAK (İÇİN) KONUŞMAK/ANLATMAK ile/ve/değil/yerine (SADECE) KENDİNİ ANLATMAK/TANIMLAMAK (İÇİN) KONUŞMAK/ANLATMAK
- ETRAFINDA:
"ÇOK KİŞİ" değil/yerine (SADECE) KİŞİ/ADAM
- EVEREST ile SAGARMATHA/CHOMOLUNGMA
( ANA TANRIÇA/KRALİÇE/SAGARMATHA[Nepal dilinde]
CHOMOLUNGMA[Tibet dilinde] )
- EVLENECEĞİN KİŞİYİ:
AKŞAM/GECE GÖRMEK ile/ve/yerine SABAH/UYANINCA GÖRMEK
- EYLEM/HAREKET ve/||/<>/>/< SAĞALTIM/TEDAVİ/ŞİFÂ
- EYTİŞİM/DİYALEKTİK ile SAFSATACILIK/YANILTMACILIK/SOFİSTİKA
( Karşıt görüşlerin çatışması yoluyla gerçeğe ulaşma yöntemi. İLE İkna etmek amacıyla kanıtların retorik ve mantık hileleriyle kullanılması. )
- EZAN ile SALÂ
( Ezan, günde beş vakit olarak kılınan namaza davet içindir. Sabah ezanı Sabâ Dilkeşhâverân, öğle ve ikindi namazı Hicaz/Hüseynî, akşam namazı Rast, yatsı namazı ise Nevâ, Beyâti, Rast ya da Hicaz makamlarından biriyle okunur. )
( BÂNG-İ NEMÂZ ile ... )
- FAHRÎ[Ar.] değil/yerine/= SAYGIL
- FALK[Ar.] ile ŞAKK[Ar.]
- FATURA[İt. < FATTURA] değil/yerine/= SAYIŞÇA
- FÂZA[Ar.] ile SÂLE[Ar.]
- FELDİSPAT ile SANİDİN[Fr. < Yun.]
( ... İLE Volkanik kayaçlarda bulunan, ortoz feldispat türü. )
- FELSEFE YANINDA/KARŞISINDA:
[ne] KEYFİYET ne de SANAT
- FELSEFE/BİLİM/SANAT'TA:
SAYGI DUY(UL)MA ile/ve/||/<>/< SAYGI UYAN(DIR)MA
- FELSEFE ve/||/<> AŞK ve/||/<> SANAT
( "Evet!" diyememektir. VE/||/<> "Hayır!" diyememektir. VE/||/<> Soruyu anımsayamamaktır. )
- FELSEFE ve SANAT ve GÖRELİLİK
- FELSEFE ve/||/<> SANAT ve/||/<> KEŞİF
( Soyutlayarak[tenzih ederek]. VE/||/<> Benzeterek[teşbih ederek]. VE/||/<> Bireştirerek[tevhîd ederek]. )
( Akıl ile. VE/||/<> Hayal ile. VE/||/<> Kalp ile. )
- FELSEFE ile/ve/||/<>/< ŞAŞMA/HAYRET
( Felsefenin başlangıcı, şaşmadır/hayrettir. )
( )
- FELSEFE ile/ve SAVAŞ TARİHİ
( Aristoteles. İLE/VE Büyük İskender. )
- FERÂSET[< FERES] ile/ve/||/<>/> SALÂT
( 1. ile/ve/||/<>/> 2. )
- FERİSİLER ile SADDUKİLER ile ESSENİLER
( Ferisiler, Tanrı'ya inanır, ruhları, melekleri ve peygamberleri kabul eder ve peygamberlerin gösterdiği yolda yaşamayı, şeriatı savunurdu. Saddukiler, Tanrı'ya inanır, ancak, melekleri kabul etmez, peygamberlere ayrıcalık tanımaz, ruhlara ve ölümden sonra yaşama inanmazdı. Esseniler, ezoterik olanlardı. Yerleşim bölgelerinin uzağında özel tapınaklarda mistik deneyimlerle uğraşırdı. Bunlar daha çok Lut Gölü ve Mısır İskenderiyesi civarında örgütlenmişti. İsa'nın, Esseniler'den olduğu ileri sürülmektedir. )
- FİKS/FIXED[İng.] değil/yerine/= SABİT
- FİKSASYON/FIXATION[İng.] değil/yerine/= SABİTLEME | SAPLANMA
- FİKSATÖR/FIXER[İng.] değil/yerine/= SABİTLEYİCİ
- FİLOZOF ile/ve/||/<> SANATÇI
( Soyutlayan. İLE/VE/||/<> Soyutlanan. )
- FİLOZOFLAR ile/ve PEYGAMBERLER ile/ve SANATÇILAR
( Aklını, sana gösterir/gösterenler. İLE/VE Seni, sana gösterir/gösterenler. İLE/VE Zevkini, sana gösterir/gösterenler. )
( Evrenseller. İLE/VE Kendin. İLE/VE ... )
( Tenzihin temsilcisi. İLE/VE Teşbihin temsilcisi. İLE/VE ... )
( Hareket ederler. İLE/VE Hicret ederler. İLE/VE ... )
- FİMBRİYA/FİMBRIA[İng.] değil/yerine/= SAÇAK
- FIRSAT ile/ve ŞANS
( OPPORTUNITY vs./and CHANCE )
- FİTİL ile ŞAMA[Ar. ŞEMA]
( ... İLE Bal mumuna ya da parafine batırılmış fitil. )
- FİTRE ile/ve SADAKA
( Ramazan ayı boyunca. [Bayram namazına kadar] İLE/VE Ramazan ayı dışında. )
( ... İLE/VE Tüm nesne/bitki/hayvan ve hizmetler. )
- FİZYOPATOLOJİ/PHYSIOPATHOLOGY[İng.] değil/yerine/= SAYRILIK OLUŞUM BİLİMİ
- FLEP/FLAP[İng.] değil/yerine/= SAPLI DOKU
- FOKLARDA/DENİZKÖPEĞİGİLLER[PHOCIDAE]:
AKDENİZFOKU ile ÇİZGİLİFOK ile EDDELLFOKU ile HALKALI FOK[Kuzey kutbunda] ile HAWAII FOKU[MONACHUS SCHAUINSLANDI] ile PARS FOKU ile ROSS FOKU ile SAKALLI FOK
( MONACHUS MONACHUS cum ... cum ... cum ... cum ... cum ... cum ... cum ... )
- FORMA NUMARASI ile/ve/||/<>/> YAPRAK ile/ve/||/<>/> SAYFA
( Kim, işaret/nişan için beni kenarımdan büker,
Cehâlet ile kanımı akıtır. )
- FULAR[Fr. < FOULARD] ile ŞAL[Fars.]
( Genellikle boyna bağlanan, bir tür ince kumaş. İLE Genellikle Hindistan'da dokunan, özel motifleri olan değerli bir tür kumaş. | Kadınların, omuzlarını örtmek için kullandıkları, geniş atkı. )
( FOULARD avec ... )
- GALİBA[Ar.] ile SANIRIM/ANLAŞILAN/GÖRÜNÜŞE GÖRE/BAKILIRSA
- GALİBA değil/yerine/= SANIRIM/ANLAŞILAN/GÖRÜNÜŞE BAKILIRSA/GÖRÜNÜŞE GÖRE
- GALİBA ile SANKİ
- GARB ile/||/<> ŞARK ile/||/<> MAĞRİB
( Batı. İLE/||/<> Doğu. İLE/||/<> Garp, batı, batıda bulunan. )
- GECELERİ BİSİKLETTE:
SİYAH ile MAVİ ile KIRMIZI ile SARI ile BEYAZ ile YEŞİL
( Görünmez. İLE 17 m.'ye kadar. İLE 24 m.'ye kadar. İLE 37 m.'ye kadar. İLE 55 m.'ye kadar. İLE 130 m.'ye kadar. )
- GEÇMİŞTEKİ (BAZI DURUMLARI) UNUTMAMAK ile/ve/değil/fakat/||/<>/> SAPLANIP KALMAMAK
- GELİN-DAMAT ve/||/<> SAĞDIÇ
( ... VE/||/<> Düğünde, gelin ya da güveye kılavuzluk eden kişi. )
- GELİNCİK ile SANSAR
( WEASEL vs. MARTEN )
( BELETTE avec MARTRE )
( WIESEL mit MARDER )
( MUSTELA PUTORIUS FURO[: Misk otuyla beslenen kötü kokulu hırsız] cum MARTES )
( COMADREJA con MARTA )
( DONNOLA con MARTORA )
- GEMİ ile SABURA[Lat.]
( ... İLE Gemi safrası. )
- GEMİ ile SALAPURYA[İt.]
( ... İLE Ticaret eşyası taşımakta kullanılan, 10-15 tonluk, üçgen biçiminde yelkeni olan deniz taşıtı. )
- GEMİ ile ŞAYKA[Macarca SAJKA]
( ... İLE Türkler'in, Karadeniz'deki ırmak kıyılarının korunmasında, Rus Kazaklar'ın kıyılara saldırmada kullandıkları altı düz, yayvan gemi. )
- GENİŞLETME ile/ve SAĞLAMLAŞTIRMA
( TO GET WIDEN vs./and TO STRENGTHEN/FORTIFY/CONSOLIDATE )
- GERÇEK KESİNTİLİ(HAKÎKİYYE) ile SADECE İKİ ŞIKKI UZLAŞTIRMAYI ENGELLEYEN ile SADECE İKİ ŞIKKI DA BOŞA ÇIKARMAYI ENGELLEYEN
( İki şıkkı uzlaştırmayı ve boşa çıkarmayı birlikte engelleyen.(Sayı ya çifttir ya tektir.) Bu şey ya ağaçtır ya taştır. Zeyd ya denizdedir ya da boğulmaz. )
- GERÇEK" ile/ve/değil/yerine "SAĞLAM"
- GERÇEK/LİK ile/ve/değil/<> SABİT/LİK
- GERÇEK ile/>< SAHTE
( İlk/en başta küçük/düşük. İLE İlk/en başta büyük/yüksek. )
( İlerledikçe/derinleştikçe yüce/ulaşılmaz. İLE İlerledikçe/derinleştikçe değersiz. )
( ZAVALLILAR ile/değil/yerine/>< KİŞİLER:
Sadece, güc(ün)e/olanaklar(ın)a "saygı gösterir". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Herkese saygı gösterir.
Çoğunlukla dedikodu yapar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Düşüncelerini açıkça paylaşır.
Sadece, çıkarları olduğunda yardımseverdir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Kibar ve her zaman yardımseverdir.
Gösterişin hastasıdır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Gösterişi sevmez.
Kolay söz verir, nadiren tutar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Verdikleri sözü tutmak için çabalar.
İlgi manyağıdır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Alçakgönüllüdür. )
( ... ile/>< CALÎ )
- GEREKSİZ TEKRAR(TOTOLOJİ) ile SAÇMALAMAK
( TAUTOLOGY vs. TO BULLSHIT )
- GERGİN/LİK ile ŞAŞKIN/LIK
( ... cum CONSTERNATIO )
- GERİLİM ile/ve/değil/yerine SALINIM
- GETİRİ ile SAĞLAMA
( GALLE ile ... )
( INCOME vs. PROVIDE )
- GEYİK ile/ve SAMBAR
( ... İLE/VE Asya'da yaşar. )
- GİYSİ ile SALWAR KAMEEZ
( ... İLE Güney Asya'ya özgü, geleneksel giysi. )
- GLUC-/GLUCO-/GLYCO- ile/||/<> SACCHAR-/SACCHARO-
( Tatlı, glukozla ilgili şekerli. İLE/||/<> Şekerle ilgili, şeker. )
- GOLGİ CİSİMCİĞİ değil/yerine/= SALGI AYGITI
- GÖRÜNÜRLÜK ile/ve/<> SAYDAMLIK
- GÖVDE VE DALLAR = SÂK VE A'ZÂ = TIGE ET RAMEAUX
- GÖVDE = SÂK = TIGE
- GÖVDENİN ANATOMİK YAPISI = SÂKIN İNTİSÂC-I TEŞRÎHÎSİ = STRUCTURE ANATOMIQUE DE LA TIGE
- GÖZBEBEĞİ ve/||/<> SARIBENEK
( .. VE/||/<> Gözde, ağ tabakanın ortasında bulunan ve simgenin en net olarak oluştuğu, sarı renkli duygun nokta. )
- GRAMOFONLARDA:
BORULU ile SALON ile ÇANTA ile ÇOCUK ile UFAK
- GÜÇ:
SIÇRAYIŞ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SARSILMAZ DURUŞ
- GÜÇLENDİRME ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< SAĞLAMLAŞTIRMA/BERKİTME
- GÜDÜ/İTKİ = SAİK[Ar. < SEVK] = MOTIVE[İng.] = MOTIF[Fr.] = MOTIV[Alm.] = MOVERE[Lat.] = MOTIVO[İsp.]
- GÜDÜLENME(MOTİVASYON) <- > SABIR <- > GÜDÜLENME(MOTİVASYON)
- GUDVE[Ar.] / BÂMDÂD/ÂN, BÂMDÂDÎ, BÂM-GÂH/GEH[Fars.] değil/yerine/= SABAH, SEHER
- GÜLME! ve/ya da AĞLAMA! ve/ya da LANETLEME!
ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
SADECE ANLA!(MAK)
( NON RIDERE vs. NON LUGERE vs. NEQUE DETESTARI |
SED INTELLIGERE )
- GÜNEŞ SİSTEMİ ile/ve/||/<>/> SAMANYOLU GÖKADASI ile/ve/||/<>/> MİLYARLARCA GÖKADA
( Güneş sistemi, Samanyolu içinde sadece bir noktadır. Bu nokta, Samanyolu'nun merkezi etrafında, saniyede 220 km.'lik bir hızla dönerek bir turu, yaklaşık 230 milyon yılda tamamlar. İLE/VE/||/<>/> 1920'ye kadar, uzayın, sadece Samanyolu galaksisinden ibaret olduğu sanılıyordu. İLE/VE/||/<>/> Uzay, 20 milyar ışık yılı[bkz. 12665] çapındadır. )
( ... İLE/VE/||/<>/> Samanyolu, içinde Güneş Sistemi'nin de bulunduğu Evren'deki milyarlarca galaksiden sadece biridir. 100.000 ışık yılı çapındaki Samanyolu Galaksisi'nde, yaklaşık olarak 100 milyar yıldız olduğu tahmin ediliyor. Samanyolu'nun merkezinde, Sagittarius A adında bir kara delik vardır ve dünyaya uzaklığı, 26.000 ışık yılıdır. İLE/VE/||/<>/> ... )
( Çıplak gözle ancak dört galaksi görebiliriz. Oturduğumuz yerden yalnızca iki tane görebiliriz, bunlardan biri de içinde bulunduğumuz Samanyolu'dur. )
- GÜVEN ile/ve/değil/<> SAYGINLIK(İTİBAR)
( [not] TRUST vs./and/but/<> ESTEEM, REPUTATION )
- GÜVENMEK ile/ve SAĞLAMLAŞTIRMAK
( TO TRUST vs./and TO CONSOLIDATE )
- GÜZELLİK FELSEFESİ ile SANAT FELSEFESİ
- h.[Lat. < HORA] değil/yerine/= SAAT
- HAİN değil/yerine/= SATKIN
- HAIR STYLER[İng.]/KUAFÖR[Fr. < COIFFEUR]/BERBER[Fars.]/PERUKAR[İt. < PARRUCCHIERE] değil/yerine/= SAÇ BAKIMCISI
( Saç ve sakalın kesilmesi, taranması ve yapılması işiyle uğraşan ya bunu meslek edinen kişi. | Bu işin yapıldığı dükkân, güzellik salonu. )
- HAKİKATLERİN SANATI ile SANATIN HAKİKATLERİ
- HAKİM OLMAK" ile/ve "SAHİP ÇIKMAK"
- HAKÎR[Ar.] ile SAGÎR[Ar.]
- HAKK ve SABIR
- HAKLI BULMAK ile/ve/değil/yerine SAVUNMAK
( [not] TO ACKNOWLEDGE TO BE RIGHT vs./and/but DEFENCE
DEFENCE instead of TO ACKNOWLEDGE TO BE RIGHT )
- HALAT ile SALMASTRA[İt.]
( ... İLE Halat tellerinden, saç gibi örülmüş olan ip. | Özellikle makinelerde birbirine sıkıca değen iki yüzey arasına yerleştirilerek, bu yüzeyler arasına, su, buhar ya da yağların sızmasını önleyen urgan. )
- HALAT ile SARDUN[Yun.]
- HALAT ile/ve SART
( ... İLE/VE Hasır halat. )
- HALE/HEALTHY LIFE EXPECTANCY[İng.] değil/yerine/= SAĞLIKLI YAŞAM BEKLENTISİ
- HAMAM ile SAUNA[Fince] ile FURO
( ... İLE Fin hamamı. İLE Japon hamamı. )
- HAMLİYYE ile ŞARTIYYE
( Yüklemli[sözcük, ya edat, ya isim, ya fiil.].(Basîta). İLE Koşullu[şartlı]. )
- HARC ile SARF
- HAREKET:
NOKTA ve/<> HAT ve/<> SATIH/YÜZEY ve/<> HACİM/CİSİM
- HAREKET ve SABİTLİK
( MOVEMENT and CONSTANCY )
- HARÎK[Ar.] ile CAHÎM[Ar.] ile NÂR[Ar.] ile SA'ÎR[Ar.]
- HARİKA ile/ve/||/<> ŞAHİKA
- HARP/CENK değil/yerine/= SAVAŞ
- HASRET ve/> SANAT
( Hasret ortadan kalktığında, sanat ortaya çıkar. )
- HASTA NAKİL AMBULANSI değil SAYRI TAŞIMA ARACI, CANKURTARAN
- HASTA/LIK değil/yerine/= SAYRI/LIK
- HASTAHANE[Fars.] değil/yerine/= SAĞALTAY
- HASTALIK TIBBI ile/ve/||/<>/< SAĞLIK TIBBI
- HASTALIKLI BAĞIMLILIK ile/değil/yerine/||/<>/< SAĞLIKLI BAĞIMLILIK
( )
- HAT ile/ve/> SATH ile/ve/> ŞEKİL
( Tek boyut. İLE/VE/> İki boyutlu. İLE/VE/> Üç boyutlu. )
- HATTAT'IN/"USTA"NIN YAZDIKLARININ, ...:
HEM KENDİNİN, HEM DE HERKES TARAFINDAN OKUNABİLENLERİ ile/ve/||/<> SADECE KENDİNİN OKUYABİLDİKLERİ ile/ve/||/<> NE KENDİNİN, NE DE BAŞKASININ OKUYABİLDİKLERİ
- HAVALE ile SARA
( Gövdenin kas yapısında kontrol edilemeyen kasılmalarıdır. Sinir merkezindeki bir tahriş yüzünden beyinde gerçekleşen elektriksel boşalmalar sonucu oluşur. İLE Herhangi bir hastalık sonucu gövde sıcaklığının 38 °C'nin üzerine çıkmasıyla oluşur. Genellikle 6 ay ve 6 yaş arasındaki çocuklarda rastlanır. )
( Beyinde yaralanma/enfeksiyon, yüksek ateş nedeniyle oluşan ve sara[epilepsi] olmak üzere ikiye ayrılır. )
( [Ateş nedeniyle oluşan havalelerde İlk Yardım]
- Öncelikle hasta ıslak havlu yada çarşafa sarılır.
- Ateş, bu yöntemle düşmüyorsa oda sıcaklığında bir küvete sokulur.
- Tıbbî yardım istenir[112].
[Sara krizinde İlk Yardım]
- Öncelikle, olayla ilgili güvenlik önlemleri alınır.
[Örneğin kişi yol ortasında kriz geçiriyorsa olay yerindeki trafik akışı kesilmelidir].
- Kriz, kendi sürecini tamamlamaya bırakılır.
- Hasta bağlanmaz, kilitlenmiş çene açılmaya çalışılmaz.
- Yabancı madde koklatılmaz, ağızdan yiyecek içecek verilmez.
- Başın altına, yumuşak bir malzeme konulur.
- Etrafın güvenliği sağlanır.
- Sıkan giysiler gevşetilir, kusmaya karşı tedbirli olunur.
- Yaralanma varsa gerekli işlemler yapılır.
- Tıbbî yardım istenir[112]. )
- HAVUÇ/PÜRÇÜKLÜ ve/<>/|| ŞALGAM
( ... VE/<>/|| Kırmızı havuç. )
- HAYR[Ar.] ile SALÂH[Ar.]
- HAYRET değil/yerine/= ŞAŞMA, ŞAŞIRMA, ŞAŞA KALMA
- HAYSİYET ile/ve/||/<>/>/< ŞAHSİYET
- HAZÂKAT ve/< EMÂNET ve/< SADÂKAT[< SIDK] ve/< ŞEFKÂT
- HECE ve/||/=/<> SADÂ
- HELEZON değil/yerine/= SARMAYAY
- HELİKS/HELIX[İng.] değil/yerine/= SARMAL
- HELVA ile SABUNİYE
( ... İLE Bir tür nişasta helvası. )
- HEMŞİRE/ŞVESTER değil/yerine/= SAYRICI < KARDEŞ[KADIN]
- HEP ile/ve/<> SADECE
- HER DERDE DEVÂ OLAN:
(")SARIMSAK(") ile/ve/değil/||/<>/< SARILMAK
- HERHALDE["HERALDE" değil!] ile/değil/yerine SANIRIM
- HERMENEUTİK ve SANAT
- HESAP BAKİYESİ değil/yerine/= SAYANAK KALANCASI
- HESAP CETVELİ değil/yerine/= SAYIŞ ÇİZELGESİ
- HESAP CÜZDANI değil/yerine/= SAYANAK BETLEĞİ
- HESAP EDİLME/HESAPLANMA değil/yerine/= SAYIŞILMA
- HESAP ETMEK/HESAPLAMAK değil/yerine/= SAYIŞLAMAK
- HESAP MAKİNESİ değil/yerine/= SAYIŞ YAPAR
- HESAP SAHİBİ değil/yerine/= SAYANAK İYESİ
- HESAP/ACCOUNT değil/yerine/= SAYANAK
- HESAP değil/yerine/= SAYIŞ
- HESAPLAMA/COMPUTATION değil/yerine/= SAYIŞIM
- HESAPLAŞMAK değil/yerine/= SAYIŞMAK
- HEZEYAN[Ar.]/DELÜZYON/DELUSION[İng.] değil/yerine/= SANRI
- HEZEYAN/DELİRİUM değil/yerine/= SABUKLANI/SAÇMALAMA
- HEZEYAN değil/yerine/= SAYIKLAMA
- HI/HEALTH INFORMATICS[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK BİLİŞİMİ
- HIE/HEALTH INFORMATION EXCHANGE[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK BİLGİSİ ALIŞVERİŞİ
- HIFZISSIHHA[Ar.]/SANİTASYON/SANITATION[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK KORUMA, SAĞLIKLAMA
- HİJYEN/HYGIENE[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK KORUMA BİLGİSİ
- HİJYENİK/HYGIENIC[İng.] değil/yerine/= SAĞLIKLI
- HİLUM[İng.] değil/yerine/= SAP
- HIMSS/HEALTHCARE INFORMATION AND MANAGEMENT SYSTEMS SOCIETY[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK BİLGİ VE YÖNETİM SİSTEMLERİ DERNEĞİ
- HIRS değil/yerine/>< SABIR
- HİSS-İ SELÎM/İLHÂMÂT-I RABBÂNÎ/BON SENS[Fr.] değil/yerine/= SAĞDUYU
- HIT/HEALTH INFORMATION TECHNOLOGİES[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK BİLİŞİM TEKNOLOJİLERİ
- HIYANET/İHANET[Ar.] değil/yerine/= SATKINLIK/SATINÇ
- HIZLI KULLANIM değil/yerine SAKİN KULLANIM
- HİZMET ve/||/<> SADÂKAT ve/||/<> FEDÂKÂRLIK
- HKM/HEALTHCARE KNOWLEDGE MANAGEMENT[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK BİLGİ YÖNETİMİ
- HL7/HEALTH LEVEL SEVEN[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK SEVİYE 7 STANDARDI
- HOŞ GELMEK/GİTMEK ile/ve/<> SAFÂ GETİRMEK/GÖTÜRMEK
- HÜCUM (ETMEK) değil/yerine/= SALDIRI (SALDIRMAK)
- HULLE[Ar.] ile SADÂKAT[Ar.]
- HULÛS değil/yerine/= SAFLIK, GÖNÜL TEMİZLİĞİ, SAMİMİYET
- HUMMA ile SARIHUMMA
( ... İLE Çoğunlukla sıcak ülkelerde görülen, bir cins sivrisinek aracılığı ile bulaşan, tene, sarı bir renk veren, ateşli bir sayrılık. )
- HÜMORAL/HUMORAL[İng.] değil/yerine/= SALGISAL
- HURMA'LARDA:
MEBRUM ile SAFAVİ ile SUFRİ ile SUGAYİ
- HÜRMETKÂR[Ar.] değil/yerine/= SAYGILI
- HÜRMETTE KUSUR ETMEMEK[Ar.] değil/yerine/= SAYGIYI EKSİK ETMEMEK
- HÜSN-Ü NİYET değil/yerine/= SAĞİSTEM
( İyi niyet. )
- HÜSN[Ar.] ile SABÂHAT[Ar.]
- İBÂDET ve/||/<>/>/< SADED
- İÇKİN ile/ve SAKLI
( IMMANENT vs./and HIDDEN )
- İCRA/CI ile/ve/<> SANAT/ÇI
- İÇSELLEŞTİRME ile/ve SAHİP ÇIKMAK
- İCTİNÂB/İHTİYAT[Ar.] değil/yerine/= SAKINMA, ÇEKİNME, UZAKLAŞMA
- İDDİA MAKAMI değil/yerine/= SAVCILIK ORUNU
- İDDİA ile/değil/yerine SALİH AMEL
- İDDİÂ değil/yerine/= SAV
- İDDİANÂME[Ar.] değil/yerine/= SAVCA
( Savcılığın soruşturma sonunda elde ettiği kanıtları ve savlarını içinde toplamış olduğu, mahkemede okuduğu yazı. )
- İDDİANÂME değil/yerine/= SAVBELGE/SAVCA/SAVLIK/SAVYAZI
- İDEFİKS değil/yerine/= SAPLANTI
- İDOLA = SANEM[Ar.] = PUT[Fars.] = IDOL[İng.] = IDOLE[Fr.] = IDOL[Alm.] = EIDOLON[Yun.] = ÍDOLO[İsp.]
- İHANET ETMEK değil/yerine/= SATKINLIK ETMEK
- İHÂNET değil/yerine/>< SADÂKAT
( Sözler verilir, sözler unutulur; gün gelir, ihânet eden, sadâkat ister. )
- IHE/INTEGRATING THE HEALTHCARE ENTERPRISE[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK GİRİŞİMCİLERİ BİRLİĞİ
- İHLÂS ile/ve SAMİMİYET
- İHMAL/İHMALKÂRLIK değil/yerine/= SAVSAMA/SAVSAKLAMA/SAVSAKLIK/BOŞLAMA
- İHMAL değil/yerine/= SAVSAKLAMA/SAVSAMA
- İHMALKÂR değil/yerine/= SAVSAK/SAVSAGAN/SAVSAMACI/BOŞLAGAN/BOŞLAMACI
- İHTİŞAM[< HAŞMET] ile/ve/||/<> ŞATAFAT
( Şanlı görünüş, tantana, debdebe. | Büyüklük, gözalıcılık, gösterişlilik, görkem. İLE/VE/||/<> Süs ve gösteriş. )
- İHTİSÂR değil/yerine/= SADELEŞTİRME
- İHTİYÂR ile/ve/||/<>/> SABIR
- İHTİYAT KAYDI İLE değil/yerine/= SAKINARAK/SAKINILARAK
- İHTİYAT/Î[Ar.] değil/yerine/= SAKINTI/L
- İHTİYAT/LI[Ar.] değil/yerine/= SAKINMA/SAKINGAN
( Herhangi bir korku ya da düşünce ile bir şeyi yapmaktan uzak uzak durmak, içtinap etmek. | Olabileceği düşünülen kötülüklere karşı önlemler almak. | Korumak, esirgemek, gözetmek. )
- İHTİYATÎ TEDBİR değil/yerine/= SAKINTIL ÖNLEM
- İHTİYATLI/İHTİYATKÂR değil/yerine/= SAKINGAN
- İKTER/JAUNDICE[İng.] değil/yerine/= SARILIK
- İLÜSTRASYON ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SANAT
( Yöntemli. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yöntemsiz. )
- İMAM ile/ve SAĞLIK
( Sağlık olmazsa saadet olamaz. )
- İMAN ve/||/=/<> SALİH AMEL
( Salih ameli olmayan, iman edemez. )
- İMAN ile/ve/<> SALİH AMEL ile/ve/<> HAKKI TAVSİYE ile/ve/<> SABRI TAVSİYE
- İMGELERDEN ARINMA ve/> SAF BİLİNÇ > MÂBED
- IMMANUEL KANT'TA:
"ARI USUN ELEŞTİRİSİ" ÖNCESİ ile "ARI USUN ELEŞTİRİSİ" SONRASI
- IMMOBİLİZASYON/IMMOBILIZATION[İng.] değil/yerine/= SABİTLEME
- IMPORT and DISCOUNTED IMPORTS and IMPORT LEVY and IMPORT REGIME and IMPORT SUBSTITUTION and SAFETY CONTROLS ON IMPORTS and SUBSIDISED IMPORTS
( İthalat. VE Dampingli ithalat. VE İthalat prelevmanı. VE İthalat rejimi. VE İthalat ikâmesi. VE İthalattaki güvenlik kontrolleri. VE Sübvansyonlu ithalat. )
- IN SILICO[İng.] değil/yerine/= SANAL ORTAMDA
- İNANDIĞI NOKTAYA ÇEKMEK İÇİN SORMAK ile SADECE SORU OLARAK SORU SORMAK
( Saptırma/çarpıtma. İLE Gerçeğe/doğruya olan bağlılıkla. )
( Kötü niyetli ya da bilgisizce. İLE Doğruyu bulmaya yönelik. )
- İNCELMEK yerine SAĞLIK
- İNGLİÇ ile SARIMSAK
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Sarımsağa benzeyen bir dağ bitkisi. İLE ... )
- İNHİRAF[Ar.]/ABERASYON[Fr.] değil/yerine/= SAPKINLIK, SAPINÇ | SAPITMA
- İP ile SAVLA[İt.]
( ... İLE Gemilerde bayrakları, direğe çekmekte kullanılan ince ip. )
- İRÂDE ile/ve/||/<>/> SAVAŞ
( Bireyde. İLE/VE/||/<>/> Topluluklar/toplumlar arasında. )
- İRFAN ve SADÂKAT
- IRMAK ile ŞATT[Ar.][çoğ. ŞUTÛT]
( ... İLE Büyük ırmak/lar. )
- İŞÇİ ile/ve/||/<>/> USTA ile/ve/||/<>/> SANATKÂR
( Elleriyle çalışan. İLE/VE/||/<>/> Elleri ve aklıyla çalışan. İLE/VE/||/<>/> Elleri, aklı ve gönlüyle çalışan. )
- İŞGAL ile/ve/||/<>/>/< SAVAŞ
- ISI YALITIMINDA:
BETON ile/değil/yerine/< AHŞAP ile/değil/yerine/< KÜTÜK ile/değil/yerine/< TAŞ ile/değil/yerine/< KERPİÇ ile/değil/yerine/< SAMAN
( Daha/en düşük. İLE/DEĞİL/YERİNE/< Daha/en yüksek. )
- ISITILAN KURBAĞA ÖYKÜSÜ değil/yerine SARI ÖKÜZ ÖYKÜSÜ
( ... DEĞİL/YERİNE Otlakların birinde bir öküz sürüsü yaşarmış. Çevredeki aslan sürüsünün de gözü öküzlerdeymiş. Ancak, öküzler saldırı anında bir araya geldiği zaman, aslanların yapılacak bir şeyi kalmazmış. Bu yüzden küçük hayvanlarla beslenmek zorunda kalan aslanlar, iyi beslenememeye başlayınca bir çare düşünmüşler. Topal aslan yanına bir iki aslanı da alarak, beyaz bayrak çekmiş ve öküz sürüsüne yanaşmış.
"SUÇ, HEP O SARI ÖKÜZ'DE..."
Öküzlerin önderi Boz Öküz ve yanındakilere tatlı dille konuşmaya başlamış:
"Saygıdeğer öküz efendiler. Bugün buraya sizden özür dilemeye geldik. Biliyorum. Bugüne kadar size zarar verdik. Ama inanın ki, bunların hiçbirini isteyerek yapmadık. Tüm suç hep o Sarı Öküz''de. Onun rengi sizinkilerden farklı ve bizim de gözümüzü kamaştırıyor, aklımızı başımızdan alıyor. Biz de barışseverliğimizi unutuyor ve saldırganlaşıyoruz. Sizle bir sorunumuz yok. Verin onu bize, siz kurtulun, yine barış içinde yaşayalım."
Boz Öküz ve heyeti, bu sözler üzerine, aralarında tartışmış ve teklifi haklı bularak, Sarı Öküz'ü vermişler aslanlara. Bir tek, Benekli Öküz karşı çıkmış ama kimseye derdini anlatamamış.
"AFERİN! SİZİ KUTLARIZ!"
Bir süre sonra, aslanlar yine aynı yöntemle gelip, bu kez Uzun Kuyruk'u istemişler:
"Gördünüz mü ne kadar barış severiz. Sizi de kararınızdan dolayı kutlarız. Ancak, şu sizin Uzun Kuyruk var ya, kuyruğunu salladıkça nereden baksak görünüyor ve aklımızı başımızdan alıyor. Size saldırmamak için kendimizi zor tutuyoruz. Oysa siz normal kuyruklusunuz. Verin onu bize, bu konuyu kapatıp, barış içinde yaşamaya devam edelim."
Boz Öküz ve heyeti, Uzun Kuyruk''u teslim etmiş, yine Benekli Öküz karşı çıkmış. Uzun Kuyruk, aslanların pençesi altında can vermiş.
"NEREDE KAYBETTİK BİZ BU SAVAŞI?"
Bu olay, sürekli tekrarlanmış, her seferinde farklı bahanelerle. Sonunda, öküzler zayıflamış, aslanlar küstahlaşmış. Artık, hiçbir bahane ileri sürmeden, doğrudan müdahale ederek, "Verin bize şunu, yoksa karışmayız" demeye başlamışlar. Birer birer aslanların pençesinde can verirken, Boz Öküz ve birkaç öküz kalmış geride. İçlerinden biri, önderlerine, "Ne oldu bize? Nerede kaybettik biz bu savaşı? Oysa, zamanında ne kadar da güçlüydük" diye sormuş.
Boz Öküz, Benekli Öküz'ün sözlerini anımsayarak, gözleri nemli... "Biz, Sarı Öküz'ü verdiğimiz gün kaybettik bu savaşı..." )
- İSLÂM[Ar.] ile ÎMÂN[Ar.] ile SALÂH[Ar.]
- İŞLET FİİLİN, DUYSUN KULAĞIN ve/||/<> NE VERİRSEN ELİNLE, O DA GELİR SENİNLE ve/||/<> SADECE İŞİNİ YAP, BIRAK ULUSUNLAR
- İSRAF ET(TİR)MEK değil/yerine/= SAYPA(T)MAK
- İSRAF ile SAVURGANLIK
- İSRAF değil/yerine/= SAYPAMA/TUTUMSUZLUK/SAVURGANLIK
- ISRAR ETMEK ile/değil/yerine/||/>< SADECE İSTEMEK/SORMAK
- ISRAR ile/değil ŞANSINI ZORLAMAK (İÇİN)
( [not] INSISTENCE vs./but (FOR TO) CHALLENGE THE CHANCE )
- İSSİ değil/yerine/= SAHİBİ
- İSTATİSTİK değil/yerine/= SAYIMBİLİM/SAYIMLAMA
- İSTATİSTİKÎ değil/yerine/= SAYIMLAMALI
- İSTATİSYEN değil/yerine/= SAYIMLAMACI
- ISTIRAP:
SAĞLIKSIZ/KİRLİ ile/değil/yerine/>< SAĞLIKLI/TEMİZ
- İSVİÇRE-BELLINZONA'DA, ÜÇ KALE:
CASTELGRANDE ile/ve/||/<> MONTEBELLO ile/ve/||/<> SASSO CORBARO
- İTİBAR ETMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SAYGI GÖSTERMEK
- İTİBAR/HAYSİYET[Ar.] değil/yerine/= SAYGINLIK/ÖZSAYGI
- İTİBÂR/LI değil/yerine/= SAYGIN/LIK
- İTİBAR/PRESTİJ değil/yerine/= SAYGINLIK
- İTİBARÎ[Ar.] değil/yerine/= SAYMACA
- İTTİKA[< Ar. VİKAYE] değil/yerine/= SAKINMA, ÇEKİNME | ALLAH'TAN KORKMA
- IVAN PAVLOV ve/||/<> BIANCHI ve/||/<> SANTIAGO RAMON Y CAJAL ve/||/<> ALOIS ALZHEIMER ve/||/<> HANS BERGER
- İYELİK/SAHİP OLMAK ile SAHİPLENMEK
( Sen sahip çıkmazsan, birileri gelir sahip çıkar. )
( Kendinin olan bir şeyi, yasa çerçevesi içinde, istediği gibi kullanabilme hakkını taşıma durumu. İLE ... )
- İYİ-KÖTÜ AYRIMI YAPMAK/TELKİN ETMEK değil/yerine (SADECE) NE OLMADIĞINI BELİRTME (ÇABASI)
- İYİLEŞME/ŞİFA:
SARIMSAK ve/||/+/hem de/<> SARILSAK
- İYİLİKTE:
SAYMAK ile/değil/yerine SAÇMAK
- İYİMSER/LİK ile/ve/||/<>/> SAKINGAN/İHTİYATLI İYİMSER/LİK
- İZİN VERME(ME)K ile "SAYGI" GÖSTERME(ME)K
( NOT TO ALLOW vs. DISRESPECTFULNESS )
- İZİN ile/ve/<>/< SALÂHİYET
- KABA/LIK ile/ve SAÇMA/LIK
- KABA/LIK ile/ve/değil/<> SAF/LIK
- KABAK ile SAKIZKABAĞI
( CUCURBITA cum CUCURBITA PEPO )
- KAÇMAK ile/ve SAKLANMAK
- KAF/CUFF[İng.] değil/yerine/= SARGAN
- KÂİN[Ar.] ile SÂBİT[Ar.]
- KALBUR[Ar. < GİRBAL] ile SARAT
( Tahıl ve başka iri taneli maddeleri elemek için kullanılan, büyük delikli ya da seyrek telli elek. İLE Büyük delikli kalbur. )
- KALEM İŞİ ile/||/<> ŞAM İŞİ ile/||/<> HALİÇ İŞİ
( Yapıların genellikle iç yüzeylerinin bezenmesinde kullanılan bir süsleme tekniği.[Boya, taş, ahşap yüzeyler üzerine fırça ile boyanan renkli nakışlar.] İLE/||/<> XVI. yüzyıl başında hem çini hem de keramiklerde kullanılan bir teknik.[En önemli özelliği, sırın pek parlak olmaması nedeniyle renklerin puslu görünmesidir. En karakteristik renkler, puslu bir yeşil ve mordur.] İLE/||/<> XV. yüzyıl sonunda mavi-beyaz tekniğin keramiklerde kullanılan bir uygulaması.[İnce spiral dallar üzerinde minik çiçekler, yapraklar yer alır.] )
- KALIP[Ar.] ile SAÇULA[İt.]
( ... İLE Dökümcülerin kullandığı, ağaçtan yapılmış kalıp. )
- KALMA!:
KÖR ve/||/<> SAĞIR ve/||/<> DİLSİZ
( Geçmiş(in)e. VE/||/<> Şimdi'(n/y)e. VE/||/<> Geleceğ(in)e. )
- KANATLI MEYVE, SAMARA = SİMÂR-I MÜCENNEHA = SAMARE
- KANDIRMA/CA ile/ve/değil ŞAŞIR(T)MA/CA ile/ve/değil YANILTMA/CA / YANILSAMA
- KANDIRMAK ile SANDIRMAK
- KANIKSAMA ile/ve SAHİPLENME
( TO BE INURED TO vs./and TO CLAIM )
- KANIT ile/ve/||/<> SAĞLAMA
- KANSER (GÖZELERİ) ile/||/<> KARSİNOM ile/||/<> SARKOM
( ... İLE/||/<> Kas, bağ doku, kemiklerde. İLE/||/<> ... )
( Bulaşma, sıçrama, yayılma olur/olabilir. İLE/||/<> Bulaşma/sıçrama olmaz fakat aynı yerde yoğunlaşması ve tekrarlaması oranındadır. İLE/||/<> ... )
( Kemoterapi, ışın terapisi ve cerrahi gibi çeşitli/çoklu tedavi yöntemleri uygulanır. İLE/||/<> Ameliyat gerektirir. İLE/||/<> ... )
( ... İLE/||/<> Deri bölgesinde de olabildiği gibi, daha çok, gövde boşluklarında ve derinliklerinde. İLE/||/<> ... )
( İlgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )
( CANCER (CELL) vs./||/<> CARCINOME vs./||/<> SARCOME )
- KANUN[Ar.] ile/ve/< SANTUR[Fars. < SENTÛR < Yun.]
( Parmaklarla. İLE/VE Kanun biçiminde fakat tokmaklarla çalınan bir çalgı. )
( YATUK: Kanun, santur gibi sazların ortak adı. )
- KAPELA[İt.] değil/yerine/= ŞAPKA
- KAPI ile/ve/||/<>/> SAPI
- KAPILANMA ile/ve/||/<> SABİTLENME
- KAPİTALİZM ile/ve SAVAŞ
- KÂR[Azr.] = SAĞIR[Tr.]
- KARAGÖZ SAHNESİNDE:
ÇIRAK ile/ve/<> YARDAK ile/ve/<> DAYREZEN ile/ve/<> SANDIKKAR
- KARATE KUŞAKLARINDA:
BEYAZ ile/ve/||/<>/> SARI ile/ve/||/<>/> TURUNCU ile/ve/||/<>/> YEŞİL ile/ve/||/<>/> MAVİ ile/ve/||/<>/> KAHVERENGİ(3. KYU) ile/ve/||/<>/> KAHVERENGİ(2. KYU) ile/ve/||/<>/> KAHVERENGİ(1. KYU) ile/ve/||/<>/> SİYAH (1. DAN) ile/ve/||/<>/> SİYAH (2. - 10. DAN)
- KARIŞTIRMAK ile/ve ŞAŞIRMAK
( TO CONFUSE vs./and TO LOSE )
- KARİZMA/İMAJ ile/yerine SAĞLIK
( Dünyanın en büyük mülkü sağlık, en büyük hazinesi memnun olmasını bilme, en büyük dost kendine-güven, en büyük sevinç de aydınlanmaya ulaşmadır. )
- KARMAŞIK ile/değil/yerine "SARMAŞIK"
- KARPUZ[Fars. < HARBÛZ | Kavun.] ile ŞALAK
( Kabakgillerden, sürüngen gövdeli parçalı sert yapraklı, sarı çiçekler açan bir bitki. | Bu bitkinin dışı yeşil kabuklu, içi kırmızı ve sulu, iri meyvesi. | Lamba karpuzu. | Kadın memesi. İLE Ham, büyümemiş karpuz. )
( BOSTAN: Sebze bahçesi. | Kavun, karpuz tarlası. | Kavun ve karpuza verilen ortak ad. )
( BATİH, BITTÎH ile ... )
( CITRULLUS VULGARIS cum ... )
- KARTAL ile ŞAH KARTAL
( )
( Şah kartalın nesli küresel ölçekte tehlike altında. Türkiye’de tahminen 100 çift yaşıyor. Trakya genelinde yaptığımız çalışmada 44 yuva bulduk. İyi haber, 27 tanesinde kartallar yaşıyor ve bu yıl[2015] 26 kartal civcivi oldu. Şah kartallar dere boyundaki en uzun söğüt ağaçlarına yuvalarını kuruyor ve gelengi, kirpi ve hatta martıyla besleniyor.
Yuva ağaçlarının kesilmesi, beslenme alanlarının yok edilmesi, izole edilmemiş elektrik telleri ve rüzgar enerjisi için kurulan santrallerin pervaneleri kartalların önündeki en büyük tehditler. Bu, şah kartal için öyle bir durum ki, Türkiye’de sadece 200 insan kaldığını düşünün ve sadece 26 bebeği bulabildik. Şah kartal için araştırmaya, öğrenmeye ve onları kurtarmak için yapabileceklerimizi keşfetmeye devam edeceğiz. )
( ... vs. IMPERIAL EAGLE )
( ... cum AQUILA HELIACA )
- KARTAL ile ŞAHİN/KEKÜK[dvnlgttrk] ile DOĞAN
( Ne olmadıkları üzerinden tanımlanırlar. ["Çaylakların, akbabaların, atmacaların, şahinlerin ve doğanların dışında kalan, gündüz avlanan, büyük bir yırtıcı kuş."] İLE ... İLE ... )
( Dişilleri, erillerinden daha iridir. [Türün yırtıcılık düzeyi arttıkça, dişil ile erili arasındaki fark belirginleşir.] İLE ... İLE ... )
( Gözleri, gövdelerine oranla, insandakinden 20 kat daha büyüktür. [Görme keskinlikleri, kişininkinden 8 kat fazladır.][Bir tavşanı 3 km. öteden fark edebilirler.][Avlarının üzerine çullandığında, göz kasları mercek bombesini sürekli olarak ayarlayarak saldırı boyunca odak keskinliğini ve derinlik algısını korur.] İLE ... İLE ... )
( Yüksekte uçan türlerin, havanın ısınarak hafiflemesini beklemeleri gerekir. İLE ... İLE ... )
( Ne kadar ağırlarsa, av o kadar geç başlar. [Pike yapan bir kartalın hızı saatte 300 km. hıza çıkabilir fakat bu girişimlerin ancak 1/4'ü hedefe ulaşır.] İLE ... İLE ... )
( Ölü ya da diri herşeyi yerler. İLE ... İLE ... )
( İkişerli kümeler halinde yumurtlarlar. [Yumurtadan ilk çıkan yavru kartal kardeşini öldürür.] İLE ... İLE ... )
( Güneşi simgeler. İLE ... İLE ... )
( Bizans İmparatorluğu'nun simgesiydi. [Başlardan biri Eski Roma, öteki ise Yeni Roma(Konstantinopolis)] İLE ... İLE ... )
( ile
ile
)
( Kartalların fotoğrafı neden yandan çekilir?
İşte nedeni!...
)
( NESR, UKAB[çoğ. AKABE, IKBÂN]["ka" uzun okunur] ile ...
YERHÛM: Eril kartal. )
( EAGLE vs. HAWK )
( AQUILA[< ACCIPITER: Avcı kuş.] cum ACCIPITER, BUTEO BUTEO
ACCIPITRADAE [ailesi] cum ... )
- KARTAL ile SAVAŞÇI KARTAL
( ... İLE Babunları avlarlar. )
( ... İLE Mandril maymunlarını avlarlar. [Kendinin 4 katı büyüklükteki bir antilobu bile öldürebilirler.] )
( İkisi de yılanları avlarlar. )
( Pencelerinde sallanan yılanla havalanırlar. İLE Yılanı kafalarından başlamak üzere yemeye başlarlar. )
( ... İLE Afrika'da yaşar. )
( ... vs. IMPERIAL EAGLE
... vs. SHORT-TOED EAGLE )
( ... cum POLEMAETUS BELLICOSUS
... cum AQUILA HELIACA
... cum HALIAEETUS PELAGICUS
... cum CIRCAETUS GALLICUS )
- KAŞKA ile SAKAR/AKITMA
( Atın alnındaki beyaz leke. İLE Hayvanların alnındaki beyaz leke. )
- KAVGA[Fars. < GAVGA: Gürültü.] ile !SAVAŞ
- KAVİLEŞMEK[Ar. + Tr.] değil/yerine/= SAĞLAMLAŞMAK, PEKİŞMEK
- KAVRAM ve SABİTE
( CONCEPT and CONSTANT/STATIC )
- KAVRAM ile/>< SAÇMA
- KAVRAM ve/||/<>/= SAF DÜŞÜNCE/DÜŞÜNME
- KAVRAM ile SALTIK
( CONCEPT vs. ABSOLUTE )
- KAVRAM ile SALTIK
- KAVRAM ve/||/<>/> SANAT
- KAVUN ile ŞAMAMA[Ar.]
( ... İLE Güzel kokulu bir tür kavun. | Kavuna benzer bir yıllık otsu ve sürüngen bir bitki. )
( BITTÎH ile ŞEMÂME )
( ... ile KÂLE )
( ... cum CUCUMIS DUDAIM )
- KAYGI değil/yerine/>< SAYGI
( "Kaygı..." yazısı için burayı tıklayınız... )
- KAYIŞKIRAN = SABANKIRAN
( Baklagillerden, kökleri toprağa derince girdiği için tarlalar sürülürken sabanı tutan, çiçekleri kırmızı bir bitki. )
( ONOSIS SPINOSA )
- KAYPAK/LIK ile/değil/yerine/>< SAMİMİ/YET
- KÂZİB(KİZBİYET) ile SÂDIK(SIDKIYET)
( Vakıaya mutabık olup olmaması açısından. )
( Vakıanın önermeye mutabık olup olmaması açısından Hakikat ya da Bâtıl. )
- KEDİ ile SAVANNA KEDİSİ
( ... İLE Evde beslenilen kediler ile vahşi kedi türünün birleşmesiyle ortaya çıkar. )
- KEDİ ile SAZ KEDİSİ
( ... İLE Nesli tehlike altında olan 3 canlıdan biri. [Saz Kedisi, Orfoz, Deniz Kaplumbağası] )
- KEDİ ile SAZLIK KEDİSİ
( )
( ... İLE Hindiçin Yarımadası ve Sri Lanka'dan, Hindistan ve Mezopotamya üzerinden İdil Deltası ve Sincan Uygur Bölgesi'ne kadar geniş alana dağılmıştır. Afrika kıtasındaki tek popülasyonu, Mısır'da, aşağı Nil Vadisi'nde ve Türkiye'de[Eğirdir Gölü, Nallıhan, Manavgat Çayı, Akyatan Gölü, Porsuk Çayı'nda] bulunan bir kedi türüdür. )
- KEL/LİK ile/değil/yerine SAÇSIZ/LIK
- KEMAN ile/ve SARİNDA
( ... İLE/VE Hint kemanı. )
- KEMENÇE ile SARANGİ
( ... İLE Kuzey Hindistan klâsik müziğinde kullanılır. )
- KEMİK ile SABANKEMİĞİ
( ... İLE Burun boşluklarını birbirinden ayıran çeperin arkasında bulunan, ince, uzun bir kemik. )
- KENDİ KENDİNE KONUŞMAK ile SAYIKLAMAK
( Zihinsel bozukluklarda. İLE Uykuda ya da hastalıkta. )
- KENDİNİ/BİRİNİ "DEĞERLENDİRİRKEN":
SAHİP OLMADIKLARI(N) İLE ile/ve/değil/yerine/||/<> SAHİP OLDUKLARI/N İLE NELER YAPTIĞI(N)/YAPABİLDİĞİ(N)
- KERÂMET ve/<> SAADET
( İlmin ikramları. )
- KERTENKELE ile SAKANGUR
- KESİN/LİK ile SABİT/LİK
( DEFINITE vs. FIXED )
- KESKİN ile/değil/yerine/>< SAKİN
( Zâhirde. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Mânâda. )
- KETEBE ile/ve SEVVEDE ile/ve NESEHA ile/ve HARRERE ile/ve NEMEKA ile/ve RAKAME ile/ve NAKALE ile/ve ZEBERE ile/ve SATARE ile/ve İSTİRAHE
- KİBİR >< SAYGI(HÜRMET)
- KİLİM ile/ve SAVAN
( ... İLE/VE Pamuk ipliğinden yapılan kalınca kilim. )
- KİLİM ile SAVAN
( ... İLE Pamuk ipliğinden yapılan, kalınca kilim. | Yaygı, örtü. )
- KILIZMAN ile SAZLIK
( Sazlık yer. )
- KILKIRAN = SAÇKIRAN
( Bir mantarın oluşturduğu, kılları döken bir deri sayrılığı. )
- KİN ile/değil/yerine/>< SADÂKAT
- KIRLANGIÇ ile SAĞAN
- KIRMIZI İLİK ile SARI İLİK
( Yassı kemik boşluklarını dolduran ilik. İLE Uzun kemiklerin orta kısımlarını 20 yaşından sonra dolduran kemik iliği. )
( RED MARROW vs. YELLOW MARROW )
- KİŞİ:
MUTLU ve/||/<>/> KARARLI ve/||/<>/> ONURLU ve/||/<>/> "BÜYÜK" ve/||/<>/> SAYGIN ve/||/<>/> İNSAN
( Sevgimiz kadar. VE/||/<>/> Bilgimiz kadar. VE/||/<>/> Ürettiğimiz kadar. VE/||/<>/> Paylaştığımız kadar. VE/||/<>/> Merhametimiz kadar. VE/||/<>/> Dürüstlüğümüz kadar. )
- KİŞİ/İNSAN ile/ve/<> SAYGI
( HUMAN vs./and RESPECT )
- KİŞİ = ŞAHIS/FERD = PERSON[İng.] = PERSONNE[Fr.] = PERSON[Alm.] = PERSONA[Lat., İsp.]
- KİŞİ ve/<> SANATÇI
( Ben-im gören, hem gösteren. )
( HUMAN and/<> ARTIST )
- KİŞİLERDE BAKILMASI GEREKEN/ÖNCELİKLİ OLAN:
"VAAD/LER" değil SAMİMİYET
- KİŞİLİK = ŞAHSİYET = PERSONALITY[İng.] = PERSONALITÉ[Fr.] = PERSÖNLICHKEIT, PERSONALITÄT[Alm.] = PERSONALIDAD[İsp.]
- KİŞİSEL = ŞAHSİ = PERSONAL[İng.] = PERSONNEL[Fr.] = PERSÖNLICH, PERSONAL[Alm.]
- KITAL[Ar. < KİTAL] değil/yerine/= SAVAŞ
( Vuruşma, birbirini öldürme. | Savaş. )
- KIZ ve SÂNİYE ve SÂLİSE ve RABİA
- KIZIL ŞAHİN ile ŞAH KARTAL
( ile
)
- KIZIL/QIZIL ÇÜVİT ile AL ÇÜVİT ile KÖK ÇÜVİT ile YAŞIL ÇÜVİT ile SANG ÇÜVİT
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Parlak kırmızı renk. İLE Kızıl turuncu renk. İLE Parlak mavi renk. İLE Yeşil renk. İLE Sarı renk. )
- KIZMA/KIZGINLIK ile/ve/değil ŞAŞIRMA/ŞAŞKINLIK
( [not] TO GET ANGRY vs./and/but BEWILDERMENT )
- KOÇ ile SAKIZ KOÇU
( ... İLE Osmanlı döneminde Sakız Adası'ndan getirtilen koç. )
( ... İLE Sultan Abdülaziz, bunların meraklılarındandı. )
- KOİL/COIL[İng.] değil/yerine/= SARMAL TIKAÇ, SARGI
- KÖK ile SAÇAKKÖK
( ... İLE Buğdayda olduğu gibi asıl kökün çevresindeki ek köklerin gelişmesiyle oluşan kök topluluğu. )
- KOKARCA ile SANSAR
( ... vs. MARTEN )
( ... cum MARTES )
- KÖKSAP, RİZOM = SÂK-I ZÂHİF = RHIZOME
( Süsende olduğu gibi her yıl kök süren ve yer üstüne sap çıkaran, çok yıllık yer altı gövdesi. )
- KOKU ile SASI
( ... İLE Küf ve çürük gibi kokan. | Kokuşmuş. )
- KOL ile/ve SAP
- KÖLE/LİK ile/ve ŞAŞKIN/LIK
- KOLİK[Fr. < COLIQUE] değil/yerine/= SANCI
( Bağırsak, böbrek gibi içi boş organlarda, aralıklı duyulan güçlü sancı. )
- KOLİK/COLIC[İng.] değil/yerine/= SANCI
- KOLTUK ile/değil SANDALYE
- KOMEDYEN ile ŞAKACI
( ... cum BALATR )
- KOMİK ile/ve/değil/||/<>/> SAÇMA
- KOMMOSYO/COMMOTIO[İng.] değil/yerine/= SARSINTI
- KONAK ile ŞATO[Fr. CHATEAU]
( ... İLE Avrupa'da, "soylu" kişilerin oturduğu, çevresi hendek, sur ve kulelerle çevrili konak. | Geniş toprağı olan, büyük konut. )
- KONKÜZYON/CONCUSSION[İng.] değil/yerine/= SARSINTI
- KONSOLİDASYON[İng. < CONSOLIDATION] değil/yerine/= SAĞLAMLAŞTIRMA | BÜTÜNLEŞME
( Borçlanmaların uzun süreli(vadeli) borç durumuna getirilmesi. )
- KONSTANT/CONSTANT[İng.] değil/yerine/= SABİTE
- KONTÖR yerine SAYAÇ
- KONUŞTURAN/KONUŞULAN REKLÂM ile/ve/<>/değil/yerine SATTIRAN REKLÂM
- KÖPEKBALIĞI ile SABANBALIĞI
( ... İLE Dev köpekbalığıgillerden, boyu beş metre kadar olabilen, kuyruğu sabana benzer bir köpekbalığı. )
( ... cum ALOPIAS VULPES )
- KORKMAK ile/değil SAVUNMAYA GEÇMEK
( [not] AFFRAID vs./but TO GET IN DEFENSE )
- KORKU/KORKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SAYGI/SAYMAK
( Korkuyu yenmek, bilgeliğin başlangıcıdır. )
( Tanrı'yı düşünmeden önce, kendinizi kabul etmek zorundasınız. )
( Before you think God, you must accept yourself. )
( FEAR vs./and RESPECT
RESPECT instead of FEAR )
- KORKU ile/ve/||/<> KIZMA/ÖFKE ile/ve/||/<> ÜZÜNTÜ/ÜZÜLME ile/ve/||/<> UTANMA/UTANÇ[>< AÇGÖZLÜLÜK] ile/ve/||/<> İĞRENME/TİKSİNTİ | ile/ve/||/<> SEVİNÇ(NEŞE)/COŞKU ile/ve/||/<> ŞAŞIRMA/ŞAŞKINLIK/HAYRET
( Farklı coğrafyalarda yaşayıp farklı dilleri konuşsa da yeryüzünde yaşayan tüm bireyler, şu 6 ya da 7 duygu-durum için aynı yüz ifadesi ve mimikleri kullanıyor. )
( )
( )
- KORKUYA DAYALI "SAYGI" ile/değil/yerine SAYGI
- KÖRLER ÇARŞISINDA ve/||/<> SAĞIRLAR ÇARŞISINDA
( Ayna satma! VE/||/<> Gazel atma! )
- KORNEA[Lat.] değil/yerine/= SAYDAM TABAKA
- KORSE değil/yerine/= SARGAÇ
- KORUMA ile/ve/||/<> SAVUNMA
- KORUMAK ile SAHİP ÇIKMAK
( TO SAVE vs. TO CLAIM )
- KORUMAK ile/ve SAKINMAK
( TO PROTECT/SAVE vs./and TO AVOID )
- KORUNMA ile/ve SAVUNMA
( PROTECTION vs./and DEFENCE )
- KÖŞEBEND[Fars. < GÛŞE + BEND] = SALVEK
( XV. yy.'a kadar yoktur. )
( Bir yere fotoğraf yapıştırmaya yarayan, üçgen biçiminde arkası zamklı küçük kâğıt. | Birleşen iki kereste vb.ni tutturmaya yarayan, dik açı biçiminde bükülmüş demir, L demiri. )
- KOŞUK ile SAGU
( Çoğunlukla aşk, kahramanlık, güzellik, doğa, hasret, savaş ile ilgili söylenirdi. İLE Ölüm ve yas ile ilgiliydi. )
( Genellikle şölen ve sığır adlı eğlence törenlerinde söylenirdi. İLE Yuğ adlı cenaze törenlerinde söylenmekteydi. )
- KOŞUL = BAYLAV = ŞART = CONDITION[İng., Fr.] = BEDINGUNG[Alm.] = CONDITIO[Lat.] = CONDICIONAR[İsp.]
- KÛFİ ile/ve SATRANÇ KÛFÎ
- KUL ile/ve/<>/|| SABIR EHLİ
- KUMAŞ ile SATEN[Fr. < Çince]
( ... İLE Atlas. | Atlas gibi parlak, pamuklu kumaş. | Bu kumaştan yapılmış olan. )
- KÜNYE değil/yerine/= SANLIK
- KURAM ve/||/<> KİŞİ ve/||/<> SAYRILIK/HASTALIK ve/||/<> KİŞİLİK BOZUKLUĞU
( Davranışçı Terapi | Benedict | Paraonoid Bozukluk | Depresif Kişilik
Bilişsel Kuram | Beck | Obsesif Kompulsif Bozukluk | Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluğu
Bireysel Psi.(Adler) | Adler | Karşı Olma, Karşı Gelme Bozukluğu | Şizotipal
Ego state | Ecstein | Paylaşılmış Psikotik bozukluk | Pasif Agresif
Psikotoplumsal Gelişim | E.Erickson | Eşeysel İşlev Bozukluğu | Antisosyal
Kendilik Psikolojisi | Kohut | Uyku Bozukluğu | Mazoşistik
DDDT | Ellis | Özgül Fobiler | Çekingenlik
Evrimsel Psikiyatri | Maslow | Vajinismus | Paranoid
Roger'cı Sağaltım | Rogers | Yaygın Kaygı Bozukluğu | Histriyonik
Ego Psikolojisi | Anna Freud | Travma Sonrası Stres Bozukluğu[PTSB] | Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluğu
Varoluşçu Terapi | Yalom | Yaz Etkileşimi | Self-defeating
Bireysel Psikoloji(Adler) | Bandura | Somatizasyon Bozukluğu | Pasif Agresif
Ayrılma-Bireyleşme | Mahler | Panik Bozukluk | Çekingenlik
Masterson Kuramı | Masterson | Şizofreni | Narsisistik
Transpersonel Psi. | Jung | Depresyon | Şizoid
Fenomenolojik Kuram | Kernberg | Sosyal Fobi | Borderline
Dürtü-Savunma Kuramı | Fairbairn | Madde Bağımlılığı | Şizoid
Biyolojik Kuram | E. Fromm | Egodistonik | Eşeşeysellik | Antisosyal
T.A | Watkins | Tikler | Sadistik
Oyun ve Gerçeklik | Winnicott | Kimlik krizi | Paranoid
Dürtü-Savunma Kuramı | Freud | Fobiler | Antisosyal
Logoterapi | Frankl | Dürtü Kontrol Bozukluğu | Pasif agresif
Hümanistik Psi. | Otto Rank | Konversiyon Bozukluğu | Histriyonik
Nöropsikanaliz | Schore | Hiperaktivite | Karışık tip
Nesne ilişkileri | Sullivan | Yeme Bozukluğu | Depresif Kişilik
Varoluşçuluk | Rollo May | Bipolar Bozukluk | Bağımlı
T.A. | Jacobson | İntihar | Self-Defeating
Gestalt | Bowlby | Davranım Bozukluğu(Ergen) | Narsisistik
Toplumsal Travama | Vamık Volkan | Toplumsal Travmanın Çözümü | Onarıcı ve Yıkıcı Önder
Şema Terapi | Risley | Parafidiler | Borderline )
- KÜRATİF/CURATIVE[İng.] değil/yerine/= SAĞALTICI | İYİLEŞTİRICİ
- KÜRE ile SAHTE KÜRE
( SPHERE vs. PSEUDO SPHERE )
- KURUCU ile/ve SAVUNUCU
- KUŞ ile SAKSONYA KRALI CENNET KUŞU
( ... İLE Batı Yeni Gine'de görülürler. )
- KUŞ ile SARIASMA/SARICIK
( ... İLE Ötücü kuşlar takımının, sarıasmagiller ailesinden, parlak sarı tüylü kara kuyruklu bir kuş. )
( ... cum ORIOLUS ORIOLUS )
- KUŞKU ile SANI
( DOUBT vs. SURMISE )
- KÜSÛR ile/||/<> CÜZ[çoğ. ECZÂ] ile/||/<> SAHÎH ile/||/<> MAHREC
( Kesirli sayı. | Kendisinden daha büyük bir sayıya pay olan sayı ya da payda alan sayı. İLE/||/<> Kesirli sayılarda bütünden alınan parça, pay. İLE/||/<> Tam sayı. | Kendinden daha büyük bir sayıya pay olmayan sayı ya da payda almayan sayı. İLE/||/<> Payda. )
- KUTSAL = KUTSİ, MUKADDES = SAINT, HOLY[İng.] = SAINT[Fr.] = HEILIG[Alm.] = SANCTUS[Lat.] = SANTO/TA[İsp.]
- KUYUMCU ile SARRÂF
( ... İLE Mesleği, kâğıt ve metal paraları birbiriyle değiştirmek, tahvil alışverişi yapmak olan kişi. )
( ZERGER ile ... )
( JEWELLER vs. GOLD DEALER )
- LÂ-YETEZELZEL[Ar.] değil/yerine/= SARSILMAZ | GÜVENİLİR
- LALA ile SADRAZAM
( Sultanların sadrazamlara verdikleri unvan. )
- LÂLE ile/ve SAHİBKIRAN
- LAUBALİLİK ile/değil/yerine/< SAMİMİYET
- LEYLEK ile SARI GAGALI LEYLEK
( CICONIA CICONIA cum MYCTERIA IBIS )
- LÜFER ile SARIKANAT
( ... İLE Çinakoptan biraz büyük lüfer. )
- LÜKS ile ŞANS
( LUXURY vs. CHANCE )
- M-HEALTH/MOBILE HEALTH[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK, M-SAĞLIK
- MAĞDUR HAKLARI ile/ve/<> SANIK HAKLARI
- MAHABBET[Ar.] ile SADÂKAT[Ar.]
- MAHFUZ[Ar.] değil/yerine/= SAKLANMIŞ/KORUNMUŞ
( MAHFUZEN: Gözaltında olarak. )
- MAHFUZ değil/yerine/= SAKLI/KORUNUK
- MAHRUMİYET ve/> SAHTE KENDİLİK
- MAHSUBEN[Ar.] değil/yerine/= SAYILCA
- MAHSUP değil/yerine/= SAYIŞIK
- MAKARA değil/yerine/= SARDIRAÇ
- MALEZYA BAYRAĞI'NDA:
AY ve/<> YILDIZ ve/<> MAVİ ve/<> SARI
( İslâm'ı simgeler. VE/<> Eyaletleri simgeler. VE/<> Birlik'i simgeler. VE/<> Kraliyeti simgeler. )
( Malezya'yı oluşturan 13 eyalet, Malezya bayrağı ile birlikte kendi eyalet bayrağını kullanmaktadır. )
- MÂLİK[< MÜLK | çoğ. MÜLLEK] ile/ve/değil/yerine/||//<>/>/< SÂLİK[< SÜLÛK]
( Sahip, bir şeye sahip olan. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Bir tarikata girmiş bulunan. | Yolcu, Allah'a giden yolu tutana, seyr hâlinde bulunduğu sürece verilen isim. )
- man. pr.[Lat. < MANE PRIMO] değil/yerine/= SABAH ERKENDEN
- MANDAR[Oğuz] ile SARMAŞIK
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Ağaçlara sarılan ve ağacın kurumasına neden olan bir bitkinin adı. İLE ... )
- MANHATTAN ile/değil SANHATTAN
( ... İLE/DEĞİL Şili'nin başkenti Santiago'da, yüksek binaların bulunduğu bölgeye verdikleri ad. )
( İLE/DEĞİL
)
- MANŞON/CUFF[İng.] değil/yerine/= SARGAN
- MARCOS:
MARGARITAS ve/||/<> ALTAMIRANO ve/||/<> RANCHONUEVO ve/||/<> COMITAN ve/||/<> OCOSINGO ve/||/<> SAN CRISTOBAL
( Zapatist Ulusal Kurtuluş Örgütü'nün, altı kentin başharflerinden oluşan Meksika yerlilerinin önderi. )
- MARCUS TULLIUS TIRO ile/ve/||/<>/> LUCIUS ANNAEUS SENECA ile/ve/||/<>/> JOHN WILIS ile/ve/||/<>/> SAMUEL TAYLOR
( Romalı hatip Cicero'nun azatlı kölesi olan Marcus Tullius Tiro, efendisinin gerek senatodaki söylevlerini ve gerekse hazırladığı konuşmaları steno ile yazmıştı. İLE/VE/||/<>/> Seneca, Tiro'nun kısaltmalarını geliştirmiş ve bunların sayısı 8.000'e kadar çıkmıştır. İLE/VE/||/<>/> Günümüzde kullanılan stenografi tekniğinin temeli ise XVII. yüzyıla dayanmaktadır. [XVII. yüzyılda yeniden gündeme gelmesinin nedeni ise parlamentonun siyasi yaşama girişidir. Artan meclis oturumları ve alınması gereken önemli notlar arttıkça yazı dili yeniden kullanıma girmiştir. Wilis, bu yazı diline geometrik biçimleri katmasının yanı sıra stenografi terimini de ilk kez kullanmıştır. İLE/VE/||/<>/> Yazdığı makale ile 1792 yılında bu yazı dilini dünyaya tanıtmayı başarmıştır. )
( Nicolas Steno[11 Ocak 1638 - 25 Kasım 1686] ile bir ilgisi yoktur. )
- MAREŞAL/MÜŞİR değil/yerine/= SAVAŞHAN
- MARUF değil/yerine/= SANLI
- MASKE ile/ve/||/<> SAHTE KİŞİLİK
- MASLAHAT ve/||/<>/> SANAT
- MATEMATİKTE:
EŞLEŞME ve/||/<> ÖLÇME ve/||/<> SAYMA ve/||/<> STANDARDİZASYON ve/||/<> KÜME ve/||/<> BAĞINTI ve/||/<> İŞLEV(FONKSİYON)
- MAYMUN ile SAKİ
- MAYMUN ile SARI KUYRUKLU MAYMUN
( ... İLE Sadece Peru And Dağları'nda, Amazonas ve San Martin bölümlerinin yanı sıra La Libertad, Huánuco ve Loreto'nun sınır bölgelerinde bulunan nadir bir primat türüdür. )
( )
( MONKEY vs. PERUVIAN YELLOW-TAILED WOOLLY MONKEY )
( ... cum OREONAX FLAVICAUDA )
- MAZNÛN[Ar. < ZANN] değil/yerine/= SANIK
- MAZNUN değil/yerine/= SANIK
- MEBÛS[Ar.] değil/yerine/= SAYLAV/MİLLETVEKİLİ
- MEDRESE ile/ve SAHN-I SEMAN MEDRESELERİ
- MELÂHAT[Ar.] ile/ve SABÂHAT[Ar. < SUBH] ile/ve BEŞENC[Fars.]
( Güzellik, yüz güzelliği. İLE/VE Güzellik, lâtiflik, yüz güzelliği. İLE/VE Yüz lâtifliği, güzelliği, parlaklığı ve gençliği. )
- MEN-İ MUARAZA DÂVÂSI değil/yerine/= SATAŞMANIN ÖNLENMESİ ARANCI
- MEN'[Ar.] ile SADD[Ar.]
- MERAK ile/ve/<> ŞAŞKINLIK
- MERCAN ile ŞAPTAŞI
( ... İLE Kızıldeniz'den çıkarılan, beyaza çalan renkte, pek çok dalı olan mercan türü. )
- MEREK = SAMANLIK
- MERHAMET ile/ve SABIR
- MERMİ ile ŞARAPNEL[Fr. < SHRAPNEL]
( ... İLE Patladığında etrafa küçük parçalar saçan bir tür top mermisi. )
- MEYHÂNE ile/ve/<> ŞARAP
( Gönül. İLE/VE/<> Aşk. )
- MEZOKARP = ŞAHM-I SEMERE = MÉSOCARPE
- MİHR[Ar.] ile SADÂK[Ar.]
- MIKNATIS ile SARIM
( ... İLE Sarma eylemi. | Bir şeyi, bir kez saracak miktar. | Elektromıknatıslarda, makara biçiminde sarılan iletken telin, her bir halkası. )
- MİKONOS ile/ve/<> SANTORİNİ
( Yunanistan'ın, Venedik'i olarak tanımlanmaktadır. İLE/VE/<> Siklad takımadaları olarak anılan Yunan adaları arasında en farklı, etkileyici ve ünlü olan, yarım ay şeklindeki ada. )
- MİNNET (DUYMAK) ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SAYGI (DUYMAK)
- MİSÂL ile/>< SÂLİM
( İlk yazacı illet yazaçlarından biri olan sözcük. İLE/>< İçinde illet yazaçlarından [elif, vav, y e] biri bulunmayan sözcük. )
- MİSİLLEME ile/ve/ne yazık ki/> SAVAŞ
- MİSTİSİZM ve ŞİİR ve SANAT
- MİT ile/ve/||/<> SAKLAMA
- MİZANPAJ[Fr.] değil/yerine/= SAYFA DÜZENİ
- MODİST ile ŞAPKA YAPICISI
( Şapka yapıcısı. | Moda eşyası satan. )
- MODLAR:
| ÇOCUK ve İÇ EBEVEYN ve BAŞ ETME |
ile/ve/değil/yerine/||/<>/>
SAĞLIKLI YETİŞKİN
- MONARŞİ ile SALTIK(MUTLAK) MONARŞİ
- MORKİNOS:
MAVİ YÜZGEÇLİ ile/<> SARI YÜZGEÇLİ ile/<> ÇİZGİLİ YÜZGEÇLİ ile/<> KOCAGÖZ
- MOTTO/SLOGAN değil/yerine/= SAV SÖZ
- MUAZZEZ[Ar.] değil/yerine/= SAYILAN, SAYGI DUYULAN/GÖSTERİLEN
- MUBAYAA[Ar. < BEY] değil/yerine/= SATIN ALMA
- MÜCÂDELE değil/yerine/= SAVAŞIM/GÜREŞ
- MÛCİBE[İCAB] ile SÂLİBE[SELB]
( Olumlu[vücub(çoğul) <- vacib]. İLE Olumsuz. )
- MÜDÂFAA ETMEK değil/yerine/= SAVUNMAK
- MÜDAFAA:
HATTI ile/ve/değil/||/<>/< SATHI
- MÜDÂFAA[Ar.]/DEFANS[İng. < DEFENCE] değil/yerine/= SAVUNMA/SAVUNU
- MÜDÂFİ değil/yerine/= SAVUNCU
- MÜDDEA değil/yerine/= SAVLANAN
- MÜDDEÎ-İ UMÛMÎ[Ar.] değil/yerine/= SAVCI
- MÛDİ/MÜSTEVDİ değil/yerine/= SAKLATAN
- MÜEMMEN[Ar.] değil/yerine/= SAĞLANMIŞ, GÜVENİLİR
- MUGANNÎ[Ar. < GINÂ][Fr. CHANTEUR] değil/yerine/= ŞARKICI
( Şarkıcı, hanende. | Hoş öten kuş. )
- MUHABBETİN/AŞKIN DERECELERİ'NDE:
MEYL ile/||/<>/> ARZU ile/||/<>/> SAHÂBET ile/||/<>/> GARÂM ile/||/<>/> VEDÂD ile/||/<>/> ŞEGAF ile/||/<>/> TEFÎN ile/||/<>/> TEABBÜD ile/||/<>/> HULLET ile/||/<>/> IŞK
( Öteki dillerde bizim "muhabbet" gibi çok anlamlı bir sözcük var mıdır bilmem. Ama şu kadarını söyleyeyim... Bizi bilmek demek, biraz da bu sözcüğü tüm anlamlarıyla bilmek demek...
Muhabbeti; sevgi, aşk, sevdâ, dostluk, bağlılık, sohbet, yârenlik etmek anlamlarında kullanıyoruz. Birini sevdiğimizde ona muhabbet besleriz. Sevdiğimizle oturup konuştuğumuzda muhabbet etmiş oluruz. Bir erkek ile bir kadının birbirini tanımasına ve sevmesine vesile olanlara "muhabbet tellâlı" deriz. Ama konu tasavvuf olunca sözcük farklı anlamlar kazanmaya başlar.
Eskiler, muhabbeti, şiddetine göre on dereceye ayırmış. Öncesi ilgi duymak, sonrası muhabbetin şiddetiyle yok olmak olan muhabbet olmaz ise yolculuk da olmaz. Sırayla açıklayalım...
1. MEYL: Sözlükte bir yöne doğru yönelmek, eğilmek, eğik duruma gelmek anlamı verilmiş. Biz ise birine ya da bir şeye yönelmek, sevgi, ilgi göstermek, istek ve arzu duymak anlamlarında kullanıyoruz. Tasavvufta yolun en başındakilere muhib deriz. Muhib, ilgi duyan kişidir. Yolun başı ise ilgi duymaktır. O yüzden;
Âşık oldur kim kılar cânın fedâ cânânına
Meyl-i cânân itmesin her kim ki kıymaz cânına
(Fuzûlî)
İlgi duymaya başladığımız anda yolculuğumuz başlar. Çünkü meyl ile başlayan yolculuğun sonu bu uğurda canını vermektir.
2. ARZU: Meyl, irâdeye yükselirse arzu adını alır. İrâdeye yükselmesi ise yâri istemek ile olur. Ama bunun da bir bedeli vardır.
Cân la’lin eyler arzû yâr içmek ister kanımı
Yârâb ne vâdîdir bu kim cân teşne cânân teşnedir
(Bâkî)
3. SAHÂBET: Benimseyip koruma, kayırma suretiyle sâhiplenme, sâhip çıkma anlamlarında kullandığımız sözcük, Arapça olmasına karşın anlamını Türkçe'de kazanmış. Kişinin arzu ettiği kişiye karşı, gönlünden bir akış, bir eğilim peyda olması sonucunda da korumaya, sahiplenmeye başlar.
4. GARÂM: Olağanüstü sevgi, şiddetli arzu ve iştiyâk, büyük aşk anlamına gelen garâm, sevginin gönle âdeta yapışmasıdır.
Cenap Şehabeddin;
Uyan ey bister-i sînemde yatan tıfl-ı garâm
derken âşık olmaya başladığını ya da âşık olmak arzusunu dile getiriyordu.
5. VEDÂD: Sevgi, dostluk, muhabbet anlamlarına gelen vedâd, muhabbetin saf ve katıksız durumu. Gönülden öteki eşya ve kişilere olan ilginin atılması durumu. Aynı sözcükten türeyen vedûd ise “Kullarını çok seven, onları lûtfa, ihsâna gark eden; sevilmeye lâyık ve müstahak yalnız kendi olan” anlamında Allah’ın adlarındandır.
6. ŞEGAF: Sevginin kalbi istilâ etmesi, aşırı sevgi, mecnûnca, çılgınca sevme. Kalp, sevilen şey dışındakilerden temizlenince bu sefer sevgi coşmaya başlar, kalbin tamamını fetheder, istilâ eder.
7. TEFÎN: Örümcek ağı demek olan tefîn, aşkın bir üst derecesi. Kalbin her yanını istilâ eden sevgi, kalpten taşmaya başlar. Kalpten taşmaya başlaması ise kontrolün aşk sahibinin elinden çıkıp aşkın eline geçmeye başlamasıdır. Öyle ki aşk, örümceğin ördüğü ağ gibi kişinin her tarafını kapsar, örer, onu âdeta sıkı sıkı bağlar.
8. TEABBÜD: Kul köle olmak, tapınmak anlamındaki teabbüd, kişinin artık aşkın elinde oyuncak olduğu haldir. Bu durumdaki âşığı, Hayretî şöyle anlatır:
Gam yeriz kan yutarız kûşe-i mihnette müdâm
Sanma biz kevser-i cennât-ı naîmin kuluyuz
9. HULLET: Gerçek dostluk anlamındaki hullet, sevgiliden başka kimsenin kalmadığı durumu açıklamak için kullanılır. Hullette iki özellik bulunur. Biri sadâkât yani doğruluk, öteki de samimiyet. Aşkın sondan bir önceki durumudur. Artık aşkın gerçek olduğundan, heves ya da yanılsama olmadığından emin olunmuştur.
10. IŞK: Muhabbetin en son hali ve en aşırı derecesidir. Halkanın tamamlandığı son zincir. Zât, sıfata meylettiğinde, kalpte ortaya çıkarak tüm damarlarda akıp tüm organlara yayılan aşırı muhabbet. Hallâc’ın her tarafı kesildiğinde, kanının yerlere Allah Allah diyerek akmasının nedeni de Züleyha’nın kanının Yusuf diye diye akmasının nedeni de budur. Işk öyle bir durumdur ki kişinin nazarında, sevdiğinden başka bir şey olmaz ve tüm ilgisini sevdiğine gösterir. Sadece gözleriyle ve gönlüyle değil baştan ayağa tüm âzâsıyla sevdiğini müşâhede eyler.
Tasavvuf, meyl ile başlayıp ışk ile biten bir yolculuktur. O yüzden,
Muhabbet bir kef-i Dâvud’dur pûlâdı mûm eyler
(Suzî-i Prizrenî)
ve
Muhabbet öyle bir sırdır ki bin setr et nihân olmaz
(Îzzet Molla)
Işk sahipleri nerede olursa olsun hemen bilinir.
Son sözü de Fuzûlî söylesin:
Aşk imiş her ne vâr âlemde
Muhabbetiniz daim, aşkınız bâkî ve dâim olsun.
İsmail Güleç (Prof.Dr.) | www.ismailgulec.net
)
( Aşk Merdiveni [Diotima]
6. Basamak: Aşkın kendine duyulan aşktır. Kişi, güzelliği kendi biçiminde görür ve aşkın güzelliğini olduğu gibi sever. Her özel ve güzel olan, bu biçimle bağlantısı nedeniyle güzeldir.
5. Basamak: Genel olarak bilgiye duyulan aşktır.
4. Basamak: Yasalara ve kurumlara duyulan aşktır.
3. Basamak: Nefs sevgisidir. Bu, fiziksel özelliklerin bir kenara bırakıldığı, manevi ve ahlâkî güzelliğin sevgiyi tetiklediği aşamadır. Bu adımda, kişi, nitelikli zihinlere âşık olacaktır.
2. Basamak: Tüm güzel gövdelerin sevgisidir. Kişi, tüm gövdesindeki güzelliği görür ve farkları sevmeyi öğrenir.
1. Basamak: Tek bir gövdenin sevgisidir. Bu aşk, belirli bir gövdeye duyulur. Fiziksel özelliklere duyulan bir istektir. )
- MUHÂCİM[Ar. < HÜCUM] değil/yerine/= SALDIRAN/SALDIRICI
- MUHÂFAZA[< HIFZ] < SAKLAMA, KORUMA, KAYIRMA
- MUHÂRİP[Ar.]/CENGÂVER[Fars.] değil/yerine/= SAVAŞÇI
- MUHASEBE/ACCOUNTİNG değil/yerine/= SAYMANLIK
- MUHASEBE/Cİ, MUHASİP değil/yerine/= SAYMAN/LIK
- MUHASEBECİ değil/yerine/= SAYMAN
- MÜHENDİS[Ar. < HENDESE] değil/yerine/= SAYIŞMAN
- MÜHİMMAT (DEPOSU) değil/yerine/= SAVAŞGEREÇ (SAKLAĞI)
- MUHKEM[Ar.] değil/yerine/= SAĞLAM/LAŞTRILMIŞ
- MUHTEREM[Ar. < HÜRMET] ile SAYGIDEĞER/SAYIN
( Saygıdeğer, sayın, ihtirâm olunmuş. )
- MUHTEŞEM ve/> SAÇMALIK
( Mutheşemlikten, saçmalığa, sadece bir adım vardır.
[En'ler, uc'lar, tek'ler, peşinde koşulacak, hedef tutulacak noktalar değildir! Neyin müşterisi olup olmadığın ise en önemli eşiktir.] )
- MUKİM ile SAKİN
( Bir evde oturan, ikamet eden. İLE Durgun, dingin. | Sessiz. | Kimseyi rahatsız etmeyen, kızgınlık göstermeyen. | Huysuzluğu, rahatsızlığı azalmış ya da geçmiş. | Bir yerde oturan. )
- MUKTEZÎ ile/ve ŞART ile/ve ADEMÜ'L-MANİA
( Yeterlilik. İLE/VE Koşul. İLE/VE Engelin olmaması. )
- MÜLTECİ ile ŞARTLI MÜLTECİ
( YUKK61 ile YUKK62 )
- MUMLA ARAMAK ile/ve SAMANLIKTA İĞNE ARAMAK
- MURABBA'[< RUB] ile ŞARKI ile TERBİ'
( Dörtlü, dört şeyden olma. İLE Divan şiirinde bestelenmeye uygun vezin kalıplarıyla yazılan nazım biçimi. İLE Bir gazelin beyitlerine, bir başka şair tarafından aynı vezinle ikişer mısra eklenerek yazılan murabba türü. )
- MURAT[Ar. < MURAD] ile/ve/||/<> ŞAE[Ar.]
( İstek/istemek. İLE/VE/||/<> Diledi, istedi, murad eyledi. )
- MÜREKKEPBALIĞI ve/||/<> GELİNCİK ve/||/<> SALYANGOZ
( Avlarını, hipnoz ederek de avlayabilirler. )
- MUSALLAT değil/yerine/= SARKINTI
- MÜSLÜMAN ile/ve SALİH
- MÜSRİF[Ar.] değil/yerine/= SAYPAK/TUTUMSUZ/SAVURGAN
- MUSTAKÎM[Ar.] ile SAHÎH[Ar.] ile SAVÂB[Ar.]
- MÜSTEVLÎ[Ar. < VELY] değil/yerine/= SALGIN
( İstilâ eden, ele geçiren, idaresi altına alan. | Yayılan, her tarafı kaplayan. | Salgın. )
- MUTEBER değil/yerine/= SAYGIN
- MÜTEHÂLLİD[Ar. < HULD] ile SÂKİN[Ar.]
( Bir yerde sürekli olarak kalan, tahallüd eden. İLE Bir yerde yaşayan/bulunan/oturan. )
- MÜTENÂDİM[Ar.] ile SÂKÎ[< SAKY | çoğ. SUKAT]
( Bir ortamda, arkadaşlık eden, nedimlik eden, tenâdüm eden. İLE Su veren/dağıtan. | Kadeh, içki sunan. | Baldıra, ya da baldır kemiğiyle ilgili. | Kişilere, Allah sevgisi/nuru saçan kişi. )
- MUTILASYON/MUTILATION[İng.] değil/yerine/= SAKATLAMA
- MUTLAK MUVAZAA değil/yerine/= SALT DANIŞIK
- MUTLAK[Ar.] değil/yerine/= SALT/SALTIK
- MUTLULUK = SAADET = HAPPINESS[İng.] = BONHEUR, FELICITÉ[Fr.] = GLÜCK[Alm.] = FELICITAS[Lat.] = FELICIDAD[İsp.]
- MY-/MYO- ile/||/<> MİO-/MEİO- ile/||/<> -STALSİS ile/||/<> TEN-/TENDO-/TENO-/TENONT-/TENONTO- ile/||/<> SARC-/SARCO- ile/||/<> SPLANCHN-/SPLANCHO-
( Kas, kasla ilgili. İLE/||/<> Daha az, daha küçük, kasılmanın azalması. İLE/||/<> Kasılma. İLE/||/<> Tendon. İLE/||/<> Et, kas. İLE/||/<> İç örgenlerle ilgili. )
- NAKIŞ ile SAVAT[Ar.]
( ... İLE Gümüş üstüne, özel bir biçimde, kurşunla işlenen kara nakış. )
- NAMAZ ve SADAKA
( Namaz; namazda, benliğin tasadduk edilmesidir. )
- NARBÜLBÜLÜ/ARDIÇKUŞU(TURDUS PILARIS[Lat.], ROBIN[İng.], Avrupa ve Asya ormanlarında yaşar.) ile/ve BAYIR KUŞU ile/ve ÇALI KUŞU ile/ve ÇAMURCUN ile/ve DALGIÇ KUŞU ile/ve DEVEKUŞU ile/ve FIRTINA KUŞU ile/ve GELİNKUŞU[Lat. OTOCORIS PENCILLATUS] ile/ve İNCİRKUŞU[Lat. ANTHUS TRIVIALIS] ile/ve İSHAK KUŞU/BATAKLIKBAYKUŞU[Fars. ŞEB-ÂVÎZ][ayağından asılarak başaşağı sarkar ve öter] ile/ve KARDİNALKUŞU ile/ve KARİYAMA(Güney Amerika'da) ile/ve KAŞIK GAGA ile/ve KAŞIKCI KUŞU ile/ve KEDİKUŞU ile/ve KELAYNAK[Sadece bu üç yerde: BİRECİK-URFA, FAS, PALMİRA ÇÖLLERİ-SURİYE][Lat. GERONTICUS EREMITA]17 Şubat, Birecik'te, Kelaynak Günü'dür! ile/ve KUYRUKKAKAN[Afrika ile/ve Asya'da][Lat. SAXICOLA] ile/ve MALURUS[Avustralya'da] ile/ve MAMO[Hawaii'de] ile/ve MANAKİN[Amerika'da] ile/ve MİNO[Asya'da] ile/ve MOA ile/ve MOHO ile/ve MUHABBET KUŞU ile/ve ÖRÜMCEK KUŞU[Lat. LANIUS] ile/ve TARLA KUŞU ile/ve YAĞMUR KUŞU ile/ve ALICI KUŞ ile/ve BOĞMAKLI KUŞ ile/ve MAKARALI KUŞ ile/ve SAKSAĞAN(AK'AK[Ar.], PÎSE[Fars.], PICA PICA[Lat.]) ile/ve SAKARMEKE ile/ve SIĞIRCIK(MÜRG-İ ZÎREK/ZÎREK-SÂR, LÂLESAR[Fars.], STURNUS VULGARIS[Lat.]) ile/ve İBİBİK, ÇAVUŞ KUŞU, HÜDHÜD[çoğ. HEDÂHİD][HÛC-I HÜDHÜD:
İbibik ibiği.](EBÜRREBÎ', UPUPA EPOPS[Lat.]) ile/ve ÖZKUŞU ile/ve PAPUÇGAGA[Afrika'da] ile/ve POTU(Güney Amerika'da) ile/ve POYRAZKUŞU ile/ve SUBAKALI ile/ve TORGU ile/ve TURAKO/MUZCUL(Afrika'da yaşar.) ile/ve UZUNBACAK ile/ve ÜVEYİK(TURTLE DOVE[İng.], STREPTOPELIA TURTUR[Lat.]) ile/ve YEŞİLBAŞ
( Kolombiya'da, dünyadaki tüm ülkelerdeki kuş türlerinden daha fazla kuş türü bulunur. )
- NEDEN OLMAK ile SAĞLAMAK
( Olumsuz durumlarda kullanılır. İLE Olumlu durumlar için kullanılır. )
- NEDEN OLMAK ile SAĞLAMAK
- NEDEN ile SAİK
- NEDİM/E[Ar.] ile/ve/||/<> SAĞDIÇ
( Sohbet erbabı. | Yardımcı kadın. | Düğünde, geline kılavuzluk eden kişi. İLE/VE/||/<> Düğünde, gelin ya da damada/güveye kılavuzluk eden kişi. )
- NEFS'İ TERK ve/||/<> SABIR ve/||/<>
ZİKİR ve/||/<> TEFEKKÜR
- NEŞE ve SAMİMİYET
( Samimiyet, başlıca bir gereksinimdir. )
( Intimacy is essential need. )
( JOY and SINCERE | INTIMACY )
- NESNE:
BİLİMDE ile/ve/<> SANATTA
( Dışarıdan, içeri yönelik. İLE/VE/<> İçeriden, dışarı yönelik. )
- NEY/NÂY/MİZMÂR[Ar.] [akordlarına göre]:
BOLÂHENK/NISF/NISFİYE ile/ve SÜPÜRDE ile/ve MÜSTAHSEN ile/ve KIZ NEYİ ile/ve MANSUR ile/ve ŞAH ile/ve DÂVUT
( Ney'in kendi sesi yoktur. )
( Ney'in sesi HÛ'dur. )
( Ney, ahadiyetin sesidir. )
( Ney Forum [ http://neyforum.net ] )
( Ney Derneği [ http://neyforum.biz ] )
( REED FLUTE )
- NEZLE ile/||/<> SAMAN NEZLESİ/HAY FEVER
- NƏĞMƏ[Azr.] = ŞARKI[Tr.]
- NIELS HENRIK ABEL ve/||/<> EVARISTE GALOIS ve/||/<> ŞÂNİZÂDE ATÂULLAH EFENDİ
( 05 Ağustos 1802 - 06 Nisan 1829 VE/||/<> 25 Ekim 1811 - 31 Mayıs 1832 VE/||/<> 1771 - ? )
( GALOIS KURAMI: Gauss'un kullandığı bazı teknikleri genelleştirerek, derecesi dörtten büyük olan her polinom için çalışacak bir kök bulma yöntemi oluşturmanın neden olanaksız olduğunu açıklar. İçinde kökleri aradağımız sayı dizgeleri "nesneler" ile kökleri kendi arasında döndüren permütasyon "öbekleri" arasında daha önce gözlemlenmemiş ilişkiler bulur. Bu ilişkiler yumağına, bugün genel olarak verilen addır. )
- NİRVANA[sansk. MOKSHA] ile SATORİ
( Aydınlanma tanımının Budizm'deki karşılığı. İLE Aydınlanma tanımının Zen'deki karşılığı. )
- NİRVANA[Sansk.] = NİBBAHA[Palice] = SATORİ[Zen, Jap.]
- NİSPET ile/ve ŞART
- no.[Lat. < NUMERO] değil/yerine/= SAYI, ADET
- NÖTR ile SAYDAM
- NOZOLOJİ/NOSOLOGY[İng.] değil/yerine/= SAYRILIK SINIFLANDIRMA BİLİMİ
- NUMARA değil/yerine/= SAYIT
- NÜMERASYON değil/yerine/= SAYILAMA
- O.D./OCULUS DEXTER[İng.] değil/yerine/= SAĞ GÖZE
- ÖFKE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SAĞLIKLI ÖFKE
- ÖFKE ile/ve/ne yazık ki/> SALDIRI
- ÖĞRETİ ile SAV
- OKUR-YAZARLIK ile/ve/<> SAYISAL OKUR-YAZARLIK
( ... İLE/VE/<> Sayıları kavrayabilme ve kullanabilme yetisi.[düzeyler, basamaklar, zaman algısı] )
( LITERACY vs./and/<> NUMERIC LITERACY )
( WHIPPLES ve ABCC Endeksleri )
- ÖKÜZKAKAN:
KIZIL GAGALI ile/||/<>/< SARI GAGALI
( Afrika'da, Sahra'nın güneyinde yaşarlar. Hayvanların sırtından parazitleri toplayıp yemesiyle bilinir. İLE/||/<>/< ... )
( ile/||/<>/< ... )
( Sığırcıkgiller[STURNIDAE] ailesine yakındır. )
( BUPHAGUS ERYTHRORHYNCHUS cum/||/<>/< ... )
- OLASILIĞIN DOĞUŞU ve/||/<> ŞANSIN TERBİYE EDİLİŞİ
( Ian Hacking'in bu kitaplarını da okumanızı salık veririz. )
- OLGUNLAŞMA(KEMÂLÂT) ve SABİTLİK ve TEKRAR
- OLGUNLAŞMA ve/||/<>/> ŞAŞIRMAMA
- OLMAYANA ERGİME ile/ve/||/<> SAÇMA OLANA İNDİRGEME
- ÖLÜBAŞ GÜVESİ:
YEŞİL ile/||/<> SARI ile/||/<> KAHVERENGİ
- OLUŞ = SAYRURET, TEKEVVÜN = BECOMING, GENESIS[İng.] = DEVENIR, GENÉSE[Fr.] = WERDEN, GENESIS[Alm.] = FIERI < IN FIERE: OLUŞ HALİNDE[Lat.] = GENESIS[Yun.]
( Kesintisiz/sürekli doğuş. )
- OMBELLIFÈRES = SAYVÂNÎYE
- ONAYLAMAK ile SABİTLEŞTİRMEK
( TO APPROVE vs. TO GET FIXED )
- ÖNE SÜRMEK ile/ve/||/<>/< SAVUNMAK
- ÖNYARGI ile/ve SAPLANTI
( PREJUDICE vs./and OBSESSION )
( ... ile/ve ZHI )
- OO- ile/||/<> OVİ-/OVO- ile/||/<> OÖPHOR-/OÖPHORO- ile/||/<> OVARİ-/OVARİO-/OARİ-/OARİO- ile/||/<> SALPİNG-/SALPİNGO-/-SALPİNX ile/||/<> ORCHİ-/ORCHİD-/ORCHİDO-/ORCHİO-/-ORCHİSM ile/||/<> OSCHE-/OSCHEO- ile/||/<> BLAST-/-BLASTİC/BLASTO-/-BLASTY ile/||/<> -SPERM/SPERM-/-SPERMA/SPERMAT-/SPERMATO-/-SPERMİA/SPERMO-
( Yumurta. İLE/||/<> Yumurta. İLE/||/<> Yumurtalık, yumurtalığa ait, ovaryum. İLE/||/<> Yumurta/ovaryum ile ilgili. İLE/||/<> Tüp, boru, Östaki ya da Fallop tüpleri. İLE/||/<> Testis, testis ile ilgili durum. İLE/||/<> Testis torbası, skrotum. İLE/||/<> Germ; döl; öz; ateşleme, patlama; tomurcuk, tomurcuklanma, filizlenme ile ilgili, doğurgan göze ile ilgili, ana göze ile ilgili. İLE/||/<> Tohum, döl, semen. )
- ORCHIDÉES = SALEBÎYE
- ORDUNUN DİLİ ile/ve SARAY'IN DİLİ
- ORTOREKSİYA NERVOZA/ORTHOREXIA NERVOSA[İng.] değil/yerine/= SAĞLIKLI BESLENME TAKINTISI
- ORUÇ ile/ve/değil SAVM-I DÂVÛD
( ... İLE/VE/DEĞİL Bir gün tutarak, bir gün tutmadan uygulanan oruç. )
- ORUÇ ile/ve SAVM-I VİSÂL
- OSİLASYON/OSCİLLATION[İng.] değil/yerine/= SALINIM
- OT ile YEŞİLLİK ile SAMAN ile KAMIŞ
- ÖTEKİLEŞTİRME değil/yerine/>< [sadece] ÖTEKİ/BAŞKASI
- ÖTME ile/ve/<> SAYRAMA
( ... İLE/VE/<> Bazı kuşların, peşpeşe, gittikçe yükselen bir sesle ötüşü. )
- OTOKRASİ / OTOKRAT (OTOKRATİK) değil/yerine/= SALTIKERKİ / SALTIKERKÇİ (SALTIKERKİL)
- OTURMAK ile/ve SAYGI DUYARAK VE GÖSTEREREK [TAZÎM] İLE OTURMAK
- OYUN ile/ve/||/<> SANAT
- ÖZEN ile/ve/||/<> SAYGI
( EPIMELEIA ||/<> ... )
- ÖZENDİRME ile/ve/değil/yerine (SADECE) ANLATIM
( [not] TO ENCOURAGE vs./and/but (ONLY) EXPLAINING
(ONLY) EXPLAINING instead of TO ENCOURAGE )
- ÖZGÜN/LÜK ile/ve SANAT/SAL/LIK
- ÖZGÜRLÜK/BELEDİYE MEYDANI ile/ve/<> SAN FRANSISCO MEYDANI
( Ekvador'un başkenti Quito'nun, iki önemli meydanı. )
( PLAZA DE LA INDEPENDACIA / PLAZA MAYOR con/et/<> PLAZA SAN FRANSISCO )
- PANCAR/KOCABAŞ/ÇÜKÜNDÜR ile ŞALGAM
( Ispanakgillerden, vitamince zengin bir bitki. | Bu bitkinin, şeker elde edilen kalın ve etli kökü. İLE Turpgillerden, yumru köklü bir bitki. | Bu bitkinin, besin olarak kullanılan etli ve tatlı kökü. )
( BEET(ROOT) vs. TURNIP )
( BETA VULGARIS cum BRASSICA RAPA )
- PANDÜL[Fr.]/RAKKAS[Ar.] değil/yerine/= SARKAÇ
- PAPAĞAN ile YEŞİL PAPAĞAN
- PAPATYA ile SARI ÇALI PAPATYASI
- PARA:
AKÇE ile/ve/||/<> SULTANÎ ile/ve/||/<> DUCAT ile/ve/||/<> FLORINS ile/ve/||/<> GURUS ile/ve/||/<> ŞÂHÎ
( Osmanlı'da. İLE/VE/||/<> Osmanlı'da. İLE/VE/||/<> İLE/VE/||/<> Venedik'te. İLE/VE/||/<> Macaristan'da. İLE/VE/||/<> Avrupa'da. İLE/VE/||/<> İran'da. )
- PARA:
DİJİTAL ile/ve/||/<> KRİPTO ile/ve/||/<> SANAL
- PARANIN KAYBI ile/ve/||/<> SAĞLIĞIN KAYBI ile/ve/||/<> KARAKTERİN KAYBI
( Çok da etkileyici olmayabilir. İLE/VE/||/<> Kaybımız, önemli, etkileyici ve büyük olabilir. İLE/VE/||/<> Herşeyi kaybetmiş oluruz. )
- PARAZİT ile SAPROFİT
( Canlı konakçıdan beslenen organizma. İLE Ölü organik nesnelerden beslenen organizma. )
- PARKE[Fr. PARQUET] değil/yerine/= SAVCI
( Eskiden, hakim kürsüsünden aşağıda ve yerde oturmaları nedeniyle savcılara, parke adı verilirmiş. )
- PASPAL ile SALAŞ
- PATOGENEZ/PATHOGENESIS[İng.] değil/yerine/= SAYRILIK GELİŞİM SÜRECİ
- PATOJEN/PATHOGEN[İng.] değil/yerine/= SAYRILAYICI, HASTALIK YAPICI
- PATOLOJİ/PATHOLOGY[İng.]/MARAZÎ[Ar.] değil/yerine/= SAYRILIK BİLİMİ
- PATOLOJİK/PATHOLOGIC[İng.]/MARAZÎ değil/yerine/= SAYRILIKBİLİMSEL/SAYRILIKLI/SAYRILIKLA İLGILİ
- PAYLAŞIM ile/ve/<> SAYGINLIK
- PAZAR ile/||/<> SATAK
( ... İLE/||/<> Çarşı, pazar yerleri. )
- PAZARLAMA ile/ve/yerine SATIŞ
( Ürünün üretiminden, son tüketiciye ulaşması ve sonrasındaki tüketici destek aşamalarının tamamını kapsar. İLE/VE/YERİNE Pazarlama etkinliklerine anlam kazandıran, hedef aşamadır. Bir ürünün üretimi, reklam edilmesi, fiyatlandırılması, pazara çıkarılması ve tüketiciye sunulacak aşamaya getirilmesini pazarlama süreci olarak değerlendirirsek; bu aşamadan sonra tüketiciye sunulması, sunum yapılması ve kabul edilebilir bir bedel karşılında takasa sokulması işlemi. Genel olarak müşteriye "evet" dedirtme etkinliğidir. )
( Net kâra bakar. İLE/VE/YERİNE Ciroya bakar. )
( Hedefi, şirketin kârlılığını sağlamaktır. İLE/VE/YERİNE Satıcının hedefi ise verilen ciro hedefini tutturmaktır. )
( Süreç yönetir. İLE/VE/YERİNE Süreci başarılı sonlandırma [ürünü verip karşılığını alma] görevini üstlenir. )
( Gereksinim belirler/oluşturur. İLE/VE/YERİNE Gereksinim giderir. [Bazı durumlarda satıcı gereksinim belirlemek ya da var olan gereksinimi açığa çıkarmak için etkin olabilir.] )
( Müşteriyi, ürüne çeker. İLE/VE/YERİNE Ürünü, müşterinin parasıyla takas eder. )
- PEDÜNKÜL/PEDINCLE[İng.] değil/yerine/= SAP
- PEJMURDE[Fars.] değil/yerine/= SALAŞ
( Eski püskü, yırtık. | Dağınık, perişan. )
- PENGUEN ile SAKALLI PENGUEN
- PERISTALTİK/PERISTALTIC[İng.] değil/yerine/= SAĞINIMLI
- PERUK ile SAÇ
- PEYGAMBER'İN:
SOL'U değil SAĞ-I SÂNÎ(ÖTEKİ/İKİNCİ SAĞI)
- PEYMÂNE[Fars.] ile SAĞRAK/KADEH[Ar.]
( Kalp. (Eskiden kadehleri kalp biçiminde yaparlarmış.) | Büyük kadeh. İLE ... )
( Aynı/ortak kadehten içiliyorsa. İLE Her bir kişininki ayrıysa. )
- PLAN ile/ve/<>/> SAHNE ile/ve/<>/> SEKANS ile/ve/<>/> FİLM
- POLİP[Fr. < Yun.] ile LİPOM[Fr.] ile SARKOM[Fr.]
( İyi huylu ur. Selenterelerden, toplu ya da tek başına yaşayabilen, basit yapılı hayvan. | Mukoza ile kaplı boşluklar içinde gelişen, yumuşak, telsel, genellikle saplı ve armut biçiminde ur. İLE Zararsız ur. Yağ dokusunun, bulunduğu yerde büyümesiyle oluşan iyicil ur. İLE Tehlikeli bir ur. )
- POLİP/POLYP[İng.] değil/yerine/= SAPLI UR
- PORSELEN ile SAKSONYA[Saksonya yer adından]
( ... İLE Almanya'da, Saksonya bölgesinde yapılan, iyi nitelikli porselen tabak vb. türden kap. )
- PÖRSÜMEK = SALKIMAK
( Gevşeyip sarkmak, pörsümek. )
- POSTNİŞİN ile/ve SERTARÎK ile/ve SERTABBÂH ile/ve SERZÂKİR ile/ve İMÂM ile/ve MEYDANCI ile/ve TÜRBEDÂR ile/ve ÂSÂDÂR ile/ve NAKÎB ile/ve PAZARCI ile/ve ÇERÂĞÎ ile/ve SÂKÎ ile/ve FERRÂŞ ile/ve KAPUCU
- PROFİLAKSİ ile/||/<> SAĞALTIM/TEDAVİ
( Sayrılığın önlenmesi için alınan önlemler. İLE/||/<> Var olan sayrılığın iyileştirilmesi için yapılan etkiler. )
- PROLAPSUS[İng.] değil/yerine/= SARKMA
- PSİKOLOJİ:
BİLİMSEL ve/||/<> SANATSAL
( Gövde. VE/||/<> Zihin. )
- RANUNCULACEAE = ŞAKÎKÎYE
- REFİK/A ile/ve/> SÂDIK
- RELAKS[İng. < RELAX] değil/yerine SAKİN/LİK, RAHAT/LAMA, GEVŞE/ME
- RESİM ile/ve/||/<> SANAT
( )
- REVİR[ALM. < REVIER]/INFİRMARY[İng.] değil/yerine/= SAYRI BAKIM BİRİMİ
- REVİR[Alm.] değil/yerine/= SAĞLIK OCAĞI
( Kurum ve kuruluşlarda, sağlık hizmeti verilmek üzere ve sayrılar için ayrılmış bölüm. )
- RIZÂ:
SATILAMAZ ve/||/<> SATIN ALINAMAZ
- ROM/READ-ONLY MEMORY[İng.] değil/yerine/= SALT OKUNUR BELLEK
- RÖTAR[Fr./İng. < RETARD] değil/yerine/= SARKMA/GECİKME
- RUAM[Ar.] değil/yerine/= SAKAĞI
( En çok atlarda görülen, insana da bulaşan, ölümcül bir hayvan sayrılığı. )
- RÜKÛN ile/ve/||/<> ŞART ile/ve/||/<> HÜKÜM ile/ve/||/<> SENET
( SUPPORT avec/et/||/<> CONDITION avec/et/||/<> CONSEQUENCE LEGALE avec/et/||/<> PREUVES A L'APPUI )
- RÜYÂ ile/ve/değil SADIK RÜYÂ
- RVAD/RIGHT VENTRICULAR ASSIST DEVICE[İng.] değil/yerine/= SAĞ KARINCIK DESTEK AYGITI, SAĞ VENTRİKÜL DESTEK AYGITI
- s.a.[Lat. < SECUNDUM ARTEM] değil/yerine/= SANATIN GEREKTİRDİĞİ BİÇİMDE, SANATINIZA GÖRE
- S.A.V. değil/yerine/= S.A.S.
- SAF ile SÂF
- SÂ' ile ...
( Bin dirhemlik bir hubûbat ölçeği. )
- SÂ' ile SÂ' ile SAA/SİA[Ar. < VÜS'AT] ile -SÂ[Fars.] ile -SÂ/Y[Fars.]
( S harfinin Arapça adı. İLE Bin dirhemlik bir hubûbat ölçeği. İLE Genişlik, bolluk. | Güç, takat. İLE Benzetme edatı olan "âsâ"nın hafifletilmişi.[ANBER-SÂ: Anber gibi. | GAYR-SÂ: Gayır gibi.] İLE "süren/sürücü" anlamlarıyla birleşik sözcükler yapar.[CEBHE-SÂ: Yüz süren. | CEBÎN-SÂ/Y: Alın süren.] )
- ŞA'B[çoğ. ŞUÛB] ile ŞÂB/ŞÂBB[Ar. < ŞEBÂB | çoğ. ŞÜBBÂN] ile ŞÂB[Fars.]
( Cemaat, taife, kabile. | Kızıldeniz'den çıkarılan dallı budaklı taşlar. | Bölünmüş, parçalanmış şey. | Kafatasındaki çatlaklık. İLE Genç, delikanlı; yiğit. İLE Şap. )
- SA'KA[Ar.] ile SÂKA/SAKKÂ[Ar. < SEVK | çoğ. SÂİK] ile SAKA[Ar.] ile ŞAKA[Ar.]
( Bayılma, baygınlık, kendinden geçme durumlarına yol açan bir hastalık. İLE Ardçılar, ordunun gerisinde bulunan askerler. | Evlere, çeşmeden su taşımayı iş edinmiş olan. | Kırsal bölgelerde sulama işlerini düzenleyen ve denetleyen kişi. İLE Kuş. )
- ŞA'ŞAA ile ...
( Parlaklık, parlama. | Gösteriş, yaldız. )
- SA'VE[Ar. çoğ. SA'VÂT, SIÂ] ile ...
( Kuyruk sallayan kuş. )
- SA'Y/SA'Y Ü GAYRET ile ...
( ÇALIŞMA, ÇABALAMA, GAYRET, EMEK | GEÇİNMEK İÇİN İŞ İŞLEME )
- SAADET-İ UZMÂ ile MERTEBE-İ ULYÂ
( Meşai gelenekte. İLE İrfânî gelenekte. )
- SAÂDET[Ar.] ile SÜREKLİ MUTLULUK
( SÜREKLİ MUTLULUK )
- SAADET/BAHTİYARLIK değil/yerine/= MUTLULUK/KIVANÇ
- SAADET >< ŞEKÂVET
- SAADET ve/<> SELÂMET
- SAADET ile/ve/> SİYÂDET
- ŞAAŞA/LI ile ŞAH ŞAHA/LI
- SAAT:
9 ve/||/<>/> 10
( Evde yokuz. VE/||/<>/> Yatağa kon! )
- SAAT'TE:
GEÇİYOR, GEÇTİ ile VAR, KALDI
( Saat başından, 30 olana kadarki geçen tüm zaman, 5/10/15(ya da çeyrek)/20/25 "geçiyor, geçti" olarak tanımlanır. İLE 30'dan sonraki, saat sonuna/öteki saat başına kadarki zaman, 25/20/15(ya da çeyrek)/10/5 "var, kaldı" olarak tanımlanır. 30'dan sonrakiler için kesinlikle 35/40/45/50/55 geçiyor gibi bir tanım kullanılmaz, olmaz ! Ayıptır, küçük düşürür. Dikkatsiz, amatör, bilgisiz ve bilinçsiz imajı oluşturur etrafta. )
- SAAT'TE:
GEÇİYOR, GEÇTİ ile VAR, KALDI
( Saat başından, 30 olana kadarki geçen tüm zaman, 5/10/15(ya da çeyrek)/20/25 "geçiyor, geçti" olarak tanımlanır. İLE 30'dan sonraki, saat sonuna/öteki saat başına kadarki zaman, 25/20/15(ya da çeyrek)/10/5 "var, kaldı" olarak tanımlanır. 30'dan sonrakiler için kesinlikle 35/40/45/50/55 geçiyor gibi bir tanım kullanılmaz, olmaz! Ayıptır, küçük düşürür. Dikkatsiz, amatör, bilgisiz ve bilinçsiz imajı oluşturur etrafta. )
- SÂAT[Ar. çoğ. SÂÂT] ile SÂÂT[Ar. < SÂAT]
( Saat. | Zaman, vakit. | Belirli/muayyen vakit. | Kıyâmet. İLE Saatler. )
- SÂAT ile ...
( SAAT | VAKİT, ZAMAN | BELİRLİ ZAMAN | KIYÂMET )
- SAAT DÜNYA SAATLERİ
- SAAT değil/yerine/= ÖYEN/ÖYLÜK/ÖYBİL/SAYAÇ
- SAAT ile PİRYOL[Marka adından]
( ... İLE Üzerinde kümbet biçiminde bir kapağı bulunan, oldukça büyük bir tür cep saati. )
- SAAT ile/ve SIHHAT(SAĞLIK)
( "SAATLER OLSUN!" değil "SIHHATLER OLSUN!" )
- SAAT değil/yerine/= UÇUR, ATLAK
- SAATİ SAATİNE (TAKİP ETMEK)
- SAATLER OLSUN değil SIHHATLER OLSUN
- SABÂ[Ar.] ile ...
( GÜN DOĞUSUNDAN ESEN HAFİF VE LÂTİF RÜZGÂR | TÜRK MÜZİĞİNİN EN ESKİ MAKAMLARINDAN. KENDİ CAZİBESİYLE ÇEKEN, GÖNLÜ ALIP GÖTÜREN (MAKAM) )
- SABA[Ar.] ile SABA
( Türk müziğinde, bir bileşik makam. İLE Kaba-saba. )
- SABAH RÜZGÂRI değil SABÂ RÜZGÂRI
- SABAH YEMEĞİ ile SABAH VE ÖĞLE YEMEĞİ(BRANÇ[İng. < BRUNCH])
( ÂB-ÇERÂ ile ... )
( BREAKFAST vs. BReakfastlUNCH )
- SABAH-AKŞAM
( Bİ-L-GUDÜV-Vİ VE-L-ÂSÂL )
- SABAH-İHLÂS ve İKİNDİ-SELÂT Ü SELÂM ve AKŞAM-İSTİĞFAR
- SABAH(/KALKINCA) HAZIRLA(N)MAK ile/yerine AKŞAMDAN(/ÖNCEDEN) HAZIRLA(N)MAK
( Eğer hazırlanmakta başarısız olursanız, başarısız olmaya hazırsınız demektir. )
( TO GET READY IN THE MORNING vs. TO GET READY IN THE LAST EVENING
TO GET READY IN THE LAST EVENING instead of TO GET READY IN THE MORNING )
- SABAH[Azr.] = YARIN[Tr.]
- SABAH/SABAHLEYİN/SABAH VAKTİ/HOROZ VAKTİ değil/yerine/= ERTEN/ERTENLEYİN/ERTEN ÇERLİĞİ/ÖTEÇ ÇERLİĞİ
- SABAH değil/yerine/= ERTEN
- SABAH ile/ve/> KUŞLUK
- SABAH ile/ve/<> SEHER
( ... İLE/VE/<> Tan yeri ağarmadan biraz önceki vakit. )
- SABAHA KARŞI değil SABAHA DOĞRU
- SABAHÎ değil SABÂ MAKAMI
- SABAHTAN BERİ ...
- SABAHTAN/DEMİNDEN ...):
"... BELLİ" değil ... BERİ
- SABAN/PULLUK[Rusça PLOUG] ile SAPAN
( Toprağı sürmek için kullanılan tarım aracı. İLE ... )
( NEVCER ile ... )
( GIBÂZ ile ... )
( PLOUGH ile ... )
( ARATRUM ile ... )
( ARATRO con ... )
( AROTRON ile ... )
( PELEUGH ile ... )
- SABAN ile KARASABAN
( Demir uclu tarım aracı. İLE Toprağı sürmede kullanılan ilkel bir tarım aracı. )
- SABAN ile KOTAN
( ... İLE Büyük saban. )
- SABBÂR[Ar. < SABR] ile SABBÂR[Ar.]
( Atlas çiçeği, kaktüs. | Mısır/Frenk inciri. İLE Çok sabırlı, sabrı çok olan. )
- SABDA ile ...
( Ses. )
- SABG[Ar.] ile SÂBİG/A[Ar.] ile SÂBIK[Ar. < SEBK]
( Boyama/boyanma. | Bazı bitki köklerine ispirto, eter gibi şeyler karıştırılarak yapılan ilâç. İLE Tam, uzun, ayrıntılı/tafsilâtlı. İLE Geçici, geçen, geçmiş. | Şimdikinden bir önce memurlukta bulunmuş olan. | İleride bulunan, zamanca/rütbece önde bulunan. )
- SÂBİ'[Ar.] ile SÂBİ'/SÂBİA[Ar.] ile SABÎ[Ar. çoğ. ASBİYE, SIBYÂN, SIBVÂN, SABYE, SIBYE, SUBYE] ile SABÎH[Ar.]
( Yıldızlara tapanlardan sebea'lı. İLE Yedinci. İLE Henüz memeden kesilmemiş eril çocuk. | Üç yaşını tamamlamamış eril çocuk. İLE ... )
- SÂBİ' ile SABÎ
( Yıldızlara tapanlardan sebea'lı. İLE Henüz memeden kesilmemiş eril çocuk. | Üç yaşını tamamlamamış eril çocuk. )
- SABÎ[Ar.] değil/yerine/= ÇOCUK
( HENÜZ MEMEDEN KESİLMEMİŞ ERKEK ÇOCUK | ÜÇ YAŞINI TAMAMLAMAYAN ERKEK ÇOCUK )
- SABÎH[Ar. < SUBH] ile SÂBİH[Ar. < SİBÂHAT]
( Güzel, şirin, lâtif. İLE Yüzen, yüzücü. )
- SÂBÎHA[Ar. < SİBÂHAT] ile SÂBİHÂT[Ar. < SÂBÎHA]
( Gemi. İLE Gemiler. | Yıldızlar. | İmanlıların ruhları. )
- SÂBIK[Ar.] ile EVVEL[Ar.]
- SÂBIK[Ar.] ile SÂDIK[Ar.]
( Önceki. İLE Sadakatli. | Doğru, gerçek. )
- SÂBIKAN[Ar.] ile SÂBIKÎN[Ar. < SÂBIK]
( Daha önce, bundan önce. İLE Geçmişler, önce gelmiş olanlar. )
- SABİM/HEALTH INFORMATION COMMUNICATION CENTER[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK BİLGİ İLETİŞİM MERKEZİ
- SABIN değil SABUN
- SABIR (TASABBUR)
- SABIR DİLEMEK ile/ve/<>/değil/yerine ÂFİYET DİLEMEK
- SABIR ETMEK ile/ve ZABT ETMEK
- SABIR:
"BEKLEME BECERİSİ" değil BEKLERKEN, DOĞRU DAVRANIŞ SERGİLEME
- SABIR/SARISABIR[Süryanice ŞABRÂ] ile SARISALKIM
( Zambakgillerden, sıcak bölgelerde yetişen, yaprakları, oldukça yüksek bir sapın tepesinde, rozet biçiminde toplanmış bulunan bir süs bitkisi. | Bu bitkinin, etli ve kalın yapraklarından çıkarılan, kırmızımsı esmer renkli, tıpta ve boyacılıkta kullanılan bir madde. İLE Baklagillerden, salkım durumunda sarı çiçekleri bulunan, bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilen bir ağaç. )
( ŞİBÂRU[Akatça]: Sivri bir araç. İlâç olarak kullanılan bir bitki. )
( ALOES cum LABURNUM )
- SABIR ile ...'A KATLANMAK
- SABIR ile/ve/<>/değil/yerine ÂFİYET
- SABIR ile/ve ANLAYIŞ
( PATIENCE vs./and UNDERSTANDING )
- SABIR ile/ve AZMAMAK
- SABIR ile/ve/değil/yerine BELÂ GELMEDEN ÖNCEKİ SABIR
- SABIR ile/ve/değil/<>/ne yazık ki ÇIKAR
- SABIR ve/<> HİZMET
- SABIR ile/ve KANAAT ile/ve MÜRÜVVET
( Tamamıyla nefs mertebesinden geçmeyen, mürüvvet sahibi olamaz. )
- SABIR ile KAYITSIZLIK/İLGİSİZLİK
- SABIR ile/ve KENDİNİ TUTMAK
- SABIR ile/ve/||/<> NAMAZ
( NAMAZ: Varoluş sıkıntısından kurtulmayı da sağlar. )
- SABIR ile SABR-I ANİLLAH
- SABIR ile/ve SEBÂT
( Allah'ın adlarının sonuncusudur. )
( PATIENCE vs./and PERSEVERANCE )
- SABIR ile/ve/<>/> SELÂMET
( SABIR GEREK EVVELÂ
SONRA TAHAMMÜL
SONRA TENEZZÜL
SONRA İLİM, İRFAN GEREK
SONRA AŞK, ŞEVK GEREK
SONRA YOKLUK
EN SONUNDA KİŞİLİK! [OLUŞUR] )
( Sabır, öyle bir iptir ki; sen kopacak/bitecek sanırsın, o, gittikçe güçlenir/çoğalır. )
- SABIR ile/ve SIĞINMA
- SABIR ile/ve TÂKAT
- SABIR ve/<> TAVIR/TUTUM
( Hiçbir şeyin yokken gösterdiğin. VE/<> Her şeyin varken sergilediğin. )
- SABIR ile/ve TEVEKKÜL
- SABIRLI KİŞİLER:
GEMİLERİ YAKAN ile/ve/değil/||/<>/> LİMANLARI YAKAN
- SABİT MİTLER:
KOZMOGONİK ile/ve/<> ÖLÜM | ile/ve/<> EROS
- SABİT YÖRÜNGE(GEO) ile/ve/||/<> DÜŞÜK DÜNYA YÖRÜNGESİ(LEO) ile/ve/||/<> ORTA DÜNYA YÖRÜNGESİ(MEO) ile/ve/||/<> KUTUPSAL YÖRÜNGE VE GÜNEŞ EŞZAMANLI YÖRÜNGE(SSO) ile/ve/||/<> AKTARIM YÖRÜNGELERİ VE SABİT KONUMSAL AKTARIM YÖRÜNGESİ(GTO) ile/ve/||/<> LAGRANGE NOKTALARI(L)
- SÂBİT[Ar. < SEBÂT, SÜBÛT] ile Sâbit[Ar.]
( Hareketsiz, kımıldamayan, yerinde duran. | İspat edilmiş, anlaşılmış. İLE Ünlü Türk şairlerindendir.[ö. 1716, h. 1124] )
- SABİT[Ar.] değil/yerine/= TANITLI
- SABİT/CONSTANT değil/yerine/= DURGAN/DURAĞAN
- SABİT/LER ile/ve/<> DEĞİŞKEN/LER
( FIXES vs./and/<> VARIABLES )
- SABİT/LİK ile/ve DÖNÜŞTÜRÜLEMEZ/LİK
( FIXED vs./and UNTRANSFORABILITY/NESS )
- SABİT/LİK ile/ve/||/<>/> SAĞLAM/LIK / BERK/LİK
- SABİT ile/ve/<>/değil/yerine BELİRLİ
- SABİT ile/ve DEĞİŞMEYEN
( FIXED vs./and INVARIABLE )
- SABİT ile/ve/değil HAREKET NOKTASI
( [not] FIXED vs./and/but MOTION POINT )
- SABİT ile İLİŞKİ
( FIXED vs. RELATION )
- SABİT ile/ve/||/<>/> KOZMİK SABİT[1917 < ARKÜTAS (M.Ö. 320)]
- SABİT ile ÖZSEL
- SABİT ile/ve/değil/yerine/||/<> SÂDIK
- SABİT ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SADIK
- SABİT ile SÜREKLİ
- SABİT ile/ve TEK
( FIXED vs./and UNIQUE )
- SABİT ile ZÂBİT
( Sabitleyen kişi/şey. İLE Tutan, saklayan, zabteden kişi/şey. | Rütbesi, teğmenden, binbaşıya kadar olan asker, subay. | Yönetme gücü olan, dediğini yaptıran. )
- SABİTFİKİR ile/ve/> TAKINTI ile/ve/> TAASSUB/NEVROZ
( Bir "düşüncenin", yerinden oynatılamazlığı. İLE/VE/> Sabitfikre, duygunun da katılması (ile). İLE/VE/> Sinirlilik/asabileşme ve çeşitli türlerde tepkisellikler. )
- SABİTLEME ile İNDİRGEME
( TO FIX vs. TO REDUCE )
- SABİTLEME ile/ve/<> İSTİKRAR
- SABİTLEMEK ile/ve/<> BELİRLEMEK
- SABİTLEMEK ile OTURTMAK
- SABİTLER:
YER ÇEKİMİ ile/ve/||/<> IŞIK ile/ve/||/<> PLANCK
- Sabır için DİNLE!!!
- Sabır için SUS!!!
- Sabır törpüsü olmamak için SUS!!!
- ŞABLON ile/ve/||/<> HARİTA
- SABO[Fr.] ile ...
( Genellikle birçok Avrupa ülkesinde giyilen tahta ayakkabı. | Bir tür sandal. )
- SABOTAGE vs. CONSPIRACY
- SABR[Ar.] ile İHTİMÂL[Ar.]
- SABREDİLEN BELÂ ve/<> ŞÜKREDİLEN NİMET
( İkisi de geliştirici/ilerleticidir. )
( Both of them are progressive. )
- SABRETMEK ile/değil/yerine UZAKLAŞMAK
- SABRETMELİ!
- SABRI OLMAYAN ile/ve/değil/yerine/>/<>/>< RÂZI OLAN
( İntizar eden. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/>/<>/>< Zevk eden. )
- SABRI SINAMAK ile/ve/ne yazık ki/||/<> SABRI ZORLAMAK
- SABUN [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- SABUN[Ar. < ŞÂBÛN] ile ARAP SABUNU
( Kirli ve yağlı şeyleri temizlemekte kullanılan, türlü yağlarla alkaliler birleştirilerek yapılan nesne. | Bu nesnenin kalıp durumunda olan biçimi. İLE Potasla yapılan, yumuşak, esmer bir sabun. )
- SABUN ile BUZ
( SOAP vs. ICE )
- SABUN ve KİL
- SABUN ile/ve/||/<> KÖPÜK
( ... İLE/VE/||/<> Sabun, deterjan vb.nin suda erimesinden oluşan beyaz kabarcık. | Çalkanan, kaynatılan, mayalanan, yukarıdan dökülen sıvıların üzerinde oluşan hava kabarcıkları yığını. | Yapay olarak elde edilen, yumuşak ve esnek dolgu gereci. | Gaz ve buharların sıvı katmanları ile kuşatılmasından oluşan yığın. | Hayvanların, bazı kez de kişilerin ağzında görülen salyamsı kabarcıklar. )
- SABUN ile/değil SABUNTAŞI
( ... İLE/DEĞİL Terzilerin, kumaşı işaretlemek için kullandıkları, yeşilimsi ya da beyaz renkli, sertliği 1° olan magnezyum silikat. )
- SABUN ile/ve ŞAMPUAN
( Sabun ile ilgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )
( )
( BERHÛH ile/ve ... )
( SOAP vs./and SHAMPOO )
- SAÇ BOYAMADA:
9 ve/> ÜSTÜ
( Saç boyama sayısı, 1 yılda, 9 ve üzeri sayıda ise kanser riski büyük oranda artmaktadır. )
- SAÇ EKİMİNDE:
MİKROMOTOR ile FUE İĞNESİ
( )
- SAÇ EKİMİNDE:
FUT ile/değil/yerine/> FUE
- SAÇ RENGİ AÇMADA:
SOMBRE ile/değil/||/<> OMBRE
( En fazla 4 ton açık renk yeğlenebilir. İLE Saçın doğal tonundan 7 ton daha açık renkler yeğlenebilir.[Saçların doğal rengi fark etmeksizin çok farklı tonda uygulanabilmektedir.] )
- SAÇ-BAŞ (DARMADAĞIN)
- SAÇ-SAKAL (BİRBİRİNE KARIŞMIŞ)
( Bakımsızlığı, özensizliği betimler. )
- SAÇ:
AT KUYRUK ile/ve TOPUZ
( [Daha çok] Günlük yaşamda. İLE/VE [Daha çok] Özel toplantılarda. )
( İkisi de alımlıdır/etkileyicidir. )
- SAÇ:
JÖLELİ ile/ve/değil/yerine ISLAK
- SAÇ/SAKAL/KIYAFET DÜZELTMEK yerine HUY DÜZELTMEK
- SAÇ ile A'SAC
( ... İLE Saçı, alnı üzerine dökülmüş. )
- SAÇ ile AHCEN
( Kıvırcık saç. )
- SAÇ ile BELİK/BÖLÜK
( ... İLE Saç örgüsü. | Saç örgüsünün omuzlardan aşağı uzanan bölümü. )
- SAÇ ile BİR TUTAM SAÇ
( HAIR vs. STRAND )
- SAÇ ile/ve KIL
( Kafa derisinde bulunan deri uzantısı/artığı. İLE/VE Gövdede bulunan deri uzantısı/artığı. )
( MÜCA'AD[< CA'D]: Kıvırcık, kıvrılmış, lülelenmiş saç. )
( GİSÛY-İ MÜFETTEL: Örülmüş saç. )
( ÇEVGÂN-I SÜNBÜL: Sevgilinin saçı. )
( HAIR/TRICHO vs./and A HAIR OF HAIR )
- SAÇ ile/<> LEPİSKA[Leipzig kentinin adından]
( ... İLE/<> Uzun, sarı ve yumuşak saç. )
- SAÇ ile/değil POSTİŞ[İt.]
( ... İLE/DEĞİL Kadınların, genellikle başlarının arkasına taktıkları ek saç. )
- SAÇ ile/değil SAC ile/değil SAÇ
( Baş derisini kaplayan kıllar. İLE Yassı demir çelik ürünü. | Bu nesneden yapılmış dışbükey pişirme aracı. | Sactan yapılmış olan. İLE Kuyrukluyıldız çekirdeğini saran, ışıklı gazyuvarı. )
- SAÇ ile/||/<> SEÇ
( Gelişigüzel ayırmak[dağılmışlar arasından]. İLE/||/<> Beğenip ayırmak[derilmişler arasından]. )
- SAÇ ile/ve/<> TIRNAK
( Saç ve tırnaklar ölümden sonra uzamazlar! [Ölümde gövde su kaybettiğinden dolayı deri sıkılaşır, bu da saç ve tırnağın uzadığı yanılgısına neden olur.] )
( "Saç, sefadan; tırnak, cefadan uzar." )
( Baş derisini kaplayan kıllar. İLE İnsanda ve çoğu omurgalı hayvanda parmak uclarının dış bölümünü örten boynuzsu tabaka. | Kanca gibi araçların kıvrık yeri. | Gemi demirinin ucundaki yassı parça. | Ciltçilikte tek yaprakları büküp cildi birleştirebilmek için bir yanında bırakılan şerit durumundaki kenar. | Heykel dökümünde, kalıp parçalarının birleştirilmesinde kolaylık sağlamak amacı ile yapılan dişlerin her biri. | Kanun çalmakta kullanılan mızrap. | Tenekecilerin delik açmak için kullandığı alet, keski. | Tırnak işareti. )
( ŞA'R ile/ve/<> ZIFR )
- SAÇ ile ZAÇ[Ar.]
( ... İLE Kükürtle demir bileşimlerinden biri. )
- SAÇAK ile SAÇAK
( Bazı giyim eşyalarında ya da döşemeliklerde, kumaş kenarlarına dikilen, süslü iplikten püskül. | Kenarlardaki iplik püskülü. İLE Bir yapının herhangi bir bölümünü, güneş ve yağmurdan koruması için, o bölümden dışa taşkın ve altı boşta olarak yapılan örtü. İLE Bir gaz ortama yerleştirilen ve yüksek bir gizilgüç verilen bir nesnenin yüzeyinde oluşan ışık olayı. )
- SAÇAK ile SAYVAN[Fars.]
( ... İLE Güneşten, yağmurdan korunmak için ya da süs olarak, bir şeyin üzerine çekilen, dam saçağı gibi düz ya da eğilimli örtü. | Evlere bitişik, önü açık, direkler üzerine oturtulmuş, üzeri örtülü yer. | Kulak kepçesi. )
- SAÇAKBULUT/SIRRUS[Lat.] ile/ve KÜMÜLONİMBUS
( En üst/yüksek bulut katmanı. İLE/VE En alt [dokuzuncu] bulut katmanı. )
( Sirrus bulutları, 12.000 m. yükseklikte, ince bir tabakadır. Gökyüzünde tamamen buzdan oluşan tek buluttur. [Yerkürenin ısısını düzenlemeye yardımcı olur.] )
- SACHER-MASOCH ile/ve/||/<>/> RICHARD FREIER von KRAFT-EBING ile/ve/||/<>/> SIGMUND FREUD ile/ve/||/<>/> THEODOR REIK ile/ve/||/<>/> JACQUES LACAN ile/ve/||/<>/> GILLES DELUZE
( [Mazoşizm Üzerine Kitaplar/ı...]
1870'te. İLE/VE/||/<>/> 1886[Eşeyselliğin Psikopatolojisi] İLE/VE/||/<>/> 1905[Eşeysellik Kuramı Üzerine Üç Deneme], 1920[Haz İlkesinin Ötesinde], 1924[Mazoşizmin Ekonomik Sorunu] İLE/VE/||/<>/> 1957[konuşması], 1973[Aşk ve Şehvet Üzerine] İLE/VE/||/<>/> 1964[XI. Seminer] İLE/VE/||/<>/> 1967[Sacher-Masoch'un Sunumu] )
- SAÇI KEL değil KAFASI KEL
- SÂCİD[< SECDE]:
SECDE EDEN, ALNINI YERE KOYAN
- SAÇILIM ile/değil/yerine/>< AÇILIM
- SAÇILMA ile/||/<> ÇOKLU SAÇILMA
( Elektromanyetik ışınlar ya da yüklü tanecik demetlerinin katı, sıvı ve gaz atom ya da molekülleriyle etkileşerek geliş doğrultusundan sapması. | Bir taneciğin bir başka tanecik ya da tanecik düzeniyle çarpışması sonucu yön ve enerjisinin değiştiği süreç. İLE/||/<> Çok sayıda çarpışmaya uğrayan bir taneciğin toplam momentumunun, tek tek çarpışmalar sırasında kazandığı momentumlann toplamına eşit olduğu saçılma. )
( SCATTERiNG VS. MULTiSCATTERiNG )
( LA DiFFUSiON, LA DiSPERSON AVEC MULTiDiFFUSiON )
( STREUUNG MiT MEHRiGE STREUUNG )
( TENâSüR iLE ... )
- SAÇLARDA:
GÜR ile YOĞUN
- SAÇLARIN BEYAZLAMASI:
YASTAN ile/değil/yerine YAŞTAN
- SAÇLARIN BÜYÜME DÖNGÜSÜ AŞAMALARI:
ANAGEN ile/ve/<>/> CATAGEN ile/ve/<>/> TELOGEN
- SAÇMA-SALAK değil SAÇMA-SAPAN
- SAÇMA"LIK ile/ve/<>/değil/yerine ANLAŞILAMAZLIK
- SAÇMA(LIK)LAR / SAFSATALAR ile/değil/yerine FaRkLaR
( Sözcükler: "SEN ..." / "SEN DE ..." ile başlatılan/saldırılan "tanımlar".
* Tanım/açıklama: Tartışmada, öteki kişinin söz ve hareketlerini, kendi görüşünü savunmada kanıt olarak kullanma. | "Bir savın doğruluğunun, savı geliştiren kişinin, kişiliği ile ilgisi olduğu" "savı". | Bir kişinin önerileri yerine, önerinin reddedilmesini sağlamak üzere, kişiye sövülerek yapılan saldırı.
Örnek: - "Senin müdür hakkında söylediklerini duydum. Nankör adam! Sen müdürün o kadar ekmeğini yedin!"
- "...yı şu yaptıysa doğrudur/yanlıştır."
- "...yı savunuyorsa ahlâksızın tekiymiş."
Lat./İng.: ARGUMENTUM AD HOMINEM
* Tanım/açıklama: Tepkisel indirgemecilik.
Örnek:
- ... sorununun bu hâle gelmesinin toplumsal, ekonomik, politik bir sürü nedeni var.
- "Terör örgütünü mü savunuyorsun bana?!..."
İng.: STRAW MAN
Sözcük: "ONA BAKARSAN ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Ortak özellik gösteren iki önermenin birbiriyle aynı olması ya da birbirine çok benzemesi gerektiği" "savı". ZAYIF BENZETME
Örnek: "Osmanlı İmparatorluğu da tıpkı Roma İmparatorluğu gibi parçalanmıştır."
İng.: WEAK ANALOGY
Sözcük: "HERKES ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Çoğunluğun benimsediğinin doğru olduğu" "savı".
Örnek: " 'Herkes' ona oy verdiğine göre yaptıkları da doğrudur."
Lat.: ARGUMENTUM AD POPULUM
Sözcük: "DEMEK Kİ ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Zaman içinde, önce gerçekleşen bir olgunun, onu izleyen başka bir olgunun nedeni olması gerektiği" "savı".
Örnek: "Güneş tutulmasından sonra deprem oldu. Demek ki depremin nedeni güneş tutulmasıdır."
Lat.: POST HOC ERGO PROPTER HOC
Sözcükler: "DEMEK Kİ ..." / "SONUÇTA ..." / "TEMELDE ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Tersi kanıtlanamayanın doğru olduğu" "savı".
Örnek: "UFO'ların dünyayı ziyaret etmediği yolunda hiçbir kanıt yoktur. Demek ki ediyorlar."
Lat.: ARGUMENTUM AD IGNORANTIAM
Sözcükler: "DEMEK Kİ ..." / "ZATEN ..." ile başlayan "tanımlar".
* Tanım/açıklama: "Bağlantı, ilişki ya da ortak özelliklerin, mutlaka neden-sonuç ilişkisi içinde olduğu" "savı".
Örnek: "Genç kızlar, çok çikolata yiyor. Genç kızlarda sivilce çok görülüyor. Demek ki, sivilcenin nedeni çikolatadır."
Lat.: CUM HOC ERGO PROPTER HOC
* Tanım/açıklama: "Geleneksel olanın doğru olduğu" "savı".
Örnek 1: "...'yı öldürmemiz gerekiyor. Çünkü töre böyle."
Örnek 2: "Bunca yıldır böyle yapılıyor. Demek ki doğrudur."
Lat.: ARGUMENTUM AD TRADITIO / ANTIQUITATEM
* Tanım/açıklama: "Bir tartışmanın taraflarından birinin sessiz kalmasının, sessiz kalan tarafın tartışılan konuda bilgisi olmadığını, haksız olduğunu ya da yanıldığını kabullenmesi anlamına geldiği" "savı".
Örnek: "Sükût, ikrardan gelir! Türk atasözü."
Örnek:
- Sanık, sorguda susma hakkını kullanmıştır!
- "Suçsuzsa neden sussun ki?! Kalkıp açık açık, 'Ben suçsuzum!' derdi suçlu olmasaydı!"
Lat.: ARGUMENTUM EX SILENTIO
Sözcükler: "DEMEK Kİ ..." / "BELKİ DE ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Sorunun ardında yatan varsayımların doğru olduğu" "savı". YÜKLÜ SORU
Örnek:
- Uyuşturucu kullanmaktan ne zaman vazgeçtin?
- Vazgeçmedim!
- Demek ki hâlâ kullanıyorsun?!...
- Hayır, hiç kullanmadım!
- "Ama vazgeçmediğini itiraf ettin!"
İng.: LOADED QUESTION
Sözcükler: "TEMELDE ..." / "HİÇ" / "HEP" ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: Döngüsel nedensellik. Kendi kendini "kanıtlayan" önerme.
Örnek: "O, tembeldir. Çünkü çalışmayı hiç sevmez."
Örnek: "Yalancı değilim. O nedenle, tüm söylediklerim doğrudur."
Örnek: "Sudan hafif maddeler yüzerler. Çünkü batmazlar."
Lat.: PETITIO PRINCIPII
İng.: BEGGING THE QUESTION
Sözcükler: "NASILSA ..." ile başlayan "tanımlar".
* Tanım/açıklama: "Ünlülerin/güçlülerin/zenginlerin söylediklerinin doğru ya da yoksulların söylediklerinin yanlış olduğu" "savı".
Örnek 1: "... bunu söylüyorsa doğrudur."
Örnek 2: "O beş parasızın teki! Söylediklerine kim inanır!?..."
Lat.: ARGUMENTUM AD CRUMENAM
* Tanım/açıklama: "Yoksulların söylediklerinin doğru ya da zenginlerin söylediklerinin yanlış olduğu" "savı".
Örnek: "Adamın beş parası yok ki çapkınlık yapabilsin!"
Örnek: "Adamın milyonları var. Güya eşini hiç aldatmamış!"
Lat.: ARGUMENTUM AD LAZARUM
* Tanım/açıklama: "Acınacak durumda olmanın ya da çaresizliğin, söylenilen ya da yapılanların yanlışlığına ağır bastığı" "savı".
Örnek: "Adam ayakta duramayacak denli yaşlı ve hasta. Bence geçmişte yaptıklarından sorumlu tutulmasına artık gerek kalmamalı."
Lat.: ARGUMENTUM AD MISERICORIDIAM
Sözcükler: "İLLE DE" / "TEMELDE ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Yalnızca iki seçeneğin var olduğu savı." YANLIŞ İKİLEM.
Örnek: "Ya çözümün bir parçasısındır ya da sorunun!"
İng.: BIFURCATION
Sözcükler: "ELİMDE DEĞİL ..." / "NE BİLEYİM ..." sözlerinin eklendiği "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Güç"/"zayıflık" kullanımı.
Örnek: "Ders kitaplarında yazılanlar doğrudur. Eğer yanlış dersem öğretmen beni sınıfta bırakır."
Lat.: ARGUMENTUM AD BACULUM
Az kullanılması gerekenleri ve kullanırken çok dikkat edilecekleri bil de KONUŞ!!! )
( http://www.nku.edu/~garns/165/ppt3_2.html
http://courses.washington.edu/spcmu/334/fallacies.html )
( Safsata Türleri )
( [not] FALLACY vs./but DiFfeReNCeS
DiFfeReNCeS instead of FALLACY )
( KIYÂS-I BÂTIL ile/değil/yerine FURKAN )
( SAFSATA ile/değil FURKAN )
- SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR:
BİÇİMSİZ ile/ve/||/<> BELİRSİZLİK ile/ve/||/<> SALDIRI ile/ve/||/<> KONUNUN ÖZÜNÜ KAÇIRMA ile/ve/||/<> TARTIŞMALI NEDEN ile/ve/||/<> İSTATİSTİKSEL HATA ile/ve/||/<> ŞAŞIRTMA ile/ve/||/<> YETKEYE BAŞVURMA ile/ve/||/<> DUYGULARA BAŞVURMA ile/ve/||/<> KIYASLAMA HATALARI ile/ve/||/<> SINIFLANDIRMA HATALARI
( BİÇİMSİZ SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR ile/ve/||/<> SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR
( INFORMAL FALLACIES vs./and/||/<> FALLACIES )
BELİRSİZLİK SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: GÖNDERMELİ ile/ve/||/<> VURGULAMA ile/ve/||/<> ÇOK ANLAMLILIK
( FALLACY OF: EQUIVOCATION vs./and/||/<> ACCENT vs./and/||/<> AMPHIBOLY )
SALDIRI SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: KARALAMA ile/ve/||/<> NİTELİKSEL ile/ve/||/<> "SEN / SEN DE ..." ile/ve/||/<> DOLDURUŞA GETİRME
( ARGUMENT AGAINST THE MAN vs./and/||/<> CIRCUMSTANTIAL AD HOMINEM vs./and/||/<> FALLACY OF "YOU / YOU ALSO" vs./and/||/<> POISONING THE WELL )
KONUNUN ÖZÜNÜ KAÇIRMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: KISIR DÖNGÜ ile/ve/||/<> İLGİSİZ AMAÇ ile/ve/||/<> İLGİSİZ SONUÇ ile/ve/||/<> İDDİAYI ZAYIFLATMA ile/ve/||/<> KONUYU SAPTIRMA
( BEGGING THE QUESTION vs./and/||/<> FALLACY OF IRRELEVANT PURPOSE vs./and/||/<> IRRELEVANT CONCLUSION vs./and/||/<> FALLACY OF STRAW-MAN vs./and/||/<> FALLACY OF RED HERRING )
TARTIŞMALI NEDEN SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: YANLIŞ NEDEN ile/ve/||/<> ÖNCESİNDE ile/ve/||/<> ORTAK ETKİ ile/ve/||/<> GÖZDEN KAÇIRILABİLİR NEDEN ile/ve/||/<> YANLIŞ YÖN ile/ve/||/<> KARMAŞIK NEDENLER
( FALLACY OF FALSE CAUSE vs./and/||/<> FALLACY OF "PREVIOUS THIS" vs./and/||/<> JOINT EFFECT vs./and/||/<> GENUINE BUT INSIGNIFICANT CAUSE vs./and/||/<> WRONG DIRECTION vs./and/||/<> COMPLEX CAUSE )
İSTATİSTİKSEL HATA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: YETERSİZ ÖRNEK ile/ve/||/<> TEMSİL ETMEYEN ÖRNEK ile/ve/||/<> YANLIŞ BENZETME ile/ve/||/<> YOK SAYMA ile/ve/||/<> SÜMEN ALTI ile/ve/||/<> KUMARBAZ
( FALLACY OF INSUFFICIENT SAMPLE vs./and/||/<> UNREPRESENTATIVE SAMPLE vs./and/||/<> FALSE ANALOGY vs./and/||/<> SLOTHFUL INDUCTION vs./and/||/<> FALLACY OF SLANTING vs./and/||/<> GAMBLER'S FALLACY )
ŞAŞIRTMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: DEVEDE KULAK ile/ve/||/<> YA SİYAH, YA BEYAZ ile/ve/||/<> KANITLAMA ZORUNLULUĞU ile/ve/||/<> FELÂKET ÇIĞIRTKANLIĞI ile/ve/||/<> İMÂLI SORU ile/ve/||/<> ÇOK SORULU ile/ve/||/<> SINIRLI SEÇENEK
( FALLACY OF THE BEARD vs./and/||/<> BLACK OR WHITE FALLACY vs./and/||/<> ARGUMENT FROM IGNORANCE vs./and/||/<> FALLACY OF SLIPPERY SLOPE vs./and/||/<> COMPLEX QUESTION vs./and/||/<> FALLACY OF MANY QUESTIONS vs./and/||/<> FALLACY OF LIMITED CHOICES )
YETKEYE BAŞVURMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: BİR BİLENE SORMA ile/ve/||/<> YETERSİZ KAYNAK ile/ve/||/<> İNANCA BAŞVURMA ile/ve/||/<> ORTAK TUTUMA BAŞVURMA ile/ve/||/<> ÖBEK BASKISI ile/ve/||/<> YARARCI ile/ve/||/<> BEĞENDİRME ile/ve/||/<> DAYATMA ile/ve/||/<> İÇİNDEKİ DEĞİL DIŞINDAKİ(ZARF-MAZRUF) ile/ve/||/<> GENETİK
( ARGUMENT TO AUTHORITY vs./and/||/<> FALLACY OF UNQUALIFIED SOURCE vs./and/||/<> APPEAL TO BELIEF vs./and/||/<> APPEAL TO COMMON PRACTICE vs./and/||/<> BANDWAGON, PEER PRESSURE vs./and/||/<> PRAGMATIC FALLACY vs./and/||/<> APPEAL TO PERSONAL INTERESTS vs./and/||/<> FALLACY OF "IS" TO "OUGHT" vs./and/||/<> STYLE OVER SUBSTANCE vs./and/||/<> GENETIC FALLACY )
DUYGULARA BAŞVURMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: TEHDİT ile/ve/||/<> DUYGU ile/ve/||/<> ÖNYARGILI DİL ile/ve/||/<> MAZERET
( ARGUMENT FROM FORCE vs./and/||/<> ARGUMENT TO PITY vs./and/||/<> PREJUDICIAL LANGUAGE vs./and/||/<> FALLACY OF SPECIAL PLEADING )
SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR ile/ve/||/<> HATALAR
( FALLACIES vs./and/||/<> MISTAKES/WRONGS )
KIYASLAMA HATALARI: GENELLEŞTİRME ile/ve/||/<> ÖZELLEŞTİRME
( FALLACY OF CONVERSE ACCIDENT vs./and/||/<> FALLACY OF ACCIDENT )
SINIFLANDIRMA HATALARI: BÜTÜNLEME ile/ve/||/<> İNDİRGEME
( FALLACY OF COMPOSITION vs./and/||/<> FALLACY OF DIVISION ) )
- SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR ile/ve/||/<> HATALAR
( FALLACIES vs./and/||/<> MISTAKES/WRONGS )
- SAÇMA(SAPAN) ile KELALÂKA
- SAÇMA/LIK:
KİŞİNİN ÇIĞLIĞI ile/ve/ne yazık ki/||/<> DÜNYANIN SESSİZLİĞİ/SUSKUNLUĞU
- SAÇMA ile "SAKAT"
- SAÇMA ile ABARTI
( ABSURD vs. EXAGGERATION )
- SAÇMA ile ABES
( ABSURD vs. IMPROPER/UNREASONABLE )
- SAÇMA = ABES = ABSURD[İng., Alm.] = ABSURDE[Fr.] = ABSURDO/DA[İsp.]
