
Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim
O-Ö'LERDE
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA VE FARKINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibariyle 4506 başlık/FaRk ile birlikte,
5077 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(5/6)
- ORMAN ile KORU
- ORMAN ile CENGEL[< Fars. < Hintçe]
( ... İLE Otlarla örtülü, geniş, Hindistan ormanlarına verilen ad. )
( FOREST vs. JUNGLE )
- ORMAN ile EĞRİ ORMAN
- ORMAN ile/ve IGAPO
( ... İLE/VE Amazon'un sık ormanları. )
- ORMAN ile/ve KAYRAN
( Dünyanın %24,3'ü orman alanıdır. İLE/VE ... )
( ... İLE/VE Orman içinde, geniş ve çıplak alan, düzlük. )
( CENGEL ile/ve ... )
- ORMAN ile/ve MENGROW ORMANI
- ORMAN ile/ve/değil MİLLİ PARK
- ORMAN ile/ve/değil/||/<>/> ÖRÜMCEK ORMANI
( ... İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Gümüşhane'dedir. )
- ORMAN ile PAPİRUS ORMANI
- ORMAN ile SELVA[İsp.]
( ... İLE Amerika'da, Amazon; Afrika'da, Nijer ırmakları gibi Ekvator bölgesindeki büyük suların geçtiği havzalarda bulunan, geniş ve balta girmemiş ormanlara verilen ad. )
- ORMAN ile/ve/||/<> TARIM/ZİRAAT
- ORMAN ile TAYGA
( ... İLE Doğu Sibirya ormanları. )
- ORMANCILIKTA:
EKONOMİK İŞLEV ile/ve/değil/||/<>/< EKOLOJİK İŞLEV
- ORMANGÜLÜ(KOMAR/KUMAR) ile/||/<> MOR ÇİÇEKLİ ORMANGÜLÜ
( RHODODENDRON cum/||/<> RHODODENDRON PONTICUM )
- ÖRNEĞİN, ... GİBİ değil ÖRNEĞİN, ... ya da ... GİBİ
- ÖRNEĞİNİ BOLCA:
GÖRMEK ile/ve/||/<>/> BULMAK
- Örnek alarak KONUŞ!!!
- ÖRNEK ALMAK ile DERS ALMAK
- ÖRNEK ALMAK ile/ve ÖYKÜNMEK
- Örnek olarak KONUŞ!!!
- ÖRNEK VERMEK ile/ve/<> İŞARET ETMEK
( Kötü örnek, örnek değildir! [Su-i misal, misal teşkil etmez!] )
( Örnekte/benzetmede, hata olmaz/olmamalıdır! [Teşbihte, hata olmaz!] )
( Örnekler topaldır, üstüne gidilmez. )
( GIVING EXAMPLE vs./and/<> TO INDICATE )
- ÖRNEK ile/ve AÇIKLAMA
( SAMPLE vs./and EXPLANATION )
- ÖRNEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ARAÇ
- ÖRNEK ile/||/<> BASILI ÖRNEK/HARDCOPY
- ÖRNEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BENZETME
- ÖRNEK ve RESM-İ NÂKIS
- ÖRNEKLEMEK ile ÖRNEKLEMEMEK
( Beni sıkar. İLE Seni sıkar. )
( Anlayamama(sı)ndan dolayı, örnekleme zorunluluğu doğar. )
( "TEŞBİHTE HATA OLMAZ" değil TEŞBİHTE, HATA OLMASIN/OLMAZ/OLMAMALI!
[ Hangi benzetmeyi yaparsan yap, önemli değildir anlamına gelmez. Benzetme(teşbih) yapacağın zaman hata yapmama gerekliliğini anlatır! [Teşbih sözcüğünden sonra virgül/duraklama çok önemli!]) ( Halk arasında daha çok, yapılan benzetmeden alınılmamasını dilemek için söylenilir ama bu yanlış kullanımdır. ] )
( Kötü örnek, örnek değildir!
[Sui misal, misal teşkil etmez!] )
- ORNİTORENG ve DİKENLİ KARINCAYİYEN
( Yumurtlayan, sadece iki memelidir. )
- OROBAN değil/yerine/= CANAVAROTU
( Canavarotugiller ailesinin örnek türlerinden olan ve kenevirle tütün köklerinin asalaklarından biri sayılan çiçekli bitki. [Lat. OROBANCHE RAMOSA] )
- OROBANCHEAE = BÎKÎYE
- OROGENY ile ...
( DAĞLARIN OLUŞUMU )
- OROPOID ile AKDENİZ, ALP DAĞ, KUZEY TİPİ
( AKDENİZ, ALP DAĞ, KUZEY TİPİ ile )
- OROSPU/LUK / KAHPE[Ar. < KAHBE] / EKEK/LİK / ERSEK[dvnlgttrk] ile FÂHİŞE/LİK | KEVÂŞE
( Kısaca: Orospuluk Zihinde; Fahişelik Gövdede
Orospuluk, spekülatif düşüncelerle, çıkara yönelik, işine geldiği gibi hareket etme eğilimi(eşeysel göstergesi olmaksızın). İLE
Fahişelik ise, içinde bulunduğu/bulunmuş oldukları koşullardan/olumsuzluklardan/"acziyetten" kaynaklanabilen, çok geniş/özel nedenlere dayanabilen ya da kişisel seçim/karar ile gövdenin eşeysel yönde, nesnel karşılığı için kullandırılması. )
( BAGIYY [çoğ. BAGAYÂ] )
- OROSPU ile/değil METRES
- ORPHAN vs. MOTHERLESS
- ÖRS ile ÖRS
( Biçimleri yapılacak işe göre değişen, üzerinde maden dövülen, çelik yüzeyli demir araç. | Üzerine çivi çakılacak ayakkabı geçirilen kunduracı aracı. İLE Kulaktaki üç kemikten biri. )
- ORSA[İt.] ile/>< BOCA[İt.]
( Yelkenleri, rüzgârın estiği yöne çevirmekte kullanılan, iki taraftan da yelkenin ortasına bağlanan ip. | Geminin rüzgâr alan yanı, rüzgâr üstü. | Geminin, yelin geldiği yöne döndürülmesi. İLE Geminin rüzgâr almayan yanı. )
- ÖRSELEMEK ile TIRMALAMAK
- ORŞİT ile HİDROSEL
- ORTA AFRİKA CUMHURİYETİ'NDE:
HASTALIK ve/<> HASTAHANE
( Orta Afrika Cumhuriyeti'nde, hastahane ve sağlık hizmetleri çok kötü olduğundan, hasta olmamak için -umarız bir gün düzelene kadar- hastahaneye gitmemek bile gerekebilir. )
- ORTA AMERİKA CUMHURİYETİ:
EL SALVADOR ve/<> HONDURAS ve/<> GUATEMALA ve/<> NİKARAGUA ve/<> KOSTA RİKA
( Orta Amerika Cumhuriyeti, 1843 yılında, beş ayrı ülkeye bölündü. )
- ORTA CAMİ ile ORTAKÖY CAMİSİ / MECİDİYE CAMİSİ
( Fatih'te, Sofular semtinde, Et Meydanı'ndadır. İLE Ortaköy'de, iskele yanındadır. )
( 1527'de, Maktûl İbrahim Paşa tarafından. [Ahmediye Camisi, Et Meydanı Camisi adlarıyla da bilinir.] İLE 1854'te, Sultan Abdülmecid tarafından, Mimar Karabet Balyan'a Barok üslûbunda yaptırılmıştır. )
- ORTA DAMAR ile/ve/||/<> YAN DAMAR
( Bitki yapraklarının tam ortasında bulunan ve yan damarlara göre daha kalın olan damar. )
- ORTA OYUNU ile/ve/||/<>/> DOĞAÇLAMA/TULUAT[Ar.]
( )
( Kavuklu ve Pişekâr İLE/VE/||/<>/> Uşak ve Efendi )
- ORTA YOL ile/ve/değil/||/<> ARA ÇÖZÜM
- ORTA ile/ve/||/<> ARACI
- ORTA ile/ve/değil MERKEZ
- ORTA ile/ve/||/<> ORTAY/MERKEZ[Ar.]
- ORTA ile/ve/||/<> SONUÇ
( [İki taraftan da pay] Alarak/alıyorsa. İLE/VE/||/<> Almıyorsa. )
- ORTAÇAĞ:
ERKEN ile/ve/<>/> YÜKSEK/KLASİK ile/ve/<>/> GEÇ
( ORTAÇAĞ: Batı Roma İmparatorluğu'nun çöküşünden [476] başlayarak, 1453 ya da 1492'ye kadar süren çağ. )
( 476 - 1000 arası. ile/ve/<>/> 1000 - 1300 arası. ile/ve/<>/> 1300 - 1453/1492 arası. )
( )
- ORTADA BIRAKMA/KALMA ile/ve/||/<>/>/< BELİRSİZLİK
- ORTADA/Kİ ile/ve/değil/yerine ARACI
( Uzak illet. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Yakın illet. )
( MUTAVASSIT ile/ve/değil/yerine VASITA )
- ORTADA ile/ve/değil ORTALIKTA
- ORTADAN KALDIRMAK ile/ve DÖNÜŞTÜRMEK
- ORTADAN KALDIRMAYINCA ile/değil ORTADAN KALDIRMADIKÇA
- ORTADOKS değil ORTODOKS
- ORTAK (ALAN/PARA/BİLGİ vs.) ile/ve/değil TOPLAM (ALAN/PARA/BİLGİ vs.)
- ORTAK AKIL ile/ve/||/<> ORTAK İSTENÇ
- ORTAK AKLIN, ...:
SÖYLEME ÇIKIŞI ve/||/<>/> GÖRÜNÜŞE ÇIKIŞI
( Tüze[hukuk]. VE/||/<>/> Tüzel kurumlar. )
- ORTAK ALAN ALAN
- ORTAK ALAN ile/ve ORTAK NOKTA
( COMMON FIELD vs./and COMMON POINT )
- ORTAK DUYU = HİSS-İ MÜŞTEREK = COMMON SENSE[İng.] = SENS COMMUN[Fr.] = GEMEINSINN[Alm.] = SENSUS COMMUNIS[Lat.] = KOINE AISTHESIS[Yun.] = COMÚN SENTIDO[İsp.]
- ORTAK GEÇMİŞ ve/değil/yerine/||/<>/>/< ORTAK GELECEK
- ORTAK KAVRAMLAR = COMMON NOTIONS[İng.] = NOTIONS COMMUNES[Fr.] = GEMEINBEGRIFFE[Alm.] = NOTIONES COMMUNES[Lat.]
- ORTAK NOKTA ile/ve/değil/yerine ALT KATILIM(ASGARİ MÜŞTEREK)
( [not] COMMON POINT vs./and/but COMMON SENSE
COMMON SENSE instead of COMMON POINT )
- ORTAK NOKTA ile/ve BENZE(T)MEK
( COMMON POINT vs./and TO LIKEN )
- ORTAK OLAN/OLUNAN ile/ve/değil/yerine ÖDÜNÇ ALINAN
- ORTAK, GENEL = COMMON[İng.] = COMMUN[Fr.] = COMMUNISGEWÖHNLICH[Alm.]
- ORTAK/LIK ile/ve/||/<>/< AŞKIN/LIK
- ORTAK/LIK ile/ve BENZER/LİK
( COMMON vs./and SIMILAR )
- ORTAK/LIK ile/ve FARKLI/LIK
( COMMON vs./and DIFFERENT )
- ORTAK/LIK ile/ve/<> ÖZDEŞ/LİK
- ORTAK ile ORTAKLAŞA
- ORTAKLAŞALIK = CEMAAT = COMMUNITY[İng.] = COMMUNAUTÉ[Fr.] = GEMEINSCHAFT[Alm.] = COMUNIDAD[İsp.]
- ORTAKLIK ile/ve/<> AYRIM
- ORTAKLIK ile/ve/değil/yerine/||/<> ÇÖZÜM ORTAKLIĞI
- ORTAKLIK ile/ve/değil/yerine DAYANIŞMACI ORTAKLIK
- ORTAKLIK ile/ve/değil/yerine/<> GÜÇ BİRLİĞİ
- ORTAKLIK ile/ve/değil/yerine TOPLUMSAL ADÂLET
( [not] COMMUNISM vs./and/but SOCIAL JUSTICE
SOCIAL JUSTICE instead of COMMUNISM )
- ORTALAMA (OLARAK) ile/ve GENELLEME
( ON AN AVERAGE vs./and GENERALIZATION )
- ORTALAMA ile EN AZ(ASGARİ)
- ORTALAMA ile/ve/||/<> GAUSS(ÇAN) EĞRİSİ
- ORTALAMA ile/ve/||/<>/> RASTGELELİK
( Basınç ve ısı. İLE/VE/||/<>/> Tersinemezlik. )
- ORTALAMA ile/ve/değil/yerine YAKLAŞIK
( [not] AVERAGE vs./and/but APPROXIMATE
APPROXIMATE instead of AVERAGE )
- ORTALAMA ile YAKLAŞIK
- ORTALIKTA DURAN ile ORTALIKTA DÖNEN
( STANDS AROUND vs. TURNINGS AROUND )
- ORTAM [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]
- ORTAM [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- ORTAM:
HAREKETİ TETİKLEMEZ ile/değil/hatta/>< ENGELLER
- ORTAM ile ALTYAPI
- ORTAM ile/ve/||/<> KOŞULLAR
- ORTAM ile/değil ORTAĞIM
- ORTAM ile/ve/değil/<> ORTALIK
- ORTAMA GİRMEK ile/ve/<> ORTAMDAN ÇIKMAK
( Ortamda bulunan kişilerin, sizin orada/aralarında bulunup bulunmamanıza göre gösterdikleri memnuniyet ya da rahatsızlıklarıyla orantılıdır. )
- ORTANCA ile ORTANCA
( Yaş bakımından, üç kardeşin büyüğü ile küçüğü arasında bulunan. | Büyüklük, irilik bakımından, üç nesne arasında, sondan ya da baştan ikinci gelen. İLE Taşkırangillerden, kırmızı, pembe ya da mor renkli çiçeklerini yaz başında açan, gölgelik yerlerde yetiştirilen bir süs bitkisi. )
( ... cum HYDRANGEA HORTENSIA )
- ORTASINDA ile ARASINDA
( Bacaklarının ortasında ne vardır?: Diz/ler! [arasında değil!] ;) )
- ORTAYA ÇIKARMA ile ÖNE ÇIKARMA
( TO EXPOSE vs. TO BRING FORWARD )
- ORTAYA ÇIKARMA ile/ve/||/<> TEMELLENDİRME
- ORTAYA ÇIKMA ile KENDİNİ GÖSTERME
- ORTAYA ÇIKMA ile/ve/<>/değil OLUŞMA
- ORTAYA ÇIKMA ile/ve/değil/> YAPILANMA
- ÖRTBAS["ÖRTPAS" değil!] ETMEK ile KORUMAK ile BASTIRMAK ile GÖZARDI ETMEK
( ... vs. TO IGNORE )
- ORTEZ ile/ve/||/<> PROTEZ
( Kaybedilen örgenlerin desteklenmesinde ve düzeltilmesinde yardımcı olan araçlar. İLE/VE/||/<> Herhangi bir örgen kaybı yaşandığında oluşturulan yapay örgenler. )
- ORTH-/ORTHO- ile/||/<> OST-/OSTE-/OSTEO-/-OSTEON ile/||/<> OSSEO-/OSSİ- ile/||/<> SPHEN-/SPHENO- ile/||/<> CHONDR-/CHONDRİ-/CHONDRİO-/CHONDRO- ile/||/<> FRACT-
( Düz, normal, doğru, gerçek. İLE/||/<> Kemik. İLE/||/<> Kemik, kemiksi. İLE/||/<> Kama, kama biçiminde, sfenoid kemikle ilgili. İLE/||/<> Kıkırdaktan oluşmuş, kıkırdak. İLE/||/<> Kırık, kırılma. )
- ORTODROMİK/ORTHODROMIC NORMAL YÖNE İLETİR
- ORTOPEDİ[Yun. ORTHOS: Doğru. | PAIS/PAIDOS: Çocuk.] ile/ve/<> AGMATOLOJİ ile/ve/<> OSTEOLOJİ[Fr.]
( ORTOPEDİ: Tıbbın, çocuklardaki gövde biçimsizliklerini düzelten ya da önleyen bir kolu. | Gövdedeki kemikler, eklemler, kaslar, kirişler, sinirler gibi hareketi sağlayan örgen bozukluklarını sağaltan cerrahi kolu. | Hastahanelerde, bu tür sağaltımların yapıldığı bölüm. İLE/VE/<> Kırık bilimi. İLE/VE/<> Kemik bilimi. )
- ORTOPEDİST ile PODİATRİST(/CHIROPODIST)
( Kemik, eklem ve kas uzmanı. İLE Ayak uzmanı. )
( ORTOPEDİ[Yun. ORTHOS: Doğru. | PAIS/PAIDOS: Çocuk.]: Tıbbın, çocuklardaki gövde biçimsizliklerini düzelten ya da önleyen bir kolu. | Gövdedeki kemikler, eklemler, kaslar, kirişler, sinirler gibi hareketi sağlayan örgen bozukluklarını sağaltan cerrahi kolu. | Hastahanelerde, bu tür sağaltımların yapıldığı bölüm. )
- ORTOREKSİYA NERVOZA/ORTHOREXIA NERVOSA[İng.] değil/yerine/= SAĞLIKLI BESLENME TAKINTISI
- ORTOSTATİK HİPOTANSİYON/ORTHOSTATIC HYPOTENSION[İng.] değil/yerine/= AYAKTA KAN BASINCI DÜŞÜKLÜĞÜ
- ORTOSTATİK/ORTHOSTATIC[İng.] değil/yerine/= AYAKTA
- ORTOZ ya da/= ORTOKLAZ[Fr. < Yun.]
( Dik açı biçiminde ayrıtları olan, billurları parça halinde dilinen bir çeşit potasyum feldispat. )
- ÖRTÜ/LÜ ile PERDE/Lİ
( CLOTH vs. CURTAIN )
- ÖRTÜ/PERDE[Fars.]/HİCAB[Ar.]:
BURKU ile NİKAB ile LİFAM ile LİSAM ile HIMAR ile NASİF ile MİKNE'A ile CİLBAB
- ÖRTÜ ile/değil ÖRTENEK
( ... İLE/DEĞİL Hayvanların gövdesini örten deri, kıl, tüy, pul gibi dokuların tümü. | Bazı örgenleri örten zarlara verilen ad. )
- ORTU ile OTRA
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Herhangi bir şeyin ortası. İLE Herhangi bir şeyin ortası ya da kenarları olan herhangi bir şeyin ortası. )
- ÖRTÜ ile PUŞİDE[Fars.]
( ... İLE Türbelerde sandukaların üzerine örtülen süslü kumaş. )
- ÖRTÜK BİLME ile/ve/||/<> EKİNSEL/KÜLTÜREL BİLME
- ÖRTÜK TASIM = KIYAS-I MATVİ = ENTHYMEME[İng.] = ENTHYMÈME[Fr.] = ENTHYMEM[Alm.] = ENTHYMEMA[Yun.]
- ÖRTÜK/LÜK ile/ve/||/<> ÖZDEŞ/LİK
- ORTUK/ORTUQ = ORTAK
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
- ÖRTÜK ile/ve/||/<> DOLAYLI
- ÖRTÜK ile ÖRTÜLÜ ile ÖRÜLÜ
( Örtülü, kapalı. İLE Örtüsü olan. | Örtülmüş, bir şey ile kaplanmış. | Açıklama yapmadan, kapalı olarak, müphem. İLE Örülmüş olan. )
- ÖRTÜK = ZIMNİ = IMPLICIT[İng.] = IMPLICITE[Fr.] = IMPLIZITE[Alm.]
- ÖRTÜLÜ/PERDELİ ile AÇIK
( ... ile VUZÛH )
( CONCEALED vs. OPEN )
- ÖRTÜLÜ ile/ve/<> GÖRÜNMEYEN
- ÖRTÜLÜ ile KAPLI
( ... İLE Kaplanmış olan. | Kabı olan. | Ciltli. )
- ÖRTÜNME ile/değil SIRLANMA
( Kalbini örten kişi/kadın, çırılçıplak gezse, çıplak değildir. )
- ÖRTÜŞEBİLİRLİK ile/ve/||/<> ÖRTÜŞTÜRÜLEBİLİRLİK
( CONGRUENCE )
- ÖRTÜŞME ile/ve/||/<> BAĞDAŞMA
- ÖRTÜŞME ile BİRLEŞME
( INTERSECTION vs. TO CONJUNCTION )
- ÖRTÜŞME ile/ve BULUŞMA
( INTERSECTION vs./and TO BRING TOGETHER )
- ÖRTÜŞME ile BULUŞMA
- ÖRTÜŞME ile/ve/||/<>/> DOĞRULAMA
- ÖRTÜŞME ile/ve/||/<>/> TAMAMLAMA
- ÖRTÜŞME = TETABUK = COINCIDENCE[İng.] = COÏNCIDENCE[Fr.] = KOINZIDENZ[Alm.] = COINCIDENTIA[Lat.] = COINCIDIR[İsp.]
