
Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim
K'LERDE
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA VE FARKINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibariyle 10849 başlık/FaRk ile birlikte,
12567 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(7/12)
- KENDİNİ GELİŞTİRMEK ile/ve/<>/> KENDİNİ YETKİNLEŞTİRMEK
( En güçlü zincirin gücü bile, zincirin en zayıf halkası kadardır. )
( MÜTEEHHİB: Kendi kendini yetiştirmiş kişi. Otodidakt. )
( TO DEVELOPE THE SELF vs./and TO PERFECT THE SELF )
- KENDİNİ GELİŞTİRMEK ve/||/<>/> KUŞAĞINI YETİŞTİRMEK
( Bugün. VE/||/<>/> Yarın. )
- KENDİNİ GELİŞTİRMEK ile/ve/<> UNUTMAK
- KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME:
GEREKSİNİMİ ile/ve/||/<>/> EĞİLİMİ
- KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME:
GEREKSİNİMİ ile/ve/||/<>/> EĞİLİMİ
- KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME GEREKSİNİMİ ile/ve/||/<>/> ONAYLANMA GEREKSİNİMİ
- KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME ile/ve/||/<>/> DİNGİNLİK
- KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME ile/ve/||/<> KENDİNE YETERLİK
- KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME ile/ve/> KENDİNİ, BAŞKASINDA GERÇEKLEŞTİRME
( TO REALIZE THE SELF vs./an/> TO REALIZE THE SELF ON SOMEONE )
- KENDİNİ:
GERÇEKLEŞTİRME ile/ve/değil/||/<>/< BOŞLAMAMA/AZIMSAMAMA
- KENDİNİ "GERÇEKLEŞTİRMEK" ile/ve/|| KENDİNİ "AŞMAK"
( Gereksinimler sıradüzenini(piramidini) yukarı doğru yapılandırmak. İLE/VE/|| Gereksinimler sıradüzenini(piramidini) aşağı doğru kökleştirebilmek. )
( TAHKİK el-ZÂT ile/ve/|| ... )
- KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRMEK ve/<>/>/< KENDİNİ GENÇLEŞTİRMEK
- KENDİNİ HAKLI ÇIKARAN >< DÜRÜST
( Kendini haklı çıkaran, dürüst değildir. )
- KENDİNİ HERKESTEN "ÜSTÜN GÖRMEK" ile/değil/yerine YALNIZLIĞINI KABUL ETMİŞ OLMAK
- KENDİNİ İSPAT (ETME ÇABASI) ile/değil/yerine KONUYU/DURUMU İSPAT
- KENDİNİ KAÇINMA değil KAÇINMA
- KENDİNİ:
KANDIRMAK ile/ve/||/<>/> KAPTIRMAK
- KENDİNİ "KASMAK" ile/değil KENDİNİ KISMAK
- KENDİNİ:
KEŞFETMEK ve/||/<>/> GELİŞTİRMEK ve/||/<>/> YÖNETMEK ve/||/<>/> GERÇEKLEŞTİRMEK
- KENDİNİ KORUMA ile/ve/<>/değil VAROLUŞUNU SÜRDÜRME
- KENDİNİ:
KÖTÜ HİSSETTİĞİNDE ile/ve/<> İYİ HİSSETTİĞİNDE
( Daha özel algıla/yorumla! İLE/VE/<> Daha genel düşün! )
- KENDİNİ "KÜÇÜMSEME" ile/ve/=/||/<>/< ÖVÜNME
- KENDİNİ KURTARAN VELİ/VELÂYET ile/ve BAŞKALARINI KURTARAN VELİ/VELÂYET
- KENDİNİ, NESNE KILMAK değil KENDİNİ KEŞFETMEK
( Alışılmış olana tutunduğunuz sürece keşif gerçekleşemez. )
( Yaşayan her şeyde kendinizi görün, o zaman, davranışlarınız, görüşünüzü ifade edecek. )
( Ne kadar çok keşfederseniz, o kadar daha keşfedilecek olan vardır. )
( Neyi keşfederim? Keşfedecek birşey bulunmadığını keşfedersiniz. )
( Kendini-keşifte ne şiddet vardır ne şiddetsizlik. )
( Özgürleşme, keşfetme özgürlüğü demektir. )
( Zihni sessiz tutun, keşfedeceksiniz! )
( Arzuları, ihtirasları terk edin, zihninizi sessiz tutun, keşfedeceksiniz. )
( Hatanızı keşfedin ve korkudan kurtulun. )
( Siz sadece kendinizsinizdir. )
( Ancak kendi farkındalığınız ve kendi çabanızla keşfettikleriniz sizin işinize her zaman yarayacak olanlardır. )
( Kendinizi düzeltmeye gereksiniminiz yoktur - sadece kendi hakkınızdaki fikirlerinizi düzeltin. )
( Discovery cannot come as long as you cling to the familiar.
See yourself in all that lives and your behaviour will express your vision.
The more you discover, the more there remains to discover.
What do I discover? You discover that there is nothing to discover.
There is neither violence nor non-violence in self-discovery.
Liberation is but the freedom to discover.
Keep your mind silent and you shall discover.
Abandon all desires, keep your mind silent and you shall discover.
Discover your mistake and be free of fear.
You are just yourself.
You need not correct yourself - only set right your idea of yourself. )
( [not] TO MAKE OBJECT THE SELF but DISCOVER THE SELF )
- KENDİNİ ... OLARAK:
TANIŞTIRMIŞ değil TANITMIŞ
- KENDİNİ ÖVEN ile/değil/yerine/>< KENDİNİ BİLEN
- KENDİNİ SAKINMAK ve/<> DAYANMAK
- KENDİNİ SAKLAMAK >< KIZMAK
( Kimse, kızdığında, kendini/özünü saklayamaz. )
- KENDİNİ/HALİNİ SIRLAMAK ile/ve/<> İLMİNİ SIRLAMAK
- KENDİNİ TANI = RECOGNIZE YOURSELF[İng.] = GNOTHI SEAUTONU
- KENDİNİ TANIMA ile/ve/<> KENDİNİ TAMAMLAMA
( Kişiyi/insanı tanımıyorsak/bilmiyorsak, hiçbir şey(i) bilmiyoruz/tanımıyoruz demektir. )
( RECOGNIZE THE SELF vs./and/<> SELF REALIZATION )
( GNOTHI SEAUTONU [Türkçe seslendirilişi: GNOTHI S' AFTON] )
- KENDİNİ TANIMA ile/ve/<> KENDİNİ TANIMLAMA
( Kendini tanımlamak üzere ve gereğiyle kendinden bahsediş, kibir değildir. )
( RECOGNIZE THE SELF vs./and/<> SELF DEFINITION )
- KENDİNİ TANIMAK
- KENDİNİ TANIMAK/BİLMEK!
- KENDİNİ TANIMAK ve/<> HİZMET ETMEK
( Kendini tanımak, başkalarıyla bir olduğunu anlayarak ve anımsayarak onlara hizmet etmeyi gerektirir. )
( RECOGNIZE THE SELF and/<> TO SERVE )
- KENDİNİ TANIMAK ve/||/<>/>/< İÇİNE DÖNMEK
- TANIMAK:
KENDİNİ ile/ve/değil/yerine/||/<> KENDİNDEKİNİ
( Sen, sende ve sana emânetsin. )
( [not] THE SELF vs./and/but WHICH YOU HAVE IN SELF
WHICH YOU HAVE IN SELF instead of THE SELF )
- KENDİNİ TANIMAK ile/ve/<> KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRMEK
( Kendiyi, kişi kuş kurar. )
(
GEREKSİNİMLER SIRADÜZENİ
Maslow'un Piramidi'nde en üst noktada (5. basamak) "Kendini Gerçekleştirme" vardır.Dördüncü basamak, "Değer, başarı, kendine saygı"dır.
Üçüncü basamak, "Ait olma ve sevgi"dir.
İkinci basamak, "Emniyet, güven, düzen ve değişmezlik"tir.
Birinci (en alt) basamak, "Açlık, susuzluk ve eşeyselliğin fizyolojik doyumu"dur.
Bir alt basamaktaki gereksinim karşılanmadan, kişinin bir üstteki değere gereksinim duyması ve gerçekleştirmesi olanaklı değildir. Bazıları varmış gibi görünse de gerektiği şekilde ve tam değildir.
Maslow, kendini gerçekleştirmiş ve kendini tanıyan kişilerde 16 ortak özellik gözlemlemiştir. Bunlar:
1- Gerçeğin bilinebilecek yönlerini, doğru olarak algılar.
2- Bilenemeyecek olanların bilinemeyeceğini, doğru olarak algılar.
3- Gerçeği olduğu gibi kabul eder.
4- Kendisini olduğu gibi kabul eder.
5- Başkalarını olduğu gibi kabul eder.
6- Yaşamın getirdiği olayları tam anlamıyla yaşayarak tadını çıkarma eğilimindedir.
7- Kendiliğinden hareket eder.
8- Yaratıcı bir biçimde davranabilir.
9- Kendine ve yaşama gülebilir.
10- İnsanlığa değer verir ve onun sorunlarını ciddiye alır.
11- Son derece yakın ve derin birkaç dostu vardır.
12- Yaşamı bir çocuğun gözü ve kalbiyle görüp yaşayabilir.
13- Gerektiğinde çok çalışır ve sorumluluğunun farkındadır.
14- Dürüsttür.
15- Çevresinin farkındadır, sürekli çevresini araştırır ve yeni şeyler dener.
16- Savunucu değildir!
)
( TO RECOGNIZE THE SELF vs./and/<> TO REALIZE THE SELF )
- KENDİNİ TANIMAK KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRMEK
- KENDİNİ TANIMAK ile/ve/> KENDİNİ İNŞÂ ETMEK
( RECOGNIZE THE SELF vs./and/> TO BUILD THE SELF )
- KENDİNİ TANIMAK ile/ve/> KENDİNİ KONUMLANDIRMAK
( Ne gezersin Şam, Buhara
Her ne ararsan Kendinde Ara! )
- KENDİNİ TANIMAK ile/ve/<> KENTİNİ TANIMAK
( Bulunulan/yaşanılan alanı/coğrafyayı/kültürü tanıyarak (da) kendini tanıyabilirsin! )
- KENDİNİ "TANIMLAMAK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KENDİNİ TANIMAK
( Yapmamız gereken tek şey, kendimizi [sınırlayıp ayırarak] tanımlama eğiliminden kurtulmaktır.[Tüm "tanımlar", yalnızca gövdemize ve onun görünümlerine özgüdür.] )
( All we need is to get rid of the tendency to define ourselves. [All definitions apply to our body only and to its expressions.] )
( [not] EXPRESS THE SELF vs./and/but/||/<>/< RECOGNIZE THE SELF
RECOGNIZE THE SELF instead of EXPRESS THE SELF )
- KENDİNİ UNUTMAK ile/ve KENDİNİ ADAMAK
( Duyarlılığı artırır. İLE/VE Yaratıcılığı artırır. )
( Kişinin kendi parçalanıp dağılmadıkça, yani muhît olmadıkça, kendinden vazgeçmez. )
( Bir göz açıp kapayıncaya kadarki zaman içinde, kişi, kendinden geçebilse... )
( Increase the sensibility. WITH/AND Increase the creativity. )
( TO FORGET THE SELF vs./and TO DEVOTE THE SELF )
- KENDİNİ "UNUTMAK" ile/ve "KENDİNİ VERMEK"
( Duyarlılığı artırır. İLE/VE Yaratıcılığı artırır. )
- KENDİNİ "UYUTMAK" ile/ve/<> KENDİNİ UNUTMAK
- KENDİNİ YALITMA (İNFİRÂD)
- KENDİNİ YETİŞTİRME ile/ve/||/<> KENDİNİ GELİŞTİRME
- KENDİNİ:
"YÜCELTEN" değil/yerine/>< ALÇALTAN
( Alçalır. DEĞİL/YERİNE/>< Yücelir. )
- BARIŞ:
KENDİNLE ve/||/<> DÜNYAYLA
( Kendiyle barışmayan, dünyayla barışamaz.
Kendinde, dünyayla barışmayan, kendiyle barışamaz. )
- KENDİNLE KALMAK ile KENDİNE KALMAK
( Hoştur. İLE Kolay değildir. )
- Kendinleyken SUS!!!
- Kendinsiz KONUŞ!!!
- KENDİR ile ÜSTÜPÜ[Yun.]
( ... İLE Gemi kalafatında, işliklerde, buharlı makinelerde, temizlik işlerinde kullanılan, didilmiş kendir. )
- KENDİSİ AÇISINDAN değil KENDİ AÇISINDAN
- KENDİSİNDEN değil KENDİNDEN
( "Sahibisi" demediğimiz gibi. )
- KENDİYLE:
BAĞDAŞMA ile/ve/||/<>/> BARIŞMA
- KENDİYLE:
DOLAN ile/ve/||/<> DOYAN
- KENDÜ ile KENDÜK[Kençek]
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Kendi. İLE Un ya da benzer şeyler konan fıçı benzeri toprak kap. )
- KENE ile YAVSI
( ... İLE Bir tür kene. )
- KENEVİR ile/ve/<>/= KENDİR
( Kendirgillerden, sapındaki liflerden halat, çuval vb. kaba örgüler yapılan, iki evcikli bir bitki. İLE/VE/<> Kenevirden yapılmış olan. )
- KENG ile KENGES ile KENGEŞ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Geniş olan. İLE Sığ. İLE Öğüt alma, düşünce, görüş alışverişi. )
- KENGEL/KENGER[Fars.] = EŞEK DİKENİ
( Birleşikgillerden, yaprakları dikenli yaban bir bitki. )
( CYNARA CARDUNCULUS )
- KENGER[Fars.]/KENGEL/EŞEK DİKENİ/YABANİ ENGİNAR ile/||/<> AKANTUS/AKANTHUS/ACANTHUS
( Birleşikgillerden, yaprakları dikenli yaban bir bitki. İLE/||/<> Eski Yunan'dan beri süsleme sanatlarında kullanılan bitkisel bir motif. )
- KENGERLER(SÜMERLER) ile/ve KHMERLER ile/ve KHOİSANLAR
( SÜMER: Mezopotamya'da yaşamış bir ulus ve bu ulustan olan kişi. )
- KENPE[Kençek] ile ...
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Bir bitki. )
- KENT/ŞEHİR EFSANELERİ ile/ve/||/<> İKİNCİ EL KAYNAK/LİTERATÜR
- KENT/ŞEHİR[Ar.] yerine/değil BALIK
- KENT ve/||/<>/> KAVRAM
( Kentin olmadığı yerde, sanat da olmaz. )
- KENT ile KÖY KENT
( ... İLE Bazı ülkelerde, kırsal bir gelişme yöntemi olarak benimsenen, kırsal yerleşme birimlerini, kente ve sanayiye uygun işlevlerle donatmayı, böylelikle kırsal alanda bir canlanma ve kalkınma yaratarak kentlere akını azaltmaya amaçlayan bir yerleşim örneği ya da önerisi. )
- KENTAL ile ...