- SAÇMA ile/ve/değil/yerine YETERSİZ/LİK
- SAÇMAK ile/ve/değil DAĞITMAK
( [not] TO SCATTER vs./and/but TO DISTRIBUTE )
- SAÇMAK ile/ve/<> SERPMEK/SERPİŞTİRMEK
- Saçmalamadan KONUŞ!!!
- SAÇMALAMAK ile/ve DENSİZLİK[< TENG/LİG]
- SAÇMALIK" ile/ve/değil/yerine/<> ÇELİŞKİ
- SAÇMALIK ile AHMAKLIK
- SAÇMALIK ile/ve/değil/||/<>/> KISIR DÖNGÜ
- SAÇMALIKLAR/DA:
KİŞİNİN ÇIĞLIĞI ile/ve/||/<> DÜNYANIN SESSİZLİĞİ
- SAÇMASAPAN(BERHÛD[Fars.]/TÜRREHÂT[Ar.]) (KONUŞMAK)
- SAD-CHİT ile ...
( Evrensel potansiyelin, aşkın(transandantal) durumu. )
- ŞÂD[Fars.] değil/yerine/= NEŞELİ, SEVİNÇLİ
- SÂD/SÂDD[Ar. < SEDD] ile SÂD ile SA'D ile SAD ile SAD[Fars.]
( Kapayan, örten. | Aksu, göz perdesi. İLE Göz ağrısı/hastalığı. İLE Kutluluk. | Uğur. | Kutlu, uğurlu.[SA'D-ÜD-DÎN/SÂDETTİN: Dini uğurlu, kutlu kılan.] İLE Osmanlı ve Arap abecesinin onyedinci harfidir.[ebced hesabında 90 sayısının karşılığıdır] İLE Yüz/100. )
- SADÂ ve/<> EDÂ
- SÂDÂD ile EFENDİLER
( EFENDİLER )
- SADAK ile/ve TİRKEŞ
( Yaylık. İLE/VE Okluk. )
- SADAKA DAĞITMAK ile/ve/||/değil/yerine/< HAKSIZLIKLARI ORTADAN KALDIRMAK
- SADAKA değil/yerine/= ELÇIKI
- SADAKA ile ISKAT[Ar.]
( ... İLE Düşürme, aşağı atma. | Düşürülme. | Ölenlerin, kılınmamış namazları ve tutulmamış oruçları için verilen sadaka. )
- SADAKALLÂHU[Ar.] ile SADAKA BİHİ[Ar.]
- SADÂKAT VE BAĞLILIK ve/||/<> FARKINDALIK VE ADÂLET ve/||/<> EDEB VE HAYÂ ve/||/<> FETA VE GÖNÜL
( HZ. EBÛ-BEKİR SIDDÎK ve/||/<> HZ. ÖMER el-FÂRUK/HATTÂB ve/||/<> HZ. OSMAN ZİNNUREYN ve/||/<> HZ. İMÂM-I ALİ )
( Çocukluk. VE/||/<> Gençlik. VE/||/<> Yetişkinlik. VE/||/<> Olgunluk. )
- SADAKAT[Ar. < SADAKA]["ka" uzun okunur] ile SADÂKAT[Ar. < SIDK]
( Sadakalar. | Müslümanların ellerinde bulunan ve fakirlere/düşkünlere verilen üç maldan biri. İLE Dostluk, içten bağlılık, vefâlılık. Doğruluk, yürek doğruluğu. )
- SADÂKAT ile/ve/<> BAĞLILIK
- SADÂKAT ile/değil/yerine/>< DEĞİM/LİYÂKAT
( [İşinin ehli ...] Olmayanın "dayandığı". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Olanın güvendiği. )
- SADÂKAT ile/değil/yerine SAF BAKIŞ
- SADÂKAT ile/ve SÜREKLİLİK
( LOYALTY vs./and CONTINUITY )
- SADÂKAT ile/ve/<> VEFÂ
( ... İLE/VE/<> Sadakatin zirvesi. )
- SADÂKAT ile YALANSIZLIK
( LOYALTY vs. LACK OF LIE )
- SADAKAYI:
SAKAT DİLENCİYE VERMEK ile/ve/değil/||/<>/< YOKSUL FİLOZOFA VER(E)MEMEK
( Bir gün, kötürüm ya da kör olmaktan korktuklarından, "gözünden/gördüklerinden akıllı" olmalarından dolayı. İLE Gün gelip de, felsefenin içinde olacaklarını düşünememekten dolayı. )
- ŞÂDÂN ile SEVİNÇLİ, NEŞELİ, ZEVKLİ | ŞAD KİŞİLER
( SEVİNÇLİ, NEŞELİ, KEYİFLİ | ŞAD KİMSELER )
- SADANUBHAVA ile ...
( Ebedi Gerçeğin deneyimi. )
- SADÂRET[Ar. < SADR] ile ...
( Başta bulunma, öne geçme. | Sadrâzamlık, sadrâzamın işi ve makamı. | Rumeli ve Anadolu Kazaskerliği. )
- SADÂRET ile/||/<> SADRAZAM
( Başbakanlık. İLE/VE/||/<> Başbakan. )
- SADASHIVA ile ...
( Sürekli güzellik, sürekli refah. )
- Sadâyı DİNLE!!!
- SADBERK ile ...
( YÜZ(100) GÜL )
- SADCİTANANDA ile ...
( Mutlak mükemmellikteki üç niteliğe (sat[varlık]chit[bilinç]ananda[mutluluk]) sahip En Üstün İlke. )
( Sadcitananda ile ABCDEF ( Mutlak mükemmellikteki üç niteliğe (sat[varlık]chit[bilinç]ananda[mutluluk]) sahip En Üstün İlke. )
- SÂDE[Ar. < SEYYİD] ile SÂDE[Ar. < SÂDEC/SÂZEC]/YALIN[Ar.]
( Seyyidler. İLE Düz, basit, yalın, gösterişsiz. | Süssüz. | Karışıksız, katkısız. | Derin düşünemeyen, bön, saf adam. | Yalnız, ancak. | Arasına, içine peynir vb. konulmamış hamur. )
- SÂDE[Fars.]/SÂF[Ar.] değil/yerine/= ARI/YALIN
- SADE ile/ve/değil/yerine/||/<> SADECE
- SADECE ..., SADECE ..., SADECE ... (DEĞİL) değil/yerine/= TEK BİR ŞEY (DEĞİL)
- SADECE ..." ile "SALT ..."
- SADECE ... ile/||/<> BİR TEK ...
- Sadece DİNLE!!!
- SADECE KENDİ DENEYİMİNİ "YEĞLEMEK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< ÖTEKİNE (DE) İNANMAK
( Bazıları, gökyüzünde 300 trilyon yıldız olduğunu söylerseniz inanır/kabul eder ama "Şu masa, boyalı!" derseniz gidip önce bir eller.
Sen söylersin, dinlemez; doktor söyler, anında yapar.
"Köleleştirirsin", aldırmaz; "köle" dersin, "kaldırmaz". )
- SADECE O MU? ile/ve/değil O MU SADECE?
- SADECE ÖYLE OLMASI ile ÖYLE OLMASI
- SADECE ŞAKAYDI ile/ve/||/<> BİLMİYORUM ile/ve/||/<> UMRUMDA DEĞİL ile/ve/||/<> TAMAM
( [Ardında, en azından, küçük bir ... ]
Gerçeklik yatar. İLE/VE/||/<> Bilgi yatar. İLE/VE/||/<> Düşünce ve/ya da duygu yatar. İLE/VE/||/<> Acı yatar. )
- Sadece) kişi/kul hakkı için SUSMA!
- SADECE/SIRF ile "DAHA ÇOK"
( ONLY/MERE/SHEER vs. "MOSTLY" )
- SADECE ve/<> AĞIRLIKLA/YOĞUNLUKLA
( ONLY vs./<> IN "HEAVINESS"/DENSITY )
- SADECE ile ANCAK VE ANCAK
( MAHZÂ: Ancak, yalnız, tek, sade. | Hâlis, katkısız, tam. )
- SADECE ile/ve/değil BAŞLI BAŞINA
- SADECE ve/<> HER ZAMAN
( ONLY vs./<> ALWAYS/FOREVER )
- SADECE ile/ve/değil/yerine ÖNCELİKLE
( [not] ONLY vs./and/but BEFORE ALL
ALWAYS/FOREVER instead of ONLY )
- SADECE ile/ve/değil ÖZELLİKLE
( ... ile/ve/değil Bİ-L-HÂSSA )
( [not] ONLY vs./and/but ESPECIALLY )
- SADED[Ar.] değil/yerine/= ASIL
( Asıl konu. | Yakınlık, civar. | Düşünce, niyet, kasıt; girişim/teşebbüs. )
- SADED[Ar.] ile ÖZET
( Asıl konu. | Yakınlık, civar. | Düşünce, niyet, kasıt; girişim/teşebbüs. İLE ... )
- SADED[Ar.] ile SONUÇ
( Asıl konu. | Yakınlık, civar. | Düşünce, niyet, kasıt; girişim/teşebbüs. İLE ... )
- SADEDE GELMEK değil/yerine/= KONUYA DÖNMEK
- SADEFE[Ar.]/SCALE[İng.]/ÉCAILLE[Fr.] ile PUL
( Balık pulu. )
- SADELEŞTİRME ile ÇEVİRİ
- SADELİ değil(/olmaz) SADE
- SADELİK ve/||/<> DAYANÇ(SABIR) ve/||/<> ŞEFKÂT ve/||/<> MERHAMET
( SIMPLICITY and/||/<> PATIENCE and/||/<> COMPASSION and/||/<> MERCY )
- SADEMÂT[< SADME] ile ...
( ÇARPMALAR, TOKUŞMALAR, ÇATMALAR | ANSIZIN BAŞA GELEN BELÂLAR | PATLAMALAR )
- SADGURU ile ...
( Gerçek spiritüel kılavuz. )
- SADHANA ile ...
( Başarı sağlayan uygulama. )
- SADHU ile ...
( Dünya zevklerinden elini çekmiş kişi, zahit. )
- SADI CARNOT ve/+/||/<>/> RUDOLF CLAUSIUS
( [1796 - 1832] ve/+/||/<>/> [1822 - 1888] )
( "Isı Makineleri" yazısının yayımlanması - 1824 )
( Isı Şelâlesi )
- ŞÂDÎ[Ar. < ŞEDÂ] ile ŞÂDÎ[Fars.]
( Mahkeme hademesi, mübaşir. | Zamanında, sultan sarayına odun götüren yeniçeri, odun ambarı memuru. | Nağme ile şiir okuyan. | İlimden, edebiyattan payı olan. | Torba oğlanı, Acemi Ocağı neferi. İLE Memnuniyet, sevinçlilik, gönül ferahlığı. )
- SÂDÎ ile/ve CERRÂHÎ
- SÂDIK[< SIDK] ile GÜVENİLİR
( DOĞRU, GERÇEK | SADÂKATİ, İÇTEN BAĞLILIĞI OLAN )
- SÂDIK ile/ve HÂZIK ile/ve EMİN
- SÂDIR ile HUSÛL
- SADIR ile SÂDIR
( Göğüs/sine. | Yürek/kalp. | Kazaskerlere verilen san. | Sadrazam sözcüğünün, kısa söylenişi. İLE Çıkan, görünen. )
- SADIR ve ŞERH
- SADR ile/ve KALB
- SADRAZAM TORUNU değil SADRAZAM'IN SOL TAŞAĞI
- SADRAZAM ile SERASKER
( ... İLE Sadrazamlık göreviyle yükümlü olmayan ve Osmanlı ordusunun komutanlığını yapan vezirin sanı. )
- SAF ..." ile/ve/<> "SADECE ..."
- SAF ... değil SALT ...
- SAF HAKİKAT ile/ve/<> EBEDÎ ÖZ
- SAF SU ile ÇOK SAF SU/İLETKENLİK SUYU
( ... İLE Öz iletkenliği 18°C'de ve vakumda 4x10¯7; OHM¹ cm¹ olan çok saf su. )
- SAF/LAŞTIRILMIŞ AKIL ile/ve/= NİYET ile/ve/= KALP
( PURIFIED REASON vs./and INTENTION = HEART )
- SAF/LIK:
VARLIKTA ile/>< YOKLUKTA
( Var. İLE/>< Yok. )
- SAF/LIK ile/ve/değil İYİ HUYLU/LUK
( EUETHEIU ile/ve/değil ... )
- SAF/LIK ile/ve/değil İYİ NİYETLİ/LİK
- SAF/LIK ile KATIŞIKSIZ/LIK, KATIKSIZLIK
( PURE vs. UNADULTERATED )
- SÂF/SAFF[Ar. çoğ. SUFÛF] ile SÂF/SÂFÎ[Ar. < SAFÂ, SAFVET] ile SAFH[Ar.]
( Dizi, sıra, camide cemaatin sırası. İLE Temiz, katkısız, karışık olmayan, halis. | Bön, kolay aldanabilen, kurnazlığa aklı ermeyen. İLE Yüz çevirme. | Affetme, suç bağışlama.[AFV] )
- SAF/TEMİZ":
ÇOCUKLAR ve/||/<> ŞEHİTLER
- SAF ile/ve/||/<> A PRIORI
( Ampirik deneyimden gelmeyen. İLE/VE/||/<> Ampirik deneyim ile birlikte geçerli/var/kaim olsa da evrensel ve zorunlu olan. )
- SAF ile/ve ANLAMLI
( PURE vs. MEANINGFUL )
- SAF ile DEĞERSİZ
( Kişiler, kendini ya da başkalarını beslerken, saf ve anlamlıyla, değersizi birbirinden ayırd etmeyi bilmelidir. )
( PURE vs. WORTHLESS )
- SAF ile/ve/< SADE[Fars. < SÂZEC]
( Bir maddenin, kavramın ve/ya da ...'nın kendi özünden/doğasından uzaklaşmadığı kadar ve dışarıdan etkilenmediği derecede bulunduğu hal. İLE/VE Bir maddenin ve/ya da kavramın etkilendiği dış faktörlerin olabildiğince alt seviyede/kıvamda tutulup, fazlalılığa/aşırılığa/lükse gitmeme/kaçmama hali. )
( Sadelikten şaşmamak doğrudur. )
( Saflaşın, dikkatli ve uyanık olun, hazır bulunun. )
( Be pure, be alert, keep ready. )
( PURE vs./and SIMPLE )
- SAF ile/ve/değil/||/<> SAFA YATAN
- SAFAHAT[< SAFHA]:
EVRELER, SAFHALAR
- SAFAHAT ile SEFAHAT
( Evreler, safhalar. İLE Eğlenceye düşkünlük. | Uçarılık. )
- ŞAFAK[Ar. < ŞEFAK] değil/yerine/= TAN
( Güneş doğmadan az önce beliren aydınlık. )
- ŞAFAK ile/ve/||/<> KOZMİK ŞAFAK
- SAFARİ ile SAFARİ
( Afrika'da yapılan doğal yaşam ve hayvanlar gezisi. İLE Kedi. )
- SAFDİL[Fars.] ile/= SAFDERUN[Fars.]
( Kolayca aldatılan. )
- SAFF[Ar. çoğ. SUFÛF] ile SÂF[Ar.]
( Dizi, sıra. İLE Sade, arı, katıksız. | Kurnazlığa aklı ermeyen, kolaylıkla aldatılabilen. )
- SAFF[Ar.] ile GUFRÂN[Ar.]
- SAFHA[Ar.]/MERHALE[Ar. < RİHLET]/FAZ[Fr. < Yun.] değil/yerine/= EVRE/AŞAMA
( Bir olayda, birbiri ardınca görülen ve/ya da beliren, gelişen değişik durumların her biri. | Menzil, konak, aşama. | İki menzil, konak arası. | Bir günlük yol. )
- SAFHA ile/değil/yerine AŞAMA
- SAFHINI BELİRLEMEK/BİLMEK ile/ve SAF OLMAK/KALMAK
- ŞÂFİ'[Ar. < ŞEFÂAT] ile ŞÂFÎ[Ar. < ŞİFÂ] ile ŞÂFİÎ[Ar.] ile ŞÂFİÎ[Ar.]
( Şefaat eden, hatalı kişinin affı için araya girip yalvaran. İLE Hastayı iyi eden, şifa veren. | Yeter görünen, kifâyet eden. İLE İmam-ı Şâfiî mezhebinden olan kişi. İLE Dört mezhepten birinin imamı olan kişi. [İdris][Hicrî: 150 - 204] )
- SAFÎHA ile ...
( Düz, yassı yüz. | Madeni levha, sac. )
- SÂFİL[Ar.] ile SÂFİL[Ar.]
( Aşağı, alçak. İLE Çökelek, tortu. )
- SÂFİR[Ar. < SEFER | çoğ. SÜFFÂR] ile SAFÎR[Ar.]
( Yola çıkmaya hazır, yolcu. | Yazıcı, kâtip. İLE Islık. | İnce, güzel ses. | Islığımsı ses. | Gök yakut. )
- SAFİR değil/yerine/= GÖKÇETAŞ
- SAFİR değil/yerine GÖKYAKUT
( Mavi renkli, değerli bir korindon türü. )
- SAFİR ile/||/<> KUNZİT
( Korund mineralinin mavi renkli çeşidi. İLE/||/<> Pembe ila mor renkte bir spoddumen. )
- SAFİR ile/||/<> TANZANİT
( Korund mineralinin mavi renkli çeşidi. İLE/||/<> Mavi ve mor tonlarında bir zoisit türü. )
- SAFİR ile/||/<> TURMALİN
( Korund mineralinin mavi renkli çeşidi. İLE/||/<> Birçok renkte bulunabilen bir taş. )
- SAFİR ile/||/<> ZİRKON
( Korund mineralinin mavi renkli çeşidi. İLE/||/<> Çeşitli renklerde bulunabilen bir taş. )
- SAFİYE ve/||/<>/> TASFİYE
- SÂFİYET AHLÂKI ile/ve/> İRFAN AHLÂKI ile/ve/> AŞK AHLÂKI
( Saflaşmadıkça, kapı/lar açılmaz. )
( MORALS OF PURITY vs./and MORALS OF WISDOM vs./and MORALS OF LOVE )
- SÂFİYET ile/ve/||/<>/> İRFÂNİYET
( Kendinde/içten. İLE/VE/||/<>/> Ustadan/dışarıdan. )
- SAFİYET ve/||/<> SAMİMİYET
- SAFLAŞMA ile/ve/< ARINMA
( Durum. İLE/VE/< Yöntem. )
( Saflaşın, dikkatli ve uyanık olun, hazır bulunun. )
- SAFLAŞMA ile/ve/> İNCELME
( PURIFY vs./and/> TO BE REFINED )
- SAFLAŞMA ile/ve/değil/yerine/<> YALINLAŞMA
- SAFLIK" ile/ve/değil/yerine/||/<> TESLİMİYET
- SAFLIK ile HOŞGÖRÜ
( PURITY vs. TOLERANCE )
- SAFRA[İt.] ile SAFRA
( Gemileri ve her boyda deniz aracını, dengede tutmak istenilen su düzeyine kadar batırabilmek için, dip bölümlerine konulan ağırlık. | Balonlarda bulunan pilotların, yükselmek ya da inişi yavaşlatmak istediklerinde attıkları ağırlık. | Sıkıntı, tedirginlik, rahatsızlık veren kişi. İLE Öd. )
- SAFRAN[Ar. < ZAFERÂN] ile ASPUR[Ar. < USFUR]
( Süsengillerden, baharda çiçek açan, 20-30 santimetre boyunda, soğanlı bir kültür bitkisi. | Bu bitkinin tepeciklerinin kurutulmasıyla elde edilen, bazı yiyecek ve içeceklere tat, koku ve sarı renk vermekte kullanılan toz. İLE Yalancı safran. )
( CROCUS SATIVUS cum ... )
- SAFRAN[Ar.] ile HİNTSAFRANI/ZERDEÇAL[Fars.]
( Süsengillerden, baharda ççek açan, küçük bir bitki. | Bu bitkinin tepeciklerinin kurutulmasıyla elde edilen, bazı yiyecek ve içeceklerde tat, koku ve sarı renk vermekte kullanılan toz. İLE Zencefilgillerden, köksaplarından safranı andıran, boyalı bir madde çıkarılan, yaprakları sivri uclu, çiçekleri sarı renkte bir bitki. )
( CROCUS cum CARCUMA LONGA )
- SAFRAN/KÜRKÜM[dvnlgttrk] ile/ve HASPİR
- SAFRAN ile YALANCISAFRAN
( ... İLE Bileşikgillerden, çiçekleri safrana benzeyen bir bitki. )
( ... ile ASPUR )
( ... cum CARTHAMUS TINCTORIUS )
- SAFSATA ile HURÂFE
- SAFSATA ile TOTOLOJİ
( Belirli bir niyet üzere uyarlanmışlık da vardır. İLE ... )
- Safsatasız KONUŞ!!!
- ŞAFT[İng. SHAFT] ile ŞAFT
( Bir makinenin dönme hareketini, öteki parçalara aktaran ve ucuna dişli çarklar, tekerlekler ya da pervane bağlanan demir mil. İLE Bilardoda, ıstaka çeşidi. )
- SAFV[Ar.] ile SAFVET[Ar.]
- SAĞ AKCİĞER ile/ve SOL AKCİĞER
( 3 bölüm[lob] vardır.[üst-orta-alt] İLE/VE 2 bölüm[lob] vardır.[üst-alt] )
- SAĞ SALİM değil/yerine/= SAĞ SAĞLAM/SAĞ ESEN/ESENLİKLE
- SAĞ-SALİM (GİTMEK, ULAŞMAK, DÖNMEK)
- SAĞ-SOL
- SAĞ/SOL BEYİN değil SAĞ/SOL YARIMKÜRE
- SAĞ ile ...
( ULVİYYET | YEMÎN )
- SAĞ ile/ve/||/<>/> SELÂMET
( Sen. İLE/VE/||/<>/> Ben. )
- SAĞ ile/ve SOL
( Kalbin olduğu taraf soldur. )
( REST ile/ve ÇEP )
( Arkadan biri ittiğinde ilk atılan adım/ayak, hangi tarafta daha yoğun/öncelikli olduğunuzun göstergesi olabilir. [özellikle snowboard'ta]
RIGHT vs./and LEFT )
- SAĞ ile ZAĞ/KILAĞI
( ... İLE Taş üzerinde bilenen bir kesici aracın, keskin yüzüne yapışan ve aracın iyi kesebilmesi için yağlanmış yumuşak taşla kaldırılması gereken çok ince çelik parçaları. )
- SAĞA ÇEKMEK ile KENARA ÇEKMEK
- SAĞA DALLANMA ile ...
( RIGHT BRANCHING )
- SAĞA SOLA (SORMAK, BAKMAK)
- SAĞAK ile ...
( Dirsek ile bilek arası ya da diz topuk arası. )
- SAĞALTIM AMAÇLI ile/ve/değil/||/<>/> GELİŞ(TİR)ME AMAÇLI
- SAĞALTIM:
DAVRANIŞÇI ve/ya da BİLİŞSEL ile/ve/||/<> DİNAMİK ile/ve/||/<> VAROLUŞÇU
- SAĞALTIM/PSİKOTERAPİ ile/ve/||/<> ANALİTİK SAĞALTIM/PSİKOTERAPİ
( )
- SAĞALTIM/PSİKOTERAPİ ile/ve/||/<>/> PSİKANALİZ
- SAĞALTIM/PSİKOTERAPİ ile/değil/yerine SOHBET
( Çağrışımsal. İLE/DEĞİL/YERİNE Sanatsal. )
- SAĞALTIM/TEDAVİ[Ar.]:
AYAKTA ile/ve/||/<>/> YATARAK
- SAĞALTIM/TEDAVİ ile/||/<> REHABİLİTASYON
( Sayrılığın iyileştirilmesi için yapılan etkiler. İLE/||/<> Sayrının eski işlevselliğine kavuşması için yapılan destekleyici çalışmalar. )
- SAĞALTIM/TERAPİ ÜCRETİNDE İNDİRİM:
DİNAMİK/ANALİTİK ile/değil BİLİŞSEL/DAVRANIŞSAL
( Olmaz! İLE (belki/bazen) Olabilir. )
( Bütçesi uygun olmayanlar, indirim istemez fakat ve ne yazık ki özellikle bütçesi/gelir seviyesi uygun/yüksek olanlar, indirim isterler. )
- SAĞALTIM/TERAPİ:
TEK KİŞİLİK ile/ve/||/<> İKİ KİŞİLİK
- SAĞALTIM ile/ve/değil/||/<>/< DAYANIŞMA
- SAĞALTIMDA/TERAPİDE:
TIBBÎ ile/ve/||/<> DAVRANIŞSAL ile/ve/||/<> BİLİŞSEL ile/ve/||/<> DUYGUSAL
- SAĞALTIMLAR'I/TERAPİLER('İ)
- SAĞANAK ile/ve BORAN
( Birdenbire başlayan, genellikle kısa süren, şiddetli yağmur. İLE/VE Yel, şimşek ve gökgürültüsü ile ortaya çıkan sağanak yağışlı hava. )
- SAĞANAQ[Azr.] = KASNAK, ÇEMBER[Tr.]
- SAĞANLAR
( Omurgalı hayvanlardan kuşlar sınıfının, gökkuzgunumsular takımının bir alttakımı. )
- SAĞDAN, SOLA DOĞRU ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< SAĞDAN, KALBE DOĞRU
- SAĞDUYU ve/<> DENGE
- SAĞDUYU ile DUYARLILIK
( AKL-I/HİSS-İ SELÎM ile HASSASİYET )
- SAĞDUYU = HASSE-İ SELİME = GOOD SENSE[İng.] = BON SENS[Fr.] = GESUNDER VERSTAND[Alm.]
- SAĞDUYU ile/ve/||/<> SAĞGÖRÜ
( Doğru, akla uygun yargılar verme yeteneği. | Doğru ile yanlışı birbirinden ayırma ve doğru yargılama gücü. İLE/VE/||/<> Gerçekleri, yanılmadan görebilme yeteneği. )
- SAĞI ile/ve GUANO[İsp. < Peru dilinden]
( Kuş gübresi. İLE/VE Denizkuşu gübresi. )
- SAĞIN BİLİMLER/EXACT SCIENCES[İng.] ile ...
( Denetlenebilir ölçü ve hesaplara dayanan bilimler. Dar anlamda matematik. )
- SAĞIN/EXACT[İng.] ile ...
( Doğruluk kuralına uygun olan. | Sözün anlatılmak istenene tam karşılık olması, tam uygun düşmesi niteliği, sahih. )
- SAĞIN = SAHİH = EXACT[İng., Fr.] = EXAKT[Alm.] = EXIGERE[Lat.] = EXACTO/TA[İsp.]
( Doğruluk kuralına uygun olan. | Sözün, anlatılmak istenilene tam karşılık olması, tam uygun düşmesi niteliği. )
- SAĞIR/İŞİTMEZ ile/ve/ya da DİLSİZ ile/ve/ya da SAĞIR VE DİLSİZ
( Kimse duymak istemeyenler kadar sağır olamaz. )
( EBSEM[Ar.]: Dilsiz, susmuş. )
( SAMEM[Ar.]: Sağırlık. )
( Telefonu ilk bulan Alexander Graham Bell, eşi ve annesiyle -ikisinin de sağır olmasından dolayı- hiçbir zaman telefonda konuşamadı. )
( ATREŞ ile/ve AHRAS )
( KÜND-GÜŞ: Sağır. [ KERİ: Sağırlık.] ile/ve ... )
( DEAF vs. DUMB or DEAF-MUTE )
- SAĞÎR/SAGİR[Ar.] ile/değil/||/<>/> SAĞIR[Ar.]
( Küçük, ufak. | Ergenlik çağına gelmemiş, bülûğa ermemiş, velî ya da vasîye muhtaç çocuk. | Ayırt edemeyen. | Zelil ve aşağılık kişi. İLE/DEĞİL/||/<>/> Duymayan. )
- SAĞÎR ile/||/<> SAĞİRE
( Küçük yaşta erkek. İLE/||/<> Küçük yaşta kadın. )
- SAGİTAL EKSEN/SAGITTAL AXIS[İng.] değil/yerine/= ÖN-ARKA EKSEN
- Sağını-Solunu gör de KONUŞ!!!
- SAĞLAK ile SOLAK
( AMBIDEXTRUS: İki elini de kullanabilme. )
( ... ile AHLEF )
- SAĞLAM ZİHİN ve/||/<>/>/< SAĞLAM GÖVDE
( Sağlam anlık[zihin], sağlam gövdede bulunur. VE/||/<>/>/< Sağlam gövde, sağlam anlıkta[zihinde] bulunur. )
- SAĞLAM/LIK ile/ve/<> ESTETİK
( STRENGTH vs./and/<> AESTHETICS )
- SAĞLAM/LIK ile/ve GEÇERLİ/LİK
( "COOL/NESS" vs./and VALID/ITY )
- SAĞLAM/LIK ile/ve/<> KALICI/LIK
( STRENGTH vs./and/<> PERMANENT/LASTING )
- SAĞLAMA ile/ve EMİNLİK
( PROOF vs./and TO BE SURE )
- SAĞLAMA ile/ve ONAY
( PROOF vs./and APPROVAL )
- SAĞLAMA ile SAĞLAMA
( Bir işin olması için gerekli durumu, koşulları hazırlamak. | Elde etmek, sahip olmak. | [mat.] Bir işlemin doğruluğunu ortaya koymak. İLE Yolun sağ yanına geçmek. )
- SAĞLAMA ile/ve/||/<> UYGULAMA
- SAĞLAMAK ile "BECERMEK"
- SAĞLAMAK ile/ve GERÇEKLEŞTİRMEK
( TO OBTAIN vs./and TO REALIZE )
- SAĞLAMAK ile/değil KURMAK
- SAĞLAMAK ile ÖNAYAK OLMAK
- SAĞLAMAK ile/ve/değil SUNMAK
- SAĞLAMLAŞTIRMA ile/ve/||/<> PEKİŞTİRME
- SAĞLAMLIK AÇMAZI ile/ve/||/<> GEÇERLİLİK AÇMAZI ile/ve/||/<> YALANCI AÇMAZI ile/ve/||/<> CURRY AÇMAZI
- SAĞLI-SOLLU
- SAĞLIK ENFORMASYON SİSTEMLERİ/HEALTHCARE INFORMATION SYSTEMS[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK BİLİŞİM DÜZENİ (BİLİM DALI)
- SAĞLIK TOPU ile/ve/||/<>/> SEPET[BASKET]/EL TOPU
- SAĞLIK:
"HİZMET" ile/ve/değil/||/<>/< HAK
- SAĞLIK ile/ve GÜÇ/KUDRET
(
)
( HEALTH vs./and POWER )
- SAĞLIK = HEALTH[İng.] = SANTÉ[Fr.] = GESUNDHEIT[Alm.] = SALUTE[İt.] = SALUD[İsp.]
- SAĞLIK ve/> ONGUNLUK/SAADET/MUT
( Sağlık olmazsa saadet olamaz. )
( ASKLEPIOS )
- SAĞLIK ve/||/<>/< SÜREKLİLİK
- SAĞLIK ></ne yazık ki YARIMLIK
( ... >< Sakat ve sağlıksız olma durumu. | Kasık fıtığı. | Paranın yarısı. )
- SAĞLIK ve/||/<>/> YOLCULUK SAĞLIĞI
- SAĞLIKLI/SAĞLIKSIZ ... değil/yerine ORANTILI/ORANTISIZ ...
- SAĞRAK/KADEH:
TOPRAK ile/ve METAL ile/ve CÂM
( XV. yy.'da. İLE/VE XVI. yy.'da. İLE/VE XVII. yy.'da. | İçi şarap dolu kadeh. )
- SAĞRI ile/ve/||/<> SAĞRI KEMİĞİ
( Memeli hayvanlarda, bel ile kuyruk arasındaki dolgun ve yuvarlakça bölüm. İLE/VE/||/<> Belkemiği ile kuyruksokumu kemiği arasındaki kemik. )
- SAGU = AĞIT = MERSİYE
( İslâm'dan önce. = Halk yazınında. = Divan yazınında. )
- SAGUNA ile ...
( Üç "guna"(Rajas, Tamas, Sattva) ile tezahür etmiş hal. En yüce Mutlak'ın, Advaita Vedanta'nın tarifi mümkün olmayan Mutlak'ından farklı olarak, sevgi, merhamet vb. niteliklere bürünmüş olarak betimlenmesi. )
- SAĞYA değil SAĞA
- ŞAH AKORD ile/ve ŞAH ÂHENK
- ŞAH MAT değil/yerine/= HAN DÜŞER
- ŞÂH-DÂR ile ...
( Dallı boynuzu olan hayvan. )
- ŞAH-RUH:
Aynı anda, şah ve kale tehdidi.
- SAH[Ar.] ile/değil/yerine İMLEÇ
( Bir şeyin doğru olduğunu belirtmek için yapılan im. )
- ŞAH[Fars.] ile ŞAH
( İran ya da Afgan hükümdarı. | Satranç oyununda, her yönde tek hane gidebilen en önemli taş. | Alevilik, Bektaşilik'te, Pîr. | Benzerlerine oranla en üstün, en güzel, en iyi. İLE Atın, ön ayaklarını yerden keserek arka ayakları üstünde ayakta durması. )
- SAH/SAHÂ[Ar.] ile SAH/SAHH[Ar. < SIHHAT]
( Cömertlik, elaçıklığı. İLE "doğrudur, yanlışsızdır" anlamına, resmî yazılara konulan bir işaret. )
- SAH/SAK SUBARAKNOİT HEMORAJİ/SUBARACHNOID HEMORRHAGE[İng.] değil/yerine/= SUBARAKNOİT KANAMA
- ŞAH değil/yerine/></< AH
( Mazlumun "AH"ı; indirir, "ŞAH"ı. )
- ŞAH ile/ve VEZİR ile/ve FİL ile/ve AT ile/ve KALE/ROK ile/ve PİYON[Fr. < Lat.]
( ... ile/ve FERZ/FERZÎN/FERZÂNE/FERZEND[Fars.] ile/ve PÎL ile/ve ... ile/ve RUH ile/ve PİYÂDE, BEYDÂK[Ar.] )
( KING vs. QUEEN vs. BISHOP vs. KNIGHT vs. ROOK vs. PAWN )
- SAHÂ'[Ar.] ile SÂHA[Ar. çoğ. SÂH, SÂHÂT]
( Cömertlik, elaçıklığı. İLE Alan, meydan, avlu. )
- SÂHA[Ar.]/SEKTÖR[Fr.] ile BÖLÜM/KESİM/ALAN
( SECTOR vs. ZONE/AREA )
- SAHA değil SÂHA
- ŞAHAB/ŞİHÂB[Ar.]/METEOR(İT) değil/yerine/= GÖKTAŞI
( Havayuvarı içinde oluşan sıcaklık değişmeleri, yel, yıldırım, yağmur, dolu gibi olaylara verilen ad. | Akanyıldız. )
- SAHÂBE-İ KİRÂM ile/ve/||/<>/>/ ASHÂB-I SUFFÂ
( Kendilerine, sohbet ikram edilenler. İLE/VE/||/<>/> Sohbet ikram edilenlerin sohbetine, özel ve kapalı olarak katılanlar. )
( Zâhirî. İLE/VE/||/<>/> Bâtınî. )
( 40 kişi. İLE/VE/||/<>/> 360 kişi. )
( İlim geleneği. İLE/VE/||/<>/> Mürşîd geleneği. )
- SAHÂBE/ASHAB ile/ve/> TÂBİİN ile/ve/> TEBE-İ TÂBİÎN
( Hz. Muhammed'in döneminde yaşamış ve onu görmüş olanlar. İLE/VE/> Hz. Muhammed'i görmüş olanları görenler. İLE/VE/> Hz. Muhammed'i görmüş olanları görenleri görenler. )
- SAHÂBE ile SELEF-İ SÂLİHİN
- SAHAF < SAHHAF
- SAHAFLAR ÇARŞISI < FESÇİLER ÇARŞISI
- SAHAN[Ar.] değil/yerine/= TENCERE
- SAHAN ile ŞAHAN[< ŞAHİN]
( Tencere. İLE [Fars.] Şahlar, sultanlar/padişahlar. | Şahin. )
- ŞÂHÂNE ile ...
( Padişah'ın kullandığı herşey bu adla birlikte kullanılırdı. [Padişah'ın "Minder-i Şâhânesi" gibi.] )
- ŞAHANE değil/yerine/= ÇOK GÜZEL, EŞSİZ, GÖRKEMLİ
- SAHANLIK değil/yerine/= DÜZLÜK/DÜZALAN
- SAHANLIK ile SAHANLIK
( Yapılarda ve bazı taşıtlarda, kapı önünde, merdiven başlarında ya da ortasında olan geniş yer. İLE Tencerenin aldığı miktar kadar olan. )
- ŞAHAP[Ar. < ŞİHÂB] değil/yerine/= AĞMA/AKAN YILDIZ
- SAHARÎ[Ar.] ile SAHÂRÎ[Ar. < SAHRÂ]
( Kaya ile ilgili, kaya cinsinden. İLE Çöller, sahrâlar, kırlar. )
- SAHÂVET[Ar.] değil/yerine/= EL AÇIKLIĞI
( CÖMERTLİK, EL AÇIKLIĞI )
- SAHB[Ar.] ile SAHB[Ar. < SÂHİB]
( Gürültü, patırtı etme. İLE Yakın dostlar, sahipler. )
- ŞAHESER[Ar.] değil/yerine/= BAŞYAPIT
- SAHÎ[Ar.] ile SÂHÎ[Ar. < SEHV]
( Cömert, eliaçık. İLE Yanılan, hata işleyen. )
- SAHİB[< SAHB] ile SAİB
( Sahip[mâlik]. | Bir vasfı olan[hâiz]. | Koruyan[hâmî]. | Bir iş yapmış olan. | Sürekli sohbette bulunan. | Hak yolunu göstermek isteyen mürşid. )
- SÂHİB[Ar.] ile KARÎN[Ar.]
- SAHİBİ OLMAK ile/değil/yerine PARÇASI OLMAK
- SAHİBİ değil EMÂNETÇİSİ
- SAHİBİNDEN değil EMÂNETÇİSİNDEN
- SAHİBİNE SORULMADAN/İZİN ALINMADAN KİŞİLERİN (ÖZEL) EŞYALARINA DOKUNULMAZ!
- SAHİBİSİ" değil SAHİBİ
- SAHİBİYİM ile/yerine (BU/ŞU/BURASI) BANA AİT
- SAHİCİ/LİK ile/ve/||/<>/> SAMİMİ/LİK
- SAHİCİ ile/ve/||/<>/< SAHİH[Ar. < SIHHAT]
( Sahte olmayan, gerçek, yapma karşıtı. İLE/VE/||/<>/< Sağlıklı olmak, gerçek olmak. )
- ŞAHİD:
ÂYET ve HADİS ve İNSAN
- ŞÂHİD[Ar. < ŞEHÂDET | çoğ. ŞEVÂHİD] ile ŞÂHİD[Fars.]
( Tanık. | Senet yerine geçecek biçimde büyük bir yapıttan ya da kişiden alınan örnek. İLE Sevgili. | Güzel. )
- ŞÂHİD[Ar.] ile HÂZIR[Ar.]
- ŞÂHİD[Ar.] ile MÜŞÂHİD[Ar.]
- SAHÎFE[Ar.] ile DEFTER[Ar.]
- SAHİFE[Ar.] değil/yerine/= YAPRAK
- SAHİFE ile/ve TOMAR[Yun.] ile/ve KİTAP
( ... İLE/VE Dürülerek, boru biçimi verilmiş kâğıt. İLE/VE ... )
- SAHİH (OLAN) ile/ve SALİH (OLAN)
( Bilinmeli. İLE/VE Uygulanmalı. )
- SAHİH[Ar.]["SAİH" değil!] değil/yerine/= DOĞRU
- SAHİH ile/ve SÂDIK
- SAHİH ile SAKÎM
- SAHİH ile/ve SARİH
( Bahs'te. İLE/VE Keşf'te. )
- SAHÎK[Ar.] ile SÂHİK[Ar.]
( Uzak. | Çok karışık anlaşılmaz söz. İLE Ezip döven. )
- ŞÂHİKA[Ar.] ile FERİŞTAH[Fars. FİRİŞTE]
( Doruk, zirve. | En üst derece. İLE En iyi, en üstün. )
- SAHİL[Ar.] değil/yerine/= KIYI/YAKA/YALI
- SÂHİL[Ar.] ile SAHÎL[Ar.] ile SÂHİL[Ar.]
( Kişneyici, kişneyen. İLE At kişnemesi. İLE Deniz/ırmak/göl kenarı, kıyı, yalı. )
- SAHİL ile/ve/değil EŞİK
- SAHÎN[Ar. < SUHÛNET] ile SAHÎN[Ar. < SİHAN]
( Sıcak, kızgın, ısınmış. İLE Kalın. | Sık. | Katı, pek. )
- SAHIN/SAHN[Ar.] değil/yerine/= NAMAZ KILMA YERİ
- ŞAHİN ile ARI ŞAHİNİ
( ... İLE Yerde, şahinden daha fazla zaman geçirir. )
( ... İLE Ormanlarda, özellikle ibreli ormanlarda yuva yaparlar. )
( ... vs. HONEY BUZZARD )
( ... cum PERNIS APIVORUS )
- ŞAHİN ile BAYAĞI ARI ŞAHİNİ
( ... cum PERNIS APIVORUS )
- ŞAHİN ile/değil BAYSUNGUR
( ... İLE/DEĞİL Şahin cinsinden, yırtıcı bir kuş. )
- ŞAHİN ile BEYAZ ŞAHİN
( ... İLE Tamamen beyaz değillerdir. [Sadece tüylerinin bir bölümü beyazdır.] )
- ŞAHİN ile BOZKIR ŞAHİNİ
- ŞAHİN ile GALAPAGOS ŞAHİNİ
- ŞAHİN ile KIZIL KUYRUKLU ŞAHİN
( İlgili yazı ve ayrıntıları için burayı tıklayınız... )
( ... cum BUTEO JAMAICENSIS )
- ŞAHİN ile KIZIL ŞAHİN
( ... İLE Şahinden biraz daha büyük, uzun kanatlı ve uzun kuyrukludur. )
( ... İLE Ovalar, bozkır, dağlar ve benzer açık arazilerde yaşarlar. )
( ... vs. LONG-LEGGED BUZZARD )
( ... cum BUTEO RUFINUS )
- ŞAHİN ile LAÇİN
( ... İLE Atmaca, doğan. | Çıkılması güç, kayalık yer. )
- ŞAHİN ile PAÇALI ŞAHİN
( ... İLE Sesi şahinde pes ve gürdür. )
( ... İLE Tundra, açık araziler, turbalıklar, kumullar ve bataklıklarda ürerler. )
( ... vs. ROUGH-LEGGED BUZZARD )
( ... cum BUTEO LAGUPUS )
- SAHİP ÇIKMAK ile/ve/değil PAYLAŞAMAMAK
- SAHİP ÇIKMAK ile SAVUNMAK
( TO CLAIM vs. TO DEFEND )
- SAHİP OLMA ile/ve/değil SAHİP OLDUĞUNU SÜREKLİ KILMAK
- SAHİP OLMADIĞIN ŞEY/DEĞER/OLANAK/KOŞUL ve BULUNMADIĞIN YER
( Vazgeçemeyiz. VE Terk edemeyiz. )
- SAHİP OLMAK ve/||/<>/< AİT OLMAK
- SAHİP OLMAK ile EDİNMEK
( Biri olmadan ötekine sahip olamazsınız. )
( Algıladığınız hiçbir şey sizin değildir. )
( Gerçekten sahip olduğunuzu kaybedemezsiniz. )
( TO HAVE vs. TO GET
You cannot have one without the other.
Nothing you perceive is your own.
What you truly have you cannot lose. )
- SAHİP OLMAK ile/ve/<> HAKİM OLMAK
( OWNERSHIP vs./and/<> ABLE TO DOMINATE )
- SAHİP OLMAK ile/değil KENDİNDE VAR (OLDUĞUNU BİLMEK/ANIMSAMAK)
- SAHİP OLMAK ile/yerine KURUCU(SU) OLMAK
( OWNER vs. FOUNDER
FOUNDER instead of OWNER )
- SAHİP OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< LÂYIK OLMAK
- SAHİP OLMAK ile/ve/değil/yerine/ya da/||/<> OLMAK
( Erich Fromm'un, "Sahip Olmak ya da Olmak" adlı kitabını da okumanızı salık veririz. )
- SAHİP OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> SAHİP ÇIKMAK
- SAHİP OLMAK ile/ve/fakat/||/<>/< SAHİP OLDUĞUMUZLA VE/YA DA SAHİP OLMAKLA PERDELENMEMEK
- SAHİP OLMAK ile/değil/yerine ŞAHİT OLMAK
- SAHİP OLMAK ile/ve/değil/||/<>/< SATIN ALMAK
- SAHİP OLMAK ve/||/>/< TERK EDEBİLMEK
( Ancak, sahip olunabilen, terk edilebilir. )
( Önemli[öncelikli] olan, en çok şeye sahip olmak değil en az şeye gereksinim duymaktır. )
( Bir şeye sahip olmak istiyorsan, onu, zihninden, dilinden ve gönlünden çıkarmalısın! )
( İstediğiniz bazı şeylere sahip olamamak, mutluluğun bir parçasıdır. )
( OWNERSHIP and/> ABLE TO LEAVE )
- SAHİP OLMAK ve TERK EDEBİLMEK
( Ancak sahip olunabilen terk edilebilir. )
- SAHİP OLMAK ile/ve TÜKETMEK
( TO HAVE vs./and TO CONSUME )
- SAHİP/MÂLİK[Ar.] değil/yerine/= İYE
- SAHİP değil/yerine/= İYE
- SAHİPLENME ile/değil/yerine/< AİDİYET
( Kentte. İLE/DEĞİL/YERİNE/< Köyde, doğada. )
- SAHİPLENME ile/ve/değil/||/<> KIŞKIRTMA/AJİTASYON
- SAHİPLENME ile/ve/||/<> KOLLAMA
- SAHİPLENME ile/ve/||/<> SÜREKLİ KILMA ile/ve/||/<> BİRİKTİRME
- SAHİPLENMEK ile/yerine SAHİP ÇIKMAK
( TO POSSESS vs. TO CLAIM
TO CLAIM instead of TO POSSESS )
- SAHİPLENMEK ile/değil/yerine SEVMEK/SEVGİ
( Sevgi özgür bırakıcıdır, olmalıdır! Sahiplenmeden! )
( [not] TO CLAIM vs./but TO LOVE / THE LOVE
TO LOVE / THE LOVE instead of TO CLAIM )
- SÂHİR[Ar. < SİHR] ile SÂHİR[Ar. < SEHER] ile SÂHİR[Ar. < SAHR]
( Büyücü. | Büyüleyici etki yaratan güzel. İLE Gece uyumayan, uykusuz. İLE Maskaralık eden. )
- SAHÎRE[Ar.] ile SÂHİRE[Ar. çoğ. SÂHİRÂT, SEVÂHİR]
( Yeryüzü. İLE Büyücü. )
- SÂHİRE ile ...
( YERYÜZÜ, UYANIK GÖZ VE GÖZLERE SERAP GÖRÜNEN YERYÜZÜ )
- ŞAHIS ŞİRKETİ ile/ve LİMİTED ŞİRKET
- ŞAHIS ZAMİRİ/ADILI ile/ve İŞARET ZAMİRİ/ADILI
- ŞAHIS[Ar. ŞAHS] ile ŞÂHIS
( Kimse, kişi. İLE Sırık. )
- ŞAHIS[Ar.] değil/yerine/= KİŞİ/BİREY
- ŞAHIS ile/ve/||/<>/> TEŞAHHUS
( Kimse, kişi. | Bir insanın görünen biçimi. İLE/VE/||/<>/> Şahıs biçimine girme, cisimlenme. | Kendini belirli etme, ayrılarak belirme, ortaya çıkma. )
- ŞÂHİT/ŞÂHİD[Ar.]["ŞAİT" değil!] değil/yerine/= TANIK
- ŞÂHİT ile/ve/||/<> NOTER
- ŞAHİT ile/değil ŞAYET
- ŞÂHİT ile ŞEHÎT
( Dünyaya gelerek. İLE/VE/||/<>/> Dünyadan giderek. )
( İzleyerek yaşayan. İLE/VE/||/<>/> Katılarak, deneyimleyerek yaşayan. )
( Sahip olan. İLE/VE/||/<>/> Olan. )
- ŞAHKÜL" değil ŞÂKÜL
- SAHN-İ ÇEMEN ile SAHN-İ GÜLŞEN ile SAHN-İ LÂLE-ZÂR
( Bahçenin ortası. İLE Gül bahçesinin ortası. İLE Lâle bahçesinin ortası. )
- SAHN-İ SEMÂN/Î ile ...
( İBTİDÂ-Yİ HÂRİC VE İBTİDÂ-Yİ DAHİL KISIMLARINDAN SONRA GELEN | SEKİZ MEDRESE MEYDANI | FÂTİH MEDRESESİ, FÂTİH CAMİİ'NİN İKİ TARAFINDAKİ KÂRGİR VE KURŞUNLU SEKİZ MEDRESE | İLMİYE MEDRESE TEDRÎSÂTINDA BİR DERECE )
- SAHN[Ar.] ile SAHN[Ar.] ile SAHN[Ar.]
( Sıcaklık, hararet. İLE Avlu. | Evin ortasındaki açıklık. | Oyuk, boşluk, boş yer. | Orta, meydan, aralık; cami ve medreselerde toplanmaya yönelik üstü kubbeli, örtülü yer. | Büyük kâse. | Sahan. | Sahne. | Zil. | Kulağın dış boşluğu. İLE Kırma. )
- SAHNÂN/SAHANÂN/SUHNÂN[Ar.] ile SAHNÂN[Ar.]
( Sıcak gün. | Sıcak, kızgın. İLE Çifte zil. )
- SAHNE ÇALMAK ile/değil ÖNEMİNE BİNAEN
- SAHNE TOZU YUTMAK ile/ve/||/<> MÜREKKEP YALAMAK
- SAHNE[Ar. < Yun.] değil/yerine/= KÖRÜNÇ/GÖRÜNÇ, SEKİ
- SAHNE[Ar. < Yun.] ile/ve/||/<> PARTER[Fr.]
( ... İLE/VE/||/<> Tiyatro, sinema gibi yerlerde, sahnenin bulunduğu ilk kata ve burada bulunan koltuklara verilen ad. )
- SAHNE ile/değil/yerine ESAS
- SAHNE ile KONDÜVİT/KONDÜİT[Fr. < CONDUITE]
( ... VE/||/<> Tiyatroda sahneye çıkma sırası gelen kişileri uyarmakla görevli kişi. )
- SAHNE ve/||/<>/>/< KULİS[fFr. < COULISSE]
( İzleyicilerin kolayca görebilmeleri için genellikle yerden belirli bir ölçüde yüksek yapılan, oyun, müzik vb. gösteri yapmaya uygun yer, oyunluk. | Görüntü. | Tanık olunan, gözlenen olay. | Bir konu ya da çalışma çevresi, çalışma dalı. | Bir oyun ya da filmin başlıca bölümlerinden her biri. VE/||/<>/>/< Sahnenin gerisinde ve yanlarında bulunan bölüm. | Borsa dışında alışveriş yeri. | Bir amaca ulaşabilmek için ilgili kişiler arasında özel çalışma yapılan yer. | Bir işin, bir hareketin gizli hazırlık konuşması. )
- SAHNE ile RAMP[Fr.]
( Tiyatro sahnesinde izleyiciye en yakın yer. )
- SAHNE ile ŞANO[İt. SCENA]
( ... İLE Tiyatro sahnesi. )
- SAHNELEME ve/||/<>/> YAZMA
- SAHR[Ar.] ile SAHR/SUHÛR[Ar. < SAHRE]
( Kaya. İLE Büyük taşlar, kayalar, maden kütleleri. )
- SAHRA ÇÖLÜ ile ÇÖL
( Yılda sadece 25 mm. yağış alır. İLE Yılda 254 mm.'den az yağış alan yer. )
( Dünya yüzeyinin 3'te 1'i, çöllerden oluşmaktadır. )
( Sahra Çölü, en büyük çöldür. [Amerika Birleşik Devletleri'nin yüzölçümü kadardır.] İLE ... )
( ... ile KAFR, BÂDİYE, BEDÂVET, BEVBÂT, FEYFÂ', MERVAHA[çoğ. MERÂVÎH: Ova, çöl. | Her tarafından rüzgâr esen yer.], TÎH[Çöl. | Mısır ile Şam arasında, Sînâ Dağı'nın bulunduğu yarımadada bir çölün adı.]
KAFR[çoğ. KUFÂR]: Susuz, otsuz, ıssız çöl. )
( ... ile DEŞT, BEYÂBÂN )
- SAHRA[Ar.] değil/yerine/= ÇÖL
- SAHRA[Ar.] değil/yerine/= KIR | ÇÖL
- SAHRA değil/yerine/= KIR
- ŞAHREM ŞAHREM (AYRILMAK)
( Parçalanmış, yarılmış olarak. )
- SAHRUBAN ile ...
( KERVAN BAŞI )
- ŞAHS[Ar.] ile ÂL[Ar.]
- ŞAHS[Ar.] ile CÜSSE[Ar.]
- ŞAHS[Ar.] ile ŞEBAH[Ar.]
- ŞAHS[Ar.] ile TALEL[Ar.]
- ŞAHS/ŞAHIS/FERT/FERD/INDIVIDU değil/yerine/= BİREY
- ŞAHSEN[Ar.] değil/yerine/= KİŞİSEL OLARAK
- ŞAHSEN ile/ve/||/<> BİZZAT
- ŞAHSİ (HAKLAR) değil/yerine/= KİŞİSEL (ÜLEVLER)
- ŞAHSÎ[Ar.] değil/yerine/= KİŞİSEL
- ŞAHSİLEŞTİRMEK ile ŞAHSİ-LEŞ-TİRMEK
- ŞAHSINA MÜNHASIR değil/yerine/= KENDİNE ÖZGÜ
- ŞAHSİYET (HAKLARI) değil/yerine/= KİŞİLİK (ÜLEVLERİ)
- ŞAHSİYET(Lİ/SİZ) değil/yerine/= KİŞİLİK(Lİ/SİZ)
- ŞAHSİYYE ile TABİYYE
- ŞAHSULTAN ÇEŞMESİ ile ŞAHSULTAN SEBİLİ
( İkisi de Eyüp'te, Zal Mahmud Paşa Camisi yakınında, Şah Sultan Camisi yanındadır. )
( İkisi de 1800'de, Sultan III. Mustafa'nın kızı Şahsultan tarafından yaptırılmıştır. )
- SAHTE BİLİM ile/değil/yerine/>< BİLİM
- SAHTE KENDİLİK ile/ve/||/<> TAM NESNE-TAM KENDİLİK
- SAHTE PARA ile/değil/yerine/>< GERÇEK PARA
- SAHTE/LİK ile/değil/yerine/>< İÇTEN/LİK
- SAHTE ile/ve/<> "YARIM"
- SAHTE değil/yerine/= DÜZME/DÜZMECE
- SAHTE ile/değil/yerine GEÇİCİ
- SAHTE ile KURGU
( FAKE vs. FICTION )
- SAHTE ile/değil SANKİ
- SAHTE ile/ve/||/<> TAKLİT
- SAHTE ile/ve YANILSAMA
( FAKE vs./and ILLUSION )
- SAHTEKÂR değil/yerine/= DÜZMECİ
- SAHTEKÂR ile HİLEKÂR
( Sahtekâr kişi, sahici kişinin gözüne bakamaz. )
- SAHÛR[Ar.] ile SAHÛR[Ar. < SİHR] ile SÂHÛR[Ar. < SAHRE] ile SÂÛR[Ar. < SA'R]
( Temcit yemeği, sahur. İLE Gece uyanıklığı, uykusuzluk. | Ay ağılı. İLE Dünyanın aya düşen, ay tutulmasını oluşturan gölgesi. İLE Ocak, fırın. )
- SAHUR ve/<> SEHER
- SAHUR ile/ve/<> SEHER
- SAHV ile ...
( AYILMA, AYIKLIK, KENDİNE GELME | HASTANIN İYİLEŞMESİ | HAKK'LA BEKÂ )
- SAHV ile/ve MAHV
- SÂİB[Ar.] ile SÂİB[Ar. < SEVÂB] ile SÂİB[Ar. < SE'B] ile SAİB[Ar.] ile SAHİB[Ar.]
( Bir yerle, bir şeyle ilişiği olmayan. İLE Yanlışsız, doğru, yanlışlık yapmayan. | Amaca, hedefe uygun. | Hedefe doğru ulaşan. İLE Yağmur getiren bora[İt. < Yun.][: genellikle arkasından yağmur getiren sert ve geçici rüzgâr/yel.]. İLE Çarmıha germek. İLE Sahip[mâlik]. | Bir vasfı olan[hâiz]. | Koruyan[hâmî]. | Bir iş yapmış olan. | Sürekli sohbette bulunan. | Hak yolunu göstermek isteyen mürşid. )
- ŞAİBE[< ŞEVB | çoğ. ŞEVÂİB] ile/değil ŞÂYİA[çoğ. ŞÂYİÂT]
( Leke, kusur, ayıp; noksan, nakîsa. | Art düşünce. | Hile. | Kir, leke | Kötü eser, iz. İLE/DEĞİL Yayılmış haber, yaygın olan, söylenti. )
- SÂİBE[Ar.] ile SÂİBE[Ar. < SEVÂB]
( Başıboş bırakılmış hayvan, dişil deve. İLE Saib'in dişili/müennesi. )
- SÂİD[Ar. < SUÛD] ile SÂİD[Ar. çoğ. SEVÂİD] ile SAÎD[Ar. < SUÛD]
( Yukarı çıkan, yükselen, kalkan/kalkıcı. | Ön kol. | Pestten tize doğru giden çıkıcı dizi.[>< NÂZİL(İNİCİ): Tizden peste doğru] İLE Kolun dirsekle bilek arasındaki bölümü. İLE Yüksek. | Yukarı çıkan. )
- SÂİK[Ar. < SÂKA] ile SÂİK[Ar. < SEVK]
( Ardçı.[askeriyede] İLE Götüren, sevk eden. | Süren/sürücü. | Güdü.[MOTIVATION(İng.), MOTIF(Fr.)] )
- SAİKA[Ar.] değil/yerine/= YILDIRIM | NEDEN
- SAİKLER/LE değil SAİK/LE
( "Saik", sevk sözcüğünün çoğulu olduğundan, çoğul olana bir "-ler" eki daha olmaz/kullanılamaz. )
- SÂİL[Ar. < SAVLET] ile SÂİL[Ar. < SUÂL]
( Saldırıcı/saldıran. İLE Soran, suâl eden. | Dilenci. | Akıcı/akan.[< SEYELÂN] )
- SAİL ile MUTERİZ
( Yargıya ve kavrama/delillerine itiraz eden. İLE Sadece yargıya itiraz eden. )
- ŞAİR-İ KESBÎ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ŞAİR-İ VEHBÎ
- ŞAİR-SÛFÎ ile/ve SÛFÎ-ŞAİR
- ŞAİR[Ar.]/POET[İng.] değil/yerine/= OZAN
- SAİR[Ar.] değil/yerine/= BAŞKA, ÖTEKİ
- ŞAİR[Ar.] değil/yerine/= OZAN
( Şiir söyleyen ya da yazan kişi. | Hayal gücü geniş olan, duyarlı, duygulu kişi. )
( )
- SAÎR[Ar.] ile SÂİR[Ar. < SEYR] ile ŞÂİR[Ar. < Şİ'R]
( Ateş, alevli ateş. | Tamu, cehennem. İLE Harekette olan, yürüyen, seyir eden. | Bir şeyden kalan başka şey. | Geçen, dolaşan. | Başka, öteki/diğer, gayri. İLE Ozan, şiir yazan/yazarı. )
- ŞAÎR[Ar.] ile ŞÂİR[Ar. < Şİ'R | çoğ. ŞÂİRÂN, ŞUARÂ]
( Arpa. İLE Şair, ozan. )
- ŞAİR ile/ve/||/<> DELİ ile/ve/||/<> MECNÛN
- ŞAİR ile/ve DERVİŞ
- ŞAİR ile MÜFLİK
( ... İLE Birinci sınıf şair. )
- ŞAİR ile/ve/||/<> NÂZIM
- ŞAİR ile ŞAHİR
( İsmet Özel'in, "Şiir Okuma Kılavuzu" kitabında, açıklamasını bulabilirsiniz. )
( Bir şaire, bir beyit yeter. )
( Şairlerin en kötü "şiirleri", yaşamlarıdır. )
- ŞAİR ve/||/<> SARAYBOSNA'LI ŞAİR
( )
- ŞAİRÂNE[Ar.]/POETIC[İng.] değil/yerine/= OZANCA
- ŞÂÎRE[Ar. çoğ. ŞÂİRÂT, ŞEVÂİR] ile ŞAÎRE[Ar.]
( Bayan şair. İLE Arpa danesi, tek bir arpa. | Arpacık.[çoğ. ŞAÂYİR][Fr. ORGELET] )
- SÂİRFİLMENÂM[Ar.]/SOMNAMBULE[Fr.] değil UYURGEZER
- Şairi DİNLE!!!
- ŞAİRİN ŞİİRİ ile ŞİİRİN ŞİİRİ
- SAİT FAİK ABASIYANIK MÜZESİ =/< SPANUDİS KÖŞKÜ
( Burgazada'dadır. [Lütfen müzelerimizi ziyaret edelim!] )
- SAİY:
SAFA ve/<> MERVE
( Safa'dan başlayarak, Safa ile Merve arasında, 4 gidiş ve 3 gelişten oluşan Saiy görevi, Hacc'ın başka bir bölümünü oluşturmaktadır. )
- SÂK[Ar. çoğ. SİKAN, SÛK] ile SAK/SAKK[Ar. çoğ. SİKÂK, SUKÛK]
( Baldır, incik. | [botanikte] Sap. | [geom.] Kenar. İLE Şer'î mahkemeden verilen îlâm, berat, kadı hücceti ve bunun gibi yazılardaki tabirler, deyimler. | Vesîkalar. )
- SAK/SAC[İng.] değil/yerine/= KESE
- SAK ile SAK[Ar.]
( Uyanık, gözü açık. | Uykusu hafif. İLE Sap. )
- ŞAK ile ŞAKK[Ar.]
( Eni geniş bir şeyle vurulduğunda çıkan ses. İLE Yarma, yarılma. | Yarık, çatlak. )
- ŞAKA GİBİ ile/ve/=/||/<>/< GİBİ GİBİ
- SAKA KUŞUNUN BIYIKLARI ...:
SİYAHSA ile/ve/||/<> BEYAZSA
( Erildir. İLE/VE/||/<> Dişildir. )
- ŞAKA YAPMAK değil/yerine LÂTÎFE[Ar.]/ESPRİ[Fr., Lat.] YAPMAK
( Kişiye yönelik. DEĞİL/YERİNE Duruma, olguya, kavrama yönelik. )
( Aradaki ilişki ne kadar yakın olursa olsun, hangi şakanın kimi, ne kadar etkileyeceği, rahatsız edebileceği bilinmez! )
( Aşağılama. DEĞİL/YERİNE Yüceltme. )
- ŞAKA YAPMAK ile LAUBALİLİK
- ŞAKA-MAKA
- SÂKA[Ar. < SEVK/SAİK]/BEYYÂB ile ...
( Su taşıyan, sucu. )
- SAKA[Ar. < SEVK/SAİK]/BEYYÂB ile SAKA ile SAKA (TÜRKLERİ)
( Evlere, çeşmeden su taşımayı iş edinmiş olan kişi. İLE Serçegillerden, başında ve boynunda, kırmızı, sarı tüyler bulunan ve hoş öten bir kuş. İLE ... )
( ... cum CARDUELIS CARDUELIS )
- ŞAKA ile/ve/||/<>/> İNTİKAM
- ŞAKAİK değil/yerine/= GELİNCİK ÇİÇEĞİ
( GELİNCİK ÇİÇEĞİ )
- ŞAKAK/DULUK KISMI(LOBU) ile/ve ALIN VE ÇEPER KISMI(LOBU)
( Yanlamasına oluk[lateral fissure], şakak[temporal] kısmını alın ve çeper kısmından ayırır. )
( Ense kısmını ayıran bir yarık yoktur. )
( SUDG[çoğ. ASDÂG]: Şakak/lar. )
- ŞAKAK ile DULUK
( Göz, alın ve yanak arasında, elmacık kemiğinin üstünde bulunan, çukurumsu bölge. İLE Yüz. | Şakak. | Yüzün, şakakla çene arasındaki yanı. )
- SAKAL ile/ve/<> FAVORİ
( Ben Affleck
Bradley Cooper
David Beckham
Denzel Washington
George Clooney
Hugh Jackman
Jake Gyllenhaal
Kit Harington
Leonardo DiCaprio
Mel Gibson
Pierce Brosnan
Robert Pattinson
Shia LaBeouf
Tom Hardy
Viggo Mortensen
)
( LİHYE ile/ve/<> SEBELE )
( RÎŞ ile/ve/<> ...
BÂME: Uzun, sık ve kaba sakal.
BÂM TELİ: Sakalın dudağa bitişik olan kalın telleri. )
( BEARD vs./and/<> SIDEBURNS )
( BARB cum/et/<> ... )
( MÜSÂL ile/ve/<> ... )
- SAKAL ile HATT
( ... İLE Gençlerde yeni terleyen bıyık ya da sakal. )
( TEGİL: Sakalı yeni çıkmaya başlayan genç. )
- SAKAL ile KABA SAKAL
( ... İLE Gür ve geniş sakal/lı. )
- SAKALEYN ile ...
( YER VE GÖK MELEĞİ )
- SAKALLI HABEŞ/İPEK TAVUK ile SAKALSIZ HABEŞ/İPEK TAVUĞU
( )
- SAKAM[Ar. çoğ. ESKAM] ile SAKAM[Ar. çoğ. ESKAM]["ka" uzun okunur]
( Hastalık, illet. İLE Hastalık, illet. )
- SAKAR[Ar.] ile SAKAR[Ar.]
( Bazı hayvanların, özellikle atların alınlarında bulunan beyaz leke, küçük akıtma. | Sık sık küçük, önemsiz kazalar yapan. İLE Tamu, cehennem.[Fars. DÛZAH] )
- SAKARİMETRE[Fr.] değil/yerine/= ŞEKERÖLÇER
( Bir sıvıda, çözelti durumunda bulunan şeker miktarını belirlemeye yarayan aygıt. )
- SAKARİN[Fr.] ile SAKAROZ[Fr. < Yun.]
( Genellikle şeker sayrılarının, şeker yerine kullandığı, madenkömürü katranından elde edilen, beyaz bir toz. İLE Şekerkamışı ya da şekerpancarından elde edilen bir tür şeker. [Simgesi: C12H22O11] )
- SAKAT[Ar.] değil/yerine/= ÇOLAK/SÖKEL
- SAKAT/ALÎL[Ar.] ile TOPAL
( ... İLE Yürürken, sağa sola bükülüp yuvarlanır gibi devinme nedeniyle verilen ad. )
( CRIPPLE/DISABLED vs. LAME )
- SAKATLANMAK[Ar.] değil/yerine/= ÇOLMAK
- ŞAKAYA/OLAYA GÜLMEK ile/yerine ESPRİYE/FIKRAYA GÜLMEK
- ŞAKAYIK ile AYIGÜLÜ
( Düğünçiçeğigillerden, çiçekleri türlü renkte, güzel bir süs bitkisi. İLE İkiçenekliler sınıfının, dügünçiçeğigiller ailesinden, bir şakayık türü. )
( PAEONIA cum PECONIA COROLLINA )
- ŞAKAYIK ile GELİNCİK
( Çin ve Japonya kültüründe zenginliğin simgesi/göstergesidir. İLE ... )
( PAOENIA cum PAPAVER RHOEAS )
- SÂKİ-Yİ ŞEB ile ...
( Mehtap, ayışığı. )
- ŞÂKÎ[Ar. < ŞİKÂYET] ile ŞAKÎ[Ar. < ŞEKÂVET]
( Şikâyetçi, şikâyet eden. İLE Bahtsız, kötü hareketli, haylaz, habîs. | Yol kesen, haydut. )
- SAKÎ[Ar.] ile SÂKÎ[Ar. < SAKY | çoğ. SUKAT]
( Kırağı, çiy.[Fars. JÂLE, ŞEBNEM, BEŞG, BEŞM | Yun. DROSOSTALIDA] İLE Su veren/dağıtan. | Kadeh, içki sunan. | Baldıra, ya da baldır kemiğiyle ilgili. | İnsana/kişilere, Allah sevgisi/nuru saçan kişi. )
- SAKİL[Ar.]["SAKİR" değil!] değil/yerine/= AĞIR | KABA
( Ağır. | Sıkıntı veren, sıkıntılı. | Çirkin, kaba. | Türk müziğinde bir usûl. )
- SAKÎM[Ar. < SAKAMET] değil/yerine/= BOZUK/YANLIŞ/EKSİK
( Hasta, hastalıklı. | Yanlış. | Rivâyeti doğru, sağlam olmayan hadîs. )
- ŞAKIMAK ile "ŞAKIMAK"
( Ötücü kuşlar ezgili ses çıkarmak, ötmek, şakramak, terennüm etmek. İLE Çok konuşmak, çenesi düşmek. | Şarkıları/şiirleri hoş söylemek ya da okumak. )
- SAKIN HA! ile AMAN HA!
- SAKİN KALMALI!
- SAKİN OLMAK ile/ve/<> (KENDİNE) HÂKİM OLMAK
- SAKİN OLMAK ile/ve/||/<> SESSİZ OLMAK ile/ve/||/<> KENDİN OLMAK
( Huzur arıyorsak. İLE/VE/||/<> Bilgelik arıyorsak. İLE/VE/||/<> Aşk arıyorsak. )
- SAKIN!:
ADAMIN, YERE BAKANINDAN
ve/||/<>
SUYUN, YAVAŞ AKANINDAN
- SÂKİN[< SÜKÛN] / MUKÎM[< KIYAM] ile/ve ŞÂGİL[< ŞUGL]
( Konutta/meskende yaşayan/oturan, ikâmet eden. İLE/VE Meşgul eden, edici. | Meşgul olmayı gerektiren. | İşgâl eden, tutan. | Bir mülkte oturan. )
- SAKİN/LİK ile "AĞIR/LIK"
( Zihinsel. İLE Davranış ve tutumlarla. )
( Bilinçli/farkındalıklı iç devinimle. İLE Çevredekilerin bağdaştırdıkları/bekledikleri sıfatla. | [Mizactan dolayı da olabilir] )
( Sakin bir yaşama biçimine sahip kişiler, sıkı ve alçakgönüllü çalışmalarını sürdürmeli. )
( ... ile BETAET )
- SAKİN/LİK ile AĞIRBAŞLI/LIK
( ... ile REZÂNET )
( ... cum SOBRITEAS )
- SAKİN/LİK ile İÇİNE KAPANIK/LIK
( Bilinçle. İLE Olumsuz, zihinsel dalgalanmalarla. )
- SAKİN/LİK ile/değil KAYITSIZ/LIK
( Her sakin/lik görüntüsü sakinlik olmayabilir hatta kayıtsızlıktan/ilgisizlikten/içekapanıklıktan kaynaklanıyor olabilir! )
- SAKİN/LİK ile/ve/<> KETUM/LUK
( Etkili ve yaratıcı bir konumdaysa, kişi ketum olmalıdır. )
- SAKİN/LİK ile/ve/<> SESSİZ/LİK, SÜKÛNET
( CALM/NESS vs./and/<> QUIET/NESS )
- SAKİN/LİK ile SOĞUK/LUK
( Her sakin/lik görüntüsü sakinlik olmayabilir hatta anlamamasından/uzak kalmasından kaynaklanıyor olabilir! )
- SAKİN/MUKİM/MÜTEMEKKİN[Ar.] değil/yerine/= OTURAN/OTURGAN/YERLEŞİK
- SAKİN değil/yerine/= DİNGİN
- SAKİN değil/yerine/= DİNGİN/DURGUN
- SAKINAN GÖZE ÇÖP BATAR değil SAKINILAN GÖZE ÇÖP BATAR
- SAKINAN GÖZE ÇÖP BATAR değil SAKINILAN GÖZE ÇÖP BATAR
- SAKİNLEŞME:
AKILDA ve/||/<> GÖNÜLDE
( Bilgi ile. VE/||/<> Sevgi ile. )
( Elinde getiren, karnında götürür; aklında getiren, gönlünde götürür. )
- SAKİNLEŞMEK değil/yerine/= DİNGİNLEŞMEK/DURGUNLAŞMAK/DURULMAK/YATIŞMAK
- SAKİNLEYİCİ değil SAKİNLEŞTİRİCİ
- SAKİNLİK:
MANTIKSIZLIĞI ANLAMA ile/ve/||/<> FARKINDALIĞI ARTIRMAK
- SAKİNLİK ile/ve DAYANÇ/SABIR
( Belirli bir bilgi ve bilinç/tutum gerektirir! )
( CALMNESS vs./and PATIENCE )
- SAKİNLİK ile/ve SAKİNLİK(YUMUŞAKBAŞLILIK)
( Yumuşaklık ve iyilik, kişiye anneannesinden mirastır. )
( QUIETNESS vs./and CALMNESS )
- SAKINMA ile MASKE
- SAKINMAK ile KAÇINMAK
( TO PROTECT vs. ABSTAIN, SHUN )
- SAKINMAK ile/ve/değil/yerine KORUMAK
- ŞAKIR ŞAKIR (AKMAK)
- ŞAKIR ŞUKUR
( Fazlaca şakırtı çıkararak. )
- ŞÂKİR[< ŞÜKÜR] ile MİNNETTÂR
( Şükreden, gördüğü iyilik için dua eden. İLE Birinden gördüğü iyiliğe karşı kendini borçlu sayan, gönül borcu olan kişi, gönül borçlusu. )
- SAKIRDAMAK ile ŞAKIRDAMAK
( Korkudan ya da soğuktan dolayı titremek. İLE "Şakır" diye ses çıkarmak. )
- SAKIT[Ar.] ile Sakıt
( Düşen, düşmüş. | Hükmü kalmamış, eski önemini yitirmiş. | Düşük. İLE Merih, Mars. )
- SAKIZ AĞACI CAMİSİ = SAHAF MUSLİHİDDİN CAMİSİ
( Kasımpaşa'da, Sakız Ağacı semtindedir. )
( XVII. yüzyılda Sahaf Müslihiddin tarafından yaptırılmıştır. )
- SAKIZ AĞACI ile MAVİ SAKIZ AĞACI
( Antepfıstığıgillerden, meyvesi üzüme benzeyen ve yağlı, küçük bir ağaç. İLE Malawi'de bulunur. )
( PISTACIA LENTISCUS cum ... )
- SAKIZ AĞACI ile SAKIZ AĞACI ile SAKIZ AĞACI
( Cevizlik - Kazlıçeşme arasında bulunan bir semt. İLE Moda İskelesi - Mühürdar arasında bulunan bir semt. İLE Kasımpaşa'da bulunan bir semt. )
- SAKIZ ile ÇENGEL SAKIZI / KENGEL/KENGER SAKIZI
( ... İLE Kenger sütünden yapılan bir sakız türü. )
- SAKIZ ile KARDEŞKANI
( ... İLE Kardeşkanı ağacından alınan, hekimlikte ve boyacılıkta kullanılan, koyu renkte bir sakız. )
- SAKIZ ile/ve MERİNOS[Fr. < İsp. < Ar.]
( Tüyleri uzun koyun. İLE/VE En nitelikli tüylülerden olan koyun. )
( OVIS ARIES HISPANICA )
- ŞAKK-I GALSAMÎ[Ar.] ile ...
( Solungaç yarığı. )
- ŞAKK[Ar. çoğ. ŞÜKUK] ile ŞÂKK[Ar. < MEŞAKKAT]
( Yarma, yarılma, çatlama, yırtma, paralama, kırma. | Yarık, çatlak. İLE Eziyetli, zahmetli. )
- ŞAKK[Ar.] ile FALK[Ar.]
- SAKKARA PİRAMİDİ ile DAHSHUR PİRAMİTLERİ
( Kahire'nin 24 kilometre güneybatısında yer alan, Mısır'ın en eski başkenti Memphis'te yaşayanların defnedildiği bölge olarak kullanılmış Sakkara'da bulunmaktadır. [İnşâ: M.Ö. 2500] İLE Mısır'da, Kahire'nin yaklaşık 40 kilometre güneyinde, Nil'in batı kıyısındaki çölde bulunan bir kraliyet nekropolisidir. Dahshur, içinde bulunan piramitler ile tanınmaktadır ve bu piramitlerden ikisi, Mısır'daki en eski, en büyük ve en iyi korunmuş olanlarıdır. [İnşâ: M.Ö. 2613-2589] )
( Mısır'daki Giza Piramitleri, 165 adettir. )
- SAKLA BENİ, VARKEN; BULUNAYIM SANA, YOKKEN ile/ve SAKLA SAMANI, GELİR ZAMANI
- SAKLAMA(MA)K ile/ve/<> ESİRGEME(ME)K
- SAKLAMA ile BULUNDURMA
- SAKLAMAK ile/değil AYIRMAK
( [not] TO HIDE vs./but TO SEPARATE )
- SAKLAMAK ile/ve/<> BARINDIRMAK
- SAKLAMAK ile KORUMAK
( TO HIDE vs. TO SAVE )
- SAKLAMAK ile ÖRTMEK
- SAKLAMAK ile/ve/değil PAYLAŞMAMAK
( [not] TO CONCEAL vs./and/but NOT TO SHARE )
- SAKLANMAK ile/ve/değil/yerine GERİDE DURMAK
- SAKLI GİZLİ (İŞLER YAPMAK)
- SAKLI ile/ve/değil GİZLİ
- SAKLIKENT ile SAKLIKENT
( Fethiye'de. İLE Antalya'da. )
- SAKO[İt. < Yun.] değil/yerine/= ÜSTLÜK
( Paltoya benzer bir tür üstlük. )
- ŞAKRAK ile ŞAKRAK
( Şen, neşeli, yaşam dolu. İLE İspinozgillerden, başı siyah, boynu kırmızı, ötücü bir kuş. )
( ... cum PYRRHULA PYRRHULA )
- SAKSAĞAN ile TAYVAN MAVİ SAKSAĞANI
( )
- ŞAKŞAK ile ŞAK ŞAK
( Çoğunlukla hokkabazların kullandıkları, hafifçe vurulduğunda hızla vurulmuş gibi "şak" diye ses çıkaran tahta maşa. İLE Eller birbirine vurulduğunda çıkan ses. )
- SAKSI ile VAZO[İt.]
( Toprak bulunur. İLE En fazla su bulunur. )
( Geniş. İLE İnce. )
( Pişmiş topraktan yapılan, içine toprak konularak çiçek yetiştirmekte yararlanılan kap. İLE Çiçek koymak için kullanılan kap. )
- SAKSIYI SÜSLEMEK değil/yerine ÇİÇEĞİ SULAMAK
- ŞAKUHAÇİ ile ...
( Nefesli bir çalgı. )
- ŞÂKÜL[Ar.] değil/yerine/= ÇEKÜL
( Ucuna, küçük bir ağırlık bağlanmış iple oluşturulan, yer çekiminin doğrultusunu belirtmek için sarkıtılarak kullanılan bir araç. )
- ŞAKÜL/ŞAKUL/ŞAVUL[Ar.]/PLUMB[İng.] değil/yerine/= ÇEKÜL
- SAKÜLER/SACCULAR[İng.] değil/yerine/= KESELEŞMİŞ
- ŞÂKÛLÎ[Ar.] ile ŞÂKÛLÎ[Ar.]
( Çekülle ilgili. İLE [matematik] Düşey. )
- ŞÂKULÎ değil/yerine/= DÜŞEY
- SAKURA[Jap.] ile ...
( Kiraz çiçeği (ağacı). )
- SAL YAYLASI ve POKUT YAYLASI
- SÂL-NÂME[Fars.] ile ...
( Yıllık. [Belirli konulara dair yıldan yıla çıkarılan dergi/kitap] | Cep takvimi. )
- SAL'[Ar.] ile SÂL[Ar.]
( Baş tepesinin dazlaklığı/kılsızlığı. İLE Yıl/sene. )
- ŞAL ile LAHURİ[Ar. Batı Pakistan'da, Lahor kentinin adından]
( ... İLE Lahor'da yapılan, bir tür şal, Lahor şalı. )
- SALÂ'[Ar.] ile SALÂH[Ar.]
( Cuma namazına ve bazı yerlerde cenazeye çağırmak için minarelerde okunan salavat. | Meydan okuma, "kendine güvenen varsa çıksın!" diyerek bağırma. | Bir mahalle çocuklarının, başka bir mahalle çocuklarıyla taş kavgalarına çıkmaları. | Mevlevîlerde, "can"ları namaza/mukabeleye/yemeğe çağırma. İLE Düzelme, iyileşme, iyilik. | Rahatlık, barış. | Dine olan bağlılık. )
- SALÂBET[Ar. < SULB] değil/yerine/= KATILIK/SAĞLAMLIK
( Peklik, katılık, sağlamlık. | Manevi kuvvet, dayanma. )
- SALÂBET[Ar.] ile KASVET[Ar.]
- SALÂH ile/ve/||/<>/> FELÂH
- SALÂH ve/<> SALÂT
- SALÂHİYET[Ar.] değil/yerine/= YETKİ
( YETKİ, BİR İŞE KARIŞMAYA YA DA GÖREV GEREĞİ BİR İŞ YAPMAYA, BİR HAREKETTE BULUNMAYA HAKLI OLMA | BİR DÂVÂYA BAKABİLME )
- SALÂHİYET ve/||/<> EHLİYET ve/||/<> KUDRET
( APTIDUTE et/||/<> CAPACITE et/||/<> PUISSANCE )
- SALÂHİYETNÂME değil/yerine/= YETKİBELGE
- SALAK/LIK ile/ve "ÖKÜZ/LÜK"
- SALAK/LIK ile/ve/<>/değil ÇARESİZ/LİK
- SALAK/LIK ile/değil/yerine/>< SABIRLI/LIK
- SALAK/LIK ile/ve ZAVALLI/LIK
( Kısa sürelidir. İLE/VE Uzun sürelidir. )
( Sonuçtadır. İLE/VE Hem süreçte, hem de sonuçtadır. )
( Hepimiz arada bir salak durumuna düşebiliriz fakat salaklıklarımızda ısrarcı olmak zavallılığa düşürür. )
- SALAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SAF
- SALAM[Azr.] = SELAM[Tr.]
- SALAMANJE[Fr.] değil/yerine/= YEMEK ODASI
- SALAMURA[İt.] değil/yerine/= TUZLU SUDA TUTULMUŞ
- SALAŞ ile ...
( Eğreti yapılmış kulübe, baraka. )
- SALÂT-I KÂİM > SALÂT-I DÂİM
- SALÂT ile ...
( NAMAZ | DUA | YÖNELİŞ | KURTULUŞ )
- SALÂT ve/||/<>/>/< ZEKÂT
- SALATA HAZIRLARKEN:
[önce] LİMON sonra ZEYTİNYAĞI
- SALATA" ile/değil/yerine KOMEDİ
- SALATA ile SELÎTA
( ... İLE İçine zeytinyağı konulan salata. )
- SALATA ile SÖĞÜŞ
( ... İLE Üzerine, yağ, limon dökülmeden ve birbirine karıştırılmadan yenen domates, salatalık vb. )
- SALATALIK
- SALATALIK/HIYAR ile ACUR
( ... İLE Kabakgillerden, kabuğu çizgili ve tüylü, açık yeşil renkte, irice bir tür hıyar. )
( ... cum CUCUMIS ANGURIA )
- SALATALIK/HIYAR ile ALKAM
( ... İLE Acı salatalık. )
- SALATALIK/HIYARDA:
BADEM ile SİLOR ile DİKENLİ
( KISSA ile ...
KISSÂ ÜL-HİMÂR: Eşek hıyarı.(ÉLATER) )
- SALATALIK ile/||/=/<> DİN KABAK
( ... İLE Kütahya'daki adı. )
- SALÂTÎN CAMİLERİ ile ...
( SULTAN CAMİLERİ )
- SALÂTÎN(SULTAN) CAMİLERİ
- SALÂVAT:
DUA BAŞINDA ile/ve DUA SONUNDA
( Allah'a niyazın yükselmesi için, duanın kabulü için. İLE/VE Hz. Muhammed'in dualarına ilhak olması ve duanın tashihi için. )
- SALÂVÂT[< SALÂT)(SALÂT Ü SELÂM] ile ...
( NAMAZLAR | HZ. MUHAMMED'E VE ONUN SOYUNDAN GELENLERE OKUNAN DUA [ALLAHÜMME SALLİ ALÂ SEYYİDİNÂ MUHAMMEDİN VE ALÂ ÂLİ MUHAMMED ile ABCDEF ( EFENDİMİZ MUHAMMED'E VE ONUN SOYUNA SOPUNA SALÂT VE SELAM OLSUN] )
- ŞALDIR-ŞULDUR
- SALDIRAY ile/ve/||/<> BATIRAY ile/ve/||/<> ATILAY ile/ve/||/<> YILDIRAY
( 1939'da, Haliç Tersanesi'nden denize indirilen ve ne yazık ki, 1942'de batan, Türkiye'nin ilk denizaltısı Batıray ile birlikte Atatürk'ün belirlediği öteki üç denizaltının adları... )
( TRT Arşiv - Twitter[1] paylaşımını görmek için burayı tıklayınız...
TRT Arşiv - Twitter[2] paylaşımını görmek için burayı tıklayınız... )
- SALDIRI SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
KARALAMA ile/ve/||/<> NİTELİKSEL ile/ve/||/<> "SEN / SEN DE ..." ile/ve/||/<> DOLDURUŞA GETİRME
( ARGUMENT AGAINST THE MAN vs./and/||/<> CIRCUMSTANTIAL AD HOMINEM vs./and/||/<> FALLACY OF "YOU / YOU ALSO" vs./and/||/<> POISONING THE WELL )
- SALDIRI ile/değil/yerine ÇIKIŞ
- SALDIRI ile/ve/değil/yerine/<> EYLEMSİZLİK/KAYITSIZLIK
- SALDIRI ile/değil/>< HAKKINI SAVUNMAK
( Etkin olmaya alışık olmayana, hakkını savunmak, "saldırı" gibi gelebilir. )
- SALDIRI ile/değil SAPTAMA/TESPİT/BEYAN
( [not] ATTACK vs./but TO DETERMINE/ESTABLISHING/TO DECLARE )
- SALDIRMAK ile/ve/değil/yerine "SARMAK"
- SALDIRMAK ile/ve/<>/> "SAYDIRMAK"
- SALDIRMAK ile/değil/yerine/>< SARILMAK
- SALDIRMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SATAŞMAK
- SALDIRMAK ile/ve/değil YÜKLENMEK
- SALEP[Ar.] ile SA'LEB[Ar. çoğ. SAÂLİB]
( Salepgillerin örnek bitkisi, orkide. [Lat. ORCHIS] | Bu bitkinin yumru durumundaki köklerinden dövülerek hazırlanan beyaz toz. | Bu tozun, şekerli süt ya da su ile kaynatılmasıyla yapılan sıcak içecek. İLE Tilki. )
- SALEP[Ar.] ile VANİLYA[İsp.]
( Salepgillerin örnek bitkisi. | Bu bitkinin yumru durumundaki köklerinden, dövülerek hazırlanan beyaz toz. | Bu tozun, şekerli su ile kaynatılmasıyla yapılan sıcak içecek. İLE Salepgillerden, çiçekleri beyaz, kokulu, tırmanıcı küçük bir bitki. | Bu bitkinin, tatlılara hoş koku vermesi için kullanılan meyvesi. )
(
Vanilya )
( ORCHIS cum VANILIA PLANIFOLIA )
- SALEP ile ASILMIŞADAM
( ... İLE Salepgillerden, çiçekleri asılmış, bir insana benzeyen ve köklerinden salep çıkarılan bir bitki. )
- SALES vs./and MARKETING )
( To serve the ready product. vs./AND To prepare the unprepared product to sale. )
- ŞALGAM ile ALABAŞ/ALMAN ŞALGAMI/GULUMBRA/KOLORABİ/YER LAHANASI
( Turpgillerden, yumru köklü bir bitki. İLE Turpgillerden, şalgama benzeyen bir bitki. )
( BRASSICA RAPA cum BRASSICA OLERACEA GONGYLODES )
- ŞALGAM ile ŞEYTANŞALGAMI
( Kabakgillerden, iri ve etli, nişastadan oluşan, kök sapından müshil olarak yararlanılan, tırmanıcı bir süs bitkisi. )
( BRYONIA DIOCIA )
- SALGI ile/ve YAYILMA
( Kimyasal. İLE/VE Kimyasal/Elektriksel. )
- SALGILAMAK ile BOŞALTMAK
( SECRETION vs. EXCRETION )
- SALGILAMAK ile/değil YAYMAK
- SALGIN ile "... DALGA"
- SALGIN ile KOLERA[Fr. < CHOLERA]
( ... İLE Şiddetli ishal ve kusmalarla kendini gösteren, çok bulaşıcı, salgın ve öldürücü bir hastalık. )
- SALI PAZARI ile SALI PAZARI ile SALI PAZARI
( Fındıklı - Tophane arasındaki semt. İLE Kadıköy'de, Altıyol - Selâmiçeşme arasında bulunan bir semt ve pazar. İLE Şehremini'de kurulan semt pazarı. )
- SALI ve CUMA
( İstinsah yapılan gün. VE ... )
- SALÎB[Ar. çoğ. SILÂB] ile SÂLİB[Ar. < SELB]
( Haç. [Fars. ÇELİPÂ] İLE Kapıp götüren, alan, alıp yok eden. | Olumsuzlaştıran/menfîleştiren. | İnkâr eden. )
- SALICINÉES = SAFSÂFÎYE
- SÂLİH[< SALÂH] ile ...
( YARAR, ELVERİŞLİ, İYİ, UYGUN, YAKIŞIR | YETKİSİ VE HAKKI OLAN | DÎNİN EMRETTİĞİ ŞEYLERE UYGUN HAREKETTE BULUNAN )
- SALİH ile MÜTTAKÎ
- SALİH ile/ve SAHİH
- SALİH ve/> SARİH
( Salihlerde gaflet olmaz. )
- SÂLİH ve/||/<> ZÂHİD
( ... VE/||/<> Dinin şekil yönüne fazla önem veren, aşırı, çok sofu. | Kendini, sadece dine veren. | Masiva'ya itibar etmeyen. )
- SALİHA SULTAN ÇEŞMESİ / AZAPKAPI ÇEŞMESİ ile SALİHA SULTAN SEBİLİ
( Azapkapı'da, Azapkapı Camisi önündedir. İLE Azapkapı'da, Azapkapı Camisi karşısındadır. )
( 1733'te, Sultan II. Mustafa'nın eşi Saliha Sultan tarafından. [Rokoko üslûbundadır.] İLE 1732'de, Sultan II. Mustafa'nın eşi Saliha Sultan tarafından. )
- SÂLİK-İ MECZUB ile/||/<> MECZUB-U SÂLİK
( Allah'ın ahlâkıyla ahlâklanan kişi. İLE/||/<> Allah'ın, varoluşunu, aklını, "benliğini" hak makamına çektiği kişi. )
- SÂLİK-MECZUB ile MECZUB-SÂLİK
- SÂLİK ile/ve BENDEGÂN
- SÂLİK ile MECZUB
- SÂLİK ile/ve/||/<>/> SÂDIK
- SÂLİK ile/ve/||/<>/> SAHİP
- SALİK ile/değil SAİK
- SÂLİM[Ar.] değil/yerine/= ESEN, SAĞLAM
- SÂLİM değil/yerine/= ESEN/SAĞLAM
- SÂLİM ile/ve/<> SELİM
( Güvende olmak, güven vermek. İLE/VE/<> Duru olmak. )
( Aklın. İLE/VE/<> Kalbin. )
( ... İLE/VE/<> Doğru, dürüst, kusursuz. | Ur ya da bazı sayrılıklarda, sonu iyi, tehlikesiz, kötücül olmayan, iyicil. )
- SALIN/PHYSIOLOGICAL SALINE[İng.] değil/yerine/= SERUM FİZYOLOJİK
- SALINA SALINA (YÜRÜMEK)
- SALINIM ile/ve DEVİNİM
( OSCILLATION vs./and MOVEMENT )
- SALINIM ile/ve/||/<>/> HASTALIK/PATOLOJİ
- SALINIM ile/değil SALIM
( OSCILLATION vs. EMISSION )
- SÂLİS ile/||/<> SÂLİSEN
( Üçüncü. İLE/||/<> Üçüncü olarak. )
- SALİSİLAT[Fr.] ile SALİSİLİK ASİT
( Salisilik asidin tuzu. | Salisilik asidin, türlü alkollerle ve fenollerle yaptığı ester. İLE Söğüt kabuğundan çıkarılan antiseptiklerle ilgili olan. [Aldehidin yükselgenmesiyle elde edilen, türlü uçucu yağlarda ester biçiminde bulunan, ekşi ya da tatlı olabilen, 155 °C'de ergiyen bir asit.] )
- SALİSİLİK ASİT ile GLİKOLİK ASİT
- SALKIM AĞACI = AKASYA[Lat.]
- SALKIM SAÇAK
( Eskimiş eşyalarda. )
- SALKIM, RASEMUS, RASEM = ANKÛD = GRAPPE
- SALKIM ile CINGIL/CİNGİL/ŞINGIL
( ... İLE Küçük, üzüm salkımı. | Boncuk, gümüş ya da altın para ile yapılmış, başlığa ya da giysiye takılan süs, )
- SALKIM ile/ve ÇİTMİK
( ... İLE/VE Üzüm salkımının küçük dalı. | İki parmak ucu ile alınan miktar, çimdik. )
- SALKIM ile SALKIM
( Üzüm gibi, çoğu bir sap üzerinde, birarada bulunan yemiş. | Ana saptan çıkan yan çiçeklerin sapları, hep aynı uzunlukta olan çiçek durumu. | Baklagillerden, salkım durumunda mor çiçekler açan ve çoğu asma gibi çardağa sarılan ağaç türü ve çiçeği. İLE Topla atılan demir parçaları. )
( ... | ... | WISTERIA SINENSIS cum ... )
- SALLA(N)MAK ile SİLKELE(N)MEK
( TO SWING vs. SHAKE OFF )
- Sallamadan KONUŞ!!!
- SALLAMAK ile ATMAK
- SALLAMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SARSMAK
- SALLANMA ile/ve/değil/yerine SALINIM
- SALLANMA ile SARSILMA
- SALLANMAK ile YALPALA(N)MAK
( TO SWING vs. TO LURCH )
- SALLANTI ile ÇALKANTI
- SALLANTI ile SARSINTI
- SALLAPATİ (İŞ YAPMAK)
( Düşünmeden ve saygısızca davranan. | Düşüncesizce, saygısızca ve patavatsız bir biçimde. )
- SALMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> SAÇMAK
- SALON[Alm.] değil/yerine/= TÜNLÜK
- SALSA ile BACHATA ile MAMBO ile MERENGUE ile SAMBA ile RUMBA ile CHA CHA CHA ile PASO DOBLE ile JIVE
( Dünyanın her yerinde bilinen Salsa, Avrupa'da, Karayipler'de, özellikle Küba ve Porto Riko'da, Orta Amerika'da, Panama, Guatemala ve New York'un Latin kolonilerinde çok gelişir. Elektrikli çalgıların da kullanıldığı Salsa danslarında, Afrika kökenli vurmalı çalgılar ve bakır üflemeli sazlar büyük rol oynar. Salsa'da, şarkılar her zaman İspanyolca olup şarkıların başlıca işlevi, dans figürlerine eşlik etmektir. Dünyanın belirli bölgelerinde, belirgin olarak ötekilerden ayrılan Salsa stilleri vardır. Birbirinden farklı figürlere sahip olan Salsa'nın tarzları, aynı dansın farklı yaklaşımları ve felsefeleri olarak kabul edilebilir.
İLE
1980'lerde, Dominik Cumhuriyeti'nde, turizmin gelişmesi ve ülkenin dünyaya açılması sonucu popülerliği artan Bachata, içinde aşk, tutku gibi duyguları yansıtan romantik şarkılarla yapılan bir dans türüdür. Bachata, ayrıca, ülkemizde Salsa'dan sonra en çok yeğlenen, yakın eşli bir danstır.
İLE
Küba'da ortaya çıkan Mambo, Kuzey Amerika'daki, Swing ve Rock gibi türlerden etkilenerek günümüzde yapılan biçimini alır. Erkek dansçının sol ayakla başladığı ve ağırlık merkezini ise kalça olarak belirlediği bu dans türü, en yaygın biçimde Küba'da karşımıza çıkar. 1950'li yıllarda, Avrupa tarafından da tanınan Mambo, kıtaları aşan bir dans olarak tüm dünyaya yayılır.
İLE
Dominik Cumhuriyeti'nin yerel dansı olan Merengue, özellikle küçük ve kalabalık dans salonlarına karşı oynanan bir dans türüdür. Oldukça hareketli figürler içeren Merengue, öğrenilmesi kolay, doğaçlamaya açık bir "eğlence" dansı olarak da bilinir. Çiftlerle değil, bir çember şeklinde uygulanan Merengue, hızlı ayak hareketleri, omuzların silkilmesi ve kıvrak kalça hareketleri, bu dansın ana yapısını oluşturur.
İLE
Samba, Brezilya'nın Rio kentinde düzenlenen karnavallarda, kutlama ve eğlenceyi temsil eden dans olarak bilinir. Brezilya müziğine ait kuvvetli bir davulun da yer aldığı, özgün bir müziğe sahip olan Samba, Rio Karnavalı'ndaki dansçıların, gösterişli giysileriyle gösteriye dönüşür. Karnavallarda yapılan bu tip Samba, daha gelişmiş bir biçim olan Uluslararası Samba'dan farklıdır. Samba, Rio Karnavalı'nda, kişisel olarak uygulansa da uluslararası gösterilerde eşli olarak uygulanır.
İLE
Yavaş tempolu, zor bir Latin Amerikan dansı olan Rumba, dans eden çiftler arasındaki tutkuyu hareketlere yansıtır. Aşkın dansı olarak da nitelendirilen rumbada, dansın tutkusunun ve etkisinin büyük bölümü, müzikteki ezgilerde yaşam bulur. Rumba'yı, kusursuz olarak uygulamak için müziğe ve teknik ayrıntılara bağlılık gerekir. Bu ayrıntılar da dansçılardaki güçlü bir denge ve bilek, diz ve kalça koordinasyonu sonucunda ortaya çıkar.
İLE
Amerika'da, 1950'li yıllarda, Mambo ve Rumba'nın birleşiminden doğarak ortaya çıkan Cha Cha Cha, neşeli ritmleri ve müzikleriyle zamanla tüm dünyaya yayılan bir dans türü olur ve Uluslararası Latin Amerikan Dansları'nın vazgeçilmezlerinden sayılır. Canlı, dinamik, hızlı hareketler içeren Cha Cha Cha; neşeli, sevinçli, yerinde duramayanların dansı olarak adlandırılır.
İLE
Kökleri İspanya'ya uzanan "Paso Doble", "iki adım" anlamına gelir. Temiz ve canlı hareketler gerektiren Paso Doble'nin ruhunu seyirciye aktarabilmek için yavaş ve sakin hareketlerden kaçınmak gerekir. Latin dansları arasında en son öğrenilen Paso Doble'de, doğaçlama figürler yoktur, önceden belirlenmiş bir koreografiyi gerektirir.
İLE
Temelinde akrobatik hareketler barındıran bu dans türü, İkinci Dünya Savaşı süresince, Amerika'dan İngiltere'ye yayılır ve ilk olarak 1944 yılında, Londra'lı bir dans öğretmeni olan Victor Silvester tarafından "Jive" olarak adlandırılır. Canlı ve enerjik olmanın yanısıra, zarif bir görünüm de gerektiren bir Latin Amerikan dansı olan Jive, oldukça hareketli figürler içerir. )
- SALSA ile/ve RUEDA
- SALSALA-İ CERES
- SALT SOYUTLAMA ile/ve/> HİÇÇİLİK(NİHİLİZM)
- SALT ile SALTIK
( Yalnız, tek, sırf. | İçinde yabancı bir öğe bulunmayan. | İçinde, kendine yabancı hiçbir şey karışmamış, arı. İLE Kendi başına var olan, hiçbir şeye bağlı olmayan, bağımsız, koşulsuz. | Koşulsuz, bağımsız, göreli olmayan ve kendi başına, tam sayılan bir olgunun niteliği. )
- SALT = SIRF, SAF, MAHZ = PURE[İng.] = PUR[Fr.] = REIN[Alm.] = PURUS[Lat.] = PURO[İsp.]
- SALTA[İt.] ile SALTA[İt.] ile SALTA[İsp.]
( Köpeğin, arka ayakları üzerinde ayağa kalkması. İLE Yakasız, iliksiz, kolları bolca bir tür kısa ceket. İLE Gergin duran bir halatı, biraz koyuverme eylemi. )
- SALTA[İt.] ile SETRE[Ar.]
( Yakasız, iliksiz, kolları bolca, bir tür kısa ceket. İLE Düz yakalı, önü ilikli bir tür uzun ceket. )
- SALTANAT değil/yerine/= YETKELİK
( Osmanlı Saltanatı ya da Padişahlık, Osmanlı döneminde kullanılan yönetim biçimine verilen addır. Yönetim biçimi Osmanlı Hanedanı üyesi sultanın görünüşte mutlak egemen olmasına dayalıdır. Saltanat sözcüğü, gösteriş ve zenginlik anlamında da kullanılır. Saltanat'ın bazı dönemlerinde, sultanın yetkin olmamasından dolayı, Haseki Sultan'lar ya da Valide Sultan'lar [hatta Mihrimah Sultan örneğinde görüldüğü gibi, sultan kızı] devlet yönetimine katılmış, hatta zaman zaman devleti yönetmiştir. Bu dönem, "Kadınlar Saltanatı" olarak bilinir. Dönem, büyük ölçüde Osmanlı'nın duraklama dönemine denk gelir. Kanuni Sultan Süleyman'ın yaşlılık döneminde [1550 civarı] başlamış, 1656 yılında Köprülü Mehmet Paşa'nın sadrazam oluşuna kadar devam etmiştir. Saltanat, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 01 Kasım 1922'de kabul ettiği "Osmanlı'nın münkariz olduğuna dair" 308 numaralı kararname ile kaldırılmıştır. Kararname, ilga yargısını geriye yürüterek "İstanbul'daki biçimi hükümetin 1920'de[16 Mart 1336] tarihe intikal ettiğini" bildirmiştir. Saltanatın kaldırılmasıyla Türk Tarihi'nin en uzun ömürlü devleti Osmanlı Devleti'nin 623 yıllık süreci resmen sona ermiştir. )
- ŞALTER[Alm.] ile ŞALTER[Alm.] ile ŞALTER[Alm.]
( Anahtar. İLE [fizik] Genellikle, binaların girişine gelen, elektrik akımını açıp kapamaya yarayan araç. İLE Gişe. )
- SALTIK GÖRÜNÜŞLER ile/değil GÖRÜNÜŞLERİN SALTIK İLKESİ
( [not] ABSOLUTE APPEARANCES vs./but ABSOLUTE PRINCIPLE OF THE APPEARANCES )
- SALTIK İSTENÇ ile/ve/||/<> BEN
- SALTIK TİN:
SANAT ile/ve/||/<> DİN ile/ve/||/<> FELSEFE
- SALTIK/LIK / MUTLAK/LIK ile/ve/||/=/<> KOŞULSUZ/LUK
- SALTIK/LIK ile/ve/||/<>/< ETKİLENMEYİŞ
- SALTIK/MUTLAK:
SONSUZ ile/ve/||/<> TÜKETİLEMEZ OLAN
- SALTIK/MUTLAK ile/ve GÖRELİLİK
( Göreli olan, mutlak kabul edildikçe, çatışma, kaçınılmazdır. )
- SALTIK = MUTLAK = ABSOLUTE[İng.] = ABSOLU[Fr.] = ABSOLUT[Alm.] = ABSOLUTUS[Lat.] = ABSOLUTO/TA[İsp.]
- SALTIK ile SABİTE
- SALTIK ile/ve YALITILMIŞ
( ABSOLUTE vs./and INSULATED )
- SÂLÛS[Ar. çoğ. SILÂB] ile SÂLÛS[Ar.]
( Teslîs. [fels. TRIVIUM] İLE İkiyüzlü/riyâkâr. )
- SALUTATION/GREETING vs./and LOVE
- ŞALVAR[Azr.] = PANTOLON[Tr. < Fr.]
- ŞALVAR[Fars. < ŞELVÂR] ile ALTINOLUK
( Genellikle ağı çok bol olan, bele bir uçkurla bağlanan, geniş bir pantolon türü. İLE İşlemeli kadın şalvarı. | Altın sırma ya da kılaptanla işlenmiş çizgili kumaş. | Bu cins kumaşların üstünde bulunan sırma işlemeli yollar. | Sarıkların üstüne sarılan sırma şerit. )
- ŞALVAR[Fars. ŞELVÂR]/DİMİ ile/değil/yerine PANTOLON
( Genellikle, ağı çok bol olan, bele bir uçkurla bağlanan, geniş bir pantolon türü. İLE ... )
- ŞALVAR/DİMİ ile ÇAKŞIR
( ... İLE Bir çeşit erkek şalvarı. | Kuşların ayağında bulunan ve süs gibi görünen tüy. )
- ŞALVAR ile/değil ÇİNTAN
( ... İLE/DEĞİL Kadın şalvarı. )
- ŞALVAR değil/yerine/= TUMAN
- SALVO[İt.] ile SALTO[İt.]
( Yaylım ateşi. | Yoğun bir biçimde yapılan atak. | Gemide kullanıldığı yere göre belirli uzunluğu olan ince halatlara verilen ad. İLE Rakibin gövdesini kollarıyla birlikte kavrayarak yana ya da arkaya savurma, devirerek bastırma biçiminde uygulanan bir güreş oyunu. )
- SALYA-SÜMÜK (AĞLAMAK)
- SALYA[Ar. < Yun.]/RÎK[Ar.] ile TÜKÜRÜK
( Ağızdan sızan tükürük. İLE Tükürük bezlerinin, ağza akan salgısı. )
( MEL'UB: Salyalı ağız. )
( SALIVA vs. SPITTLE )
- SALYANGOZ ile DELİKLİSALYANGOZ/İSKERLET
- SALYANGOZ ile DEV AFRİKA SALYANGOZU
- SALYANGOZ ile DİKENLİ SALYANGOZ
( ... İLE Karındanbacaklılar sınıfından, ılık ve tropik denizlerde yaşayan, kabuğu üzerinde birçok dikeni olan bir yumuşakça. )
( ... cum MUREX )
- SALYANGOZ ile/ve ELONA
- SALYANGOZ ile/ve KONİK SALYANGOZ
( Karada. İLE/VE Denizde. )
( Bir salyangoz üç yıl kesintisiz uyuyabilir. )
( ... İLE/VE Avustralya'da, resiflerde yaşarlar. )
( ... İLE/VE Dünyanın en zehirli canlılarındandır. )
( ... İLE/VE Zehirleri, çeşitli hastalıkları tedavide kullanılırlar. )
( ... İLE/VE 600 çeşidi vardır. 100'ü Avustralya Büyük Mercan Resif'lerinde bulunur. )
( ... İLE/VE İnsan için en zehirli olan hayvanları avlarlar. )
- SALYANGOZ ile PULLUK SALYANGOZU
- SALYANGOZ ile YAĞMACI SALYANGOZ
- SALYONGOZ değil SALYANGOZ
- ŞÂM U SEHER[Fars.] değil/yerine/= AKŞAM-SABAH
- ŞÂM-GÂH/ŞÂM-GEH[Fars.] ile ...
( Akşam vakti. )
- ŞÂM-I İSRÂ[Fars.] ile ...
( Mi'râc gecesi. )
- ŞÂM[Ar. < ŞÂME] ile ŞÂM[Fars.]
( [gövdede] Benler. İLE Akşam. )
- SÂM[çoğ. SILÂB][Fars.] ile Sâm[Fars.]
( Gökkuşağı, eleğimsağma. İLE Hz. Nuh'un oğlu.[Semitik kavimler, bu nesildendir] )
- ŞÂM[Fars.] ile ...
( Akşam. )
- ŞAM değil ŞAM-I ŞERÎF
- SAMADHİ[Sansk.](CH'AN TİNG, SANWEİ SAMOTİ[Çince]) ile ...
( Bilinç üstü (üstün bilinç) hali, derin meditasyon, trans, vecd hali. Yoga uygulamasında arayıcının(sadhara) meditasyon nesnesi, konusu(sadhya) ile bir olması, böylece tarifsiz ve koşulsuz mutluluğa ermesi. Aşkın bilinç hali. Zihnin onu çevreleyenlerden tam olarak geri çekilmesi, mükemmel uygulanmış bir meditasyonun meyvesi; zihnimiz ya da gerçek doğamız üzerine saf bir tefekkür. Dhyana yoluyla ulaşılan durum. Theravada Budizmi'nde Dört Yüce Gerçek'ten 4.'sü olan Dharma'yı oluşturan 8 basamaklı yüce yolun en üst basamağı.
1. Evre: Saf düşünceler, anımsama, meditasyon.
2. Evre: Düşüncenin durdurulması ve kontemplasyon; sevinç ve huzur bilinci.
3. Evre: Sessizlik ve sakinliğin yaşanması.
4. Evre: Kişinin ego yükünden özgürleşmesi.
( Samadhi'nin tipleri:
* Savikalpa, dualistik âlemde bir duyusal nesne (genellikle bir ideal ya da bir tanrı) tasavvur etmek,
* Nirvikalpa, tüm kuşkuların, şekillerin ve isimlerin ötesi,
* Nissankalpa, tüm arzuların “sankalpa“ şeklindeki gelişlerinin durması, nirvrittik, hatta istemsiz tasavvurlar(vritti'ler) durur,
* Nirvasana, vasanalar'ın içgüdüsel kabarışı bile durur. )
- SAMADHİ[Sansk.] = CH'AN TİNG, SANWEİ SAMOTİ[Çince]
- SAMAN EV ile/ve/değil/yerine HUĞ EV ile/ve/değil/yerine KERPİÇ EV ile/ve/değil/yerine BAĞDADÎ EV
( HUĞ EV/ÇUKUROVA EVİ: Duvarları murt ya da hayt çubuğu ile sepet örer gibi örülür. Çatısı saz ile kaplanır. İç duvarlarına kerpiç sıva yapılır. Yapımı kolaydır. [Taş duvar ustasına ücret verecek olanağı bulunmayanlar bu tarz evler yapardı.] )
- SAMAN[Ar.] ile SÂMÂN[Ar.] ile Sâmân[Ar.]
( Türlü ekinlerin, taneleri ayrıldıktan sonra kalan sapları ve daha çok bunların harmanda parçalanmışı. İLE Servet, zenginlik. | Rahat, dinçlik. | Düzen. | Kudret, iktidar. İLE Sâmânî devletinin kurucusu. )
- SAMAN ile BART
( ... İLE Katı saman. )
- SAMAN ile ÇELMİK
( ... İLE Buğday ve başakla karışık, iri saman. )
- SAMAN ile KESMİK
( ... İLE Başakla karışık iri saman. | Taş gibi olmuş toprak parçası. )
- SAMAN ile ŞAMAN
- SAMANA ile SAMANYA
( Huzur içinde yaşayan Brahmin. | Rahip. İLE Tümellik. )
- ŞAMANDIRA[Yun.] değil/yerine/= YÜZENEK/YÜZERTOP
( Halkalarına tekne bağlamak için limanda demirlenmiş olan, içi boş, her yanı kapalı, çoğunlukla metalden yapılan fıçı vb., yüzer top. | Denizde yol göstermeye, bir tehlikeyi ya da geçiş yolunu haber vermeye yarayan yüzer nesne. | Kapama düzenini sağlayan, metal ya DA plastikten yapılmış, suda yüzen top. | Kandilde, fitili tutmak için yağda yüzen, telli mantar düzeneği. )
- SAMÂNÎ[Ar.] ile Sâmânî[Ar., Fars. çoğ. SÂMÂNİYÂN]
( Saman renginde, açık sarı. İLE Sâmânî devletinden olan. )
- ŞAMANLAR'IN SEVDİĞİ RENKLER:
AÇIK MAVİ ve SÜT MAVİSİ ve ALTIN SARISI ve FİLİZ YEŞİLİ ve LEYLAK
- SAMANYOLU/SAMANUĞRUSU/HACILARYOLU/KEHKEŞAN[Fars.] değil/yerine GÖKYOLU
( Açık gecelerde, gökyüzünde boydan boya görülen, uzun, yıldız kümesi. )
- SAMARYUM[Fr.]
( Atom sayısı 62, atom ağırlığı 150,4 ve yoğunluğu 7,75 olan, seyrek bulunur öğe. [Simgesi: Sm] )
- SAMATHA ile ...
( Sükûnet, yoğunlaşmak, sakinlik, dinginlik. | Konsantrasyon Meditasyonu. )
- SAMAVAYA ile ...
( İçkinlik. )
- SAMBOGAKAYA ile ...
( Feragat Elbisesi/Gövdesi. Nirvana'ya ulaşmış, Dharma'da bir süre kalmış fakat evrende aydınlanmamış tek bir kişi kalmayana kadar hizmet için geri dönme. )
- ŞAMDAN ile/değil ÇIRAKMA/ÇIRAKMAN
( ... İLE/DEĞİL Üzerine, kandil, mum ya da herhangi bir ışık konulan, yüksek tabla. )
- ŞAMDAN ile MENORA
( ... İLE Museviliğin simgesi olan sekiz kollu şamdan. )
- SAME vs. COMMON
- SAME vs. SIMILAR
- ŞÂME[Ar. çoğ. ŞÂM, ŞÂMÂT] ile ŞÂME[Ar.]
( [gövdede] Ben. İLE Akşam. )
- SAMED[Ar.] ile SEYYİD[Ar.]
- SAMED/[İng. SUBSTANCE] ile ...
( PEK YÜKSEK, ULU, DÂİM, EZELÎ, EBEDÎ | KİMSEYE VE HİÇBİR ŞEYE GEREKSİNİMİ OLMAYAN ALLAH | KENDİNDE, KENDİNDEN ÖNCE OLANA PRİM VERMEMEK ( O bir şeyden çıkmamıştır, ondan da bir şey çıkmaz. )
- SAMED ve/||/<> SOMUT
- SAMEDÂNİYYET ile ...
( HİÇBİR ŞEYE GEREKSİNİMİ OLMAMAK, KENDİNDEN ÜSTÜNÜ OLMAMAK (ULÛHİYYET) )
- SAMENESS vs. ANALOGY
- SAMET ve/<> SOMUT
( Dolu. VE/<> Dolu. )
- SÂMİ'[Ar.] ile ÂLİM[Ar.]
- SÂMÎ[Ar. < SÜMÜVV] ile SÂMÎ[Ar.] ile SÂMİ'[Ar. < SEM | çoğ. SÂMİÎN, SÂMİÛN] ile Sâmî[Ar.] ile Sâmî[Ar.] ile Sâmi[Ar.] ile SÂMİH[Ar.]
( Yüksek, yüce.[Sadrâzamla ilgili olan ve o makamdan çıkan işler için kullanılırdı] | Ünlü/şöhretli. İLE Katılık, sertlik, kuruluk. İLE Duyan/işiten. | Dinleyen/dinleyici. İLE Sâm soyundan olan. İLE Asurca, İbranice, Habeşçe gibi dilleri konuşan çeşitli kavimlerinin toplandığı kol. | Bu koldan olan. İLE XVIII. yüzyılda yaşamış, Osmanlı şairlerindendir.[Arpa Emîni Zâde adıyla ünlüdür.] İLE Eliaçık/cömert. )
- SÂMÎ ile SEMÎ
( Zaman zaman duyan. İLE Sürekli duyan. )
- SÂMÎ ile SEMÎ
( Zaman zaman duyan. İLE Sürekli duyan. )
- ŞÂMİL[< ŞEML < ŞÜMÛL] ile/ve/<> KÂMİL[< KEMÂL]
( Topluma. İLE/VE/<> Kişiye/sana! )
( Genele. İLE/VE/<> Özele. )
( İçine alan, kaplayan, çevreleyen. İLE/VE/<> Tam, eksiksiz, bütün. | Olgun. | Bilgin, âlim. )
- ŞÂMİL[< ŞEML ve/< ŞÜMÛL]:
İÇİNE ALAN, KAPLAYAN, ÇEVRELEYEN
- SAMİMÎ(YET) değil/yerine/= İÇTEN/LİK
- SAMİMİYET ile AÇIKLIK ile SAYDAMLIK/ŞEFFAFLIK
( Açıklığı ve iyilikseverliği sayesinde hem çevresine, hem de sonuç olarak kendine yararlı olan biri simgelenir. )
( SINCERE | INTIMACY vs. OPENNESS vs. TRANSPARENCY )
- SAMİMİYET ve/||/<>/< ADANMIŞLIK
- SAMİMİYET ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/> ÇIKAR
- SAMİMİYET ile/ve/<> DOĞALLIK
- SAMİMİYET >< ERKÂN
( Samimiyet oluşunca, erkân kalkar. )
- SAMİMİYET ve/||/<> SAMİMİ NİYET
- SAMİMİYET >< SAVUNMA
( "Savunmalarını" bırakmıyorsun ki, samimi olmasını istediğin kişi/ler bunu yapsın. )
( INTIMACY >< DEFENSE )
- SAMİMİYET >< YABANCILIK
( İki kişi, sadece samimi olduğunuda, artık birbirine yabancı değillerdir. )
- SAMİMİYET >< YALNIZLIK
- SAMİMİYETİN BELİRTİSİ ve/||/<> DÜRÜSTLÜĞÜN İFADESİ
( Gözler. VE/||/<> Sözler. )
- SAMİMİYETSİZLİK ile/ve/değil/||/<> MESAFELİLİK
- SÂMİN[Ar.] ile SÂMİN[Ar.]
( Yağlı, semiz. İLE Sekizinci. )
- SÂMİR[Ar.] ile SÂMİR[Ar.]
( Gece toplantıları. İLE Meyveli, meyve tutmuş. )
- SAMKHYA ile ...
( Sayı. )
- ŞAMPİYON[Fr., İng. < CHAMPION] değil/yerine/= BÖKE
- SAMPLE[İng.] değil/yerine/= ÖRNEK
- SAMPLING[İng.] değil/yerine/= ÖRNEKLEME
- ŞAMPOLYON
( 1822 yılında, hiyeroglifleri başarılı bir biçimde çözen kişi. [1790-1832] )
- SAMSARA ile ...
( Görecelilik, geçicilik ve yanılsama âlemi. Doğum ile ölüm dünyası/döngüsü. Nirvana'nın sonsuzluk ve sükûtu ile kıyaslanır. )
- SAMSKARA ile ...
( Zihinsel izlenim, anı. Vasana, artakalan izlenim olarak da adlandırılır. | Eğilim, yönelim. )
- SAMSKRTA ile ...
( Geçici olana dair. Dünya. (<->Asamskrta) )
- SAMSUN[Yun.] ile SAMSUNHANE
( Savaşta kullanılan köpeklere verilen ad. İLE Ayaspaşa'da, XVI. yüzyılda sultanın köpeklerinin yetiştirilip beslendiği yer. )
- SAMUR ile DENİZ SAMURU
( ... İLE Amerika'nın kuzey okyanus kıyılarında yaşayar. Çok avlanıldığından soyu tükenme tehlikesi geçirmektedir. Yasalarla korunmaya çalışılmaktadır. Gerçek bir su hayvanıdır. Suda yavrular, suda uyur ve suda beslenir. Karaya seyrek çıkar. )
( Uzunluğu 120 ve kuyruğu 30 cm.'dir. Ağırlığı 40 kg.'ı bulur. Çoğunlukla deniz kestanesi, midye, istiridye, mürekkepbalığı ve salyangozlarla beslenir. Rahatça 30 metre derine dalar. Suyun yüzüne çıkınca sırtüstü yatarak avını midesinin üstüne koyar. Göğsüne yerleştirdiği yassı bir taşa vurarak kabuklarını kırar. Araç kullanabilen nadir hayvanlardandır. )
( Her yıl tek bir yavru yavrular. Sırtüstü yüzerken yavrusunu emzirir. Avlanacağı zaman yavruyu yosunlar arasında gizler. )
( )
( LUTRA cum LUTAX LUTRIS )
- SAMUR ile SUSAMURU/LUTR[Fr.]
( SUSAMURUGİLLER: SEMMÛRİYYE[Ar.] | MUSTÉLIDÉS[Fr.] )
( Susamurları, akıntıyla farklı yerlere sürüklenmemek için uyurken el ele tutuşur. )
( ... İLE Sansargillerden, tüyleri koyu kahverengi, iyi yüzen, küçük bir tür hayvan. )
( SEMMÛR[çoğ. SEMÂMÎR] )
( SABLE vs. OTTER )
( ... avec LOUTRE )
( ... mit OTTER )
( MARTES ZIBELINA cum LUTRA LUTRA )
( ... con NUTRIA )
( ... con LONTRA )
- SAMURAİ[Jap.] ile ...
( Japonya'da Zen'den çok etkilenmiş, mesleği savaşçılık olan sınıf. Bir tür şövalyelik. bkz. Bushido )
- SAMVİD ile ...
( Gerçek farkındalık. )
- SAMYAMA ile/ve SAMADHI ile/ve SAMYOGA
( Süper kontrol. İLE/VE Süper odaklanma. İLE/VE Süper birleşme. )
- ŞAMYEL/ŞAMREL değil ŞAMBREL[Fr. < CHAMBRE A AIR]
( İç lastik. )
- SAMYOGA ile ...
( Bağ, bağlantı. )
- SAN-MAK ile ZAN ETMEK
- ŞAN-ŞÖHRET
- SAN'AT-GER[Ar.] ile SAN'AT-KÂR[Ar.]
( Sanatçı. | Esnaf. İLE Sanatçı, usta. )
- SAN'AT[Ar. çoğ. SAN'ÂT] ile SAN'ÂT[Ar. < SAN'ÂT]
( Sanat, ustalık, hüner, mârifet. | Bir şeyi güzel yapmak, bir şeyin güzel, beğenilir olması için uygulanan kurallar. İLE Sanatlar, ustalıklar, hünerler. )
- ŞAN[Ar.] ile ŞAN[Fr. < CHANT]
( Ün. | Gösteriş, gösterişlilik. İLE İnsan gırtlağından makamla çıkan ve perde ayrımlarıyla çeşitli duyumlar uyandıran ses dizisi. | Ünleme, ses çıkarma eğitimi. )
- ŞAN/LI-ŞEREF/Lİ
- SAN/UNVAN ve/||/<> ALTES[Fr. < ALTESSE]
( ... VE/||/<> Prens ve prenseslere verilen onur unvanı. | Bu unvanı taşıyan kişi. )
- SANA (DA) BİR ŞEY SÖYLENİLMİYOR değil/yerine NE SÖYLEYECEĞİNİ (İYİ) BİLMEK
( Ne söylediğini ve haddini iyi bilirsen beklemediğin tepkiler de almazsın. )
- SANA GÖRE ile BANA GÖRE
( ACCORDING TO YOU vs. ACCORDING TO ME )
- SANA SÖVÜYORUM değil/yerine/>< SENİ SEVİYORUM
( DEĞİL/YERİNE/><
)
- Sana söylüyorum SUS!!!
- SANA YAPILAN "KÖTÜLÜK" ile/değil/yerine/ne yazık ki/>< SENİN YAPTIĞIN KÖTÜLÜK/YANLIŞ/HATA
( Unut/abil! İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Unutma! )
- SANAL DİN ile/değil/yerine DİN
( Onun/onların "dini". İLE/DEĞİL/YERİNE Senin olan/sa! )
- SANAL GERÇEKLİK'TE:
NESNE'NİN YİTİRİLMESİ ile/ve ÖZNE'NİN YİTİRİLMESİ
- SANAL MÜZELER I, II
- SANAL MÜZELER I, II
- SANAL MÜZELER I, II
- SANAL MÜZİK MÜZESİ
- SANAL ile/ve KURGU/SAL
( VIRTUAL vs./and SPECULATIVE )
- SANAL ile SOYUT
- SANAL ile UYDURMA
- SANAT ...:
GEÇMİŞ/TEN ile/ve/||/<>/> BUGÜN/E ile/ve/||/<>/> GELECEK/E
( Kopuk olmamalı. İLE/VE/||/<>/> Hitap etmeli. İLE/VE/||/<>/> Dönük olmalı. )
( MÂZÎ ile/ve/||/<>/> HÂL ile/ve/||/<>/> İSTİKBÂL )
- SANAT BİÇİMİNDE:
SİMGESEL ile/ve/||/<>/> KLASİK ile/ve/||/<>/> ROMANTİK
- SANAT değil SANATÇI ve/<> TARİH değil TARİHÇİ
( Sanat diye bir şey yoktur, sadece sanatçı/lar vardır. VE/<> Gerçekleri incelemeye başlamadan önce tarihçiyi inceleyin! )
- SANAT DÖNEMLERİ/NDE:
SİMGESEL ile/ve/<>/> KLASİK ile/ve/<>/> ROMANTİK ile/ve/<>/> MODERN
( Mimarlık sanatı. İLE/VE/<>/> Heykel sanatı. İLE/VE/<>/> Resim, müzik ve şiir sanatı. İLE/VE/<>/> Sürekli değişim/dönüşüm. )
( ... =/> ETİK )
( Sümer, Mısır, Çin, Hint. İLE/VE/<>/> Eski Yunan. İLE/VE/<>/> Avrupa.[XIX. yüzyıl] İLE/VE/<>/> Çağımız. )
- SANAT ESERİ[Ar.] değil/yerine/= ESİNÇ YAPITI
- Sanat için SUS!!!
- SANAT NESNESİ ile/ve/> SANAT YAPITI
- SANAT NESNESİNE BİÇİM VERME ile/ve/||/<> KİŞİNİN, KENDİNE BİÇİM VERMESİ
- Sanat olarak SUS!!!
- SANAT YAPITI SUNMAK ile SANAT YAPITI "ÜRETMEK"
( Sanat yapıtı üretilebilir mi, üretilen midir? )
- SANAT YAPITINDA:
DUYUSAL/LIK ve/||/<> TİNSEL/LİK
( Tinselleşir. VE/||/<> Duyusallaşır. )
- SANAT YAPITININ:
"KÖKLERİ" ve/<> "DALLARI" ve/<> "ÇİÇEKLERİ/MEYVELERİ"
( Kültürün özsuyuyla beslenir. VE/<> Öteki kültürlerin yağmurlarıyla ıslanır. VE/<> Evrensel uygarlık uzamına armağan olur. )
- SANAT YAPITININ:
AYDINLATILMASI ile/ve/<> AYDINLATMASI
( Sanat yapıtının nesnesini dışarıdan aydınlatırız ve fakat o da bizi içeriden aydınlatır. )
- SANAT YAPITININ:
İFŞÂ ETTİĞİ ile/ve/değil AFİŞE ETMEDİĞİ (ŞEY/LER)
( BAYKUŞ: Güzel sanatların simgesi. | Sanatın yaratıcısı. )
( AS THAT WHICH A WORKS BETRAYS BUT DOES NOT PARADE :ON ART )
- SANAT, GELENEKSEL UYGULAMANIN(RİTÜEL):
İÇİNDE değil DIŞINDA
- SANAT:
"PROPAGANDA" değil/yerine ÖĞRETİM
- SANAT:
[hem] ARAÇ OLARAK ile/ve/hem de/||/<>/> AMAÇ OLARAK
- SANAT:
BİÇİM ile/ve/değil/||/<>/< BİÇİMİN İLKESİ/YASASI
- SANAT:
BİREYLERİ/TOPLUMU ...
ŞAŞIRTMAK (İÇİN) ile/ve/değil/yerine/||/<>/> KIŞKIRTMAK (İÇİN)
- SANAT:
DEHÂ ve/||/<> YARATICILIK
- SANAT:
GEÇMİŞİ GERİ ALMAK ile/ve/değil/||/<>/> GELECEĞİ ÖNGÖREBİLMEK
- SANAT:
İÇERİK ve/||/<> AMAÇ ve/||/<> ANLAM
- SANAT:
İÇTEN DIŞA ile/ve/değil/||/<>/< DIŞTAN İÇE
- SANAT:
İSPAT değil İCRÂ
- SANAT:
KİŞİSEL/ŞAHSÎ ve/||/<> KİŞİYE ÖZGÜ/MUHTEREM
- SANAT:
TAKLİT (İLE) ile/ve/||/<> TEMSİL (İLE)
- SANAT:
TASARIMSAL ile/ve/||/<> UYGULAYIMSAL
- SANAT:
UYUM ve/||/<> ORGANİK ve/||/<> BİRLİK
( Sanat, uyumlu, organik birliğin yeniden ele geçirilmesinin aracıdır. )
- SANAT(TA TAKLİT):
DOĞRU OLMAYANDA ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< DOĞRU OLANDA
( Sanat, doğru olmayanı da taklit edebilir, doğru olanı da.
Doğru olmayanı taklit ederse aldatıcı olabilir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>< Doğru olanı taklit ederse doğruluğunu daha çok güçlendirir. )
( Sanat, doğru ya da güzel olmayanı, doğru ve güzel olarak gösterebilir. )
- SANAT[Ar. < SUN] ile ...
( Yapmak, üretmek. | İlâhî olarak üretilmiş olan. )
- SANAT/HÜNER değil/yerine/= ESİNÇ
- SANAT/SAL ve/||/<>/= TİN/SEL
( SANAT: Saltık tin alanı. )
- SANAT/TA:
DOĞAL OLAN ile/ve/||/<>/> DOĞAL OLARAK/DOĞALA EN YAKIN VE YALIN YAPILMIŞ OLAN
- SANAT/TA/Kİ:
SAÇMA ile/ve/||/<> SAÇMA/LIK
- SANAT ile ...
( DUA )
- SANAT ile/ve/değil ...MIŞ GİBİ
- SANAT ve/||/<>/> (< FELSEFE <) ve/||/<>/> KAVRAM ve ÖTESİ
- SANAT ile/ve TASAVVUF SÜZGECİNDEN GEÇMİŞ SANAT
- SANAT = ART[İng., Fr.] = KUNST[Alm.] = ARS[Lat.] = TEKHNE[Yun.] = ARTE[İsp.]
- SANAT ve/||/<>/>/< BİREY OLMAK
- SANAT ile/ve/||/<>/> DAHA/EN SANAT/SİMGE
- SANAT ve/> DİN
( ... VE/> Sanatın doruğu. )
- SANAT ile/ve/değil DİNSEL DIŞLAŞIM
- SANAT ile/ve EĞLENCE
( ART vs./and ENTERTAINMENT )
- SANAT ile/ve/||/<> FARKLILIK
- SANAT ve/||/<> FELSEFE
( Hayranlık. VE/||/<> Hayret. )
( Doyumsuzluk sunar. VE/||/<> Doyum sunar. )
( Keşf. VE/||/<> Kurma. )
( Sanat olmasaydı, felsefe, edimselliğini yitirirdi. )
- SANAT ile/ve/||/<>/>/< HAKİKAT
- SANAT ile/ve/||/<> İNCELİK/RİKKAT[Ar.]
- SANAT ve/||/> MANEVİYAT
( Sanat, maneviyatın giriş kapısıdır. )
- SANAT ve/||/<>/< OYUN
- SANAT ve/<> ÖZGÜVEN/İMAN
- SANAT ve/||/<>/> SAĞALTIM ARACI
- SANAT ile/ve/||/<> SANA AİT
- SANAT ve/<> SANATÇI/KİŞİ/İNSAN
( Bir resimde, bir sanat yapıtında aradığım, sevdiğim şey, insandır. Sanatçının kendi! )
( Dans le tableau [l'oeuvre d'art] je cherche, j'aime l'homme l'artiste. )
( Çalışkanlıkta, arı, sana ustalık eder
Beceride, bir böcek, seni okutur
Seçkinlerde de var sendeki bilgiler
Sanat ise ey insan! Yalnız sana özgüdür! )
( Yaşam ciddidir, sanat ise neşeli.
Fakat ciddiyet içinde bile, neşe ya da sükûnet,
sanatın aslî ve özsel yapısı olarak kalır. )
( Schiller'in, "Sanatkârlar" adlı şiirini okumanızı salık veririz. )
( Durumun/sürecin/konunun/işin içine kişi/insan ve sanat girince/girmişse öteki herşey ikinci sıraya geçer/geçmeli/geçirilmelidir, indirilmelidir. )
- SANAT ile SAYRILIK
- SANAT ve/||/<> SEVGİ ve/||/<> FELSEFE
( Kişileri sevmekten daha sanatsal ve bilgece bir şey yoktur. )
- SANAT ile/ve/||/<>/> SUSKUN/HÂMUŞ SANAT
- SANAT ile/ve/değil/<> SÜSLEME
- SANAT ve/< TARİH
( Görünür olanlar. VE/< Okunur/bilinir olanlar. )
- SANAT ile/ve/<> TASARIM
( Sanat kavramda olur, tasarımda değil. )
- SANAT ile/ve/||/<>/> ÜRETKEN SEZGİ GÜCÜ ile/ve/||/<>/> ESTETİK SEZGİ
- SANAT ile/> VAHİY
( İkisi de, aklın ötesine geçildikten sonradır. )
- SANAT ve/||/<>/>< YAŞAM
( Sanat, tüm alanların son noktasıdır. VE/||/<>/>< Yaşam da sanatın son noktası ve yansımasıdır. )
( Uzun. VE/||/<>/>< Kısa. )
( ARS LONGA, VITA BREVIS )
- SANAT ve YORUMBİLİM/TEVİL/HERMENEUTİK
- SANATÇI İÇİN ÖNEMLİ(ÖNCELİKLİ) OLAN:
PARÇALARDAN DOLAYI BÜTÜN değil BÜTÜNDEN DOLAYI PARÇALAR
- SANATÇI OLABİLMEK ya da HİÇBİR ŞEY OLMAK
- SANATÇI:
SAHTE ile/ve/değil/yerine/||/<>/> GERÇEK
( Taklit eder. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Alır/"çalar". )
- SANATÇI ile/ve/||/<> BİLGE/ÂRİF
( Dönüştürücü. İLE/VE/||/<> Geliştirici/ilerletici. )
- SANATÇI ile/ve DEVRİMCİ
- SANATÇI ve/||/<> DÖNEM/ÇAĞ
( Sanatçı, kendi çağının çocuğudur. )
- SANATÇI ile/değil TASARIMCI
- SANATÇI değil/yerine/= ÜNERMEN
- SANATÇIDA:
KAPRİS ve/||/<> KİBİR
( "Yakışır" )
- SANATÇININ:
BAKTIĞINA BAKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> GÖRDÜĞÜNÜ GÖRMEK
- SANATÇIYIM DİYEBİLMEK İÇİN:
USTANI GEÇECEKSİN ve/||/<>/> SENİ GEÇECEK BİR ÖĞRENCİ YETİŞTİRECEKSİN
- Sanatçı DİNLE!!!
- SANATIN GÜZELLİĞİ ile/ve/||/<> DOĞANIN GÜZELLİĞİ
( Hegel'de. İLE/VE/||/<> Kant'ta. )
- SANATIN KAVRANMASI değil SANATSAL DUYARLILIK
- SANATIN ÖLÜMÜ ile ÇIRAĞIN ÖLÜMÜ
( [Çırak, ustasını ...] Sollamazsa. İLE Hatalı sollarsa. )
- SANATIN OLUŞMASINDA:
ÇOK KİŞİ ile/ve/değil TEK KİŞİ
- SANATIN:
DİLİ ile/ve/değil/<>/< ARACI
- Sanatı DİNLE!!!
- SANATKÂR[Ar.]/ARTİST[İng.] değil/yerine/= ESİNÇÇİ
- SANATSAL DUYARLILIK İÇİN SANAT(IN):
EYLEMİ ve/ya da İLGİSİ
- Sanatsal duyarlılıkla KONUŞ!!!
- SANATSAL ÜRÜN VERMEK ile/ve/değil/yerine/<> (KENDİNE VE TOPLUMA) SANATSAL DUYARLILIK KAZAN(DIR)MAK/KAZANDIRABİLMEK
( Sanat ürünü, sanatçısını yanında istemez. )
- SANATSAL değil/yerine/= ESİNCİL
- SANATSAL ile/ve/fakat/<>/> SANATI AŞAN
- SANATSALLAŞTIR(IL)MALI!
- SANATTA:
[ne] BENZEŞME ne de FARKLILIK
- SANATTA:
BİLİNÇSİZ SİMGESELLİK ile/ve/||/<>/> BİLİNÇLİ SİMGESELLİK
- SANATTA:
FARK ile/ve/değil/yerine/||/>/<>/>< BENZERLİK
- SANAYİ
( INDUSTRY )
- SANAYİ KAPİTALİZMİ ile/ve/||/<>/> FİNANS KAPİTALİZMİ
- SANAYİ ÖNCESİ ile SANAYİ SONRASI
- SANAYİ/ENDÜSTRİ[< INDUSTRY]/URAN değil/yerine/= İŞLEYİM
- SANAYİ ve DİL BİRLİĞİ
- SANCAK ile/ve İSKELE
( Sağ taraf. İLE/VE Sol taraf. )
( STARBOARD vs./and PORT/PIER
Right side. WITH/AND Left side. )
- SANCAQ[Azr.] = ÇENGELLİ İĞNE[Tr.]
- SANCTION and/||/<> INTERNATIONAL SANCTION
( Yaptırım. VE/||/<> Uluslararası yaptırım. )
- SANDAL[Ar.] ile SANDAL[Ar.] ile SANDAL(ET)[Fr. < Yun.]
( Sandalgillerden, kerestesi sert ve kokulu bir ağaç. İLE İnsan taşıyacak biçimde yapılmış, kürekle sürülen deniz teknesi. İLE Sadece tabanı bulunan, ayağa kordon ve kayışla bağlanan, açık ayakkabı. )
( ARBUTUS ANDRACHNE / SANTALUM ALBUM cum ... )
- SANDAL ile BARKA
( ... İLE Büyük sandal. )
- SANDAL ile/ve DAK
( ... İLE/VE Ganj Nehri'nde kullanılan sandal. )
- SANDAL ile/<> PİROG
( ... İLE/<> Mali'de, Nijer ırmağında kullanılan bir sandal. )
- SANDAL ile TAHLİSİYE
( ... İLE Kurtarma, can kurtarma. | Kazaya uğrayan gemilerin, yolcularını ve gemi adamlarını kurtarma işi. | Kaza sırasında, kurtarma için kullanılan sandal. )
- SANDALGİLLER
( Tropikal ve ılıman bölgelerde yaşayan, ikiyüzden fazla türü olan, taçsız, ikiçenekli bitkiler ailesi. )
- SANDALYE[Ar. < SANDALİYE] değil/yerine/= OTURGA
- SANDALYE[Ar.] değil/yerine/= OTURAK
- SANDALYE ile İSKEMLE[Lat.]
( ... İLE Arkalıksız sandalye. | Üzerine, vazo vb. şeyler konulan küçük masa. | Sandalye. )
- SANDALYE ile SEKMEN
( ... İLE Arkalıksız sandalye. | Basamak. )
- SANDIĞA GÖMMEK ile/ve/||/<>/> SANDIĞA GÖMÜLMEK
- SANDIĞIMIZ ile SANDIĞIMIZ
( Seçim sandığımız. İLE Zan/zannettiğimiz. )
- SANDOVİÇ değil/yerine/= KISTIRMA
- SANEVBER ile ...
( SEVGİLİNİN BOYU, BOSU )
- SANGHA ile ...
( Tüm Budacılar, tüm pirler. Bodhisattva'lar. Budist Cemaat. )
- ŞANGIR ŞANGIR (KIRILMAK)
- ŞANGIR ŞUNGUR (SES ÇIKMASI/ÇIKARMAK)
- ŞANGIRTI ile PATIRTI
( Tabak, bardak, şişe vb.nin bir yere ya da birbirine çarparken, kırılırken çıkardığı sesin adı. İLE Pat pat çıkan sesin adı. | Herhangi bir biçimde ya da ayakları yere kuvvetle basarak yürüme sonucu çıkan gürültü. | Gürültülü çatışma, arbede. )
- SANGO ile ...
( Orta Afrika Cumhuriyeti'nde, en yaygın kullanılan yerel dil. )
- ŞANİ IRMAĞI'NIN:
BİR YAKASI ile/ve/<> ÖTEKİ YAKASI
( Çad. İLE/VE/<> Kamerun. )
- SANÎ'[Ar. < SUN] ile SÂNÎ[Ar. < SENY] ile SÂNİ'[Ar. < SUN] ile SÂNİH/A[Ar. < SÜNÛH]
( Görülen iş. İLE İkinci. İLE Yapan/yapıcı, işleyen. | Yaradan, sanat yapıtı olarak meydana getiren. | Allah. | [tüzel] İstisna akdinin borçlusu. İLE Zihin ve düşüncede oluşan, zihne/düşünceye doğan. )
- SANI/ZAN/ZEHAB[Ar.] ile/ve/değil/yerine/||/<> KANI/KANAAT
( Sahibi olunan düşüncenin/yorumun üzerine yargıda bulunum ve bu sürecin ilk durumu/sonucu. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Bir durum/olgu üzerine düşünce/yorum sahibi olmak. )
( Gerçeği bulmak istiyorsak, kanılarımıza asılmamalıyız. )
( To find truth, we must not cling to our convictions. )
( [not] SURMISE vs./and/but/||/<> OPINION
OPINION instead of SURMISE )
- SANI ile DEJA VU
- SANI = OPINION[İng., Fr.] = MEINUNG[Alm.] = OPINIO[Lat.]
- SANI ile SANRI
( Önce, olduğunuzu sandığınız kişi olmadığınızı anlayın. )
( En küçük bir kuşku olmaksızın, kendinizi sandığınız şey olmadığınızı bilin! )
( Understand first that you are not the person you believe yourself to be.
Beyond the least shadow of doubt, that you are not what you believe yourself to be. )
( SURMISE vs. HALLUCINATION )
( ZANN ile BİRSAM )
- SANİHA[Ar.] değil/yerine/= DOĞAÇLIK/DOĞUNÇLUK
- SANIKTAN, KANITA GİTMEK" değil KANITTAN, SANIĞA GİTMEK
- SANIRIM ... OLABİLİR değil SANIRIM ... ya da ... OLABİLİR
- SANIRIM ile/ve/||/<> ANLADIĞIM KADARIYLA
- SANIRSAM değil SANIRIM
- SANIRSAM değil SANIRIM/SANIYORUM
( Anlatımda, bir koşulun[eğer/ise] tekrar ya da ikinci kez koşulu olmaz! Zannetmek ya da sanmak, bir koşuldur.
Zannetmek, bir şeyin, sözü geçtiği biçimde olduğunu/olacağını ya da olmadığını/olmayacağını, %51 - 99 oranında "kabul" ya da "iddia" etmenin ikinci kez ve başka bir olasılığı, belirsizliği barındırması ya da "tanımlaması" olanaksız ve anlamsızdır. )
- SANİYE değil/yerine/= İKİNÖY
- SANİYE ile SALİSE
- SANİYE ile/ve/||/<> TOZ
- SANIYORUM ile/ve/||/<> SAYIYORUM
- ŞANJAN/JANJAN[Fr.] değil/yerine/= YANARDÖNER
( Kıpırdadıkça, türlü renklerde parlayan [kumaş vb.]. )
- ŞANJMAN/ŞANZIMAN[Fr. CHANGEMENT] ve/||/<> MOTOR
( Motorlu taşıtlarda, motorun yükünü azaltarak güç aktarma organlarına veren, arabanın istenen hızda hareket etmesini sağlayan dişliler topluluğu. VE/||/<> ... )
- SANKİ YEDİM CAMİSİ
( Fatih'te, Sanki Yedim Sokağı'ndadır. [Hocanın, yediğini farz ederek biriktirdiği para ile yaptırılmıştır.] )
- SANKİ ile ...MIŞ GİBİ
- SANKİ ile ALÂNÎ
- SANKİ ile GİBİ
( AS IF vs. LIKE )
- SANKİ ile/değil/yerine SANIRIM
- SANKİ değil/yerine/= SÖZÜMONA
- ŞANKR ile ...
( Ülser. )
- SANLIUN ile/ve SANRON
( Çin Buda'cı okulu. İLE/VE Japon Buda'cı okulu. )
- SANMAK ile/değil/yerine/>< "SAYMAK"
- SANNYASİN[Sansk.] ile ...
( Gezgin derviş. )
- ŞANO[İt. SCENA] değil/yerine/= TİYATRO SAHNESİ
- SANRI ile/ve/||/<> SANCI
- SANRILARDAN "KURTULMAK" ile/ve/değil/||/<>/< SANRILARI TEKRAR EDEREK KURTULMAK
- ŞANS (VERMEK) ile/ve/değil/||/<>/< KOZ (VERMEK)
- ŞANS ile/ve ADIM
( CHANCE vs./and STEP )
- ŞANS ile/ve/değil AYRICALIK
( [not] CHANCE vs./and/but PRIVILEGE )
- ŞANS ile/ve BAHT
- ŞANS ile/değil DENKLİK/DENK GELME
- ŞANS ile/değil FIRSAT
- ŞANS ile/ve/değil/yerine NİMET
( Bir nimetin çok olması, onun nimet olmadığını göstermez. )
- ŞANS ile/ve/değil OLANAK
( Şans, cesâretlinin yanındadır. )
( Kendini kanıtlaması için kendinize bir şans verin. )
( Doğru olana tutunun; şans yakında şanssızlığı alt edecektir. )
( Tedbirli ve alçakgönüllü[mütevazı] olun, şansı yakalarsınız. )
( Çalışkan ve alçakgönüllü kişiler, şansı yakalayacaktır. )
( Olgun kişi, şanssızlığın doğasını izleyerek kendini hazırlar. )
( İçten neşe, şans getirir. )
( Şanssızlık ve düşüş, kişinin kendini yönetme şekline bağlıdır. )
( [not] CHANCE vs./and/but POSSIBILITY )
( CHANCE vs./and POSSIBILITY
Give the self a chance to prove itself. )
- ŞANS ile/değil OLASILIK
( Mantıkla açıklanamayan birtakım rastlantısal olayların nedeni olan güç. | Bir olayın olabilirliği. | Bir kimsenin bilgi ve emeğinden çok, rastlantı sonucu elde ettiği elverişli durum. İLE ... )
( [not] CHANCE vs./and/but PROBABILITY
PROBABILITY instead of CHANCE )
- ŞANS ile/değil/yerine/>< ÖZEN/BAKIM
- ŞANS değil/yerine/= UĞUR/YOM
- ŞANS ile/ve ÜMİT
( CHANCE vs./and HOPE )
- SANSAR/GELİNCİK ile FERET
( )
( ... İLE Yaklaşık 50 cm. boyunda [yaklaşık 13 cm.lik kuyrukla birlikte], 1 kg. civarında hayvanlardır. 7 - 10 yıl yaşarlar. )
( ... İLE MUSTELA PUTORIUS FURO )
- SANSAR ile AÇAĞSANSARI/ZERDEVA
- SANSAR ile FENEK
( Çeşitli küçük etçil hayvanların ortak adı. İLE ... )
( MARTES MARTES cum ... )
- SANSAR ile FERSÂN[Fars.]
( ... İLE Kır sansarı. )
- SANSAR ile GRİSON
( ... İLE Ekvador - Latin Amerika’da yaşayan bir cins yarı sucul sansar. )
( )
- SANSAR ile KAYA SANSARI
- SANSAR ile/ve KESELİ SANSAR
- SANSAR ile MİNK/VİZON
( MARTES MARTES cum MUSTELA VISON )
- SANSAR ile PORSUK/DACHS[Alm.]