- ÖRTÜŞME ile/ve/değil/||/<>/< TUTARLILIK
- ÖRTÜŞME ile/ve/<> UYUMLULUK
- ORU ile ÇUKUR
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Buğday, şalgam ve buna benzer şeyleri saklamak için kazılan çukur. İLE ... )
- ORUÇ ile/ve/||/<> DİRENÇ/İHTİYÂR[< HAYIR]
- ORUÇ ile/ve EZBER BOZMAK
- ORUÇ ile/ve NAFİLE ORUÇ
( Bozulmaz. İLE/VE Bozulabilir. )
- ORUÇ ile/ve/değil SAVM-I DÂVÛD
( ... İLE/VE/DEĞİL Bir gün tutarak, bir gün tutmadan uygulanan oruç. )
- ORUÇ ile/ve SAVM-I VİSÂL
- ORUÇ ile/ve/<> TEKNE ORUCU
( ... İLE/VE/<> Çocuklara, öğlene kadar tutturulan alıştırma orucu. )
- ORUÇ ile TEŞYÎ[< ŞİYÂ]
( ... İLE Uğurlama, selâmetleme. | Ramazan'dan sonra altı gün[Şevval'in 1'inden, 6'sına kadar] oruç tutma. )
- ORUÇLU yerine NİYETLİ
- ORUCU:
NASIL "TUTTUĞUN" ile/ve/değil/||/<>/> NASIL AÇTIĞIN
- ORUM ile ORUT
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Bir tutam ot. İLE Bir yıllık kurumuş ot. )
- ÖRÜMCE ile ÖRÜMCEK
( Yeşil renkli tırtılları, incirde yaprak ve ham meyve kemiren kelebek. İLE Örümcekler takımından, eklemli hayvan. | Örümceğin ördüğü. | Yürüteç. )
( ANTHOPHILA PARIANA cum ARANEA )
- ÖRÜMCEK AĞI =/=/= TENE, KERÎ[Fars.] =/=/= BEYT-ÜL-ANKEBUT[Ar.] =/=/= COBWEB[İng.] )
- ÖRÜMCEK MAYMUN ile/ve (BIYIKLI) İPEK MAYMUNU ile/ve SİNCAP MAYMUNU ile/ve BAŞLIKLI MAYMUN
- ÖRÜMCEK ile ALTIN TEKERLEK ÖRÜMCEĞİ
( )
( )
- ÖRÜMCEK ile BÖĞ/KARADUL/POY/RÜTEYLÂ[Ar.]/TARANTULA
( ... İLE Zehirli ve bazı örümcekler. )
( RÜTEYLÂ[Ar.]: Zehirli ve iri bir cins kır örümceği. )
( Madagaskar'da, 500'ün üzerinde, örümcek türü bulunmaktadır.[400'ü, dünyanın hiçbir yerinde bulunmaz.] )
( ... İLE 2.5 yıl yiyeceksiz yaşayabilirler. )
( ANKEBÛT/ANKÛT[çoğ. ANÂKİB] ile/ve ... )
( CÛLÂH, KEREV ile/ve ... )
( SPIDER vs./and TARANTULA )
( ARACHNE cum/et LYCOSA TARENTULA / LATRODECTUS MACTANS )
- ÖRÜMCEK ile DARWIN KABUKLU ÖRÜMCEĞİ
- ÖRÜMCEK ile/değil DEVE ÖRÜMCEĞİ/SARIÖMER/SARIKIZ/BÖĞ/BÖĞÜ/BÖYÜ
( İlgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )
( Kuzey Irak çöllerinden gelen bu böcek, zehriyle bir insanı öldürebilecek güçtedir. )
( Sıcak ve kuru arazilerde yaşarlar. Genellikle geceleri ortaya çıkarlar. )
( Çok saldırgan yapıları vardır. Güçlü çene yapısı nedeniyle et parçasını dahi koparabilirler. )
( Yetişkin bir Sarı Ömer'in boyu, yetişkin bir insan eli kadardır. )
( İkisi aynı ortamda kalsa ikisinden biri ölene kadar durmadan savaşırlar. )
( Hızlı zıplama yetenekleri sayesinde avını kolayca yakalayabilirler. Bir metreye kadar zıplayabilen türleri vardır. )
( Örümceğimsiler sınıfının en hızlısıdır. Hızlı koşma konusunda eklembacaklılar filumu içinde yer alan Amerika hamamböceği (Periplaneta americana) türünden sonra ikinci sırada Galeodes cinsinden, Sarı Ömer'ler yer alır. )
( ... İLE/DEĞİL )
( ... cum SOLIFUGAE )
( ... vs. CAMEL SPIDER )
- ÖRÜMCEK ile/ve HUNİ ÖRÜMCEK
- ÖRÜMCEK ile/ve İPEKÖRÜMCEĞİ
- ÖRÜMCEK ile/ve KÖR ÖRÜMCEK
( ... İLE/VE Büyük gözlü Kurt Örümceği ailesine mensuptur. )
( ... İLE/VE Sadece Hawaii'deki Kauai volkanik adasında üç zifiri karanlık mağarada yaşarlar. )
- ÖRÜMCEK ile KUNDA
( ... İLE Bir tür iri ve zehirli örümcek. )
- ÖRÜMCEK ile KURT ÖRÜMCEĞİ
( )
- ÖRÜMCEK ile LOBLU ÖRÜMCEK
( )
( ... cum ARGIOPE LOBATA )
- ÖRÜMCEK ile MÜHÜR ÖRÜMCEĞİ
- ÖRÜMCEK ile/ve PİSAURA
- ÖRÜMCEK ile ŞEYTANÖRÜMCEĞİ
( ... İLE Ördüğü ağı, rüzgâra salarak onunla birlikte uzaklara giden bir cins örümcek. | Öğle sıcağında, havada, örümcek ağı gibi tel tel görünen güneş ışığı. )
- ÖRÜMCEK ile/ve SU (ALTI) ÖRÜMCEĞİ
- ÖRÜMCEK ile SU ÖRÜMCEĞİ
( ... İLE Su altında kendi ördüğü ipekten kese içinde yaşayan örümcek. )
( ... cum ARGYRONETA AQUATICA )
- ÖRÜMCEK ile TAVUSKUŞU ÖRÜMCEĞİ
( )
- ÖRÜMCEK ile/ve YENGEÇÖRÜMCEĞİ
- ÖRÜMCEK ile ZIPLAYAN ÖRÜMCEK
- ÖRÜMCEKLER ve/||/<> GÖZLERİ
( )
- ÖRÜNTÜ KURMA DÜRTÜSÜ ve/||/<> KEŞİF ve/||/<> DUYUSAL/EŞEYSEL ve/||/<>
BAĞLANMA ve/||/<> BAKICILIK ve/||/<> YAKINLIK ve/||/<> GERİ ÇEKİLME/KAÇINMA/ÖFKE/ZITLIK
( Kişinin ve bebeğin, ilk harekete geç(iril)en, yönelim, donanım ve gereksinimleri... )
- ÖRÜNTÜ ile/ve/||/<> DÖNGÜ
- ÖRÜNTÜ ile/ve/<> GÖRÜNTÜ
( PATTERN vs./and/<> APPEAR )
- ÖRÜNTÜLENDİRME ile/ve/||/<> YAPILANDIRMA
- ORYANTASYON/ORIENTATION[İng.] değil/yerine/= UYUM | YÖNELIM
- ORYANTİRİNG değil/yerine/= YÖNBUL
- ÖS-DA/FEATURE LEVEL SENTIMENT ANALYSIS[İng.] değil/yerine/= ÖZELLİK SEVİYESİ DUYGU ÇÖZÜMLEMESİ
- OŞ ile OŞ ile OŞ OŞ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Böyle, bu biçimde. İLE Şimdi. İLE Öküzü su içmeye teşvik etmek için çıkarılan ses. )
- OSA/OBSTRUCTIVE SLEEP APNEA OBSTRÜKTİF[İng.] değil/yerine/= UYKU APNE
- OSAL ile OSAYUK/OSAYUQ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Savsak, özen göstermeyen kişi. İLE Boşlayan/ihmalkâr kişi. )
- OSAS/OBSTRÜKTİF UYKU APNE SENDROMU OBSTRUCTIVE SLEEP APNEA SYNDROME[İng.] değil/yerine/= TIKAYICI UYKU-SOLUK DURMASI BELİRGESİ
- OSI/OPEN SYSTEM INTERCONNECTION[İng.] değil/yerine/= AÇIK DÜZEN ARA BAĞLANTISI
- OSIFIKASYON/OSSIFICATION[İng.] değil/yerine/= KEMIKLEŞME
- OSİLASYON/OSCİLLATION[İng.] değil/yerine/= SALINIM
- OSİLOMETRİ/OSCİLLOMETRY[İng.] değil/yerine/= ELEKTRİK SİNYAL ÖLÇÜMÜ
- OSİLOSKOP/OSCİLLOSCOPE[İng.] değil/yerine/= ELEKTRİK SİNYAL GÖRECİ
- OŞİNOGRAF değil/yerine/= DENİZBİLİMCİ
- OŞİNOGRAFİ[İng. < OCEAN] değil/yerine/= ANADENİZ BİLİMİ
- OŞİNOGRAFİ değil/yerine/= DENİZBİLİM
- OŞİNOGRAFİK değil/yerine/= DENİZBİLİMSEL
- OŞİNOGRAFİK değil/yerine/= DENİZSEL
- OSKÜLTASYON/AUSCULTATION[İng.] değil/yerine/= DİNLEME
- OSKÜLTASYON ile ...
( Dinleme. [Tıpta] )
- OSMANCIK PİRİNCİ ile BALDO PİRİNCİ
- OSMANELİ(BİLECİK) < LEFKE
- OSMANLI PARALARI'NDA
- OSMANLI TÜRKÇESİ'NDE[LÛGAT] [A-Z]
- OSMANLI ARŞİVİ ile/ve CUMHURİYET ARŞİVİ
( İstanbul'da. İLE/VE Ankara'da. )
- OSMANLI İMPARATORLUĞU/DEVLETİ değil OSMANLI HANEDANI
( Avrupa'lıların sonradan yüklediği bir tanımdır. Osmanlı, hiçbir zaman "imparatorluk" olmamıştır! [insanı, hak ve hukuku hiçe saymak gibi bir tutumu yoktur] )
- OSMANLI İMPARATORLUĞU değil OSMANLI DEVLETİ
( Avrupa'lıların sonradan yüklediği bir tanımdır. Osmanlı, hiçbir zaman "imparatorluk" olmamıştır! [insanı, hak ve hukuku hiçe saymak gibi bir tutumu yoktur] )
- OSMANLI SULTANI VE EŞİ değil
FRANSA KRALI VE KRALİÇESİ
( Fransa'da yapılan şark gecelerinde Kral ve Kraliçe'nin giydikleri Osmanlı giysileriyle yapılmış resimdir. )
( Paris'te, Versay Sarayı'ndadır. )
- OSMANLI TÜRKÇESİ, TAPU TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ
( Osmanlı Türkçesi, Tapu Terimleri Sözlüğü için burayı tıklayınız... )
- OSMANLI'DA:
UZUNLUK ÖLÇÜLERİ ile/ve ALAN ÖLÇÜLERİ ile/ve AĞIRLIK ÖLÇÜLERİ
( Parmak, hat, nokta, kulaç, zirai mimari(zirai, mimari arşını), fersah, kara mili, berid (menzil), merhale, çarşı arşını, rubu (urup), kirah, endaze. İLE/VE Arşın kare(zirai kare), yeni dönüm, büyük dönüm, atik dönüm, atik evlek, yeni evlek, cerip, ayak kare, parmak kare, hat kare, çarşı arşın kare (çarşı arşını kare), urup kare, kirah kare, endaze kare. İLE/VE Okka(kıyye), batman, kantar, ludre, çeki, tonilato, dirhem, dünük, kırat, bakray, fitil, nekir, kıtmir, zerre. )
( Bazı XIV. yüzyıl kaynakları, İran-İlhanlı ağırlık birimi olarak kullanılan Lodra, Kantar, Okka ve Batman'ın[menn], hububat ölçüsü olarak kullanılan Kile ve Müdd'ün, Osmanlı öncesi Anadolu'da ölçü sisteminin temelini oluşturduğunu belirtmektedir. )
- OSMANLI ile AVRUPA
- OSMANLI < GERMİYANOĞULLARI
( Siyasi oluşum. < İlmî geçmiş. )
- OSMANLICA değil OSMANLI TÜRKÇESİ
- OSMANLICILIK ile/ve/||/<>/> İSLÂMCILIK ile/ve/||/<>/> TÜRKÇÜLÜK
- Osmanlı Makaleleri - İhsan Fazlıoğlu
- Osmanlı Türkçesi Lûgat - Ferit Devellioğlu
- OSMİYUM[Fr. < Yun.] ile ...
( Mavi renkte, 2700 °C'de ergiyen, platin filizlerinde bulunan, çok kırılgan bir öğe. [Simgesi ile ABCDEF ( Os] )
- OSMO-/OZ- ile/||/<> OZO- ile/||/<> OSMO- ile/||/<> OSPHRESİO-
( Koku. İLE/||/<> Hoşa gitmeyen koku. İLE/||/<> İmpuls, ozmoz, impuls ya da ozmozla ilgili. İLE/||/<> Koku duyusu. )
- OSNABRUCKER ve/||/<> ÇANAKKALE
( Çanakkale Anıtı bulunmaktadır. VE/||/<> Almanya'nın, Osnabrucker kenti adına bir park bulunmaktadır. )
- ÖŞR ile VERGİ
( Onda bir, ondalık, onda biri alınan vergi. | Kur'ân-ı Kerim'den 10 âyetlik kısım. )
- ÖSTAKİ BORUSU ile ...
( SYRINX )
- OSTEOARTRİT ile/||/<> ROMATOİD ARTRİT
( Eklem kıkırdağının aşınması, bozulması ile ağrı ve sertlik. İLE/||/<> Eklem yangısı ve biçim bozulması ile ilişkili bir bağışıklık sayrılığı. )
- OSTEOLOJİ/OSTEOLOGY[İng] değil/yerine/= KEMİK BİLİMİ
- OSTEOMİYELİT ile/||/<> OSTEONEKROZ
( Kemik yangısı. İLE/||/<> Kemik dokusunun ölümü. )
- OSTEOPOROZ ile/||/<> OSTEOARTRİT
( Kemik yoğunluğunun azalması. İLE/||/<> Eklem kıkırdağının aşınması. )
- OSTEOPOROZ ile/||/<> OSTEOMALAZİ
( Kemik yoğunluğunun azalması ve kırılganlık. İLE/||/<> Kemiklerde mineral eksikliği nedeniyle yumuşama ve zayıflaması. )
- ÖSTROJEN:
ÖSTRADİOL ile/ve/||/<> ÖSTRİOL ile/ve/||/<> ÖSTRON
- ÖSTROJEN ile/ve/değil/||/<> İZOFLAVON(FİTOÖSTROJEN)
( Östrojene, moleküler açıdan benzer fakat gövdeyi, östrojen gibi etkilemez.[Soya fasulyesinde östrojen bulunmaz, izoflavon (fitoöstrojen) bulunur.] )
- ÖSTROJEN ile/ve/||/<> TESTOSTERON
( Dişillerde birincil eşeysel hormon. İLE/VE/||/<> Erillerde birincil eşeysel hormon. )
- OSUG ile UYUM
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Bir şeyin başka bir şeye uygun olması. İLE ... )
- OSURMAK ile OSRUK/OSRUQ ile OSURGAN ile OSRUŞMAK
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Gaz çıkması. İLE Osuruk. İLE Çok osuran. İLE Osuruk yarıştırmak. )
- OSURUKAĞACI değil/yerine/= AYLANDIZ
- OT YİYEN MEMELİLER ile ET YİYEN MEMELİLER ile ÇOKLU (HEM OT, HEM ET İLE) BESLENENLER (HEPÇİL)
( )
( HERBIVOROUS MAMMALS vs. CARNIVOROUS MAMMALS vs. OMNIVOROUS )
- OT YİYENLER/OTOBURLAR ile/ve ET YİYENLER/ETOBURLAR ile/ve HEPÇİLLER[hem OT, hem ET YİYENLER] ile/ve LEŞ YİYENLER/LEŞOBURLAR ile/ve AYRIŞTIRICILAR
( )
( )
( DÂD ile/ve DED ile/ve DÂD Ü DED ile/ve ... ile/ve ... )
( HERBIVOROUS vs./and CARNIVOROUS vs./and OMNIVOROUS vs./and ... vs./and ... )
- OT ile BALIK OTU
( ... İLE Cava ve Malabar'da yetişen, zehirli meyve. )
( ... cum ANAMIRTA )
- OT ile/ve ÇALI ile/ve AĞAÇ
- OT ile FUNDA
( ... İLE Süpürgeotu. )
- OT ile/değil/yerine GÜL
( Bir ayda yetişir. İLE/DEĞİL/YERİNE Bir yılda yetişir. )
- OT = HAŞÎŞE = HERBE
- OT ile KAŞIKOTU
( ... İLE Turpgillerden, iskorbüte karşı kullanılan, yaprakları kaşığı andıran, güzel çiçekler açan bir bitki. )
( ... cum COCHLEARLA OFFICINALIS )
- OT ile KEDİOTU
( ... İLE İki çeneklilerden, kök sapı hekimlikte kullanılan bir bitki. )
( ... cum VALERIANA )
- OT ile KINDIRA
( ... İLE Sulak yerlerde yetişen, ince uzun yapraklarının kenarları keskin, koyu renkli bir tür çayır otu. )
- OT ile/||/<> ÖT
( Zehir[acı kavramından, ilaç/ilaç için kullanılan ve ilaç yapılan bitki]. İLE/||/<> Acı, safra. )
- OT ile OT ile OT ile OT ile OT
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Bitki. İLE Her tür kaba hayvan yemini, kuru otu anlatmak için kullanılan sözcük. İLE İlaç.[OTACI: Hekim.] İLE Zehir. İLE Ateş. )
- OT ile/ve/değil SEBZE
- OT ile ŞERBETÇİ OTU
( ... İLE Yaprakları karşılıklı, sapı sarılgan olan, çiçekleri yumurtamsı kozalaklara dönüşen ve kozalaklarından yararlanılan, çok yıllık ve otsu bir bitki. )
( ... cum HUMULUS LUPULUS )
- OT ile TARAKOTU
( ... İLE Tarakotugillerden, otsu bir bitki. )
( ... cum DIPSACUS )
- OT ile YEŞİLLİK ile SAMAN ile KAMIŞ
- OTA-BOKA (KARIŞMAK, BURNUNU SOKMAK)
- OTAMA ile İLAÇLA TEDAVİ ETME
( İlâçla tedavi etme. )
- ÖTANAZİ["ÖTENAZİ" değil!]/EUTHANASIA[İng.]/EUTHANASIE[Fr.]/STERBEHILFE[Alm.] ile ÖLÜM İSTEĞİ VE HAKKI
- OTANTİKLEŞTİRME/AUTHENTICATION[İng.] değil/yerine/= ÖZGÜNLEŞTİRME | KİMLİK DOĞRULAMA
- OTAQ[Azr.] = ODA[Tr.]
- OTARŞİ/OTOKRASİ[Yun. AUTOS: Kendi. | KRATOS: Erk.] ile/değil/yerine/>< OTARSİ[Fr. < Yun.]
( Hükümdarın, tüm siyasal erki elinde bulundurduğu yönetim biçimi. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Ekonomik alanda, kendi kendine yeterli olmaya yönelen bir ülkenin yönetim biçimi. )
- OTARŞİ değil/yerine/= GÖNENÇLİK
- OTC/OVER-THE-COUNTER DRUGS[İng.] değil/yerine/= TEZGÂH ÜSTÜ İLAÇ, RAFÜSTÜ İLAÇ
- ÖTE-BERİ
- ÖTE(SİNDE) = BEYOND[İng.] = AU DELÀ DE[Fr.] = JENSEITS[Alm.] = PIÙ IN LÀ DI[İt.] = MÁS ALLÁ[İsp.]
- ÖTE ile BULAŞICI/SİRET
- ÖTE ile/ve İLERİ
( FURTHER vs./and FORWARD )
- ÖTEDUYUM/ÖTEGÖRÜ/UZADUYUM/RÂBITA/TELEPATİ ile/değil AYNI ŞEYİ DÜŞÜNMEK
( [not] TELEPATHY vs./but TO THINK SAME THING )
- ÖTEDUYUM/UZADUYUM(TELEPATİ) ile DURUGÖRÜ
( NAKL-İ MEVCE ile ... )
( TELEPATHY vs. CLAIRVOYANCE )
- ÖTEDUYUM/UZADUYUM(TELEPATİ) ile RÂBITA
- Öteduyumsal/uzaduyumsal/telepatik KONUŞ!!!