( Bir kütle ölçüsü birimi. )
- KENTET[Fr. < QUINTETTE] değil/yerine/= BEŞLİ
- KENTİN DIŞI ile KENT MERKEZİNİN DIŞI
( Taşra. İLE Varoş. )
- KENTİN, KİŞİYE/TOPLUMA ETKİSİ/KATKISI ile/ve/değil/||/<>/>/< KİŞİNİN/TOPLUMUN, KENTE KATKISI/ETKİSİ
- KENTSEL "ÖTELEME" ile/değil/yerine/||/<>/< KENTSEL DÖNÜŞÜM
( )
- AT:
KENTTE değil/yerine TAŞRADA
- KENTTE YAŞAMAK ile/ve/değil/yerine KENTLİ OLMAK
- KENTTE YAŞAMAK KENTLİ OLMAK
- KENZ[< KÜNÛZ] ile HAZÎNE, DEFÎNE, YERALTINDA BULUNAN DEĞERLİ EŞYÂ
- KENZİ ile
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Kırmızı, yeşil, sarı ve daha pek çok renkte olabilen bir Çin kumaşı. İLE ... )
- KEOPS ile KEFREN ile MİKORİNOS
( ON CARPET/RUGS )
- KEP ile KEP[Oğuz]
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Herhangi bir şeyin kalıbı. İLE "Benzer, gibi" anlamına gelen bir ilgeç. )
- KEPÇE KUYRUK ile "ASALAK"/"PARAZİT"/ABACI/EKTİ/OTLAKÇI/TUFEYLİ
( Başkalarının sırtından geçinen kişi. İLE Başkalarının sırtından geçinen kişi. )
- KEPÇE[Fars. < KEFÇE] ile ÇEMÇE/ÇÖMÇE[Oğuz][dvnlgttrk]
( ... İLE Tahta kepçe. )
- KEPÇE ile/ya da CEZVE
- KEPÇE ile KAVRAÇ
( Sulu yiyecekleri karıştırmaya ve dağıtmaya yarayan, uzun saplı, yuvarlak ve derince kaşık. | Bu kaşığın alabildiği miktarda olan. | Erimiş madeni, kalıba dökmek için kullanılan büyük kaşık. | Tahıl, kömür, kum vb.nin yüklenip boşaltılmasında kullanılan, tek ya da iki çeneden oluşmuş motorlu araç. | Bu aracın alabildiği miktarda olan. | Gemilerde, ortasında dümen evi bulunan yuvarlak kıç çıkıntısı. | Güreşte hasmın arkasından bacakları arasına el sokma oyunu. İLE Ağır taşları tutup kaldırmaya yarayan, iki tutaklı demir araç. )
- KEPÇIR[İng. < CAPTURE] değil/yerine/= YAKALAMA
- KEPEK ile KEPEK
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Küçük. İLE Kepek[baş derisinde]. )
- KEPEK/DONRA ile KEPEK
( Saçlı derideki pulcuklar. İLE Elenen undan sonra kalan kabuk kırıntıları. )
( DANDRUFF/FURFUR vs. BRAN )
- KEPEK/KİR ile DONRA
( ... İLE Saç kepeği, baş konağı. | Kalınlaşmış, tabaka durumuna gelmiş kir. )
- KEPEKSİZ TAHİN ile/değil/yerine KEPEKLİ TAHİN
( ... İLE/DEĞİL/YERİNE Daha yoğun ve akışkanlığı daha azdır. )
- KEPENEK ile KEPENEK
( Çobanların omuzlarına aldıkları dikişsiz, kolsuz, keçeden üstlük, aba. İLE Pervane. )
- KEPEZ ile KEPEZ ile KEPEZ ile Kepez
( Yüksek tepe, dağ. | Deniz kenarındaki kaya. | Dağların oyuk, kuytu yerleri. İLE Gelin başlığı. İLE Tavuk ve kuşların ibiği ya da başındaki uzun tüyler. İLE Antalya iline bağlı ilçelerden biri. )
- KEPEZ ile/ve RESİF[Fr. < Ar.]
( Deniz kenarındaki kaya. İLE/VE Su yüzeyine kadar çıkan kaya. )
- KEPLER-62E ile/ve/||/<>/< LYRA (TAKIMYILDIZI)
( Bizden yaklaşık olarak 1.200 ışık yılı uzaklıkta bulunan Kepler-62e adlı ötegezegen, Lyra takımyıldızında bulunmaktadır. Kepler Uzay Teleskobu tarafından keşfedilen bu ötegezegen, dünya kütlesinin yaklaşık 4,5 katı kütleye sahiptir. Yarı çapı ise yaklaşık 1,6 katı kadardır. Güneşten biraz daha soğuk, yıldızının etrafında dönen 5 gezegenden biri olan Kepler-62e'nin yüzey sıcaklığı, yaklaşık olarak 29°C'dir. Yıldızı etrafındaki bir turu ise 122,4 gün sürmektedir. )
- KEPMEK = ÇÖKMEK/YIKILMAK
- KER[Ar.] ile KERH[Ar.]
( Sağır. | Kuvvet, kudret. | Merâm ve maksat. İLE İğrenme, tiksinme, hoşlanmama. | Zorlama. )
- KERÂHET[Ar.] ile NUFÛRU'T-TAB'[Ar.]
- KERÂMÂT-I DİNNİYE ile/ve/değil/yerine/<>/> KERÂMÂT-I FENNİYE
- KERÂMET ile/ve İSTİDRÂC[< DERECE]
( İki ayak üzerinde durabilmek, en büyük kerâmettir. )
( Kerem, bağış. | İkram, ağırlama. | Ermiş kişilerin, velîlerin gösterdiklerine inanılan, doğaüstü, şaşkınlık uyandırıcı davranış ya da durum. | Ermişçesine yapılan iş, hareket ya da söylenilen söz/düşünce. | Olağanüstü durum. İLE Derece derece çıkarmak ya da indirmek. | Fâsık ya da kâfir olduğu halde, birinin gösterdiği harika. )
- KERÂMET ve/||/<>/< İSTİKÂMET
( En büyük kerâmet, istikâmet üzere olmaktır. )
- KERÂMET ile/>< KERÂHET
( Kerâmetin ilk tecellisi kerâmet de, tekrarı kerâhet. )
( Kerâmet, yapılır da terk edilirse kerâmettir, terk edilmezse kerâhettir. )
( Maneviyat yolunda yürüyenlerin yoluna kerâmet de çıkabilir. Orayı geçerse kerâmet de, orada kalırsa kerâhet. )
( Kerâmet görme ya da gösterme çabası bir tür küfürdür. )
( Kerâmeti beğenip orada kalanlar küfür ehlidir. )
( Kerameti gösterenlerin çoğunluğu, oraya saplanıp kalır. İnsan böyle olacaksa bu yola hiç girmesin daha iyi. )
( Kerâmetin kime yararı var ki? Kimin kudretini kime gösteriyorsun? Kerâmet gösterenler, daha bu yolun büyüklüğünü idrak edememiş olanlardır. Kerâmet çocuk oyuncağıdır. İnsan büyüdükten sonra, çocuk oyuncağıyla uğraşır mı? )
( Bağış, kerem. | İkram, ağırlama. | Velîlerin, gerektiğinde, gösterdikleri olağanüstü durum. | Ermişcesine yapılan iş, hareket ya da söylenilen söz, düşünce. İLE/>< İğrenme, tiksinme. | İstemeyerek, baskı ile yapma. | [şer'î] Bir halin/hareketin, açık ve kesin bir biçimde değil, delâlet suretiyle men olunması. )
- KERÂMET ile/ve/değil KESKİN ZEKÂ
( Keskin zekâ, kerâmete kıç attırır. )
- KERÂMET ile MÂRİFET
- KERÂMET değil/yerine RIZÂ
- KERÂMET ve/<> SAADET
( İlmin ikramları. )
- KERATA[Yun.] yerine ÇEKECEK
( Karısı tarafından aldatılan erkek. | Sevgi ile söylenilen sitem sözü. | Ayakkabı çekeceği. )
- KERATİN ile KREATİN
( Saç, deri ve tırnak gibi yapıları oluşturan lifli bir protein türüdür. [Bu yapıları korumak, güçlendirmek ve esneklik kazandırmak için önemlidir. Gövde tarafından üretilebildiği gibi dışarıdan besinler ya da kozmetik ürünler yoluyla da alınabilir.][İnsan saçı ve tırnağının yanı sıra, hayvanların pençe ve toynaklarında, kuşların tüylerinde, oklu kirpilerin dikenlerinde, armadillo ile kaplumbağaların kabuklarında bulunan proteindir.] İLE Gövdede doğal olarak üretilen ve kaslarda enerji sağlayan bir amino asittir. [Ağırlık çalışanlar, sporcular ve yaşlılar tarafından kas kütlesi, güç ve performansı artırmak için gıda desteği olarak kullanılmaktadır. Kreatin monohidrat, piyasada en yaygın ve bilinen kreatin biçimidir. Kreatin monohidrat, kreatin molekülüne bir su molekülü bağlanmış durumudur. Kreatin monohidrat, gövdeye alındığında kreatin fosfat adı verilen bir bileşiğe dönüşür ve kaslarda enerji üretimine katılır.] )
- KERATİT ile/||/<> KONJONKTİVİT
( Kornea yangısı. İLE/||/<> Gözün konjonktiva tabakasının yangılanması. )
- KERATİT ile/||/<> KONJONKTİVİT
( Kornea yangısı ile gözde kızarıklık ve ağrı. İLE/||/<> Gözün konjonktiva tabakasının yangılanması ile kızarıklık ve sulanma. )
- KERATOKONUS ile/||/<> ASTİGMATİZM
( Kornea biçiminin konik duruma gelmesi ile ilişkili bir göz sayrılığı. İLE/||/<> Gözdeki kornea ya da lensin düzensiz eğriliği nedeniyle bulanık görme. )
- KERATOKONUS ile/||/<> KATARAKT
( Kornea biçiminin konik duruma gelmesi ile ilişkili bir göz sayrılığı. | Kornea biçiminin bozulması ile görme kaybı. İLE/||/<> Göz merceğinin bulanıklaşması ile görme kaybı. )
- KERATOKONUS ile/||/<> PTERJİUM
( Kornea biçiminin konik duruma gelmesi ile ilişkili bir göz sayrılığı. İLE/||/<> Gözün beyaz bölümünde büyüyen ve korneaya doğru ilerleyen bir doku. )
- KERBELÂ ile KURB-U ÂLÂ
- KERDE ile ...
( Sebze fideliği. )
- ... KERE ile/ve/||/<>/> "AŞK KERE"
- KERE ile/ve KARE
- DEFA/KERE[Ar.] değil/yerine/= KEZ
- KERE ile "POSTA"
- KEREKÜ[Türkmen] ile KEREKÜ[toplum]
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Çadır. İLE Kışlık ev. )
- KEREM[Yukarı/Aşağı Çin] ile KEREM[Ar.]
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Yer altında bulunan ev. İLE İyilik, cömertlik. )
- KEREM ve/<> İNFÂK
- KEREM ile/ve/||/<>/>/< SEHÂVET
( İkram. İLE/VE/||/<>/>/< Cömertlik. )
- KEREM[Ar.] ile/ve/||/<>/> TEKRÎM[Ar. < KEREM]
( Vermek. | İyilik. | Cömertlik. | Verdiğinde gözü olmamak/kalmamak. İLE/VE/||/<>/> Saygı gösterme, ululama. | Cömertlik. )
- KEREN ile/değil KARAN
( Boynuzlu. İLE/DEĞİL Parlamak. )
( )
- KERESTE[Fars. < KERASTE] ile/= KALAS[< Romanya'da Galati kenti]
( Tomrukların boyuna biçilmesiyle elde edilen ve marangozlukla inşaatta kullanılan nitelikli ağaç. | Ayakkabı yapımında kullanılan gereç. | Kaba saba kişi, "kalas". İLE/= Kalın biçilmiş uzun tahta. | Ahşap yapılarda kiriş olarak kullanılan kalın biçilmiş uzun tahta. | Kaba, anlayışsız kişi, "kereste". )
- KERESTE ile PELESENK[Ar.]
( ... İLE Türlü bitkilerden çıkarılan, kokulu bir reçine. | Pelesenkağacından elde edilen değerli kereste. )
- KEREVİZ ile KIBRIS KEREVİZİ
- KEREVİZ ile SU KEREVİZİ
( APIUM GRAVEOLENS RAPACEUM cum VALLISNERIA SPIRALIS )
( CELERY vs. WILD CELERY )
- KEREVİZ ile TURP
( Yüksek tansiyon sorunu olanların pek kullanmaması salık verilmektedir. İLE ... )
( KEREFS ile ...