( Türlü küçük etçil hayvanların ortak adı. İLE Sansargillerden, su kıyılarında, kazdıkları deliklerde yaşayan, ot ve etle beslenen, pis kokulu bir hayvan. )
( MARTES MARTES cum MELES, MELEN VULGARIS )
- SANSAR ile TAYRA SANSARI
- SANSASYON[Fr./İng. < SENSATION] ile/ve/||/<> SKANDAL[Fr. < SCANDALE]
( Dalgalanma. | Çok sayıda kişiyi ilgilendiren, etkileyen, heyecan verici olay. İLE Büyük yankı uyandıran, utanç verici ya da küçük düşürücü olay. )
- SANSASYON[Fr./İng.] ile SPEKÜLÂSYON[Fr./İng.]
( Dalgalanma. | Birçok kişiyi ilgilendiren, etkileyen, heyecan verici olay. İLE Vurgunculuk. | Saptırma. | Kurgu. )
( SENSATION vs. SPECULATION )
- SANSASYONEL değil/yerine/= ÇARPICI/SES GETİREN
- ŞANSIZ ile ŞANSSIZ
( Ünsüz. | Gösterişsiz. | Kılıksız, kıyafetsiz. İLE Şansı olmayan. )
- SANSKAR(LAR) ile ...
( Kişinin karakterinin temelini oluşturan özellikler, huylar, mizaç. )
- SANSKRİT değil/yerine HİNTÇE
- SANSKRİTÇE değil SANSKRİT
- ŞANSLI (OLAN) ile/ve/değil/yerine ŞANSINI YARATAN (OLMAK)
( Kişileri değil de, konu/kavram, olgu ve olayları düşünerek yaşamanın ve konuşmanın önemli(öncelikli) olduğunu anımsayarak, kişinin "şanslı" olup olmadığı değil, olanaklarını, fırsatlarını değerlendirmesini/yaratmasını, olasılıkları yönetmenin esas olduğunu düşünmektir aslolan. )
- ŞANSÖLYE[Fr. CHANCELIER]:
BAŞBAKAN ile/ve MALİYE BAKANI
( Almanya ve Avusturya'da. İLE/VE İngiltere'de. )
- SANSUALİZM[Fr.]/SENSÜALİZM[İng.] değil/yerine/= DUYUMCULUK
- SANSÜALİZM[İng. < SENSUALISM] değil/yerine/= DUYUMCULUK
- SANSÜR[Fr. < CENSURE] ile/ve/||/<> KAMUFLAJ[Fr. < CAMOUFLAGE]
( Her türlü yayının, sinema ve tiyatro eserinin hükûmetçe önceden denetlenmesi işi, sıkı denetim. | Her türlü yayının, sinema ve tiyatro eserinin yayınının ve gösterilmesinin izne bağlı olması, sıkı denetim. İLE/VE/||/<> Gizleme. )
- SANSÜR[Fr.] değil/yerine/= DENETLEME/DENETKİ/SIKIDENETİM
( Her türlü yayının, sinema ve tiyatro yapıtlarının, hükümetçe, önceden denetlenmesi. Yayın ve gösterilmesinin, izne bağlı olması, sıkıdenetim. | Denetleme işini yapan kurul. )
- SANSÜR ile/değil/yerine DİSİPLİN
( [not] CENSORSHIP vs./and/but DISCIPLINE
DISCIPLINE instead of CENSORSHIP )
- SANSÜRLEME ile/değil/yerine DÜZENLEME
- SANTİAR[Fr.] ile/ve/<> SANTİGRAM[Fr.] ile/ve/<> SANTİGRAT[Fr.] ile/ve/<> SANTİLİTRE[Fr.] ile/ve/<> SANTİM[Fr.] ile/ve/<> SANTİMETRE[Fr.]
( Bir ar'ın, yüzde biri, bir metrekare. İLE/VE/<> Bir gramın, yüzde biri, bir desigramın onda biri. İLE/VE/<> Suyun, buz olma noktasını sıfır, buharlaşma noktasını 100 sayarak, arası, derece olarak adlandırılan yüz eşit kısma bölme yoluyla bulunan ısı ölçeği. İLE/VE/<> Bir litrenin, yüzde biri. İLE/VE/<> Herhangi bir birimin, yüzde biri. İLE/VE/<> Bir metrenin, yüzde biri. )
- ŞANTİYE[Fr. CHANTIER] değil/yerine/= ...
( Yapı gereçlerinin yığılıp saklandığı ya da işlendiği yer. | İnşa durumundaki ev, fabrika, baraj vb. her türlü yapı. | Büyük yapıların inşasında yapıcıların yaşadıkları geçici bina. | Ev, fabrika, baraj vb.nin yapımının sürdüğü yer, yapı yeri. | Gemi tezgâhı. )
- SANTRA[İng. < Lat.] değil/yerine/= ORTA, MERKEZ
- SANTRAL/CENTRAL[İng.] değil/yerine/= MERKEZÎ
- SANTRANÇ değil SATRANÇ
- SANTRİFÜGAL/CENTRİFUGAL[İng.] değil/yerine/= MERKEZKAÇ
- SANTRİFÜJ/CENTRİFUGE[İng.] değil/yerine/= DÖNDÜR AYIR AYGIT
- SANTRIPEDAL/CENTRIPETAL[İng.] değil/yerine/= MERKEZCİL
- SANTROZOM[Fr. < Yun. KENTRON: Merkez. | SOOMA: Gövde.]
( Göze sitoplazması içinde, çekirdeğin yakınında bulunan, açık renkli ve genellikle benzer plazma kütlesi. )
- SANTUR ile KSİLOFON[Fr.< XYLOPHONE]
( ... İLE Değişik sayıda akortlu tahta ya da metal çubukların gam sırasıyla dizilmesinden oluşan, iki değnekle vurularak çalınan bir çalgı. )
- SANTUR ile MARİMBA
( ... İLE Zimbabwe'de kullanılan, santura benzeyen bir müzik aleti. )
- SANZEN[Jap.](SAN-CH'AN[Çince]) ile ...
( Zen çalışması. Zen Ustası'yla öğrencisi arasında genellikle Koan konusunda belirli aralıklarla yapılan kişisel görüşme. )
- SANZEN[Jap.] = SAN-CH'AN[Çince]
- ŞANZIMAN değil/yerine/= GÜÇAKTAR
- SAO TOME ve/<> PRINCIPE
( Afrika'nın en küçük ülkesi. )
- ŞAP ŞAP (TOKATLAMAK/ÖPMEK)
- ŞAP ŞUP (ÖPMEK)
- SAP, DÖNER; KESER, DÖNER ve/||/<>/> GÜN GELİR, HESAP DÖNER
- SAP ile İPÇİK
( Bitkinin, dal, yaprak, çiçek gibi bölümlerini taşıyan, ağaçlarda, odunlaşarak, gövde durumunu alan bölüm. | Çiçek ya da meyveyi dala bağlayan ince bölüm, sak. | Bir aracı tutmaya yarayan bölüm. | İplik, tire, ibrişim gibi şeylerde, iğneye geçirilen bir dikişlik iplik. | Demet durumundaki sap. İLE Bitkilerin eril örgenlerinde, başçığı, çiçeğe bağlayana ince sap. )
- SAP ve/||/<> KÜPLEĞİ
( ... VE/||/<> Küreğin, baltanın sap takılan yeri. )
- SAP ile SAMAN
( Bitkinin dal, yaprak, çiçek vb. bölümlerini taşıyan, ağaçlarda odunlaşarak gövde durumunu alan bölüm. | Çiçek ya da meyveyi dala bağlayan ince bölüm, sak. İLE Ekinlerin harmanda dövülüp taneleri ayrıldıktan sonra kalan ufalanmış sapları. )
- ŞAP ile ŞAP[Ar. < ŞABB]/ALÜN[Fr.] ile ŞAP
( İstekle öperken çıkan ses. | Birden yere düşme ya da çarpma sırasında çıkan ses. İLE Alüminyum ve potasyum sülfatından ya da amonyum alüminyum sülfatından oluşan, sıcak suda eriyen, tadı buruk, antiseptik bir madde. İLE İnce kum ve çimentoyla yapılan düzgün döşeme sıvası. )
- SAP ile SAPÇIK
( Bitkinin, dal, yaprak, çiçek gibi bölümlerini taşıyan, ağaçlarda, odunlaşarak, gövde durumunu alan bölüm. | Çiçek ya da meyveyi dala bağlayan ince bölüm, sak. | Bir aracı tutmaya yarayan bölüm. | İplik, tire, ibrişim gibi şeylerde, iğneye geçirilen bir dikişlik iplik. | Demet durumundaki sap. İLE Küçük sap. | Bir örgeni, organizmanın öteki bölümlerine bağlayan, içinde damarlar, sinirler ve görevsel kanallar bulunan öğelerin tümü. | Ucunda çiçek bulunan dalcık. )
- SAPA ile SAPAK
( Gidilen yol üzerinde olmayan, sapılarak varılan. İLE Bir anayoldan ayrılan yolun, başlangıç noktası. )
- SAPAN ile İZBİRO[İt.]
( ... İLE Çeşitli yükleri, yukarı çekmek için, halattan yapılmış sapan. )
- SAPARNA[Amerika yerlilerinin dilinden]
( Eskiden, kökü tıpta kullanılmış olan, zambakgillerden, yeşilimsi çiçekli, tırmanıcı, çok yıllık bir bitki. )
( SMILAX )
- SAPASAĞLAM ile TAŞ GİBİ
- SAPIK/LIK" ile SAPKIN/LIK | ile/değil/yerine/||/<>/< SAPMA
( "Yükleme". İLE Tespit. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Durum. )
- SAPIK ile/değil AZGIN
- ŞAPIR ŞAPIR (AKMAK, DAMLAMAK, ISLANMAK)
- SAPIR SAPIR (DÖKÜLMEK)
- ŞAPIR ŞAPUR (YIKAMAK)
- SAPITMA ile/değil/||/< SAPTIRMA ile/değil/||/< SAPMA
- ŞAPKA[Rus.] ile KASKET[Fr. CASQUETTE]
( Keçe, hasır, kumaş, ip vb. ile yapılan başlık. | Boru, baca, direk vb. şeylerin açık olan üst bölümünü havanın etkisinden korumak için takılan başlık. | Bazı bitkilerde, özellikle mantarlarda sapın üstünde bulunan, üreme örgenlerini taşıyan, şapka biçimindeki örgen. | Düzeltme işareti. İLE Genellikle erkeklerin giydiği, önü siperli başlık. )
- ŞAPKA[Rusça] ile KEP[İng. < CAP]
( Keçe, hasır, kumaş, ip vb. ile yapılan başlık. | Boru, baca, direk vb. nesnelerin açık olan üst bölümünü havanın etkisinden korumak için takılan başlık. | Bazı bitkilerde, özellikle mantarlarda sapın üstünde bulunan, üreme örgenlerini taşıyan şapka biçimindeki örgen. | Düzeltme imi. İLE Başlık, sipersiz şapka. | Asker şapkası. | Hemşirelerin taktığı başlık. | Bazı törenlerde profesör ve öğrencilerin taktığı özel başlık. )
- ŞAPKA ile/değil BO DOI
( ... İLE/DEĞİL Vietnam'da, koni biçimindeki şapkaların adı. )
- ŞAPKA ile/değil BONE
- ŞAPKA ile KANOTİYE[Fr. < CANOTIER]
( ... İLE Düz kenarlı şapka. )
- ŞAPKA ile MELON[Fr.]
( ... İLE Yuvarlak ve bombeli bir tür şapka. )
- ŞAPKA ile RELÖVE
( ... İLE Kenarı yüksek şapka. )
- SAPKIN EŞEYSELLİK ile/değil YOĞUN EŞEYSELLİK
- SAPKIN" ile/değil/yerine ÇAPKIN
- SAPKINLIK ile "DEJENERASYON"
( ASTRAY vs. DEGENERATION )
- SAPLAMA ile/değil SAPTAMA
( Hızla batırmak. İLE/DEĞİL Bir şeyi belirgin kılma, tespit. | Yıkanmış gümüş bromürlü tabakanın, gümüş bromür kalıntılarını eritmek için filmin kimyasal bir eriyikten geçirilmesi. )
- SAPLAMAK, BATIRMAK = SANÇMAK
- ŞAPLAMAK ile ŞAPLAMAK ile ŞAPLAMAK ile ŞAPLAMAK
( "Şap" diye ses çıkarmak. İLE Bir şeyi, şaplı su ile ıslatmak. İLE Bir yapının tabanını, ince kum ve çimentoyla hazırlanan karışımla sıvamak. İLE Yemeğe şap katmak. )
- SAPLANTI ile/değil AŞK
- SAPLANTI = FİKR-İ SABİT = FIXED IDEA[İng.] = IDÉE FIXE[Fr.] = FIXE IDEE[Alm.] = FIXUS[Lat.]
- SAPLANTI ile/değil TİK[Fr.]
( ... İLE/DEĞİL Herhangi bir kas kümesinin, istençdışı devinmesi. | Alışkanlıkla sık sık yinelenen, gülünç, sıkıcı söz ya da el, kol, yüz devinmesi. )
- SAPMA ile/ve AYRILMA
( Serbest bir mıktnatıslı iğnenin, denge konumunda iken gösterdiği doğrultudan geçen düşey düzlemle, bulunulan noktanın meridyen düzlemi arasındaki açı. | Bir ışının, saydam bir biçmeden geçtikten sonraki doğrultusu ile ilk doğrultusu arasında oluşan açı. | Bazı sözcüklerin, kurallara göre almaları gereken biçimlerden uzaklaşması durumu. İLE ... )
( DEVIATION vs./and DIVERGE )
- SAPMA ile/değil KAYMA
- SAPMA ile/ve/<> SAPLANMA
- SAPMA ile/ve/||/<> YAŞAMDA KALMA SAPMASI
( II. Dünya Savaşı sırasında, müttefikler,
Naziler tarafından vurulan uçaklardaki kurşun deliklerini haritaladı ve
düşman topçularının ağır hasar verdiği alanları güçlendirmeye çalıştı.
Hedefleri, uçağın daha fazla kırmızı noktalı (ya da daha fazla merminin isabet ettiği) alanları yeniden inşâ etmek ve güçlendirmekti.
Kuramsal olarak, bu mantıklı bir çıkarımdı.
Sonuç itibariyle bunlar en çok etkilenen bölgelerdi.
Ama bir matematikçi olan Abraham Wald,
farklı bir sonuca vardı: Kırmızı noktalar, sadece eve dönebilen uçaklara verilen hasarı temsil ediyordu.
Gerçekten güçlendirilmesi gereken alanlar,
mermilerin isabet etmediği yerlerdi.
Çünkü bunlar, uçak vurulduğunda yaşamda kalamayacağı yerlerdi.
Buna, "yaşamda kalma sapması" denir.
Yalnızca yaşamda kalan örneklere odaklanmamızdan kaynaklı bir hatadır. )
( )
- SAPOTAĞACI ve/<> SAPOTGİLLER
( Sapotgillerin örnek bitkisi olan, lezzetli meyvesi ve çiklet yapımında kullanılan salgısı için sıcak ülkelerde yetiştirilen bir ağaç. VE/<> İkiçeneklilerden, örnek bitkisi sapotağacı olan, sıcak ülkelerde, genellikle Orta Amerika'da yetişen, bazı cinslerinden gütaperka çıkarılan bir bitki ailesi. )
( ACHRAS SAPOTA )
- ŞAPPADAK ile ŞARKADAK
( Apansız/ansızın. İLE Ani bir "şapırtı" sesi çıkararak. )
- SAPROFİT[Fr. < Yun. SAPROS: Çürük. | PHYTON: Bitki.]/SAPROTROF değil/yerine/= ÇÜRÜKÇÜL
( Doğal olarak hayvan ve bitki kalıntılarının üzerinde yaşayan ve onların çürümesine yol açan bitki ve organizmalar. )
- SAPROFİTİK ile MİKORİZAL
( Ölü organik nesneyi parçalayan organizmalar. İLE Bitki kökleriyle yaşam ortaklığı ilişkisi kuran mantarlar. )
- SAPSARI
- SAPTAMA ile/ve YAKALAMA
( TO FIX/DETERMINE vs./and TO CATCH )
- SAPTIRMA ile/değil/yerine SAPTAMA
- ŞAPUR ŞUPUR (YALAMAK, ÖPMEK)
- ŞAR ŞAR (AKMAK)
- ŞAR ŞAR / ŞARIL ŞARIL (AKMAK)
( Su ya da yağmurun, bol ve sesli bir biçimde akması, yağması. )
- SAR'/SAR'A[Ar.]/TUTARAK/TUTARIK/TUTARGA/YİLBİK[Ar.] ile SÂRÂ[Ar.]
( Tutarık, tutarak, bayıltıcı bir sinir/beyin hastalığı. İLE Katkısız, hâlis. )
- SAR'/SAR'A[Ar.] ile SÂR[Ar.] ile -SÂR[Ar.]
( Tutarık, tutarak, bayıltıcı bir sinir/beyin hastalığı. İLE Öc, intikam. İLE "yer" bildirerek birleşik sözcükler yapar.[ÇEŞME-SÂR: Çeşmeleri çok olan yer. | KÜH-SÂR: Dağlık yer.] )
- SAR'Î ile SARÎ' ile SÂRÎ[Ar. < SİRÂYET] ile SÂRÎ[Fars.] ile SARÎH[Ar. < SARÂHAT]
( Sar'a hastalığı ile ilgili. | Sar'alı. İLE Yere yığılmış sar'alı kişi. İLE Bulaşan/bulaşıcı. [İng. CONTAGIOUS, Fr. CONTAGIEUX] İLE Sürücü, süren. İLE Açık, meydanda. | Belirli. | Saf, halis. | Safkan Arap atı. )
- SAR/SPECİFIC ABSORPTION RATE[İng.] değil/yerine/= ÖZGÜL SOĞURMA DEĞERİ
- ŞÂR ile ...
( ŞEHİR | İNSANIN GÖNLÜ, GÖVDESİ )
- SARABAND ile ...
( İspanya'ya özgü bir dans. )
- SARAÇHANE = VEZNECİLER
- SARAN ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> SAĞAN
- ŞARAP[Ar. < ŞERÂB]/MÜDÂME/MEY[Fars.] ile/değil HAMR
- ŞARAP[Ar.]/MEY[Fars.] değil/yerine/= ÇAKIR/SÜÇİK
- ŞARAP ile/değil KEVSER ŞARABI
- ŞARAP ile/ve/değil/> SERAP
- ŞARAP ile/<> SİRKE
( Bulunduğu yerdeki sirkeye etki edemez. İLE/<> Bulunduğu yerdeki şarabı sirkeleştirir/bozar. )
- SARAWAK ve/<> KUCHING
( ... VE/<> Malezya'nın bir eyaleti olan ve Borneo Adası'nda bulunan, Sarawak'ın başkenti. )
- SARAY DANSLARINDA:
MENUETTO ile/<> GIGUE ile/<> SARABANDE ile/<> ALLAMANDE
- SARAY ile ABADANA
( ... İLE Eski İran'da, hükümdarların taht salonlarına ve bu salonu içeren, önü sütunlu saraylarına verilen ad. )
- SARAY ile/ve/değil/yerine/<> ÇAYIR-BAYIR
- SARAY ile HATİCE SULTAN SARAYI
- SARAY ile/ve/değil HÜKÜMET KONAĞI
- SARAY ile/ve/değil HÜKÜMET KONAĞI
- SARAY ile İNSAN
( İNSAN )
- SARAY ile/||/<> KASR[Ar.]
( ... İLE/||/<> Küçük saray[sarayın bir küçüğü], köşk. )
- SARAY ile/ve/değil KONAK
( ... İLE/VE/DEĞİL Kışın oturulan ve surun/şehrin içinde olan. )
- SARAY ile/ve/<> KRAL
- SARAYLARDA:
BİRÛN ile/ve/<> ENDERÛN
- ŞARBON[Fr. < CHARBON] değil/yerine/= KARAKABARCIK
- ŞARBON[Fr.] değil/yerine/= YANIKARA/KARAKABARCIK/KARAYANIK
( Çeşitli hayvanlarda, özellikle koyun ve sığırlarda görülen, deri ya da mukoza yoluyla insana bulaşan, bulaştığı yerde kara bir çıban yapan, tehlikeli sayrılık. )
- SARDANA ile ...
( Bir tür dans. )
- ŞARDON/LU değil/yerine/= TÜYLENDİRME/TÜYLENDİRİLMİŞ
- SARDUNYA ile SARDUNYA
( Çoğunlukla pembe çiçekler açan, sardunyagillerden bir bitki. İLE Bir balık türü. )
- SARF ETMEK değil/yerine/= KULLANMAK
- SARF-I NAZAR[Ar.] değil/yerine/= SAYILMASA DA, VAZGEÇİLSE DE
- SARF[Ar.]/GRAMER[İng.] değil/yerine/= DİLBİLGİSİ
- SARGAÇ/KORSA/KORSE[Fr. < CORSET] ile KORSAJ[Fr. < CORSAGE]
( İnce görünmek için kullanılan esnek iç giysisi. | Herhangi bir darbeden zarar görmemesi için boyna takılan, bel fıtığı gibi durumlarda gövdeyi düzgün tutmaya yarayan nesne. İLE Küçük, kısa sargaç. )
- SARGI ile BADERNA[< İt.]
( ... İLE Halatın aşınabilecek yerine sarılan bez, halat sargısı. )
- SARGI ile FASKA[Lat.]
( Esnek bir maddeden yapılmış, uzun, dar ve ince şerit. | Bir elektrik makinesinde ya da aygıtında, aynı devreyi oluşturan iletkenlerin tümü. | Gövdenin bir bölümünü yerinde ya da baskı altında tutmak amacıyla uygun biçimde sarılmış şerit. İLE Kundak çocuklarının beline, zıbının üzerinden sarılan geniş sargı. )
- SARGILI ile/değil SARILI
- ŞARHA ŞARHA
( PEHLÛ-BE-PEHLÛ )
- SARHOŞ ETMEK değil/yerine/= ESRİTMEK
- SARHOŞ İKEN ile/değil SARHOŞ İSEN
- SARHOŞ OLMAK değil/yerine/= ESRİMEK
- SARHOŞ OLMAK değil/yerine/= SÜDREMEK/ESRİMEK
- SARHOŞ[Fars. < SER-HOŞ] ile MASTOR/MASTUR
( ... İLE İleri derecede sarhoş. )
- SARHOŞ[Fars. SER:Baş. + HOŞ] değil/yerine/= ESRİK/ESRÜK[dvnlgttrk]
- SARHOŞ ile BEKRİ/AYYAŞ
( ... İLE İçkiye düşkün, içkici. )
- SARHOŞ ile DÎVÂNE
- SARHOŞ ile KÖR KANDİL/GÖK KANDİL
( ... İLE Aşırı derecede sarhoş. )
- SARHOŞLUK ile ZAFER SARHOŞLUĞU
( ... İLE En kötü sarhoşluk. )
- SARI "BULGUR" ile/değil/yerine DOĞAL BULGUR
- SARI KİRAZ ile/ve/||/<> PEMBE KİRAZ ile/ve/||/<> İTALYAN KİRAZ
- SARI KÖŞK ile SARI KÖŞK
( Beylerbeyi Sarayı'nın arka bahçesindedir. İLE Emirgan Korusu'ndadır. )
( 1856'da, inşa edilen, saraylı hanımların kaldıkları bir köşk. İLE Emirgan Korusu'ndaki üç köşkten biridir. [Pembe, Beyaz ve Sarı Köşk] )
- SARI MERCİMEK ile/değil SOYULMUŞ YEŞİL MERCİMEK
- SARI SALTUK = DERVİŞ SALTUK
( "Sarı" sözcüğü ve "kullanımı", başağın/buğdayın olgunlaşması ve rengiyle bağlantılandırılır. )
- SARİ ile/ve/<> CHOLİ ile/ve/<> KAMİZ
( Hindistan'lı bayanların geleneksel giysisi. [3.5 m. - 4.5 m. boylarında bir kumaş] İLE/VE/<> Sari'nin altına giyilen, dar ve kısa bluz. İLE/VE/<> Şalvar-pijama arası bir pantolon. )
- SARI ile ERMİŞ/ERGİN
- SARİ ile SÂRİ
( Budist rahiplerin giydiği sarı renkli giysi. İLE Bulaşıcı sayrılık. )
- SARI ile ŞEKERRENK
( ... İLE Sarıya çalan renk. | Bu renkte olan. | İki kişi arasındaki dostluk ilişkilerinin bozuk olması. )
- SARICA ile SARICA
( Yabanarısı. | Sarıyı andıran, sarıya yakın. İLE Eyalet valilerinin buyruğundaki başıbozuk asker. )
- SARIÇALI = ÇOBANTUZLUĞU/KADINTUZLUĞU/AMBERBARİS
( Ayrı taçyapraklı ikiçeneklilerden, çiçekleri sarı, meyvesi ekşi ve kırmızı renkte, kabuğu ve kökü, solucan düşürücü ilaç olarak kullanılan bir bitki. )
( BERBERIS VULGARIS )
- SARIGÜZEL CADDESİ değil/< SARIGÖREZ CADDESİ
- SARIK ile/ve/değil KAVUK
( İmamların/mürşitlerin başlarındaki sarıklar, fesin etrafına dolandırılan kefendir. Kişi, yaşama anlam vermeyi, yaşamındaki olanaklar ya da değerler üzerinden değil ancak ve özellikle ölümü düşünerek anlamlandırabilir. Dolayısıyla yaşamın önemini ve ciddiyetini "ben ölümle hesaplaşmamı her zaman yaparım/yapabilirim!" bilgisini sunan bu sarıkla/kefenle yaymaktadır/paylaşmaktadır. Sarığın, özellikle camide ve özellikle imamın başında olması aynı zamanda cemaat için de geçerlidir. İmamın kıldığı namazdan cemaatin, cemaatin kıldığından da imamın sorumluluğu vardır. Bir bütünlerdir, birbirini tamamlarlar. Cemaate katılan her bir kişinin fiziksel olarak sarık takmasına gerek kalmadan imam bu görevi üstlenmiştir. Cemaat katılımcıları da sadece camide değil, günlük yaşamda da bu bilgi üzerine ölümle ilişkilerini bu simge ve anlam üzerinden gerektikçe ve zaman zaman sürdürmelilerdir. )
( Seyr-ü sülûk'u, nefs mertebelerini ve kefeni simgeler. [7 kat sarılır] )
- SARIK ile/değil ÜSKÜF[Yun.]
- SARIKIZ ile SARIKIZ
( İnek. İLE Deve örümceği. )
- SARILI ile SARILI
( Üstünde, sarı renk bulunan. İLE Sarılmış olan. )
- SARILMA ile/ve/değil KUCAKLAŞMA/KOÇMAK
( Zaman zaman ve yakınlıkla, ortak düşünce ve duygulanımlarda. İLE/VE/DEĞİL Uzun süre görüşülememesinden dolayı buluşma/karşılaşma sırasındaki ya da coşkulu/sevinçli bir durumdaki paylaşım. )
( Dostluklarda/yakınlıklarda olabildiğince paylaşılması/yaşanması gerekenler. )
( TEÂNUK[< UNK][: Birinin boynuna sarılma.] ile/ve/değil MUÂNAKA[< UNK] )
- SARILMAK:
MUTLULUĞU, İKİYE KATLAMAK ve/||/<> ACIYI, İKİYE BÖLMEK
- SARILMAK:
YAŞAMA ve/||/<> ÇALIŞMAYA
( Dört elle! VE/||/<> Bin elle! )
- SARILMAK ile SARINMAK
( Sarma eyleminin yapılması. | Bir şeyin üzerine, bir ya da birkaç kez dolanmak. | Kollarını dolamak, kucaklamak. | Tüm gücü ile ele almak. | Büyük bir istekle kendini vermek, benimsemek. | Hemen yapmaya koyulmak, girişmek. İLE Kendi üstüne sarmak. )
- SARILMAK ve/<> SIRTLAŞMAK
( İlişkiler, yüz yüze başlar, yan yana gelerek pekiştirilir, sırt sırta vererek devam ettirilir. )
- SARIMSAK ve NAR (GİBİ) ve/+/||/<>/> LAHANA ve MARUL ve SOĞAN (GİBİ)
( [İnsanın/kişinin] Bilinmesi gerekenleri. VE/+/||/<>/> Tanınması gerekenleri. )
- SARIMSAK ile KÖMÜREN
( ... İLE Yabani sarımsak. )
- SARIMSAK ile KURTLUCA/SU SARIMSAĞI
( Ballıbabagillerden, tırmanıcı sarı çiçekleri olan, kokusu sarımsağı andıran, göl, akarsu kıyıları vb. nemli yerlerde yetişen bir bitki, meşecik, yer meşesi/palamudu/pelidi. | Lohusa otu. )
- SARIMSAK ile SARIMSAKOTU
( ... İLE Turpgillerden, beyaz, küçük çiçekli, ovulduğunda sarımsak kokusu veren bir bitki. )
( ... cum ALLIARIA OFFICINALIS )
- SARIMSAK ile/<> SİYAH SARIMSAK
( ... İLE/<> Bildiğimiz sarımsaktan pek farklı değildir. Normal sarımsak, bir ay boyunca, belirli nem ve ısı altında tutularak, kontrollü bir biçimde kurutulur. Bu fermantasyon sonrasında beyaz olan sarımsağın dişleri siyaha döner.
Kansere karşı daha etkilidir. Fermantasyon sonucunda, kanserle savaşan özellikleri yoğunlaştırılmıştır. Kolesterolü düşüren bir madde içerir ve bu maddenin seviyesi, normal sarımsağa göre çok daha yüksektir.
Normal sarımsağın içerdiğinden daha fazla antiseptik, antifungal, antiviral, antioksidan ve antibakteriyel bileşenler içerir. Bu sayede bakteri ve virüs kaynaklı enfeksiyonlara karşı daha etkilidir.
Normal sarımsaktan 2 kat daha fazla antioksidan içerir. Bu sayede, kronik hastalıklar, dolaşım sistemi hastalıkları, romatoid arterit ve Alzheimer'a karşı oldukça etkilidir.
Kurutulmuş meyve tadına sahiptir. Daha şekerli ve tütsülenmiş bir tadı vardır. Beyaz sarımsağın aksine ağız kokusuna da neden olmaz. )
- SARIMSAKTA:
YEŞİL FİLİZİ OLAN değil/yerine BEYAZ FİLİZİ OLAN
- SARIMSI = SARIMTIRAK
( Sarıya çalan/benzeyen. )
- SARIP SARMALAMAK / SARINIP SARMALANMAK
- SARIŞIN ile GÖKMEN
( ... İLE Mavi gözlü sarışın. )
- SARIYER İSKELESİ =/< MESAR BURNU
- SARIYER ile ...
( Toprağının altın ve bakır madenlerinden dolayı sarı renkte olmasından dolayı adını almıştır. )
- ŞARJ ÂLETİ değil/yerine/= YÜKLEÇ
- ŞARJ ETMEK değil/yerine/= YÜKLEMEK
- ŞARJ OLMAK değil/yerine/= YÜKLENMEK
- ŞARJ[Fr., İng. CHARGE] değil/yerine/= YÜKLEME
- ŞARK ile Şark
( Yön. İLE Özel ad, bölge adı. )
- SARKAÇ ile SARKIK ile SARKIL ile SARKINTI ile SARKIŞ ile SARKIT
( Durağan bir nokta çevresinde, ağırlığının etkisiyle salınım yapan, devingen katı nesne. İLE Aşağı doğru uzanmış, sölpük, salpa, gevşek. İLE Sarkaçla ilgili, devinimi, sarkaç devinimine benzeyen. İLE Aşağı doğru uzanan, sarkan şey. İLE Sarkma eylemi ya da biçimi. İLE Mağaraların tavanında oluşan, genel olarak koni biçiminde, kalker birikintisi, damlataş, istalaktit. )
- ŞARKI MEŞK ETMEK değil MEŞK ETMEK
- ŞARKI MEŞK ETMEK değil ŞARKI/YI İCRÂ ETMEK
- ŞARKI OKUMAK/SÖYLEMEK ile/yerine/değil ŞARKI İCRÂ ETMEK
- ŞARKI SÖYLEMEK değil/yerine/= YIRLAMAK
- ŞARKI[< ŞARKÎ] ile/ve TÜRKÜ[< TÜRKÎ]
( Bestecisi bilinir. İLE/VE Bestecisi bilinmez. )
( YIR / IR: Ezgi, türkü, nağme. | Şiir. | Şarkı. )
- ŞARKI/CI ile YORUM/CU
- ŞARKÎ/ŞARKLI değil/yerine/= DOĞULU
- ŞARKI ile/değil BARKAROL
( ... İLE/DEĞİL Venedik gondolcularının, söz ve müziği önceden yazılmadan, içlerinden geldiği gibi söyledikleri şarkı. | Ritmi, üç zamanlı, müzik yapıtı. )
- ŞARKI değil/yerine/= EZGİ, ÇIĞGA
- ŞARKI ile KANTO[İt. < CANTO]
( ... İLE Tuluat tiyatrolarında oyundan önce genellikle kadın sanatçıların şarkı söyleyip dans ederek yaptığı gösteri. | Bu gösteri sırasında söylenen şarkı. )
- ŞARKI ile/değil MEHTÂBİYE
- ŞARKI ile MÜZİK
( SONG vs. MUSIC )
- ŞARKI ile/ve/değil/yerine/<> NİNNİ
( Tüm ninniler, hicaz makamındadır. )
- ŞARKI ile POTPURİ[Fr.]
( ... İLE Sevilen müzik yapıtlarından seçilmiş bölümlerin sıralanmasıyla oluşan müzik parçası. )
- ŞARKI ile ŞANSON
( ... İLE Hafif şarkı. )
- ŞARKI = SONG[İng.] = CHANSON[Fr.] = LIED[Alm.] = CANZONE[İt.] = CANCIÓN[İsp.]
- ŞARKI ile VODVİL[Fr.]
( ... İLE Meyhanelerde söylenen, neşeli, alaylı, taşlamalı şarkı. | Hareketli, eğlenceli bir konuya dayanan, şarkılara da yer verilen hafif güldürülü tiyatro gösterisi. )
- ŞARKI değil/yerine/= YIR
- ŞARKICI ile/ve/değil MÜZİSYEN
- ŞARKİYAT/ORYANTALİZM değil/yerine/= DOĞU BİLİ/Mİ
- ŞARKIYI ...:
BİLMEMEK ile/ve/değil/||/<>/< DUYMAMIŞ OLMAK
- Şarkı DİNLE!!!
- SARKMA ile/ve GECİKME
( [buluşma dakikasından önce] Haber verilmişse/verilirse. İLE/VE Haber verilmemişse. )
- SARKOİDOZ ile/||/<> TÜBERKÜLOZ
( Gövdede küçük yangılı[granülom] göze kümelerinin oluşumu ile ilişkili bir bağışıklık sayrılığı. İLE/||/<> Mycobacterium tuberculosis bakterisinin neden olduğu, akciğerlerde ve öteki organlarda bulaş ile ilişkili bir sayrılık. )
- ŞARLATAN[İt./Fr.] ile/ve/<> ŞAKLABAN
( Kendi bilgi ve niteliklerini ya da mallarını överek, çevresindekileri kandıran, dolandıran kişi. | Bilir geçinen kişi. İLE Şen, şakacı ve güldürücü kişi. | Dalkavuk. )
- ŞARLATAN ile/değil/yerine/>< BİLGİN
( Aldatır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Aydınlatır. )
- ŞARLATAN değil/yerine/>< FİLOZOF
( Filozofların aydınlatmadığı bir toplumu, şarlatanlar aldatır. )
- SARMA ile SARMAL/YILANKAVİ/HELİSEL/HELEZONİ[Ar., Yun.] ile SARMAN ile SARMAŞAN/SARILGAN ile SARMAŞIK
( Sarma eylemi. | Saran, içine alan şey. | Yaprak ya da başka şeylerle, içlik malzeme konup sarılarak yapılan yemek. | Güreşçinin, kendi ayağını, arkasında bulunan rakibin ayağının iç tarafına sokup dolaması. | Sarılarak yapılan. İLE Sarmal biçiminde olan. İLE Azman, iri. | Sarı tüylü kedi. İLE Sarılgan. İLE Sarmaşıkgillerden, koyu yeşil renkli, değişik biçimli yaprakları olan, sap ve dallarından çıkan, küçük ek köklerle dik, düz yerlere yapışarak tırmanan bitki. )
- SARMAL ile/değil DÖNGÜSEL
- SARMAŞ DOLAŞ (GEZMEK, YÜRÜMEK)
- SARMAŞIK ile BAĞBOĞAN/KÜSKÜT[< Fr. < Ar.]
( ... İLE Çitsarmaşığıgillerden, ince, uzun ipliksi saplarıyla, asma, baklagiller ve kimi meyve ağaçlarına sarılarak onları sömüren, klorofilsiz bir asalak bitki, şeytansaçı, cinsaçı. )
( ... cum CUSCUTA )
- SARMAŞIK ile ÇİTSARMAŞIĞI
( ... İLE Çitsarmaşığıgillerin örnek bitkisi olan, daha çok, tarla kenarlarında yetişen, beyaz çiçekli, sarılıcı, otsu bitki. )
( ... cum CONVOLVULUS ARVENSE )
- SARMAŞIK ile FRENKASMASI
( ... İLE Asmagillerden, sonbaharda, yaprakları güzel bir renk alan, süs sarmaşığı. )
( ... cum AMPELOPSIS )
- SARMAŞIK ile JAPONSARMAŞIĞI
( Sarmaşıkgillerden, koyu yeşil renkli, değişik biçimli yaprakları olan, sap ve dallarından çıkan küçük ek köklerle dik, düz yerlere yapışarak tırmanan bitki. İLE Asmagillerden, ana vatanı Çin ve Japonya olan, sülüklerinin ucu duvarlara tutunmak için genellikle daire biçiminde genişlemiş olan, sarılcı süs bitkisi. )
( HEDERA HELIX cum AMPELOPSIS JAPONICA )
- SARMAŞIK ile LOĞUSAOTU
( Sarmaşıkgillerden, koyu yeşil renkli, değişik biçimli yaprakları olan, sap ve dallarından çıkan küçük ek köklerle dik, düz yerlere yapışarak tırmanan bitki. İLE İkiçeneklilerden, çiçekleri koyu kahverengi ve pis kokulu, tırmanıcı bir bitki. )
( HEDERA HELIX cum ARISTOLOCHIA )
- SARMAŞIK ile MORSALKIM
( ... İLE Baklagillerden, salkım durumunda mavi, mor, beyaz, pembe renkli çiçekler açan bir sarmaşık. )
( ... cum WISTARIA SINENSIS )
- SARMAŞIK ile ORMANSARMAŞIĞI/AKASMA
- SARMAŞIK ile SARILGAN
( ... İLE Sapı yakınındaki başka bitkilere ya da başka şeylere sarılıp yükselen, otsu ya da odunsu bitki. )
- SARMAŞIK ile/değil SARMAL
- SARMAŞIK ile SARMAŞIK İNCİRİ
- SARMAŞIK ile YERSARMAŞIĞI
( ... İLE Gebreotugillerden, nemli yerlerde, duvar diplerinde yetişen bir bitki. )
( ... cum CLEOME )
- SARRÂF ile/ve/değil/yerine/||/<> SAHHÂF
- SARSILMAZLIK = İTMİNAN-I NEFS = ATARAXIA[İng.] = ATARAXIE[Fr., Alm.] = ATARAKSIA[Yun.]
- SARSIM ile SARSINTI
( Sarsma eylemi. | Gök nesnelerinin[cirim], genel çekim yasasına uygun olarak birbirini çekmesi nedeniyle herhangi bir gezegenin hareketinde görülen karışıklık. İLE Birden sallanma, sarsılma. | Titreme. | Deprem. | Deprem sırasındaki yer hareketlerinin her biri. | Bir kurum ya da kuruluşun dengesini etkileyen bozukluk. | Kaza, ilaç ve uyuşturucuların yarattığı, fiziksel ya da coşkusal nitelikteki, birdenbire gelişen karmaşık belirtilerin tümü. )
- ŞART (SÜRMEK) ile/değil/yerine RİCA (ETMEK)
- ŞART-I A'ZAM ile/ve ŞART-I BÂTIL ile/ve ŞART-I CÂİZ ile/ve ŞART-I LAĞV ile/ve ŞART-I MÜFSİD ile/ve ŞART-I MÜTEAHHİR ile/ve ŞART-I MÜTEÂRIZ ile/ve ŞART-I MÜTEKADDİM/EVVEL ile/ve ŞART-I NÂSİH ile/ve ŞART-I SÂNİ ile/ve ŞART-I SARÎH ile/ve ŞART-I TAKYÎDÎ ile/ve ŞART-I VÂKIF
- ŞART-I İNFİSÂHÎ ile/ve ŞART-TÂLİKÎ
( Bozucu şart. [Evimi eşime bağışlarım fakat benden önce ölürse ev benimdir.] İLE/VE Belirli bir zamana/koşula bağlı şart. [Eğer sınıfı geçersen bisiklet alırım.] )
- ŞART ile FARZ
- ŞART değil KOLAY!
- ŞART ile/ve/<> ŞATR
( Koşul. | Durum, hal, vaziyet. | Yemin. İLE/VE/<> Yarı, yarım. | Bölüm, kısım, parça. | Mısra. )
- ŞART ile/ve/||/<>/> SIHHA ŞART
- ŞART ile/değil SÜS
- ŞARTLI TAHLİYE/SALIVERME ile/ve/<> DENETİMLİ SERBESTLİK
- ŞARTLI TAHLİYE değil/yerine/= KOŞULLU SALIVERİ
- ŞARTNAME/BAYLAVBETİ değil/yerine/= KOŞULLUK
- ŞARTSIZ-ŞURTSUZ (KABUL ETMEK, ÖNE SÜRMEK)
- ŞARYO[Fr. < CHARIOT]
( Bir aletin ya da aracın hareketli parçası. | Yazı makinesinin kâğıt takılan, tuşlara vuruldukça ilerleyen bölümü. | Bazı avcı uçaklarının kalkışını sağlayan fırlatma düzeni. | Bir eğik düzlem boyunca, arabaların taşınmasını sağlayan küçük vagon. )
- ŞARZ değil ŞARJ
- ŞAŞ ile ...
( TAŞKENT )
- ŞAŞA ile ŞATAFAT
- ŞÂŞAA/LI["ŞAŞALI" değil!] değil/yerine/= GÖRKEM | PARILTI, PARLAKLIK
- ŞAŞAR ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< AŞAR
( Torun. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Dede. )
( İstenç[irâde]. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Direnç[ihtiyâr]. )
( Aynı dönemde ve birlikte yaşarlar. )
- ŞASE[Fr. SACHET] değil/yerine/= BOHÇA
( İçine mendil, gecelik vb. şeyleri koymaya yarayan, çeşitli büyüklükte, kumaştan koruncak. )
- ŞASE[Fr. SACHET] ile ŞASİ[Fr. CHÂSSIS]
( İçine mendil, gecelik vb. şeyleri koymaya yarayan, çeşitli büyüklükte, kumaştan koruncak. İLE Motorlu kara taşıtlarının iskelet bölümü. | Fotoğrafçılıkta içine duyarlı bir cam ya da kâğıt konulan, yassı, ışık geçirmez kutu. | Yapı işlerinde sürme çerçeve. )
- ŞAŞI/LIK ile/değil ŞAŞIL/ŞEHLÂ
( Birbirine paralel görme ekseni olmayan (göz ya da kişi.) | Gözlerini çarpıtarak. İLE Kusurlu sayılmayacak kadar hafif şaşı göz. )
( AHVEL ile/değil ... )
( LÛC ile/değil ... )
( [not] GOGGLE/CROSS-EYE/SQUINT vs./and/but ... )
- ŞAŞIRMA (ACEB)
- ŞAŞIRMA ve/> KORKU
- ŞAŞIRMAK ile "KIRILMAK"
- ŞAŞIRMAK ile/ve AFALLAMAK
- ŞAŞIRMAK ile/ve/||/<> SARSILMAK
- ŞAŞIRTMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
DEVEDE KULAK ile/ve/||/<> YA SİYAH, YA BEYAZ ile/ve/||/<> KANITLAMA ZORUNLULUĞU ile/ve/||/<> FELÂKET ÇIĞIRTKANLIĞI ile/ve/||/<> İMÂLI SORU ile/ve/||/<> ÇOK SORULU ile/ve/||/<> SINIRLI SEÇENEK
( FALLACY OF THE BEARD vs./and/||/<> BLACK OR WHITE FALLACY vs./and/||/<> ARGUMENT FROM IGNORANCE vs./and/||/<> FALLACY OF SLIPPERY SLOPE vs./and/||/<> COMPLEX QUESTION vs./and/||/<> FALLACY OF MANY QUESTIONS vs./and/||/<> FALLACY OF LIMITED CHOICES )
- ŞAŞIRTMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< EZBER BOZMAK
- Şaşırdığında SUS!!!
- ŞAŞKIN BAKKAL ile ...
( Göztepe'dedir. )
- ŞAŞKIN/LIK ile/değil/yerine AŞKIN/LIK
- ŞAŞKIN/LIK ile/ve/<> GÜVENSİZ/LİK
- ŞAŞKIN/LIK ile/ve/değil HAYRAN/LIK
( BEHT )
- ŞAŞKIN/LIK ile/ve/<> KARARSIZ/LIK
- ŞAŞKIN/LIK ve PANİK
- ŞAŞKIN/LIK ile/ve/> SUSKUN/LUK / SUSMA
- ŞAŞKINLIK(/HAYRET) ile/ve/||/<>/> KUŞKU
( Zihinde. İLE/VE/||/<>/> Felsefede. )
- ŞAŞKINLIK ile "GÖT OLMAK"
- ŞAŞKINLIK ile BELİNLEME
( .. İLE Birden uyanarak, çevresine korku ile şaşkın şaşkın bakmak. )
- ŞAŞKINLIK = CONSTERNATION[İng., Fr.] = BESTÜRZUNG[Alm.] = CONSTERNATIO[Lat.]
- ŞAŞKINLIK ile KORKU
( BEWILDERMENT vs. FEAR )
- ŞAŞMA/ŞAŞIRMA/HAYRET (ETMEK) ile/ve/<>/> ŞAŞAKALMA/HAYRANLIK
( Felsefeye yöneltir. İLE/VE/<>/> Sanata yöneltir. )
( Doğaya/doğada. İLE/VE/<>/> İnsana/insanda. )
( Kısa süreli. İLE/VE/<>/> Uzun süreli. )
( Hem olumlu, hem olumsuzlara yöneliktir. İLE/VE/<>/> Olumsuzlara yönelik değildir. )
( Parçaya yöneliktir. İLE/VE/<>/> Tamamlanmışlara/olgunlara yöneliktir. )
( Anlayamadıklarımıza yöneliktir. İLE/VE/<>/> Aydınlatıcıdır. Kavrama ve kuşatmamızla birliktedir. )
( Açmazlarda, çelişki ve sıkıntılarda deneyimlediğimiz. İLE/VE/<>/> Sonsuzluğu, yüceliği ve üstünlüğü "duyumsatır". )
( ASTONISHMENT/AMAZEMENT vs./and/<>/> ADMIRATION )
( ADMIRATIO cum/et/<>/> ... )
- ŞAŞMAK ile ŞAŞIRMAK
( Şaşan ve şaşıran kişi, bilmediğini bilen kişidir. )
- ŞAŞMAZ/LIK ile/ve/||/<>/> SAPMAZ/LIK
- SASTRA(/ŞASTRA) ile ...
( Kutsal belge ya da sutraların yorumu. (Şerh) )
- ŞASTRA[Sansk.]
( Sutraların yorumlarını yapan yapıtlara verilen ad. )
- SAT-SANG:
Doğru ve bilge kişilerle beraberlik.
- ŞÂT[Ar.] ile ŞAT/ŞATT[Ar. çoğ. ŞUTÛT] ile ŞATH[Ar.] ile ŞAT[Fr. CHATTE]
( Koyun. İLE Büyük ırmak. İLE Ciddi bir hissi ya da düşünceyi mizahî bir edayla anlatan şiir. İLE Sığ sularda, ağır yükleri taşımak için kullanılan, altı düz, bir çeşit tekne. )
- SAT ile SAT-SANG
( Etkin durumdaki Sonsal İlke'nin, aşkın[transandantal] yüzü. İLE Doğru ve bilge kişilerle beraberlik. )
- ŞATAFAT değil/yerine/= GÖRKEM
- SATAŞMAK ile/ve/||/<> DALAŞMAK
- SATAŞMAK ile/ve/||/<>/> SÜRTÜŞMEK
- SATELLIT SİSTEM/SATELLITE SYSTEM[İng.] değil/yerine/= UYDU DÜZENİ
- SATEN ile/değil ZÂT-EN
- SATH ile/||/<> SATH MÜSTEVÎ
( Yüzey. | İki boyutluların yüzeyi. İLE/||/<> Düzlemsel yüzey. )
- SATHEN[Ar.] ile SATHÎ[Ar.]
( Dıştan, dış yüzden. İLE Dış yüzeyle ilgili. | [matematikte] Yüzeysel. [İng. SUPERFICIAL, Fr. SUPERFICIEL] | Üstünkörü. )
- SATHÎ[Ar.] değil/yerine/= YÜZEYSEL/GELİŞİGÜZEL/ÜSTÜNKÖRÜ
- SATHÎ ile ...
( DIŞ YÜZEYLE İLGİLİ | YÜZEYSEL | ÜSTÜNKÖRÜ )
- ŞATHİYAT ile ŞATHİYE
( Ciddi bir düşünceyi, konuyu, şaka ve alay yollu anlatmak için yazılmış deyişler. İLE Yergiye, alaya, şakaya yer veren manzum yapıt. | Tasavvuf konularını mizahlı bir biçimde işleyen, coşku hâlinde söylenen bir şiir türü. )
- ŞATHİYE[Ar.] ile ŞÂTIİYE[Ar.]
( Ciddi bir düşünceyi, konuyu, şaka ve alay yollu anlatmak için yazılmış deyişler. İLE Uzunbacaklılar.[Fr. ECHASSIERS] )
- SATİ ile ...
( Farkındalık. )
- SATI ile SATIH[Ar.]
( Satmak, satış. İLE Yüz, yüzey. )
- SATICI ile ALICI
( Satmaya "bakar". İLE Nereye bakar? )
- SATIH/SATHİ[Ar.] değil/yerine/= YÜZEY/SEL
- ŞÂTIİYE[Ar.]/ÉCHASSIERS[Fr.] ile ...
( Uzunbacaklılar. )
- SATILABİLİRLİK ile/ve/değil/<> DEĞİŞİM DEĞERLİLİK
- SATILAMAZ ile/ve/||/<> DEVREDİLEMEZ
- SATIN ALMAK ile/değil/yerine/>< KENDİN YAP!
- SATIP SAVMAK
- SATIR ARASI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BAĞLAM
- SATIR'DAN ile/ve/yerine SADIR'DAN (OKUMAK/KONUŞMAK)
- ŞÂTIR[Ar. < ŞETÂRET | çoğ. ŞUTTÂR] ile ŞÂTR[Fars.]
( Neşeli, zevkli, şen, şenlik. | Büyük bir kişinin atı yanında gitmekle görevli ağa. | Tören ve alaylarda, sultanın, vezirin yanında yürüyen görevliler. İLE Yarı, yarım. | Bölüm, parça, kısım. | Dize/mısra. )
- SATIR[Ar.] değil/yerine/= DİZEK/ÇİZEK
- SATIR[Ar.] değil/yerine/= KINRAK
- SATİR[Fr.] değil/yerine/= YERGİ
- ŞATIR ile/||/<> RİKABDAR
( Tören ve alaylarda Sultan'ın, Vezir'in yanında yürüyen görevliler. İLE/||/<> Sultan'ın ata binerken üzengisini tutan görevli. )
- SATIR ile/ve SADIR
- SATİRİAZİS ile/ve/||/<> NEMFOMANİ
( [Aşırı eşeysel istekli/lik]
Erilde. İLE/VE/||/<> Dişilde. )
- SATIRSONU ile SATIRBAŞI
- SATIŞ VAADİ değil/yerine/= SATIŞ ÜSTLENİMİ
- SATIŞ/SATIM ile SATIN (ALMAK)
( Satıcı ile alıcı arasında yapılan ve bir malın, alıcıya verilmesi ve bunun karşılığında bir eder alınması yoluyla yapılan işlem, satma eylemi. İLE Ederini vererek bir şey almak. )
- SATISFACTORY vs. SATISFYING
- SATIŞTA:
N ile/ve/||/<> A ile/ve/||/<> I ile/ve/||/<> D ile/ve/||/<> A ile/ve/||/<> S
( Gereksinim. İLE/VE/||/<> Dikkat. İLE/VE/||/<> İlgi. İLE/VE/||/<> İstek. İLE/VE/||/<> Eylem. İLE/VE/||/<> Tatmin. )
( Need. VS./AND/||/<> Attention. VS./AND/||/<> Interest. VS./AND/||/<> Desire. VS./AND/||/<> Action. VS./AND/||/<> Satisfaction. )
- Satır aralarını okumak için SUS!!!
- SATMAK ile/ve "OKUTMAK"[argo]
- SATMAK ile GÖTÜRÜ SATMA
( ... ile MÜCÂZEFE )
- SATMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> VERMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> DAĞITMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BAĞIŞLAMAK
- SATORİ[Jap.](Nirvana) ile ...
( Kişinin gerçek yaratılışını tanımasıyla sonuçlanan Zen yaşantısı. Uyanma, aydınlanma. Her türlü ikici, karşıt görüşler aşılarak kişinin küçük, göreli benliğinin yok olmasını sağlayan dönüşüm. (Tasavvuf'ta )
- SATORİ[Zen] = NİRVANA[Sansk.]
- SATRANÇ OYUN AÇILIŞINDA:
İSPANYOL ile/ve/||/<> İTALYAN
( [beyaz için] Bb5[< e4, e5 > Nf3, Nc6] İLE/VE/||/<> Bc4[e4, e5 > Nc3, Nc6] )
- SATRANÇ OYUN SAVUNMASINDA :
FRANSIZ ve/||/<>/> SİCİLYA
( e4[beyaz], e6[siyah] VE/||/<>/> Nf3[beyaz], d6[siyah] )
- SATRANÇ TAHTASINDA:
AK TAŞLAR ile/ve/<>/>< KARA TAŞLAR
( a1 ile başlar. İLE/VE/<>/>< h8 ile başlar. )
- SATRANÇ TAŞLARININ DEĞERLERİNDE:
1 ile/ve/||/<>/< 3 ile/ve/||/<>/< 5 ile/ve/||/<>/< 9 ile/ve/||/<>/< SONSUZ
( Piyon. İLE/VE/||/<>/< Filler. İLE/VE/||/<>/< Atlar ve kaleler. İLE/VE/||/<>/< Vezir. İLE/VE/||/<>/< Şah. )
- SATRANÇ TAŞLARININ HAMLE HARFLERİ/KODLARI:
Ş | V | K | F | A ile/ve/||/<> K | Q | R | B | N
( Ş[ah] | V[ezir] | K[ale] | F[il] | A[t]
ile/ve/||/<>
K[ing] | Q[ueen] | R[ook] | B[ishop] | [K]N[ight] )
( PİYON: simgesizdir/harf karşılığı yoktur
X: Alış.
o - o: Küçük rok.
o - o - o: Büyük rok.
ŞAH ÇEKME: +
ŞAH - MAT: #
)
( Türkçe'de. İLE/VE/||/<> İngilizce'de. )
- SATRANÇ ve/||/<>/< ANA KURALLARI
( - Taşları geliştirmek.
- Ortadaki dört merkezi ele geçirmeye çalışmak.[d4,d5,e4,e5]
- En zayıf kareye saldırmak.[f2[beyazda] ve f7[siyahta][şah'ın çaprazındaki piyon]]
- Açılışta, aynı taşı, üst üste oynamamak.
- Hiçbir taşı, boş yere kaybetmemek. )
- SATRANÇ ile ÂRİFLERİN SATRANCI/YILANLI DAMA
(
)
( ... İLE Mat yoktur. )
( )
- SATRANÇ ve BİLARDO
- SATRANÇ ile BİSÂT-I SATRANÇ
( Satranç tahtası. )
- SATRANÇ ve/||/<> BİSİKLET
( Her hamleyle tamamen değişir. VE/||/<> [düzlükte] Ancak pedala basarak üstünde durulur ve ilerlenir. )
- SATRANÇ = CHESS[İng.] = ÉCHESS[Fr.] = SCHACH[Alm.] = SCACCHI[İt.] = AJEDREZ[İsp.]
- SATRANÇ ile/ve/||/<> KÖRLERİN SATRANCI ile/ve/||/<> KÖRLEME SATRANÇ
( )
- SATRANÇ ve/||/<> MATEMATİK
( Şah ve Mat
[Satrancın, ilk kez M.S. 570 yıllarında, Hindistan'da oynandığını biliyoruz. O tarihlerde yazılmış olan pek çok belgede satranç oyunundan söz ediliyor. Daha önce Çin'de de bu oyunun oynandığı söyleniyorsa da Çin kayıtlarında, o herşeyi kaydeden Çin kayıtlarında, satrançtan söz edilmediğinden dolayı satrancın başlangıcı olarak 570 - 600 yıllarını ve Hindistan'ı alıyoruz.]
Söylentiye göre, bunu bulan Brahman rahibi, Şah'a bir ders vermek istemiş.
"Sen, ne kadar önemli biri olursan ol, adamların, vezirlerin, askerlerin olmadan hiçbir işe yaramazsın, hiçbir önemli iş yapamazsın" demek istemiş.
Şah, durumdan memnun görünmüş.
"Peki, oyunu ve dersini beğendim. Dile benden, ne dilersen." demiş.
"Satrancın, matematikle ne ilgisi var?" diyorsanız, işte şöyle bir ilişkisi var.
Rahip, bu olay üzerine, Şah'ın alması gereken dersi hâlâ almadığını düşünerek,
"Bir miktar buğday istiyorum. Sana bulduğum bu oyunun birinci karesi için bir buğday istiyorum. İkinci karesi için iki buğday istiyorum. Üçüncü karesi için dört buğday istiyorum. Böylece, her karede, bir önceki karede aldığım buğdayın iki katı buğday istiyorum. Sadece bu kadarcık buğday istiyorum." demiş.
Şah, kendi gibi yüce ve kudretli bir şahtan, isteye isteye üç-beş tane buğday isteyen bu rahibin, küstahlığa varan alçakgönüllüğüne sinirlenmiş ve ona bir ders vermek istemiş.
"Hesaplayın. Hak ettiğinden bir tane fazla buğday vermeyin!" demiş.
İnce Hesap
Hesaplamaya başlayınca, ilk kareler kolay gitmiş. Birinci kareye bir buğday, ikinci kareye iki buğday, üçüncü kareye dört buğday... Ancak, 10. kareye gelindiğinde, toplam 1023 buğday vermeleri gerekiyormuş. Hesabın böyle gideceğini, rahibe, üç-beş buğday vereceklerini zannediyorlarmış. 15. karede, yalnızca 1.5 kilo buğday vereceklermiş. 25. kareye gelince, vermeleri gereken buğdayın, 1.5 ton olduğunu görmüşler ama fazla heyecanlanmamışlar. Oysa, 31. kareye gelince, bu işin şakası olmadığını anlamaya başlamışlar. Çünkü, vermeleri gereken buğday, 92 tonmuş.
Yine hesaplamaya devam etmişler. 49. kareye geldikleri zaman, 24 milyon ton buğday vermeleri gerektiği ortaya çıkmış. [Bu ise Türkiye'nin bir yıllık buğday üretiminden daha fazla.] 54. kareye geldiklerinde, 771 milyon ton buğday vermeleri gerekir. [Bu da dünyanın bugünkü ölçülere göre birbuçuk yıllık buğday üretimi.]
"Madem hesaba başladık, devam edelim" deyip bitirmişler. 64. kare de tamamlandığında, bugünkü ölçülerle dünyanın 1500 yıllık buğday üretimini rahibe vermeleri gerektiği ortaya çıkmış.
Bu öykünün sonu bilinmiyor. Rahip, bir miktar buğdaya râzı olup gitti mi, yoksa Şah'tan iyi bir azar mı işitti bilmiyoruz. Satrancın, günümüzden yaklaşık 1300 yıl önce bulunduğunu ve eskiden de dünyanın yıllık buğday üretiminin bugünkünden daha az olduğunu göz önünde bulundurursak, rahibe olan borcumuzu hâlâ ödeyemediğimiz, hâlâ borçlu olduğumuz ortaya çıkar.
1. karede 20 = 1
2. karede 21 = 2
...
10. karede 210 = 512
...
30. karede 230 = 536.870.912
...
60. karede 260 = 576.460.752.303.423.488
...
63. karede 263 = 9.223.372.036.854.775.808
64. karede 264 = 18.446.744.073.709.551.615
Bu sayının matematik dilindeki karşılığı ise
63Σ n = 0
2n = 264 - 1 = 18.446.744.073.709.551.615 )
- SATRANÇ ile ŞATRANÇ
- SATRANÇTA:
AÇILIŞ ve/||/<> YAPILMAMASI GEREKENLER
( * At ile başlanmaz!
* Kalelerin önündeki piyonlarla başlanmaz! [Yandan değil ortadan başlanır!]
* Vezir'in önündeki piyonla başlanmaz! )
- SATTVA ile ...
( Varlık, varoluş, gerçek öz. Yoga'da saflık ya da iyilik niteliği. "Sattvik", saf, doğru. )
- SATTVANUBHAVA ile ...
( Evrenin gerçek uyumunu (sattva, varlık) duymak, yaşamak deneyimi(anubhava). )
- SATURATION ile ...
( Rengin tokluğu. )
- SATÜRN'ÜN HALKALARI:
3 ile/ve/değil/||/<>/> 6
- SATÜRN ile BJ1407b
( ... İLE Satürn'ünkine benzer halkaları olan ilk öte gezegendir. Bizden yaklaşık olarak 420 ışık yılı uzakta olan bu gezegenin halkaları, Satürn'e göre o kadar çok ve uzundur ki, neredeyse Güneş'ten, Venüs'e kadar olan alanı kaplamaktadır. Jüpiter'den 20-30 kat daha büyük olan bu gezegen, Satürn'ün yerinde olsaydı, halkaları, Dünya'nın gökyüzüne kadar gelir ve dolunaydan çok daha büyük görünürdü. )
- SATÜRN ile/ve/||/<> ENCELADUS
- SATÜRN ve/||/<> HALKALARI
( ... VE/||/<> Satürn'ün halkaları, 4.4 milyar yıl önce Satürn ile birlikte oluşmuştur. [30-40 milyon yıl önce oluştuğu da söylenilmektedir.] Gezegenin halka sistemi, uydularıyla arasında olan etkileşim sonucu oluşmuştur. Halkaları, büyük ölçüde, su buzu ve çok az miktarda da tholin ve silikat toz parçacıklarından oluşmuştur. Güneşin ultraviyole ışınlarının, su buzu ile etkileşmesi sonucu ortaya oksijen ve hidrojen çıkmaktadır. Bu da Satürn'ün halkalarının, kendilerine ait bir atmosferi olduğunu göstermektedir. Satürn'ün halkalarının kalınlığı sadece 20 cm.'dir. )
- SATÜRN ve/||/<> TİTAN
( ... VE/||/<> Satürn'ün en büyük uydusudur ve yoğun bir atmosferi olduğu bilinen tek doğal uydudur. Titan'daki büyük su kütleleri gibi görünen bu okyanusların, metan gazının sıvı durumu olduğu görülmüştür. Yüzey sıcaklığı, yaklaşık olarak -180 °C'dir. )
- SATÜRN URANÜS
( ... İLE/VE/<> Bulunuşu/adlandırılışı, 1781'dedir. )
( Güneşe uzaklık sırasında yedinci olan ve güneş çevresindeki dolanımını 84 yılda tamamlayan gezegen. )
( Uranüs'ün, mavi-yeşil renkte olmasının, atmosferinde bulunan metan gazından kaynaklandığı düşünülüyor. Uranüs'ün Satürn gibi halkalarının olduğu tespit edilmiştir. Ancak bu halkalar, Satürn'den daha az ve incedir. Ortalama sıcaklığı -197 °C olup Satürn'den sonra en sert rüzgarlara sahip ikinci gezegendir. )
- SATVET[Ar.] değil/yerine/= (ZORLU/SİNDİRİCİ) GÜÇ
- SATYAM-SHİVAM-SUNADRAM ile ...
( Doğru, iyi, güzel. Satyam(doğruluk), shivam(lütufkâr~hayırkâr shiva), sundaram(güzel). )
- SAUNA[Fince] ile/ve/<> MUNÇA
( ... İLE/VE/<> Taşkömürü ile ısıtılan sauna.[Kazan'da.] )
- SAV/İDDİAYA KARŞI, KANIT ORTAYA KOYMA SORUMLULUĞU:
GÜMRÜKTE ve/||/<> KİŞİ(İNSAN) HAKLARINDA ve/||/<> KİŞİSEL VERİ İŞLEMEDE
( Kişiye aittir.[Bunların dışındakilerde, "sav/iddia" sahibinindir.] )
- SAV/TEZ ile/ve/||/<>/> | ÖNSAV/HİPOTEZ ile/ve/||/<>/> KARŞISAV/ANTİTEZ | ile/ve/||/<>/> BİREŞİM/SENTEZ
( Sav. İLE/VE/||/<>/> | Varsayım[ispatta geçici olarak kabul edilen doğrular][faraziye]. İLE/<> Karşı Sav. | İLE/VE/||/<>/> Bireşim. )
- SAV ile İLERİ SÜRÜŞ | DENETLENEBİLİR İDDİA
- SAV = MÜDDEA, TEZ = THESIS[İng.] = THÈSE[Fr.] = THESE, THESIS[Alm.] = THESIS[Yun.] = TESIS[İsp.]
- SAV ile/||/<> SAVA
( Haber. İLE/||/<> Havadis. )
- SAVA/HABER ile MÜJDE
( HAVÂDİS[< HÂDİSE], NEBE ile BEŞÂRET )
( ... ile NÜVÎD )
( NEWS vs. GOOD NEWS )
- SAVAB - HATA ile SEVAP - GÜNAH
- SAVÂB[Ar.] ile SEVÂB[Ar.] ile SEVVÂB[Ar.] ile SAVB[Ar.]
( Doğruluk, dürüstlük. Doğru hareket/davranış/düşünce. | Doğru, dürüst. İLE Ödüllendirilen hareket/davranış/tutum. | Hayırlı hareket, hayır işleme. İLE Elbiseci. İLE Yön/cihet, taraf. )
- SAVANNA(H)/SAVANA[Fr. < İsp.] ile ...
( Ekvator kuşağındaki geniş çayırlar. )
- SAVAŞ ya da KORSANLIK değil/yerine/>< TİCARET
- SAVAŞ:
VEKİL ile/ve/||/<>/> MELEZ
- SAVAŞ değil/yerine/>< BARIŞ
( İyisi yoktur. DEĞİL/YERİNE/>< Kötüsü yoktur. )
- SAVAŞ ile/değil FETİH
( [not] WAR vs./but CONQUEST )
- SAVAŞ yerine MÜCADELE
- SAVAŞ ile/ve/değil/yerine/< SALDIRI/Ş
- SAVAŞ değil/yerine/>< SANAT
- SAVAŞ ile/ve/değil/yerine SAVAŞIM
- SAVAŞ ile/ve/değil/||/<>/< TUZAK
- SAVAŞI KAYBETMEK:
ÖLÜNCE değil DÜŞMANA BENZEYİNCE
- SAVAŞMA değil/yerine/<>/> TANIŞMA
- SAVAŞMAMA ile/ve/||/<> MESAFE ALMA
- SAVCI/LIK ile GENEL SORGU SAVCI/LIĞI
- SAVCININ/POLİSİN İŞİ(/GÖREVİ/SORUMLULUĞU):
"(HERHANGİ) (BİR) ZANLI YAKALAMAK" değil (İLGİLİ/KANITLI) ZANLIYI YAKALAMAK
- SAVCININ/POLİSİN İŞİ(/GÖREVİ/SORUMLULUĞU):
"ALEYHTE KANIT TOPLAMAK" değil HEM LEHTE, HEM DE ALEYHTE; NE LEHTE, NE DE ALEYHTE KANIT TOPLAMAK
- SAVE vs. CARE
- ŞAVK/ŞEVK[Ar.] değil/yerine/= IŞIK
- SAVLET/HAMLE[Ar.] değil/yerine/= ATILIM
- SAVM-I DÂVÛD ile ...
( BİR GÜN ORUŞ TUTMAK, BİR GÜN TUTMAMAK )
- SAVM ile/ve ZÜHD
- SAVRUK ile SAVSAK
( Aklını işine vermeyen, dikkatsiz. | Düzensiz, dağınık. İLE İşlerine önem vermeyip onları gelişigüzel yapıveren ya da daha sonraya bırakan. )
- SAVRULMAK ile/değil/yerine/>< SALINMAK
- SAVRULMAK ile/değil SARSILMAK
- SAVSAKLAMA ile/ve/<> SALLAMA
- SAVT[Ar.] ile KELÂM[Ar.]
- SAVT[Ar.] ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< SAMT[Ar.]
( Ses, sadâ[insan sesi], selen. | Bağırma, haykırma, çığlık. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Susmak. )
- SAVT[Ar.] ile SAVT[Ar.] ile ŞAVT[Ar.]
( Ses, sadâ[insan sesi], selen. | Bağırma, haykırma, çığlık. İLE Kamçı, kırbaç. İLE Tavafta, her dönüşün adı. )
- SAVT[Ar.] ile SIYÂH[Ar.]
- SAVUNDUĞUNDAN DOLAYI BİLMEK ile/değil/yerine/>< BİLDİĞİNDEN DOLAYI SAVUNMAK
- SAVUNMA HAKKI ile/ve/||/<> KENDİNİ İFADE ETME HAKKI
- SAVUNMA İÇİN BAHANE (BULMAK) ile/yerine/değil ŞÜKÜR İÇİN BAHANE (ARAMAK/BULMAK)
( Bulmak için değil, kaybetmek için arıyoruz. )
( Her mazharata bir mazeret bulunur. )
- SAVUNMA MEKANİZMALARINDA:
BASTIRMA ile/ve/değil/||/<> BÖLME
- SAVUNMA MEKANİZMALARINDA:
FİZİKSEL OLARAK KAZANILMIŞ SAVUNMA SİLAHLARI ile/ve DAVRANIŞSAL OLARAK KAZANILMIŞ SAVUNMA HAREKETLERİ
- SAVUNMA MEKANİZMASI ile/ve/||/<> AVUNTU
- SAVUNMA ile/ve/||/<> "... SAYMA"
- SAVUNMA ile/ve/değil "TUTMA"
- SAVUNMA ile/ve/değil/yerine ARKASINDA/ARDINDA DURMA
- SAVUNMA ile CAHİLLERİN "SAVUNMASI"
( Konu/olgu çerçevesinde kalarak geçerli dayanakçaları öne sürme çabası ve hakkı. İLE Konuyu/olguyu değerlendirmek yerine ya kendilerini savunurlar ya da kişileri örnek gösterir ve saldırırlar. )
( Duygular, bilgilerle ters orantılıdır. Ne kadar az biliş varsa o kadar savunuş vardır. )
( DEFENCE vs. DEFENCE OF IGNORANTS )
- SAVUNMA ile DESTEKLEME
( TO DEFENCE vs. TO SUPPORT )
- SAVUNMA ve/||/<> GÜDÜLENME ve/||/<> KAYGI
- SAVUNMA ile ÖNCELLEME
( TO DEFENCE vs. TO PRECEDE )
- SAVUNMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SAVUŞTURMA
- SAVUNMA ile/değil/yerine SERİMLEME
- SAVUNMAK ile DİRENMEK
( TO DEFEND vs. TO RESIST )
- SAVUNMAK ile KORU(N)MAK
( TO DEFEND vs. TO (GET) SAVE )
- SAVUNUCU YAKLAŞIM/AÇIKLAMA ile/değil/yerine İKİNCİL/ALTERNATİF YAKLAŞIM/AÇIKLAMA
- SAVUNULMASI BİZE DÜŞMEZ değil SAVUNULMASINA GEREK KALMAZ/YOKTUR
- SAVURGAN/LIK >< CİMRİ/LİK
- SAVURGAN/LIK ile/ve/<>/değil/yerine DAĞINIK/LIK
- SAVURGAN/LIK ile/değil/yerine/>< SADÂKAT
- SAVURMA ile/değil/yerine/>< SAVUNMA
- SAVURMAK ile SALLAMAK
- SAVURMAK ile SALLAMAK
( TO JOKE vs. TO HURL )
- SAVUŞMA/CIZLAM[argo] ile SIVIŞMA
( Kaçma. İLE Ortadan kaybolma. )
- SAXLAMAQ[Azr.] = DURDURMAK[Tr.]
- SAXSI[Azr.] = ÇÖMLEK[Tr.]
- SAY vs. TELL
- SAY[Ar.] değil/yerine/= ÇALIŞMA/EMEK
- SAY ile/||/<> SAYA
( Düz tabaka biçiminde ince, yassı taş, çakıl. İLE/||/<> Yumuşak taş. )
- SAYA ile ...
( Ayakkabının yumuşak olan üst bölümü. )
- SAYAÇ = KONTÖR = COUNTER[İng.]
- ŞÂYÂN[Fars.] değil/yerine/= UYGUN, YAKIŞIR, YARAŞIR, DEĞER
- SAYD ile ...
( İnsandan kaçan yabani hayvan. [kaçmamaları için bir neden mi var ki?] )
- SAYDAM ile YARI SAYDAM
( TRANSPARENT vs. TRANSLUCENT )
- SAYDAM ile YARISAYDAM
( İçinden, ışığın geçmesine ve arkasındaki şeylerin görülmesine engel olmayan cisim. | Açık seçik, belirgin. İLE Işığı geçiren fakat arkasındaki nesnelerin sınırlarını ve biçimini belirgin olarak göstermeyen nesne. )
- SAYDAMLIK/ŞEFFAFLIK ile/ve/||/<> ÖZDENETİM
- Saydırmadan KONUŞ!!!
- SÂYE[Fars.] ile SÂYEBÂN[Fars.]
( Gölge. | Koruma, sahip çıkma. | Yardım. İLE Gölgelik. )
- SAYENDE ile/değil YÜZÜNDEN
( Olumlular için. İLE/DEĞİL Olumsuzlar için. )
( Olumsuz bir şey için "Senin sayende" değil "Senin yüzünden" denilir. )
( SÂYE[Fars.]: Gölge. | Koruma, sahip çıkma. )
- SAYESİNDE ile DESTEĞİYLE
- ŞÂYET[Fr.] değil/yerine/= EĞER
- SAYFA ile/ve/değil/||/<>/< YAPRAK
( PAGE vs. PAPER )
- SAYFA değil/yerine/= YAPRAK
- SAYFİYE[Ar.] değil/yerine/= YAZLIK
- SAYFİYE değil/yerine/= KIRYÖRE
- SAYGI "DUYMAMIZ" GEREK/LÂZIM değil "SAYGI GÖSTERMEMİZ GEREK/LÂZIM"
- SAYGI DUYMAK/GÖSTERMEK | DUYAN/GÖSTEREN:
ÖĞRENCİ(N)DEN değil ÖĞRENCİ(N/Y)E
- SAYGI DUYMAK ile/ve/değil/<> SAYGILI OLMAK, SAYGI GÖSTERMEK
( İçsel. İLE/VE/DEĞİL/<> Dışsal. )
( Saygı duymak zorunda değilsinizdir fakat saygılı olmak zorundasınızdır. )
( [not] TO RESPECT vs./and/but/<> TO SHOW RESPECT, TO BEHAVE RESPECTFULLY
[not] Inner. WITH/AND/BUT/<> Outer/exterior.
You don't have to respect but you have to behave respectful. )
- SAYGI GÖSTERMEK ve/<> SAYGI AŞILAMAK
- SAYGI GÖSTERMELİ!
- SAYGI/İHTİRAM[Ar.] ile OTORİTE
( Özsaygı ile. İLE Bilgi ile. )
- SAYGI/İLGİ/YAKINLIK:
BİRBİRİMİZE ile/ve/değil Bİ(RBİRİMİ)ZDEKİ HAKK'A
- SAYGI/SEVGİ ve/> VEFÂ
( ... VE/> Arkanda bıraktığını, giderken yaktığını, yabana atmamak. )
- SAYGI ile/ve/<>/< ASÂLET
( Saygı, asâletin, süreklilik kazanmış durumudur. )
( RESPECT vs./and/<>/< NOBILITY )
- SAYGI ile/ve/<> BAĞ
- SAYGI ve/||/<>/> ÇALIŞMA
( Geçmiş için. VE/||/<> Gelecek için. )
- SAYGI ile/ve/||/<> ÇEKİNMEK
- SAYGI ve/||/<>/< CİDDİYET
- SAYGI ile/ve/<> DAYANÇ/SABIR
( [çoğu kişiye] Sonsuz olmalı. İLE/VE/<> Sınırlı olmalı! )
( RESPECT vs./and/<> PATIENCE )
- SAYGI ile/ve/<> DEĞER VERMEK
( RESPECT vs./and/<> TO ESTEEM/APPRECIATE )
- SAYGI ile/ve/||/> DÜRÜSTLÜK ile/ve/||/> GÜVEN ile/ve/||/> BAĞLILIK/SADÂKAT
( Gösterilir(se). İLE/VE/||/> Değerlenir. İLE/VE/||/> Kazanılır. İLE/VE/||/> Sağlanır. )
( Earned. vs./AND/||/> Appreciated. vs./AND/||/> Gained. vs./AND/||/> Returned. )
( Yükün dürüstlükse, gücün düşer belki fakat "başın düşmez". )
( RESPECT vs./and//||/> HONESTY vs./and/||/> TRUST vs./and/||/> LOYALTY )
- SAYGI ile/ve/<> EDEB
( ... ile/ve/<> HUMANITAS )
( RESPECT vs./and/<> PERTINENCE )
- SAYGI ile/ve/<> EMPATİ
( RESPECT vs./and/<> EMPATHY )
- SAYGI ile EZİLİP-BÜZÜLME(/ME!)K
( Saygı, ezilip-büzülerek gösterilmez/gösterilmiş olmaz! )
- SAYGI ile/ve/değil HAYRANLIK
( [not] TO RESPECT vs./and/but ADMIRATION )
- SAYGI = HÜRMET = RESPECT[İng., Fr.] = ACHTUNG[Alm.] = RESPECTO[İsp.]
- SAYGI ile/ve/<> İMAN
( RESPECT vs./and/<> FAITH )
- SAYGI ile/ve/<> KABUL
( RESPECT vs./and/<> ACCEPTANCE )
- SAYGI ile/ve/> KRİTER
( RESPECT vs./and/> CRITERION )
- SAYGI ile/ve/<> MESAFE
- SAYGI ile/ve/<> MUHABBET
- SAYGI ve/||/<>/> ONURLANDIRMAK
- SAYGI ile/ve/< ÖZSAYGI
( HÜRMET ile/ve/< EDEB )
( HÜRMET ile/ve/< İZZET-İ NEFS )
- SAYGI ile/ve/> SELÂM
- SAYGI ve/||/<>/> SEVGİ ve/||/<>/> SELÂM
( Üçü de koşulsuzdur, koşulsuz olmalıdır! )
- SAYGI ile/ve/||/<>/> YÜKSEK SAYGI/TAZİMAT[Ar.]
- SAYGILI ile SAYGIN
( Kişinin, başkalarına gösterdiği tutum dolayısıyla. İLE Başkalarının, kişiye gösterdiği tutum dolayısıyla. )
- SAYGIN/LIK ile/ve TAKİP EDİLEBİLİR/LİK
- SAYGINLIK/İTİBAR ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< BEKLENTİ
- SAYGINLIK/İTİBAR ve/||/<>/>/< KÖPRÜ KURMAK
- SAYGINLIK/PRESTİJ[Fr.,İng. < PRESTIGE] ile GÖSTERİŞ
( ... ile NÜMÂYİŞ )
( ... ile AFİLİ[Gösterişli, çalımlı.] )
- SAYGISIZ/LIK:
ÇEKİNMEMEK(TEN) ile/ve/değil/||/<>/< YETERİNCE ÇEKİNMEMEK(TEN)
- SAYGISIZ/LIK ile/ve/<> SEVGİSİZ/LİK
( DISRESPECTFULNESS vs./and/<> LOVELESSNESS )
- SAYGISIZLIK ile/değil/yerine (FAZLA/AŞIRI/AYKIRI) RAHATLIK
- SAYGISIZLIK ile/ve/değil/<> DİKKATSİZLİK
( [not] DISRESPECTFULNESS vs./and/but/<> CARELESSNESS )
- SAYGISIZLIK ile/ve/değil DÜŞÜNCESİZLİK
( [not] DISRESPECTFULNESS vs./and/but THOUGHTLESSNESS )
- SAYGISIZLIK ile/ve/değil EDEPSİZLİK
( [not] DISRESPECTFULNESS vs./and/but IMPERTINENCE )
- SAYGISIZLIK ile/değil/yerine/>< ELEŞTİRİ
- SAYGISIZLIK ile/ve/değil/<> İLGİSİZLİK
( [not] DISRESPECTFULNESS vs./and/but/<> INDIFFERENCE )
- Saygı duymak için DİNLE!!!
- Saygı duyulmak için DİNLE!!!
- Saygı için SUS!!!
- Saygılı KONUŞ!!!
- Saygından dolayı SUS!!!
- Saygıyla SUS!!!
- SAYI DÜZENLERİNDE:
10 TABANLI ile/ve 12 TABANLI ile/ve 60 TABANLI ile/ve 150 TABANLI
- ŞÂYİ HİSSE değil/yerine/= ORTAK PAYI
- SAYI UYUMU ile ...
( NUMBER AGREEMENT )
- ŞÂYİ'[< ŞÜYÛ] ile ŞÂYİA
( Duyulmuş, herkesçe bilinmiş. Belirli olan, duyulan. | Bölüşülmemiş ortak hisse. | Bir şeyin her noktasıyla ilgili bulunan. İLE Yayılmış haber, yaygın söylenti, duyultu. )
- SAYI/LABİLEN ile/ve/||/<> ÖLÇÜ/LEBİLEN
- SAYI = ADET = NUMBER[İng.] = NOMBRE[Fr.] = ZAHL[Alm.] = NUMERUS[Lat.] = ARITHMOS[Yun.] = NUMERO[İsp.]
- SAYI ile ÇEŞİT
( NUMBER vs. KIND )
- SAYI ile/ve/||/<>/> NARSİSİST SAYI/ARMSTRONG SAYISI/MÜKEMMEL KUVVETLİ SAYI
(
Bir sayının basamaklarının her birinin, toplam basamak sayısı kadar üssü alınıp toplandığında yine aynı sayıyı vermesi durumu.
Matematiksel Açıklama
Bir n
basamaklı X
sayısı için:
X = d1 + d2 + ... + dn
biçimindeki denklem sağlanıyorsa X
bir narsisist sayıdır.
Örnekler
- 153 sayısı:
13 + 53 + 33 = 1 + 125 + 27 = 153
94 + 44 + 74 + 44 = 6561 + 256 + 2401 + 256 = 9474
Bu tür sayılar, belirli bir düzende ortaya çıkmaz ve genellikle belirli bir aralıkta bulunmaları için özel algoritmalar kullanılır.
)- SAYI ile/ve/<> ORTAK KAT
( ... İLE/VE/<> Bazı tamsayıların katı olabilecek sayı. )
- SAYI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< RAKAM
( )
- SAYI ile TAM SAYI ile ASAL SAYI
( Sayma, ölçme, tartma vb. işlerin sonunda bulunan birimlerin kaç olduğunu bildiren söz, adet. | Gazete, dergi vb. sürekli yayınların bir bütün oluşturan, değişik tarih, numara taşıyan baskılarından her biri, nüsha. | Bir spor karşılaşmasında, taraflardan her birinin başarı derecesini gösteren nicelik, skor. İLE Bir bütünü oluşturan tekler için kararlaşmış bulunan sayı, aded-i mürettep. | Kesirsiz sayı. )
- ŞAYİA[Ar.] değil/yerine/= DUYULTU/SÖYLENTİ
- SAYILABİLİR SONSUZ/LUK ile/ve SAYILAMAZ SONSUZ/LUK
( Tam sayılar kümesidir. [Tam sayıların sonu yoktur. Herhangi bir tam sayıya, 1 eklerseniz, yeni ve daha büyük bir tam sayı elde edersiniz.] İLE/VE Sayılamaz sonsuz sayılara "irrasyonel" sayılar denilir. Herhangi iki tam sayının bölümü olarak ifade edilemezler. [Bu tür sonsuzluğa örnekler, Pi sayısı[3.141592654...] ve e sayısı[2.718281828...] olabilir.] [Doğa ve evren ile ilgili matematik modellerde sabit olan sayılar, e ve Pi sayılarını içerdiklerinden, evrende ve öznede, sayılamaz bir sonsuzluk bulunduğunu gözönünde bulundurmak zorundayız.] )
( "Sonlu Ötesi Sayılar (Alef Sayıları)" adlı yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )
- SAYILABİLİR/SAYILAMAZ SONSUZLUK ile/ve/<> NOKTASAL SONSUZLUK
( ... İLE/VE/<> Bu sonsuzluk türü, hem geometrik, hem de aritmetik olması bakımından, doğrudan doğa ile ilgilidir. Bu tür sonsuzluğa "singülarite" denilmektedir. [Doğada bir merkeze doğru odaklanan -anafor adını verdiğimiz- sudaki ve hortum denilen havadaki noktasal sonsuzluklar buna örnek gösterilebilirler.] )
- SAYILABİLİRLİK ile/ve/||/<>/> BİREYLEŞİM
- SAYILAR/DA:
YAKLAŞAN ile/ve/||/<> UZAKLAŞAN
- SAYIM (IDD)
- SAYIM/TÂDÂT[Ar.] ile SAYIMLAMA/SAYIMBİLİM/İSTATİSTİK ile SAYIŞ ile SAYIŞMA
( Sayma eylemi. İLE Bir dizi olayın ya da sayı ile gösterilen olguların, yöntemli öbekleştirilmesine dayanan ve ilkelerini, olasılık kuramlarından alan, matematiğin uygulamalı dalı. İLE Sayma eylemi ya da biçimi. İLE Takas. | Çocuk oyunlarında, sayı sayarak, ebeyi belirleme. )
- SAYIM ile/ve ÖLÇÜM
( COUNT vs./and MEASUREMENT )
- SAYIN APARTMAN YÖNETİCİLİĞİ değil SAYIN APARTMAN YÖNETİCİSİ/YÖNETİMİ
- SAYING vs. EXPLAINING
- SAYININ:
KATI ile/değil KARESİ/KÜPÜ ile/değil ÜSTÜ(/ÜSSÜ)
( 2x2 İLE/DEĞİL 2²/³ İLE/DEĞİL 24/5/6/...~ )
- SAYISAL OLMAYAN ve/<> AŞKIN
- SAYISIZ:
KONUŞMALAR değil KONUŞMA
- Sayıklama! KONUŞ!!!
- Sayılmak için SUS!!!
- SAYMAK ile/ve/=/||/<> İNDİRGEMEK
- SAYMAK ile/ve ÖLÇMEK
( Matematik/aritmetik. İLE/VE Geometrik. )
( İSTİMARA[İt.]: Ölçme, değerlendirme. | Bir kabın, oylumunu ya da alabileceği miktarı hesaplama. )
- SAYRI/HASTA SAHİBİ ile/değil SAYRI/HASTA YAKINI
- SAYRI/HASTA/HİPOKONDRİAK ile/değil SAYRIMSAK
( ... İLE/DEĞİL Gerçekte sayrı olmadığı halde, kendini sayrı gösteren/sanan. )
- SAYRILIK/HASTALIK/MARAZ[Ar.] değil/yerine/>< ESENLİK
- SAYRILIK ile/ve BÖLGESEL SAYRILIK
( DISEASE vs./and ENDEMIC )
- SAYRILIK ile/ve/<> İHTİLÂT[Ar.]
( ... İLE/VE/<> Sayrılık[hastalık] karışması. | Karşılaşıp görüşme. )
- SAYRU ile ...
( Hasta. )
- SAYTEYŞIN değil/yerine/= GÖNDERİ
- SAZ ŞAİRİ/ŞAİRLİĞİ değil/yerine/= KOŞUKÇU/LUK
- SAZ ŞAİRLERİ ile ORTAÇAĞ OZANLARI ile AŞKA DAİR KISA KOŞUKLAR SÖYLEYENLER
( MINSTRELS vs. JONGLEURS vs. MADRIGALISTS )
- SAZ ŞİİRİ değil/yerine/= KOŞUK
- SAZ[Azr.] = BAĞLAMA[Tr.]
- SÂZ[Fars.] ile -SÂZ[Fars.]
( Çalgı. | Araç, aygıt, âlet. | Silah. | At takımı. | Sıra, düzen. | Kuvvet, kudret. | Öğrenme. | Ustalık. | Hile. | Eş, benzer. | Çıkar/menfaat. İLE "Yapan, uyduran, düzen" anlamlarına gelerek birleşik sözcükler yapar [ÇÂRE-SÂZ: Çare bulan. | HÂTIR-SÂZ: Hatır, gönül yapıcı.]. )
- SAZ/GİTAR VB. ÇALMADA:
ALTTAN ÇIRPMA ile/ve/değil/||/<> ÜSTTEN ÇIRPMA
- SAZ ile BAĞLAMA
- SAZ ile DOMBRA
- SAZ ile DRABUT SAZI
( ... İLE Sadece Amasya'ya özgü bir sazdır. )
- SAZ ile ENSTRÜMAN/"SAZ"
- SAZ ile İKİTELLİ
( ... İLE İki teli olan, bir çeşit saz. )
- SAZ ile/değil KOÇKARCA
- SAZ ile KOPUZ/KHUMUZ(TAMUR, PANDUR)
( ... İLE Ozanların çaldığı telli Türk sazı. )
- SAZ değil/yerine/= SAZ, ÇALGI
- SAZ ile/ve/<> TOTORA
( ... İLE/VE/<> Bolivya'da bulunan Titicaca Gölü'nün Peru bölümünde bulunan Suriqui Adası'nda bulunan sazlara yerel dilde verilen ad. [Bu adada yaşayanlar, sazdan sandal yapma tekniğini dünyada en iyi uygulayan kişilerdir.] )
- SAZAN ile AYNALI SAZAN
( ... cum CYPNNUS CARPIO )
- SAZAN ile ÇAMÇA
( Sazangillerden, bir ırmak balığı. [Lat. LEUCISCUS RUTILUS] )
- SAZAN ile/değil ÇAMURCUK
( ... İLE/DEĞİL Sazangillerden, sazandan küçük bir göl ve bataklık balığı. )
( ... cum CHRONDROSTOMA NASUS )
- SAZAN ile İNCİBALIĞI
( ... İLE Sazangillerden, küçük bir balık. )
( ... cum ALBURNUS ALBURNUS )
- SAZAN ile KABABURUN
( tatlı su balığıdır. Göl ve yavaş akan derelerde bulunur. Uzun gövdeli, solucan, böcek larvaları ve bitkilerle beslenen bir dip balığıdır. 1,5 metre boyunda, 35 kg. ağırlıkta olanları vardır. Yaşamı, 40-50 yıla kadar varabilir. İLE Sazangillerden, ırmak ve göllerde yaşayan bir balık. )
( CYPRINUS CARPIO cum CHONDROSTOMA NASUS )
- SAZAN ile KİLİZ BALIĞI
( ... İLE Sazangillerden bir tür balık. )
( ... cum TINCA TINCA )
- SÂZENDE ile/ve HÂNENDE[Fars.] ile/ve RAKKÂSE
( Enstrüman çalan. İLE/VE Musikî icra eden. İLE/VE Semâ eden. )
- ŞÂZZ[Ar.] değil/yerine/= AYRIK, KURALDIŞI
- SBS/HEALTH INFORMATION SYSTEMS[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK BİLİŞİM DÜZENLERİ
- SBY/HEALTHCARE KNOWLEDGE MANAGEMENT[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK BİLGİ YÖNETİMİ
- SDP/HEALTH TRANSFORMATION PROJECT[İng.] değil/yerine/= SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROJESİ
- SEBEB:
HAFİF ile/ve/<> SAKÎL
( Kapalı hece. İLE/VE/<> Açık hece. )
( Harfin 1.'si harekeli, 2.'si sakîl ise. İLE/VE/<> 2 harekeli harf. )
- SEBEB[Ar.] ile ŞART[Ar.]
- SEBİL ile/değil ŞADIRVAN
- SEDASYON/SEDATION[İng.] değil/yerine/= SAKINLEŞTİRME
- SEDATİF/SEDATIVE[İng.] değil/yerine/= SAKINLEŞTİRICİ
- ŞEFFAF[Ar.]/TRANSPARAN[İng.] yerine SAYDAM
- ŞEFFAF[Ar.] ile SAYDAM
- SEFÎH değil/yerine/>< SÂLİK
- SEGÂH TEKBİR ve SALAT-I ÜMMİYE
( BUHÛRÎ-ZÂDE MUSTAFA ITRÎ )
- ŞEH = ŞAH
- ŞEHÂDET["ŞAADET" değil!] ile ŞAHÂDET
( Tanıklık etmek, şahitlik etmek. | Bir şeyin doğruluğuna inanmak. | Delâlet, alâmet, işaret. | Gözle görülen şeyler. İLE Sevgili. | Güzel. )
- ŞEHİR/YOL BİSİKLETİ ile/ve DAĞ BİSİKLETİ ile/ve YOKUŞ AŞAĞI(DOWNHILL) BİSİKLETİ ile/ve SABİT(FIX) BİSİKLET ile/ve YARIŞ(SPOR) BİSİKLETİ
- SEKB[Ar.] ile SABB[Ar.] ile SÜFÛH[Ar.] ile HÜMÛL[Ar.] ile HETL[Ar.]
- SEKEL/SEQUELA[İng.] değil/yerine/= SAYRILIK KALINTISI
- ŞEKER ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SABUN (OYUNU)
- SEKME ile SAPMA
- SEKRESYON/SECRETION[İng.] değil/yerine/= SALGILAMA | SALGI
- SELAHADDÎN CAMİLERİ değil SALÂTÎN (SULTAN) CAMİLERİ
- SELAHATTİN PINAR ile/ve/||/<> SAADETTİN KAYNAK
( Pınar'ım ama kuruyabilrim. İLE/VE/<> Kaynak'tır. Kurumaz! )
- SEMÂ'DA (KARŞILIKLI SELÂMLAŞMADA):
SOL TARAF ile/ve/<> SAĞ TARAF
( Dünyayı simgeler. İLE/VE/<> Âhireti simgeler. )
- ŞEMA/LAR ile/ve/||/<> KATEGORİ/LER ile/ve/||/<> SAF AKIL AKIL KAVRAMLARI
- ŞEMSE ile/||/<> SALBEK ile/||/<> TIĞ
( Süslemede kullanılan oval, dairesel biçimde dilimli ya da düz motifler. İLE/||/<> Şemsenin iki ucunda bulunan, tepelik biçimindeki uzantılar. İLE/||/<> Tezhipte, desenin bitiminde; ciltte, şemse ve köşebent kenarlarında kullanılan yardımcı süsleme motifi. )
- SERBEST ÇAĞRIŞIM ile/ve/değil SALLAMAK
- SERÇE ile KÜÇÜK SERÇE ile AĞAÇ SERÇESİ ile SÖĞÜT SERÇESİ ile KAYA SERÇESİ ile KAR SERÇESİ ile BOZ SERÇE ile SARIBOĞAZLI SERÇE
( )
- SERENGETİ KEDİSİ ile SAVAN KEDİSİ
- SERHOŞ değil SARHOŞ
- ŞERİF MUHİDDİN TARGAN ve/||/<> SAFİYE AYLA
- SERSEM/HIRTAPOZ ile ŞAVALAK
( ... İLE Aptal, alık, budala. )
- SERSEMLEMEK, ŞAŞKINLAMAK = SANGILAMAK
- SES/SELEN ile/ve SAZ(TÜM MÜZİK ALETLERİ)
( VOICE vs./and INSTRUMENT )
- SESİL/SESSILE[İng.] değil/yerine/= SAPSIZ
- SEVAP/"SEVABIYLA" ile/ve/değil SAVAB(DOĞRU)/SAVABIYLA(DOĞRUSUYLA)
- SEVAP ile/değil SAVAB
- SEVGİ-SAYGI ile/ve/değil/||/<>/< SAYGI-SEVGİ
( LOVE-RESPECT vs./and RESPECT-LOVE )
- SEVGİ:
İYİLİK ve/||/<> MERHAMET ve/||/<> NEŞE ve/||/<> SAKİNLİK
- SEVGİ ile/ve/değil/||/<>/< SAYGI
( Zaman. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Mekân. )
( Sevgi, saygıyla devam eder. )
( Mum. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Mumun etrafındaki cam/fanus. )
( Hz. Mûsâ. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Hz. Îsâ. >
[İkisini de birliğe getiren, Hz. Muhammed.] )
( Koşullu[Hak edene, lâyık olan(lar)a]. İLE/VE/<>/< Koşulsuz[Herkese]. )
( Alev. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Fener. )
( Ferâgat ile. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Fedâkârlık ile. )
( [Bağlamına/koşullarına göre ...] Yetebilir/yetmeyebilir. | Yetersiz. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Yeter/yeterli. )
( [en az] %1 olmalı [ve geri kalan her şey] İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< %99 olmalı! )
( [not] LOVE vs./and/but/||/<>/< RESPECT, REVERENCE )
( ... cum/et/||/<>/< VENERATIO )
( ... ile/ve/||/<>/< JING )
- SEVGİ ve/<> SAYGI GÖSTERMEK
- SEVGİDE:
GECE ile/ve/<>/> SABAH
( Senin olsun. İLE/VE/<>/> Benim olsun. )
- ŞEVK ve/> ŞAVK ve/> ŞIK ve/> ŞAN
- SEVMEK ile/ve/değil SAHİP OLMA İSTEĞİ
- ŞEY ile/ve/= SABİT
- ŞEY ve/<> SAYI
- ŞEYH ile/ve/= SAMED'ÜL KAVM
- SEZGİ ile/ve/değil/yerine/||/<> SAĞDUYU
- SƏNƏT[Azr.] = SANAT[Tr.]
- SHUNT[İng.] değil/yerine/= ŞANT
- SIÇAN ile SARİG
( ... İLE Amerika'da yaşayan, keseli bir tür sıçan.[Yavrularını, sırtında taşır.] )
( RATTUS cum DIDELPHYS DORSIGERA )
- ŞİDDET[Ar.] ile SALÂBET[Ar.]
- ŞİFÂ ile/ve/||/<>/> SADRA ŞİFÂ
- SIFIR ile/ve/değil SALT BOŞÇA/MUTLAK SIFIR
( ... İLE/VE/DEĞİL -273 Kelvin )
( Mutlak Sıfır yazısı için burayı tıklayınız... )
- SIGMUND FREUD ile/ve/||/<>/> SANDOR FERENCZI
- SIHHAT[Ar.] değil/yerine/= SAĞLIK
- SIHHÎ TESİSAT değil/yerine/= SAĞIL DÖŞENEK
- SIHHÎ değil/yerine/= SAĞIL
- SİHR[Ar.] ile ŞA'BEZE[Ar.]
- ŞİİR/LER ve/||/<>/>/< ŞAİR/LER
( Az bilinen ["]çoklar["]. )
- SIKILMAK ile/ve SALLANMAK
( Sallanmak, o ortamdan/mekândan sıkıldığınız anlamına gelir. )
( Ne kadar sıkılsanız da, bir toplantı ya da derste, dinleme/bekleme gibi durumunda sallanmamak/bacakları sallamamak gerekir. )
- SIKINTI ile/ve/değil/<> SAKINCA
- SILAYT değil/yerine/= SAYDAM
- ŞİLİ ve/<> SANTİAGO
( ... VE/<> Şili'nin başkenti. [543 m. yükseklikte, çevresi dağlar ve tepelerle çevrili, büyük bir çanak şeklindeki düzlükte kurulmuş. Bu yüzden, ufuk çizgisi hiçbir zaman görülemiyor.][Kentin kurulduğu düzlüğün ortasında, 400 m. yüksekliğinde bulunan San Cristobal tepesi, kentin en yüksek noktasıdır.][Tepenin üstünde, Meryem Ana'nın ayakta duran, beyaz bir heykeli vardır. 36 m. yüksekliği olan bu heykelin dikiliş tarihi 1908'dir. Tepeye teleferikle çıkılıyor fakat burada yaşayanlar, tepeye bisikletiyle çıkıyor.] )
( ... İLE/VE/<> Pedro de Valdivia adlı bir İspanyol tarafından, 12 Şubat 1541'de kurulmuştur. )
( - Şili, Kuzey'den Güney'e, 38 enlem derecesi ve 4.620 km.lik uzunluğuyla dünyanın en uzun ülkesidir.
- Şili ve Arjantin'de bulunan Patagonya bölgesi, dünyanın en temiz yerlerinden biridir.
- Ülkede bulunan Atacama Çölü, dünyanın en çorak çölüdür ve arşivlere geçmiş bir damla dahi yağmur suyu yoktur.
- Dünyanın en büyük volkanı olan Neveda Ojos Salado da Şili'dedir. [Ülkede 2000'den fazla volkan vardır.]
- 1960'da, Güney Şili'de oluşan 9.5 büyüklüğündeki depremde, 1500 kişi ölmüş 2000 kişi evsiz kalmıştır. [Bu deprem, 1900'dan bugüne kadar kaydedilmiş dünyanın en büyük depremi olmuştur.]
- Dünyanın en büyük bakır rezervlerine sahip ülke ve dışsatımcısıdır.
- Güney Şili'de bulunan bazı Alerce ağaçlarının 4000 yaşında olduğu söylenilmektedir.
- Museo Arqueológico San Miguel de Azapa, M.Ö. 7200'lik tarihiyle dünyanın en eski mumyalarına ev sahipliği yapmaktadır.
- Ülkenin başkenti olan Santiago'da 14 milyonluk nüfusu, ülkenin üçte birlik bölümünü oluşturur.
- Eşlerin farklı soyadı vardır. Aynı soyada sahip kişiler, kardeş olarak kabul edilir. [2005 yılında, dünyada en az boşanma oranı Şili'de olmuştur.]
- Patagonya'ya adını veren Ferdinand Magellan'dır ve Koca Ayak anlamına gelir.
- İskoç denizci Alexander Selkirk, Şili'de bulunan Juan Fernandez Adaları'nda dört yıl boyunca yalnız yaşamıştır.[Daniel Defoe'nin romanı Robinson Crusoe'ye ilham olduğu söylenilir.]
)
- SİLO[Yun.] değil/yerine/= SARPIN
( Tahıl kuyusu, zahire ambarı. | Ekmeği koymaya yarayan, dört gözlü sandık. )
- ŞIMARIK ile/ve/değil/yerine SAMİMİ
( ŞOPAR ile/ve/değil/yerine ... )
- SIMPLICIO ile/ve/||/<> SALVIATI ile/ve/||/<> SAGREDO
- SINAAT/ZANAAT ile/ve/değil/yerine/||/<>/> SANAT
( Tasarım. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Yaratıcı imgelem. )
( İşlevi/nde olan. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> İşlevinden/görünüşünden arındırılmış olan. )
( Aktarılabilir, tekrarlanabilir, devredilebilir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Aktarılamaz, tekrarlanamaz, devredilemez. )
( [not] CRAFT vs./and/||/<>/>/but ART
ART instead of CRAFT )
- SINAMA ile/ve/||/<>/> SAĞLAMA
- SİNE[Fars.] = SADIR/SADR[Ar.]
- SİNEK ile/ve SAPSİNEĞİ/EKİNSİNEĞİ
- SİNEMA:
SANAT ile/ve/değil/||/<>/> SANAYİ/ENDÜSTRİ
- SİNEMA ile/ve/||/<> SANAT
( )
( 1- Jean Jacques Annaud / Gülün Adı(The Name of the Rose [1986])
2- Kim Ki-Duck / İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış ve İlkbahar(Bom Yeoareum Gaeul Gyeoul Geurigo Bom)
3- Peter Weir / Ölü Ozanlar Derneği(Dead Poets Society)
4- Tony Kaye / Kopma(Detachment) [2011]
5- Andrzej Jakimowski / Hayallerin Ötesinde(Imagine) [2012]
6- Scott Hicks / Shine [1996]
7- Milos Forman / Guguk Kuşu(One Flew Over the Cuckoo's Nest)
8- Sidney Lamet / Equus
9- Michelangelo Antonioni / Cinayeti Gördüm(Blowup) [1966]
10- Alain Corneau / Dünyanın Tüm Sabahları(Tous les matins du monde) )
- SİNTILASYON/SCINTILLATION[İng.] değil/yerine/= SAÇILIM
- SIRF ile SAF
( MERE/SHEER vs. PURE )
- SIRIK DOMATES ile YER DOMATESİ ile YEŞİL DOMATES ile KAVATA ile OVAL ile ELİKA ile SALKİTO
( Salatalık. İLE Yemeklik. İLE Turşuluk. İLE Dolmalık. [Kızarmayan domates] )
( LYCOPERSICON ESCULENTUM )
- ŞİRİN/LİK / SEVİMLİ/LİK ile/ve/değil/||/<>/< SAF/LIK
- ŞİRİN/LİK / SEVİMLİ/LİK ile/ve/değil/||/<>/< ŞAPŞAL/LIK
- SIRLAR'DA:
KİŞİYE VERİLEN SIR ile/ve AÇILDIKÇA ÇOĞALAN SIR ile/ve SAKLANDIKÇA ÇOĞALAN SIR
- ŞİŞE ile/ve/değil/yerine/<> SAĞRAK/KADEH
- SİSMİK[Fr. < SEISMIC] değil/yerine/= SARSIM/DEPREMSEL
- SİSTEM[İng., Fr.] ile/ve ŞABLON[Alm. SCHABLONE]
( Düzen. | Bir sonuç elde etmeye yarayan yöntemler düzeni. | Yol, yöntem. | Bir aracı oluşturan düzen, düzenek/tertibat. | Model, tip. | [felsefe] Dizge. İLE Üzerindeki harf ve şekillerin çevre çizgileri kalem ucu girecek biçimde oyuk olan, bu çizgilerden kalemle istenilen biçim elde edilen, metal ya da plastikten cetvel. | Değişik alanlarda düzeltme, belirleme, ölçme, denetleme işlerinde kullanılan ve yaptığı işe göre yapısı değişen araç. | Çok kez tekrarlandığından, kanıksanmış basmakalıp örnek. )
( SYSTEM vs./and TEMPLATE )
- SİTRİN ile/||/<> SAFİR
( Sarı renkte bir kuvars türü. İLE/||/<> Korund mineralinin mavi renkli çeşidi. )
- SİVRİSİNEK ile SARI HUMMA SİVRİSİNEĞİ
( ... İLE Aedes aegypti, sarı humma sivrisineği, dang humması, chikungunya, Zika humması, Mayaro ve sarı humma virüsleri ve öteki sayrılıkları yayan bir sivrisinektir. )
( ... cum AEDES AEGYPTI )
- SİYAH AKREP ile SARI AKREP
( ... İLE Siyah akreplerden çok daha zehirlilerdir. [Dişilleri, erillerden daha zehirlidir.] )
( ... İLE Tek bir iğne darbesinde daha az zehir salgılar fakat Sarı Kobra yılanının zehrinden 3 kat daha güçlüdür. )
( ... İLE Sahra Çölü'nde yaşamaktalardır. )
( Dünyada 1200'den fazla akrep türü vardır. )
( 400 milyon yıldır varolmaktalardır. [100'den fazlası sadece Afrika'da yaşar.] )
( İnsanda, geliştirilen tedaviler ile akrep sokmalarının sadece %3'ü ölümle sonuçlanmaktadır. [Çoğunlukla çocuklarda görülmektedir. Gövde küçüldükçe zehrin etkisi artar.] )
( [Ege bölgesinde] KUYRUKLU: Akrep. )
( SCORPION[İng.]/SCORPIO[Lat.] )
- SİYASETEN BALTALAMAK yerine SARÂHATEN(AÇIKÇA) YAŞAMAK
- SKGS/HEALTH PROTECTION ENHANCEMENT SYSTEM[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK KORUMA GELİŞTİRME DÜZENİ
- SKOR/SCORE[İng.] değil/yerine/= SAYI
- SKORLAMA/SCORING[İng.] değil/yerine/= SAYILAMA | PUANLAMA | DEĞERLENDİRME
- SKRS/HEALTH CODING REFERENCE SERVER[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK KODLAMA REFERANS SUNUCUSU
- SLAYT SHOW değil/yerine/= SAYDAMLA GÖSTERİ
- SLAYT/SLİDE[İng.] değil/yerine/= SAYDAM, YANSI
- SOĞAN ile/ve SARIMSAK
( ... ile/ve TÜRK-İ RÜSTÂYÂN )
( )
( ... ile/ve SÛM, FÛM )
( ... ile/ve SÎR )
( ONION vs./and GARLIC )
( ALLIU(/A)M CEPA cum/et ALLIUM SATIVUM )
- SONLU/LUK / SONSUZ/LUK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SALTIK/LIK / MUTLAK/LIK
- SÖNÜK/LÜK ile/ve/değil/yerine SADE/LİK
- SORUMLULUKLARIN AZALDIĞI DURUMLAR:
CİNNET ile/ve/||/<> SAĞIRLIK YA DA ÖTEKİ DUYU YİTİMLERİ ile/ve/||/<> BELLEK ZAYIFLIĞI ile/ve/||/<> UYKU ile/ve/||/<> SARA ile/ve/||/<> HASTALIK ile/ve/||/<> HATA
- SORUMLULUKLARIN, KISMEN AZALDIĞI DURUMLAR:
BİLGİSİZLİK ile/ve/||/<> SARHOŞLUK(SEKİR) ile/ve/||/<> HAFİFLİK(HEZEL) ile/ve/||/<> SEFAHET ile/ve/||/<> SEFER
- SOY/HEALTH LITERACY[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK OKUR-YAZARLIĞI
- SÖYLEMEK ile SAPTAMAK
( TO SAY vs. TO DETERMINE )
- SÖYLENMEK değil/yerine SAKİN OLMAK
- SÖZ(CÜK):
GERÇEK ile/ve/||/<>/> DEĞİŞMECE/MECAZ[Ar.] ile/ve/||/<>/>
DOKUNDURMA/KİNÂYE ile/ve/||/<>/> AÇIK/SARİH
( Çıkarımsal. İLE/VE/||/<>/> Hayal/Muhayyile. İLE/VE/||/<>/> Sezgi/Hads. İLE/VE/||/<>/> Apaçık. )
( Soğan. İLE/VE/||/<>/> Sarımsak. İLE/VE/||/<>/> Koku. İLE/VE/||/<>/> Yaygın koku. )
( )
( Söz(cük)leri/ni değiştir... Dünya/n değişsin...
)
( )
( LES TERMES VRAIS avec/et/||/<>/> LES TERMES S'APPLIQUANT PAR UNE EXTENTION LOGIQUE DE LEUR SENS avec/et/||/<>/> PAR ALLUSION avec/et/||/<>/> TERMES CLAIRES )
- SÖZLEŞMEDE:
İYİ NİYET ve/||/<>/> SADÂKAT ve/||/<>/> İÇERİK
( Adının geçmesiyle. VE/||/<> İmza atarak. VE/||/<> Uygulayarak. )
- SÖZÜ "UZATMAK" ve/<> SABRI ZORLAMAK
- SPEKÜLATİF/SPECULATIVE[İng.] değil/yerine/= SAPTIRICI | KURGUSAL
- SPEKÜLATİF değil/yerine/= SAPTIRICI
- SPIRAL[İng.] değil/yerine/= SARMAL
- SPONSOR[İng.] ile SAKMAN/DESTEKÇİ/REKLÂM VEREN/DÜŞ ORTAĞI
- SPS/HEALTH PROFILE SYSTEM[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK PROFİL DÜZENİ
- STRABISMUS[İng.] değil/yerine/= ŞAŞILIK
- STRAZBURG ile SALZBURG
( Fransa'da. İLE Avusturya'da. )
- SU BARDAĞI ile ŞARAP BARDAĞI
- SU ile SAF SU
( H2O ile H2O2 )
- SUÇ ile/değil/<> SAPMA
- SUDG[Ar. çoğ. ASDÂG] ile ŞAKAKLARDAN SARKAN SAÇLAR
( Şakaklardan sarkan saçlar. )
- SÜLEYMANİYE CAMİİ/KÜLLİYESİ ve ST. PIER KATEDRALİ
( 7 yılda. VE 100 yıldan daha fazla. )
( [emir] Kanunî'den. VE Papa'dan. )
( [mimarı] Mimar Sinan. VE Michalengelo. )
- SULH ve/<> SALÂH
( Barış. VE/<> Kurtarıcı eylem. )
- SULH +/= SALÂH +/= SÂLİH
- SULTAN TÜRBELERİ:
BURSA'DA ile/ve ŞAM'DA ile/ve İSTANBUL'DA
( 6 ile/ve 1 ile/ve 29 )
- SÜMÜKLÜBÖCEK ile SALYANGOZ[Yun.]
( Karındanbacaklılardan, akciğerli, otçul ve kabuksuz yer yumuşakçası. İLE Yumuşakçalardan, bahçelerde yaşayan, sarmal kabuklu, küçük hayvan. )
( ... ile BEZZÂKA )
( SLUG vs. SNAIL )
( LIMAX cum HELIX )
( ... ile KOHLİL )
- ŞÜPHELİ ile SANIK
- SUR ile/değil SARNIÇ
( Kale duvarı. İLE/DEĞİL Yağmur suyu biriktirmeye yarayan, yeraltı su deposu. )
- SÜRPRİZ[Fr./İng.] değil/yerine/= ŞAŞIRTI
- ŞURTA ile SAHİBÜ'Ş-ŞURTA
( Önde gidip düşmanla savaşan asker. | Yelkene uygun rüzgâr. İLE Başkent ve öteki büyük merkezlerde, asayiş, şurta teşkilâtı tarafından sağlanırdı. Başlangıçta kadılık makamına bağlı olarak çalışan ve kadıların verdiği cezaları uygulayan bu teşkilât, bir süre sonra müstakil hale getirilmiştir. Görevi, suçluları takip ederek yakalamak olan şurta teşkilâtının başında, merkezde, genellikle nüfûzlu ailelerden seçilen bir görevli bulunurdu. Kentlerde, valilerin emrinde çalışan şurtanın görevi de asayişi korumak ve suçluların yakalanmasını sağlamaktı. )
- SÜRVİ ORANI/SURVİVAL RATE[İng.] değil/yerine/= SAĞ KALIM ORANI
- SÜRVİ/SURVİVAL[İng.] değil/yerine/= SAĞ KALIM
- SÜS ile/ve/||/<> SATIRLARARASI SÜS[BEYN es-SÜTÛR]
- SÜSEN[Fars.] ile/ve SARI SÜSEN
( Süsengillerden, yaprakları kılıç biçiminde, çiçekleri iri ve mor renkli, güzel görünüşlü ve kokulu, çok yıllık bir süs bitkisi, susam. İLE ... )
( IRIS vs./and YELLOW IRIS )
( IRIS cum/et IRIS XANTHOSPURIA )
- SUSMA HAKKI ve/||/<> ÂDİL YARGILANMA HAKKI ve/||/<> KENDİNE YÜKLENİLEN SUÇU ÖĞRENME HAKKI ve/||/<> SAVUNMA HAKKI ve/||/<> İFADE SERBESTLİĞİ ve/||/<> MASUMİYET GÖSTERGESİ ve/||/<> SİLAHLARIN EŞİTLİĞİ ve/||/<> AVUKAT YARDIMI ve/||/<> AYDINLATMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ ve/||/<> HUKUK DEVLETİ İLKESİ
- SUSMA HAKKI ile/ve/||/<> SAVUNMA HAKKI
- SÜT ile/ve/<> ŞARAP
( İlim'i simgeler. İLE/VE/<> Aşk'ı simgeler. )
- TA'DÂD[Ar. < ADED] değil/yerine/= SAYMA; SAYI | BİRER BİRER SÖYLEME, SAYIP DÖKME; SAYIM
( SAYMA; SAYI | BİRER BİRER SÖYLEME, SAYIP DÖKME; SAYIM )
- TAACCÜB[Ar. < ACEB] değil/yerine/= ŞAŞMA/ŞAŞAKALMA
( [bkz. TAHAYYÜR] )
- TABİP/TABİB/HEKİM/DOKTOR değil/yerine/= SAĞAN/SAĞALTMAN/SAGUN/ONULTMAN
- TAC MAHAL ile SAFDAR JANG
( Agra - Hindistan [1631 - 1654] İLE Yeni Delhi - Hindistan [1754] )
- TAHLİYE (ETMEK) değil/yerine/= SALIVERİ (SALIVERMEK)
- TAHTA KAŞIK'TA:
ŞİMŞİR ile/ve/değil/yerine SANDAL AĞACINDAN
- TAHTÂNÎ ile/||/<> TAHTEL-ARZ ile/||/<> SATIH
( Binanın alt bölümü. İLE/||/<> Yer altı. İLE/||/<> Yüzey, bir nesnenin dış yüzü. )
- TAKILMAK ile/ve SATAŞMAK
- TAKINTI ile/ve SAPLANTI
( Takıntı, var olmayan ikiliği her yerde görmekte direnen zihninizdedir. )
( MONOMANİ: Zihnin tek bir şeye takılıp kalması biçimindeki akıl dengesizliği. )
( The catch is in your mind, which insists on seeing duality where there is none. )
( CATCH vs./and OBSESSION )
- TAKİPÇİ ile SAVUNUCU
( PURSUER vs. DEFENCER )
- TAKLİT ile SADÂKAT
- TAKSÎM ile SAVAK
( Akarsuların ayrıldığı yer. İLE Değirmen suyunu başka yöne akıtmak için yapılan düzen. | Bir barajın fazla suyunu akıtmak için yapılan düzen. )
- TAKSİMETRE[Fr.] değil/yerine/= SAYAÇ
( Taksilerde, ödenecek ücreti gösteren sayaç. )
- TALEBE ile SÂLİK
- TÂLİB ile/ve ŞÂRİ
( ... İLE/VE Bir ilme başlayan. )
( Mantık ilmini tasavvur etmezsen, mutlak belirsizin(mechûlün) tâlibi olursun! )
- TÂLİB ile/ve ŞÂRİ
( ... İLE/VE Bir ilme başlayan. )
- TAMAMEN ile SADECE
- TANI/TEŞHİS[Ar.] ile SAĞALTIM/ONDURMA/REHABİLİTASYON/REHABILITATION[İng.]
- TANRI ile SANRI
- TANZANİT ile/||/<> SAFİR
( Mavi ve mor tonlarında bir zoisit türü. İLE/||/<> Korund mineralinin mavi renkli çeşidi. )
- TAR'IN TELLERİNDE:
AĞ TEL ile/ve SARI TEL ile/ve KÖK TEL ile/ve BAM TELİ ile/ve 1. ÇİFT ZENG TELİ ile/ve 2. ÇİFT ZENG TELİ
( [orta oktav] Do İLE/VE [orta oktav] Sol İLE/VE [-1. oktav] Do İLE/VE [-2. oktav] Sol İLE/VE [+2. oktav] Sol İLE/VE [+2. oktav] Do )
( Suyu simgeler. [Su gibi akıcıdır.] İLE/VE Ateşi simgeler. [Ateş gibi yakıcıdır.] İLE/VE Toprağı simgeler. [Toprak gibi sabitleyicidir.] İLE/VE Kararlılık duygusu ve mutmainlik sağlar/sunar. İLE/VE 1. ve 2. çift zeng telleri, coşku, özgürlük ve rahatlama duygusu sağlar/sunar. )
( Sayın Nevcivan Özel'in Facebook sayfası için burayı tıklayınız...
[Katkıları için teşekkür eder, tüm çalışmalarında başarılarının devamını dileriz!]
)
( )
- TARAK ile SAÇ FIRÇASI
( ŞÂNE ile ... )
- TARİHİ DEĞER(İ OLAN) ile/ve/<> SANATSAL DEĞER(İ OLAN)
- TARIM "ÇAĞI"(/TOPLUMU/EKONOMİSİ) ile/ve/yerine/> SANAYİ "ÇAĞI"(/TOPLUMU/EKONOMİSİ) ile/ve/yerine/> BİLGİ "ÇAĞI"(/TOPLUMU/EKONOMİSİ)
( AGRICULTURAL "AGE"(/SOCIETY) vs./and/> INDUSTRIAL "AGE"(/SOCIETY) vs./and/> INFORMATION "AGE"(/SOCIETY) )
- TAŞA-BAŞA-YAŞA OTURMAK değil/>< SAĞLIĞA UYGUN ZEMİNLERDE OTURMAK
( Yanlışı. >< Doğrusu. )
- TASALLUT[< SALÂLET] ile SATAŞMA, BAŞINA EKŞİME, MUSALLAT OLMA
- TASALLUT değil/yerine/= SARKINTILIK
- TASAVVUF ile/ve/<> SANAT
( TASAVVUF: SAKLAMBAÇ (OYUNU) )
( TASAVVUF: Dinin, sanatsal özü. )
- TASAVVUF ve/<> SAFLAŞMAK
( Saflaşmadıkça, insanda zevk ve safâ tecellî etmez. )
- TASAVVUF ve/<> SAYGI/HÜRMET
( TASAVVUF: Aşk ve muhabbetle çerçevesi çizilen, kişiyi, saygıya yönlendiren ilim. )
- TASHİH ile SANSÜR
- TAŞIMAK ile SAHİP OLMAK
( TO CARRY vs. TO HAVE )
- TAŞKINLIK ile/ve/<> ŞAŞKINLIK
- TAŞRA ile SAYFİYE
- TAVLA ile SATRANÇ
( ... İLE Zar yoktur. )
( ... İLE Oynayanda kibir varolabilir. )
- TAVSİYE değil/yerine/= SALIK VERME
- TAZI[Fars.] ile SALUKİ, KOPOY[Macarca], BASERJİ
( Genellikle tavşan avında kullanılan, uzun bacaklı, çekik karınlı, çok çevik bir tür köpek. İLE Orta boylu, düşük kulaklı, tüyleri kısa bir tür köpek. )
( CANIS FAMILIARIS GRAJUS HIBERNICUS cum ... )
- TE'EKKEDENÎ'Ş-ŞEY'U[Ar.] ile ŞAKKA 'ALEYYE[Ar.]
- TECÂVÜZ[Ar.] değil/yerine/= SALDIRAŞ
- TECÂVÜZ[Ar.] değil/yerine/= SALDIRI
( Saldırı. | Namusuna saldırma, sarkıntılık. | Başkasının hakkına el uzatma. | Aşma, ötesine geçme. )
- TEDAVİ" BAKANLIĞI değil/yerine SAĞLIK BAKANLIĞI
- TEDAVİ/TREATMENT[İng.] ile SAĞALTIM/SAĞALTMAK ONULTUM/ONULTMAK
- TEFRÎK[Ar.] ile ŞA'B[Ar.]
- TEHÂCÜM[< HÜCÛM] değil/yerine/= SALDIRMA | ÜŞÜŞME, TOPLAŞMA
- TEK BAŞINA ile/değil/yerine SADECE
- TEKNOLOJİ ve/<> FELSEFE ve/<> İDEOLOJİ ve/<> SANAT
( [Nesneleri ve olanakları] [Daha da] Yararlı kılar. VE/<> Açıklar. VE/<> Değiştirir. VE/<> Yeniden yaratır. )
- TELLERİ(MİZİ) KARDEŞ EYLEMEK ve/||/<>/> SAZI(MIZI) DÜZENLEMEK
- TEMÂRUZ[Ar. < MARAZ] değil/yerine/= SAYRIMSAMA, KENDİNİ HASTA GİBİ GÖSTERME
- TEMARUZ/SIMULATION, MALINGERING[İng.] değil/yerine/= SAYRIMSAMA
- TEMİN ETMEK değil/yerine/= SAĞLAMAK
- TEMİN/TEDARİK[Ar.] değil/yerine/= SAĞLAMA/ELDE ETME
( Araştırıp bulma, sağlama, elde etme. | Hazırlık. )
- TEMKİN/Lİ değil/yerine/= SAKINI/K
- TENEŞİR[Fars. < TENŞÜR] değil/yerine/= SALACAK
( Üstünde ölü yıkanılan mermer/kerevet. )
- TENKİT ile SAPTAMA/BELİRTME
- TERAPİ/THERAPY[İng.] değil/yerine/= SAĞALTIM
- TERBİYESİZ/LİK ile/ve SALAK/LIK, SALOZ[argo]
- TERS ile/değil SANKİ
- TERSİNEMEZLİĞİN ARTIŞI ve/||/<>/> "SABİTLİK"
- TEŞEKKÜR EDERİM/EYVALLAH değil/yerine/= SAĞOL
- TEŞEKKÜR[Ar.]/MERSİ[Fr.] değil/yerine/= SAĞ OL! / ALKIŞ
- TESLÎF[Ar.] değil/yerine/= SABAH YEMEĞİ YEMEK
- TESLİMİYET ile/ve/||/<>/< SABIR
( Özellikle, Anthony Hopkins'in, "The Edge" ve "The Instinct" adlı filmlerini de izlemenizi salık veririz. )
- TESPİT değil/yerine/= SAPTAMA
- TESPİT değil/yerine/= SAPTAMA
- TEVAKKİ[Ar.] değil/yerine/= SAKINMA, KORUNMA, ÇEKİNME
- TEVÂTÜR ile ŞÂYİA
( ... İLE Yayılmış haber, yaygın olan, söylenti. )
- TEVÂZÛ ile SAFÂ'[Ar.]
( ... İLE Saflık, berraklık. | Kişinin kendine ve başkasına iltifat etmediği hali. )
( ... İLE Bazı kabullerde, ilim ve iltifat tecellinin tertemiz olmasına engeldir. Telvin[< LEVN Ar.(: renk verme, boyama)] bu ilim ve iltifattır. )
- TEVEKKÜL ve/||/<>/> RIZÂ ve/||/<>/> SABIR
( Ulaşamadığına gösterdiğin. VE/||/<>/> Ulaştığına gösterdiğin. VE/||/<>/> Kaybettiğine gösterdiğin. )
- TEVEKKÜL ile SABIR
- TEYAKKUZ[Ar. < YAKAZA] değil/yerine/= SAKLIK/UYANIKLIK
( Uyanma, uykudan kalkma. | Uyanık olma, uyanıklık, açıkgözlülük. )
- TEYAKKUZ[Ar.] değil/yerine/= SAKLIK/ANIKLIK/UYANIKLIK
- TEZ ile SAV
( Ödev. İLE Mantıkça sıkı dokunmuş bir çıkarımlar dizisinin vargı'sıdır. )
( THESIS "AS HOMEWORK" vs. THESIS )
- TEZELZÜL[Ar.] değil/yerine/= SARSILMA, SALLANMA
- TIBBEN/TIBBÎ değil/yerine/= SAĞCA/SAGCIL
- TİBET BUDİZMİ'NDE:
KASİD ile/ve SAGYA ile/ve NINGMA ile/ve GELUGBA
( Beyaz Nilüfer Grubu. İLE/VE Çiçek Grubu. İLE/VE Kırmızı Grubu. İLE/VE Sarı Grubu. )
- TİCARET, BİLİM VS. ile SANAT ve FELSEFE
( Ortalama akıl, yeterlidir. İLE Ortalama akıl, yetmez. )
- TİN:
| ÖZNEL ile/ve/||/<>/> NESNEL | ile/ve/||/<>/> SALTIK
( | Üretim. İLE/VE/||/<> Katılım. | İLE/VE/||/<>/> Zorunlu üretim. )
( | Bireysel. İLE/VE/||/<> Toplumsal. | İLE/VE/||/<>/> Tanrı/hakikat. ) )
( | Koşullu. İLE/VE/||/<> Koşullu. | İLE/VE/||/<>/> Koşulsuz. )
( | Özerklik. İLE/VE/||/<> Özerklik. | İLE/VE/||/<>/> Özgürlük. )
- TİN ve/||/<>/< ŞAŞMA
( Şaşma, tin'in kapısıdır. )
- TIP/TABABET değil/yerine/= SAĞ/SAĞBİLGİ
- TIP ve/||/<> SANAT
( )
- TİRB[Ar.] ile/ve/||/<> ZEMÎL[Ar.] ile/ve/||/<> SEMÎR[Ar.] ile/ve/||/<> SAHİB[Ar.] ile/ve/||/<> REFÎK[Ar.] ile/ve/||/<> HİLL[Ar.] ile/ve/||/<> NECİY[Ar.]
( Bizimle aynı yaşta olan. İLE/VE/||/<> İş arkadaşımız. İLE/VE/||/<> Oturduğumuz yerde bize arkadaşlık eden. İLE/VE/||/<> Bizimle geceleri konuşan. İLE/VE/||/<> Uzun süre bizimle arkadaşlık eden. İLE/VE/||/<> Yolculuk arkadaşımız. İLE/VE/||/<> Bizi kalbine yerleştiren. İLE/VE/||/<> Sırdaş. )
- TİTREMEK/TİRİLDEMEK ile SAKIRDAMAK/SAKIRTI
( ... İLE Korkudan ya da soğuktan titremek. )
- TİTREMEK ile/ve/> SARSILMAK
( RA'ŞE ile/ve/> ... )
( SHIVE vs./and/> SHAKE )
- TOKAT = !ŞAMAR/BEŞKARDEŞ
( Açık elle yüze vurulan tokat. )
- TOKAT ile !ŞAPLAK
( ... İLE "Şap" diye ses çıkaran tokat. )
- TOPAZ[Fr. < Yun.] değil/yerine/= SARIYAKUT
( Alüminyum silikatı ve flüorinden oluşan, kahverengi ya da soluk sarı renkte değerli bir taş. )
- TOPLUMLARI:
BİLGİNLER/AYDINLAR AYDINLAT("A")MAZSA ne yazık ki/> ŞARLATANLAR ALDATIR
- TÖREN ile SAVİTRİ
( ... İLE Erginlenme töreni. )
- TRANSPARAN/TRANSPARENT[İng.] değil/yerine/= SAYDAM
- TRANSPARENCY/TRANSPARENCY[İng.] değil/yerine/= SAYDAMLIK
- TRAPEZ[Fr.] değil/yerine/= SALINCAK
( Alt uclarına bir çubuk bağlanmış bulunan iki düşey ipten yapılmış salıncağa benzer bir jimnastik aracı. | Trapezci. )
- TÜRKLER ile/ve/<> SAHALAR
( ... İLE/VE/<> Yakut Türkleri'nin kendilerine verdiği ad. )
( ... İLE/VE/<> Sahalar, kullandıkları dile, "Saha tıla"[Saha dili] diyorlar.[Saha dili için en kapsamlı araştırmayı, Eduard Karloviç Pekarskiy yapmış. Hazırladığı, "Saha Dili Sözlüğü"ne, 25.000 sözcük almış.]
[1907 - 1930 yılları arasında, 13 cilt olarak basılan bu sözlükte, sözcüklerin anlamlarının yanı sıra, sözlü gelenekte yaşayan folklora ait pek çok unsura da yer verilmiş. Atatürk'ümüz de, Saha Türkleri'nin dili ile ilgilenmiş ve bu 13 ciltlik sözlük, isteği üzerine, 1937 yılında kendine hediye edilmiş. Atatürk'ümüz de, dil devrimini hazırlarken, bu sözlükten çok yararlanmış.] )
- TÜRKÜ ile ŞANSONET
( ... İLE Tiyatro oyuncularından birinin mızıka eşliğinde söylediği türkü. )
- TURP ile ŞALGAM/ÇOMUR
( RADISH vs. TURNIP )
( RAPHANUS SATIVUS cum BRASSICA RAPA )
- TUTARLILIK ile/ve/||/<>/< SAMİMİYET, İÇTENLİK, AÇIKLIK, ŞEFFAFLIK, SÜREKLİLİK, BÜTÜNLÜK
- TUZ GÖLÜ ile LÛT GÖLÜ ile LA'NGA CO GÖLÜ ile SALT LAKE CITY
( Ankara ile Konya arasında bulunan göl. İLE Ürdün ile İsrail sınırındadır. [Normal denizlerden 10 kat daha tuzludur.] [24 farklı mineral içeren bu gölden, Potasyum minerali elde edilmektedir.] İLE Tibet'tedir. İLE Amerika'nın, Utah eyaletindedir.[Batı yarıküresinin en büyük tuzlu su kütlesi ve dünyadaki tuzluluk oranı en yüksek iç su kütlelerinden biridir.] [Tuz gölleri, balık ve bitkiden yoksundur.] )
( ... ile ... ile ile ... )
- TÜZE/HUKUK ve/||/<> SABIR
( Hukuku bilen(/ler), sabreder. )
- ÜÇ AYLAR/ŞÜHÛR-İ SELÂSE:
RECEP ve/> ŞABAN ve/> RAMAZAN
- UÇUK ile SAÇMA SAPAN
- UÇURUM ile ŞARAMPOL[Macarca < SOROMPO] ile
( ... İLE Kara yollarının kenarında, yol düzeyinden aşağıda kalan bölüm. )
- ÜFLEÇ/KAMIŞ/PİPET[Fr.] ile ŞALÜMO
( Sıvıları solukla içine çekmeye yarayan yapay boru/lar. İLE Sıvıları solukla içine çekmeye yarayan, saman ya da saz çöpünden kullanılan kamış. )
- UGANDA BAYRAĞINDA:
SİYAH ile/ve SARI ile/ve KIRMIZI
( Siyah olan halkı simgeler. İLE/VE Ekvator güneşini simgeler. İLE/VE Tüm dünya ile olan "kan kardeşliği"ni simgeler. )
- UKALÂ/LIK ile/ve SAYGISIZ/LIK
- ÜMİT EDİLDİĞİ KADAR DÜŞÜK OLMAZ değil SANILDIĞI KADAR DÜŞÜK OLMAZ
- ÜMMÎYÛN ile/ve SAFÎYÛN ile/ve ZÂTÎYÛN
- ÜN/ŞÂN[Ar.] ile ŞAN[Fr. CHANT]
( Ün. | Gösteriş, gösterişlilik. İLE İnsan gırtlağından makamla çıkan ve perde ayrımlarıyla çeşitli duyumlar uyandıran ses dizisi. )
- ÜNLÜ OLMAK İÇİN SOYUNMAK ile/ve/<> SANAT İÇİN SOYUNMAK
- UNVAN[Ar.]/AYAG [divanlugatturk]/TITRE[Fr.] değil/yerine/= SAN
- ÜSTE ÇIKMAYA ÇALIŞMAK ile/ve/değil/yerine SAVUNMA
- ÜSTÜNLÜK ile/değil/yerine/>< (SADECE) BİLMENİN (BELKİ/BİRAZCIK) FARKI
- UYAK ÖRGÜSÜNDE:
DÜZ ile/ve/<> ÇAPRAZ ile/ve/<> SARMAL ile/ve/<> ÖRÜŞÜK ile/ve/<> MÂNİ
( )
- UYARI ile SAVUNMA
- UYDU:
DÜNYA'NIN ile SATÜRN'ÜN
( 1 ile 82 )
- UYGARLIK ve/<> SAYGI
- UYGULAMAYA YÖNELİK BİLGİ ile/ve SAF SOYUT BİLGİ
( PRACTICAL KNOWLEDGE vs./and PURE ABSTRACT KNOWLEDGE )
- UZAK DURULMASI GEREKEN KİŞİLER:
"HEP HAKLILAR" ve/||/<> "HERŞEYE, SÜREKLİ İTİRAZ EDENLER" ve/||/<> "SADECE BEN" DİYENLER ve/||/<> BAŞKALARINI DEĞERSİZ GÖRENLER ve/||/<> ÇIKARCILAR ve/||/<> İSTEDİĞİ OLMADIĞINDA TUTUM DEĞİŞTİRENLER ve/||/<> ARAMADIĞIN SÜRECE ARAMAYANLAR ve/||/<> İŞİ DÜŞMEDİKÇE TANIMAYANLAR ve/||/<> İŞİ BİTTİĞİNDE, YANINDA DURMAYANLAR
- UZATMA ile/değil SARKITMA
- ÜZÜLME ile/ve/değil/||/<>/< ŞAŞIRMA
- ÜZÜM ile/> ŞIRA/ŞÎRE[Fars.] ile/> ŞARAP ile/> SİRKE
( CEM ŞÎT: Şarabı bulan. )
( ... İLE Henüz mayalanmamış üzüm suyu. | Bazı meyve ve sebzelerin özü. İLE ... İLE ... )
( Annesi.[helâl] İLE ... İLE Kızı.[haram] İLE ... )
- UZUN SÜRE ile SABAHTAN BERİ
- VAAZ KÜRSÜSÜ ile/||/<> SON CEMAAT YERİ ile/||/<> SAKIF ile/||/<> HÜNKÂR MAHFİLİ
( Belirli gün ve saatlerde, imamın vaaz vermek için çıktığı, koltuk ya da küçük balkon biçimindeki bölüm. İLE/||/<> XIV. yüzyıldan itibaren cami ve mescitlerde yaygın olarak kullanılan, ana mekânın dışında yarı açık hazırlık bölümü. İLE/||/<> Camilerde son cemaat yerinin dışında ek bir bölüm. Özellikle iç avlusu olan yapılarda, cemaatin hava şartlarından korunması amacına yöneliktir. İLE/||/<> Camilerde hükümdara ayrılan bölüm.[Bazen galerinin bir bölümü, bazen ayrı bir daire biçimindedir.] )
- VAHŞİ ile/ve/değil SALDIRGAN
- VAKT[Ar.] ile SÂ'AT[Ar.]
- VAR ETMEK ile/ve/<> SAHİP ÇIKMAK
- VAR ile/ve SABİT(/HAL)
( VAR(DIR): Çelişkiye düşmeksizin düşünülebilir olan. )
- VARLIK ile SAYI/SI
( EXISTENCE vs. QUANTITY OF EXISTENCE )
- VAROLUŞ ve/||/<> ÖLÇÜ ve/||/<> FELSEFE ve/||/<> TÜZE ve/||/<> SANAT ve/||/<> SPOR ve/||/<> BÜTÜNLÜK ve/||/<> SUSABİLMEK ve/||/<> YOK/LUK
( Saygı gerek önce
Sonra ölçü
Sonra anlayış gerek
Sonra hak gözetmek
Özen ve duyarlılık gerek
Sürekli hareket gerek
Her an bütünlük
Çoğunlukla susabilmek
Herşeyin ölçütü yok(luk)
[En sonunda, Yaşam ve İnsan/Kişilik] )
( Üzerine düşünülebilecek ve konuşulabilecekler, düşünülmesi ve konuşulması gerekenler/öncelikliler... )
- VARSAYISAL değil SAYISAL
- VARSIL/ZENGİN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SAYGIN
( Yüksek bir makamda bulunan namuslu biri, görev süresi sona erdiği zaman, varsıl değil saygın biri olmalıdır. )
- VAZGEÇİLİR/LİK ile/ve/||/<> SAMİMİYET/AÇIKLIK
- VEDA'LARDA:
RIG ile/ve SAMA ile/ve YACUR ile/ve ATHARVA
- VEFÂ ile/ve/değil/<> SAYGI GÖSTERMEK
- VEHİM ile/ve/||/<> SAFSATA
- VENA:
AŞK ve/<> ŞARAP
- VİLLA[İt.] ile/ve ŞALE/CHALET
( Yazlıkta ya da kent dışında, bahçeli ve güzel, müstakil ev. İLE/VE İsviçre'ye özgü villa tipi ev. )
- VIRTUAL DOM/VIRTUAL DOCUMENT OBJECT MODEL[İng.] değil/yerine/= SANAL BELGE NESNESİ MODELİ
- VİRTUAL REALITY TERAPİSİ/VIRTUAL REALITY THERAPY[İng.] değil/yerine/= SANAL GERÇEKLİK SAĞALTIMI
- VIRTUAL REALITY[İng.] değil/yerine/= SANAL GERÇEKLİK
- VIRTUAL[İng.] değil/yerine/= SANAL
- VIRTUALIZATION[İng.] değil/yerine/= SANALLAŞTIRMA
- VİRTÜÖZ ile/ve/> SANATÇI
( Aleti/ni unutan. İLE/VE/> Kendini unutan. )
- VİRÜLAN/VIRULENT[İng.] değil/yerine/= SAYRILANDIRAN
- VİRÜLANS/VIRULENCE[İng.] değil/yerine/= SAYRILANDIRMA YETISİ
- VOYVO[İsp.] değil/yerine/= SATAŞMA
( Alay ederek sataşmak için söylenir. )
- VR/VIRTUAL REALITY[İng.] değil/yerine/= SANAL GERÇEKLİK
- VRML/VIRTUAL REALITY MODELING LANGUAGE[İng.] değil/yerine/= SANAL GERÇEKLİK MODELLEME DİLİ
- YABAN ARISI ile SARI PİZOZ
( ... İLE Avrupa yabanarılarının en büyüğüdür. )
( Arılar zehirlerini, ayı ve porsuk gibi ballarına saldıran omurgalılara karşı geliştirmiştir. Sarı Pizoz'un zehrinin hedefi ise avladığı omurgasızlardır. )
( ... cum VESPA CRABRO )
- YAĞLARDA:
UÇUCU ile/ve SABİT
( Çiçek, yaprak, kokulu. [biberiye, nane] İLE/VE Meyve, tohum. [badem, ısırgan, z.yağı] )
- YALAKA/LIK ile/değil/yerine/>< SAYGI/LI
- YALAN ile ŞAKA
( Dürûg-zen(yalancı) olursa bir evde, düzen olmaz o evde. )
( Zekâ, doğruluk Hürmüz'ün; cehalet, yalan ise Ehrimen'in sıfatlarıdır. )
( LIE vs. JOKE )
- YALAN ile/ve/değil/<> SANAL
- YALANCI yerine SAHTE
- YALÇIN ile SARP/DİK
- YALI ile/değil SAHİLHANE
- YALNIZ ... ile SADECE ...
( ONLY ... vs. JUST ... )
- YALNIZLIK:
ZEKİLERDE ile/ve/||/<> ÇIKARSIZLARDA ile/ve/||/<> SAĞDUYULULARDA
- YAMA ile/ve NIYAMA ile/ve ASANA ile/ve PRANAYAMA ile/ve PRATYAHARA ile/ve DHARANA ile/ve DHYANA ile/ve SAMADHI
( Eylem kontrolü. İLE/VE Kişisel eylem kontrolü. İLE/VE Duruşlar ve gövde çalıştırma teknikleri. İLE/VE Soluk ve enerji yönetimi. İLE/VE Çakra ve Kundalini teknikleri. İLE/VE Odaklanma teknikleri. İLE/VE Derin odaklanma teknikleri. İLE/VE Üstün odaklanma teknikleri. )
- YANLIŞ TANIMLAMA YOLUYLA HATA YAPMAYA BAĞIŞIKLIK'TA:
EYLEYENLİK DÜŞÜNCESİ ile/ve/||/<> SAHİPLİK DÜŞÜNCESİ ile/ve/||/<> TEKİLLİK DÜŞÜNCESİ ile/ve/||/<> ÖZELLİK DÜŞÜNCESİ
- YAPITLAR/KÜLLİYELER:
SELÂTİN[< SULTAN] ile/ve/||/<>/> SADRAZAM ile/ve/||/<>/> TEKKE
( Sultanların adına yaptırılan ve birden çok minaresi bulunan büyük camilere ve yapıtlara verilen ad. İLE/VE/||/<>/> ... İLE/VE/||/<>/> ... )
- YAPMA/YAPAY ile SAHTE/ÇAKMA[argo]
- YARALANMA ile SAKATLANMA
- YARALI/HASTA TAŞIMADA:
OMUZ DESTEĞİ ile/ve/||/<> KUCAKTA ile/ve/||/<> SIRTTA ile/ve/||/<> OMUZDA(İTFAİYECİ YÖNTEMİ) ile/ve/||/<> ELLERİN ÜZERİNDE[ALTIN BEŞİK] ile/ve/||/<> KOL VE BACAKLARDAN TUTARAK ile/ve/||/<> SANDALYE İLE ile/ve/||/<> BATTANİYEDEN SEDYE YAPARAK ile/ve/||/<> KAŞIK ile/ve/||/<> KÖPRÜ ile/ve/||/<> KARŞILIKLI DURARAK ile/ve/||/<> RENTEK
( Hasta/yaralı taşınmasında ilk yardımcı, kendi sağlığını riske sokmamalıdır.
Gereksiz zorlama ve yaralanmalara engel olmak için aşağıdaki kurallara uygun davranmalıdır:
- Hastaya/yaralıya yakın mesafede çalışılmalıdır.
- Daha uzun ve güçlü kas öbekleri kullanılmalıdır.
- Sırtın gerginliğini korumak için dizler ve kalçalar bükülmelidir.[Omurilik yaralanmaları riskini azaltır].
- Yerden destek alacak biçimde iki ayağı da kullanarak, biri ötekinden biraz öne yerleştirilmelidir.
- Kalkarken, ağırlığı, kalça kaslarına vererek dizler en uygun biçimde doğrultulmalıdır.
- Baş, her zaman düz tutulmalı, eşit ve düzgün bir biçimde hareket ettirilmelidir.
- Yavaş ve düzgün adımlarla yürünmeli ve adımlar omuzdan daha geniş olmamalıdır.
- Ağırlık kaldırırken, karın, düzgün tutulup kalça kasılmalıdır.
- Omuzlar, leğen kemiğinin ve omuriliğin sırasında tutulmalıdır.
- Yön değiştirirken, ani dönme ve bükülmelerden kaçınılmalıdır.
- Hasta/yaralı, olabildiğince az hareket ettirilmelidir.
- Hasta/yaralı, baş-boyun-gövde ekseni esas alınarak, en az 6 destek noktasından kavranmalıdır.
- Tüm hareketleri yönlendirecek sorumlu bir kişi olmalıdır. Bu kişi, hareketler için gereken yönergeleri["Dikkat! Kaldırıyoruz!" gibi] vermelidir. Bu kişi, genellikle, ağırlığın en fazla olduğu ve en fazla dikkat edilmesi gereken bölge olan baş ve boyun bölümünü tutan kişi olmalıdır.
- Hasta/yaralı taşınırken mükemmel bir takım çalışması gerekmektedir. )
( [Acil taşıma teknikleri]
- Genel bir kural olarak, hasta/yaralının yeri değiştirilmemeli ve dokunulmamalıdır. Olağanüstü bir tehlike söz konusuysa, taşıdığı her türlü riske karşın acil taşıma zorunludur.
- En kısa sürede, yaralılar, güvenli bir yere taşınmalıdır.
)
( OMUZDAN DESTEK OLARAK
ile/ve/||/<>
KUCAKTA
ile/ve/||/<>
SIRTTA
ile/ve/||/<>
OMUZDA
ile/ve/||/<>
ALTIN BEŞİK TEKNİĞİ
ile/ve/||/<>
KOL VE BACAKLARDAN TUTARAK
ile/ve/||/<>
SANDALYE İLE
ile/ve/||/<>
SEDYE İLE
ile/ve/||/<>
BATTANİYE İLE
ile/ve/||/<>
KAŞIK TEKNİĞİ
- Bu teknik, hastaya/yaralıya, sadece bir taraftan ulaşılması durumunda üç ilk yardımcı tarafından uygulanır.
- İlk yardımcılar, hastanın/yaralının tek bir yanında, bir dizleri yerde olacak biçimde diz çökerler.
- Hasta/yaralının elleri göğsünde birleştirilir.
- Birinci ilk yardımcı, baş ve omzundan, ikinci ilk yardımcı, sırtının alt bölümü ve uyluğundan, üçüncü ilk yardımcı, dizlerinin altından ve bileklerinden kavrar. Daha sonra kendi ellerini hastanın/yaralının gövdesinin altından geçirerek kavrar.
- Başını ve omzunu tutan birinci ilk yardımcının yönergesi ile tüm ilk yardımcılar aynı anda hastayı/yaralıyı kaldırarak dizlerinin üzerine koyar.
- Aynı anda tek bir hareketle hastayı/yaralıyı göğüslerine doğru çevirirler.
Sonra uyumlu bir biçimde ayağa kalkar ve aynı anda düzgün bir biçimde sedyeye koyarlar.
ile/ve/||/<>
KÖPRÜ TEKNİĞİ
- Hastaya/yaralıya, iki taraftan ulaşılması durumunda dört ilk yardımcı tarafından yapılır.
- İlk yardımcılar, bacaklarını açıp hastanın/yaralının üzerine hafifçe çömelerek yerleşirler.
- Birinci ilk yardımcı, başı koruyacak biçimde, omuz ve ensesinden, ikinci ilk yardımcı, kalçalarından, üçüncü ilk yardımcı da dizlerinin altından tutar.
- Birinci ilk yardımcının yönergesi ile üç ilk yardımcı hastayı kaldırır.
- Dördüncü ilk yardımcı, sedyeyi arkadaşlarının bacakları arasına iterek yerleştirir ve hasta/yaralı, sedyenin üzerine konulur.
ile/ve/||/<>
KARŞILIKLI DURARAK
- Omurga yaralanmalarında ve kuşkusunda kullanılır. Üç ilk yardımcı tarafından uygulanır.
- İki ilk yardımcı, hastanın/yaralının göğüs hizasında karşılıklı diz çöker. Üçüncü ilk yardımcı, hastanın/yaralının dizleri hizasında diz çöker.