- ÖTEKİ DENEYİMLER/İ/M ile/ve/değil/||/<>/< ÖNCEKİ DENEYİMLER/İ/M
- Öteki dillerden de yararlan fakat kapılmadan KONUŞ!!!
- ÖTEKİ DİLLERDEN, TÜRKÇE'YE GİRMİŞ SÖZCÜKLER ile/ve/||/<>/< TÜRKÇE'DEN, ÖTEKİ DİLLERE GİRMİŞ SÖZCÜKLER
( ... ile/ve/||/<>/< )
- ÖTEKİ İÇECEKLER ile/değil/yerine/<>/< SU
- ÖTEKİ KITALAR ile/ve/değil/||/<>/< AFRİKA
( Çoğu dünya haritası, Afrika'yı gerçekte olduğundan çok daha küçük gösterir. Örneğin ünlü Mercator projeksiyonu, Afrika'daki birkaç ülke de dahil olmak üzere ekvator yakınındaki bölgelerin boyutunu en aza indirir. Gerçekte, kıta bitişik ABD, Çin, Hindistan, Japonya ve çeşitli Avrupa ülkelerini sınırları içine sığdıracak kadar büyüktür. )
( )
- ÖTEKİ ile/ve HERKES
- ÖTEKİLERE (")MUHTAÇ OLMA(") ile/ve/değil/||/<>/> ÖTEKİLER İÇİN SÜRDÜRME
- ÖTEKİLERİ YOK SAYMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BELİRGİNİ ÖNE ÇIKARMAK
- ÖTEKİLEŞMİŞ/LİK ile/değil ÖTEKİLEŞTİRİLMİŞ/LİK
- ÖTEKİLEŞTİRME ile "ETİKETLEME" ile "DAMGALAMA"
- ÖTEKİLEŞTİRME değil/yerine/>< [sadece] ÖTEKİ/BAŞKASI
- ÖTEKİLEŞTİRME ile/değil/yerine/>< HAK/LAR
- ÖTEKİLEŞTİRME ile/değil TANIYAMAMA
- ÖTEKİSİ değil ÖTEKİ
( "Sahibisi" demediğimiz gibi. )
- OTELCİLİKTE:
"MÜŞTERİ" değil/yerine KONUK/MİSAFİR
- ÖTELEME DEVİMİ ile DÖNME DEVİMİ
( Bir nesnenin doğrusal yörüngede yer değiştirmesi. İLE Bir nesnenin bir eksen çevresinde dönmesi. )
- OTELLERİN, YILDIZ FARKLARINI
- ÖTESİNDE ile DIŞINDA
( BEYOND vs. OUTSIDE )
- OTHER vs. ANOTHER
- ÖTIMİ/EUTHYMIA[İng.] değil/yerine/= DENGELİ DUYGU DURUMU
- OTISTİK/AUTISTIC[İng.] değil/yerine/= DIŞA KAPANIK
- OTİSTİK değil OTİZMLİ
- OTİZM[Fr. < Yun.] değil/yerine/= İÇEYÖNELİKLİK
- OTİZM/AUTISM[İng.] değil/yerine/= DIŞAKAPANIM
- OTİZM ile/ve/<> BENCİLLİK ile/ve/<> TEKBENCİLİK
- OTİZM ile/değil LYME
- OTİZM ile/ve/değil/<>/> SUSKUNLUK/MUTİZM
- OTLAR = HAŞÂYİŞ = HERBES
- ÖTLEĞEN ile PEMBE GÖĞÜSLÜ ÖTLEĞEN
( )
( SYLVIA COMMUNIS cum MENETRIES WARBLER )
- ÖTME ile/ve ÇİLEME/ŞAKIMA
( ... İLE/VE Bülbüllerin ötmesi. )
( HEDHEDE: Kuşun ötmesi, devenin bağırması/anırması. Ötme, bağırma.
TEGARRÜD[çoğ. TEGARRÜDÂT]: Kuşun, lâtif, hoş ve nağmeli bir şekilde ötmesi. )
- ÖTME ile KUĞURMA
( ... İLE Güvercinin ötmesi. )
- ÖTME ile/ve/<> SAYRAMA
( ... İLE/VE/<> Bazı kuşların, peşpeşe, gittikçe yükselen bir sesle ötüşü. )
- ÖTME ile/değil ÜVEYME
( ... İLE/DEĞİL Göğsünden ötmek. [güvercin, kumru gibi kuşlarda] )
- ÖTMEK ile VICIRDAMAK
( ... İLE Serçe vb. küçük kuşların ötüşü. )
- ÖTMƏK[Azr.] = GEÇMEK, GEÇİP GİTMEK, GELİP GEÇMEK[Tr.]
- OTO-... değil/yerine/= ÖZ-...
- OTOBAN yerine OTOYOL
- OTOBİYOGRAFİ ile/ve APOJELİK
- OTOBİYOGRAFİK HAFIZA/AUTOBIOGRAPHICAL MEMORY[İng.] değil/yerine/= YAŞAMÖYKÜSEL BELLEK
- OTOBÜS DURAKLARINI OTOBÜS NUMARALARINI/HATLARINI
- OTOBÜS/TREN/UÇAKTA:
KOLTUĞU ile/ve BAŞLIĞI
( ... İLE/VE Otobüs (Pulman) koltuklarındaki ense kısmının boş olması, yolcunun rahatının düşünülmemesi değil olası bir kaza ya da çarpma durumunda kafanın arkaya çarpmasıyla boynun kırılmamasını ve kafatasının çarptığı yerin sağlam olması gerekliliği içindir. )
- OTOBÜSLERDE:
SESSİZE ALMAK değil KAPATMAK/TAMAMEN KAPALI TUTMAK
( ON BUSES: [not] TO KEEP SOUND OFF - TO KEEP SHUT TOTALLY )
- OTOBÜSTE:
İLERLEMEK ile YANAŞMAK
- OTODİDAKT/İZM[Fr./İng.] değil/yerine/= ÖZÖĞRENEN / ÖZÖĞRENİM/Lİ
- OTOFAG ile HETETROF
( Kendi besinini üreten organizma. İLE Besinini dışarıdan alan organizma. )
- OTOGAMİ ile ALLOGAMİ
( Bir bitkide aynı çiçekten polenlerin aynı bitkinin başka çiçeklerine taşınması. İLE Farklı bitkilerden polenlerin taşınması. )
- OTOGAR ile OTOKAR[Fr. < Yun.]
( Kentlerarası çalışan motorulu taşıtların, yolcularını aldıkları ve indirdikleri yer, garaj. İLE Toplu ya da turistik geziler için yapılmış büyük otobüs. )
- OTOGESTİYON[Fr. < Yun.] değil/yerine/= ÖZYÖNETİM
( Sosyalist ülkelerde, tarım ya da endüstri kuruluşlarında, işçilerin söz ve karar sahibi olmaları ilkesine dayanan yönetim biçimi. )
- OTOJESTİYON değil/yerine/= ÖZYÖNETİM
- OTOKLAV/AUTOCLAVE[İng.] değil/yerine/= BASINÇLI MİKROPKIRAN KAZAN
- OTOKRASİ / OTOKRAT (OTOKRATİK) değil/yerine/= SALTIKERKİ / SALTIKERKÇİ (SALTIKERKİL)
- OTOKRİTİK[İng. < AUTOCRITIC] değil/yerine/= ÖZELEŞTİRİ
- OTOLARYNGOLOGY ile ...
( Kulak ve gırtlak hastalıklarını konu alan tıp dalı. )
- OTOLİT ile OTOLİTLEŞME
( İç kulakta dengeyi sağlayan kalsiyum karbonat kristalleri. İLE Kalsiyum karbonat kristallerinin oluşum süreci. )
- OTOLOG/AUTOLOGOUS[İng.] değil/yerine/= KENDİNDEN
- OTOMAN[Fr.] değil/yerine/= KOLTUK
( Sedir biçiminde koltuk. )
- OTOMASYON/AUTOMATION[İng.] değil/yerine/= ÖZ İŞLEME
- OTOMASYON değil/yerine/= ÖZDEVİM
- OTOMATİĞE BİNME değil OTOMATİĞE BAĞLAMA
- OTOMATİK TAKSONOMİ SİSTEMİ/AUTOMATIC TAXONOMY SYSTEM[İng.] değil/yerine/= OTOMATİK SINIFLANDRMA DÜZENİ (YAPAY ZEKÂ)
- OTOMATİK/AUTOMATIC[İng.] değil/yerine/= ÖZİŞLER
- OTOMATİK ile/değil KENDİLİĞİNDEN
- OTOMATİK değil/yerine/= ÖZDEVİNGEN
- OTOMATİKMAN/OTOMATİK OLARAK ile/ve DOĞRUDAN/DOĞAL OLARAK
- OTOMATİZM/AUTOMATISM[İng.] değil/yerine/= ÖZİŞLERLİK
- OTOMATİZM değil/yerine/= ÖZDEVİNİM
- OTONOM SİNİR SİSTEMİ ile/ve/<> MOTOR SİNİR SİSTEMİ
- OTONOM/İ[Fr. < Yun. ATUOS: Kendi, öz. | NOMOS: Yasa.]/AUTONOMOUS[İng.] değil/yerine/= ÖZERK/LİK
- OTOPSİ/AUTOPSY[İng.] değil/yerine/= ÖLÜ AÇIMI
- OTOPSİDE AÇILMASI GEREKEN BOŞLUKLAR:
BAŞ ile/ve/||/<> GÖĞÜS ile/ve/||/<> KARIN
( )
- OTOREGÜLASYON/AUTOREGULATION[İng.] değil/yerine/= ÖZ DÜZENLENİM
- OTORİTE SANSÜRÜ ile/değil/yerine/< OTO SANSÜR
- OTORİZASYON[İng. < AUTHORISATION] değil/yerine/= YETKİLENDİRME
- OTOTRANSFÜZYON/AUTOTRANSFUSION[İng.] değil/yerine/= KENDINE KAN AKTARIMI
- OTOTROF/İ[Fr.] değil/yerine/= ÖZBESLENEN/ÖZBESLENME
- OTOZOM/AUTOSOME[İng.] değil/yerine/= GÖVDE KROMOZOMLARI
- OTOZOMAL/AUTOSOMAL[İng.] değil/yerine/= GÖVDE KROMOZOMU (İLİŞKİLİ)
- OTRAN ile GİYECEK
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Don. Giysi. İLE ... )
- OTSU = HAŞÎŞÎ = HERBACÉ
- OTTUZ ile OTTUZ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Otuz[30]. İLE Üç[3]. )
- ÖTÜCÜ KUŞLAR ile/ve TAKLACI KUŞLAR
- ÖTÜKEN ile ...
( Tanrı'nın seçtiği yer. )
- OTUN ...:
ÇIKMASI ile/ve/||/<> BİTMESİ
- OTUR(T)MAK ile ÖRTÜŞ(TÜR)MEK
( TO FIT WELL vs. HARMONIZE )
- OTURAK/LÂZIMLIK ile SİBEK
( Çocukların boşaltımlarını sağlamak üzere kullanılan nesne. İLE Küçük çocukların yataklarını kirletmemeleri için beşiğe takılarak sidiği oturağa götüren tahta boru, kamış. | El değirmenlerinde alt taşın ortasına çakılan, üst taşın dönmesini sağlayan küçük kazık ya da sivri demir. | Ağaçların toprağa dikine uzayan kökü, dik kök, kazık kök. | Sibek uçlu şapka. )
- OTURANIN, AYAKTAKİNE SELÂM VERMESİ değil AYAKTAKİNİN, OTURANA SELÂM VERMESİ
- Oturarak KONUŞ!!!
- OTURMA-DURMA
- OTURMA!:
TAŞA ile YAŞA ile BAŞA
( Taşa, başa, yaşa oturmamak gerek. )
( Do not sit/stand on/at stone, wet, front! )
( STONE vs. WET vs. FRONT )
- OTURMA ile/ve/değil KAPLAMA
- OTURMAK ile/ve/||/<>/> "OSURMAK"
- OTURMAK ile/ve/değil AYAKTA DURAMAMAK
- OTURMAK ile ÇÖMELMEK
( ... ile IHMA )
- OTURMAK ile DIŞKILADIKTAN/SIÇTIKTAN SONRA OTURMAK
- OTURMAK ile KÖSKELMEK
( ... İLE Bir yere yaslanarak oturmak. )
- OTURMAK ile/ve SAYGI DUYARAK VE GÖSTEREREK [TAZÎM] İLE OTURMAK
- OTURUM ile OTURUŞ
( Bir meclis ya da kurulun, çözümlenmesi ve/ya da çözülmesi gereken sorunları görüşüp tartışmak üzere yaptığı toplantı, celse. | Yasama meclislerinin birleşimlerinden her biri. İLE Oturma eylemi ya da biçimi. )
- OUTFLOW[İng.] değil/yerine/= DIŞA AKIŞ
- OUTLET[İng.] değil/yerine/= ÇIKIM
- OUTPUT[İng.] değil/yerine/= ÇIKTI | DEBİ
- OVA GORİLLERİ ile DAĞ GORİLLERİ
( Temizlerdir ve yaşadıklara yere özen gösterirler. İLE Yuvalarını sürekli pisletir ve çoğunlukla kendi dışkı birikintilerinin üzerinde uyurlar. )
( ... İLE Sadece Ruanda, Uganda ve Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nde[eski Zaire] bulunmaktalardır. )
- OVA/YAZI ile BİDH[Ar.]
( ... İLE Geniş ova. )
- OVA/YAZI ile/değil ÇATALAĞIZ
( ... İLE/DEĞİL Bir ırmağın, denize kavuştuğu yerde, lığların birikmesiyle oluşan, üçgen biçimli ova. )
( [not] SAVANNA and/but DELTA )
- OVA/YAZI ile/ve YAYLA
( Dağların eteklerinde. İLE/VE Dağların tepelerinde. )
- OVA ile/ve PAMPA
( ... İLE/VE Orta Arjantin'deki ovalar. )
( ... vs./and Plains in Middle Argentina. )
( PLAIN vs./and PAMPA )
- OVADA ve/ya da YAYLADA
ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
DAĞDA/YOLDA
- OVAL[Fr. < OVALE]/BEYZÎ[Ar.] değil/yerine/= SÖBE
( Yumurta biçiminde olan, yumurtamsı. | Özellikle elips gibi iki bakışım ekseni olan kapalı eğrinin oluşturduğu biçim. )
- OVAL[Fr. < OVALE] ile ELİPS[Fr. < ELIPSE]
( Yumurta biçiminde olan, yumurtamsı. | Özellikle elips gibi iki bakışım ekseni olan kapalı eğrinin oluşturduğu biçim. İLE Tüm noktalarının belirli iki ayrı noktaya olan uzaklıklarının toplamı birbirine denk olan kapalı eğri. | Eksilti. )
- OVAT YAPRAK, YUMURTANIN BOYUNA KESİTİ BİÇİMİNDE OLAN YAPRAK = VARAK-I BEYZÎ = FEUILLE OVALE
- OVER HISTORY vs. UNIVERSAL
- OVER vs. BEYOND
- OVER- ile SUR- ile DOLİKO- ile PSÖDO- ile -FOBİ
( Aşırı [over dominans: üstün baskınlık] aşırı-, ötesinde. İLE Uzun. İLE Yalancı/sahte .... İLE ... ürküsü. )
- OVERDOSE[İng.] değil/yerine/= DOZ AŞIMI
- ÖVGÜ(MEDH) >< YERGİ(TENKİD)
- ÖVGÜ/YERGİ değil/yerine/>< OLGU
- ÖVGÜ ve/||/<> İLGİ ve/||/<> SEVGİ
( Erilde/erkekte. VE/||/<> Dişilde/kadında. VE/||/<> Çocukta. )
- ÖVGÜ ile İLTİFAT
( MASU YE NYANA: İnek gibi gözlerin var.[Burundi'de, bir genç bayana yapılacak en büyük iltifat] )
( Gereksinimlerini karşılamak. )
- ÖVGÜ = PRAISE[İng.] = LOUANGE[Fr.] = LOB[Alm.] = LAUS[Lat.]
- ÖVGÜ ile/ve/||/<>/>< SÖVGÜ, ŞETİM/ŞETM[Ar.]
( İkisi de, bilgisizliğin göstergesi ve bilgisizlik oranıncadır. )
( Övgünün aldatıcı ve yıkıcı etkisinden kaçmanın tek yolu, çalışmaya devam etmektir. )
( Aşırı övenler ile aşırı sövenlerin ortak noktası, her zaman ve zemin için saklayacak bir şeylerinin olmasıdır. Saklayanlar, bir şeyleri korumak için, dikkati, uclara çekerek, çıkar sağlamaya ve/ya da yanıltmaya çabalarlar. )
( Övgüsü tez/hızlı olanın, sövgüsü de tez/hızlı olur. )
- ÖVGÜ ile/ve/<> SÜS
- ÖVGÜYE LÂYIK OLAN ile/ve/<> İLK İLKE
- ÖVME ile KÖTÜLEME
( Memnun ettiğin zaman, sende olmayan şeylerle seni öven kişi, kızdırdığın zaman da seni, sende olmayan şeylerle kötüler. )
- ÖVME ile/ve NAAT[Ar.]
( ... İLE/VE Bir şeyin, niteliklerini övme. )
- ÖVME ile/ve YÜCELTME
( TO PRAISE vs./and TO EXALT )
- ÖVMEK ile/ve BOŞBOĞAZ/LIK
( ... ile/ve AHTAL )
- ÖVMEK ile/ve BOŞBOĞAZLIK
- ÖVMEK ile/ve/||/<>/>< GÖMMEK
- ÖVMEK ile/değil/yerine TAKDİR
- ÖVMEK ile TAKDİR ETMEK
( Birini, gıyabında övmek, fitneye neden olur/olabilir. )
( MEDÂR-I İFTİHÂR: Övünme nedeni/vesilesi. )
- ÖVMEK ile/ve/değil/yerine TESBİH ETMEK
- ÖVMEK ile/ve/=/> YERMEK
( SENÂ', MEDH ile ... )
- ÖVMEK ile YÜCELTMEK
- OVOLOJİ ile ...
( Yumurtaların oluşumlarını inceleyen bilim dalı. )
- OVÜL, TOHUM TASLAĞI, YUMURTACIK = MÜVEYZENE = OVULE
- OVÜLLER, TOHUM TASLAKLARI = MÜVEYZENÂT = OVULES
- OVUM[Fr. < Yun.] ile/değil/<> OVOGON[Fr. < Yun. ]
( Yumurta. İLE/DEĞİL/<> İlkel bitkilerde, dişillik gözesi. )
( OVOGON DAĞARCIĞI: Çiçeksiz bitkilerin çoğunda, üreme örgenlerini barındıran boşluk. )
- OVUM[Fr. < Yun.] ile OVOLİT[Fr. < Yun. OVUM: Yumurta. | LITHOS: Taş. ]
( Yumurta. İLE İç içe mineral kabuklardan oluşan balık yumurtası biçiminde kalker. )
- ÖVÜNÇ ile KÜFÜR
- ÖVÜNME ile/ve/değil "KORKUTMA" (ÇABASI/ZANNI)
- ÖVÜNMEK İÇİN ile/değil/yerine (BİR) (DAMLA) (DAHA) İYİLİK/GÜZELLİK OLSUN DİYE
( İyiliğimizi yaptık, Good4Trust.org denizine attık...
Tüm ekibi, iyilikleri ve emekleri için tebrik ediyoruz...
Biz de böylesi hoş bir düşünce ve girişim için tüm ekibe teşekkürlerimizle sarılıyor ve yansımalı/dönüştürücü iyiliklerimizi paylaşmaya devam ediyoruz...
İyiliksever arkadaşlar! Siz de bu birlikteliğe katılabilirsiniz...
www.Good4Trust.org )
- ÖVÜNMEK İÇİN ile/ve/değil/yerine LÂYIK OLMAK İÇİN
- ÖVÜNMEK/"HAVA BASMAK" ile/değil MUTLULUĞUN DIŞAVURUMU
( [not] TO BOAST vs./but EXPRESSION OF HAPPINESS )
- ÖVÜNMEK ile/ve AVUNMAK
- ÖVÜNMEK ile BÖBÜRLENMEK
- ÖVÜNMEK ile BÖBÜRLENMEK
- OXŞAMAQ[Azr.] = BENZEMEK[Tr.]