ECMÛD[bot.] ile ... )
( CELERY ROOT vs. RADISH )
( APIUM GRAVEOLENS cum RAPHANUS SATIVUS )
- KERHÂNE ile KÂRHÂNE
- KERHEN değil/yerine/= İĞRENEREK/TİKSİNEREK
- KERHEN değil/yerine/= İSTEMEYEREK/GÖNÜLSÜZCE
- KERÎ ile KERÎ[Fars.] ile KERÎH[Ar. < KERH]
( Kazmak. İLE Örümcek ağı. | Sağırlık. İLE İğrenç, çirkin. | Pis kokan. )
- KERİM ile MUHSİN
- KERİM ile PERDE
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Desenli perde. İLE ... )
- KERİŞ[Oğuz] ile KERİŞ ile KERİŞ ile KERİŞ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Tırmanılabilecek bir dağ doruğu. İLE Yağır, atın sırtı. İLE Kavgada, çatışmada direnç gösterme. İLE Kavga, çatışma. )
- KERİZ[argo. < KERES] ile KERİZ[Fars. < KARIZ]
( Kumar. | Kolayca kandırılabilen kişi; aptal. | Bir çeşit sazlı sözlü oyun. | Bu oyunun havası. İLE Lağım. | Çirkef.[Fars. < ÇİRK+AB: Pis/bulanık su.] )
- KERJÜ ile KERŞEGÜ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Misket. | Saçma. İLE Sırtında yaralar bulunan [hayvan/at]. )
- KERKENEZ ile ALA KERKENEZ
( ... İLE Eril olanları, tepelerindeki kızıl leke ve mavi-gri kanatlarıyla ayrılırlar. )
( ... İLE Atlantik ötesinden gelen nadir rastlananlardandır. )
( Keskin görüşlerinin yanısıra mor ötesi görüşe de sahiptir. İLE ... )
( ... vs. AMERICAN KESTREL )
( ... cum FALCO SPARVERIUS )
- KERKENEZ ile KÜÇÜK KERKENEZ
( ... İLE Bozkır benzeri açık arazilerde yaşarlar. [Kaya yarlarında, evler ve harabelerde sürüler halinde yuva yaparlar.] )
( ... İLE Dişil ve genç olanlarını kerkenezden ayırmak pek kolay değildir. )
( ... vs. LESSER KESTREL )
( ... cum FALCO NAUMANNI )
- KERKİ ile KERPİÇ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Keser. İLE Kerpiç. )
- KERPETEN ile DAVYA
( ... İLE Diş çekme kerpeteni. )
- KERPİÇ/HIŞT[Fars.] EV ile TORLUK
( ... İLE Toprak kulübe. )
- KERRAKE/KERÂKE[Ar.] değil/yerine/= ÜSTLÜK
( İnce softan hafif ve dar bir üstlük. )
- KERRAT[Ar.] (CETVELİ) değil/yerine/= ÇARPMA/ÇARPIM (TABLOSU)
- KERTENKELE/ELÖPEN/ZİZİRO[Kıbrıs'ta] ile ÇÖLVARANI/KEÇİEMEN/GÜMGÜM[Kürtçe]
( ... cum VARANUS GRINISUS )
- KERTENKELE, KELER ile KELER
( ... İLE/VE Küçük köpekbalığı. )
- KERTENKELE/YILAN ile/değil OLUKLU KERTENKELE
( ... İLE Ayakları olmayan bir kertenkeledir. Hızlı hareket edemez. Derisinin içinde kemik pullar bulunur. Akciğeri genişlesin ve soluk alabilsin diye bu kemik pulların olmadığı oluklar vardır. Adını da bu oluklardan alır. Isırmazlar. Karınca, termit ve küçük böceklerle beslenirler. Tarım zararlılarını tüketirler. Zehirli değillerdir. Lütfen yılan korkusu ya da başka nedenlerle öldürmeyiniz! )
( )
( ... cum PSEUDOPUS APODUS )
- KERTENKELE ile AĞAÇ KERTENKELESİ
( ... İLE )
( ... cum ACANTHOSAURA LEPIDOGASTER )
- KERTENKELE ile BABAKÖŞ
( ... İLE Ayaksız olmasından dolayı yılan sanılan, solucanla beslenen bir tür kertenkele. )
( ... cum ANGUIS FRAGILIS )
- KERTENKELE ile BOZUMCA
( ... İLE Kurşun renginde bir kertenkele. )
- KERTENKELE ile ÇAKIL SIRTLI KERTENKELE
- KERTENKELE ile DEMİR ZIRHLI DİKENLİ KERTENKELE
- KERTENKELE ile DENİZ KERTENKELESİ / MAVİ EJDERHA / MAVİ DENİZ TAVŞANI
- KERTENKELE ile/ve DİKENLİ ŞEYTAN
- KERTENKELE ile/ve GEKO
- KERTENKELE ile GİLA KERTENKELESİ/"CANAVARI"
( ... İLE Amerika'nın, tek zehirli kertenkelesidir. )
- KERTENKELE ile HALKA KUYRUKLU KERTENKELE
( ... İLE Papua Yeni Gine'nin Louisiade Takımadaları'nda yaşayan, endemik bir kertenkele türüdür. )
( GECKO vs. RING-TAILED GECKO )
( ... cum CYRTODACTYLUS LOUISIADENSIS )
- KERTENKELE ile HIZLI KERTENKELE
( LIZARD vs. SWIFT )
( LACERTILIA/SAURIA cum SCELOPORUS/UTA )
- KERTENKELE ile KAPLAN KERTENKELE(ALTIN TEGU)
( ... cum TUPINAMBIS TEGUIXIN )
- KERTENKELE ile MADAGASKAR KERTENKELELERİ
- KERTENKELE ile MADELLA KERTENKELESİ
- KERTENKELE ile MAVİ DİLLİ KERTENKELE
- KERTENKELE ile/ve MAVİ KAMÇI KUYRUK KERTENKELE
( ... İLE/VE ABC Adaları'nda yaşamaktalardır. )
( Eril kertenkeleler, (dişil) eşlerini de avlayarak yiyebilirler. )
- KERTENKELE ile/ve MONİTÖR KERTENKELE/KAYA MONİTÖRÜ
- KERTENKELE ile/değil OLM/İNSAN BALIĞI
( )
( Toprak altında kalmış su kanallarında yaşar ve tamamen kördür. [Ortalama olarak 20-30 santimetre boyundadır.] )
( ... cum PROTEUS ANGUINUS )
- KERTENKELE ile PEYGAMBER/PİGME KERTENKELESİ
( ... İLE Su üzerinde yürüyebilir. )
( ... İLE Çok küçük ve çok hafiftir. [Suyun zarını delmeyecek kadar hafiftir.] )
( ... İLE Brezilya'da yaşar. )
- KERTENKELE ile SAKANGUR
- KERTENKELE ile SU ANÖLÜ
( ... İLE Kosta Rika ve Orta Amerika'da görülmektedir.[Burnundan çıkardığı hava baloncuğu sayesinde su altında bulunduğu sırada tıpkı bir dalgıç gibi soluk alabiliyor.][18 dakikaya kadar su altında durabiliyor.] )
- KERTENKELE ile SU KERTENKELESİ
( ... İLE Karınaltı ölümcül bakterileri [tetradotoksin] ile kendini yutan hayvanların ölümüne neden olarak kurtulur. )
- KERTENKELE ile TUXTLA GECE KERTENKELESİ
( ... cum LEPIDOPHYMA TYXTLAE )
- KERTENKELE ile/değil UÇAN KERTENKELE
( ... İLE/DEĞİL Güneydoğu Asya'ya özgü bir kertenkele türüdür. Draco cinsinin öteki üyeleri gibi bu tür de "patagia" adı verilen cildin kanat gibi yan uzantılarını kullanarak kayma yeteneğine sahiptir.
Kuyruk da katılarak 22 cm.'e kadar uzayan bu tür, koyu ten üzerine, koyu renk beneklere sahiptir. Erilin patagium'u, koyu renkli çizgiler ile açık turuncu renktedir. Dişilin patagium'u ise çizgiler yerine düzensiz işaretlere sahiptir. Draco volans türlerinin kanatları, kanatlarının iskeletini oluşturan kaburgalarıyla desteklenir. Fakat uzun kaburga kemikleri, kanatları oluşturmaya yardımcı olmasına karşın solunum yardımcı olmaz.
Tür, gündüzleri etkindir ve genel olarak ağaçlarda yaşar. )
( ... İLE/DEĞİL )
( ... İLE/DEĞİL )
( ... cum DRACO VOLANS )
- KERTENKELE ile UYKULU KERTENKELE
- KERTENKELE ile VARAN
- KERTENKELE ile VASİLİS KERTENKELESİ
( ... İLE Doğadaki en hızlı hayvandır. )
- KERTENKELE ile VERDÂNE[Ar.]
( ... İLE Koca başlı kertenkele. )
- KERTENKELE ile YILAN GÖZLÜ KERTENKELE
( ... vs. OPHISOPS ELEGANS )
- KERTENKELE ile/değil YUSUFÇUK
- KERTENKELE ile ZÜMRÜT KERTENKELE
( ... cum LACERTA VIRIDIS )
- KERTERİZ[Yun.] (ALMA) değil/yerine/= ÖLÇME, ÖLÇÜ ALMA
( Bir yerin nerede bulunduğunu pusula ile ölçme. Denizcilerin, denizde sığlıkları belirlemek için kullandıkları imlerin tümü. )
- KERTİK/KERTÜK ile ÇENTİK
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Ekmeğin ya da benzer bir şeyin çetelesini tutmak için tahtanın üzerine açılan çentik. İLE ... )
- KERTMEK = ÇENTME/SÜRTÜNME
( Bir şeyin kenarında kertik açmak. | Sertçe sürtünmek. )
- KERTÜ ile KERTÜ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Ant, yemin. İLE Yalnızca hakikatin olduğu yer. )
- KERVAN ile/ve AĞIR KERVAN
( ... İLE/VE Hacca giden kervan. )
- KE'S[çoğ. KÂSÂT, KÜÛS] ile KES[Fars. | çoğ. KESÂN]
( İçi dolu kap/çanak. | Bardak, kadeh. | Şarap dolu bardak/kadeh. | Çanak. Çiçeğin en dışında bulunan yeşil yaprakların hepsi. İLE Kişi, kimse.[HER-KES: Her bir kişi, her kim olursa olsun] )
- KES ile ÇELEBİ/ELMİK
( İri saman. İLE Buğday karışık iri saman. )
- KES ile KES ile KES
( Genellikle yakmak için kullanılan iri saman. İLE Jimnastik ayakkabısı. İLE Ayırma, parçalama, doğramanın buyruk kipi. )
- KESÂFET ile/ve ARZİYET
( Yoğunluk. İLE/VE Ağırlık. )
- KESÂFET[Ar.] ile KESÂFET[Ar.]
( Bulanıklık, açık ve berrak olmayış. İLE Sıklık, tokluk. | [fizik] Kalabalık, koyuluk, kalınlık, yoğunluk. [DENSITY(İng.), DENSITÉ(Fr.)] | Saydam/şeffaf olmama. | Kalabalık, çokluk. )
- KESÂFET ile/ve KESÂFET
- KESÂFET ile TEMERKUZ
- KEŞÂN KEŞÂN[Fars.]
( Zorla, sürükleye sürükleye, çeke çeke götürerek. )
- KEŞÂN[Ar. < KEŞ][Fars.] ile KEŞÂN[Fars.]
( Çekenler, çekiciler. İLE Çeken, çekerek. )
- KESAT[Ar. < KESÂD] değil/yerine/= DURGUNLUK, YOKLUK, KITLIK
- KESB/KÂSIB ile/ve HALK/HÂLİK
( Kişinin istemesi. İLE/VE Onun istemesi. )
- KESB[Ar.] ile KEDH[Ar.]
- KESBE[Çigil] ile VERGİ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Köyün muhtarının ark ya da çeşme yapımına katılmayanlardan aldığı tazminat. İLE ... )
- KESE[Fars. < KÎSE] ile TULUMCUK
( Organizmanın bazı boşlukları. İLE İç kulakta, yarım daire kanallarına bağlı küçük kese. | Bitkilerde yüzmeyi kolaylaştıran, tulum biçiminde küçük kese. )
- KESE ile HARTUÇ[Fr. < İt.]
( ... İLE Merminin arkasından namluya sürülen bezden ya da kartondan, barut kesesi. )
- KESE[Fars. < KÎSE] ile KESE ile HAVA KESESİ
( Cepte taşınan, içine para, tütün vb. konulan, kumaştan ya da örgüden küçük torba. | Bu küçük torba miktarında olan. | Bazı şeylerin üzerine geçirilen, kumaştan çanta biçiminde kap. | Yıkanırken kir çıkartmak için ele geçirilen, gövdeyi ovmaya yarayan, bürümcükten, cep biçiminde bez. | Birinin mal varlığı. | Organizmanın bazı boşlukları. | Su bitkilerinde içi hava ile dolu olan ve bitkinin suda yüzer durumda kalmasını sağlayan şişkinlik. | Beş yüz kuruşluk para birimi. İLE Kısa, kestirme yol. İLE ... )
( POUCH vs. SAC vs. AIR SAC )
- KESE ile KESECİK
( Organizmanın bazı boşlukları. İLE Kulağın dolambacında bulunan ve lenf ile dolu olan küçük zarsı örgen. )
- KESE/BEDRE ile ...
( 500 kuruş. )
- KESEK ile KESEK
( Bel, çapa ya da sabanın topraktan kaldırdığı iri parça. | Çimen yapmak için üzerindeki otuyla birlikte çıkarılmış çayır parçası. İLE Tezek. )
- KESELİ MEMELİLER ile/ve PLASENTALI MEMELİLER
( KÎSİYYE ile/ve ... )
( Plantigale, Keseli köstebek, Şeker Planörü, Wombat, Tazmanya Canavarı, Kanguru. İLE/VE Geyik faresi, Köstebek, Uçan sincap, Marmot, Obur, Patagonya manası. )
- KESELİ SIÇANLARDA:
KESELİ ile BASİT KESELİ ile BEYAZ KULAKLI ile BÜYÜK KULAKLI ile ANDEAN BEYAZ KULAKLI ile GUIAN BEYAZ KULAKLI ile KUZEY AMERİKA
(
KESELİ SIÇAN
ile
BASİT KESELİ SIÇAN
ile
BEYAZ KULAKLIKESELİ SIÇAN
ile
BÜYÜK KULAKLI KESELİ SIÇAN
ile
ANDEAN BEYAZ KULAKLI KESELİ SIÇAN
ile
...
GUIANAN BEYAZ KULAKLI KESELİ SIÇAN )
( OPPOSSUMS: OPPOSSUM vs. COMMON OPPOSSUM vs. WHITE-EARED OPPOSSUM vs. BIG-EARED OPPOSSUM vs. ANDEAN WHITE-EARED OPPOSSUM vs. GUIANAN WHITE-EARED OPPOSSUM )
( DIDELPHIS: DIDELPHIS VIRGINIANA cum DIDELPHIS MARSUPIALIS cum DIDELPHIS ALBIVENTRIS cum DIDELPHIS AURITA cum DIDELPHIS PERNIGRA cum DIDELPHIS IMPERFECTA )
- KESER" ya da "RENDE" GİBİ OLMAK değil/yerine "TESTERE" GİBİ OLMAK
( "Hep bana, hep bana." YA DA "Hep sana, hep sana." DEĞİL/YERİNE Hem sana, hem bana. )
( Olma! Keser gibi hep bana, hep bana
ya da rende gibi hep sana, hep sana/ona...
Ol! Testere gibi hem sana, hem bana... )
- | KESER ya da RENDE | ile/değil/yerine/>< KOL HIZARI
( | Kendine yontar. YA DA Ötekine/dışarıya yontar. | İLE/DEĞİL/YERİNE/>< İki tarafa da yontar. )
- KESER ile AYDEMİR
( ... İLE Yüzü kavisli olan bir çeşit keser. )
- KEŞF ETMEK ile/ve AÇIKLAMAK ile/ve YARARLANMAK
( Deney/İcat. İLE/VE Temsil, tasvir. İLE/VE ... )
( TO DISCOVER vs./and TO DESCRIBE vs./and TO BENEFIT )
- KEŞF ile AÇMA, MEYDANA ÇIKARMA | GİZLİ BİR ŞEYİ BULMA | BİR SIRRI ÖĞRENME | BİR ŞEYİN OLACAĞINI ÖNCEDEN ANLAMA | ALLAH TARAFINDAN İLHAM OLUNMA | KALDIRMAK
( AÇMA, MEYDANA ÇIKARMA | GİZLİ BİR ŞEYİ BULMA | BİR SIRRI ÖĞRENME | BİR ŞEYİN OLACAĞINI ÖNCEDEN ANLAMA | ALLAH TARAFINDAN İLHAM OLUNMA | KALDIRMAK )
- KEŞF ile İCÂD ile İNŞÂ
- KEŞF ile/ve/değil SONUÇ
( Felsefede/tasavvufta. İLE/VE/DEĞİL Bilimde. )
- KEŞFEDEREK DENEYİMLEDİKLERİMİZ ile/ve/||/<> DENEYİMLEYEREK KEŞFETTİKLERİMİZ
- KEŞFETMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< FARKETMEK
- KEŞFETMELİ!
- KEŞF-İ KUBÛR ile/ve KEŞF-İ KULÛB
- KE'SÎ[Ar. < KE'S] ile KESÎ[Fars.]