- Hastanın/yaralının kolları, göğsünün üzerinde birleştirilerek, düz yatması sağlanır.
- Baş bölümündeki ilk yardımcılar, kollarını baş-boyun eksenini koruyacak biçimde hastanın/yaralının sırtına yerleştirirler.
- Hastanın/yaralının dizleri hizasındaki üçüncü ilk yardımcı, kollarını açarak hastanın/yaralının bacaklarını düz olacak biçimde kavrar. Verilen yönergeyle tüm ilk yardımcılar hasta/yaralıyı düz olarak kaldırarak sedyeye yerleştirir.
ile/ve/||/<>
RENTEK TEKNİĞİ/MANEVRASI
- Kaza ortamı değerlendirilir; patlama, yangın tehlikesi belirlenir, çevre ve ilk yardımcının kendi güvenliği sağlanır.
- Hastanın/yaralının omuzlarına hafifçe dokunarak ve "iyi misiniz?" diye sorarak bilinci kontrol edilir, çevrede birileri varsa 112'yi araması istenir.
- Hastanın/yaralının solunum yapıp yapmadığı gözlemlenir[göğüs hareketleri izlenir].
- Eğer solunum yok ise, hastanın/yaralının ayaklarının pedala sıkışmadığından emin olunur; emniyet kemeri açılır.
- Hastaya/yaralıya yan tarafından yaklaşılır ve bir elle kolu, öteki elle de çenesi kavranarak kafamızın da desteğiyle boynu sabitlenir.[Hafif hareketle]
- Baş-boyun-gövde hizasını bozmadan, araçtan dışarı çekilir.
- Hasta/yaralı, yavaşça yere ya da sedyeye yerleştirilir.
[Kaza geçirmiş yaralı bir kişiyi eğer bir tehlike söz konusu ise omurgaya zarar vermeden çıkarmada kullanılır. Bu uygulama solunum durması; yangın tehlikesi, patlama gibi tehlikeli durumlarda uygulanır.] )
- YARAR ve/||/<>/> SAYGI
- YARASA ile (SAMAN RENKLİ) MEYVE YARASASI
( Kongo'da yaşarlar. )
( Kanat açıklıkları 1 m.yi bulur. )
( 10 milyon yarasa, 6 haftada, 1 milyar meyve tüketerek meyve bölgesinden göçerler. )
( ... cum PTEROPUS EDULIS )
- YARGI ile/ve/||/<>/< SAVUNMA
( Savunma olmadan, yargı olmaz. )
- YAŞAM HAKKI ile/ve/=/||/<>/< SAVUNMA HAKKI
- YAŞAM(AY)I ÖĞRENMEK ile/ve/değil/=/||/<>/< SAÇMALAMAMAYI ÖĞRENMEK
- YAŞAMIN "ZORLUKLARINI" KOLAYLAŞTIRMADA:
AŞK ve/||/<> (KOŞULSUZ) SAYGI VE SEVGİ ve/||/<> SANAT
- YAŞAMIN YALINLIĞINDA:
BİLİM ile/ve/||/<> FELSEFE ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> DİN
( Sınırlar. İLE/VE/||/<> Yorumlar. İLE/VE/||/<> Betimler. İLE/VE/||/<> Kutsar. )
- YAŞLILIK ve/||/<> SAYRILIK ve/||/<> KITLIK ve/||/<> ÖLÜM
( "Mahşerin dört atlısı." )
- YATAK ve SANDALYE/KOLTUK ve AYAKKABI
( Zamanımızın en uzun süre üzerinde geçtiği nesneler. )
( Olabildiğince nitelikli olanlarını tercih etmek ve kullanmakta yarar vardır! )
( ... ve ... ve PAPUÇ[< PÂ-PÛŞ: Ayak örten.][PÂ: Ayak.]
PÂY-GÂH[: Derece, rütbe.| Ayakkabılık.][Türkçe'de PEYKE şeklinde galat olarak kullanılmıştır.][PEYKE: Genellikle eski evlerde bulunan, duvara bitişik, alçak, tahta sedir, kerevet.][KEREVET(Rus.): Üzerine şilte serilerek oturmaya ya da yatmaya yarayan tahtadan seki, sedir.] )
- YATIK GÖVDE = SÂK-I ZÂHİF = TIGE COUCHÉE
- YATROJENİK/İATROGENIC[İng.] değil/yerine/= SAĞLIKÇI KAYNAKLI
- YAVE[Fars.]/TÜRREHÂT[Ar. < TÜRREHE]/PESTENKİRÂNÎ[Fars.] değil/yerine/= SAÇMA-SAPAN SÖZ
( Saçma, saçma sapan söz. | Sahipsiz hayvan. )
- YAYGIN ile/değil/yerine SAYGIN
- YAYMAK ile SAÇMAK
( TO EXTEND vs. TO SCATTER )
- YAZGI" ile/değil/yerine SALT, ÖZGÜR İSTENÇ/İRÂDE
- YAZIN/EDEBİYAT ile/ve/||/<> SAMİZDAD YAZIN/EDEBİYAT
- YEL/RÜZGÂR[Ar.] ile SAM/BÂRİH[Ar. çoğ. BEVÂRİH]
( ... İLE Çölden esen yel, samyeli. | Sıcak ve şiddetli yel. )
- YEL ile SAM[Ar.] (YELİ)
( ... İLE Çölden esen sıcak yel. )
- YELE ile SAÇ
( MANE vs. HAIR )
- YEMEN ile/ve/||/<> ŞAM
(
)
- YER FISTIĞI/ARAŞİT[Fr.] ile ŞAM FISTIĞI
( ARACHIDE avec ... )
- YERLEŞMEK ile/ve SAKİNLEŞMEK
- YETİM ve SAGİR/SAGİRE
- YETKİN ile SAĞLAM
( PERFECT vs. STRONG )
- YIKICI ELEŞTİRİ YAPMA! ile/ve/||/<> SAVUNMA! ile/ve/||/<> AŞAĞILAMA! ile/ve/||/<> KÜSME!
- YIKILAN/YIKILACAK "KÖPRÜ" ile/değil/yerine/>< SAĞLAM KÖPRÜ
( 2 yıllık. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< 90 yıllık. )
( [güya] Sağlam/yeni. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Eski. )
( )
( Yer: Ordu )
- YILAN ile SAĞIRYILAN/ENGEREK
( ... İLE Başı üç köşeli, rengi kara ya da karaya yakın, dağlık, taşlık ve güneşli yerlerde yaşayan, boyu 65-75 cm. uzunlukta, çok zehirli bir yılan. )
( ... cum VIPERA ASPIS )
- YILAN ile/ve SALYANGOZYILANI
- YOKLUK:
MERTEBEDE ile SALTIK OLARAK
( Vardır. İLE Yoktur. )
- YOKLUK ile/ve SALTIK/MUTLAK YOKLUK
( NONEXISTENCE vs./and ABSOLUTE NONEXISTENCE )
( ABHAVA ile/ve ATYANTA-ABHAVA )
- YOL ile/ve ŞÂH-RÂH[Fars.]
( ... İLE/VE Büyük ve işlek yol, anayol, cadde. | Şaşırılması olanaksız doğru ve açık yol. )
- YÖNTEM:
FELSEFÎ(EYTİŞİMSEL/DİYALEKTİK) ile/ve/||/<> KURGUL ile/ve/||/<> SALTIK
- YORGUN/LUK ile/ve/||/<> SAYRI/LIK(HASTA/LIK[Fars. < HASTE: Yorgun.])/İGLELMEK[: Sayrılanmak/hastalanmak.][dvnlgttrk]
( TA'B ile MARÎZ[< MARAZ]/ÂLİL[: Sayrı(hasta). | Sakat, kör.], VASIB
TAVSÎF-ÜL-EMRÂZ: Sayrılıklar ilmi. )
( ... ile BÎMÂR/Î )
- YORUMBİLİM ve SANAT
( Her alanda düşünebilme ve konuşabilme olanağı. )
( HERMENEUTIC and ART )
- YÜCELTME ile/ve/değil/yerine SAYGI DUYMA
( [not] TO EXALT vs./and/but TO RESPECT
TO RESPECT instead of TO EXALT )
- YÜKSEK BAŞKENTLER:
LHASA ve LA PAZ ve QUITO ve SANAA
( Tibet'te.[En yüksek] VE Bolivya'da.[2. sırada] VE Ekvator'da.[3. sırada.] VE Yemen'de.[2400 m.][4. sırada.][Burada yaşayanların, her yıl en az bir kez deniz seviyesine inmeleri gerekmektedir.] )
- YÜKSEK ile SAĞLAM
- YÜKSELEN GÖVDE = SÂK-I SÂ'İD = TIGE MONTANTE, TIGE ASCENDANTE
- YÜZ-GÖZ OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/></< SAMİMİ OLMAK
- ZAAF ve/||/<> SAVUNMA
- ZAHMET OLMAZSA ile/değil SAKINCASI YOKSA
- ZAMAN ile/ve SABIR
( Zamanı gelmeden görürsek, yanarız. )
( TIME vs./and PATIENCE )
- ZAMAN ile SAHİB-İ ZAMAN
( AKILLARINDAN GEÇİRDİKLERİ KÂİNATTA OLUŞMAYA BAŞLAYAN KİŞİ | ALLAH'IN AYNASIDIR )
- ZAMAN ile SAMAN
( Evvel. İLE/VE/||/<> Kalbur.
[Evvel, zaman içinde. İLE/VE/||/<> Kalbur, saman içinde.] )
- ZAN ile/ve/||/<>/> SAFSATA
- ZAN değil/yerine/= SANI
- ZANLI ile SANIK
( Bir suç dolayısıyla sorguya çekilen. İLE Aleyhine ceza davası açılan. )
( MAZNÛN[< ZANN] ile ... )
( SUSPECT vs. ACCUSED )
- ZARAFAT[Azr.] = ŞAKA[Tr.]
- ZARÂFET ve/||/<> SANATSALLIK
- ZARAR ile/değil/yerine SAKINCA
- ZARF değil/yerine/= SARMIK
- ZAYIF ile/ve/değil/||/<> SAVUNMASIZ
- ZEDELEME ile/ve/<> SARSMA
- ZEKÂT ile/ve/||/<> SADAKA ile/ve/||/<> İNFÂK
( Maddî olarak vermek. İLE/VE/||/<> Manevi olarak vermek. İLE/VE/||/<> Geciktirmeden vermek. )
- ZEYTİNLER'DE:
ÇOLUR ile/ve HAL ile/ve KALİ ile/ve KALAMATA ile/ve KALEMBEZİ ile/ve MEMECİK ile/ve MEMİLİK ile/ve SARIULAK ile/ve SELE ile/ve USLU ile/ve YOĞULIĞ
- ZİHİNSEL FELSEFE ile/ve SAPTAMAK
- ZİNHAR[Fars.] değil/yerine/= SAKIN
- ZIRH değil/yerine/= SAVUT
- ZIRVA/LAMAK ile SAÇMA/LAMAK
( TO TALK NONSENSE/ROT vs. TO BULLSHIT )
- ZORUNLU/LUK ile/değil/yerine SABİT/LİK
- ZORUNLULUK ile/değil/yerine/||/<>/>/>< SAMİMİYET
- ZÜLL[Ar.] ile SAGÂR[Ar.]
- SÂ' ile SÂ' ile SAA/SİA[Ar. < VÜS'AT] ile -SÂ[Fars.] ile -SÂ/Y[Fars.]
( S harfinin Arapça adı. İLE Bin dirhemlik bir hubûbat ölçeği. İLE Genişlik, bolluk. | Güç, takat. İLE Benzetme edatı olan "âsâ"nın hafifletilmişi.[ANBER-SÂ: Anber gibi. | GAYR-SÂ: Gayır gibi.] İLE "süren/sürücü" anlamlarıyla birleşik sözcükler yapar.[CEBHE-SÂ: Yüz süren. | CEBÎN-SÂ/Y: Alın süren.] )
- ŞA'B[çoğ. ŞUÛB] ile ŞÂB/ŞÂBB[Ar. < ŞEBÂB | çoğ. ŞÜBBÂN] ile ŞÂB[Fars.]
( Cemaat, taife, kabile. | Kızıldeniz'den çıkarılan dallı budaklı taşlar. | Bölünmüş, parçalanmış şey. | Kafatasındaki çatlaklık. İLE Genç, delikanlı; yiğit. İLE Şap. )
- SA'KA[Ar.] ile SÂKA/SAKKÂ[Ar. < SEVK | çoğ. SÂİK] ile SAKA[Ar.] ile ŞAKA[Ar.]
( Bayılma, baygınlık, kendinden geçme durumlarına yol açan bir hastalık. İLE Ardçılar, ordunun gerisinde bulunan askerler. | Evlere, çeşmeden su taşımayı iş edinmiş olan. | Kırsal bölgelerde sulama işlerini düzenleyen ve denetleyen kişi. İLE Kuş. )
- SA'Y/SA'Y Ü GAYRET ile ...
( ÇALIŞMA, ÇABALAMA, GAYRET, EMEK | GEÇİNMEK İÇİN İŞ İŞLEME )
- ŞAAŞA/LI ile ŞAH ŞAHA/LI
- SÂAT[Ar. çoğ. SÂÂT] ile SÂÂT[Ar. < SÂAT]
( Saat. | Zaman, vakit. | Belirli/muayyen vakit. | Kıyâmet. İLE Saatler. )
- SABA[Ar.] ile SABA
( Türk müziğinde, bir bileşik makam. İLE Kaba-saba. )
- SABAH RÜZGÂRI değil SABÂ RÜZGÂRI
- SABAHA KARŞI değil SABAHA DOĞRU
- SABAHÎ değil SABÂ MAKAMI
- SABAHTAN/DEMİNDEN ...):
"... BELLİ" değil ... BERİ
- SABAN/PULLUK[Rusça PLOUG] ile SAPAN
( Toprağı sürmek için kullanılan tarım aracı. İLE ... )
( NEVCER ile ... )
( GIBÂZ ile ... )
( PLOUGH ile ... )
( ARATRUM ile ... )
( ARATRO con ... )
( AROTRON ile ... )
( PELEUGH ile ... )
- SABBÂR[Ar. < SABR] ile SABBÂR[Ar.]
( Atlas çiçeği, kaktüs. | Mısır/Frenk inciri. İLE Çok sabırlı, sabrı çok olan. )
- SABG[Ar.] ile SÂBİG/A[Ar.] ile SÂBIK[Ar. < SEBK]
( Boyama/boyanma. | Bazı bitki köklerine ispirto, eter gibi şeyler karıştırılarak yapılan ilâç. İLE Tam, uzun, ayrıntılı/tafsilâtlı. İLE Geçici, geçen, geçmiş. | Şimdikinden bir önce memurlukta bulunmuş olan. | İleride bulunan, zamanca/rütbece önde bulunan. )
- SÂBİ'[Ar.] ile SÂBİ'/SÂBİA[Ar.] ile SABÎ[Ar. çoğ. ASBİYE, SIBYÂN, SIBVÂN, SABYE, SIBYE, SUBYE] ile SABÎH[Ar.]
( Yıldızlara tapanlardan sebea'lı. İLE Yedinci. İLE Henüz memeden kesilmemiş eril çocuk. | Üç yaşını tamamlamamış eril çocuk. İLE ... )
- SÂBİ' ile SABÎ
( Yıldızlara tapanlardan sebea'lı. İLE Henüz memeden kesilmemiş eril çocuk. | Üç yaşını tamamlamamış eril çocuk. )
- SABÎH[Ar. < SUBH] ile SÂBİH[Ar. < SİBÂHAT]
( Güzel, şirin, lâtif. İLE Yüzen, yüzücü. )
- SÂBÎHA[Ar. < SİBÂHAT] ile SÂBİHÂT[Ar. < SÂBÎHA]
( Gemi. İLE Gemiler. | Yıldızlar. | İmanlıların ruhları. )
- SÂBIK[Ar.] ile SÂDIK[Ar.]
( Önceki. İLE Sadakatli. | Doğru, gerçek. )
- SÂBIKAN[Ar.] ile SÂBIKÎN[Ar. < SÂBIK]
( Daha önce, bundan önce. İLE Geçmişler, önce gelmiş olanlar. )
- SABİM/HEALTH INFORMATION COMMUNICATION CENTER[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK BİLGİ İLETİŞİM MERKEZİ
- SABIN değil SABUN
- SABIR/SARISABIR[Süryanice ŞABRÂ] ile SARISALKIM
( Zambakgillerden, sıcak bölgelerde yetişen, yaprakları, oldukça yüksek bir sapın tepesinde, rozet biçiminde toplanmış bulunan bir süs bitkisi. | Bu bitkinin, etli ve kalın yapraklarından çıkarılan, kırmızımsı esmer renkli, tıpta ve boyacılıkta kullanılan bir madde. İLE Baklagillerden, salkım durumunda sarı çiçekleri bulunan, bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilen bir ağaç. )
( ŞİBÂRU[Akatça]: Sivri bir araç. İlâç olarak kullanılan bir bitki. )
( ALOES cum LABURNUM )
- SABIR ile SABR-I ANİLLAH
- SÂBİT[Ar. < SEBÂT, SÜBÛT] ile Sâbit[Ar.]
( Hareketsiz, kımıldamayan, yerinde duran. | İspat edilmiş, anlaşılmış. İLE Ünlü Türk şairlerindendir.[ö. 1716, h. 1124] )
- SABİT/LİK ile/ve/||/<>/> SAĞLAM/LIK / BERK/LİK
- SABİT ile/ve/değil/yerine/||/<> SÂDIK
- SABİT ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SADIK
- SABRI SINAMAK ile/ve/ne yazık ki/||/<> SABRI ZORLAMAK
- SABUN ile/değil SABUNTAŞI
( ... İLE/DEĞİL Terzilerin, kumaşı işaretlemek için kullandıkları, yeşilimsi ya da beyaz renkli, sertliği 1° olan magnezyum silikat. )
- SABUN ile/ve ŞAMPUAN
( Sabun ile ilgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )
( )
( BERHÛH ile/ve ... )
( SOAP vs./and SHAMPOO )
- SAÇ ile/değil SAC ile/değil SAÇ
( Baş derisini kaplayan kıllar. İLE Yassı demir çelik ürünü. | Bu nesneden yapılmış dışbükey pişirme aracı. | Sactan yapılmış olan. İLE Kuyrukluyıldız çekirdeğini saran, ışıklı gazyuvarı. )
- SAÇAK ile SAÇAK
( Bazı giyim eşyalarında ya da döşemeliklerde, kumaş kenarlarına dikilen, süslü iplikten püskül. | Kenarlardaki iplik püskülü. İLE Bir yapının herhangi bir bölümünü, güneş ve yağmurdan koruması için, o bölümden dışa taşkın ve altı boşta olarak yapılan örtü. İLE Bir gaz ortama yerleştirilen ve yüksek bir gizilgüç verilen bir nesnenin yüzeyinde oluşan ışık olayı. )
- SAÇAK ile SAYVAN[Fars.]
( ... İLE Güneşten, yağmurdan korunmak için ya da süs olarak, bir şeyin üzerine çekilen, dam saçağı gibi düz ya da eğilimli örtü. | Evlere bitişik, önü açık, direkler üzerine oturtulmuş, üzeri örtülü yer. | Kulak kepçesi. )
- SAÇMA-SALAK değil SAÇMA-SAPAN
- SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR:
BİÇİMSİZ ile/ve/||/<> BELİRSİZLİK ile/ve/||/<> SALDIRI ile/ve/||/<> KONUNUN ÖZÜNÜ KAÇIRMA ile/ve/||/<> TARTIŞMALI NEDEN ile/ve/||/<> İSTATİSTİKSEL HATA ile/ve/||/<> ŞAŞIRTMA ile/ve/||/<> YETKEYE BAŞVURMA ile/ve/||/<> DUYGULARA BAŞVURMA ile/ve/||/<> KIYASLAMA HATALARI ile/ve/||/<> SINIFLANDIRMA HATALARI
( BİÇİMSİZ SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR ile/ve/||/<> SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR
( INFORMAL FALLACIES vs./and/||/<> FALLACIES )
BELİRSİZLİK SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: GÖNDERMELİ ile/ve/||/<> VURGULAMA ile/ve/||/<> ÇOK ANLAMLILIK
( FALLACY OF: EQUIVOCATION vs./and/||/<> ACCENT vs./and/||/<> AMPHIBOLY )
SALDIRI SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: KARALAMA ile/ve/||/<> NİTELİKSEL ile/ve/||/<> "SEN / SEN DE ..." ile/ve/||/<> DOLDURUŞA GETİRME
( ARGUMENT AGAINST THE MAN vs./and/||/<> CIRCUMSTANTIAL AD HOMINEM vs./and/||/<> FALLACY OF "YOU / YOU ALSO" vs./and/||/<> POISONING THE WELL )
KONUNUN ÖZÜNÜ KAÇIRMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: KISIR DÖNGÜ ile/ve/||/<> İLGİSİZ AMAÇ ile/ve/||/<> İLGİSİZ SONUÇ ile/ve/||/<> İDDİAYI ZAYIFLATMA ile/ve/||/<> KONUYU SAPTIRMA
( BEGGING THE QUESTION vs./and/||/<> FALLACY OF IRRELEVANT PURPOSE vs./and/||/<> IRRELEVANT CONCLUSION vs./and/||/<> FALLACY OF STRAW-MAN vs./and/||/<> FALLACY OF RED HERRING )
TARTIŞMALI NEDEN SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: YANLIŞ NEDEN ile/ve/||/<> ÖNCESİNDE ile/ve/||/<> ORTAK ETKİ ile/ve/||/<> GÖZDEN KAÇIRILABİLİR NEDEN ile/ve/||/<> YANLIŞ YÖN ile/ve/||/<> KARMAŞIK NEDENLER
( FALLACY OF FALSE CAUSE vs./and/||/<> FALLACY OF "PREVIOUS THIS" vs./and/||/<> JOINT EFFECT vs./and/||/<> GENUINE BUT INSIGNIFICANT CAUSE vs./and/||/<> WRONG DIRECTION vs./and/||/<> COMPLEX CAUSE )
İSTATİSTİKSEL HATA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: YETERSİZ ÖRNEK ile/ve/||/<> TEMSİL ETMEYEN ÖRNEK ile/ve/||/<> YANLIŞ BENZETME ile/ve/||/<> YOK SAYMA ile/ve/||/<> SÜMEN ALTI ile/ve/||/<> KUMARBAZ
( FALLACY OF INSUFFICIENT SAMPLE vs./and/||/<> UNREPRESENTATIVE SAMPLE vs./and/||/<> FALSE ANALOGY vs./and/||/<> SLOTHFUL INDUCTION vs./and/||/<> FALLACY OF SLANTING vs./and/||/<> GAMBLER'S FALLACY )
ŞAŞIRTMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: DEVEDE KULAK ile/ve/||/<> YA SİYAH, YA BEYAZ ile/ve/||/<> KANITLAMA ZORUNLULUĞU ile/ve/||/<> FELÂKET ÇIĞIRTKANLIĞI ile/ve/||/<> İMÂLI SORU ile/ve/||/<> ÇOK SORULU ile/ve/||/<> SINIRLI SEÇENEK
( FALLACY OF THE BEARD vs./and/||/<> BLACK OR WHITE FALLACY vs./and/||/<> ARGUMENT FROM IGNORANCE vs./and/||/<> FALLACY OF SLIPPERY SLOPE vs./and/||/<> COMPLEX QUESTION vs./and/||/<> FALLACY OF MANY QUESTIONS vs./and/||/<> FALLACY OF LIMITED CHOICES )
YETKEYE BAŞVURMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: BİR BİLENE SORMA ile/ve/||/<> YETERSİZ KAYNAK ile/ve/||/<> İNANCA BAŞVURMA ile/ve/||/<> ORTAK TUTUMA BAŞVURMA ile/ve/||/<> ÖBEK BASKISI ile/ve/||/<> YARARCI ile/ve/||/<> BEĞENDİRME ile/ve/||/<> DAYATMA ile/ve/||/<> İÇİNDEKİ DEĞİL DIŞINDAKİ(ZARF-MAZRUF) ile/ve/||/<> GENETİK
( ARGUMENT TO AUTHORITY vs./and/||/<> FALLACY OF UNQUALIFIED SOURCE vs./and/||/<> APPEAL TO BELIEF vs./and/||/<> APPEAL TO COMMON PRACTICE vs./and/||/<> BANDWAGON, PEER PRESSURE vs./and/||/<> PRAGMATIC FALLACY vs./and/||/<> APPEAL TO PERSONAL INTERESTS vs./and/||/<> FALLACY OF "IS" TO "OUGHT" vs./and/||/<> STYLE OVER SUBSTANCE vs./and/||/<> GENETIC FALLACY )
DUYGULARA BAŞVURMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: TEHDİT ile/ve/||/<> DUYGU ile/ve/||/<> ÖNYARGILI DİL ile/ve/||/<> MAZERET
( ARGUMENT FROM FORCE vs./and/||/<> ARGUMENT TO PITY vs./and/||/<> PREJUDICIAL LANGUAGE vs./and/||/<> FALLACY OF SPECIAL PLEADING )
SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR ile/ve/||/<> HATALAR
( FALLACIES vs./and/||/<> MISTAKES/WRONGS )
KIYASLAMA HATALARI: GENELLEŞTİRME ile/ve/||/<> ÖZELLEŞTİRME
( FALLACY OF CONVERSE ACCIDENT vs./and/||/<> FALLACY OF ACCIDENT )
SINIFLANDIRMA HATALARI: BÜTÜNLEME ile/ve/||/<> İNDİRGEME
( FALLACY OF COMPOSITION vs./and/||/<> FALLACY OF DIVISION ) )
- SAÇMA ile "SAKAT"
- SÂD/SÂDD[Ar. < SEDD] ile SÂD ile SA'D ile SAD ile SAD[Fars.]
( Kapayan, örten. | Aksu, göz perdesi. İLE Göz ağrısı/hastalığı. İLE Kutluluk. | Uğur. | Kutlu, uğurlu.[SA'D-ÜD-DÎN/SÂDETTİN: Dini uğurlu, kutlu kılan.] İLE Osmanlı ve Arap abecesinin onyedinci harfidir.[ebced hesabında 90 sayısının karşılığıdır] İLE Yüz/100. )
- SADAKALLÂHU[Ar.] ile SADAKA BİHİ[Ar.]
- SADAKAT[Ar. < SADAKA]["ka" uzun okunur] ile SADÂKAT[Ar. < SIDK]
( Sadakalar. | Müslümanların ellerinde bulunan ve fakirlere/düşkünlere verilen üç maldan biri. İLE Dostluk, içten bağlılık, vefâlılık. Doğruluk, yürek doğruluğu. )
- SADÂKAT ile/değil/yerine SAF BAKIŞ
- SADÂRET ile/||/<> SADRAZAM
( Başbakanlık. İLE/VE/||/<> Başbakan. )
- SÂDE[Ar. < SEYYİD] ile SÂDE[Ar. < SÂDEC/SÂZEC]/YALIN[Ar.]
( Seyyidler. İLE Düz, basit, yalın, gösterişsiz. | Süssüz. | Karışıksız, katkısız. | Derin düşünemeyen, bön, saf adam. | Yalnız, ancak. | Arasına, içine peynir vb. konulmamış hamur. )
- SADE ile/ve/değil/yerine/||/<> SADECE
- SADECE ..." ile "SALT ..."
- ŞÂDÎ[Ar. < ŞEDÂ] ile ŞÂDÎ[Fars.]
( Mahkeme hademesi, mübaşir. | Zamanında, sultan sarayına odun götüren yeniçeri, odun ambarı memuru. | Nağme ile şiir okuyan. | İlimden, edebiyattan payı olan. | Torba oğlanı, Acemi Ocağı neferi. İLE Memnuniyet, sevinçlilik, gönül ferahlığı. )
- SADIR ile SÂDIR
( Göğüs/sine. | Yürek/kalp. | Kazaskerlere verilen san. | Sadrazam sözcüğünün, kısa söylenişi. İLE Çıkan, görünen. )
- SADRAZAM TORUNU değil SADRAZAM'IN SOL TAŞAĞI
- SAF ..." ile/ve/<> "SADECE ..."
- SAF ... değil SALT ...
- SÂF/SAFF[Ar. çoğ. SUFÛF] ile SÂF/SÂFÎ[Ar. < SAFÂ, SAFVET] ile SAFH[Ar.]
( Dizi, sıra, camide cemaatin sırası. İLE Temiz, katkısız, karışık olmayan, halis. | Bön, kolay aldanabilen, kurnazlığa aklı ermeyen. İLE Yüz çevirme. | Affetme, suç bağışlama.[AFV] )
- SAF ile/ve/< SADE[Fars. < SÂZEC]
( Bir maddenin, kavramın ve/ya da ...'nın kendi özünden/doğasından uzaklaşmadığı kadar ve dışarıdan etkilenmediği derecede bulunduğu hal. İLE/VE Bir maddenin ve/ya da kavramın etkilendiği dış faktörlerin olabildiğince alt seviyede/kıvamda tutulup, fazlalılığa/aşırılığa/lükse gitmeme/kaçmama hali. )
( Sadelikten şaşmamak doğrudur. )
( Saflaşın, dikkatli ve uyanık olun, hazır bulunun. )
( Be pure, be alert, keep ready. )
( PURE vs./and SIMPLE )
- SAF ile/ve/değil/||/<> SAFA YATAN
- SAFARİ ile SAFARİ
( Afrika'da yapılan doğal yaşam ve hayvanlar gezisi. İLE Kedi. )
- SAFDİL[Fars.] ile/= SAFDERUN[Fars.]
( Kolayca aldatılan. )
- SAFF[Ar. çoğ. SUFÛF] ile SÂF[Ar.]
( Dizi, sıra. İLE Sade, arı, katıksız. | Kurnazlığa aklı ermeyen, kolaylıkla aldatılabilen. )
- SAFHINI BELİRLEMEK/BİLMEK ile/ve SAF OLMAK/KALMAK
- ŞÂFİ'[Ar. < ŞEFÂAT] ile ŞÂFÎ[Ar. < ŞİFÂ] ile ŞÂFİÎ[Ar.] ile ŞÂFİÎ[Ar.]
( Şefaat eden, hatalı kişinin affı için araya girip yalvaran. İLE Hastayı iyi eden, şifa veren. | Yeter görünen, kifâyet eden. İLE İmam-ı Şâfiî mezhebinden olan kişi. İLE Dört mezhepten birinin imamı olan kişi. [İdris][Hicrî: 150 - 204] )
- SÂFİL[Ar.] ile SÂFİL[Ar.]
( Aşağı, alçak. İLE Çökelek, tortu. )
- SÂFİR[Ar. < SEFER | çoğ. SÜFFÂR] ile SAFÎR[Ar.]
( Yola çıkmaya hazır, yolcu. | Yazıcı, kâtip. İLE Islık. | İnce, güzel ses. | Islığımsı ses. | Gök yakut. )
- SAFİYET ve/||/<> SAMİMİYET
- SAFRA[İt.] ile SAFRA
( Gemileri ve her boyda deniz aracını, dengede tutmak istenilen su düzeyine kadar batırabilmek için, dip bölümlerine konulan ağırlık. | Balonlarda bulunan pilotların, yükselmek ya da inişi yavaşlatmak istediklerinde attıkları ağırlık. | Sıkıntı, tedirginlik, rahatsızlık veren kişi. İLE Öd. )
- ŞAFT[İng. SHAFT] ile ŞAFT
( Bir makinenin dönme hareketini, öteki parçalara aktaran ve ucuna dişli çarklar, tekerlekler ya da pervane bağlanan demir mil. İLE Bilardoda, ıstaka çeşidi. )
- SAFV[Ar.] ile SAFVET[Ar.]
- SAĞ SALİM değil/yerine/= SAĞ SAĞLAM/SAĞ ESEN/ESENLİKLE
- SAĞ/SOL BEYİN değil SAĞ/SOL YARIMKÜRE
- SAĞDAN, SOLA DOĞRU ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< SAĞDAN, KALBE DOĞRU
- SAĞDUYU ile/ve/||/<> SAĞGÖRÜ
( Doğru, akla uygun yargılar verme yeteneği. | Doğru ile yanlışı birbirinden ayırma ve doğru yargılama gücü. İLE/VE/||/<> Gerçekleri, yanılmadan görebilme yeteneği. )
- SAĞIN = SAHİH = EXACT[İng., Fr.] = EXAKT[Alm.] = EXIGERE[Lat.] = EXACTO/TA[İsp.]
( Doğruluk kuralına uygun olan. | Sözün, anlatılmak istenilene tam karşılık olması, tam uygun düşmesi niteliği. )
- SAĞIR/İŞİTMEZ ile/ve/ya da DİLSİZ ile/ve/ya da SAĞIR VE DİLSİZ
( Kimse duymak istemeyenler kadar sağır olamaz. )
( EBSEM[Ar.]: Dilsiz, susmuş. )
( SAMEM[Ar.]: Sağırlık. )
( Telefonu ilk bulan Alexander Graham Bell, eşi ve annesiyle -ikisinin de sağır olmasından dolayı- hiçbir zaman telefonda konuşamadı. )
( ATREŞ ile/ve AHRAS )
( KÜND-GÜŞ: Sağır. [ KERİ: Sağırlık.] ile/ve ... )
( DEAF vs. DUMB or DEAF-MUTE )
- SAĞÎR/SAGİR[Ar.] ile/değil/||/<>/> SAĞIR[Ar.]
( Küçük, ufak. | Ergenlik çağına gelmemiş, bülûğa ermemiş, velî ya da vasîye muhtaç çocuk. | Ayırt edemeyen. | Zelil ve aşağılık kişi. İLE/DEĞİL/||/<>/> Duymayan. )
- SAĞÎR ile/||/<> SAĞİRE
( Küçük yaşta erkek. İLE/||/<> Küçük yaşta kadın. )
- SAĞLAM ZİHİN ve/||/<>/>/< SAĞLAM GÖVDE
( Sağlam anlık[zihin], sağlam gövdede bulunur. VE/||/<>/>/< Sağlam gövde, sağlam anlıkta[zihinde] bulunur. )
- SAĞLAMA ile SAĞLAMA
( Bir işin olması için gerekli durumu, koşulları hazırlamak. | Elde etmek, sahip olmak. | [mat.] Bir işlemin doğruluğunu ortaya koymak. İLE Yolun sağ yanına geçmek. )
- SAĞLIK ENFORMASYON SİSTEMLERİ/HEALTHCARE INFORMATION SYSTEMS[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK BİLİŞİM DÜZENİ (BİLİM DALI)
- SAĞLIK = HEALTH[İng.] = SANTÉ[Fr.] = GESUNDHEIT[Alm.] = SALUTE[İt.] = SALUD[İsp.]
- SAĞLIK ve/> ONGUNLUK/SAADET/MUT
( Sağlık olmazsa saadet olamaz. )
( ASKLEPIOS )
- SAĞRI ile/ve/||/<> SAĞRI KEMİĞİ
( Memeli hayvanlarda, bel ile kuyruk arasındaki dolgun ve yuvarlakça bölüm. İLE/VE/||/<> Belkemiği ile kuyruksokumu kemiği arasındaki kemik. )
- SAĞYA değil SAĞA
- ŞAH AKORD ile/ve ŞAH ÂHENK
- ŞAH[Fars.] ile ŞAH
( İran ya da Afgan hükümdarı. | Satranç oyununda, her yönde tek hane gidebilen en önemli taş. | Alevilik, Bektaşilik'te, Pîr. | Benzerlerine oranla en üstün, en güzel, en iyi. İLE Atın, ön ayaklarını yerden keserek arka ayakları üstünde ayakta durması. )
- SAH/SAHÂ[Ar.] ile SAH/SAHH[Ar. < SIHHAT]
( Cömertlik, elaçıklığı. İLE "doğrudur, yanlışsızdır" anlamına, resmî yazılara konulan bir işaret. )
- SAHÂ'[Ar.] ile SÂHA[Ar. çoğ. SÂH, SÂHÂT]
( Cömertlik, elaçıklığı. İLE Alan, meydan, avlu. )
- SAHA değil SÂHA
- SAHAF < SAHHAF
- SAHAN ile ŞAHAN[< ŞAHİN]
( Tencere. İLE [Fars.] Şahlar, sultanlar/padişahlar. | Şahin. )
- SAHANLIK ile SAHANLIK
( Yapılarda ve bazı taşıtlarda, kapı önünde, merdiven başlarında ya da ortasında olan geniş yer. İLE Tencerenin aldığı miktar kadar olan. )
- SAHARÎ[Ar.] ile SAHÂRÎ[Ar. < SAHRÂ]
( Kaya ile ilgili, kaya cinsinden. İLE Çöller, sahrâlar, kırlar. )
- SAHB[Ar.] ile SAHB[Ar. < SÂHİB]
( Gürültü, patırtı etme. İLE Yakın dostlar, sahipler. )
- SAHÎ[Ar.] ile SÂHÎ[Ar. < SEHV]
( Cömert, eliaçık. İLE Yanılan, hata işleyen. )
- SAHİB[< SAHB] ile SAİB
( Sahip[mâlik]. | Bir vasfı olan[hâiz]. | Koruyan[hâmî]. | Bir iş yapmış olan. | Sürekli sohbette bulunan. | Hak yolunu göstermek isteyen mürşid. )
- SAHİBİSİ" değil SAHİBİ
- SAHİCİ/LİK ile/ve/||/<>/> SAMİMİ/LİK
- SAHİCİ ile/ve/||/<>/< SAHİH[Ar. < SIHHAT]
( Sahte olmayan, gerçek, yapma karşıtı. İLE/VE/||/<>/< Sağlıklı olmak, gerçek olmak. )
- ŞÂHİD[Ar. < ŞEHÂDET | çoğ. ŞEVÂHİD] ile ŞÂHİD[Fars.]
( Tanık. | Senet yerine geçecek biçimde büyük bir yapıttan ya da kişiden alınan örnek. İLE Sevgili. | Güzel. )
- SAHİH (OLAN) ile/ve SALİH (OLAN)
( Bilinmeli. İLE/VE Uygulanmalı. )
- SAHİH ile/ve SÂDIK
- SAHİH ile SAKÎM
- SAHİH ile/ve SARİH
( Bahs'te. İLE/VE Keşf'te. )
- SAHÎK[Ar.] ile SÂHİK[Ar.]
( Uzak. | Çok karışık anlaşılmaz söz. İLE Ezip döven. )
- SÂHİL[Ar.] ile SAHÎL[Ar.] ile SÂHİL[Ar.]
( Kişneyici, kişneyen. İLE At kişnemesi. İLE Deniz/ırmak/göl kenarı, kıyı, yalı. )
- SAHÎN[Ar. < SUHÛNET] ile SAHÎN[Ar. < SİHAN]
( Sıcak, kızgın, ısınmış. İLE Kalın. | Sık. | Katı, pek. )
- SAHİP ÇIKMAK ile SAVUNMAK
( TO CLAIM vs. TO DEFEND )
- SAHİP OLMA ile/ve/değil SAHİP OLDUĞUNU SÜREKLİ KILMAK
- SAHİP OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> SAHİP ÇIKMAK
- SAHİP OLMAK ile/ve/fakat/||/<>/< SAHİP OLDUĞUMUZLA VE/YA DA SAHİP OLMAKLA PERDELENMEMEK
- SAHİP OLMAK ile/değil/yerine ŞAHİT OLMAK
- SAHİP OLMAK ile/ve/değil/||/<>/< SATIN ALMAK
- SAHİPLENMEK ile/yerine SAHİP ÇIKMAK
( TO POSSESS vs. TO CLAIM
TO CLAIM instead of TO POSSESS )
- SÂHİR[Ar. < SİHR] ile SÂHİR[Ar. < SEHER] ile SÂHİR[Ar. < SAHR]
( Büyücü. | Büyüleyici etki yaratan güzel. İLE Gece uyumayan, uykusuz. İLE Maskaralık eden. )
- SAHÎRE[Ar.] ile SÂHİRE[Ar. çoğ. SÂHİRÂT, SEVÂHİR]
( Yeryüzü. İLE Büyücü. )
- ŞAHIS[Ar. ŞAHS] ile ŞÂHIS
( Kimse, kişi. İLE Sırık. )
- ŞAHİT ile/değil ŞAYET
- ŞAHKÜL" değil ŞÂKÜL
- SAHN-İ ÇEMEN ile SAHN-İ GÜLŞEN ile SAHN-İ LÂLE-ZÂR
( Bahçenin ortası. İLE Gül bahçesinin ortası. İLE Lâle bahçesinin ortası. )
- SAHN[Ar.] ile SAHN[Ar.] ile SAHN[Ar.]
( Sıcaklık, hararet. İLE Avlu. | Evin ortasındaki açıklık. | Oyuk, boşluk, boş yer. | Orta, meydan, aralık; cami ve medreselerde toplanmaya yönelik üstü kubbeli, örtülü yer. | Büyük kâse. | Sahan. | Sahne. | Zil. | Kulağın dış boşluğu. İLE Kırma. )
- SAHNÂN/SAHANÂN/SUHNÂN[Ar.] ile SAHNÂN[Ar.]
( Sıcak gün. | Sıcak, kızgın. İLE Çifte zil. )
- SAHNE ile ŞANO[İt. SCENA]
( ... İLE Tiyatro sahnesi. )
- SAHR[Ar.] ile SAHR/SUHÛR[Ar. < SAHRE]
( Kaya. İLE Büyük taşlar, kayalar, maden kütleleri. )
- ŞAHSİLEŞTİRMEK ile ŞAHSİ-LEŞ-TİRMEK
- ŞAHSULTAN ÇEŞMESİ ile ŞAHSULTAN SEBİLİ
( İkisi de Eyüp'te, Zal Mahmud Paşa Camisi yakınında, Şah Sultan Camisi yanındadır. )
( İkisi de 1800'de, Sultan III. Mustafa'nın kızı Şahsultan tarafından yaptırılmıştır. )
- SAHTE ile/değil SANKİ
- SAHÛR[Ar.] ile SAHÛR[Ar. < SİHR] ile SÂHÛR[Ar. < SAHRE] ile SÂÛR[Ar. < SA'R]
( Temcit yemeği, sahur. İLE Gece uyanıklığı, uykusuzluk. | Ay ağılı. İLE Dünyanın aya düşen, ay tutulmasını oluşturan gölgesi. İLE Ocak, fırın. )
- SÂİB[Ar.] ile SÂİB[Ar. < SEVÂB] ile SÂİB[Ar. < SE'B] ile SAİB[Ar.] ile SAHİB[Ar.]
( Bir yerle, bir şeyle ilişiği olmayan. İLE Yanlışsız, doğru, yanlışlık yapmayan. | Amaca, hedefe uygun. | Hedefe doğru ulaşan. İLE Yağmur getiren bora[İt. < Yun.][: genellikle arkasından yağmur getiren sert ve geçici rüzgâr/yel.]. İLE Çarmıha germek. İLE Sahip[mâlik]. | Bir vasfı olan[hâiz]. | Koruyan[hâmî]. | Bir iş yapmış olan. | Sürekli sohbette bulunan. | Hak yolunu göstermek isteyen mürşid. )
- ŞAİBE[< ŞEVB | çoğ. ŞEVÂİB] ile/değil ŞÂYİA[çoğ. ŞÂYİÂT]
( Leke, kusur, ayıp; noksan, nakîsa. | Art düşünce. | Hile. | Kir, leke | Kötü eser, iz. İLE/DEĞİL Yayılmış haber, yaygın olan, söylenti. )
- SÂİBE[Ar.] ile SÂİBE[Ar. < SEVÂB]
( Başıboş bırakılmış hayvan, dişil deve. İLE Saib'in dişili/müennesi. )
- SÂİD[Ar. < SUÛD] ile SÂİD[Ar. çoğ. SEVÂİD] ile SAÎD[Ar. < SUÛD]
( Yukarı çıkan, yükselen, kalkan/kalkıcı. | Ön kol. | Pestten tize doğru giden çıkıcı dizi.[>< NÂZİL(İNİCİ): Tizden peste doğru] İLE Kolun dirsekle bilek arasındaki bölümü. İLE Yüksek. | Yukarı çıkan. )
- SÂİK[Ar. < SÂKA] ile SÂİK[Ar. < SEVK]
( Ardçı.[askeriyede] İLE Götüren, sevk eden. | Süren/sürücü. | Güdü.[MOTIVATION(İng.), MOTIF(Fr.)] )
- SAİKLER/LE değil SAİK/LE
( "Saik", sevk sözcüğünün çoğulu olduğundan, çoğul olana bir "-ler" eki daha olmaz/kullanılamaz. )
- SÂİL[Ar. < SAVLET] ile SÂİL[Ar. < SUÂL]
( Saldırıcı/saldıran. İLE Soran, suâl eden. | Dilenci. | Akıcı/akan.[< SEYELÂN] )
- ŞAİR-İ KESBÎ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ŞAİR-İ VEHBÎ
- SAÎR[Ar.] ile SÂİR[Ar. < SEYR] ile ŞÂİR[Ar. < Şİ'R]
( Ateş, alevli ateş. | Tamu, cehennem. İLE Harekette olan, yürüyen, seyir eden. | Bir şeyden kalan başka şey. | Geçen, dolaşan. | Başka, öteki/diğer, gayri. İLE Ozan, şiir yazan/yazarı. )
- ŞAÎR[Ar.] ile ŞÂİR[Ar. < Şİ'R | çoğ. ŞÂİRÂN, ŞUARÂ]
( Arpa. İLE Şair, ozan. )
- ŞAİR ile ŞAHİR
( İsmet Özel'in, "Şiir Okuma Kılavuzu" kitabında, açıklamasını bulabilirsiniz. )
( Bir şaire, bir beyit yeter. )
( Şairlerin en kötü "şiirleri", yaşamlarıdır. )
- ŞAİR ve/||/<> SARAYBOSNA'LI ŞAİR
( )
- ŞÂÎRE[Ar. çoğ. ŞÂİRÂT, ŞEVÂİR] ile ŞAÎRE[Ar.]
( Bayan şair. İLE Arpa danesi, tek bir arpa. | Arpacık.[çoğ. ŞAÂYİR][Fr. ORGELET] )
- SÂK[Ar. çoğ. SİKAN, SÛK] ile SAK/SAKK[Ar. çoğ. SİKÂK, SUKÛK]
( Baldır, incik. | [botanikte] Sap. | [geom.] Kenar. İLE Şer'î mahkemeden verilen îlâm, berat, kadı hücceti ve bunun gibi yazılardaki tabirler, deyimler. | Vesîkalar. )
- SAK ile SAK[Ar.]
( Uyanık, gözü açık. | Uykusu hafif. İLE Sap. )
- ŞAK ile ŞAKK[Ar.]
( Eni geniş bir şeyle vurulduğunda çıkan ses. İLE Yarma, yarılma. | Yarık, çatlak. )
- SAKA[Ar. < SEVK/SAİK]/BEYYÂB ile SAKA ile SAKA (TÜRKLERİ)
( Evlere, çeşmeden su taşımayı iş edinmiş olan kişi. İLE Serçegillerden, başında ve boynunda, kırmızı, sarı tüyler bulunan ve hoş öten bir kuş. İLE ... )
( ... cum CARDUELIS CARDUELIS )
- SAKALLI HABEŞ/İPEK TAVUK ile SAKALSIZ HABEŞ/İPEK TAVUĞU
( )
- SAKAM[Ar. çoğ. ESKAM] ile SAKAM[Ar. çoğ. ESKAM]["ka" uzun okunur]
( Hastalık, illet. İLE Hastalık, illet. )
- SAKAR[Ar.] ile SAKAR[Ar.]
( Bazı hayvanların, özellikle atların alınlarında bulunan beyaz leke, küçük akıtma. | Sık sık küçük, önemsiz kazalar yapan. İLE Tamu, cehennem.[Fars. DÛZAH] )
- SAKARİN[Fr.] ile SAKAROZ[Fr. < Yun.]
( Genellikle şeker sayrılarının, şeker yerine kullandığı, madenkömürü katranından elde edilen, beyaz bir toz. İLE Şekerkamışı ya da şekerpancarından elde edilen bir tür şeker. [Simgesi: C12H22O11] )
- ŞÂKÎ[Ar. < ŞİKÂYET] ile ŞAKÎ[Ar. < ŞEKÂVET]
( Şikâyetçi, şikâyet eden. İLE Bahtsız, kötü hareketli, haylaz, habîs. | Yol kesen, haydut. )
- SAKÎ[Ar.] ile SÂKÎ[Ar. < SAKY | çoğ. SUKAT]
( Kırağı, çiy.[Fars. JÂLE, ŞEBNEM, BEŞG, BEŞM | Yun. DROSOSTALIDA] İLE Su veren/dağıtan. | Kadeh, içki sunan. | Baldıra, ya da baldır kemiğiyle ilgili. | İnsana/kişilere, Allah sevgisi/nuru saçan kişi. )
- ŞAKIMAK ile "ŞAKIMAK"
( Ötücü kuşlar ezgili ses çıkarmak, ötmek, şakramak, terennüm etmek. İLE Çok konuşmak, çenesi düşmek. | Şarkıları/şiirleri hoş söylemek ya da okumak. )
- SÂKİN[< SÜKÛN] / MUKÎM[< KIYAM] ile/ve ŞÂGİL[< ŞUGL]
( Konutta/meskende yaşayan/oturan, ikâmet eden. İLE/VE Meşgul eden, edici. | Meşgul olmayı gerektiren. | İşgâl eden, tutan. | Bir mülkte oturan. )
- SAKINAN GÖZE ÇÖP BATAR değil SAKINILAN GÖZE ÇÖP BATAR
- SAKINAN GÖZE ÇÖP BATAR değil SAKINILAN GÖZE ÇÖP BATAR
- SAKİNLEYİCİ değil SAKİNLEŞTİRİCİ
- SAKİNLİK ile/ve SAKİNLİK(YUMUŞAKBAŞLILIK)
( Yumuşaklık ve iyilik, kişiye anneannesinden mirastır. )
( QUIETNESS vs./and CALMNESS )
- SAKIRDAMAK ile ŞAKIRDAMAK
( Korkudan ya da soğuktan dolayı titremek. İLE "Şakır" diye ses çıkarmak. )
- SAKIT[Ar.] ile Sakıt
( Düşen, düşmüş. | Hükmü kalmamış, eski önemini yitirmiş. | Düşük. İLE Merih, Mars. )
- SAKIZ AĞACI CAMİSİ = SAHAF MUSLİHİDDİN CAMİSİ
( Kasımpaşa'da, Sakız Ağacı semtindedir. )
( XVII. yüzyılda Sahaf Müslihiddin tarafından yaptırılmıştır. )
- SAKIZ AĞACI ile SAKIZ AĞACI ile SAKIZ AĞACI
( Cevizlik - Kazlıçeşme arasında bulunan bir semt. İLE Moda İskelesi - Mühürdar arasında bulunan bir semt. İLE Kasımpaşa'da bulunan bir semt. )
- ŞAKK[Ar. çoğ. ŞÜKUK] ile ŞÂKK[Ar. < MEŞAKKAT]
( Yarma, yarılma, çatlama, yırtma, paralama, kırma. | Yarık, çatlak. İLE Eziyetli, zahmetli. )
- SAKLA BENİ, VARKEN; BULUNAYIM SANA, YOKKEN ile/ve SAKLA SAMANI, GELİR ZAMANI
- SAKLIKENT ile SAKLIKENT
( Fethiye'de. İLE Antalya'da. )
- ŞAKRAK ile ŞAKRAK
( Şen, neşeli, yaşam dolu. İLE İspinozgillerden, başı siyah, boynu kırmızı, ötücü bir kuş. )
( ... cum PYRRHULA PYRRHULA )
- ŞAKŞAK ile ŞAK ŞAK
( Çoğunlukla hokkabazların kullandıkları, hafifçe vurulduğunda hızla vurulmuş gibi "şak" diye ses çıkaran tahta maşa. İLE Eller birbirine vurulduğunda çıkan ses. )
- ŞÂKÛLÎ[Ar.] ile ŞÂKÛLÎ[Ar.]
( Çekülle ilgili. İLE [matematik] Düşey. )
- SAL'[Ar.] ile SÂL[Ar.]
( Baş tepesinin dazlaklığı/kılsızlığı. İLE Yıl/sene. )
- SALÂ'[Ar.] ile SALÂH[Ar.]
( Cuma namazına ve bazı yerlerde cenazeye çağırmak için minarelerde okunan salavat. | Meydan okuma, "kendine güvenen varsa çıksın!" diyerek bağırma. | Bir mahalle çocuklarının, başka bir mahalle çocuklarıyla taş kavgalarına çıkmaları. | Mevlevîlerde, "can"ları namaza/mukabeleye/yemeğe çağırma. İLE Düzelme, iyileşme, iyilik. | Rahatlık, barış. | Dine olan bağlılık. )
- SALÂH ve/<> SALÂT
- SALAK/LIK ile/değil/yerine/>< SABIRLI/LIK
- SALAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SAF
- SALÂT-I KÂİM > SALÂT-I DÂİM
- SALDIRI ile/değil SAPTAMA/TESPİT/BEYAN
( [not] ATTACK vs./but TO DETERMINE/ESTABLISHING/TO DECLARE )
- SALDIRMAK ile/ve/değil/yerine "SARMAK"
- SALDIRMAK ile/ve/<>/> "SAYDIRMAK"
- SALDIRMAK ile/değil/yerine/>< SARILMAK
- SALDIRMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SATAŞMAK
- SALEP[Ar.] ile SA'LEB[Ar. çoğ. SAÂLİB]
( Salepgillerin örnek bitkisi, orkide. [Lat. ORCHIS] | Bu bitkinin yumru durumundaki köklerinden dövülerek hazırlanan beyaz toz. | Bu tozun, şekerli süt ya da su ile kaynatılmasıyla yapılan sıcak içecek. İLE Tilki. )
- SALI PAZARI ile SALI PAZARI ile SALI PAZARI
( Fındıklı - Tophane arasındaki semt. İLE Kadıköy'de, Altıyol - Selâmiçeşme arasında bulunan bir semt ve pazar. İLE Şehremini'de kurulan semt pazarı. )
- SALÎB[Ar. çoğ. SILÂB] ile SÂLİB[Ar. < SELB]
( Haç. [Fars. ÇELİPÂ] İLE Kapıp götüren, alan, alıp yok eden. | Olumsuzlaştıran/menfîleştiren. | İnkâr eden. )
- SALICINÉES = SAFSÂFÎYE
- SALİH ile/ve SAHİH
- SALİH ve/> SARİH
( Salihlerde gaflet olmaz. )
- SALİHA SULTAN ÇEŞMESİ / AZAPKAPI ÇEŞMESİ ile SALİHA SULTAN SEBİLİ
( Azapkapı'da, Azapkapı Camisi önündedir. İLE Azapkapı'da, Azapkapı Camisi karşısındadır. )
( 1733'te, Sultan II. Mustafa'nın eşi Saliha Sultan tarafından. [Rokoko üslûbundadır.] İLE 1732'de, Sultan II. Mustafa'nın eşi Saliha Sultan tarafından. )
- SÂLİK ile/ve/||/<>/> SÂDIK
- SÂLİK ile/ve/||/<>/> SAHİP
- SALİK ile/değil SAİK
- SALINIM ile/değil SALIM
( OSCILLATION vs. EMISSION )
- SÂLİS ile/||/<> SÂLİSEN
( Üçüncü. İLE/||/<> Üçüncü olarak. )
- SALİSİLAT[Fr.] ile SALİSİLİK ASİT
( Salisilik asidin tuzu. | Salisilik asidin, türlü alkollerle ve fenollerle yaptığı ester. İLE Söğüt kabuğundan çıkarılan antiseptiklerle ilgili olan. [Aldehidin yükselgenmesiyle elde edilen, türlü uçucu yağlarda ester biçiminde bulunan, ekşi ya da tatlı olabilen, 155 °C'de ergiyen bir asit.] )
- SALKIM ile SALKIM
( Üzüm gibi, çoğu bir sap üzerinde, birarada bulunan yemiş. | Ana saptan çıkan yan çiçeklerin sapları, hep aynı uzunlukta olan çiçek durumu. | Baklagillerden, salkım durumunda mor çiçekler açan ve çoğu asma gibi çardağa sarılan ağaç türü ve çiçeği. İLE Topla atılan demir parçaları. )
( ... | ... | WISTERIA SINENSIS cum ... )
- SALLAMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SARSMAK
- SALLANMA ile/ve/değil/yerine SALINIM
- SALLANMA ile SARSILMA
- SALLANTI ile SARSINTI
- SALMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> SAÇMAK
- SALSA ile BACHATA ile MAMBO ile MERENGUE ile SAMBA ile RUMBA ile CHA CHA CHA ile PASO DOBLE ile JIVE
( Dünyanın her yerinde bilinen Salsa, Avrupa'da, Karayipler'de, özellikle Küba ve Porto Riko'da, Orta Amerika'da, Panama, Guatemala ve New York'un Latin kolonilerinde çok gelişir. Elektrikli çalgıların da kullanıldığı Salsa danslarında, Afrika kökenli vurmalı çalgılar ve bakır üflemeli sazlar büyük rol oynar. Salsa'da, şarkılar her zaman İspanyolca olup şarkıların başlıca işlevi, dans figürlerine eşlik etmektir. Dünyanın belirli bölgelerinde, belirgin olarak ötekilerden ayrılan Salsa stilleri vardır. Birbirinden farklı figürlere sahip olan Salsa'nın tarzları, aynı dansın farklı yaklaşımları ve felsefeleri olarak kabul edilebilir.
İLE
1980'lerde, Dominik Cumhuriyeti'nde, turizmin gelişmesi ve ülkenin dünyaya açılması sonucu popülerliği artan Bachata, içinde aşk, tutku gibi duyguları yansıtan romantik şarkılarla yapılan bir dans türüdür. Bachata, ayrıca, ülkemizde Salsa'dan sonra en çok yeğlenen, yakın eşli bir danstır.
İLE
Küba'da ortaya çıkan Mambo, Kuzey Amerika'daki, Swing ve Rock gibi türlerden etkilenerek günümüzde yapılan biçimini alır. Erkek dansçının sol ayakla başladığı ve ağırlık merkezini ise kalça olarak belirlediği bu dans türü, en yaygın biçimde Küba'da karşımıza çıkar. 1950'li yıllarda, Avrupa tarafından da tanınan Mambo, kıtaları aşan bir dans olarak tüm dünyaya yayılır.
İLE
Dominik Cumhuriyeti'nin yerel dansı olan Merengue, özellikle küçük ve kalabalık dans salonlarına karşı oynanan bir dans türüdür. Oldukça hareketli figürler içeren Merengue, öğrenilmesi kolay, doğaçlamaya açık bir "eğlence" dansı olarak da bilinir. Çiftlerle değil, bir çember şeklinde uygulanan Merengue, hızlı ayak hareketleri, omuzların silkilmesi ve kıvrak kalça hareketleri, bu dansın ana yapısını oluşturur.
İLE
Samba, Brezilya'nın Rio kentinde düzenlenen karnavallarda, kutlama ve eğlenceyi temsil eden dans olarak bilinir. Brezilya müziğine ait kuvvetli bir davulun da yer aldığı, özgün bir müziğe sahip olan Samba, Rio Karnavalı'ndaki dansçıların, gösterişli giysileriyle gösteriye dönüşür. Karnavallarda yapılan bu tip Samba, daha gelişmiş bir biçim olan Uluslararası Samba'dan farklıdır. Samba, Rio Karnavalı'nda, kişisel olarak uygulansa da uluslararası gösterilerde eşli olarak uygulanır.
İLE
Yavaş tempolu, zor bir Latin Amerikan dansı olan Rumba, dans eden çiftler arasındaki tutkuyu hareketlere yansıtır. Aşkın dansı olarak da nitelendirilen rumbada, dansın tutkusunun ve etkisinin büyük bölümü, müzikteki ezgilerde yaşam bulur. Rumba'yı, kusursuz olarak uygulamak için müziğe ve teknik ayrıntılara bağlılık gerekir. Bu ayrıntılar da dansçılardaki güçlü bir denge ve bilek, diz ve kalça koordinasyonu sonucunda ortaya çıkar.
İLE
Amerika'da, 1950'li yıllarda, Mambo ve Rumba'nın birleşiminden doğarak ortaya çıkan Cha Cha Cha, neşeli ritmleri ve müzikleriyle zamanla tüm dünyaya yayılan bir dans türü olur ve Uluslararası Latin Amerikan Dansları'nın vazgeçilmezlerinden sayılır. Canlı, dinamik, hızlı hareketler içeren Cha Cha Cha; neşeli, sevinçli, yerinde duramayanların dansı olarak adlandırılır.
İLE
Kökleri İspanya'ya uzanan "Paso Doble", "iki adım" anlamına gelir. Temiz ve canlı hareketler gerektiren Paso Doble'nin ruhunu seyirciye aktarabilmek için yavaş ve sakin hareketlerden kaçınmak gerekir. Latin dansları arasında en son öğrenilen Paso Doble'de, doğaçlama figürler yoktur, önceden belirlenmiş bir koreografiyi gerektirir.
İLE
Temelinde akrobatik hareketler barındıran bu dans türü, İkinci Dünya Savaşı süresince, Amerika'dan İngiltere'ye yayılır ve ilk olarak 1944 yılında, Londra'lı bir dans öğretmeni olan Victor Silvester tarafından "Jive" olarak adlandırılır. Canlı ve enerjik olmanın yanısıra, zarif bir görünüm de gerektiren bir Latin Amerikan dansı olan Jive, oldukça hareketli figürler içerir. )
- SALT ile SALTIK
( Yalnız, tek, sırf. | İçinde yabancı bir öğe bulunmayan. | İçinde, kendine yabancı hiçbir şey karışmamış, arı. İLE Kendi başına var olan, hiçbir şeye bağlı olmayan, bağımsız, koşulsuz. | Koşulsuz, bağımsız, göreli olmayan ve kendi başına, tam sayılan bir olgunun niteliği. )
- SALTA[İt.] ile SALTA[İt.] ile SALTA[İsp.]
( Köpeğin, arka ayakları üzerinde ayağa kalkması. İLE Yakasız, iliksiz, kolları bolca bir tür kısa ceket. İLE Gergin duran bir halatı, biraz koyuverme eylemi. )
- ŞALTER[Alm.] ile ŞALTER[Alm.] ile ŞALTER[Alm.]
( Anahtar. İLE [fizik] Genellikle, binaların girişine gelen, elektrik akımını açıp kapamaya yarayan araç. İLE Gişe. )
- SALTIK ile SABİTE
- SÂLÛS[Ar. çoğ. SILÂB] ile SÂLÛS[Ar.]
( Teslîs. [fels. TRIVIUM] İLE İkiyüzlü/riyâkâr. )
- SALVO[İt.] ile SALTO[İt.]
( Yaylım ateşi. | Yoğun bir biçimde yapılan atak. | Gemide kullanıldığı yere göre belirli uzunluğu olan ince halatlara verilen ad. İLE Rakibin gövdesini kollarıyla birlikte kavrayarak yana ya da arkaya savurma, devirerek bastırma biçiminde uygulanan bir güreş oyunu. )
- SALYONGOZ değil SALYANGOZ
- ŞÂM[Ar. < ŞÂME] ile ŞÂM[Fars.]
( [gövdede] Benler. İLE Akşam. )
- SÂM[çoğ. SILÂB][Fars.] ile Sâm[Fars.]
( Gökkuşağı, eleğimsağma. İLE Hz. Nuh'un oğlu.[Semitik kavimler, bu nesildendir] )
- ŞAM değil ŞAM-I ŞERÎF
- SAMAN[Ar.] ile SÂMÂN[Ar.] ile Sâmân[Ar.]
( Türlü ekinlerin, taneleri ayrıldıktan sonra kalan sapları ve daha çok bunların harmanda parçalanmışı. İLE Servet, zenginlik. | Rahat, dinçlik. | Düzen. | Kudret, iktidar. İLE Sâmânî devletinin kurucusu. )
- SAMAN ile ŞAMAN
- SAMANA ile SAMANYA
( Huzur içinde yaşayan Brahmin. | Rahip. İLE Tümellik. )
- SAMÂNÎ[Ar.] ile Sâmânî[Ar., Fars. çoğ. SÂMÂNİYÂN]
( Saman renginde, açık sarı. İLE Sâmânî devletinden olan. )
- ŞÂME[Ar. çoğ. ŞÂM, ŞÂMÂT] ile ŞÂME[Ar.]
( [gövdede] Ben. İLE Akşam. )
- SAMEDÂNİYYET ile ...
( HİÇBİR ŞEYE GEREKSİNİMİ OLMAMAK, KENDİNDEN ÜSTÜNÜ OLMAMAK (ULÛHİYYET) )
- SÂMÎ[Ar. < SÜMÜVV] ile SÂMÎ[Ar.] ile SÂMİ'[Ar. < SEM | çoğ. SÂMİÎN, SÂMİÛN] ile Sâmî[Ar.] ile Sâmî[Ar.] ile Sâmi[Ar.] ile SÂMİH[Ar.]
( Yüksek, yüce.[Sadrâzamla ilgili olan ve o makamdan çıkan işler için kullanılırdı] | Ünlü/şöhretli. İLE Katılık, sertlik, kuruluk. İLE Duyan/işiten. | Dinleyen/dinleyici. İLE Sâm soyundan olan. İLE Asurca, İbranice, Habeşçe gibi dilleri konuşan çeşitli kavimlerinin toplandığı kol. | Bu koldan olan. İLE XVIII. yüzyılda yaşamış, Osmanlı şairlerindendir.[Arpa Emîni Zâde adıyla ünlüdür.] İLE Eliaçık/cömert. )
- SAMİMİYET ile AÇIKLIK ile SAYDAMLIK/ŞEFFAFLIK
( Açıklığı ve iyilikseverliği sayesinde hem çevresine, hem de sonuç olarak kendine yararlı olan biri simgelenir. )
( SINCERE | INTIMACY vs. OPENNESS vs. TRANSPARENCY )
- SAMİMİYET ve/||/<> SAMİMİ NİYET
- SAMİMİYET >< SAVUNMA
( "Savunmalarını" bırakmıyorsun ki, samimi olmasını istediğin kişi/ler bunu yapsın. )
( INTIMACY >< DEFENSE )
- SÂMİN[Ar.] ile SÂMİN[Ar.]
( Yağlı, semiz. İLE Sekizinci. )
- SÂMİR[Ar.] ile SÂMİR[Ar.]
( Gece toplantıları. İLE Meyveli, meyve tutmuş. )
- SAMSUN[Yun.] ile SAMSUNHANE
( Savaşta kullanılan köpeklere verilen ad. İLE Ayaspaşa'da, XVI. yüzyılda sultanın köpeklerinin yetiştirilip beslendiği yer. )
- SAMYAMA ile/ve SAMADHI ile/ve SAMYOGA
( Süper kontrol. İLE/VE Süper odaklanma. İLE/VE Süper birleşme. )
- ŞAMYEL/ŞAMREL değil ŞAMBREL[Fr. < CHAMBRE A AIR]
( İç lastik. )
- SAN'AT-GER[Ar.] ile SAN'AT-KÂR[Ar.]
( Sanatçı. | Esnaf. İLE Sanatçı, usta. )
- SAN'AT[Ar. çoğ. SAN'ÂT] ile SAN'ÂT[Ar. < SAN'ÂT]
( Sanat, ustalık, hüner, mârifet. | Bir şeyi güzel yapmak, bir şeyin güzel, beğenilir olması için uygulanan kurallar. İLE Sanatlar, ustalıklar, hünerler. )
- ŞAN[Ar.] ile ŞAN[Fr. < CHANT]
( Ün. | Gösteriş, gösterişlilik. İLE İnsan gırtlağından makamla çıkan ve perde ayrımlarıyla çeşitli duyumlar uyandıran ses dizisi. | Ünleme, ses çıkarma eğitimi. )
- SANAT NESNESİ ile/ve/> SANAT YAPITI
- SANAT YAPITI SUNMAK ile SANAT YAPITI "ÜRETMEK"
( Sanat yapıtı üretilebilir mi, üretilen midir? )
- SANAT/TA/Kİ:
SAÇMA ile/ve/||/<> SAÇMA/LIK
- SANAT ve/||/<>/> SAĞALTIM ARACI
- SANAT ile/ve/||/<> SANA AİT
- SANAT ve/<> SANATÇI/KİŞİ/İNSAN
( Bir resimde, bir sanat yapıtında aradığım, sevdiğim şey, insandır. Sanatçının kendi! )
( Dans le tableau [l'oeuvre d'art] je cherche, j'aime l'homme l'artiste. )
( Çalışkanlıkta, arı, sana ustalık eder
Beceride, bir böcek, seni okutur
Seçkinlerde de var sendeki bilgiler
Sanat ise ey insan! Yalnız sana özgüdür! )
( Yaşam ciddidir, sanat ise neşeli.
Fakat ciddiyet içinde bile, neşe ya da sükûnet,
sanatın aslî ve özsel yapısı olarak kalır. )
( Schiller'in, "Sanatkârlar" adlı şiirini okumanızı salık veririz. )
( Durumun/sürecin/konunun/işin içine kişi/insan ve sanat girince/girmişse öteki herşey ikinci sıraya geçer/geçmeli/geçirilmelidir, indirilmelidir. )
- SANAT ile SAYRILIK
- SANATÇININ:
BAKTIĞINA BAKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> GÖRDÜĞÜNÜ GÖRMEK
- SANATIN KAVRANMASI değil SANATSAL DUYARLILIK
- SANATIN:
DİLİ ile/ve/değil/<>/< ARACI
- SANATSAL ile/ve/fakat/<>/> SANATI AŞAN
- SANATTA:
[ne] BENZEŞME ne de FARKLILIK
- SANAYİ ÖNCESİ ile SANAYİ SONRASI
- SANDAL[Ar.] ile SANDAL[Ar.] ile SANDAL(ET)[Fr. < Yun.]
( Sandalgillerden, kerestesi sert ve kokulu bir ağaç. İLE İnsan taşıyacak biçimde yapılmış, kürekle sürülen deniz teknesi. İLE Sadece tabanı bulunan, ayağa kordon ve kayışla bağlanan, açık ayakkabı. )
( ARBUTUS ANDRACHNE / SANTALUM ALBUM cum ... )
- SANDIĞA GÖMMEK ile/ve/||/<>/> SANDIĞA GÖMÜLMEK
- SANDIĞIMIZ ile SANDIĞIMIZ
( Seçim sandığımız. İLE Zan/zannettiğimiz. )
- SANÎ'[Ar. < SUN] ile SÂNÎ[Ar. < SENY] ile SÂNİ'[Ar. < SUN] ile SÂNİH/A[Ar. < SÜNÛH]
( Görülen iş. İLE İkinci. İLE Yapan/yapıcı, işleyen. | Yaradan, sanat yapıtı olarak meydana getiren. | Allah. | [tüzel] İstisna akdinin borçlusu. İLE Zihin ve düşüncede oluşan, zihne/düşünceye doğan. )
- SANI ile SANRI
( Önce, olduğunuzu sandığınız kişi olmadığınızı anlayın. )
( En küçük bir kuşku olmaksızın, kendinizi sandığınız şey olmadığınızı bilin! )
( Understand first that you are not the person you believe yourself to be.
Beyond the least shadow of doubt, that you are not what you believe yourself to be. )
( SURMISE vs. HALLUCINATION )
( ZANN ile BİRSAM )
- SANIRIM ... OLABİLİR değil SANIRIM ... ya da ... OLABİLİR
- SANIRSAM değil SANIRIM
- SANIRSAM değil SANIRIM/SANIYORUM
( Anlatımda, bir koşulun[eğer/ise] tekrar ya da ikinci kez koşulu olmaz! Zannetmek ya da sanmak, bir koşuldur.
Zannetmek, bir şeyin, sözü geçtiği biçimde olduğunu/olacağını ya da olmadığını/olmayacağını, %51 - 99 oranında "kabul" ya da "iddia" etmenin ikinci kez ve başka bir olasılığı, belirsizliği barındırması ya da "tanımlaması" olanaksız ve anlamsızdır. )
- SANİYE ile SALİSE
- SANIYORUM ile/ve/||/<> SAYIYORUM
- SANKİ ile/değil/yerine SANIRIM
- SANLIUN ile/ve SANRON
( Çin Buda'cı okulu. İLE/VE Japon Buda'cı okulu. )
- SANMAK ile/değil/yerine/>< "SAYMAK"
- SANRI ile/ve/||/<> SANCI
- SANRILARDAN "KURTULMAK" ile/ve/değil/||/<>/< SANRILARI TEKRAR EDEREK KURTULMAK
- ŞANSIZ ile ŞANSSIZ
( Ünsüz. | Gösterişsiz. | Kılıksız, kıyafetsiz. İLE Şansı olmayan. )
- SANSKRİTÇE değil SANSKRİT
- ŞANSLI (OLAN) ile/ve/değil/yerine ŞANSINI YARATAN (OLMAK)
( Kişileri değil de, konu/kavram, olgu ve olayları düşünerek yaşamanın ve konuşmanın önemli(öncelikli) olduğunu anımsayarak, kişinin "şanslı" olup olmadığı değil, olanaklarını, fırsatlarını değerlendirmesini/yaratmasını, olasılıkları yönetmenin esas olduğunu düşünmektir aslolan. )
- SANTİAR[Fr.] ile/ve/<> SANTİGRAM[Fr.] ile/ve/<> SANTİGRAT[Fr.] ile/ve/<> SANTİLİTRE[Fr.] ile/ve/<> SANTİM[Fr.] ile/ve/<> SANTİMETRE[Fr.]
( Bir ar'ın, yüzde biri, bir metrekare. İLE/VE/<> Bir gramın, yüzde biri, bir desigramın onda biri. İLE/VE/<> Suyun, buz olma noktasını sıfır, buharlaşma noktasını 100 sayarak, arası, derece olarak adlandırılan yüz eşit kısma bölme yoluyla bulunan ısı ölçeği. İLE/VE/<> Bir litrenin, yüzde biri. İLE/VE/<> Herhangi bir birimin, yüzde biri. İLE/VE/<> Bir metrenin, yüzde biri. )
- SANTRANÇ değil SATRANÇ
- SANZEN[Jap.] = SAN-CH'AN[Çince]
- SAP ile SAMAN
( Bitkinin dal, yaprak, çiçek vb. bölümlerini taşıyan, ağaçlarda odunlaşarak gövde durumunu alan bölüm. | Çiçek ya da meyveyi dala bağlayan ince bölüm, sak. İLE Ekinlerin harmanda dövülüp taneleri ayrıldıktan sonra kalan ufalanmış sapları. )
- ŞAP ile ŞAP[Ar. < ŞABB]/ALÜN[Fr.] ile ŞAP
( İstekle öperken çıkan ses. | Birden yere düşme ya da çarpma sırasında çıkan ses. İLE Alüminyum ve potasyum sülfatından ya da amonyum alüminyum sülfatından oluşan, sıcak suda eriyen, tadı buruk, antiseptik bir madde. İLE İnce kum ve çimentoyla yapılan düzgün döşeme sıvası. )
- SAP ile SAPÇIK
( Bitkinin, dal, yaprak, çiçek gibi bölümlerini taşıyan, ağaçlarda, odunlaşarak, gövde durumunu alan bölüm. | Çiçek ya da meyveyi dala bağlayan ince bölüm, sak. | Bir aracı tutmaya yarayan bölüm. | İplik, tire, ibrişim gibi şeylerde, iğneye geçirilen bir dikişlik iplik. | Demet durumundaki sap. İLE Küçük sap. | Bir örgeni, organizmanın öteki bölümlerine bağlayan, içinde damarlar, sinirler ve görevsel kanallar bulunan öğelerin tümü. | Ucunda çiçek bulunan dalcık. )
- SAPA ile SAPAK
( Gidilen yol üzerinde olmayan, sapılarak varılan. İLE Bir anayoldan ayrılan yolun, başlangıç noktası. )
- SAPIK/LIK" ile SAPKIN/LIK | ile/değil/yerine/||/<>/< SAPMA
( "Yükleme". İLE Tespit. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Durum. )
- SAPITMA ile/değil/||/< SAPTIRMA ile/değil/||/< SAPMA
- SAPLAMA ile/değil SAPTAMA
( Hızla batırmak. İLE/DEĞİL Bir şeyi belirgin kılma, tespit. | Yıkanmış gümüş bromürlü tabakanın, gümüş bromür kalıntılarını eritmek için filmin kimyasal bir eriyikten geçirilmesi. )
- SAPLAMAK, BATIRMAK = SANÇMAK
- ŞAPLAMAK ile ŞAPLAMAK ile ŞAPLAMAK ile ŞAPLAMAK
( "Şap" diye ses çıkarmak. İLE Bir şeyi, şaplı su ile ıslatmak. İLE Bir yapının tabanını, ince kum ve çimentoyla hazırlanan karışımla sıvamak. İLE Yemeğe şap katmak. )
- SAPMA ile/ve/<> SAPLANMA
- SAPOTAĞACI ve/<> SAPOTGİLLER
( Sapotgillerin örnek bitkisi olan, lezzetli meyvesi ve çiklet yapımında kullanılan salgısı için sıcak ülkelerde yetiştirilen bir ağaç. VE/<> İkiçeneklilerden, örnek bitkisi sapotağacı olan, sıcak ülkelerde, genellikle Orta Amerika'da yetişen, bazı cinslerinden gütaperka çıkarılan bir bitki ailesi. )
( ACHRAS SAPOTA )
- ŞAPPADAK ile ŞARKADAK
( Apansız/ansızın. İLE Ani bir "şapırtı" sesi çıkararak. )
- SAPTIRMA ile/değil/yerine SAPTAMA
- SAR'/SAR'A[Ar.]/TUTARAK/TUTARIK/TUTARGA/YİLBİK[Ar.] ile SÂRÂ[Ar.]
( Tutarık, tutarak, bayıltıcı bir sinir/beyin hastalığı. İLE Katkısız, hâlis. )
- SAR'/SAR'A[Ar.] ile SÂR[Ar.] ile -SÂR[Ar.]
( Tutarık, tutarak, bayıltıcı bir sinir/beyin hastalığı. İLE Öc, intikam. İLE "yer" bildirerek birleşik sözcükler yapar.[ÇEŞME-SÂR: Çeşmeleri çok olan yer. | KÜH-SÂR: Dağlık yer.] )
- SAR'Î ile SARÎ' ile SÂRÎ[Ar. < SİRÂYET] ile SÂRÎ[Fars.] ile SARÎH[Ar. < SARÂHAT]
( Sar'a hastalığı ile ilgili. | Sar'alı. İLE Yere yığılmış sar'alı kişi. İLE Bulaşan/bulaşıcı. [İng. CONTAGIOUS, Fr. CONTAGIEUX] İLE Sürücü, süren. İLE Açık, meydanda. | Belirli. | Saf, halis. | Safkan Arap atı. )
- SARAN ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> SAĞAN
- SARAY DANSLARINDA:
MENUETTO ile/<> GIGUE ile/<> SARABANDE ile/<> ALLAMANDE
- SARDUNYA ile SARDUNYA
( Çoğunlukla pembe çiçekler açan, sardunyagillerden bir bitki. İLE Bir balık türü. )
- SARF-I NAZAR[Ar.] değil/yerine/= SAYILMASA DA, VAZGEÇİLSE DE
- SARGILI ile/değil SARILI
- SARHOŞ İKEN ile/değil SARHOŞ İSEN
- SARI KÖŞK ile SARI KÖŞK
( Beylerbeyi Sarayı'nın arka bahçesindedir. İLE Emirgan Korusu'ndadır. )
( 1856'da, inşa edilen, saraylı hanımların kaldıkları bir köşk. İLE Emirgan Korusu'ndaki üç köşkten biridir. [Pembe, Beyaz ve Sarı Köşk] )
- SARİ ile SÂRİ
( Budist rahiplerin giydiği sarı renkli giysi. İLE Bulaşıcı sayrılık. )
- SARICA ile SARICA
( Yabanarısı. | Sarıyı andıran, sarıya yakın. İLE Eyalet valilerinin buyruğundaki başıbozuk asker. )
- SARIGÜZEL CADDESİ değil/< SARIGÖREZ CADDESİ
- SARIKIZ ile SARIKIZ
( İnek. İLE Deve örümceği. )
- SARILI ile SARILI
( Üstünde, sarı renk bulunan. İLE Sarılmış olan. )
- SARILMAK ile SARINMAK
( Sarma eyleminin yapılması. | Bir şeyin üzerine, bir ya da birkaç kez dolanmak. | Kollarını dolamak, kucaklamak. | Tüm gücü ile ele almak. | Büyük bir istekle kendini vermek, benimsemek. | Hemen yapmaya koyulmak, girişmek. İLE Kendi üstüne sarmak. )
- SARIMSAK ile SARIMSAKOTU
( ... İLE Turpgillerden, beyaz, küçük çiçekli, ovulduğunda sarımsak kokusu veren bir bitki. )
( ... cum ALLIARIA OFFICINALIS )
- SARIMSI = SARIMTIRAK
( Sarıya çalan/benzeyen. )
- ŞARK ile Şark
( Yön. İLE Özel ad, bölge adı. )
- SARKAÇ ile SARKIK ile SARKIL ile SARKINTI ile SARKIŞ ile SARKIT
( Durağan bir nokta çevresinde, ağırlığının etkisiyle salınım yapan, devingen katı nesne. İLE Aşağı doğru uzanmış, sölpük, salpa, gevşek. İLE Sarkaçla ilgili, devinimi, sarkaç devinimine benzeyen. İLE Aşağı doğru uzanan, sarkan şey. İLE Sarkma eylemi ya da biçimi. İLE Mağaraların tavanında oluşan, genel olarak koni biçiminde, kalker birikintisi, damlataş, istalaktit. )
- ŞARKI MEŞK ETMEK değil ŞARKI/YI İCRÂ ETMEK
- ŞARKI OKUMAK/SÖYLEMEK ile/yerine/değil ŞARKI İCRÂ ETMEK
- ŞARKI ile ŞANSON
( ... İLE Hafif şarkı. )
- ŞARKIYI ...:
BİLMEMEK ile/ve/değil/||/<>/< DUYMAMIŞ OLMAK
- ŞARLATAN[İt./Fr.] ile/ve/<> ŞAKLABAN
( Kendi bilgi ve niteliklerini ya da mallarını överek, çevresindekileri kandıran, dolandıran kişi. | Bilir geçinen kişi. İLE Şen, şakacı ve güldürücü kişi. | Dalkavuk. )
- SARMA ile SARMAL/YILANKAVİ/HELİSEL/HELEZONİ[Ar., Yun.] ile SARMAN ile SARMAŞAN/SARILGAN ile SARMAŞIK
( Sarma eylemi. | Saran, içine alan şey. | Yaprak ya da başka şeylerle, içlik malzeme konup sarılarak yapılan yemek. | Güreşçinin, kendi ayağını, arkasında bulunan rakibin ayağının iç tarafına sokup dolaması. | Sarılarak yapılan. İLE Sarmal biçiminde olan. İLE Azman, iri. | Sarı tüylü kedi. İLE Sarılgan. İLE Sarmaşıkgillerden, koyu yeşil renkli, değişik biçimli yaprakları olan, sap ve dallarından çıkan, küçük ek köklerle dik, düz yerlere yapışarak tırmanan bitki. )
- SARMAŞIK ile SARILGAN
( ... İLE Sapı yakınındaki başka bitkilere ya da başka şeylere sarılıp yükselen, otsu ya da odunsu bitki. )
- SARMAŞIK ile/değil SARMAL
- SARMAŞIK ile SARMAŞIK İNCİRİ
- SARRÂF ile/ve/değil/yerine/||/<> SAHHÂF
- SARSIM ile SARSINTI
( Sarsma eylemi. | Gök nesnelerinin[cirim], genel çekim yasasına uygun olarak birbirini çekmesi nedeniyle herhangi bir gezegenin hareketinde görülen karışıklık. İLE Birden sallanma, sarsılma. | Titreme. | Deprem. | Deprem sırasındaki yer hareketlerinin her biri. | Bir kurum ya da kuruluşun dengesini etkileyen bozukluk. | Kaza, ilaç ve uyuşturucuların yarattığı, fiziksel ya da coşkusal nitelikteki, birdenbire gelişen karmaşık belirtilerin tümü. )
- ŞART-I A'ZAM ile/ve ŞART-I BÂTIL ile/ve ŞART-I CÂİZ ile/ve ŞART-I LAĞV ile/ve ŞART-I MÜFSİD ile/ve ŞART-I MÜTEAHHİR ile/ve ŞART-I MÜTEÂRIZ ile/ve ŞART-I MÜTEKADDİM/EVVEL ile/ve ŞART-I NÂSİH ile/ve ŞART-I SÂNİ ile/ve ŞART-I SARÎH ile/ve ŞART-I TAKYÎDÎ ile/ve ŞART-I VÂKIF
- ŞART-I İNFİSÂHÎ ile/ve ŞART-TÂLİKÎ
( Bozucu şart. [Evimi eşime bağışlarım fakat benden önce ölürse ev benimdir.] İLE/VE Belirli bir zamana/koşula bağlı şart. [Eğer sınıfı geçersen bisiklet alırım.] )
- ŞART ile/ve/<> ŞATR
( Koşul. | Durum, hal, vaziyet. | Yemin. İLE/VE/<> Yarı, yarım. | Bölüm, kısım, parça. | Mısra. )
- ŞARZ değil ŞARJ
- ŞAŞA ile ŞATAFAT
- ŞASE[Fr. SACHET] ile ŞASİ[Fr. CHÂSSIS]
( İçine mendil, gecelik vb. şeyleri koymaya yarayan, çeşitli büyüklükte, kumaştan koruncak. İLE Motorlu kara taşıtlarının iskelet bölümü. | Fotoğrafçılıkta içine duyarlı bir cam ya da kâğıt konulan, yassı, ışık geçirmez kutu. | Yapı işlerinde sürme çerçeve. )
- ŞAŞI/LIK ile/değil ŞAŞIL/ŞEHLÂ
( Birbirine paralel görme ekseni olmayan (göz ya da kişi.) | Gözlerini çarpıtarak. İLE Kusurlu sayılmayacak kadar hafif şaşı göz. )
( AHVEL ile/değil ... )
( LÛC ile/değil ... )
( [not] GOGGLE/CROSS-EYE/SQUINT vs./and/but ... )
- ŞAŞIRMAK ile/ve/||/<> SARSILMAK
- ŞAŞMA/ŞAŞIRMA/HAYRET (ETMEK) ile/ve/<>/> ŞAŞAKALMA/HAYRANLIK
( Felsefeye yöneltir. İLE/VE/<>/> Sanata yöneltir. )
( Doğaya/doğada. İLE/VE/<>/> İnsana/insanda. )
( Kısa süreli. İLE/VE/<>/> Uzun süreli. )
( Hem olumlu, hem olumsuzlara yöneliktir. İLE/VE/<>/> Olumsuzlara yönelik değildir. )
( Parçaya yöneliktir. İLE/VE/<>/> Tamamlanmışlara/olgunlara yöneliktir. )
( Anlayamadıklarımıza yöneliktir. İLE/VE/<>/> Aydınlatıcıdır. Kavrama ve kuşatmamızla birliktedir. )
( Açmazlarda, çelişki ve sıkıntılarda deneyimlediğimiz. İLE/VE/<>/> Sonsuzluğu, yüceliği ve üstünlüğü "duyumsatır". )
( ASTONISHMENT/AMAZEMENT vs./and/<>/> ADMIRATION )
( ADMIRATIO cum/et/<>/> ... )
- ŞAŞMAK ile ŞAŞIRMAK
( Şaşan ve şaşıran kişi, bilmediğini bilen kişidir. )
- ŞAŞMAZ/LIK ile/ve/||/<>/> SAPMAZ/LIK
- ŞÂT[Ar.] ile ŞAT/ŞATT[Ar. çoğ. ŞUTÛT] ile ŞATH[Ar.] ile ŞAT[Fr. CHATTE]
( Koyun. İLE Büyük ırmak. İLE Ciddi bir hissi ya da düşünceyi mizahî bir edayla anlatan şiir. İLE Sığ sularda, ağır yükleri taşımak için kullanılan, altı düz, bir çeşit tekne. )
- SATH ile/||/<> SATH MÜSTEVÎ
( Yüzey. | İki boyutluların yüzeyi. İLE/||/<> Düzlemsel yüzey. )
- SATHEN[Ar.] ile SATHÎ[Ar.]
( Dıştan, dış yüzden. İLE Dış yüzeyle ilgili. | [matematikte] Yüzeysel. [İng. SUPERFICIAL, Fr. SUPERFICIEL] | Üstünkörü. )
- ŞATHİYAT ile ŞATHİYE
( Ciddi bir düşünceyi, konuyu, şaka ve alay yollu anlatmak için yazılmış deyişler. İLE Yergiye, alaya, şakaya yer veren manzum yapıt. | Tasavvuf konularını mizahlı bir biçimde işleyen, coşku hâlinde söylenen bir şiir türü. )
- ŞATHİYE[Ar.] ile ŞÂTIİYE[Ar.]
( Ciddi bir düşünceyi, konuyu, şaka ve alay yollu anlatmak için yazılmış deyişler. İLE Uzunbacaklılar.[Fr. ECHASSIERS] )
- SATI ile SATIH[Ar.]
( Satmak, satış. İLE Yüz, yüzey. )
- SATIR'DAN ile/ve/yerine SADIR'DAN (OKUMAK/KONUŞMAK)
- ŞÂTIR[Ar. < ŞETÂRET | çoğ. ŞUTTÂR] ile ŞÂTR[Fars.]
( Neşeli, zevkli, şen, şenlik. | Büyük bir kişinin atı yanında gitmekle görevli ağa. | Tören ve alaylarda, sultanın, vezirin yanında yürüyen görevliler. İLE Yarı, yarım. | Bölüm, parça, kısım. | Dize/mısra. )
- SATIR ile/ve SADIR
- SATIRSONU ile SATIRBAŞI
- SATIŞ VAADİ değil/yerine/= SATIŞ ÜSTLENİMİ
- SATIŞ/SATIM ile SATIN (ALMAK)
( Satıcı ile alıcı arasında yapılan ve bir malın, alıcıya verilmesi ve bunun karşılığında bir eder alınması yoluyla yapılan işlem, satma eylemi. İLE Ederini vererek bir şey almak. )
- SATRANÇ ile ŞATRANÇ
- SAV ile/||/<> SAVA
( Haber. İLE/||/<> Havadis. )
- SAVÂB[Ar.] ile SEVÂB[Ar.] ile SEVVÂB[Ar.] ile SAVB[Ar.]
( Doğruluk, dürüstlük. Doğru hareket/davranış/düşünce. | Doğru, dürüst. İLE Ödüllendirilen hareket/davranış/tutum. | Hayırlı hareket, hayır işleme. İLE Elbiseci. İLE Yön/cihet, taraf. )
- SAVAŞ ile/ve/değil/yerine/< SALDIRI/Ş
- SAVAŞ değil/yerine/>< SANAT
- SAVAŞ ile/ve/değil/yerine SAVAŞIM
- SAVRUK ile SAVSAK
( Aklını işine vermeyen, dikkatsiz. | Düzensiz, dağınık. İLE İşlerine önem vermeyip onları gelişigüzel yapıveren ya da daha sonraya bırakan. )
- SAVRULMAK ile/değil/yerine/>< SALINMAK
- SAVRULMAK ile/değil SARSILMAK
- SAVSAKLAMA ile/ve/<> SALLAMA
- SAVT[Ar.] ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< SAMT[Ar.]
( Ses, sadâ[insan sesi], selen. | Bağırma, haykırma, çığlık. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Susmak. )
- SAVT[Ar.] ile SAVT[Ar.] ile ŞAVT[Ar.]
( Ses, sadâ[insan sesi], selen. | Bağırma, haykırma, çığlık. İLE Kamçı, kırbaç. İLE Tavafta, her dönüşün adı. )
- SAVUNMA ile/ve/||/<> "... SAYMA"
- SAVUNMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SAVUŞTURMA
- SAVUNULMASI BİZE DÜŞMEZ değil SAVUNULMASINA GEREK KALMAZ/YOKTUR
- SAVURGAN/LIK ile/değil/yerine/>< SADÂKAT
- SAVURMA ile/değil/yerine/>< SAVUNMA
- SAVURMAK ile SALLAMAK
- SAVURMAK ile SALLAMAK
( TO JOKE vs. TO HURL )
- SAY ile/||/<> SAYA
( Düz tabaka biçiminde ince, yassı taş, çakıl. İLE/||/<> Yumuşak taş. )
- SÂYE[Fars.] ile SÂYEBÂN[Fars.]
( Gölge. | Koruma, sahip çıkma. | Yardım. İLE Gölgelik. )
- SAYGI "DUYMAMIZ" GEREK/LÂZIM değil "SAYGI GÖSTERMEMİZ GEREK/LÂZIM"
- SAYGI DUYMAK ile/ve/değil/<> SAYGILI OLMAK, SAYGI GÖSTERMEK
( İçsel. İLE/VE/DEĞİL/<> Dışsal. )
( Saygı duymak zorunda değilsinizdir fakat saygılı olmak zorundasınızdır. )
( [not] TO RESPECT vs./and/but/<> TO SHOW RESPECT, TO BEHAVE RESPECTFULLY
[not] Inner. WITH/AND/BUT/<> Outer/exterior.
You don't have to respect but you have to behave respectful. )
- SAYGI GÖSTERMEK ve/<> SAYGI AŞILAMAK
- SAYGILI ile SAYGIN
( Kişinin, başkalarına gösterdiği tutum dolayısıyla. İLE Başkalarının, kişiye gösterdiği tutum dolayısıyla. )
- ŞÂYİ'[< ŞÜYÛ] ile ŞÂYİA
( Duyulmuş, herkesçe bilinmiş. Belirli olan, duyulan. | Bölüşülmemiş ortak hisse. | Bir şeyin her noktasıyla ilgili bulunan. İLE Yayılmış haber, yaygın söylenti, duyultu. )
- SAYILABİLİR SONSUZ/LUK ile/ve SAYILAMAZ SONSUZ/LUK
( Tam sayılar kümesidir. [Tam sayıların sonu yoktur. Herhangi bir tam sayıya, 1 eklerseniz, yeni ve daha büyük bir tam sayı elde edersiniz.] İLE/VE Sayılamaz sonsuz sayılara "irrasyonel" sayılar denilir. Herhangi iki tam sayının bölümü olarak ifade edilemezler. [Bu tür sonsuzluğa örnekler, Pi sayısı[3.141592654...] ve e sayısı[2.718281828...] olabilir.] [Doğa ve evren ile ilgili matematik modellerde sabit olan sayılar, e ve Pi sayılarını içerdiklerinden, evrende ve öznede, sayılamaz bir sonsuzluk bulunduğunu gözönünde bulundurmak zorundayız.] )
( "Sonlu Ötesi Sayılar (Alef Sayıları)" adlı yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )
- SAYIM/TÂDÂT[Ar.] ile SAYIMLAMA/SAYIMBİLİM/İSTATİSTİK ile SAYIŞ ile SAYIŞMA
( Sayma eylemi. İLE Bir dizi olayın ya da sayı ile gösterilen olguların, yöntemli öbekleştirilmesine dayanan ve ilkelerini, olasılık kuramlarından alan, matematiğin uygulamalı dalı. İLE Sayma eylemi ya da biçimi. İLE Takas. | Çocuk oyunlarında, sayı sayarak, ebeyi belirleme. )
- SAYIN APARTMAN YÖNETİCİLİĞİ değil SAYIN APARTMAN YÖNETİCİSİ/YÖNETİMİ
- SAYININ:
KATI ile/değil KARESİ/KÜPÜ ile/değil ÜSTÜ(/ÜSSÜ)
( 2x2 İLE/DEĞİL 2²/³ İLE/DEĞİL 24/5/6/...~ )
- SAYISIZ:
KONUŞMALAR değil KONUŞMA
- SAYRI/HASTA SAHİBİ ile/değil SAYRI/HASTA YAKINI
- SAYRI/HASTA/HİPOKONDRİAK ile/değil SAYRIMSAK
( ... İLE/DEĞİL Gerçekte sayrı olmadığı halde, kendini sayrı gösteren/sanan. )
- SÂZ[Fars.] ile -SÂZ[Fars.]
( Çalgı. | Araç, aygıt, âlet. | Silah. | At takımı. | Sıra, düzen. | Kuvvet, kudret. | Öğrenme. | Ustalık. | Hile. | Eş, benzer. | Çıkar/menfaat. İLE "Yapan, uyduran, düzen" anlamlarına gelerek birleşik sözcükler yapar [ÇÂRE-SÂZ: Çare bulan. | HÂTIR-SÂZ: Hatır, gönül yapıcı.]. )
- SAZ değil/yerine/= SAZ, ÇALGI
- ... "ŞANSI" YOK değil ... OLASILIĞI/OLANAĞI YOK
- ... SAĞLAMAK ile ... SUNMAK
- ... SAYESİNDE ile/ve/değil/yerine ... ARACILIĞIYLA
- ...SAL ile/değil OLUŞTURULMUŞ
- (not SATISFIED FROM) SATISFIED WITH
- (SADECE GEREKTİĞİ KADAR) YEMELİ!
- [Ar.] ŞAKIRRÂK/ŞIKIRRÂK ile ŞAKRAK
- [Ar.] SANDIK ile SANDUKA
( İçine türlü şeyler konulan, tahtadan, dört köşe, kapaklı ev eşyası. | Bir kurumda, para alınıp verilen yer. | Banka. | Yapılarda, kum, çakıl gibi şeyleri ölçmek için kullanılan, üstü ve altı açık, dört köşeli tahtadan ölçü. | Mahalle tulumbacılarının, omuzda taşıdıkları, sandık biçimi tulumba. İLE Mezarın üzerine yerleştirilmiş, tabut büyüklüğünde tahta ya da mermer sandık. )
- [İng.] SANTRFOR ile SANTRHAF
( [ayaktopunda] gol atmakla görevli, ortada oynayan oyuncu. İLE Üç kişilik haf düzleminin ortasında yer alan oyuncu. )
- [NE YAZIK Kİ]
SALDIRI ile/ve/değil/yerine TEPKİ
- [ne yazık ki]
!SABOTAJ[Fr.] ile !KOMPLO[Fr. COMPLOT] ile !KUMPAS/KOMPAS[Fr. COMPAS] ile !MANİPLE[Fr.]
( Baltalama. [Fransa'daki işçilerin, haklarını almak/savunmak üzere tepki olarak ayaklarındaki saboları[tahta ayakkabı], makinelerin içine atmasıyla] İLE Birine, bir kuruluşa karşı, toplu olarak alınan, gizli karar. | Topluca ve gizlice yürütülen herhangi bir tasar. İLE Dizicilerin, harfleri, satır durumuna getirirken, içine yerleştirdikleri ayarlanabilir demir yuva. | Gizli bir iş, düzen hazırlamak. İLE Telgraf imlerini göndermek için bir devredeki akımı kesmekte ya da yeniden vermekte kullanılan aygıt. | Roma ordusunda, 60 ya da 120 erden ibaret bölük. | Bazı papazların ayinlerde sol kolun bileğine yakın taktığı süslü şerit. )
( !SABOTAGE vs. !CONSPIRACY vs. !PLOT vs. !MANIPLE )
- [ne yazık ki]
!SALDIRI ile/ve/||/<>/>/< !ŞİDDET
( Şiddet, saldırganlığın da ötesinde onun, nefret, düşmanlık gibi duygu ve etkinlik kazandığı biçimi ya da çeşit ve derecesidir. )
- [ne yazık ki]
!SAVAŞ ile/ve/değil/||/<> !İÇ SAVAŞ/AYAKLANMA
( POLEMOS ile STAZIS )
- [ne yazık ki]
!SAVAŞ ve/||/<>/>/< !YILDIRMA/TERÖR[Fr.]
- [ne yazık ki]
!SAVAŞ ile ASKERİCİLİK/MİLİTARİZM
- [ne yazık ki]
!SAVAŞLAR:
RASYONEL ile/ve/<> KİTLELERİN SEFERBER EDİLDİĞİ ile/ve/<> ASİMETRİK
- [ne yazık ki]
SAÇMA ile/ve/değil/||/<> BAĞLANTISIZ
- [ne yazık ki]
SAHTE[Fars.] değil/yerine/= YAPAY/YAPMA, DÜZMECE
( Sahte olan, zaman ve uzay ile sınırlıdır ve koşulların ürettiğidir. )
( Bir an gerçek gibi görünmek, sahte olanın doğasıdır. )
( Sahte olanı yıkamazsınız, çünkü onu durmadan yaratıyorsunuz. )
( Sahtenin sahteliği anlaşıldığında, o, kendi kendine erir gider. )
( Sahte olanı sahte olarak görmek ve sahte olanı terk etmek, gerçeği getirecektir. )
( Sahte olduğunu gördüğünüz her ne ise o eriyip kaybolur. )
( Sahte olandan vazgeçin, doğru olan kendi yerini bulacaktır. )
( Sahte olanın zamana gereksinimi olduğunu ve zamana gereksinimi olanın sahte olduğunu bir kez anlarsanız, zaman ötesi ve hep şimdi'de olan Gerçek'e yakınlaşmış olursunuz. )
( Gerçeğin görülmesini o kadar zorlaştıran, sahte olana tutunup ondan kopamamaktır. )
( Gerçek, sahtenin reddi ve inkârı ile ifade edilebilir -eylemle. )
( Gerçek, herkes için birdir, ancak sahte olan kişiseldir. )
( Sahte olanı fark edip onu reddetmek, gerçeğe giden yolu açar. )
( Sahte olanlar gittiğinde, geride kalan, gerçek olandır. )
( Doğru kendini öne sürmez, o sahtenin sahte olarak görülmesi ve reddedilmesinde yatar. Zihin, sahte olan tarafından kör edilmişken, doğruyu aramak yararsızdır. Doğru olanın sezilebilmesi için önce sahtenin tamamen temizlenip yok edilmesi gerekir. )
( Sahte olanın keşfedilip terk edilmesi, gerçek olanın zihne girişini sağlar. )
( Sahte olanın yıkımı, şiddet değildir. )
( Sahte olanın reddi, özgürleştirici ve enerji vericidir. )
( Sahte olan "Ben-im" duygusu değil, fakat kendinizi ne sandığınızdır. )
( The false is limited in time and space and is produced by circumstances.
It is the nature of the false that it appears real for a moment.
You cannot destroy the false, for you are creating it all the time.
To see the false as false and abandon the false brings reality into being.
It is the discarding the false that opens the way to the true.
What you see as false, dissolves.
Once you understand that the false needs time and what needs time is false, you are nearer the Reality, which is timeless, ever in the now.
It is the clinging to the false that makes the true so difficult to see.
Reality is common to all. Only the false is personal.
The false dissolves when it is discovered.
The discovery and abandonment of the false remove what prevents the real entering the mind.
The destruction of the false is not violence.
Renunciation of the false is liberating and energizing.
It is not the "I am" that is false, but what you take yourself to be. )
( KALP )
( ARTIFICIAL vs. FAKE )
- [ne yazık ki]
ŞAKŞAKÇI/LIK ile YALAKA/LIK
- [ne yazık ki]
SALDIRGAN/LIK ile/ve "AZGIN/LIK"
( Psişik. İLE/VE Ahlâkî. )
- [ne yazık ki]
ŞAMAR OĞLANI (NA DÖN[DÜR/ÜL]MEK) ile/ve/||/<> GÜNAH KEÇİSİ (İLÂN ETMEK/EDİLMEK)
- [ne yazık ki]
SAVAŞ DÖNEMLERİNDE:
RİTÜELLEŞMİŞ ile SINIRLAMACI OLAN ile FETİH ile MUTLAK AMACI OLAN ile SINIRI OLMAYAN
- [ne yazık ki]
SAVAŞLARDA:
PARTİZAN ile/<> GERİLLA ile/<> TERÖR
- [ne yazık ki]
SAVAŞTAN GERİYE KALANLAR:
ÖLÜLER "ORDUSU" ile/ve/||/<>/> YAS TUTANLAR "ORDUSU" ile/ve/||/<>/> HIRSIZLAR "ORDUSU"
- [ne yazık ki]
SAVSAKLAMA ile/ve/||/<> BOŞVERME
- [not] SAME vs. SIMILAR
- [not] SATISFACTION vs./and TO (GET) IMPRESS
- TESTİ ile/ve/> SU KABAĞI/SUSAK
- SANAT [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- DAYANÇ/SABIR ile İSYAN ETMEMEK
- HATA:
SABİT ile/||/<> DÜZENLİ ile/||/<> RASTLANTISAL
- KENDİLİK:
SAHTE ile/değil/yerine/>< GERÇEK
- KOŞULLARDA:
HAKİKÎ ile/ve/||/<> CALÎ ile/ve/||/<> İLLET HÜKMÜNDE ile/ve/||/<> SEBEP HÜKMÜNDE
- MERKEZKAÇ/SANTRİFÜJ[Fr. < Yun. KENTRON: Merkez. | SOOMA: Gövde.] değil/yerine/= ÖZEKKAÇ
( Merkezden uzaklaşan. )
- OKUMAK:
SABAH ile/ve/||/<>/> AKŞAM ile/ve/||/<>/> YATARKEN/YATMADAN ÖNCE
- OMUZ:
SAĞ ile/ve/<> SOL
( Kişinin, %80'inin sağ omuzu, sol omuzundan düşüktür. İLE/VE/<> Kişinin, %20'sinin de sol omuzu, sağ omuzundan düşüktür. )
- PARLAKLIK:
SALTIK/MUTLAK ile/ve/||/<> GÖRÜNÜR
- s.a.[Lat. < SECUNDUM ARTEM] değil/yerine/= SANATIN GEREKTİRDİĞİ BİÇİMDE, SANATINIZA GÖRE
- S.A.V. değil/yerine/= S.A.S.
- SAF ile SÂF
- SÂ' ile ...
( Bin dirhemlik bir hubûbat ölçeği. )
- SÂ' ile SÂ' ile SAA/SİA[Ar. < VÜS'AT] ile -SÂ[Fars.] ile -SÂ/Y[Fars.]
( S harfinin Arapça adı. İLE Bin dirhemlik bir hubûbat ölçeği. İLE Genişlik, bolluk. | Güç, takat. İLE Benzetme edatı olan "âsâ"nın hafifletilmişi.[ANBER-SÂ: Anber gibi. | GAYR-SÂ: Gayır gibi.] İLE "süren/sürücü" anlamlarıyla birleşik sözcükler yapar.[CEBHE-SÂ: Yüz süren. | CEBÎN-SÂ/Y: Alın süren.] )
- ŞA'B[çoğ. ŞUÛB] ile ŞÂB/ŞÂBB[Ar. < ŞEBÂB | çoğ. ŞÜBBÂN] ile ŞÂB[Fars.]
( Cemaat, taife, kabile. | Kızıldeniz'den çıkarılan dallı budaklı taşlar. | Bölünmüş, parçalanmış şey. | Kafatasındaki çatlaklık. İLE Genç, delikanlı; yiğit. İLE Şap. )
- SA'KA[Ar.] ile SÂKA/SAKKÂ[Ar. < SEVK | çoğ. SÂİK] ile SAKA[Ar.] ile ŞAKA[Ar.]
( Bayılma, baygınlık, kendinden geçme durumlarına yol açan bir hastalık. İLE Ardçılar, ordunun gerisinde bulunan askerler. | Evlere, çeşmeden su taşımayı iş edinmiş olan. | Kırsal bölgelerde sulama işlerini düzenleyen ve denetleyen kişi. İLE Kuş. )
- ŞA'ŞAA ile ...
( Parlaklık, parlama. | Gösteriş, yaldız. )
- SA'VE[Ar. çoğ. SA'VÂT, SIÂ] ile ...
( Kuyruk sallayan kuş. )
- SA'Y/SA'Y Ü GAYRET ile ...
( ÇALIŞMA, ÇABALAMA, GAYRET, EMEK | GEÇİNMEK İÇİN İŞ İŞLEME )
- SAADET-İ UZMÂ ile MERTEBE-İ ULYÂ
( Meşai gelenekte. İLE İrfânî gelenekte. )
- SAÂDET[Ar.] ile SÜREKLİ MUTLULUK
( SÜREKLİ MUTLULUK )
- SAADET/BAHTİYARLIK değil/yerine/= MUTLULUK/KIVANÇ
- SAADET >< ŞEKÂVET
- SAADET ve/<> SELÂMET
- SAADET ile/ve/> SİYÂDET
- ŞAAŞA/LI ile ŞAH ŞAHA/LI
- SAAT:
9 ve/||/<>/> 10
( Evde yokuz. VE/||/<>/> Yatağa kon! )
- SAAT'TE:
GEÇİYOR, GEÇTİ ile VAR, KALDI
( Saat başından, 30 olana kadarki geçen tüm zaman, 5/10/15(ya da çeyrek)/20/25 "geçiyor, geçti" olarak tanımlanır. İLE 30'dan sonraki, saat sonuna/öteki saat başına kadarki zaman, 25/20/15(ya da çeyrek)/10/5 "var, kaldı" olarak tanımlanır. 30'dan sonrakiler için kesinlikle 35/40/45/50/55 geçiyor gibi bir tanım kullanılmaz, olmaz ! Ayıptır, küçük düşürür. Dikkatsiz, amatör, bilgisiz ve bilinçsiz imajı oluşturur etrafta. )
- SAAT'TE:
GEÇİYOR, GEÇTİ ile VAR, KALDI
( Saat başından, 30 olana kadarki geçen tüm zaman, 5/10/15(ya da çeyrek)/20/25 "geçiyor, geçti" olarak tanımlanır. İLE 30'dan sonraki, saat sonuna/öteki saat başına kadarki zaman, 25/20/15(ya da çeyrek)/10/5 "var, kaldı" olarak tanımlanır. 30'dan sonrakiler için kesinlikle 35/40/45/50/55 geçiyor gibi bir tanım kullanılmaz, olmaz! Ayıptır, küçük düşürür. Dikkatsiz, amatör, bilgisiz ve bilinçsiz imajı oluşturur etrafta. )
- SÂAT[Ar. çoğ. SÂÂT] ile SÂÂT[Ar. < SÂAT]
( Saat. | Zaman, vakit. | Belirli/muayyen vakit. | Kıyâmet. İLE Saatler. )
- SÂAT ile ...
( SAAT | VAKİT, ZAMAN | BELİRLİ ZAMAN | KIYÂMET )
- SAAT DÜNYA SAATLERİ
- SAAT değil/yerine/= ÖYEN/ÖYLÜK/ÖYBİL/SAYAÇ
- SAAT ile PİRYOL[Marka adından]
( ... İLE Üzerinde kümbet biçiminde bir kapağı bulunan, oldukça büyük bir tür cep saati. )
- SAAT ile/ve SIHHAT(SAĞLIK)
( "SAATLER OLSUN!" değil "SIHHATLER OLSUN!" )
- SAAT değil/yerine/= UÇUR, ATLAK
- SAATİ SAATİNE (TAKİP ETMEK)
- SAATLER OLSUN değil SIHHATLER OLSUN
- SABÂ[Ar.] ile ...
( GÜN DOĞUSUNDAN ESEN HAFİF VE LÂTİF RÜZGÂR | TÜRK MÜZİĞİNİN EN ESKİ MAKAMLARINDAN. KENDİ CAZİBESİYLE ÇEKEN, GÖNLÜ ALIP GÖTÜREN (MAKAM) )
- SABA[Ar.] ile SABA
( Türk müziğinde, bir bileşik makam. İLE Kaba-saba. )
- SABAH RÜZGÂRI değil SABÂ RÜZGÂRI
- SABAH YEMEĞİ ile SABAH VE ÖĞLE YEMEĞİ(BRANÇ[İng. < BRUNCH])
( ÂB-ÇERÂ ile ... )
( BREAKFAST vs. BReakfastlUNCH )
- SABAH-AKŞAM
( Bİ-L-GUDÜV-Vİ VE-L-ÂSÂL )
- SABAH-İHLÂS ve İKİNDİ-SELÂT Ü SELÂM ve AKŞAM-İSTİĞFAR
- SABAH(/KALKINCA) HAZIRLA(N)MAK ile/yerine AKŞAMDAN(/ÖNCEDEN) HAZIRLA(N)MAK
( Eğer hazırlanmakta başarısız olursanız, başarısız olmaya hazırsınız demektir. )
( TO GET READY IN THE MORNING vs. TO GET READY IN THE LAST EVENING
TO GET READY IN THE LAST EVENING instead of TO GET READY IN THE MORNING )
- SABAH[Azr.] = YARIN[Tr.]
- SABAH/SABAHLEYİN/SABAH VAKTİ/HOROZ VAKTİ değil/yerine/= ERTEN/ERTENLEYİN/ERTEN ÇERLİĞİ/ÖTEÇ ÇERLİĞİ
- SABAH değil/yerine/= ERTEN
- SABAH ile/ve/> KUŞLUK
- SABAH ile/ve/<> SEHER
( ... İLE/VE/<> Tan yeri ağarmadan biraz önceki vakit. )
- SABAHA KARŞI değil SABAHA DOĞRU
- SABAHÎ değil SABÂ MAKAMI
- SABAHTAN BERİ ...
- SABAHTAN/DEMİNDEN ...):
"... BELLİ" değil ... BERİ
- SABAN/PULLUK[Rusça PLOUG] ile SAPAN
( Toprağı sürmek için kullanılan tarım aracı. İLE ... )
( NEVCER ile ... )
( GIBÂZ ile ... )
( PLOUGH ile ... )
( ARATRUM ile ... )
( ARATRO con ... )
( AROTRON ile ... )
( PELEUGH ile ... )
- SABAN ile KARASABAN
( Demir uclu tarım aracı. İLE Toprağı sürmede kullanılan ilkel bir tarım aracı. )
- SABAN ile KOTAN
( ... İLE Büyük saban. )
- SABBÂR[Ar. < SABR] ile SABBÂR[Ar.]
( Atlas çiçeği, kaktüs. | Mısır/Frenk inciri. İLE Çok sabırlı, sabrı çok olan. )
- SABDA ile ...
( Ses. )
- SABG[Ar.] ile SÂBİG/A[Ar.] ile SÂBIK[Ar. < SEBK]
( Boyama/boyanma. | Bazı bitki köklerine ispirto, eter gibi şeyler karıştırılarak yapılan ilâç. İLE Tam, uzun, ayrıntılı/tafsilâtlı. İLE Geçici, geçen, geçmiş. | Şimdikinden bir önce memurlukta bulunmuş olan. | İleride bulunan, zamanca/rütbece önde bulunan. )
- SÂBİ'[Ar.] ile SÂBİ'/SÂBİA[Ar.] ile SABÎ[Ar. çoğ. ASBİYE, SIBYÂN, SIBVÂN, SABYE, SIBYE, SUBYE] ile SABÎH[Ar.]
( Yıldızlara tapanlardan sebea'lı. İLE Yedinci. İLE Henüz memeden kesilmemiş eril çocuk. | Üç yaşını tamamlamamış eril çocuk. İLE ... )
- SÂBİ' ile SABÎ
( Yıldızlara tapanlardan sebea'lı. İLE Henüz memeden kesilmemiş eril çocuk. | Üç yaşını tamamlamamış eril çocuk. )
- SABÎ[Ar.] değil/yerine/= ÇOCUK
( HENÜZ MEMEDEN KESİLMEMİŞ ERKEK ÇOCUK | ÜÇ YAŞINI TAMAMLAMAYAN ERKEK ÇOCUK )
- SABÎH[Ar. < SUBH] ile SÂBİH[Ar. < SİBÂHAT]
( Güzel, şirin, lâtif. İLE Yüzen, yüzücü. )
- SÂBÎHA[Ar. < SİBÂHAT] ile SÂBİHÂT[Ar. < SÂBÎHA]
( Gemi. İLE Gemiler. | Yıldızlar. | İmanlıların ruhları. )
- SÂBIK[Ar.] ile EVVEL[Ar.]
- SÂBIK[Ar.] ile SÂDIK[Ar.]
( Önceki. İLE Sadakatli. | Doğru, gerçek. )
- SÂBIKAN[Ar.] ile SÂBIKÎN[Ar. < SÂBIK]
( Daha önce, bundan önce. İLE Geçmişler, önce gelmiş olanlar. )
- SABİM/HEALTH INFORMATION COMMUNICATION CENTER[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK BİLGİ İLETİŞİM MERKEZİ
- SABIN değil SABUN
- SABIR (TASABBUR)
- SABIR DİLEMEK ile/ve/<>/değil/yerine ÂFİYET DİLEMEK
- SABIR ETMEK ile/ve ZABT ETMEK
- SABIR:
"BEKLEME BECERİSİ" değil BEKLERKEN, DOĞRU DAVRANIŞ SERGİLEME
- SABIR/SARISABIR[Süryanice ŞABRÂ] ile SARISALKIM
( Zambakgillerden, sıcak bölgelerde yetişen, yaprakları, oldukça yüksek bir sapın tepesinde, rozet biçiminde toplanmış bulunan bir süs bitkisi. | Bu bitkinin, etli ve kalın yapraklarından çıkarılan, kırmızımsı esmer renkli, tıpta ve boyacılıkta kullanılan bir madde. İLE Baklagillerden, salkım durumunda sarı çiçekleri bulunan, bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilen bir ağaç. )
( ŞİBÂRU[Akatça]: Sivri bir araç. İlâç olarak kullanılan bir bitki. )
( ALOES cum LABURNUM )
- SABIR ile ...'A KATLANMAK
- SABIR ile/ve/<>/değil/yerine ÂFİYET
- SABIR ile/ve ANLAYIŞ
( PATIENCE vs./and UNDERSTANDING )
- SABIR ile/ve AZMAMAK
- SABIR ile/ve/değil/yerine BELÂ GELMEDEN ÖNCEKİ SABIR
- SABIR ile/ve/değil/<>/ne yazık ki ÇIKAR
- SABIR ve/<> HİZMET
- SABIR ile/ve KANAAT ile/ve MÜRÜVVET
( Tamamıyla nefs mertebesinden geçmeyen, mürüvvet sahibi olamaz. )
- SABIR ile KAYITSIZLIK/İLGİSİZLİK
- SABIR ile/ve KENDİNİ TUTMAK
- SABIR ile/ve/||/<> NAMAZ
( NAMAZ: Varoluş sıkıntısından kurtulmayı da sağlar. )
- SABIR ile SABR-I ANİLLAH
- SABIR ile/ve SEBÂT
( Allah'ın adlarının sonuncusudur. )
( PATIENCE vs./and PERSEVERANCE )
- SABIR ile/ve/<>/> SELÂMET
( SABIR GEREK EVVELÂ
SONRA TAHAMMÜL
SONRA TENEZZÜL
SONRA İLİM, İRFAN GEREK
SONRA AŞK, ŞEVK GEREK
SONRA YOKLUK
EN SONUNDA KİŞİLİK! [OLUŞUR] )
( Sabır, öyle bir iptir ki; sen kopacak/bitecek sanırsın, o, gittikçe güçlenir/çoğalır. )
- SABIR ile/ve SIĞINMA
- SABIR ile/ve TÂKAT
- SABIR ve/<> TAVIR/TUTUM
( Hiçbir şeyin yokken gösterdiğin. VE/<> Her şeyin varken sergilediğin. )
- SABIR ile/ve TEVEKKÜL
- SABIRLI KİŞİLER:
GEMİLERİ YAKAN ile/ve/değil/||/<>/> LİMANLARI YAKAN
- SABİT MİTLER:
KOZMOGONİK ile/ve/<> ÖLÜM | ile/ve/<> EROS
- SABİT YÖRÜNGE(GEO) ile/ve/||/<> DÜŞÜK DÜNYA YÖRÜNGESİ(LEO) ile/ve/||/<> ORTA DÜNYA YÖRÜNGESİ(MEO) ile/ve/||/<> KUTUPSAL YÖRÜNGE VE GÜNEŞ EŞZAMANLI YÖRÜNGE(SSO) ile/ve/||/<> AKTARIM YÖRÜNGELERİ VE SABİT KONUMSAL AKTARIM YÖRÜNGESİ(GTO) ile/ve/||/<> LAGRANGE NOKTALARI(L)
- SÂBİT[Ar. < SEBÂT, SÜBÛT] ile Sâbit[Ar.]
( Hareketsiz, kımıldamayan, yerinde duran. | İspat edilmiş, anlaşılmış. İLE Ünlü Türk şairlerindendir.[ö. 1716, h. 1124] )
- SABİT[Ar.] değil/yerine/= TANITLI
- SABİT/CONSTANT değil/yerine/= DURGAN/DURAĞAN
- SABİT/LER ile/ve/<> DEĞİŞKEN/LER
( FIXES vs./and/<> VARIABLES )
- SABİT/LİK ile/ve DÖNÜŞTÜRÜLEMEZ/LİK
( FIXED vs./and UNTRANSFORABILITY/NESS )
- SABİT/LİK ile/ve/||/<>/> SAĞLAM/LIK / BERK/LİK
- SABİT ile/ve/<>/değil/yerine BELİRLİ
- SABİT ile/ve DEĞİŞMEYEN
( FIXED vs./and INVARIABLE )
- SABİT ile/ve/değil HAREKET NOKTASI
( [not] FIXED vs./and/but MOTION POINT )
- SABİT ile İLİŞKİ
( FIXED vs. RELATION )
- SABİT ile/ve/||/<>/> KOZMİK SABİT[1917 < ARKÜTAS (M.Ö. 320)]
- SABİT ile ÖZSEL
- SABİT ile/ve/değil/yerine/||/<> SÂDIK
- SABİT ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SADIK
- SABİT ile SÜREKLİ
- SABİT ile/ve TEK
( FIXED vs./and UNIQUE )
- SABİT ile ZÂBİT
( Sabitleyen kişi/şey. İLE Tutan, saklayan, zabteden kişi/şey. | Rütbesi, teğmenden, binbaşıya kadar olan asker, subay. | Yönetme gücü olan, dediğini yaptıran. )
- SABİTFİKİR ile/ve/> TAKINTI ile/ve/> TAASSUB/NEVROZ
( Bir "düşüncenin", yerinden oynatılamazlığı. İLE/VE/> Sabitfikre, duygunun da katılması (ile). İLE/VE/> Sinirlilik/asabileşme ve çeşitli türlerde tepkisellikler. )
- SABİTLEME ile İNDİRGEME
( TO FIX vs. TO REDUCE )
- SABİTLEME ile/ve/<> İSTİKRAR
- SABİTLEMEK ile/ve/<> BELİRLEMEK
- SABİTLEMEK ile OTURTMAK
- SABİTLER:
YER ÇEKİMİ ile/ve/||/<> IŞIK ile/ve/||/<> PLANCK
- Sabır için DİNLE!!!
- Sabır için SUS!!!
- Sabır törpüsü olmamak için SUS!!!
- ŞABLON ile/ve/||/<> HARİTA
- SABO[Fr.] ile ...
( Genellikle birçok Avrupa ülkesinde giyilen tahta ayakkabı. | Bir tür sandal. )
- SABOTAGE vs. CONSPIRACY
- SABR[Ar.] ile İHTİMÂL[Ar.]
- SABREDİLEN BELÂ ve/<> ŞÜKREDİLEN NİMET
( İkisi de geliştirici/ilerleticidir. )
( Both of them are progressive. )
- SABRETMEK ile/değil/yerine UZAKLAŞMAK
- SABRETMELİ!
- SABRI OLMAYAN ile/ve/değil/yerine/>/<>/>< RÂZI OLAN
( İntizar eden. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/>/<>/>< Zevk eden. )
- SABRI SINAMAK ile/ve/ne yazık ki/||/<> SABRI ZORLAMAK
- SABUN [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- SABUN[Ar. < ŞÂBÛN] ile ARAP SABUNU
( Kirli ve yağlı şeyleri temizlemekte kullanılan, türlü yağlarla alkaliler birleştirilerek yapılan nesne. | Bu nesnenin kalıp durumunda olan biçimi. İLE Potasla yapılan, yumuşak, esmer bir sabun. )
- SABUN ile BUZ
( SOAP vs. ICE )
- SABUN ve KİL
- SABUN ile/ve/||/<> KÖPÜK
( ... İLE/VE/||/<> Sabun, deterjan vb.nin suda erimesinden oluşan beyaz kabarcık. | Çalkanan, kaynatılan, mayalanan, yukarıdan dökülen sıvıların üzerinde oluşan hava kabarcıkları yığını. | Yapay olarak elde edilen, yumuşak ve esnek dolgu gereci. | Gaz ve buharların sıvı katmanları ile kuşatılmasından oluşan yığın. | Hayvanların, bazı kez de kişilerin ağzında görülen salyamsı kabarcıklar. )
- SABUN ile/değil SABUNTAŞI
( ... İLE/DEĞİL Terzilerin, kumaşı işaretlemek için kullandıkları, yeşilimsi ya da beyaz renkli, sertliği 1° olan magnezyum silikat. )
- SABUN ile/ve ŞAMPUAN
( Sabun ile ilgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )
( )
( BERHÛH ile/ve ... )
( SOAP vs./and SHAMPOO )
- SAÇ BOYAMADA:
9 ve/> ÜSTÜ
( Saç boyama sayısı, 1 yılda, 9 ve üzeri sayıda ise kanser riski büyük oranda artmaktadır. )
- SAÇ EKİMİNDE:
MİKROMOTOR ile FUE İĞNESİ
( )
- SAÇ EKİMİNDE:
FUT ile/değil/yerine/> FUE
- SAÇ RENGİ AÇMADA:
SOMBRE ile/değil/||/<> OMBRE
( En fazla 4 ton açık renk yeğlenebilir. İLE Saçın doğal tonundan 7 ton daha açık renkler yeğlenebilir.[Saçların doğal rengi fark etmeksizin çok farklı tonda uygulanabilmektedir.] )
- SAÇ-BAŞ (DARMADAĞIN)
- SAÇ-SAKAL (BİRBİRİNE KARIŞMIŞ)
( Bakımsızlığı, özensizliği betimler. )
- SAÇ:
AT KUYRUK ile/ve TOPUZ
( [Daha çok] Günlük yaşamda. İLE/VE [Daha çok] Özel toplantılarda. )
( İkisi de alımlıdır/etkileyicidir. )
- SAÇ:
JÖLELİ ile/ve/değil/yerine ISLAK
- SAÇ/SAKAL/KIYAFET DÜZELTMEK yerine HUY DÜZELTMEK
- SAÇ ile A'SAC
( ... İLE Saçı, alnı üzerine dökülmüş. )
- SAÇ ile AHCEN
( Kıvırcık saç. )
- SAÇ ile BELİK/BÖLÜK
( ... İLE Saç örgüsü. | Saç örgüsünün omuzlardan aşağı uzanan bölümü. )
- SAÇ ile BİR TUTAM SAÇ
( HAIR vs. STRAND )
- SAÇ ile/ve KIL
( Kafa derisinde bulunan deri uzantısı/artığı. İLE/VE Gövdede bulunan deri uzantısı/artığı. )
( MÜCA'AD[< CA'D]: Kıvırcık, kıvrılmış, lülelenmiş saç. )
( GİSÛY-İ MÜFETTEL: Örülmüş saç. )
( ÇEVGÂN-I SÜNBÜL: Sevgilinin saçı. )
( HAIR/TRICHO vs./and A HAIR OF HAIR )
- SAÇ ile/<> LEPİSKA[Leipzig kentinin adından]
( ... İLE/<> Uzun, sarı ve yumuşak saç. )
- SAÇ ile/değil POSTİŞ[İt.]
( ... İLE/DEĞİL Kadınların, genellikle başlarının arkasına taktıkları ek saç. )
- SAÇ ile/değil SAC ile/değil SAÇ
( Baş derisini kaplayan kıllar. İLE Yassı demir çelik ürünü. | Bu nesneden yapılmış dışbükey pişirme aracı. | Sactan yapılmış olan. İLE Kuyrukluyıldız çekirdeğini saran, ışıklı gazyuvarı. )
- SAÇ ile/||/<> SEÇ
( Gelişigüzel ayırmak[dağılmışlar arasından]. İLE/||/<> Beğenip ayırmak[derilmişler arasından]. )
- SAÇ ile/ve/<> TIRNAK
( Saç ve tırnaklar ölümden sonra uzamazlar! [Ölümde gövde su kaybettiğinden dolayı deri sıkılaşır, bu da saç ve tırnağın uzadığı yanılgısına neden olur.] )
( "Saç, sefadan; tırnak, cefadan uzar." )
( Baş derisini kaplayan kıllar. İLE İnsanda ve çoğu omurgalı hayvanda parmak uclarının dış bölümünü örten boynuzsu tabaka. | Kanca gibi araçların kıvrık yeri. | Gemi demirinin ucundaki yassı parça. | Ciltçilikte tek yaprakları büküp cildi birleştirebilmek için bir yanında bırakılan şerit durumundaki kenar. | Heykel dökümünde, kalıp parçalarının birleştirilmesinde kolaylık sağlamak amacı ile yapılan dişlerin her biri. | Kanun çalmakta kullanılan mızrap. | Tenekecilerin delik açmak için kullandığı alet, keski. | Tırnak işareti. )
( ŞA'R ile/ve/<> ZIFR )
- SAÇ ile ZAÇ[Ar.]
( ... İLE Kükürtle demir bileşimlerinden biri. )
- SAÇAK ile SAÇAK
( Bazı giyim eşyalarında ya da döşemeliklerde, kumaş kenarlarına dikilen, süslü iplikten püskül. | Kenarlardaki iplik püskülü. İLE Bir yapının herhangi bir bölümünü, güneş ve yağmurdan koruması için, o bölümden dışa taşkın ve altı boşta olarak yapılan örtü. İLE Bir gaz ortama yerleştirilen ve yüksek bir gizilgüç verilen bir nesnenin yüzeyinde oluşan ışık olayı. )
- SAÇAK ile SAYVAN[Fars.]
( ... İLE Güneşten, yağmurdan korunmak için ya da süs olarak, bir şeyin üzerine çekilen, dam saçağı gibi düz ya da eğilimli örtü. | Evlere bitişik, önü açık, direkler üzerine oturtulmuş, üzeri örtülü yer. | Kulak kepçesi. )
- SAÇAKBULUT/SIRRUS[Lat.] ile/ve KÜMÜLONİMBUS
( En üst/yüksek bulut katmanı. İLE/VE En alt [dokuzuncu] bulut katmanı. )
( Sirrus bulutları, 12.000 m. yükseklikte, ince bir tabakadır. Gökyüzünde tamamen buzdan oluşan tek buluttur. [Yerkürenin ısısını düzenlemeye yardımcı olur.] )
- SACHER-MASOCH ile/ve/||/<>/> RICHARD FREIER von KRAFT-EBING ile/ve/||/<>/> SIGMUND FREUD ile/ve/||/<>/> THEODOR REIK ile/ve/||/<>/> JACQUES LACAN ile/ve/||/<>/> GILLES DELUZE
( [Mazoşizm Üzerine Kitaplar/ı...]
1870'te. İLE/VE/||/<>/> 1886[Eşeyselliğin Psikopatolojisi] İLE/VE/||/<>/> 1905[Eşeysellik Kuramı Üzerine Üç Deneme], 1920[Haz İlkesinin Ötesinde], 1924[Mazoşizmin Ekonomik Sorunu] İLE/VE/||/<>/> 1957[konuşması], 1973[Aşk ve Şehvet Üzerine] İLE/VE/||/<>/> 1964[XI. Seminer] İLE/VE/||/<>/> 1967[Sacher-Masoch'un Sunumu] )
- SAÇI KEL değil KAFASI KEL
- SÂCİD[< SECDE]:
SECDE EDEN, ALNINI YERE KOYAN
- SAÇILIM ile/değil/yerine/>< AÇILIM
- SAÇILMA ile/||/<> ÇOKLU SAÇILMA
( Elektromanyetik ışınlar ya da yüklü tanecik demetlerinin katı, sıvı ve gaz atom ya da molekülleriyle etkileşerek geliş doğrultusundan sapması. | Bir taneciğin bir başka tanecik ya da tanecik düzeniyle çarpışması sonucu yön ve enerjisinin değiştiği süreç. İLE/||/<> Çok sayıda çarpışmaya uğrayan bir taneciğin toplam momentumunun, tek tek çarpışmalar sırasında kazandığı momentumlann toplamına eşit olduğu saçılma. )
( SCATTERiNG VS. MULTiSCATTERiNG )
( LA DiFFUSiON, LA DiSPERSON AVEC MULTiDiFFUSiON )
( STREUUNG MiT MEHRiGE STREUUNG )
( TENâSüR iLE ... )
- SAÇLARDA:
GÜR ile YOĞUN
- SAÇLARIN BEYAZLAMASI:
YASTAN ile/değil/yerine YAŞTAN
- SAÇLARIN BÜYÜME DÖNGÜSÜ AŞAMALARI:
ANAGEN ile/ve/<>/> CATAGEN ile/ve/<>/> TELOGEN
- SAÇMA-SALAK değil SAÇMA-SAPAN
- SAÇMA"LIK ile/ve/<>/değil/yerine ANLAŞILAMAZLIK
- SAÇMA(LIK)LAR / SAFSATALAR ile/değil/yerine FaRkLaR
( Sözcükler: "SEN ..." / "SEN DE ..." ile başlatılan/saldırılan "tanımlar".
* Tanım/açıklama: Tartışmada, öteki kişinin söz ve hareketlerini, kendi görüşünü savunmada kanıt olarak kullanma. | "Bir savın doğruluğunun, savı geliştiren kişinin, kişiliği ile ilgisi olduğu" "savı". | Bir kişinin önerileri yerine, önerinin reddedilmesini sağlamak üzere, kişiye sövülerek yapılan saldırı.
Örnek: - "Senin müdür hakkında söylediklerini duydum. Nankör adam! Sen müdürün o kadar ekmeğini yedin!"
- "...yı şu yaptıysa doğrudur/yanlıştır."
- "...yı savunuyorsa ahlâksızın tekiymiş."
Lat./İng.: ARGUMENTUM AD HOMINEM
* Tanım/açıklama: Tepkisel indirgemecilik.
Örnek:
- ... sorununun bu hâle gelmesinin toplumsal, ekonomik, politik bir sürü nedeni var.
- "Terör örgütünü mü savunuyorsun bana?!..."
İng.: STRAW MAN
Sözcük: "ONA BAKARSAN ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Ortak özellik gösteren iki önermenin birbiriyle aynı olması ya da birbirine çok benzemesi gerektiği" "savı". ZAYIF BENZETME
Örnek: "Osmanlı İmparatorluğu da tıpkı Roma İmparatorluğu gibi parçalanmıştır."
İng.: WEAK ANALOGY
Sözcük: "HERKES ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Çoğunluğun benimsediğinin doğru olduğu" "savı".
Örnek: " 'Herkes' ona oy verdiğine göre yaptıkları da doğrudur."
Lat.: ARGUMENTUM AD POPULUM
Sözcük: "DEMEK Kİ ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Zaman içinde, önce gerçekleşen bir olgunun, onu izleyen başka bir olgunun nedeni olması gerektiği" "savı".
Örnek: "Güneş tutulmasından sonra deprem oldu. Demek ki depremin nedeni güneş tutulmasıdır."
Lat.: POST HOC ERGO PROPTER HOC
Sözcükler: "DEMEK Kİ ..." / "SONUÇTA ..." / "TEMELDE ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Tersi kanıtlanamayanın doğru olduğu" "savı".
Örnek: "UFO'ların dünyayı ziyaret etmediği yolunda hiçbir kanıt yoktur. Demek ki ediyorlar."
Lat.: ARGUMENTUM AD IGNORANTIAM
Sözcükler: "DEMEK Kİ ..." / "ZATEN ..." ile başlayan "tanımlar".
* Tanım/açıklama: "Bağlantı, ilişki ya da ortak özelliklerin, mutlaka neden-sonuç ilişkisi içinde olduğu" "savı".
Örnek: "Genç kızlar, çok çikolata yiyor. Genç kızlarda sivilce çok görülüyor. Demek ki, sivilcenin nedeni çikolatadır."
Lat.: CUM HOC ERGO PROPTER HOC
* Tanım/açıklama: "Geleneksel olanın doğru olduğu" "savı".
Örnek 1: "...'yı öldürmemiz gerekiyor. Çünkü töre böyle."
Örnek 2: "Bunca yıldır böyle yapılıyor. Demek ki doğrudur."
Lat.: ARGUMENTUM AD TRADITIO / ANTIQUITATEM
* Tanım/açıklama: "Bir tartışmanın taraflarından birinin sessiz kalmasının, sessiz kalan tarafın tartışılan konuda bilgisi olmadığını, haksız olduğunu ya da yanıldığını kabullenmesi anlamına geldiği" "savı".
Örnek: "Sükût, ikrardan gelir! Türk atasözü."
Örnek:
- Sanık, sorguda susma hakkını kullanmıştır!
- "Suçsuzsa neden sussun ki?! Kalkıp açık açık, 'Ben suçsuzum!' derdi suçlu olmasaydı!"
Lat.: ARGUMENTUM EX SILENTIO
Sözcükler: "DEMEK Kİ ..." / "BELKİ DE ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Sorunun ardında yatan varsayımların doğru olduğu" "savı". YÜKLÜ SORU
Örnek:
- Uyuşturucu kullanmaktan ne zaman vazgeçtin?
- Vazgeçmedim!
- Demek ki hâlâ kullanıyorsun?!...
- Hayır, hiç kullanmadım!
- "Ama vazgeçmediğini itiraf ettin!"
İng.: LOADED QUESTION
Sözcükler: "TEMELDE ..." / "HİÇ" / "HEP" ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: Döngüsel nedensellik. Kendi kendini "kanıtlayan" önerme.
Örnek: "O, tembeldir. Çünkü çalışmayı hiç sevmez."
Örnek: "Yalancı değilim. O nedenle, tüm söylediklerim doğrudur."
Örnek: "Sudan hafif maddeler yüzerler. Çünkü batmazlar."
Lat.: PETITIO PRINCIPII
İng.: BEGGING THE QUESTION
Sözcükler: "NASILSA ..." ile başlayan "tanımlar".
* Tanım/açıklama: "Ünlülerin/güçlülerin/zenginlerin söylediklerinin doğru ya da yoksulların söylediklerinin yanlış olduğu" "savı".
Örnek 1: "... bunu söylüyorsa doğrudur."
Örnek 2: "O beş parasızın teki! Söylediklerine kim inanır!?..."
Lat.: ARGUMENTUM AD CRUMENAM
* Tanım/açıklama: "Yoksulların söylediklerinin doğru ya da zenginlerin söylediklerinin yanlış olduğu" "savı".
Örnek: "Adamın beş parası yok ki çapkınlık yapabilsin!"
Örnek: "Adamın milyonları var. Güya eşini hiç aldatmamış!"
Lat.: ARGUMENTUM AD LAZARUM
* Tanım/açıklama: "Acınacak durumda olmanın ya da çaresizliğin, söylenilen ya da yapılanların yanlışlığına ağır bastığı" "savı".
Örnek: "Adam ayakta duramayacak denli yaşlı ve hasta. Bence geçmişte yaptıklarından sorumlu tutulmasına artık gerek kalmamalı."
Lat.: ARGUMENTUM AD MISERICORIDIAM
Sözcükler: "İLLE DE" / "TEMELDE ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Yalnızca iki seçeneğin var olduğu savı." YANLIŞ İKİLEM.
Örnek: "Ya çözümün bir parçasısındır ya da sorunun!"
İng.: BIFURCATION
Sözcükler: "ELİMDE DEĞİL ..." / "NE BİLEYİM ..." sözlerinin eklendiği "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Güç"/"zayıflık" kullanımı.
Örnek: "Ders kitaplarında yazılanlar doğrudur. Eğer yanlış dersem öğretmen beni sınıfta bırakır."
Lat.: ARGUMENTUM AD BACULUM
Az kullanılması gerekenleri ve kullanırken çok dikkat edilecekleri bil de KONUŞ!!! )
( http://www.nku.edu/~garns/165/ppt3_2.html
http://courses.washington.edu/spcmu/334/fallacies.html )
( Safsata Türleri )
( [not] FALLACY vs./but DiFfeReNCeS
DiFfeReNCeS instead of FALLACY )
( KIYÂS-I BÂTIL ile/değil/yerine FURKAN )
( SAFSATA ile/değil FURKAN )
- SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR:
BİÇİMSİZ ile/ve/||/<> BELİRSİZLİK ile/ve/||/<> SALDIRI ile/ve/||/<> KONUNUN ÖZÜNÜ KAÇIRMA ile/ve/||/<> TARTIŞMALI NEDEN ile/ve/||/<> İSTATİSTİKSEL HATA ile/ve/||/<> ŞAŞIRTMA ile/ve/||/<> YETKEYE BAŞVURMA ile/ve/||/<> DUYGULARA BAŞVURMA ile/ve/||/<> KIYASLAMA HATALARI ile/ve/||/<> SINIFLANDIRMA HATALARI
( BİÇİMSİZ SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR ile/ve/||/<> SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR
( INFORMAL FALLACIES vs./and/||/<> FALLACIES )
BELİRSİZLİK SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: GÖNDERMELİ ile/ve/||/<> VURGULAMA ile/ve/||/<> ÇOK ANLAMLILIK
( FALLACY OF: EQUIVOCATION vs./and/||/<> ACCENT vs./and/||/<> AMPHIBOLY )
SALDIRI SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: KARALAMA ile/ve/||/<> NİTELİKSEL ile/ve/||/<> "SEN / SEN DE ..." ile/ve/||/<> DOLDURUŞA GETİRME
( ARGUMENT AGAINST THE MAN vs./and/||/<> CIRCUMSTANTIAL AD HOMINEM vs./and/||/<> FALLACY OF "YOU / YOU ALSO" vs./and/||/<> POISONING THE WELL )
KONUNUN ÖZÜNÜ KAÇIRMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: KISIR DÖNGÜ ile/ve/||/<> İLGİSİZ AMAÇ ile/ve/||/<> İLGİSİZ SONUÇ ile/ve/||/<> İDDİAYI ZAYIFLATMA ile/ve/||/<> KONUYU SAPTIRMA
( BEGGING THE QUESTION vs./and/||/<> FALLACY OF IRRELEVANT PURPOSE vs./and/||/<> IRRELEVANT CONCLUSION vs./and/||/<> FALLACY OF STRAW-MAN vs./and/||/<> FALLACY OF RED HERRING )
TARTIŞMALI NEDEN SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: YANLIŞ NEDEN ile/ve/||/<> ÖNCESİNDE ile/ve/||/<> ORTAK ETKİ ile/ve/||/<> GÖZDEN KAÇIRILABİLİR NEDEN ile/ve/||/<> YANLIŞ YÖN ile/ve/||/<> KARMAŞIK NEDENLER
( FALLACY OF FALSE CAUSE vs./and/||/<> FALLACY OF "PREVIOUS THIS" vs./and/||/<> JOINT EFFECT vs./and/||/<> GENUINE BUT INSIGNIFICANT CAUSE vs./and/||/<> WRONG DIRECTION vs./and/||/<> COMPLEX CAUSE )
İSTATİSTİKSEL HATA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: YETERSİZ ÖRNEK ile/ve/||/<> TEMSİL ETMEYEN ÖRNEK ile/ve/||/<> YANLIŞ BENZETME ile/ve/||/<> YOK SAYMA ile/ve/||/<> SÜMEN ALTI ile/ve/||/<> KUMARBAZ
( FALLACY OF INSUFFICIENT SAMPLE vs./and/||/<> UNREPRESENTATIVE SAMPLE vs./and/||/<> FALSE ANALOGY vs./and/||/<> SLOTHFUL INDUCTION vs./and/||/<> FALLACY OF SLANTING vs./and/||/<> GAMBLER'S FALLACY )
ŞAŞIRTMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: DEVEDE KULAK ile/ve/||/<> YA SİYAH, YA BEYAZ ile/ve/||/<> KANITLAMA ZORUNLULUĞU ile/ve/||/<> FELÂKET ÇIĞIRTKANLIĞI ile/ve/||/<> İMÂLI SORU ile/ve/||/<> ÇOK SORULU ile/ve/||/<> SINIRLI SEÇENEK
( FALLACY OF THE BEARD vs./and/||/<> BLACK OR WHITE FALLACY vs./and/||/<> ARGUMENT FROM IGNORANCE vs./and/||/<> FALLACY OF SLIPPERY SLOPE vs./and/||/<> COMPLEX QUESTION vs./and/||/<> FALLACY OF MANY QUESTIONS vs./and/||/<> FALLACY OF LIMITED CHOICES )
YETKEYE BAŞVURMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: BİR BİLENE SORMA ile/ve/||/<> YETERSİZ KAYNAK ile/ve/||/<> İNANCA BAŞVURMA ile/ve/||/<> ORTAK TUTUMA BAŞVURMA ile/ve/||/<> ÖBEK BASKISI ile/ve/||/<> YARARCI ile/ve/||/<> BEĞENDİRME ile/ve/||/<> DAYATMA ile/ve/||/<> İÇİNDEKİ DEĞİL DIŞINDAKİ(ZARF-MAZRUF) ile/ve/||/<> GENETİK
( ARGUMENT TO AUTHORITY vs./and/||/<> FALLACY OF UNQUALIFIED SOURCE vs./and/||/<> APPEAL TO BELIEF vs./and/||/<> APPEAL TO COMMON PRACTICE vs./and/||/<> BANDWAGON, PEER PRESSURE vs./and/||/<> PRAGMATIC FALLACY vs./and/||/<> APPEAL TO PERSONAL INTERESTS vs./and/||/<> FALLACY OF "IS" TO "OUGHT" vs./and/||/<> STYLE OVER SUBSTANCE vs./and/||/<> GENETIC FALLACY )
DUYGULARA BAŞVURMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: TEHDİT ile/ve/||/<> DUYGU ile/ve/||/<> ÖNYARGILI DİL ile/ve/||/<> MAZERET
( ARGUMENT FROM FORCE vs./and/||/<> ARGUMENT TO PITY vs./and/||/<> PREJUDICIAL LANGUAGE vs./and/||/<> FALLACY OF SPECIAL PLEADING )
SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR ile/ve/||/<> HATALAR
( FALLACIES vs./and/||/<> MISTAKES/WRONGS )
KIYASLAMA HATALARI: GENELLEŞTİRME ile/ve/||/<> ÖZELLEŞTİRME
( FALLACY OF CONVERSE ACCIDENT vs./and/||/<> FALLACY OF ACCIDENT )
SINIFLANDIRMA HATALARI: BÜTÜNLEME ile/ve/||/<> İNDİRGEME
( FALLACY OF COMPOSITION vs./and/||/<> FALLACY OF DIVISION ) )
- SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR ile/ve/||/<> HATALAR
( FALLACIES vs./and/||/<> MISTAKES/WRONGS )
- SAÇMA(SAPAN) ile KELALÂKA
- SAÇMA/LIK:
KİŞİNİN ÇIĞLIĞI ile/ve/ne yazık ki/||/<> DÜNYANIN SESSİZLİĞİ/SUSKUNLUĞU
- SAÇMA ile "SAKAT"
- SAÇMA ile ABARTI
( ABSURD vs. EXAGGERATION )
- SAÇMA ile ABES
( ABSURD vs. IMPROPER/UNREASONABLE )
- SAÇMA = ABES = ABSURD[İng., Alm.] = ABSURDE[Fr.] = ABSURDO/DA[İsp.]
- SAÇMA ile/ve/değil/yerine YETERSİZ/LİK
- SAÇMAK ile/ve/değil DAĞITMAK
( [not] TO SCATTER vs./and/but TO DISTRIBUTE )
- SAÇMAK ile/ve/<> SERPMEK/SERPİŞTİRMEK
- Saçmalamadan KONUŞ!!!
- SAÇMALAMAK ile/ve DENSİZLİK[< TENG/LİG]
- SAÇMALIK" ile/ve/değil/yerine/<> ÇELİŞKİ
- SAÇMALIK ile AHMAKLIK
- SAÇMALIK ile/ve/değil/||/<>/> KISIR DÖNGÜ
- SAÇMALIKLAR/DA:
KİŞİNİN ÇIĞLIĞI ile/ve/||/<> DÜNYANIN SESSİZLİĞİ
- SAÇMASAPAN(BERHÛD[Fars.]/TÜRREHÂT[Ar.]) (KONUŞMAK)
- SAD-CHİT ile ...
( Evrensel potansiyelin, aşkın(transandantal) durumu. )
- ŞÂD[Fars.] değil/yerine/= NEŞELİ, SEVİNÇLİ
- SÂD/SÂDD[Ar. < SEDD] ile SÂD ile SA'D ile SAD ile SAD[Fars.]
( Kapayan, örten. | Aksu, göz perdesi. İLE Göz ağrısı/hastalığı. İLE Kutluluk. | Uğur. | Kutlu, uğurlu.[SA'D-ÜD-DÎN/SÂDETTİN: Dini uğurlu, kutlu kılan.] İLE Osmanlı ve Arap abecesinin onyedinci harfidir.[ebced hesabında 90 sayısının karşılığıdır] İLE Yüz/100. )
- SADÂ ve/<> EDÂ
- SÂDÂD ile EFENDİLER
( EFENDİLER )
- SADAK ile/ve TİRKEŞ
( Yaylık. İLE/VE Okluk. )
- SADAKA DAĞITMAK ile/ve/||/değil/yerine/< HAKSIZLIKLARI ORTADAN KALDIRMAK
- SADAKA değil/yerine/= ELÇIKI
- SADAKA ile ISKAT[Ar.]