- OXY ile/||/<> ESTHE-/ESTHESİO- ile/||/<> TACHEO-/TACHO-/TACHY- ile/||/<> BRADY-
( Akut, şiddetle algılanan, keskin şiddetli, çabuk, hızlı. İLE/||/<> Duyma, hissetme, duyulanım, algılayıcı oluşumlarla ilgili. İLE/||/<> Hız, kayma, hızla ilgili, hızlı, çabuk. İLE/||/<> Yavaş, yavaşlama. )
- OXYMORON ile EUPHEMISM(ÖFEMİZM)/ÖRTMECE
( Abartılı pekiştirme. İLE Kaba ya da ağır bir söz yerine aynı anlamı veren daha hafif bir söz. )
( "OXYMORON"LAR
* NEDENSİZ NEDEN
* FARKINDALIĞIN DUYARLILIĞI
* YOĞUNLUĞUNDAN ALGILANAMAMA
* "KORKUNÇ GÜZEL"
* "KORKUNÇ KOMİK"
* "KORKUNÇ TİTİZ"
* "DEHŞET GÜZEL"
* "DEHŞET ÖRNEK"
* "DEHŞET ÖNEMLİ"
* "MÜTHİŞ KÖTÜ"
* "MANYAK İYİ"
* "MANYAK BİŞEY"
* "AŞIRI SAĞLIKLI"
* "AŞIRI SEVGİ/SEVMEK"
* "ACAYİP BEĞENMEK"
* "ACAYİP ZEVKLİ"
* "ACAYİP MUHTEŞEM"
* "ACAYİP ÇOK"
* "AŞIRI UYGUN"
* "MUHTEŞEM ŞAİBE"
* "ŞİDDETLE İSTEMEK"
* "ŞİDDETLE ÖNERMEK"
* "ŞİDDETLİ SEVGİ"
* "ŞİDDETLİ DİKKAT"
* "SIKI YAĞMAK"
* "FELÂKET GÜZEL"
* FELÂKET DİNLENDİRİCİ
* "FENA ALBÜM"
* "KÖTÜ OLMAK"
* "KÖTÜ DEZAVANTAJ"
* "PİS ÇARPMAK/BAKMAK"
* "PİS YAKALADIN"
* "PİS (BİR) DURUM"
* "AKILLARA ZARAR ..."
* "DELİ PARA"
* "KÖPEK PARA"
* "TATLI BELA"
* "TATLI ACI"
* "ÇOK AZ"
* "PİS AĞRI"
* "PİS ATLAMAK/BAKMAK/ÇARPMAK"
* "HİÇ YOK"
* "BİRAZ FAZLA"
* "GEVEZE SUSUŞ"
* "DOLU BOŞLUK"
* "ZERREDEKİ OKYANUS"
* "NOKTANIN SONSUZLUĞU"
* "MUHTEŞEM HATA"
* "MÜTHİŞ FELÂKET"
* "FELÂKET MUHTEŞEM"
* "FEVKALÂDE RAHATSIZ EDİCİ"
* "VALLAHİ ÖYLE GALİBA"
* (GÜZEL İÇİN:) "ÂFET"
* "FUCK'N UNBELIEVABLE"
* "DEAFENING SILENCE"
* "MOURNFUL OPTIMIST" )
[Yukarıdakilerin hiçbiri zorlama, uydurma sözcükler değil bir biçimde, bazı yerlerde kullanılmış, görülmüş/duyulmuş "tamlama"lardır.] )
- OXYMORON ile REDUNDANCE
( Abartılı pekiştirme. İLE Gereksiz tekrar. | Ağdalı ifade. )
( Yukarıdakilerin hiçbiri zorlama, uydurma sözcükler değil, bir biçimde, bir yerlerde kullanılmış, görülmüş/duyulmuş "tamlama"lardır. )
( "OXYMORON"LAR
* NEDENSİZ NEDEN
* FARKINDALIĞIN DUYARLILIĞI
* YOĞUNLUĞUNDAN ALGILANAMAMA
* "KORKUNÇ GÜZEL"
* "KORKUNÇ KOMİK"
* "KORKUNÇ TİTİZ"
* "DEHŞET GÜZEL"
* "DEHŞET ÖRNEK"
* "DEHŞET ÖNEMLİ"
* "MÜTHİŞ KÖTÜ"
* "MANYAK İYİ"
* "MANYAK BİŞEY"
* "AŞIRI SAĞLIKLI"
* "AŞIRI SEVGİ/SEVMEK"
* "ACAYİP BEĞENMEK"
* "ACAYİP ZEVKLİ"
* "ACAYİP MUHTEŞEM"
* "ACAYİP ÇOK"
* "AŞIRI UYGUN"
* "MUHTEŞEM ŞAİBE"
* "ŞİDDETLE İSTEMEK"
* "ŞİDDETLE ÖNERMEK"
* "ŞİDDETLİ SEVGİ"
* "ŞİDDETLİ DİKKAT"
* "SIKI YAĞMAK"
* "FELÂKET GÜZEL"
* FELÂKET DİNLENDİRİCİ
* "FENA ALBÜM"
* "KÖTÜ OLMAK"
* "KÖTÜ DEZAVANTAJ"
* "PİS ÇARPMAK/BAKMAK"
* "PİS YAKALADIN"
* "PİS (BİR) DURUM"
* "AKILLARA ZARAR ..."
* "DELİ PARA"
* "KÖPEK PARA"
* "TATLI BELA"
* "TATLI ACI"
* "ÇOK AZ"
* "PİS AĞRI"
* "PİS ATLAMAK/BAKMAK/ÇARPMAK"
* "HİÇ YOK"
* "BİRAZ FAZLA"
* "GEVEZE SUSUŞ"
* "DOLU BOŞLUK"
* "ZERREDEKİ OKYANUS"
* "NOKTANIN SONSUZLUĞU"
* "MUHTEŞEM HATA"
* "MÜTHİŞ FELÂKET"
* "FELÂKET MUHTEŞEM"
* "FEVKALÂDE RAHATSIZ EDİCİ"
* "VALLAHİ ÖYLE GALİBA"
* (GÜZEL İÇİN:) "ÂFET"
* "FUCK'N UNBELIEVABLE"
* "DEAFENING SILENCE"
* "MOURNFUL OPTIMIST" )
- OXYMORON ile TEZAT
- OY ÇEŞİTLERİ'NDE:
BEYAZ ile YEŞİL ile KIRMIZI
( Kabul. İLE Çekimser. İLE Red. )
- OY ÇOKLUĞU ile/ve/değil/yerine OY BİRLİĞİ
( Aptal, bir oylamanın, sonucunun, "Oy çokluğu" ile alınmasına sevinir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Abdal, "Oy birliği" ile alınmasını bekler/ister. )
( [not] BY A LARGE MAJORITY vs./and/but UNANIMITY
UNANIMITY instead of BY A LARGE MAJORITY )
- OY ŞEKİLLERİ'NDE:
İŞARİ ile AÇIK ile KAPALI/GİZLİ
( El kaldırarak ya da ayağa kalkarak. İLE Adının yazılı olduğu kağıtla. İLE Adsız ve işaretsiz kağıtla. )
- ÖYKÜ/HİKÂYE ile ROMAN
( TAHKİYE[< HİKÂYE]: Hikâye etme, anlatma. )
( )
( STORY vs. ARTICLE )
- OY ile OY
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Dik yamaçlı, derin vadi. İLE Kül renginde.[at] )
- OYA ile/ve/<> MİNE
- OYALAMAK/DİNZİRMEK ile/ve/<> AVUTMAK
- OYALANMAK ile DÜŞKÜ/HOBİ
( TO DAWDLE vs. HOBBY )
- OYALIYOR ile OY ALIYOR
( Geciktiriyor. İLE Oy desteği yüksek ya da belirli bir oranda olan kişinin durumu. )
- Öykü DİNLE!!!
- ÖYKÜ(LEME)DE:
MAUPASSANT BİÇİMİ ile ÇEHOV BİÇİMİ
( Aslolan, olaydır. Okuyucunun, öyküyü çok fazla yorumlamasına, hayal etmesine olanak tanınmaz.[Öyküdeki olay, mantıklı bir akış takip eder.][Kişiler, özenli ve ayrıntılı bir biçimde gösterilir.] İLE Aslolan, olay değildir. Öykü tamamlandığında, herşey bitmiş değildir. [Özellikle aktarımın sonrasında başlar.][Kişiler, her yönüyle tanıtılmadığından ve olaylarda kesinlik bulunmadığından dolayı okuyucu/izleyicinin hayal kurması ve kendine göre yorumlar yapabilmesi beklenilir.] )
( )
- ÖYKÜ ile/ve/||/<> ANLATI
- ÖYKÜ ile/||/<> APOLOG[Fr.]
( ... İLE/||/<> Ahlâkî bir öğütle sonuçlanan öykü. )
- ÖYKÜ ile KISSA
- ÖYKÜ ile/ve/<> ÖVGÜ
- ÖYKÜ ile ŞİİR
( Her kişinin bir öyküsü vardır fakat şiiri yoktur. )
- ÖYKÜCÜ ile "SİYASETÇİ"
( "Ben öykücüyüm, isterseniz inanmayabilirsiniz!" derler. İLE ... [Burayı, gerektiği gibi kendiniz dolduruyorsunuzdur (umarız).] )
- ÖYKÜDE:
MİTOLOJİK KAHRAMAN ile ROL KAHRAMAN
( Anti-tinle karşılaştığında, kendini bilir. İLE Anti-tin ile karşılaştığında, ona dönüşür. )
- ÖYKÜLEME ile BETİMLEME
( Olaylara daha çok sık yer verilir ve nesnel bir dil kullanılır. İLE Olaylardan çok kişisel düşüncelere, gözlemlere ve izlenimlere dayanır. )
( Yaşanılan olayları, "giriş - gelişme - sonuç" bölümlerine ayırarak anlatmak için başvurulur. İLE Bir karakterin fizikî ya da karakteristik özellikleri anlatılır. )
- ÖYKÜNCE(FABL) ve ÇEŞİTLERİ
( KELÎLE ve DİMNE (BEYDEBÂ/BİDPÂY[Fars.]) ve MARTI (Richard BACH) adlı kitapları okumanızı salık veririz. )
- ÖYKÜNME ile/ve/değil/<> ETKİLENME
- ÖYKÜNME = TAKLİT = IMITATION[İng., Fr.] = NACHAHMUNG[Alm.] = IMITATIO[Lat.] = MIMESIS[Yun.] = IMITACIÓN[İsp.]
- ÖYKÜNME ile YAPMACIK
( TETABBU' ile TEKELLÜF )
( TO IMITATE vs. TO PRETEND )
- OYLAŞMA/MÜZAKERE:
MUHALEFETTE ile/ve/||/<>/> MAĞDURİYETTE
- ÖYLE ARAÇLAR KULLANACAĞIZ değil ARAÇLARI, ÖYLE KULLANACAĞIZ
- ÖYLE ANLAŞILDI ile/değil/||/<>/< ANLAŞILAN OYDU Kİ ...
- ÖYLE BİRİSİNLE ... değil ÖYLE BİRİYLE ...
- ÖYLE BÖYLE (DEĞİL)
- ÖYLE DEMEK ile ÖYLE BİLMEK
- ÖYLE DEMEK ile ÖYLE BİLMEK
- ÖYLE GÖRMEK ile ÖYLE GÖRMEMEK
- ÖYLE OLDUĞU ANLAMINA GELMEK ile ÖYLE OLDUĞU ANLAMINA GELMEMEK
- ÖYLE YARATILMIŞLIK ile/değil HAK ETMİŞLİK
- ÖYLE, ÖYLE, ÖYLE, ... ile ÖYLE (DE) DEĞİL
- ÖYLE, ÖYLE, ÖYLE, ... ile ÖYLE (DE) DEĞİL
- ÖYLE["ÖLE" değil!] ile BÖYLE["BÖLE" değil!]
( Oradaki/zihindeki/paylaşılmaz. İLE Buradaki/görünür/görünür varsayma/paylaşılır. )
( Konuşma sırasında araya giren gereksiz/yerli-yersiz "Böyle" eklemelerine dikkat edilmeli, sakınılmalı/kaçınılmalıdır, yer verilmemelidir/kullanılmamalıdır. Kendi zihninizdeki süreci "Böyle" sözcüğünü kullanarak "anlatabildiğiniz düşüncesi"nden vazgeçmek gerekiyor. )
( [LIKE] THAT vs. [LIKE] THIS )
- Öylece SUS!!!
- ÖYLECE ile/ve AYNEN
- ÖYLESİNE ... ile/değil ÖYLESİ ...
- Öylesine SUS!!!
- ÖYLESİNE ile SIRADAN
- ÖYLESİNE ile ŞÖYLESİNE
- Öyleyi Böyle yapmak için DİNLE!!!
- Öyleyi Böyle yapmak için SUS!!!
- OYLUM/HACİM DEĞİŞTİRME ile/ve YER DEĞİŞTİRME
- OYLUM/HACİM[Ar.] ile/ve KAPASİTE
( VOLUME vs./and CAPACITY )
- OYLUM/HACİM[Ar.] ile KÜTLE[Ar.]
( )
- OYLUM ile/ve/<> EKOYLUM
( ... İLE/VE/<> Camilerde, yarım kubbelerin iki ya da üç yanında, küçük yarım kubbelerle yapılan oylum eklemeleri. )
- OYMA ile KUMLAMA
( ... İLE Çam türü ağaçlarda yıl halkaları arasındaki görüntü ayrımını daha da belirtmek için yüzeye, hava basıncından yararlanarak kum püskürtme. | Oyma işlerinde, çukurda kalan yüzeyleri özel dişli araçlarla pürüzlü duruma getirme. )
- OYMA ile OYLUMLAMA/MODELAJ[Fr.]
( Bir nesnenin yüzeyini, özel araçlarla oyarak ya da delerek, türlü biçimler verme. | Oyularak yapılan süsleme. | Oyularak yapılmış olan. İLE Resim ve yontu sanatında, öğelere oylum duygusu ve biçim verme işi. )
- OYMAK ile/ve OYALAMAK
- OYMAK ile OYMAK ile OYMAK
( Keskin, sivri uclu bir nesneyle bir şeyi yontarak, kazıyarak ya da delerek çukur oluşturmak. | Kumaş gibi bir şeyi, girintili bir biçimde kesmek. İLE Dil ve kültür yönünden büyük bir türdeşlik gösteren, birçok boydan oluşan, yapısındaki aileler arasında, toplum, ekonomi, din, kan ya da evlilik bağları bulunan, göçebe ya da yerleşik nitelikteki topluluk, aşiret. | İzcilikte, küçük birlik. İLE Hemen hemen aynı tür yıldızlardan oluşmuş, Samanyolu'nun seyrek yapılı genç kümelerinden her biri. )
- OYMAK ile/ve/<>/değil/yerine YONTMAK
- OYMAKLAR ile BOYLAR ile ALT BOYLAR
( TRIBUS vs. CLANS vs. SOUSCLANS )
- OYMYAKON = DONMAYAN SU
( Rusya'nın kuzeyinde yer alan ve "Donmayan Su" anlamına gelen Oymyakon, dünyanın en soğuk yerleşim yerlerinden biridir.[1924'te, -71.2 °C] )
- OYNAGU ile OYNAK/OYNAQ ile OYNAŞ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Oyun alanı, eğlence yeri. İLE Oynak kadın. İLE Evlilikdışı olarak bir adamla sevişen kadın. )
- OYNAMAK ile/ve/değil/||/<>/< KURCALAMAK
- OYNAMAK ile OYUN OYNAMAK
- OYNAMAZ EKLEM ile/ve AZ OYNAR EKLEM ile/ve OYNAR EKLEM
( SYNARTHROSIS JOINT vs./and SYMPHYSE JOINT vs./and SYNOVIAL JOINT )
- OYNAYAN/LAR ile/yerine GİBİ YAPANLAR
- OYUK ile/ve/||/<> HÖYÜK
( HOLLOW vs./and/||/<> MOUND )
- OYUK ile/ve/değil/||/<>/> KAKLIK/MAĞARA[Ar. < MAGARE]
( İçi boş ve çukur olan. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Taşın/dağın içindeki geniş oyuk. )
- OYUK ile/ve/değil/||/<>/> YARIK
- OYUKLULAR/SÖLOMLULAR
( Bir gövde boşluğu bulunan hayvanlar. )
- OYUN HAVASI ile KÖÇEKÇE
( ... İLE Çoğu karcığar ya da ağırlama makamında, kıvrak ve şen oyun havası. )
- OYUN HAVASI ile LONGA[Romence]
( ... İLE Türk müziğinde, yörük özellik taşıyan oyun havası. )
- OYUN VE OYUNCAKTA:
TAKIL ve/||/<> KATIL ve/||/<> ATIL
- OYUN VE OYUNCAKTA:
TAŞ ile/ve/||/<> TOPRAK ile/ve/||/<> TUĞLA
- OYUN VE OYUNCAKTA:
TON[RENK] ile/ve/||/<> TINI ile/ve/||/<> TANIŞ
- OYUN ve/<> AYNAZ
( ... VE/<> Köy oyunlarını yöneten kişi. )
- OYUN ile/ve/değil CİLVE
- OYUN ile DÜMEN
- OYUN ile KANASTA
( ... İLE Bir tür kâğıt oyunu. )
- OYUN ile/||/<> ÖGÜN/ÖĞÜN
( Zaman. İLE/||/<> Kez, belirli bir zaman.[yemek için] )
- OYUN ile/ve/||/<> SANAT
- OYUN ile/ve/||/<> ŞÖLEN
- OYUN ile TAMZARA
( ... İLE Doğu Anadolu'da, toplu olarak oynanan bir halk oyunu. | Bu oyunun müziği. )
- OYUN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YANILSAMA
- OYUNA GE(TİRİ)LME! değil/yerine/>< KENDİNE GEL!!!
- OYUNA GELMEK ile/ve/||/<> TAKLAYA GELMEK
- OYUNCAK MÜZESİ ve/||/<> OYUN MÜZESİ ve/||/<> MASAL MÜZESİ
( Göztepe'de. VE/||/<> Ataşehir'de, Mimar Sinan Parkı'nda. VE/||/<> İleride. )
- OYUNCU:
"TEŞHİRCİ" değil/yerine UTANMAYABİLEN
- OYUNCU:
İSTEKLİ ile YETENEKLİ ile HEM İSTEKLİ, HEM DE YETENEKLİ
- OYUNDA:
SU ve/||/<> KUM ve/||/<> TAHTA
- OYUNLAR [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- OYUNLAR [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- OYUNUN KURALLARINI ÖĞRENMEK ve/||/<>/> OYNAMAK
( Önce. VE/||/<>/> Sonra. )
- ÖZ DIŞAVURUM
( ESSENCE
EXPRESSION )
- ÖZ KALIP
( ESSENCE
MATRIX )
- ÖZ NE
- ÖZ İKİCİLİĞİ ile/ve NİTELİK İKİCİLİĞİ
- ÖZ IŞINLARI = EŞİ'A-İ NUHÂÎYE = PROLONGEMENTS MÉDULLAIRES, RAYONS MÉDULLAIRES
- ÖZ KİŞİLİK ile/ve HEDEF KİŞİLİK
- ÖZ TÜRKÇE ile/ve/değil/yerine/||/<> TAM TÜRKÇE
- ÖZ(Ü)R ile ...
( BİR KUSUR YA DA SUÇUN HOŞ GÖRÜLMESİNİ GEREKTİREN NEDEN | SUÇUN BAĞIŞLANMASI, MA'ZÛR KILMAK, KABAHATİ SİLMEK | ENGEL | KUSUR, EKSİKLİK )
- ÖZ ile/ve/değil ANA ÇİZGİLER/HAT
- ÖZ ile/ve/<> ARAÇ
( ESSENCE vs./and/<> VEHICLE/TOOL )
- ÖZ ile AŞKIN
( ESSENCE vs. TRANSCENDENT )
- ÖZ ile BİÇİM
( ESSENCE vs. FORM )
- ÖZ ile/ve ÇEKİRDEK
( ESSENCE vs./and CORE )
- ÖZ ile/ve DOĞA
( ESSENCE vs./and NATURE )
- ÖZ ve/||/<>/= DÜŞÜNCE
- ÖZ ile/ve ENGİN
( ESSENCE vs./and VAST )
- ÖZ ile EVİN
( ... İLE Bir şeyin içindeki öz, lüp. | Buğday danesinin olgunlaşmış içi, özü, habbe. )
- ÖZ ile/ve EVRENSEL ÖZ
( ESSENCE vs./and UNIVERSAL ESSENCE )
- ÖZ ile/ve/||/<> EVRENSEL/LİK
- ÖZ ve/=/||/<>/>/< GÖZ ve/=/||/<>/>/< SÖZ
( Özü ağlamayanın, gözü ağlamaz. )
( Benzi sarı, gözleri yaş; hali bilen, dertli kar(ın)daş/arkadaş. )
- ÖZ ile/ve İÇ
( ESSENCE vs./and INSIDE )
- ÖZ ile/değil KISACA
( [not] ESSENCE vs./but BRIEFLY/SHORTLY )
- ÖZ ile MARKET
( ESSENCE vs. MARKET )
- ÖZ = MUH, LİFÂFE-İ MUHHÎYE = ÉTUI MÉDULLAIRE
- ÖZ ile/ve/<> NİTELİK
( ESSENCE vs./and/<> QUALITY )
- ÖZ ile/ve NOKTA
- ÖZ ile ÖZ ÇEŞİTLERİ
( ESSENCE vs. ESSENCE KINDS )
- ÖZ ile ÖZ ile ÖZ
( Bir kişinin benliği, kendi manevi varlığı. İLE Bir şeyin temel öğesi. | Kendi. | Kendi anlamında birleşik sözcükler türetir. | Bir şeyin en güçlü ya da kıvamlı bölümü. | Bitkilerin kök, gövde ve dallarının, boydan boya ortasında bulunan, hahif, gevrek ve çoğu yumuşak bölüm. | Çıbanların içinde, ölmüş dokudan oluşan irinle birlikte çıkan parça. İLE Kan bağı ile bağlı, üvey olmayan. | İçine, arılığını bozacak hiçbir şey karışmamış olan, arı. İLE Dere, çay. | Sulak yer. )
- ÖZ ile ÖZET
( ZÜBDE )
( ESSENCE vs. SUMMARY )
- ÖZ ile/ve/<> SONRADAN OLAN
( Kişiyi özünden uzaklaştıran, kişinin dünyasıdır. )
( ... ile/ve/<> LÂHİK )
( ESSENCE vs./and/<> LATER )
- ÖZ ile SONRADAN OLAN
( ESSENCE vs. LATER )
- ÖZ ile/ve/değil SÜREKLİLİK
- ÖZ ile TEMEL
( ESSENCE vs. BASE )
- ÖZ ile/ve/||/<>/>/< TÖZ
( Özgürlük. İLE/VE/||/<>/>/< Zorunluluk. )
( Mâhiyet. İLE/VE/||/<>/>/< Cevher. )
( Güneş nasıl karanlığı bilmezse, Öz de Öz Olmayan'ı bilmez. )
( Mutluluk, özünüzden (gerçek varlığınızdan) gelir ve ancak onda bulunabilir. )
( Benlik sevgisinin yerine Öz'ün sevgisini koyun, o zaman manzara değişir. )
( Var olan herşeyin özü ve cevherisiniz. )
( Töz, kendinde olan ve kavranandır. )
( Töz, bir çokluk olamaz. )
( ÖZ: CEVHER[filozoflarda] | MÂHİYET[mantıkçılarda] | ZÂT[kelâmcılarda] | LÜBB[sufilerde] | EGO/SELF/NOMEN[psikolojide] )
( As the sun knows not darkness, so does the self know not the non-self.