( Kadehle, bardakla, çanakla ilgili, onlara benzer. | [botanik] Çanaksı. İLE Bir kişi. | İnsanlık, mertlik. )
- KESİCİ DİŞLER ile/ve KÖPEK DİŞLERİ ile/ve ÖĞÜTÜCÜ DİŞLER (KÜÇÜK AZI DİŞLERİ ile/ve BÜYÜK AZI DİŞLERİ)
( ... ile/ve ... ile/ve TÂHİNE[çoğ. TAVÂHİN] (NÂB[çoğ. ENYÂB] ile/ve ÂZİME) )
( INCISORS vs./and CANINE vs./and (PREMOLARS vs./and MOLARS) )
( ... avec/et ... avec/et MOLAIRE )
- KESİCİ ile/ve/||/<> DELİCİ ile/ve/||/<> AŞINDIRICI
- KEŞİDE[Fars.] değil/yerine/= ÇEKİLİŞ
( Banka ve her tür piyango ikramiyesinde çekme. | Arap harfli yazıda bazı harflerin baş tarafı yazıldıktan sonra süs için çekilen uzatma. )
- KEŞİF ile/ve/> AYIRDINDALIK
( CONSCIENCE/CONSCIOUS vs./and/> DISTINGUISHNESS )
- KEŞİF değil/yerine/= BULUŞ
- KEŞİF ile/ve/> FARKINDALIK
( CONSCIENCE/CONSCIOUS vs./and/> AWARENESS )
- KEŞİF ile/ve/= HAKİKAT
( Ancak hakikat/i olanlar keşfedilir. )
- KEŞİF ile/ve/||/<>/> İŞGAL ile/ve/||/<>/> YERLEŞME ile/ve/||/<>/> SÖMÜRÜ
- KESİF[Ar.] ile KEŞİF[Ar. < KEŞF]
( Yoğun. | Saydam olmayan. | Sık. İLE Ortaya çıkarma, meydana çıkarma. | Var olduğu bilinmeyen bir şeyin ortaya çıkarılması. | Gizli olan bir şey hakkında geniş bilgi edinme. | Bir şeyin olacağını önceden anlama, sezme, tahmin. | Bir olay ya da durumun oluş nedenlerini anlayabilmek için yerinde inceleme yapma. )
- KEŞİF ile/ve/||/<>/> ORTAYA ÇIKARMA
- KEŞİF ile/ve RİYÂZÂT
( Mistisizm(İşrâkilik). İLE/VE Tasavvuf. )
- KEŞİF ile/ve RİYÂZÂT(UYGULAMA)
( Mistisizm (İşrâkîlik). İLE/VE Tasavvuf. )
- KESİF[Ar.] değil/yerine/= YOĞUN
( Oylumuna oranla, ağırlığı çok olan. | Koyu, kalın. | Etkisi güçlü olan.[koku vb.] | Artmış, çoğalmış bir durumda olan. | Dolu, sıkı, çok. | Kaba, kalın, iri.[elek, iğne için] )
- KEŞİF(/KAŞİF) ile İCAT(/MUCİT)
- KESİK ile/ve/||/<> KÂĞIT KESİĞİ
- KESİK/Lİ ile EKSİK/Lİ
- KESİLECEK ŞEY ÜZERİNDE BIÇAĞI ÇEVİRMEK[İTMEK/BASTIRMAK değil!]
- KESİLECEK ŞEYİN ÜZERİNDE, BIÇAĞI:
İTMEK/BASTIRMAK değil/yerine ÇEVİRMEK
- KESİLECEK ŞEYİN ÜZERİNDE BIÇAĞI:
İTMEK/BASTIRMAK değil/yerine ÇEVİRMEK/YUVARLAMAK
- KESİLMEK ile TIKANMAK
- KESİLMİŞ VE BEKLETİLMİŞ KARPUZ/KAVUN'UN KESİK YÜZEYİNİ:
BIÇAKLA TARAMAK ya da İNCECİK KESEREK SUNMAK!
- KESİM ve/||/<>/> DİKİM
- KESİMDE:
BIÇAK İLE ile/değil/yerine İP İLE
- ... KESİMİ ile/ve ... TAKIMI
- KESİN BİLGİ ile/ve/değil/yerine YETKİN BİLGİ
- KESİN DÜŞÜNCE ile/değil/yerine TEMEL DÜŞÜNCE
- KESİN İFADE ile OLANAKLIYSA/MÜMKÜNSE
- KESİN İFADELER ile GENİŞ ZAMANLI İFADELER
( Vardır. İLE Var. )
- KESİN OLAN ÜZERİNE ile/ve/değil/yerine OLASILIK ÜZERİNE
( [not] ON CERTAINTY vs./and/but ON PROBABLITY
ON PROBABLITY instead of ON CERTAINTY )
- KESİN ile KESKİN
( DEFINITE vs. KEEN )
- KESİN ile MÜKEMMEL
( Siz, zâten mükemmelsiniz. )
( Mükemmelsiniz, yalnızca bunu bilmiyorsunuz. )
( Mükemmel olan, tüm mükemmelliklerin kaynağına geri döner. )
( Şeyler, kendi mükemmelliklerinden ötürü yıkılır. )
( Mutlak mükemmellik, Şimdi ve Burada'dır. )
( DEFINITE vs. EXCELLENT
You are already perfect.
You are perfect, only you don't know it.
What is perfect, returns to the source of all perfection.
Things get destroyed by their own perfection. )
- KESİNCİLİK/ABSOLUTİZM ile GÖRELİLİK/RELATİVİZM
( Mutlak ve evrensel doğruların varlığını savunan görüş. İLE Doğruların kişi, kültür ya da bağlama göre değiştiğini savunan görüş. )
- KESİNKES/KESİN KEZ = KESİNLİKLE
- KESİNLEŞTİRME ile/değil/yerine/>< BULANIKLAŞTIRMA
( TO BECOME DEFINITE vs./and TO BECOME TURBIDITY )
- KESİNLİK ile/ve/değil BİLGİ
( [not] CERTAINTY vs./and/but KNOWLEDGE )
- KESİN/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİLİM/SEL
- KESİNLİK ile/ve DAKİKLİK
- KESİNLİK ile/ve/||/<> ELE AVUCA SIĞMAMA
- KESİNLİK(YAKÎN) ve/<> HUZUR
- KESİN/LİK ile KATI/LIK
( CERTAINTY vs. STERN/NESS )
- KESİN/LİK ile "KATI/LIK"
- KESİNLİK ile/ve/değil KESİNLİĞİN OLANAKSIZLIĞI
( [not] CERTAINTY vs./and/but IMPOSSIBILITY OF CERTAINTY )
- KESİNLİK ile/ve/değil/yerine MATEMATİKSELLİK
- KESİNLİK ile/ve/değil/yerine/|| OLASILIKLI KESİNLİK
( [not] CERTAINTY vs./and/but/|| PROBABLE CERTAINTY
PROBABLE CERTAINTY instead of CERTAINTY )
- KESİNLİK ile/ve/değil/||/<>/> PEKİNLİK
( Nesneler/doga/fizik/matematik için. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Kişide, zihinde, kavramda, süreçte. )
- KESİN/LİK ile SABİT/LİK
( DEFINITE vs. FIXED )
- KESİNLİK = YAKÎN, MEVSUKİYET = CERTAINTY, CERTITUDE[İng.] = CERTITUDE[Fr.] = GEWISSHEIT[Alm.] = CERTITUDO[Lat.]
- KESİNLİK değil/yerine/>< YAKLAŞIM / YAKINLIK
- KESİN/LİK ile/ve/değil/yerine YETKİN/LİK
- KESİNLİKLE" ile/ve/değil "TAMAMEN"
( KATİYEN ile/ve/değil KÜLLİYEN )
- KESİNTİ ve FARKINDALIK
( INTERRUPTION and AWARENESS )
- KESİNTİ ile KESENEK
( Kesilen parça, kırpıntı. | Bir işin bir süre için durması, inkıta. | Ödenilen bir paradan herhangi bir nedenle kesilen bölüm. İLE Görevlilerin aylıklarından her ay belirli oranda kesilip bir sosyal güvenlik kurumuna yatırılan para. | Fabrika, çiftlik vb. gelir kaynaklarının gelirini satın alma işi, iltizam. )
- KESÎR[Ar. < KESRET] ile KESÎR[Ar.] ile KESR[Ar. çoğ. KÜSÛR]
( Çok çok olan, bol. | Sık olan, çok kez olan. İLE Kırılmış. İLE Kırma/kırılma, paralama. | Bozma, halel getirme. | [dilb.] Bir harfin esre i okunması. | [mat.] Kesir. )
- KESİR ile BAYAĞI/ADİ KESİR
( ... İLE Ondalık olmayan kesir. )
- KESİR ile BİLEŞİK KESİR
( ... İLE Payı, paydasına eşit ya da paydasından büyük olan kesir. 4/4 | 9/6 )
- KESÎR[Ar.] ile VÂFİR[Ar.]
- KESİR-KUSUR (ARAMAK)
- KESİŞEN ile KESİT
( Bir nokta ya da çizgi üzerinde birbirini kesip geçen çizgiler ya da yüzeyler. İLE Bir şey enlemesine ya da boylamasına kesildiğinde ortaya çıkan yüzey. | Bir toplumun bölümü, kesim. | Ayırıcı özellikleriyle belirlenen süreç. | Bir nesne düz olarak kesildiğinde ortaya çıkan düzlemin biçimi, makta. )
- KEŞİŞFOKU ile HAWAII KEŞİŞFOKU
( ... cum MONACHUS SCHAUINSLANDI )
- KEŞİŞFOKU ile KARAYİP KEŞİŞFOKU
( Tropik ya da astropik bölgelerde yaşayan. İLE Karayip'lerde yaşayan fok. )
( ... cum MONACHUS TROPICALIS )
- KESİŞİM ile/ve/<> AYRIM
- KEŞİŞ/LİK ile/ve/<>/değil/yerine DERVİŞ/LİK
( [not] MONK/CENOBITE vs./and/<>/but DERVISH
DERVISH instead of MONK/CENOBITE )
- KESİŞME ile/ve BİRLEŞME
( INTERSECTION vs./and TO CONJUNCTION )
- KESİŞME ile/ve/değil ÇAKIŞMA
- KESİT ile ARA KESİT
( Bir şey enlemesine ya da boylamasına kesildiğinde ortaya çıkan yüzey. | Bir toplumun bölümü, kesim. | Ayırıcı özellikleriyle belirlenen süreç. | Bir nesne düz olarak kesildiğinde ortaya çıkan düzlemin biçimi, makta. İLE Çizgilerin, yüzeylerin, katı nesnelerin birbirine rastladıkları ve kesiştikleri yer. )
- KESİT ile/ve KATMAN
( CROSS-SECTION vs./and LAYER )
- KESİT ile ÖZKESİT
( ... İLE Tomruğun, boyu yönünde alınan ve özünden geçen kesit yüzeyi. )
- KESİT ile/ve/değil/yerine/||/<> "SONUÇ"
- Keşke dememek için DİNLE!!!
- Keşke! dememek için SUS!!!
- KEŞKE, YAPMAZ OLAYDIM değil YAPMAZ OLAYDIM / KEŞKE YAPMASAYDIM
- KEŞKE ile EN AZINDAN/BARİ[Fars.]
( ... ile LÂ-AKALL )
( I WISH vs. AT LEAST )
- KEŞKE ... değil/yerine/>< FARKINDALIK
( Ne kadar farkında olursak, "keşke"lerimiz de o kadar az olur. )
- KEŞKE ile İNŞAALLAH
- KEŞKE ... ile İYİ Kİ ...
( Geçmiş zamanın olumsuzu. İLE Geçmiş zamanın olumlusu. )
( LEYTE ile ... )
( "I WISH ..." vs. "LUCKILY ..."
Negative of the past. WITH Positive of the past. )
- KEŞKE ile/değil UMARIM
- KEŞKE/LER(İMİZ) (İLE) değil/yerine/>< İYİLİK/LER(İMİZ) (İLE)
( Tükenirsin ve tüketirsin. DEĞİL/YERİNE/>< Güçlenirsin ve güçlendirirsin. )
- KES/KESEK ile KES
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Herhangi bir şeyin bir parçası. İLE Kıçı temizlemek için kullanılan bir parça kurutulmuş kil. )
- KESKİN SİRKE, KÜPÜNE ZARAR ile/ve/||/<> ÖFKEYLE KALKAN, ZARARLA OTURUR
- KESKİN SİRKE, KÜPÜNE ZARAR ile/ve/||/<> RÜZGÂR EKEN, FIRTINA BİÇER
- KESKİN ile BASKIN
- KESKİN ile/ve/değil/yerine BELİRGİN
- KESKİN ile/değil/yerine/>< SAKİN
( Zâhirde. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Mânâda. )
- KESKİN ile YOĞUN
- KESKİN/LİK ile/ve/<> CİDDİ/YET
- KEŞKÛL ile ...
( HİNDİSTAN CEVİZİ KABUĞU | GEZGİN DERVİŞLERİN KULLANDIĞI ARAÇ )
- KEŞKÜL ile/ve CİLBENT ile/ve SOFRA
( Gezgin dervişlerin âletleridir. )
( Bknz. Tarikat Kıyafetlerinde Sembolizm - Ocak Yay. )
- KESLİNÇÜ ile KERTENKELE
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Büyük kertenkele. İLE ... )
- ' (KESME İMİ) ile - HECE BÖLME
- KESME TAŞ ile/||/<> DEVŞİRME MALZEME
( Düzenli yontulmuş taş. Hem duvar öğesi hem bezeme öğesi olarak kullanılan taş ve bu taşlarla örülmüş duvar tekniği.[Çoğunlukla kaplama malzemesi olarak yüzeylerde kullanılır.] İLE/||/<> Başka yapılardan derlenmiş ve ikinci kez kullanılmış yapı ya da süsleme malzemesi.[Aynı dönemden olabileceği gibi daha eski dönemden de devşirilmiş malzeme kullanmak, her dönemde yaygın bir değerlendirme yöntemi olmuştur.] )
- KESME ile KESME
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Demirden yapılmış, geniş bir uc/temren. İLE Perçem. )
- KESME ile/ve/||/<> KETLEME
- KESME ile/ve/||/<> KETLEME
- Kesmeden DİNLE!!!
- KESMEK ile/değil BUDAMAK
- KESMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DELMEK
- KESMEK ile/değil KETMEK
( Nesnelerde. İLE/DEĞİL Sözde/konuşmada. )
- KESMEK ile/ve KIRPMAK
- KESMEK ile/ve/değil/yerine KISMAK
- KESMEK ile/ve/||/<> LASER İLE YAKMAK
- KEŞMEKEŞ ile CURCUNA
- KESMEMELİ!
- KESRET ile/ve/||/<>/> VAHDET
( Senlik benlik zuhur edince, ahlâk meydana çıkar. Kesreti vahdet yaptın mı, ne din, ne millet, ne birşey... )
( Sevgi, kesretin, ikiliğin bittiği yerdir. )
( Çokluk, bolluk, ziyâdelik. İLE/VE/||/<>/> Birlik, teklik. )
- KEŞŞÂF[Ar.] değil/yerine/= İZCİ
- KESTANE ile/ve/||/<> BARBUNYA
( İkisinin de tadı ve nişastası apayrı birer lezzet durağı ve haz kaynağı. )
- KESTANE ile CASSAVA
( ... İLE Kestaneye benzeyen, büyükçe bir kök.[Uganda] )
- KESTANE ile GÖLKESTANESİ
( ... İLE Meyvesi kestane gibi yenilen ve suda yetişen bir bitki. )
( ... cum TRAPA NATANS )
- KESTEM ile SOFRA
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Önceden sözleşmeden, aniden konuk olarak gelenler için verilen ziyafet. İLE ... )
- KESTER[UÇ] ile
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Çanak çömlek. İLE ... )
- KESTERE = KİTRE
( Gevenden çıkarılan bir zamk türü. )
- KESTİRİP ATMAK ile/değil/yerine BAĞLAMAK
- Kestirme yolu aramak DİNLE!!!