( ... İLE Düşürme, aşağı atma. | Düşürülme. | Ölenlerin, kılınmamış namazları ve tutulmamış oruçları için verilen sadaka. )
- SADAKALLÂHU[Ar.] ile SADAKA BİHİ[Ar.]
- SADÂKAT VE BAĞLILIK ve/||/<> FARKINDALIK VE ADÂLET ve/||/<> EDEB VE HAYÂ ve/||/<> FETA VE GÖNÜL
( HZ. EBÛ-BEKİR SIDDÎK ve/||/<> HZ. ÖMER el-FÂRUK/HATTÂB ve/||/<> HZ. OSMAN ZİNNUREYN ve/||/<> HZ. İMÂM-I ALİ )
( Çocukluk. VE/||/<> Gençlik. VE/||/<> Yetişkinlik. VE/||/<> Olgunluk. )
- SADAKAT[Ar. < SADAKA]["ka" uzun okunur] ile SADÂKAT[Ar. < SIDK]
( Sadakalar. | Müslümanların ellerinde bulunan ve fakirlere/düşkünlere verilen üç maldan biri. İLE Dostluk, içten bağlılık, vefâlılık. Doğruluk, yürek doğruluğu. )
- SADÂKAT ile/ve/<> BAĞLILIK
- SADÂKAT ile/değil/yerine/>< DEĞİM/LİYÂKAT
( [İşinin ehli ...] Olmayanın "dayandığı". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Olanın güvendiği. )
- SADÂKAT ile/değil/yerine SAF BAKIŞ
- SADÂKAT ile/ve SÜREKLİLİK
( LOYALTY vs./and CONTINUITY )
- SADÂKAT ile/ve/<> VEFÂ
( ... İLE/VE/<> Sadakatin zirvesi. )
- SADÂKAT ile YALANSIZLIK
( LOYALTY vs. LACK OF LIE )
- SADAKAYI:
SAKAT DİLENCİYE VERMEK ile/ve/değil/||/<>/< YOKSUL FİLOZOFA VER(E)MEMEK
( Bir gün, kötürüm ya da kör olmaktan korktuklarından, "gözünden/gördüklerinden akıllı" olmalarından dolayı. İLE Gün gelip de, felsefenin içinde olacaklarını düşünememekten dolayı. )
- ŞÂDÂN ile SEVİNÇLİ, NEŞELİ, ZEVKLİ | ŞAD KİŞİLER
( SEVİNÇLİ, NEŞELİ, KEYİFLİ | ŞAD KİMSELER )
- SADANUBHAVA ile ...
( Ebedi Gerçeğin deneyimi. )
- SADÂRET[Ar. < SADR] ile ...
( Başta bulunma, öne geçme. | Sadrâzamlık, sadrâzamın işi ve makamı. | Rumeli ve Anadolu Kazaskerliği. )
- SADÂRET ile/||/<> SADRAZAM
( Başbakanlık. İLE/VE/||/<> Başbakan. )
- SADASHIVA ile ...
( Sürekli güzellik, sürekli refah. )
- Sadâyı DİNLE!!!
- SADBERK ile ...
( YÜZ(100) GÜL )
- SADCİTANANDA ile ...
( Mutlak mükemmellikteki üç niteliğe (sat[varlık]chit[bilinç]ananda[mutluluk]) sahip En Üstün İlke. )
( Sadcitananda ile ABCDEF ( Mutlak mükemmellikteki üç niteliğe (sat[varlık]chit[bilinç]ananda[mutluluk]) sahip En Üstün İlke. )
- SÂDE[Ar. < SEYYİD] ile SÂDE[Ar. < SÂDEC/SÂZEC]/YALIN[Ar.]
( Seyyidler. İLE Düz, basit, yalın, gösterişsiz. | Süssüz. | Karışıksız, katkısız. | Derin düşünemeyen, bön, saf adam. | Yalnız, ancak. | Arasına, içine peynir vb. konulmamış hamur. )
- SÂDE[Fars.]/SÂF[Ar.] değil/yerine/= ARI/YALIN
- SADE ile/ve/değil/yerine/||/<> SADECE
- SADECE ..., SADECE ..., SADECE ... (DEĞİL) değil/yerine/= TEK BİR ŞEY (DEĞİL)
- SADECE ..." ile "SALT ..."
- SADECE ... ile/||/<> BİR TEK ...
- Sadece DİNLE!!!
- SADECE KENDİ DENEYİMİNİ "YEĞLEMEK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< ÖTEKİNE (DE) İNANMAK
( Bazıları, gökyüzünde 300 trilyon yıldız olduğunu söylerseniz inanır/kabul eder ama "Şu masa, boyalı!" derseniz gidip önce bir eller.
Sen söylersin, dinlemez; doktor söyler, anında yapar.
"Köleleştirirsin", aldırmaz; "köle" dersin, "kaldırmaz". )
- SADECE O MU? ile/ve/değil O MU SADECE?
- SADECE ÖYLE OLMASI ile ÖYLE OLMASI
- SADECE ŞAKAYDI ile/ve/||/<> BİLMİYORUM ile/ve/||/<> UMRUMDA DEĞİL ile/ve/||/<> TAMAM
( [Ardında, en azından, küçük bir ... ]
Gerçeklik yatar. İLE/VE/||/<> Bilgi yatar. İLE/VE/||/<> Düşünce ve/ya da duygu yatar. İLE/VE/||/<> Acı yatar. )
- Sadece) kişi/kul hakkı için SUSMA!
- SADECE/SIRF ile "DAHA ÇOK"
( ONLY/MERE/SHEER vs. "MOSTLY" )
- SADECE ve/<> AĞIRLIKLA/YOĞUNLUKLA
( ONLY vs./<> IN "HEAVINESS"/DENSITY )
- SADECE ile ANCAK VE ANCAK
( MAHZÂ: Ancak, yalnız, tek, sade. | Hâlis, katkısız, tam. )
- SADECE ile/ve/değil BAŞLI BAŞINA
- SADECE ve/<> HER ZAMAN
( ONLY vs./<> ALWAYS/FOREVER )
- SADECE ile/ve/değil/yerine ÖNCELİKLE
( [not] ONLY vs./and/but BEFORE ALL
ALWAYS/FOREVER instead of ONLY )
- SADECE ile/ve/değil ÖZELLİKLE
( ... ile/ve/değil Bİ-L-HÂSSA )
( [not] ONLY vs./and/but ESPECIALLY )
- SADED[Ar.] değil/yerine/= ASIL
( Asıl konu. | Yakınlık, civar. | Düşünce, niyet, kasıt; girişim/teşebbüs. )
- SADED[Ar.] ile ÖZET
( Asıl konu. | Yakınlık, civar. | Düşünce, niyet, kasıt; girişim/teşebbüs. İLE ... )
- SADED[Ar.] ile SONUÇ
( Asıl konu. | Yakınlık, civar. | Düşünce, niyet, kasıt; girişim/teşebbüs. İLE ... )
- SADEDE GELMEK değil/yerine/= KONUYA DÖNMEK
- SADEFE[Ar.]/SCALE[İng.]/ÉCAILLE[Fr.] ile PUL
( Balık pulu. )
- SADELEŞTİRME ile ÇEVİRİ
- SADELİ değil(/olmaz) SADE
- SADELİK ve/||/<> DAYANÇ(SABIR) ve/||/<> ŞEFKÂT ve/||/<> MERHAMET
( SIMPLICITY and/||/<> PATIENCE and/||/<> COMPASSION and/||/<> MERCY )
- SADEMÂT[< SADME] ile ...
( ÇARPMALAR, TOKUŞMALAR, ÇATMALAR | ANSIZIN BAŞA GELEN BELÂLAR | PATLAMALAR )
- SADGURU ile ...
( Gerçek spiritüel kılavuz. )
- SADHANA ile ...
( Başarı sağlayan uygulama. )
- SADHU ile ...
( Dünya zevklerinden elini çekmiş kişi, zahit. )
- SADI CARNOT ve/+/||/<>/> RUDOLF CLAUSIUS
( [1796 - 1832] ve/+/||/<>/> [1822 - 1888] )
( "Isı Makineleri" yazısının yayımlanması - 1824 )
( Isı Şelâlesi )
- ŞÂDÎ[Ar. < ŞEDÂ] ile ŞÂDÎ[Fars.]
( Mahkeme hademesi, mübaşir. | Zamanında, sultan sarayına odun götüren yeniçeri, odun ambarı memuru. | Nağme ile şiir okuyan. | İlimden, edebiyattan payı olan. | Torba oğlanı, Acemi Ocağı neferi. İLE Memnuniyet, sevinçlilik, gönül ferahlığı. )
- SÂDÎ ile/ve CERRÂHÎ
- SÂDIK[< SIDK] ile GÜVENİLİR
( DOĞRU, GERÇEK | SADÂKATİ, İÇTEN BAĞLILIĞI OLAN )
- SÂDIK ile/ve HÂZIK ile/ve EMİN
- SÂDIR ile HUSÛL
- SADIR ile SÂDIR
( Göğüs/sine. | Yürek/kalp. | Kazaskerlere verilen san. | Sadrazam sözcüğünün, kısa söylenişi. İLE Çıkan, görünen. )
- SADIR ve ŞERH
- SADR ile/ve KALB
- SADRAZAM TORUNU değil SADRAZAM'IN SOL TAŞAĞI
- SADRAZAM ile SERASKER
( ... İLE Sadrazamlık göreviyle yükümlü olmayan ve Osmanlı ordusunun komutanlığını yapan vezirin sanı. )
- SAF ..." ile/ve/<> "SADECE ..."
- SAF ... değil SALT ...
- SAF HAKİKAT ile/ve/<> EBEDÎ ÖZ
- SAF SU ile ÇOK SAF SU/İLETKENLİK SUYU
( ... İLE Öz iletkenliği 18°C'de ve vakumda 4x10¯7; OHM¹ cm¹ olan çok saf su. )
- SAF/LAŞTIRILMIŞ AKIL ile/ve/= NİYET ile/ve/= KALP
( PURIFIED REASON vs./and INTENTION = HEART )
- SAF/LIK:
VARLIKTA ile/>< YOKLUKTA
( Var. İLE/>< Yok. )
- SAF/LIK ile/ve/değil İYİ HUYLU/LUK
( EUETHEIU ile/ve/değil ... )
- SAF/LIK ile/ve/değil İYİ NİYETLİ/LİK
- SAF/LIK ile KATIŞIKSIZ/LIK, KATIKSIZLIK
( PURE vs. UNADULTERATED )
- SÂF/SAFF[Ar. çoğ. SUFÛF] ile SÂF/SÂFÎ[Ar. < SAFÂ, SAFVET] ile SAFH[Ar.]
( Dizi, sıra, camide cemaatin sırası. İLE Temiz, katkısız, karışık olmayan, halis. | Bön, kolay aldanabilen, kurnazlığa aklı ermeyen. İLE Yüz çevirme. | Affetme, suç bağışlama.[AFV] )
- SAF/TEMİZ":
ÇOCUKLAR ve/||/<> ŞEHİTLER
- SAF ile/ve/||/<> A PRIORI
( Ampirik deneyimden gelmeyen. İLE/VE/||/<> Ampirik deneyim ile birlikte geçerli/var/kaim olsa da evrensel ve zorunlu olan. )
- SAF ile/ve ANLAMLI
( PURE vs. MEANINGFUL )
- SAF ile DEĞERSİZ
( Kişiler, kendini ya da başkalarını beslerken, saf ve anlamlıyla, değersizi birbirinden ayırd etmeyi bilmelidir. )
( PURE vs. WORTHLESS )
- SAF ile/ve/< SADE[Fars. < SÂZEC]
( Bir maddenin, kavramın ve/ya da ...'nın kendi özünden/doğasından uzaklaşmadığı kadar ve dışarıdan etkilenmediği derecede bulunduğu hal. İLE/VE Bir maddenin ve/ya da kavramın etkilendiği dış faktörlerin olabildiğince alt seviyede/kıvamda tutulup, fazlalılığa/aşırılığa/lükse gitmeme/kaçmama hali. )
( Sadelikten şaşmamak doğrudur. )
( Saflaşın, dikkatli ve uyanık olun, hazır bulunun. )
( Be pure, be alert, keep ready. )
( PURE vs./and SIMPLE )
- SAF ile/ve/değil/||/<> SAFA YATAN
- SAFAHAT[< SAFHA]:
EVRELER, SAFHALAR
- SAFAHAT ile SEFAHAT
( Evreler, safhalar. İLE Eğlenceye düşkünlük. | Uçarılık. )
- ŞAFAK[Ar. < ŞEFAK] değil/yerine/= TAN
( Güneş doğmadan az önce beliren aydınlık. )
- ŞAFAK ile/ve/||/<> KOZMİK ŞAFAK
- SAFARİ ile SAFARİ
( Afrika'da yapılan doğal yaşam ve hayvanlar gezisi. İLE Kedi. )
- SAFDİL[Fars.] ile/= SAFDERUN[Fars.]
( Kolayca aldatılan. )
- SAFF[Ar. çoğ. SUFÛF] ile SÂF[Ar.]
( Dizi, sıra. İLE Sade, arı, katıksız. | Kurnazlığa aklı ermeyen, kolaylıkla aldatılabilen. )
- SAFF[Ar.] ile GUFRÂN[Ar.]
- SAFHA[Ar.]/MERHALE[Ar. < RİHLET]/FAZ[Fr. < Yun.] değil/yerine/= EVRE/AŞAMA
( Bir olayda, birbiri ardınca görülen ve/ya da beliren, gelişen değişik durumların her biri. | Menzil, konak, aşama. | İki menzil, konak arası. | Bir günlük yol. )
- SAFHA ile/değil/yerine AŞAMA
- SAFHINI BELİRLEMEK/BİLMEK ile/ve SAF OLMAK/KALMAK
- ŞÂFİ'[Ar. < ŞEFÂAT] ile ŞÂFÎ[Ar. < ŞİFÂ] ile ŞÂFİÎ[Ar.] ile ŞÂFİÎ[Ar.]
( Şefaat eden, hatalı kişinin affı için araya girip yalvaran. İLE Hastayı iyi eden, şifa veren. | Yeter görünen, kifâyet eden. İLE İmam-ı Şâfiî mezhebinden olan kişi. İLE Dört mezhepten birinin imamı olan kişi. [İdris][Hicrî: 150 - 204] )
- SAFÎHA ile ...
( Düz, yassı yüz. | Madeni levha, sac. )
- SÂFİL[Ar.] ile SÂFİL[Ar.]
( Aşağı, alçak. İLE Çökelek, tortu. )
- SÂFİR[Ar. < SEFER | çoğ. SÜFFÂR] ile SAFÎR[Ar.]
( Yola çıkmaya hazır, yolcu. | Yazıcı, kâtip. İLE Islık. | İnce, güzel ses. | Islığımsı ses. | Gök yakut. )
- SAFİR değil/yerine/= GÖKÇETAŞ
- SAFİR değil/yerine GÖKYAKUT
( Mavi renkli, değerli bir korindon türü. )
- SAFİR ile/||/<> KUNZİT
( Korund mineralinin mavi renkli çeşidi. İLE/||/<> Pembe ila mor renkte bir spoddumen. )
- SAFİR ile/||/<> TANZANİT
( Korund mineralinin mavi renkli çeşidi. İLE/||/<> Mavi ve mor tonlarında bir zoisit türü. )
- SAFİR ile/||/<> TURMALİN
( Korund mineralinin mavi renkli çeşidi. İLE/||/<> Birçok renkte bulunabilen bir taş. )
- SAFİR ile/||/<> ZİRKON
( Korund mineralinin mavi renkli çeşidi. İLE/||/<> Çeşitli renklerde bulunabilen bir taş. )
- SAFİYE ve/||/<>/> TASFİYE
- SÂFİYET AHLÂKI ile/ve/> İRFAN AHLÂKI ile/ve/> AŞK AHLÂKI
( Saflaşmadıkça, kapı/lar açılmaz. )
( MORALS OF PURITY vs./and MORALS OF WISDOM vs./and MORALS OF LOVE )
- SÂFİYET ile/ve/||/<>/> İRFÂNİYET
( Kendinde/içten. İLE/VE/||/<>/> Ustadan/dışarıdan. )
- SAFİYET ve/||/<> SAMİMİYET
- SAFLAŞMA ile/ve/< ARINMA
( Durum. İLE/VE/< Yöntem. )
( Saflaşın, dikkatli ve uyanık olun, hazır bulunun. )
- SAFLAŞMA ile/ve/> İNCELME
( PURIFY vs./and/> TO BE REFINED )
- SAFLAŞMA ile/ve/değil/yerine/<> YALINLAŞMA
- SAFLIK" ile/ve/değil/yerine/||/<> TESLİMİYET
- SAFLIK ile HOŞGÖRÜ
( PURITY vs. TOLERANCE )
- SAFRA[İt.] ile SAFRA
( Gemileri ve her boyda deniz aracını, dengede tutmak istenilen su düzeyine kadar batırabilmek için, dip bölümlerine konulan ağırlık. | Balonlarda bulunan pilotların, yükselmek ya da inişi yavaşlatmak istediklerinde attıkları ağırlık. | Sıkıntı, tedirginlik, rahatsızlık veren kişi. İLE Öd. )
- SAFRAN[Ar. < ZAFERÂN] ile ASPUR[Ar. < USFUR]
( Süsengillerden, baharda çiçek açan, 20-30 santimetre boyunda, soğanlı bir kültür bitkisi. | Bu bitkinin tepeciklerinin kurutulmasıyla elde edilen, bazı yiyecek ve içeceklere tat, koku ve sarı renk vermekte kullanılan toz. İLE Yalancı safran. )
( CROCUS SATIVUS cum ... )
- SAFRAN[Ar.] ile HİNTSAFRANI/ZERDEÇAL[Fars.]
( Süsengillerden, baharda ççek açan, küçük bir bitki. | Bu bitkinin tepeciklerinin kurutulmasıyla elde edilen, bazı yiyecek ve içeceklerde tat, koku ve sarı renk vermekte kullanılan toz. İLE Zencefilgillerden, köksaplarından safranı andıran, boyalı bir madde çıkarılan, yaprakları sivri uclu, çiçekleri sarı renkte bir bitki. )
( CROCUS cum CARCUMA LONGA )
- SAFRAN/KÜRKÜM[dvnlgttrk] ile/ve HASPİR
- SAFRAN ile YALANCISAFRAN
( ... İLE Bileşikgillerden, çiçekleri safrana benzeyen bir bitki. )
( ... ile ASPUR )
( ... cum CARTHAMUS TINCTORIUS )
- SAFSATA ile HURÂFE
- SAFSATA ile TOTOLOJİ
( Belirli bir niyet üzere uyarlanmışlık da vardır. İLE ... )
- Safsatasız KONUŞ!!!
- ŞAFT[İng. SHAFT] ile ŞAFT
( Bir makinenin dönme hareketini, öteki parçalara aktaran ve ucuna dişli çarklar, tekerlekler ya da pervane bağlanan demir mil. İLE Bilardoda, ıstaka çeşidi. )
- SAFV[Ar.] ile SAFVET[Ar.]
- SAĞ AKCİĞER ile/ve SOL AKCİĞER
( 3 bölüm[lob] vardır.[üst-orta-alt] İLE/VE 2 bölüm[lob] vardır.[üst-alt] )
- SAĞ SALİM değil/yerine/= SAĞ SAĞLAM/SAĞ ESEN/ESENLİKLE
- SAĞ-SALİM (GİTMEK, ULAŞMAK, DÖNMEK)
- SAĞ-SOL
- SAĞ/SOL BEYİN değil SAĞ/SOL YARIMKÜRE
- SAĞ ile ...
( ULVİYYET | YEMÎN )
- SAĞ ile/ve/||/<>/> SELÂMET
( Sen. İLE/VE/||/<>/> Ben. )
- SAĞ ile/ve SOL
( Kalbin olduğu taraf soldur. )
( REST ile/ve ÇEP )
( Arkadan biri ittiğinde ilk atılan adım/ayak, hangi tarafta daha yoğun/öncelikli olduğunuzun göstergesi olabilir. [özellikle snowboard'ta]
RIGHT vs./and LEFT )
- SAĞ ile ZAĞ/KILAĞI
( ... İLE Taş üzerinde bilenen bir kesici aracın, keskin yüzüne yapışan ve aracın iyi kesebilmesi için yağlanmış yumuşak taşla kaldırılması gereken çok ince çelik parçaları. )
- SAĞA ÇEKMEK ile KENARA ÇEKMEK
- SAĞA DALLANMA ile ...
( RIGHT BRANCHING )
- SAĞA SOLA (SORMAK, BAKMAK)
- SAĞAK ile ...
( Dirsek ile bilek arası ya da diz topuk arası. )
- SAĞALTIM AMAÇLI ile/ve/değil/||/<>/> GELİŞ(TİR)ME AMAÇLI
- SAĞALTIM:
DAVRANIŞÇI ve/ya da BİLİŞSEL ile/ve/||/<> DİNAMİK ile/ve/||/<> VAROLUŞÇU
- SAĞALTIM/PSİKOTERAPİ ile/ve/||/<> ANALİTİK SAĞALTIM/PSİKOTERAPİ
( )
- SAĞALTIM/PSİKOTERAPİ ile/ve/||/<>/> PSİKANALİZ
- SAĞALTIM/PSİKOTERAPİ ile/değil/yerine SOHBET
( Çağrışımsal. İLE/DEĞİL/YERİNE Sanatsal. )
- SAĞALTIM/TEDAVİ[Ar.]:
AYAKTA ile/ve/||/<>/> YATARAK
- SAĞALTIM/TEDAVİ ile/||/<> REHABİLİTASYON
( Sayrılığın iyileştirilmesi için yapılan etkiler. İLE/||/<> Sayrının eski işlevselliğine kavuşması için yapılan destekleyici çalışmalar. )
- SAĞALTIM/TERAPİ ÜCRETİNDE İNDİRİM:
DİNAMİK/ANALİTİK ile/değil BİLİŞSEL/DAVRANIŞSAL
( Olmaz! İLE (belki/bazen) Olabilir. )
( Bütçesi uygun olmayanlar, indirim istemez fakat ve ne yazık ki özellikle bütçesi/gelir seviyesi uygun/yüksek olanlar, indirim isterler. )
- SAĞALTIM/TERAPİ:
TEK KİŞİLİK ile/ve/||/<> İKİ KİŞİLİK
- SAĞALTIM ile/ve/değil/||/<>/< DAYANIŞMA
- SAĞALTIMDA/TERAPİDE:
TIBBÎ ile/ve/||/<> DAVRANIŞSAL ile/ve/||/<> BİLİŞSEL ile/ve/||/<> DUYGUSAL
- SAĞANAK ile/ve BORAN
( Birdenbire başlayan, genellikle kısa süren, şiddetli yağmur. İLE/VE Yel, şimşek ve gökgürültüsü ile ortaya çıkan sağanak yağışlı hava. )
- SAĞANAQ[Azr.] = KASNAK, ÇEMBER[Tr.]
- SAĞANLAR
( Omurgalı hayvanlardan kuşlar sınıfının, gökkuzgunumsular takımının bir alttakımı. )
- SAĞDAN, SOLA DOĞRU ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< SAĞDAN, KALBE DOĞRU
- SAĞDUYU ve/<> DENGE
- SAĞDUYU ile DUYARLILIK
( AKL-I/HİSS-İ SELÎM ile HASSASİYET )
- SAĞDUYU = HASSE-İ SELİME = GOOD SENSE[İng.] = BON SENS[Fr.] = GESUNDER VERSTAND[Alm.]
- SAĞDUYU ile/ve/||/<> SAĞGÖRÜ
( Doğru, akla uygun yargılar verme yeteneği. | Doğru ile yanlışı birbirinden ayırma ve doğru yargılama gücü. İLE/VE/||/<> Gerçekleri, yanılmadan görebilme yeteneği. )
- SAĞI ile/ve GUANO[İsp. < Peru dilinden]
( Kuş gübresi. İLE/VE Denizkuşu gübresi. )
- SAĞIN BİLİMLER/EXACT SCIENCES[İng.] ile ...
( Denetlenebilir ölçü ve hesaplara dayanan bilimler. Dar anlamda matematik. )
- SAĞIN/EXACT[İng.] ile ...
( Doğruluk kuralına uygun olan. | Sözün anlatılmak istenene tam karşılık olması, tam uygun düşmesi niteliği, sahih. )
- SAĞIN = SAHİH = EXACT[İng., Fr.] = EXAKT[Alm.] = EXIGERE[Lat.] = EXACTO/TA[İsp.]
( Doğruluk kuralına uygun olan. | Sözün, anlatılmak istenilene tam karşılık olması, tam uygun düşmesi niteliği. )
- SAĞIR/İŞİTMEZ ile/ve/ya da DİLSİZ ile/ve/ya da SAĞIR VE DİLSİZ
( Kimse duymak istemeyenler kadar sağır olamaz. )
( EBSEM[Ar.]: Dilsiz, susmuş. )
( SAMEM[Ar.]: Sağırlık. )
( Telefonu ilk bulan Alexander Graham Bell, eşi ve annesiyle -ikisinin de sağır olmasından dolayı- hiçbir zaman telefonda konuşamadı. )
( ATREŞ ile/ve AHRAS )
( KÜND-GÜŞ: Sağır. [ KERİ: Sağırlık.] ile/ve ... )
( DEAF vs. DUMB or DEAF-MUTE )
- SAĞÎR/SAGİR[Ar.] ile/değil/||/<>/> SAĞIR[Ar.]
( Küçük, ufak. | Ergenlik çağına gelmemiş, bülûğa ermemiş, velî ya da vasîye muhtaç çocuk. | Ayırt edemeyen. | Zelil ve aşağılık kişi. İLE/DEĞİL/||/<>/> Duymayan. )
- SAĞÎR ile/||/<> SAĞİRE
( Küçük yaşta erkek. İLE/||/<> Küçük yaşta kadın. )
- SAGİTAL EKSEN/SAGITTAL AXIS[İng.] değil/yerine/= ÖN-ARKA EKSEN
- Sağını-Solunu gör de KONUŞ!!!
- SAĞLAK ile SOLAK
( AMBIDEXTRUS: İki elini de kullanabilme. )
( ... ile AHLEF )
- SAĞLAM ZİHİN ve/||/<>/>/< SAĞLAM GÖVDE
( Sağlam anlık[zihin], sağlam gövdede bulunur. VE/||/<>/>/< Sağlam gövde, sağlam anlıkta[zihinde] bulunur. )
- SAĞLAM/LIK ile/ve/<> ESTETİK
( STRENGTH vs./and/<> AESTHETICS )
- SAĞLAM/LIK ile/ve GEÇERLİ/LİK
( "COOL/NESS" vs./and VALID/ITY )
- SAĞLAM/LIK ile/ve/<> KALICI/LIK
( STRENGTH vs./and/<> PERMANENT/LASTING )
- SAĞLAMA ile/ve EMİNLİK
( PROOF vs./and TO BE SURE )
- SAĞLAMA ile/ve ONAY
( PROOF vs./and APPROVAL )
- SAĞLAMA ile SAĞLAMA
( Bir işin olması için gerekli durumu, koşulları hazırlamak. | Elde etmek, sahip olmak. | [mat.] Bir işlemin doğruluğunu ortaya koymak. İLE Yolun sağ yanına geçmek. )
- SAĞLAMA ile/ve/||/<> UYGULAMA
- SAĞLAMAK ile "BECERMEK"
- SAĞLAMAK ile/ve GERÇEKLEŞTİRMEK
( TO OBTAIN vs./and TO REALIZE )
- SAĞLAMAK ile/değil KURMAK
- SAĞLAMAK ile ÖNAYAK OLMAK
- SAĞLAMAK ile/ve/değil SUNMAK
- SAĞLAMLAŞTIRMA ile/ve/||/<> PEKİŞTİRME
- SAĞLAMLIK AÇMAZI ile/ve/||/<> GEÇERLİLİK AÇMAZI ile/ve/||/<> YALANCI AÇMAZI ile/ve/||/<> CURRY AÇMAZI
- SAĞLI-SOLLU
- SAĞLIK ENFORMASYON SİSTEMLERİ/HEALTHCARE INFORMATION SYSTEMS[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK BİLİŞİM DÜZENİ (BİLİM DALI)
- SAĞLIK TOPU ile/ve/||/<>/> SEPET[BASKET]/EL TOPU
- SAĞLIK:
"HİZMET" ile/ve/değil/||/<>/< HAK
- SAĞLIK ile/ve GÜÇ/KUDRET
(
)
( HEALTH vs./and POWER )
- SAĞLIK = HEALTH[İng.] = SANTÉ[Fr.] = GESUNDHEIT[Alm.] = SALUTE[İt.] = SALUD[İsp.]
- SAĞLIK ve/> ONGUNLUK/SAADET/MUT
( Sağlık olmazsa saadet olamaz. )
( ASKLEPIOS )
- SAĞLIK ve/||/<>/< SÜREKLİLİK
- SAĞLIK ></ne yazık ki YARIMLIK
( ... >< Sakat ve sağlıksız olma durumu. | Kasık fıtığı. | Paranın yarısı. )
- SAĞLIK ve/||/<>/> YOLCULUK SAĞLIĞI
- SAĞLIKLI/SAĞLIKSIZ ... değil/yerine ORANTILI/ORANTISIZ ...
- SAĞRI ile/ve/||/<> SAĞRI KEMİĞİ
( Memeli hayvanlarda, bel ile kuyruk arasındaki dolgun ve yuvarlakça bölüm. İLE/VE/||/<> Belkemiği ile kuyruksokumu kemiği arasındaki kemik. )
- SAGU = AĞIT = MERSİYE
( İslâm'dan önce. = Halk yazınında. = Divan yazınında. )
- SAGUNA ile ...
( Üç "guna"(Rajas, Tamas, Sattva) ile tezahür etmiş hal. En yüce Mutlak'ın, Advaita Vedanta'nın tarifi mümkün olmayan Mutlak'ından farklı olarak, sevgi, merhamet vb. niteliklere bürünmüş olarak betimlenmesi. )
- SAĞYA değil SAĞA
- ŞAH AKORD ile/ve ŞAH ÂHENK
- ŞAH MAT değil/yerine/= HAN DÜŞER
- ŞÂH-DÂR ile ...
( Dallı boynuzu olan hayvan. )
- ŞAH-RUH:
Aynı anda, şah ve kale tehdidi.
- SAH[Ar.] ile/değil/yerine İMLEÇ
( Bir şeyin doğru olduğunu belirtmek için yapılan im. )
- ŞAH[Fars.] ile ŞAH
( İran ya da Afgan hükümdarı. | Satranç oyununda, her yönde tek hane gidebilen en önemli taş. | Alevilik, Bektaşilik'te, Pîr. | Benzerlerine oranla en üstün, en güzel, en iyi. İLE Atın, ön ayaklarını yerden keserek arka ayakları üstünde ayakta durması. )
- SAH/SAHÂ[Ar.] ile SAH/SAHH[Ar. < SIHHAT]
( Cömertlik, elaçıklığı. İLE "doğrudur, yanlışsızdır" anlamına, resmî yazılara konulan bir işaret. )
- SAH/SAK SUBARAKNOİT HEMORAJİ/SUBARACHNOID HEMORRHAGE[İng.] değil/yerine/= SUBARAKNOİT KANAMA
- ŞAH değil/yerine/></< AH
( Mazlumun "AH"ı; indirir, "ŞAH"ı. )
- ŞAH ile/ve VEZİR ile/ve FİL ile/ve AT ile/ve KALE/ROK ile/ve PİYON[Fr. < Lat.]
( ... ile/ve FERZ/FERZÎN/FERZÂNE/FERZEND[Fars.] ile/ve PÎL ile/ve ... ile/ve RUH ile/ve PİYÂDE, BEYDÂK[Ar.] )
( KING vs. QUEEN vs. BISHOP vs. KNIGHT vs. ROOK vs. PAWN )
- SAHÂ'[Ar.] ile SÂHA[Ar. çoğ. SÂH, SÂHÂT]
( Cömertlik, elaçıklığı. İLE Alan, meydan, avlu. )
- SÂHA[Ar.]/SEKTÖR[Fr.] ile BÖLÜM/KESİM/ALAN
( SECTOR vs. ZONE/AREA )
- SAHA değil SÂHA
- ŞAHAB/ŞİHÂB[Ar.]/METEOR(İT) değil/yerine/= GÖKTAŞI
( Havayuvarı içinde oluşan sıcaklık değişmeleri, yel, yıldırım, yağmur, dolu gibi olaylara verilen ad. | Akanyıldız. )
- SAHÂBE-İ KİRÂM ile/ve/||/<>/>/ ASHÂB-I SUFFÂ
( Kendilerine, sohbet ikram edilenler. İLE/VE/||/<>/> Sohbet ikram edilenlerin sohbetine, özel ve kapalı olarak katılanlar. )
( Zâhirî. İLE/VE/||/<>/> Bâtınî. )
( 40 kişi. İLE/VE/||/<>/> 360 kişi. )
( İlim geleneği. İLE/VE/||/<>/> Mürşîd geleneği. )
- SAHÂBE/ASHAB ile/ve/> TÂBİİN ile/ve/> TEBE-İ TÂBİÎN
( Hz. Muhammed'in döneminde yaşamış ve onu görmüş olanlar. İLE/VE/> Hz. Muhammed'i görmüş olanları görenler. İLE/VE/> Hz. Muhammed'i görmüş olanları görenleri görenler. )
- SAHÂBE ile SELEF-İ SÂLİHİN
- SAHAF < SAHHAF
- SAHAFLAR ÇARŞISI < FESÇİLER ÇARŞISI
- SAHAN[Ar.] değil/yerine/= TENCERE
- SAHAN ile ŞAHAN[< ŞAHİN]
( Tencere. İLE [Fars.] Şahlar, sultanlar/padişahlar. | Şahin. )
- ŞÂHÂNE ile ...
( Padişah'ın kullandığı herşey bu adla birlikte kullanılırdı. [Padişah'ın "Minder-i Şâhânesi" gibi.] )
- ŞAHANE değil/yerine/= ÇOK GÜZEL, EŞSİZ, GÖRKEMLİ
- SAHANLIK değil/yerine/= DÜZLÜK/DÜZALAN
- SAHANLIK ile SAHANLIK
( Yapılarda ve bazı taşıtlarda, kapı önünde, merdiven başlarında ya da ortasında olan geniş yer. İLE Tencerenin aldığı miktar kadar olan. )
- ŞAHAP[Ar. < ŞİHÂB] değil/yerine/= AĞMA/AKAN YILDIZ
- SAHARÎ[Ar.] ile SAHÂRÎ[Ar. < SAHRÂ]
( Kaya ile ilgili, kaya cinsinden. İLE Çöller, sahrâlar, kırlar. )
- SAHÂVET[Ar.] değil/yerine/= EL AÇIKLIĞI
( CÖMERTLİK, EL AÇIKLIĞI )
- SAHB[Ar.] ile SAHB[Ar. < SÂHİB]
( Gürültü, patırtı etme. İLE Yakın dostlar, sahipler. )
- ŞAHESER[Ar.] değil/yerine/= BAŞYAPIT
- SAHÎ[Ar.] ile SÂHÎ[Ar. < SEHV]
( Cömert, eliaçık. İLE Yanılan, hata işleyen. )
- SAHİB[< SAHB] ile SAİB
( Sahip[mâlik]. | Bir vasfı olan[hâiz]. | Koruyan[hâmî]. | Bir iş yapmış olan. | Sürekli sohbette bulunan. | Hak yolunu göstermek isteyen mürşid. )
- SÂHİB[Ar.] ile KARÎN[Ar.]
- SAHİBİ OLMAK ile/değil/yerine PARÇASI OLMAK
- SAHİBİ değil EMÂNETÇİSİ
- SAHİBİNDEN değil EMÂNETÇİSİNDEN
- SAHİBİNE SORULMADAN/İZİN ALINMADAN KİŞİLERİN (ÖZEL) EŞYALARINA DOKUNULMAZ!
- SAHİBİSİ" değil SAHİBİ
- SAHİBİYİM ile/yerine (BU/ŞU/BURASI) BANA AİT
- SAHİCİ/LİK ile/ve/||/<>/> SAMİMİ/LİK
- SAHİCİ ile/ve/||/<>/< SAHİH[Ar. < SIHHAT]
( Sahte olmayan, gerçek, yapma karşıtı. İLE/VE/||/<>/< Sağlıklı olmak, gerçek olmak. )
- ŞAHİD:
ÂYET ve HADİS ve İNSAN
- ŞÂHİD[Ar. < ŞEHÂDET | çoğ. ŞEVÂHİD] ile ŞÂHİD[Fars.]
( Tanık. | Senet yerine geçecek biçimde büyük bir yapıttan ya da kişiden alınan örnek. İLE Sevgili. | Güzel. )
- ŞÂHİD[Ar.] ile HÂZIR[Ar.]
- ŞÂHİD[Ar.] ile MÜŞÂHİD[Ar.]
- SAHÎFE[Ar.] ile DEFTER[Ar.]
- SAHİFE[Ar.] değil/yerine/= YAPRAK
- SAHİFE ile/ve TOMAR[Yun.] ile/ve KİTAP
( ... İLE/VE Dürülerek, boru biçimi verilmiş kâğıt. İLE/VE ... )
- SAHİH (OLAN) ile/ve SALİH (OLAN)
( Bilinmeli. İLE/VE Uygulanmalı. )
- SAHİH[Ar.]["SAİH" değil!] değil/yerine/= DOĞRU
- SAHİH ile/ve SÂDIK
- SAHİH ile SAKÎM
- SAHİH ile/ve SARİH
( Bahs'te. İLE/VE Keşf'te. )
- SAHÎK[Ar.] ile SÂHİK[Ar.]
( Uzak. | Çok karışık anlaşılmaz söz. İLE Ezip döven. )
- ŞÂHİKA[Ar.] ile FERİŞTAH[Fars. FİRİŞTE]
( Doruk, zirve. | En üst derece. İLE En iyi, en üstün. )
- SAHİL[Ar.] değil/yerine/= KIYI/YAKA/YALI
- SÂHİL[Ar.] ile SAHÎL[Ar.] ile SÂHİL[Ar.]
( Kişneyici, kişneyen. İLE At kişnemesi. İLE Deniz/ırmak/göl kenarı, kıyı, yalı. )
- SAHİL ile/ve/değil EŞİK
- SAHÎN[Ar. < SUHÛNET] ile SAHÎN[Ar. < SİHAN]
( Sıcak, kızgın, ısınmış. İLE Kalın. | Sık. | Katı, pek. )
- SAHIN/SAHN[Ar.] değil/yerine/= NAMAZ KILMA YERİ
- ŞAHİN ile ARI ŞAHİNİ
( ... İLE Yerde, şahinden daha fazla zaman geçirir. )
( ... İLE Ormanlarda, özellikle ibreli ormanlarda yuva yaparlar. )
( ... vs. HONEY BUZZARD )
( ... cum PERNIS APIVORUS )
- ŞAHİN ile BAYAĞI ARI ŞAHİNİ
( ... cum PERNIS APIVORUS )
- ŞAHİN ile/değil BAYSUNGUR
( ... İLE/DEĞİL Şahin cinsinden, yırtıcı bir kuş. )
- ŞAHİN ile BEYAZ ŞAHİN
( ... İLE Tamamen beyaz değillerdir. [Sadece tüylerinin bir bölümü beyazdır.] )
- ŞAHİN ile BOZKIR ŞAHİNİ
- ŞAHİN ile GALAPAGOS ŞAHİNİ
- ŞAHİN ile KIZIL KUYRUKLU ŞAHİN
( İlgili yazı ve ayrıntıları için burayı tıklayınız... )
( ... cum BUTEO JAMAICENSIS )
- ŞAHİN ile KIZIL ŞAHİN
( ... İLE Şahinden biraz daha büyük, uzun kanatlı ve uzun kuyrukludur. )
( ... İLE Ovalar, bozkır, dağlar ve benzer açık arazilerde yaşarlar. )
( ... vs. LONG-LEGGED BUZZARD )
( ... cum BUTEO RUFINUS )
- ŞAHİN ile LAÇİN
( ... İLE Atmaca, doğan. | Çıkılması güç, kayalık yer. )
- ŞAHİN ile PAÇALI ŞAHİN
( ... İLE Sesi şahinde pes ve gürdür. )
( ... İLE Tundra, açık araziler, turbalıklar, kumullar ve bataklıklarda ürerler. )
( ... vs. ROUGH-LEGGED BUZZARD )
( ... cum BUTEO LAGUPUS )
- SAHİP ÇIKMAK ile/ve/değil PAYLAŞAMAMAK
- SAHİP ÇIKMAK ile SAVUNMAK
( TO CLAIM vs. TO DEFEND )
- SAHİP OLMA ile/ve/değil SAHİP OLDUĞUNU SÜREKLİ KILMAK
- SAHİP OLMADIĞIN ŞEY/DEĞER/OLANAK/KOŞUL ve BULUNMADIĞIN YER
( Vazgeçemeyiz. VE Terk edemeyiz. )
- SAHİP OLMAK ve/||/<>/< AİT OLMAK
- SAHİP OLMAK ile EDİNMEK
( Biri olmadan ötekine sahip olamazsınız. )
( Algıladığınız hiçbir şey sizin değildir. )
( Gerçekten sahip olduğunuzu kaybedemezsiniz. )
( TO HAVE vs. TO GET
You cannot have one without the other.
Nothing you perceive is your own.
What you truly have you cannot lose. )
- SAHİP OLMAK ile/ve/<> HAKİM OLMAK
( OWNERSHIP vs./and/<> ABLE TO DOMINATE )
- SAHİP OLMAK ile/değil KENDİNDE VAR (OLDUĞUNU BİLMEK/ANIMSAMAK)
- SAHİP OLMAK ile/yerine KURUCU(SU) OLMAK
( OWNER vs. FOUNDER
FOUNDER instead of OWNER )
- SAHİP OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< LÂYIK OLMAK
- SAHİP OLMAK ile/ve/değil/yerine/ya da/||/<> OLMAK
( Erich Fromm'un, "Sahip Olmak ya da Olmak" adlı kitabını da okumanızı salık veririz. )
- SAHİP OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> SAHİP ÇIKMAK
- SAHİP OLMAK ile/ve/fakat/||/<>/< SAHİP OLDUĞUMUZLA VE/YA DA SAHİP OLMAKLA PERDELENMEMEK
- SAHİP OLMAK ile/değil/yerine ŞAHİT OLMAK
- SAHİP OLMAK ile/ve/değil/||/<>/< SATIN ALMAK
- SAHİP OLMAK ve/||/>/< TERK EDEBİLMEK
( Ancak, sahip olunabilen, terk edilebilir. )
( Önemli[öncelikli] olan, en çok şeye sahip olmak değil en az şeye gereksinim duymaktır. )
( Bir şeye sahip olmak istiyorsan, onu, zihninden, dilinden ve gönlünden çıkarmalısın! )
( İstediğiniz bazı şeylere sahip olamamak, mutluluğun bir parçasıdır. )
( OWNERSHIP and/> ABLE TO LEAVE )
- SAHİP OLMAK ve TERK EDEBİLMEK
( Ancak sahip olunabilen terk edilebilir. )
- SAHİP OLMAK ile/ve TÜKETMEK
( TO HAVE vs./and TO CONSUME )
- SAHİP/MÂLİK[Ar.] değil/yerine/= İYE
- SAHİP değil/yerine/= İYE
- SAHİPLENME ile/değil/yerine/< AİDİYET
( Kentte. İLE/DEĞİL/YERİNE/< Köyde, doğada. )
- SAHİPLENME ile/ve/değil/||/<> KIŞKIRTMA/AJİTASYON
- SAHİPLENME ile/ve/||/<> KOLLAMA
- SAHİPLENME ile/ve/||/<> SÜREKLİ KILMA ile/ve/||/<> BİRİKTİRME
- SAHİPLENMEK ile/yerine SAHİP ÇIKMAK
( TO POSSESS vs. TO CLAIM
TO CLAIM instead of TO POSSESS )
- SAHİPLENMEK ile/değil/yerine SEVMEK/SEVGİ
( Sevgi özgür bırakıcıdır, olmalıdır! Sahiplenmeden! )
( [not] TO CLAIM vs./but TO LOVE / THE LOVE
TO LOVE / THE LOVE instead of TO CLAIM )
- SÂHİR[Ar. < SİHR] ile SÂHİR[Ar. < SEHER] ile SÂHİR[Ar. < SAHR]
( Büyücü. | Büyüleyici etki yaratan güzel. İLE Gece uyumayan, uykusuz. İLE Maskaralık eden. )
- SAHÎRE[Ar.] ile SÂHİRE[Ar. çoğ. SÂHİRÂT, SEVÂHİR]
( Yeryüzü. İLE Büyücü. )
- SÂHİRE ile ...
( YERYÜZÜ, UYANIK GÖZ VE GÖZLERE SERAP GÖRÜNEN YERYÜZÜ )
- ŞAHIS ŞİRKETİ ile/ve LİMİTED ŞİRKET
- ŞAHIS ZAMİRİ/ADILI ile/ve İŞARET ZAMİRİ/ADILI
- ŞAHIS[Ar. ŞAHS] ile ŞÂHIS
( Kimse, kişi. İLE Sırık. )
- ŞAHIS[Ar.] değil/yerine/= KİŞİ/BİREY
- ŞAHIS ile/ve/||/<>/> TEŞAHHUS
( Kimse, kişi. | Bir insanın görünen biçimi. İLE/VE/||/<>/> Şahıs biçimine girme, cisimlenme. | Kendini belirli etme, ayrılarak belirme, ortaya çıkma. )
- ŞÂHİT/ŞÂHİD[Ar.]["ŞAİT" değil!] değil/yerine/= TANIK
- ŞÂHİT ile/ve/||/<> NOTER
- ŞAHİT ile/değil ŞAYET
- ŞÂHİT ile ŞEHÎT
( Dünyaya gelerek. İLE/VE/||/<>/> Dünyadan giderek. )
( İzleyerek yaşayan. İLE/VE/||/<>/> Katılarak, deneyimleyerek yaşayan. )
( Sahip olan. İLE/VE/||/<>/> Olan. )
- ŞAHKÜL" değil ŞÂKÜL
- SAHN-İ ÇEMEN ile SAHN-İ GÜLŞEN ile SAHN-İ LÂLE-ZÂR
( Bahçenin ortası. İLE Gül bahçesinin ortası. İLE Lâle bahçesinin ortası. )
- SAHN-İ SEMÂN/Î ile ...
( İBTİDÂ-Yİ HÂRİC VE İBTİDÂ-Yİ DAHİL KISIMLARINDAN SONRA GELEN | SEKİZ MEDRESE MEYDANI | FÂTİH MEDRESESİ, FÂTİH CAMİİ'NİN İKİ TARAFINDAKİ KÂRGİR VE KURŞUNLU SEKİZ MEDRESE | İLMİYE MEDRESE TEDRÎSÂTINDA BİR DERECE )
- SAHN[Ar.] ile SAHN[Ar.] ile SAHN[Ar.]
( Sıcaklık, hararet. İLE Avlu. | Evin ortasındaki açıklık. | Oyuk, boşluk, boş yer. | Orta, meydan, aralık; cami ve medreselerde toplanmaya yönelik üstü kubbeli, örtülü yer. | Büyük kâse. | Sahan. | Sahne. | Zil. | Kulağın dış boşluğu. İLE Kırma. )
- SAHNÂN/SAHANÂN/SUHNÂN[Ar.] ile SAHNÂN[Ar.]
( Sıcak gün. | Sıcak, kızgın. İLE Çifte zil. )
- SAHNE ÇALMAK ile/değil ÖNEMİNE BİNAEN
- SAHNE TOZU YUTMAK ile/ve/||/<> MÜREKKEP YALAMAK
- SAHNE[Ar. < Yun.] değil/yerine/= KÖRÜNÇ/GÖRÜNÇ, SEKİ
- SAHNE[Ar. < Yun.] ile/ve/||/<> PARTER[Fr.]
( ... İLE/VE/||/<> Tiyatro, sinema gibi yerlerde, sahnenin bulunduğu ilk kata ve burada bulunan koltuklara verilen ad. )
- SAHNE ile/değil/yerine ESAS
- SAHNE ile KONDÜVİT/KONDÜİT[Fr. < CONDUITE]
( ... VE/||/<> Tiyatroda sahneye çıkma sırası gelen kişileri uyarmakla görevli kişi. )
- SAHNE ve/||/<>/>/< KULİS[fFr. < COULISSE]
( İzleyicilerin kolayca görebilmeleri için genellikle yerden belirli bir ölçüde yüksek yapılan, oyun, müzik vb. gösteri yapmaya uygun yer, oyunluk. | Görüntü. | Tanık olunan, gözlenen olay. | Bir konu ya da çalışma çevresi, çalışma dalı. | Bir oyun ya da filmin başlıca bölümlerinden her biri. VE/||/<>/>/< Sahnenin gerisinde ve yanlarında bulunan bölüm. | Borsa dışında alışveriş yeri. | Bir amaca ulaşabilmek için ilgili kişiler arasında özel çalışma yapılan yer. | Bir işin, bir hareketin gizli hazırlık konuşması. )
- SAHNE ile RAMP[Fr.]
( Tiyatro sahnesinde izleyiciye en yakın yer. )
- SAHNE ile ŞANO[İt. SCENA]
( ... İLE Tiyatro sahnesi. )
- SAHNELEME ve/||/<>/> YAZMA
- SAHR[Ar.] ile SAHR/SUHÛR[Ar. < SAHRE]
( Kaya. İLE Büyük taşlar, kayalar, maden kütleleri. )
- SAHRA ÇÖLÜ ile ÇÖL
( Yılda sadece 25 mm. yağış alır. İLE Yılda 254 mm.'den az yağış alan yer. )
( Dünya yüzeyinin 3'te 1'i, çöllerden oluşmaktadır. )
( Sahra Çölü, en büyük çöldür. [Amerika Birleşik Devletleri'nin yüzölçümü kadardır.] İLE ... )
( ... ile KAFR, BÂDİYE, BEDÂVET, BEVBÂT, FEYFÂ', MERVAHA[çoğ. MERÂVÎH: Ova, çöl. | Her tarafından rüzgâr esen yer.], TÎH[Çöl. | Mısır ile Şam arasında, Sînâ Dağı'nın bulunduğu yarımadada bir çölün adı.]
KAFR[çoğ. KUFÂR]: Susuz, otsuz, ıssız çöl. )
( ... ile DEŞT, BEYÂBÂN )
- SAHRA[Ar.] değil/yerine/= ÇÖL
- SAHRA[Ar.] değil/yerine/= KIR | ÇÖL
- SAHRA değil/yerine/= KIR
- ŞAHREM ŞAHREM (AYRILMAK)
( Parçalanmış, yarılmış olarak. )
- SAHRUBAN ile ...
( KERVAN BAŞI )
- ŞAHS[Ar.] ile ÂL[Ar.]
- ŞAHS[Ar.] ile CÜSSE[Ar.]
- ŞAHS[Ar.] ile ŞEBAH[Ar.]
- ŞAHS[Ar.] ile TALEL[Ar.]
- ŞAHS/ŞAHIS/FERT/FERD/INDIVIDU değil/yerine/= BİREY
- ŞAHSEN[Ar.] değil/yerine/= KİŞİSEL OLARAK
- ŞAHSEN ile/ve/||/<> BİZZAT
- ŞAHSİ (HAKLAR) değil/yerine/= KİŞİSEL (ÜLEVLER)
- ŞAHSÎ[Ar.] değil/yerine/= KİŞİSEL
- ŞAHSİLEŞTİRMEK ile ŞAHSİ-LEŞ-TİRMEK
- ŞAHSINA MÜNHASIR değil/yerine/= KENDİNE ÖZGÜ
- ŞAHSİYET (HAKLARI) değil/yerine/= KİŞİLİK (ÜLEVLERİ)
- ŞAHSİYET(Lİ/SİZ) değil/yerine/= KİŞİLİK(Lİ/SİZ)
- ŞAHSİYYE ile TABİYYE
- ŞAHSULTAN ÇEŞMESİ ile ŞAHSULTAN SEBİLİ
( İkisi de Eyüp'te, Zal Mahmud Paşa Camisi yakınında, Şah Sultan Camisi yanındadır. )
( İkisi de 1800'de, Sultan III. Mustafa'nın kızı Şahsultan tarafından yaptırılmıştır. )
- SAHTE BİLİM ile/değil/yerine/>< BİLİM
- SAHTE KENDİLİK ile/ve/||/<> TAM NESNE-TAM KENDİLİK
- SAHTE PARA ile/değil/yerine/>< GERÇEK PARA
- SAHTE/LİK ile/değil/yerine/>< İÇTEN/LİK
- SAHTE ile/ve/<> "YARIM"
- SAHTE değil/yerine/= DÜZME/DÜZMECE
- SAHTE ile/değil/yerine GEÇİCİ
- SAHTE ile KURGU
( FAKE vs. FICTION )
- SAHTE ile/değil SANKİ
- SAHTE ile/ve/||/<> TAKLİT
- SAHTE ile/ve YANILSAMA
( FAKE vs./and ILLUSION )
- SAHTEKÂR değil/yerine/= DÜZMECİ
- SAHTEKÂR ile HİLEKÂR
( Sahtekâr kişi, sahici kişinin gözüne bakamaz. )
- SAHÛR[Ar.] ile SAHÛR[Ar. < SİHR] ile SÂHÛR[Ar. < SAHRE] ile SÂÛR[Ar. < SA'R]
( Temcit yemeği, sahur. İLE Gece uyanıklığı, uykusuzluk. | Ay ağılı. İLE Dünyanın aya düşen, ay tutulmasını oluşturan gölgesi. İLE Ocak, fırın. )
- SAHUR ve/<> SEHER
- SAHUR ile/ve/<> SEHER
- SAHV ile ...
( AYILMA, AYIKLIK, KENDİNE GELME | HASTANIN İYİLEŞMESİ | HAKK'LA BEKÂ )
- SAHV ile/ve MAHV
- SÂİB[Ar.] ile SÂİB[Ar. < SEVÂB] ile SÂİB[Ar. < SE'B] ile SAİB[Ar.] ile SAHİB[Ar.]
( Bir yerle, bir şeyle ilişiği olmayan. İLE Yanlışsız, doğru, yanlışlık yapmayan. | Amaca, hedefe uygun. | Hedefe doğru ulaşan. İLE Yağmur getiren bora[İt. < Yun.][: genellikle arkasından yağmur getiren sert ve geçici rüzgâr/yel.]. İLE Çarmıha germek. İLE Sahip[mâlik]. | Bir vasfı olan[hâiz]. | Koruyan[hâmî]. | Bir iş yapmış olan. | Sürekli sohbette bulunan. | Hak yolunu göstermek isteyen mürşid. )
- ŞAİBE[< ŞEVB | çoğ. ŞEVÂİB] ile/değil ŞÂYİA[çoğ. ŞÂYİÂT]
( Leke, kusur, ayıp; noksan, nakîsa. | Art düşünce. | Hile. | Kir, leke | Kötü eser, iz. İLE/DEĞİL Yayılmış haber, yaygın olan, söylenti. )
- SÂİBE[Ar.] ile SÂİBE[Ar. < SEVÂB]
( Başıboş bırakılmış hayvan, dişil deve. İLE Saib'in dişili/müennesi. )
- SÂİD[Ar. < SUÛD] ile SÂİD[Ar. çoğ. SEVÂİD] ile SAÎD[Ar. < SUÛD]
( Yukarı çıkan, yükselen, kalkan/kalkıcı. | Ön kol. | Pestten tize doğru giden çıkıcı dizi.[>< NÂZİL(İNİCİ): Tizden peste doğru] İLE Kolun dirsekle bilek arasındaki bölümü. İLE Yüksek. | Yukarı çıkan. )
- SÂİK[Ar. < SÂKA] ile SÂİK[Ar. < SEVK]
( Ardçı.[askeriyede] İLE Götüren, sevk eden. | Süren/sürücü. | Güdü.[MOTIVATION(İng.), MOTIF(Fr.)] )
- SAİKA[Ar.] değil/yerine/= YILDIRIM | NEDEN
- SAİKLER/LE değil SAİK/LE
( "Saik", sevk sözcüğünün çoğulu olduğundan, çoğul olana bir "-ler" eki daha olmaz/kullanılamaz. )
- SÂİL[Ar. < SAVLET] ile SÂİL[Ar. < SUÂL]
( Saldırıcı/saldıran. İLE Soran, suâl eden. | Dilenci. | Akıcı/akan.[< SEYELÂN] )
- SAİL ile MUTERİZ
( Yargıya ve kavrama/delillerine itiraz eden. İLE Sadece yargıya itiraz eden. )
- ŞAİR-İ KESBÎ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ŞAİR-İ VEHBÎ
- ŞAİR-SÛFÎ ile/ve SÛFÎ-ŞAİR
- ŞAİR[Ar.]/POET[İng.] değil/yerine/= OZAN
- SAİR[Ar.] değil/yerine/= BAŞKA, ÖTEKİ
- ŞAİR[Ar.] değil/yerine/= OZAN
( Şiir söyleyen ya da yazan kişi. | Hayal gücü geniş olan, duyarlı, duygulu kişi. )
( )
- SAÎR[Ar.] ile SÂİR[Ar. < SEYR] ile ŞÂİR[Ar. < Şİ'R]
( Ateş, alevli ateş. | Tamu, cehennem. İLE Harekette olan, yürüyen, seyir eden. | Bir şeyden kalan başka şey. | Geçen, dolaşan. | Başka, öteki/diğer, gayri. İLE Ozan, şiir yazan/yazarı. )
- ŞAÎR[Ar.] ile ŞÂİR[Ar. < Şİ'R | çoğ. ŞÂİRÂN, ŞUARÂ]
( Arpa. İLE Şair, ozan. )
- ŞAİR ile/ve/||/<> DELİ ile/ve/||/<> MECNÛN
- ŞAİR ile/ve DERVİŞ
- ŞAİR ile MÜFLİK
( ... İLE Birinci sınıf şair. )
- ŞAİR ile/ve/||/<> NÂZIM
- ŞAİR ile ŞAHİR
( İsmet Özel'in, "Şiir Okuma Kılavuzu" kitabında, açıklamasını bulabilirsiniz. )
( Bir şaire, bir beyit yeter. )
( Şairlerin en kötü "şiirleri", yaşamlarıdır. )
- ŞAİR ve/||/<> SARAYBOSNA'LI ŞAİR
( )
- ŞAİRÂNE[Ar.]/POETIC[İng.] değil/yerine/= OZANCA
- ŞÂÎRE[Ar. çoğ. ŞÂİRÂT, ŞEVÂİR] ile ŞAÎRE[Ar.]
( Bayan şair. İLE Arpa danesi, tek bir arpa. | Arpacık.[çoğ. ŞAÂYİR][Fr. ORGELET] )
- SÂİRFİLMENÂM[Ar.]/SOMNAMBULE[Fr.] değil UYURGEZER
- Şairi DİNLE!!!
- ŞAİRİN ŞİİRİ ile ŞİİRİN ŞİİRİ
- SAİT FAİK ABASIYANIK MÜZESİ =/< SPANUDİS KÖŞKÜ
( Burgazada'dadır. [Lütfen müzelerimizi ziyaret edelim!] )
- SAİY:
SAFA ve/<> MERVE
( Safa'dan başlayarak, Safa ile Merve arasında, 4 gidiş ve 3 gelişten oluşan Saiy görevi, Hacc'ın başka bir bölümünü oluşturmaktadır. )
- SÂK[Ar. çoğ. SİKAN, SÛK] ile SAK/SAKK[Ar. çoğ. SİKÂK, SUKÛK]
( Baldır, incik. | [botanikte] Sap. | [geom.] Kenar. İLE Şer'î mahkemeden verilen îlâm, berat, kadı hücceti ve bunun gibi yazılardaki tabirler, deyimler. | Vesîkalar. )
- SAK/SAC[İng.] değil/yerine/= KESE
- SAK ile SAK[Ar.]
( Uyanık, gözü açık. | Uykusu hafif. İLE Sap. )
- ŞAK ile ŞAKK[Ar.]
( Eni geniş bir şeyle vurulduğunda çıkan ses. İLE Yarma, yarılma. | Yarık, çatlak. )
- ŞAKA GİBİ ile/ve/=/||/<>/< GİBİ GİBİ
- SAKA KUŞUNUN BIYIKLARI ...:
SİYAHSA ile/ve/||/<> BEYAZSA
( Erildir. İLE/VE/||/<> Dişildir. )
- ŞAKA YAPMAK değil/yerine LÂTÎFE[Ar.]/ESPRİ[Fr., Lat.] YAPMAK
( Kişiye yönelik. DEĞİL/YERİNE Duruma, olguya, kavrama yönelik. )
( Aradaki ilişki ne kadar yakın olursa olsun, hangi şakanın kimi, ne kadar etkileyeceği, rahatsız edebileceği bilinmez! )
( Aşağılama. DEĞİL/YERİNE Yüceltme. )
- ŞAKA YAPMAK ile LAUBALİLİK
- ŞAKA-MAKA
- SÂKA[Ar. < SEVK/SAİK]/BEYYÂB ile ...
( Su taşıyan, sucu. )
- SAKA[Ar. < SEVK/SAİK]/BEYYÂB ile SAKA ile SAKA (TÜRKLERİ)
( Evlere, çeşmeden su taşımayı iş edinmiş olan kişi. İLE Serçegillerden, başında ve boynunda, kırmızı, sarı tüyler bulunan ve hoş öten bir kuş. İLE ... )
( ... cum CARDUELIS CARDUELIS )
- ŞAKA ile/ve/||/<>/> İNTİKAM
- ŞAKAİK değil/yerine/= GELİNCİK ÇİÇEĞİ
( GELİNCİK ÇİÇEĞİ )
- ŞAKAK/DULUK KISMI(LOBU) ile/ve ALIN VE ÇEPER KISMI(LOBU)
( Yanlamasına oluk[lateral fissure], şakak[temporal] kısmını alın ve çeper kısmından ayırır. )
( Ense kısmını ayıran bir yarık yoktur. )
( SUDG[çoğ. ASDÂG]: Şakak/lar. )
- ŞAKAK ile DULUK
( Göz, alın ve yanak arasında, elmacık kemiğinin üstünde bulunan, çukurumsu bölge. İLE Yüz. | Şakak. | Yüzün, şakakla çene arasındaki yanı. )
- SAKAL ile/ve/<> FAVORİ
( Ben Affleck
Bradley Cooper
David Beckham
Denzel Washington
George Clooney
Hugh Jackman
Jake Gyllenhaal
Kit Harington
Leonardo DiCaprio
Mel Gibson
Pierce Brosnan
Robert Pattinson
Shia LaBeouf
Tom Hardy
Viggo Mortensen
)
( LİHYE ile/ve/<> SEBELE )
( RÎŞ ile/ve/<> ...
BÂME: Uzun, sık ve kaba sakal.
BÂM TELİ: Sakalın dudağa bitişik olan kalın telleri. )
( BEARD vs./and/<> SIDEBURNS )
( BARB cum/et/<> ... )
( MÜSÂL ile/ve/<> ... )
- SAKAL ile HATT
( ... İLE Gençlerde yeni terleyen bıyık ya da sakal. )
( TEGİL: Sakalı yeni çıkmaya başlayan genç. )
- SAKAL ile KABA SAKAL
( ... İLE Gür ve geniş sakal/lı. )
- SAKALEYN ile ...
( YER VE GÖK MELEĞİ )
- SAKALLI HABEŞ/İPEK TAVUK ile SAKALSIZ HABEŞ/İPEK TAVUĞU
( )
- SAKAM[Ar. çoğ. ESKAM] ile SAKAM[Ar. çoğ. ESKAM]["ka" uzun okunur]
( Hastalık, illet. İLE Hastalık, illet. )
- SAKAR[Ar.] ile SAKAR[Ar.]
( Bazı hayvanların, özellikle atların alınlarında bulunan beyaz leke, küçük akıtma. | Sık sık küçük, önemsiz kazalar yapan. İLE Tamu, cehennem.[Fars. DÛZAH] )
- SAKARİMETRE[Fr.] değil/yerine/= ŞEKERÖLÇER
( Bir sıvıda, çözelti durumunda bulunan şeker miktarını belirlemeye yarayan aygıt. )
- SAKARİN[Fr.] ile SAKAROZ[Fr. < Yun.]
( Genellikle şeker sayrılarının, şeker yerine kullandığı, madenkömürü katranından elde edilen, beyaz bir toz. İLE Şekerkamışı ya da şekerpancarından elde edilen bir tür şeker. [Simgesi: C12H22O11] )
- SAKAT[Ar.] değil/yerine/= ÇOLAK/SÖKEL
- SAKAT/ALÎL[Ar.] ile TOPAL
( ... İLE Yürürken, sağa sola bükülüp yuvarlanır gibi devinme nedeniyle verilen ad. )
( CRIPPLE/DISABLED vs. LAME )
- SAKATLANMAK[Ar.] değil/yerine/= ÇOLMAK
- ŞAKAYA/OLAYA GÜLMEK ile/yerine ESPRİYE/FIKRAYA GÜLMEK
- ŞAKAYIK ile AYIGÜLÜ
( Düğünçiçeğigillerden, çiçekleri türlü renkte, güzel bir süs bitkisi. İLE İkiçenekliler sınıfının, dügünçiçeğigiller ailesinden, bir şakayık türü. )
( PAEONIA cum PECONIA COROLLINA )
- ŞAKAYIK ile GELİNCİK
( Çin ve Japonya kültüründe zenginliğin simgesi/göstergesidir. İLE ... )
( PAOENIA cum PAPAVER RHOEAS )
- SÂKİ-Yİ ŞEB ile ...
( Mehtap, ayışığı. )
- ŞÂKÎ[Ar. < ŞİKÂYET] ile ŞAKÎ[Ar. < ŞEKÂVET]
( Şikâyetçi, şikâyet eden. İLE Bahtsız, kötü hareketli, haylaz, habîs. | Yol kesen, haydut. )
- SAKÎ[Ar.] ile SÂKÎ[Ar. < SAKY | çoğ. SUKAT]
( Kırağı, çiy.[Fars. JÂLE, ŞEBNEM, BEŞG, BEŞM | Yun. DROSOSTALIDA] İLE Su veren/dağıtan. | Kadeh, içki sunan. | Baldıra, ya da baldır kemiğiyle ilgili. | İnsana/kişilere, Allah sevgisi/nuru saçan kişi. )
- SAKİL[Ar.]["SAKİR" değil!] değil/yerine/= AĞIR | KABA
( Ağır. | Sıkıntı veren, sıkıntılı. | Çirkin, kaba. | Türk müziğinde bir usûl. )
- SAKÎM[Ar. < SAKAMET] değil/yerine/= BOZUK/YANLIŞ/EKSİK
( Hasta, hastalıklı. | Yanlış. | Rivâyeti doğru, sağlam olmayan hadîs. )
- ŞAKIMAK ile "ŞAKIMAK"
( Ötücü kuşlar ezgili ses çıkarmak, ötmek, şakramak, terennüm etmek. İLE Çok konuşmak, çenesi düşmek. | Şarkıları/şiirleri hoş söylemek ya da okumak. )
- SAKIN HA! ile AMAN HA!
- SAKİN KALMALI!
- SAKİN OLMAK ile/ve/<> (KENDİNE) HÂKİM OLMAK
- SAKİN OLMAK ile/ve/||/<> SESSİZ OLMAK ile/ve/||/<> KENDİN OLMAK
( Huzur arıyorsak. İLE/VE/||/<> Bilgelik arıyorsak. İLE/VE/||/<> Aşk arıyorsak. )
- SAKIN!:
ADAMIN, YERE BAKANINDAN
ve/||/<>
SUYUN, YAVAŞ AKANINDAN
- SÂKİN[< SÜKÛN] / MUKÎM[< KIYAM] ile/ve ŞÂGİL[< ŞUGL]
( Konutta/meskende yaşayan/oturan, ikâmet eden. İLE/VE Meşgul eden, edici. | Meşgul olmayı gerektiren. | İşgâl eden, tutan. | Bir mülkte oturan. )
- SAKİN/LİK ile "AĞIR/LIK"
( Zihinsel. İLE Davranış ve tutumlarla. )
( Bilinçli/farkındalıklı iç devinimle. İLE Çevredekilerin bağdaştırdıkları/bekledikleri sıfatla. | [Mizactan dolayı da olabilir] )
( Sakin bir yaşama biçimine sahip kişiler, sıkı ve alçakgönüllü çalışmalarını sürdürmeli. )
( ... ile BETAET )
- SAKİN/LİK ile AĞIRBAŞLI/LIK
( ... ile REZÂNET )
( ... cum SOBRITEAS )
- SAKİN/LİK ile İÇİNE KAPANIK/LIK
( Bilinçle. İLE Olumsuz, zihinsel dalgalanmalarla. )
- SAKİN/LİK ile/değil KAYITSIZ/LIK
( Her sakin/lik görüntüsü sakinlik olmayabilir hatta kayıtsızlıktan/ilgisizlikten/içekapanıklıktan kaynaklanıyor olabilir! )
- SAKİN/LİK ile/ve/<> KETUM/LUK
( Etkili ve yaratıcı bir konumdaysa, kişi ketum olmalıdır. )
- SAKİN/LİK ile/ve/<> SESSİZ/LİK, SÜKÛNET
( CALM/NESS vs./and/<> QUIET/NESS )
- SAKİN/LİK ile SOĞUK/LUK
( Her sakin/lik görüntüsü sakinlik olmayabilir hatta anlamamasından/uzak kalmasından kaynaklanıyor olabilir! )
- SAKİN/MUKİM/MÜTEMEKKİN[Ar.] değil/yerine/= OTURAN/OTURGAN/YERLEŞİK
- SAKİN değil/yerine/= DİNGİN
- SAKİN değil/yerine/= DİNGİN/DURGUN
- SAKINAN GÖZE ÇÖP BATAR değil SAKINILAN GÖZE ÇÖP BATAR
- SAKINAN GÖZE ÇÖP BATAR değil SAKINILAN GÖZE ÇÖP BATAR
- SAKİNLEŞME:
AKILDA ve/||/<> GÖNÜLDE
( Bilgi ile. VE/||/<> Sevgi ile. )
( Elinde getiren, karnında götürür; aklında getiren, gönlünde götürür. )
- SAKİNLEŞMEK değil/yerine/= DİNGİNLEŞMEK/DURGUNLAŞMAK/DURULMAK/YATIŞMAK
- SAKİNLEYİCİ değil SAKİNLEŞTİRİCİ
- SAKİNLİK:
MANTIKSIZLIĞI ANLAMA ile/ve/||/<> FARKINDALIĞI ARTIRMAK
- SAKİNLİK ile/ve DAYANÇ/SABIR
( Belirli bir bilgi ve bilinç/tutum gerektirir! )
( CALMNESS vs./and PATIENCE )
- SAKİNLİK ile/ve SAKİNLİK(YUMUŞAKBAŞLILIK)
( Yumuşaklık ve iyilik, kişiye anneannesinden mirastır. )
( QUIETNESS vs./and CALMNESS )
- SAKINMA ile MASKE
- SAKINMAK ile KAÇINMAK
( TO PROTECT vs. ABSTAIN, SHUN )
- SAKINMAK ile/ve/değil/yerine KORUMAK
- ŞAKIR ŞAKIR (AKMAK)
- ŞAKIR ŞUKUR
( Fazlaca şakırtı çıkararak. )
- ŞÂKİR[< ŞÜKÜR] ile MİNNETTÂR
( Şükreden, gördüğü iyilik için dua eden. İLE Birinden gördüğü iyiliğe karşı kendini borçlu sayan, gönül borcu olan kişi, gönül borçlusu. )
- SAKIRDAMAK ile ŞAKIRDAMAK
( Korkudan ya da soğuktan dolayı titremek. İLE "Şakır" diye ses çıkarmak. )
- SAKIT[Ar.] ile Sakıt
( Düşen, düşmüş. | Hükmü kalmamış, eski önemini yitirmiş. | Düşük. İLE Merih, Mars. )
- SAKIZ AĞACI CAMİSİ = SAHAF MUSLİHİDDİN CAMİSİ
( Kasımpaşa'da, Sakız Ağacı semtindedir. )
( XVII. yüzyılda Sahaf Müslihiddin tarafından yaptırılmıştır. )
- SAKIZ AĞACI ile MAVİ SAKIZ AĞACI
( Antepfıstığıgillerden, meyvesi üzüme benzeyen ve yağlı, küçük bir ağaç. İLE Malawi'de bulunur. )
( PISTACIA LENTISCUS cum ... )
- SAKIZ AĞACI ile SAKIZ AĞACI ile SAKIZ AĞACI
( Cevizlik - Kazlıçeşme arasında bulunan bir semt. İLE Moda İskelesi - Mühürdar arasında bulunan bir semt. İLE Kasımpaşa'da bulunan bir semt. )
- SAKIZ ile ÇENGEL SAKIZI / KENGEL/KENGER SAKIZI
( ... İLE Kenger sütünden yapılan bir sakız türü. )
- SAKIZ ile KARDEŞKANI
( ... İLE Kardeşkanı ağacından alınan, hekimlikte ve boyacılıkta kullanılan, koyu renkte bir sakız. )
- SAKIZ ile/ve MERİNOS[Fr. < İsp. < Ar.]
( Tüyleri uzun koyun. İLE/VE En nitelikli tüylülerden olan koyun. )
( OVIS ARIES HISPANICA )
- ŞAKK-I GALSAMÎ[Ar.] ile ...
( Solungaç yarığı. )
- ŞAKK[Ar. çoğ. ŞÜKUK] ile ŞÂKK[Ar. < MEŞAKKAT]
( Yarma, yarılma, çatlama, yırtma, paralama, kırma. | Yarık, çatlak. İLE Eziyetli, zahmetli. )
- ŞAKK[Ar.] ile FALK[Ar.]
- SAKKARA PİRAMİDİ ile DAHSHUR PİRAMİTLERİ
( Kahire'nin 24 kilometre güneybatısında yer alan, Mısır'ın en eski başkenti Memphis'te yaşayanların defnedildiği bölge olarak kullanılmış Sakkara'da bulunmaktadır. [İnşâ: M.Ö. 2500] İLE Mısır'da, Kahire'nin yaklaşık 40 kilometre güneyinde, Nil'in batı kıyısındaki çölde bulunan bir kraliyet nekropolisidir. Dahshur, içinde bulunan piramitler ile tanınmaktadır ve bu piramitlerden ikisi, Mısır'daki en eski, en büyük ve en iyi korunmuş olanlarıdır. [İnşâ: M.Ö. 2613-2589] )
( Mısır'daki Giza Piramitleri, 165 adettir. )
- SAKLA BENİ, VARKEN; BULUNAYIM SANA, YOKKEN ile/ve SAKLA SAMANI, GELİR ZAMANI
- SAKLAMA(MA)K ile/ve/<> ESİRGEME(ME)K
- SAKLAMA ile BULUNDURMA
- SAKLAMAK ile/değil AYIRMAK
( [not] TO HIDE vs./but TO SEPARATE )
- SAKLAMAK ile/ve/<> BARINDIRMAK
- SAKLAMAK ile KORUMAK
( TO HIDE vs. TO SAVE )
- SAKLAMAK ile ÖRTMEK
- SAKLAMAK ile/ve/değil PAYLAŞMAMAK
( [not] TO CONCEAL vs./and/but NOT TO SHARE )
- SAKLANMAK ile/ve/değil/yerine GERİDE DURMAK
- SAKLI GİZLİ (İŞLER YAPMAK)
- SAKLI ile/ve/değil GİZLİ
- SAKLIKENT ile SAKLIKENT
( Fethiye'de. İLE Antalya'da. )
- SAKO[İt. < Yun.] değil/yerine/= ÜSTLÜK
( Paltoya benzer bir tür üstlük. )
- ŞAKRAK ile ŞAKRAK
( Şen, neşeli, yaşam dolu. İLE İspinozgillerden, başı siyah, boynu kırmızı, ötücü bir kuş. )
( ... cum PYRRHULA PYRRHULA )
- SAKSAĞAN ile TAYVAN MAVİ SAKSAĞANI
( )
- ŞAKŞAK ile ŞAK ŞAK
( Çoğunlukla hokkabazların kullandıkları, hafifçe vurulduğunda hızla vurulmuş gibi "şak" diye ses çıkaran tahta maşa. İLE Eller birbirine vurulduğunda çıkan ses. )
- SAKSI ile VAZO[İt.]
( Toprak bulunur. İLE En fazla su bulunur. )
( Geniş. İLE İnce. )
( Pişmiş topraktan yapılan, içine toprak konularak çiçek yetiştirmekte yararlanılan kap. İLE Çiçek koymak için kullanılan kap. )
- SAKSIYI SÜSLEMEK değil/yerine ÇİÇEĞİ SULAMAK
- ŞAKUHAÇİ ile ...
( Nefesli bir çalgı. )
- ŞÂKÜL[Ar.] değil/yerine/= ÇEKÜL
( Ucuna, küçük bir ağırlık bağlanmış iple oluşturulan, yer çekiminin doğrultusunu belirtmek için sarkıtılarak kullanılan bir araç. )
- SAKÜLER/SACCULAR[İng.] değil/yerine/= KESELEŞMİŞ
- ŞÂKÛLÎ[Ar.] ile ŞÂKÛLÎ[Ar.]
( Çekülle ilgili. İLE [matematik] Düşey. )
- ŞÂKULÎ değil/yerine/= DÜŞEY
- SAKURA[Jap.] ile ...
( Kiraz çiçeği (ağacı). )
- SAL YAYLASI ve POKUT YAYLASI
- SÂL-NÂME[Fars.] ile ...
( Yıllık. [Belirli konulara dair yıldan yıla çıkarılan dergi/kitap] | Cep takvimi. )
- SAL'[Ar.] ile SÂL[Ar.]
( Baş tepesinin dazlaklığı/kılsızlığı. İLE Yıl/sene. )
- ŞAL ile LAHURİ[Ar. Batı Pakistan'da, Lahor kentinin adından]
( ... İLE Lahor'da yapılan, bir tür şal, Lahor şalı. )
- SALÂ'[Ar.] ile SALÂH[Ar.]
( Cuma namazına ve bazı yerlerde cenazeye çağırmak için minarelerde okunan salavat. | Meydan okuma, "kendine güvenen varsa çıksın!" diyerek bağırma. | Bir mahalle çocuklarının, başka bir mahalle çocuklarıyla taş kavgalarına çıkmaları. | Mevlevîlerde, "can"ları namaza/mukabeleye/yemeğe çağırma. İLE Düzelme, iyileşme, iyilik. | Rahatlık, barış. | Dine olan bağlılık. )
- SALÂBET[Ar. < SULB] değil/yerine/= KATILIK/SAĞLAMLIK
( Peklik, katılık, sağlamlık. | Manevi kuvvet, dayanma. )
- SALÂBET[Ar.] ile KASVET[Ar.]
- SALÂH ile/ve/||/<>/> FELÂH
- SALÂH ve/<> SALÂT
- SALÂHİYET[Ar.] değil/yerine/= YETKİ
( YETKİ, BİR İŞE KARIŞMAYA YA DA GÖREV GEREĞİ BİR İŞ YAPMAYA, BİR HAREKETTE BULUNMAYA HAKLI OLMA | BİR DÂVÂYA BAKABİLME )
- SALÂHİYET ve/||/<> EHLİYET ve/||/<> KUDRET
( APTIDUTE et/||/<> CAPACITE et/||/<> PUISSANCE )
- SALÂHİYETNÂME değil/yerine/= YETKİBELGE
- SALAK/LIK ile/ve "ÖKÜZ/LÜK"
- SALAK/LIK ile/ve/<>/değil ÇARESİZ/LİK
- SALAK/LIK ile/değil/yerine/>< SABIRLI/LIK
- SALAK/LIK ile/ve ZAVALLI/LIK
( Kısa sürelidir. İLE/VE Uzun sürelidir. )
( Sonuçtadır. İLE/VE Hem süreçte, hem de sonuçtadır. )
( Hepimiz arada bir salak durumuna düşebiliriz fakat salaklıklarımızda ısrarcı olmak zavallılığa düşürür. )
- SALAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SAF
- SALAM[Azr.] = SELAM[Tr.]
- SALAMANJE[Fr.] değil/yerine/= YEMEK ODASI
- SALAMURA[İt.] değil/yerine/= TUZLU SUDA TUTULMUŞ
- SALAŞ ile ...
( Eğreti yapılmış kulübe, baraka. )
- SALÂT-I KÂİM > SALÂT-I DÂİM
- SALÂT ile ...
( NAMAZ | DUA | YÖNELİŞ | KURTULUŞ )
- SALÂT ve/||/<>/>/< ZEKÂT
- SALATA HAZIRLARKEN:
[önce] LİMON sonra ZEYTİNYAĞI
- SALATA" ile/değil/yerine KOMEDİ
- SALATA ile SELÎTA
( ... İLE İçine zeytinyağı konulan salata. )
- SALATA ile SÖĞÜŞ
( ... İLE Üzerine, yağ, limon dökülmeden ve birbirine karıştırılmadan yenen domates, salatalık vb. )
- SALATALIK
- SALATALIK/HIYAR ile ACUR
( ... İLE Kabakgillerden, kabuğu çizgili ve tüylü, açık yeşil renkte, irice bir tür hıyar. )
( ... cum CUCUMIS ANGURIA )
- SALATALIK/HIYAR ile ALKAM
( ... İLE Acı salatalık. )
- SALATALIK/HIYARDA:
BADEM ile SİLOR ile DİKENLİ
( KISSA ile ...
KISSÂ ÜL-HİMÂR: Eşek hıyarı.(ÉLATER) )
- SALATALIK ile/||/=/<> DİN KABAK
( ... İLE Kütahya'daki adı. )
- SALÂTÎN CAMİLERİ ile ...
( SULTAN CAMİLERİ )
- SALÂTÎN(SULTAN) CAMİLERİ
- SALÂVAT:
DUA BAŞINDA ile/ve DUA SONUNDA
( Allah'a niyazın yükselmesi için, duanın kabulü için. İLE/VE Hz. Muhammed'in dualarına ilhak olması ve duanın tashihi için. )
- SALÂVÂT[< SALÂT)(SALÂT Ü SELÂM] ile ...
( NAMAZLAR | HZ. MUHAMMED'E VE ONUN SOYUNDAN GELENLERE OKUNAN DUA [ALLAHÜMME SALLİ ALÂ SEYYİDİNÂ MUHAMMEDİN VE ALÂ ÂLİ MUHAMMED ile ABCDEF ( EFENDİMİZ MUHAMMED'E VE ONUN SOYUNA SOPUNA SALÂT VE SELAM OLSUN] )
- ŞALDIR-ŞULDUR
- SALDIRAY ile/ve/||/<> BATIRAY ile/ve/||/<> ATILAY ile/ve/||/<> YILDIRAY
( 1939'da, Haliç Tersanesi'nden denize indirilen ve ne yazık ki, 1942'de batan, Türkiye'nin ilk denizaltısı Batıray ile birlikte Atatürk'ün belirlediği öteki üç denizaltının adları... )
( TRT Arşiv - Twitter[1] paylaşımını görmek için burayı tıklayınız...
TRT Arşiv - Twitter[2] paylaşımını görmek için burayı tıklayınız... )
- SALDIRI SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
KARALAMA ile/ve/||/<> NİTELİKSEL ile/ve/||/<> "SEN / SEN DE ..." ile/ve/||/<> DOLDURUŞA GETİRME
( ARGUMENT AGAINST THE MAN vs./and/||/<> CIRCUMSTANTIAL AD HOMINEM vs./and/||/<> FALLACY OF "YOU / YOU ALSO" vs./and/||/<> POISONING THE WELL )
- SALDIRI ile/değil/yerine ÇIKIŞ
- SALDIRI ile/ve/değil/yerine/<> EYLEMSİZLİK/KAYITSIZLIK
- SALDIRI ile/değil/>< HAKKINI SAVUNMAK
( Etkin olmaya alışık olmayana, hakkını savunmak, "saldırı" gibi gelebilir. )
- SALDIRI ile/değil SAPTAMA/TESPİT/BEYAN
( [not] ATTACK vs./but TO DETERMINE/ESTABLISHING/TO DECLARE )
- SALDIRMAK ile/ve/değil/yerine "SARMAK"
- SALDIRMAK ile/ve/<>/> "SAYDIRMAK"
- SALDIRMAK ile/değil/yerine/>< SARILMAK
- SALDIRMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SATAŞMAK
- SALDIRMAK ile/ve/değil YÜKLENMEK
- SALEP[Ar.] ile SA'LEB[Ar. çoğ. SAÂLİB]
( Salepgillerin örnek bitkisi, orkide. [Lat. ORCHIS] | Bu bitkinin yumru durumundaki köklerinden dövülerek hazırlanan beyaz toz. | Bu tozun, şekerli süt ya da su ile kaynatılmasıyla yapılan sıcak içecek. İLE Tilki. )
- SALEP[Ar.] ile VANİLYA[İsp.]
( Salepgillerin örnek bitkisi. | Bu bitkinin yumru durumundaki köklerinden, dövülerek hazırlanan beyaz toz. | Bu tozun, şekerli su ile kaynatılmasıyla yapılan sıcak içecek. İLE Salepgillerden, çiçekleri beyaz, kokulu, tırmanıcı küçük bir bitki. | Bu bitkinin, tatlılara hoş koku vermesi için kullanılan meyvesi. )
(
Vanilya )
( ORCHIS cum VANILIA PLANIFOLIA )
- SALEP ile ASILMIŞADAM
( ... İLE Salepgillerden, çiçekleri asılmış, bir insana benzeyen ve köklerinden salep çıkarılan bir bitki. )
- SALES vs./and MARKETING )
( To serve the ready product. vs./AND To prepare the unprepared product to sale. )
- ŞALGAM ile ALABAŞ/ALMAN ŞALGAMI/GULUMBRA/KOLORABİ/YER LAHANASI
( Turpgillerden, yumru köklü bir bitki. İLE Turpgillerden, şalgama benzeyen bir bitki. )
( BRASSICA RAPA cum BRASSICA OLERACEA GONGYLODES )
- ŞALGAM ile ŞEYTANŞALGAMI
( Kabakgillerden, iri ve etli, nişastadan oluşan, kök sapından müshil olarak yararlanılan, tırmanıcı bir süs bitkisi. )
( BRYONIA DIOCIA )
- SALGI ile/ve YAYILMA
( Kimyasal. İLE/VE Kimyasal/Elektriksel. )
- SALGILAMAK ile BOŞALTMAK
( SECRETION vs. EXCRETION )
- SALGILAMAK ile/değil YAYMAK
- SALGIN ile "... DALGA"
- SALGIN ile KOLERA[Fr. < CHOLERA]
( ... İLE Şiddetli ishal ve kusmalarla kendini gösteren, çok bulaşıcı, salgın ve öldürücü bir hastalık. )
- SALI PAZARI ile SALI PAZARI ile SALI PAZARI
( Fındıklı - Tophane arasındaki semt. İLE Kadıköy'de, Altıyol - Selâmiçeşme arasında bulunan bir semt ve pazar. İLE Şehremini'de kurulan semt pazarı. )
- SALI ve CUMA
( İstinsah yapılan gün. VE ... )
- SALÎB[Ar. çoğ. SILÂB] ile SÂLİB[Ar. < SELB]
( Haç. [Fars. ÇELİPÂ] İLE Kapıp götüren, alan, alıp yok eden. | Olumsuzlaştıran/menfîleştiren. | İnkâr eden. )
- SALICINÉES = SAFSÂFÎYE
- SÂLİH[< SALÂH] ile ...
( YARAR, ELVERİŞLİ, İYİ, UYGUN, YAKIŞIR | YETKİSİ VE HAKKI OLAN | DÎNİN EMRETTİĞİ ŞEYLERE UYGUN HAREKETTE BULUNAN )
- SALİH ile MÜTTAKÎ
- SALİH ile/ve SAHİH
- SALİH ve/> SARİH
( Salihlerde gaflet olmaz. )
- SÂLİH ve/||/<> ZÂHİD
( ... VE/||/<> Dinin şekil yönüne fazla önem veren, aşırı, çok sofu. | Kendini, sadece dine veren. | Masiva'ya itibar etmeyen. )
- SALİHA SULTAN ÇEŞMESİ / AZAPKAPI ÇEŞMESİ ile SALİHA SULTAN SEBİLİ
( Azapkapı'da, Azapkapı Camisi önündedir. İLE Azapkapı'da, Azapkapı Camisi karşısındadır. )
( 1733'te, Sultan II. Mustafa'nın eşi Saliha Sultan tarafından. [Rokoko üslûbundadır.] İLE 1732'de, Sultan II. Mustafa'nın eşi Saliha Sultan tarafından. )
- SÂLİK-İ MECZUB ile/||/<> MECZUB-U SÂLİK
( Allah'ın ahlâkıyla ahlâklanan kişi. İLE/||/<> Allah'ın, varoluşunu, aklını, "benliğini" hak makamına çektiği kişi. )
- SÂLİK-MECZUB ile MECZUB-SÂLİK
- SÂLİK ile/ve BENDEGÂN
- SÂLİK ile MECZUB
- SÂLİK ile/ve/||/<>/> SÂDIK
- SÂLİK ile/ve/||/<>/> SAHİP
- SALİK ile/değil SAİK
- SÂLİM[Ar.] değil/yerine/= ESEN, SAĞLAM
- SÂLİM değil/yerine/= ESEN/SAĞLAM
- SÂLİM ile/ve/<> SELİM
( Güvende olmak, güven vermek. İLE/VE/<> Duru olmak. )
( Aklın. İLE/VE/<> Kalbin. )
( ... İLE/VE/<> Doğru, dürüst, kusursuz. | Ur ya da bazı sayrılıklarda, sonu iyi, tehlikesiz, kötücül olmayan, iyicil. )
- SALIN/PHYSIOLOGICAL SALINE[İng.] değil/yerine/= SERUM FİZYOLOJİK
- SALINA SALINA (YÜRÜMEK)
- SALINIM ile/ve DEVİNİM
( OSCILLATION vs./and MOVEMENT )
- SALINIM ile/ve/||/<>/> HASTALIK/PATOLOJİ
- SALINIM ile/değil SALIM
( OSCILLATION vs. EMISSION )
- SÂLİS ile/||/<> SÂLİSEN
( Üçüncü. İLE/||/<> Üçüncü olarak. )
- SALİSİLAT[Fr.] ile SALİSİLİK ASİT
( Salisilik asidin tuzu. | Salisilik asidin, türlü alkollerle ve fenollerle yaptığı ester. İLE Söğüt kabuğundan çıkarılan antiseptiklerle ilgili olan. [Aldehidin yükselgenmesiyle elde edilen, türlü uçucu yağlarda ester biçiminde bulunan, ekşi ya da tatlı olabilen, 155 °C'de ergiyen bir asit.] )
- SALİSİLİK ASİT ile GLİKOLİK ASİT
- SALKIM AĞACI = AKASYA[Lat.]
- SALKIM SAÇAK
( Eskimiş eşyalarda. )
- SALKIM, RASEMUS, RASEM = ANKÛD = GRAPPE
- SALKIM ile CINGIL/CİNGİL/ŞINGIL
( ... İLE Küçük, üzüm salkımı. | Boncuk, gümüş ya da altın para ile yapılmış, başlığa ya da giysiye takılan süs, )
- SALKIM ile/ve ÇİTMİK
( ... İLE/VE Üzüm salkımının küçük dalı. | İki parmak ucu ile alınan miktar, çimdik. )
- SALKIM ile SALKIM
( Üzüm gibi, çoğu bir sap üzerinde, birarada bulunan yemiş. | Ana saptan çıkan yan çiçeklerin sapları, hep aynı uzunlukta olan çiçek durumu. | Baklagillerden, salkım durumunda mor çiçekler açan ve çoğu asma gibi çardağa sarılan ağaç türü ve çiçeği. İLE Topla atılan demir parçaları. )
( ... | ... | WISTERIA SINENSIS cum ... )
- SALLA(N)MAK ile SİLKELE(N)MEK
( TO SWING vs. SHAKE OFF )
- Sallamadan KONUŞ!!!
- SALLAMAK ile ATMAK
- SALLAMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SARSMAK
- SALLANMA ile/ve/değil/yerine SALINIM
- SALLANMA ile SARSILMA
- SALLANMAK ile YALPALA(N)MAK
( TO SWING vs. TO LURCH )
- SALLANTI ile ÇALKANTI
- SALLANTI ile SARSINTI
- SALLAPATİ (İŞ YAPMAK)
( Düşünmeden ve saygısızca davranan. | Düşüncesizce, saygısızca ve patavatsız bir biçimde. )
- SALMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> SAÇMAK
- SALON[Alm.] değil/yerine/= TÜNLÜK
- SALSA ile BACHATA ile MAMBO ile MERENGUE ile SAMBA ile RUMBA ile CHA CHA CHA ile PASO DOBLE ile JIVE
( Dünyanın her yerinde bilinen Salsa, Avrupa'da, Karayipler'de, özellikle Küba ve Porto Riko'da, Orta Amerika'da, Panama, Guatemala ve New York'un Latin kolonilerinde çok gelişir. Elektrikli çalgıların da kullanıldığı Salsa danslarında, Afrika kökenli vurmalı çalgılar ve bakır üflemeli sazlar büyük rol oynar. Salsa'da, şarkılar her zaman İspanyolca olup şarkıların başlıca işlevi, dans figürlerine eşlik etmektir. Dünyanın belirli bölgelerinde, belirgin olarak ötekilerden ayrılan Salsa stilleri vardır. Birbirinden farklı figürlere sahip olan Salsa'nın tarzları, aynı dansın farklı yaklaşımları ve felsefeleri olarak kabul edilebilir.
İLE
1980'lerde, Dominik Cumhuriyeti'nde, turizmin gelişmesi ve ülkenin dünyaya açılması sonucu popülerliği artan Bachata, içinde aşk, tutku gibi duyguları yansıtan romantik şarkılarla yapılan bir dans türüdür. Bachata, ayrıca, ülkemizde Salsa'dan sonra en çok yeğlenen, yakın eşli bir danstır.
İLE
Küba'da ortaya çıkan Mambo, Kuzey Amerika'daki, Swing ve Rock gibi türlerden etkilenerek günümüzde yapılan biçimini alır. Erkek dansçının sol ayakla başladığı ve ağırlık merkezini ise kalça olarak belirlediği bu dans türü, en yaygın biçimde Küba'da karşımıza çıkar. 1950'li yıllarda, Avrupa tarafından da tanınan Mambo, kıtaları aşan bir dans olarak tüm dünyaya yayılır.
İLE
Dominik Cumhuriyeti'nin yerel dansı olan Merengue, özellikle küçük ve kalabalık dans salonlarına karşı oynanan bir dans türüdür. Oldukça hareketli figürler içeren Merengue, öğrenilmesi kolay, doğaçlamaya açık bir "eğlence" dansı olarak da bilinir. Çiftlerle değil, bir çember şeklinde uygulanan Merengue, hızlı ayak hareketleri, omuzların silkilmesi ve kıvrak kalça hareketleri, bu dansın ana yapısını oluşturur.
İLE
Samba, Brezilya'nın Rio kentinde düzenlenen karnavallarda, kutlama ve eğlenceyi temsil eden dans olarak bilinir. Brezilya müziğine ait kuvvetli bir davulun da yer aldığı, özgün bir müziğe sahip olan Samba, Rio Karnavalı'ndaki dansçıların, gösterişli giysileriyle gösteriye dönüşür. Karnavallarda yapılan bu tip Samba, daha gelişmiş bir biçim olan Uluslararası Samba'dan farklıdır. Samba, Rio Karnavalı'nda, kişisel olarak uygulansa da uluslararası gösterilerde eşli olarak uygulanır.
İLE
Yavaş tempolu, zor bir Latin Amerikan dansı olan Rumba, dans eden çiftler arasındaki tutkuyu hareketlere yansıtır. Aşkın dansı olarak da nitelendirilen rumbada, dansın tutkusunun ve etkisinin büyük bölümü, müzikteki ezgilerde yaşam bulur. Rumba'yı, kusursuz olarak uygulamak için müziğe ve teknik ayrıntılara bağlılık gerekir. Bu ayrıntılar da dansçılardaki güçlü bir denge ve bilek, diz ve kalça koordinasyonu sonucunda ortaya çıkar.
İLE
Amerika'da, 1950'li yıllarda, Mambo ve Rumba'nın birleşiminden doğarak ortaya çıkan Cha Cha Cha, neşeli ritmleri ve müzikleriyle zamanla tüm dünyaya yayılan bir dans türü olur ve Uluslararası Latin Amerikan Dansları'nın vazgeçilmezlerinden sayılır. Canlı, dinamik, hızlı hareketler içeren Cha Cha Cha; neşeli, sevinçli, yerinde duramayanların dansı olarak adlandırılır.
İLE
Kökleri İspanya'ya uzanan "Paso Doble", "iki adım" anlamına gelir. Temiz ve canlı hareketler gerektiren Paso Doble'nin ruhunu seyirciye aktarabilmek için yavaş ve sakin hareketlerden kaçınmak gerekir. Latin dansları arasında en son öğrenilen Paso Doble'de, doğaçlama figürler yoktur, önceden belirlenmiş bir koreografiyi gerektirir.
İLE
Temelinde akrobatik hareketler barındıran bu dans türü, İkinci Dünya Savaşı süresince, Amerika'dan İngiltere'ye yayılır ve ilk olarak 1944 yılında, Londra'lı bir dans öğretmeni olan Victor Silvester tarafından "Jive" olarak adlandırılır. Canlı ve enerjik olmanın yanısıra, zarif bir görünüm de gerektiren bir Latin Amerikan dansı olan Jive, oldukça hareketli figürler içerir. )
- SALSA ile/ve RUEDA
- SALSALA-İ CERES
- SALT SOYUTLAMA ile/ve/> HİÇÇİLİK(NİHİLİZM)
- SALT ile SALTIK
( Yalnız, tek, sırf. | İçinde yabancı bir öğe bulunmayan. | İçinde, kendine yabancı hiçbir şey karışmamış, arı. İLE Kendi başına var olan, hiçbir şeye bağlı olmayan, bağımsız, koşulsuz. | Koşulsuz, bağımsız, göreli olmayan ve kendi başına, tam sayılan bir olgunun niteliği. )
- SALT = SIRF, SAF, MAHZ = PURE[İng.] = PUR[Fr.] = REIN[Alm.] = PURUS[Lat.] = PURO[İsp.]
- SALTA[İt.] ile SALTA[İt.] ile SALTA[İsp.]
( Köpeğin, arka ayakları üzerinde ayağa kalkması. İLE Yakasız, iliksiz, kolları bolca bir tür kısa ceket. İLE Gergin duran bir halatı, biraz koyuverme eylemi. )
- SALTA[İt.] ile SETRE[Ar.]
( Yakasız, iliksiz, kolları bolca, bir tür kısa ceket. İLE Düz yakalı, önü ilikli bir tür uzun ceket. )
- SALTANAT değil/yerine/= YETKELİK
( Osmanlı Saltanatı ya da Padişahlık, Osmanlı döneminde kullanılan yönetim biçimine verilen addır. Yönetim biçimi Osmanlı Hanedanı üyesi sultanın görünüşte mutlak egemen olmasına dayalıdır. Saltanat sözcüğü, gösteriş ve zenginlik anlamında da kullanılır. Saltanat'ın bazı dönemlerinde, sultanın yetkin olmamasından dolayı, Haseki Sultan'lar ya da Valide Sultan'lar [hatta Mihrimah Sultan örneğinde görüldüğü gibi, sultan kızı] devlet yönetimine katılmış, hatta zaman zaman devleti yönetmiştir. Bu dönem, "Kadınlar Saltanatı" olarak bilinir. Dönem, büyük ölçüde Osmanlı'nın duraklama dönemine denk gelir. Kanuni Sultan Süleyman'ın yaşlılık döneminde [1550 civarı] başlamış, 1656 yılında Köprülü Mehmet Paşa'nın sadrazam oluşuna kadar devam etmiştir. Saltanat, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 01 Kasım 1922'de kabul ettiği "Osmanlı'nın münkariz olduğuna dair" 308 numaralı kararname ile kaldırılmıştır. Kararname, ilga yargısını geriye yürüterek "İstanbul'daki biçimi hükümetin 1920'de[16 Mart 1336] tarihe intikal ettiğini" bildirmiştir. Saltanatın kaldırılmasıyla Türk Tarihi'nin en uzun ömürlü devleti Osmanlı Devleti'nin 623 yıllık süreci resmen sona ermiştir. )
- ŞALTER[Alm.] ile ŞALTER[Alm.] ile ŞALTER[Alm.]
( Anahtar. İLE [fizik] Genellikle, binaların girişine gelen, elektrik akımını açıp kapamaya yarayan araç. İLE Gişe. )
- SALTIK GÖRÜNÜŞLER ile/değil GÖRÜNÜŞLERİN SALTIK İLKESİ
( [not] ABSOLUTE APPEARANCES vs./but ABSOLUTE PRINCIPLE OF THE APPEARANCES )
- SALTIK İSTENÇ ile/ve/||/<> BEN
- SALTIK TİN:
SANAT ile/ve/||/<> DİN ile/ve/||/<> FELSEFE
- SALTIK/LIK ile/ve/||/<>/< ETKİLENMEYİŞ
- SALTIK/MUTLAK:
SONSUZ ile/ve/||/<> TÜKETİLEMEZ OLAN
- SALTIK = MUTLAK = ABSOLUTE[İng.] = ABSOLU[Fr.] = ABSOLUT[Alm.] = ABSOLUTUS[Lat.] = ABSOLUTO/TA[İsp.]
- SALTIK ile SABİTE
- SALTIK ile/ve YALITILMIŞ
( ABSOLUTE vs./and INSULATED )
- SÂLÛS[Ar. çoğ. SILÂB] ile SÂLÛS[Ar.]
( Teslîs. [fels. TRIVIUM] İLE İkiyüzlü/riyâkâr. )
- SALUTATION/GREETING vs./and LOVE
- ŞALVAR[Azr.] = PANTOLON[Tr. < Fr.]
- ŞALVAR[Fars. < ŞELVÂR] ile ALTINOLUK
( Genellikle ağı çok bol olan, bele bir uçkurla bağlanan, geniş bir pantolon türü. İLE İşlemeli kadın şalvarı. | Altın sırma ya da kılaptanla işlenmiş çizgili kumaş. | Bu cins kumaşların üstünde bulunan sırma işlemeli yollar. | Sarıkların üstüne sarılan sırma şerit. )
- ŞALVAR[Fars. ŞELVÂR]/DİMİ ile/değil/yerine PANTOLON
( Genellikle, ağı çok bol olan, bele bir uçkurla bağlanan, geniş bir pantolon türü. İLE ... )
- ŞALVAR/DİMİ ile ÇAKŞIR
( ... İLE Bir çeşit erkek şalvarı. | Kuşların ayağında bulunan ve süs gibi görünen tüy. )
- ŞALVAR ile/değil ÇİNTAN
( ... İLE/DEĞİL Kadın şalvarı. )
- ŞALVAR değil/yerine/= TUMAN
- SALVO[İt.] ile SALTO[İt.]
( Yaylım ateşi. | Yoğun bir biçimde yapılan atak. | Gemide kullanıldığı yere göre belirli uzunluğu olan ince halatlara verilen ad. İLE Rakibin gövdesini kollarıyla birlikte kavrayarak yana ya da arkaya savurma, devirerek bastırma biçiminde uygulanan bir güreş oyunu. )
- SALYA-SÜMÜK (AĞLAMAK)
- SALYA[Ar. < Yun.]/RÎK[Ar.] ile TÜKÜRÜK
( Ağızdan sızan tükürük. İLE Tükürük bezlerinin, ağza akan salgısı. )
( MEL'UB: Salyalı ağız. )
( SALIVA vs. SPITTLE )
- SALYANGOZ ile DELİKLİSALYANGOZ/İSKERLET
- SALYANGOZ ile DEV AFRİKA SALYANGOZU
- SALYANGOZ ile DİKENLİ SALYANGOZ
( ... İLE Karındanbacaklılar sınıfından, ılık ve tropik denizlerde yaşayan, kabuğu üzerinde birçok dikeni olan bir yumuşakça. )
( ... cum MUREX )
- SALYANGOZ ile/ve ELONA
- SALYANGOZ ile/ve KONİK SALYANGOZ
( Karada. İLE/VE Denizde. )
( Bir salyangoz üç yıl kesintisiz uyuyabilir. )
( ... İLE/VE Avustralya'da, resiflerde yaşarlar. )
( ... İLE/VE Dünyanın en zehirli canlılarındandır. )
( ... İLE/VE Zehirleri, çeşitli hastalıkları tedavide kullanılırlar. )
( ... İLE/VE 600 çeşidi vardır. 100'ü Avustralya Büyük Mercan Resif'lerinde bulunur. )
( ... İLE/VE İnsan için en zehirli olan hayvanları avlarlar. )
- SALYANGOZ ile PULLUK SALYANGOZU
- SALYANGOZ ile YAĞMACI SALYANGOZ
- SALYONGOZ değil SALYANGOZ
- ŞÂM U SEHER[Fars.] değil/yerine/= AKŞAM-SABAH
- ŞÂM-GÂH/ŞÂM-GEH[Fars.] ile ...
( Akşam vakti. )
- ŞÂM-I İSRÂ[Fars.] ile ...
( Mi'râc gecesi. )
- ŞÂM[Ar. < ŞÂME] ile ŞÂM[Fars.]
( [gövdede] Benler. İLE Akşam. )
- SÂM[çoğ. SILÂB][Fars.] ile Sâm[Fars.]
( Gökkuşağı, eleğimsağma. İLE Hz. Nuh'un oğlu.[Semitik kavimler, bu nesildendir] )
- ŞÂM[Fars.] ile ...
( Akşam. )
- ŞAM değil ŞAM-I ŞERÎF
- SAMADHİ[Sansk.](CH'AN TİNG, SANWEİ SAMOTİ[Çince]) ile ...
( Bilinç üstü (üstün bilinç) hali, derin meditasyon, trans, vecd hali. Yoga uygulamasında arayıcının(sadhara) meditasyon nesnesi, konusu(sadhya) ile bir olması, böylece tarifsiz ve koşulsuz mutluluğa ermesi. Aşkın bilinç hali. Zihnin onu çevreleyenlerden tam olarak geri çekilmesi, mükemmel uygulanmış bir meditasyonun meyvesi; zihnimiz ya da gerçek doğamız üzerine saf bir tefekkür. Dhyana yoluyla ulaşılan durum. Theravada Budizmi'nde Dört Yüce Gerçek'ten 4.'sü olan Dharma'yı oluşturan 8 basamaklı yüce yolun en üst basamağı.
1. Evre: Saf düşünceler, anımsama, meditasyon.
2. Evre: Düşüncenin durdurulması ve kontemplasyon; sevinç ve huzur bilinci.
3. Evre: Sessizlik ve sakinliğin yaşanması.
4. Evre: Kişinin ego yükünden özgürleşmesi.
( Samadhi'nin tipleri:
* Savikalpa, dualistik âlemde bir duyusal nesne (genellikle bir ideal ya da bir tanrı) tasavvur etmek,
* Nirvikalpa, tüm kuşkuların, şekillerin ve isimlerin ötesi,
* Nissankalpa, tüm arzuların “sankalpa“ şeklindeki gelişlerinin durması, nirvrittik, hatta istemsiz tasavvurlar(vritti'ler) durur,
* Nirvasana, vasanalar'ın içgüdüsel kabarışı bile durur. )
- SAMADHİ[Sansk.] = CH'AN TİNG, SANWEİ SAMOTİ[Çince]
- SAMAN EV ile/ve/değil/yerine HUĞ EV ile/ve/değil/yerine KERPİÇ EV ile/ve/değil/yerine BAĞDADÎ EV
( HUĞ EV/ÇUKUROVA EVİ: Duvarları murt ya da hayt çubuğu ile sepet örer gibi örülür. Çatısı saz ile kaplanır. İç duvarlarına kerpiç sıva yapılır. Yapımı kolaydır. [Taş duvar ustasına ücret verecek olanağı bulunmayanlar bu tarz evler yapardı.] )
- SAMAN[Ar.] ile SÂMÂN[Ar.] ile Sâmân[Ar.]
( Türlü ekinlerin, taneleri ayrıldıktan sonra kalan sapları ve daha çok bunların harmanda parçalanmışı. İLE Servet, zenginlik. | Rahat, dinçlik. | Düzen. | Kudret, iktidar. İLE Sâmânî devletinin kurucusu. )
- SAMAN ile BART
( ... İLE Katı saman. )
- SAMAN ile ÇELMİK
( ... İLE Buğday ve başakla karışık, iri saman. )
- SAMAN ile KESMİK
( ... İLE Başakla karışık iri saman. | Taş gibi olmuş toprak parçası. )
- SAMAN ile ŞAMAN
- SAMANA ile SAMANYA
( Huzur içinde yaşayan Brahmin. | Rahip. İLE Tümellik. )
- ŞAMANDIRA[Yun.] değil/yerine/= YÜZENEK/YÜZERTOP
( Halkalarına tekne bağlamak için limanda demirlenmiş olan, içi boş, her yanı kapalı, çoğunlukla metalden yapılan fıçı vb., yüzer top. | Denizde yol göstermeye, bir tehlikeyi ya da geçiş yolunu haber vermeye yarayan yüzer nesne. | Kapama düzenini sağlayan, metal ya DA plastikten yapılmış, suda yüzen top. | Kandilde, fitili tutmak için yağda yüzen, telli mantar düzeneği. )
- SAMÂNÎ[Ar.] ile Sâmânî[Ar., Fars. çoğ. SÂMÂNİYÂN]
( Saman renginde, açık sarı. İLE Sâmânî devletinden olan. )
- ŞAMANLAR'IN SEVDİĞİ RENKLER:
AÇIK MAVİ ve SÜT MAVİSİ ve ALTIN SARISI ve FİLİZ YEŞİLİ ve LEYLAK
- SAMANYOLU/SAMANUĞRUSU/HACILARYOLU/KEHKEŞAN[Fars.] değil/yerine GÖKYOLU
( Açık gecelerde, gökyüzünde boydan boya görülen, uzun, yıldız kümesi. )
- SAMARYUM[Fr.]
( Atom sayısı 62, atom ağırlığı 150,4 ve yoğunluğu 7,75 olan, seyrek bulunur öğe. [Simgesi: Sm] )
- SAMATHA ile ...
( Sükûnet, yoğunlaşmak, sakinlik, dinginlik. | Konsantrasyon Meditasyonu. )
- SAMAVAYA ile ...
( İçkinlik. )
- SAMBOGAKAYA ile ...
( Feragat Elbisesi/Gövdesi. Nirvana'ya ulaşmış, Dharma'da bir süre kalmış fakat evrende aydınlanmamış tek bir kişi kalmayana kadar hizmet için geri dönme. )
- ŞAMDAN ile/değil ÇIRAKMA/ÇIRAKMAN
( ... İLE/DEĞİL Üzerine, kandil, mum ya da herhangi bir ışık konulan, yüksek tabla. )
- ŞAMDAN ile MENORA
( ... İLE Museviliğin simgesi olan sekiz kollu şamdan. )
- SAME vs. COMMON
- SAME vs. SIMILAR
- ŞÂME[Ar. çoğ. ŞÂM, ŞÂMÂT] ile ŞÂME[Ar.]
( [gövdede] Ben. İLE Akşam. )
- SAMED[Ar.] ile SEYYİD[Ar.]
- SAMED/[İng. SUBSTANCE] ile ...
( PEK YÜKSEK, ULU, DÂİM, EZELÎ, EBEDÎ | KİMSEYE VE HİÇBİR ŞEYE GEREKSİNİMİ OLMAYAN ALLAH | KENDİNDE, KENDİNDEN ÖNCE OLANA PRİM VERMEMEK ( O bir şeyden çıkmamıştır, ondan da bir şey çıkmaz. )
- SAMED ve/||/<> SOMUT
- SAMEDÂNİYYET ile ...
( HİÇBİR ŞEYE GEREKSİNİMİ OLMAMAK, KENDİNDEN ÜSTÜNÜ OLMAMAK (ULÛHİYYET) )
- SAMENESS vs. ANALOGY
- SAMET ve/<> SOMUT
( Dolu. VE/<> Dolu. )
- SÂMİ'[Ar.] ile ÂLİM[Ar.]
- SÂMÎ[Ar. < SÜMÜVV] ile SÂMÎ[Ar.] ile SÂMİ'[Ar. < SEM | çoğ. SÂMİÎN, SÂMİÛN] ile Sâmî[Ar.] ile Sâmî[Ar.] ile Sâmi[Ar.] ile SÂMİH[Ar.]
( Yüksek, yüce.[Sadrâzamla ilgili olan ve o makamdan çıkan işler için kullanılırdı] | Ünlü/şöhretli. İLE Katılık, sertlik, kuruluk. İLE Duyan/işiten. | Dinleyen/dinleyici. İLE Sâm soyundan olan. İLE Asurca, İbranice, Habeşçe gibi dilleri konuşan çeşitli kavimlerinin toplandığı kol. | Bu koldan olan. İLE XVIII. yüzyılda yaşamış, Osmanlı şairlerindendir.[Arpa Emîni Zâde adıyla ünlüdür.] İLE Eliaçık/cömert. )
- SÂMÎ ile SEMÎ
( Zaman zaman duyan. İLE Sürekli duyan. )
- SÂMÎ ile SEMÎ
( Zaman zaman duyan. İLE Sürekli duyan. )
- ŞÂMİL[< ŞEML < ŞÜMÛL] ile/ve/<> KÂMİL[< KEMÂL]
( Topluma. İLE/VE/<> Kişiye/sana! )
( Genele. İLE/VE/<> Özele. )
( İçine alan, kaplayan, çevreleyen. İLE/VE/<> Tam, eksiksiz, bütün. | Olgun. | Bilgin, âlim. )
- ŞÂMİL[< ŞEML ve/< ŞÜMÛL]:
İÇİNE ALAN, KAPLAYAN, ÇEVRELEYEN
- SAMİMÎ(YET) değil/yerine/= İÇTEN/LİK
- SAMİMİYET ile AÇIKLIK ile SAYDAMLIK/ŞEFFAFLIK
( Açıklığı ve iyilikseverliği sayesinde hem çevresine, hem de sonuç olarak kendine yararlı olan biri simgelenir. )
( SINCERE | INTIMACY vs. OPENNESS vs. TRANSPARENCY )
- SAMİMİYET ve/||/<>/< ADANMIŞLIK
- SAMİMİYET ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/> ÇIKAR
- SAMİMİYET ile/ve/<> DOĞALLIK
- SAMİMİYET >< ERKÂN
( Samimiyet oluşunca, erkân kalkar. )
- SAMİMİYET ve/||/<> SAMİMİ NİYET
- SAMİMİYET >< SAVUNMA
( "Savunmalarını" bırakmıyorsun ki, samimi olmasını istediğin kişi/ler bunu yapsın. )
( INTIMACY >< DEFENSE )
- SAMİMİYET >< YABANCILIK
( İki kişi, sadece samimi olduğunuda, artık birbirine yabancı değillerdir. )
- SAMİMİYET >< YALNIZLIK
- SAMİMİYETİN BELİRTİSİ ve/||/<> DÜRÜSTLÜĞÜN İFADESİ
( Gözler. VE/||/<> Sözler. )
- SAMİMİYETSİZLİK ile/ve/değil/||/<> MESAFELİLİK
- SÂMİN[Ar.] ile SÂMİN[Ar.]
( Yağlı, semiz. İLE Sekizinci. )
- SÂMİR[Ar.] ile SÂMİR[Ar.]
( Gece toplantıları. İLE Meyveli, meyve tutmuş. )
- SAMKHYA ile ...
( Sayı. )
- ŞAMPİYON[Fr., İng. < CHAMPION] değil/yerine/= BÖKE
- SAMPLE[İng.] değil/yerine/= ÖRNEK
- SAMPLING[İng.] değil/yerine/= ÖRNEKLEME
- ŞAMPOLYON
( 1822 yılında, hiyeroglifleri başarılı bir biçimde çözen kişi. [1790-1832] )
- SAMSARA ile ...
( Görecelilik, geçicilik ve yanılsama âlemi. Doğum ile ölüm dünyası/döngüsü. Nirvana'nın sonsuzluk ve sükûtu ile kıyaslanır. )
- SAMSKARA ile ...
( Zihinsel izlenim, anı. Vasana, artakalan izlenim olarak da adlandırılır. | Eğilim, yönelim. )
- SAMSKRTA ile ...
( Geçici olana dair. Dünya. (<->Asamskrta) )
- SAMSUN[Yun.] ile SAMSUNHANE
( Savaşta kullanılan köpeklere verilen ad. İLE Ayaspaşa'da, XVI. yüzyılda sultanın köpeklerinin yetiştirilip beslendiği yer. )
- SAMUR ile DENİZ SAMURU
( ... İLE Amerika'nın kuzey okyanus kıyılarında yaşayar. Çok avlanıldığından soyu tükenme tehlikesi geçirmektedir. Yasalarla korunmaya çalışılmaktadır. Gerçek bir su hayvanıdır. Suda yavrular, suda uyur ve suda beslenir. Karaya seyrek çıkar. )
( Uzunluğu 120 ve kuyruğu 30 cm.'dir. Ağırlığı 40 kg.'ı bulur. Çoğunlukla deniz kestanesi, midye, istiridye, mürekkepbalığı ve salyangozlarla beslenir. Rahatça 30 metre derine dalar. Suyun yüzüne çıkınca sırtüstü yatarak avını midesinin üstüne koyar. Göğsüne yerleştirdiği yassı bir taşa vurarak kabuklarını kırar. Araç kullanabilen nadir hayvanlardandır. )
( Her yıl tek bir yavru yavrular. Sırtüstü yüzerken yavrusunu emzirir. Avlanacağı zaman yavruyu yosunlar arasında gizler. )
( )
( LUTRA cum LUTAX LUTRIS )
- SAMUR ile SUSAMURU/LUTR[Fr.]
( SUSAMURUGİLLER: SEMMÛRİYYE[Ar.] | MUSTÉLIDÉS[Fr.] )
( Susamurları, akıntıyla farklı yerlere sürüklenmemek için uyurken el ele tutuşur. )
( ... İLE Sansargillerden, tüyleri koyu kahverengi, iyi yüzen, küçük bir tür hayvan. )
( SEMMÛR[çoğ. SEMÂMÎR] )
( SABLE vs. OTTER )
( ... avec LOUTRE )
( ... mit OTTER )
( MARTES ZIBELINA cum LUTRA LUTRA )
( ... con NUTRIA )
( ... con LONTRA )
- SAMURAİ[Jap.] ile ...
( Japonya'da Zen'den çok etkilenmiş, mesleği savaşçılık olan sınıf. Bir tür şövalyelik. bkz. Bushido )
- SAMVİD ile ...
( Gerçek farkındalık. )
- SAMYAMA ile/ve SAMADHI ile/ve SAMYOGA
( Süper kontrol. İLE/VE Süper odaklanma. İLE/VE Süper birleşme. )
- ŞAMYEL/ŞAMREL değil ŞAMBREL[Fr. < CHAMBRE A AIR]
( İç lastik. )
- SAMYOGA ile ...
( Bağ, bağlantı. )
- SAN-MAK ile ZAN ETMEK
- ŞAN-ŞÖHRET
- SAN'AT-GER[Ar.] ile SAN'AT-KÂR[Ar.]
( Sanatçı. | Esnaf. İLE Sanatçı, usta. )
- SAN'AT[Ar. çoğ. SAN'ÂT] ile SAN'ÂT[Ar. < SAN'ÂT]
( Sanat, ustalık, hüner, mârifet. | Bir şeyi güzel yapmak, bir şeyin güzel, beğenilir olması için uygulanan kurallar. İLE Sanatlar, ustalıklar, hünerler. )
- ŞAN[Ar.] ile ŞAN[Fr. < CHANT]
( Ün. | Gösteriş, gösterişlilik. İLE İnsan gırtlağından makamla çıkan ve perde ayrımlarıyla çeşitli duyumlar uyandıran ses dizisi. | Ünleme, ses çıkarma eğitimi. )
- ŞAN/LI-ŞEREF/Lİ
- SANA (DA) BİR ŞEY SÖYLENİLMİYOR değil/yerine NE SÖYLEYECEĞİNİ (İYİ) BİLMEK
( Ne söylediğini ve haddini iyi bilirsen beklemediğin tepkiler de almazsın. )
- SANA GÖRE ile BANA GÖRE
( ACCORDING TO YOU vs. ACCORDING TO ME )
- SANA SÖVÜYORUM değil/yerine/>< SENİ SEVİYORUM
( DEĞİL/YERİNE/><
)
- Sana söylüyorum SUS!!!
- SANA YAPILAN "KÖTÜLÜK" ile/değil/yerine/ne yazık ki/>< SENİN YAPTIĞIN KÖTÜLÜK/YANLIŞ/HATA
( Unut/abil! İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Unutma! )
- SANAL DİN ile/değil/yerine DİN
( Onun/onların "dini". İLE/DEĞİL/YERİNE Senin olan/sa! )
- SANAL GERÇEKLİK'TE:
NESNE'NİN YİTİRİLMESİ ile/ve ÖZNE'NİN YİTİRİLMESİ
- SANAL MÜZELER I, II
- SANAL MÜZELER I, II
- SANAL MÜZELER I, II
- SANAL MÜZİK MÜZESİ
- SANAL ile/ve KURGU/SAL
( VIRTUAL vs./and SPECULATIVE )
- SANAL ile SOYUT
- SANAL ile UYDURMA
- SANAT ...:
GEÇMİŞ/TEN ile/ve/||/<>/> BUGÜN/E ile/ve/||/<>/> GELECEK/E
( Kopuk olmamalı. İLE/VE/||/<>/> Hitap etmeli. İLE/VE/||/<>/> Dönük olmalı. )
( MÂZÎ ile/ve/||/<>/> HÂL ile/ve/||/<>/> İSTİKBÂL )
- SANAT BİÇİMİNDE:
SİMGESEL ile/ve/||/<>/> KLASİK ile/ve/||/<>/> ROMANTİK
- SANAT değil SANATÇI ve/<> TARİH değil TARİHÇİ
( Sanat diye bir şey yoktur, sadece sanatçı/lar vardır. VE/<> Gerçekleri incelemeye başlamadan önce tarihçiyi inceleyin! )
- SANAT DÖNEMLERİ/NDE:
SİMGESEL ile/ve/<>/> KLASİK ile/ve/<>/> ROMANTİK ile/ve/<>/> MODERN
( Mimarlık sanatı. İLE/VE/<>/> Heykel sanatı. İLE/VE/<>/> Resim, müzik ve şiir sanatı. İLE/VE/<>/> Sürekli değişim/dönüşüm. )
( ... =/> ETİK )
( Sümer, Mısır, Çin, Hint. İLE/VE/<>/> Eski Yunan. İLE/VE/<>/> Avrupa.[XIX. yüzyıl] İLE/VE/<>/> Çağımız. )
- SANAT ESERİ[Ar.] değil/yerine/= ESİNÇ YAPITI
- Sanat için SUS!!!
- SANAT NESNESİ ile/ve/> SANAT YAPITI
- SANAT NESNESİNE BİÇİM VERME ile/ve/||/<> KİŞİNİN, KENDİNE BİÇİM VERMESİ
- Sanat olarak SUS!!!
- SANAT YAPITI SUNMAK ile SANAT YAPITI "ÜRETMEK"
( Sanat yapıtı üretilebilir mi, üretilen midir? )
- SANAT YAPITINDA:
DUYUSAL/LIK ve/||/<> TİNSEL/LİK
( Tinselleşir. VE/||/<> Duyusallaşır. )
- SANAT YAPITININ:
"KÖKLERİ" ve/<> "DALLARI" ve/<> "ÇİÇEKLERİ/MEYVELERİ"
( Kültürün özsuyuyla beslenir. VE/<> Öteki kültürlerin yağmurlarıyla ıslanır. VE/<> Evrensel uygarlık uzamına armağan olur. )
- SANAT YAPITININ:
AYDINLATILMASI ile/ve/<> AYDINLATMASI
( Sanat yapıtının nesnesini dışarıdan aydınlatırız ve fakat o da bizi içeriden aydınlatır. )
- SANAT YAPITININ:
İFŞÂ ETTİĞİ ile/ve/değil AFİŞE ETMEDİĞİ (ŞEY/LER)
( BAYKUŞ: Güzel sanatların simgesi. | Sanatın yaratıcısı. )
( AS THAT WHICH A WORKS BETRAYS BUT DOES NOT PARADE :ON ART )
- SANAT, GELENEKSEL UYGULAMANIN(RİTÜEL):
İÇİNDE değil DIŞINDA
- SANAT:
"PROPAGANDA" değil/yerine ÖĞRETİM
- SANAT:
[hem] ARAÇ OLARAK ile/ve/hem de/||/<>/> AMAÇ OLARAK
- SANAT:
BİÇİM ile/ve/değil/||/<>/< BİÇİMİN İLKESİ/YASASI
- SANAT:
DEHÂ ve/||/<> YARATICILIK
- SANAT:
GEÇMİŞİ GERİ ALMAK ile/ve/değil/||/<>/> GELECEĞİ ÖNGÖREBİLMEK
- SANAT:
İÇERİK ve/||/<> AMAÇ ve/||/<> ANLAM
- SANAT:
İÇTEN DIŞA ile/ve/değil/||/<>/< DIŞTAN İÇE
- SANAT:
İSPAT değil İCRÂ
- SANAT:
KİŞİSEL/ŞAHSÎ ve/||/<> KİŞİYE ÖZGÜ/MUHTEREM
- SANAT:
UYUM ve/||/<> ORGANİK ve/||/<> BİRLİK
( Sanat, uyumlu, organik birliğin yeniden ele geçirilmesinin aracıdır. )
- SANAT(TA TAKLİT):
DOĞRU OLMAYANDA ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< DOĞRU OLANDA
( Sanat, doğru olmayanı da taklit edebilir, doğru olanı da.
Doğru olmayanı taklit ederse aldatıcı olabilir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>< Doğru olanı taklit ederse doğruluğunu daha çok güçlendirir. )
( Sanat, doğru ya da güzel olmayanı, doğru ve güzel olarak gösterebilir. )
- SANAT[Ar. < SUN] ile ...
( Yapmak, üretmek. | İlâhî olarak üretilmiş olan. )
- SANAT/HÜNER değil/yerine/= ESİNÇ
- SANAT/SAL ve/||/<>/= TİN/SEL
( SANAT: Saltık tin alanı. )
- SANAT/TA:
DOĞAL OLAN ile/ve/||/<>/> DOĞAL OLARAK/DOĞALA EN YAKIN VE YALIN YAPILMIŞ OLAN
- SANAT/TA/Kİ:
SAÇMA ile/ve/||/<> SAÇMA/LIK
- SANAT ile ...
( DUA )
- SANAT ile/ve/değil ...MIŞ GİBİ
- SANAT ve/||/<>/> (< FELSEFE <) ve/||/<>/> KAVRAM ve ÖTESİ
- SANAT ile/ve TASAVVUF SÜZGECİNDEN GEÇMİŞ SANAT
- SANAT = ART[İng., Fr.] = KUNST[Alm.] = ARS[Lat.] = TEKHNE[Yun.] = ARTE[İsp.]
- SANAT ve/||/<>/>/< BİREY OLMAK
- SANAT ile/ve/||/<>/> DAHA/EN SANAT/SİMGE
- SANAT ve/> DİN
( ... VE/> Sanatın doruğu. )
- SANAT ile/ve/değil DİNSEL DIŞLAŞIM
- SANAT ile/ve EĞLENCE
( ART vs./and ENTERTAINMENT )
- SANAT ile/ve/||/<> FARKLILIK
- SANAT ve/||/<> FELSEFE
( Hayranlık. VE/||/<> Hayret. )
( Doyumsuzluk sunar. VE/||/<> Doyum sunar. )
( Keşf. VE/||/<> Kurma. )
( Sanat olmasaydı, felsefe, edimselliğini yitirirdi. )
- SANAT ile/ve/||/<>/>/< HAKİKAT
- SANAT ile/ve/||/<> İNCELİK/RİKKAT[Ar.]
- SANAT ve/||/> MANEVİYAT
( Sanat, maneviyatın giriş kapısıdır. )
- SANAT ve/||/<>/< OYUN
- SANAT ve/<> ÖZGÜVEN/İMAN
- SANAT ve/||/<>/> SAĞALTIM ARACI
- SANAT ile/ve/||/<> SANA AİT
- SANAT ve/<> SANATÇI/KİŞİ/İNSAN
( Bir resimde, bir sanat yapıtında aradığım, sevdiğim şey, insandır. Sanatçının kendi! )
( Dans le tableau [l'oeuvre d'art] je cherche, j'aime l'homme l'artiste. )
( Çalışkanlıkta, arı, sana ustalık eder
Beceride, bir böcek, seni okutur
Seçkinlerde de var sendeki bilgiler
Sanat ise ey insan! Yalnız sana özgüdür! )
( Yaşam ciddidir, sanat ise neşeli.
Fakat ciddiyet içinde bile, neşe ya da sükûnet,
sanatın aslî ve özsel yapısı olarak kalır. )
( Schiller'in, "Sanatkârlar" adlı şiirini okumanızı salık veririz. )
( Durumun/sürecin/konunun/işin içine kişi/insan ve sanat girince/girmişse öteki herşey ikinci sıraya geçer/geçmeli/geçirilmelidir, indirilmelidir. )
- SANAT ile SAYRILIK
- SANAT ve/||/<> SEVGİ ve/||/<> FELSEFE
( Kişileri sevmekten daha sanatsal ve bilgece bir şey yoktur. )
- SANAT ile/ve/||/<>/> SUSKUN/HÂMUŞ SANAT
- SANAT ile/ve/değil/<> SÜSLEME
- SANAT ve/< TARİH
( Görünür olanlar. VE/< Okunur/bilinir olanlar. )
- SANAT ile/ve/<> TASARIM
( Sanat kavramda olur, tasarımda değil. )
- SANAT ile/ve/||/<>/> ÜRETKEN SEZGİ GÜCÜ ile/ve/||/<>/> ESTETİK SEZGİ
- SANAT ile/> VAHİY
( İkisi de, aklın ötesine geçildikten sonradır. )
- SANAT ve/||/<>/>< YAŞAM
( Sanat, tüm alanların son noktasıdır. VE/||/<>/>< Yaşam da sanatın son noktası ve yansımasıdır. )
( Uzun. VE/||/<>/>< Kısa. )
( ARS LONGA, VITA BREVIS )
- SANAT ve YORUMBİLİM/TEVİL/HERMENEUTİK
- SANATÇI İÇİN ÖNEMLİ(ÖNCELİKLİ) OLAN:
PARÇALARDAN DOLAYI BÜTÜN değil BÜTÜNDEN DOLAYI PARÇALAR
- SANATÇI OLABİLMEK ya da HİÇBİR ŞEY OLMAK
- SANATÇI:
SAHTE ile/ve/değil/yerine/||/<>/> GERÇEK
( Taklit eder. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Alır/"çalar". )
- SANATÇI ile/ve/||/<> BİLGE/ÂRİF
( Dönüştürücü. İLE/VE/||/<> Geliştirici/ilerletici. )
- SANATÇI ile/ve DEVRİMCİ
- SANATÇI ve/||/<> DÖNEM/ÇAĞ
( Sanatçı, kendi çağının çocuğudur. )
- SANATÇI ile/değil TASARIMCI
- SANATÇI değil/yerine/= ÜNERMEN
- SANATÇIDA:
KAPRİS ve/||/<> KİBİR
( "Yakışır" )
- SANATÇININ:
BAKTIĞINA BAKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> GÖRDÜĞÜNÜ GÖRMEK
- SANATÇIYIM DİYEBİLMEK İÇİN:
USTANI GEÇECEKSİN ve/||/<>/> SENİ GEÇECEK BİR ÖĞRENCİ YETİŞTİRECEKSİN
- Sanatçı DİNLE!!!
- SANATIN GÜZELLİĞİ ile/ve/||/<> DOĞANIN GÜZELLİĞİ
( Hegel'de. İLE/VE/||/<> Kant'ta. )
- SANATIN KAVRANMASI değil SANATSAL DUYARLILIK
- SANATIN ÖLÜMÜ ile ÇIRAĞIN ÖLÜMÜ
( [Çırak, ustasını ...] Sollamazsa. İLE Hatalı sollarsa. )
- SANATIN OLUŞMASINDA:
ÇOK KİŞİ ile/ve/değil TEK KİŞİ
- SANATIN:
DİLİ ile/ve/değil/<>/< ARACI
- Sanatı DİNLE!!!
- SANATKÂR[Ar.]/ARTİST[İng.] değil/yerine/= ESİNÇÇİ
- SANATSAL DUYARLILIK İÇİN SANAT(IN):
EYLEMİ ve/ya da İLGİSİ
- Sanatsal duyarlılıkla KONUŞ!!!
- SANATSAL ÜRÜN VERMEK ile/ve/değil/yerine/<> (KENDİNE VE TOPLUMA) SANATSAL DUYARLILIK KAZAN(DIR)MAK/KAZANDIRABİLMEK
( Sanat ürünü, sanatçısını yanında istemez. )
- SANATSAL değil/yerine/= ESİNCİL
- SANATSAL ile/ve/fakat/<>/> SANATI AŞAN
- SANATSALLAŞTIR(IL)MALI!
- SANATTA:
[ne] BENZEŞME ne de FARKLILIK
- SANATTA:
BİLİNÇSİZ SİMGESELLİK ile/ve/||/<>/> BİLİNÇLİ SİMGESELLİK
- SANATTA:
FARK ile/ve/değil/yerine/||/>/<>/>< BENZERLİK
- SANAYİ
( INDUSTRY )
- SANAYİ KAPİTALİZMİ ile/ve/||/<>/> FİNANS KAPİTALİZMİ
- SANAYİ ÖNCESİ ile SANAYİ SONRASI
- SANAYİ/ENDÜSTRİ[< INDUSTRY]/URAN değil/yerine/= İŞLEYİM
- SANAYİ ve DİL BİRLİĞİ
- SANCAK ile/ve İSKELE
( Sağ taraf. İLE/VE Sol taraf. )
( STARBOARD vs./and PORT/PIER
Right side. WITH/AND Left side. )
- SANCAQ[Azr.] = ÇENGELLİ İĞNE[Tr.]
- SANCTION and/||/<> INTERNATIONAL SANCTION
( Yaptırım. VE/||/<> Uluslararası yaptırım. )
- SANDAL[Ar.] ile SANDAL[Ar.] ile SANDAL(ET)[Fr. < Yun.]
( Sandalgillerden, kerestesi sert ve kokulu bir ağaç. İLE İnsan taşıyacak biçimde yapılmış, kürekle sürülen deniz teknesi. İLE Sadece tabanı bulunan, ayağa kordon ve kayışla bağlanan, açık ayakkabı. )
( ARBUTUS ANDRACHNE / SANTALUM ALBUM cum ... )
- SANDAL ile BARKA
( ... İLE Büyük sandal. )
- SANDAL ile/ve DAK
( ... İLE/VE Ganj Nehri'nde kullanılan sandal. )
- SANDAL ile/<> PİROG
( ... İLE/<> Mali'de, Nijer ırmağında kullanılan bir sandal. )
- SANDAL ile TAHLİSİYE
( ... İLE Kurtarma, can kurtarma. | Kazaya uğrayan gemilerin, yolcularını ve gemi adamlarını kurtarma işi. | Kaza sırasında, kurtarma için kullanılan sandal. )
- SANDALGİLLER
( Tropikal ve ılıman bölgelerde yaşayan, ikiyüzden fazla türü olan, taçsız, ikiçenekli bitkiler ailesi. )
- SANDALYE[Ar. < SANDALİYE] değil/yerine/= OTURGA
- SANDALYE[Ar.] değil/yerine/= OTURAK
- SANDALYE ile İSKEMLE[Lat.]
( ... İLE Arkalıksız sandalye. | Üzerine, vazo vb. şeyler konulan küçük masa. | Sandalye. )
- SANDALYE ile SEKMEN
( ... İLE Arkalıksız sandalye. | Basamak. )
- SANDIĞA GÖMMEK ile/ve/||/<>/> SANDIĞA GÖMÜLMEK
- SANDIĞIMIZ ile SANDIĞIMIZ
( Seçim sandığımız. İLE Zan/zannettiğimiz. )
- SANDOVİÇ değil/yerine/= KISTIRMA
- SANEVBER ile ...
( SEVGİLİNİN BOYU, BOSU )
- SANGHA ile ...
( Tüm Budacılar, tüm pirler. Bodhisattva'lar. Budist Cemaat. )
- ŞANGIR ŞANGIR (KIRILMAK)
- ŞANGIR ŞUNGUR (SES ÇIKMASI/ÇIKARMAK)
- ŞANGIRTI ile PATIRTI
( Tabak, bardak, şişe vb.nin bir yere ya da birbirine çarparken, kırılırken çıkardığı sesin adı. İLE Pat pat çıkan sesin adı. | Herhangi bir biçimde ya da ayakları yere kuvvetle basarak yürüme sonucu çıkan gürültü. | Gürültülü çatışma, arbede. )
- SANGO ile ...
( Orta Afrika Cumhuriyeti'nde, en yaygın kullanılan yerel dil. )
- ŞANİ IRMAĞI'NIN:
BİR YAKASI ile/ve/<> ÖTEKİ YAKASI
( Çad. İLE/VE/<> Kamerun. )
- SANÎ'[Ar. < SUN] ile SÂNÎ[Ar. < SENY] ile SÂNİ'[Ar. < SUN] ile SÂNİH/A[Ar. < SÜNÛH]
( Görülen iş. İLE İkinci. İLE Yapan/yapıcı, işleyen. | Yaradan, sanat yapıtı olarak meydana getiren. | Allah. | [tüzel] İstisna akdinin borçlusu. İLE Zihin ve düşüncede oluşan, zihne/düşünceye doğan. )
- SANI/ZAN/ZEHAB[Ar.] ile/ve/değil/yerine/||/<> KANI/KANAAT
( Sahibi olunan düşüncenin/yorumun üzerine yargıda bulunum ve bu sürecin ilk durumu/sonucu. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Bir durum/olgu üzerine düşünce/yorum sahibi olmak. )
( Gerçeği bulmak istiyorsak, kanılarımıza asılmamalıyız. )
( To find truth, we must not cling to our convictions. )
( [not] SURMISE vs./and/but/||/<> OPINION
OPINION instead of SURMISE )
- SANI ile DEJA VU
- SANI = OPINION[İng., Fr.] = MEINUNG[Alm.] = OPINIO[Lat.]
- SANI ile SANRI
( Önce, olduğunuzu sandığınız kişi olmadığınızı anlayın. )
( En küçük bir kuşku olmaksızın, kendinizi sandığınız şey olmadığınızı bilin! )
( Understand first that you are not the person you believe yourself to be.
Beyond the least shadow of doubt, that you are not what you believe yourself to be. )
( SURMISE vs. HALLUCINATION )
( ZANN ile BİRSAM )
- SANİHA[Ar.] değil/yerine/= DOĞAÇLIK/DOĞUNÇLUK
- SANIKTAN, KANITA GİTMEK" değil KANITTAN, SANIĞA GİTMEK
- SANIRIM ... OLABİLİR değil SANIRIM ... ya da ... OLABİLİR
- SANIRIM ile/ve/||/<> ANLADIĞIM KADARIYLA
- SANIRSAM değil SANIRIM
- SANIRSAM değil SANIRIM/SANIYORUM
( Anlatımda, bir koşulun[eğer/ise] tekrar ya da ikinci kez koşulu olmaz! Zannetmek ya da sanmak, bir koşuldur.
Zannetmek, bir şeyin, sözü geçtiği biçimde olduğunu/olacağını ya da olmadığını/olmayacağını, %51 - 99 oranında "kabul" ya da "iddia" etmenin ikinci kez ve başka bir olasılığı, belirsizliği barındırması ya da "tanımlaması" olanaksız ve anlamsızdır. )
- SANİYE değil/yerine/= İKİNÖY
- SANİYE ile SALİSE
- SANİYE ile/ve/||/<> TOZ
- SANIYORUM ile/ve/||/<> SAYIYORUM
- ŞANJAN/JANJAN[Fr.] değil/yerine/= YANARDÖNER
( Kıpırdadıkça, türlü renklerde parlayan [kumaş vb.]. )
- ŞANJMAN/ŞANZIMAN[Fr. CHANGEMENT] ve/||/<> MOTOR
( Motorlu taşıtlarda, motorun yükünü azaltarak güç aktarma organlarına veren, arabanın istenen hızda hareket etmesini sağlayan dişliler topluluğu. VE/||/<> ... )
- SANKİ YEDİM CAMİSİ
( Fatih'te, Sanki Yedim Sokağı'ndadır. [Hocanın, yediğini farz ederek biriktirdiği para ile yaptırılmıştır.] )
- SANKİ ile ...MIŞ GİBİ
- SANKİ ile ALÂNÎ
- SANKİ ile GİBİ
( AS IF vs. LIKE )
- SANKİ ile/değil/yerine SANIRIM
- SANKİ değil/yerine/= SÖZÜMONA
- ŞANKR ile ...
( Ülser. )
- SANLIUN ile/ve SANRON
( Çin Buda'cı okulu. İLE/VE Japon Buda'cı okulu. )
- SANMAK ile/değil/yerine/>< "SAYMAK"
- SANNYASİN[Sansk.] ile ...
( Gezgin derviş. )
- ŞANO[İt. SCENA] değil/yerine/= TİYATRO SAHNESİ
- SANRI ile/ve/||/<> SANCI
- SANRILARDAN "KURTULMAK" ile/ve/değil/||/<>/< SANRILARI TEKRAR EDEREK KURTULMAK
- ŞANS (VERMEK) ile/ve/değil/||/<>/< KOZ (VERMEK)
- ŞANS ile/ve ADIM
( CHANCE vs./and STEP )
- ŞANS ile/ve/değil AYRICALIK
( [not] CHANCE vs./and/but PRIVILEGE )
- ŞANS ile/ve BAHT
- ŞANS ile/değil DENKLİK/DENK GELME
- ŞANS ile/değil FIRSAT
- ŞANS ile/ve/değil/yerine NİMET
( Bir nimetin çok olması, onun nimet olmadığını göstermez. )
- ŞANS ile/ve/değil OLANAK
( Şans, cesâretlinin yanındadır. )
( Kendini kanıtlaması için kendinize bir şans verin. )
( Doğru olana tutunun; şans yakında şanssızlığı alt edecektir. )
( Tedbirli ve alçakgönüllü[mütevazı] olun, şansı yakalarsınız. )
( Çalışkan ve alçakgönüllü kişiler, şansı yakalayacaktır. )
( Olgun kişi, şanssızlığın doğasını izleyerek kendini hazırlar. )
( İçten neşe, şans getirir. )
( Şanssızlık ve düşüş, kişinin kendini yönetme şekline bağlıdır. )
( [not] CHANCE vs./and/but POSSIBILITY )
( CHANCE vs./and POSSIBILITY
Give the self a chance to prove itself. )
- ŞANS ile/değil OLASILIK
( Mantıkla açıklanamayan birtakım rastlantısal olayların nedeni olan güç. | Bir olayın olabilirliği. | Bir kimsenin bilgi ve emeğinden çok, rastlantı sonucu elde ettiği elverişli durum. İLE ... )
( [not] CHANCE vs./and/but PROBABILITY
PROBABILITY instead of CHANCE )
- ŞANS ile/değil/yerine/>< ÖZEN/BAKIM
- ŞANS değil/yerine/= UĞUR/YOM
- ŞANS ile/ve ÜMİT
( CHANCE vs./and HOPE )
- SANSAR/GELİNCİK ile FERET
( )
( ... İLE Yaklaşık 50 cm. boyunda [yaklaşık 13 cm.lik kuyrukla birlikte], 1 kg. civarında hayvanlardır. 7 - 10 yıl yaşarlar. )
( ... İLE MUSTELA PUTORIUS FURO )
- SANSAR ile AÇAĞSANSARI/ZERDEVA
- SANSAR ile FENEK
( Çeşitli küçük etçil hayvanların ortak adı. İLE ... )
( MARTES MARTES cum ... )
- SANSAR ile FERSÂN[Fars.]
( ... İLE Kır sansarı. )
- SANSAR ile GRİSON
( ... İLE Ekvador - Latin Amerika’da yaşayan bir cins yarı sucul sansar. )
( )
- SANSAR ile KAYA SANSARI
- SANSAR ile/ve KESELİ SANSAR
- SANSAR ile MİNK/VİZON
( MARTES MARTES cum MUSTELA VISON )
- SANSAR ile PORSUK/DACHS[Alm.]
( Türlü küçük etçil hayvanların ortak adı. İLE Sansargillerden, su kıyılarında, kazdıkları deliklerde yaşayan, ot ve etle beslenen, pis kokulu bir hayvan. )
( MARTES MARTES cum MELES, MELEN VULGARIS )
- SANSAR ile TAYRA SANSARI
- SANSASYON[Fr./İng. < SENSATION] ile/ve/||/<> SKANDAL[Fr. < SCANDALE]
( Dalgalanma. | Çok sayıda kişiyi ilgilendiren, etkileyen, heyecan verici olay. İLE Büyük yankı uyandıran, utanç verici ya da küçük düşürücü olay. )
- SANSASYON[Fr./İng.] ile SPEKÜLÂSYON[Fr./İng.]
( Dalgalanma. | Birçok kişiyi ilgilendiren, etkileyen, heyecan verici olay. İLE Vurgunculuk. | Saptırma. | Kurgu. )
( SENSATION vs. SPECULATION )
- SANSASYONEL değil/yerine/= ÇARPICI/SES GETİREN
- ŞANSIZ ile ŞANSSIZ
( Ünsüz. | Gösterişsiz. | Kılıksız, kıyafetsiz. İLE Şansı olmayan. )
- SANSKAR(LAR) ile ...
( Kişinin karakterinin temelini oluşturan özellikler, huylar, mizaç. )
- SANSKRİT değil/yerine HİNTÇE
- SANSKRİTÇE değil SANSKRİT
- ŞANSLI (OLAN) ile/ve/değil/yerine ŞANSINI YARATAN (OLMAK)
( Kişileri değil de, konu/kavram, olgu ve olayları düşünerek yaşamanın ve konuşmanın önemli(öncelikli) olduğunu anımsayarak, kişinin "şanslı" olup olmadığı değil, olanaklarını, fırsatlarını değerlendirmesini/yaratmasını, olasılıkları yönetmenin esas olduğunu düşünmektir aslolan. )
- ŞANSÖLYE[Fr. CHANCELIER]:
BAŞBAKAN ile/ve MALİYE BAKANI
( Almanya ve Avusturya'da. İLE/VE İngiltere'de. )
- SANSUALİZM[Fr.]/SENSÜALİZM[İng.] değil/yerine/= DUYUMCULUK
- SANSÜALİZM[İng. < SENSUALISM] değil/yerine/= DUYUMCULUK
- SANSÜR[Fr. < CENSURE] ile/ve/||/<> KAMUFLAJ[Fr. < CAMOUFLAGE]
( Her türlü yayının, sinema ve tiyatro eserinin hükûmetçe önceden denetlenmesi işi, sıkı denetim. | Her türlü yayının, sinema ve tiyatro eserinin yayınının ve gösterilmesinin izne bağlı olması, sıkı denetim. İLE/VE/||/<> Gizleme. )
- SANSÜR[Fr.] değil/yerine/= DENETLEME/DENETKİ/SIKIDENETİM
( Her türlü yayının, sinema ve tiyatro yapıtlarının, hükümetçe, önceden denetlenmesi. Yayın ve gösterilmesinin, izne bağlı olması, sıkıdenetim. | Denetleme işini yapan kurul. )
- SANSÜR ile/değil/yerine DİSİPLİN
( [not] CENSORSHIP vs./and/but DISCIPLINE
DISCIPLINE instead of CENSORSHIP )
- SANSÜRLEME ile/değil/yerine DÜZENLEME
- SANTİAR[Fr.] ile/ve/<> SANTİGRAM[Fr.] ile/ve/<> SANTİGRAT[Fr.] ile/ve/<> SANTİLİTRE[Fr.] ile/ve/<> SANTİM[Fr.] ile/ve/<> SANTİMETRE[Fr.]
( Bir ar'ın, yüzde biri, bir metrekare. İLE/VE/<> Bir gramın, yüzde biri, bir desigramın onda biri. İLE/VE/<> Suyun, buz olma noktasını sıfır, buharlaşma noktasını 100 sayarak, arası, derece olarak adlandırılan yüz eşit kısma bölme yoluyla bulunan ısı ölçeği. İLE/VE/<> Bir litrenin, yüzde biri. İLE/VE/<> Herhangi bir birimin, yüzde biri. İLE/VE/<> Bir metrenin, yüzde biri. )
- ŞANTİYE[Fr. CHANTIER] değil/yerine/= ...