Happiness comes from the self and can be found in the self only.
Replace self-love by love of the Self and the picture changes.
Understand that you are both, the essence and the substance of all there is. )
( Tözün gerçekleşmesi. )
( ESSENCE vs./and/||/<>/>/< SUBSTANCE )
( SUBSTRATUM cum/et/||/<>/>/< SUBSTANTIA )
( OUSIA ile/ve/||/<>/>/< ... )
( XING ile/ve/||/<>/>/< ... )
- ÖZ ile/ve/değil UZAM
( Özde, hareket aranmaz/"bulunmaz". )
( [not] ESSENCE vs./and/but EXTENT )
- ÖZ = ZÂT, MAHİYET = ESSENCE/CRUX/KERNEL[İng., Fr.] = WESEN[Alm.] = ESSENTIA[Lat.] = OUSIA[Yun.] = ESENCIA[İsp.]
- OZA ile TARİH
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Eski zamanlar. İLE ... )
- OZAN ile/ve EZAN
- Ozanı DİNLE!!!
- ÖZBEKÇE ile TÜRKÇE
( İÇKİ İŞLERİ BAKANLIĞI = İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
DÖNEK = BARDAK
AHMAK = DURAK
KERHANE = İŞYERİ
YAMAN = KÖTÜ, YARAMAZ )
- ÖZBEKİSTAN ve/<> KARAKALPAK CUMHURİYETİ
( ... VE/<> Özbekistan'ın içinde bulunan özerk bir bölge. [Başkenti Nukus'tur.][Aral Gölü, bu bölgede yer almaktadır.] )
- ÖZBEKLER'DE:
KİRİL ABECESİ değil/yerine LATİN ABECESİ
( 02 Eylül 1993 tarihinde, resmen, Latin abecesine geçtiler. )
- ÖZBESLENEN ile/ve/||/<>/> DIŞBESLENEN/DIŞBESLEK/ARDIBESLEK/HETEROTROF
( Fotosentez ile. İLE/VE/||/<>/> Solunum ile. )
( Dünyada, dışbeslenenler[hayvan/insan] olmasaydı, bitkiler, karbondioksit kaynaklarını kısa sürede tüketirdi. )
( Bitkiler. İLE/VE/||/<>/> Hayvan/insan. )
( Üreticiler. İLE/VE/||/<>/> Tüketiciler. )
( AUTOTROPH vs./and/||/<>/> HETEROTROPH )
- ÖZBİLİNÇ ile/ve/=/<> ÖZGÜRLÜK ile/ve/=/<> ÖZGÜNLÜK
( Özgürlük, özgünlüktür. )
( ESERLERDE: Kayıtsız, bireysel. İLE/VE/=/<> Öncekilere(kaynakçalara) bağlılık üzerine/üzerinden. )
- ÖZCÜ VAROLUŞ DÜŞÜNCESİ ve/||/<>/> DOĞANIN MANTIKSAL ALGILANMASINDA, MATEMATİĞİN ÖNEMİ/YERİ
- ÖZDEĞİN YOK EDİLEMEZLİĞİ ve/||/<> DEVİMİN SÜREKLİLİĞİ ve/||/<> KUVVETİN SÜREKLİLİĞİ
- ÖZDEK = MADDE = MATTER[İng.] = MATIÈRE[Fr.] = MATERIE[Alm.] = MATERIA, MATERIES[Lat.] = HYLE[Yun.] = MATERIA[İsp.]
- ÖZDEŞ/LİK ile/ve BİRİCİK/LİK
( IDENTITY vs./and UNIQUE )
- ÖZDEŞ/LİK ile/ve BÜTÜN/LÜK
- ÖZDEŞ/LİK ile FARKLI/LIK
( IDENTITY vs. DIFFERENCE )
- ÖZDEŞ/LİK ile/ve TÜRDEŞ/LİK ile/ve SÜREKLİ/LİK ile/ve KURALLI/LIK
( IDENTITY vs./and HOMOGENEITY vs./and CONTINUITY vs./and REGULAR/NESS )
- ÖZDEŞ = AYNÎ = IDENTICAL[İng.] = IDENTIQUE[Fr.] = IDENTISCH[Alm.] = IDENTICUS[Lat.] = IDÉNTICO/CA[İsp.]
- ÖZDEŞ ile/ve/<>/değil/yerine DENK
- ÖZDEŞİM ile/ve/||/<> YANSITMALI ÖZDEŞİM
- ÖZDEŞLEŞ(TİR)MEK ile İNDİRGEMEK
- ÖZDEŞLEŞME ile/değil/yerine SOYUNMA
- ÖZDEŞLEŞMEK ile/ve "HEMHAL OLMAK"
- ÖZDEŞLEŞTİRME ile KENDİNDE BULMAK/GÖRMEK
( Ne olmadığımızı bilmek yeterlidir. Ne olduğumuzu bilmemiz gerekmez. Ne olduğumuzu bilmek için ne olmadığımızı bulmamız gerekir. Ne olduğumuzu tarif, tümüyle red dışında olanaklı değildir. )
( Ancak kendi farkındalığınız ve kendi çabanızla keşfettikleriniz sizin işinize her zaman yarayacak olanlardır. )
( Kendinize saygıyla ve sevgiyle yaklaşınız. )
( Kişi, kendinin ışığıdır. )
( Kendi hakkınızdaki yanlış düşünceleri terk edin. )
( Algılanabilir ya da akıl-alabilir bir şey olmadığınızı ve bilinç alanında beliren hiçbir şeyin öz varlığınız olamayacağını bir kez anladıktan sonra, daha derin bir kendini-biliş'e götürecek tek yol olan, herhangi bir şeyle özdeşleşme alışkanlığını kökünden kazıma işine girişeceksiniz. )
( Aranacak ve bulunacak hiçbir şey yoktur, çünkü kaybedilmiş bir şey yoktur. )
( Sakin kalın, sessiz kalın. O, ortaya çıkacaktır. Daha doğrusu, bizi içine alır. )
( Herşey ya kendinde ya da başkasındadır. )
( To know what you are, find what you are not!
Only what you discover through your own awareness, your own effort, will be of permanent use to you.
Approach your self vs. reverence and love.
Remove and abandon your wrong ideas about yourself.
Once you have understood that you are nothing perceivable or conceivable, that whatever appears in the field of consciousness cannot be your self, you will apply yourself to the eradication of all self-identification, as the only way that can take you to a deeper realisation of your self.
There is nothing to seek and find, for there is nothing lost.
Keep quiet, keep silent; it will emerge, or rather, it will take you in. )
( It is enough to know what we are not. We need not know what we are. To know what we are, we must find what we are not. What we are cannot be described, except as total negation. )
( IDENTIFICATION vs. TO FIND/SEE ON/IN SELF )
- ÖZDEŞLEŞTİRME ile/ve/||/<> KÖRLÜK
- ÖZDEŞLEŞTİRME ile YÜCELTME
- ÖZDEŞLİK -(>) TEVHİD (<)- FARK
- ÖZDEŞLİK:
"MANTIĞI" değil İLKESİ
- ÖZDEŞLİK ile/ve/||/<> AYRIM
- ÖZDEŞLİK ile/ve AYRIŞ(TIR)MAK
( IDENTITY vs./and TO DECOMPOSE )
- ÖZDEŞLİK ile/ve BENZERLİK
( Birbirine benzeyen şeyler, birbirinin aynı değildir! )
( IDENTITY vs./and SIMILARITY/RESEMBLANCE )
- ÖZDEŞLİK ile/değil BİLEŞİM
- ÖZDEŞLİK ile/ve/||/<> BİREYSELLİK
- ÖZDEŞLİK ile/ve BİRLİK
- ÖZDEŞLİK ile ÇELİŞKİ
( IDENTITY vs. CONTRADICTION )
- ÖZDEŞLİK ile/ve ÇELİŞMEZLİK ile/ve 3. OLASILIĞIN/ŞIKKIN OLANAKSIZLIĞI
( Bir şey, hem siyah, hem de siyah olmayan olamaz.
A=B ve A=B' ==> muhal[olması, gerçekleşmesi olanaksız]
İLE
Bir şey, ya siyahtır ya da siyah olmayandır.
A=B ya da A=B' ==> zorunlu )
( LAW OF IDENTITY vs./and LAW OF NONCONTRADICTION vs./and TERTIUM NONDATUR, EXCLUDED THIRD/MIDDLE )
( ... cum/et NONCONTRADICTIO cum/et PRINCIPIUM TERTII EXCLUSI/TERTIUM NONDATUR )
- ÖZDEŞLİK ile/ve EŞİTLİK
- ÖZDEŞLİK yerine FARKINDALIK
( Körlük. YERİNE ... )
( Balıklar derya içre, deryadan bihaber! )
( AWARENESS instead of IDENTITY )
- ÖZDEŞLİK ile/ve İÇ BÜTÜNLÜK
( IDENTITY vs./and INNER INTEGRITY )
- ÖZDEŞLİK ile/değil İÇİÇELİK
- ÖZDEŞLİK ile/ve ÜYELİK
- ÖZDEŞMİŞ değil ÖZDEŞLEŞMİŞ
- ÖZDEVİM/OTOMASYON ile ÖZDEVİNİM/OTOMATİZM
( Endüstride, yönetimde ve bilimsel işlerde, insan aracılığı olmadan, işlerin otomatik olarak yapılması. İLE Bir araca, bir şeye otomatik bir işleyiş kazandırmak için gerekli olan düzen. )
- ÖZE-LİKLE değil/< ÖZELLİKLE
( Vurgu ve harfi tam/doğru seslendirerek! [Dudak ve bilgi tembelliği yapmadan!] [Harfleri biraraya getirerek değil kulak dolgunluğuyla, doğrusu nasıl söyleniyorsa o biçimde söyleyerek!] )
- ÖZEGEÇİŞLİ ile ...
( ERGATIVE )
- ÖZEK/MERKEZ[Ar.] ile/ve ODAK
( CENTER vs./and FOCAL POINT )
- ÖZEKSEL ile ÖZDEKSEL
( Doğrudan. İLE Maddesel. )
- ÖZEL [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- ÖZEL [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- ÖZEL [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]
- ÖZEL [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]
- ÖZEL BİR ... ile/ve/değil/yerine/||/<> BELİRGİN BİR ...
- ÖZEL BÖLGELERİN TEMİZLENMESİNDE:
10 KEZ ile/değil 3 KEZ
- ÖZEL DUYULAR ile/ve/<> YÜZEYEL DUYULAR ile/ve/<> DERİN DUYULAR ile/ve/<> İÇ DUYULAR
- ÖZEL EĞİTİM ile/ve/+/||/<>/>/< KENDİNİ GELİŞTİRMEK
- ÖZEL HAT ile ÖZEL HAYAT
( PRIVATE LINE vs. PRIVATE LIFE )
- ÖZEL HUKUK ile/ve/||/<> KAMU HUKUKU
- Özel KONUŞ!!!
- ÖZEL KÜME ile/ve/değil/||/<> ALT KÜME
- ÖZEL OKULLARDA:
"MÜŞTERİ" değil/yerine ÖĞRENCİ
- ÖZEL YAŞAM ile/ve/değil GİZLİ YAŞAM
- ÖZEL YAŞAMIN GİZLİLİĞİ ve/||/<> MUTLULUĞU ARAMA HAKKI
- ÖZEL/LİK ile/ve/||/<> ÖZNEL/LİK
- ÖZEL/LİKLİ ile/ve AYRICALIKLI
- ÖZEL ile/ve/||/<> AYRICALIK/LI
- ÖZEL ile/ve/değil/yerine/||/<> AYRINTI
- ÖZEL ile/ve/değil/||/<>/< DUYARLI/LIK
- ÖZEL ile GİZLİ
( SPECIAL/PRIVATE/CONFIDENTIAL vs. SECRET/HIDDEN )
( ... ile CANG )
- ÖZEL ile/ve/<>/hem de GÖZEL
( SPECIAL vs./and/<>/also BEAUTIFUL )
- ÖZEL = HUSUSİ = SPECIAL[İng.] = SPÉCIAL[Fr.] = BESONDERE[Alm.] = ESPECIAL[İsp.]
- ÖZEL ile KENDİ
( PERSONAL vs. SELF )
- ÖZEL ile/ve/<> KİŞİSEL
( PRIVATE vs. PERSONAL )
- ÖZEL ile/ve/değil/yerine/||/<> ÖZELLİĞİ OLAN
- ÖZEL ile ÖZGÜ
( Durumun özel koşulları kavranıp, büyük başarı beklenmemeli. )
( SPECIAL vs. PECULIAR )
- ÖZEL ile/ve/değil ÖZGÜN
- ÖZEL ile/ve/||/<> SINIRLANDIRICI
- ÖZEL ile/ve/||/<> SINIRLI
- ÖZEL ile/ve/değil/yerine SIRADIŞI
( [not] SPECIAL vs./and/but EXTRAORDINARY
EXTRAORDINARY instead of SPECIAL )
- Özelde KONUŞ!!!
- Özelde KONUŞ!!!
- ÖZELDE ile/ve "DAR ANLAMDA"
- Özelden KONUŞ!!!
- Özele KONUŞ!!!
- ÖZELEŞTİRİ ile İTİRAF
( SELF-CRITICISM vs. CONFESSION )
- ÖZELEŞTİRİ ile/ve PİŞMANLIK
( SELF-CRITICISM vs./and REGRET )
- Özeli KONUŞ!!!
- ÖZELLİK:
AYRIŞTIRAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİRLEŞTİREN
- ÖZELLİK ile/ve AYIRICI ÖZELLİK
( FEATURE vs./and DISTINCTIVE FEATURE )
( ... ile/ve PRTHAKTVA )
- ÖZELLİK ile/ve AYRICALILIK
( PECULIARITY/SPECIALITY vs./and PRIVILEGENESS )
- ÖZELLİK ile/ve/değil DURUM
- ÖZELLİK ile GİZİL
( Gizil olan, düşünme yoluyla uygulayımsal/fiilî duruma gelir. )
( SPECIALITY vs. POTENTIAL
The potential becomes actual by thinking. )
- ÖZELLİK ile/ve GÜZELLİK
( SPECIALITY vs./and BEAUTY )
- ÖZELLİK ile NİTELİK
- ÖZELLİK ile/ve/değil/||/<>/< OLANAK
- ÖZELLİK ile ÖZELİK
( Bir şeyin, benzerlerinden ya da başka şeylerden ayrılmasını sağlayan nitelik. İLE [felsefe] Herhangi bir durumu gösterebilme yeteneği. )
- ÖZELLİK ile ÖZSEL
- ÖZELLİK ile/ve/||/<> VURGU
- ÖZELLİKLE(BİLHASSA) ile TAM TERSİNE/AKSİNE(BİLAKİS)
- ÖZELLİKLE ile EKSTRADAN
- ÖZELLİKLER, ALÂMETLER = ALÂMÂT = CARACTÈRES
- ÖZEN (GÖSTERMEK) ile/ve/<> ÖNEM (VERMEK)
( TO TAKE PAINS vs./and/<> TO ATTACH IMPORTANCE )
- ÖZEN GÖSTERMEYE:
ÇALIŞIRIM ile/ve/<> ÇALIŞAYIM
- ÖZEN/ÖZENME ile/ve/||/<> TERESSÜL[< RESEL]
( ... İLE/VE/||/<> Yavaş yavaş, dikkatle görme. | Harflerin mahreçlerine ve kısaltılıp uzatılmalarına uyma. )
- ÖZEN ve/||/<>/> IŞIMA/AYDINLATMA/AYDINLANMA
- ÖZEN ve/||/<> ONAT
( ... VE/||/<> Özenli, düzgün. | Yararlı. | Dürüst, iyi ahlâklı. )
- ÖZEN ve/<> ÖZÜMSEME
- ÖZEN ile/ve/||/<> SAYGI
( EPIMELEIA ||/<> ... )
- ÖZEN ve/||/<>/>/< ŞİDDETSİZLİK
- ÖZEN ile/ve/||/<>/>/< TUTARLILIK
- ÖZENDİRME ile/ve/değil/yerine (SADECE) ANLATIM
( [not] TO ENCOURAGE vs./and/but (ONLY) EXPLAINING
(ONLY) EXPLAINING instead of TO ENCOURAGE )
- ÖZENE-BEZENE (YAPMAK)
- ÖZENSİZ/LİK ile/ve/<> HAZIRLIKSIZ/LIK
- ÖZENSİZ/LİK ile/ve/||/<>/> UMURSAMAZ/LIK ile/ve/||/<>/> SIRADAN/LIK ile/ve/||/<>/> BOŞVERMİŞ/LİK
- ÖZENSİZLİK ile/ve/<> KANIKSAMA
- ÖZENTİ ile/değil/yerine ÖZENLİ
( Olma! İLE/DEĞİL/YERİNE Ol! )
- ÖZERK GÖZE ÖLÜMÜ/OTOFAJİ ile/ve/||/<>/> GÖZE ÖLÜMÜ/APOPTOZ
( Gözenin, kendi bileşenlerini ve proteinlerini parçalayıp yeniden kullanması. İLE/VE/||/<>/> Gözenin, programlı ölümü. )
- ÖZERK/LİK ve/<> BİLİNÇLİ/LİK
- ÖZERKLİK:
BİREYSEL ve/||/<> BİLİSEL(ENFORMASYONEL)
- ÖZERKLİK ve/||/=/<> GÖRELİ ÖZGÜRLÜK
- ÖZERKLİK = MUHTARİYET = AUTONOMY[İng.] = AUTONOMIE[Fr., Alm.] = AUTOS:KENDİ, NOMOS:YASA[Yun.] = AUTONOMÍA[İsp.]
( İçişlerinde özgür, dışişlerinde merkeze bağlı olma durumu. )
- ÖZET ile BAŞLIK
( SUMMARY vs. TITLE )
- ÖZET ile/ve/||/<> GİRİŞ
- ÖZET ile KISALTMA
( ... ile İHTİSAR )
- ÖZET ile/ve ÖRNEK
( SUMMARY vs. EXAMPLE )
- ÖZET ile ŞERH
- ÖZET ile/ve TEKRAR
( SUMMARY vs./and REPETITION )
- ÖZETLEMEK ile/ve "TOPARLAMAK"
- ÖZGE ile BAŞKA
( Başka. )
- ÖZGEÇMİŞ ile/ve/değil/+/||/<>/> ÖZGELECEK
- ÖZGÜ ile/ve ÖVGÜ
- ÖZGÜ ile ÖZGÜN
- ÖZGÜL ile ÖZNEL
- ÖZGÜLÜK = HASSA = PROPERTY, PROPRIETY, OWNERSHIP[İng.] = PROPRIÉTÉ[Fr.] = EIGENSCHAFT[Alm.] = PROPRIETAS[Lat.] = PROPIEDAD[İsp.]