- KETB[Ar.] ile NESH[Ar.]
- KETÇAP değil/yerine DOMATES PÜRESİ
( 1 lt. ketçapta, 200-300 gr. şeker bulunur. [Çocuklar ve bilgisizler, ketçabı ve bu tür ürünleri, içindeki şeker ve ağızdaki hızlı uyarıcı etkisinden dolayı çok severler.] )
- KETEBE ile/ve SEVVEDE ile/ve NESEHA ile/ve HARRERE ile/ve NEMEKA ile/ve RAKAME ile/ve NAKALE ile/ve ZEBERE ile/ve SATARE ile/ve İSTİRAHE
- KETEN ile KETEN KUMAŞ
( FLAX vs. LINEN )
( LINUM cum ... )
- KETEN ile KETEN[Ar. < KETTAN]
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Zahmet, sıkıntı. İLE Bu bitkinin liflerinden yapılmış dokuma. )
- KETEN ile SU KETENİ / YABAN KETENİ
( Ketengillerden, çiçekleri mavi renkte ve beş taç yapraklı, lifleri dokumacılıkta kullanılan bir bitki | Bu bitkinin liflerinden yapılmış olan [dokuma vb.] İLE Birleşikgillerden, sulak yerlerde yetişen, boyu 1,5 metre kadar olabilen, bir tür pembe çiçekli bitki, yaban keteni. )
( LINUMUSITATISSIMUM cum EUPATORIUM CANNABINUM )
- KETEN/KENDİR ile/ve/||/<>/> KITIK
( ... İLE/VE/||/<>/> Minder, yastık vb.ni doldurmak için kullanılan ve bazen de sıvanın içine katılan keten ve kendir lifleri. )
- KETENPERE[Yun. < KATO PERA] değil/yerine/= ÖTEKİ TARAFIN AŞAĞISI | KASIMPAŞA[AŞAĞI BEYOĞLU]
- KETENTOHUMU (SAREK, ZAREK, ZEREK, ZEYREK, ZERPİK, BIZIKTAN, KIRBASÇEDENE) ile KETEN TOHUMU
( Keten bitkisinin, yağı çıkarılan ya da dövülerek hekimlikte kullanılan küçük taneleri. İLE [argo] Önemsiz, değersiz kişi. )
- KETLEMEK/ENGELLEMEK değil/yerine ÜRETİM/DÖNÜŞÜM
- KETM ile ...
( BİR SÖZÜ/HABERİ/SIRRI SAKLAMA, GİZLİ TUTMA )
- KETMEN = ÇAPA
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Toprağı parça parça yapmakta kullanılan araç. İLE ... )
- KETOASİDOZ ile/||/<> LAKTİK ASİDOZ
( Kanda keton nesneciklerinin birikmesi. İLE/||/<> Kanda laktik asit birikmesi. )
- KETOZİS ile KETOJENİK BESLENME
- KETTÂB ile HATTAT
( Yazı yazan sanatkâr. Yakut el-Musta'simî'den sonra hattât. )
- Ketum olmak için SUS!!!
- Ketum olman gerektiği için SUS!!!
- KETÛM[< KETM]:
SIR SAKLAYAN, AĞZI SIKI
- KETÜT ile
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Aksi ve huysuz yaşlı kişi. )
- KEVÇİ/KEWÇİ ile RITL
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Bir ağırlık ölçüsü.[Uygur'dan Kâşgar'a kadar][On rıtl'a denk gelir.] İLE Cam ağırlık. )
- KEVEL/KEWEL ile
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Hızlı ve çevik [hayvan/at]. İLE ... )
- KEVEN/GEVEN ve TEZEK
( Baklagillerden, çok yıllık, bazı türlerinden kitre denilen zamk çıkarılan, dikenli bir çalı. İLE Sıkışmış, kuru toprak parçası, kesek. )
- KEVGEK/KEWGEK = KEKEME
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Konuşurken kekeleyen kişi. )
- KEVGİR[Fars. < KEFGÎR] değil/yerine/= SÜZGEÇ
- KEVKEB[Ar.] ile NECM[Ar.]
- KEVKEB ile YANAN GEZEGEN
( SÜREKLİ YANAN GEZEGEN, YILDIZ )
- KEVKEBE[Ar.] ile KEVKEBE[Ar.]
( Gökteki yıldız. | Süvâri alayı. İLE Gösteriş, tantana. )
- KEVLAR ile/değil/yerine/> ÖRÜMCEK İPEĞİ
( Çok hafif karbon kökenli çok sağlam liflerden oluşan bir malzeme. İLE/DEĞİL/YERİNE/> Protein bazlı mikrofiber. [Genetik olarak değiştirilmiş maya, şeker ve suyun fermantasyonu ile elde ediliyor.] [Otomotivden, tıp ve dış mekân giydirmeye kadar pek çok kullanım alanına sahip olması bekleniyor.] )
- KEVLİ/KEWLİ[Kençek] ile
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Sulama arkının ağzı. )
- KEVN ile/ve/<> ÂLEM
( Olan. İLE/VE/<> Bilinen. )
- KEVN ve/>< FESÂD
( İSTİHÂLE[< HAVL | çoğ. İSTİHÂLÂT]: Olanaklı/mümkün olmayış, olanaksızlık/imkânsızlık, olamazlık. | Bir durumdan/halden başka bir duruma/hâle geçiş. | Başkalaşma. [İng. METAMORPHOSE, METAMORPHOSIS | Fr. MÉTAMORPHOSE] )
- KEVN[Ar.] ile SÜKÛN[Ar.]
- KEVNEYN ile ...
( CİSMÂNÎ VE RÛHÂNÎ ÂLEM | DÜNYA VE ÂHİRET (KEVNUNİYET ÂLEMİ) )
- KEVNİYYÂT ile ...
( EVRENBİLİM, KOZMOLOJİ )
- KEVREK/KEWREK ile KEVRİK/KEWRİK
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Herhangi bir esnek, yumuşak bitki.[Örnek: keneotu] İLE Dikenli bir ağaç. )
- KEVŞEK/KEWŞEK ile
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Yumuşak ve esnek herhangi bir nesne, ince bir giysi. İLE ... )
- KEVSEL[Ar.] ile KEVSER[Ar.]
( Geminin kıç tarafı. İLE Maddi ve manevi çokluk, kalabalık nesil. )
- KEVŞENG/KEWŞENG ile/ve/||/<> SOFRA
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Harman temizlendikten sonra tahılın yığılmasına yardım eden kişiye verilen yemek/armağan. )
- KEVSER ile ...
( MADDÎ VE MANEVÎ ÇOKLUK | İLİM, İRFÂN | CENNETTE BİR HAVUZUN ADI )
- KEWGİN ile/değil/yerine/>< ÇİVGİN
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Doyurucu, besleyici olmayan bir yemek [ya da ot]. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Doyurucu, besleyici olan bir yemek [ya da ot]. )
- KEVİG/KEWİG ile KIKIRDAK
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Burundaki kıkırdak. İLE ... )
- KEY vs. MASTER KEY
- KEY ile ...
( İyice, hakkıyla, iyi, pek adam akıllı. )
- KEYD[Ar.] ile MEKR[Ar.]
- KEYFE KEDER (TAKILMAK, YAŞAMAK)
- KEYFÎ DAYATMA ile ZORUNLU "DAYATMA"
- [ne yazık ki]
KEYFÎ "DÜŞÜNMEK"/KONUŞMAK ile/değil/yerine KENDİNE GÖRE "DÜŞÜNMEK/KONUŞMAK/YAŞAMAK"
( [ne yazık ki] Kişiler, (çoğunlukla) yiyecekleri ve yatacakları bir şeyleri olduğu sürece düşünmeyi reddederler. [ya da bu yanılsamadan ve keyfiyetten vazgeçip düşün(ebil)meyi, herşeye yeğlemelilerdir] )
- [ne yazık ki]
!KEYFÎ "İDÂRE" ile/ve !KEYFÎ "İRÂDE"
- KEYFÎ ile/değil ÇOKLU
- KEYFÎ ile/ve DEĞİŞKEN
- KEYFÎ ile/ve/değil/yerine FITRÎ
- KEYFÎ değil/yerine/= İSTEĞE BAĞLI
- KEYFÎ değil/yerine/= İSTEĞİL
- KEYFÎ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İTİBARÎ
( Tüm ayrımlar, itibârîdir fakat keyfidir anlamına gelmez! )
- KEYFÎ ile/değil MUTLAK DEĞİL
- KEYFÎ/LİK ile/ve/<> ÇOCUK/LUK
- [ne yazık ki]
"KEYFÎLİK" ile/değil/yerine GÖRELİLİK
- KEYFÎ/LİK ile/değil/yerine KENDİLİĞİNDEN/LİK
- KEYFÎ/LİK ile OLASILIK
( ARBITRARY/-I-NESS vs. PROBABILITY )
- KEYFÎ/LİK değil/yerine/= OLUMSAL/LIK
- KEYFÎLİK ile/>< TUTARLILIK
( Keyfîlik, yaşam içermez. Yaşam, keyfî değildir. )
- KEYFÎLİK ile/ve ZORUNLULUKTAKİ KEYFÎLİK
( ARBITRARINESS vs./and ARBITRARINESS IN OBLIGATION )
- KEYFİNDE/LİK ile/değil/yerine KENDİNDE/LİK
- KEYFİNE GÖRE TAKILMAK ile/ve KAFANA GÖRE TAKILMAK
- KEYFİNE/ÇIKARINA GÖRE DAVRANMAK ile/değil/yerine/>< KENDİN/KİŞİ/ADAM/İNSAN OLMAK
( Kendin olmak, "keyfine/çıkarına göre davranmak/davranabilmek" değildir. )
- KEYFİNİ DAYATMAK ile/ve/||/<>/>/< PİSLİK YAPMAK
- KEYFİNİ SÜRMEK ile/ve/||/<> ZEVKİNİ ÇIKARMAK
- [ne yazık ki]
"KEYFİNİ SÜRMEK" ile/ve/||/<>/> EZBERİNİ YAŞAMAK/DAYATMAK
- [ne yazık ki]
"KEYFİ/Nİ YAŞAMAK" ile/ve/değil/||/<>/>/< KEYFİ/Nİ (VE KENDİNİ) DAYATMAK
- [ne yazık ki]
"KEYFİYET" ile/ve/değil/yerine/||/<> "SONUÇ ODAKLILIK"
- KEYFİYET ile/değil/yerine TASARRUF
- [ne yazık ki]
KEYİF EHLİ ile/ve İŞİNE GELDİĞİ GİBİ YAŞAYAN
- KEYİF/RAHATLIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÇALIŞMA/HİZMET
( % 3[daha çok] -31[en fazla, azınlıkla/bazen] İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< % 96[daha çok] - 69[en az, çoğunlukla] )
- KEYİF değil/yerine/>< GEREKSİNİM
- KEYİF ve/<> GÜVENLİK
- [ne yazık ki]
(")KEYİF(") ile/değil "KENDİNE GÖRE OLAN"
- KEYİF ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KEŞİF
- KEYİF ile/değil RIZÂ
- KEYİF ile TEMBELLİK
( PLEASURE vs. INDOLENCE )
- KEYİF ile/ve/||/<>/> UYKU
- KEYİF ile/değil/< YAŞAM
( Keyifler değildir yaşamı değerli yapan. Yaşamdır, keyif almayı değerli kılan. )
- KEYİF değil/yerine/= YAŞU/YAŞUĞ
- KEYİF ile/ve/değil/yerine/||/<>/></>/< ZEVK
( Gövdesel/bedensel. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>>/< Zihinsel. )
( Maddi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>>/< Manevi. )
( Üç duyudan biriyle [ya da ikisi/üçüyle] ten, organ, kas ve sinirlerin "az ya da çok" uyarımıyla "deneyimlenen".[Dokunma, tatma, koklama][yeme, içme, oturma/uzanma vb.] İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>>/< İki duyudan biriyle deneyimlenen.[Görme ve duyma][Felsefe, bilim, sanat, kitap okuma, düşünme, dinleme, söyleşi/sohbet] )
( Yatarak/yatmaktan, tembelikten, miskinlikten. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>>/< Hareketle/hareketten. )
( Bir şey yapmadan "yaşadığı"[nı zannettiği/n, "iddia ettiği/n"]. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>>/< Bazı şeyler yaparak, özen ve çaba göstererek, emek ya da ödün vererek elde ettiğimiz. )
( Yaşandığı oranda pişmanlığa götürür. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>>/< Yaşandığı oranda sevinç/neşe verir. )
( Canlılığa[hayvana/hayvansallığa] özgü.
[Hayvanlarda ve gövdemiz itibarı ile de canlılıkta ortaktır.] [Keyfin simgesi ve doruğu olan eşekte de vardır.]
İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>>/<
İnsana özgü. [Sadece insandadır, zihindedir.] )
( Geçici. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>>/< Kalıcı. )
( Dayatarak/dayatmacı. Sorumsuzca, kendi kendine, başı başında[Farsça "ser-ser-î"]. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>>/< Özgürce. Sorumluluğunu alarak/üstlenerek. Başı bağlı[Farsça "ser-best"] )
( Araçlı "duyum"/haz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>>/< Aracısız algılayış/idrak. )
( Istırap akışı içinde yalnızca bir kesintidir. )
( Utanç verici bir keyfin, keyfi geçer, utancı kalır. )
( Keyifteki ölçü/oran/sayı/mikdar arttıkça eleme/işkenceye dönüşür. )
( Ancak çalıştıktan ya da bir şeyler yaptıktan sonra, kısa süreli ve hak edilen keyfin tadı ve değeri olur. )
( Zevk, susabilmeyi[sükût etmeyi] öğrendikten sonra başlar. )
( Kişi, kendini ya da başkalarını utandırabilecek ucuz keyiflere, ne şimdi, ne de sonra kapılmalıdır. )
( Keyifler değildir yaşamı değerli yapan. Yaşamdır, keyif ve zevk almayı değerli kılan. )
( İki ıstırap verici durum arasındaki aralıklardır. )
( İkisi de ıstırabın eseridir. )
( [not] PLEASURE vs./and/but/||/<>/>>/< ENJOYMENT
ENJOYMENT instead of PLEASURE )
- KEYİFLİLİK ile NÖTR OLMAK
- Keyifsizi DİNLE!!!
- KEYİFSİZLİK ile NÖTR OLMAK
- KEYİFSİZLİK ile ZİHNİN MEŞGULİYETİ
( MEŞGULİYET: Bir şeyle uğraşırken, başka bir şeyle ilgilenememe. )
- KEYİK ile KEYLİK/KEYLİG
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Vahşi [geyik]. İLE Vahşi kişi. )
- KEYLÜS/KİLÜS[Ar. < Yun.] değil/yerine/= AKKAN
( Bağırsaktan gelen, içinde yağ damlacıkları bulunan kan. )
- KEZ değil GEZ
( Kere. DEĞİL 66 cm. [özellikle okçulukta kullanılan bir ölçü] )
- KEZÂ/KEZÂLİK[Ar.] ile NİTEKİM/AYNI BİÇİMDE
- KEZBAN(")[Ar.] ile/değil/>< KEZBAN[Fars.]