( Yapı gereçlerinin yığılıp saklandığı ya da işlendiği yer. | İnşa durumundaki ev, fabrika, baraj vb. her türlü yapı. | Büyük yapıların inşasında yapıcıların yaşadıkları geçici bina. | Ev, fabrika, baraj vb.nin yapımının sürdüğü yer, yapı yeri. | Gemi tezgâhı. )
- SANTRA[İng. < Lat.] değil/yerine/= ORTA, MERKEZ
- SANTRAL/CENTRAL[İng.] değil/yerine/= MERKEZÎ
- SANTRANÇ değil SATRANÇ
- SANTRİFÜGAL/CENTRİFUGAL[İng.] değil/yerine/= MERKEZKAÇ
- SANTRİFÜJ/CENTRİFUGE[İng.] değil/yerine/= DÖNDÜR AYIR AYGIT
- SANTRIPEDAL/CENTRIPETAL[İng.] değil/yerine/= MERKEZCİL
- SANTROZOM[Fr. < Yun. KENTRON: Merkez. | SOOMA: Gövde.]
( Göze sitoplazması içinde, çekirdeğin yakınında bulunan, açık renkli ve genellikle benzer plazma kütlesi. )
- SANTUR ile KSİLOFON[Fr.< XYLOPHONE]
( ... İLE Değişik sayıda akortlu tahta ya da metal çubukların gam sırasıyla dizilmesinden oluşan, iki değnekle vurularak çalınan bir çalgı. )
- SANTUR ile MARİMBA
( ... İLE Zimbabwe'de kullanılan, santura benzeyen bir müzik aleti. )
- SANZEN[Jap.](SAN-CH'AN[Çince]) ile ...
( Zen çalışması. Zen Ustası'yla öğrencisi arasında genellikle Koan konusunda belirli aralıklarla yapılan kişisel görüşme. )
- SANZEN[Jap.] = SAN-CH'AN[Çince]
- ŞANZIMAN değil/yerine/= GÜÇAKTAR
- SAO TOME ve/<> PRINCIPE
( Afrika'nın en küçük ülkesi. )
- ŞAP ŞAP (TOKATLAMAK/ÖPMEK)
- ŞAP ŞUP (ÖPMEK)
- SAP, DÖNER; KESER, DÖNER ve/||/<>/> GÜN GELİR, HESAP DÖNER
- SAP ile İPÇİK
( Bitkinin, dal, yaprak, çiçek gibi bölümlerini taşıyan, ağaçlarda, odunlaşarak, gövde durumunu alan bölüm. | Çiçek ya da meyveyi dala bağlayan ince bölüm, sak. | Bir aracı tutmaya yarayan bölüm. | İplik, tire, ibrişim gibi şeylerde, iğneye geçirilen bir dikişlik iplik. | Demet durumundaki sap. İLE Bitkilerin eril örgenlerinde, başçığı, çiçeğe bağlayana ince sap. )
- SAP ve/||/<> KÜPLEĞİ
( ... VE/||/<> Küreğin, baltanın sap takılan yeri. )
- SAP ile SAMAN
( Bitkinin dal, yaprak, çiçek vb. bölümlerini taşıyan, ağaçlarda odunlaşarak gövde durumunu alan bölüm. | Çiçek ya da meyveyi dala bağlayan ince bölüm, sak. İLE Ekinlerin harmanda dövülüp taneleri ayrıldıktan sonra kalan ufalanmış sapları. )
- ŞAP ile ŞAP[Ar. < ŞABB]/ALÜN[Fr.] ile ŞAP
( İstekle öperken çıkan ses. | Birden yere düşme ya da çarpma sırasında çıkan ses. İLE Alüminyum ve potasyum sülfatından ya da amonyum alüminyum sülfatından oluşan, sıcak suda eriyen, tadı buruk, antiseptik bir madde. İLE İnce kum ve çimentoyla yapılan düzgün döşeme sıvası. )
- SAP ile SAPÇIK
( Bitkinin, dal, yaprak, çiçek gibi bölümlerini taşıyan, ağaçlarda, odunlaşarak, gövde durumunu alan bölüm. | Çiçek ya da meyveyi dala bağlayan ince bölüm, sak. | Bir aracı tutmaya yarayan bölüm. | İplik, tire, ibrişim gibi şeylerde, iğneye geçirilen bir dikişlik iplik. | Demet durumundaki sap. İLE Küçük sap. | Bir örgeni, organizmanın öteki bölümlerine bağlayan, içinde damarlar, sinirler ve görevsel kanallar bulunan öğelerin tümü. | Ucunda çiçek bulunan dalcık. )
- SAPA ile SAPAK
( Gidilen yol üzerinde olmayan, sapılarak varılan. İLE Bir anayoldan ayrılan yolun, başlangıç noktası. )
- SAPAN ile İZBİRO[İt.]
( ... İLE Çeşitli yükleri, yukarı çekmek için, halattan yapılmış sapan. )
- SAPARNA[Amerika yerlilerinin dilinden]
( Eskiden, kökü tıpta kullanılmış olan, zambakgillerden, yeşilimsi çiçekli, tırmanıcı, çok yıllık bir bitki. )
( SMILAX )
- SAPASAĞLAM ile TAŞ GİBİ
- SAPIK/LIK" ile SAPKIN/LIK | ile/değil/yerine/||/<>/< SAPMA
( "Yükleme". İLE Tespit. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Durum. )
- SAPIK ile/değil AZGIN
- ŞAPIR ŞAPIR (AKMAK, DAMLAMAK, ISLANMAK)
- SAPIR SAPIR (DÖKÜLMEK)
- ŞAPIR ŞAPUR (YIKAMAK)
- SAPITMA ile/değil/||/< SAPTIRMA ile/değil/||/< SAPMA
- ŞAPKA[Rus.] ile KASKET[Fr. CASQUETTE]
( Keçe, hasır, kumaş, ip vb. ile yapılan başlık. | Boru, baca, direk vb. şeylerin açık olan üst bölümünü havanın etkisinden korumak için takılan başlık. | Bazı bitkilerde, özellikle mantarlarda sapın üstünde bulunan, üreme örgenlerini taşıyan, şapka biçimindeki örgen. | Düzeltme işareti. İLE Genellikle erkeklerin giydiği, önü siperli başlık. )
- ŞAPKA[Rusça] ile KEP[İng. < CAP]
( Keçe, hasır, kumaş, ip vb. ile yapılan başlık. | Boru, baca, direk vb. nesnelerin açık olan üst bölümünü havanın etkisinden korumak için takılan başlık. | Bazı bitkilerde, özellikle mantarlarda sapın üstünde bulunan, üreme örgenlerini taşıyan şapka biçimindeki örgen. | Düzeltme imi. İLE Başlık, sipersiz şapka. | Asker şapkası. | Hemşirelerin taktığı başlık. | Bazı törenlerde profesör ve öğrencilerin taktığı özel başlık. )
- ŞAPKA ile/değil BO DOI
( ... İLE/DEĞİL Vietnam'da, koni biçimindeki şapkaların adı. )
- ŞAPKA ile/değil BONE
- ŞAPKA ile KANOTİYE[Fr. < CANOTIER]
( ... İLE Düz kenarlı şapka. )
- ŞAPKA ile MELON[Fr.]
( ... İLE Yuvarlak ve bombeli bir tür şapka. )
- ŞAPKA ile RELÖVE
( ... İLE Kenarı yüksek şapka. )
- SAPKIN EŞEYSELLİK ile/değil YOĞUN EŞEYSELLİK
- SAPKIN" ile/değil/yerine ÇAPKIN
- SAPKINLIK ile "DEJENERASYON"
( ASTRAY vs. DEGENERATION )
- SAPLAMA ile/değil SAPTAMA
( Hızla batırmak. İLE/DEĞİL Bir şeyi belirgin kılma, tespit. | Yıkanmış gümüş bromürlü tabakanın, gümüş bromür kalıntılarını eritmek için filmin kimyasal bir eriyikten geçirilmesi. )
- SAPLAMAK, BATIRMAK = SANÇMAK
- ŞAPLAMAK ile ŞAPLAMAK ile ŞAPLAMAK ile ŞAPLAMAK
( "Şap" diye ses çıkarmak. İLE Bir şeyi, şaplı su ile ıslatmak. İLE Bir yapının tabanını, ince kum ve çimentoyla hazırlanan karışımla sıvamak. İLE Yemeğe şap katmak. )
- SAPLANTI ile/değil AŞK
- SAPLANTI = FİKR-İ SABİT = FIXED IDEA[İng.] = IDÉE FIXE[Fr.] = FIXE IDEE[Alm.] = FIXUS[Lat.]
- SAPLANTI ile/değil TİK[Fr.]
( ... İLE/DEĞİL Herhangi bir kas kümesinin, istençdışı devinmesi. | Alışkanlıkla sık sık yinelenen, gülünç, sıkıcı söz ya da el, kol, yüz devinmesi. )
- SAPMA ile/ve AYRILMA
( Serbest bir mıktnatıslı iğnenin, denge konumunda iken gösterdiği doğrultudan geçen düşey düzlemle, bulunulan noktanın meridyen düzlemi arasındaki açı. | Bir ışının, saydam bir biçmeden geçtikten sonraki doğrultusu ile ilk doğrultusu arasında oluşan açı. | Bazı sözcüklerin, kurallara göre almaları gereken biçimlerden uzaklaşması durumu. İLE ... )
( DEVIATION vs./and DIVERGE )
- SAPMA ile/değil KAYMA
- SAPMA ile/ve/<> SAPLANMA
- SAPMA ile/ve/||/<> YAŞAMDA KALMA SAPMASI
( II. Dünya Savaşı sırasında, müttefikler,
Naziler tarafından vurulan uçaklardaki kurşun deliklerini haritaladı ve
düşman topçularının ağır hasar verdiği alanları güçlendirmeye çalıştı.
Hedefleri, uçağın daha fazla kırmızı noktalı (ya da daha fazla merminin isabet ettiği) alanları yeniden inşâ etmek ve güçlendirmekti.
Kuramsal olarak, bu mantıklı bir çıkarımdı.
Sonuç itibariyle bunlar en çok etkilenen bölgelerdi.
Ama bir matematikçi olan Abraham Wald,
farklı bir sonuca vardı: Kırmızı noktalar, sadece eve dönebilen uçaklara verilen hasarı temsil ediyordu.
Gerçekten güçlendirilmesi gereken alanlar,
mermilerin isabet etmediği yerlerdi.
Çünkü bunlar, uçak vurulduğunda yaşamda kalamayacağı yerlerdi.
Buna, "yaşamda kalma sapması" denir.
Yalnızca yaşamda kalan örneklere odaklanmamızdan kaynaklı bir hatadır. )
( )
- SAPOTAĞACI ve/<> SAPOTGİLLER
( Sapotgillerin örnek bitkisi olan, lezzetli meyvesi ve çiklet yapımında kullanılan salgısı için sıcak ülkelerde yetiştirilen bir ağaç. VE/<> İkiçeneklilerden, örnek bitkisi sapotağacı olan, sıcak ülkelerde, genellikle Orta Amerika'da yetişen, bazı cinslerinden gütaperka çıkarılan bir bitki ailesi. )
( ACHRAS SAPOTA )
- ŞAPPADAK ile ŞARKADAK
( Apansız/ansızın. İLE Ani bir "şapırtı" sesi çıkararak. )
- SAPROFİT[Fr. < Yun. SAPROS: Çürük. | PHYTON: Bitki.]/SAPROTROF değil/yerine/= ÇÜRÜKÇÜL
( Doğal olarak hayvan ve bitki kalıntılarının üzerinde yaşayan ve onların çürümesine yol açan bitki ve organizmalar. )
- SAPROFİTİK ile MİKORİZAL
( Ölü organik nesneyi parçalayan organizmalar. İLE Bitki kökleriyle yaşam ortaklığı ilişkisi kuran mantarlar. )
- SAPSARI
- SAPTAMA ile/ve YAKALAMA
( TO FIX/DETERMINE vs./and TO CATCH )
- SAPTIRMA ile/değil/yerine SAPTAMA
- ŞAPUR ŞUPUR (YALAMAK, ÖPMEK)
- ŞAR ŞAR (AKMAK)
- ŞAR ŞAR / ŞARIL ŞARIL (AKMAK)
( Su ya da yağmurun, bol ve sesli bir biçimde akması, yağması. )
- SAR'/SAR'A[Ar.]/TUTARAK/TUTARIK/TUTARGA/YİLBİK[Ar.] ile SÂRÂ[Ar.]
( Tutarık, tutarak, bayıltıcı bir sinir/beyin hastalığı. İLE Katkısız, hâlis. )
- SAR'/SAR'A[Ar.] ile SÂR[Ar.] ile -SÂR[Ar.]
( Tutarık, tutarak, bayıltıcı bir sinir/beyin hastalığı. İLE Öc, intikam. İLE "yer" bildirerek birleşik sözcükler yapar.[ÇEŞME-SÂR: Çeşmeleri çok olan yer. | KÜH-SÂR: Dağlık yer.] )
- SAR'Î ile SARÎ' ile SÂRÎ[Ar. < SİRÂYET] ile SÂRÎ[Fars.] ile SARÎH[Ar. < SARÂHAT]
( Sar'a hastalığı ile ilgili. | Sar'alı. İLE Yere yığılmış sar'alı kişi. İLE Bulaşan/bulaşıcı. [İng. CONTAGIOUS, Fr. CONTAGIEUX] İLE Sürücü, süren. İLE Açık, meydanda. | Belirli. | Saf, halis. | Safkan Arap atı. )
- SAR/SPECİFIC ABSORPTION RATE[İng.] değil/yerine/= ÖZGÜL SOĞURMA DEĞERİ
- ŞÂR ile ...
( ŞEHİR | İNSANIN GÖNLÜ, GÖVDESİ )
- SARABAND ile ...
( İspanya'ya özgü bir dans. )
- SARAÇHANE = VEZNECİLER
- SARAN ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> SAĞAN
- ŞARAP[Ar. < ŞERÂB]/MÜDÂME/MEY[Fars.] ile/değil HAMR
- ŞARAP[Ar.]/MEY[Fars.] değil/yerine/= ÇAKIR/SÜÇİK
- ŞARAP ile/değil KEVSER ŞARABI
- ŞARAP ile/ve/değil/> SERAP
- ŞARAP ile/<> SİRKE
( Bulunduğu yerdeki sirkeye etki edemez. İLE/<> Bulunduğu yerdeki şarabı sirkeleştirir/bozar. )
- SARAWAK ve/<> KUCHING
( ... VE/<> Malezya'nın bir eyaleti olan ve Borneo Adası'nda bulunan, Sarawak'ın başkenti. )
- SARAY DANSLARINDA:
MENUETTO ile/<> GIGUE ile/<> SARABANDE ile/<> ALLAMANDE
- SARAY ile ABADANA
( ... İLE Eski İran'da, hükümdarların taht salonlarına ve bu salonu içeren, önü sütunlu saraylarına verilen ad. )
- SARAY ile/ve/değil/yerine/<> ÇAYIR-BAYIR
- SARAY ile HATİCE SULTAN SARAYI
- SARAY ile/ve/değil HÜKÜMET KONAĞI
- SARAY ile/ve/değil HÜKÜMET KONAĞI
- SARAY ile İNSAN
( İNSAN )
- SARAY ile/||/<> KASR[Ar.]
( ... İLE/||/<> Küçük saray[sarayın bir küçüğü], köşk. )
- SARAY ile/ve/değil KONAK
( ... İLE/VE/DEĞİL Kışın oturulan ve surun/şehrin içinde olan. )
- SARAY ile/ve/<> KRAL
- SARAYLARDA:
BİRÛN ile/ve/<> ENDERÛN
- ŞARBON[Fr. < CHARBON] değil/yerine/= KARAKABARCIK
- ŞARBON[Fr.] değil/yerine/= YANIKARA/KARAKABARCIK/KARAYANIK
( Çeşitli hayvanlarda, özellikle koyun ve sığırlarda görülen, deri ya da mukoza yoluyla insana bulaşan, bulaştığı yerde kara bir çıban yapan, tehlikeli sayrılık. )
- SARDANA ile ...
( Bir tür dans. )
- ŞARDON/LU değil/yerine/= TÜYLENDİRME/TÜYLENDİRİLMİŞ
- SARDUNYA ile SARDUNYA
( Çoğunlukla pembe çiçekler açan, sardunyagillerden bir bitki. İLE Bir balık türü. )
- SARF ETMEK değil/yerine/= KULLANMAK
- SARF-I NAZAR[Ar.] değil/yerine/= SAYILMASA DA, VAZGEÇİLSE DE
- SARGAÇ/KORSA/KORSE[Fr. < CORSET] ile KORSAJ[Fr. < CORSAGE]
( İnce görünmek için kullanılan esnek iç giysisi. | Herhangi bir darbeden zarar görmemesi için boyna takılan, bel fıtığı gibi durumlarda gövdeyi düzgün tutmaya yarayan nesne. İLE Küçük, kısa sargaç. )
- SARGI ile BADERNA[< İt.]
( ... İLE Halatın aşınabilecek yerine sarılan bez, halat sargısı. )
- SARGI ile FASKA[Lat.]
( Esnek bir maddeden yapılmış, uzun, dar ve ince şerit. | Bir elektrik makinesinde ya da aygıtında, aynı devreyi oluşturan iletkenlerin tümü. | Gövdenin bir bölümünü yerinde ya da baskı altında tutmak amacıyla uygun biçimde sarılmış şerit. İLE Kundak çocuklarının beline, zıbının üzerinden sarılan geniş sargı. )
- SARGILI ile/değil SARILI
- ŞARHA ŞARHA
( PEHLÛ-BE-PEHLÛ )
- SARHOŞ ETMEK değil/yerine/= ESRİTMEK
- SARHOŞ İKEN ile/değil SARHOŞ İSEN
- SARHOŞ OLMAK değil/yerine/= ESRİMEK
- SARHOŞ OLMAK değil/yerine/= SÜDREMEK/ESRİMEK
- SARHOŞ[Fars. < SER-HOŞ] ile MASTOR/MASTUR
( ... İLE İleri derecede sarhoş. )
- SARHOŞ[Fars. SER:Baş. + HOŞ] değil/yerine/= ESRİK/ESRÜK[dvnlgttrk]
- SARHOŞ ile BEKRİ/AYYAŞ
( ... İLE İçkiye düşkün, içkici. )
- SARHOŞ ile DÎVÂNE
- SARHOŞ ile KÖR KANDİL/GÖK KANDİL
( ... İLE Aşırı derecede sarhoş. )
- SARHOŞLUK ile ZAFER SARHOŞLUĞU
( ... İLE En kötü sarhoşluk. )
- SARI "BULGUR" ile/değil/yerine DOĞAL BULGUR
- SARI KİRAZ ile/ve/||/<> PEMBE KİRAZ ile/ve/||/<> İTALYAN KİRAZ
- SARI KÖŞK ile SARI KÖŞK
( Beylerbeyi Sarayı'nın arka bahçesindedir. İLE Emirgan Korusu'ndadır. )
( 1856'da, inşa edilen, saraylı hanımların kaldıkları bir köşk. İLE Emirgan Korusu'ndaki üç köşkten biridir. [Pembe, Beyaz ve Sarı Köşk] )
- SARI MERCİMEK ile/değil SOYULMUŞ YEŞİL MERCİMEK
- SARI SALTUK = DERVİŞ SALTUK
( "Sarı" sözcüğü ve "kullanımı", başağın/buğdayın olgunlaşması ve rengiyle bağlantılandırılır. )
- SARİ ile/ve/<> CHOLİ ile/ve/<> KAMİZ
( Hindistan'lı bayanların geleneksel giysisi. [3.5 m. - 4.5 m. boylarında bir kumaş] İLE/VE/<> Sari'nin altına giyilen, dar ve kısa bluz. İLE/VE/<> Şalvar-pijama arası bir pantolon. )
- SARI ile ERMİŞ/ERGİN
- SARİ ile SÂRİ
( Budist rahiplerin giydiği sarı renkli giysi. İLE Bulaşıcı sayrılık. )
- SARI ile ŞEKERRENK
( ... İLE Sarıya çalan renk. | Bu renkte olan. | İki kişi arasındaki dostluk ilişkilerinin bozuk olması. )
- SARICA ile SARICA
( Yabanarısı. | Sarıyı andıran, sarıya yakın. İLE Eyalet valilerinin buyruğundaki başıbozuk asker. )
- SARIÇALI = ÇOBANTUZLUĞU/KADINTUZLUĞU/AMBERBARİS
( Ayrı taçyapraklı ikiçeneklilerden, çiçekleri sarı, meyvesi ekşi ve kırmızı renkte, kabuğu ve kökü, solucan düşürücü ilaç olarak kullanılan bir bitki. )
( BERBERIS VULGARIS )
- SARIGÜZEL CADDESİ değil/< SARIGÖREZ CADDESİ
- SARIK ile/ve/değil KAVUK
( İmamların/mürşitlerin başlarındaki sarıklar, fesin etrafına dolandırılan kefendir. Kişi, yaşama anlam vermeyi, yaşamındaki olanaklar ya da değerler üzerinden değil ancak ve özellikle ölümü düşünerek anlamlandırabilir. Dolayısıyla yaşamın önemini ve ciddiyetini "ben ölümle hesaplaşmamı her zaman yaparım/yapabilirim!" bilgisini sunan bu sarıkla/kefenle yaymaktadır/paylaşmaktadır. Sarığın, özellikle camide ve özellikle imamın başında olması aynı zamanda cemaat için de geçerlidir. İmamın kıldığı namazdan cemaatin, cemaatin kıldığından da imamın sorumluluğu vardır. Bir bütünlerdir, birbirini tamamlarlar. Cemaate katılan her bir kişinin fiziksel olarak sarık takmasına gerek kalmadan imam bu görevi üstlenmiştir. Cemaat katılımcıları da sadece camide değil, günlük yaşamda da bu bilgi üzerine ölümle ilişkilerini bu simge ve anlam üzerinden gerektikçe ve zaman zaman sürdürmelilerdir. )
( Seyr-ü sülûk'u, nefs mertebelerini ve kefeni simgeler. [7 kat sarılır] )
- SARIK ile/değil ÜSKÜF[Yun.]
- SARIKIZ ile SARIKIZ
( İnek. İLE Deve örümceği. )
- SARILI ile SARILI
( Üstünde, sarı renk bulunan. İLE Sarılmış olan. )
- SARILMA ile/ve/değil KUCAKLAŞMA/KOÇMAK
( Zaman zaman ve yakınlıkla, ortak düşünce ve duygulanımlarda. İLE/VE/DEĞİL Uzun süre görüşülememesinden dolayı buluşma/karşılaşma sırasındaki ya da coşkulu/sevinçli bir durumdaki paylaşım. )
( Dostluklarda/yakınlıklarda olabildiğince paylaşılması/yaşanması gerekenler. )
( TEÂNUK[< UNK][: Birinin boynuna sarılma.] ile/ve/değil MUÂNAKA[< UNK] )
- SARILMAK:
MUTLULUĞU, İKİYE KATLAMAK ve/||/<> ACIYI, İKİYE BÖLMEK
- SARILMAK ile SARINMAK
( Sarma eyleminin yapılması. | Bir şeyin üzerine, bir ya da birkaç kez dolanmak. | Kollarını dolamak, kucaklamak. | Tüm gücü ile ele almak. | Büyük bir istekle kendini vermek, benimsemek. | Hemen yapmaya koyulmak, girişmek. İLE Kendi üstüne sarmak. )
- SARILMAK ve/<> SIRTLAŞMAK
( İlişkiler, yüz yüze başlar, yan yana gelerek pekiştirilir, sırt sırta vererek devam ettirilir. )
- SARIMSAK ve NAR (GİBİ) ve/+/||/<>/> LAHANA ve MARUL ve SOĞAN (GİBİ)
( [İnsanın/kişinin] Bilinmesi gerekenleri. VE/+/||/<>/> Tanınması gerekenleri. )
- SARIMSAK ile KÖMÜREN
( ... İLE Yabani sarımsak. )
- SARIMSAK ile KURTLUCA/SU SARIMSAĞI
( Ballıbabagillerden, tırmanıcı sarı çiçekleri olan, kokusu sarımsağı andıran, göl, akarsu kıyıları vb. nemli yerlerde yetişen bir bitki, meşecik, yer meşesi/palamudu/pelidi. | Lohusa otu. )
- SARIMSAK ile SARIMSAKOTU
( ... İLE Turpgillerden, beyaz, küçük çiçekli, ovulduğunda sarımsak kokusu veren bir bitki. )
( ... cum ALLIARIA OFFICINALIS )
- SARIMSAK ile/<> SİYAH SARIMSAK
( ... İLE/<> Bildiğimiz sarımsaktan pek farklı değildir. Normal sarımsak, bir ay boyunca, belirli nem ve ısı altında tutularak, kontrollü bir biçimde kurutulur. Bu fermantasyon sonrasında beyaz olan sarımsağın dişleri siyaha döner.
Kansere karşı daha etkilidir. Fermantasyon sonucunda, kanserle savaşan özellikleri yoğunlaştırılmıştır. Kolesterolü düşüren bir madde içerir ve bu maddenin seviyesi, normal sarımsağa göre çok daha yüksektir.
Normal sarımsağın içerdiğinden daha fazla antiseptik, antifungal, antiviral, antioksidan ve antibakteriyel bileşenler içerir. Bu sayede bakteri ve virüs kaynaklı enfeksiyonlara karşı daha etkilidir.
Normal sarımsaktan 2 kat daha fazla antioksidan içerir. Bu sayede, kronik hastalıklar, dolaşım sistemi hastalıkları, romatoid arterit ve Alzheimer'a karşı oldukça etkilidir.
Kurutulmuş meyve tadına sahiptir. Daha şekerli ve tütsülenmiş bir tadı vardır. Beyaz sarımsağın aksine ağız kokusuna da neden olmaz. )
- SARIMSAKTA:
YEŞİL FİLİZİ OLAN değil/yerine BEYAZ FİLİZİ OLAN
- SARIMSI = SARIMTIRAK
( Sarıya çalan/benzeyen. )
- SARIP SARMALAMAK / SARINIP SARMALANMAK
- SARIŞIN ile GÖKMEN
( ... İLE Mavi gözlü sarışın. )
- SARIYER İSKELESİ =/< MESAR BURNU
- SARIYER ile ...
( Toprağının altın ve bakır madenlerinden dolayı sarı renkte olmasından dolayı adını almıştır. )
- ŞARJ ÂLETİ değil/yerine/= YÜKLEÇ
- ŞARJ ETMEK değil/yerine/= YÜKLEMEK
- ŞARJ OLMAK değil/yerine/= YÜKLENMEK
- ŞARJ[Fr., İng. CHARGE] değil/yerine/= YÜKLEME
- ŞARK ile Şark
( Yön. İLE Özel ad, bölge adı. )
- SARKAÇ ile SARKIK ile SARKIL ile SARKINTI ile SARKIŞ ile SARKIT
( Durağan bir nokta çevresinde, ağırlığının etkisiyle salınım yapan, devingen katı nesne. İLE Aşağı doğru uzanmış, sölpük, salpa, gevşek. İLE Sarkaçla ilgili, devinimi, sarkaç devinimine benzeyen. İLE Aşağı doğru uzanan, sarkan şey. İLE Sarkma eylemi ya da biçimi. İLE Mağaraların tavanında oluşan, genel olarak koni biçiminde, kalker birikintisi, damlataş, istalaktit. )
- ŞARKI MEŞK ETMEK değil MEŞK ETMEK
- ŞARKI MEŞK ETMEK değil ŞARKI/YI İCRÂ ETMEK
- ŞARKI OKUMAK/SÖYLEMEK ile/yerine/değil ŞARKI İCRÂ ETMEK
- ŞARKI SÖYLEMEK değil/yerine/= YIRLAMAK
- ŞARKI[< ŞARKÎ] ile/ve TÜRKÜ[< TÜRKÎ]
( Bestecisi bilinir. İLE/VE Bestecisi bilinmez. )
( YIR / IR: Ezgi, türkü, nağme. | Şiir. | Şarkı. )
- ŞARKI/CI ile YORUM/CU
- ŞARKÎ/ŞARKLI değil/yerine/= DOĞULU
- ŞARKI ile/değil BARKAROL
( ... İLE/DEĞİL Venedik gondolcularının, söz ve müziği önceden yazılmadan, içlerinden geldiği gibi söyledikleri şarkı. | Ritmi, üç zamanlı, müzik yapıtı. )
- ŞARKI değil/yerine/= EZGİ, ÇIĞGA
- ŞARKI ile KANTO[İt. < CANTO]
( ... İLE Tuluat tiyatrolarında oyundan önce genellikle kadın sanatçıların şarkı söyleyip dans ederek yaptığı gösteri. | Bu gösteri sırasında söylenen şarkı. )
- ŞARKI ile/değil MEHTÂBİYE
- ŞARKI ile MÜZİK
( SONG vs. MUSIC )
- ŞARKI ile/ve/değil/yerine/<> NİNNİ
( Tüm ninniler, hicaz makamındadır. )
- ŞARKI ile POTPURİ[Fr.]
( ... İLE Sevilen müzik yapıtlarından seçilmiş bölümlerin sıralanmasıyla oluşan müzik parçası. )
- ŞARKI ile ŞANSON
( ... İLE Hafif şarkı. )
- ŞARKI = SONG[İng.] = CHANSON[Fr.] = LIED[Alm.] = CANZONE[İt.] = CANCIÓN[İsp.]
- ŞARKI ile VODVİL[Fr.]
( ... İLE Meyhanelerde söylenen, neşeli, alaylı, taşlamalı şarkı. | Hareketli, eğlenceli bir konuya dayanan, şarkılara da yer verilen hafif güldürülü tiyatro gösterisi. )
- ŞARKI değil/yerine/= YIR
- ŞARKICI ile/ve/değil MÜZİSYEN
- ŞARKİYAT/ORYANTALİZM değil/yerine/= DOĞU BİLİ/Mİ
- ŞARKIYI ...:
BİLMEMEK ile/ve/değil/||/<>/< DUYMAMIŞ OLMAK
- Şarkı DİNLE!!!
- SARKMA ile/ve GECİKME
( [buluşma dakikasından önce] Haber verilmişse/verilirse. İLE/VE Haber verilmemişse. )
- SARKOİDOZ ile/||/<> TÜBERKÜLOZ
( Gövdede küçük yangılı[granülom] göze kümelerinin oluşumu ile ilişkili bir bağışıklık sayrılığı. İLE/||/<> Mycobacterium tuberculosis bakterisinin neden olduğu, akciğerlerde ve öteki organlarda bulaş ile ilişkili bir sayrılık. )
- ŞARLATAN[İt./Fr.] ile/ve/<> ŞAKLABAN
( Kendi bilgi ve niteliklerini ya da mallarını överek, çevresindekileri kandıran, dolandıran kişi. | Bilir geçinen kişi. İLE Şen, şakacı ve güldürücü kişi. | Dalkavuk. )
- ŞARLATAN ile/değil/yerine/>< BİLGİN
( Aldatır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Aydınlatır. )
- ŞARLATAN değil/yerine/>< FİLOZOF
( Filozofların aydınlatmadığı bir toplumu, şarlatanlar aldatır. )
- SARMA ile SARMAL/YILANKAVİ/HELİSEL/HELEZONİ[Ar., Yun.] ile SARMAN ile SARMAŞAN/SARILGAN ile SARMAŞIK
( Sarma eylemi. | Saran, içine alan şey. | Yaprak ya da başka şeylerle, içlik malzeme konup sarılarak yapılan yemek. | Güreşçinin, kendi ayağını, arkasında bulunan rakibin ayağının iç tarafına sokup dolaması. | Sarılarak yapılan. İLE Sarmal biçiminde olan. İLE Azman, iri. | Sarı tüylü kedi. İLE Sarılgan. İLE Sarmaşıkgillerden, koyu yeşil renkli, değişik biçimli yaprakları olan, sap ve dallarından çıkan, küçük ek köklerle dik, düz yerlere yapışarak tırmanan bitki. )
- SARMAL ile/değil DÖNGÜSEL
- SARMAŞ DOLAŞ (GEZMEK, YÜRÜMEK)
- SARMAŞIK ile BAĞBOĞAN/KÜSKÜT[< Fr. < Ar.]
( ... İLE Çitsarmaşığıgillerden, ince, uzun ipliksi saplarıyla, asma, baklagiller ve kimi meyve ağaçlarına sarılarak onları sömüren, klorofilsiz bir asalak bitki, şeytansaçı, cinsaçı. )
( ... cum CUSCUTA )
- SARMAŞIK ile ÇİTSARMAŞIĞI
( ... İLE Çitsarmaşığıgillerin örnek bitkisi olan, daha çok, tarla kenarlarında yetişen, beyaz çiçekli, sarılıcı, otsu bitki. )
( ... cum CONVOLVULUS ARVENSE )
- SARMAŞIK ile FRENKASMASI
( ... İLE Asmagillerden, sonbaharda, yaprakları güzel bir renk alan, süs sarmaşığı. )
( ... cum AMPELOPSIS )
- SARMAŞIK ile JAPONSARMAŞIĞI
( Sarmaşıkgillerden, koyu yeşil renkli, değişik biçimli yaprakları olan, sap ve dallarından çıkan küçük ek köklerle dik, düz yerlere yapışarak tırmanan bitki. İLE Asmagillerden, ana vatanı Çin ve Japonya olan, sülüklerinin ucu duvarlara tutunmak için genellikle daire biçiminde genişlemiş olan, sarılcı süs bitkisi. )
( HEDERA HELIX cum AMPELOPSIS JAPONICA )
- SARMAŞIK ile LOĞUSAOTU
( Sarmaşıkgillerden, koyu yeşil renkli, değişik biçimli yaprakları olan, sap ve dallarından çıkan küçük ek köklerle dik, düz yerlere yapışarak tırmanan bitki. İLE İkiçeneklilerden, çiçekleri koyu kahverengi ve pis kokulu, tırmanıcı bir bitki. )
( HEDERA HELIX cum ARISTOLOCHIA )
- SARMAŞIK ile MORSALKIM
( ... İLE Baklagillerden, salkım durumunda mavi, mor, beyaz, pembe renkli çiçekler açan bir sarmaşık. )
( ... cum WISTARIA SINENSIS )
- SARMAŞIK ile ORMANSARMAŞIĞI/AKASMA
- SARMAŞIK ile SARILGAN
( ... İLE Sapı yakınındaki başka bitkilere ya da başka şeylere sarılıp yükselen, otsu ya da odunsu bitki. )
- SARMAŞIK ile/değil SARMAL
- SARMAŞIK ile SARMAŞIK İNCİRİ
- SARMAŞIK ile YERSARMAŞIĞI
( ... İLE Gebreotugillerden, nemli yerlerde, duvar diplerinde yetişen bir bitki. )
( ... cum CLEOME )
- SARRÂF ile/ve/değil/yerine/||/<> SAHHÂF
- SARSILMAZLIK = İTMİNAN-I NEFS = ATARAXIA[İng.] = ATARAXIE[Fr., Alm.] = ATARAKSIA[Yun.]
- SARSIM ile SARSINTI
( Sarsma eylemi. | Gök nesnelerinin[cirim], genel çekim yasasına uygun olarak birbirini çekmesi nedeniyle herhangi bir gezegenin hareketinde görülen karışıklık. İLE Birden sallanma, sarsılma. | Titreme. | Deprem. | Deprem sırasındaki yer hareketlerinin her biri. | Bir kurum ya da kuruluşun dengesini etkileyen bozukluk. | Kaza, ilaç ve uyuşturucuların yarattığı, fiziksel ya da coşkusal nitelikteki, birdenbire gelişen karmaşık belirtilerin tümü. )
- ŞART (SÜRMEK) ile/değil/yerine RİCA (ETMEK)
- ŞART-I A'ZAM ile/ve ŞART-I BÂTIL ile/ve ŞART-I CÂİZ ile/ve ŞART-I LAĞV ile/ve ŞART-I MÜFSİD ile/ve ŞART-I MÜTEAHHİR ile/ve ŞART-I MÜTEÂRIZ ile/ve ŞART-I MÜTEKADDİM/EVVEL ile/ve ŞART-I NÂSİH ile/ve ŞART-I SÂNİ ile/ve ŞART-I SARÎH ile/ve ŞART-I TAKYÎDÎ ile/ve ŞART-I VÂKIF
- ŞART-I İNFİSÂHÎ ile/ve ŞART-TÂLİKÎ
( Bozucu şart. [Evimi eşime bağışlarım fakat benden önce ölürse ev benimdir.] İLE/VE Belirli bir zamana/koşula bağlı şart. [Eğer sınıfı geçersen bisiklet alırım.] )
- ŞART ile FARZ
- ŞART değil KOLAY!
- ŞART ile/ve/<> ŞATR
( Koşul. | Durum, hal, vaziyet. | Yemin. İLE/VE/<> Yarı, yarım. | Bölüm, kısım, parça. | Mısra. )
- ŞART ile/ve/||/<>/> SIHHA ŞART
- ŞART ile/değil SÜS
- ŞARTLI TAHLİYE/SALIVERME ile/ve/<> DENETİMLİ SERBESTLİK
- ŞARTLI TAHLİYE değil/yerine/= KOŞULLU SALIVERİ
- ŞARTNAME/BAYLAVBETİ değil/yerine/= KOŞULLUK
- ŞARTSIZ-ŞURTSUZ (KABUL ETMEK, ÖNE SÜRMEK)
- ŞARYO[Fr. < CHARIOT]
( Bir aletin ya da aracın hareketli parçası. | Yazı makinesinin kâğıt takılan, tuşlara vuruldukça ilerleyen bölümü. | Bazı avcı uçaklarının kalkışını sağlayan fırlatma düzeni. | Bir eğik düzlem boyunca, arabaların taşınmasını sağlayan küçük vagon. )
- ŞARZ değil ŞARJ
- ŞAŞ ile ...
( TAŞKENT )
- ŞAŞA ile ŞATAFAT
- ŞÂŞAA/LI["ŞAŞALI" değil!] değil/yerine/= GÖRKEM | PARILTI, PARLAKLIK
- ŞAŞAR ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< AŞAR
( Torun. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Dede. )
( İstenç[irâde]. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Direnç[ihtiyâr]. )
( Aynı dönemde ve birlikte yaşarlar. )
- ŞASE[Fr. SACHET] değil/yerine/= BOHÇA
( İçine mendil, gecelik vb. şeyleri koymaya yarayan, çeşitli büyüklükte, kumaştan koruncak. )
- ŞASE[Fr. SACHET] ile ŞASİ[Fr. CHÂSSIS]
( İçine mendil, gecelik vb. şeyleri koymaya yarayan, çeşitli büyüklükte, kumaştan koruncak. İLE Motorlu kara taşıtlarının iskelet bölümü. | Fotoğrafçılıkta içine duyarlı bir cam ya da kâğıt konulan, yassı, ışık geçirmez kutu. | Yapı işlerinde sürme çerçeve. )
- ŞAŞI/LIK ile/değil ŞAŞIL/ŞEHLÂ
( Birbirine paralel görme ekseni olmayan (göz ya da kişi.) | Gözlerini çarpıtarak. İLE Kusurlu sayılmayacak kadar hafif şaşı göz. )
( AHVEL ile/değil ... )
( LÛC ile/değil ... )
( [not] GOGGLE/CROSS-EYE/SQUINT vs./and/but ... )
- ŞAŞIRMA (ACEB)
- ŞAŞIRMA ve/> KORKU
- ŞAŞIRMAK ile "KIRILMAK"
- ŞAŞIRMAK ile/ve AFALLAMAK
- ŞAŞIRMAK ile/ve/||/<> SARSILMAK
- ŞAŞIRTMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
DEVEDE KULAK ile/ve/||/<> YA SİYAH, YA BEYAZ ile/ve/||/<> KANITLAMA ZORUNLULUĞU ile/ve/||/<> FELÂKET ÇIĞIRTKANLIĞI ile/ve/||/<> İMÂLI SORU ile/ve/||/<> ÇOK SORULU ile/ve/||/<> SINIRLI SEÇENEK
( FALLACY OF THE BEARD vs./and/||/<> BLACK OR WHITE FALLACY vs./and/||/<> ARGUMENT FROM IGNORANCE vs./and/||/<> FALLACY OF SLIPPERY SLOPE vs./and/||/<> COMPLEX QUESTION vs./and/||/<> FALLACY OF MANY QUESTIONS vs./and/||/<> FALLACY OF LIMITED CHOICES )
- ŞAŞIRTMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< EZBER BOZMAK
- Şaşırdığında SUS!!!
- ŞAŞKIN BAKKAL ile ...
( Göztepe'dedir. )
- ŞAŞKIN/LIK ile/değil/yerine AŞKIN/LIK
- ŞAŞKIN/LIK ile/ve/<> GÜVENSİZ/LİK
- ŞAŞKIN/LIK ile/ve/değil HAYRAN/LIK
( BEHT )
- ŞAŞKIN/LIK ile/ve/<> KARARSIZ/LIK
- ŞAŞKIN/LIK ve PANİK
- ŞAŞKIN/LIK ile/ve/> SUSKUN/LUK / SUSMA
- ŞAŞKINLIK(/HAYRET) ile/ve/||/<>/> KUŞKU
( Zihinde. İLE/VE/||/<>/> Felsefede. )
- ŞAŞKINLIK ile "GÖT OLMAK"
- ŞAŞKINLIK ile BELİNLEME
( .. İLE Birden uyanarak, çevresine korku ile şaşkın şaşkın bakmak. )
- ŞAŞKINLIK = CONSTERNATION[İng., Fr.] = BESTÜRZUNG[Alm.] = CONSTERNATIO[Lat.]
- ŞAŞKINLIK ile KORKU
( BEWILDERMENT vs. FEAR )
- ŞAŞMA/ŞAŞIRMA/HAYRET (ETMEK) ile/ve/<>/> ŞAŞAKALMA/HAYRANLIK
( Felsefeye yöneltir. İLE/VE/<>/> Sanata yöneltir. )
( Doğaya/doğada. İLE/VE/<>/> İnsana/insanda. )
( Kısa süreli. İLE/VE/<>/> Uzun süreli. )
( Hem olumlu, hem olumsuzlara yöneliktir. İLE/VE/<>/> Olumsuzlara yönelik değildir. )
( Parçaya yöneliktir. İLE/VE/<>/> Tamamlanmışlara/olgunlara yöneliktir. )
( Anlayamadıklarımıza yöneliktir. İLE/VE/<>/> Aydınlatıcıdır. Kavrama ve kuşatmamızla birliktedir. )
( Açmazlarda, çelişki ve sıkıntılarda deneyimlediğimiz. İLE/VE/<>/> Sonsuzluğu, yüceliği ve üstünlüğü "duyumsatır". )
( ASTONISHMENT/AMAZEMENT vs./and/<>/> ADMIRATION )
( ADMIRATIO cum/et/<>/> ... )
- ŞAŞMAK ile ŞAŞIRMAK
( Şaşan ve şaşıran kişi, bilmediğini bilen kişidir. )
- ŞAŞMAZ/LIK ile/ve/||/<>/> SAPMAZ/LIK
- SASTRA(/ŞASTRA) ile ...
( Kutsal belge ya da sutraların yorumu. (Şerh) )
- ŞASTRA[Sansk.]
( Sutraların yorumlarını yapan yapıtlara verilen ad. )
- SAT-SANG:
Doğru ve bilge kişilerle beraberlik.
- ŞÂT[Ar.] ile ŞAT/ŞATT[Ar. çoğ. ŞUTÛT] ile ŞATH[Ar.] ile ŞAT[Fr. CHATTE]
( Koyun. İLE Büyük ırmak. İLE Ciddi bir hissi ya da düşünceyi mizahî bir edayla anlatan şiir. İLE Sığ sularda, ağır yükleri taşımak için kullanılan, altı düz, bir çeşit tekne. )
- SAT ile SAT-SANG
( Etkin durumdaki Sonsal İlke'nin, aşkın[transandantal] yüzü. İLE Doğru ve bilge kişilerle beraberlik. )
- ŞATAFAT değil/yerine/= GÖRKEM
- SATAŞMAK ile/ve/||/<> DALAŞMAK
- SATAŞMAK ile/ve/||/<>/> SÜRTÜŞMEK
- SATELLIT SİSTEM/SATELLITE SYSTEM[İng.] değil/yerine/= UYDU DÜZENİ
- SATEN ile/değil ZÂT-EN
- SATH ile/||/<> SATH MÜSTEVÎ
( Yüzey. | İki boyutluların yüzeyi. İLE/||/<> Düzlemsel yüzey. )
- SATHEN[Ar.] ile SATHÎ[Ar.]
( Dıştan, dış yüzden. İLE Dış yüzeyle ilgili. | [matematikte] Yüzeysel. [İng. SUPERFICIAL, Fr. SUPERFICIEL] | Üstünkörü. )
- SATHÎ[Ar.] değil/yerine/= YÜZEYSEL/GELİŞİGÜZEL/ÜSTÜNKÖRÜ
- SATHÎ ile ...
( DIŞ YÜZEYLE İLGİLİ | YÜZEYSEL | ÜSTÜNKÖRÜ )
- ŞATHİYAT ile ŞATHİYE
( Ciddi bir düşünceyi, konuyu, şaka ve alay yollu anlatmak için yazılmış deyişler. İLE Yergiye, alaya, şakaya yer veren manzum yapıt. | Tasavvuf konularını mizahlı bir biçimde işleyen, coşku hâlinde söylenen bir şiir türü. )
- ŞATHİYE[Ar.] ile ŞÂTIİYE[Ar.]
( Ciddi bir düşünceyi, konuyu, şaka ve alay yollu anlatmak için yazılmış deyişler. İLE Uzunbacaklılar.[Fr. ECHASSIERS] )
- SATİ ile ...
( Farkındalık. )
- SATI ile SATIH[Ar.]
( Satmak, satış. İLE Yüz, yüzey. )
- SATICI ile ALICI
( Satmaya "bakar". İLE Nereye bakar? )
- SATIH/SATHİ[Ar.] değil/yerine/= YÜZEY/SEL
- ŞÂTIİYE[Ar.]/ÉCHASSIERS[Fr.] ile ...
( Uzunbacaklılar. )
- SATILABİLİRLİK ile/ve/değil/<> DEĞİŞİM DEĞERLİLİK
- SATILAMAZ ile/ve/||/<> DEVREDİLEMEZ
- SATIN ALMAK ile/değil/yerine/>< KENDİN YAP!
- SATIP SAVMAK
- SATIR ARASI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BAĞLAM
- SATIR'DAN ile/ve/yerine SADIR'DAN (OKUMAK/KONUŞMAK)
- ŞÂTIR[Ar. < ŞETÂRET | çoğ. ŞUTTÂR] ile ŞÂTR[Fars.]
( Neşeli, zevkli, şen, şenlik. | Büyük bir kişinin atı yanında gitmekle görevli ağa. | Tören ve alaylarda, sultanın, vezirin yanında yürüyen görevliler. İLE Yarı, yarım. | Bölüm, parça, kısım. | Dize/mısra. )
- SATIR[Ar.] değil/yerine/= DİZEK/ÇİZEK
- SATIR[Ar.] değil/yerine/= KINRAK
- SATİR[Fr.] değil/yerine/= YERGİ
- ŞATIR ile/||/<> RİKABDAR
( Tören ve alaylarda Sultan'ın, Vezir'in yanında yürüyen görevliler. İLE/||/<> Sultan'ın ata binerken üzengisini tutan görevli. )
- SATIR ile/ve SADIR
- SATİRİAZİS ile/ve/||/<> NEMFOMANİ
( [Aşırı eşeysel istekli/lik]
Erilde. İLE/VE/||/<> Dişilde. )
- SATIRSONU ile SATIRBAŞI
- SATIŞ VAADİ değil/yerine/= SATIŞ ÜSTLENİMİ
- SATIŞ/SATIM ile SATIN (ALMAK)
( Satıcı ile alıcı arasında yapılan ve bir malın, alıcıya verilmesi ve bunun karşılığında bir eder alınması yoluyla yapılan işlem, satma eylemi. İLE Ederini vererek bir şey almak. )
- SATISFACTORY vs. SATISFYING
- SATIŞTA:
N ile/ve/||/<> A ile/ve/||/<> I ile/ve/||/<> D ile/ve/||/<> A ile/ve/||/<> S
( Gereksinim. İLE/VE/||/<> Dikkat. İLE/VE/||/<> İlgi. İLE/VE/||/<> İstek. İLE/VE/||/<> Eylem. İLE/VE/||/<> Tatmin. )
( Need. VS./AND/||/<> Attention. VS./AND/||/<> Interest. VS./AND/||/<> Desire. VS./AND/||/<> Action. VS./AND/||/<> Satisfaction. )
- Satır aralarını okumak için SUS!!!
- SATMAK ile/ve "OKUTMAK"[argo]
- SATMAK ile GÖTÜRÜ SATMA
( ... ile MÜCÂZEFE )
- SATMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> VERMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> DAĞITMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BAĞIŞLAMAK
- SATORİ[Jap.](Nirvana) ile ...
( Kişinin gerçek yaratılışını tanımasıyla sonuçlanan Zen yaşantısı. Uyanma, aydınlanma. Her türlü ikici, karşıt görüşler aşılarak kişinin küçük, göreli benliğinin yok olmasını sağlayan dönüşüm. (Tasavvuf'ta )
- SATORİ[Zen] = NİRVANA[Sansk.]
- SATRANÇ OYUN AÇILIŞINDA:
İSPANYOL ile/ve/||/<> İTALYAN
( [beyaz için] Bb5[< e4, e5 > Nf3, Nc6] İLE/VE/||/<> Bc4[e4, e5 > Nc3, Nc6] )
- SATRANÇ OYUN SAVUNMASINDA :
FRANSIZ ve/||/<>/> SİCİLYA
( e4[beyaz], e6[siyah] VE/||/<>/> Nf3[beyaz], d6[siyah] )
- SATRANÇ TAHTASINDA:
AK TAŞLAR ile/ve/<>/>< KARA TAŞLAR
( a1 ile başlar. İLE/VE/<>/>< h8 ile başlar. )
- SATRANÇ TAŞLARININ DEĞERLERİNDE:
1 ile/ve/||/<>/< 3 ile/ve/||/<>/< 5 ile/ve/||/<>/< 9 ile/ve/||/<>/< SONSUZ
( Piyon. İLE/VE/||/<>/< Filler. İLE/VE/||/<>/< Atlar ve kaleler. İLE/VE/||/<>/< Vezir. İLE/VE/||/<>/< Şah. )
- SATRANÇ TAŞLARININ HAMLE HARFLERİ/KODLARI:
Ş | V | K | F | A ile/ve/||/<> K | Q | R | B | N
( Ş[ah] | V[ezir] | K[ale] | F[il] | A[t]
ile/ve/||/<>
K[ing] | Q[ueen] | R[ook] | B[ishop] | [K]N[ight] )
( PİYON: simgesizdir/harf karşılığı yoktur
X: Alış.
o - o: Küçük rok.
o - o - o: Büyük rok.
ŞAH ÇEKME: +
ŞAH - MAT: #
)
( Türkçe'de. İLE/VE/||/<> İngilizce'de. )
- SATRANÇ ve/||/<>/< ANA KURALLARI
( - Taşları geliştirmek.
- Ortadaki dört merkezi ele geçirmeye çalışmak.[d4,d5,e4,e5]
- En zayıf kareye saldırmak.[f2[beyazda] ve f7[siyahta][şah'ın çaprazındaki piyon]]
- Açılışta, aynı taşı, üst üste oynamamak.
- Hiçbir taşı, boş yere kaybetmemek. )
- SATRANÇ ile ÂRİFLERİN SATRANCI/YILANLI DAMA
(
)
( ... İLE Mat yoktur. )
( )
- SATRANÇ ve BİLARDO
- SATRANÇ ile BİSÂT-I SATRANÇ
( Satranç tahtası. )
- SATRANÇ ve/||/<> BİSİKLET
( Her hamleyle tamamen değişir. VE/||/<> [düzlükte] Ancak pedala basarak üstünde durulur ve ilerlenir. )
- SATRANÇ = CHESS[İng.] = ÉCHESS[Fr.] = SCHACH[Alm.] = SCACCHI[İt.] = AJEDREZ[İsp.]
- SATRANÇ ile/ve/||/<> KÖRLERİN SATRANCI ile/ve/||/<> KÖRLEME SATRANÇ
( )
- SATRANÇ ve/||/<> MATEMATİK
( Şah ve Mat
[Satrancın, ilk kez M.S. 570 yıllarında, Hindistan'da oynandığını biliyoruz. O tarihlerde yazılmış olan pek çok belgede satranç oyunundan söz ediliyor. Daha önce Çin'de de bu oyunun oynandığı söyleniyorsa da Çin kayıtlarında, o herşeyi kaydeden Çin kayıtlarında, satrançtan söz edilmediğinden dolayı satrancın başlangıcı olarak 570 - 600 yıllarını ve Hindistan'ı alıyoruz.]
Söylentiye göre, bunu bulan Brahman rahibi, Şah'a bir ders vermek istemiş.
"Sen, ne kadar önemli biri olursan ol, adamların, vezirlerin, askerlerin olmadan hiçbir işe yaramazsın, hiçbir önemli iş yapamazsın" demek istemiş.
Şah, durumdan memnun görünmüş.
"Peki, oyunu ve dersini beğendim. Dile benden, ne dilersen." demiş.
"Satrancın, matematikle ne ilgisi var?" diyorsanız, işte şöyle bir ilişkisi var.
Rahip, bu olay üzerine, Şah'ın alması gereken dersi hâlâ almadığını düşünerek,
"Bir miktar buğday istiyorum. Sana bulduğum bu oyunun birinci karesi için bir buğday istiyorum. İkinci karesi için iki buğday istiyorum. Üçüncü karesi için dört buğday istiyorum. Böylece, her karede, bir önceki karede aldığım buğdayın iki katı buğday istiyorum. Sadece bu kadarcık buğday istiyorum." demiş.
Şah, kendi gibi yüce ve kudretli bir şahtan, isteye isteye üç-beş tane buğday isteyen bu rahibin, küstahlığa varan alçakgönüllüğüne sinirlenmiş ve ona bir ders vermek istemiş.
"Hesaplayın. Hak ettiğinden bir tane fazla buğday vermeyin!" demiş.
İnce Hesap
Hesaplamaya başlayınca, ilk kareler kolay gitmiş. Birinci kareye bir buğday, ikinci kareye iki buğday, üçüncü kareye dört buğday... Ancak, 10. kareye gelindiğinde, toplam 1023 buğday vermeleri gerekiyormuş. Hesabın böyle gideceğini, rahibe, üç-beş buğday vereceklerini zannediyorlarmış. 15. karede, yalnızca 1.5 kilo buğday vereceklermiş. 25. kareye gelince, vermeleri gereken buğdayın, 1.5 ton olduğunu görmüşler ama fazla heyecanlanmamışlar. Oysa, 31. kareye gelince, bu işin şakası olmadığını anlamaya başlamışlar. Çünkü, vermeleri gereken buğday, 92 tonmuş.
Yine hesaplamaya devam etmişler. 49. kareye geldikleri zaman, 24 milyon ton buğday vermeleri gerektiği ortaya çıkmış. [Bu ise Türkiye'nin bir yıllık buğday üretiminden daha fazla.] 54. kareye geldiklerinde, 771 milyon ton buğday vermeleri gerekir. [Bu da dünyanın bugünkü ölçülere göre birbuçuk yıllık buğday üretimi.]
"Madem hesaba başladık, devam edelim" deyip bitirmişler. 64. kare de tamamlandığında, bugünkü ölçülerle dünyanın 1500 yıllık buğday üretimini rahibe vermeleri gerektiği ortaya çıkmış.
Bu öykünün sonu bilinmiyor. Rahip, bir miktar buğdaya râzı olup gitti mi, yoksa Şah'tan iyi bir azar mı işitti bilmiyoruz. Satrancın, günümüzden yaklaşık 1300 yıl önce bulunduğunu ve eskiden de dünyanın yıllık buğday üretiminin bugünkünden daha az olduğunu göz önünde bulundurursak, rahibe olan borcumuzu hâlâ ödeyemediğimiz, hâlâ borçlu olduğumuz ortaya çıkar.
1. karede 20 = 1
2. karede 21 = 2
...
10. karede 210 = 512
...
30. karede 230 = 536.870.912
...
60. karede 260 = 576.460.752.303.423.488
...
63. karede 263 = 9.223.372.036.854.775.808
64. karede 264 = 18.446.744.073.709.551.615
Bu sayının matematik dilindeki karşılığı ise
63Σ n = 0
2n = 264 - 1 = 18.446.744.073.709.551.615 )
- SATRANÇ ile ŞATRANÇ
- SATRANÇTA:
AÇILIŞ ve/||/<> YAPILMAMASI GEREKENLER
( * At ile başlanmaz!
* Kalelerin önündeki piyonlarla başlanmaz! [Yandan değil ortadan başlanır!]
* Vezir'in önündeki piyonla başlanmaz! )
- SATTVA ile ...
( Varlık, varoluş, gerçek öz. Yoga'da saflık ya da iyilik niteliği. "Sattvik", saf, doğru. )
- SATTVANUBHAVA ile ...
( Evrenin gerçek uyumunu (sattva, varlık) duymak, yaşamak deneyimi(anubhava). )
- SATURATION ile ...
( Rengin tokluğu. )
- SATÜRN'ÜN HALKALARI:
3 ile/ve/değil/||/<>/> 6
- SATÜRN ile BJ1407b
( ... İLE Satürn'ünkine benzer halkaları olan ilk öte gezegendir. Bizden yaklaşık olarak 420 ışık yılı uzakta olan bu gezegenin halkaları, Satürn'e göre o kadar çok ve uzundur ki, neredeyse Güneş'ten, Venüs'e kadar olan alanı kaplamaktadır. Jüpiter'den 20-30 kat daha büyük olan bu gezegen, Satürn'ün yerinde olsaydı, halkaları, Dünya'nın gökyüzüne kadar gelir ve dolunaydan çok daha büyük görünürdü. )
- SATÜRN ile/ve/||/<> ENCELADUS
- SATÜRN ve/||/<> HALKALARI
( ... VE/||/<> Satürn'ün halkaları, 4.4 milyar yıl önce Satürn ile birlikte oluşmuştur. [30-40 milyon yıl önce oluştuğu da söylenilmektedir.] Gezegenin halka sistemi, uydularıyla arasında olan etkileşim sonucu oluşmuştur. Halkaları, büyük ölçüde, su buzu ve çok az miktarda da tholin ve silikat toz parçacıklarından oluşmuştur. Güneşin ultraviyole ışınlarının, su buzu ile etkileşmesi sonucu ortaya oksijen ve hidrojen çıkmaktadır. Bu da Satürn'ün halkalarının, kendilerine ait bir atmosferi olduğunu göstermektedir. Satürn'ün halkalarının kalınlığı sadece 20 cm.'dir. )
- SATÜRN ve/||/<> TİTAN
( ... VE/||/<> Satürn'ün en büyük uydusudur ve yoğun bir atmosferi olduğu bilinen tek doğal uydudur. Titan'daki büyük su kütleleri gibi görünen bu okyanusların, metan gazının sıvı durumu olduğu görülmüştür. Yüzey sıcaklığı, yaklaşık olarak -180 °C'dir. )
- SATÜRN URANÜS
( ... İLE/VE/<> Bulunuşu/adlandırılışı, 1781'dedir. )
( Güneşe uzaklık sırasında yedinci olan ve güneş çevresindeki dolanımını 84 yılda tamamlayan gezegen. )
( Uranüs'ün, mavi-yeşil renkte olmasının, atmosferinde bulunan metan gazından kaynaklandığı düşünülüyor. Uranüs'ün Satürn gibi halkalarının olduğu tespit edilmiştir. Ancak bu halkalar, Satürn'den daha az ve incedir. Ortalama sıcaklığı -197 °C olup Satürn'den sonra en sert rüzgarlara sahip ikinci gezegendir. )
- SATVET[Ar.] değil/yerine/= (ZORLU/SİNDİRİCİ) GÜÇ
- SATYAM-SHİVAM-SUNADRAM ile ...
( Doğru, iyi, güzel. Satyam(doğruluk), shivam(lütufkâr~hayırkâr shiva), sundaram(güzel). )
- SAUNA[Fince] ile/ve/<> MUNÇA
( ... İLE/VE/<> Taşkömürü ile ısıtılan sauna.[Kazan'da.] )
- SAV/İDDİAYA KARŞI, KANIT ORTAYA KOYMA SORUMLULUĞU:
GÜMRÜKTE ve/||/<> KİŞİ(İNSAN) HAKLARINDA ve/||/<> KİŞİSEL VERİ İŞLEMEDE
( Kişiye aittir.[Bunların dışındakilerde, "sav/iddia" sahibinindir.] )
- SAV ile İLERİ SÜRÜŞ | DENETLENEBİLİR İDDİA
- SAV = MÜDDEA, TEZ = THESIS[İng.] = THÈSE[Fr.] = THESE, THESIS[Alm.] = THESIS[Yun.] = TESIS[İsp.]
- SAV ile/||/<> SAVA
( Haber. İLE/||/<> Havadis. )
- SAVAB - HATA ile SEVAP - GÜNAH
- SAVÂB[Ar.] ile SEVÂB[Ar.] ile SEVVÂB[Ar.] ile SAVB[Ar.]
( Doğruluk, dürüstlük. Doğru hareket/davranış/düşünce. | Doğru, dürüst. İLE Ödüllendirilen hareket/davranış/tutum. | Hayırlı hareket, hayır işleme. İLE Elbiseci. İLE Yön/cihet, taraf. )
- SAVANNA(H)/SAVANA[Fr. < İsp.] ile ...
( Ekvator kuşağındaki geniş çayırlar. )
- SAVAŞ ya da KORSANLIK değil/yerine/>< TİCARET
- SAVAŞ değil/yerine/>< BARIŞ
( İyisi yoktur. DEĞİL/YERİNE/>< Kötüsü yoktur. )
- SAVAŞ ile/değil FETİH
( [not] WAR vs./but CONQUEST )
- SAVAŞ yerine MÜCADELE
- SAVAŞ ile/ve/değil/yerine/< SALDIRI/Ş
- SAVAŞ değil/yerine/>< SANAT
- SAVAŞ ile/ve/değil/yerine SAVAŞIM
- SAVAŞ ile/ve/değil/||/<>/< TUZAK
- SAVAŞMA değil/yerine/<>/> TANIŞMA
- SAVAŞMAMA ile/ve/||/<> MESAFE ALMA
- SAVCI/LIK ile GENEL SORGU SAVCI/LIĞI
- SAVCININ/POLİSİN İŞİ(/GÖREVİ/SORUMLULUĞU):
"(HERHANGİ) (BİR) ZANLI YAKALAMAK" değil (İLGİLİ/KANITLI) ZANLIYI YAKALAMAK
- SAVCININ/POLİSİN İŞİ(/GÖREVİ/SORUMLULUĞU):
"ALEYHTE KANIT TOPLAMAK" değil HEM LEHTE, HEM DE ALEYHTE; NE LEHTE, NE DE ALEYHTE KANIT TOPLAMAK
- SAVE vs. CARE
- ŞAVK/ŞEVK[Ar.] değil/yerine/= IŞIK
- SAVLET/HAMLE[Ar.] değil/yerine/= ATILIM
- SAVM-I DÂVÛD ile ...
( BİR GÜN ORUŞ TUTMAK, BİR GÜN TUTMAMAK )
- SAVM ile/ve ZÜHD
- SAVRUK ile SAVSAK
( Aklını işine vermeyen, dikkatsiz. | Düzensiz, dağınık. İLE İşlerine önem vermeyip onları gelişigüzel yapıveren ya da daha sonraya bırakan. )
- SAVRULMAK ile/değil/yerine/>< SALINMAK
- SAVRULMAK ile/değil SARSILMAK
- SAVSAKLAMA ile/ve/<> SALLAMA
- SAVT[Ar.] ile KELÂM[Ar.]
- SAVT[Ar.] ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< SAMT[Ar.]
( Ses, sadâ[insan sesi], selen. | Bağırma, haykırma, çığlık. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Susmak. )
- SAVT[Ar.] ile SAVT[Ar.] ile ŞAVT[Ar.]
( Ses, sadâ[insan sesi], selen. | Bağırma, haykırma, çığlık. İLE Kamçı, kırbaç. İLE Tavafta, her dönüşün adı. )
- SAVT[Ar.] ile SIYÂH[Ar.]
- SAVUNDUĞUNDAN DOLAYI BİLMEK ile/değil/yerine/>< BİLDİĞİNDEN DOLAYI SAVUNMAK
- SAVUNMA HAKKI ile/ve/||/<> KENDİNİ İFADE ETME HAKKI
- SAVUNMA İÇİN BAHANE (BULMAK) ile/yerine/değil ŞÜKÜR İÇİN BAHANE (ARAMAK/BULMAK)
( Bulmak için değil, kaybetmek için arıyoruz. )
( Her mazharata bir mazeret bulunur. )
- SAVUNMA MEKANİZMALARINDA:
BASTIRMA ile/ve/değil/||/<> BÖLME
- SAVUNMA MEKANİZMALARINDA:
FİZİKSEL OLARAK KAZANILMIŞ SAVUNMA SİLAHLARI ile/ve DAVRANIŞSAL OLARAK KAZANILMIŞ SAVUNMA HAREKETLERİ
- SAVUNMA MEKANİZMASI ile/ve/||/<> AVUNTU
- SAVUNMA ile/ve/||/<> "... SAYMA"
- SAVUNMA ile/ve/değil "TUTMA"
- SAVUNMA ile/ve/değil/yerine ARKASINDA/ARDINDA DURMA
- SAVUNMA ile CAHİLLERİN "SAVUNMASI"
( Konu/olgu çerçevesinde kalarak geçerli dayanakçaları öne sürme çabası ve hakkı. İLE Konuyu/olguyu değerlendirmek yerine ya kendilerini savunurlar ya da kişileri örnek gösterir ve saldırırlar. )
( Duygular, bilgilerle ters orantılıdır. Ne kadar az biliş varsa o kadar savunuş vardır. )
( DEFENCE vs. DEFENCE OF IGNORANTS )
- SAVUNMA ile DESTEKLEME
( TO DEFENCE vs. TO SUPPORT )
- SAVUNMA ve/||/<> GÜDÜLENME ve/||/<> KAYGI
- SAVUNMA ile ÖNCELLEME
( TO DEFENCE vs. TO PRECEDE )
- SAVUNMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SAVUŞTURMA
- SAVUNMA ile/değil/yerine SERİMLEME
- SAVUNMAK ile DİRENMEK
( TO DEFEND vs. TO RESIST )
- SAVUNMAK ile KORU(N)MAK
( TO DEFEND vs. TO (GET) SAVE )
- SAVUNUCU YAKLAŞIM/AÇIKLAMA ile/değil/yerine İKİNCİL/ALTERNATİF YAKLAŞIM/AÇIKLAMA
- SAVUNULMASI BİZE DÜŞMEZ değil SAVUNULMASINA GEREK KALMAZ/YOKTUR
- SAVURGAN/LIK >< CİMRİ/LİK
- SAVURGAN/LIK ile/ve/<>/değil/yerine DAĞINIK/LIK
- SAVURGAN/LIK ile/değil/yerine/>< SADÂKAT
- SAVURMA ile/değil/yerine/>< SAVUNMA
- SAVURMAK ile SALLAMAK
- SAVURMAK ile SALLAMAK
( TO JOKE vs. TO HURL )
- SAVUŞMA/CIZLAM[argo] ile SIVIŞMA
( Kaçma. İLE Ortadan kaybolma. )
- SAXLAMAQ[Azr.] = DURDURMAK[Tr.]
- SAXSI[Azr.] = ÇÖMLEK[Tr.]
- SAY vs. TELL
- SAY[Ar.] değil/yerine/= ÇALIŞMA/EMEK
- SAY ile/||/<> SAYA
( Düz tabaka biçiminde ince, yassı taş, çakıl. İLE/||/<> Yumuşak taş. )
- SAYA ile ...
( Ayakkabının yumuşak olan üst bölümü. )
- SAYAÇ = KONTÖR = COUNTER[İng.]
- ŞÂYÂN[Fars.] değil/yerine/= UYGUN, YAKIŞIR, YARAŞIR, DEĞER
- SAYD ile ...
( İnsandan kaçan yabani hayvan. [kaçmamaları için bir neden mi var ki?] )
- SAYDAM ile YARI SAYDAM
( TRANSPARENT vs. TRANSLUCENT )
- SAYDAM ile YARISAYDAM
( İçinden, ışığın geçmesine ve arkasındaki şeylerin görülmesine engel olmayan cisim. | Açık seçik, belirgin. İLE Işığı geçiren fakat arkasındaki nesnelerin sınırlarını ve biçimini belirgin olarak göstermeyen nesne. )
- SAYDAMLIK/ŞEFFAFLIK ile/ve/||/<> ÖZDENETİM
- Saydırmadan KONUŞ!!!
- SÂYE[Fars.] ile SÂYEBÂN[Fars.]
( Gölge. | Koruma, sahip çıkma. | Yardım. İLE Gölgelik. )
- SAYENDE ile/değil YÜZÜNDEN
( Olumlular için. İLE/DEĞİL Olumsuzlar için. )
( Olumsuz bir şey için "Senin sayende" değil "Senin yüzünden" denilir. )
( SÂYE[Fars.]: Gölge. | Koruma, sahip çıkma. )
- SAYESİNDE ile DESTEĞİYLE
- ŞÂYET[Fr.] değil/yerine/= EĞER
- SAYFA ile/ve/değil/||/<>/< YAPRAK
( PAGE vs. PAPER )
- SAYFA değil/yerine/= YAPRAK
- SAYFİYE[Ar.] değil/yerine/= YAZLIK
- SAYFİYE değil/yerine/= KIRYÖRE
- SAYGI "DUYMAMIZ" GEREK/LÂZIM değil "SAYGI GÖSTERMEMİZ GEREK/LÂZIM"
- SAYGI DUYMAK ile/ve/değil/<> SAYGILI OLMAK, SAYGI GÖSTERMEK
( İçsel. İLE/VE/DEĞİL/<> Dışsal. )
( Saygı duymak zorunda değilsinizdir fakat saygılı olmak zorundasınızdır. )
( [not] TO RESPECT vs./and/but/<> TO SHOW RESPECT, TO BEHAVE RESPECTFULLY
[not] Inner. WITH/AND/BUT/<> Outer/exterior.
You don't have to respect but you have to behave respectful. )
- SAYGI GÖSTERMEK ve/<> SAYGI AŞILAMAK
- SAYGI GÖSTERMELİ!
- SAYGI/İHTİRAM[Ar.] ile OTORİTE
( Özsaygı ile. İLE Bilgi ile. )
- SAYGI/SEVGİ ve/> VEFÂ
( ... VE/> Arkanda bıraktığını, giderken yaktığını, yabana atmamak. )
- SAYGI ile/ve/<>/< ASÂLET
( Saygı, asâletin, süreklilik kazanmış durumudur. )
( RESPECT vs./and/<>/< NOBILITY )
- SAYGI ile/ve/<> BAĞ
- SAYGI ve/||/<>/> ÇALIŞMA
( Geçmiş için. VE/||/<> Gelecek için. )
- SAYGI ile/ve/||/<> ÇEKİNMEK
- SAYGI ve/||/<>/< CİDDİYET
- SAYGI ile/ve/<> DAYANÇ/SABIR
( [çoğu kişiye] Sonsuz olmalı. İLE/VE/<> Sınırlı olmalı! )
( RESPECT vs./and/<> PATIENCE )
- SAYGI ile/ve/<> DEĞER VERMEK
( RESPECT vs./and/<> TO ESTEEM/APPRECIATE )
- SAYGI ile/ve/||/> DÜRÜSTLÜK ile/ve/||/> GÜVEN ile/ve/||/> BAĞLILIK/SADÂKAT
( Gösterilir(se). İLE/VE/||/> Değerlenir. İLE/VE/||/> Kazanılır. İLE/VE/||/> Sağlanır. )
( Earned. vs./AND/||/> Appreciated. vs./AND/||/> Gained. vs./AND/||/> Returned. )
( Yükün dürüstlükse, gücün düşer belki fakat "başın düşmez". )
( RESPECT vs./and//||/> HONESTY vs./and/||/> TRUST vs./and/||/> LOYALTY )
- SAYGI ile/ve/<> EDEB
( ... ile/ve/<> HUMANITAS )
( RESPECT vs./and/<> PERTINENCE )
- SAYGI ile/ve/<> EMPATİ
( RESPECT vs./and/<> EMPATHY )
- SAYGI ile EZİLİP-BÜZÜLME(/ME!)K
( Saygı, ezilip-büzülerek gösterilmez/gösterilmiş olmaz! )
- SAYGI ile/ve/değil HAYRANLIK
( [not] TO RESPECT vs./and/but ADMIRATION )
- SAYGI = HÜRMET = RESPECT[İng., Fr.] = ACHTUNG[Alm.] = RESPECTO[İsp.]
- SAYGI ile/ve/<> İMAN
( RESPECT vs./and/<> FAITH )
- SAYGI ile/ve/<> KABUL
( RESPECT vs./and/<> ACCEPTANCE )
- SAYGI ile/ve/> KRİTER
( RESPECT vs./and/> CRITERION )
- SAYGI ile/ve/<> MESAFE
- SAYGI ile/ve/<> MUHABBET
- SAYGI ve/||/<>/> ONURLANDIRMAK
- SAYGI ile/ve/< ÖZSAYGI
( HÜRMET ile/ve/< EDEB )
( HÜRMET ile/ve/< İZZET-İ NEFS )
- SAYGI ile/ve/> SELÂM
- SAYGI ve/||/<>/> SEVGİ ve/||/<>/> SELÂM
( Üçü de koşulsuzdur, koşulsuz olmalıdır! )
- SAYGI ile/ve/||/<>/> YÜKSEK SAYGI/TAZİMAT[Ar.]
- SAYGILI ile SAYGIN
( Kişinin, başkalarına gösterdiği tutum dolayısıyla. İLE Başkalarının, kişiye gösterdiği tutum dolayısıyla. )
- SAYGIN/LIK ile/ve TAKİP EDİLEBİLİR/LİK
- SAYGINLIK/İTİBAR ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< BEKLENTİ
- SAYGINLIK/İTİBAR ve/||/<>/>/< KÖPRÜ KURMAK
- SAYGINLIK/PRESTİJ[Fr.,İng. < PRESTIGE] ile GÖSTERİŞ
( ... ile NÜMÂYİŞ )
( ... ile AFİLİ[Gösterişli, çalımlı.] )
- SAYGISIZ/LIK:
ÇEKİNMEMEK(TEN) ile/ve/değil/||/<>/< YETERİNCE ÇEKİNMEMEK(TEN)
- SAYGISIZ/LIK ile/ve/<> SEVGİSİZ/LİK
( DISRESPECTFULNESS vs./and/<> LOVELESSNESS )
- SAYGISIZLIK ile/değil/yerine (FAZLA/AŞIRI/AYKIRI) RAHATLIK
- SAYGISIZLIK ile/ve/değil/<> DİKKATSİZLİK
( [not] DISRESPECTFULNESS vs./and/but/<> CARELESSNESS )
- SAYGISIZLIK ile/ve/değil DÜŞÜNCESİZLİK
( [not] DISRESPECTFULNESS vs./and/but THOUGHTLESSNESS )
- SAYGISIZLIK ile/ve/değil EDEPSİZLİK
( [not] DISRESPECTFULNESS vs./and/but IMPERTINENCE )
- SAYGISIZLIK ile/değil/yerine/>< ELEŞTİRİ
- SAYGISIZLIK ile/ve/değil/<> İLGİSİZLİK
( [not] DISRESPECTFULNESS vs./and/but/<> INDIFFERENCE )
- Saygı duymak için DİNLE!!!
- Saygı duyulmak için DİNLE!!!
- Saygı için SUS!!!
- Saygılı KONUŞ!!!
- Saygından dolayı SUS!!!
- Saygıyla SUS!!!
- SAYI DÜZENLERİNDE:
10 TABANLI ile/ve 12 TABANLI ile/ve 60 TABANLI ile/ve 150 TABANLI
- ŞÂYİ HİSSE değil/yerine/= ORTAK PAYI
- SAYI UYUMU ile ...
( NUMBER AGREEMENT )
- ŞÂYİ'[< ŞÜYÛ] ile ŞÂYİA
( Duyulmuş, herkesçe bilinmiş. Belirli olan, duyulan. | Bölüşülmemiş ortak hisse. | Bir şeyin her noktasıyla ilgili bulunan. İLE Yayılmış haber, yaygın söylenti, duyultu. )
- SAYI/LABİLEN ile/ve/||/<> ÖLÇÜ/LEBİLEN
- SAYI = ADET = NUMBER[İng.] = NOMBRE[Fr.] = ZAHL[Alm.] = NUMERUS[Lat.] = ARITHMOS[Yun.] = NUMERO[İsp.]
- SAYI ile ÇEŞİT
( NUMBER vs. KIND )
- SAYI ile/ve/||/<>/> NARSİSİST SAYI/ARMSTRONG SAYISI/MÜKEMMEL KUVVETLİ SAYI
(
Bir sayının basamaklarının her birinin, toplam basamak sayısı kadar üssü alınıp toplandığında yine aynı sayıyı vermesi durumu.
Matematiksel Açıklama
Bir n
basamaklı X
sayısı için:
X = d1 + d2 + ... + dn
biçimindeki denklem sağlanıyorsa X
bir narsisist sayıdır.
Örnekler
- 153 sayısı:
13 + 53 + 33 = 1 + 125 + 27 = 153
94 + 44 + 74 + 44 = 6561 + 256 + 2401 + 256 = 9474
Bu tür sayılar, belirli bir düzende ortaya çıkmaz ve genellikle belirli bir aralıkta bulunmaları için özel algoritmalar kullanılır.
)- SAYI ile/ve/<> ORTAK KAT
( ... İLE/VE/<> Bazı tamsayıların katı olabilecek sayı. )
- SAYI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< RAKAM
( )
- SAYI ile TAM SAYI ile ASAL SAYI
( Sayma, ölçme, tartma vb. işlerin sonunda bulunan birimlerin kaç olduğunu bildiren söz, adet. | Gazete, dergi vb. sürekli yayınların bir bütün oluşturan, değişik tarih, numara taşıyan baskılarından her biri, nüsha. | Bir spor karşılaşmasında, taraflardan her birinin başarı derecesini gösteren nicelik, skor. İLE Bir bütünü oluşturan tekler için kararlaşmış bulunan sayı, aded-i mürettep. | Kesirsiz sayı. )
- ŞAYİA[Ar.] değil/yerine/= DUYULTU/SÖYLENTİ
- SAYILABİLİR SONSUZ/LUK ile/ve SAYILAMAZ SONSUZ/LUK
( Tam sayılar kümesidir. [Tam sayıların sonu yoktur. Herhangi bir tam sayıya, 1 eklerseniz, yeni ve daha büyük bir tam sayı elde edersiniz.] İLE/VE Sayılamaz sonsuz sayılara "irrasyonel" sayılar denilir. Herhangi iki tam sayının bölümü olarak ifade edilemezler. [Bu tür sonsuzluğa örnekler, Pi sayısı[3.141592654...] ve e sayısı[2.718281828...] olabilir.] [Doğa ve evren ile ilgili matematik modellerde sabit olan sayılar, e ve Pi sayılarını içerdiklerinden, evrende ve öznede, sayılamaz bir sonsuzluk bulunduğunu gözönünde bulundurmak zorundayız.] )
( "Sonlu Ötesi Sayılar (Alef Sayıları)" adlı yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )
- SAYILABİLİR/SAYILAMAZ SONSUZLUK ile/ve/<> NOKTASAL SONSUZLUK
( ... İLE/VE/<> Bu sonsuzluk türü, hem geometrik, hem de aritmetik olması bakımından, doğrudan doğa ile ilgilidir. Bu tür sonsuzluğa "singülarite" denilmektedir. [Doğada bir merkeze doğru odaklanan -anafor adını verdiğimiz- sudaki ve hortum denilen havadaki noktasal sonsuzluklar buna örnek gösterilebilirler.] )
- SAYILABİLİRLİK ile/ve/||/<>/> BİREYLEŞİM
- SAYILAR/DA:
YAKLAŞAN ile/ve/||/<> UZAKLAŞAN
- SAYIM (IDD)
- SAYIM/TÂDÂT[Ar.] ile SAYIMLAMA/SAYIMBİLİM/İSTATİSTİK ile SAYIŞ ile SAYIŞMA
( Sayma eylemi. İLE Bir dizi olayın ya da sayı ile gösterilen olguların, yöntemli öbekleştirilmesine dayanan ve ilkelerini, olasılık kuramlarından alan, matematiğin uygulamalı dalı. İLE Sayma eylemi ya da biçimi. İLE Takas. | Çocuk oyunlarında, sayı sayarak, ebeyi belirleme. )
- SAYIM ile/ve ÖLÇÜM
( COUNT vs./and MEASUREMENT )
- SAYIN APARTMAN YÖNETİCİLİĞİ değil SAYIN APARTMAN YÖNETİCİSİ/YÖNETİMİ
- SAYING vs. EXPLAINING
- SAYININ:
KATI ile/değil KARESİ/KÜPÜ ile/değil ÜSTÜ(/ÜSSÜ)
( 2x2 İLE/DEĞİL 2²/³ İLE/DEĞİL 24/5/6/...~ )
- SAYISAL OLMAYAN ve/<> AŞKIN
- SAYISIZ:
KONUŞMALAR değil KONUŞMA
- Sayıklama! KONUŞ!!!
- Sayılmak için SUS!!!
- SAYMAK ile/ve/=/||/<> İNDİRGEMEK
- SAYMAK ile/ve ÖLÇMEK
( Matematik/aritmetik. İLE/VE Geometrik. )
( İSTİMARA[İt.]: Ölçme, değerlendirme. | Bir kabın, oylumunu ya da alabileceği miktarı hesaplama. )
- SAYRI/HASTA/HİPOKONDRİAK ile/değil SAYRIMSAK
( ... İLE/DEĞİL Gerçekte sayrı olmadığı halde, kendini sayrı gösteren/sanan. )
- SAYRILIK/HASTALIK/MARAZ[Ar.] değil/yerine/>< ESENLİK
- SAYRILIK ile/ve BÖLGESEL SAYRILIK
( DISEASE vs./and ENDEMIC )
- SAYRILIK ile/ve/<> İHTİLÂT[Ar.]
( ... İLE/VE/<> Sayrılık[hastalık] karışması. | Karşılaşıp görüşme. )
- SAYRU ile ...
( Hasta. )
- SAYTEYŞIN değil/yerine/= GÖNDERİ
- SAZ ŞAİRİ/ŞAİRLİĞİ değil/yerine/= KOŞUKÇU/LUK
- SAZ ŞAİRLERİ ile ORTAÇAĞ OZANLARI ile AŞKA DAİR KISA KOŞUKLAR SÖYLEYENLER
( MINSTRELS vs. JONGLEURS vs. MADRIGALISTS )
- SAZ ŞİİRİ değil/yerine/= KOŞUK
- SAZ[Azr.] = BAĞLAMA[Tr.]
- SÂZ[Fars.] ile -SÂZ[Fars.]
( Çalgı. | Araç, aygıt, âlet. | Silah. | At takımı. | Sıra, düzen. | Kuvvet, kudret. | Öğrenme. | Ustalık. | Hile. | Eş, benzer. | Çıkar/menfaat. İLE "Yapan, uyduran, düzen" anlamlarına gelerek birleşik sözcükler yapar [ÇÂRE-SÂZ: Çare bulan. | HÂTIR-SÂZ: Hatır, gönül yapıcı.]. )
- SAZ/GİTAR VB. ÇALMADA:
ALTTAN ÇIRPMA ile/ve/değil/||/<> ÜSTTEN ÇIRPMA
- SAZ ile BAĞLAMA
- SAZ ile DOMBRA
- SAZ ile DRABUT SAZI
( ... İLE Sadece Amasya'ya özgü bir sazdır. )
- SAZ ile ENSTRÜMAN/"SAZ"
- SAZ ile İKİTELLİ
( ... İLE İki teli olan, bir çeşit saz. )
- SAZ ile/değil KOÇKARCA
- SAZ ile KOPUZ/KHUMUZ(TAMUR, PANDUR)
( ... İLE Ozanların çaldığı telli Türk sazı. )
- SAZ değil/yerine/= SAZ, ÇALGI
- SAZ ile/ve/<> TOTORA
( ... İLE/VE/<> Bolivya'da bulunan Titicaca Gölü'nün Peru bölümünde bulunan Suriqui Adası'nda bulunan sazlara yerel dilde verilen ad. [Bu adada yaşayanlar, sazdan sandal yapma tekniğini dünyada en iyi uygulayan kişilerdir.] )
- SAZAN ile AYNALI SAZAN
( ... cum CYPNNUS CARPIO )
- SAZAN ile ÇAMÇA
( Sazangillerden, bir ırmak balığı. [Lat. LEUCISCUS RUTILUS] )
- SAZAN ile/değil ÇAMURCUK
( ... İLE/DEĞİL Sazangillerden, sazandan küçük bir göl ve bataklık balığı. )
( ... cum CHRONDROSTOMA NASUS )
- SAZAN ile İNCİBALIĞI
( ... İLE Sazangillerden, küçük bir balık. )
( ... cum ALBURNUS ALBURNUS )
- SAZAN ile KABABURUN
( tatlı su balığıdır. Göl ve yavaş akan derelerde bulunur. Uzun gövdeli, solucan, böcek larvaları ve bitkilerle beslenen bir dip balığıdır. 1,5 metre boyunda, 35 kg. ağırlıkta olanları vardır. Yaşamı, 40-50 yıla kadar varabilir. İLE Sazangillerden, ırmak ve göllerde yaşayan bir balık. )
( CYPRINUS CARPIO cum CHONDROSTOMA NASUS )
- SAZAN ile KİLİZ BALIĞI
( ... İLE Sazangillerden bir tür balık. )
( ... cum TINCA TINCA )
- SÂZENDE ile/ve HÂNENDE[Fars.] ile/ve RAKKÂSE
( Enstrüman çalan. İLE/VE Musikî icra eden. İLE/VE Semâ eden. )
- ŞÂZZ[Ar.] değil/yerine/= AYRIK, KURALDIŞI
- ŞİİR:
SANATTA ile/ve FELSEFEDE
( En üstte. İLE/VE En altta. )
- SINIR:
SAPTANABİLİR ile/ve/||/<>/> HESAPLANABİLİR
- SÜSLEME!:
"SAĞIRA" ve/||/<> "KÖRE"
( Sözünü. VE/||/<> Yüzünü. )
( Yorma dilini. VE/||/<> Süsleme sözlerini.
[Köre yormam dilimi, sağıra süslemem sözlerimi.] )
- TANIK/ŞAHİT ile/ve/değil GÖZLEMCİ
- ...YA YOL AÇAR ile/ve/değil ... SAĞLAR
- ... "FARZ" OLDU ile/değil/yerine ... ŞART OLDU
- ... OLACAĞINI TAHMİN ETMİYORUM değil SANMIYORUM
- ... ÜZERİNDEN ile/ve/değil/yerine ... SAYESİNDE
- ...'NIN SANATI ile ... SANATI
( "ART OF ..." vs. "... ART" )
- ...DAN DOLAYI ile ... SAYESİNDE
- (B)İLİM İÇİN GEREKENLER:
GURBET ve/||/<> SABIR ve/||/<> KILAVUZ/ÜSTAD ve/||/<> FAKR-U ZARÛRET
- (ÖNCELİKLİ/ÖNEMLİ/[ÖNCEKİ] OLMAZSA OLMAZ)
KAVRAM ÇİFTLERİ:
ÖNCELİK ve/||/<>/> SONRALIK
ve/||/<>
VAR OLAN ve/||/<>/> BİLGİ
ve/||/<>
SÜREÇ ve/||/<>/> SONUÇ
ve/||/<>
YÖNTEM/USÛL ve/||/<>/> İÇERİK/ESAS
ve/||/<>
BAĞLAM ve/||/<>/> ANLAM
ve/||/<>
ÇÖZÜMLEME ve/||/<>/> ÇÖZÜM
ve/||/<>
ÖNCÜL ve/||/<>/> ÖNERME
ve/||/<>
SAYGI ve/||/<>/> SEVGİ
[en az %99 ve/||/<>/> en az %1]
ve/||/<>
US/AKIL ve/||/<>/> ANLIK/ZEKÂ
ve/||/<>
EMİK/BEYİN ve/||/<>/> ANLIK/ZİHİN
ve/||/<>
DİRENÇ/İHTİYÂR ve/||/<>/> İSTENÇ/İRÂDE
ve/||/<>
DEVİM/HAREKET ve/||/<>/> ZAMAN
ve/||/<>
AN ve/||/<>/> ZAMAN
( Düşünme, konuşmak ve yaşamak üzere bilinmesi ve uygulanması gereken öncelikli ve olmazsa olmaz kavram çiftleri... [önceki olmadan sonraki olmaz!] )
- [Ar.] ŞAKIRRÂK/ŞIKIRRÂK ile ŞAKRAK
- [Ar.] SANDIK ile SANDUKA
( İçine türlü şeyler konulan, tahtadan, dört köşe, kapaklı ev eşyası. | Bir kurumda, para alınıp verilen yer. | Banka. | Yapılarda, kum, çakıl gibi şeyleri ölçmek için kullanılan, üstü ve altı açık, dört köşeli tahtadan ölçü. | Mahalle tulumbacılarının, omuzda taşıdıkları, sandık biçimi tulumba. İLE Mezarın üzerine yerleştirilmiş, tabut büyüklüğünde tahta ya da mermer sandık. )
- [İng.] SANTRFOR ile SANTRHAF
( [ayaktopunda] gol atmakla görevli, ortada oynayan oyuncu. İLE Üç kişilik haf düzleminin ortasında yer alan oyuncu. )
- [ne yazık ki]
KONULARI/AYRINTILARI/OLAYLARI/SORUNLARI:
ABARTMAK ile SAPTIRMAK ile TIRMANDIRMAK
- [ne yazık ki]
!MÜSKİRAT[Ar. < SEKR] değil/yerine/= SARHOŞ EDEN ŞEYLER
- [ne yazık ki]
!MÜTECÂVİZ[Ar.] değil/yerine/= SALDIRGAN/SALDIRICI/SATAŞKAN
- [ne yazık ki]
"... FELSEFESİ" ile/ve/||/<> "... SANATI" ile/ve/||/<> "... DUYGUSU" ile/ve/||/<> "... DİLİ" ile/ve/||/<> "... AKLI"
( Ne yazık ki, her durum ya da sözcüğün yanına/sonuna bu üç sözcüğün "getirilmesi/kullanılması", çok yaygın görülmektedir. Öncelikle kendimizden başlayıp bu yanlıştan ve kötü alışkanlıktan kurtulmak ve uzak durmak gerekiyor!
OLMAZ!
- ADÂLET "DUYGUSU/SANATI"
- ...[NESNE] "FELSEFESİ" )
- [ne yazık ki]
"YARGILAYAN" SAVUNMA ve/||/<> SAVUNULAN "YARGILAMA"
- [ne yazık ki]
(")VATAN("):
BARIŞTA ve/||/<> SAVAŞTA
( Varsılların. VE/||/<> Yoksulların. )
- [ne yazık ki]
DAĞITMAK/DAĞILMAK ile/ve/||/<> SAVURMAK/SAVRULMAK
- [ne yazık ki]
KAZF-İ ...:
Bİ-TARÎK-İL KİNÂYE ile MUALLAK ile MUZÂF ile SARÎH
( Birine, kinâyî bir tâbir ile zinâ isnâd etmek.[Hadd cezasını gerektirmez.] İLE Bir koşula talik sûretiyle gerçekleşen hakaret.[Hadd cezasını gerektirmez.]["şuraya giden zânîdir" denilmedikçe] İLE Bir vakte izâfe sûretiyle gerçekleşen hakaret.[Hadd cezasını gerektirmez.]["şu hâneye girerse zânîdir" denilmedikçe] İLE Sarâhâtten zînâya müşir bir söz ile gerçekleşen hakaret.["Şu kişi, zânîdir" gibi.] )
- [ne yazık ki]
MUTSUZLUK:
"SAHİP OLAMADIKLARIMIZA ULAŞAMADIĞIMIZDAN DOLAYI" değil SAHİP OLDUKLARIMIZI UNUTMAKTAN DOLAYI
- [ne yazık ki]
ÖZENSİZ/LİK ile/ve/||/<> SAYGISIZ/LIK
- [ne yazık ki]
SİYASET İLE ve/||/<> DİN İLE ve/||/<> FUTBOL İLE ve/||/<> SAVAŞ İLE
( Yanıltılırız. VE/||/<> Avutuluruz. VE/||/<> Uyutuluruz. VE/||/<> Korkutuluruz. )
- [ne yazık ki]
TEHDİT ile ŞANTAJ[Fr. CHANTAGE]
( Gözdağı. İLE Herhangi bir çıkar sağlamak amacıyla bir kimseyi, kendiyle ilgili lekeleyici, gözden düşürücü bir haberi yayma ya da açığa çıkarma tehdidiyle korkutma. )
- [ne] "YERELCİLİK" ne de SALT "EVRENSELCİLİK"
- | KAÇMAK ile/ve/ya da/||/<>/> SAVAŞMAK |
ile/ve/ya da/||/<>/>
DONAKALMAK
( [Olanaklar(ımız)/koşullar(ımız)/araçlar(ımız)]
| Yetmiyorsa, uygun değilse. İLE/VE/YA DA/||/<>/> Yetiyorsa, uygunsa. |
İLE/VE/YA DA/||/<>/>
İkisi arasında kalmış ya da hiçbir karar veremiyorsak. )
( | Sempatik. VE Sempatik. |
İLE/VE/YA DA/||/<>/>
Parasempatik. )
- 4S:
SPOR ve/ SEKS[UYKU / GÜNEŞ] ve/ SANAT ve/ SEYAHAT
( SPORT and SEX and ART and TRAVEL )
- ABAKÜS[Fr.] değil/yerine/= SAYIBONCUĞU (ÇÖRKÜ)
- ABERASYON değil/yerine/= SAPINÇ/SAPMA
- ABSÜRD değil/yerine/= SAÇMA
- ACELE ETMEK ile SABIRSIZLANMAK
( TO HASTEN vs. TO GROW IMPATIENT )
- AÇIK SEÇİK = CLEAR-CUT, CLEAR AND DISTINCT[İng.] = CLAIR(E) ET DISTINCT(E)[Fr.] = KLAR/DISTINCTEKLARE UND DEUTLICH(E)[Alm.] = CHIARO E DISTINTO[İt.] = CLARO Y DISTINTO[İsp.] = CLARUS/CLARE ET DISTINCTUS[Lat.] = SAF?S[Yun.] = VÂZIH VE MÜTEMÂYİZ[Ar., Fars.] = KLAAR EN DUIDELIJK[Felm.]
- AÇIKLAMA ile SAVUNMA
( TO EXPLAIN vs. TO DEFENCE )
- AÇMAK ile/ve SAÇMAK
( TO OPEN vs./and TO SCATTER )
- AD DOLUNAN"/ADL OLUNMAK/ADLOLUNMAK ile/değil ADDOLUNMAK/ADDOLUNAN[Ar. + Tr.]
( Saymak, sayılan. )
- AD/IM/IZ ile/ve UNVAN[ÜNVAN değil!]
( NAME vs. TITLE (OF DIGNITY) )
( MING ile ... )
- ADA BALIĞI ile ALABALIK(TROUT) ile ATLANTİK KERTENKELE BALIĞI ile ATEŞ BALIĞI ile AY BALIĞI[Lat. MOLA MOLA] ile BENİ BALIĞI[Lat. CYPRINION MACROSTOMUS] ile ÇAÇA BALIĞI ile ÇUPRA BALIĞI ile DİL BALIĞI(SOLEFISH, [Lat. SOLEA VULGARIS]) ile DÜLGER BALIĞI[Lat. ZEUS FABER] ile FENERBALIĞI[LOPHIUS PISCATORIUS] ile FULYA BALIĞI[Lat. MYLIOBATIS AQUILA] ile GÜNBALIĞI[Lat. JULIS TURCICA] ile İSTAVRİT[Yun.][Lat. TRACHURUS TRACHURUS] ile KEDİ BALIĞI(CATFISH) ile KELER BALIĞI ile KILIÇ BALIĞI(CEMEL-İL-BAHR / CEMEL-ÜL-MÂ'[Ar.], SWORDFISH[İng.]) ile KIRLANGIÇ BALIĞI[Lat. TRIGLA HURUNDO] ile KIZILKANAT[Lat. SCARDINUS ERYHROPHTHALMUS] ile KÖPEK BALIĞI(SHARK) ile KUM BALIĞI[Lat. AMMODYTES] ile KUPES[Lat. BOOPS BOOPS] ile KÜÇÜK AĞIZLI LOTAK[Lat. CYPRINION KAIS] ile MERCAN BALIĞI ile OK BALIĞI ile ORKİNOS[Yun.]/TON[Lat. THUNNUS] ile ÖRDEK BALIĞI[Lat. LABRUS MIXTUS] ile PAPAZBALIĞI[Lat. CHROMIS CHROMIS] ile PEMBE, KURBAĞA AĞIZ BALIĞI ile RİNGA BALIĞI(HERRING)[Lat. CLUPEA HARENGUS] ile SANDIK BALIĞI[Lat. LACTOPHRYS TRIQUETER] ile TON BALIĞI(TUNAFISH) ile TARANGA ile TORPİLBALIĞI ile YILAN BALIĞI(İNKİLÎS[Ar.], EEL[İng.]) ile ACI BALIK ile BIYIKLI BALIK ile DİKENLİ BALIK[Lat. G. ACULEATUS] ile DUBAR[Lat. MUGIL CEPHALUS] ile ÜZGÜNBALIĞI[Lat. CALLIONYMUS LYRA]
( Dünyanın en büyük omurgasızı/yumuşakçası, mürekkep balığıdır. [Eril mürekkep balıklarının boyu 19 metreye kadar ulaşabilir.] )
( SAMEK )
- ADÂLET ile/ve/<> SAADET
( JUSTICE vs./and/<> HAPPINESS )
- ADDETMEK[Ar.] değil/yerine/= SAYMAK
- ADET ile SAYI
- AFFEDEBİLMEK ile/ve/||/<> SABREDEBİLMEK ile/ve/||/<> VAZGEÇEBİLMEK
( [Kişiyi] Farklı kılar. İLE/VE/||/<> Güçlü kılar. İLE/VE/||/<> Kendi kılar. )
- AFFEDELİM! ile/ve/||/<>/> SABREDELİM!
( Güçlüyken. İLE/VE/||/<>/> Zayıfken. )
- ÂFİYET/SIHHAT değil/yerine/= SAĞLIK/ESENLİK
- AFRİKA:
SAHRA ÜSTÜ ile/ve/||/<> SAHRA ALTI
- AĞAÇ ile/ve SAC
( ... İLE Hindistan'a özgü bir ağaç. )
- AĞAÇ ile SANDAL AĞACI/ÇIPLAK AĞAÇ(HEŞİŞVEL)
( ... cum ARBUTUS ANDRACHNE )
- AĞAÇ ile/ve ŞATOK/ŞADOK
( ... İLE Bir tür ağaç ve meyvesi. )
- AĞAÇKAKAN ile SURİYE/ALACA AĞAÇKAKANI ile GÖKNAR AĞAÇKAKANI ile GRİ AĞAÇKAKAN ile KIZIL AĞAÇKAKAN ile ORMAN AĞAÇKAKANI ile SARI AĞAÇKAKAN ile TEPELİ AĞAÇKAKAN
( ... vs. SYRIAN WOODPECKER vs. GREAT SPOTTED WOODPECKER vs. GREY-FACED WOODPECKER vs. REDHEADED WOODPECKER vs. GREAT-SPOTTED WOODPECKER vs. WOODPECKER vs. PILEATED WOODPECKER )
( ... cum PICOIDES TRIDACTYLUS cum ... cum ... cum ... cum ... cum ... cum DRYOCOPUS PILEATUS )
- AĞI AĞACI ile/ve AVİZE AĞACI ile/ve BAN AĞACI ile/ve ÇUBUK AĞACI ile/ve DANTEL AĞACI ile/ve IĞ AĞACI ile/ve KÂĞIT AĞACI ile/ve LÂLE AĞACI ile/ve LÂSTİK AĞACI ile/ve MANTAR AĞACI ile/ve MERCAN AĞACI ile/ve ÖD AĞACI ile/ve PELESENK AĞACI[Lat. GUAIACUM OFFICINALE] ile/ve PORSUK AĞACI ile/ve SAKIZ AĞACI ile/ve SÜT AĞACI ile/ve TESPİH AĞACI/ÇALISI, ÇİN LEYLAĞI[Lat. MELIA AZEDARACH] ile/ve KÖR AĞAC
- AĞIR ile/ve/||/<> SAĞIR
( Baş. İLE/VE/||/<> Kulak. )
- agit.[Lat. < AGITA] değil/yerine/= SALLAYINIZ, ÇALKALAYINIZ
- AĞIT = SAĞU
- AĞNAM[Ar.] değil/yerine/= SAYIM VERGİSİ
- AGRESİF[İng. AGRESSIVE] değil/yerine/= SALDIRGAN
- AGRESİF değil/yerine/= SALDIRGAN
- AGRESYON/AGGRESSION[İng.] değil/yerine/= SALDIRI
- AĞRI ile SANCI
( BALKI: Güzel, süslü, parlak. | Sancı, ağrı. )
( VECA' )
( ACHE vs. STITCH )
- AĞZINI AÇMAK ile/ve SAVUNMA
( Bazı durum ya da sorularda, doğrudan/gerçeklikten ne kadar bahsedecek olsan da ağzını açtığın anda haksız olduğun algısı oluşabilir. )
( Hiçbir şey söylenmemesi gereken durumlar vardır ve buna göre davranmak gerekir. )
( "TO OPEN THE MOUTH" vs./and DEFENCE )
- AHFEŞ:
ABDÜLHAMÎD ile/ve/||/<> SAİD BİN MES'ADE ile/ve/||/<> ALİ BİN SÜLEYMAN
( AHFEŞ[Ar.]: Küçük gözlü. | Zayıf bakışlı. | Yalnız gece gören kişi. | Bu üç büyük Arap âliminin takma adı. )
- AHIMSA ile/ve SATYA ile/ve ASTEYA ile/ve BRAHMAÇARYA ile/ve
APARIGRAHA ile/ve DAYA ile/ve KŞAMA ile/ve
DHRITI ile/ve MITAHARA ile/ve ARCAVA
( Şiddet denetimi. [Şiddetsizlik] Zararsızlık; başkalarını düşünce, söz ve hareketle incitmemek. İLE/VE Yalan denetimi. [Dürüstlük] İLE/VE Benimseme denetimi. [Çalmama] İLE/VE Eşeysel enerji denetimi. İLE/VE Biriktirme denetimi. [Biriktirmemek] İLE/VE Nefret denetimi. [Merhamet] İLE/VE Kızgınlık denetimi. [Affetme] İLE/VE Güçsüzlük denetimi. [Dayanıklılık] İLE/VE Aşırılık denetimi. [Ilımlılık] İLE/VE Yanlışlık denetimi. [Doğruluk] )
- AKBABA ile SAKALLI AKBABA
( ... İLE Etiyopya'da, Semien Dağları'nda [4500 m. yükseklikte] yaşarlar. )
( ... İLE Leşlerin kemik iliğiyle beslenirler. [Yüksekten atıp kırarak] )
( ... İLE Türkiye’deki dört akbaba türünden biridir. 125 cm.'ye varan boyuyla Türkiye'de görülebilecek en büyük yırtıcıdır. Özellikle uçuşta, dar ve uzun kanatları, uzun ve kama biçimli kuyruğuyla rahatlıkla ayırt edilebilir. Uçuşta, çok iri bir doğan gibidir. Sakallı akbabanın, erişkin eril ve dişil tekleri arasında, görünüş farkı yoktur. Erişkinlerde kanat üstü, sırt ve kuyruk üstü, oldukça koyu renklidir. Alt bölümler turuncudur. Göz çevresi siyah olup göz pınarından gaga altına doğru siyah tüyler (sakallar) sarkar. Sakallı akbaba, yüksek dağlarda bulunur.
Kapalı orman bölgeleri dışında, dağların yüksek kesimlerindeki kayalık vadiler, çıplak ya da seyrek ağaçlı ve taşlık yamaçlar, yaşam alanlarıdır. Yuvalarını, büyük kaya kovuklarına yaparlar. Sakallı akbabanın, besininin tamamına yakınını, leşlerden arta kalan kemikler oluşturur. Kurt, Boz ayı ve öteki akbabalardan kalan leşlerdeki kemiklerin küçük olanlarını doğrudan yutarlar. Büyük kemikleri ise pençeleriyle alıp havalanır ve belirli bir yükseklikten kayaların üzerine bırakarak parçalarlar. İnerek, kemik parçalarını yutarlar. Son derece asitli midesi sayesinde, kemikleri, kolaylıkla sindirebilirler. )
( ... vs. LAMMERGEIER )
( ... cum GYPAETUS BARBATUS )
- AKBABA ile SARKIK YANAKLI AKBABA
( ... İLE Çok geniş ve kahverengi kanatlıdır. [Kuyruğu uzun ve kamalı, kanatları dar ve sivri ucludur.] )
( ... İLE Normal akbabaların gagaları yeni ölmüş hayvanların derisini delemez. Akbabalar sürüsü, büyük, uzun ve sivri gagalı sarkık yüzlü akbabanın gelip başlamasını beklerler. )
( ... vs. LAPPED-FACED VULTURE )
( ... cum TORGOS TRACHELIOTOS )
- AKDOĞAN ile ŞÂHBÂZ[Fars.]
( ... İLE İri bir tür akdoğan. | Çevik ve becerikli. | Yiğit, kahraman, mert kişi. )
- AKİTTE:
TASAVVUN SURETİYLE BEYİ ile/ve/||/<> TEVLİYET ile/ve/||/<> TERÂBUH ile/ve/||/<> TEHASSÜR ile/ve/||/<> ŞİRKET ile/ve/||/<> İKÂLE ile/ve/||/<> MÜBÂDELE ile/ve/||/<> SARF ile/ve/||/<> TEVEHHÜP ile/ve/||/<> SULH ile/ve/||/<> BORÇ ile/ve/||/<> TEATİ ile/ve/||/<> HIYAR ile/ve/||/<> SELEM ile/ve/||/<> MEŞRÛİYET KEYFİYETİ ile/ve/||/<> RIZÂ VE MUVAFAKAT >< FUZÛLÎ
- AKL-I SELÎM değil/yerine/= SAĞDUYU
- AKL-I SELİM değil/yerine/= SAĞDUYU / SAĞDUYULU/SAĞLAM USLU
- AKOLİK değil/yerine/= SAFRASIZ
- AKŞAM YEMEĞİ ile/değil/yerine SABAH YEMEĞİ/TANGİ AS/AŞ[Kazakça]
( Yoksul gibi ye. İLE/DEĞİL/YERİNE Zengin gibi yap. )
( )
- AKŞAM YILDIZI ile SABAH YILDIZI
( Aslında ikisi de bir! Zühre/Venüs )
- AKŞAMIN "HAYR"I ile/değil/yerine SABAHIN "ŞER'İ"
- AKSE[Fr.] değil/yerine/= SAYRILIK NÖBETİ
- ALA ile SAMYELİ
( Ala hastalığında da lekeler vardır ancak kepeklenme yoktur. İLE Bazen beyazımsı, bazen de farklı tonlarda olabilir. Lekelerin üzerinde ince kepeklenme vardır. )
( Her yaş öbeğinde görülebilir. İLE Daha çok 15 ile 30 yaş aralığındakilerde görülür. )
( ... cum TINEA/PITYRIASIS VERSICOLOR )
- ALÂMETTE:
MAHZ ile/ve/||/<> İLLET ANLAMINDA ile/ve/||/<> ŞART MAKAMINDA ile/ve/||/<> MECÂZEN
- ALAVOTR SANTE[Fr.] değil/yerine/= SAĞLIĞINIZA! / ŞEREFE!
- ALAYCI TUTUM/LAR yerine SAYGI GÖSTERMEK
- ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK ile/ve ŞANS
- ALÇI:
ADİ/STÜK ile ANHİDRİT ile DÖŞEME ile GÖZENEKLİ ile İNCE İNŞAAT ile KABA İNŞAAT ile KALIP ile KATKILI ile MERMER ile PARİS ile PİYASA ile SIVA ile ŞAPLI ile YÜKSEK DİRENÇLİ
( ANHİDRİT[Fr. < ANHYDRITE]: Genellikle kaya tuzu ve alçı taşıyla birlikte bulunan doğal, susuz kalsiyum sülfat. )
- ALEL HESAP değil/yerine/= SAYIŞ ÜZERE
- ALENÎ[Ar.] ile ÂŞİKÂR[Ar.] ile ÂYÂN[Ar.] ile BÂRİZ[Ar.] ile BEDİHÎ[Ar.] ile DEFİSİTER ile MUBÎN ile MÜNHAL[Ar.] ile MÜSTEHCEN[Ar.] ile SARÎH[Ar.] ile ÜRYÂN[Ar.] ile VÂZIH[Ar.]
( Açık. )
- ALICI BAKIŞ ile/ve/değil ŞAŞKIN BAKIŞ
- ALİL[Fr.] değil/yerine/= SARIMSAKTA SÜLFÜR BİÇİMİNDE BULUNAN TEK DEĞERLİ KÖK
- ALIŞKANLIK ile/ve/değil ŞARTLANMA
- ALIŞKANLIK ile/ve/<> ŞAŞKINLIK
- ALMAK ile SATIN ALMAK
( ... ile ŞİRÂ' )
( TO TAKE vs. TO BUY )
- ALOPESİ/ALOPECIA[İng.] değil/yerine/= SAÇ YA DA KIL DÖKÜLMESİ | SAÇSIZLIK KELLİK
- ALTIN KÖKÜ ile BOYA KÖKÜ ile EĞİR KÖKÜ/OTU ile HELVACI KÖKÜ/ÇÖVEN ile MEYAN KÖKÜ ile EK KÖK ile SAÇAK KÖK ile YUMRU KÖK
( Güney Amerika'da yetişen, kusturucu niteliği olan bir kök, ipeka. İLE ... İLE Dere ve durgun su kenarlarında yetişen, 50-125 santimetre yüksekliğinde, çok yıllık ve otsu bir bitki, eğir kökü. İLE Kökü ve dalları, suyu sabun katılmış gibi köpürten, kir temizleyici bir bitki. İLE Fasulyegillerden, 30-60 santimetre yüksekliğinde, tüysü yapraklı, mavimsi, mor çiçekli, tatlı olan toprak altı bölümleri hekimlikte ve serinletici içeceklerin yapımında kullanılan, çok yıllık otsu bir bitki. İLE Sapın yanlarından çıkan ince kök. İLE Buğdayda olduğu gibi asıl kökün çevresindeki ek köklerin gelişmesiyle oluşan kök topluluğu. | Kök boğazının hemen alt kısmından başlayıp çok dallanmış olarak toprakta yüzeysel biçimde gelişen kök. İLE Patates, pancar, yer elması gibi yumru biçiminde olan kök. )
( CEPHAELIS IPECA CUANHA cum ... cum ACORUS CALAMUS cum SAPONARIA OFFICINALIS cum GLYCYRRHIZA GLABRA cum ... cum ... cum ... )
- ALÜN[Fr.] değil/yerine/= ŞAP[Ar. < ŞABB]
- AMARULA ile SARHOŞLUK
( Meyvesinde alkol oluşan/bulunan ağaç/meyve. )
( )
- AMBAR ile SARPIN
( ... İLE Tahıl kuyusu, zahire ambarı. )
- AMBARGO[Fr. < EMBARGO] ile SANSÜR[Fr. < CENSURE]
( Bir nesnenin serbest sürümünü engellemek için konulan yasak, engelleyim. | Bir devletin, gemilerin kendi limanlarından ayrılmasını yasaklama buyruğu, engelleyim. | Bir ülkenin dış dünyayla ilişkilerini engelleme, engelleyim. | Bir kişinin başka kişilerle ilişkilerini engelleme, engelleyim. İLE Her türlü yayının, sinema ve tiyatro yapıtının hükûmetçe önceden denetlenmesi ve gösterilmesinin izne bağlı olması, sıkı denetim. )
( EMBARGO vs. CENSORSHIP )
- AMBERBARİS[Lat.] ile SARIÇALI/KADINTUZLUĞU/ÇOBANTUZLUĞU
( Ayrı taç yapraklı iki çeneklilerden, çiçekleri sarı, meyvesi ekşi ve kırmızı renkte, kabuğu ve kökü solucan düşürücü ilaç olarak kullanılan bir bitki. )
( BERBERIS VULGARIS )
- AMBİSYON[Fr.] değil/yerine/= ŞAN, ÜN, VARSILLIK DÜŞKÜNLÜĞÜ
- AMPULER SİNİR/NERVUS AMBULARIS ile/ve/||/<> SAKKULUS ile/ve/||/<> UTRİKULUS ile/ve/||/<> VESTIBULAR
(
Yapı | Tanım | İlişkisi |
---|---|---|
Nervus Ambularis | Vestibulokoklear sinirin bir dalı, yarım daire kanallarının ampullalarından gelen bilgileri taşır. | Vestibular düzeneğin bir parçasıdır, denge bilgilerini beyne iletir. |
Sakkulus | İç kulaktaki otolit organlarından biri, dikey devimleri algılar. | Vestibular sinir ile bağlantılıdır, beyne denge bilgisi gönderir. |
Utrikulus | İç kulaktaki otolit organlarından biri, yatay hareketleri algılar. | Sakkulus ile birlikte otolit düzeneğinin bir parçasıdır. |
Vestibular Düzenek | İç kulakta yer alan denge yapılarının genel adıdır. | Sakkulus, utrikulus ve yarım daire kanalları bu düzeneğin bileşenleridir. |
- ANALEPSİ[Fr.]/NEKAHAT/NEKAHET[Ar.] değil/yerine/= SAYRILIKTAN YENİ ÇIKMA
- ANAPLASTİ[Fr.] değil/yerine/= SAKATLANMIŞ BİR ÖRGENİN, GÖVDENİN BAŞKA BİR YERİNDEN ALINMIŞ PARÇAYLA ONARILMASI
- ANKARA KEÇİSİ ile/ve YABAN KEÇİSİ(NÄFE[Fars.]) ile/ve AKDAĞ KEÇİSİ ile/ve MARKOR ile/ve ŞAMİ ile/ve ŞAMUA ile/ve TAR ile/ve TİFTİK
- ANLADIĞIMIZI SANMAK ile/değil/yerine SANDIĞIMIZI ANLAMAK
- ANLAMAMIŞSIN/YANLIŞ ANLAMIŞSIN / ANLAMAMIŞSIN/YANLIŞ ANLAMIŞSIN değil SANIRIM ANLATAMAMIŞIM / ANLATAMAMIŞIMDIR BELKİ/SANIRIM
- ANLAMSIZ ile SAÇMA
( Saçma/abes olan bir şeye yönelmek, felsefî olarak olanaksızdır! )
( VÂHİ[< VEHY]: Anlamsız, yararsız, önemsiz.
TÜRREHÂT: Saçmasapan sözler. )
( MEANLESS/NON-SENSE vs. ABSURD )
- ANOMALİ/ANOMALY[İng.] değil/yerine/= SAPAKLIK
- ANTESEDAN/ANTECEDENT[İng.] değil/yerine/= SAYRILIK/HASTALIK GEÇMİŞİ
- ANTİBİYOTİK değil/yerine SAĞLIK
( Bitkilerde, özellikle küf mantarlarında bulunan ya da sentezle elde edilen, birçok mikroba karşı kullanılan, penisilin, streptomisin vb. nesnelerin ortak adı. DEĞİL/YERİNE Uyku, oksijen, hareket/spor, doğru beslenme. )
- ANTİLOP ile SAMURANTİLOPU
- ANTİLOP ile SAYGA ANTİLOBU/CEYLANI
(
)
- APOLYONT KİRAZ[< ZİRAAT 0900][NAPOLYON değil!] ile/ve/||/=/<> AKŞEHİR APOLYONTU ile/ve/||/=/<> SALİHLİ | ALLAH DİYEN ile/ve/||/=/<> DALBASTI ile/ve/||/=/<> FISFIS ile/ve/||/=/<> SCHNEIDERS SPAETKNORPEL | ZEPPELIN | NORDWUNDER ile/ve/||/=/<> FERRORIVA
( Genel ve ziraat terimi. İLE/VE/||/=/<> Afyon bölgesindeki adı/türü. İLE/VE/||/=/<> Manisa bölgesindeki adı/türü. İLE/VE/||/=/<> Malatya bölgesindeki adı/türü. İLE/VE/||/=/<> Çanakkale bölgesindeki adı/türü. İLE/VE/||/=/<> Almanya'daki adı/türü. İLE/VE/||/=/<> İtalya'daki adı/türü. )
- APTAL/LIKTA ile/ve/<> SAF/LIKTA |
ile/değil/yerine/><
AKILLI/LIKTA
( Ne affeder/affedilir, ne de unutur/unutulur. İLE/VE/||/<> Affeder/affedilir ve unutur/unutulur.
İLE/DEĞİL/YERİNE/><
Affeder/affedilir ama unutmaz/unutulmaz. )
( Öğretmeyi sever.
İLE/DEĞİL/YERİNE/><
Öğrenmeyi sever. )
- APTAL ile ŞAPŞAL/ŞAPŞİK
( ... İLE Aptalca davranışlarda bulunan, alık kişi. | Üstüne başına önem vermeyen, özen göstermeyen. | Bol, dökük ve biçimsiz (giyecek). )
- ARA İNANIŞLARDA:
TUTUM ile/ve/||/<> KURAL ile/ve/||/<> SAYILTI
- ARA/MAKAV/MACAW:
MAVİ SARI ile/ve/||/<> SARI KIRMIZI ile/ve/||/<> MAVİ GÖĞÜSLÜ ile/ve/||/<> MAVİ BAŞLI ile/ve/||/<> YEŞİL KANATLI ile/ve/||/<> ASKER ile/ve/||/<> HAHN ile/ve/||/<> HYACINTH ile/ve/||/<> SPIX
( ARA ARARAUNA cum ARA MACAO cum ARA GLAUCOGULARIS cum ARA COULONI cum ARA CHLOROPTERA cum ARA MILITARIS cum ARA NOBILIS cum ARA ANODORHYNCHUS HYACINTHINUS )
- ARAÇLARDAN İNERKEN VE KAPILARINI AÇARKEN:
SOLDAN ile/ve/değil/yerine SAĞDAN
( Araç yolcularının, inecekleri zaman, sol kapıyı değil sağ kapıyı kullanmalarına özen gösterelim. Sürücülerin de özellikle bisikletliler, motorsikletliler ve hatta yayaları düşünerek, aniden çıkış yapmamaları gerektiğini her zaman için anımsatalım ve birbirimizi uyaralım. Aniden açılan kapılar yüzünden yaşanılan gereksiz ve büyük kazaları, bilinçli ve dikkatli davranarak önlemek olanaklıdır. Lütfen araçtan ani çıkışlar yapmadan ayna kullanarak kapıları açalım! )
- ARAMADIĞIMIZI BULAMAMAK ile/ve/||/<> DOLDURMADIĞIMIZI BOŞALTAMAMAK ile/ve/||/<> SAHİP OLMADIĞIMIZDAN VAZGEÇEMEMEK ile/ve/||/<> BULUNMADIĞIMIZ YERİ TERK EDEMEMEK
- ARASTA ile/||/<> ŞADIRVAN ile/||/<> TABHANE ile/||/<> DARUŞŞİFA
( Çarşı, dizi dükkânlar. Bazen önlerinde revak ya da karşılıklı sıraların arasında örtü bulunanlar, bir tür kapalı çarşı oluşturur. İLE/||/<> Bir çeşit meydan çeşmesi. Özellikle cami avlularında, çepeçevre muslukları olan çokgen su tesisi. İLE/||/<> Konukevi/misafirhane. | Dini yapıların bir bölümü.[Özellikle gezici dervişlerin konuk edildiği oda.] İLE/||/<> Şifahane, hastahane gibi sağlık kuruluşlarına verilen eski adlardan biri. )
- ARİTMETİK/İLM-İ HİSAB değil/yerine/= SAYIŞBİLİM
- ARKADAŞ ve/||/<> SAĞLIK
( İkisinin değeri ve önemi de kaybedilince anlaşılıyor ne yazık ki. )
- ARMAĞAN ile SAÇI
( ... İLE Gelinin başından saçılan çiçek, şeker, arpa, para gibi şeyler. | Düğün armağanı. )
- ARP ile/ve SAUNG GZUK
( ARP: Dostluğun simgesi. [İki arkadaş, her fırsat bulduğuklarında, biri arp çalar öteki de dikkatli bir biçimde dinlermiş. Dinleyen arkadaşı, bir gün beklenmedik bir biçimde erkenden ölmüş. Bunun üzerine, arp çalan arkadaşı, arpın tellerini koparmış ve bir daha hiç arp çalmamış. O gün bugündür, arp, dostluğun simgesi olarak kalmış. ] )
( ... İLE/VE Myanmar(Burma) çalgısı. Yay-arpların en zarifi. )
- ARÛZ:
DİL değil SADÂ
- ÂŞIK ile/ve/||/<> SÂDIK ile/ve/||/<> LÂYIK
- AŞIRI ŞÜPHECİ/LİK ile/ve/> SALDIRGAN/LIK
- AŞK ve/||/<>/> ŞAİR/ŞİİR
( Aşkın dokunuşlarıyla herkes şair olur. )
- AŞK ve/<> SAVUNMASIZLIK
- AŞK ile/ve/> SAYGI
( FALL IN LOVE vs./and/> RESPECT )
- ASKI ile SAP
- AŞKINSAL İDEALİZM ile/ve/||/<> ÖZNEL İDEALİZM ile/ve/||/<> AŞKINSAL VE ÖZNEL İDEALİZM ile/ve/||/<> ESTETİK İDEALİZM ile/ve/||/<> SALTIK İDEALİZM
( Kant ve Schelling. İLE/VE/||/<> Fichte. İLE/VE/||/<> Schleiermacher. İLE/VE/||/<> Schiller. İLE/VE/||/<> Hegel. )
- AŞKINSAL İDEALİZM ile/ve/||/<>/> SANAT
- ASLA/ZİNHAR[Fars.] değil/yerine/= SAKIN/SAKIN OLA/KESİNKES
- ASLANLI YALI = SAİD HALİM PAŞA YALISI
- AŞÛRE ile SARAY AŞÛRESİ
- ATAK ile/değil/ne yazık ki !SALDIRGAN
- ATAKSİ değil/yerine/= SARSAKLAMA
- ATERİNA[Yun.] ile SARDALYE[İt.]
( Gümüşbalığı. İLE Ateşbalığı. )
( ... cum CLUPEA PILCHARDUS )
- ATEŞ ÇİÇEĞİ[Lat. SALVIA SPLENDENS] ile ATLAS ÇİÇEĞİ ile ÇADIR ÇİÇEĞİ ile ÇUHA ÇİÇEĞİ ile GÜZELHATUN ÇİÇEĞİ HANIMELİ(HONEYSUCKLE) ile ITIR ÇİÇEĞİ ile İPEK ÇİÇEĞİ ile KAHKAHA ÇİÇEĞİ/GÜNDÜZ SEFASI ile KOHLERIA ÇİÇEĞİ ile KÜPE ÇİÇEĞİ ile LÂVANTA ÇİÇEĞİ ile MAHMUR ÇİÇEĞİ ile MUM ÇİÇEĞİ ile PEYGAMBER ÇİÇEĞİ ile SALON ÇİÇEĞİ ile SARAY ÇİÇEĞİ ile TELGRAF ÇİÇEĞİ ile YAYLA ÇİÇEĞİ ile YILAN ÇİÇEĞİ ile YILDIZ ÇİÇEĞİ ile ÖLMEZ ÇİÇEK ile GELİNCİK ÇİÇEĞİ(POPPY)[Lat. FRITILLARIA IMPERIALIS]
- ATEŞ ile/ve/||/<> YAZI ile/ve/||/<> FELSEFE-BİLİM ile/ve/||/<> SANAYİ
( İnsanlığın gelişimindeki/tarihindeki dört önemli eşik. )
( 70.000'lerde. İLE/VE/||/<> 3500'lerde. İLE/VE/||/<> [M.Ö. ve M.S.] 1000'lerde. İLE/VE/||/<> 1800'lerde. )
- ATEŞBALIĞI/SARDALYA/SARDALYE[İt.][Lat. CLUPEA PILCHARDUS] ile VONOZ[Yun.] ile SARDUNYA(SARDINE) ile SAZAN(CARP)[Lat. CYPRINUS CARPIO] ile KOLYOS ile HAMSİ(ANCHOVY) ile BAKALYARO[Lat. MERLANGUIS MERLANGUS] ile ÇİNGENE PALAMUDU ile MALTAPALAMUDU[Lat. NAUCRATES DUCTOR] ile TORİK(BONITO) ile ALTIPARMAK ile LÜFER/KUNBER[Ar.] ile ÇİNAKOP/TEMNODON SALTATOR[Lat.] ile ÇİPURA/AURATA AURATA[Lat.] ile HANİ/SERRANUS CARILLA[Lat.] ile HARHARYAS/CARCHARHINUSLAMIA[Lat.] ile İSTRONGİLOS[Lat. SMARIS VULGARIS] ile İŞKİNE[Lat. SCIAENA UMBRA ] ile İZMARİT[Lat. MAENA VULGARIS] ile KOFANA[Yun.] ile TEKİR[MUGIL SURMULLETUS] ile BARBUNYA/BERBUNİ[Ar.]/MULLUS BARBATUS[Lat.] ile KÂĞITBALIĞI ile KALKAN ile KILIÇ ile LAHOS/LAGOS/KAYAHANİSİ[Yun.] ile LİPSOS[Yun.][Lat. SCORPAENA PORCUS] ile MAZAK[Lat. TRIGIA LINEATA] ile MELANURYA[Lat. SPARUS MELANURYA] ile MORİNA[Lat. GADUS MORRHUA] ile MERLİN BALIĞI ile PİSİ ile PLATİKA[Lat. ACERINA CERNUA] ile RİNA/TIRPANA[Lat. RAJA BATIS] ile SARIAĞIZ[Lat. SCIAENA AQUILLA] ile SARIBALIK[Lat. IDUS JESSES] ile SARIGÖZ[Lat. SARGUS SALVIERI] ile SARIHANİ[Lat. EPINEPHELES GIGAS] ile SARPA[Yun.][Lat. BOOPS SALPA] ile SİNAGUD ile SİVRİ ile KARAGÖZ ile MARANGOZBALIĞI/TESTEREBALIĞI[Lat. PRISTIS PRISTIS] ile MERCAN ile USKUMRU(MACKEREL)[Lat. SCOMBER SCOMBRUS] ile ÇİTARİ/BOX SALPA[Lat.] ile ÇOPRABALIĞI/COBITIS[Lat.] ile ÇOPURİNA ile ÇOTİRA/BALISTES CAPRISCUS[Lat.] ile ÇURÇUR/CRENILABRUS[Lat.] ile DAĞALASI/SALMA ALPINUS[Lat.] ile YAYINBALIĞI[Lat. SILURUS GLANIS] ile YAZILIHANİ[Lat. SERRANUS SCRIBA]
- ATILMAZ/LAR ile/ve/<> SATILMAZ/LAR
- ATLAS OKYANUSUNDA:
[KUZEY AMERİKA] LABRADOR DENİZİ ile/ve/||/<> BELLE ADASI BOĞAZI ile/ve/||/<> FUNDY KÖRFEZİ ile/ve/||/<> CHESAPEAKE KOYU ile/ve/||/<> SARGASSO DENİZİ ile/ve/||/<> FLORİDA BOĞAZI ile/ve/||/<> APALACHEE KOYU ile/ve/||/<> CAMPECHE KOYU ile/ve/||/<> YUCATAN KANALI ile/ve/||/<> HONDURAS KÖRFEZİ ile/ve/||/<> PANAMA KANALI ile/ve/||/<> COLON KÖRFEZİ ile/ve/||/<> VENEZUELA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> MONA BOĞAZI ile/ve/||/<> ANEGADA BOĞAZI ile/ve/||/<> AMAZON AĞZI ile/ve/||/<> MARAJO KOYU ile/ve/||/<> MARCOS KOYU ile/ve/||/<> BLANCA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> S. MATIAS KÖRFEZİ ile/ve/||/<> S. JORGE KÖRFEZİ ile/ve/||/<> GRANDE KÖRFEZİ ile/ve/||/<> MACELLAN BOĞAZI
- ATMACA ile ŞAHİN ile DOĞAN
( En küçük tür avcı. Cepten çıkarılıp avın üzerine fırlatılmasından dolayı atmaca adını almıştır. İLE Kartalgillerden, Avrupa ve Asya'nın dağ, orman ve çalılıklarında yaşayan, 50-55 santimetre uzunluğunda yırtıcı bir kuş. [Atmacadan biraz daha büyük.][En hızlı yırtıcı kuş.]]Çok kısa sürede 120 km. hıza ulaşabilir.] İLE En gösterişli avcı kuş. )
( BAVLI: Doğan yavrusu. )
( ŞEVÂHÎN[Ar.]: Şahinler/doğanlar. )
( ile
ile
)
( ... İLE Sahibi için avlanır. İLE Kendi için avlanır. )
( ... İLE Avının bir parçasını, sahibinin pişirip vermesiyle yer. İLE Avını, doğrudan çiğ olarak yer. )
( [ağzında] ... İLE Kan yoktur. İLE Kan vardır. )
( Daha fazla ayrıntılı bilgi için burayı tıklayınız... )
( TAYR-İ HÜR ile ŞAHİN ile ... )
( İCÎ, BÂŞE/BEŞE ile ŞÂHÎN, ŞEHBÂZ ile BÂZ )
( GOSHAWK/SPARROW HAWK vs. HAWK, SPARROWHAWK, BUZZARD vs. FALCON )
( ACCIPITER CENTILIS/NISUS cum ACCIPITER, BUTEO BUTEO, PERNIS, FALCO PEREGRINUS cum FALCO (COLUMBARIUS) )
- ATMAK ile SALLAMAK
- ATMAK ile SATMAK
- AUGUST COMTE ve ST. SIMON
- AVUKAT[Ar.] değil/yerine/= SAVUNMAN
- AVUKAT ile SAVCI
( [yarısı dolu bir bardağın] Dolu ve boş bölümlerini ayrı ayrı görebilen ve savunabilen. İLE Boş bölümün, dolu olan bölümünden öncelikli olmadığını gösterme sorumluluğu ve yetkisiyle "iddia etmesi" ve/ya da "savunabilmesi" gereken. )
- AVUNMA ile/ve/değil/yerine/|| SAVUNMA
- AYAKKABI ile SAYA
( ... İLE Ayakkabının, yumuşak olan üst bölümü. )
- AYDINLARIN BİLGİSİZLİĞİ ile/ve/||/<> SANATÇILARIN SATKINLIĞI
- AYIP OLMAZ/ARANILMAZ!:
TIPTA ile/ve/||/<> HUKUKTA ile/ve/||/<> SÖZLÜKTE ile/ve/||/<>
FELSEFEDE ile/ve/||/<> BİLİMDE ile/ve/||/<> SANATTA ile/ve/||/<> SPORDA ile/ve/||/<>
DOĞADA ile/ve/||/<> HAYVANLARDA ile/ve/||/<> BİTKİLERDE ile/ve/||/<>
NESNELERDE ile/ve/||/<> DİRİMBİLİMDE ile/ve/||/<>
ANLIKTA(ZİHİNDE) ile/ve/||/<> USTA(AKILDA) ile/ve/||/<> TARİHTE ile/ve/||/<>
RIZÂDA ile/ve/||/<> GÜVENLİKTE ile/ve/||/<> İKİ KİŞİ ARASINDA ile/ve/||/<>
EŞEYSELLİKTE ile/ve/||/<> DÖRT DUVAR ARASINDA ile/ve/||/<> BATTANİYENİN ALTINDA
- AYIP ile/ve/değil/yerine SAÇMA
- AYNA/LA(N)MAK ile/ve/değil/||/<>/< SAHİPLENMEK/MUSAHİPLİK
- AYRILIK/İKİLİK ile/değil SALINIM
( [not] DISTINCT vs./but OSCILLATION )
- AYRILIK ile/ve/<> SAYRILIK/HASTALIK ile/ve/<> ÖLÜM
- AZAR ile SAPARTA/ZAPARTA[İt.]
( ... İLE Gemi bordasındaki top çıkarılan dört köşe boşluk ve açıklık. | Bir batarya topun, birden ateş etmesi. | Azar, tersleme. )
- AZİM ve/||/<>/> SEBAT ve/||/<>/> SABIR
( Başlarken. VE/||/<>/> Sürdürürken. VE/||/<>/> Bitirirken. )
- AZINI AZIMSAMA!:
ATEŞ ve/||/<> DÜŞMAN ve/||/<> SAYRILIK ve/||/<> BİLGİ
- BABA TATLISI = ŞAMBABA
( Bir tür hamur tatlısı. )
- BABADAĞI ile/ve SANDAK DAĞLARI
- BAĞ ile SAKANDIRIK
( ... İLE Başlıklarda, çene bağı. )
- BAĞIMLILIK ile/ve SAPLANTI
( DEPENDENCE vs./and OBSESSION )
- BAĞIRSAK:
GEÇİRGEN/SIZDIRAN ile/değil/yerine/>< SAĞLIKLI
( )
- BAĞLI/LIK ile/ve/<> SAYGILI/LIK
- BAKLAVA ile SAMSA[Fars.]
( ... İLE Baklavaya benzeyen, bir tür hamur tatlısı. )
- BAKMAK ile/ve/<> SAHİP ÇIKMAK
- BANA NE? ile/ve/||/<>/> SANA NE?
( Başkasınaysa. İLE/VE/||/<>/> Banaysa. )
- BARAKA ile SALAŞ[Macarca]
( ... İLE Sebze, meyve vb. satmak için kurulmuş, eğreti, derme çatma dükkan. | Tahtadan yapılmış baraka. )
- BARDAK ile SAĞRAK/KADEH
- BARFİKS[Fr. < BARRE FIXE] ile BARPARALEL[Fr. < BARRE PARALLÈLE]
( Çeşitli gövde hareketleri yapmaya elverişli 1 - 1,5 metre yüksekliğinde, kendi ağırlığınızı yukarı çekmenizi sağlayan, iki ayak üzerine tutturulmuş çubuklu jimnastik aracı. İLE Dikey direkler üzerine paralel olarak tutturulmuş iki tahta çubuktan oluşmuş jimnastik aracı. )
- BARIG ile BARIG ile SASIG BARIG ile BARIK/BARIQ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Varmak/ulaşmak, vardı/gitti. İLE Pis kokan herhangi bir şey. İLE İkileme. İLE Kişilere yönelik davranış ve tutum. )
- BARIŞ ve TUTKU =/||/<>/> SAADET
- BARIŞTA ile/ve/ne yazık ki/<>/>< "SAVAŞTA"
( Çocuklar, anne-babasını toprağa verir. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/<>/>< Anne-babalar, çocuklarını toprağa verir. )
- BÂRİZ (OLAN) ile SABİT (OLAN)
( CLEAR/OBVIOUS vs. CONSTANT )
- BAŞAK ile SAKSIGÜZELİ
( ... İLE Damkoruğugillerden, yaprakları etli, çiçekleri başak biçiminde bir süs bitkisi. )
( ... cum COTYLEDON UMBILICUS )
- BAŞARILI OLMAK İÇİN...:
YUMUŞAK ile/ve/||/<>/> MÂKUL ile/ve/||/<>/> DERİN ile/ve/||/<>/> ile/ve/||/<>/> YETERİNCE ile/ve/||/<>/> ŞIK ile/ve/||/<>/> KORKUSUZ ile/ve/||/<>/> SABIRLA ile/ve/||/<>/> FARKLI ile/ve/||/<>/> HOŞGÖRÜLÜ ile/ve/||/<>/> DÜRÜST ile/ve/||/<>/> DÜZENLİ ile/ve/||/<>/> AKILLI
( Konuş. İLE/VE/||/<>/> Ye. İLE/VE/||/<>/> Soluk al. İLE/VE/||/<>/> Uyu. İLE/VE/||/<>/> Giyin. İLE/VE/||/<>/> Hareket et. İLE/VE/||/<>/> Çalış. İLE/VE/||/<>/> Düşün. İLE/VE/||/<>/> Davran. İLE/VE/||/<>/> Kazan. İLE/VE/||/<>/> Biriktir. İLE/VE/||/<>/> Tüket. )
- BAŞARISIZLIK ile/ve/değil ŞANSSIZLIK
( Düşmek, başarısızlık değil düştüğün yerde kalmaktır. )
- BAŞGAK/BAŞGAQ ile/= SAPGAK/SAPGAQ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Gövdenin, kalçanın üst tarafında kalan bölümü. )
- BASÎRET[Ar.] değil/yerine/= SAĞLAM/SAĞ/DOĞRU GÖRÜ
( Doğru, akla uygun yargılar verme yeteneği. | Doğru ile yanlışı birbirinden ayırma ve doğru yargılama gücü. )
- BASİT ile/ve/<> SABİT
- BASKIN/HAKİM GEN ile/ve/<> SAKLI GEN
( Kişinin geni olduğu gibi, dünyanın da geni, insandır. )
( DOMINANT GENE vs./and/<> RECESSIVE GENE )
- BATKI/HÜSRAN[Ar.] ile/değil/yerine ŞAŞIRMA/ŞAŞKINLIK
- BAYİ değil/yerine/= SATÇI
- BAYRAK ile/ve/||/<>/< SANCAK/LİVA[Ar. çoğ. ELVİYE]
( Bir ulusun, belirli bir topluluğun ya da bir örgütün simgesi olarak kullanılan, renk ve biçimle özelleştirilmiş, genellikle dikdörtgen biçiminde kumaş. | Öncü. | Simge. İLE/VE/||/<>/< Bayrak. | Çoğunlukla askeri birliklere verilen, yazı işlemeli, kenarları saçaklı ve gönderli bayrak. | Osmanlı yönetim örgütünde, illerle ilçeler arasında yer alan yönetim bölümü, mutasarrıflık. | Gemilerin sağ yanı. )
( Vatanı simgeler. İLE/VE/||/<>/< Dili(mizi) simgeler. )
( Simgelerin işlevi, anlamı ve değeri çok büyüktür. Bayrak ve Sancak gibi.
Bayrağımız, toprağımızı, vatanımızı ve özgürlüğü simgeler! Sancağımız ise o topraklardaki varlığımızın/birliğimizin göstergesi olan dilimizi!
Bayrak düşerse vatan kaybedilmiş sayılmaz ama Sancak düşmüşse herşey kaybedilmiş demektir! )
( )
( RÂYET/ALEM )
- BAZI "YEL"LERİN, ...:
KAVURMADIĞI GÜL ile/ve/||/<> SAVURMADIĞI KÜL
BIRAKMAMASI
- BAZI SEBZELER:
TARLADA ile/ve/değil/yerine/||/<>/> SAKSIDA
( )
- BAZİLİKA ile/||/<> ŞAPEL ile/||/<> KATEDRAL
( Hristiyanlığa geçişte ve ilk Bizans devrinde ortaya çıkan bir kilise biçimi. Bu tip yapılar doğu-batı ekseninde oldukça çok sayıda yapılmış bir kilise gösterir. Doğu bölümünde yarım yuvarlak biçiminde uzanan dikdörtgen bir kilise planının önünde tören yapılan kısma benzeyen bir bölümü yer alır. Bazilikalarda orta nefi giriş mekânları bulunur. Narteks'in önünde ise atrium denilen bir avlu yer alır. İLE/||/<> Tek mekânlı küçük kilise. | Büyük bir kilise ya da katedralde bir kutsal kişiye adanmış dua mekânı. İLE/||/<> Piskoposluk kilisesi.[Genellikle boyut açısından normal kiliselerden daha büyüktür.] )
- BECERMEK ile SAĞLAMAK
- BEĞEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< SARIL
( Facebook'ta. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< www.Good4Trust.org 'da. )
- BEĞENİ ile SAĞBEĞENİ
( ... İLE Güzeli, çirkinden ayırt edebilme yetisinin en yükseği. )
- BEİS[Ar. < BE'S]["BEYİS" değil!]/MAHZUR[Ar.] değil/yerine/= SAKINCA/DOKUNCA
- BEJ[Fr. < BEIGE] = SARIYA ÇALAN KAHVERENGİ
- BEKLEME:
GEVŞEK ile/ve/||/<> SIKI ile/ve/||/<> SAF
- BEKLENTİYE YANIT ARAMAK ile/yerine (SADECE ANLAMAK İÇİN/ÜZERE) SORU SORMAK
( Yeter ki, soru sormasını bil! Taşlar bile seninle konuşur. )
( TO SEARCH FOR EXPECTATION vs. TO ASK [JUST TO UNDERSTAND]
TO ASK [JUST TO UNDERSTAND] instead of TO SEARCH FOR EXPECTATION )
- BELİRGİN/LİK ile/ve SABİT/LİK
( CLARITY vs./and CONSTANCY )
- BELKİ OLABİLİR" değil [sadece] "BELKİ" ya da "OLABİLİR"
( Hem "belki", hem de olasılık yanyana ifade edilmez. Olasılık, "belki"yi kapsar! )
- BELKİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SANIRIM
- BENCE/BANA GÖRE/BENİM İÇİN değil/yerine SANIRIM
- BENCİL/LİK ile/ve/> SAHTEKÂR/LIK
- BENİMSEMEK ile "SAHİP ÇIKMAK"
- BENİMSEMEK ile/ve/<> SAVUNMAK
- BENLİK:
EMİR ALTINDA ile/ve/> SORGULAYAN ile/ve/> SEZGİSEL ile/ve/> BEKLENTİSİZ ile/ve/>
RIZÂ SAHİBİ ile/ve/> RÂZI OLUNAN ile/ve/> SAFLAŞMIŞ
- BERE ile ŞAPKA
- BERKİMEK ile/ve/||/<> SAĞLAMLAŞMAK, PEKİŞMEK, GÜÇ KAZANMAK
- BESİNLER:
KIRMIZI ve/||/<> SARI ve/||/<> YEŞİL ve/||/<> MOR
( Sağlıklı bir kalp için. VE/||/<> Eklemler için. VE/||/<> Saflaşmak ve arınmak için. VE/||/<> Daha uzun yaşam için. )
( For healthy heart. AND/||/<> For joints. AND/||/<> To purify and detox. AND/||/<> For a longer life. )
( FOODS: RED and/||/<> YELLOW and/||/<> GREEN and/||/<> PURPLE )
- BESLENMEDE, ...:
YEŞİL ve/||/<> SARI ve/||/<> TURUNCU ve/||/<> KIRMIZI ve/||/<> MOR
( Zehir atıcı. VE/||/<> Güzellik. VE/||/<> Kanserden koruyucu. VE/||/<> Kemik sağlığı. VE/||/<> Uzun yaşam. )
( )
- BESMELE ile/ve/<> HAMDELE ile/ve/<> SALVELE
- BEYAN ile SAVUNMA
- BEYAZ NİLÜFER ile/ve SARI NİLÜFER
- BEYAZ PAPATYA ile SARI PAPATYA
- BEYİT ile/ve ŞAH BEYİT/BEYTÜ'L GAZEL
( ... İLE/VE Gazelin, en güzel beyiti. )
- BEZ ile SALAŞPUR[Hindistan'daki Şalpur kentinin adından]
( ... İLE Seyrek dokunmuş, astarlık, ince bez. )
- BEZL değil/yerine/= SAÇMAK, DAĞITMAK
- BİBERDE:
ÇARLİSTON ile ACI ÇARLİSTON ile İNCE SİVRİ ile KALIN SİVRİ ile KIL SİVRİ ile KILÇIK SİVRİ ile DOLMA ile KAPYA ile ÜÇBURUN ile KIRMIZI ŞİLİ ile YEŞİL ŞİLİ ile MACAR ÇARLİ ile MACAR DOLMA ile JELAPENO ile KAMPARİ ile SARI KALİFORNİYA ile KIRMIZI KALİFORNİYA ile CİN
- BİÇİMSİZ SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR ile/ve/||/<> SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR
( INFORMAL FALLACIES vs./and/||/<> FALLACIES )
- BİGUDİ değil/yerine/= SARMAÇ
- BİLGELİK ve/<> SANAT
( Sıradan insanı, "etik insan"a dönüştürür. VE/<> Sıradan insanı, "estetik insan"a dönüştürür. )
- BİLİM ve/<> SANAT
( Nesneler için. VE/<> İnsan için. )
( Bir kuşun, iki kanadı gibidir. Bu iki kanadı kullanabilen toplumlar, uçar ve özgür olur. Uçamayanlar ise "tavuk" olur... "Tavuk toplum", önüne atılan bir avuç yemi gagalarken, arkadan yumurtalarının alındığının farkında bile olmaz. )
( Bilim/ilim olmaksızın, sanat, bir hiçtir!
[Lat.][Ars sine scienta nihil est!] )
- BİLİM ile/ve/<> SANAT (VE HAYAL ETME (YETİSİ)[MUHAYYİLE])
( Olanı kavramak. İLE/VE/<> "Olmayanı" getirmek. )
- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE
( İnsan olmayan her şeyden söz eder. İLE/VE/||/<> İnsanı anlatır. İLE/VE/||/<> Kişinin varoluşunu anlatır. )
( Varolan. İLE/VE/||/<> Var olması gereken. İLE/VE/||/<> Hayal ettiğini/n gerçekleştir(il)me(si). )
( Herhangi bir işi: Bilimsellikle başlat, sanatsallıkla destekle, felsefeyle tamamla! )
( Sanatın özü, içsel bir deneyimi iletebilmek için dış formları kullanmaktır. )
( Sanatı olmayan millet, her zaman dilencidir. )
( Sanat: Mekânı/zamanı iyi kullanmak. | Görüp göstermek. )
( Birleştirmek/birlikte tutmak gerekiyor. )
( MİFTÂHÜ'S-SAÂDE ve MİSBÂHÜ'S-SİYÂDE )
( FELSEFE: Aklı kullanma sanatı. )
( The essence of art is to use the outer form to convey an inner experience. )
( Sanat, dekoltedir. )
( Sanatın yolu, sanattır. )
( SANAT: Ben'in, yaratıcı gücünü keşfetmek. )
( Sanat, bir şeyi, başka bir şey olarak görme çabasıdır. | Başka bir şey olma olanağı tanımaktır. )
( Felsefe, kimsenin, itibar edip etmemesine, itibar etmeyendir/etmemektir. )
( Felsefe, olan ile olması gereken arasındaki kavramsal düzendir. )
( Felsefe, düşüncenin merdiveni ve mirâcıdır. )
( Felsefe, ekinin/kültürün bilincine varmaktır. )
( ya, ya da[0 / I] İLE/VE/||/<> hem, hem de İLE/VE/||/<> hem, hem de | ne, ne de )
( "Öğrenilmiş sanat" olmaz! )
( Felsefenin en büyük özelliği, hakikat dışındaki herşeyden uzak tutabilmesidir. )
( Felsefe, üçlülük üzerinedir/üzerindendir. )
( Felsefe, mantık bilimidir. )
( FELSEFE = MUHABBET'ÜL/İSÂR'ÜL HİKMET )
( PHILO SOPHOS:
BİLGELİĞİ SEVMEK değil TANRI'YI SEVMEK )
( Her şeyi kaybetmiş sayılmayız. Her şeyi gösteren müziğimizi/sanatımızı kaybetmediğimiz sürece... )
( Verinin/bilinin/bilginin iyileşmesi/iyileştirilmesi/geliştirilmesi. İLE/VE/||/<> Zekânın iyileşmesi/iyileştirilmesi/geliştirilmesi. İLE/VE/||/<> Aklın iyileşmesi/iyileştirilmesi/geliştirilmesi. )
( SCIENCE vs./and/||/<> PHILOSOPHY vs./and/||/<> ART )
- BİLİMSEL TUTUM/DURUŞ ve/||/<> FELSEFÎ ANLAYIŞ ve/||/<> SANATSAL/ESTETİK DUYARLILIK ve/||/<> HAREKETLİ(SPORCUL) YAŞAM
( Hayret. VE/||/<> Hayranlık. VE/||/<> Aşk. VE/||/<> Coşku. )
- BİLİMSEL/LİK YANINDA/KARŞISINDA:
[ne] SALTANAT ne de SANAT
- BİLİMTEY'DE:
SANATÇI YETİŞTİRMEK ve/||/<>/< SANATÇININ DEĞERİNİ BİLMEK
- BİR ŞEYİN, ...:
[ne] SADECE BAŞINA ne de SADECE SONUNA İNAN
- BİR ile SADECE
( UNIQUE vs. ONLY )
- BIRAKMAK ile/ve "SALMAK"
- BIRAKMAK ile SALMAK
( TO RELINQUISH vs. TO LET GO )
- BİRİKTİRMEK ile SAKLAMAK
( TO SAVE UP vs. TO PRESERVE )
- BİRİNİN:
"EŞİ/SEVGİLİSİ/DOSTU/ARKADAŞI/KARDEŞİ VS." OLMAK ile/değil/yerine/||/<>/< (SADECE VE YETERİNCE) SEVİYOR(/SEVGİNİ GÖSTERİYOR/YAŞIYOR/YAŞATIYOR) OLMAK
( [ne yazık ki] "Yetersiz" gelebilir. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Herşey için yeterlidir. )
- BİRR[Ar.] ile SADAKA[Ar.]