- ÖZGÜLÜK ile ÖZGÜLLÜK
( Özgü olma durumu. İLE Özgül olma durumu. )
- ÖZGÜN TANIM ile BİRİNİN/...'NIN TANIMI
( ORIGINAL/AUTHENTIC DEFINITION vs. SOMEONE'S DEFINITION )
- ÖZGÜN ZEMİN ile/ve/> YETKİN HEDEF
( AUTHENTIC/ORIGINAL GROUND vs./and/> PERFECT GOAL/TARGET )
- ÖZGÜN/LÜK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BEN/LİK
- ÖZGÜN/LÜK ile/ve/<> BENZERSİZ/LİK
- ÖZGÜN/LÜK ile ÖZERK/LİK
- ÖZGÜN/LÜK ile/ve/değil ÖZGÜL/LÜK
( Yalnız kendine özgü bir nitelik taşıyan. | Bir buluş sonucu olan, nitelikleri bakımından benzerlerinden ayrı ve üstün olan. | Çeviri olmayan, asıl olan. İLE/VE/DEĞİL Bir türle ilgili, bir türe ait. )
( ÖZGÜL AĞIRLIK: Bir nesnenin, 1 cm³ oylumundaki parçasını ağırlığı. [Sadece suyun özgül ağırlığı, 1'dir.] )
( ... ile/ve/değil VİSEŞA )
- ÖZGÜN/LÜK ile/ve/||/<>/< ÖZGÜR/LÜK
( Başkalarının özgünlüğünü kabul etmeyenin kendi de özgün ve özgür değildir, olamaz. )
( Özgürlük, özgün olmak içindir. )
( Amaç. İLE/VE/||/<>/< Araç. )
( Son. İLE/VE/||/<>/< Başlangıç. )
( ORIGINAL/AUTHENTIC vs./and/||/<>/< FREE/NESS )
- ÖZGÜN/LÜK ile/ve SANAT/SAL/LIK
- ÖZGÜN ile ...
( IDIOSYCRATIC )
- ÖZGÜN ile/ve/<>/|| FARKLI
- ÖZGÜN ile/değil KAFASI KARIŞIK
- ÖZGÜN ile/ve YENİ
( ORIGINAL/AUTHENTIC vs./and NEW )
- ÖZGÜNLÜK ile/ve/||/<> ÖZLÜLÜK
( [Yazında/Edebiyatta] Başka hiçbir yazarın üslûbuna benzemeyen, tamamen yeni bir tarzda kaleme alınmış olan yapıtlar. İLE/VE/||/<> Anlaşılması zor tamlamaların yerine kısa ve özlü sözlerin kullanılması.[Amaç, kolay okunan ve akılda kalan veciz şiirlerin yazılmasıdır.] )
- ÖZGÜR DÜŞÜNME'Yİ:
"ÖĞRETMEK" ile/değil/yerine OLANAKLARINI SAĞLAMAK/SUNMAK
( Özgür düşünmeyi ancak kişinin kendi gerçekleştirebileceğinden öğretilemez fakat olanaklarını sunmak/sağlamak gereklidir! )
( TO FREE IMAGINATION: [not] TO TEACH vs./but TO SUPPLY/OFFER POSSIBILITIES
TO FREE IMAGINATION: TO SUPPLY/OFFER POSSIBILITIES instead of TO TEACH )
- ÖZGÜR FİKİR ve/<> ÖZGÜR VİCDAN ve/<> ÖZGÜR İRFÂN
- ÖZGÜR İRÂDE değil İHTİYÂR
( "Özgür İrâde", yanlış bir tanım ve "tamlama"dır. (İngilizce "Free Will"den bire bir çeviri olduğundan, Türkçe'nin yapısına ve kullanımına uymaz.)
İrâdenin çeşitleri ya da özgür olanı/olmayanı yoktur. İnsandan bağımsız ayrı ve tek başına da değildir. Ancak "irâdenin özgürce kullanılması" diye bir tanım olabilir.
İrâde, tekil bir kavram da değildir. İnsan/kişi için öncelikli/ağırlıklı olarak ihtiyâr ve sonrasında da irâde olarak işler. Bunlar ayrılamaz bir kavram çiftidir.
İrâde, bitki ve hayvan ile ortak olduğumuz gövdemizle sınırlı/çerçeveli bir olanak, araç ve işlevdir. Bir şeye yönelme, kas ve sinirleri seferber etme olanağı, yapma gücü ve bilgisidir. "Evet" diyerek yönelmedir. "Zekâ"[< tezkiye/keskinleştirilmiş/bileylenmiş] ile ilişkilidir.
İhtiyâr ise "Hayır!" diyebilme, yapmayabilme gücü ve bilgisidir. Sadece insana özgü bir olanak olarak, sorgulayarak, düşünerek ve ayırt ederek yeğleme/tercih olanağımızdır.[Muhtar/iyet] "Yöneldiğimiz/yönelebileceğimiz" düşünce, söz ve eylemden göz, söz ve elimizi/ayağımızı çekebilmemizdir.[EDEB]
2.5 yaş, 4 yaş 4 ay, 7 yaştaki ayırt edebilme[temyiz] becerisi ve yetkinliğiyle 13'ten gün alarak cezai ehliyet kazanma durumu, ihtiyârımızladır. 16'dan gün alarak bazı yetkinlikler itibarı ile bir seviye daha yukarı çıkarılır. 19'dan gün aldıktan sonra da aklî meleke kaybolmadığı sürece ve bunama, Alzheimer görülmedikçe yaşam boyunca öncelikle ihtiyâr sahibi olarak yaşamını sürdürürüz. )
- ÖZGÜR/LÜK ile/ve "MANYAK/LIK"
( FREEDOM vs./and "MANIA" )
- ÖZGÜR/LÜK ile/ve GÜZEL/LİK
( FREEDOM vs./and BEAUTY )
- ÖZGÜR/LÜK ile/ve SIRADIŞI/LIK
( FREEDOM vs./and EXTRAORDINARY/INESS )
- ÖZGÜR/LÜK ve/||/<>/< USTA/LIK
- ÖZGÜR ile/ve/değil ÖZGÜVENLİ
- ÖZGÜR ile TUTUKLU
( Kişi, kendi iradesiyle kendini sınırlarsa Özgür. İLE Başkasının iradesiyle sınırlanırsa tutuklu. )
( Rahat olduğunda sıkıl ki, sıkıldığında rahat et! )
- ÖZGÜRLEŞME (ITK)
- ÖZGÜRLEŞME:
"KAFESİN" İÇİNDEN ÇIKARAK değil "KAFESİ İÇİMİZDEN ÇIKARARAK
- ÖZGÜRLEŞME ile/ve/||/<>/< YALNIZLAŞMA
- ÖZGÜRLÜĞE ULAŞMAK/SAHİP ÇIKMAK değil ÖZGÜRLÜĞÜN ZORUNLULUĞU (VE DOLAYISIYLA SORUMLULUĞUNU ALMAK)
( [not] REACH/CLAIM TO THE FREEDOM but OBLIGATORY OF THE FREEDOM (AND CONSEQUENTLY TO GET RESPONSIBILITY OF THE FREEDOM )
- Özgürlüğün için DİNLE!!!
- Özgürlüğün için KONUŞ!!!
- Özgürlüğün için SUS!!!
- ÖZGÜRLÜĞÜNE MÜDAHALE değil YAKINLIK ya da SAMİMİYET
- ÖZGÜRLÜĞÜNE YÖNELİM/EĞİLİM ile/ve/değil/yerine ÖZGÜRLÜĞE YÖNELİM/EĞİLİM
- ÖZGÜRLÜK
( FREEDOM )
- ÖZGÜRLÜK [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- Özgürlük için DİNLE!!!
- Özgürlük için SUS!!!
- ÖZGÜRLÜK ve EŞİTLİK ve KARDEŞLİK
ile/ve/değil/yerine/tersine/önce/||/<>/></<
KARDEŞLİK > EŞİTLİK > ÖZGÜRLÜK
- ÖZGÜRLÜK:
KİŞİNİN, ...
"CANININ İSTEDİĞİ GİBİ DAVRANMASI" ile/değil İSTEMEDİĞİ HİÇBİR ŞEYİ YAPMAK ZORUNDA OLMAMASI
( Özgürlük, hiçbir zaman canının istediği gibi davranmak anlamına gelmemiştir ve öyle bir hak vermemiştir/veremez. )
( İkinci görüşün olmadığı yerde özgürlük olmaz. )
( ÖZGÜRLÜK: Belirlenimden, belirlenime geçmek. )
( FREEDOM IS: [not] BEHAVING IN HOWEVER YOU WANT vs./but NO OBLIGATION TO SOMEONE WHO DOES NOT REQUEST TO DO SOMETHING )
- ÖZGÜRLÜK:
"(HER) İSTEDİĞİNİ YAPMAK" değil İSTEMEDİĞİNİ YAPMAMAK
( Özgürlük, hiçbir zaman her istediğini yapmak anlamına gelmemiştir ve öyle bir hak vermemiştir/veremez. )
( FREEDOM vs. DOING WHATEVER YOU WANT )
- ÖZGÜRLÜK:
BAĞIMSIZ OLMAK ile/ve/değil/< ÖZGÜRCE YARATABİLMEK
( Özgürlük bilinci, var oluşu ya da yaşamı duyumsama, özünü, hem özdek, hem de tin olarak algılamadır. )
( Özgürlüğün en yüksek tadı, onun tümüyle yitiminin sınırındadır. )
- ÖZGÜRLÜK:
EREK/AMAÇ değil BAŞLANGIÇ
- ÖZGÜRLÜK/BELEDİYE MEYDANI ile/ve/<> SAN FRANSISCO MEYDANI
( Ekvador'un başkenti Quito'nun, iki önemli meydanı. )
( PLAZA DE LA INDEPENDACIA / PLAZA MAYOR con/et/<> PLAZA SAN FRANSISCO )
- ÖZGÜRLÜK ve/||/<>/> AŞK (AHLÂKI) ve/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN
( Külün, bir daha ateşte yanmadığı gibi, kişi de aşkta yok(fânî) olmuşsa, ne kendi aklına, ne de başkasının aklına aldanır. )
( HİLMİ ZİYA ÜLKEN'in, "AŞK AHLÂKI" adlı kitabını da okumanızı salık veririz. )
( )
( Üzerinde en çok (")düşündüğümüz, konuştuğumuz, beklediğimiz, aradığımız(") ve (")ağladıklarımız(")... )
( FREEDOM and/||/<>/> MORALS OF LOVE and/||/<>/> WISDOM )
- ÖZGÜRLÜK ile BAŞIBOŞLUK
( FREEDOM vs. STRAYNESS )
- ÖZGÜRLÜK ile/ve BELİRLENİM
( Dış varlık yasası. İLE/VE Tin'in yasası. )
( FREEDOM vs./and DETERMINATION )
- ÖZGÜRLÜK ve/||/<>/< BİRİCİKLİK
- ÖZGÜRLÜK ile/ve CESÂRET
( FREEDOM vs./and COURAGE )
- ÖZGÜRLÜK ve/||/<>/= DÜŞÜNCEYİ DÜŞÜNEBİLME BİLGİSİ/OLANAĞI
( Sonsuz. VE/||/<>/= Tekil[ler üzerin(d)e.] )
- ÖZGÜRLÜK ile/ve/hem de/||/<>/< DÜZEN
- ÖZGÜRLÜK ve/||/<> EŞİTLİK ve/||/<> DAYANIŞMA/KARDEŞLİK
( Aydınlanmanın doğurduğu ilkelerdir. Bunların, topluma yansıması, toplumda karşılık bulması, bir devrim niteliğinde olmakla birlikte, tarihî bir birikimi de gösterir. )
( LIBERTE et/||/<> EGALITE et/||/<> FRATERNITE )
( LIBERTY and/||/<> EQUALITY and/||/<> FRATERNITY/BROTHERHOOD )
- ÖZGÜRLÜK ile/ve/değil/||/<>/> ESNEKLİK
- ÖZGÜRLÜK ve/<>/= ETKİNLİK
( FREEDOM and/<>/= ACTIVITY )
- ÖZGÜRLÜK ile/ve GÜVENLİK
( FREEDOM vs./and SECURITY )
- ÖZGÜRLÜK ile/ve/||/<>/< HAK
( Özgürlük, hak ile sınırlanır. | Hak ile sınırlanabilmek. İLE/VE/||/<>/< ... )
( Haklılığı/karşılığı olmayan tüm düşünce tutumları dışarıda bırakmak. İLE/VE/||/<>/< ... )
( Özgürlük, salt amaç olamaz. )
( FREEDOM vs./and RIGHT )
- ÖZGÜRLÜK = HÜRRİYET = LIBERTY, FREEDOM[İng.] = LIBERTÉ[Fr.] = FREITHEIT[Alm.] = LIBERTAS[Lat.] = LIBERTAD[İsp.]
- ÖZGÜRLÜK ile/ve İÇ ÖZGÜRLÜK
( Nedeni, kendinde olmak, kendi dışında olmamak. İLE/VE ... )
( Özgürlük, hiçbir karşılık beklemeksizin yapılan iş/hizmettir. )
( Özgürlük, üzüntüden kurtulmuşluk demektir. )
( Özgürlük, kendini sınırlayabilme gücüdür. )
( Özgürlük, zorunluluğun bilincidir. )
( Özgürlük, ancak ve sadece, tarih ve kültürde olanaklıdır. )
( Özgürlük isteği ve iradesi olmadıkça özgürlük kazanılamaz ve korunamaz da. )
( Özgürlük, bazı yöntemlerin ya da koşulların ustaca uygulanması ya da kullanılması sonucu kazanılmaz. O, nedensel sürecin ötesindedir. Onu hiçbir şey zorlayamaz ya da engelleyemez. )
( Eğer özgür olmak istiyorsanız, özgürlüğe en yakın olan adımı atmayı ihmal etmeyin. )
( Özgürlüğe ulaşmak için çaba göstermelisiniz. )
( Bir şey ile özdeşleşmemek, doğal ve kendiliğinden olursa, o, özgürleşmedir. )
( İhtiras, emel kişiseldir, özgürleşme ise kişisel olandan kurtuluştur. )
( Özgürleşme, keşfetme özgürlüğü demektir. )
( Özgürleşme, bir elde ediş, bir kazanma meselesi değil, bir cesâret meselesidir. )
( Özgürleşme, özgür olduğunuza inanma ve ona göre davranma cesâretidir. )
( Özgürleşme, doğal bir süreçtir ve sonuçta, kaçınılmazdır. Fakat onu şimdi'ye getirmek sizin gücünüz dahilindedir. )
( Özgürleşmede, emelin hem öznesi, hem nesnesi artık yoktur. )
( "Anlayış yoluyla özgürleşme", kadîm ve basit bir yoldur. )
( Özgürlük, terk edişten geçer. )
( Özgürleştirecek olan, açık ve berrak görüştür. )
( Birlik, özgürleştirir; özgürlük, birleştirir. )
( Sükûnet içinde ve bağımlılıklardan kurtulmuş olmak, her türlü kişisel çıkar endişelerinin, her türlü bencilce hesapların erişemeyeceği bir yerde durmak, özgürlüğe ulaşmanın kaçınılmaz şartıdır. )
( Bir kalemin minicik ucu nasıl sayısız resim çizebilirse, öylece, farkındalığın boyutsuz noktası da koskoca evrenin içeriğini çizer. Siz işte o noktayı bulun ve özgür olun. )
( Kişinin, canının istediğini yapma keyfiyeti, bağımlılıktır. Halbuki, kişinin yapması gerekeni, doğru olanı yapma olanağı, gerçek özgürlüktür. )
( Sizi hiçbir şey özgür kılamaz, çünkü siz özgürsünüz. )
( Fincanın içindeki boşluk özgürdür. O ancak fincana ilişkin olarak görüldüğünde, fincanın içinde sayılabilir. )
( Huzuru olan kişi özgür olur ve özgür olan kişi de başkalarını özgürlüğe ulaştırır. )
( Yağmurun izlediği gökgürültüsü, özgürlüğe kavuşmayı simgeler. )
( Unutmak zorunda değiliz; arzu ve korku son bulunca, tutsaklık da biter. )
( Tutsaklığı yaratan, karakter ve mizaç dediğimiz, duygusal bağlılıklar, sempati ve antipatilerin oluşturduğu davranış kalıplarıdır. )
( Unity, liberates; freedom, unites. )
(
ÖZGÜRLÜK[Sümerce] )
( Freedom is freedom from worry.
You must strive for liberation.
Freedom comes through renunciation.
Non-identification, when natural and spontaneous, is liberation.
If you desire to be free, neglect not the nearest step to freedom.
Ambition is personal, liberation is from the personal.
Liberation is not the result of some means skilfully applied, nor of circumstances. It is beyond the causal process. Nothing can compel it, nothing can prevent it.
In liberation both the subject and the object of ambition are no longer.
Liberation is not an acquisition but a matter of courage.
Liberation is to believe that you are free already and to act on it.
Liberation is a natural process and in the long run, inevitable. But it is within your power to bring it into the now.
The ancient and simple way of liberation through understanding.
It is clarity that is liberating.
As the tiny point of a pencil can draw innumerable pictures, so does the dimensionless point of awareness draw the contents of the vast universe.
To be quite detached, beyond the reach of all self-concern, all selfish consideration, is an inescapable condition of liberation.
Nothing can set you free, because you are free.
Freedom cannot be gained nor kept without will-to-freedom.
Freedom to do what one likes is really bondage, while being free to do what one must, what is right, is real freedom.
The space within the cup is free. It happens to be in the cup only when viewed in connection vs. the cup.
You need not forget; when desire and fear end, bondage also ends.
It is the emotional involvement, the pattern of likes and dislikes which we call character and temperament, that create the bondage. )
( FREEDOM vs./and INTERNAL FREEDOM )
( ZIYOU )
- ÖZGÜRLÜK ile/ve/||/<> KENDİLİĞİNDENLİK
- ÖZGÜRLÜK ile/ve/<>/ancak KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRMEK
( Dışarıdan sınırlanmak kölelik, içeriden sınırlanmak özgürlük, sınırlanmamak keyfîliktir, o da kendini kaybettirir. )
( FREEDOM vs./and/<> SELF REALISATION )
- ÖZGÜRLÜK ile/değil/ne yazık ki/>< KEYFÎLİK
( Hak ile sınırlanmış olanda. İLE/DEĞİL/NE YAZIK Kİ/>< Hak ile sınırlanmamış olanda. )
( Sorumluluk alıyorsak. İLE/DEĞİL/NE YAZIK Kİ/>< Sorumluluk almıyorsak. )
( [not] FREEDOM vs./but/unfortunately/>< DISCRETIONARINESS )
- ÖZGÜRLÜK ile KRİTERSİZLİK
( FREEDOM vs. DISCRETERIONESS )
- ÖZGÜRLÜK ile/ve MUTLULUK
( Özgür ve mutlu yaşamak için can sıkıntısını feda etmelisindir. )
( FREEDOM vs./and HAPPINESS )
- ÖZGÜRLÜK ile/ve NAMUS
( FREEDOM vs./and HONOUR )
- ÖZGÜRLÜK ve/||/<>/>/< ÖZELEŞTİRİ
- ÖZGÜRLÜK ile/ve/değil/||/<>/< ÖZERKLİK
- ÖZGÜRLÜK ile/ve/<> ÖZGÜRLEŞTİRİCİ EYLEM
( Özgürleşme, doğal bir süreçtir. Ve sonucunda, kaçınılmazdır. Şimdi'ye getirmek ise bizim gücümüz(tercihimiz/önceliklerimiz) dahilindedir. )
( FREEDOM vs./and/<> THE ACT WHICH BRINGS TO FREEDOM )
- ÖZGÜRLÜK ile/ve ÖZGÜRLÜĞE TUTSAKLIK/MAHKUMİYET
( THE FREEDOM vs./and CAPTIVITY OF THE FREEDOM )
- ÖZGÜRLÜK ile/ve/değil/yerine ÖZGÜRLÜĞÜN KULLANILIŞI
( [not] FREEDOM vs./and/but USING OF THE FREEDOM
USING OF THE FREEDOM instead of FREEDOM )
- ÖZGÜRLÜK ile/ve ÖZGÜRLÜKTEN KAÇIŞ
( FREEDOM vs./and ESCAPE FROM FREEDOM )
- ÖZGÜRLÜK ve/||/<> ÖZGÜVEN
( Eminlik sunar/sağlar. )
- ÖZGÜRLÜK ile/ve/||/<> SÖZGÜRLÜK
- ÖZGÜRLÜK ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<> YALNIZLIK
( Yalnızlığı sevmeyen, özgürlüğü de sevmez. )
( Kişi, ancak yalnız olduğunda özgürdür. )
( FREEDOM vs./and LONELINESS )
- ÖZGÜRLÜK ve YANSIMA
( FREEDOM and REFLECTION )
- ÖZGÜRLÜK ile/ve/<> YAPABİLME/EDEBİLME
( FREEDOM vs./and/<> ABILITY )
- ÖZGÜRLÜK ile/ve/<>/= ZENGİNLİK
( FREEDOM vs./and/<>/= WEALTH )
- ÖZGÜRLÜKTE:
RAHATSIZLIK ile/ve/||/<> İTİRAZ
( Râzı olmadığımız bir davranış karşısında dile getirmemiz gereken. İLE/VE/||/<> Onaylamadığımız bir düşünceyle karşılaştığımızda dile getirmemiz gereken. )
- ÖZGÜVEN:
"HERKESTEN DAHA İYİ OLDUĞUMUZU DÜŞÜNMEK/SANMAK" değil KENDİMİZİ, BAŞKALARIYLA KIYASLAMANIN ANLAMSIZLIĞINI FARKETMEK
- ÖZGÜVEN ile/ve/<> CESÂRET
( Turn within and you will come to trust yourself. )
( Yoğun bir deneyim yaşayan kişi, güven ve cesâret yayar. )
( İçinize dönün, böylece özgüveninizi bulacaksınız. )
( Kendinize güvenmediğiniz sürece, bir başkasına da güvenemezsiniz. )
( Kendinize inanmaya başlamadıkça, kendinize ait bir yaşamınız da ol(a)mayacaktır. )
( Kılıcın tahtadan ise bırak kınında kalsın! )
( SELFCONFIDENCE vs./and/<> COURAGE )
- ÖZGÜVEN ile GÖRGÜSÜZLÜK
( Fazla gevşek ya da fazla özgüvenli olunmamalı. )
( HAMHALAT: Kaba saba, görgüsüz. )
( SELF CONFIDENCE vs. LACK OF MANNERS )
- ÖZGÜVEN ve İMAN
( SELFCONFIDENCE and FAITH )
- ÖZGÜVEN ile/değil ŞIMARIKLIK
- ÖZGÜVEN ile/ve/||/<>/> TOPLUMSAL GÜVEN
- Özgüvenin için DİNLE!!!