( Kötü kadın. | (")Deneyimsiz, beceriksiz, bilgisiz, görgüsüz kadınlara yakıştırılan söz("). İLE/DEĞİL/>< Becerikli, hamarat kadın. )
- KEZ/GEZ ile KEZ ile KEZ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Okun üzerindeki çentik. İLE Bir yiyecekten geriye kalanlar. İLE Süslü bir Çin kumaşı türü. )
- KEZİB[Ar.] ile MUHÂL[Ar.]
- KEZİG ile KEZİG ile KEZİK
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Dönüşümlü olarak yapılan bir işte sıra. İLE Cesaret. İLE Ateş ve titreme. )
- KEZLİK ile BIÇAK
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Kadınların kaftanına tutturulmuş olarak sakladığı küçük bir bıçak. İLE ... )
- KEZZAP[Fars. < TİZ+AB] ile TUZRUHU
( Nitrik asit. Organik nesneler üzerinde yakıcı ve sarartıcı bir etki gösteren, birleşiminde bir azot, üç oksijen ve bir hidrojen bulunan, yoğunluğu 1,52 olan, 86 °C'de kaynayan, sanayide kullanılan asit. İLE Hidroklorik asit. Hidrojen ve klordan oluşan, renksiz, havada beyaz dumanlar saçan, suda kolayca eriyen ve fosfor elde edilmesinde, çeliğin pasını gidermede kullanılan keskin kokulu bir gaz. )
- KEZZAP/NİTRİK ASİT[Fr. < ACID NITRIQUE] ile/ve/||/<> ALTIN SUYU
( Organik maddeler üzerinde yakıcı ve sarartıcı bir etki gösteren, birleşiminde bir azot, üç oksijen ve bir hidrojen bulunan, yoğunluğu 1,52 olan, 86 °C'de kaynayan, sanayide kullanılan asit. [HNO3] İLE/VE/||/<> Bir kısım konsantre nitrik asit ile üç ya da dört kısım konsantre hidroklorik asitten oluşmuş, özellikle platin, altın vb. metalleri çözmekte kullanılan bir karışım. )
- KƏL[Azr.] = ERKEK CAMIŞ[Tr.]
- KƏLƏK[Azr.] = HİLE[Tr.]
- KƏND[Azr.] = KÖY[Tr.]
- KƏPƏNƏK[Azr.] = KELEBEK[Tr.]
- KHAOS ve GAIA ve EROS
- KHITON ile/ve HIMATION
( İçteki. İLE/VE Dıştaki. )
- Kİ[Fars.] ile -Kİ
( Anlam bakımından birbiriyle ilgili tümceleri birbirine bağlayan bir sözcük. | Özneyi, tümleci güçlendirerek tümcenin temel bölümüne bağlayan bir sözcük. | "Öyle, o kadar, o denli" vb.nden sonra, kullanıldığı tümceye güç katan bir sözcük. | İkinci tümcedeki yargının birincideki hareketin yapılışı sırasında görülerek şaşıldığını bildiren bir sözcük. | İki tümcede anlatılan durumların uyuşmazlığını bildiren bir sözcük. | Yakınma, kınama vb. duyguları anlatmak için bir tümcenin sonuna getirilen bir sözcük. | Bir soru tümcesinin sonuna getirildiğinde kuşku ya da kaygı anlatan bir sözcük. | Bazı sözcüklerin sonuna bir ek gibi eklenerek birtakım zarf, yeni edatlar oluşturan bir sözcük.[Belki, çünkü, hâlbuki, mademki, sanki] İLE Zaman, yer/konum ya da koşul belirten sözcük eki.[önceki, buradaki, sıcaklıktaki] )
( Ayrı yazılır. İLE Bitişik yazılır. )
- KİBÂR[< KEBÎR] değil/yerine/= İNCE/TAYLAN/KOSTAK
( Zarif, kibar, nazik, çalımlı, güzel giyinmiş, yakışıklı. | Yiğit, kabadayı, yürekli. | Büyükler, ulular. )
- KİBAR değil/yerine/= TAYLAN
- KİBÂR-I EHLULLAH ile ...
( KÂMİL İNSAN )
- KİBAR-I KELÂM = BÜYÜKLERİN KELÂMI
- KİBAR-I KELÂM ile/değil KELÂM-I KİBAR
- KİBAR/LIK ile NAZİK/LİK
- KİBARLIK ile/değil/yerine NEZÂKET
( Krala gösterilen kibarlık, "zorunluluktandır". İLE/DEĞİL/YERİNE Dilenciye gösterileni nezâket, gerçektir. )
( Nasıl "görünmek" "istediğmizle". İLE/DEĞİL/YERİNE Kim olduğumuzla ilgili. )
- KİBAS/INCREASED İNTRACRANIAL PRESSURE SYNDROME[İng.] değil/yerine/= KAFA İÇİ BASINÇ ARTIŞI BELİRGESİ, KAFA İÇİ BASINÇ ARTIŞI SENDROMU
- KİBE[Oğuz] ile GÜN
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Az sayıda gün. İLE ... )
- KİBİR:
HALKTAN "UZAK DURMAK" değil HAK VE HAKİKATTEN UZAK DURMAK
- KİBİR ile/ve/değil/<> ALAYCILIK
- KİBİR değil/yerine/>< ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK
( Büyük görünme. / Küçüklüğün ölçüsü. DEĞİL/YERİNE/>< Küçük görünme. / Büyüklüğün ölçüsü. )
- KİBİR ile/ve/<>/değil BAĞIMLILIK
( Kibir, kişinin, sahip olduklarını, "hak etmediği" korkusundan kaynaklanır... )
- KİBİR ile/ve/<> BENCİLLİK
- KİBİR ile/değil ÇEKİNGENLİK
- [ne yazık ki]
KİBİR ile/ve/<> GİZLİ KİBİR
- KİBİR ile/değil/yerine KİBARLIK
- KİBİR >< KISKANÇLIK/GÜNÜ/HASET
( Sahip olanda. >< Sahip ol(a)mayanda. )
- KİBİR ile KÜFÜR
- KİBİR değil/yerine/>< MAHVİYET
- KİBİR ile/değil/yerine MESAFE KOYMA
- KİBİR değil/yerine/>< ONUR/VAKAR[Ar.]
( Kartal, vakarı; yılan, bilgeliği simgeler. )
( Başkalarını aşağılayarak. DEĞİL/YERİNE/>< Başkalarına hizmet ederek. )
( Kendini beğenme, başkalarından üstün tutma, büyüklenme, benlik. DEĞİL/YERİNE/>< Ağırbaşlılık. )
- KİBİR ile/değil/yerine ÖZDEĞER
- KİBİR ile/değil/yerine/>< ÖZGÜVEN
( Çoğu kişiden üstün olduğumuzu zannediyorsak. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Kimseden bir eksiğimizin olmadığını düşünüyorsak. )
( Kendinden emin olmaya alışık olmayana, özgüven, "kibir" gibi gelebilir. )
( [not] ARROGANCE vs./but/>< SELF CONFIDENCE
SELF CONFIDENCE instead of ARROGANCE )
- KİBİR ile/değil/yerine ÖZSAYGI
( [not] ARROGANCE vs./but SELF-ESTEEM
SELF-ESTEEM instead of ARROGANCE )
- KİBİR = PRIDE[İng.] = ORGUEIL[Fr.] = HOCHMUT[Alm.] = SUPERBIA[Lat.]
- KİBİR >< SAYGI(HÜRMET)
- KİB[İ]R ile UCB
( BÜYÜKLÜK, ULULUK | KENDİNİ BÜYÜK GÖRME, BÜYÜKLÜK TASLAMA )
- KİBİRLİ EDÂ ile KÜFÜR
- KİBİRLİ" ile "KASINTI"
- KIBLE ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/> AMAÇ
( Güney ile güneybatı [Güneybatı ile güney arası]. [Türkiye'ye göre!] [Güney anlamına da kullanılır.] | Mekke'de Kâbe'nin batı köşesi ile altınok (Mizp) arasının doğrultusu. | Kabul etmek. | Güneyden esen rüzgâr. | Darlıkta başvurulan kapı. )
- KIBLE ile/ve/değil EŞİK
- KIBLE ve/<> KABUL ve/<> KABİLE
- KIBLE ||/<>/= ÖZBİLİNÇ
- KIBLESİZLİK ile/ve CEHALET
- KİBR[Ar.] ile KİBRİYÂ'[Ar.]
- KİBR[Ar.] ile TÎH[Ar.]
- KİBR[Ar.] ile ZEHV[Ar.]
- KİBRİT[Ar.] değil/yerine/= KAV
( Ağaçların gövdesinde ya da dallarında yetişen bir tür mantardan elde edilen ve çabuk tutuşan, süngerimsi nesne. )
- KIBT/CONE BEAM COMPUTERIZED TOMOGRAPHY, CONE BEAM COMPUTED TOMOGRAPHY[İng.] değil/yerine/= KONİK IŞINLI BİLGİSAYARLI TOMOGRAFİ
- KIÇ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BACAK
( MÂ-BA'D ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÂMİLE[< AMEL] )
( [not] BUTTOCK[ASS, ARSE] vs./and/but/||/<>/< LEG
LEG instead of BUTTOCK )
- KIÇ/I BAŞ/I (OYNAMAK, AÇIKTA OLMAK/KALMAK)
- KİÇİG KEYGEN ile ULUG KEYGEN
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Kayas'tan, Ila vadisine akan iki ırmağın adı. )
( Küçük. İLE Büyük. )
- KİÇİG = KÜÇÜK
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Herhangi bir şeyin küçüğü. İLE ... )
- KİÇİMEK ile/ve/||/<> KİÇİNMEK
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Kaşınmak. İLE/VE/||/<> Dayak. | Aşırı eşeysel istek. )
- KIÇIN KIÇIN = GERİ GERİ (UZAKLAŞMAK)
- KIÇINDAN ANLAMAK/ANLAYAN/UYDURAN değil/< KIŞRINDAN(KABUĞUNDAN) "ANLAMAK/ANLAYAN/UYDURAN"
- KIÇINI DÖNMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SIRTINI DÖNMEK
- KİDİZ ile KİDİZGEK
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Keçe. İLE Tazeliğini kaybetmiş ve keçeleşmiş. )
- KIDVE ile ...
( KENDİNE UYUP ARDINDAN GİDİLECEK KİŞİ | BİR SINIFIN YA DA TOPLULUĞUN BAŞINDA OLAN KİŞİ )
- KİFAFLANMAK[Ar.] değil/yerine/= AZLA YETİNMEK
( Elde ne varsa onunla, çok az yiyecekle karın doyurmak, çok az şeyle yetinmek. )
- KİFÂYET değil/yerine/= YETERLİK
- KİFÂYET değil/yerine/= YETERLİ(Lİ)K
- KİFÂYET ile YETİŞME, ELVERME | YETERLİK | İKTİDAR, YARARLIK
( YETİŞME, ELVERME | YETERLİK | İKTİDAR, YARARLIK )
- KİFÂYETSİZ MUHTERİS ile/ve/<> HEBENNEKA[Ar.]
( ... İLE/VE/<> Zeki ve becerikli olmadığı halde, kendini öyle sanan. )
- KİFÂYETSİZ[Ar.] değil/yerine/= YETERSİZ
- KIĞ = KIĞI
( Koyun, keçi vb. ve deve dışkısı. )
- KÎH[Ar.] ile KİH[Fars. çoğ. KİHÂN]
( İrin, cerahat. İLE Küçük. )
- KİKİR KİKİR (GÜLMEK)
- KIKIR KIKIR (GÜLMEK/KIKIRDAMAK)
( "Kıkır kıkır" diye ses çıkararak gülmek. | Donacak kadar üşümek. | Soğuktan donmak. | [argo] Ölmek. )
- KIKIRDAK/KAKIRDAK ile/ve KEMİK
( EŞVÂK[Ar. < ŞEVK]: Kemiklerin uzaması. )
( Kemik kadar sert olmayan, dayanıklı, esnek, bükülgen, damarsız bağ dokusu. | Sığır ve danada, hayvanın göğüs boşluğunun arka tarafının alt bölümünde bulunan parça. İLE/VE İnsanın ve omurgalı hayvanların çatısını oluşturan türlü biçimdeki sert örgenlerin genel adı. | Kemikten yapılmış olan. )
( )
( GUDRÛF ile/ve AZM[çoğ. İZÂM] )
( KÖZ ile/ve ESTEH, ÜSTÜHÂN/İSTİHÂN )
( GRISTLE/RING CARTILAGE vs./and BONE )
- KIKIRDAK ile KEMİRCİK
( ... İLE Burun, kulak vb.nde bulunan küçük kıkırdak. )
- KİKLOTRON[Yun. ] değil/yerine/= HIZLANDIRICI
( ... İLE Atom araştırmalarında, elektriklenmiş nesnelere yüksek hız veren bir aygıt. )
- KİL[Fars. < GİL] ile KİLERMENİ[Fars. GİL + ERMENİ]
( Islandığı zaman kolayca biçimlendirilebilen, yumuşak ve yağlı toprak. İLE Eczacılıkta kullanılmış olan kırmızı renkli kil. )
- KIL-KUYRUK (BİR TİP)
- KİL[Fars. < GİL] ile ARIKİL/KAOLİN[< Çince]
( Islandığı zaman kolayca biçimlendirilebilen yumuşak ve yağlı toprak. İLE Porselen yapmakta kullanılan, bir çeşit ak ve gevrek kil. )
- KIL ile YÜLÜK
( ... İLE Ustura ile kesilmiş kıl. )
- KILÂ'[Ar. < KAL'A] ile KILÂA[Ar.]
( Kaleler, surlar. İLE Yelken. )
- KILAVUZ/REHBER[Ar.] ile ÖNDER[LİDER değil!]
( İçten, doğru gelmeyen hiçbir kılavuzluğu kabul etmeyin. O zaman bile tüm anıları ayıklayın. Çünkü onlar, bizi yanlışa götürür. )
( Yollar ve araçlar hakkında tümüyle cahil olsanız bile sessiz kalın ve içinize bakın; kılavuzluk mutlaka gelecektir. )
( KÂİD ile RÂİD )
( GUIDE vs. LEADER
Accept no guidance but from within, and even then sift out all memories for they will mislead you.
Even if you are quite ignorant of the ways and the means, keep quiet and look within; guidance is sure to come. )
- KILAVUZ = REHBER = GUIDE[İng., Fr.] = FÜHRER[Alm.] = GUIDA[İt.] = GUÍA[İsp.]
- KILAVUZ ile/ve/||/<>/> SÖZLÜK
- KILBARAK/MİDİLLİ[Yun.] ve KATANA/KADANA[Mac.]
( Küçük at. VE İri yapılı at. )
- KILÇIK ile AHGÜL[Fars.]
( ... İLE Başak kılçığı, sakal. )
- KILÇIK ile GELMİÇ[Fars.]