- BİSİKLET ve/<> SAĞLIK
- BİSİKLET ve/<> SANAT
- BİSİKLET ve/<> SAYGI
- BİSİKLETİ:
HIZLI KULLANIM değil/yerine SAKİN/YAVAŞ KULLANIM
- BÖBREK TAŞI ile/||/<> SAFRA TAŞI
( Böbreklerde mineral ve tuz birikimi ile oluşan sert kitleler. İLE/||/<> Safra kesesinde kolesterol ya da bilirubin birikimi ile oluşan sert kitleler. )
- BOCALAMAK ile/ve SAÇMALAMAK
- BOĞUMLU GÖVDE = SÂK-I UCZÎ = TIGE NOUEUSE
- BÖNG/BÖN ile/ve/||/<>/< ŞABANG
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
- BOR = ŞARAP
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
- BORNEO ile/ve/<> SABAH (EYALETİ)
( ... İLE/VE/<> Yerel dildeki "Sabah"ın sözcük anlamı, "rüzgârın altındaki kara" olarak çevrilmektedir. )
( ... İLE/VE/<> Arazinin dağlık ve ormanla kaplı olmasından dolayı, nüfusun %75'i [1.5 milyon], sahillerdeki ovalarda yaşamaktadır. )
( ... İLE/VE/<> Çin ile Sabah arasındaki ticaret ilişkileri, Song Hanedanı döneminde başlamış. XVII. yüzyılda, Sabah, Brunei Sultanlığı'nın bir parçasıymış ve günümüzde Filipinler'e ait olan doğu bölgesi, çıkan kargaşa sonunda, Sulu Sultanı'na verilmiş. 1877'de, İngiliz donanmasının, bölgedeki korsanlığa son vermesinden sonra, Borneo'nun kuzeyi, Brunei ve Sulu tarafından Avusturya'lı baron Johann Overbeck'e bırakılmış, o da burayı, [İngiliz] Dent kardeşlere satmış.
II. Dünya Savaşı sırasında, Japonlar tarafından işgal edilen Sabah [ya da o dönemdeki adıyla Kuzey Borneo], 16 Eylül 1963'te, [Londra'nın da etkisiyle] Malezya'ya katılmıştır. )
- BOZULMA ile/değil SAPMA
- BROM-/BROMO- ile/||/<> OZO- ile/||/<> SAPR-/SAPRO-
( Kötü koku, bromun varlığı ile ilgili, bromla ilgili. İLE/||/<> Hoşa gitmeyen koku. İLE/||/<> Çürümüş, kokuşmuş, bozuk, bozulmuş. )
- BU/ŞU:
"TABLO" ile "SAHNE"
- BUDİZM'DE/Kİ TARİKATLAR:
SARI ile/ve SİYAH ŞAPKALILAR ile/ve KIRMIZI GRUP ile/ve ŞAPKASIZLAR
( Dalay Lama'nın başkanlığındadır. İLE/VE Karmapalar yönetir. İLE/VE ... İLE/VE ... )
- BUGA = SARIG/BÖZ BUGA
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Hindistan'dan getirilen bir ilaç.[Genellikle sarı ya da kızıl-kahve renktedir.] )
- BUGURDA ile SAÇ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Kıvırcık saç. İLE Saç. )
- BULUT BİLİŞİM'DE(CLOUD COMPUTING):
IAAS ile/ve/+/<>/> PAAS ile/ve/+/<>/> SAAS
( Infrastructure as a service. İLE/VE/+/<>/> Platform as a service. İLE/VE/+/<>/> Software as a service. )
- BULUT ile SAÇAKBULUTU
( ... İLE İnce, tüy gibi, saçaklı görünüşü olan, buz parçalarından oluşmuş beyaz bulut. )
( ... cum SIRRUS )
- BÜRÜNME ile/ve/||/<> SARINMA
- BÜŞİNÇEK[Kençek] = SALKIM
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Üzüm salkımı. )
- BÜYÜK ÇÖKÜŞ/LER ile/ve/<> !SAVAŞ
- BÜYÜK OKYANUS [KUZEY]:
DOĞU ÇİN DENİZİ ile/ve/||/<> KORE BOĞAZI ile/ve/||/<> SARI DENİZ ile/ve/||/<> KORE KÖRFEZİ ile/ve/||/<> JAPON DENİZİ ile/ve/||/<> LA PEROUSE BOĞAZI ile/ve/||/<> TERPENİYA BOĞAZI ile/ve/||/<> OHOTSK DENİZİ ile/ve/||/<> TTATAR BOĞAZI ile/ve/||/<> UDSKAYA KOYU ile/ve/||/<> ŞELİHOV KÖRFEZİ ile/ve/||/<> PENJUNA KOYU ile/ve/||/<> KURİLSKİYE BOĞAZI ile/ve/||/<> BERING DENİZİ ile/ve/||/<> BERING BOĞAZI ile/ve/||/<> ANADIR KÖRFEZİ ile/ve/||/<> NORTON KOYU ile/ve/||/<> KOTZEBUE KOYU
- BUZUL DAĞLARI ile/değil SAYDAM BUZUL DAĞLARI
( ... İLE/DEĞİL En tehlikeli olan buzul dağları. [Eğer buzul içindeki su erir ve çatlaklar da tekrar donarsa saydam buzul oluyor.] [Titanik, saydam buzul dağlarından birine çarparak batmıştır.] )
- ÇADIR ile/ve SÂYE-BÂN[Fars.]
( ... İLE/VE Büyük çadır. | Gölgelik, tente, sayvan. )
- CAHİL/LİK ile/ve SARHOŞ/LUK
- CAHÎM[Ar.] ile NÂR[Ar.] ile SA'ÎR[Ar.] ile HARÎK[Ar.]
- ÇALI ile SARIÇALI/KADINTUZLUĞU
- ÇALINMASIN DİYE değil/yerine SAHİP ÇIKMAK ÜZERE
- ÇALIŞMA ile SALT ETKİN-LİK
( WORKING vs. PURE ACTIVITY/ACTIVE-NESS )
- ÇALKALA(N)MAK ile/ve/<>/değil SALLA(N)MAK
- CAMİ ile/ve SARAY
( Rum mimarlar tarafından inşa edilmiştir. İLE/VE Ermeni mimarlar tarafından inşa edilmiştir. )
- ÇAMUR ile SALSÂL[Ar.]
( ... İLE Kumla karışık, ince çamur. | Lüleci çamuru. )
- ÇAPUT BAĞLAMA ile/ve/<> SALAMA
( ... İLE/VE/<> Sahalar'ın, çaput bağlamaya verdikleri ad. )
- ÇAR ÇUR = ŞAR ŞUR
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Geriye hiçbir şey bırakmama. )
- ÇARESİZLİK ile/ve/değil/yerine/<> SABIR
- ÇARPICI ile/ve/değil/yerine/<> ŞAŞIRTICI
- ÇARPIKLIK ile SAPTIRMA
- ÇARPITMAK ile SAPTIRMAK
- ÇATMAK ile SATAŞMAK
- CAYAMBE ile/ve SARA URCU ile/ve ANTISANA ile/ve COTUPAXI ile/ve CHIMBARAZI ile/ve TUNGURAHU ile/ve EL ATAR ile/ve SANGAY
( Yanardağlar ülkesi Ekvador'da bulunan etkin yanardağlar. )
- cc[Lat. < CENTIMETRUM CUBICUM] değil/yerine/= SANTİMETRE KÜP
- CEHÂLET ve/> SABIRSIZLIK
( IGNORANCE and/> IMPATIENCE )
- ÇEKAP/CHECK-UP[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK TARAMASI/YOKLAMASI, TÜM/TAM BAKIM
- ÇEKİÇ ile ŞAHMERDÂN[Fars.]
( ... İLE Vurucu ağırlığın, mekanik olarak yükselmesi ve düşmesi sonucu dövme işlemi yapan makine. | Bir yapının, temel kazıklarını çakmakta kullanılan bir çeşit araç. | Çok ağır bir çeşit tokmak ya da çekiç. )
- ÇEKİNCE ile SAKINCA
( DRAWBACK vs. INCONVENIENCE )
- ÇEKİNCE ile/değil/yerine SAYGI
( [not] AVOID vs./but RESPECT
RESPECT instead of AVOID )
- ÇEKİNMEK ile SAKINMAK
( AVOID vs. TO PROTECT )
- ÇENGELKÖY'DE:
AYVA ve/||/<> ŞEFTALİ ve/||/<> SALATALIK)
- ÇER değil/yerine/= SATRANÇ
- CESÂRET ile/değil/ne yazık ki SAYGISIZLIK
- ÇEŞME ile/değil/< ŞADIRVAN/ŞÂDURVÂN[< Fars. ŞÂDÂB-I REVÂN: Akıcı, çok su. (REVÂN: Akıcı.)]
( ... İLE/DEĞİL Daha çok cami avlularında bulunan, etrafı çok musluklu duvarla çevrili su haznesi. )
- ÇİÇEK ile SARMAŞIK/LEBLÂB[Ar.]/ÇENGLİK[dvnlgttrk]
- CİGİ = SAĞLAM
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
- ÇIKARIM ile/değil/yerine (SADECE) DÜŞÜNME
( [not] INFERENCE vs./but (ONLY) THINKING
(ONLY) THINKING instead of INFERENCE )
- CİKLET[İng.] değil/yerine/= SAKIZ
- CİLÂ ile SAYKAL[Ar.]
( ... İLE Maden, ayna gibi nesneleri parlatmak için kullanılan cilâ. | Cilâlamakta kullanılan araç. | Bu cilâyı yapan kişi. )
- ÇIPLAK ile/= ŞALLAK
( ... İLE/= Çıplak. | Giyimine, özen göstermeyen kişi. )
- CİSM[Ar.] ile ŞAHS[Ar.]
- ÇOCUK ile/ve SABÎ[Ar.]
( ... İLE/VE Henüz memeden kesilmemiş erkek çocuk. | Üç yaşını tamamlamayan erkek çocuk. )
( SABÎ-İ MUABBİR: Söyleyen ve söylediğini bilen çocuk. )
- ÇOKLU MANTIK ile/ve SAÇAKLI MANTIK
- CONIFÈRES = SANEVBERÎYE
- ÇÖPLEME:
KARA ile YEŞİL ile SARI
( Düğünçiçeğigillerden, kökleri içi sürdürücü olarak kullanılan, türleri olan bir bitki, marulcuk. )
( HELLEBORUS )
- CREATO- ile/||/<> SARC-/SARCO-
( Et. İLE/||/<> Et, kas. )
- CRUCIFÈRES = SALÎBÎYE
- CÜCE YILDIZLARDA:
BEYAZ ile/ve/||/<> KIRMIZI ile/ve/||/<> SARI
- CÛD ile (CÛD-İ) KEREM ile (CÛD-İ) SEHÂ ile SADAKA
( El açıklığı. cömertlik. | Taşmak, dışlaşmak. | İstenilmeden vermek. İLE/VE/||/<>/> İstenildiğinde vermek. İLE/VE/||/<>/> Gerektiği kadar, ölçüsünde vermek. İLE/VE/||/<>/> Manevi olarak vermek. )
- CUMBA[İt.]/ÇIKMA ile ŞAHNİŞİN[Fars.]
( Yapıların üst katlarında, sokağa doğru çıkıntı yapmış balkon. | Sokağa doğru çıkıntısı olan kafesli bölüm. İLE Odaların dışarı doğru çıkmış kapalı balkon durumundaki yeri. Eski Türk mimarisinde, odanın karşı ön yüzünde yer alan üç yanı pencereli çıkma. )
- CUMHURİYET ANITINDA:
PIETRO CANONICA ve/||/<> SABİHA ZİYA
( )
- DAĞILMA ile SAÇILMA
- DAKİK DİL ve/||/<>/> SAHİH TASAVVUR
- DALGA GEÇMEK ile/değil/yerine (SADECE) TAKLİT ETMEK
( Bozarak, yamultarak tekrar/taklit. İLE/DEĞİL/YERİNE Birinin davranışını/tutumunu, sözünü/sesisini gerçeğine en yakın durum çabasıyla tekrarlama. )
( Olumsuz. İLE/DEĞİL/YERİNE Olumlu ya da nötr. )
( Gereksiz, yersiz, anlamsız. İLE/DEĞİL/YERİNE Belirli bir ölçüde kabul görebilecek kadar/biçimde. )
- DAMA ile/değil/yerine SATRANÇ
( 2000 sonrası. İLE/DEĞİL/YERİNE 2000 öncesi. )
- DAMAKSILLAŞTIRMA/İMÂLE ile/||/<> ART DAMAKSALLAŞTIRMA ile/||/<> EKLEMLEME NOKTASI/ÇIKAK ile/||/<> GENİZSİL/GUNNE ile/||/<> SALÂBET
( İki ses arasından, asıl seslere katılmayacak bir ses çıkarma. | Bir sesin eklemlenme bölgesini art damaktan ön damağa kaydırma. [iki ses arasından, asıl seslere katılamayacak bir ses çıkarma]. İLE/||/<> Yumuşak damak bölgesinde, sert damağın art uç noktasıyla küçük dil arasında oluşturulan ses. İLE/||/<> Sesler oluşturulurken eklemleyicilerin birbirine yaklaşması ya da değmesi sonucu ses yolunun daraldığı ya da tıkandığı yer. İLE/||/<> Geniz yoluyla[nazal] çıkarılan ses. İLE/||/<> Sertlik. )
- DAMAR ile ŞAH DAMARI
( ... ile HABL-ÜL-VERÎD )
( ... İLE Boynun iki yanında, kanı, başa taşıyan aort damarlarından her biri. | En önemli nokta. )
- DANS EDELİM! ve/||/<> ŞARKI SÖYLEYELİM! ve/||/<> SEVELİM! ve/||/<> YAŞAYALIM!
( Hiçkimse izlemiyormuş gibi. VE/||/<> Hiçkimse dinlemiyormuş gibi. VE/||/<> Hiç incinmemiş gibi. VE/||/<> Dünya, cennetmiş gibi. )
- DANS ile SALON DANSLARI
( ... İLE Aşk, tutku ve estetiğin müzik ile harmanlanmasıyla ortaya çıkan salon dansları, bazen bir başkaldırı, bazense duyguların dışa vurumu olarak bilinir. En genel ifade ile de Batı Avrupa'da ve Amerika'da, çiftler tarafından yapılan her türlü dans olarak tanımlanır.
Salon danslarının tarihi, XVIII. yüzyıla kadar uzanır. Tarihsel gelişimine bakıldığında, XVIII. yüzyılın sonlarında, XIX. yüzyılın başlarında, İngiltere'deki soyluların katıldığı balolarda ortaya çıkan bir dans türüdür. Takvimler 1920'li yılları gösterdiğinde ise balo salonları dışında, halk tarafından da öğrenilmeye başlanan salon dansları, zamanla daha popüler bir hâl alır.
Bilinen en eski salon dansı ise Avrupa'da XVI. yüzyıl Fransa'sında ortaya çıkar fakat ahlâk dışı sayılarak yasaklanır. 1880'lerde, Buenos Aires'in kenar mahallelerinde doğmaya başlayan ve toplum tarafından kabulü epey zaman alan salon danslarının Amerika'da ortaya çıkışı ise XX. yüzyıla rastlar. Temeli, hafif tempoda kendi etrafında dönmeye dayalı olan bu danslar, yıllar geçtikçe giderek çeşitlenme gösterir ve bu çeşitlilik beraberinde, izleyenlere, farklı ritmlerin de yer aldığı görsel bir şölen sunar. 1900'lü yılların başında salon danslarına olan ilgi artar ve bu kapsamda 1904 yılından bu yana İngiltere'de hizmet veren Dans Öğretmenleri, İmparatorluk Derneği (ISTD) tarafından, 1924 yılında, dans fakülteleri kurulması düşüncesi geliştirilir ve yaşama geçirilir. Sayıları onikiyi bulan bu fakülteler aracılığıyla salon dansları meraklılarının, dans türlerine ait kavramları yakından tanımaları sağlanır. Ayrıca bu fakülteler sayesinde salon danslarının müzikleri, adımları ve tekniklerine yönelik olarak da belirli standartlar getirilir. Günümüzde, Avrupa'dan Asya'ya kadar uzanan bir coğrafyada, milyonlarca dansçı ve danssever, bu türün takipçileri olarak yaşamlarında, salon danslarına önemli bir yer ayırır. )
- DARILMAK ile/değil/yerine/>< SARILMAK
- DARVAN ile/ve/<> SANÂ
( Sanâ'ya 2 fersah mesafede. [Yemen] )
- DAYANIKLI/LIK ile SAĞLAM/LIK
( ENDURANCE vs. STRENGTH )
( FORTITUDO cum ... )
- DAYANIKLILIK ve/||/<> GÖNÜL FERAHLIĞI ve/||/<> MERHAMET ve/||/<> SABIR
( Daha yüksek bir terbiye yoktur. VE/||/<> Daha büyük bir mutluluk yoktur. VE/||/<> Daha kutsal bir görev yoktur. VE/||/<> Daha etkili bir güç yoktur. )
- DEF-İ DEF değil/yerine/= SAVUYA SAVU
- DEF değil/yerine/= SAVU
- DEFETMEK değil/yerine/= SAVMAK/SAVUŞTURMAK
- DEFLEKSİYON/DEFLECTION[İng.] değil/yerine/= SAPIŞ
- DEFLEKSİYON/DEFLECTION[İng.] değil/yerine/= SAPIŞ
- DEĞER/İNİ BİLMEK:
SAHİP OLMADAN ÖNCE ile SAHİP İKEN ile KAYBETTİKTEN SONRA
( )
( )
( )
( )
- DEĞER/KİŞİ:
KAYBETTİĞİMİZDE ANLAŞILAN değil SAHİPKEN BİLİNMESİ GEREKEN
- DÉJÀ ENTENDU[İng.] değil/yerine/= SANKİ İŞİTTIM SANISI
- DÉJÀ PENSÉ[İng.] değil/yerine/= SANKİ DÜŞÜNDÜM SANISI
- DÉJÀ VU[Fr./İng.] değil/yerine/= SANKİ GÖRDÜM SANISI
- DEKSTER/DEXTER[İng.] değil/yerine/= SAĞ
- DEKSTROKARDİ değil/yerine/= SAĞDA YÜREK
- DEMET ile SALKIM
( BUNCH vs. WISTERIA/WISTARIA )
( BÂKA ile UNKUD[çoğ. ANÂKID] )
- DEMOKRASİ ile SANDIK
( Her demokrasi olan yerde/ülkede sandık vardır fakat her sandık olan yerde/ülkede "demokrasi vardır" diyemeyiz. )
- DENEME ile/ve/değil SAĞLAMA
( [not] TO TEST vs./and/but TO CHECK )
- DENİZ KAPLUMBAĞASI ile ŞAHİN GAGALI/GÖKKUŞAĞI PARLAYAN DENİZ KAPLUMBAĞASI
( ... ile )
( ... cum ERETMOCHELYS IMBRICATA )
- DENİZALTININ:
SOL KANADI ile/ve/||/<> SAĞ KANADI
( Dışbükey. İLE/VE/||/<> İçbükey. )
( Ön tarafta bulunan sol kanat açılarak, basıncın, alttan itmesi ve motor/pervâne desteğiyle yüzeye çıkılır. İLE/VE/||/<> Ön tarafta bulunan sağ kanat açılarak, basıncın, üstten bastırması ve motor/pervâne desteğiyle dalış yapılır. )
- DERİN ile/ve/değil SAKİN
( [not] DEEP vs./and/but CALM )
- DERVİŞ ile/ve SÂLİK
( Dervişlik çok kolay, âsân bir yoldur, söz dinleyene; Dervişlik çetin ve pek müşkil yoldur, söz dinlemeyene. )
( Dervişe gizli olmaz. )
- DEVE ile SÂİBE[Ar.]
( ... İLE Başıboş bırakılmış hayvan, dişil deve. )
- DEVE ile SAMBURU DEVESİ
- DEVİYASYON değil/yerine/= SAPMA
- DEVLETİN (ÖNCELİKLİ/ZORUNLU) SORUMLULUKLARI:
EĞİTİM ve/||/<> SAĞLIK ve/||/<> GÜVENLİK ve/||/<> YARGI GÜVENCESİ
- DEVLETLÜ RE'FETLÜ ile RİF'ATLÜ ile SAÂDETLÜ
( Seraskerelere verilen unvan. İLE Askerlikte binbaşılarla, mülkiyede üçüncü rütbe sahiplerinin unvanı.[SÂLİSE] İLE Askerlikte albay/miralay ile korgeneral[birinci ferik], sivilde vezir ile mîrülümerâlık rütbeleri arasındaki kişilerin resmî unvanı. )
- DIGITAL[İng.] değil/yerine/= SAYISAL | PARMAKLA | PARMAKSI
- DİJİTAL değil/yerine/= SAYISAL
- DİJİTAL değil/yerine/= SAYISAL | PARMAKLA
- DİJITALİZASYON/DİGITALIZATION[İng.] değil/yerine/= SAYISALLAŞTIRMA
- DİK GÖVDE = SÂK-I MÜSTAKÎM = TIGE DROITE
- DİKİT ile/ve/<> SARKIT
( Mağaraların tabanında, yukarıdan damlayan kireçli suların katılaşmasıyla oluşan kolonlardan her biri. İLE/VE/<> Mağaraların tavanında oluşan, genel olarak koni biçiminde olan, kalker birikintisi, damlataş. )
( STALAGMİT[< Fr. < Yun.] cum/et/<> STALAKTİK[< Fr. < Yun.] )
- DİKKATE DEĞMEZ/LİK değil SADE/LİK
- DİL ve SANAT
- DİL ve/||/<> SANAT ve/||/<> AHLÂK
( Kişilerin, düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek üzere, işaret ya da sözcüklerle yaşadıkları anlaşma. VE/||/<> Kişinin, hem kendine, hem de hemcinslerine yönelik 'iyilik' ülküsüne yaklaşma çabası ile hak-ödev bağlantısı çerçevesinde kurduğu ilişkiler manzumesini ve bunları belirleyen kurallar düzeni. VE/||/<> Yarar kaygısından git gide uzaklaşıp 'güzellik' değerlendirişine, elden geldiğince uygun ürün ortaya koymanın anlamını dışavurmanın yolu yordamıdır. )
( Dilde, mucize olmaz. )
- DİNC[Azr.] = SAKİN, RAHAT[Tr.]
- DİNLEMEK ile/ve/<> SABIR/SABRETMEK
( TO LISTEN vs./and/<> PATIENCE )
- DİŞ TELİ ile/değil/yerine/||/<>/> SAYDAM PLAK
(
ile/değil/yerine/||/<>/> )
- DIŞLAMA ile/değil (SADECE) FARK
( [not] TO EXCLUDE vs./but (ONLY) DIFFERENCE )
- DİSPANSER değil/yerine/= SAĞLIKEVİ/SAĞLIK OCAĞI
- DİVAN ŞİİRİ TÜRLERİ [DİNSEL OLMAYAN/LAR]:
BAHÂRİYE ile/ve/<> CEMREVİYE ile/ve/<> FAHRİYE ile/ve/<> IYDİYE ile/ve/<> MEDHİYE ile/ve/<> MERSİYE ile/ve/<> HİCVİYE ile/ve/<> GAZAVATNÂME ile/ve/<> SAKİNÂME ile/ve/<> HAMAMNÂME ile/ve/<> SAHİLNÂME ile/ve/<> KIYÂFETNÂME ile/ve/<> SURNÂME ile/ve/<> LÛGAZ ile/ve/<> MUAMMÂ ile/ve/<> HEZLİYÂT ile/ve/<> TARİH DÜŞÜRME ile/ve/<> ŞEHR-ENGİZ ile/ve/<> DÂRİYE
( XIII. yy.'dan, XIX. yy.'a kadar, 3182 Dîvân Şairi vardır. )
( Bahar nitelemeleriyle başlanarak birini övmek için yazılan kasîde. | Baharın gelişiyle doğanın uyanışını, değişimini, güzelleşmesini konu edinen kasîdeler. İLE/VE/<>
Bayramlar, baharlar gibi cemre vesilesiyle, dönemlerindeki önemli kişiler için yazılan şiirler. İLE/VE/<>
Bir kişinin[devletli, bir başka şair ya da şairin kendinin] övüldüğü şiirler. İLE/VE/<>
Dönem büyüklerinden birini bayramın gelişi dolayısıyla öven kasîde türü. İLE/VE/<>
Bir kişiyi [devlet ya da tasavvuf ileri gelenlerini] övmek için yazılan manzum yapıtlar. İLE/VE/<>
Bir ölenin/vefâtın ardından duyulan acıyı anlatmak, öleni övmek için yazılan manzum yapıtlar. İLE/VE/<>
Bir kişiyi, kurumu, toplumsal olayı, geleneği yeren/taşlayan manzum türü. [Siham-ı Kaza - Nef'î] İLE/VE/<>
Savaşları, kahramanlıkları, zaferleri anlatan manzum ya da mensur yapıtlar. [İlk gazavatnameler XV. yy.'da yazılmaya başlanmıştır] İLE/VE/<>
İçki ve içki âlemlerinin övülerek anlatıldığı manzum yapıtlar. İLE/VE/<>
Hamamları, hamam eğlencelerini ve hamamdaki güzelleri betimlemek üzere yazılan manzum yapıtlar. [ilki: Deli Birader - Gazalî] İLE/VE/<>
İstanbul kıyıları ile buralardaki yerlerinin anlatıldığı şiirlerin genel adı. [Fennî] İLE/VE/<>
Kişilerin karakterlerini, fiziksel görünümlerini [göz rengi, boy uzunluğu/kısalığı vb.] temel alarak açıklamaya çalışan yapıtlar. İLE/VE/<>
Sarayın mutlu günlerini [evlenme, doğum şenlikleri vb.] anlatann manzum yapıtlar. İLE/VE/<>
Hece vezniyle yazılmış manzum bilmece. İLE/VE/<>
Belirli kurallara göre düzenlenip çözülebilen manzum bilmece. İLE/VE/<>
Alaylı bir dille yazılmış manzum türü. [zarif bir nükte ya da güzel bir mazmun kadar kaba şakalara, taşlamalara ve sövgülere de yer verilir] İLE/VE/<>
Önem verilen bir olayın ya da bir yapının kuruluş yılını bildiren bir tümce, bir mısra ya da beyit yazmak. İLE/VE/<>
[Fars.: "Şehir karıştıran"] Bir kenti, o kentin güzelliklerini, doğal ve sosyal özelliklerini anlatan manzum yapıtlar. İLE/VE/<>
Yeni yaptırılmış saray, köşk, yalı benzeri binalar için yazılmış kasîdeler. )
- DİVÂN-I MUHASEBAT[Ar.] değil/yerine/= SAYIŞTAY
- DİZEK/SATIR ile SATIR
( Bir sayfa üzerinde yan yana dizilmiş sözcükler. İLE Ağır ve enli bir bıçak. )
- DOĞA ile/ve SANAT
( Sanat, sırrını bilenler için bir tutam otun içinde saklıdır. Bilmeyenler ise onu bir dağın ardında zannederler. )
( ... İLE/VE Doğanın karşısında kazanılmış zafer. )
( “Doğa, sanat gibi görüldüğünde; sanat ise doğa gibi görüldüğünde güzeldir.” )
( Güzellik, teknikteki doğadır; sanatsallıktaki özgürlüktür. )
- DOĞAL BESLENMEDE:
MESAFE ile/ve/||/<> ZAMANLAMA ile/ve/||/<> TOHUM ile/ve/||/<> KAYNAK ile/ve/||/<> İŞLEME ile/ve/||/<> SAĞLIK ile/ve/||/<> CANLILAR
( Yakın. İLE/VE/||/<> Döngüsel. İLE/VE/||/<> Yerli. İLE/VE/||/<> Aracısız. İLE/VE/||/<> Organik/zehirsiz. İLE/VE/||/<> Dirimsel çeşitlilik. )
- DOĞAN ile SARDOĞAN
( ... İLE Sarı renkli bir tür doğan. )
- DOĞRU ile/değil SABİT(E)
( [not] RIGHT vs./but CONSTANT )
- DOĞRULUK/DÜRÜSTLÜK[Fars.] ile/ve/<> SAYGI
( Dürüst olmayan cezalandırılır. İLE/VE Saygı göstermeyene toplumda yer verilmez. )
( Teşekkür ve özür dilemeyi bilmek/uygulamak ile. )
( TO BE HONEST vs./and RESPECT )
- DOLMA ile SARMA
- DOMATES/BİBER ile/<> SALÇA[İt.]
( ... İLE/<> Yemeklere konulmak için yapılan, domates ya da biber ezmesi. | Bazı yemeklerde tat vermek üzere kullanılan sos. )
- DOMUZ ile SAKALLI DOMUZ
( ... İLE Asya ile Avustralya arasındaki cennet adalarında yaşarlar. )
- DONDURMAK ile SABİTLEMEK
( "TO SET" vs. TO FIX )
- DÖNGÜ ile/ve/||/<> SALINIM
- DOSTLUK:
"KUSURSUZ/LUK" değil/yerine SAMİMİYET
- DÜĞÜMÜ ile/ve ATKISI ile/ve SAÇAĞI
- DÜNYA ile/ve/||/<>/> NEPTÜN ile/ve/||/<>/> URANÜS ile/ve/||/<>/> SATÜRN ile/ve/||/<>/> GÜNEŞ
( [=]
50 ay. İLE/VE/||/<>/> 57 dünya. İLE/VE/||/<>/> 63 dünya. İLE/VE/||/<>/> 700 dünya. İLE/VE/||/<>/> 1300 dünya. İLE/VE/||/<>/> 1.300.000 dünya. )
- DURAĞAN ile SABİT
- DURDURMAK ile/ve/değil SABİTLEMEK
- DÜRTÜLER ile/ve/||/<> KAYGI ile/ve/||/<> SAVUNMALAR
- DURUŞ ve/<> SAYGI ve/<> SEVGİ
( Kıyam. VE/<> Rükû. VE/<> Secde. )
- DÜŞMANCA ile/ve/değil/||/<>/< SAYGISIZCA
- DUT ile ŞAH DUTU
- EDEB ile/ve/<> SAMİMİYET
( Ne kadar samimi olunsa da edebten uzaklaşmamak gerekir! )
- EĞİLMEDE:
"ÇIKAR" / "ÜSTÜNLÜK" ile/değil/yerine SAYGI
( Nokta kadar "çıkar/ın" için, virgül kadar eğilme! / Kimse, kimseden "üstün" ya da yukarıda değildir/olamaz. İLE/DEĞİL/YERİNE Bir kişinin, hizmetine, emeğine, çabasına saygı duyuyorsak... )
- EHLİYETE, KISMÎ/TAM ENGEL OLABİLECEKLER:
CİNNET ile/ve/||/<> SAĞIRLIK ile/ve/||/<> UNUTMA(NİSYAN) ile/ve/||/<> UYKU ile/ve/||/<> SARA ile/ve/||/<> HASTALIK(MARAZ) ile/ve/||/<> SAKATLIK(MALÛLİYET) ile/ve/||/<> BUNAMA(ATEH) ile/ve/||/<> CEHİL ile/ve/||/<> SARHOŞLUK(SEKİR) ile/ve/||/<> HAFİFLİK(HEZEL) ile/ve/||/<> İSRAF ile/ve/||/<> ESÂRET ile/ve/||/<> ENGEL(ZECİR) ile/ve/||/<> YOLCULUK(SEYAHAT)
( ALIENATION et/||/<> SURDITE et/||/<> FAIBLESSE DE LA MEMOIRE et/||/<> LE SOMMEIL et/||/<> EPILEPSIE et/||/<> LA MALADIE et/||/<> INFIRMITE et/||/<> LA SECONDE ENFANCE et/||/<> L'IGNORANCE et/||/<> L'IVRESSE et/||/<> LA LEGERETE et/||/<> LA PRODIGALITE et/||/<> ESCLAVAGE et/||/<> LA CONTRAINTE et/||/<> LE VOYAGE )
- EKLEKTİK:
"SAĞALTIM/TERAPİ" değil SAĞALTICI/TERAPİST
( Olmaz! | Olur. )
- EKLEMLİ/MAFSALLI GÖVDE = SÂK-I MAFSALÎ = TIGE ARTICULÉE
- ELİK/TECEN ile/ve ŞAMUA
( Dağ keçisi. İLE/VE Bir tür dağ keçisi. )
- ELMAS ile/||/<> SAFİR
( Doğadaki en sert maden. İLE/||/<> Korundum mineralinin bir çeşidi. )
- EM- ile/||/<> -EMİA/-AEMİA ile/||/<> AP-/APO-/APH- ile/||/<> HEM-/HEMA-/HEMAT-/HEMATA-/HEMATO-/HEMO- ile/||/<> SANGUİ-/SANGUİN- ile/||/<> -PLASMİA ile/||/<> THROMB-/THROMBO-
( Kan. İLE/||/<> Kan, kanla ilgili durum. İLE/||/<> Kan. İLE/||/<> Kan, kanla ilgili. İLE/||/<> Kan. İLE/||/<> Kan plazmasının özel bir durumu ile ilgili. İLE/||/<> Pıhtı ya da trombusla ilgili. )
- EMEK ile/ve/||/<> EDEP ile/ve/||/<> SABIR
- ENAYİ/LİK ile/değil ŞANSSIZ/LIK
- ENDİK ile SAF
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Saf kişi, safdil, saf gönüllü. İLE ... )
- ENGEISTON değil/yerine/= SANATÇI
- ENGEL ile SANSÜR
- ENGİNAR ile SAKIZ ENGİNAR
- EPİDEMİYOLOJİ/EPIDEMIOLOGY[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK ARAŞTIRMA BİLİMİ / TOPLUM SAĞLIĞI/HALK SAĞLIĞI
- ERKEN SAMİMİYET ile/değil/yerine SAMİMİYET
( Erken samimiyet, pişmanlık doğurur. )
- ERTE ile SABAH
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Sabahın körü. )
- EŞEK HAZZI ile SANATÇI HAZZI
( DONKEY PLEASURE vs. PLEASURE OF ARTIST )
- ESER ile/ve/<>/|| ŞAH-ESER
- EŞEYSELLİK/SEKS ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SARILMAK
( ... ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KOÇA )
- EŞİTLİK ve/=/||/<>/>/< SAVAŞÇILARI
( Özellikle hukuk mantığı ve tarihi açısından, "Eşitlik Savaşçısı[On The Basis of Sex]"'nı izlemenizi öneririz... )
( )
- ESNEKLİK ve/||/<>/> SAĞLAMLIK/GÜÇ ve/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET
( Çocuk gibi. VE/||/<>/> Demir gibi. VE/||/<>/> Bilge gibi. )
- ESNEMEDE [AĞZIN EL İLE KAPANIŞINDA]:
SOL ELİN DIŞI ile/ve/değil/yerine SAĞ ELİN AVUÇİÇİ
( Tüm genel/günlük koşullarda. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Namazda. )
- ESNEMEDE [AĞZIN EL İLE KAPANIŞINDA]:
SOL ELİN DIŞI ile/ve/değil/yerine SAĞ ELİN AVUÇİÇİ
( Tüm genel/günlük koşullarda. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Namazda. )
- ESPRİ ve ŞAKA
( LÂTÎFE )
( LÂG )
( WIT and JOKE )
- ESTETİK ile SANAT
( Estetik sanatın ahlâkıdır. )
- ESTETİK DEĞER ile/ve SANATSAL DEĞER
( Doğal. İLE/VE Yapay. )
- ESTETİK ile/ve/<> SANAT
( Estetik, sanatın ahlâkıdır. )
( Estetik, duyarlılıkta oluşan tikel anlamın şeyleşmesini/nesneleşmesini hem duyarlılık, hem de nesneleşme yönünden inceleyen bilimdir. )
( Sanatın nesneleri, estetiktir fakat estetiğin nesneleri, sorun yaratır. )
( Estetik duygulanım, estetik değildir. )
( Estetik için süreklilik gerekir. )
( Estetik duyuş, kavrama dayanmaz. )
( Estetiği kuran, şiirdir. )
( İLM-İ MAHÂSİN ile/ve/<> FENN )
- ETKİLEMEYE ÇALIŞMAK (İÇİN) KONUŞMAK/ANLATMAK ile/ve/değil/yerine (SADECE) KENDİNİ ANLATMAK/TANIMLAMAK (İÇİN) KONUŞMAK/ANLATMAK
- ETRAFINDA:
"ÇOK KİŞİ" değil/yerine (SADECE) KİŞİ/ADAM
- EVEREST ile SAGARMATHA/CHOMOLUNGMA
( ANA TANRIÇA/KRALİÇE/SAGARMATHA[Nepal dilinde]
CHOMOLUNGMA[Tibet dilinde] )
- EVLENECEĞİN KİŞİYİ:
AKŞAM/GECE GÖRMEK ile/ve/yerine SABAH/UYANINCA GÖRMEK
- EYLEM/HAREKET ve/||/<>/>/< SAĞALTIM/TEDAVİ/ŞİFÂ
- EYTİŞİM/DİYALEKTİK ile SAFSATACILIK/YANILTMACILIK/SOFİSTİKA
( Karşıt görüşlerin çatışması yoluyla gerçeğe ulaşma yöntemi. İLE İkna etmek amacıyla kanıtların retorik ve mantık hileleriyle kullanılması. )
- EZAN ile SALÂ
( Ezan, günde beş vakit olarak kılınan namaza davet içindir. Sabah ezanı Sabâ Dilkeşhâverân, öğle ve ikindi namazı Hicaz/Hüseynî, akşam namazı Rast, yatsı namazı ise Nevâ, Beyâti, Rast ya da Hicaz makamlarından biriyle okunur. )
( BÂNG-İ NEMÂZ ile ... )
- FAHRÎ[Ar.] değil/yerine/= SAYGIL
- FALK[Ar.] ile ŞAKK[Ar.]
- FATURA[İt. < FATTURA] değil/yerine/= SAYIŞÇA
- FÂZA[Ar.] ile SÂLE[Ar.]
- FELDİSPAT ile SANİDİN[Fr. < Yun.]
( ... İLE Volkanik kayaçlarda bulunan, ortoz feldispat türü. )
- FELSEFE YANINDA/KARŞISINDA:
[ne] KEYFİYET ne de SANAT
- FELSEFE/BİLİM/SANAT'TA:
SAYGI DUY(UL)MA ile/ve/||/<>/< SAYGI UYAN(DIR)MA
- FELSEFE ve/||/<> AŞK ve/||/<> SANAT
( "Evet!" diyememektir. VE/||/<> "Hayır!" diyememektir. VE/||/<> Soruyu anımsayamamaktır. )
- FELSEFE ve SANAT ve GÖRELİLİK
- FELSEFE ve/||/<> SANAT ve/||/<> KEŞİF
( Soyutlayarak[tenzih ederek]. VE/||/<> Benzeterek[teşbih ederek]. VE/||/<> Bireştirerek[tevhîd ederek]. )
( Akıl ile. VE/||/<> Hayal ile. VE/||/<> Kalp ile. )
- FELSEFE ile/ve/||/<>/< ŞAŞMA/HAYRET
( Felsefenin başlangıcı, şaşmadır/hayrettir. )
( )
- FELSEFE ile/ve SAVAŞ TARİHİ
( Aristoteles. İLE/VE Büyük İskender. )
- FERÂSET[< FERES] ile/ve/||/<>/> SALÂT
( 1. ile/ve/||/<>/> 2. )
- FERİSİLER ile SADDUKİLER ile ESSENİLER
( Ferisiler, Tanrı'ya inanır, ruhları, melekleri ve peygamberleri kabul eder ve peygamberlerin gösterdiği yolda yaşamayı, şeriatı savunurdu. Saddukiler, Tanrı'ya inanır, ancak, melekleri kabul etmez, peygamberlere ayrıcalık tanımaz, ruhlara ve ölümden sonra yaşama inanmazdı. Esseniler, ezoterik olanlardı. Yerleşim bölgelerinin uzağında özel tapınaklarda mistik deneyimlerle uğraşırdı. Bunlar daha çok Lut Gölü ve Mısır İskenderiyesi civarında örgütlenmişti. İsa'nın, Esseniler'den olduğu ileri sürülmektedir. )
- FİKS/FIXED[İng.] değil/yerine/= SABİT
- FİKSASYON/FIXATION[İng.] değil/yerine/= SABİTLEME | SAPLANMA
- FİKSATÖR/FIXER[İng.] değil/yerine/= SABİTLEYİCİ
- FİLOZOF ile/ve/||/<> SANATÇI
( Soyutlayan. İLE/VE/||/<> Soyutlanan. )
- FİLOZOFLAR ile/ve PEYGAMBERLER ile/ve SANATÇILAR
( Aklını, sana gösterir/gösterenler. İLE/VE Seni, sana gösterir/gösterenler. İLE/VE Zevkini, sana gösterir/gösterenler. )
( Evrenseller. İLE/VE Kendin. İLE/VE ... )
( Tenzihin temsilcisi. İLE/VE Teşbihin temsilcisi. İLE/VE ... )
( Hareket ederler. İLE/VE Hicret ederler. İLE/VE ... )
- FİMBRİYA/FİMBRIA[İng.] değil/yerine/= SAÇAK
- FIRSAT ile/ve ŞANS
( OPPORTUNITY vs./and CHANCE )
- FİTİL ile ŞAMA[Ar. ŞEMA]
( ... İLE Bal mumuna ya da parafine batırılmış fitil. )
- FİTRE ile/ve SADAKA
( Ramazan ayı boyunca. [Bayram namazına kadar] İLE/VE Ramazan ayı dışında. )
( ... İLE/VE Tüm nesne/bitki/hayvan ve hizmetler. )
- FİZYOPATOLOJİ/PHYSIOPATHOLOGY[İng.] değil/yerine/= SAYRILIK OLUŞUM BİLİMİ
- FLEP/FLAP[İng.] değil/yerine/= SAPLI DOKU
- FOKLARDA/DENİZKÖPEĞİGİLLER[PHOCIDAE]:
AKDENİZFOKU ile ÇİZGİLİFOK ile EDDELLFOKU ile HALKALI FOK[Kuzey kutbunda] ile HAWAII FOKU[MONACHUS SCHAUINSLANDI] ile PARS FOKU ile ROSS FOKU ile SAKALLI FOK
( MONACHUS MONACHUS cum ... cum ... cum ... cum ... cum ... cum ... cum ... )
- FORMA NUMARASI ile/ve/||/<>/> YAPRAK ile/ve/||/<>/> SAYFA
( Kim, işaret/nişan için beni kenarımdan büker,
Cehâlet ile kanımı akıtır. )
- FULAR[Fr. < FOULARD] ile ŞAL[Fars.]
( Genellikle boyna bağlanan, bir tür ince kumaş. İLE Genellikle Hindistan'da dokunan, özel motifleri olan değerli bir tür kumaş. | Kadınların, omuzlarını örtmek için kullandıkları, geniş atkı. )
( FOULARD avec ... )
- GALİBA[Ar.] ile SANIRIM/ANLAŞILAN/GÖRÜNÜŞE GÖRE/BAKILIRSA
- GALİBA değil/yerine/= SANIRIM/ANLAŞILAN/GÖRÜNÜŞE BAKILIRSA/GÖRÜNÜŞE GÖRE
- GALİBA ile SANKİ
- GARB ile/||/<> ŞARK ile/||/<> MAĞRİB
( Batı. İLE/||/<> Doğu. İLE/||/<> Garp, batı, batıda bulunan. )
- GECELERİ BİSİKLETTE:
SİYAH ile MAVİ ile KIRMIZI ile SARI ile BEYAZ ile YEŞİL
( Görünmez. İLE 17 m.'ye kadar. İLE 24 m.'ye kadar. İLE 37 m.'ye kadar. İLE 55 m.'ye kadar. İLE 130 m.'ye kadar. )
- GEÇMİŞTEKİ (BAZI DURUMLARI) UNUTMAMAK ile/ve/değil/fakat/||/<>/> SAPLANIP KALMAMAK
- GELİN-DAMAT ve/||/<> SAĞDIÇ
( ... VE/||/<> Düğünde, gelin ya da güveye kılavuzluk eden kişi. )
- GELİNCİK ile SANSAR
( WEASEL vs. MARTEN )
( BELETTE avec MARTRE )
( WIESEL mit MARDER )
( MUSTELA PUTORIUS FURO[: Misk otuyla beslenen kötü kokulu hırsız] cum MARTES )
( COMADREJA con MARTA )
( DONNOLA con MARTORA )
- GEMİ ile SABURA[Lat.]
( ... İLE Gemi safrası. )
- GEMİ ile SALAPURYA[İt.]
( ... İLE Ticaret eşyası taşımakta kullanılan, 10-15 tonluk, üçgen biçiminde yelkeni olan deniz taşıtı. )
- GEMİ ile ŞAYKA[Macarca SAJKA]
( ... İLE Türkler'in, Karadeniz'deki ırmak kıyılarının korunmasında, Rus Kazaklar'ın kıyılara saldırmada kullandıkları altı düz, yayvan gemi. )
- GENİŞLETME ile/ve SAĞLAMLAŞTIRMA
( TO GET WIDEN vs./and TO STRENGTHEN/FORTIFY/CONSOLIDATE )
- GERÇEK KESİNTİLİ(HAKÎKİYYE) ile SADECE İKİ ŞIKKI UZLAŞTIRMAYI ENGELLEYEN ile SADECE İKİ ŞIKKI DA BOŞA ÇIKARMAYI ENGELLEYEN
( İki şıkkı uzlaştırmayı ve boşa çıkarmayı birlikte engelleyen.(Sayı ya çifttir ya tektir.) Bu şey ya ağaçtır ya taştır. Zeyd ya denizdedir ya da boğulmaz. )
- GERÇEK" ile/ve/değil/yerine "SAĞLAM"
- GERÇEK/LİK ile/ve/değil/<> SABİT/LİK
- GERÇEK ile/>< SAHTE
( İlk/en başta küçük/düşük. İLE İlk/en başta büyük/yüksek. )
( İlerledikçe/derinleştikçe yüce/ulaşılmaz. İLE İlerledikçe/derinleştikçe değersiz. )
( ZAVALLILAR ile/değil/yerine/>< KİŞİLER:
Sadece, güc(ün)e/olanaklar(ın)a "saygı gösterir". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Herkese saygı gösterir.
Çoğunlukla dedikodu yapar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Düşüncelerini açıkça paylaşır.
Sadece, çıkarları olduğunda yardımseverdir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Kibar ve her zaman yardımseverdir.
Gösterişin hastasıdır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Gösterişi sevmez.
Kolay söz verir, nadiren tutar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Verdikleri sözü tutmak için çabalar.
İlgi manyağıdır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Alçakgönüllüdür. )
( ... ile/>< CALÎ )
- GEREKSİZ TEKRAR(TOTOLOJİ) ile SAÇMALAMAK
( TAUTOLOGY vs. TO BULLSHIT )
- GERGİN/LİK ile ŞAŞKIN/LIK
( ... cum CONSTERNATIO )
- GERİLİM ile/ve/değil/yerine SALINIM
- GETİRİ ile SAĞLAMA
( GALLE ile ... )
( INCOME vs. PROVIDE )
- GEYİK ile/ve SAMBAR
( ... İLE/VE Asya'da yaşar. )
- GİYSİ ile SALWAR KAMEEZ
( ... İLE Güney Asya'ya özgü, geleneksel giysi. )
- GLUC-/GLUCO-/GLYCO- ile/||/<> SACCHAR-/SACCHARO-
( Tatlı, glukozla ilgili şekerli. İLE/||/<> Şekerle ilgili, şeker. )
- GOLGİ CİSİMCİĞİ değil/yerine/= SALGI AYGITI
- GÖRÜNÜRLÜK ile/ve/<> SAYDAMLIK
- GÖVDE VE DALLAR = SÂK VE A'ZÂ = TIGE ET RAMEAUX
- GÖVDE = SÂK = TIGE
- GÖVDENİN ANATOMİK YAPISI = SÂKIN İNTİSÂC-I TEŞRÎHÎSİ = STRUCTURE ANATOMIQUE DE LA TIGE
- GÖZBEBEĞİ ve/||/<> SARIBENEK
( .. VE/||/<> Gözde, ağ tabakanın ortasında bulunan ve simgenin en net olarak oluştuğu, sarı renkli duygun nokta. )
- GRAMOFONLARDA:
BORULU ile SALON ile ÇANTA ile ÇOCUK ile UFAK
- GÜÇ:
SIÇRAYIŞ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SARSILMAZ DURUŞ
- GÜÇLENDİRME ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< SAĞLAMLAŞTIRMA/BERKİTME
- GÜDÜ/İTKİ = SAİK[Ar. < SEVK] = MOTIVE[İng.] = MOTIF[Fr.] = MOTIV[Alm.] = MOVERE[Lat.] = MOTIVO[İsp.]
- GÜDÜLENME(MOTİVASYON) <- > SABIR <- > GÜDÜLENME(MOTİVASYON)
- GUDVE[Ar.] / BÂMDÂD/ÂN, BÂMDÂDÎ, BÂM-GÂH/GEH[Fars.] değil/yerine/= SABAH, SEHER
- GÜLME! ve/ya da AĞLAMA! ve/ya da LANETLEME!
ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
SADECE ANLA!(MAK)
( NON RIDERE vs. NON LUGERE vs. NEQUE DETESTARI |
SED INTELLIGERE )
- GÜNEŞ SİSTEMİ ile/ve/||/<>/> SAMANYOLU GÖKADASI ile/ve/||/<>/> MİLYARLARCA GÖKADA
( Güneş sistemi, Samanyolu içinde sadece bir noktadır. Bu nokta, Samanyolu'nun merkezi etrafında, saniyede 220 km.'lik bir hızla dönerek bir turu, yaklaşık 230 milyon yılda tamamlar. İLE/VE/||/<>/> 1920'ye kadar, uzayın, sadece Samanyolu galaksisinden ibaret olduğu sanılıyordu. İLE/VE/||/<>/> Uzay, 20 milyar ışık yılı[bkz. 12665] çapındadır. )
( ... İLE/VE/||/<>/> Samanyolu, içinde Güneş Sistemi'nin de bulunduğu Evren'deki milyarlarca galaksiden sadece biridir. 100.000 ışık yılı çapındaki Samanyolu Galaksisi'nde, yaklaşık olarak 100 milyar yıldız olduğu tahmin ediliyor. Samanyolu'nun merkezinde, Sagittarius A adında bir kara delik vardır ve dünyaya uzaklığı, 26.000 ışık yılıdır. İLE/VE/||/<>/> ... )
( Çıplak gözle ancak dört galaksi görebiliriz. Oturduğumuz yerden yalnızca iki tane görebiliriz, bunlardan biri de içinde bulunduğumuz Samanyolu'dur. )
- GÜVEN ile/ve/değil/<> SAYGINLIK(İTİBAR)
( [not] TRUST vs./and/but/<> ESTEEM, REPUTATION )
- GÜVENMEK ile/ve SAĞLAMLAŞTIRMAK
( TO TRUST vs./and TO CONSOLIDATE )
- GÜZELLİK FELSEFESİ ile SANAT FELSEFESİ
- h.[Lat. < HORA] değil/yerine/= SAAT
- HAİN değil/yerine/= SATKIN
- HAIR STYLER[İng.]/KUAFÖR[Fr. < COIFFEUR]/BERBER[Fars.]/PERUKAR[İt. < PARRUCCHIERE] değil/yerine/= SAÇ BAKIMCISI
( Saç ve sakalın kesilmesi, taranması ve yapılması işiyle uğraşan ya bunu meslek edinen kişi. | Bu işin yapıldığı dükkân, güzellik salonu. )
- HAKİKATLERİN SANATI ile SANATIN HAKİKATLERİ
- HAKİM OLMAK" ile/ve "SAHİP ÇIKMAK"
- HAKÎR[Ar.] ile SAGÎR[Ar.]
- HAKK ve SABIR
- HAKLI BULMAK ile/ve/değil/yerine SAVUNMAK
( [not] TO ACKNOWLEDGE TO BE RIGHT vs./and/but DEFENCE
DEFENCE instead of TO ACKNOWLEDGE TO BE RIGHT )
- HALAT ile SALMASTRA[İt.]
( ... İLE Halat tellerinden, saç gibi örülmüş olan ip. | Özellikle makinelerde birbirine sıkıca değen iki yüzey arasına yerleştirilerek, bu yüzeyler arasına, su, buhar ya da yağların sızmasını önleyen urgan. )
- HALAT ile SARDUN[Yun.]
- HALAT ile/ve SART
( ... İLE/VE Hasır halat. )
- HALE/HEALTHY LIFE EXPECTANCY[İng.] değil/yerine/= SAĞLIKLI YAŞAM BEKLENTISİ
- HAMAM ile SAUNA[Fince] ile FURO
( ... İLE Fin hamamı. İLE Japon hamamı. )
- HAMLİYYE ile ŞARTIYYE
( Yüklemli[sözcük, ya edat, ya isim, ya fiil.].(Basîta). İLE Koşullu[şartlı]. )
- HARC ile SARF
- HAREKET:
NOKTA ve/<> HAT ve/<> SATIH/YÜZEY ve/<> HACİM/CİSİM
- HAREKET ve SABİTLİK
( MOVEMENT and CONSTANCY )
- HARÎK[Ar.] ile CAHÎM[Ar.] ile NÂR[Ar.] ile SA'ÎR[Ar.]
- HARİKA ile/ve/||/<> ŞAHİKA
- HARP/CENK değil/yerine/= SAVAŞ
- HASRET ve/> SANAT
( Hasret ortadan kalktığında, sanat ortaya çıkar. )
- HASTA NAKİL AMBULANSI değil SAYRI TAŞIMA ARACI, CANKURTARAN
- HASTA/LIK değil/yerine/= SAYRI/LIK
- HASTAHANE[Fars.] değil/yerine/= SAĞALTAY
- HASTALIK TIBBI ile/ve/||/<>/< SAĞLIK TIBBI
- HASTALIKLI BAĞIMLILIK ile/değil/yerine/||/<>/< SAĞLIKLI BAĞIMLILIK
( )
- HAT ile/ve/> SATH ile/ve/> ŞEKİL
( Tek boyut. İLE/VE/> İki boyutlu. İLE/VE/> Üç boyutlu. )
- HATTAT'IN/"USTA"NIN YAZDIKLARININ, ...:
HEM KENDİNİN, HEM DE HERKES TARAFINDAN OKUNABİLENLERİ ile/ve/||/<> SADECE KENDİNİN OKUYABİLDİKLERİ ile/ve/||/<> NE KENDİNİN, NE DE BAŞKASININ OKUYABİLDİKLERİ
- HAVALE ile SARA
( Gövdenin kas yapısında kontrol edilemeyen kasılmalarıdır. Sinir merkezindeki bir tahriş yüzünden beyinde gerçekleşen elektriksel boşalmalar sonucu oluşur. İLE Herhangi bir hastalık sonucu gövde sıcaklığının 38 °C'nin üzerine çıkmasıyla oluşur. Genellikle 6 ay ve 6 yaş arasındaki çocuklarda rastlanır. )
( Beyinde yaralanma/enfeksiyon, yüksek ateş nedeniyle oluşan ve sara[epilepsi] olmak üzere ikiye ayrılır. )
( [Ateş nedeniyle oluşan havalelerde İlk Yardım]
- Öncelikle hasta ıslak havlu yada çarşafa sarılır.
- Ateş, bu yöntemle düşmüyorsa oda sıcaklığında bir küvete sokulur.
- Tıbbî yardım istenir[112].
[Sara krizinde İlk Yardım]
- Öncelikle, olayla ilgili güvenlik önlemleri alınır.
[Örneğin kişi yol ortasında kriz geçiriyorsa olay yerindeki trafik akışı kesilmelidir].
- Kriz, kendi sürecini tamamlamaya bırakılır.
- Hasta bağlanmaz, kilitlenmiş çene açılmaya çalışılmaz.
- Yabancı madde koklatılmaz, ağızdan yiyecek içecek verilmez.
- Başın altına, yumuşak bir malzeme konulur.
- Etrafın güvenliği sağlanır.
- Sıkan giysiler gevşetilir, kusmaya karşı tedbirli olunur.
- Yaralanma varsa gerekli işlemler yapılır.
- Tıbbî yardım istenir[112]. )
- HAVUÇ/PÜRÇÜKLÜ ve/<>/|| ŞALGAM
( ... VE/<>/|| Kırmızı havuç. )
- HAYR[Ar.] ile SALÂH[Ar.]
- HAYRET değil/yerine/= ŞAŞMA, ŞAŞIRMA, ŞAŞA KALMA
- HAYSİYET ile/ve/||/<>/>/< ŞAHSİYET
- HAZÂKAT ve/< EMÂNET ve/< SADÂKAT[< SIDK] ve/< ŞEFKÂT
- HECE ve/||/=/<> SADÂ
- HELEZON değil/yerine/= SARMAYAY
- HELİKS/HELIX[İng.] değil/yerine/= SARMAL
- HELVA ile SABUNİYE
( ... İLE Bir tür nişasta helvası. )
- HEMŞİRE/ŞVESTER değil/yerine/= SAYRICI < KARDEŞ[KADIN]
- HEP ile/ve/<> SADECE
- HER DERDE DEVÂ OLAN:
(")SARIMSAK(") ile/ve/değil/||/<>/< SARILMAK
- HERHALDE["HERALDE" değil!] ile/değil/yerine SANIRIM
- HERMENEUTİK ve SANAT
- HESAP BAKİYESİ değil/yerine/= SAYANAK KALANCASI
- HESAP CETVELİ değil/yerine/= SAYIŞ ÇİZELGESİ
- HESAP CÜZDANI değil/yerine/= SAYANAK BETLEĞİ
- HESAP EDİLME/HESAPLANMA değil/yerine/= SAYIŞILMA
- HESAP ETMEK/HESAPLAMAK değil/yerine/= SAYIŞLAMAK
- HESAP MAKİNESİ değil/yerine/= SAYIŞ YAPAR
- HESAP SAHİBİ değil/yerine/= SAYANAK İYESİ
- HESAP/ACCOUNT değil/yerine/= SAYANAK
- HESAP değil/yerine/= SAYIŞ
- HESAPLAMA/COMPUTATION değil/yerine/= SAYIŞIM
- HESAPLAŞMAK değil/yerine/= SAYIŞMAK
- HEZEYAN[Ar.]/DELÜZYON/DELUSION[İng.] değil/yerine/= SANRI
- HEZEYAN/DELİRİUM değil/yerine/= SABUKLANI/SAÇMALAMA
- HEZEYAN değil/yerine/= SAYIKLAMA
- HI/HEALTH INFORMATICS[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK BİLİŞİMİ
- HIE/HEALTH INFORMATION EXCHANGE[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK BİLGİSİ ALIŞVERİŞİ
- HIFZISSIHHA[Ar.]/SANİTASYON/SANITATION[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK KORUMA, SAĞLIKLAMA
- HİJYEN/HYGIENE[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK KORUMA BİLGİSİ
- HİJYENİK/HYGIENIC[İng.] değil/yerine/= SAĞLIKLI
- HİLUM[İng.] değil/yerine/= SAP
- HIMSS/HEALTHCARE INFORMATION AND MANAGEMENT SYSTEMS SOCIETY[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK BİLGİ VE YÖNETİM SİSTEMLERİ DERNEĞİ
- HIRS değil/yerine/>< SABIR
- HİSS-İ SELÎM/İLHÂMÂT-I RABBÂNÎ/BON SENS[Fr.] değil/yerine/= SAĞDUYU
- HIT/HEALTH INFORMATION TECHNOLOGİES[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK BİLİŞİM TEKNOLOJİLERİ
- HIYANET/İHANET[Ar.] değil/yerine/= SATKINLIK/SATINÇ
- HIZLI KULLANIM değil/yerine SAKİN KULLANIM
- HİZMET ve/||/<> SADÂKAT ve/||/<> FEDÂKÂRLIK
- HKM/HEALTHCARE KNOWLEDGE MANAGEMENT[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK BİLGİ YÖNETİMİ
- HL7/HEALTH LEVEL SEVEN[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK SEVİYE 7 STANDARDI
- HOŞ GELMEK/GİTMEK ile/ve/<> SAFÂ GETİRMEK/GÖTÜRMEK
- HÜCUM (ETMEK) değil/yerine/= SALDIRI (SALDIRMAK)
- HULLE[Ar.] ile SADÂKAT[Ar.]
- HULÛS değil/yerine/= SAFLIK, GÖNÜL TEMİZLİĞİ, SAMİMİYET
- HUMMA ile SARIHUMMA
( ... İLE Çoğunlukla sıcak ülkelerde görülen, bir cins sivrisinek aracılığı ile bulaşan, tene, sarı bir renk veren, ateşli bir sayrılık. )
- HÜMORAL/HUMORAL[İng.] değil/yerine/= SALGISAL
- HURMA'LARDA:
MEBRUM ile SAFAVİ ile SUFRİ ile SUGAYİ
- HÜRMETKÂR[Ar.] değil/yerine/= SAYGILI
- HÜRMETTE KUSUR ETMEMEK[Ar.] değil/yerine/= SAYGIYI EKSİK ETMEMEK
- HÜSN-Ü NİYET değil/yerine/= SAĞİSTEM
( İyi niyet. )
- HÜSN[Ar.] ile SABÂHAT[Ar.]
- İBÂDET ve/||/<>/>/< SADED
- İÇKİN ile/ve SAKLI
( IMMANENT vs./and HIDDEN )
- İCRA/CI ile/ve/<> SANAT/ÇI
- İÇSELLEŞTİRME ile/ve SAHİP ÇIKMAK
- İCTİNÂB/İHTİYAT[Ar.] değil/yerine/= SAKINMA, ÇEKİNME, UZAKLAŞMA
- İDDİA MAKAMI değil/yerine/= SAVCILIK ORUNU
- İDDİA ile/değil/yerine SALİH AMEL
- İDDİÂ değil/yerine/= SAV
- İDDİANÂME[Ar.] değil/yerine/= SAVCA
( Savcılığın soruşturma sonunda elde ettiği kanıtları ve savlarını içinde toplamış olduğu, mahkemede okuduğu yazı. )
- İDDİANÂME değil/yerine/= SAVBELGE/SAVCA/SAVLIK/SAVYAZI
- İDEFİKS değil/yerine/= SAPLANTI
- İDOLA = SANEM[Ar.] = PUT[Fars.] = IDOL[İng.] = IDOLE[Fr.] = IDOL[Alm.] = EIDOLON[Yun.] = ÍDOLO[İsp.]
- İHANET ETMEK değil/yerine/= SATKINLIK ETMEK
- İHÂNET değil/yerine/>< SADÂKAT
( Sözler verilir, sözler unutulur; gün gelir, ihânet eden, sadâkat ister. )
- IHE/INTEGRATING THE HEALTHCARE ENTERPRISE[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK GİRİŞİMCİLERİ BİRLİĞİ
- İHLÂS ile/ve SAMİMİYET
- İHMAL/İHMALKÂRLIK değil/yerine/= SAVSAMA/SAVSAKLAMA/SAVSAKLIK/BOŞLAMA
- İHMAL değil/yerine/= SAVSAKLAMA/SAVSAMA
- İHMALKÂR değil/yerine/= SAVSAK/SAVSAGAN/SAVSAMACI/BOŞLAGAN/BOŞLAMACI
- İHTİŞAM[< HAŞMET] ile/ve/||/<> ŞATAFAT
( Şanlı görünüş, tantana, debdebe. | Büyüklük, gözalıcılık, gösterişlilik, görkem. İLE/VE/||/<> Süs ve gösteriş. )
- İHTİSÂR değil/yerine/= SADELEŞTİRME
- İHTİYÂR ile/ve/||/<>/> SABIR
- İHTİYAT KAYDI İLE değil/yerine/= SAKINARAK/SAKINILARAK
- İHTİYAT/Î[Ar.] değil/yerine/= SAKINTI/L
- İHTİYAT/LI[Ar.] değil/yerine/= SAKINMA/SAKINGAN
( Herhangi bir korku ya da düşünce ile bir şeyi yapmaktan uzak uzak durmak, içtinap etmek. | Olabileceği düşünülen kötülüklere karşı önlemler almak. | Korumak, esirgemek, gözetmek. )
- İHTİYATÎ TEDBİR değil/yerine/= SAKINTIL ÖNLEM
- İHTİYATLI/İHTİYATKÂR değil/yerine/= SAKINGAN
- İKTER/JAUNDICE[İng.] değil/yerine/= SARILIK
- İLÜSTRASYON ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SANAT
( Yöntemli. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yöntemsiz. )
- İMAM ile/ve SAĞLIK
( Sağlık olmazsa saadet olamaz. )
- İMAN ve/||/=/<> SALİH AMEL
( Salih ameli olmayan, iman edemez. )
- İMAN ile/ve/<> SALİH AMEL ile/ve/<> HAKKI TAVSİYE ile/ve/<> SABRI TAVSİYE
- İMGELERDEN ARINMA ve/> SAF BİLİNÇ > MÂBED
- IMMANUEL KANT'TA:
"ARI USUN ELEŞTİRİSİ" ÖNCESİ ile "ARI USUN ELEŞTİRİSİ" SONRASI
- IMMOBİLİZASYON/IMMOBILIZATION[İng.] değil/yerine/= SABİTLEME
- IMPORT and DISCOUNTED IMPORTS and IMPORT LEVY and IMPORT REGIME and IMPORT SUBSTITUTION and SAFETY CONTROLS ON IMPORTS and SUBSIDISED IMPORTS
( İthalat. VE Dampingli ithalat. VE İthalat prelevmanı. VE İthalat rejimi. VE İthalat ikâmesi. VE İthalattaki güvenlik kontrolleri. VE Sübvansyonlu ithalat. )
- IN SILICO[İng.] değil/yerine/= SANAL ORTAMDA
- İNANDIĞI NOKTAYA ÇEKMEK İÇİN SORMAK ile SADECE SORU OLARAK SORU SORMAK
( Saptırma/çarpıtma. İLE Gerçeğe/doğruya olan bağlılıkla. )
( Kötü niyetli ya da bilgisizce. İLE Doğruyu bulmaya yönelik. )
- İNCELMEK yerine SAĞLIK
- İNGLİÇ ile SARIMSAK
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Sarımsağa benzeyen bir dağ bitkisi. İLE ... )
- İNHİRAF[Ar.]/ABERASYON[Fr.] değil/yerine/= SAPKINLIK, SAPINÇ | SAPITMA
- İP ile SAVLA[İt.]
( ... İLE Gemilerde bayrakları, direğe çekmekte kullanılan ince ip. )
- İRÂDE ile/ve/||/<>/> SAVAŞ
( Bireyde. İLE/VE/||/<>/> Topluluklar/toplumlar arasında. )
- İRFAN ve SADÂKAT
- IRMAK ile ŞATT[Ar.][çoğ. ŞUTÛT]
( ... İLE Büyük ırmak/lar. )
- İŞÇİ ile/ve/||/<>/> USTA ile/ve/||/<>/> SANATKÂR
( Elleriyle çalışan. İLE/VE/||/<>/> Elleri ve aklıyla çalışan. İLE/VE/||/<>/> Elleri, aklı ve gönlüyle çalışan. )
- İŞGAL ile/ve/||/<>/>/< SAVAŞ
- ISI YALITIMINDA:
BETON ile/değil/yerine/< AHŞAP ile/değil/yerine/< KÜTÜK ile/değil/yerine/< TAŞ ile/değil/yerine/< KERPİÇ ile/değil/yerine/< SAMAN
( Daha/en düşük. İLE/DEĞİL/YERİNE/< Daha/en yüksek. )
- ISITILAN KURBAĞA ÖYKÜSÜ değil/yerine SARI ÖKÜZ ÖYKÜSÜ
( ... DEĞİL/YERİNE Otlakların birinde bir öküz sürüsü yaşarmış. Çevredeki aslan sürüsünün de gözü öküzlerdeymiş. Ancak, öküzler saldırı anında bir araya geldiği zaman, aslanların yapılacak bir şeyi kalmazmış. Bu yüzden küçük hayvanlarla beslenmek zorunda kalan aslanlar, iyi beslenememeye başlayınca bir çare düşünmüşler. Topal aslan yanına bir iki aslanı da alarak, beyaz bayrak çekmiş ve öküz sürüsüne yanaşmış.
"SUÇ, HEP O SARI ÖKÜZ'DE..."
Öküzlerin önderi Boz Öküz ve yanındakilere tatlı dille konuşmaya başlamış:
"Saygıdeğer öküz efendiler. Bugün buraya sizden özür dilemeye geldik. Biliyorum. Bugüne kadar size zarar verdik. Ama inanın ki, bunların hiçbirini isteyerek yapmadık. Tüm suç hep o Sarı Öküz''de. Onun rengi sizinkilerden farklı ve bizim de gözümüzü kamaştırıyor, aklımızı başımızdan alıyor. Biz de barışseverliğimizi unutuyor ve saldırganlaşıyoruz. Sizle bir sorunumuz yok. Verin onu bize, siz kurtulun, yine barış içinde yaşayalım."
Boz Öküz ve heyeti, bu sözler üzerine, aralarında tartışmış ve teklifi haklı bularak, Sarı Öküz'ü vermişler aslanlara. Bir tek, Benekli Öküz karşı çıkmış ama kimseye derdini anlatamamış.
"AFERİN! SİZİ KUTLARIZ!"
Bir süre sonra, aslanlar yine aynı yöntemle gelip, bu kez Uzun Kuyruk'u istemişler:
"Gördünüz mü ne kadar barış severiz. Sizi de kararınızdan dolayı kutlarız. Ancak, şu sizin Uzun Kuyruk var ya, kuyruğunu salladıkça nereden baksak görünüyor ve aklımızı başımızdan alıyor. Size saldırmamak için kendimizi zor tutuyoruz. Oysa siz normal kuyruklusunuz. Verin onu bize, bu konuyu kapatıp, barış içinde yaşamaya devam edelim."
Boz Öküz ve heyeti, Uzun Kuyruk''u teslim etmiş, yine Benekli Öküz karşı çıkmış. Uzun Kuyruk, aslanların pençesi altında can vermiş.
"NEREDE KAYBETTİK BİZ BU SAVAŞI?"
Bu olay, sürekli tekrarlanmış, her seferinde farklı bahanelerle. Sonunda, öküzler zayıflamış, aslanlar küstahlaşmış. Artık, hiçbir bahane ileri sürmeden, doğrudan müdahale ederek, "Verin bize şunu, yoksa karışmayız" demeye başlamışlar. Birer birer aslanların pençesinde can verirken, Boz Öküz ve birkaç öküz kalmış geride. İçlerinden biri, önderlerine, "Ne oldu bize? Nerede kaybettik biz bu savaşı? Oysa, zamanında ne kadar da güçlüydük" diye sormuş.
Boz Öküz, Benekli Öküz'ün sözlerini anımsayarak, gözleri nemli... "Biz, Sarı Öküz'ü verdiğimiz gün kaybettik bu savaşı..." )
- İSLÂM[Ar.] ile ÎMÂN[Ar.] ile SALÂH[Ar.]
- İŞLET FİİLİN, DUYSUN KULAĞIN ve/||/<> NE VERİRSEN ELİNLE, O DA GELİR SENİNLE ve/||/<> SADECE İŞİNİ YAP, BIRAK ULUSUNLAR
- İSRAF ET(TİR)MEK değil/yerine/= SAYPA(T)MAK
- İSRAF ile SAVURGANLIK
- İSRAF değil/yerine/= SAYPAMA/TUTUMSUZLUK/SAVURGANLIK
- ISRAR ETMEK ile/değil/yerine/||/>< SADECE İSTEMEK/SORMAK
- ISRAR ile/değil ŞANSINI ZORLAMAK (İÇİN)
( [not] INSISTENCE vs./but (FOR TO) CHALLENGE THE CHANCE )
- İSSİ değil/yerine/= SAHİBİ
- İSTATİSTİK değil/yerine/= SAYIMBİLİM/SAYIMLAMA
- İSTATİSTİKÎ değil/yerine/= SAYIMLAMALI
- İSTATİSYEN değil/yerine/= SAYIMLAMACI
- ISTIRAP:
SAĞLIKSIZ/KİRLİ ile/değil/yerine/>< SAĞLIKLI/TEMİZ
- İSVİÇRE-BELLINZONA'DA, ÜÇ KALE:
CASTELGRANDE ile/ve/||/<> MONTEBELLO ile/ve/||/<> SASSO CORBARO
- İTİBAR ETMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SAYGI GÖSTERMEK
- İTİBAR/HAYSİYET[Ar.] değil/yerine/= SAYGINLIK/ÖZSAYGI
- İTİBÂR/LI değil/yerine/= SAYGIN/LIK
- İTİBAR/PRESTİJ değil/yerine/= SAYGINLIK
- İTİBARÎ[Ar.] değil/yerine/= SAYMACA
- İTTİKA[< Ar. VİKAYE] değil/yerine/= SAKINMA, ÇEKİNME | ALLAH'TAN KORKMA
- IVAN PAVLOV ve/||/<> BIANCHI ve/||/<> SANTIAGO RAMON Y CAJAL ve/||/<> ALOIS ALZHEIMER ve/||/<> HANS BERGER
- İYELİK/SAHİP OLMAK ile SAHİPLENMEK
( Sen sahip çıkmazsan, birileri gelir sahip çıkar. )
( Kendinin olan bir şeyi, yasa çerçevesi içinde, istediği gibi kullanabilme hakkını taşıma durumu. İLE ... )
- İYİ-KÖTÜ AYRIMI YAPMAK/TELKİN ETMEK değil/yerine (SADECE) NE OLMADIĞINI BELİRTME (ÇABASI)
- İYİLEŞME/ŞİFA:
SARIMSAK ve/||/+/hem de/<> SARILSAK
- İYİLİKTE:
SAYMAK ile/değil/yerine SAÇMAK
- İYİMSER/LİK ile/ve/||/<>/> SAKINGAN/İHTİYATLI İYİMSER/LİK
- İZİN VERME(ME)K ile "SAYGI" GÖSTERME(ME)K
( NOT TO ALLOW vs. DISRESPECTFULNESS )
- İZİN ile/ve/<>/< SALÂHİYET
- KABA/LIK ile/ve SAÇMA/LIK
- KABA/LIK ile/ve/değil/<> SAF/LIK
- KABAK ile SAKIZKABAĞI
( CUCURBITA cum CUCURBITA PEPO )
- KAÇMAK ile/ve SAKLANMAK
- KAF/CUFF[İng.] değil/yerine/= SARGAN
- KÂİN[Ar.] ile SÂBİT[Ar.]
- KALBUR[Ar. < GİRBAL] ile SARAT
( Tahıl ve başka iri taneli maddeleri elemek için kullanılan, büyük delikli ya da seyrek telli elek. İLE Büyük delikli kalbur. )
- KALEM İŞİ ile/||/<> ŞAM İŞİ ile/||/<> HALİÇ İŞİ
( Yapıların genellikle iç yüzeylerinin bezenmesinde kullanılan bir süsleme tekniği.[Boya, taş, ahşap yüzeyler üzerine fırça ile boyanan renkli nakışlar.] İLE/||/<> XVI. yüzyıl başında hem çini hem de keramiklerde kullanılan bir teknik.[En önemli özelliği, sırın pek parlak olmaması nedeniyle renklerin puslu görünmesidir. En karakteristik renkler, puslu bir yeşil ve mordur.] İLE/||/<> XV. yüzyıl sonunda mavi-beyaz tekniğin keramiklerde kullanılan bir uygulaması.[İnce spiral dallar üzerinde minik çiçekler, yapraklar yer alır.] )
- KALIP[Ar.] ile SAÇULA[İt.]
( ... İLE Dökümcülerin kullandığı, ağaçtan yapılmış kalıp. )
- KALMA!:
KÖR ve/||/<> SAĞIR ve/||/<> DİLSİZ
( Geçmiş(in)e. VE/||/<> Şimdi'(n/y)e. VE/||/<> Geleceğ(in)e. )
- KANATLI MEYVE, SAMARA = SİMÂR-I MÜCENNEHA = SAMARE
- KANDIRMA/CA ile/ve/değil ŞAŞIR(T)MA/CA ile/ve/değil YANILTMA/CA / YANILSAMA
- KANDIRMAK ile SANDIRMAK
- KANIKSAMA ile/ve SAHİPLENME
( TO BE INURED TO vs./and TO CLAIM )
- KANIT ile/ve/||/<> SAĞLAMA
- KANSER (GÖZELERİ) ile/||/<> KARSİNOM ile/||/<> SARKOM
( ... İLE/||/<> Kas, bağ doku, kemiklerde. İLE/||/<> ... )
( Bulaşma, sıçrama, yayılma olur/olabilir. İLE/||/<> Bulaşma/sıçrama olmaz fakat aynı yerde yoğunlaşması ve tekrarlaması oranındadır. İLE/||/<> ... )
( Kemoterapi, ışın terapisi ve cerrahi gibi çeşitli/çoklu tedavi yöntemleri uygulanır. İLE/||/<> Ameliyat gerektirir. İLE/||/<> ... )
( ... İLE/||/<> Deri bölgesinde de olabildiği gibi, daha çok, gövde boşluklarında ve derinliklerinde. İLE/||/<> ... )
( İlgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )
( CANCER (CELL) vs./||/<> CARCINOME vs./||/<> SARCOME )
- KANUN[Ar.] ile/ve/< SANTUR[Fars. < SENTÛR < Yun.]
( Parmaklarla. İLE/VE Kanun biçiminde fakat tokmaklarla çalınan bir çalgı. )
( YATUK: Kanun, santur gibi sazların ortak adı. )
- KAPELA[İt.] değil/yerine/= ŞAPKA
- KAPI ile/ve/||/<>/> SAPI
- KAPILANMA ile/ve/||/<> SABİTLENME
- KAPİTALİZM ile/ve SAVAŞ
- KÂR[Azr.] = SAĞIR[Tr.]
- KARAGÖZ SAHNESİNDE:
ÇIRAK ile/ve/<> YARDAK ile/ve/<> DAYREZEN ile/ve/<> SANDIKKAR
- KARATE KUŞAKLARINDA:
BEYAZ ile/ve/||/<>/> SARI ile/ve/||/<>/> TURUNCU ile/ve/||/<>/> YEŞİL ile/ve/||/<>/> MAVİ ile/ve/||/<>/> KAHVERENGİ(3. KYU) ile/ve/||/<>/> KAHVERENGİ(2. KYU) ile/ve/||/<>/> KAHVERENGİ(1. KYU) ile/ve/||/<>/> SİYAH (1. DAN) ile/ve/||/<>/> SİYAH (2. - 10. DAN)
- KARIŞTIRMAK ile/ve ŞAŞIRMAK
( TO CONFUSE vs./and TO LOSE )
- KARİZMA/İMAJ ile/yerine SAĞLIK
( Dünyanın en büyük mülkü sağlık, en büyük hazinesi memnun olmasını bilme, en büyük dost kendine-güven, en büyük sevinç de aydınlanmaya ulaşmadır. )
- KARMAŞIK ile/değil/yerine "SARMAŞIK"
- KARPUZ[Fars. < HARBÛZ | Kavun.] ile ŞALAK
( Kabakgillerden, sürüngen gövdeli parçalı sert yapraklı, sarı çiçekler açan bir bitki. | Bu bitkinin dışı yeşil kabuklu, içi kırmızı ve sulu, iri meyvesi. | Lamba karpuzu. | Kadın memesi. İLE Ham, büyümemiş karpuz. )
( BOSTAN: Sebze bahçesi. | Kavun, karpuz tarlası. | Kavun ve karpuza verilen ortak ad. )
( BATİH, BITTÎH ile ... )
( CITRULLUS VULGARIS cum ... )
- KARTAL ile ŞAH KARTAL
( )
( Şah kartalın nesli küresel ölçekte tehlike altında. Türkiye’de tahminen 100 çift yaşıyor. Trakya genelinde yaptığımız çalışmada 44 yuva bulduk. İyi haber, 27 tanesinde kartallar yaşıyor ve bu yıl[2015] 26 kartal civcivi oldu. Şah kartallar dere boyundaki en uzun söğüt ağaçlarına yuvalarını kuruyor ve gelengi, kirpi ve hatta martıyla besleniyor.
Yuva ağaçlarının kesilmesi, beslenme alanlarının yok edilmesi, izole edilmemiş elektrik telleri ve rüzgar enerjisi için kurulan santrallerin pervaneleri kartalların önündeki en büyük tehditler. Bu, şah kartal için öyle bir durum ki, Türkiye’de sadece 200 insan kaldığını düşünün ve sadece 26 bebeği bulabildik. Şah kartal için araştırmaya, öğrenmeye ve onları kurtarmak için yapabileceklerimizi keşfetmeye devam edeceğiz. )
( ... vs. IMPERIAL EAGLE )
( ... cum AQUILA HELIACA )
- KARTAL ile ŞAHİN/KEKÜK[dvnlgttrk] ile DOĞAN
( Ne olmadıkları üzerinden tanımlanırlar. ["Çaylakların, akbabaların, atmacaların, şahinlerin ve doğanların dışında kalan, gündüz avlanan, büyük bir yırtıcı kuş."] İLE ... İLE ... )
( Dişilleri, erillerinden daha iridir. [Türün yırtıcılık düzeyi arttıkça, dişil ile erili arasındaki fark belirginleşir.] İLE ... İLE ... )
( Gözleri, gövdelerine oranla, insandakinden 20 kat daha büyüktür. [Görme keskinlikleri, kişininkinden 8 kat fazladır.][Bir tavşanı 3 km. öteden fark edebilirler.][Avlarının üzerine çullandığında, göz kasları mercek bombesini sürekli olarak ayarlayarak saldırı boyunca odak keskinliğini ve derinlik algısını korur.] İLE ... İLE ... )
( Yüksekte uçan türlerin, havanın ısınarak hafiflemesini beklemeleri gerekir. İLE ... İLE ... )
( Ne kadar ağırlarsa, av o kadar geç başlar. [Pike yapan bir kartalın hızı saatte 300 km. hıza çıkabilir fakat bu girişimlerin ancak 1/4'ü hedefe ulaşır.] İLE ... İLE ... )
( Ölü ya da diri herşeyi yerler. İLE ... İLE ... )
( İkişerli kümeler halinde yumurtlarlar. [Yumurtadan ilk çıkan yavru kartal kardeşini öldürür.] İLE ... İLE ... )
( Güneşi simgeler. İLE ... İLE ... )
( Bizans İmparatorluğu'nun simgesiydi. [Başlardan biri Eski Roma, öteki ise Yeni Roma(Konstantinopolis)] İLE ... İLE ... )
( ile
ile
)
( Kartalların fotoğrafı neden yandan çekilir?
İşte nedeni!...
)
( NESR, UKAB[çoğ. AKABE, IKBÂN]["ka" uzun okunur] ile ...
YERHÛM: Eril kartal. )
( EAGLE vs. HAWK )
( AQUILA[< ACCIPITER: Avcı kuş.] cum ACCIPITER, BUTEO BUTEO
ACCIPITRADAE [ailesi] cum ... )
- KARTAL ile SAVAŞÇI KARTAL
( ... İLE Babunları avlarlar. )
( ... İLE Mandril maymunlarını avlarlar. [Kendinin 4 katı büyüklükteki bir antilobu bile öldürebilirler.] )
( İkisi de yılanları avlarlar. )
( Pencelerinde sallanan yılanla havalanırlar. İLE Yılanı kafalarından başlamak üzere yemeye başlarlar. )
( ... İLE Afrika'da yaşar. )
( ... vs. IMPERIAL EAGLE
... vs. SHORT-TOED EAGLE )
( ... cum POLEMAETUS BELLICOSUS
... cum AQUILA HELIACA
... cum HALIAEETUS PELAGICUS
... cum CIRCAETUS GALLICUS )
- KAŞKA ile SAKAR/AKITMA
( Atın alnındaki beyaz leke. İLE Hayvanların alnındaki beyaz leke. )
- KAVGA[Fars. < GAVGA: Gürültü.] ile !SAVAŞ
- KAVİLEŞMEK[Ar. + Tr.] değil/yerine/= SAĞLAMLAŞMAK, PEKİŞMEK
- KAVRAM ve SABİTE
( CONCEPT and CONSTANT/STATIC )
- KAVRAM ile/>< SAÇMA
- KAVRAM ve/||/<>/= SAF DÜŞÜNCE/DÜŞÜNME
- KAVRAM ile SALTIK
( CONCEPT vs. ABSOLUTE )
- KAVRAM ile SALTIK
- KAVRAM ve/||/<>/> SANAT
- KAVUN ile ŞAMAMA[Ar.]
( ... İLE Güzel kokulu bir tür kavun. | Kavuna benzer bir yıllık otsu ve sürüngen bir bitki. )
( BITTÎH ile ŞEMÂME )
( ... ile KÂLE )
( ... cum CUCUMIS DUDAIM )
- KAYGI değil/yerine/>< SAYGI
( "Kaygı..." yazısı için burayı tıklayınız... )
- KAYIŞKIRAN = SABANKIRAN
( Baklagillerden, kökleri toprağa derince girdiği için tarlalar sürülürken sabanı tutan, çiçekleri kırmızı bir bitki. )
( ONOSIS SPINOSA )
- KAYPAK/LIK ile/değil/yerine/>< SAMİMİ/YET
- KÂZİB(KİZBİYET) ile SÂDIK(SIDKIYET)
( Vakıaya mutabık olup olmaması açısından. )
( Vakıanın önermeye mutabık olup olmaması açısından Hakikat ya da Bâtıl. )
- KEDİ ile SAVANNA KEDİSİ
( ... İLE Evde beslenilen kediler ile vahşi kedi türünün birleşmesiyle ortaya çıkar. )
- KEDİ ile SAZ KEDİSİ
( ... İLE Nesli tehlike altında olan 3 canlıdan biri. [Saz Kedisi, Orfoz, Deniz Kaplumbağası] )
- KEDİ ile SAZLIK KEDİSİ
( )
( ... İLE Hindiçin Yarımadası ve Sri Lanka'dan, Hindistan ve Mezopotamya üzerinden İdil Deltası ve Sincan Uygur Bölgesi'ne kadar geniş alana dağılmıştır. Afrika kıtasındaki tek popülasyonu, Mısır'da, aşağı Nil Vadisi'nde ve Türkiye'de[Eğirdir Gölü, Nallıhan, Manavgat Çayı, Akyatan Gölü, Porsuk Çayı'nda] bulunan bir kedi türüdür. )
- KEL/LİK ile/değil/yerine SAÇSIZ/LIK
- KEMAN ile/ve SARİNDA
( ... İLE/VE Hint kemanı. )
- KEMENÇE ile SARANGİ
( ... İLE Kuzey Hindistan klâsik müziğinde kullanılır. )
- KEMİK ile SABANKEMİĞİ
( ... İLE Burun boşluklarını birbirinden ayıran çeperin arkasında bulunan, ince, uzun bir kemik. )
- KENDİ KENDİNE KONUŞMAK ile SAYIKLAMAK
( Zihinsel bozukluklarda. İLE Uykuda ya da hastalıkta. )
- KENDİNİ/BİRİNİ "DEĞERLENDİRİRKEN":
SAHİP OLMADIKLARI(N) İLE ile/ve/değil/yerine/||/<> SAHİP OLDUKLARI/N İLE NELER YAPTIĞI(N)/YAPABİLDİĞİ(N)
- KERÂMET ve/<> SAADET
( İlmin ikramları. )
- KERTENKELE ile SAKANGUR
- KESİN/LİK ile SABİT/LİK
( DEFINITE vs. FIXED )
- KESKİN ile/değil/yerine/>< SAKİN
( Zâhirde. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Mânâda. )
- KETEBE ile/ve SEVVEDE ile/ve NESEHA ile/ve HARRERE ile/ve NEMEKA ile/ve RAKAME ile/ve NAKALE ile/ve ZEBERE ile/ve SATARE ile/ve İSTİRAHE
- KİBİR >< SAYGI(HÜRMET)
- KİLİM ile/ve SAVAN
( ... İLE/VE Pamuk ipliğinden yapılan kalınca kilim. )
- KİLİM ile SAVAN
( ... İLE Pamuk ipliğinden yapılan, kalınca kilim. | Yaygı, örtü. )
- KILIZMAN ile SAZLIK
( Sazlık yer. )
- KILKIRAN = SAÇKIRAN
( Bir mantarın oluşturduğu, kılları döken bir deri sayrılığı. )
- KİN ile/değil/yerine/>< SADÂKAT
- KIRLANGIÇ ile SAĞAN
- KIRMIZI İLİK ile SARI İLİK
( Yassı kemik boşluklarını dolduran ilik. İLE Uzun kemiklerin orta kısımlarını 20 yaşından sonra dolduran kemik iliği. )
( RED MARROW vs. YELLOW MARROW )
- KİŞİ:
MUTLU ve/||/<>/> KARARLI ve/||/<>/> ONURLU ve/||/<>/> "BÜYÜK" ve/||/<>/> SAYGIN ve/||/<>/> İNSAN
( Sevgimiz kadar. VE/||/<>/> Bilgimiz kadar. VE/||/<>/> Ürettiğimiz kadar. VE/||/<>/> Paylaştığımız kadar. VE/||/<>/> Merhametimiz kadar. VE/||/<>/> Dürüstlüğümüz kadar. )
- KİŞİ/İNSAN ile/ve/<> SAYGI
( HUMAN vs./and RESPECT )
- KİŞİ = ŞAHIS/FERD = PERSON[İng.] = PERSONNE[Fr.] = PERSON[Alm.] = PERSONA[Lat., İsp.]
- KİŞİ ve/<> SANATÇI
( Ben-im gören, hem gösteren. )
( HUMAN and/<> ARTIST )
- KİŞİLERDE BAKILMASI GEREKEN/ÖNCELİKLİ OLAN:
"VAAD/LER" değil SAMİMİYET
- KİŞİLİK = ŞAHSİYET = PERSONALITY[İng.] = PERSONALITÉ[Fr.] = PERSÖNLICHKEIT, PERSONALITÄT[Alm.] = PERSONALIDAD[İsp.]
- KİŞİSEL = ŞAHSİ = PERSONAL[İng.] = PERSONNEL[Fr.] = PERSÖNLICH, PERSONAL[Alm.]
- KITAL[Ar. < KİTAL] değil/yerine/= SAVAŞ
( Vuruşma, birbirini öldürme. | Savaş. )
- KIZ ve SÂNİYE ve SÂLİSE ve RABİA
- KIZIL ŞAHİN ile ŞAH KARTAL
( ile
)
- KIZIL/QIZIL ÇÜVİT ile AL ÇÜVİT ile KÖK ÇÜVİT ile YAŞIL ÇÜVİT ile SANG ÇÜVİT
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Parlak kırmızı renk. İLE Kızıl turuncu renk. İLE Parlak mavi renk. İLE Yeşil renk. İLE Sarı renk. )
- KIZMA/KIZGINLIK ile/ve/değil ŞAŞIRMA/ŞAŞKINLIK
( [not] TO GET ANGRY vs./and/but BEWILDERMENT )
- KOÇ ile SAKIZ KOÇU
( ... İLE Osmanlı döneminde Sakız Adası'ndan getirtilen koç. )
( ... İLE Sultan Abdülaziz, bunların meraklılarındandı. )
- KOİL/COIL[İng.] değil/yerine/= SARMAL TIKAÇ, SARGI
- KÖK ile SAÇAKKÖK
( ... İLE Buğdayda olduğu gibi asıl kökün çevresindeki ek köklerin gelişmesiyle oluşan kök topluluğu. )
- KOKARCA ile SANSAR
( ... vs. MARTEN )
( ... cum MARTES )
- KÖKSAP, RİZOM = SÂK-I ZÂHİF = RHIZOME
( Süsende olduğu gibi her yıl kök süren ve yer üstüne sap çıkaran, çok yıllık yer altı gövdesi. )
- KOKU ile SASI
( ... İLE Küf ve çürük gibi kokan. | Kokuşmuş. )
- KOL ile/ve SAP
- KÖLE/LİK ile/ve ŞAŞKIN/LIK
- KOLİK[Fr. < COLIQUE] değil/yerine/= SANCI
( Bağırsak, böbrek gibi içi boş organlarda, aralıklı duyulan güçlü sancı. )
- KOLİK/COLIC[İng.] değil/yerine/= SANCI
- KOLTUK ile/değil SANDALYE
- KOMEDYEN ile ŞAKACI
( ... cum BALATR )
- KOMİK ile/ve/değil/||/<>/> SAÇMA
- KOMMOSYO/COMMOTIO[İng.] değil/yerine/= SARSINTI
- KONAK ile ŞATO[Fr. CHATEAU]
( ... İLE Avrupa'da, "soylu" kişilerin oturduğu, çevresi hendek, sur ve kulelerle çevrili konak. | Geniş toprağı olan, büyük konut. )
- KONKÜZYON/CONCUSSION[İng.] değil/yerine/= SARSINTI
- KONSOLİDASYON[İng. < CONSOLIDATION] değil/yerine/= SAĞLAMLAŞTIRMA | BÜTÜNLEŞME
( Borçlanmaların uzun süreli(vadeli) borç durumuna getirilmesi. )
- KONSTANT/CONSTANT[İng.] değil/yerine/= SABİTE
- KONTÖR yerine SAYAÇ
- KONUŞTURAN/KONUŞULAN REKLÂM ile/ve/<>/değil/yerine SATTIRAN REKLÂM
- KÖPEKBALIĞI ile SABANBALIĞI
( ... İLE Dev köpekbalığıgillerden, boyu beş metre kadar olabilen, kuyruğu sabana benzer bir köpekbalığı. )
( ... cum ALOPIAS VULPES )
- KORKMAK ile/değil SAVUNMAYA GEÇMEK
( [not] AFFRAID vs./but TO GET IN DEFENSE )
- KORKU/KORKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SAYGI/SAYMAK
( Korkuyu yenmek, bilgeliğin başlangıcıdır. )
( Tanrı'yı düşünmeden önce, kendinizi kabul etmek zorundasınız. )
( Before you think God, you must accept yourself. )
( FEAR vs./and RESPECT
RESPECT instead of FEAR )
- KORKU ile/ve/||/<> KIZMA/ÖFKE ile/ve/||/<> ÜZÜNTÜ/ÜZÜLME ile/ve/||/<> UTANMA/UTANÇ[>< AÇGÖZLÜLÜK] ile/ve/||/<> İĞRENME/TİKSİNTİ | ile/ve/||/<> SEVİNÇ(NEŞE)/COŞKU ile/ve/||/<> ŞAŞIRMA/ŞAŞKINLIK/HAYRET
( Farklı coğrafyalarda yaşayıp farklı dilleri konuşsa da yeryüzünde yaşayan tüm bireyler, şu 6 ya da 7 duygu-durum için aynı yüz ifadesi ve mimikleri kullanıyor. )
( )
( )
- KORKUYA DAYALI "SAYGI" ile/değil/yerine SAYGI
- KÖRLER ÇARŞISINDA ve/||/<> SAĞIRLAR ÇARŞISINDA
( Ayna satma! VE/||/<> Gazel atma! )
- KORNEA[Lat.] değil/yerine/= SAYDAM TABAKA
- KORSE değil/yerine/= SARGAÇ
- KORUMA ile/ve/||/<> SAVUNMA
- KORUMAK ile SAHİP ÇIKMAK
( TO SAVE vs. TO CLAIM )
- KORUMAK ile/ve SAKINMAK
( TO PROTECT/SAVE vs./and TO AVOID )
- KORUNMA ile/ve SAVUNMA
( PROTECTION vs./and DEFENCE )
- KÖŞEBEND[Fars. < GÛŞE + BEND] = SALVEK
( XV. yy.'a kadar yoktur. )
( Bir yere fotoğraf yapıştırmaya yarayan, üçgen biçiminde arkası zamklı küçük kâğıt. | Birleşen iki kereste vb.ni tutturmaya yarayan, dik açı biçiminde bükülmüş demir, L demiri. )
- KOŞUK ile SAGU
( Çoğunlukla aşk, kahramanlık, güzellik, doğa, hasret, savaş ile ilgili söylenirdi. İLE Ölüm ve yas ile ilgiliydi. )
( Genellikle şölen ve sığır adlı eğlence törenlerinde söylenirdi. İLE Yuğ adlı cenaze törenlerinde söylenmekteydi. )
- KOŞUL = BAYLAV = ŞART = CONDITION[İng., Fr.] = BEDINGUNG[Alm.] = CONDITIO[Lat.] = CONDICIONAR[İsp.]
- KÛFİ ile/ve SATRANÇ KÛFÎ
- KUL ile/ve/<>/|| SABIR EHLİ
- KUMAŞ ile SATEN[Fr. < Çince]
( ... İLE Atlas. | Atlas gibi parlak, pamuklu kumaş. | Bu kumaştan yapılmış olan. )
- KÜNYE değil/yerine/= SANLIK
- KURAM ve/||/<> KİŞİ ve/||/<> SAYRILIK/HASTALIK ve/||/<> KİŞİLİK BOZUKLUĞU
( Davranışçı Terapi | Benedict | Paraonoid Bozukluk | Depresif Kişilik
Bilişsel Kuram | Beck | Obsesif Kompulsif Bozukluk | Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluğu
Bireysel Psi.(Adler) | Adler | Karşı Olma, Karşı Gelme Bozukluğu | Şizotipal
Ego state | Ecstein | Paylaşılmış Psikotik bozukluk | Pasif Agresif
Psikotoplumsal Gelişim | E.Erickson | Eşeysel İşlev Bozukluğu | Antisosyal
Kendilik Psikolojisi | Kohut | Uyku Bozukluğu | Mazoşistik
DDDT | Ellis | Özgül Fobiler | Çekingenlik
Evrimsel Psikiyatri | Maslow | Vajinismus | Paranoid
Roger'cı Sağaltım | Rogers | Yaygın Kaygı Bozukluğu | Histriyonik
Ego Psikolojisi | Anna Freud | Travma Sonrası Stres Bozukluğu[PTSB] | Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluğu
Varoluşçu Terapi | Yalom | Yaz Etkileşimi | Self-defeating
Bireysel Psikoloji(Adler) | Bandura | Somatizasyon Bozukluğu | Pasif Agresif
Ayrılma-Bireyleşme | Mahler | Panik Bozukluk | Çekingenlik
Masterson Kuramı | Masterson | Şizofreni | Narsisistik
Transpersonel Psi. | Jung | Depresyon | Şizoid
Fenomenolojik Kuram | Kernberg | Sosyal Fobi | Borderline
Dürtü-Savunma Kuramı | Fairbairn | Madde Bağımlılığı | Şizoid
Biyolojik Kuram | E. Fromm | Egodistonik | Eşeşeysellik | Antisosyal
T.A | Watkins | Tikler | Sadistik
Oyun ve Gerçeklik | Winnicott | Kimlik krizi | Paranoid
Dürtü-Savunma Kuramı | Freud | Fobiler | Antisosyal
Logoterapi | Frankl | Dürtü Kontrol Bozukluğu | Pasif agresif
Hümanistik Psi. | Otto Rank | Konversiyon Bozukluğu | Histriyonik
Nöropsikanaliz | Schore | Hiperaktivite | Karışık tip
Nesne ilişkileri | Sullivan | Yeme Bozukluğu | Depresif Kişilik
Varoluşçuluk | Rollo May | Bipolar Bozukluk | Bağımlı
T.A. | Jacobson | İntihar | Self-Defeating
Gestalt | Bowlby | Davranım Bozukluğu(Ergen) | Narsisistik
Toplumsal Travama | Vamık Volkan | Toplumsal Travmanın Çözümü | Onarıcı ve Yıkıcı Önder
Şema Terapi | Risley | Parafidiler | Borderline )
- KÜRATİF/CURATIVE[İng.] değil/yerine/= SAĞALTICI | İYİLEŞTİRICİ
- KÜRE ile SAHTE KÜRE
( SPHERE vs. PSEUDO SPHERE )
- KURUCU ile/ve SAVUNUCU
- KUŞ ile SAKSONYA KRALI CENNET KUŞU
( ... İLE Batı Yeni Gine'de görülürler. )
- KUŞ ile SARIASMA/SARICIK
( ... İLE Ötücü kuşlar takımının, sarıasmagiller ailesinden, parlak sarı tüylü kara kuyruklu bir kuş. )
( ... cum ORIOLUS ORIOLUS )
- KUŞKU ile SANI
( DOUBT vs. SURMISE )
- KÜSÛR ile/||/<> CÜZ[çoğ. ECZÂ] ile/||/<> SAHÎH ile/||/<> MAHREC
( Kesirli sayı. | Kendisinden daha büyük bir sayıya pay olan sayı ya da payda alan sayı. İLE/||/<> Kesirli sayılarda bütünden alınan parça, pay. İLE/||/<> Tam sayı. | Kendinden daha büyük bir sayıya pay olmayan sayı ya da payda almayan sayı. İLE/||/<> Payda. )
- KUTSAL = KUTSİ, MUKADDES = SAINT, HOLY[İng.] = SAINT[Fr.] = HEILIG[Alm.] = SANCTUS[Lat.] = SANTO/TA[İsp.]
- KUYUMCU ile SARRÂF
( ... İLE Mesleği, kâğıt ve metal paraları birbiriyle değiştirmek, tahvil alışverişi yapmak olan kişi. )
( ZERGER ile ... )
( JEWELLER vs. GOLD DEALER )
- LÂ-YETEZELZEL[Ar.] değil/yerine/= SARSILMAZ | GÜVENİLİR
- LALA ile SADRAZAM
( Sultanların sadrazamlara verdikleri unvan. )
- LÂLE ile/ve SAHİBKIRAN
- LAUBALİLİK ile/değil/yerine/< SAMİMİYET
- LEYLEK ile SARI GAGALI LEYLEK
( CICONIA CICONIA cum MYCTERIA IBIS )
- LÜFER ile SARIKANAT
( ... İLE Çinakoptan biraz büyük lüfer. )
- LÜKS ile ŞANS
( LUXURY vs. CHANCE )
- M-HEALTH/MOBILE HEALTH[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK, M-SAĞLIK
- MAĞDUR HAKLARI ile/ve/<> SANIK HAKLARI
- MAHABBET[Ar.] ile SADÂKAT[Ar.]
- MAHFUZ[Ar.] değil/yerine/= SAKLANMIŞ/KORUNMUŞ
( MAHFUZEN: Gözaltında olarak. )
- MAHFUZ değil/yerine/= SAKLI/KORUNUK
- MAHRUMİYET ve/> SAHTE KENDİLİK
- MAHSUBEN[Ar.] değil/yerine/= SAYILCA
- MAHSUP değil/yerine/= SAYIŞIK
- MAKARA değil/yerine/= SARDIRAÇ
- MALEZYA BAYRAĞI'NDA:
AY ve/<> YILDIZ ve/<> MAVİ ve/<> SARI
( İslâm'ı simgeler. VE/<> Eyaletleri simgeler. VE/<> Birlik'i simgeler. VE/<> Kraliyeti simgeler. )
( Malezya'yı oluşturan 13 eyalet, Malezya bayrağı ile birlikte kendi eyalet bayrağını kullanmaktadır. )
- MÂLİK[< MÜLK | çoğ. MÜLLEK] ile/ve/değil/yerine/||//<>/>/< SÂLİK[< SÜLÛK]
( Sahip, bir şeye sahip olan. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Bir tarikata girmiş bulunan. | Yolcu, Allah'a giden yolu tutana, seyr hâlinde bulunduğu sürece verilen isim. )
- man. pr.[Lat. < MANE PRIMO] değil/yerine/= SABAH ERKENDEN
- MANDAR[Oğuz] ile SARMAŞIK
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Ağaçlara sarılan ve ağacın kurumasına neden olan bir bitkinin adı. İLE ... )
- MANHATTAN ile/değil SANHATTAN
( ... İLE/DEĞİL Şili'nin başkenti Santiago'da, yüksek binaların bulunduğu bölgeye verdikleri ad. )
( İLE/DEĞİL
)
- MANŞON/CUFF[İng.] değil/yerine/= SARGAN
- MARCOS:
MARGARITAS ve/||/<> ALTAMIRANO ve/||/<> RANCHONUEVO ve/||/<> COMITAN ve/||/<> OCOSINGO ve/||/<> SAN CRISTOBAL
( Zapatist Ulusal Kurtuluş Örgütü'nün, altı kentin başharflerinden oluşan Meksika yerlilerinin önderi. )
- MARCUS TULLIUS TIRO ile/ve/||/<>/> LUCIUS ANNAEUS SENECA ile/ve/||/<>/> JOHN WILIS ile/ve/||/<>/> SAMUEL TAYLOR
( Romalı hatip Cicero'nun azatlı kölesi olan Marcus Tullius Tiro, efendisinin gerek senatodaki söylevlerini ve gerekse hazırladığı konuşmaları steno ile yazmıştı. İLE/VE/||/<>/> Seneca, Tiro'nun kısaltmalarını geliştirmiş ve bunların sayısı 8.000'e kadar çıkmıştır. İLE/VE/||/<>/> Günümüzde kullanılan stenografi tekniğinin temeli ise XVII. yüzyıla dayanmaktadır. [XVII. yüzyılda yeniden gündeme gelmesinin nedeni ise parlamentonun siyasi yaşama girişidir. Artan meclis oturumları ve alınması gereken önemli notlar arttıkça yazı dili yeniden kullanıma girmiştir. Wilis, bu yazı diline geometrik biçimleri katmasının yanı sıra stenografi terimini de ilk kez kullanmıştır. İLE/VE/||/<>/> Yazdığı makale ile 1792 yılında bu yazı dilini dünyaya tanıtmayı başarmıştır. )
( Nicolas Steno[11 Ocak 1638 - 25 Kasım 1686] ile bir ilgisi yoktur. )
- MAREŞAL/MÜŞİR değil/yerine/= SAVAŞHAN
- MARUF değil/yerine/= SANLI
- MASKE ile/ve/||/<> SAHTE KİŞİLİK
- MASLAHAT ve/||/<>/> SANAT
- MATEMATİKTE:
EŞLEŞME ve/||/<> ÖLÇME ve/||/<> SAYMA ve/||/<> STANDARDİZASYON ve/||/<> KÜME ve/||/<> BAĞINTI ve/||/<> İŞLEV(FONKSİYON)
- MAYMUN ile SAKİ
- MAYMUN ile SARI KUYRUKLU MAYMUN
( ... İLE Sadece Peru And Dağları'nda, Amazonas ve San Martin bölümlerinin yanı sıra La Libertad, Huánuco ve Loreto'nun sınır bölgelerinde bulunan nadir bir primat türüdür. )
( )
( MONKEY vs. PERUVIAN YELLOW-TAILED WOOLLY MONKEY )
( ... cum OREONAX FLAVICAUDA )
- MAZNÛN[Ar. < ZANN] değil/yerine/= SANIK
- MAZNUN değil/yerine/= SANIK
- MEBÛS[Ar.] değil/yerine/= SAYLAV/MİLLETVEKİLİ
- MEDRESE ile/ve SAHN-I SEMAN MEDRESELERİ
- MELÂHAT[Ar.] ile/ve SABÂHAT[Ar. < SUBH] ile/ve BEŞENC[Fars.]
( Güzellik, yüz güzelliği. İLE/VE Güzellik, lâtiflik, yüz güzelliği. İLE/VE Yüz lâtifliği, güzelliği, parlaklığı ve gençliği. )
- MEN-İ MUARAZA DÂVÂSI değil/yerine/= SATAŞMANIN ÖNLENMESİ ARANCI
- MEN'[Ar.] ile SADD[Ar.]
- MERAK ile/ve/<> ŞAŞKINLIK
- MERCAN ile ŞAPTAŞI
( ... İLE Kızıldeniz'den çıkarılan, beyaza çalan renkte, pek çok dalı olan mercan türü. )
- MEREK = SAMANLIK
- MERHAMET ile/ve SABIR
- MERMİ ile ŞARAPNEL[Fr. < SHRAPNEL]
( ... İLE Patladığında etrafa küçük parçalar saçan bir tür top mermisi. )
- MEYHÂNE ile/ve/<> ŞARAP
( Gönül. İLE/VE/<> Aşk. )
- MEZOKARP = ŞAHM-I SEMERE = MÉSOCARPE
- MİHR[Ar.] ile SADÂK[Ar.]
- MIKNATIS ile SARIM
( ... İLE Sarma eylemi. | Bir şeyi, bir kez saracak miktar. | Elektromıknatıslarda, makara biçiminde sarılan iletken telin, her bir halkası. )
- MİKONOS ile/ve/<> SANTORİNİ
( Yunanistan'ın, Venedik'i olarak tanımlanmaktadır. İLE/VE/<> Siklad takımadaları olarak anılan Yunan adaları arasında en farklı, etkileyici ve ünlü olan, yarım ay şeklindeki ada. )
- MİNNET (DUYMAK) ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SAYGI (DUYMAK)
- MİSÂL ile/>< SÂLİM
( İlk yazacı illet yazaçlarından biri olan sözcük. İLE/>< İçinde illet yazaçlarından [elif, vav, y e] biri bulunmayan sözcük. )
- MİSİLLEME ile/ve/ne yazık ki/> SAVAŞ
- MİSTİSİZM ve ŞİİR ve SANAT
- MİT ile/ve/||/<> SAKLAMA
- MİZANPAJ[Fr.] değil/yerine/= SAYFA DÜZENİ
- MODİST ile ŞAPKA YAPICISI
( Şapka yapıcısı. | Moda eşyası satan. )
- MODLAR:
| ÇOCUK ve İÇ EBEVEYN ve BAŞ ETME |
ile/ve/değil/yerine/||/<>/>
SAĞLIKLI YETİŞKİN
- MONARŞİ ile SALTIK(MUTLAK) MONARŞİ
- MORKİNOS:
MAVİ YÜZGEÇLİ ile/<> SARI YÜZGEÇLİ ile/<> ÇİZGİLİ YÜZGEÇLİ ile/<> KOCAGÖZ
- MOTTO/SLOGAN değil/yerine/= SAV SÖZ
- MUAZZEZ[Ar.] değil/yerine/= SAYILAN, SAYGI DUYULAN/GÖSTERİLEN
- MUBAYAA[Ar. < BEY] değil/yerine/= SATIN ALMA
- MÜCÂDELE değil/yerine/= SAVAŞIM/GÜREŞ
- MÛCİBE[İCAB] ile SÂLİBE[SELB]
( Olumlu[vücub(çoğul) <- vacib]. İLE Olumsuz. )
- MÜDÂFAA ETMEK değil/yerine/= SAVUNMAK
- MÜDAFAA:
HATTI ile/ve/değil/||/<>/< SATHI
- MÜDÂFAA[Ar.]/DEFANS[İng. < DEFENCE] değil/yerine/= SAVUNMA/SAVUNU
- MÜDÂFİ değil/yerine/= SAVUNCU
- MÜDDEA değil/yerine/= SAVLANAN
- MÜDDEÎ-İ UMÛMÎ[Ar.] değil/yerine/= SAVCI
- MÛDİ/MÜSTEVDİ değil/yerine/= SAKLATAN
- MÜEMMEN[Ar.] değil/yerine/= SAĞLANMIŞ, GÜVENİLİR
- MUGANNÎ[Ar. < GINÂ][Fr. CHANTEUR] değil/yerine/= ŞARKICI
( Şarkıcı, hanende. | Hoş öten kuş. )
- MUHABBETİN/AŞKIN DERECELERİ'NDE:
MEYL ile/||/<>/> ARZU ile/||/<>/> SAHÂBET ile/||/<>/> GARÂM ile/||/<>/> VEDÂD ile/||/<>/> ŞEGAF ile/||/<>/> TEFÎN ile/||/<>/> TEABBÜD ile/||/<>/> HULLET ile/||/<>/> IŞK
( Öteki dillerde bizim "muhabbet" gibi çok anlamlı bir sözcük var mıdır bilmem. Ama şu kadarını söyleyeyim... Bizi bilmek demek, biraz da bu sözcüğü tüm anlamlarıyla bilmek demek...
Muhabbeti; sevgi, aşk, sevdâ, dostluk, bağlılık, sohbet, yârenlik etmek anlamlarında kullanıyoruz. Birini sevdiğimizde ona muhabbet besleriz. Sevdiğimizle oturup konuştuğumuzda muhabbet etmiş oluruz. Bir erkek ile bir kadının birbirini tanımasına ve sevmesine vesile olanlara "muhabbet tellâlı" deriz. Ama konu tasavvuf olunca sözcük farklı anlamlar kazanmaya başlar.
Eskiler, muhabbeti, şiddetine göre on dereceye ayırmış. Öncesi ilgi duymak, sonrası muhabbetin şiddetiyle yok olmak olan muhabbet olmaz ise yolculuk da olmaz. Sırayla açıklayalım...
1. MEYL: Sözlükte bir yöne doğru yönelmek, eğilmek, eğik duruma gelmek anlamı verilmiş. Biz ise birine ya da bir şeye yönelmek, sevgi, ilgi göstermek, istek ve arzu duymak anlamlarında kullanıyoruz. Tasavvufta yolun en başındakilere muhib deriz. Muhib, ilgi duyan kişidir. Yolun başı ise ilgi duymaktır. O yüzden;
Âşık oldur kim kılar cânın fedâ cânânına
Meyl-i cânân itmesin her kim ki kıymaz cânına
(Fuzûlî)
İlgi duymaya başladığımız anda yolculuğumuz başlar. Çünkü meyl ile başlayan yolculuğun sonu bu uğurda canını vermektir.
2. ARZU: Meyl, irâdeye yükselirse arzu adını alır. İrâdeye yükselmesi ise yâri istemek ile olur. Ama bunun da bir bedeli vardır.
Cân la’lin eyler arzû yâr içmek ister kanımı
Yârâb ne vâdîdir bu kim cân teşne cânân teşnedir
(Bâkî)
3. SAHÂBET: Benimseyip koruma, kayırma suretiyle sâhiplenme, sâhip çıkma anlamlarında kullandığımız sözcük, Arapça olmasına karşın anlamını Türkçe'de kazanmış. Kişinin arzu ettiği kişiye karşı, gönlünden bir akış, bir eğilim peyda olması sonucunda da korumaya, sahiplenmeye başlar.
4. GARÂM: Olağanüstü sevgi, şiddetli arzu ve iştiyâk, büyük aşk anlamına gelen garâm, sevginin gönle âdeta yapışmasıdır.
Cenap Şehabeddin;
Uyan ey bister-i sînemde yatan tıfl-ı garâm
derken âşık olmaya başladığını ya da âşık olmak arzusunu dile getiriyordu.
5. VEDÂD: Sevgi, dostluk, muhabbet anlamlarına gelen vedâd, muhabbetin saf ve katıksız durumu. Gönülden öteki eşya ve kişilere olan ilginin atılması durumu. Aynı sözcükten türeyen vedûd ise “Kullarını çok seven, onları lûtfa, ihsâna gark eden; sevilmeye lâyık ve müstahak yalnız kendi olan” anlamında Allah’ın adlarındandır.
6. ŞEGAF: Sevginin kalbi istilâ etmesi, aşırı sevgi, mecnûnca, çılgınca sevme. Kalp, sevilen şey dışındakilerden temizlenince bu sefer sevgi coşmaya başlar, kalbin tamamını fetheder, istilâ eder.
7. TEFÎN: Örümcek ağı demek olan tefîn, aşkın bir üst derecesi. Kalbin her yanını istilâ eden sevgi, kalpten taşmaya başlar. Kalpten taşmaya başlaması ise kontrolün aşk sahibinin elinden çıkıp aşkın eline geçmeye başlamasıdır. Öyle ki aşk, örümceğin ördüğü ağ gibi kişinin her tarafını kapsar, örer, onu âdeta sıkı sıkı bağlar.
8. TEABBÜD: Kul köle olmak, tapınmak anlamındaki teabbüd, kişinin artık aşkın elinde oyuncak olduğu haldir. Bu durumdaki âşığı, Hayretî şöyle anlatır:
Gam yeriz kan yutarız kûşe-i mihnette müdâm
Sanma biz kevser-i cennât-ı naîmin kuluyuz
9. HULLET: Gerçek dostluk anlamındaki hullet, sevgiliden başka kimsenin kalmadığı durumu açıklamak için kullanılır. Hullette iki özellik bulunur. Biri sadâkât yani doğruluk, öteki de samimiyet. Aşkın sondan bir önceki durumudur. Artık aşkın gerçek olduğundan, heves ya da yanılsama olmadığından emin olunmuştur.
10. IŞK: Muhabbetin en son hali ve en aşırı derecesidir. Halkanın tamamlandığı son zincir. Zât, sıfata meylettiğinde, kalpte ortaya çıkarak tüm damarlarda akıp tüm organlara yayılan aşırı muhabbet. Hallâc’ın her tarafı kesildiğinde, kanının yerlere Allah Allah diyerek akmasının nedeni de Züleyha’nın kanının Yusuf diye diye akmasının nedeni de budur. Işk öyle bir durumdur ki kişinin nazarında, sevdiğinden başka bir şey olmaz ve tüm ilgisini sevdiğine gösterir. Sadece gözleriyle ve gönlüyle değil baştan ayağa tüm âzâsıyla sevdiğini müşâhede eyler.
Tasavvuf, meyl ile başlayıp ışk ile biten bir yolculuktur. O yüzden,
Muhabbet bir kef-i Dâvud’dur pûlâdı mûm eyler
(Suzî-i Prizrenî)
ve
Muhabbet öyle bir sırdır ki bin setr et nihân olmaz
(Îzzet Molla)
Işk sahipleri nerede olursa olsun hemen bilinir.
Son sözü de Fuzûlî söylesin:
Aşk imiş her ne vâr âlemde
Muhabbetiniz daim, aşkınız bâkî ve dâim olsun.
İsmail Güleç (Prof.Dr.) | www.ismailgulec.net
)
( Aşk Merdiveni [Diotima]
6. Basamak: Aşkın kendine duyulan aşktır. Kişi, güzelliği kendi biçiminde görür ve aşkın güzelliğini olduğu gibi sever. Her özel ve güzel olan, bu biçimle bağlantısı nedeniyle güzeldir.
5. Basamak: Genel olarak bilgiye duyulan aşktır.
4. Basamak: Yasalara ve kurumlara duyulan aşktır.
3. Basamak: Nefs sevgisidir. Bu, fiziksel özelliklerin bir kenara bırakıldığı, manevi ve ahlâkî güzelliğin sevgiyi tetiklediği aşamadır. Bu adımda, kişi, nitelikli zihinlere âşık olacaktır.
2. Basamak: Tüm güzel gövdelerin sevgisidir. Kişi, tüm gövdesindeki güzelliği görür ve farkları sevmeyi öğrenir.
1. Basamak: Tek bir gövdenin sevgisidir. Bu aşk, belirli bir gövdeye duyulur. Fiziksel özelliklere duyulan bir istektir. )
- MUHÂCİM[Ar. < HÜCUM] değil/yerine/= SALDIRAN/SALDIRICI
- MUHÂFAZA[< HIFZ] < SAKLAMA, KORUMA, KAYIRMA
- MUHÂRİP[Ar.]/CENGÂVER[Fars.] değil/yerine/= SAVAŞÇI
- MUHASEBE/ACCOUNTİNG değil/yerine/= SAYMANLIK
- MUHASEBE/Cİ, MUHASİP değil/yerine/= SAYMAN/LIK
- MUHASEBECİ değil/yerine/= SAYMAN
- MÜHENDİS[Ar. < HENDESE] değil/yerine/= SAYIŞMAN
- MÜHİMMAT (DEPOSU) değil/yerine/= SAVAŞGEREÇ (SAKLAĞI)
- MUHKEM[Ar.] değil/yerine/= SAĞLAM/LAŞTRILMIŞ
- MUHTEREM[Ar. < HÜRMET] ile SAYGIDEĞER/SAYIN
( Saygıdeğer, sayın, ihtirâm olunmuş. )
- MUHTEŞEM ve/> SAÇMALIK
( Mutheşemlikten, saçmalığa, sadece bir adım vardır.
[En'ler, uc'lar, tek'ler, peşinde koşulacak, hedef tutulacak noktalar değildir! Neyin müşterisi olup olmadığın ise en önemli eşiktir.] )
- MUKİM ile SAKİN
( Bir evde oturan, ikamet eden. İLE Durgun, dingin. | Sessiz. | Kimseyi rahatsız etmeyen, kızgınlık göstermeyen. | Huysuzluğu, rahatsızlığı azalmış ya da geçmiş. | Bir yerde oturan. )
- MUKTEZÎ ile/ve ŞART ile/ve ADEMÜ'L-MANİA
( Yeterlilik. İLE/VE Koşul. İLE/VE Engelin olmaması. )
- MÜLTECİ ile ŞARTLI MÜLTECİ
( YUKK61 ile YUKK62 )
- MUMLA ARAMAK ile/ve SAMANLIKTA İĞNE ARAMAK
- MURABBA'[< RUB] ile ŞARKI ile TERBİ'
( Dörtlü, dört şeyden olma. İLE Divan şiirinde bestelenmeye uygun vezin kalıplarıyla yazılan nazım biçimi. İLE Bir gazelin beyitlerine, bir başka şair tarafından aynı vezinle ikişer mısra eklenerek yazılan murabba türü. )
- MURAT[Ar. < MURAD] ile/ve/||/<> ŞAE[Ar.]
( İstek/istemek. İLE/VE/||/<> Diledi, istedi, murad eyledi. )
- MÜREKKEPBALIĞI ve/||/<> GELİNCİK ve/||/<> SALYANGOZ
( Avlarını, hipnoz ederek de avlayabilirler. )
- MUSALLAT değil/yerine/= SARKINTI
- MÜSLÜMAN ile/ve SALİH
- MÜSRİF[Ar.] değil/yerine/= SAYPAK/TUTUMSUZ/SAVURGAN
- MUSTAKÎM[Ar.] ile SAHÎH[Ar.] ile SAVÂB[Ar.]
- MÜSTEVLÎ[Ar. < VELY] değil/yerine/= SALGIN
( İstilâ eden, ele geçiren, idaresi altına alan. | Yayılan, her tarafı kaplayan. | Salgın. )
- MUTEBER değil/yerine/= SAYGIN
- MÜTEHÂLLİD[Ar. < HULD] ile SÂKİN[Ar.]
( Bir yerde sürekli olarak kalan, tahallüd eden. İLE Bir yerde yaşayan/bulunan/oturan. )
- MÜTENÂDİM[Ar.] ile SÂKÎ[< SAKY | çoğ. SUKAT]
( Bir ortamda, arkadaşlık eden, nedimlik eden, tenâdüm eden. İLE Su veren/dağıtan. | Kadeh, içki sunan. | Baldıra, ya da baldır kemiğiyle ilgili. | Kişilere, Allah sevgisi/nuru saçan kişi. )
- MUTILASYON/MUTILATION[İng.] değil/yerine/= SAKATLAMA
- MUTLAK MUVAZAA değil/yerine/= SALT DANIŞIK
- MUTLAK[Ar.] değil/yerine/= SALT/SALTIK
- MUTLULUK = SAADET = HAPPINESS[İng.] = BONHEUR, FELICITÉ[Fr.] = GLÜCK[Alm.] = FELICITAS[Lat.] = FELICIDAD[İsp.]
- MY-/MYO- ile/||/<> MİO-/MEİO- ile/||/<> -STALSİS ile/||/<> TEN-/TENDO-/TENO-/TENONT-/TENONTO- ile/||/<> SARC-/SARCO- ile/||/<> SPLANCHN-/SPLANCHO-
( Kas, kasla ilgili. İLE/||/<> Daha az, daha küçük, kasılmanın azalması. İLE/||/<> Kasılma. İLE/||/<> Tendon. İLE/||/<> Et, kas. İLE/||/<> İç örgenlerle ilgili. )
- NAKIŞ ile SAVAT[Ar.]
( ... İLE Gümüş üstüne, özel bir biçimde, kurşunla işlenen kara nakış. )
- NAMAZ ve SADAKA
( Namaz; namazda, benliğin tasadduk edilmesidir. )
- NARBÜLBÜLÜ/ARDIÇKUŞU(TURDUS PILARIS[Lat.], ROBIN[İng.], Avrupa ve Asya ormanlarında yaşar.) ile/ve BAYIR KUŞU ile/ve ÇALI KUŞU ile/ve ÇAMURCUN ile/ve DALGIÇ KUŞU ile/ve DEVEKUŞU ile/ve FIRTINA KUŞU ile/ve GELİNKUŞU[Lat. OTOCORIS PENCILLATUS] ile/ve İNCİRKUŞU[Lat. ANTHUS TRIVIALIS] ile/ve İSHAK KUŞU/BATAKLIKBAYKUŞU[Fars. ŞEB-ÂVÎZ][ayağından asılarak başaşağı sarkar ve öter] ile/ve KARDİNALKUŞU ile/ve KARİYAMA(Güney Amerika'da) ile/ve KAŞIK GAGA ile/ve KAŞIKCI KUŞU ile/ve KEDİKUŞU ile/ve KELAYNAK[Sadece bu üç yerde: BİRECİK-URFA, FAS, PALMİRA ÇÖLLERİ-SURİYE][Lat. GERONTICUS EREMITA]17 Şubat, Birecik'te, Kelaynak Günü'dür! ile/ve KUYRUKKAKAN[Afrika ile/ve Asya'da][Lat. SAXICOLA] ile/ve MALURUS[Avustralya'da] ile/ve MAMO[Hawaii'de] ile/ve MANAKİN[Amerika'da] ile/ve MİNO[Asya'da] ile/ve MOA ile/ve MOHO ile/ve MUHABBET KUŞU ile/ve ÖRÜMCEK KUŞU[Lat. LANIUS] ile/ve TARLA KUŞU ile/ve YAĞMUR KUŞU ile/ve ALICI KUŞ ile/ve BOĞMAKLI KUŞ ile/ve MAKARALI KUŞ ile/ve SAKSAĞAN(AK'AK[Ar.], PÎSE[Fars.], PICA PICA[Lat.]) ile/ve SAKARMEKE ile/ve SIĞIRCIK(MÜRG-İ ZÎREK/ZÎREK-SÂR, LÂLESAR[Fars.], STURNUS VULGARIS[Lat.]) ile/ve İBİBİK, ÇAVUŞ KUŞU, HÜDHÜD[çoğ. HEDÂHİD][HÛC-I HÜDHÜD:
İbibik ibiği.](EBÜRREBÎ', UPUPA EPOPS[Lat.]) ile/ve ÖZKUŞU ile/ve PAPUÇGAGA[Afrika'da] ile/ve POTU(Güney Amerika'da) ile/ve POYRAZKUŞU ile/ve SUBAKALI ile/ve TORGU ile/ve TURAKO/MUZCUL(Afrika'da yaşar.) ile/ve UZUNBACAK ile/ve ÜVEYİK(TURTLE DOVE[İng.], STREPTOPELIA TURTUR[Lat.]) ile/ve YEŞİLBAŞ
( Kolombiya'da, dünyadaki tüm ülkelerdeki kuş türlerinden daha fazla kuş türü bulunur. )
- NEDEN OLMAK ile SAĞLAMAK
( Olumsuz durumlarda kullanılır. İLE Olumlu durumlar için kullanılır. )
- NEDEN OLMAK ile SAĞLAMAK
- NEDEN ile SAİK
- NEDİM/E[Ar.] ile/ve/||/<> SAĞDIÇ
( Sohbet erbabı. | Yardımcı kadın. | Düğünde, geline kılavuzluk eden kişi. İLE/VE/||/<> Düğünde, gelin ya da damada/güveye kılavuzluk eden kişi. )
- NEFS'İ TERK ve/||/<> SABIR ve/||/<>
ZİKİR ve/||/<> TEFEKKÜR
- NEŞE ve SAMİMİYET
( Samimiyet, başlıca bir gereksinimdir. )
( Intimacy is essential need. )
( JOY and SINCERE | INTIMACY )
- NESNE:
BİLİMDE ile/ve/<> SANATTA
( Dışarıdan, içeri yönelik. İLE/VE/<> İçeriden, dışarı yönelik. )
- NEY/NÂY/MİZMÂR[Ar.] [akordlarına göre]:
BOLÂHENK/NISF/NISFİYE ile/ve SÜPÜRDE ile/ve MÜSTAHSEN ile/ve KIZ NEYİ ile/ve MANSUR ile/ve ŞAH ile/ve DÂVUT
( Ney'in kendi sesi yoktur. )
( Ney'in sesi HÛ'dur. )
( Ney, ahadiyetin sesidir. )
( Ney Forum [ http://neyforum.net ] )
( Ney Derneği [ http://neyforum.biz ] )
( REED FLUTE )
- NEZLE ile/||/<> SAMAN NEZLESİ/HAY FEVER
- NƏĞMƏ[Azr.] = ŞARKI[Tr.]
- NIELS HENRIK ABEL ve/||/<> EVARISTE GALOIS ve/||/<> ŞÂNİZÂDE ATÂULLAH EFENDİ
( 05 Ağustos 1802 - 06 Nisan 1829 VE/||/<> 25 Ekim 1811 - 31 Mayıs 1832 VE/||/<> 1771 - ? )
( GALOIS KURAMI: Gauss'un kullandığı bazı teknikleri genelleştirerek, derecesi dörtten büyük olan her polinom için çalışacak bir kök bulma yöntemi oluşturmanın neden olanaksız olduğunu açıklar. İçinde kökleri aradağımız sayı dizgeleri "nesneler" ile kökleri kendi arasında döndüren permütasyon "öbekleri" arasında daha önce gözlemlenmemiş ilişkiler bulur. Bu ilişkiler yumağına, bugün genel olarak verilen addır. )
- NİRVANA[sansk. MOKSHA] ile SATORİ
( Aydınlanma tanımının Budizm'deki karşılığı. İLE Aydınlanma tanımının Zen'deki karşılığı. )
- NİRVANA[Sansk.] = NİBBAHA[Palice] = SATORİ[Zen, Jap.]
- NİSPET ile/ve ŞART
- no.[Lat. < NUMERO] değil/yerine/= SAYI, ADET
- NÖTR ile SAYDAM
- NOZOLOJİ/NOSOLOGY[İng.] değil/yerine/= SAYRILIK SINIFLANDIRMA BİLİMİ
- NUMARA değil/yerine/= SAYIT
- NÜMERASYON değil/yerine/= SAYILAMA
- O.D./OCULUS DEXTER[İng.] değil/yerine/= SAĞ GÖZE
- ÖFKE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SAĞLIKLI ÖFKE
- ÖFKE ile/ve/ne yazık ki/> SALDIRI
- ÖĞRETİ ile SAV
- OKUR-YAZARLIK ile/ve/<> SAYISAL OKUR-YAZARLIK
( ... İLE/VE/<> Sayıları kavrayabilme ve kullanabilme yetisi.[düzeyler, basamaklar, zaman algısı] )
( LITERACY vs./and/<> NUMERIC LITERACY )
( WHIPPLES ve ABCC Endeksleri )
- ÖKÜZKAKAN:
KIZIL GAGALI ile/||/<>/< SARI GAGALI
( Afrika'da, Sahra'nın güneyinde yaşarlar. Hayvanların sırtından parazitleri toplayıp yemesiyle bilinir. İLE/||/<>/< ... )
( ile/||/<>/< ... )
( Sığırcıkgiller[STURNIDAE] ailesine yakındır. )
( BUPHAGUS ERYTHRORHYNCHUS cum/||/<>/< ... )
- OLASILIĞIN DOĞUŞU ve/||/<> ŞANSIN TERBİYE EDİLİŞİ
( Ian Hacking'in bu kitaplarını da okumanızı salık veririz. )
- OLGUNLAŞMA(KEMÂLÂT) ve SABİTLİK ve TEKRAR
- OLGUNLAŞMA ve/||/<>/> ŞAŞIRMAMA
- OLMAYANA ERGİME ile/ve/||/<> SAÇMA OLANA İNDİRGEME
- ÖLÜBAŞ GÜVESİ:
YEŞİL ile/||/<> SARI ile/||/<> KAHVERENGİ
- OLUŞ = SAYRURET, TEKEVVÜN = BECOMING, GENESIS[İng.] = DEVENIR, GENÉSE[Fr.] = WERDEN, GENESIS[Alm.] = FIERI < IN FIERE: OLUŞ HALİNDE[Lat.] = GENESIS[Yun.]
( Kesintisiz/sürekli doğuş. )
- OMBELLIFÈRES = SAYVÂNÎYE
- ONAYLAMAK ile SABİTLEŞTİRMEK
( TO APPROVE vs. TO GET FIXED )
- ÖNE SÜRMEK ile/ve/||/<>/< SAVUNMAK
- ÖNYARGI ile/ve SAPLANTI
( PREJUDICE vs./and OBSESSION )
( ... ile/ve ZHI )
- OO- ile/||/<> OVİ-/OVO- ile/||/<> OÖPHOR-/OÖPHORO- ile/||/<> OVARİ-/OVARİO-/OARİ-/OARİO- ile/||/<> SALPİNG-/SALPİNGO-/-SALPİNX ile/||/<> ORCHİ-/ORCHİD-/ORCHİDO-/ORCHİO-/-ORCHİSM ile/||/<> OSCHE-/OSCHEO- ile/||/<> BLAST-/-BLASTİC/BLASTO-/-BLASTY ile/||/<> -SPERM/SPERM-/-SPERMA/SPERMAT-/SPERMATO-/-SPERMİA/SPERMO-
( Yumurta. İLE/||/<> Yumurta. İLE/||/<> Yumurtalık, yumurtalığa ait, ovaryum. İLE/||/<> Yumurta/ovaryum ile ilgili. İLE/||/<> Tüp, boru, Östaki ya da Fallop tüpleri. İLE/||/<> Testis, testis ile ilgili durum. İLE/||/<> Testis torbası, skrotum. İLE/||/<> Germ; döl; öz; ateşleme, patlama; tomurcuk, tomurcuklanma, filizlenme ile ilgili, doğurgan göze ile ilgili, ana göze ile ilgili. İLE/||/<> Tohum, döl, semen. )
- ORCHIDÉES = SALEBÎYE
- ORDUNUN DİLİ ile/ve SARAY'IN DİLİ
- ORTOREKSİYA NERVOZA/ORTHOREXIA NERVOSA[İng.] değil/yerine/= SAĞLIKLI BESLENME TAKINTISI
- ORUÇ ile/ve/değil SAVM-I DÂVÛD
( ... İLE/VE/DEĞİL Bir gün tutarak, bir gün tutmadan uygulanan oruç. )
- ORUÇ ile/ve SAVM-I VİSÂL
- OSİLASYON/OSCİLLATION[İng.] değil/yerine/= SALINIM
- OT ile YEŞİLLİK ile SAMAN ile KAMIŞ
- ÖTEKİLEŞTİRME değil/yerine/>< [sadece] ÖTEKİ/BAŞKASI
- ÖTME ile/ve/<> SAYRAMA
( ... İLE/VE/<> Bazı kuşların, peşpeşe, gittikçe yükselen bir sesle ötüşü. )
- OTOKRASİ / OTOKRAT (OTOKRATİK) değil/yerine/= SALTIKERKİ / SALTIKERKÇİ (SALTIKERKİL)
- OTURMAK ile/ve SAYGI DUYARAK VE GÖSTEREREK [TAZÎM] İLE OTURMAK
- OYUN ile/ve/||/<> SANAT
- ÖZEN ile/ve/||/<> SAYGI
( EPIMELEIA ||/<> ... )
- ÖZENDİRME ile/ve/değil/yerine (SADECE) ANLATIM
( [not] TO ENCOURAGE vs./and/but (ONLY) EXPLAINING
(ONLY) EXPLAINING instead of TO ENCOURAGE )
- ÖZGÜN/LÜK ile/ve SANAT/SAL/LIK
- ÖZGÜRLÜK/BELEDİYE MEYDANI ile/ve/<> SAN FRANSISCO MEYDANI
( Ekvador'un başkenti Quito'nun, iki önemli meydanı. )
( PLAZA DE LA INDEPENDACIA / PLAZA MAYOR con/et/<> PLAZA SAN FRANSISCO )
- PANCAR/KOCABAŞ/ÇÜKÜNDÜR ile ŞALGAM
( Ispanakgillerden, vitamince zengin bir bitki. | Bu bitkinin, şeker elde edilen kalın ve etli kökü. İLE Turpgillerden, yumru köklü bir bitki. | Bu bitkinin, besin olarak kullanılan etli ve tatlı kökü. )
( BEET(ROOT) vs. TURNIP )
( BETA VULGARIS cum BRASSICA RAPA )
- PANDÜL[Fr.]/RAKKAS[Ar.] değil/yerine/= SARKAÇ
- PAPAĞAN ile YEŞİL PAPAĞAN
- PAPATYA ile SARI ÇALI PAPATYASI
- PARA:
AKÇE ile/ve/||/<> SULTANÎ ile/ve/||/<> DUCAT ile/ve/||/<> FLORINS ile/ve/||/<> GURUS ile/ve/||/<> ŞÂHÎ
( Osmanlı'da. İLE/VE/||/<> Osmanlı'da. İLE/VE/||/<> İLE/VE/||/<> Venedik'te. İLE/VE/||/<> Macaristan'da. İLE/VE/||/<> Avrupa'da. İLE/VE/||/<> İran'da. )
- PARA:
DİJİTAL ile/ve/||/<> KRİPTO ile/ve/||/<> SANAL
- PARANIN KAYBI ile/ve/||/<> SAĞLIĞIN KAYBI ile/ve/||/<> KARAKTERİN KAYBI
( Çok da etkileyici olmayabilir. İLE/VE/||/<> Kaybımız, önemli, etkileyici ve büyük olabilir. İLE/VE/||/<> Herşeyi kaybetmiş oluruz. )
- PARAZİT ile SAPROFİT
( Canlı konakçıdan beslenen organizma. İLE Ölü organik nesnelerden beslenen organizma. )
- PARKE[Fr. PARQUET] değil/yerine/= SAVCI
( Eskiden, hakim kürsüsünden aşağıda ve yerde oturmaları nedeniyle savcılara, parke adı verilirmiş. )
- PASPAL ile SALAŞ
- PATOGENEZ/PATHOGENESIS[İng.] değil/yerine/= SAYRILIK GELİŞİM SÜRECİ
- PATOJEN/PATHOGEN[İng.] değil/yerine/= SAYRILAYICI, HASTALIK YAPICI
- PATOLOJİ/PATHOLOGY[İng.]/MARAZÎ[Ar.] değil/yerine/= SAYRILIK BİLİMİ
- PATOLOJİK/PATHOLOGIC[İng.]/MARAZÎ değil/yerine/= SAYRILIKBİLİMSEL/SAYRILIKLI/SAYRILIKLA İLGILİ
- PAYLAŞIM ile/ve/<> SAYGINLIK
- PAZAR ile/||/<> SATAK
( ... İLE/||/<> Çarşı, pazar yerleri. )
- PAZARLAMA ile/ve/yerine SATIŞ
( Ürünün üretiminden, son tüketiciye ulaşması ve sonrasındaki tüketici destek aşamalarının tamamını kapsar. İLE/VE/YERİNE Pazarlama etkinliklerine anlam kazandıran, hedef aşamadır. Bir ürünün üretimi, reklam edilmesi, fiyatlandırılması, pazara çıkarılması ve tüketiciye sunulacak aşamaya getirilmesini pazarlama süreci olarak değerlendirirsek; bu aşamadan sonra tüketiciye sunulması, sunum yapılması ve kabul edilebilir bir bedel karşılında takasa sokulması işlemi. Genel olarak müşteriye "evet" dedirtme etkinliğidir. )
( Net kâra bakar. İLE/VE/YERİNE Ciroya bakar. )
( Hedefi, şirketin kârlılığını sağlamaktır. İLE/VE/YERİNE Satıcının hedefi ise verilen ciro hedefini tutturmaktır. )
( Süreç yönetir. İLE/VE/YERİNE Süreci başarılı sonlandırma [ürünü verip karşılığını alma] görevini üstlenir. )
( Gereksinim belirler/oluşturur. İLE/VE/YERİNE Gereksinim giderir. [Bazı durumlarda satıcı gereksinim belirlemek ya da var olan gereksinimi açığa çıkarmak için etkin olabilir.] )
( Müşteriyi, ürüne çeker. İLE/VE/YERİNE Ürünü, müşterinin parasıyla takas eder. )
- PEDÜNKÜL/PEDINCLE[İng.] değil/yerine/= SAP
- PEJMURDE[Fars.] değil/yerine/= SALAŞ
( Eski püskü, yırtık. | Dağınık, perişan. )
- PENGUEN ile SAKALLI PENGUEN
- PERISTALTİK/PERISTALTIC[İng.] değil/yerine/= SAĞINIMLI
- PERUK ile SAÇ
- PEYGAMBER'İN:
SOL'U değil SAĞ-I SÂNÎ(ÖTEKİ/İKİNCİ SAĞI)
- PEYMÂNE[Fars.] ile SAĞRAK/KADEH[Ar.]
( Kalp. (Eskiden kadehleri kalp biçiminde yaparlarmış.) | Büyük kadeh. İLE ... )
( Aynı/ortak kadehten içiliyorsa. İLE Her bir kişininki ayrıysa. )
- PLAN ile/ve/<>/> SAHNE ile/ve/<>/> SEKANS ile/ve/<>/> FİLM
- POLİP[Fr. < Yun.] ile LİPOM[Fr.] ile SARKOM[Fr.]
( İyi huylu ur. Selenterelerden, toplu ya da tek başına yaşayabilen, basit yapılı hayvan. | Mukoza ile kaplı boşluklar içinde gelişen, yumuşak, telsel, genellikle saplı ve armut biçiminde ur. İLE Zararsız ur. Yağ dokusunun, bulunduğu yerde büyümesiyle oluşan iyicil ur. İLE Tehlikeli bir ur. )
- POLİP/POLYP[İng.] değil/yerine/= SAPLI UR
- PORSELEN ile SAKSONYA[Saksonya yer adından]
( ... İLE Almanya'da, Saksonya bölgesinde yapılan, iyi nitelikli porselen tabak vb. türden kap. )
- PÖRSÜMEK = SALKIMAK
( Gevşeyip sarkmak, pörsümek. )
- POSTNİŞİN ile/ve SERTARÎK ile/ve SERTABBÂH ile/ve SERZÂKİR ile/ve İMÂM ile/ve MEYDANCI ile/ve TÜRBEDÂR ile/ve ÂSÂDÂR ile/ve NAKÎB ile/ve PAZARCI ile/ve ÇERÂĞÎ ile/ve SÂKÎ ile/ve FERRÂŞ ile/ve KAPUCU
- PROFİLAKSİ ile/||/<> SAĞALTIM/TEDAVİ
( Sayrılığın önlenmesi için alınan önlemler. İLE/||/<> Var olan sayrılığın iyileştirilmesi için yapılan etkiler. )
- PROLAPSUS[İng.] değil/yerine/= SARKMA
- PSİKOLOJİ:
BİLİMSEL ve/||/<> SANATSAL
( Gövde. VE/||/<> Zihin. )
- RANUNCULACEAE = ŞAKÎKÎYE
- REFİK/A ile/ve/> SÂDIK
- RELAKS[İng. < RELAX] değil/yerine SAKİN/LİK, RAHAT/LAMA, GEVŞE/ME
- RESİM ile/ve/||/<> SANAT
( )
- REVİR[ALM. < REVIER]/INFİRMARY[İng.] değil/yerine/= SAYRI BAKIM BİRİMİ
- REVİR[Alm.] değil/yerine/= SAĞLIK OCAĞI
( Kurum ve kuruluşlarda, sağlık hizmeti verilmek üzere ve sayrılar için ayrılmış bölüm. )
- RIZÂ:
SATILAMAZ ve/||/<> SATIN ALINAMAZ
- ROM/READ-ONLY MEMORY[İng.] değil/yerine/= SALT OKUNUR BELLEK
- RÖTAR[Fr./İng. < RETARD] değil/yerine/= SARKMA/GECİKME
- RUAM[Ar.] değil/yerine/= SAKAĞI
( En çok atlarda görülen, insana da bulaşan, ölümcül bir hayvan sayrılığı. )
- RÜKÛN ile/ve/||/<> ŞART ile/ve/||/<> HÜKÜM ile/ve/||/<> SENET
( SUPPORT avec/et/||/<> CONDITION avec/et/||/<> CONSEQUENCE LEGALE avec/et/||/<> PREUVES A L'APPUI )
- RÜYÂ ile/ve/değil SADIK RÜYÂ
- RVAD/RIGHT VENTRICULAR ASSIST DEVICE[İng.] değil/yerine/= SAĞ KARINCIK DESTEK AYGITI, SAĞ VENTRİKÜL DESTEK AYGITI
- s.a.[Lat. < SECUNDUM ARTEM] değil/yerine/= SANATIN GEREKTİRDİĞİ BİÇİMDE, SANATINIZA GÖRE
- S.A.V. değil/yerine/= S.A.S.
- SAF ile SÂF
- SÂ' ile SÂ' ile SAA/SİA[Ar. < VÜS'AT] ile -SÂ[Fars.] ile -SÂ/Y[Fars.]
( S harfinin Arapça adı. İLE Bin dirhemlik bir hubûbat ölçeği. İLE Genişlik, bolluk. | Güç, takat. İLE Benzetme edatı olan "âsâ"nın hafifletilmişi.[ANBER-SÂ: Anber gibi. | GAYR-SÂ: Gayır gibi.] İLE "süren/sürücü" anlamlarıyla birleşik sözcükler yapar.[CEBHE-SÂ: Yüz süren. | CEBÎN-SÂ/Y: Alın süren.] )
- ŞA'B[çoğ. ŞUÛB] ile ŞÂB/ŞÂBB[Ar. < ŞEBÂB | çoğ. ŞÜBBÂN] ile ŞÂB[Fars.]
( Cemaat, taife, kabile. | Kızıldeniz'den çıkarılan dallı budaklı taşlar. | Bölünmüş, parçalanmış şey. | Kafatasındaki çatlaklık. İLE Genç, delikanlı; yiğit. İLE Şap. )
- SA'KA[Ar.] ile SÂKA/SAKKÂ[Ar. < SEVK | çoğ. SÂİK] ile SAKA[Ar.] ile ŞAKA[Ar.]
( Bayılma, baygınlık, kendinden geçme durumlarına yol açan bir hastalık. İLE Ardçılar, ordunun gerisinde bulunan askerler. | Evlere, çeşmeden su taşımayı iş edinmiş olan. | Kırsal bölgelerde sulama işlerini düzenleyen ve denetleyen kişi. İLE Kuş. )
- SA'Y/SA'Y Ü GAYRET ile ...
( ÇALIŞMA, ÇABALAMA, GAYRET, EMEK | GEÇİNMEK İÇİN İŞ İŞLEME )
- ŞAAŞA/LI ile ŞAH ŞAHA/LI
- SÂAT[Ar. çoğ. SÂÂT] ile SÂÂT[Ar. < SÂAT]
( Saat. | Zaman, vakit. | Belirli/muayyen vakit. | Kıyâmet. İLE Saatler. )
- SABA[Ar.] ile SABA
( Türk müziğinde, bir bileşik makam. İLE Kaba-saba. )
- SABAH RÜZGÂRI değil SABÂ RÜZGÂRI
- SABAHA KARŞI değil SABAHA DOĞRU
- SABAHÎ değil SABÂ MAKAMI
- SABAHTAN/DEMİNDEN ...):
"... BELLİ" değil ... BERİ
- SABAN/PULLUK[Rusça PLOUG] ile SAPAN
( Toprağı sürmek için kullanılan tarım aracı. İLE ... )
( NEVCER ile ... )
( GIBÂZ ile ... )
( PLOUGH ile ... )
( ARATRUM ile ... )
( ARATRO con ... )
( AROTRON ile ... )
( PELEUGH ile ... )
- SABBÂR[Ar. < SABR] ile SABBÂR[Ar.]
( Atlas çiçeği, kaktüs. | Mısır/Frenk inciri. İLE Çok sabırlı, sabrı çok olan. )
- SABG[Ar.] ile SÂBİG/A[Ar.] ile SÂBIK[Ar. < SEBK]
( Boyama/boyanma. | Bazı bitki köklerine ispirto, eter gibi şeyler karıştırılarak yapılan ilâç. İLE Tam, uzun, ayrıntılı/tafsilâtlı. İLE Geçici, geçen, geçmiş. | Şimdikinden bir önce memurlukta bulunmuş olan. | İleride bulunan, zamanca/rütbece önde bulunan. )
- SÂBİ'[Ar.] ile SÂBİ'/SÂBİA[Ar.] ile SABÎ[Ar. çoğ. ASBİYE, SIBYÂN, SIBVÂN, SABYE, SIBYE, SUBYE] ile SABÎH[Ar.]
( Yıldızlara tapanlardan sebea'lı. İLE Yedinci. İLE Henüz memeden kesilmemiş eril çocuk. | Üç yaşını tamamlamamış eril çocuk. İLE ... )
- SÂBİ' ile SABÎ
( Yıldızlara tapanlardan sebea'lı. İLE Henüz memeden kesilmemiş eril çocuk. | Üç yaşını tamamlamamış eril çocuk. )
- SABÎH[Ar. < SUBH] ile SÂBİH[Ar. < SİBÂHAT]
( Güzel, şirin, lâtif. İLE Yüzen, yüzücü. )
- SÂBÎHA[Ar. < SİBÂHAT] ile SÂBİHÂT[Ar. < SÂBÎHA]
( Gemi. İLE Gemiler. | Yıldızlar. | İmanlıların ruhları. )
- SÂBIK[Ar.] ile SÂDIK[Ar.]