- Özgüvenin için KONUŞ!!!
- Özgüvenin için SUS!!!
- ÖZKIYIM/İNTİHAR[Ar.] ile/ve/değil/||/<> ÖLÜM ORUCU
- ÖZLEDİM ile/ve/değil/yerine/||/<>/> ÇOK GÖRESİM GELDİ
( Ahmet Hamdi Tanpınar'ın, eşine yazdığı mektubu sonlandırırken, "özledim" demekten utanıp "çok göresim geldi" diye yazmış olması... )
- ÖZLEM ve/<>/< AYRILIK
- ÖZLEM ve/||/<>/> GÖZLEM ve/||/<>/> SÖZLEM ve/||/<>/> EYLEM ve/||/<>/> İŞLEM ve/||/<>/> İZLEM
- ÖZLEM = LONGING, REGRET[İng.] = SOUHAIT, FRUSTRÉ[Fr.] = SEHNSUCHT[Alm.] = DESIDERIUM[Lat.]
- ÖZLEM ile/ve/||/<> ÖZENTİ
- ÖZLEM ve/ne yazık ki/||/<> SIKILMA ve/ne yazık ki/||/<> TUTULMA
( Geride bıraktıklarımızı. VE/NE YAZIK Kİ/||/<> Elimizin altındakinden. VE/NE YAZIK Kİ/||/<> Ulaşamadıklarımıza. )
- ÖZLEM ve/<> ZEVK
- ÖZLEMEK ile/ve/||/<>/> SEVMEK
( Rüyanda görmüşsen. İLE/VE/||/<>/> Rüyanda görmek ümidiyle yatıyorsan. )
- ÖZLEŞME ile/ve/değil/||/<> ÖZDEŞLEŞME
- ÖZLEŞTİRME ile/değil ÖZDEŞLEŞTİRME
- ÖZLÜ ile/ve/||/<> ÖZSEL
- OZMOLARITE/OSMOLARITY[İng.] değil/yerine/= GEÇİŞİMLİK
- OZMOMETRİ/OSMOMETRY[İng.] değil/yerine/= GEÇİŞİM ÖLÇÜMÜ
- OZMOS[Fr.] değil/yerine/= GEÇİŞME
- OZMOTİK/FRAJİLITE OSMOTIC FRAGILITY[İng.] değil/yerine/= GEÇİŞİM KIRILGANLIĞI
- OZMOTİK/OSMOTIC[İng.] değil/yerine/= GEÇİŞİMLİ
- ÖZNE NESNE
- ÖZNE DURUMUNDAKİ KAVRAM ile/ve/||/<> YÜKLEM DURUMUNDAKİ KAVRAM
( [Yüklem durumundaki kavramı] İçeriyorsa, analitik. İLE İçermiyorsa, sentetik. )
- ÖZNE-ODAKLI ile ...
( SUBJECT-ORIENTED )
- ÖZNE ile/ve/||/<> ANLAK/ZEKÂ
- ÖZNE ile BİREY
( Kişi, sürekli; nesne, tanık ise öznedir ve onların karşılıklı bağımlılık biçimindeki ilişkileri, onların mutlak kimliklerinin yansımasıdır. )
( The person is always the object, the witness is the subject and their relation of mutual dependence is the reflection of their absolute identity. )
( SUBJECT vs. PERSON )
- ÖZNE ile ESTETİK ÖZNE
- ÖZNE ile/ve/değil/yerine ETKİN ÖZNE
( [not] SUBJECT vs./and/but ACTIVE SUBJECT
ACTIVE SUBJECT instead of SUBJECT )
- ÖZNE = FAİL, MEVZU = SUBJECT[İng.] = SUJET[Fr.] = SUBJEKT[Alm.] = SUBJECTUM[Lat.] = HYPOKEIMENON[Yun.] = SUJETO[İsp.]
- ÖZNE ve/<> NESNE
( Özne, nesnesiyle birliktedir. )
- ÖZNE ile/ve/<> ÖZNE
( SUBJECT vs./and/<> SUBJECT )
- ÖZNE ile/ve SALTIK ÖZNE
( SUBJECT vs./and ABSOLUTE SUBJECT )
- ÖZNEL ÖZGÜRLÜK ve/||/<>/< NESNEL DÜZEN
( Nesnel düzen olmadan, öznel özgürlük, yalnızca bir kapristir, anarşidir, karmaşadır. Öznel özgürlük, devlet olmadan gerçekleştirilemez. )
- ÖZNEL/LİK ile/ve/||/<> ÖZSEL/LİK
- ÖZNEL = ENFÜSİ = SUBJECTIVE[İng.] = SUBJECTIF[Fr.] = SUBJEKTIV[Alm.] = SUBJECTIVUS[Lat.]
- ÖZNEL ile/ve/değil/||/<>/< ÖZGÜN
- ÖZNELERARASILIK ile ÖZNE-AŞIRILIK
( INTERSUBJECTIVITY vs. TRANSSUBJECTIVITY )
- ÖZNELLİK FİLOZOFU ile/değil ÖZNE FİLOZOFU
- ÖZNELLİK'TE ile/ve NESNELLİK'TE
( VARLIKBİLİMİ/ONTOLOJİ - BİLGİ BİLİMİ/EPİSTEMELOJİ ile VARLIKBİLİMİ/ONTOLOJİ - BİLGİ BİLİMİ/EPİSTEMELOJİ )
- ÖZNELLİK ile/ve/||/<> GELECEĞE AÇIKLIK
- ÖZNELLİK ile/ve/||/<> GENETİK
- OZOKERİT değil/yerine/= YERMUMU
( Petrol ve terebentin içinde eriyen, doğal hidrokarbonlardan oluşan bir tür mum. )
- OZON/OZONE[İng.] değil/yerine/= ÜÇ MOLEKÜLLÜ OKSİJEN
- ÖZSAYGI ile/ve/<> ÖZGÜVEN ile/ve/<> ÖZDEĞER
( ... İLE Sadece kendi bildiğin sözü/düşünceyi, yerine getirmeye çalışmak. )
( SELF CONFIDENCE vs./and/<> SELF ESTEEM )
- ÖZTÜRKÇE SÖZCÜKLERİN BAŞLAMADIĞI HARFLER
( C
F
Ğ
H
J
L
M
N
P
R
S
V
Z )
( SÖZÜN DOĞRUSU I, II - YAVUZ BÜLENT BAKİLER - TÜRK EDEBİYAT VAKFI )
- ÖZÜ-ÖZETİ
- ÖZÜMLEME/ASİMİLASYON/ANABOLİZMA[Fr. < ANABOLISME] ile/ve/||/<>/>/>< YADIMLAMA/DİSİMİLASYON/KATABOLİZMA[Fr. < CATABOLISME] ile/ve/||/<>/>/>< ÖZÜMLEME-YADIMLAMA/METABOLİZMA/METABOLISM[İng.]
( Canlı var olanların, dışarıdan aldığı besinleri, değişikliğe uğratarak yeni bir bileşimle, organizmanın gereksinim duyduğu nesneler durumuna getirmek. | Edinilmiş olan verileri, bireyin öz malı durumuna getirmek. İLE/VE/||/<>/>/>< Canlı protoplazmayı yapan, büyük ve karmaşık yapılı moleküllerin enerji çıkararak yanması. İLE/VE/||/<>/< Canlılardaki tüm kimyasal tepkimelerin toplamı. )
( [Hormonlar:] Testosteron, östrojen, büyüme hormonu, insülin. İLE/VE/||/<>/>/>< Kortizol, Glukagon, adrenalin, sitokinler. İLE/VE/||/<>/< ... )
( Protein sentezi tepkimeleri
Yağ sentezi tepkimeleri
Dehidrasyon
Fotosentez
Karbonhidrat sentezi
Mitoz
Kas oluşturmak amaçlı fiziksel egzersiz
Kemosentez
Kalvin döngüsü
İLE/VE/||/<>/>/><
Hidroliz
Sindirim
Hücresel solunum
Fermantasyon
Aerobik fiziksel egzersiz
Krebs döngüsü
Nükleik Asitlerin Parçalanması
Glikoz
İLE/VE/||/<>/>/><
... )
( [Enerji] Harcanır. İLE/VE/||/<>/>/>< Harcanmaz. İLE/VE/||/<>/>< ... )
( İkisi de hormonların, şekerlerin, enzimlerin, üreme, gözelerinin büyümesi ve doku onarımı gibi çok sayıda nesnenin üretilmesi için gereksinim duyulan enerjinin oluşturulmasından sorumludur. )
( İkisinin de tek göze içinde de çalışması olanaklı ve olasılıklıdır. )
( ... İLE/VE/||/<>/>/>< En fazla olduğu bölge, karaciğerdir. Bir saat içinde binlerce yıkım etkinliği karaciğer içinde gerçekleştirilebilmektedir. Gözelerde gerçekleşen yıkımların sağlıklı bir biçimde gerçekleştirilebilmesi için hafif gıdalarla beslenmekte yarar vardır. Ağır gıdalarla beslenen kişilerde karaciğer daha fazla yorulur ve bu nedenle zamanla tükenmesine neden olur. İLE/VE/||/<>/< ... )
- ÖZÜMLEME ve/<> ÖZÜMLEMEDOKUSU
( ... VE/<> Bitkilerde, havadaki karbondioksidi, karbonhidrata çeviren, daha çok, yapraklarda bulunan doku. )
- ÖZÜMLEMEDE:
GÜNEŞ + SU ve KLOROFİL + KARBONDİOKSİT
- ÖZÜMLEYEN/ANABOLİK/ANABOLIC[İng.] ile/>< YADIMLAYAN/KATABOLİK/CATABOLIC[İng.]
( Küçük moleküllerin, birleşerek büyük moleküller oluşturması. İLE Büyük moleküllerin, parçalanarak küçük moleküller oluşturması. )
- ÖZÜMSEME ile/ve/değil ÖZÜMLEME
- ÖZÜMSEMEK ile/||/<> KATILMAK
- ÖZÜMSEMEK ve/||/<> ÖZLEMEK
- ÖZÜN ÖLÜMSÜZLÜĞÜ ile/ve/||/<> TANRI'NIN "VARLIĞI/YOKLUĞU"
- ÖZÜNDE ... ile/ve/<> SONUÇTA ...
- ÖZÜNDE ile ARKASINDA ile ALTINDA
( IN THE ESSENCE vs. BEHIND OF vs. BELOW )
- Özünle KONUŞ!!!
- ÖZÜR "DİLERİM" ile "KUSURA BAKMA"
- ÖZÜR DİLEMEK ile AF
( Alt/küçük ya da akranlara. İLE Yukarıdakilerden. )
- ÖZÜR DİLERİM değil/yerine ÖZÜR/ÖZRÜMÜ BEYAN EDİYORUM/EDERİM
- ÖZÜRLÜ[Ar. < ÖZR / MAZERET]/LER ve ENGELLİ/LER
- ÖZVARLIK'TA:
BİLİNÇ ve SEVGİ
( Sizi, bilinenin dar çerçevesi içinde tutanın ne olduğunu bilmek yararlıdır. )
( Sevgi ve iradenin de sırası gelecektir, fakat önce zemin hazırlanmış olmalıdır. )
( Her zaman, öz varlığımızın eşliğindeyiz. )
( Herşeyden önce, öz varlığınızla devamlı bir temas kurun, her an kendinizle olun. )
( Bir gözlem merkezi olarak bilme ve tanıma niyetiyle işe başlayın ve eylem halindeki bir sevgi merkezine dönüşün. )
( Eylem halindeki sevgi. )
( Love in action. )
( CONSCIOUSNESS and LOVE (IN SELF-EXISTENCE)
It is worthwhile to know what keeps you within the narrow confines of the known.
Love and will shall have their turn, but the ground must be prepared.
You have always the company of your own self.
First of all, establish a constant contact vs. your self, be vs. yourself all the time.
Begin as a centre of observation, deliberate cognisance, and grow into a centre of love in action. )
- ÖZYİNELEME ile YİNELEMELİ
( RECURSION vs. RECURSIVE )
- PARA TUTKUSU/HAMAN ile/ve ORUN/MEVKİ TUTKUSU/BELÂM ile/ve RUHBANLIK/İLÂH OLMA TUTKUSU
( KÂRUN ile/ve FİRAVUN ile/ve BELÂM )
( Emeğin sömürücüsü. İLE/VE Siyasetin zâlimi. İLE/VE Maneviyatın gaspçısı. )
- PARAGRAF:
AÇMAK ile/ve/||/<> OLUŞTURMAK
- PARAMEDİYAN/PARAMEDIAN[İng.] değil/yerine/= ORTAYA YAKIN
- PARANKİM/PARENCHYMA[İng.] değil/yerine/= ÖZEK DOKU
- PARANOYA/K[Fr. < Yun.] değil/yerine/= ÖTEKUŞKU/CU / ÖTEKUŞKUSAL
- PARAPSİKOLOG değil/yerine/= ÖTEUSBİLİMCİ
- PARAPSİKOLOJİK değil/yerine/= ÖTEUSBİLİMSEL
- PARMAK ile/||/<> ÖRÜMCEK PARMAK/ARAKNODAKTİLİ
- PARMAKLARDA:
BAŞ ile/ve/||/<> İŞARET ile/ve/||/<> ORTA ile/ve/||/<> YÜZÜK/ADSIZ ile/ve/||/<> SERÇE
- PATERN ANALİZ/PATTERN ANALYSIS[İng.] değil/yerine/= ÖRÜNTÜ ÇÖZÜMLEME
- PATERN[İng.] değil/yerine/= ÖRÜNTÜ | KALIP
- PATRON OLMAK ile/değil/yerine ÖRNEK VE ÖNDER OLMAK
( [not] BEING BOSS vs./but BEING EXAMPLE AND LEADER
BEING EXAMPLE AND LEADER instead of BEING BOSS )
- PATTERN MINING[İng.] değil/yerine/= ÖRÜNTÜ MADENCİLİĞİ
- PAWLOWNIA ile/ve OCALIPTUS
- PAYLAŞILABİLEN ile ÖZEL OLAN
( SİHAN: Hisseler. )
( NASÎB: Pay, kısmet. )
( BERHÛR: Hisse, nasip, pay. )
( SHARABLE vs. SPECIAL )
- PEKİŞ(TİR)MEK ile/ve/<> OLGUNLAŞ(TIR)MAK
( TO CONSOLIDATE vs./and/<> TO RIPEN )
- PENCERE değil/yerine/= ODAGÖZ
- PENTATLON'DA:
ÖNCEKİ ile/ve OLİMPİYATLARDA
( Cirit Atma, Disk Atma, Uzun Atlama, 200 metre koşusu ve 1500 metre koşusu. İLE/VE 4000 metre kros kantri koşusu, 5000 metrelik 30 engelli, 6 kros kantrili koşu, 3000 metre serbest yüzme, eskrim ve tabanca ile atış. )
( PENTATLON: Atletizmde beş yarıştan biraraya gelen bir yarışma. )
- PERDE[Fars.]/STOR[Fr. < Lat.] değil/yerine/= ÖRTÜ
( Ağaç, kumaş vb.nden yapılmış, bir kanal içinde hareket ederek açılıp kapanan perde. )
- PES ETMEK ile/değil/yerine OLGUNLAŞMAK
- PEŞİN FİYAT değil/yerine/= ÖN EDER
- PEŞİN FİYATINA TAKSİTLE değil/yerine/= ÖN EDERİNE BÖLÜŞLE
- PEŞİN değil/yerine/= ÖNCELİ
- PEŞİNAT değil/yerine/= ÖN ÖDEME
- PEYGAMBERDEVESİ ile ORKİDE PEYGAMBERDEVESİ
( NTV - Yaşam Öyküsü 1. Bölüm (İlk Adımlar)[22:40 - 28:30 arası] )
- PİLOT ÇALIŞMA/PİLOT STUDY[İng.] değil/yerine/= ÖNCÜL ÇALIŞMA
- PIRTLAMA ile OSURMA(YELLENME/GAZ ÇIKARMA/KAVARA/ZARTA[Ar.]/CARTA)
( Birinin/birilerinin yanında yelleniliyorsa ya çok büyük bir yakınlığa ya da kopuşa/uzaklaşmaya işarettir. )
( Sevgili/eş yanında yellenebilmek, ilk başlarda yakınlığın/rahatlığın bir göstergesi olsa da daha sonraları dikkatsiz tutumlarla uzaklaşmanın ya da fazla kanıksamanın göstergesi olabilir. )
( Kişilere ayrı oda verme gereğinin/isteğinin de en büyük olası nedenlerinden biridir. )
( ... ile OS[İsveççe]: Kötü koku. )
- PİSAGOR'CU SAYI ANLAYIŞI ile/ve/||/<> ORANSAL OLMAYAN SAYI
( "Antik Mısır’dan Günümüze Pisagor" yazısı için burayı tıklayınız... )
- PİSBOĞAZ/ŞİKEMPERVER[Fars.] değil/yerine/= OBUR
( Zamansız ve ayırt etmeden, eline geçeni yiyen kişi. İLE Gereğinden çok yemek yiyen, doymak bilmeyen. )
- PİŞİRME:
OCAKTA ile/ve FIRINDA ile/ve GÜNEŞİN ISITTIĞI TAŞTA
- PİŞMAN OLMAK değil/yerine/= ÖKÜNMEK
- PİTOZ/PTOSIS[İng.] değil/yerine/= ÖRGEN DÜŞÜKLÜĞÜ
- PİYANO ile/ve ORG
- PLAN/LAR ile/ve/değil/||/<>/>/>< OLAN/LAR
- PLASTİKLER'DE:
PETE[1] ile HDPE[2] ile V[3] ile LDPE[4] ile PP[5] ile PS[6] ile ÖTEKİLER[7]
( )
- PLOTINUS ile/ve/<> ORIGANES ile/ve/<> LONGINUS
- PLSI/PROBABILISTIC LATENT SEMANTIC INDEXING[İng.] değil/yerine/= OLASILIKLI GİZLİ ANLAMSAL İNDEKSLEME
- PNN/PROBABILISTIC NEURAL NETWORKS[İng.] değil/yerine/= OLASILIKSAL SİNİR AĞLARI
- POLİÇE değil/yerine/= ÖDEKÇE
- PORNOGRAFİK:
APAÇIK ile/ve/<> ÖZSÜZ GÖRÜNÜŞ
- POSTMORTEM[İng.] değil/yerine/= ÖLÜM SONRASI
- POTANSİYEL ile/ve/değil OLANAKLILIK
- POTANSİYEL ile/ve/değil OLASILIK
- POZİTİVİST değil/yerine/= OLGUCU
- POZİTİVİZM değil/yerine/= OLGUCULUK
- PRANDİYAL/PRANDIAL[İng.] değil/yerine/= ÖĞÜNE AIT
- PREDİKTİF/PREDICTIVE[İng.] değil/yerine/= ÖNGÖRDÜRÜCÜ (ETKEN)
- PREDİKTÖR/PREDICTOR[İng.] değil/yerine/= ÖNGÖRDÜRÜCÜ
- PREFABRİK değil/yerine/= ÖNYAPILI/KURMALI/KURMA
- PREHİSTORİK değil/yerine/= ÖNESKİNCİL
- PREKÜRSÖR/PRECURSOR[İng.] değil/yerine/= ÖNCÜL
- PRELIMINER/PRELIMINARY[İng.] değil/yerine/= ÖNCÜL | İLK
- PRELOAD[İng.] değil/yerine/= ÖN YÜK
- PREVANTİF/PREVENTIVE[İng.] değil/yerine/= ÖNLEYİCİ
- PRIME[İng.] değil/yerine/= ÖNCEL
- PRIMUM NIHIL NOCERE[İng.] değil/yerine/= ÖNCELİKLE ZARAR VERME
- PRİZ[Azr.] = ÖDÜL[Tr.]