( Balıkların eti arasında bulunan diken gibi ince ve küçük kemik. | Fasulye, bakla vb. sebzelerin yeşil kabuğunda ve ekin başaklarında bulunan sert ve kıl gibi uzun lif. | Alttaki güreşçinin, kuyruk sokumunu hızla ve birdenbire havaya kaldırarak sırtına abanmış olan güreşçinin dengesini bozup onu ön ya da yan tarafına aşırıp atması. İLE İri balıklarda, kılçık durumunda olan kemik. )
- MAHZEN[Ar.] ile/ve/||/<> KİLER[Fars. < KİLÂR]/ARDİYE[Ar. < ARZİYE] ile/ve/||/<> DEPO[Fr. < DÉPÔT]/DEBBOY ile/ve/||/<> ANTREPO[Fr. < ENTREPOT] ile/ve/||/<> SAKLAK/AMBAR[Fars. < ANBAR]
( Yapılarda yer altı sakla[n]ma/koru[n]ma alanı. İLE/VE/||/<> Evlerde saklanılabilecek yiyecek ve içeceğin [Ar. erzak] saklandığı oda, ambar ya da dolap. İLE/VE/||/<> Korunmak, saklanmak ya da gerektiğinde kullanılmak için nesnelerin konulduğu/saklandığı yer. | Nesnelerin toptan satıldığı ve çokça bulunduğu yer. | Ordu nesne ve araçlarının saklandığı, bakımlarının yapıldığı yer. İLE/VE/||/<> Vergileri ödenmemiş, gümrüğe ait nesnelerin korunması için kurulan alan. İLE/VE/||/<> Genellikle tahıl saklanılan yer. | Yiyecek ve bazı nesnelerin saklanıldığı yer. | Geminin yük koymaya ayrılmış yeri. | Genellikle tahılın çok üretildiği yer, bölge. | Kum, çakıl vb. yapı malzemesini ölçmekte kullanılan ve her yanı çoğunlukla 75 santimetre olan küp ölçek. | Nesne taşıma işleri yapan kurum ya da ortaklık. )
- KILGILI/KILGIN/UYGULAMALI = AMELÎ = PRACTICAL[İng.] = PRATIQUE[Fr.] = PRAKTISCH[Alm.] = PRAKTIKOS < PRAKTEIN[Yun.] = PRÂCTICO[İsp.]
- KILIBIK ile/değil/yerine KALBİ ILIK
- KILIBIK >< KAZAK
- KILIÇ BALIĞI ile/değil YELKEN BALIĞI
( ... İLE/DEĞİL Su altının, en hızlı balığıdır. )
- KILIÇ ile EPE[Fr.]
( ... İLE Kılıç sporunda kullanılan bir tür kılıç. | Bu kılıç kullanılarak gerçekleşen kılıç sporu. )
- KILIÇ ile FLÖRE[Fr.]
( ... İLE Namlusu düz ve yuvarlak, ucu düğmeli kılıç. )
- KILIÇ ve/<> GEZLİK
( ... VE/<> Eğri kılıçların ağız bölümü. )
- KILIÇ ile/ve/||/<> MEÇ[Fr.]
- KILIÇ ile PALA
( ... İLE Kavisli, kısa, uc bölümü geniş, kabzasına doğru daralan bir tür kılıç. | Kürek gibi bazı araçların, enli ve yassı bölümü. | Bir yere çaprazlama konulan yassı kiriş ya da kereste. )
- KILIÇ ile PALYOŞ[İt.]
( ... İLE Kısa ve iki yanı keskin, düz kılıç. )
- KILICINA = KILIÇLAMA
( Kalas, cetvel tahtası gibi kalınlığı eninden az olan nesnelerin, keskin ve dar tarafının yukarı gelmesi üzerine. )
- KILIÇOYUNUNDA/ESKRİMDE:
FLÖRE ile EPE
- KILIF ile KALIP
- KILIF ile KAP
- KILIF[Ar. < GİLÂF] ile KIRLENT[Fr. < GUIRLANDE]
( Bir şeyi korumak için kendi biçimine göre, çoğunlukla yumuşak bir nesneden yapılmış özel kap. | Yolsuz bir işe bulunan sudan gerekçe. İLE Çiçek ya da yaprak işlemeli süs. | İşlemeli ya da işlemesiz bir tür küçük yastık. )
- KILIF[Ar. < GİLÂF] ile/ve/değil/yerine/||/<>/> NEVRESİM[NEV(Fars.) + RESM(Ar.)]
( Bir şeyi korumak için kendi biçimine göre, çoğunlukla yumuşak bir nesneden yapılmış özel kap; zarf. | Yolsuz bir işe bulunan sudan gerekçe. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Torba biçiminde dikilmiş, yorgana geçirilen kılıf. )
- KILIF ile PERDE
- KILIF ile/ve ZARF
- KİLİM ile BİSÂT[Ar. çoğ. BUSAT]
( ... İLE Kilim, minder, döşeme, keçe, yaygı. )
- KİLİM ile/ve PALA
( ... İLE/VE Adi kilim, yaygı. )
- KİLİM ile/ve SAVAN
( ... İLE/VE Pamuk ipliğinden yapılan kalınca kilim. )
- KİLİM ile SAVAN
( ... İLE Pamuk ipliğinden yapılan, kalınca kilim. | Yaygı, örtü. )
- KİLİM ile/ve SİLİ
( ... İLE/VE Bir tür yaygı. )
- KİLİM ile/ve TATAMİ
( ... İLE/VE Japon kilimi. )
- KİLİM ile TÜYLÜ
( ... İLE Uzun tüyleri olan kilim. )
- KİLİSE CAMİSİ ile KİLİSE CAMİSİ ile KİLİSE MESCİDİ
( Fatih - Zeyrek'tedir. İLE Unkapanı - Vefa arasındadır. İLE Topkapı semtindedir. )
( Fatih Sultan Mehmet emriyle, Pankrator kilisesinden camiye dönüştürülmüştür. [İlk müderrisinin Zeyrek Mehmed oluşundan dolayı Zeyrek Camii adıyla bilinir.] İLE XV. yüzyılda, Şeyhülislâm Molla Gürânî emriyle Bizans kilisesinden[XI. yy.] camiye dönüştürülmüştür. [Molla Gürânî Camisi olarak da bilinir.] İLE XV. yüzyılda, Çavuş Mustafa Ağa emriyle Bizans kilisesinden camiye dönüştürülmüştür. [Kilise ya da Mustafa Çavuş Mescidi adıyla da bilinir.] )
- KİLİSE:
KURUM değil DÜZEN
- KİLİSE ile BAZİLİKA[< Lat. < Yun.]
( ... İLE Kral sarayı. | Dikdörtgen biçimindek, uc kısmında, yarım çembere benzeyen bir çıkıntısı olan Roma mahkemesi. | Ortadaki yüksek, yanlardakiler daha alçak olmak üzere içi, iki sıra sütunla, üç salona ayrılmış, dikdörtgen biçimindeki kilise. | Hristiyanların eski Roma mahkemeleri biçiminde yaptığı ilk kiliselere verilen ad. | Düz çatılı. )
- KİLİSE =/<> CEMAAT
- KİLİSE ile/ve/||/<>/> BAŞKİLİSE/KATEDRAL[Fr. < CATHÉDRALE]
( ... İLE/VE/||/<>/> Baş kilise. Bir kentin büyük kilisesi. )
- KİLİSEDE YAKILAN MUMLAR:
SAĞINDAKİLER ile/ve/<> SOLUNDAKİLER
( Sağlık için. İLE/VE/<> Ölüler için. )
- KİLİSELERDE:
GREK ORTODOKS ile GREGORYEN ERMENİ ile SLAV(BULGAR) ORTODOKS ile SÜRYANİ
( AYA ile başlıyorsa. [AYASOFYA, AYA İRİNİ gibi] İLE SURP ile başlıyorsa. İLE SVETİ ile başlıyorsa. İLE MOR/MAR ile başlıyorsa. )
- KİLİT[Fars. < KELİD/KİLİD] ile/ve/||/<> PERİCİK
( Anahtar, düğme gibi takılıp çıkarılabilen bir parça yardımıyla çalışan kapatma aracı. | Bir yanı değirmi, öbür yanına demir çubuk geçirilmiş olan yarım halka. | Atların alnından alt çenesine uzanan beyazlık. İLE/VE/||/<> Kilit dili. | Perihastalığı.[Sara ve isteri gibi bazı hastalıklar için kullanılır.] )
- KİLİTLE(N)ME ile/değil DÜĞÜMLE(N)ME
- KİLİTLENMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ODAKLANMAK
- KILIZMAN ile SAZLIK
( Sazlık yer. )
- KILKAPAN/SAMANKAPAN/KEHRİBAR[Fars. < KEHRUBÂ ] ile KARAKEHRİBAR/OLTU TAŞI
( Süs eşyası yapımında kullanılan, açık sarıdan kızıla kadar türlü renklerde, yarı saydam, kolay kırılan ve bir yere hızlıca sürtüldüğünde hafif nesneleri kendine çeken, fosilleşmiş reçine. İLE Bu reçineden yapılmış: )
- KIL-KINTIŞ
- KILKIRAN = SAÇKIRAN
( Bir mantarın oluşturduğu, kılları döken bir deri sayrılığı. )
- KILLI (GÖVDE/YÜZ/YANAK/ÇENE/BURUN/KULAK/SIRT/GÖĞÜS/PENİS/YARDA/TESTİS/VAJİNA/PUBIC/LABIA MAJOR/KIÇ/BACAK) ile/yerine KILSIZ (GÖVDE/YÜZ/YANAK/ÇENE/BURUN/KULAK/SIRT/GÖĞÜS/PENİS/TESTİS/VAJİNA/PUBIC/LABIA MAJOR/KIÇ/BACAK)
- KILLIK ile/değil (BİLİNÇLİ) TAVIR/TUTUM
- KİLO ALDIRAN ile/ve/değil YARAYAN/YARAMAYAN
- KİLO HESABI ile TANE HESABI
- KİLO KAYBETMEK iel/değil/yerine/||/<> KİLO VERMEK
- KİLO VERMEK/ALMAK değil/yerine KİLOYU AŞAĞIYA/YUKARIYA KONTROL ETMEK
( [not] TO GIVE/TAKE WEIGHT but TO CONTROL THE WEIGHT UP/DOWN
TO CONTROL THE WEIGHT UP/DOWN instead of TO GIVE/TAKE WEIGHT )
- KİLO ile LİBRE[Lat.]
( ... İLE Yarım kilogramlık bir ağırlık ölçü birimi. )
- KİLO- ile/||/<> MİLLİ-
( Bin. İLE/||/<> Bin, binde bir. )
- KİLOGRAMAĞIRLIK/KİLOGRAMKUVVET ile KİLOGRAMMETRE
( Bir kilogramlık bir kütlenin yer tarafından çekilmesini sağlayan güce[9,81 Newton] eşit olan güç birimi. İLE Bir kilogram ağırlığındaki bir gücün, uygulandığı maddi bir noktayı güç doğrultusunda bir metre yer değiştirmesiyle yapılan işe eşit iş birimi. )
- KİLOJOULE[KJ] ile KİLOKALORİ[KCAL]
( [Joule: Bir nesnenin kimyasal bir tepkimesi sonucunda açığa çıkabilen enerji.][Kilojoule, "KJ" ile gösterilir ve bin (103) joule'a eşit olmaktadır. Çoğu ülkedeki besin standartlarının enerji değeri kilojoules olarak tanımlanır. Bir kilojoule, saniyede, tam gün ışığında, dünyanın bir metrekare tarafından alınmış olan güneş radyasyonunun yaklaşık olarak ölçüsünü verir.] İLE Kalorinin simgesi "cal" ile gösterilir. Atmosfer basıncı içinde 1 gram olan suyun sıcaklığını 1 °C artırabilmek için gereken enerji miktarıdır. [Kilokaloriye, "büyük kalori" adı da verilir. 1000 kaloriye eşit olmaktadır.][1925'ten itibaren kalori, joule kavramı ile belirlenmiştir. Enerji birimi olarak bakıldığında kalori, bir nesneye verilmiş ya da eklenmiş olan ısı miktarını belirlemek amacı ile kullanılır.][Sözü geçen nesnelerin ısı kapasitesi, erime ya da buharlaşma ısısı ve kimyevî bir değişmeye bağlı olan etkileşim ısısı her zaman kalori kavramı ile tanımlanır.][1 kalori, yaklaşık olarak 4,184 joule'ye eşittir.][Dört kibrit çöpü yakıldığı zaman, 1 kalorilik enerji açığa çıkmaktadır.]
[Fiziksel olan kalori ile yiyeceklerin ya da içeceklerin enerji değerlerini göstermekte kullanılmakta olan kalori ile karıştırılmamalıdır.][Yiyeceklerde kullanılmakta olan kalori, "C" ile gösterilip 1000 cal değerinde olmaktadır.][Besinlerin tüketilmesi sürecinde öğütülmesinin ardından besinler enerjiye dönüşür. Sözü geçen enerjiye "kcal" adı verilir.] )
- KİLOS ile ...
( 126 dakika. )
- KIL-TÜY
- KIL-TÜY
( HERC Ü MERC
SER-Â-PÂ, SER-TE-SER
BERG Ü ŞÂH
ZÂNÛ-BE-ZÂNÛ / ZÂNÛ-BER-ZÂNÛ
ÜFTÂN Ü HÎZÂN
REFTE REFTE
BÂRÂN-DÎDE
BÎ-SER Ü BÛN
ÇÂR-NÂ-ÇÂR, HÂH NÂ HÂH, KÂM-U NÂ-KÂM
ÂVEND )
- KİM?:
DEĞİŞİM İSTER? ile DEĞİŞMEK İSTER?
( Herkes. İLE Pek az (aklını kullanma cesâretini gösteren) kişi. )
- KİM II SUNG/KİMİLSUNG ÇİÇEĞİ ile ...
( Kuzey Kore'de, bolca yetişen, adını önder Kim II Sung'tan alan bir çiçek. )
- KİM II SUNG ve/<> KİM JONG II
( Kuzey Kore'nin, baba-oğul iki önderi.
[1994'te, 83 yaşında vefat etti. VE/<> ...] )
- KİM KİME, TIM TIMA/DUM DUMA
- Kim ne derse desin SUS!!!
- KİM OLDUĞUMUZ ile/ve/değil/yerine/< ADAM OLUP OLMADIĞIMIZ
- KİM OLDUĞUNU BELİRTMEMEK ile/ve/||/<>/> KİM OLDUĞUNU ANLATMA GEREKLİLİĞİ/ZORUNLULUĞU
( Bazen ve bazı durumlarda/koşullarda/ortamlarda, gereklilik ya da yeğleme/olumsallık[keyfiyet]. İLE/VE/||/<>/> Zorunluluk. )
- KİM ile KİM
( "Hangi kişi?" anlamında tümcede, özne, tümleç, nesne, yüklem görevinde kullanılan bir sözcük. İLE [eskiden] Ki bağlacı. )
- KİM? ile NİÇİN?(NE İÇİN?)
( Felsefe ve din alanının sorularıdır. )
( WHO? vs. FOR/TO WHAT?
Questions of the philosophy and religion. )
- KİME NİYET ile/ve/||/<>/> KİME KISMET
- KİMİ:
GİTTİKÇE ile KALDIKÇA
( Kalır. İLE Gider. )
- KİMİ-KİMSESİ (OLMAMAK, BULUNMAMAK, KALMAMAK)
- KİMİ YERLERDE değil BAZI YERDE
- KİMİ ... ile/ve/||/<> BAZI ...