( Önceki. İLE Sadakatli. | Doğru, gerçek. )
- SÂBIKAN[Ar.] ile SÂBIKÎN[Ar. < SÂBIK]
( Daha önce, bundan önce. İLE Geçmişler, önce gelmiş olanlar. )
- SABİM/HEALTH INFORMATION COMMUNICATION CENTER[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK BİLGİ İLETİŞİM MERKEZİ
- SABIN değil SABUN
- SABIR/SARISABIR[Süryanice ŞABRÂ] ile SARISALKIM
( Zambakgillerden, sıcak bölgelerde yetişen, yaprakları, oldukça yüksek bir sapın tepesinde, rozet biçiminde toplanmış bulunan bir süs bitkisi. | Bu bitkinin, etli ve kalın yapraklarından çıkarılan, kırmızımsı esmer renkli, tıpta ve boyacılıkta kullanılan bir madde. İLE Baklagillerden, salkım durumunda sarı çiçekleri bulunan, bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilen bir ağaç. )
( ŞİBÂRU[Akatça]: Sivri bir araç. İlâç olarak kullanılan bir bitki. )
( ALOES cum LABURNUM )
- SABIR ile SABR-I ANİLLAH
- SÂBİT[Ar. < SEBÂT, SÜBÛT] ile Sâbit[Ar.]
( Hareketsiz, kımıldamayan, yerinde duran. | İspat edilmiş, anlaşılmış. İLE Ünlü Türk şairlerindendir.[ö. 1716, h. 1124] )
- SABİT/LİK ile/ve/||/<>/> SAĞLAM/LIK / BERK/LİK
- SABİT ile/ve/değil/yerine/||/<> SÂDIK
- SABİT ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SADIK
- SABRI SINAMAK ile/ve/ne yazık ki/||/<> SABRI ZORLAMAK
- SABUN ile/değil SABUNTAŞI
( ... İLE/DEĞİL Terzilerin, kumaşı işaretlemek için kullandıkları, yeşilimsi ya da beyaz renkli, sertliği 1° olan magnezyum silikat. )
- SABUN ile/ve ŞAMPUAN
( Sabun ile ilgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )
( )
( BERHÛH ile/ve ... )
( SOAP vs./and SHAMPOO )
- SAÇ ile/değil SAC ile/değil SAÇ
( Baş derisini kaplayan kıllar. İLE Yassı demir çelik ürünü. | Bu nesneden yapılmış dışbükey pişirme aracı. | Sactan yapılmış olan. İLE Kuyrukluyıldız çekirdeğini saran, ışıklı gazyuvarı. )
- SAÇAK ile SAÇAK
( Bazı giyim eşyalarında ya da döşemeliklerde, kumaş kenarlarına dikilen, süslü iplikten püskül. | Kenarlardaki iplik püskülü. İLE Bir yapının herhangi bir bölümünü, güneş ve yağmurdan koruması için, o bölümden dışa taşkın ve altı boşta olarak yapılan örtü. İLE Bir gaz ortama yerleştirilen ve yüksek bir gizilgüç verilen bir nesnenin yüzeyinde oluşan ışık olayı. )
- SAÇAK ile SAYVAN[Fars.]
( ... İLE Güneşten, yağmurdan korunmak için ya da süs olarak, bir şeyin üzerine çekilen, dam saçağı gibi düz ya da eğilimli örtü. | Evlere bitişik, önü açık, direkler üzerine oturtulmuş, üzeri örtülü yer. | Kulak kepçesi. )
- SAÇMA-SALAK değil SAÇMA-SAPAN
- SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR:
BİÇİMSİZ ile/ve/||/<> BELİRSİZLİK ile/ve/||/<> SALDIRI ile/ve/||/<> KONUNUN ÖZÜNÜ KAÇIRMA ile/ve/||/<> TARTIŞMALI NEDEN ile/ve/||/<> İSTATİSTİKSEL HATA ile/ve/||/<> ŞAŞIRTMA ile/ve/||/<> YETKEYE BAŞVURMA ile/ve/||/<> DUYGULARA BAŞVURMA ile/ve/||/<> KIYASLAMA HATALARI ile/ve/||/<> SINIFLANDIRMA HATALARI
( BİÇİMSİZ SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR ile/ve/||/<> SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR
( INFORMAL FALLACIES vs./and/||/<> FALLACIES )
BELİRSİZLİK SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: GÖNDERMELİ ile/ve/||/<> VURGULAMA ile/ve/||/<> ÇOK ANLAMLILIK
( FALLACY OF: EQUIVOCATION vs./and/||/<> ACCENT vs./and/||/<> AMPHIBOLY )
SALDIRI SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: KARALAMA ile/ve/||/<> NİTELİKSEL ile/ve/||/<> "SEN / SEN DE ..." ile/ve/||/<> DOLDURUŞA GETİRME
( ARGUMENT AGAINST THE MAN vs./and/||/<> CIRCUMSTANTIAL AD HOMINEM vs./and/||/<> FALLACY OF "YOU / YOU ALSO" vs./and/||/<> POISONING THE WELL )
KONUNUN ÖZÜNÜ KAÇIRMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: KISIR DÖNGÜ ile/ve/||/<> İLGİSİZ AMAÇ ile/ve/||/<> İLGİSİZ SONUÇ ile/ve/||/<> İDDİAYI ZAYIFLATMA ile/ve/||/<> KONUYU SAPTIRMA
( BEGGING THE QUESTION vs./and/||/<> FALLACY OF IRRELEVANT PURPOSE vs./and/||/<> IRRELEVANT CONCLUSION vs./and/||/<> FALLACY OF STRAW-MAN vs./and/||/<> FALLACY OF RED HERRING )
TARTIŞMALI NEDEN SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: YANLIŞ NEDEN ile/ve/||/<> ÖNCESİNDE ile/ve/||/<> ORTAK ETKİ ile/ve/||/<> GÖZDEN KAÇIRILABİLİR NEDEN ile/ve/||/<> YANLIŞ YÖN ile/ve/||/<> KARMAŞIK NEDENLER
( FALLACY OF FALSE CAUSE vs./and/||/<> FALLACY OF "PREVIOUS THIS" vs./and/||/<> JOINT EFFECT vs./and/||/<> GENUINE BUT INSIGNIFICANT CAUSE vs./and/||/<> WRONG DIRECTION vs./and/||/<> COMPLEX CAUSE )
İSTATİSTİKSEL HATA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: YETERSİZ ÖRNEK ile/ve/||/<> TEMSİL ETMEYEN ÖRNEK ile/ve/||/<> YANLIŞ BENZETME ile/ve/||/<> YOK SAYMA ile/ve/||/<> SÜMEN ALTI ile/ve/||/<> KUMARBAZ
( FALLACY OF INSUFFICIENT SAMPLE vs./and/||/<> UNREPRESENTATIVE SAMPLE vs./and/||/<> FALSE ANALOGY vs./and/||/<> SLOTHFUL INDUCTION vs./and/||/<> FALLACY OF SLANTING vs./and/||/<> GAMBLER'S FALLACY )
ŞAŞIRTMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: DEVEDE KULAK ile/ve/||/<> YA SİYAH, YA BEYAZ ile/ve/||/<> KANITLAMA ZORUNLULUĞU ile/ve/||/<> FELÂKET ÇIĞIRTKANLIĞI ile/ve/||/<> İMÂLI SORU ile/ve/||/<> ÇOK SORULU ile/ve/||/<> SINIRLI SEÇENEK
( FALLACY OF THE BEARD vs./and/||/<> BLACK OR WHITE FALLACY vs./and/||/<> ARGUMENT FROM IGNORANCE vs./and/||/<> FALLACY OF SLIPPERY SLOPE vs./and/||/<> COMPLEX QUESTION vs./and/||/<> FALLACY OF MANY QUESTIONS vs./and/||/<> FALLACY OF LIMITED CHOICES )
YETKEYE BAŞVURMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: BİR BİLENE SORMA ile/ve/||/<> YETERSİZ KAYNAK ile/ve/||/<> İNANCA BAŞVURMA ile/ve/||/<> ORTAK TUTUMA BAŞVURMA ile/ve/||/<> ÖBEK BASKISI ile/ve/||/<> YARARCI ile/ve/||/<> BEĞENDİRME ile/ve/||/<> DAYATMA ile/ve/||/<> İÇİNDEKİ DEĞİL DIŞINDAKİ(ZARF-MAZRUF) ile/ve/||/<> GENETİK
( ARGUMENT TO AUTHORITY vs./and/||/<> FALLACY OF UNQUALIFIED SOURCE vs./and/||/<> APPEAL TO BELIEF vs./and/||/<> APPEAL TO COMMON PRACTICE vs./and/||/<> BANDWAGON, PEER PRESSURE vs./and/||/<> PRAGMATIC FALLACY vs./and/||/<> APPEAL TO PERSONAL INTERESTS vs./and/||/<> FALLACY OF "IS" TO "OUGHT" vs./and/||/<> STYLE OVER SUBSTANCE vs./and/||/<> GENETIC FALLACY )
DUYGULARA BAŞVURMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: TEHDİT ile/ve/||/<> DUYGU ile/ve/||/<> ÖNYARGILI DİL ile/ve/||/<> MAZERET
( ARGUMENT FROM FORCE vs./and/||/<> ARGUMENT TO PITY vs./and/||/<> PREJUDICIAL LANGUAGE vs./and/||/<> FALLACY OF SPECIAL PLEADING )
SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR ile/ve/||/<> HATALAR
( FALLACIES vs./and/||/<> MISTAKES/WRONGS )
KIYASLAMA HATALARI: GENELLEŞTİRME ile/ve/||/<> ÖZELLEŞTİRME
( FALLACY OF CONVERSE ACCIDENT vs./and/||/<> FALLACY OF ACCIDENT )
SINIFLANDIRMA HATALARI: BÜTÜNLEME ile/ve/||/<> İNDİRGEME
( FALLACY OF COMPOSITION vs./and/||/<> FALLACY OF DIVISION ) )
- SAÇMA ile "SAKAT"
- SÂD/SÂDD[Ar. < SEDD] ile SÂD ile SA'D ile SAD ile SAD[Fars.]
( Kapayan, örten. | Aksu, göz perdesi. İLE Göz ağrısı/hastalığı. İLE Kutluluk. | Uğur. | Kutlu, uğurlu.[SA'D-ÜD-DÎN/SÂDETTİN: Dini uğurlu, kutlu kılan.] İLE Osmanlı ve Arap abecesinin onyedinci harfidir.[ebced hesabında 90 sayısının karşılığıdır] İLE Yüz/100. )
- SADAKALLÂHU[Ar.] ile SADAKA BİHİ[Ar.]
- SADAKAT[Ar. < SADAKA]["ka" uzun okunur] ile SADÂKAT[Ar. < SIDK]
( Sadakalar. | Müslümanların ellerinde bulunan ve fakirlere/düşkünlere verilen üç maldan biri. İLE Dostluk, içten bağlılık, vefâlılık. Doğruluk, yürek doğruluğu. )
- SADÂKAT ile/değil/yerine SAF BAKIŞ
- SADÂRET ile/||/<> SADRAZAM
( Başbakanlık. İLE/VE/||/<> Başbakan. )
- SÂDE[Ar. < SEYYİD] ile SÂDE[Ar. < SÂDEC/SÂZEC]/YALIN[Ar.]
( Seyyidler. İLE Düz, basit, yalın, gösterişsiz. | Süssüz. | Karışıksız, katkısız. | Derin düşünemeyen, bön, saf adam. | Yalnız, ancak. | Arasına, içine peynir vb. konulmamış hamur. )
- SADE ile/ve/değil/yerine/||/<> SADECE
- SADECE ..." ile "SALT ..."
- ŞÂDÎ[Ar. < ŞEDÂ] ile ŞÂDÎ[Fars.]
( Mahkeme hademesi, mübaşir. | Zamanında, sultan sarayına odun götüren yeniçeri, odun ambarı memuru. | Nağme ile şiir okuyan. | İlimden, edebiyattan payı olan. | Torba oğlanı, Acemi Ocağı neferi. İLE Memnuniyet, sevinçlilik, gönül ferahlığı. )
- SADIR ile SÂDIR
( Göğüs/sine. | Yürek/kalp. | Kazaskerlere verilen san. | Sadrazam sözcüğünün, kısa söylenişi. İLE Çıkan, görünen. )
- SADRAZAM TORUNU değil SADRAZAM'IN SOL TAŞAĞI
- SAF ..." ile/ve/<> "SADECE ..."
- SAF ... değil SALT ...
- SÂF/SAFF[Ar. çoğ. SUFÛF] ile SÂF/SÂFÎ[Ar. < SAFÂ, SAFVET] ile SAFH[Ar.]
( Dizi, sıra, camide cemaatin sırası. İLE Temiz, katkısız, karışık olmayan, halis. | Bön, kolay aldanabilen, kurnazlığa aklı ermeyen. İLE Yüz çevirme. | Affetme, suç bağışlama.[AFV] )
- SAF ile/ve/< SADE[Fars. < SÂZEC]
( Bir maddenin, kavramın ve/ya da ...'nın kendi özünden/doğasından uzaklaşmadığı kadar ve dışarıdan etkilenmediği derecede bulunduğu hal. İLE/VE Bir maddenin ve/ya da kavramın etkilendiği dış faktörlerin olabildiğince alt seviyede/kıvamda tutulup, fazlalılığa/aşırılığa/lükse gitmeme/kaçmama hali. )
( Sadelikten şaşmamak doğrudur. )
( Saflaşın, dikkatli ve uyanık olun, hazır bulunun. )
( Be pure, be alert, keep ready. )
( PURE vs./and SIMPLE )
- SAF ile/ve/değil/||/<> SAFA YATAN
- SAFARİ ile SAFARİ
( Afrika'da yapılan doğal yaşam ve hayvanlar gezisi. İLE Kedi. )
- SAFDİL[Fars.] ile/= SAFDERUN[Fars.]
( Kolayca aldatılan. )
- SAFF[Ar. çoğ. SUFÛF] ile SÂF[Ar.]
( Dizi, sıra. İLE Sade, arı, katıksız. | Kurnazlığa aklı ermeyen, kolaylıkla aldatılabilen. )
- SAFHINI BELİRLEMEK/BİLMEK ile/ve SAF OLMAK/KALMAK
- ŞÂFİ'[Ar. < ŞEFÂAT] ile ŞÂFÎ[Ar. < ŞİFÂ] ile ŞÂFİÎ[Ar.] ile ŞÂFİÎ[Ar.]
( Şefaat eden, hatalı kişinin affı için araya girip yalvaran. İLE Hastayı iyi eden, şifa veren. | Yeter görünen, kifâyet eden. İLE İmam-ı Şâfiî mezhebinden olan kişi. İLE Dört mezhepten birinin imamı olan kişi. [İdris][Hicrî: 150 - 204] )
- SÂFİL[Ar.] ile SÂFİL[Ar.]
( Aşağı, alçak. İLE Çökelek, tortu. )
- SÂFİR[Ar. < SEFER | çoğ. SÜFFÂR] ile SAFÎR[Ar.]
( Yola çıkmaya hazır, yolcu. | Yazıcı, kâtip. İLE Islık. | İnce, güzel ses. | Islığımsı ses. | Gök yakut. )
- SAFİYET ve/||/<> SAMİMİYET
- SAFRA[İt.] ile SAFRA
( Gemileri ve her boyda deniz aracını, dengede tutmak istenilen su düzeyine kadar batırabilmek için, dip bölümlerine konulan ağırlık. | Balonlarda bulunan pilotların, yükselmek ya da inişi yavaşlatmak istediklerinde attıkları ağırlık. | Sıkıntı, tedirginlik, rahatsızlık veren kişi. İLE Öd. )
- ŞAFT[İng. SHAFT] ile ŞAFT
( Bir makinenin dönme hareketini, öteki parçalara aktaran ve ucuna dişli çarklar, tekerlekler ya da pervane bağlanan demir mil. İLE Bilardoda, ıstaka çeşidi. )
- SAFV[Ar.] ile SAFVET[Ar.]
- SAĞ SALİM değil/yerine/= SAĞ SAĞLAM/SAĞ ESEN/ESENLİKLE
- SAĞ/SOL BEYİN değil SAĞ/SOL YARIMKÜRE
- SAĞDAN, SOLA DOĞRU ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< SAĞDAN, KALBE DOĞRU
- SAĞDUYU ile/ve/||/<> SAĞGÖRÜ
( Doğru, akla uygun yargılar verme yeteneği. | Doğru ile yanlışı birbirinden ayırma ve doğru yargılama gücü. İLE/VE/||/<> Gerçekleri, yanılmadan görebilme yeteneği. )
- SAĞIN = SAHİH = EXACT[İng., Fr.] = EXAKT[Alm.] = EXIGERE[Lat.] = EXACTO/TA[İsp.]
( Doğruluk kuralına uygun olan. | Sözün, anlatılmak istenilene tam karşılık olması, tam uygun düşmesi niteliği. )
- SAĞIR/İŞİTMEZ ile/ve/ya da DİLSİZ ile/ve/ya da SAĞIR VE DİLSİZ
( Kimse duymak istemeyenler kadar sağır olamaz. )
( EBSEM[Ar.]: Dilsiz, susmuş. )
( SAMEM[Ar.]: Sağırlık. )
( Telefonu ilk bulan Alexander Graham Bell, eşi ve annesiyle -ikisinin de sağır olmasından dolayı- hiçbir zaman telefonda konuşamadı. )
( ATREŞ ile/ve AHRAS )
( KÜND-GÜŞ: Sağır. [ KERİ: Sağırlık.] ile/ve ... )
( DEAF vs. DUMB or DEAF-MUTE )
- SAĞÎR/SAGİR[Ar.] ile/değil/||/<>/> SAĞIR[Ar.]
( Küçük, ufak. | Ergenlik çağına gelmemiş, bülûğa ermemiş, velî ya da vasîye muhtaç çocuk. | Ayırt edemeyen. | Zelil ve aşağılık kişi. İLE/DEĞİL/||/<>/> Duymayan. )
- SAĞÎR ile/||/<> SAĞİRE
( Küçük yaşta erkek. İLE/||/<> Küçük yaşta kadın. )
- SAĞLAM ZİHİN ve/||/<>/>/< SAĞLAM GÖVDE
( Sağlam anlık[zihin], sağlam gövdede bulunur. VE/||/<>/>/< Sağlam gövde, sağlam anlıkta[zihinde] bulunur. )
- SAĞLAMA ile SAĞLAMA
( Bir işin olması için gerekli durumu, koşulları hazırlamak. | Elde etmek, sahip olmak. | [mat.] Bir işlemin doğruluğunu ortaya koymak. İLE Yolun sağ yanına geçmek. )
- SAĞLIK ENFORMASYON SİSTEMLERİ/HEALTHCARE INFORMATION SYSTEMS[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK BİLİŞİM DÜZENİ (BİLİM DALI)
- SAĞLIK = HEALTH[İng.] = SANTÉ[Fr.] = GESUNDHEIT[Alm.] = SALUTE[İt.] = SALUD[İsp.]
- SAĞLIK ve/> ONGUNLUK/SAADET/MUT
( Sağlık olmazsa saadet olamaz. )
( ASKLEPIOS )
- SAĞRI ile/ve/||/<> SAĞRI KEMİĞİ
( Memeli hayvanlarda, bel ile kuyruk arasındaki dolgun ve yuvarlakça bölüm. İLE/VE/||/<> Belkemiği ile kuyruksokumu kemiği arasındaki kemik. )
- SAĞYA değil SAĞA
- ŞAH AKORD ile/ve ŞAH ÂHENK
- ŞAH[Fars.] ile ŞAH
( İran ya da Afgan hükümdarı. | Satranç oyununda, her yönde tek hane gidebilen en önemli taş. | Alevilik, Bektaşilik'te, Pîr. | Benzerlerine oranla en üstün, en güzel, en iyi. İLE Atın, ön ayaklarını yerden keserek arka ayakları üstünde ayakta durması. )
- SAH/SAHÂ[Ar.] ile SAH/SAHH[Ar. < SIHHAT]
( Cömertlik, elaçıklığı. İLE "doğrudur, yanlışsızdır" anlamına, resmî yazılara konulan bir işaret. )
- SAHÂ'[Ar.] ile SÂHA[Ar. çoğ. SÂH, SÂHÂT]
( Cömertlik, elaçıklığı. İLE Alan, meydan, avlu. )
- SAHA değil SÂHA
- SAHAF < SAHHAF
- SAHAN ile ŞAHAN[< ŞAHİN]
( Tencere. İLE [Fars.] Şahlar, sultanlar/padişahlar. | Şahin. )
- SAHANLIK ile SAHANLIK
( Yapılarda ve bazı taşıtlarda, kapı önünde, merdiven başlarında ya da ortasında olan geniş yer. İLE Tencerenin aldığı miktar kadar olan. )
- SAHARÎ[Ar.] ile SAHÂRÎ[Ar. < SAHRÂ]
( Kaya ile ilgili, kaya cinsinden. İLE Çöller, sahrâlar, kırlar. )
- SAHB[Ar.] ile SAHB[Ar. < SÂHİB]
( Gürültü, patırtı etme. İLE Yakın dostlar, sahipler. )
- SAHÎ[Ar.] ile SÂHÎ[Ar. < SEHV]
( Cömert, eliaçık. İLE Yanılan, hata işleyen. )
- SAHİB[< SAHB] ile SAİB
( Sahip[mâlik]. | Bir vasfı olan[hâiz]. | Koruyan[hâmî]. | Bir iş yapmış olan. | Sürekli sohbette bulunan. | Hak yolunu göstermek isteyen mürşid. )
- SAHİBİSİ" değil SAHİBİ
- SAHİCİ/LİK ile/ve/||/<>/> SAMİMİ/LİK
- SAHİCİ ile/ve/||/<>/< SAHİH[Ar. < SIHHAT]
( Sahte olmayan, gerçek, yapma karşıtı. İLE/VE/||/<>/< Sağlıklı olmak, gerçek olmak. )
- ŞÂHİD[Ar. < ŞEHÂDET | çoğ. ŞEVÂHİD] ile ŞÂHİD[Fars.]
( Tanık. | Senet yerine geçecek biçimde büyük bir yapıttan ya da kişiden alınan örnek. İLE Sevgili. | Güzel. )
- SAHİH (OLAN) ile/ve SALİH (OLAN)
( Bilinmeli. İLE/VE Uygulanmalı. )
- SAHİH ile/ve SÂDIK
- SAHİH ile SAKÎM
- SAHİH ile/ve SARİH
( Bahs'te. İLE/VE Keşf'te. )
- SAHÎK[Ar.] ile SÂHİK[Ar.]
( Uzak. | Çok karışık anlaşılmaz söz. İLE Ezip döven. )
- SÂHİL[Ar.] ile SAHÎL[Ar.] ile SÂHİL[Ar.]
( Kişneyici, kişneyen. İLE At kişnemesi. İLE Deniz/ırmak/göl kenarı, kıyı, yalı. )
- SAHÎN[Ar. < SUHÛNET] ile SAHÎN[Ar. < SİHAN]
( Sıcak, kızgın, ısınmış. İLE Kalın. | Sık. | Katı, pek. )
- SAHİP ÇIKMAK ile SAVUNMAK
( TO CLAIM vs. TO DEFEND )
- SAHİP OLMA ile/ve/değil SAHİP OLDUĞUNU SÜREKLİ KILMAK
- SAHİP OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> SAHİP ÇIKMAK
- SAHİP OLMAK ile/ve/fakat/||/<>/< SAHİP OLDUĞUMUZLA VE/YA DA SAHİP OLMAKLA PERDELENMEMEK
- SAHİP OLMAK ile/değil/yerine ŞAHİT OLMAK
- SAHİP OLMAK ile/ve/değil/||/<>/< SATIN ALMAK
- SAHİPLENMEK ile/yerine SAHİP ÇIKMAK
( TO POSSESS vs. TO CLAIM
TO CLAIM instead of TO POSSESS )
- SÂHİR[Ar. < SİHR] ile SÂHİR[Ar. < SEHER] ile SÂHİR[Ar. < SAHR]
( Büyücü. | Büyüleyici etki yaratan güzel. İLE Gece uyumayan, uykusuz. İLE Maskaralık eden. )
- SAHÎRE[Ar.] ile SÂHİRE[Ar. çoğ. SÂHİRÂT, SEVÂHİR]
( Yeryüzü. İLE Büyücü. )
- ŞAHIS[Ar. ŞAHS] ile ŞÂHIS
( Kimse, kişi. İLE Sırık. )
- ŞAHİT ile/değil ŞAYET
- ŞAHKÜL" değil ŞÂKÜL
- SAHN-İ ÇEMEN ile SAHN-İ GÜLŞEN ile SAHN-İ LÂLE-ZÂR
( Bahçenin ortası. İLE Gül bahçesinin ortası. İLE Lâle bahçesinin ortası. )
- SAHN[Ar.] ile SAHN[Ar.] ile SAHN[Ar.]
( Sıcaklık, hararet. İLE Avlu. | Evin ortasındaki açıklık. | Oyuk, boşluk, boş yer. | Orta, meydan, aralık; cami ve medreselerde toplanmaya yönelik üstü kubbeli, örtülü yer. | Büyük kâse. | Sahan. | Sahne. | Zil. | Kulağın dış boşluğu. İLE Kırma. )
- SAHNÂN/SAHANÂN/SUHNÂN[Ar.] ile SAHNÂN[Ar.]
( Sıcak gün. | Sıcak, kızgın. İLE Çifte zil. )
- SAHNE ile ŞANO[İt. SCENA]
( ... İLE Tiyatro sahnesi. )
- SAHR[Ar.] ile SAHR/SUHÛR[Ar. < SAHRE]
( Kaya. İLE Büyük taşlar, kayalar, maden kütleleri. )
- ŞAHSİLEŞTİRMEK ile ŞAHSİ-LEŞ-TİRMEK
- ŞAHSULTAN ÇEŞMESİ ile ŞAHSULTAN SEBİLİ
( İkisi de Eyüp'te, Zal Mahmud Paşa Camisi yakınında, Şah Sultan Camisi yanındadır. )
( İkisi de 1800'de, Sultan III. Mustafa'nın kızı Şahsultan tarafından yaptırılmıştır. )
- SAHTE ile/değil SANKİ
- SAHÛR[Ar.] ile SAHÛR[Ar. < SİHR] ile SÂHÛR[Ar. < SAHRE] ile SÂÛR[Ar. < SA'R]
( Temcit yemeği, sahur. İLE Gece uyanıklığı, uykusuzluk. | Ay ağılı. İLE Dünyanın aya düşen, ay tutulmasını oluşturan gölgesi. İLE Ocak, fırın. )
- SÂİB[Ar.] ile SÂİB[Ar. < SEVÂB] ile SÂİB[Ar. < SE'B] ile SAİB[Ar.] ile SAHİB[Ar.]
( Bir yerle, bir şeyle ilişiği olmayan. İLE Yanlışsız, doğru, yanlışlık yapmayan. | Amaca, hedefe uygun. | Hedefe doğru ulaşan. İLE Yağmur getiren bora[İt. < Yun.][: genellikle arkasından yağmur getiren sert ve geçici rüzgâr/yel.]. İLE Çarmıha germek. İLE Sahip[mâlik]. | Bir vasfı olan[hâiz]. | Koruyan[hâmî]. | Bir iş yapmış olan. | Sürekli sohbette bulunan. | Hak yolunu göstermek isteyen mürşid. )
- ŞAİBE[< ŞEVB | çoğ. ŞEVÂİB] ile/değil ŞÂYİA[çoğ. ŞÂYİÂT]
( Leke, kusur, ayıp; noksan, nakîsa. | Art düşünce. | Hile. | Kir, leke | Kötü eser, iz. İLE/DEĞİL Yayılmış haber, yaygın olan, söylenti. )
- SÂİBE[Ar.] ile SÂİBE[Ar. < SEVÂB]
( Başıboş bırakılmış hayvan, dişil deve. İLE Saib'in dişili/müennesi. )
- SÂİD[Ar. < SUÛD] ile SÂİD[Ar. çoğ. SEVÂİD] ile SAÎD[Ar. < SUÛD]
( Yukarı çıkan, yükselen, kalkan/kalkıcı. | Ön kol. | Pestten tize doğru giden çıkıcı dizi.[>< NÂZİL(İNİCİ): Tizden peste doğru] İLE Kolun dirsekle bilek arasındaki bölümü. İLE Yüksek. | Yukarı çıkan. )
- SÂİK[Ar. < SÂKA] ile SÂİK[Ar. < SEVK]
( Ardçı.[askeriyede] İLE Götüren, sevk eden. | Süren/sürücü. | Güdü.[MOTIVATION(İng.), MOTIF(Fr.)] )
- SAİKLER/LE değil SAİK/LE
( "Saik", sevk sözcüğünün çoğulu olduğundan, çoğul olana bir "-ler" eki daha olmaz/kullanılamaz. )
- SÂİL[Ar. < SAVLET] ile SÂİL[Ar. < SUÂL]
( Saldırıcı/saldıran. İLE Soran, suâl eden. | Dilenci. | Akıcı/akan.[< SEYELÂN] )
- ŞAİR-İ KESBÎ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ŞAİR-İ VEHBÎ
- SAÎR[Ar.] ile SÂİR[Ar. < SEYR] ile ŞÂİR[Ar. < Şİ'R]
( Ateş, alevli ateş. | Tamu, cehennem. İLE Harekette olan, yürüyen, seyir eden. | Bir şeyden kalan başka şey. | Geçen, dolaşan. | Başka, öteki/diğer, gayri. İLE Ozan, şiir yazan/yazarı. )
- ŞAÎR[Ar.] ile ŞÂİR[Ar. < Şİ'R | çoğ. ŞÂİRÂN, ŞUARÂ]
( Arpa. İLE Şair, ozan. )
- ŞAİR ile ŞAHİR
( İsmet Özel'in, "Şiir Okuma Kılavuzu" kitabında, açıklamasını bulabilirsiniz. )
( Bir şaire, bir beyit yeter. )
( Şairlerin en kötü "şiirleri", yaşamlarıdır. )
- ŞAİR ve/||/<> SARAYBOSNA'LI ŞAİR
( )
- ŞÂÎRE[Ar. çoğ. ŞÂİRÂT, ŞEVÂİR] ile ŞAÎRE[Ar.]
( Bayan şair. İLE Arpa danesi, tek bir arpa. | Arpacık.[çoğ. ŞAÂYİR][Fr. ORGELET] )
- SÂK[Ar. çoğ. SİKAN, SÛK] ile SAK/SAKK[Ar. çoğ. SİKÂK, SUKÛK]
( Baldır, incik. | [botanikte] Sap. | [geom.] Kenar. İLE Şer'î mahkemeden verilen îlâm, berat, kadı hücceti ve bunun gibi yazılardaki tabirler, deyimler. | Vesîkalar. )
- SAK ile SAK[Ar.]
( Uyanık, gözü açık. | Uykusu hafif. İLE Sap. )
- ŞAK ile ŞAKK[Ar.]
( Eni geniş bir şeyle vurulduğunda çıkan ses. İLE Yarma, yarılma. | Yarık, çatlak. )
- SAKA[Ar. < SEVK/SAİK]/BEYYÂB ile SAKA ile SAKA (TÜRKLERİ)
( Evlere, çeşmeden su taşımayı iş edinmiş olan kişi. İLE Serçegillerden, başında ve boynunda, kırmızı, sarı tüyler bulunan ve hoş öten bir kuş. İLE ... )
( ... cum CARDUELIS CARDUELIS )
- SAKALLI HABEŞ/İPEK TAVUK ile SAKALSIZ HABEŞ/İPEK TAVUĞU
( )
- SAKAM[Ar. çoğ. ESKAM] ile SAKAM[Ar. çoğ. ESKAM]["ka" uzun okunur]
( Hastalık, illet. İLE Hastalık, illet. )
- SAKAR[Ar.] ile SAKAR[Ar.]
( Bazı hayvanların, özellikle atların alınlarında bulunan beyaz leke, küçük akıtma. | Sık sık küçük, önemsiz kazalar yapan. İLE Tamu, cehennem.[Fars. DÛZAH] )
- SAKARİN[Fr.] ile SAKAROZ[Fr. < Yun.]
( Genellikle şeker sayrılarının, şeker yerine kullandığı, madenkömürü katranından elde edilen, beyaz bir toz. İLE Şekerkamışı ya da şekerpancarından elde edilen bir tür şeker. [Simgesi: C12H22O11] )
- ŞÂKÎ[Ar. < ŞİKÂYET] ile ŞAKÎ[Ar. < ŞEKÂVET]
( Şikâyetçi, şikâyet eden. İLE Bahtsız, kötü hareketli, haylaz, habîs. | Yol kesen, haydut. )
- SAKÎ[Ar.] ile SÂKÎ[Ar. < SAKY | çoğ. SUKAT]
( Kırağı, çiy.[Fars. JÂLE, ŞEBNEM, BEŞG, BEŞM | Yun. DROSOSTALIDA] İLE Su veren/dağıtan. | Kadeh, içki sunan. | Baldıra, ya da baldır kemiğiyle ilgili. | İnsana/kişilere, Allah sevgisi/nuru saçan kişi. )
- ŞAKIMAK ile "ŞAKIMAK"
( Ötücü kuşlar ezgili ses çıkarmak, ötmek, şakramak, terennüm etmek. İLE Çok konuşmak, çenesi düşmek. | Şarkıları/şiirleri hoş söylemek ya da okumak. )
- SÂKİN[< SÜKÛN] / MUKÎM[< KIYAM] ile/ve ŞÂGİL[< ŞUGL]
( Konutta/meskende yaşayan/oturan, ikâmet eden. İLE/VE Meşgul eden, edici. | Meşgul olmayı gerektiren. | İşgâl eden, tutan. | Bir mülkte oturan. )
- SAKINAN GÖZE ÇÖP BATAR değil SAKINILAN GÖZE ÇÖP BATAR
- SAKINAN GÖZE ÇÖP BATAR değil SAKINILAN GÖZE ÇÖP BATAR
- SAKİNLEYİCİ değil SAKİNLEŞTİRİCİ
- SAKİNLİK ile/ve SAKİNLİK(YUMUŞAKBAŞLILIK)
( Yumuşaklık ve iyilik, kişiye anneannesinden mirastır. )
( QUIETNESS vs./and CALMNESS )
- SAKIRDAMAK ile ŞAKIRDAMAK
( Korkudan ya da soğuktan dolayı titremek. İLE "Şakır" diye ses çıkarmak. )
- SAKIT[Ar.] ile Sakıt
( Düşen, düşmüş. | Hükmü kalmamış, eski önemini yitirmiş. | Düşük. İLE Merih, Mars. )
- SAKIZ AĞACI CAMİSİ = SAHAF MUSLİHİDDİN CAMİSİ
( Kasımpaşa'da, Sakız Ağacı semtindedir. )
( XVII. yüzyılda Sahaf Müslihiddin tarafından yaptırılmıştır. )
- SAKIZ AĞACI ile SAKIZ AĞACI ile SAKIZ AĞACI
( Cevizlik - Kazlıçeşme arasında bulunan bir semt. İLE Moda İskelesi - Mühürdar arasında bulunan bir semt. İLE Kasımpaşa'da bulunan bir semt. )
- ŞAKK[Ar. çoğ. ŞÜKUK] ile ŞÂKK[Ar. < MEŞAKKAT]
( Yarma, yarılma, çatlama, yırtma, paralama, kırma. | Yarık, çatlak. İLE Eziyetli, zahmetli. )
- SAKLA BENİ, VARKEN; BULUNAYIM SANA, YOKKEN ile/ve SAKLA SAMANI, GELİR ZAMANI
- SAKLIKENT ile SAKLIKENT
( Fethiye'de. İLE Antalya'da. )
- ŞAKRAK ile ŞAKRAK
( Şen, neşeli, yaşam dolu. İLE İspinozgillerden, başı siyah, boynu kırmızı, ötücü bir kuş. )
( ... cum PYRRHULA PYRRHULA )
- ŞAKŞAK ile ŞAK ŞAK
( Çoğunlukla hokkabazların kullandıkları, hafifçe vurulduğunda hızla vurulmuş gibi "şak" diye ses çıkaran tahta maşa. İLE Eller birbirine vurulduğunda çıkan ses. )
- ŞÂKÛLÎ[Ar.] ile ŞÂKÛLÎ[Ar.]
( Çekülle ilgili. İLE [matematik] Düşey. )
- SAL'[Ar.] ile SÂL[Ar.]
( Baş tepesinin dazlaklığı/kılsızlığı. İLE Yıl/sene. )
- SALÂ'[Ar.] ile SALÂH[Ar.]
( Cuma namazına ve bazı yerlerde cenazeye çağırmak için minarelerde okunan salavat. | Meydan okuma, "kendine güvenen varsa çıksın!" diyerek bağırma. | Bir mahalle çocuklarının, başka bir mahalle çocuklarıyla taş kavgalarına çıkmaları. | Mevlevîlerde, "can"ları namaza/mukabeleye/yemeğe çağırma. İLE Düzelme, iyileşme, iyilik. | Rahatlık, barış. | Dine olan bağlılık. )
- SALÂH ve/<> SALÂT
- SALAK/LIK ile/değil/yerine/>< SABIRLI/LIK
- SALAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SAF
- SALÂT-I KÂİM > SALÂT-I DÂİM
- SALDIRI ile/değil SAPTAMA/TESPİT/BEYAN
( [not] ATTACK vs./but TO DETERMINE/ESTABLISHING/TO DECLARE )
- SALDIRMAK ile/ve/değil/yerine "SARMAK"
- SALDIRMAK ile/ve/<>/> "SAYDIRMAK"
- SALDIRMAK ile/değil/yerine/>< SARILMAK
- SALDIRMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SATAŞMAK
- SALEP[Ar.] ile SA'LEB[Ar. çoğ. SAÂLİB]
( Salepgillerin örnek bitkisi, orkide. [Lat. ORCHIS] | Bu bitkinin yumru durumundaki köklerinden dövülerek hazırlanan beyaz toz. | Bu tozun, şekerli süt ya da su ile kaynatılmasıyla yapılan sıcak içecek. İLE Tilki. )
- SALI PAZARI ile SALI PAZARI ile SALI PAZARI
( Fındıklı - Tophane arasındaki semt. İLE Kadıköy'de, Altıyol - Selâmiçeşme arasında bulunan bir semt ve pazar. İLE Şehremini'de kurulan semt pazarı. )
- SALÎB[Ar. çoğ. SILÂB] ile SÂLİB[Ar. < SELB]
( Haç. [Fars. ÇELİPÂ] İLE Kapıp götüren, alan, alıp yok eden. | Olumsuzlaştıran/menfîleştiren. | İnkâr eden. )
- SALICINÉES = SAFSÂFÎYE
- SALİH ile/ve SAHİH
- SALİH ve/> SARİH
( Salihlerde gaflet olmaz. )
- SALİHA SULTAN ÇEŞMESİ / AZAPKAPI ÇEŞMESİ ile SALİHA SULTAN SEBİLİ
( Azapkapı'da, Azapkapı Camisi önündedir. İLE Azapkapı'da, Azapkapı Camisi karşısındadır. )
( 1733'te, Sultan II. Mustafa'nın eşi Saliha Sultan tarafından. [Rokoko üslûbundadır.] İLE 1732'de, Sultan II. Mustafa'nın eşi Saliha Sultan tarafından. )
- SÂLİK ile/ve/||/<>/> SÂDIK
- SÂLİK ile/ve/||/<>/> SAHİP
- SALİK ile/değil SAİK
- SALINIM ile/değil SALIM
( OSCILLATION vs. EMISSION )
- SÂLİS ile/||/<> SÂLİSEN
( Üçüncü. İLE/||/<> Üçüncü olarak. )
- SALİSİLAT[Fr.] ile SALİSİLİK ASİT
( Salisilik asidin tuzu. | Salisilik asidin, türlü alkollerle ve fenollerle yaptığı ester. İLE Söğüt kabuğundan çıkarılan antiseptiklerle ilgili olan. [Aldehidin yükselgenmesiyle elde edilen, türlü uçucu yağlarda ester biçiminde bulunan, ekşi ya da tatlı olabilen, 155 °C'de ergiyen bir asit.] )
- SALKIM ile SALKIM
( Üzüm gibi, çoğu bir sap üzerinde, birarada bulunan yemiş. | Ana saptan çıkan yan çiçeklerin sapları, hep aynı uzunlukta olan çiçek durumu. | Baklagillerden, salkım durumunda mor çiçekler açan ve çoğu asma gibi çardağa sarılan ağaç türü ve çiçeği. İLE Topla atılan demir parçaları. )
( ... | ... | WISTERIA SINENSIS cum ... )
- SALLAMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SARSMAK
- SALLANMA ile/ve/değil/yerine SALINIM
- SALLANMA ile SARSILMA
- SALLANTI ile SARSINTI
- SALMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> SAÇMAK
- SALSA ile BACHATA ile MAMBO ile MERENGUE ile SAMBA ile RUMBA ile CHA CHA CHA ile PASO DOBLE ile JIVE
( Dünyanın her yerinde bilinen Salsa, Avrupa'da, Karayipler'de, özellikle Küba ve Porto Riko'da, Orta Amerika'da, Panama, Guatemala ve New York'un Latin kolonilerinde çok gelişir. Elektrikli çalgıların da kullanıldığı Salsa danslarında, Afrika kökenli vurmalı çalgılar ve bakır üflemeli sazlar büyük rol oynar. Salsa'da, şarkılar her zaman İspanyolca olup şarkıların başlıca işlevi, dans figürlerine eşlik etmektir. Dünyanın belirli bölgelerinde, belirgin olarak ötekilerden ayrılan Salsa stilleri vardır. Birbirinden farklı figürlere sahip olan Salsa'nın tarzları, aynı dansın farklı yaklaşımları ve felsefeleri olarak kabul edilebilir.
İLE
1980'lerde, Dominik Cumhuriyeti'nde, turizmin gelişmesi ve ülkenin dünyaya açılması sonucu popülerliği artan Bachata, içinde aşk, tutku gibi duyguları yansıtan romantik şarkılarla yapılan bir dans türüdür. Bachata, ayrıca, ülkemizde Salsa'dan sonra en çok yeğlenen, yakın eşli bir danstır.
İLE
Küba'da ortaya çıkan Mambo, Kuzey Amerika'daki, Swing ve Rock gibi türlerden etkilenerek günümüzde yapılan biçimini alır. Erkek dansçının sol ayakla başladığı ve ağırlık merkezini ise kalça olarak belirlediği bu dans türü, en yaygın biçimde Küba'da karşımıza çıkar. 1950'li yıllarda, Avrupa tarafından da tanınan Mambo, kıtaları aşan bir dans olarak tüm dünyaya yayılır.
İLE
Dominik Cumhuriyeti'nin yerel dansı olan Merengue, özellikle küçük ve kalabalık dans salonlarına karşı oynanan bir dans türüdür. Oldukça hareketli figürler içeren Merengue, öğrenilmesi kolay, doğaçlamaya açık bir "eğlence" dansı olarak da bilinir. Çiftlerle değil, bir çember şeklinde uygulanan Merengue, hızlı ayak hareketleri, omuzların silkilmesi ve kıvrak kalça hareketleri, bu dansın ana yapısını oluşturur.
İLE
Samba, Brezilya'nın Rio kentinde düzenlenen karnavallarda, kutlama ve eğlenceyi temsil eden dans olarak bilinir. Brezilya müziğine ait kuvvetli bir davulun da yer aldığı, özgün bir müziğe sahip olan Samba, Rio Karnavalı'ndaki dansçıların, gösterişli giysileriyle gösteriye dönüşür. Karnavallarda yapılan bu tip Samba, daha gelişmiş bir biçim olan Uluslararası Samba'dan farklıdır. Samba, Rio Karnavalı'nda, kişisel olarak uygulansa da uluslararası gösterilerde eşli olarak uygulanır.
İLE
Yavaş tempolu, zor bir Latin Amerikan dansı olan Rumba, dans eden çiftler arasındaki tutkuyu hareketlere yansıtır. Aşkın dansı olarak da nitelendirilen rumbada, dansın tutkusunun ve etkisinin büyük bölümü, müzikteki ezgilerde yaşam bulur. Rumba'yı, kusursuz olarak uygulamak için müziğe ve teknik ayrıntılara bağlılık gerekir. Bu ayrıntılar da dansçılardaki güçlü bir denge ve bilek, diz ve kalça koordinasyonu sonucunda ortaya çıkar.
İLE
Amerika'da, 1950'li yıllarda, Mambo ve Rumba'nın birleşiminden doğarak ortaya çıkan Cha Cha Cha, neşeli ritmleri ve müzikleriyle zamanla tüm dünyaya yayılan bir dans türü olur ve Uluslararası Latin Amerikan Dansları'nın vazgeçilmezlerinden sayılır. Canlı, dinamik, hızlı hareketler içeren Cha Cha Cha; neşeli, sevinçli, yerinde duramayanların dansı olarak adlandırılır.
İLE
Kökleri İspanya'ya uzanan "Paso Doble", "iki adım" anlamına gelir. Temiz ve canlı hareketler gerektiren Paso Doble'nin ruhunu seyirciye aktarabilmek için yavaş ve sakin hareketlerden kaçınmak gerekir. Latin dansları arasında en son öğrenilen Paso Doble'de, doğaçlama figürler yoktur, önceden belirlenmiş bir koreografiyi gerektirir.
İLE
Temelinde akrobatik hareketler barındıran bu dans türü, İkinci Dünya Savaşı süresince, Amerika'dan İngiltere'ye yayılır ve ilk olarak 1944 yılında, Londra'lı bir dans öğretmeni olan Victor Silvester tarafından "Jive" olarak adlandırılır. Canlı ve enerjik olmanın yanısıra, zarif bir görünüm de gerektiren bir Latin Amerikan dansı olan Jive, oldukça hareketli figürler içerir. )
- SALT ile SALTIK
( Yalnız, tek, sırf. | İçinde yabancı bir öğe bulunmayan. | İçinde, kendine yabancı hiçbir şey karışmamış, arı. İLE Kendi başına var olan, hiçbir şeye bağlı olmayan, bağımsız, koşulsuz. | Koşulsuz, bağımsız, göreli olmayan ve kendi başına, tam sayılan bir olgunun niteliği. )
- SALTA[İt.] ile SALTA[İt.] ile SALTA[İsp.]
( Köpeğin, arka ayakları üzerinde ayağa kalkması. İLE Yakasız, iliksiz, kolları bolca bir tür kısa ceket. İLE Gergin duran bir halatı, biraz koyuverme eylemi. )
- ŞALTER[Alm.] ile ŞALTER[Alm.] ile ŞALTER[Alm.]
( Anahtar. İLE [fizik] Genellikle, binaların girişine gelen, elektrik akımını açıp kapamaya yarayan araç. İLE Gişe. )
- SALTIK ile SABİTE
- SÂLÛS[Ar. çoğ. SILÂB] ile SÂLÛS[Ar.]
( Teslîs. [fels. TRIVIUM] İLE İkiyüzlü/riyâkâr. )
- SALVO[İt.] ile SALTO[İt.]
( Yaylım ateşi. | Yoğun bir biçimde yapılan atak. | Gemide kullanıldığı yere göre belirli uzunluğu olan ince halatlara verilen ad. İLE Rakibin gövdesini kollarıyla birlikte kavrayarak yana ya da arkaya savurma, devirerek bastırma biçiminde uygulanan bir güreş oyunu. )
- SALYONGOZ değil SALYANGOZ
- ŞÂM[Ar. < ŞÂME] ile ŞÂM[Fars.]
( [gövdede] Benler. İLE Akşam. )
- SÂM[çoğ. SILÂB][Fars.] ile Sâm[Fars.]
( Gökkuşağı, eleğimsağma. İLE Hz. Nuh'un oğlu.[Semitik kavimler, bu nesildendir] )
- ŞAM değil ŞAM-I ŞERÎF
- SAMAN[Ar.] ile SÂMÂN[Ar.] ile Sâmân[Ar.]
( Türlü ekinlerin, taneleri ayrıldıktan sonra kalan sapları ve daha çok bunların harmanda parçalanmışı. İLE Servet, zenginlik. | Rahat, dinçlik. | Düzen. | Kudret, iktidar. İLE Sâmânî devletinin kurucusu. )
- SAMAN ile ŞAMAN
- SAMANA ile SAMANYA
( Huzur içinde yaşayan Brahmin. | Rahip. İLE Tümellik. )
- SAMÂNÎ[Ar.] ile Sâmânî[Ar., Fars. çoğ. SÂMÂNİYÂN]
( Saman renginde, açık sarı. İLE Sâmânî devletinden olan. )
- ŞÂME[Ar. çoğ. ŞÂM, ŞÂMÂT] ile ŞÂME[Ar.]
( [gövdede] Ben. İLE Akşam. )
- SAMEDÂNİYYET ile ...
( HİÇBİR ŞEYE GEREKSİNİMİ OLMAMAK, KENDİNDEN ÜSTÜNÜ OLMAMAK (ULÛHİYYET) )
- SÂMÎ[Ar. < SÜMÜVV] ile SÂMÎ[Ar.] ile SÂMİ'[Ar. < SEM | çoğ. SÂMİÎN, SÂMİÛN] ile Sâmî[Ar.] ile Sâmî[Ar.] ile Sâmi[Ar.] ile SÂMİH[Ar.]
( Yüksek, yüce.[Sadrâzamla ilgili olan ve o makamdan çıkan işler için kullanılırdı] | Ünlü/şöhretli. İLE Katılık, sertlik, kuruluk. İLE Duyan/işiten. | Dinleyen/dinleyici. İLE Sâm soyundan olan. İLE Asurca, İbranice, Habeşçe gibi dilleri konuşan çeşitli kavimlerinin toplandığı kol. | Bu koldan olan. İLE XVIII. yüzyılda yaşamış, Osmanlı şairlerindendir.[Arpa Emîni Zâde adıyla ünlüdür.] İLE Eliaçık/cömert. )
- SAMİMİYET ile AÇIKLIK ile SAYDAMLIK/ŞEFFAFLIK
( Açıklığı ve iyilikseverliği sayesinde hem çevresine, hem de sonuç olarak kendine yararlı olan biri simgelenir. )
( SINCERE | INTIMACY vs. OPENNESS vs. TRANSPARENCY )
- SAMİMİYET ve/||/<> SAMİMİ NİYET
- SAMİMİYET >< SAVUNMA
( "Savunmalarını" bırakmıyorsun ki, samimi olmasını istediğin kişi/ler bunu yapsın. )
( INTIMACY >< DEFENSE )
- SÂMİN[Ar.] ile SÂMİN[Ar.]
( Yağlı, semiz. İLE Sekizinci. )
- SÂMİR[Ar.] ile SÂMİR[Ar.]
( Gece toplantıları. İLE Meyveli, meyve tutmuş. )
- SAMSUN[Yun.] ile SAMSUNHANE
( Savaşta kullanılan köpeklere verilen ad. İLE Ayaspaşa'da, XVI. yüzyılda sultanın köpeklerinin yetiştirilip beslendiği yer. )
- SAMYAMA ile/ve SAMADHI ile/ve SAMYOGA
( Süper kontrol. İLE/VE Süper odaklanma. İLE/VE Süper birleşme. )
- ŞAMYEL/ŞAMREL değil ŞAMBREL[Fr. < CHAMBRE A AIR]
( İç lastik. )
- SAN'AT-GER[Ar.] ile SAN'AT-KÂR[Ar.]
( Sanatçı. | Esnaf. İLE Sanatçı, usta. )
- SAN'AT[Ar. çoğ. SAN'ÂT] ile SAN'ÂT[Ar. < SAN'ÂT]
( Sanat, ustalık, hüner, mârifet. | Bir şeyi güzel yapmak, bir şeyin güzel, beğenilir olması için uygulanan kurallar. İLE Sanatlar, ustalıklar, hünerler. )
- ŞAN[Ar.] ile ŞAN[Fr. < CHANT]
( Ün. | Gösteriş, gösterişlilik. İLE İnsan gırtlağından makamla çıkan ve perde ayrımlarıyla çeşitli duyumlar uyandıran ses dizisi. | Ünleme, ses çıkarma eğitimi. )
- SANAT NESNESİ ile/ve/> SANAT YAPITI
- SANAT YAPITI SUNMAK ile SANAT YAPITI "ÜRETMEK"
( Sanat yapıtı üretilebilir mi, üretilen midir? )
- SANAT/TA/Kİ:
SAÇMA ile/ve/||/<> SAÇMA/LIK
- SANAT ve/||/<>/> SAĞALTIM ARACI
- SANAT ile/ve/||/<> SANA AİT
- SANAT ve/<> SANATÇI/KİŞİ/İNSAN
( Bir resimde, bir sanat yapıtında aradığım, sevdiğim şey, insandır. Sanatçının kendi! )
( Dans le tableau [l'oeuvre d'art] je cherche, j'aime l'homme l'artiste. )
( Çalışkanlıkta, arı, sana ustalık eder
Beceride, bir böcek, seni okutur
Seçkinlerde de var sendeki bilgiler
Sanat ise ey insan! Yalnız sana özgüdür! )
( Yaşam ciddidir, sanat ise neşeli.
Fakat ciddiyet içinde bile, neşe ya da sükûnet,
sanatın aslî ve özsel yapısı olarak kalır. )
( Schiller'in, "Sanatkârlar" adlı şiirini okumanızı salık veririz. )
( Durumun/sürecin/konunun/işin içine kişi/insan ve sanat girince/girmişse öteki herşey ikinci sıraya geçer/geçmeli/geçirilmelidir, indirilmelidir. )
- SANAT ile SAYRILIK
- SANATÇININ:
BAKTIĞINA BAKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> GÖRDÜĞÜNÜ GÖRMEK
- SANATIN KAVRANMASI değil SANATSAL DUYARLILIK
- SANATIN:
DİLİ ile/ve/değil/<>/< ARACI
- SANATSAL ile/ve/fakat/<>/> SANATI AŞAN
- SANATTA:
[ne] BENZEŞME ne de FARKLILIK
- SANAYİ ÖNCESİ ile SANAYİ SONRASI
- SANDAL[Ar.] ile SANDAL[Ar.] ile SANDAL(ET)[Fr. < Yun.]
( Sandalgillerden, kerestesi sert ve kokulu bir ağaç. İLE İnsan taşıyacak biçimde yapılmış, kürekle sürülen deniz teknesi. İLE Sadece tabanı bulunan, ayağa kordon ve kayışla bağlanan, açık ayakkabı. )
( ARBUTUS ANDRACHNE / SANTALUM ALBUM cum ... )
- SANDIĞA GÖMMEK ile/ve/||/<>/> SANDIĞA GÖMÜLMEK
- SANDIĞIMIZ ile SANDIĞIMIZ
( Seçim sandığımız. İLE Zan/zannettiğimiz. )
- SANÎ'[Ar. < SUN] ile SÂNÎ[Ar. < SENY] ile SÂNİ'[Ar. < SUN] ile SÂNİH/A[Ar. < SÜNÛH]
( Görülen iş. İLE İkinci. İLE Yapan/yapıcı, işleyen. | Yaradan, sanat yapıtı olarak meydana getiren. | Allah. | [tüzel] İstisna akdinin borçlusu. İLE Zihin ve düşüncede oluşan, zihne/düşünceye doğan. )
- SANI ile SANRI
( Önce, olduğunuzu sandığınız kişi olmadığınızı anlayın. )
( En küçük bir kuşku olmaksızın, kendinizi sandığınız şey olmadığınızı bilin! )
( Understand first that you are not the person you believe yourself to be.
Beyond the least shadow of doubt, that you are not what you believe yourself to be. )
( SURMISE vs. HALLUCINATION )
( ZANN ile BİRSAM )
- SANIRIM ... OLABİLİR değil SANIRIM ... ya da ... OLABİLİR
- SANIRSAM değil SANIRIM
- SANIRSAM değil SANIRIM/SANIYORUM
( Anlatımda, bir koşulun[eğer/ise] tekrar ya da ikinci kez koşulu olmaz! Zannetmek ya da sanmak, bir koşuldur.
Zannetmek, bir şeyin, sözü geçtiği biçimde olduğunu/olacağını ya da olmadığını/olmayacağını, %51 - 99 oranında "kabul" ya da "iddia" etmenin ikinci kez ve başka bir olasılığı, belirsizliği barındırması ya da "tanımlaması" olanaksız ve anlamsızdır. )
- SANİYE ile SALİSE
- SANIYORUM ile/ve/||/<> SAYIYORUM
- SANKİ ile/değil/yerine SANIRIM
- SANLIUN ile/ve SANRON
( Çin Buda'cı okulu. İLE/VE Japon Buda'cı okulu. )
- SANMAK ile/değil/yerine/>< "SAYMAK"
- SANRI ile/ve/||/<> SANCI
- SANRILARDAN "KURTULMAK" ile/ve/değil/||/<>/< SANRILARI TEKRAR EDEREK KURTULMAK
- ŞANSIZ ile ŞANSSIZ
( Ünsüz. | Gösterişsiz. | Kılıksız, kıyafetsiz. İLE Şansı olmayan. )
- SANSKRİTÇE değil SANSKRİT
- ŞANSLI (OLAN) ile/ve/değil/yerine ŞANSINI YARATAN (OLMAK)
( Kişileri değil de, konu/kavram, olgu ve olayları düşünerek yaşamanın ve konuşmanın önemli(öncelikli) olduğunu anımsayarak, kişinin "şanslı" olup olmadığı değil, olanaklarını, fırsatlarını değerlendirmesini/yaratmasını, olasılıkları yönetmenin esas olduğunu düşünmektir aslolan. )
- SANTİAR[Fr.] ile/ve/<> SANTİGRAM[Fr.] ile/ve/<> SANTİGRAT[Fr.] ile/ve/<> SANTİLİTRE[Fr.] ile/ve/<> SANTİM[Fr.] ile/ve/<> SANTİMETRE[Fr.]
( Bir ar'ın, yüzde biri, bir metrekare. İLE/VE/<> Bir gramın, yüzde biri, bir desigramın onda biri. İLE/VE/<> Suyun, buz olma noktasını sıfır, buharlaşma noktasını 100 sayarak, arası, derece olarak adlandırılan yüz eşit kısma bölme yoluyla bulunan ısı ölçeği. İLE/VE/<> Bir litrenin, yüzde biri. İLE/VE/<> Herhangi bir birimin, yüzde biri. İLE/VE/<> Bir metrenin, yüzde biri. )
- SANTRANÇ değil SATRANÇ
- SANZEN[Jap.] = SAN-CH'AN[Çince]
- SAP ile SAMAN
( Bitkinin dal, yaprak, çiçek vb. bölümlerini taşıyan, ağaçlarda odunlaşarak gövde durumunu alan bölüm. | Çiçek ya da meyveyi dala bağlayan ince bölüm, sak. İLE Ekinlerin harmanda dövülüp taneleri ayrıldıktan sonra kalan ufalanmış sapları. )
- ŞAP ile ŞAP[Ar. < ŞABB]/ALÜN[Fr.] ile ŞAP
( İstekle öperken çıkan ses. | Birden yere düşme ya da çarpma sırasında çıkan ses. İLE Alüminyum ve potasyum sülfatından ya da amonyum alüminyum sülfatından oluşan, sıcak suda eriyen, tadı buruk, antiseptik bir madde. İLE İnce kum ve çimentoyla yapılan düzgün döşeme sıvası. )
- SAP ile SAPÇIK
( Bitkinin, dal, yaprak, çiçek gibi bölümlerini taşıyan, ağaçlarda, odunlaşarak, gövde durumunu alan bölüm. | Çiçek ya da meyveyi dala bağlayan ince bölüm, sak. | Bir aracı tutmaya yarayan bölüm. | İplik, tire, ibrişim gibi şeylerde, iğneye geçirilen bir dikişlik iplik. | Demet durumundaki sap. İLE Küçük sap. | Bir örgeni, organizmanın öteki bölümlerine bağlayan, içinde damarlar, sinirler ve görevsel kanallar bulunan öğelerin tümü. | Ucunda çiçek bulunan dalcık. )
- SAPA ile SAPAK
( Gidilen yol üzerinde olmayan, sapılarak varılan. İLE Bir anayoldan ayrılan yolun, başlangıç noktası. )
- SAPIK/LIK" ile SAPKIN/LIK | ile/değil/yerine/||/<>/< SAPMA
( "Yükleme". İLE Tespit. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Durum. )
- SAPITMA ile/değil/||/< SAPTIRMA ile/değil/||/< SAPMA
- SAPLAMA ile/değil SAPTAMA
( Hızla batırmak. İLE/DEĞİL Bir şeyi belirgin kılma, tespit. | Yıkanmış gümüş bromürlü tabakanın, gümüş bromür kalıntılarını eritmek için filmin kimyasal bir eriyikten geçirilmesi. )
- SAPLAMAK, BATIRMAK = SANÇMAK
- ŞAPLAMAK ile ŞAPLAMAK ile ŞAPLAMAK ile ŞAPLAMAK
( "Şap" diye ses çıkarmak. İLE Bir şeyi, şaplı su ile ıslatmak. İLE Bir yapının tabanını, ince kum ve çimentoyla hazırlanan karışımla sıvamak. İLE Yemeğe şap katmak. )
- SAPMA ile/ve/<> SAPLANMA
- SAPOTAĞACI ve/<> SAPOTGİLLER
( Sapotgillerin örnek bitkisi olan, lezzetli meyvesi ve çiklet yapımında kullanılan salgısı için sıcak ülkelerde yetiştirilen bir ağaç. VE/<> İkiçeneklilerden, örnek bitkisi sapotağacı olan, sıcak ülkelerde, genellikle Orta Amerika'da yetişen, bazı cinslerinden gütaperka çıkarılan bir bitki ailesi. )
( ACHRAS SAPOTA )
- ŞAPPADAK ile ŞARKADAK
( Apansız/ansızın. İLE Ani bir "şapırtı" sesi çıkararak. )
- SAPTIRMA ile/değil/yerine SAPTAMA
- SAR'/SAR'A[Ar.]/TUTARAK/TUTARIK/TUTARGA/YİLBİK[Ar.] ile SÂRÂ[Ar.]
( Tutarık, tutarak, bayıltıcı bir sinir/beyin hastalığı. İLE Katkısız, hâlis. )
- SAR'/SAR'A[Ar.] ile SÂR[Ar.] ile -SÂR[Ar.]
( Tutarık, tutarak, bayıltıcı bir sinir/beyin hastalığı. İLE Öc, intikam. İLE "yer" bildirerek birleşik sözcükler yapar.[ÇEŞME-SÂR: Çeşmeleri çok olan yer. | KÜH-SÂR: Dağlık yer.] )
- SAR'Î ile SARÎ' ile SÂRÎ[Ar. < SİRÂYET] ile SÂRÎ[Fars.] ile SARÎH[Ar. < SARÂHAT]
( Sar'a hastalığı ile ilgili. | Sar'alı. İLE Yere yığılmış sar'alı kişi. İLE Bulaşan/bulaşıcı. [İng. CONTAGIOUS, Fr. CONTAGIEUX] İLE Sürücü, süren. İLE Açık, meydanda. | Belirli. | Saf, halis. | Safkan Arap atı. )
- SARAN ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> SAĞAN
- SARAY DANSLARINDA:
MENUETTO ile/<> GIGUE ile/<> SARABANDE ile/<> ALLAMANDE
- SARDUNYA ile SARDUNYA
( Çoğunlukla pembe çiçekler açan, sardunyagillerden bir bitki. İLE Bir balık türü. )
- SARF-I NAZAR[Ar.] değil/yerine/= SAYILMASA DA, VAZGEÇİLSE DE
- SARGILI ile/değil SARILI
- SARHOŞ İKEN ile/değil SARHOŞ İSEN
- SARI KÖŞK ile SARI KÖŞK
( Beylerbeyi Sarayı'nın arka bahçesindedir. İLE Emirgan Korusu'ndadır. )
( 1856'da, inşa edilen, saraylı hanımların kaldıkları bir köşk. İLE Emirgan Korusu'ndaki üç köşkten biridir. [Pembe, Beyaz ve Sarı Köşk] )
- SARİ ile SÂRİ
( Budist rahiplerin giydiği sarı renkli giysi. İLE Bulaşıcı sayrılık. )
- SARICA ile SARICA
( Yabanarısı. | Sarıyı andıran, sarıya yakın. İLE Eyalet valilerinin buyruğundaki başıbozuk asker. )
- SARIGÜZEL CADDESİ değil/< SARIGÖREZ CADDESİ
- SARIKIZ ile SARIKIZ
( İnek. İLE Deve örümceği. )
- SARILI ile SARILI
( Üstünde, sarı renk bulunan. İLE Sarılmış olan. )
- SARILMAK ile SARINMAK
( Sarma eyleminin yapılması. | Bir şeyin üzerine, bir ya da birkaç kez dolanmak. | Kollarını dolamak, kucaklamak. | Tüm gücü ile ele almak. | Büyük bir istekle kendini vermek, benimsemek. | Hemen yapmaya koyulmak, girişmek. İLE Kendi üstüne sarmak. )
- SARIMSAK ile SARIMSAKOTU
( ... İLE Turpgillerden, beyaz, küçük çiçekli, ovulduğunda sarımsak kokusu veren bir bitki. )
( ... cum ALLIARIA OFFICINALIS )
- SARIMSI = SARIMTIRAK
( Sarıya çalan/benzeyen. )
- ŞARK ile Şark
( Yön. İLE Özel ad, bölge adı. )
- SARKAÇ ile SARKIK ile SARKIL ile SARKINTI ile SARKIŞ ile SARKIT
( Durağan bir nokta çevresinde, ağırlığının etkisiyle salınım yapan, devingen katı nesne. İLE Aşağı doğru uzanmış, sölpük, salpa, gevşek. İLE Sarkaçla ilgili, devinimi, sarkaç devinimine benzeyen. İLE Aşağı doğru uzanan, sarkan şey. İLE Sarkma eylemi ya da biçimi. İLE Mağaraların tavanında oluşan, genel olarak koni biçiminde, kalker birikintisi, damlataş, istalaktit. )
- ŞARKI MEŞK ETMEK değil ŞARKI/YI İCRÂ ETMEK
- ŞARKI OKUMAK/SÖYLEMEK ile/yerine/değil ŞARKI İCRÂ ETMEK
- ŞARKI ile ŞANSON
( ... İLE Hafif şarkı. )
- ŞARKIYI ...:
BİLMEMEK ile/ve/değil/||/<>/< DUYMAMIŞ OLMAK
- ŞARLATAN[İt./Fr.] ile/ve/<> ŞAKLABAN
( Kendi bilgi ve niteliklerini ya da mallarını överek, çevresindekileri kandıran, dolandıran kişi. | Bilir geçinen kişi. İLE Şen, şakacı ve güldürücü kişi. | Dalkavuk. )
- SARMA ile SARMAL/YILANKAVİ/HELİSEL/HELEZONİ[Ar., Yun.] ile SARMAN ile SARMAŞAN/SARILGAN ile SARMAŞIK
( Sarma eylemi. | Saran, içine alan şey. | Yaprak ya da başka şeylerle, içlik malzeme konup sarılarak yapılan yemek. | Güreşçinin, kendi ayağını, arkasında bulunan rakibin ayağının iç tarafına sokup dolaması. | Sarılarak yapılan. İLE Sarmal biçiminde olan. İLE Azman, iri. | Sarı tüylü kedi. İLE Sarılgan. İLE Sarmaşıkgillerden, koyu yeşil renkli, değişik biçimli yaprakları olan, sap ve dallarından çıkan, küçük ek köklerle dik, düz yerlere yapışarak tırmanan bitki. )
- SARMAŞIK ile SARILGAN
( ... İLE Sapı yakınındaki başka bitkilere ya da başka şeylere sarılıp yükselen, otsu ya da odunsu bitki. )
- SARMAŞIK ile/değil SARMAL
- SARMAŞIK ile SARMAŞIK İNCİRİ
- SARRÂF ile/ve/değil/yerine/||/<> SAHHÂF
- SARSIM ile SARSINTI
( Sarsma eylemi. | Gök nesnelerinin[cirim], genel çekim yasasına uygun olarak birbirini çekmesi nedeniyle herhangi bir gezegenin hareketinde görülen karışıklık. İLE Birden sallanma, sarsılma. | Titreme. | Deprem. | Deprem sırasındaki yer hareketlerinin her biri. | Bir kurum ya da kuruluşun dengesini etkileyen bozukluk. | Kaza, ilaç ve uyuşturucuların yarattığı, fiziksel ya da coşkusal nitelikteki, birdenbire gelişen karmaşık belirtilerin tümü. )
- ŞART-I A'ZAM ile/ve ŞART-I BÂTIL ile/ve ŞART-I CÂİZ ile/ve ŞART-I LAĞV ile/ve ŞART-I MÜFSİD ile/ve ŞART-I MÜTEAHHİR ile/ve ŞART-I MÜTEÂRIZ ile/ve ŞART-I MÜTEKADDİM/EVVEL ile/ve ŞART-I NÂSİH ile/ve ŞART-I SÂNİ ile/ve ŞART-I SARÎH ile/ve ŞART-I TAKYÎDÎ ile/ve ŞART-I VÂKIF
- ŞART-I İNFİSÂHÎ ile/ve ŞART-TÂLİKÎ
( Bozucu şart. [Evimi eşime bağışlarım fakat benden önce ölürse ev benimdir.] İLE/VE Belirli bir zamana/koşula bağlı şart. [Eğer sınıfı geçersen bisiklet alırım.] )
- ŞART ile/ve/<> ŞATR
( Koşul. | Durum, hal, vaziyet. | Yemin. İLE/VE/<> Yarı, yarım. | Bölüm, kısım, parça. | Mısra. )
- ŞARZ değil ŞARJ
- ŞAŞA ile ŞATAFAT
- ŞASE[Fr. SACHET] ile ŞASİ[Fr. CHÂSSIS]
( İçine mendil, gecelik vb. şeyleri koymaya yarayan, çeşitli büyüklükte, kumaştan koruncak. İLE Motorlu kara taşıtlarının iskelet bölümü. | Fotoğrafçılıkta içine duyarlı bir cam ya da kâğıt konulan, yassı, ışık geçirmez kutu. | Yapı işlerinde sürme çerçeve. )
- ŞAŞI/LIK ile/değil ŞAŞIL/ŞEHLÂ
( Birbirine paralel görme ekseni olmayan (göz ya da kişi.) | Gözlerini çarpıtarak. İLE Kusurlu sayılmayacak kadar hafif şaşı göz. )
( AHVEL ile/değil ... )
( LÛC ile/değil ... )
( [not] GOGGLE/CROSS-EYE/SQUINT vs./and/but ... )
- ŞAŞIRMAK ile/ve/||/<> SARSILMAK
- ŞAŞMA/ŞAŞIRMA/HAYRET (ETMEK) ile/ve/<>/> ŞAŞAKALMA/HAYRANLIK
( Felsefeye yöneltir. İLE/VE/<>/> Sanata yöneltir. )
( Doğaya/doğada. İLE/VE/<>/> İnsana/insanda. )
( Kısa süreli. İLE/VE/<>/> Uzun süreli. )
( Hem olumlu, hem olumsuzlara yöneliktir. İLE/VE/<>/> Olumsuzlara yönelik değildir. )
( Parçaya yöneliktir. İLE/VE/<>/> Tamamlanmışlara/olgunlara yöneliktir. )
( Anlayamadıklarımıza yöneliktir. İLE/VE/<>/> Aydınlatıcıdır. Kavrama ve kuşatmamızla birliktedir. )
( Açmazlarda, çelişki ve sıkıntılarda deneyimlediğimiz. İLE/VE/<>/> Sonsuzluğu, yüceliği ve üstünlüğü "duyumsatır". )
( ASTONISHMENT/AMAZEMENT vs./and/<>/> ADMIRATION )
( ADMIRATIO cum/et/<>/> ... )
- ŞAŞMAK ile ŞAŞIRMAK
( Şaşan ve şaşıran kişi, bilmediğini bilen kişidir. )
- ŞAŞMAZ/LIK ile/ve/||/<>/> SAPMAZ/LIK
- ŞÂT[Ar.] ile ŞAT/ŞATT[Ar. çoğ. ŞUTÛT] ile ŞATH[Ar.] ile ŞAT[Fr. CHATTE]
( Koyun. İLE Büyük ırmak. İLE Ciddi bir hissi ya da düşünceyi mizahî bir edayla anlatan şiir. İLE Sığ sularda, ağır yükleri taşımak için kullanılan, altı düz, bir çeşit tekne. )
- SATH ile/||/<> SATH MÜSTEVÎ
( Yüzey. | İki boyutluların yüzeyi. İLE/||/<> Düzlemsel yüzey. )
- SATHEN[Ar.] ile SATHÎ[Ar.]
( Dıştan, dış yüzden. İLE Dış yüzeyle ilgili. | [matematikte] Yüzeysel. [İng. SUPERFICIAL, Fr. SUPERFICIEL] | Üstünkörü. )
- ŞATHİYAT ile ŞATHİYE
( Ciddi bir düşünceyi, konuyu, şaka ve alay yollu anlatmak için yazılmış deyişler. İLE Yergiye, alaya, şakaya yer veren manzum yapıt. | Tasavvuf konularını mizahlı bir biçimde işleyen, coşku hâlinde söylenen bir şiir türü. )
- ŞATHİYE[Ar.] ile ŞÂTIİYE[Ar.]
( Ciddi bir düşünceyi, konuyu, şaka ve alay yollu anlatmak için yazılmış deyişler. İLE Uzunbacaklılar.[Fr. ECHASSIERS] )
- SATI ile SATIH[Ar.]
( Satmak, satış. İLE Yüz, yüzey. )
- SATIR'DAN ile/ve/yerine SADIR'DAN (OKUMAK/KONUŞMAK)
- ŞÂTIR[Ar. < ŞETÂRET | çoğ. ŞUTTÂR] ile ŞÂTR[Fars.]
( Neşeli, zevkli, şen, şenlik. | Büyük bir kişinin atı yanında gitmekle görevli ağa. | Tören ve alaylarda, sultanın, vezirin yanında yürüyen görevliler. İLE Yarı, yarım. | Bölüm, parça, kısım. | Dize/mısra. )
- SATIR ile/ve SADIR
- SATIRSONU ile SATIRBAŞI
- SATIŞ VAADİ değil/yerine/= SATIŞ ÜSTLENİMİ
- SATIŞ/SATIM ile SATIN (ALMAK)
( Satıcı ile alıcı arasında yapılan ve bir malın, alıcıya verilmesi ve bunun karşılığında bir eder alınması yoluyla yapılan işlem, satma eylemi. İLE Ederini vererek bir şey almak. )
- SATRANÇ ile ŞATRANÇ
- SAV ile/||/<> SAVA
( Haber. İLE/||/<> Havadis. )
- SAVÂB[Ar.] ile SEVÂB[Ar.] ile SEVVÂB[Ar.] ile SAVB[Ar.]
( Doğruluk, dürüstlük. Doğru hareket/davranış/düşünce. | Doğru, dürüst. İLE Ödüllendirilen hareket/davranış/tutum. | Hayırlı hareket, hayır işleme. İLE Elbiseci. İLE Yön/cihet, taraf. )
- SAVAŞ ile/ve/değil/yerine/< SALDIRI/Ş
- SAVAŞ değil/yerine/>< SANAT
- SAVAŞ ile/ve/değil/yerine SAVAŞIM
- SAVRUK ile SAVSAK
( Aklını işine vermeyen, dikkatsiz. | Düzensiz, dağınık. İLE İşlerine önem vermeyip onları gelişigüzel yapıveren ya da daha sonraya bırakan. )
- SAVRULMAK ile/değil/yerine/>< SALINMAK
- SAVRULMAK ile/değil SARSILMAK
- SAVSAKLAMA ile/ve/<> SALLAMA
- SAVT[Ar.] ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< SAMT[Ar.]
( Ses, sadâ[insan sesi], selen. | Bağırma, haykırma, çığlık. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Susmak. )
- SAVT[Ar.] ile SAVT[Ar.] ile ŞAVT[Ar.]
( Ses, sadâ[insan sesi], selen. | Bağırma, haykırma, çığlık. İLE Kamçı, kırbaç. İLE Tavafta, her dönüşün adı. )
- SAVUNMA ile/ve/||/<> "... SAYMA"
- SAVUNMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SAVUŞTURMA
- SAVUNULMASI BİZE DÜŞMEZ değil SAVUNULMASINA GEREK KALMAZ/YOKTUR
- SAVURGAN/LIK ile/değil/yerine/>< SADÂKAT
- SAVURMA ile/değil/yerine/>< SAVUNMA
- SAVURMAK ile SALLAMAK
- SAVURMAK ile SALLAMAK
( TO JOKE vs. TO HURL )
- SAY ile/||/<> SAYA
( Düz tabaka biçiminde ince, yassı taş, çakıl. İLE/||/<> Yumuşak taş. )
- SÂYE[Fars.] ile SÂYEBÂN[Fars.]
( Gölge. | Koruma, sahip çıkma. | Yardım. İLE Gölgelik. )
- SAYGI "DUYMAMIZ" GEREK/LÂZIM değil "SAYGI GÖSTERMEMİZ GEREK/LÂZIM"
- SAYGI DUYMAK ile/ve/değil/<> SAYGILI OLMAK, SAYGI GÖSTERMEK
( İçsel. İLE/VE/DEĞİL/<> Dışsal. )
( Saygı duymak zorunda değilsinizdir fakat saygılı olmak zorundasınızdır. )
( [not] TO RESPECT vs./and/but/<> TO SHOW RESPECT, TO BEHAVE RESPECTFULLY
[not] Inner. WITH/AND/BUT/<> Outer/exterior.
You don't have to respect but you have to behave respectful. )
- SAYGI GÖSTERMEK ve/<> SAYGI AŞILAMAK
- SAYGILI ile SAYGIN
( Kişinin, başkalarına gösterdiği tutum dolayısıyla. İLE Başkalarının, kişiye gösterdiği tutum dolayısıyla. )
- ŞÂYİ'[< ŞÜYÛ] ile ŞÂYİA
( Duyulmuş, herkesçe bilinmiş. Belirli olan, duyulan. | Bölüşülmemiş ortak hisse. | Bir şeyin her noktasıyla ilgili bulunan. İLE Yayılmış haber, yaygın söylenti, duyultu. )
- SAYILABİLİR SONSUZ/LUK ile/ve SAYILAMAZ SONSUZ/LUK
( Tam sayılar kümesidir. [Tam sayıların sonu yoktur. Herhangi bir tam sayıya, 1 eklerseniz, yeni ve daha büyük bir tam sayı elde edersiniz.] İLE/VE Sayılamaz sonsuz sayılara "irrasyonel" sayılar denilir. Herhangi iki tam sayının bölümü olarak ifade edilemezler. [Bu tür sonsuzluğa örnekler, Pi sayısı[3.141592654...] ve e sayısı[2.718281828...] olabilir.] [Doğa ve evren ile ilgili matematik modellerde sabit olan sayılar, e ve Pi sayılarını içerdiklerinden, evrende ve öznede, sayılamaz bir sonsuzluk bulunduğunu gözönünde bulundurmak zorundayız.] )
( "Sonlu Ötesi Sayılar (Alef Sayıları)" adlı yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )
- SAYIM/TÂDÂT[Ar.] ile SAYIMLAMA/SAYIMBİLİM/İSTATİSTİK ile SAYIŞ ile SAYIŞMA
( Sayma eylemi. İLE Bir dizi olayın ya da sayı ile gösterilen olguların, yöntemli öbekleştirilmesine dayanan ve ilkelerini, olasılık kuramlarından alan, matematiğin uygulamalı dalı. İLE Sayma eylemi ya da biçimi. İLE Takas. | Çocuk oyunlarında, sayı sayarak, ebeyi belirleme. )
- SAYIN APARTMAN YÖNETİCİLİĞİ değil SAYIN APARTMAN YÖNETİCİSİ/YÖNETİMİ
- SAYININ:
KATI ile/değil KARESİ/KÜPÜ ile/değil ÜSTÜ(/ÜSSÜ)
( 2x2 İLE/DEĞİL 2²/³ İLE/DEĞİL 24/5/6/...~ )
- SAYISIZ:
KONUŞMALAR değil KONUŞMA
- SAYRI/HASTA SAHİBİ ile/değil SAYRI/HASTA YAKINI
- SAYRI/HASTA/HİPOKONDRİAK ile/değil SAYRIMSAK
( ... İLE/DEĞİL Gerçekte sayrı olmadığı halde, kendini sayrı gösteren/sanan. )
- SÂZ[Fars.] ile -SÂZ[Fars.]
( Çalgı. | Araç, aygıt, âlet. | Silah. | At takımı. | Sıra, düzen. | Kuvvet, kudret. | Öğrenme. | Ustalık. | Hile. | Eş, benzer. | Çıkar/menfaat. İLE "Yapan, uyduran, düzen" anlamlarına gelerek birleşik sözcükler yapar [ÇÂRE-SÂZ: Çare bulan. | HÂTIR-SÂZ: Hatır, gönül yapıcı.]. )
- SAZ değil/yerine/= SAZ, ÇALGI
- SBS/HEALTH INFORMATION SYSTEMS[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK BİLİŞİM DÜZENLERİ
- SBY/HEALTHCARE KNOWLEDGE MANAGEMENT[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK BİLGİ YÖNETİMİ
- SDP/HEALTH TRANSFORMATION PROJECT[İng.] değil/yerine/= SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROJESİ
- SEBEB:
HAFİF ile/ve/<> SAKÎL
( Kapalı hece. İLE/VE/<> Açık hece. )
( Harfin 1.'si harekeli, 2.'si sakîl ise. İLE/VE/<> 2 harekeli harf. )
- SEBEB[Ar.] ile ŞART[Ar.]
- SEBİL ile/değil ŞADIRVAN
- SEDASYON/SEDATION[İng.] değil/yerine/= SAKINLEŞTİRME
- SEDATİF/SEDATIVE[İng.] değil/yerine/= SAKINLEŞTİRICİ
- ŞEFFAF[Ar.]/TRANSPARAN[İng.] yerine SAYDAM
- ŞEFFAF[Ar.] ile SAYDAM
- SEFÎH değil/yerine/>< SÂLİK
- SEGÂH TEKBİR ve SALAT-I ÜMMİYE
( BUHÛRÎ-ZÂDE MUSTAFA ITRÎ )
- ŞEH = ŞAH
- ŞEHÂDET["ŞAADET" değil!] ile ŞAHÂDET
( Tanıklık etmek, şahitlik etmek. | Bir şeyin doğruluğuna inanmak. | Delâlet, alâmet, işaret. | Gözle görülen şeyler. İLE Sevgili. | Güzel. )
- ŞEHİR/YOL BİSİKLETİ ile/ve DAĞ BİSİKLETİ ile/ve YOKUŞ AŞAĞI(DOWNHILL) BİSİKLETİ ile/ve SABİT(FIX) BİSİKLET ile/ve YARIŞ(SPOR) BİSİKLETİ
- SEKB[Ar.] ile SABB[Ar.] ile SÜFÛH[Ar.] ile HÜMÛL[Ar.] ile HETL[Ar.]
- SEKEL/SEQUELA[İng.] değil/yerine/= SAYRILIK KALINTISI
- ŞEKER ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SABUN (OYUNU)
- SEKME ile SAPMA
- SEKRESYON/SECRETION[İng.] değil/yerine/= SALGILAMA | SALGI
- SELAHADDÎN CAMİLERİ değil SALÂTÎN (SULTAN) CAMİLERİ
- SELAHATTİN PINAR ile/ve/||/<> SAADETTİN KAYNAK
( Pınar'ım ama kuruyabilrim. İLE/VE/<> Kaynak'tır. Kurumaz! )
- SEMÂ'DA (KARŞILIKLI SELÂMLAŞMADA):
SOL TARAF ile/ve/<> SAĞ TARAF
( Dünyayı simgeler. İLE/VE/<> Âhireti simgeler. )
- ŞEMA/LAR ile/ve/||/<> KATEGORİ/LER ile/ve/||/<> SAF AKIL AKIL KAVRAMLARI
- ŞEMSE ile/||/<> SALBEK ile/||/<> TIĞ
( Süslemede kullanılan oval, dairesel biçimde dilimli ya da düz motifler. İLE/||/<> Şemsenin iki ucunda bulunan, tepelik biçimindeki uzantılar. İLE/||/<> Tezhipte, desenin bitiminde; ciltte, şemse ve köşebent kenarlarında kullanılan yardımcı süsleme motifi. )
- SERBEST ÇAĞRIŞIM ile/ve/değil SALLAMAK
- SERÇE ile KÜÇÜK SERÇE ile AĞAÇ SERÇESİ ile SÖĞÜT SERÇESİ ile KAYA SERÇESİ ile KAR SERÇESİ ile BOZ SERÇE ile SARIBOĞAZLI SERÇE
( )
- SERENGETİ KEDİSİ ile SAVAN KEDİSİ
- SERHOŞ değil SARHOŞ
- ŞERİF MUHİDDİN TARGAN ve/||/<> SAFİYE AYLA
- SERSEM/HIRTAPOZ ile ŞAVALAK
( ... İLE Aptal, alık, budala. )
- SERSEMLEMEK, ŞAŞKINLAMAK = SANGILAMAK
- SES/SELEN ile/ve SAZ(TÜM MÜZİK ALETLERİ)
( VOICE vs./and INSTRUMENT )
- SESİL/SESSILE[İng.] değil/yerine/= SAPSIZ
- SEVAP/"SEVABIYLA" ile/ve/değil SAVAB(DOĞRU)/SAVABIYLA(DOĞRUSUYLA)
- SEVAP ile/değil SAVAB
- SEVGİ-SAYGI ile/ve/değil/||/<>/< SAYGI-SEVGİ
( LOVE-RESPECT vs./and RESPECT-LOVE )
- SEVGİ:
İYİLİK ve/||/<> MERHAMET ve/||/<> NEŞE ve/||/<> SAKİNLİK
- SEVGİ ile/ve/değil/||/<>/< SAYGI
( Zaman. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Mekân. )
( Sevgi, saygıyla devam eder. )
( Mum. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Mumun etrafındaki cam/fanus. )
( Hz. Mûsâ. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Hz. Îsâ. >
[İkisini de birliğe getiren, Hz. Muhammed.] )
( Koşullu[Hak edene, lâyık olan(lar)a]. İLE/VE/<>/< Koşulsuz[Herkese]. )
( Alev. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Fener. )
( Ferâgat ile. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Fedâkârlık ile. )
( [Bağlamına/koşullarına göre ...] Yetebilir/yetmeyebilir. | Yetersiz. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Yeter/yeterli. )
( [en az] %1 olmalı [ve geri kalan her şey] İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< %99 olmalı! )
( [not] LOVE vs./and/but/||/<>/< RESPECT, REVERENCE )
( ... cum/et/||/<>/< VENERATIO )
( ... ile/ve/||/<>/< JING )
- SEVGİ ve/<> SAYGI GÖSTERMEK
- SEVGİDE:
GECE ile/ve/<>/> SABAH
( Senin olsun. İLE/VE/<>/> Benim olsun. )
- ŞEVK ve/> ŞAVK ve/> ŞIK ve/> ŞAN
- SEVMEK ile/ve/değil SAHİP OLMA İSTEĞİ
- ŞEY ile/ve/= SABİT
- ŞEY ve/<> SAYI
- ŞEYH ile/ve/= SAMED'ÜL KAVM
- SEZGİ ile/ve/değil/yerine/||/<> SAĞDUYU
- SƏNƏT[Azr.] = SANAT[Tr.]
- SHUNT[İng.] değil/yerine/= ŞANT
- SIÇAN ile SARİG
( ... İLE Amerika'da yaşayan, keseli bir tür sıçan.[Yavrularını, sırtında taşır.] )
( RATTUS cum DIDELPHYS DORSIGERA )
- ŞİDDET[Ar.] ile SALÂBET[Ar.]
- ŞİFÂ ile/ve/||/<>/> SADRA ŞİFÂ
- SIFIR ile/ve/değil SALT BOŞÇA/MUTLAK SIFIR
( ... İLE/VE/DEĞİL -273 Kelvin )
( Mutlak Sıfır yazısı için burayı tıklayınız... )
- SIGMUND FREUD ile/ve/||/<>/> SANDOR FERENCZI
- SIHHAT[Ar.] değil/yerine/= SAĞLIK
- SIHHÎ TESİSAT değil/yerine/= SAĞIL DÖŞENEK
- SIHHÎ değil/yerine/= SAĞIL
- SİHR[Ar.] ile ŞA'BEZE[Ar.]
- ŞİİR/LER ve/||/<>/>/< ŞAİR/LER
( Az bilinen ["]çoklar["]. )
- SIKILMAK ile/ve SALLANMAK
( Sallanmak, o ortamdan/mekândan sıkıldığınız anlamına gelir. )
( Ne kadar sıkılsanız da, bir toplantı ya da derste, dinleme/bekleme gibi durumunda sallanmamak/bacakları sallamamak gerekir. )
- SIKINTI ile/ve/değil/<> SAKINCA
- SILAYT değil/yerine/= SAYDAM
- ŞİLİ ve/<> SANTİAGO
( ... VE/<> Şili'nin başkenti. [543 m. yükseklikte, çevresi dağlar ve tepelerle çevrili, büyük bir çanak şeklindeki düzlükte kurulmuş. Bu yüzden, ufuk çizgisi hiçbir zaman görülemiyor.][Kentin kurulduğu düzlüğün ortasında, 400 m. yüksekliğinde bulunan San Cristobal tepesi, kentin en yüksek noktasıdır.][Tepenin üstünde, Meryem Ana'nın ayakta duran, beyaz bir heykeli vardır. 36 m. yüksekliği olan bu heykelin dikiliş tarihi 1908'dir. Tepeye teleferikle çıkılıyor fakat burada yaşayanlar, tepeye bisikletiyle çıkıyor.] )
( ... İLE/VE/<> Pedro de Valdivia adlı bir İspanyol tarafından, 12 Şubat 1541'de kurulmuştur. )
( - Şili, Kuzey'den Güney'e, 38 enlem derecesi ve 4.620 km.lik uzunluğuyla dünyanın en uzun ülkesidir.
- Şili ve Arjantin'de bulunan Patagonya bölgesi, dünyanın en temiz yerlerinden biridir.
- Ülkede bulunan Atacama Çölü, dünyanın en çorak çölüdür ve arşivlere geçmiş bir damla dahi yağmur suyu yoktur.
- Dünyanın en büyük volkanı olan Neveda Ojos Salado da Şili'dedir. [Ülkede 2000'den fazla volkan vardır.]
- 1960'da, Güney Şili'de oluşan 9.5 büyüklüğündeki depremde, 1500 kişi ölmüş 2000 kişi evsiz kalmıştır. [Bu deprem, 1900'dan bugüne kadar kaydedilmiş dünyanın en büyük depremi olmuştur.]
- Dünyanın en büyük bakır rezervlerine sahip ülke ve dışsatımcısıdır.
- Güney Şili'de bulunan bazı Alerce ağaçlarının 4000 yaşında olduğu söylenilmektedir.
- Museo Arqueológico San Miguel de Azapa, M.Ö. 7200'lik tarihiyle dünyanın en eski mumyalarına ev sahipliği yapmaktadır.
- Ülkenin başkenti olan Santiago'da 14 milyonluk nüfusu, ülkenin üçte birlik bölümünü oluşturur.
- Eşlerin farklı soyadı vardır. Aynı soyada sahip kişiler, kardeş olarak kabul edilir. [2005 yılında, dünyada en az boşanma oranı Şili'de olmuştur.]
- Patagonya'ya adını veren Ferdinand Magellan'dır ve Koca Ayak anlamına gelir.
- İskoç denizci Alexander Selkirk, Şili'de bulunan Juan Fernandez Adaları'nda dört yıl boyunca yalnız yaşamıştır.[Daniel Defoe'nin romanı Robinson Crusoe'ye ilham olduğu söylenilir.]
)
- SİLO[Yun.] değil/yerine/= SARPIN
( Tahıl kuyusu, zahire ambarı. | Ekmeği koymaya yarayan, dört gözlü sandık. )
- ŞIMARIK ile/ve/değil/yerine SAMİMİ
( ŞOPAR ile/ve/değil/yerine ... )
- SIMPLICIO ile/ve/||/<> SALVIATI ile/ve/||/<> SAGREDO
- SINAAT/ZANAAT ile/ve/değil/yerine/||/<>/> SANAT
( Tasarım. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Yaratıcı imgelem. )
( İşlevi/nde olan. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> İşlevinden/görünüşünden arındırılmış olan. )
( Aktarılabilir, tekrarlanabilir, devredilebilir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Aktarılamaz, tekrarlanamaz, devredilemez. )
( [not] CRAFT vs./and/||/<>/>/but ART
ART instead of CRAFT )
- SINAMA ile/ve/||/<>/> SAĞLAMA
- SİNE[Fars.] = SADIR/SADR[Ar.]
- SİNEK ile/ve SAPSİNEĞİ/EKİNSİNEĞİ
- SİNEMA:
SANAT ile/ve/değil/||/<>/> SANAYİ/ENDÜSTRİ
- SİNEMA ile/ve/||/<> SANAT
( )
( 1- Jean Jacques Annaud / Gülün Adı(The Name of the Rose [1986])
2- Kim Ki-Duck / İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış ve İlkbahar(Bom Yeoareum Gaeul Gyeoul Geurigo Bom)
3- Peter Weir / Ölü Ozanlar Derneği(Dead Poets Society)
4- Tony Kaye / Kopma(Detachment) [2011]
5- Andrzej Jakimowski / Hayallerin Ötesinde(Imagine) [2012]
6- Scott Hicks / Shine [1996]
7- Milos Forman / Guguk Kuşu(One Flew Over the Cuckoo's Nest)
8- Sidney Lamet / Equus
9- Michelangelo Antonioni / Cinayeti Gördüm(Blowup) [1966]
10- Alain Corneau / Dünyanın Tüm Sabahları(Tous les matins du monde) )
- SİNTILASYON/SCINTILLATION[İng.] değil/yerine/= SAÇILIM
- SIRF ile SAF
( MERE/SHEER vs. PURE )
- SIRIK DOMATES ile YER DOMATESİ ile YEŞİL DOMATES ile KAVATA ile OVAL ile ELİKA ile SALKİTO
( Salatalık. İLE Yemeklik. İLE Turşuluk. İLE Dolmalık. [Kızarmayan domates] )
( LYCOPERSICON ESCULENTUM )
- ŞİRİN/LİK / SEVİMLİ/LİK ile/ve/değil/||/<>/< SAF/LIK
- ŞİRİN/LİK / SEVİMLİ/LİK ile/ve/değil/||/<>/< ŞAPŞAL/LIK
- SIRLAR'DA:
KİŞİYE VERİLEN SIR ile/ve AÇILDIKÇA ÇOĞALAN SIR ile/ve SAKLANDIKÇA ÇOĞALAN SIR
- ŞİŞE ile/ve/değil/yerine/<> SAĞRAK/KADEH
- SİSMİK[Fr. < SEISMIC] değil/yerine/= SARSIM/DEPREMSEL
- SİSTEM[İng., Fr.] ile/ve ŞABLON[Alm. SCHABLONE]
( Düzen. | Bir sonuç elde etmeye yarayan yöntemler düzeni. | Yol, yöntem. | Bir aracı oluşturan düzen, düzenek/tertibat. | Model, tip. | [felsefe] Dizge. İLE Üzerindeki harf ve şekillerin çevre çizgileri kalem ucu girecek biçimde oyuk olan, bu çizgilerden kalemle istenilen biçim elde edilen, metal ya da plastikten cetvel. | Değişik alanlarda düzeltme, belirleme, ölçme, denetleme işlerinde kullanılan ve yaptığı işe göre yapısı değişen araç. | Çok kez tekrarlandığından, kanıksanmış basmakalıp örnek. )
( SYSTEM vs./and TEMPLATE )
- SİTRİN ile/||/<> SAFİR
( Sarı renkte bir kuvars türü. İLE/||/<> Korund mineralinin mavi renkli çeşidi. )
- SİVRİSİNEK ile SARI HUMMA SİVRİSİNEĞİ
( ... İLE Aedes aegypti, sarı humma sivrisineği, dang humması, chikungunya, Zika humması, Mayaro ve sarı humma virüsleri ve öteki sayrılıkları yayan bir sivrisinektir. )
( ... cum AEDES AEGYPTI )
- SİYAH AKREP ile SARI AKREP
( ... İLE Siyah akreplerden çok daha zehirlilerdir. [Dişilleri, erillerden daha zehirlidir.] )
( ... İLE Tek bir iğne darbesinde daha az zehir salgılar fakat Sarı Kobra yılanının zehrinden 3 kat daha güçlüdür. )
( ... İLE Sahra Çölü'nde yaşamaktalardır. )
( Dünyada 1200'den fazla akrep türü vardır. )
( 400 milyon yıldır varolmaktalardır. [100'den fazlası sadece Afrika'da yaşar.] )
( İnsanda, geliştirilen tedaviler ile akrep sokmalarının sadece %3'ü ölümle sonuçlanmaktadır. [Çoğunlukla çocuklarda görülmektedir. Gövde küçüldükçe zehrin etkisi artar.] )
( [Ege bölgesinde] KUYRUKLU: Akrep. )
( SCORPION[İng.]/SCORPIO[Lat.] )
- SİYASETEN BALTALAMAK yerine SARÂHATEN(AÇIKÇA) YAŞAMAK
- SKGS/HEALTH PROTECTION ENHANCEMENT SYSTEM[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK KORUMA GELİŞTİRME DÜZENİ
- SKOR/SCORE[İng.] değil/yerine/= SAYI
- SKORLAMA/SCORING[İng.] değil/yerine/= SAYILAMA | PUANLAMA | DEĞERLENDİRME
- SKRS/HEALTH CODING REFERENCE SERVER[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK KODLAMA REFERANS SUNUCUSU
- SLAYT SHOW değil/yerine/= SAYDAMLA GÖSTERİ
- SLAYT/SLİDE[İng.] değil/yerine/= SAYDAM, YANSI
- SOĞAN ile/ve SARIMSAK
( ... ile/ve TÜRK-İ RÜSTÂYÂN )
( )
( ... ile/ve SÛM, FÛM )
( ... ile/ve SÎR )
( ONION vs./and GARLIC )
( ALLIU(/A)M CEPA cum/et ALLIUM SATIVUM )
- SONLU/LUK / SONSUZ/LUK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SALTIK/LIK / MUTLAK/LIK
- SÖNÜK/LÜK ile/ve/değil/yerine SADE/LİK
- SORUMLULUKLARIN AZALDIĞI DURUMLAR:
CİNNET ile/ve/||/<> SAĞIRLIK YA DA ÖTEKİ DUYU YİTİMLERİ ile/ve/||/<> BELLEK ZAYIFLIĞI ile/ve/||/<> UYKU ile/ve/||/<> SARA ile/ve/||/<> HASTALIK ile/ve/||/<> HATA
- SORUMLULUKLARIN, KISMEN AZALDIĞI DURUMLAR:
BİLGİSİZLİK ile/ve/||/<> SARHOŞLUK(SEKİR) ile/ve/||/<> HAFİFLİK(HEZEL) ile/ve/||/<> SEFAHET ile/ve/||/<> SEFER
- SOY/HEALTH LITERACY[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK OKUR-YAZARLIĞI
- SÖYLEMEK ile SAPTAMAK
( TO SAY vs. TO DETERMINE )
- SÖYLENMEK değil/yerine SAKİN OLMAK
- SÖZ(CÜK):
GERÇEK ile/ve/||/<>/> DEĞİŞMECE/MECAZ[Ar.] ile/ve/||/<>/>
DOKUNDURMA/KİNÂYE ile/ve/||/<>/> AÇIK/SARİH
( Çıkarımsal. İLE/VE/||/<>/> Hayal/Muhayyile. İLE/VE/||/<>/> Sezgi/Hads. İLE/VE/||/<>/> Apaçık. )
( Soğan. İLE/VE/||/<>/> Sarımsak. İLE/VE/||/<>/> Koku. İLE/VE/||/<>/> Yaygın koku. )
( )
( Söz(cük)leri/ni değiştir... Dünya/n değişsin...
)
( )
( LES TERMES VRAIS avec/et/||/<>/> LES TERMES S'APPLIQUANT PAR UNE EXTENTION LOGIQUE DE LEUR SENS avec/et/||/<>/> PAR ALLUSION avec/et/||/<>/> TERMES CLAIRES )
- SÖZLEŞMEDE:
İYİ NİYET ve/||/<>/> SADÂKAT ve/||/<>/> İÇERİK
( Adının geçmesiyle. VE/||/<> İmza atarak. VE/||/<> Uygulayarak. )
- SÖZÜ "UZATMAK" ve/<> SABRI ZORLAMAK
- SPEKÜLATİF/SPECULATIVE[İng.] değil/yerine/= SAPTIRICI | KURGUSAL
- SPEKÜLATİF değil/yerine/= SAPTIRICI
- SPIRAL[İng.] değil/yerine/= SARMAL
- SPONSOR[İng.] ile SAKMAN/DESTEKÇİ/REKLÂM VEREN/DÜŞ ORTAĞI
- SPS/HEALTH PROFILE SYSTEM[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK PROFİL DÜZENİ
- STRABISMUS[İng.] değil/yerine/= ŞAŞILIK
- STRAZBURG ile SALZBURG
( Fransa'da. İLE Avusturya'da. )
- SU BARDAĞI ile ŞARAP BARDAĞI
- SU ile SAF SU
( H2O ile H2O2 )
- SUÇ ile/değil/<> SAPMA
- SUDG[Ar. çoğ. ASDÂG] ile ŞAKAKLARDAN SARKAN SAÇLAR
( Şakaklardan sarkan saçlar. )
- SÜLEYMANİYE CAMİİ/KÜLLİYESİ ve ST. PIER KATEDRALİ
( 7 yılda. VE 100 yıldan daha fazla. )
( [emir] Kanunî'den. VE Papa'dan. )
( [mimarı] Mimar Sinan. VE Michalengelo. )
- SULH ve/<> SALÂH
( Barış. VE/<> Kurtarıcı eylem. )
- SULH +/= SALÂH +/= SÂLİH
- SULTAN TÜRBELERİ:
BURSA'DA ile/ve ŞAM'DA ile/ve İSTANBUL'DA
( 6 ile/ve 1 ile/ve 29 )
- SÜMÜKLÜBÖCEK ile SALYANGOZ[Yun.]
( Karındanbacaklılardan, akciğerli, otçul ve kabuksuz yer yumuşakçası. İLE Yumuşakçalardan, bahçelerde yaşayan, sarmal kabuklu, küçük hayvan. )
( ... ile BEZZÂKA )
( SLUG vs. SNAIL )
( LIMAX cum HELIX )
( ... ile KOHLİL )
- ŞÜPHELİ ile SANIK
- SUR ile/değil SARNIÇ
( Kale duvarı. İLE/DEĞİL Yağmur suyu biriktirmeye yarayan, yeraltı su deposu. )
- SÜRPRİZ[Fr./İng.] değil/yerine/= ŞAŞIRTI
- ŞURTA ile SAHİBÜ'Ş-ŞURTA
( Önde gidip düşmanla savaşan asker. | Yelkene uygun rüzgâr. İLE Başkent ve öteki büyük merkezlerde, asayiş, şurta teşkilâtı tarafından sağlanırdı. Başlangıçta kadılık makamına bağlı olarak çalışan ve kadıların verdiği cezaları uygulayan bu teşkilât, bir süre sonra müstakil hale getirilmiştir. Görevi, suçluları takip ederek yakalamak olan şurta teşkilâtının başında, merkezde, genellikle nüfûzlu ailelerden seçilen bir görevli bulunurdu. Kentlerde, valilerin emrinde çalışan şurtanın görevi de asayişi korumak ve suçluların yakalanmasını sağlamaktı. )
- SÜRVİ ORANI/SURVİVAL RATE[İng.] değil/yerine/= SAĞ KALIM ORANI
- SÜRVİ/SURVİVAL[İng.] değil/yerine/= SAĞ KALIM
- SÜS ile/ve/||/<> SATIRLARARASI SÜS[BEYN es-SÜTÛR]
- SÜSEN[Fars.] ile/ve SARI SÜSEN
( Süsengillerden, yaprakları kılıç biçiminde, çiçekleri iri ve mor renkli, güzel görünüşlü ve kokulu, çok yıllık bir süs bitkisi, susam. İLE ... )
( IRIS vs./and YELLOW IRIS )
( IRIS cum/et IRIS XANTHOSPURIA )
- SUSMA HAKKI ve/||/<> ÂDİL YARGILANMA HAKKI ve/||/<> KENDİNE YÜKLENİLEN SUÇU ÖĞRENME HAKKI ve/||/<> SAVUNMA HAKKI ve/||/<> İFADE SERBESTLİĞİ ve/||/<> MASUMİYET GÖSTERGESİ ve/||/<> SİLAHLARIN EŞİTLİĞİ ve/||/<> AVUKAT YARDIMI ve/||/<> AYDINLATMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ ve/||/<> HUKUK DEVLETİ İLKESİ
- SUSMA HAKKI ile/ve/||/<> SAVUNMA HAKKI
- SÜT ile/ve/<> ŞARAP
( İlim'i simgeler. İLE/VE/<> Aşk'ı simgeler. )
- TA'DÂD[Ar. < ADED] değil/yerine/= SAYMA; SAYI | BİRER BİRER SÖYLEME, SAYIP DÖKME; SAYIM
( SAYMA; SAYI | BİRER BİRER SÖYLEME, SAYIP DÖKME; SAYIM )
- TAACCÜB[Ar. < ACEB] değil/yerine/= ŞAŞMA/ŞAŞAKALMA
( [bkz. TAHAYYÜR] )
- TABİP/TABİB/HEKİM/DOKTOR değil/yerine/= SAĞAN/SAĞALTMAN/SAGUN/ONULTMAN
- TAC MAHAL ile SAFDAR JANG
( Agra - Hindistan [1631 - 1654] İLE Yeni Delhi - Hindistan [1754] )
- TAHLİYE (ETMEK) değil/yerine/= SALIVERİ (SALIVERMEK)
- TAHTA KAŞIK'TA:
ŞİMŞİR ile/ve/değil/yerine SANDAL AĞACINDAN
- TAHTÂNÎ ile/||/<> TAHTEL-ARZ ile/||/<> SATIH
( Binanın alt bölümü. İLE/||/<> Yer altı. İLE/||/<> Yüzey, bir nesnenin dış yüzü. )
- TAKILMAK ile/ve SATAŞMAK
- TAKINTI ile/ve SAPLANTI
( Takıntı, var olmayan ikiliği her yerde görmekte direnen zihninizdedir. )
( MONOMANİ: Zihnin tek bir şeye takılıp kalması biçimindeki akıl dengesizliği. )
( The catch is in your mind, which insists on seeing duality where there is none. )
( CATCH vs./and OBSESSION )
- TAKİPÇİ ile SAVUNUCU
( PURSUER vs. DEFENCER )
- TAKLİT ile SADÂKAT
- TAKSÎM ile SAVAK
( Akarsuların ayrıldığı yer. İLE Değirmen suyunu başka yöne akıtmak için yapılan düzen. | Bir barajın fazla suyunu akıtmak için yapılan düzen. )
- TAKSİMETRE[Fr.] değil/yerine/= SAYAÇ
( Taksilerde, ödenecek ücreti gösteren sayaç. )
- TALEBE ile SÂLİK
- TÂLİB ile/ve ŞÂRİ
( ... İLE/VE Bir ilme başlayan. )
( Mantık ilmini tasavvur etmezsen, mutlak belirsizin(mechûlün) tâlibi olursun! )
- TÂLİB ile/ve ŞÂRİ
( ... İLE/VE Bir ilme başlayan. )
- TAMAMEN ile SADECE
- TANI/TEŞHİS[Ar.] ile SAĞALTIM/ONDURMA/REHABİLİTASYON/REHABILITATION[İng.]
- TANRI ile SANRI
- TANZANİT ile/||/<> SAFİR
( Mavi ve mor tonlarında bir zoisit türü. İLE/||/<> Korund mineralinin mavi renkli çeşidi. )
- TAR'IN TELLERİNDE:
AĞ TEL ile/ve SARI TEL ile/ve KÖK TEL ile/ve BAM TELİ ile/ve 1. ÇİFT ZENG TELİ ile/ve 2. ÇİFT ZENG TELİ
( [orta oktav] Do İLE/VE [orta oktav] Sol İLE/VE [-1. oktav] Do İLE/VE [-2. oktav] Sol İLE/VE [+2. oktav] Sol İLE/VE [+2. oktav] Do )
( Suyu simgeler. [Su gibi akıcıdır.] İLE/VE Ateşi simgeler. [Ateş gibi yakıcıdır.] İLE/VE Toprağı simgeler. [Toprak gibi sabitleyicidir.] İLE/VE Kararlılık duygusu ve mutmainlik sağlar/sunar. İLE/VE 1. ve 2. çift zeng telleri, coşku, özgürlük ve rahatlama duygusu sağlar/sunar. )
( Sayın Nevcivan Özel'in Facebook sayfası için burayı tıklayınız...
[Katkıları için teşekkür eder, tüm çalışmalarında başarılarının devamını dileriz!]
)
( )
- TARAK ile SAÇ FIRÇASI
( ŞÂNE ile ... )
- TARİHİ DEĞER(İ OLAN) ile/ve/<> SANATSAL DEĞER(İ OLAN)
- TARIM "ÇAĞI"(/TOPLUMU/EKONOMİSİ) ile/ve/yerine/> SANAYİ "ÇAĞI"(/TOPLUMU/EKONOMİSİ) ile/ve/yerine/> BİLGİ "ÇAĞI"(/TOPLUMU/EKONOMİSİ)
( AGRICULTURAL "AGE"(/SOCIETY) vs./and/> INDUSTRIAL "AGE"(/SOCIETY) vs./and/> INFORMATION "AGE"(/SOCIETY) )
- TAŞA-BAŞA-YAŞA OTURMAK değil/>< SAĞLIĞA UYGUN ZEMİNLERDE OTURMAK
( Yanlışı. >< Doğrusu. )
- TASALLUT[< SALÂLET] ile SATAŞMA, BAŞINA EKŞİME, MUSALLAT OLMA
- TASALLUT değil/yerine/= SARKINTILIK
- TASAVVUF ile/ve/<> SANAT
( TASAVVUF: SAKLAMBAÇ (OYUNU) )
( TASAVVUF: Dinin, sanatsal özü. )
- TASAVVUF ve/<> SAFLAŞMAK
( Saflaşmadıkça, insanda zevk ve safâ tecellî etmez. )
- TASAVVUF ve/<> SAYGI/HÜRMET
( TASAVVUF: Aşk ve muhabbetle çerçevesi çizilen, kişiyi, saygıya yönlendiren ilim. )
- TASHİH ile SANSÜR
- TAŞIMAK ile SAHİP OLMAK
( TO CARRY vs. TO HAVE )
- TAŞKINLIK ile/ve/<> ŞAŞKINLIK
- TAŞRA ile SAYFİYE
- TAVLA ile SATRANÇ
( ... İLE Zar yoktur. )
( ... İLE Oynayanda kibir varolabilir. )
- TAVSİYE değil/yerine/= SALIK VERME
- TAZI[Fars.] ile SALUKİ, KOPOY[Macarca], BASERJİ
( Genellikle tavşan avında kullanılan, uzun bacaklı, çekik karınlı, çok çevik bir tür köpek. İLE Orta boylu, düşük kulaklı, tüyleri kısa bir tür köpek. )
( CANIS FAMILIARIS GRAJUS HIBERNICUS cum ... )
- TE'EKKEDENÎ'Ş-ŞEY'U[Ar.] ile ŞAKKA 'ALEYYE[Ar.]
- TECÂVÜZ[Ar.] değil/yerine/= SALDIRAŞ
- TECÂVÜZ[Ar.] değil/yerine/= SALDIRI
( Saldırı. | Namusuna saldırma, sarkıntılık. | Başkasının hakkına el uzatma. | Aşma, ötesine geçme. )
- TEDAVİ" BAKANLIĞI değil/yerine SAĞLIK BAKANLIĞI
- TEDAVİ/TREATMENT[İng.] ile SAĞALTIM/SAĞALTMAK ONULTUM/ONULTMAK
- TEFRÎK[Ar.] ile ŞA'B[Ar.]
- TEHÂCÜM[< HÜCÛM] değil/yerine/= SALDIRMA | ÜŞÜŞME, TOPLAŞMA
- TEK BAŞINA ile/değil/yerine SADECE
- TEKNOLOJİ ve/<> FELSEFE ve/<> İDEOLOJİ ve/<> SANAT
( [Nesneleri ve olanakları] [Daha da] Yararlı kılar. VE/<> Açıklar. VE/<> Değiştirir. VE/<> Yeniden yaratır. )
- TELLERİ(MİZİ) KARDEŞ EYLEMEK ve/||/<>/> SAZI(MIZI) DÜZENLEMEK
- TEMÂRUZ[Ar. < MARAZ] değil/yerine/= SAYRIMSAMA, KENDİNİ HASTA GİBİ GÖSTERME
- TEMARUZ/SIMULATION, MALINGERING[İng.] değil/yerine/= SAYRIMSAMA
- TEMİN ETMEK değil/yerine/= SAĞLAMAK
- TEMİN/TEDARİK[Ar.] değil/yerine/= SAĞLAMA/ELDE ETME
( Araştırıp bulma, sağlama, elde etme. | Hazırlık. )
- TEMKİN/Lİ değil/yerine/= SAKINI/K
- TENEŞİR[Fars. < TENŞÜR] değil/yerine/= SALACAK
( Üstünde ölü yıkanılan mermer/kerevet. )
- TENKİT ile SAPTAMA/BELİRTME
- TERAPİ/THERAPY[İng.] değil/yerine/= SAĞALTIM
- TERBİYESİZ/LİK ile/ve SALAK/LIK, SALOZ[argo]
- TERS ile/değil SANKİ
- TERSİNEMEZLİĞİN ARTIŞI ve/||/<>/> "SABİTLİK"
- TEŞEKKÜR EDERİM/EYVALLAH değil/yerine/= SAĞOL
- TEŞEKKÜR[Ar.]/MERSİ[Fr.] değil/yerine/= SAĞ OL! / ALKIŞ
- TESLÎF[Ar.] değil/yerine/= SABAH YEMEĞİ YEMEK
- TESLİMİYET ile/ve/||/<>/< SABIR
( Özellikle, Anthony Hopkins'in, "The Edge" ve "The Instinct" adlı filmlerini de izlemenizi salık veririz. )
- TESPİT değil/yerine/= SAPTAMA
- TESPİT değil/yerine/= SAPTAMA
- TEVAKKİ[Ar.] değil/yerine/= SAKINMA, KORUNMA, ÇEKİNME
- TEVÂTÜR ile ŞÂYİA
( ... İLE Yayılmış haber, yaygın olan, söylenti. )
- TEVÂZÛ ile SAFÂ'[Ar.]
( ... İLE Saflık, berraklık. | Kişinin kendine ve başkasına iltifat etmediği hali. )
( ... İLE Bazı kabullerde, ilim ve iltifat tecellinin tertemiz olmasına engeldir. Telvin[< LEVN Ar.(: renk verme, boyama)] bu ilim ve iltifattır. )
- TEVEKKÜL ve/||/<>/> RIZÂ ve/||/<>/> SABIR
( Ulaşamadığına gösterdiğin. VE/||/<>/> Ulaştığına gösterdiğin. VE/||/<>/> Kaybettiğine gösterdiğin. )
- TEVEKKÜL ile SABIR
- TEYAKKUZ[Ar. < YAKAZA] değil/yerine/= SAKLIK/UYANIKLIK
( Uyanma, uykudan kalkma. | Uyanık olma, uyanıklık, açıkgözlülük. )
- TEYAKKUZ[Ar.] değil/yerine/= SAKLIK/ANIKLIK/UYANIKLIK
- TEZ ile SAV
( Ödev. İLE Mantıkça sıkı dokunmuş bir çıkarımlar dizisinin vargı'sıdır. )
( THESIS "AS HOMEWORK" vs. THESIS )
- TEZELZÜL[Ar.] değil/yerine/= SARSILMA, SALLANMA
- TIBBEN/TIBBÎ değil/yerine/= SAĞCA/SAGCIL
- TİBET BUDİZMİ'NDE:
KASİD ile/ve SAGYA ile/ve NINGMA ile/ve GELUGBA
( Beyaz Nilüfer Grubu. İLE/VE Çiçek Grubu. İLE/VE Kırmızı Grubu. İLE/VE Sarı Grubu. )
- TİCARET, BİLİM VS. ile SANAT ve FELSEFE
( Ortalama akıl, yeterlidir. İLE Ortalama akıl, yetmez. )
- TİN:
| ÖZNEL ile/ve/||/<>/> NESNEL | ile/ve/||/<>/> SALTIK
( | Üretim. İLE/VE/||/<> Katılım. | İLE/VE/||/<>/> Zorunlu üretim. )
( | Bireysel. İLE/VE/||/<> Toplumsal. | İLE/VE/||/<>/> Tanrı/hakikat. ) )
( | Koşullu. İLE/VE/||/<> Koşullu. | İLE/VE/||/<>/> Koşulsuz. )
( | Özerklik. İLE/VE/||/<> Özerklik. | İLE/VE/||/<>/> Özgürlük. )
- TİN ve/||/<>/< ŞAŞMA
( Şaşma, tin'in kapısıdır. )
- TIP/TABABET değil/yerine/= SAĞ/SAĞBİLGİ
- TIP ve/||/<> SANAT
( )
- TİRB[Ar.] ile/ve/||/<> ZEMÎL[Ar.] ile/ve/||/<> SEMÎR[Ar.] ile/ve/||/<> SAHİB[Ar.] ile/ve/||/<> REFÎK[Ar.] ile/ve/||/<> HİLL[Ar.] ile/ve/||/<> NECİY[Ar.]
( Bizimle aynı yaşta olan. İLE/VE/||/<> İş arkadaşımız. İLE/VE/||/<> Oturduğumuz yerde bize arkadaşlık eden. İLE/VE/||/<> Bizimle geceleri konuşan. İLE/VE/||/<> Uzun süre bizimle arkadaşlık eden. İLE/VE/||/<> Yolculuk arkadaşımız. İLE/VE/||/<> Bizi kalbine yerleştiren. İLE/VE/||/<> Sırdaş. )
- TİTREMEK/TİRİLDEMEK ile SAKIRDAMAK/SAKIRTI
( ... İLE Korkudan ya da soğuktan titremek. )
- TİTREMEK ile/ve/> SARSILMAK
( RA'ŞE ile/ve/> ... )
( SHIVE vs./and/> SHAKE )
- TOKAT = !ŞAMAR/BEŞKARDEŞ
( Açık elle yüze vurulan tokat. )
- TOKAT ile !ŞAPLAK
( ... İLE "Şap" diye ses çıkaran tokat. )
- TOPAZ[Fr. < Yun.] değil/yerine/= SARIYAKUT
( Alüminyum silikatı ve flüorinden oluşan, kahverengi ya da soluk sarı renkte değerli bir taş. )
- TOPLUMLARI:
BİLGİNLER/AYDINLAR AYDINLAT("A")MAZSA ne yazık ki/> ŞARLATANLAR ALDATIR
- TÖREN ile SAVİTRİ
( ... İLE Erginlenme töreni. )
- TRANSPARAN/TRANSPARENT[İng.] değil/yerine/= SAYDAM
- TRANSPARENCY/TRANSPARENCY[İng.] değil/yerine/= SAYDAMLIK
- TRAPEZ[Fr.] değil/yerine/= SALINCAK
( Alt uclarına bir çubuk bağlanmış bulunan iki düşey ipten yapılmış salıncağa benzer bir jimnastik aracı. | Trapezci. )
- TÜRKLER ile/ve/<> SAHALAR
( ... İLE/VE/<> Yakut Türkleri'nin kendilerine verdiği ad. )
( ... İLE/VE/<> Sahalar, kullandıkları dile, "Saha tıla"[Saha dili] diyorlar.[Saha dili için en kapsamlı araştırmayı, Eduard Karloviç Pekarskiy yapmış. Hazırladığı, "Saha Dili Sözlüğü"ne, 25.000 sözcük almış.]
[1907 - 1930 yılları arasında, 13 cilt olarak basılan bu sözlükte, sözcüklerin anlamlarının yanı sıra, sözlü gelenekte yaşayan folklora ait pek çok unsura da yer verilmiş. Atatürk'ümüz de, Saha Türkleri'nin dili ile ilgilenmiş ve bu 13 ciltlik sözlük, isteği üzerine, 1937 yılında kendine hediye edilmiş. Atatürk'ümüz de, dil devrimini hazırlarken, bu sözlükten çok yararlanmış.] )
- TÜRKÜ ile ŞANSONET
( ... İLE Tiyatro oyuncularından birinin mızıka eşliğinde söylediği türkü. )
- TURP ile ŞALGAM/ÇOMUR
( RADISH vs. TURNIP )
( RAPHANUS SATIVUS cum BRASSICA RAPA )
- TUTARLILIK ile/ve/||/<>/< SAMİMİYET, İÇTENLİK, AÇIKLIK, ŞEFFAFLIK, SÜREKLİLİK, BÜTÜNLÜK
- TUZ GÖLÜ ile LÛT GÖLÜ ile LA'NGA CO GÖLÜ ile SALT LAKE CITY
( Ankara ile Konya arasında bulunan göl. İLE Ürdün ile İsrail sınırındadır. [Normal denizlerden 10 kat daha tuzludur.] [24 farklı mineral içeren bu gölden, Potasyum minerali elde edilmektedir.] İLE Tibet'tedir. İLE Amerika'nın, Utah eyaletindedir.[Batı yarıküresinin en büyük tuzlu su kütlesi ve dünyadaki tuzluluk oranı en yüksek iç su kütlelerinden biridir.] [Tuz gölleri, balık ve bitkiden yoksundur.] )
( ... ile ... ile ile ... )
- TÜZE/HUKUK ve/||/<> SABIR
( Hukuku bilen(/ler), sabreder. )
- ÜÇ AYLAR/ŞÜHÛR-İ SELÂSE:
RECEP ve/> ŞABAN ve/> RAMAZAN
- UÇUK ile SAÇMA SAPAN
- UÇURUM ile ŞARAMPOL[Macarca < SOROMPO] ile
( ... İLE Kara yollarının kenarında, yol düzeyinden aşağıda kalan bölüm. )
- ÜFLEÇ/KAMIŞ/PİPET[Fr.] ile ŞALÜMO
( Sıvıları solukla içine çekmeye yarayan yapay boru/lar. İLE Sıvıları solukla içine çekmeye yarayan, saman ya da saz çöpünden kullanılan kamış. )
- UGANDA BAYRAĞINDA:
SİYAH ile/ve SARI ile/ve KIRMIZI
( Siyah olan halkı simgeler. İLE/VE Ekvator güneşini simgeler. İLE/VE Tüm dünya ile olan "kan kardeşliği"ni simgeler. )
- UKALÂ/LIK ile/ve SAYGISIZ/LIK
- ÜMİT EDİLDİĞİ KADAR DÜŞÜK OLMAZ değil SANILDIĞI KADAR DÜŞÜK OLMAZ
- ÜMMÎYÛN ile/ve SAFÎYÛN ile/ve ZÂTÎYÛN
- ÜN/ŞÂN[Ar.] ile ŞAN[Fr. CHANT]
( Ün. | Gösteriş, gösterişlilik. İLE İnsan gırtlağından makamla çıkan ve perde ayrımlarıyla çeşitli duyumlar uyandıran ses dizisi. )
- ÜNLÜ OLMAK İÇİN SOYUNMAK ile/ve/<> SANAT İÇİN SOYUNMAK
- UNVAN[Ar.]/AYAG [divanlugatturk]/TITRE[Fr.] değil/yerine/= SAN
- ÜSTE ÇIKMAYA ÇALIŞMAK ile/ve/değil/yerine SAVUNMA
- ÜSTÜNLÜK ile/değil/yerine/>< (SADECE) BİLMENİN (BELKİ/BİRAZCIK) FARKI
- UYAK ÖRGÜSÜNDE:
DÜZ ile/ve/<> ÇAPRAZ ile/ve/<> SARMAL ile/ve/<> ÖRÜŞÜK ile/ve/<> MÂNİ
( )
- UYARI ile SAVUNMA
- UYDU:
DÜNYA'NIN ile SATÜRN'ÜN
( 1 ile 82 )
- UYGARLIK ve/<> SAYGI
- UYGULAMAYA YÖNELİK BİLGİ ile/ve SAF SOYUT BİLGİ
( PRACTICAL KNOWLEDGE vs./and PURE ABSTRACT KNOWLEDGE )
- UZAK DURULMASI GEREKEN KİŞİLER:
"HEP HAKLILAR" ve/||/<> "HERŞEYE, SÜREKLİ İTİRAZ EDENLER" ve/||/<> "SADECE BEN" DİYENLER ve/||/<> BAŞKALARINI DEĞERSİZ GÖRENLER ve/||/<> ÇIKARCILAR ve/||/<> İSTEDİĞİ OLMADIĞINDA TUTUM DEĞİŞTİRENLER ve/||/<> ARAMADIĞIN SÜRECE ARAMAYANLAR ve/||/<> İŞİ DÜŞMEDİKÇE TANIMAYANLAR ve/||/<> İŞİ BİTTİĞİNDE, YANINDA DURMAYANLAR
- UZATMA ile/değil SARKITMA
- ÜZÜLME ile/ve/değil/||/<>/< ŞAŞIRMA
- ÜZÜM ile/> ŞIRA/ŞÎRE[Fars.] ile/> ŞARAP ile/> SİRKE
( CEM ŞÎT: Şarabı bulan. )
( ... İLE Henüz mayalanmamış üzüm suyu. | Bazı meyve ve sebzelerin özü. İLE ... İLE ... )
( Annesi.[helâl] İLE ... İLE Kızı.[haram] İLE ... )
- UZUN SÜRE ile SABAHTAN BERİ
- VAAZ KÜRSÜSÜ ile/||/<> SON CEMAAT YERİ ile/||/<> SAKIF ile/||/<> HÜNKÂR MAHFİLİ
( Belirli gün ve saatlerde, imamın vaaz vermek için çıktığı, koltuk ya da küçük balkon biçimindeki bölüm. İLE/||/<> XIV. yüzyıldan itibaren cami ve mescitlerde yaygın olarak kullanılan, ana mekânın dışında yarı açık hazırlık bölümü. İLE/||/<> Camilerde son cemaat yerinin dışında ek bir bölüm. Özellikle iç avlusu olan yapılarda, cemaatin hava şartlarından korunması amacına yöneliktir. İLE/||/<> Camilerde hükümdara ayrılan bölüm.[Bazen galerinin bir bölümü, bazen ayrı bir daire biçimindedir.] )
- VAHŞİ ile/ve/değil SALDIRGAN
- VAKT[Ar.] ile SÂ'AT[Ar.]
- VAR ETMEK ile/ve/<> SAHİP ÇIKMAK
- VAR ile/ve SABİT(/HAL)
( VAR(DIR): Çelişkiye düşmeksizin düşünülebilir olan. )
- VARLIK ile SAYI/SI
( EXISTENCE vs. QUANTITY OF EXISTENCE )
- VAROLUŞ ve/||/<> ÖLÇÜ ve/||/<> FELSEFE ve/||/<> TÜZE ve/||/<> SANAT ve/||/<> SPOR ve/||/<> BÜTÜNLÜK ve/||/<> SUSABİLMEK ve/||/<> YOK/LUK
( Saygı gerek önce
Sonra ölçü
Sonra anlayış gerek
Sonra hak gözetmek
Özen ve duyarlılık gerek
Sürekli hareket gerek
Her an bütünlük
Çoğunlukla susabilmek
Herşeyin ölçütü yok(luk)
[En sonunda, Yaşam ve İnsan/Kişilik] )
( Üzerine düşünülebilecek ve konuşulabilecekler, düşünülmesi ve konuşulması gerekenler/öncelikliler... )
- VARSAYISAL değil SAYISAL
- VARSIL/ZENGİN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SAYGIN
( Yüksek bir makamda bulunan namuslu biri, görev süresi sona erdiği zaman, varsıl değil saygın biri olmalıdır. )
- VAZGEÇİLİR/LİK ile/ve/||/<> SAMİMİYET/AÇIKLIK
- VEDA'LARDA:
RIG ile/ve SAMA ile/ve YACUR ile/ve ATHARVA
- VEFÂ ile/ve/değil/<> SAYGI GÖSTERMEK
- VEHİM ile/ve/||/<> SAFSATA
- VENA:
AŞK ve/<> ŞARAP
- VİLLA[İt.] ile/ve ŞALE/CHALET
( Yazlıkta ya da kent dışında, bahçeli ve güzel, müstakil ev. İLE/VE İsviçre'ye özgü villa tipi ev. )
- VIRTUAL DOM/VIRTUAL DOCUMENT OBJECT MODEL[İng.] değil/yerine/= SANAL BELGE NESNESİ MODELİ
- VİRTUAL REALITY TERAPİSİ/VIRTUAL REALITY THERAPY[İng.] değil/yerine/= SANAL GERÇEKLİK SAĞALTIMI
- VIRTUAL REALITY[İng.] değil/yerine/= SANAL GERÇEKLİK
- VIRTUAL[İng.] değil/yerine/= SANAL
- VIRTUALIZATION[İng.] değil/yerine/= SANALLAŞTIRMA
- VİRTÜÖZ ile/ve/> SANATÇI
( Aleti/ni unutan. İLE/VE/> Kendini unutan. )
- VİRÜLAN/VIRULENT[İng.] değil/yerine/= SAYRILANDIRAN
- VİRÜLANS/VIRULENCE[İng.] değil/yerine/= SAYRILANDIRMA YETISİ
- VOYVO[İsp.] değil/yerine/= SATAŞMA
( Alay ederek sataşmak için söylenir. )
- VR/VIRTUAL REALITY[İng.] değil/yerine/= SANAL GERÇEKLİK
- VRML/VIRTUAL REALITY MODELING LANGUAGE[İng.] değil/yerine/= SANAL GERÇEKLİK MODELLEME DİLİ
- YABAN ARISI ile SARI PİZOZ
( ... İLE Avrupa yabanarılarının en büyüğüdür. )
( Arılar zehirlerini, ayı ve porsuk gibi ballarına saldıran omurgalılara karşı geliştirmiştir. Sarı Pizoz'un zehrinin hedefi ise avladığı omurgasızlardır. )
( ... cum VESPA CRABRO )
- YAĞLARDA:
UÇUCU ile/ve SABİT
( Çiçek, yaprak, kokulu. [biberiye, nane] İLE/VE Meyve, tohum. [badem, ısırgan, z.yağı] )
- YALAKA/LIK ile/değil/yerine/>< SAYGI/LI
- YALAN ile ŞAKA
( Dürûg-zen(yalancı) olursa bir evde, düzen olmaz o evde. )
( Zekâ, doğruluk Hürmüz'ün; cehalet, yalan ise Ehrimen'in sıfatlarıdır. )
( LIE vs. JOKE )
- YALAN ile/ve/değil/<> SANAL
- YALANCI yerine SAHTE
- YALÇIN ile SARP/DİK
- YALI ile/değil SAHİLHANE
- YALNIZ ... ile SADECE ...
( ONLY ... vs. JUST ... )
- YALNIZLIK:
ZEKİLERDE ile/ve/||/<> ÇIKARSIZLARDA ile/ve/||/<> SAĞDUYULULARDA
- YAMA ile/ve NIYAMA ile/ve ASANA ile/ve PRANAYAMA ile/ve PRATYAHARA ile/ve DHARANA ile/ve DHYANA ile/ve SAMADHI
( Eylem kontrolü. İLE/VE Kişisel eylem kontrolü. İLE/VE Duruşlar ve gövde çalıştırma teknikleri. İLE/VE Soluk ve enerji yönetimi. İLE/VE Çakra ve Kundalini teknikleri. İLE/VE Odaklanma teknikleri. İLE/VE Derin odaklanma teknikleri. İLE/VE Üstün odaklanma teknikleri. )
- YANLIŞ TANIMLAMA YOLUYLA HATA YAPMAYA BAĞIŞIKLIK'TA:
EYLEYENLİK DÜŞÜNCESİ ile/ve/||/<> SAHİPLİK DÜŞÜNCESİ ile/ve/||/<> TEKİLLİK DÜŞÜNCESİ ile/ve/||/<> ÖZELLİK DÜŞÜNCESİ
- YAPITLAR/KÜLLİYELER:
SELÂTİN[< SULTAN] ile/ve/||/<>/> SADRAZAM ile/ve/||/<>/> TEKKE
( Sultanların adına yaptırılan ve birden çok minaresi bulunan büyük camilere ve yapıtlara verilen ad. İLE/VE/||/<>/> ... İLE/VE/||/<>/> ... )
- YAPMA/YAPAY ile SAHTE/ÇAKMA[argo]
- YARALANMA ile SAKATLANMA
- YARALI/HASTA TAŞIMADA:
OMUZ DESTEĞİ ile/ve/||/<> KUCAKTA ile/ve/||/<> SIRTTA ile/ve/||/<> OMUZDA(İTFAİYECİ YÖNTEMİ) ile/ve/||/<> ELLERİN ÜZERİNDE[ALTIN BEŞİK] ile/ve/||/<> KOL VE BACAKLARDAN TUTARAK ile/ve/||/<> SANDALYE İLE ile/ve/||/<> BATTANİYEDEN SEDYE YAPARAK ile/ve/||/<> KAŞIK ile/ve/||/<> KÖPRÜ ile/ve/||/<> KARŞILIKLI DURARAK ile/ve/||/<> RENTEK
( Hasta/yaralı taşınmasında ilk yardımcı, kendi sağlığını riske sokmamalıdır.
Gereksiz zorlama ve yaralanmalara engel olmak için aşağıdaki kurallara uygun davranmalıdır:
- Hastaya/yaralıya yakın mesafede çalışılmalıdır.
- Daha uzun ve güçlü kas öbekleri kullanılmalıdır.
- Sırtın gerginliğini korumak için dizler ve kalçalar bükülmelidir.[Omurilik yaralanmaları riskini azaltır].
- Yerden destek alacak biçimde iki ayağı da kullanarak, biri ötekinden biraz öne yerleştirilmelidir.
- Kalkarken, ağırlığı, kalça kaslarına vererek dizler en uygun biçimde doğrultulmalıdır.
- Baş, her zaman düz tutulmalı, eşit ve düzgün bir biçimde hareket ettirilmelidir.
- Yavaş ve düzgün adımlarla yürünmeli ve adımlar omuzdan daha geniş olmamalıdır.
- Ağırlık kaldırırken, karın, düzgün tutulup kalça kasılmalıdır.
- Omuzlar, leğen kemiğinin ve omuriliğin sırasında tutulmalıdır.
- Yön değiştirirken, ani dönme ve bükülmelerden kaçınılmalıdır.
- Hasta/yaralı, olabildiğince az hareket ettirilmelidir.
- Hasta/yaralı, baş-boyun-gövde ekseni esas alınarak, en az 6 destek noktasından kavranmalıdır.
- Tüm hareketleri yönlendirecek sorumlu bir kişi olmalıdır. Bu kişi, hareketler için gereken yönergeleri["Dikkat! Kaldırıyoruz!" gibi] vermelidir. Bu kişi, genellikle, ağırlığın en fazla olduğu ve en fazla dikkat edilmesi gereken bölge olan baş ve boyun bölümünü tutan kişi olmalıdır.
- Hasta/yaralı taşınırken mükemmel bir takım çalışması gerekmektedir. )
( [Acil taşıma teknikleri]
- Genel bir kural olarak, hasta/yaralının yeri değiştirilmemeli ve dokunulmamalıdır. Olağanüstü bir tehlike söz konusuysa, taşıdığı her türlü riske karşın acil taşıma zorunludur.
- En kısa sürede, yaralılar, güvenli bir yere taşınmalıdır.
)
( OMUZDAN DESTEK OLARAK
ile/ve/||/<>
KUCAKTA
ile/ve/||/<>
SIRTTA
ile/ve/||/<>
OMUZDA
ile/ve/||/<>
ALTIN BEŞİK TEKNİĞİ
ile/ve/||/<>
KOL VE BACAKLARDAN TUTARAK
ile/ve/||/<>
SANDALYE İLE
ile/ve/||/<>
SEDYE İLE
ile/ve/||/<>
BATTANİYE İLE
ile/ve/||/<>
KAŞIK TEKNİĞİ
- Bu teknik, hastaya/yaralıya, sadece bir taraftan ulaşılması durumunda üç ilk yardımcı tarafından uygulanır.
- İlk yardımcılar, hastanın/yaralının tek bir yanında, bir dizleri yerde olacak biçimde diz çökerler.
- Hasta/yaralının elleri göğsünde birleştirilir.
- Birinci ilk yardımcı, baş ve omzundan, ikinci ilk yardımcı, sırtının alt bölümü ve uyluğundan, üçüncü ilk yardımcı, dizlerinin altından ve bileklerinden kavrar. Daha sonra kendi ellerini hastanın/yaralının gövdesinin altından geçirerek kavrar.
- Başını ve omzunu tutan birinci ilk yardımcının yönergesi ile tüm ilk yardımcılar aynı anda hastayı/yaralıyı kaldırarak dizlerinin üzerine koyar.
- Aynı anda tek bir hareketle hastayı/yaralıyı göğüslerine doğru çevirirler.
Sonra uyumlu bir biçimde ayağa kalkar ve aynı anda düzgün bir biçimde sedyeye koyarlar.
ile/ve/||/<>
KÖPRÜ TEKNİĞİ
- Hastaya/yaralıya, iki taraftan ulaşılması durumunda dört ilk yardımcı tarafından yapılır.
- İlk yardımcılar, bacaklarını açıp hastanın/yaralının üzerine hafifçe çömelerek yerleşirler.
- Birinci ilk yardımcı, başı koruyacak biçimde, omuz ve ensesinden, ikinci ilk yardımcı, kalçalarından, üçüncü ilk yardımcı da dizlerinin altından tutar.
- Birinci ilk yardımcının yönergesi ile üç ilk yardımcı hastayı kaldırır.
- Dördüncü ilk yardımcı, sedyeyi arkadaşlarının bacakları arasına iterek yerleştirir ve hasta/yaralı, sedyenin üzerine konulur.
ile/ve/||/<>
KARŞILIKLI DURARAK
- Omurga yaralanmalarında ve kuşkusunda kullanılır. Üç ilk yardımcı tarafından uygulanır.
- İki ilk yardımcı, hastanın/yaralının göğüs hizasında karşılıklı diz çöker. Üçüncü ilk yardımcı, hastanın/yaralının dizleri hizasında diz çöker.
- Hastanın/yaralının kolları, göğsünün üzerinde birleştirilerek, düz yatması sağlanır.
- Baş bölümündeki ilk yardımcılar, kollarını baş-boyun eksenini koruyacak biçimde hastanın/yaralının sırtına yerleştirirler.
- Hastanın/yaralının dizleri hizasındaki üçüncü ilk yardımcı, kollarını açarak hastanın/yaralının bacaklarını düz olacak biçimde kavrar. Verilen yönergeyle tüm ilk yardımcılar hasta/yaralıyı düz olarak kaldırarak sedyeye yerleştirir.
ile/ve/||/<>
RENTEK TEKNİĞİ/MANEVRASI
- Kaza ortamı değerlendirilir; patlama, yangın tehlikesi belirlenir, çevre ve ilk yardımcının kendi güvenliği sağlanır.
- Hastanın/yaralının omuzlarına hafifçe dokunarak ve "iyi misiniz?" diye sorarak bilinci kontrol edilir, çevrede birileri varsa 112'yi araması istenir.
- Hastanın/yaralının solunum yapıp yapmadığı gözlemlenir[göğüs hareketleri izlenir].
- Eğer solunum yok ise, hastanın/yaralının ayaklarının pedala sıkışmadığından emin olunur; emniyet kemeri açılır.
- Hastaya/yaralıya yan tarafından yaklaşılır ve bir elle kolu, öteki elle de çenesi kavranarak kafamızın da desteğiyle boynu sabitlenir.[Hafif hareketle]
- Baş-boyun-gövde hizasını bozmadan, araçtan dışarı çekilir.
- Hasta/yaralı, yavaşça yere ya da sedyeye yerleştirilir.
[Kaza geçirmiş yaralı bir kişiyi eğer bir tehlike söz konusu ise omurgaya zarar vermeden çıkarmada kullanılır. Bu uygulama solunum durması; yangın tehlikesi, patlama gibi tehlikeli durumlarda uygulanır.] )
- YARAR ve/||/<>/> SAYGI
- YARASA ile (SAMAN RENKLİ) MEYVE YARASASI
( Kongo'da yaşarlar. )
( Kanat açıklıkları 1 m.yi bulur. )
( 10 milyon yarasa, 6 haftada, 1 milyar meyve tüketerek meyve bölgesinden göçerler. )
( ... cum PTEROPUS EDULIS )
- YARGI ile/ve/||/<>/< SAVUNMA
( Savunma olmadan, yargı olmaz. )
- YAŞAM HAKKI ile/ve/=/||/<>/< SAVUNMA HAKKI
- YAŞAM(AY)I ÖĞRENMEK ile/ve/değil/=/||/<>/< SAÇMALAMAMAYI ÖĞRENMEK
- YAŞAMIN "ZORLUKLARINI" KOLAYLAŞTIRMADA:
AŞK ve/||/<> (KOŞULSUZ) SAYGI VE SEVGİ ve/||/<> SANAT
- YAŞAMIN YALINLIĞINDA:
BİLİM ile/ve/||/<> FELSEFE ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> DİN
( Sınırlar. İLE/VE/||/<> Yorumlar. İLE/VE/||/<> Betimler. İLE/VE/||/<> Kutsar. )
- YAŞLILIK ve/||/<> SAYRILIK ve/||/<> KITLIK ve/||/<> ÖLÜM
( "Mahşerin dört atlısı." )
- YATAK ve SANDALYE/KOLTUK ve AYAKKABI
( Zamanımızın en uzun süre üzerinde geçtiği nesneler. )
( Olabildiğince nitelikli olanlarını tercih etmek ve kullanmakta yarar vardır! )
( ... ve ... ve PAPUÇ[< PÂ-PÛŞ: Ayak örten.][PÂ: Ayak.]
PÂY-GÂH[: Derece, rütbe.| Ayakkabılık.][Türkçe'de PEYKE şeklinde galat olarak kullanılmıştır.][PEYKE: Genellikle eski evlerde bulunan, duvara bitişik, alçak, tahta sedir, kerevet.][KEREVET(Rus.): Üzerine şilte serilerek oturmaya ya da yatmaya yarayan tahtadan seki, sedir.] )
- YATIK GÖVDE = SÂK-I ZÂHİF = TIGE COUCHÉE
- YATROJENİK/İATROGENIC[İng.] değil/yerine/= SAĞLIKÇI KAYNAKLI
- YAVE[Fars.]/TÜRREHÂT[Ar. < TÜRREHE]/PESTENKİRÂNÎ[Fars.] değil/yerine/= SAÇMA-SAPAN SÖZ
( Saçma, saçma sapan söz. | Sahipsiz hayvan. )
- YAYGIN ile/değil/yerine SAYGIN
- YAYMAK ile SAÇMAK
( TO EXTEND vs. TO SCATTER )
- YAZGI" ile/değil/yerine SALT, ÖZGÜR İSTENÇ/İRÂDE
- YAZIN/EDEBİYAT ile/ve/||/<> SAMİZDAD YAZIN/EDEBİYAT
- YEL/RÜZGÂR[Ar.] ile SAM/BÂRİH[Ar. çoğ. BEVÂRİH]
( ... İLE Çölden esen yel, samyeli. | Sıcak ve şiddetli yel. )
- YEL ile SAM[Ar.] (YELİ)
( ... İLE Çölden esen sıcak yel. )
- YELE ile SAÇ
( MANE vs. HAIR )
- YEMEN ile/ve/||/<> ŞAM
(
)
- YER FISTIĞI/ARAŞİT[Fr.] ile ŞAM FISTIĞI
( ARACHIDE avec ... )
- YERLEŞMEK ile/ve SAKİNLEŞMEK
- YETİM ve SAGİR/SAGİRE
- YETKİN ile SAĞLAM
( PERFECT vs. STRONG )
- YIKICI ELEŞTİRİ YAPMA! ile/ve/||/<> SAVUNMA! ile/ve/||/<> AŞAĞILAMA! ile/ve/||/<> KÜSME!
- YIKILAN/YIKILACAK "KÖPRÜ" ile/değil/yerine/>< SAĞLAM KÖPRÜ
( 2 yıllık. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< 90 yıllık. )
( [güya] Sağlam/yeni. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Eski. )
( )
( Yer: Ordu )
- YILAN ile SAĞIRYILAN/ENGEREK
( ... İLE Başı üç köşeli, rengi kara ya da karaya yakın, dağlık, taşlık ve güneşli yerlerde yaşayan, boyu 65-75 cm. uzunlukta, çok zehirli bir yılan. )
( ... cum VIPERA ASPIS )
- YILAN ile/ve SALYANGOZYILANI
- YOKLUK:
MERTEBEDE ile SALTIK OLARAK
( Vardır. İLE Yoktur. )
- YOKLUK ile/ve SALTIK/MUTLAK YOKLUK
( NONEXISTENCE vs./and ABSOLUTE NONEXISTENCE )
( ABHAVA ile/ve ATYANTA-ABHAVA )
- YOL ile/ve ŞÂH-RÂH[Fars.]
( ... İLE/VE Büyük ve işlek yol, anayol, cadde. | Şaşırılması olanaksız doğru ve açık yol. )
- YÖNTEM:
FELSEFÎ(EYTİŞİMSEL/DİYALEKTİK) ile/ve/||/<> KURGUL ile/ve/||/<> SALTIK
- YORGUN/LUK ile/ve/||/<> SAYRI/LIK(HASTA/LIK[Fars. < HASTE: Yorgun.])/İGLELMEK[: Sayrılanmak/hastalanmak.][dvnlgttrk]
( TA'B ile MARÎZ[< MARAZ]/ÂLİL[: Sayrı(hasta). | Sakat, kör.], VASIB
TAVSÎF-ÜL-EMRÂZ: Sayrılıklar ilmi. )
( ... ile BÎMÂR/Î )
- YORUMBİLİM ve SANAT
( Her alanda düşünebilme ve konuşabilme olanağı. )
( HERMENEUTIC and ART )
- YÜCELTME ile/ve/değil/yerine SAYGI DUYMA
( [not] TO EXALT vs./and/but TO RESPECT
TO RESPECT instead of TO EXALT )
- YÜKSEK BAŞKENTLER:
LHASA ve LA PAZ ve QUITO ve SANAA
( Tibet'te.[En yüksek] VE Bolivya'da.[2. sırada] VE Ekvator'da.[3. sırada.] VE Yemen'de.[2400 m.][4. sırada.][Burada yaşayanların, her yıl en az bir kez deniz seviyesine inmeleri gerekmektedir.] )
- YÜKSEK ile SAĞLAM
- YÜKSELEN GÖVDE = SÂK-I SÂ'İD = TIGE MONTANTE, TIGE ASCENDANTE
- YÜZ-GÖZ OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/></< SAMİMİ OLMAK
- ZAAF ve/||/<> SAVUNMA
- ZAHMET OLMAZSA ile/değil SAKINCASI YOKSA
- ZAMAN ile/ve SABIR
( Zamanı gelmeden görürsek, yanarız. )
( TIME vs./and PATIENCE )
- ZAMAN ile SAHİB-İ ZAMAN
( AKILLARINDAN GEÇİRDİKLERİ KÂİNATTA OLUŞMAYA BAŞLAYAN KİŞİ | ALLAH'IN AYNASIDIR )
- ZAMAN ile SAMAN
( Evvel. İLE/VE/||/<> Kalbur.
[Evvel, zaman içinde. İLE/VE/||/<> Kalbur, saman içinde.] )
- ZAN ile/ve/||/<>/> SAFSATA
- ZAN değil/yerine/= SANI
- ZANLI ile SANIK
( Bir suç dolayısıyla sorguya çekilen. İLE Aleyhine ceza davası açılan. )
( MAZNÛN[< ZANN] ile ... )
( SUSPECT vs. ACCUSED )
- ZARAFAT[Azr.] = ŞAKA[Tr.]
- ZARÂFET ve/||/<> SANATSALLIK
- ZARAR ile/değil/yerine SAKINCA
- ZARF değil/yerine/= SARMIK
- ZAYIF ile/ve/değil/||/<> SAVUNMASIZ
- ZEDELEME ile/ve/<> SARSMA
- ZEKÂT ile/ve/||/<> SADAKA ile/ve/||/<> İNFÂK
( Maddî olarak vermek. İLE/VE/||/<> Manevi olarak vermek. İLE/VE/||/<> Geciktirmeden vermek. )
- ZEYTİNLER'DE:
ÇOLUR ile/ve HAL ile/ve KALİ ile/ve KALAMATA ile/ve KALEMBEZİ ile/ve MEMECİK ile/ve MEMİLİK ile/ve SARIULAK ile/ve SELE ile/ve USLU ile/ve YOĞULIĞ
- ZİHİNSEL FELSEFE ile/ve SAPTAMAK
- ZİNHAR[Fars.] değil/yerine/= SAKIN
- ZIRH değil/yerine/= SAVUT
- ZIRVA/LAMAK ile SAÇMA/LAMAK
( TO TALK NONSENSE/ROT vs. TO BULLSHIT )