- PROBABİLİZM değil/yerine/= OLASICILIK
- PRODROM[İng.] değil/yerine/= ÖNBELİRTİ
- PRODROMAL[İng.] değil/yerine/= ÖNBELİRTILİ
- PROFİLAKSİ/PROPHYLAXIS[İng.] değil/yerine/= ÖNLEME
- PROFİLAKTİK/PROPHYLACTIC[İng.] değil/yerine/= ÖNLEYİCİ
- PROKARYOTİK GÖZE ile ÖKARYOTİK GÖZE
( Çekirdek ve organeller içermeyen basit gözeler. İLE Çekirdek ve organeller içeren karmaşık gözeler. )
- PROLOG[Fr.] değil/yerine/= ÖNDEYİŞ
- PROPORSİYON/PROPORTION[İng.] değil/yerine/= ORANTI
- PROPORSİYONEL/PROPORTIONAL[İng.] değil/yerine/= ORANTILI
- PROSTELA[Yun.] değil/yerine/= ÖNLÜK
- PROTEİN değil/yerine/= ÖNBESİ
- PROTOTİP/PROTOTYPE[İng.] değil/yerine/= ÖN MODEL | İLK ÖRNEK
- PROVA[İt.] değil/yerine/= ÖNBASKI
- PSİKODRAMADA:
ISINMA ve/||/<>/> OYUN ve/||/<>/> PAYLAŞIM
- PSİKOLOJİK VE TOPLUMSAL SORUNLARIN KÖKENİNDE:
[ya] COŞKUNUN ile/ve/ya da/||/<> ÖFKENİN ile/ve/ya da/||/<> KORKUNUN DÜZENLENEMEMESİ
- QABAQ[Azr.] = ÖN, ÖNCE [Tr.]
- QUALIFIERS ile/ve/||/<> SYMBOLS ile/ve/||/<> ATTRIBUTE ile/ve/||/<> OPERATORS ile/ve/||/<> VARIABLE ile/ve/||/<> VALIDATION
- RABB KORKUSU ile/ve/<> ÖLÜM KORKUSU
( Hikmetin başlangıcıdır. İLE/VE/<> Varoluşun sürekliliğidir/sağlayıcısıdır. )
( Nitelikli varoluş. İLE/VE/<> Varoluş. )
( Yaşama bağlanma güdüsü. İLE/VE/<> Varolma dürtüsü. )
( Duyulmayan, anlam çığlığı. )
( İkisi de, O'nsuz kalma korkusudur. )
- RAHAT/LIK ile/ve ÖZGÜR/LÜK
( ÖZGÜR: Varoluş ve etkinliği öz belirlenimli. )
( COMFORT vs./and FREEDOM )
- RAHATLIK ile/ve/değil/yerine ÖZGÜVEN
- RASTGELELİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< OLASILIKLILIK
- RASYO/RATIO[İng.] değil/yerine/= ORAN
- REAGEN/REAGENT[İng.] değil/yerine/= ÖLÇÜ/MİYAR
- REDDETMEK ile ORTADAN KALDIRMAK
( Rededebilirsiniz fakat ortadan kaldıramazsınız. )
- REKLÂM ile/ve/değil OLTA
- REPARASYON/REPARATION[İng.] değil/yerine/= ONARIM
- RESTORASYON/RESTORATION[İng.] değil/yerine/= ONARIM
- RESTORASYON değil/yerine/= ÖZONARIM
- RESTORATİF/RESTORATIVE[İng.] değil/yerine/= ONARICI
- RESTORE (ETMEK) değil/yerine/= ÖZONARIM (YAPMAK)
- REVİZYON değil/yerine/= ONARIM
- REY değil/yerine/= OY
- RİDÂ'[Ar.] değil/yerine/= ÖRTÜ | HIRKA
( Belden yukarı örtülen örtü. dervişlerin kullandığı, omuzlarına attığı örtü. | Hırka. )
- RIGOR MORTIS[İng.] değil/yerine/= ÖLÜM KATILIĞI
- RİSK ALMAK ile/değil/yerine/>< ÖNLEM ALMAK
- RİYÂZÂT ORUÇ
- RİYÂZÂT ile/ve ORUÇ
( ... ile/ve SIYÂM )
( ... ile/ve RÛZE )
- RODONİT ile/||/<> ONİKS
( Pembe ve siyah renkli bir mineral. İLE/||/<> Siyah ve beyaz şeritlere sahiptir. )
- RÖLANTİDE GİTMEK ile/ve/||/<> OTOMATİK PİLOTTA GİTMEK
- ROMANTİZM:
AKIM değil ÖNCÜL
- ROMATOİD ARTRİT ile/||/<> OSTEOARTRİT
( Eklemlerde yangılanma ve bozunumu ile ilişkili bir bağışıklık sayrılığı. İLE/||/<> Eklem kıkırdağının aşınması ve bozulması. )
- RUH" değil ÖZBİLİNÇ
- RÜKÜŞ[Ar. < RUKŞE] ile ŞILLIK[Erm.] ile ŞIRFINTI ile ŞUH[Fars.] ile ÂŞÜFTE/ÂŞİFTE[< Fars.]/KOKOT[Fr. < COCOTTE] ile ÇİRKEF[Fars. < ÇİRK-ÂB: Pis/bulanık su.] ile FETTÂN[Ar. < FİTNE] ile KALTAK[Yun.] ile ÖKSE[Yun.] ile SÜRTÜK
( Gülünç bir biçimde giyinip süslenen kadın. İLE Aşırı ve bayağı biçimde süslenip boyanmış kadın. İLE Seviyesi düşük, bayağı kadın. İLE Hareketlerinde serbest. | Neşeli, şen ve oynak. | Açık saçık, utanması olmayan. İLE Çıldırırcasına seven, bu yüzden perîşan bir halde, azgın ve baştan çıkmış deli gibi olan, iffetsiz kadın. İLE İğrenç ve bulaşkan. İLE Fitne ve fesâda teşvik eden, fenâlık yapan, ayartan. | Oynak kadın. | Câzibeli, gönül alıcı. İLE İffetsiz, namussuz kadın. İLE Erkekleri kendine bağlamasını bilen çok alımlı kadın. İLE Vaktini çok gezerek geçiren, evinde oturmayan kadın. | Aynı anda birden fazla kişiyle gönül eğlendiren kadın. | Hayat kadını, fahişe. )
- RUMCA ile/değil OĞUZCA
- RÜŞVET[Ar.] değil/yerine/= ORUNÇ/URUNÇ, ETTİREÇ
- SAAT değil/yerine/= ÖYEN/ÖYLÜK/ÖYBİL/SAYAÇ
- SABİT MİTLER:
KOZMOGONİK ile/ve/<> ÖLÜM | ile/ve/<> EROS
- SABİT YÖRÜNGE(GEO) ile/ve/||/<> DÜŞÜK DÜNYA YÖRÜNGESİ(LEO) ile/ve/||/<> ORTA DÜNYA YÖRÜNGESİ(MEO) ile/ve/||/<> KUTUPSAL YÖRÜNGE VE GÜNEŞ EŞZAMANLI YÖRÜNGE(SSO) ile/ve/||/<> AKTARIM YÖRÜNGELERİ VE SABİT KONUMSAL AKTARIM YÖRÜNGESİ(GTO) ile/ve/||/<> LAGRANGE NOKTALARI(L)
- SABİT ile ÖZSEL
- SABİTLEMEK ile OTURTMAK
- SAÇ RENGİ AÇMADA:
SOMBRE ile/değil/||/<> OMBRE
( En fazla 4 ton açık renk yeğlenebilir. İLE Saçın doğal tonundan 7 ton daha açık renkler yeğlenebilir.[Saçların doğal rengi fark etmeksizin çok farklı tonda uygulanabilmektedir.] )
- SADECE KENDİ DENEYİMİNİ "YEĞLEMEK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< ÖTEKİNE (DE) İNANMAK
( Bazıları, gökyüzünde 300 trilyon yıldız olduğunu söylerseniz inanır/kabul eder ama "Şu masa, boyalı!" derseniz gidip önce bir eller.
Sen söylersin, dinlemez; doktor söyler, anında yapar.
"Köleleştirirsin", aldırmaz; "köle" dersin, "kaldırmaz". )
- SADECE O MU? ile/ve/değil O MU SADECE?
- SADECE ÖYLE OLMASI ile ÖYLE OLMASI
- SADECE ile/ve/değil/yerine ÖNCELİKLE
( [not] ONLY vs./and/but BEFORE ALL
ALWAYS/FOREVER instead of ONLY )
- SADECE ile/ve/değil ÖZELLİKLE
( ... ile/ve/değil Bİ-L-HÂSSA )
( [not] ONLY vs./and/but ESPECIALLY )
- SADED[Ar.] ile ÖZET
( Asıl konu. | Yakınlık, civar. | Düşünce, niyet, kasıt; girişim/teşebbüs. İLE ... )
- SAGİTAL EKSEN/SAGITTAL AXIS[İng.] değil/yerine/= ÖN-ARKA EKSEN
- SAĞLAMA ile/ve ONAY
( PROOF vs./and APPROVAL )
- SAĞLAMAK ile ÖNAYAK OLMAK
- SAĞLIKLI/SAĞLIKSIZ ... değil/yerine ORANTILI/ORANTISIZ ...
- SAHİP OLMAK ile/ve/değil/yerine/ya da/||/<> OLMAK
( Erich Fromm'un, "Sahip Olmak ya da Olmak" adlı kitabını da okumanızı salık veririz. )
- SAHNE ÇALMAK ile/değil ÖNEMİNE BİNAEN
- ŞAİR[Ar.]/POET[İng.] değil/yerine/= OZAN
- ŞAİR[Ar.] değil/yerine/= OZAN
( Şiir söyleyen ya da yazan kişi. | Hayal gücü geniş olan, duyarlı, duygulu kişi. )
( )
- ŞAİRÂNE[Ar.]/POETIC[İng.] değil/yerine/= OZANCA
- SAKİN/MUKİM/MÜTEMEKKİN[Ar.] değil/yerine/= OTURAN/OTURGAN/YERLEŞİK
- SAKLAMAK ile ÖRTMEK
- SALAK/LIK ile/ve "ÖKÜZ/LÜK"
- SAMPLE[İng.] değil/yerine/= ÖRNEK
- SAMPLING[İng.] değil/yerine/= ÖRNEKLEME
- SANAL GERÇEKLİK'TE:
NESNE'NİN YİTİRİLMESİ ile/ve ÖZNE'NİN YİTİRİLMESİ
- SANAT:
"PROPAGANDA" değil/yerine ÖĞRETİM
- SANAT:
UYUM ve/||/<> ORGANİK ve/||/<> BİRLİK
( Sanat, uyumlu, organik birliğin yeniden ele geçirilmesinin aracıdır. )
- SANAT ve/||/<>/< OYUN
- SANAT ve/<> ÖZGÜVEN/İMAN
- SANDALYE[Ar. < SANDALİYE] değil/yerine/= OTURGA
- SANDALYE[Ar.] değil/yerine/= OTURAK
- ŞANİ IRMAĞI'NIN:
BİR YAKASI ile/ve/<> ÖTEKİ YAKASI
( Çad. İLE/VE/<> Kamerun. )
- SANI = OPINION[İng., Fr.] = MEINUNG[Alm.] = OPINIO[Lat.]
- ŞANS ile/ve/değil OLANAK
( Şans, cesâretlinin yanındadır. )
( Kendini kanıtlaması için kendinize bir şans verin. )
( Doğru olana tutunun; şans yakında şanssızlığı alt edecektir. )
( Tedbirli ve alçakgönüllü[mütevazı] olun, şansı yakalarsınız. )
( Çalışkan ve alçakgönüllü kişiler, şansı yakalayacaktır. )
( Olgun kişi, şanssızlığın doğasını izleyerek kendini hazırlar. )
( İçten neşe, şans getirir. )
( Şanssızlık ve düşüş, kişinin kendini yönetme şekline bağlıdır. )
( [not] CHANCE vs./and/but POSSIBILITY )
( CHANCE vs./and POSSIBILITY
Give the self a chance to prove itself. )
- ŞANS ile/değil OLASILIK
( Mantıkla açıklanamayan birtakım rastlantısal olayların nedeni olan güç. | Bir olayın olabilirliği. | Bir kimsenin bilgi ve emeğinden çok, rastlantı sonucu elde ettiği elverişli durum. İLE ... )
( [not] CHANCE vs./and/but PROBABILITY
PROBABILITY instead of CHANCE )
- ŞANS ile/değil/yerine/>< ÖZEN/BAKIM
- SANTRA[İng. < Lat.] değil/yerine/= ORTA, MERKEZ
- SAR/SPECİFIC ABSORPTION RATE[İng.] değil/yerine/= ÖZGÜL SOĞURMA DEĞERİ
- SARMAŞIK ile ORMANSARMAŞIĞI/AKASMA
- SATMAK ile/ve "OKUTMAK"[argo]
- SAVAŞI KAYBETMEK:
ÖLÜNCE değil DÜŞMANA BENZEYİNCE
- SAVUNMA ile ÖNCELLEME
( TO DEFENCE vs. TO PRECEDE )
- SAYDAMLIK/ŞEFFAFLIK ile/ve/||/<> ÖZDENETİM
- SAYGI DUYMAK/GÖSTERMEK | DUYAN/GÖSTEREN:
ÖĞRENCİ(N)DEN değil ÖĞRENCİ(N/Y)E
- SAYGI/İHTİRAM[Ar.] ile OTORİTE
( Özsaygı ile. İLE Bilgi ile. )
- SAYGI ve/||/<>/> ONURLANDIRMAK
- SAYGI ile/ve/< ÖZSAYGI
( HÜRMET ile/ve/< EDEB )
( HÜRMET ile/ve/< İZZET-İ NEFS )
- ŞÂYİ HİSSE değil/yerine/= ORTAK PAYI
- SAYI/LABİLEN ile/ve/||/<> ÖLÇÜ/LEBİLEN
- SAYI ile/ve/<> ORTAK KAT
( ... İLE/VE/<> Bazı tamsayıların katı olabilecek sayı. )
- SAYIM ile/ve ÖLÇÜM
( COUNT vs./and MEASUREMENT )
- SAYMAK ile/ve ÖLÇMEK
( Matematik/aritmetik. İLE/VE Geometrik. )
( İSTİMARA[İt.]: Ölçme, değerlendirme. | Bir kabın, oylumunu ya da alabileceği miktarı hesaplama. )
- SAZ ŞAİRLERİ ile ORTAÇAĞ OZANLARI ile AŞKA DAİR KISA KOŞUKLAR SÖYLEYENLER
( MINSTRELS vs. JONGLEURS vs. MADRIGALISTS )
- SCALABILITY[İng.] değil/yerine/= ÖLÇEKLENEBİLİRLİK
- SEANS[İng.] değil/yerine/= OTURUM
- SEANS/SESSION[İng.] değil/yerine/= OTURUM
- ŞEBEKE[Ar.] değil/yerine/= ÖRÜKE
- SEBZELERİ SAKLAMADA:
BUZDOLABININ KENARI değil/yerine ORTASI
- SEÇENEK ile "ÖNCELİK"
( Onun yaşamında, onun için seçeneksek; onu, öncelik yapmayalım. )
- SEÇENEK ile/ve/<> OLANAK
( ALTERNATIVE vs./and/<> POSSIBILITY )
- SEÇKİN ile/ve/değil/yerine ÖNCÜ
- ŞEHÂBEDDİN SÜHREVERDÎ ile/ve ÖMER SÜHREVERDÎ
- ŞEKK ile/ve OLASILIKLI
- SELEF değil/yerine/= ÖNCEL
- SELEF değil/yerine/= ÖNCEL
- SELEN/SADÂ/ÇATI ve/<> ÖZ
( SADÂ: Kişinin özü. )
- SELF DETERMİNASYON değil/yerine/= ÖZ BELİRLEME/KENDİ SEÇME
- SELF SERVİS değil/yerine/= ÖZ İŞGÖRÜ
- SELF-ASSESSMENT[İng.] değil/yerine/= ÖZ DEĞERLENDİRİM
- SELF-AWARENESS[İng.] değil/yerine/= ÖZ FARKINDALIK
- SELF-IDENTITY[İng.] değil/yerine/= ÖZ KİMLİK
- SELF[İng.] değil/yerine/= ÖZ, KENDİ
- ŞEMMALARDA:
BEYAZ ile/ve/> (ORTASI) RENKLİ
( Etiyopya'lıların büründükleri kumaşlar. İLE/VE/> İleri gelenlerin şemması, iki tarafı beyaz, ortası kırmızı olan üç ekten oluşmaktadır. )
- ŞEMSİYE, UMBELLE = EZHÂR-I SAYVÂNÎYE = OMBELLE
- SENFONİ ORKESTRASI ile ODA ORKESTRASI
( 50 - 120/130 kişilik. İLE 40/30/25 kişilik. )
- SENİN, İÇİN FESAT değil/yerine ÖKÜZ ALTINDA, BUZAĞI ARAMAMAK GEREK
- SERBEST(İ) değil/yerine/= ÖZGÜR/LÜK
- SERBEST/LİK ile/ve ÖZGÜR/LÜK, HÜR/LÜK
( Fizik. İLE/VE Metafizik. )
( Her zaman bulunamayabilir. Kişinin hareketlerinin sınırlanması. İLE/VE Kendinin bilincinde olmak. )
( Kişi, farkındalıkta olduğu/kaldığı sürece özgürdür. )
( Kişinin özgür olduğunu bilmesi, kendini bilmesidir. )
( FREE/NESS vs./and FREEDOM
Physics. WITH/AND Metaphysics. )
- SERÇE ile ÖKÜZBURNU
( ... İLE Serçegillerden, gagası uzun ve çok kalın bir kuş. )
( PASSER DOMESTICUS cum CALAO )
- SEREBRAL PALSİDE, KONJENİTAL ENFEKSİYONLAR (TORCH):
TOKSOPLAZMOZ ile/ve/||/<> ÖTEKİ ENFEKSİYONLAR ile/ve/||/<> RUBELLA ile/ve/||/<> SİTOMEGALOVİRÜS ile/ve/||/<> HERPES SİMPLEKS VİRÜS
( )
- SEREBRUM'DA:
YARIK ile/ve OLUK
( FISSURE vs./and SULCUS )
- ŞEREF[Ar.] değil/yerine/= ONUR, YÜCEY
- ŞEREF[Ar.] ile/ve/değil/yerine/<>/= ONUR[Fr. HONNEUR | İng. HONOR ] (HAYSİYET)
( Toplumsal. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/= Bireysel. )
( Mal, mülk ve makamla, kişinin toplumsal konumuyla ilişkilidir. [Şerefim, develerimin sırtındadır.] )
( ŞEREFİYE: Bir kişinin geldiği makam şerefine dağıttığı bahşiş. | Kamunun karar ve etkinlikleri sonucunda, belirli bir yerdeki taşınmaz malların artan değerleri üzerinden yerel yönetimlerin aldığı bir tür taşınmaz vergisi. )
( Kendi özüne bağlılık. )
( Başkasının, birine gösterdiği saygının dayandığı kişisel değer, onur. | Toplumca benimsenmiş iyi ün. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/= Kişinin, kendine karşı duyduğu saygı, şeref, öz saygı, haysiyet, izzet-i nefis. | Başkalarının gösterdiği saygının dayandığı kişisel değer, şeref, itibar. )
- SERİ KATİL değil/yerine/= ÖLDÜRGEN
- ŞERİK[Ar.] değil/yerine/= ORTAK
- SEROTONİN ve/||/<> DOPAMİN ve/||/<> OKSİTOSİN ve/||/<> ENDORFİN
( Mutluluk hormonları. )
- SERT AĞAÇLAR ile/ve ORTA SERT AĞAÇLAR ile/ve YUMUŞAK AĞAÇLAR
( Wenge, Paduk, Pelesenk, Bubinga, Ovenkol, Dut, Zebrano. İLE/VE Maun, Sapelli, Yerli Ceviz, Akçaağaç(Kelebek). İLE/VE Ardıç, Karaağaç, Kestane. )
- SERTİFİKA[Fr.]["SERFİTİKA" değil!]/DİPLOMA[Yun.] ile ÖĞRENİM BELGESİ/ÖĞRENİBELGE
- SESSİZ KALMAK ile/ve/||/<>/> ONSUZ KALMAK
( (")Kırıldıysak.(") İLE/VE/||/<>/> Kırıldığımızı anlamıyorsa. )
- SESSİZ KALMAK ile/ve/||/<>/> ONSUZ KALMAK
( Kırıldığımızı anlamıyorsa. İLE/VE/||/<>/> Sessizliğimizden de kırıldığımızı anlamıyorsa. )