- KİMİN ELİ ile/ve/||/<>/> KİMİN CEBİNDE?
- KİMİN, "HAKLI/HAKSIZ" OLDUĞU değil/yerine NEYİN, DOĞRU OLDUĞU
( Bir şeyin, haklı olduğunu bildiğin halde, o şeyden yana çıkmazsan, korkaksın demektir. )
- KİMİN:
"NE OLDUĞU" ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< NE OLACAĞI
( "Belirli" olabilir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Belirsizdir. )
- KİMİNİN PARASI ile/ve/<>/değil/yerine KİMİNİN GÖNLÜ/DUASI
- KİMİSİ değil KİMİ
( "Sahibisi" demediğimiz gibi! )
- KİMLİĞİN ALGILANIŞ BİÇİMİ ve/<> DİL
- KİMLİĞİN:
TARİHSELLİĞİ ile/değil/yerine EVRENSELLİĞİ
- KİMLİK (KARTI)/KAFA KÂĞIDI ile EHLİYET
( IDENTITY (CARD) vs. DRIVING LICENCE )
- KİMLİK (KARTI) ile PASO
( IDENTITY (CARD) vs. PASS CARD )
- KİMLİK ile/ve/<> AİDİYET
- KİMLİK ile/ve/<> BENLİK ile/ve/<> BİREYSELLİK
- KİMLİK ile/ve/<> KABUL
( IDENTITY vs./and/<> ACCEPTANCE )
- KİMLİK ile/ve/değil/yerine/||/<> KENDİLİK
- KİMLİK ile/ve/||/<> KİŞİLİK ÖRGÜTLENMESİ
- KİMLİK ile/ve/||/<>/>/!= SÜREKLİLİK
( Kimlik ile süreklilik, aynı şey değildir. )
( IDENTITY vs./and/||/<>/>/!= CONTINUITY )
- KİMLİK ile/ve/değil/||/<>/< TARİH TORTULARI
- KİMONO ile/değil HANBOK
( Geleneksel Japon giysisi. İLE/DEĞİL Geleneksel Kore giysisi. )
- KİMSE DİKKAT ETMİYOR yerine/değil BEN NE YAPMAMALIYIM/YAPABİLİRİM?
- KİMSE, KİMSEYE MUHTAÇ DEĞİLDİR ve/||/<>/> HERKES, HERKESE MUHTAÇ OLABİLİR
- KİMSELERİN değil KİMSENİN
- KİMSEN ile SÜS
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Başlıkları süslemek için kullanılan altın varak. İLE ... )
- KİMSENİN DİNİNE VE DİLİNE, DİL UZATMAMALI!
- KİMSESİZ/LİK (KALMAK) ile/değil/yerine YALNIZ/LIK (OLMAK)
- KİMSESİZ ile ANNESİZ-BABASIZ
( BÎ-KES ile ... )
- KİMSESİZ ile/ve/değil/||/<>/< UYUMSUZ
- KİMSESİZLER [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- KİMSEYE GÜVENME! değil KİMSEYE (TAMAMEN) BIRAKMA!
- KİMSEYE İNANMAMAK" ile/değil/yerine/||/>< ONA/ONLARA(BAZI KİŞİLERE) İNANABİLECEĞİNİ ANLAMAK/KABUL ETMEK
- KİMSEYİ:
(ÇOK/FAZLA) ÖVMEMELİ ve/||/<> KÜSMEMELİ ve/||/<> YAKINMAMALI ve/||/<> SUÇLAMAMALI
- KİMYA DOĞRULUMU/ŞİMİOTROPİZM ile KİMYA GÖÇÜMÜ/ŞİMİOTAKSİ
( Kimyasal nesnelerin etkisi ile bitkilerde görülen, nesneye doğru ya da ters yöne yönelme durumu. İLE Bir gözeli varolanlarda, kimyasal nesnelerin etkisi altında yanaşma ya da uzaklaşma biçiminde görülen yer değiştirme durumu. )
- KİMYÂ' ile ...
( ARZUYU TERK, MEVCÛDA KANÂAT )
- KİMYA ile/ve/<> ÇEKİRDEK KİMYASI
( ... İLE/VE/<> Atom çekirdeğindeki değişimlerle ilgilenen kimya dalı. )
- KİMYA/GER ile SİMYA/GER ile el-KİMYA
( Nesneleri yapılandırma/dönüştürme. İLE Bilinci/kendini yapılandırma/dönüştürme. İLE ... )
( Söylediklerine göre, Avusturya'da bir altın simyacısına türbe yapmışlar. Türbenin yanında da bir kütüphane varmış. Altın yapmak için uğraşıp da başarılı olamayan simyacılar, yarım kalan eserlerini o kütüphaneye bırakırmış. )
- KİMYANIN İNCELEDİĞİ:
MADDE değil DEĞİŞİM
- KİMYASAL BAĞ ile/ve/||/<>/>< FİZİKSEL BAĞ
( Atomlar arası kuvvetli bağ. İLE/VE/||/<>/>< Moleküller arası zayıf bağ. )
- KİMYASAL BAĞLARDA:
İYONİK ile/ve/||/<> KOVALENT ile/ve/||/<> METALİK
- KİM-YASAL" değil KİMYA-SAL
- KİMYON[Ar. < KEMMUN] ile YABANİ KİMYON
( ... İLE Ayrı taçyapraklı ikiçeneklilerden, yabanikimyon, peygamberağacı gibi bitkileri içine alan bir aile. )
( ... cum ZYGOPHIYIUM FABAGO )
- KİN:
"TUTMAK" ile/değil/yerine/>< TUTMAMAK
( Güçsüz olanlar, kin tutar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Güçlü olanlar, kin tutmaz. )
- KİN YIPAR ile KİZ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Kese. İLE Kutu, sandık, dolap ya da heybe gibi nesneler. )
- KİN yerine DİN
( Kin ile Din aynı kalpte olmaz! )
- [ne yazık ki]
!KİN ile/<> !GILLÜGİŞ/GILLIGIŞ
( ... İLE/<> Gizli kin, gizli ve kötü erek/amaç. )
- KİN ile/ve/||/<> İNTİKAM
- KIN ile KIN
( Bıçak, kılıç vb. kesici araçların kabı. İLE Buğdaygillerde olduğu gibi yapraklarda sapın bir bölümünü uzunlamasına saran, geniş dış bölüm. )
- KİN ile/değil/yerine/>< SADÂKAT
- KINA ÇİÇEĞİ ile KINA AĞACI
( Kına çiçeğigillerden, çiçekleri tüylü renkte olan, bir ya da çok yıllık otsu bitki. İLE İki çeneklilerden, tropikal bölgelerde yetişen, kurutulmuş yapraklarından kına elde edilen, beyaz çiçekli, küçük bir ağaç. )
( BALSAMINA HORTENSIS cum LAWSONIA INERMIS )
- KİNA ile ...
( Deniz kabuğu. | Papua Yeni Gine'nin para birimi.[1$ = 2 Kina | 1 Kina = 10 Tona][2011] )
- KINAKINA[isp. < QUINAQUINA] ile/ve/||/<>/> KİNİN[Fr. < QUININE]
( Kök boyasıgillerden, asıl yurdu Güney Amerika olan, Hindistan ve Endonezya'da da yetiştirilen, kabuğundan kinin çıkarılan bir ağaç. [Lat. CINCHONA] | Bu bitkiden yapılan içecek. İLE/VE/||/<>/> Kınakınadan elde edilen ve sıtmanın sağaltımında kullanılan beyaz alkaloit. )
- KINAMA ile TENKİD
- KINAMAK ile YARGILAMAK
( Birilerini, sadece, sizden daha farklı yanlış/hata yapıyor diye kınamayınız. )
( REPROACH vs. JUDGEMENT )
- KİNÂYE ÇEŞİTLERİNDE [YAZINDA/EDEBİYATTA]:
MUGÂLATA-İ MANEVİYE ile TEVRİYE ile İSTİHDÂM ile TEVCÎH ile TA'RÎZ ile REMZ
( ... İLE Örtmek, merâmı gizlemek. | [edebiyatta] Nükte yapmak amacıyla birkaç anlamı olan bir sözcüğün, en uzak anlamını kastederek kullanma sanatı.[Anlam sanatlarındandır ve telvîn'in bir bölümüdür.] İLE Hizmet ettirme. | Birden fazla anlamı olan bir sözcüğün, her anlamını, anlama uygun düşecek biçimde kullanma sanatı. [Sözcüğün, mecâz ve gerçek anlamı, başka sözcüklerin etkisiyle kullanım alanına çıkar. Çoğu zaman, aynı sözcüğün yerine özne biçimi kullanılır. Sözcüğün iki anlamı da kendileriyle ilgili yönde ele alınır.] İLE ... İLE "Taş atma." Birini, küçük düşürmek ve onunla alay etmek amacıyla, söylenecek sözü, tam tersi olan bir söz ile nükte yaparak anlatma sanatı. | Zarif bir biçimde, ifadenin yönünü değiştirerek sitemde bulunmak. ["Ne kadar da cömert davranıyorsunuz..."] [Bu sanatta, söz söylenilen kişi, karşılık vermekten yoksun bırakılır.][Kinâye sözcüğe, ta'rîz ise anlama dayandırılır.] İLE ... )
- KİNÂYE ile/yerine "DOKUNDURMA"
- KİNÂYE[Ar.]/İRONİ[İng. IRONY | Fr. IRONIE] değil/yerine/= DOLAYSÖZ
- KİNÂYE ile "GÖNDERME"
- KİNAYE değil/yerine/= İMLEME
- KİNÂYE ile/ve/değil/yerine/<>/>/< İNCELİK
- KİNÂYE ile İSTİNBÂT[Ar. < NEBT]
( ... İLE Bir söz ya da işten, gizli bir anlam çıkarma. Açık olmayarak, dolaylı anlama. )
- KİNÂYE[Ar.] ile TARİZ[Ar.]
( Düşünüleni dolaylı olarak anlatan söz. | Üstü kapalı, sitemli, dokunaklı söz. | Bir sözü, gerçek anlamının dışında kullanma sanatı. İLE Kapalı bir biçimde, dolaylı olarak söz söyleme, taşlama. )
- KİNÂYE ile TELVÎH
( ... İLE Gerekli şeylerden bahsederek yapılan kinâye. )
- KİNÂYE ile TENKİT
( ALLUSION vs. CRITICISM )
- KİNÂYE ile TENKİT
- KİNÂYE ile TEŞBİH
- KİNÂYE-İ BAÎDE ile KİNÂYE-İ HAFÎFE ile KİNÂYE-İ KARÎBE ile KİNÂYE-İ VÂZIHA
( Uzak bir ipucuna dayanan dokundurma/kinâye. İLE Dokundurmalı söz, şiir. İLE Yakın bir ipucuna dayanan dokundurma/kinâye. İLE Başka bir anlama gelme olasılığı bulunmayan apaçık dokundurma/kinâye. )
- KİNÂYE'LERDE:
KİNÂYE-İ KARÎBE ile/ve/<> KİNÂYE-İ BAÎDE ile/ve/<> KİNÂYE-İ MÜFREDE ile/ve/<> KİNÂYE-İ MÜREKKEBE
( Sözün başka bir anlama gelme olasılığı yoksa. [uzak bir karîneye/ipucuna dayanan] İLE/VE/<>
Sözün anlamı gizleniyorsa. [uzak bir karîneye/ipucuna dayanan] İLE/VE/<>
Bir özelliği belirtiyorsa. İLE/VE/<>
Birkaç özelliği birden belirtiyorsa. )
- Kinâyesiz KONUŞ!!!
- KIND vs. TYPE
- KİNEMATİK ile DİNAMİK
( [herhangi bir düzen/ek üzerinde, gerçekleşmekte olan değişimin nedeni] Tanımlanmıyorsa. İLE Kuvvetse. )
- KİNESET ile ...
( Kuş gagası dibindeki sert kıllar. )
- KINESTETİK HALÜSİNASYON/KINESTHESİC HALLUCINATION[İng.] değil/yerine/= DEVİNIMSEL VARSANI
- KINESTETİK KOMÜNİKASYON/KINAESTHETIC COMMUNICATION[İng.] değil/yerine/= DOKUNSAL İLETİŞİM
- KİNETİK[Fr. < CINETIQUE] ile KİNESTEZİ[Fr. < KINESTHESIE]
( Hareketle ilgili, hareket nedeniyle oluşan. | Kimyasal tepkimelerin hızlarını inceleyen bilim dalı. | Hareket olaylarını inceleyen bilim dalı. İLE Devin duyumu. )
- KİNETİK değil/yerine/= DEVİNGİ
- KİNETİK değil/yerine/= DEVİNGİL
- KİNGÜT ile/ve/||/<> UYGUR
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Uygur sınırındaki bir kentin adı. İLE/VE/||/<> ... )
- KİNHİN[Jap.] ile ...
( Yürüyerek sürdürülen meditasyon; Sakyamuni Buda'nın tam ve aşılmaz aydınlanmaya ulaştıktan sonra altında uyandığı kutsal Hintinciri ağacının gölgesinde bir hafta boyunca yürüdüğü yolundaki söylentiden gücünü alan uygulama. )
- KINIK BOYU ile/ve KAYI BOYU ile/ve BAYAT BOYU
( Selçuklu. İLE/VE Osmanlı. İLE/VE ... )
- KİNİRAS ile ...
( Fenike tanrılarının genel adı. )
- KINK[İng.] değil/yerine/= BÜKÜM
- KINKAKUJI ile/ve GINKAKUJI
( Altın Tapınak. İLE/VE Gümüş tapınak.[Adını gümüş renkli kum zemininden alır.] )
( Kyoto'daki en bilinen Pagoda'lardır. )
- KINKANAT ile KINKANATLILAR
( Kın kanatlı böceklerin gövdeyi korumakla görevli ve çok sert yapıda birinci çift kanadı. İLE Böcekler sınıfından, boynuzsu bir kın biçiminde olan birinci çift kanatları uçmakta kullanan öteki iki kanadı örten, ağız parçaları çiğnemeye, parçalamaya elverişli, tümüyle başkalaşma gösteren bir takım. )
- KINNAP değil/yerine/= SİCİM
- KIRNAP/KINNAP[Ar. < KİNNEB] değil/yerine/= SİCİM
( Keten, kenevir gibi bitkilerin liflerinden yapılan, kaba şeyler dikmeye, bağlamaya yarayan ince sicim ya da kalın ip. )
- KİNOA ile AMARANT
( İkisi de glutensiz tahıldır. )
- Kinsiz KONUŞ!!!
- KİP ile BİÇİM
( MOOD )
- KİP = CİHET, HAL, TAVIR = MODE, MOOD[İng.] = MODE[Fr.] = MODUS[Alm., Lat.] = MODO[İsp.]
- KIPÇAK ile ...
( KUMANİA )
( XI - XV. yüzyıllarda, Hazar ve Karadeniz'in kuzeyindeki bozkırlarda, Mısır ve Suriye'de yaşamış bir Türk boyu, Kuman. | Günümüzde, Kırım Tatarcası, Kazakça, Karaçay Malkarca vb. lehçeleri konuşan öbeğe verilen genel ad. )
- KİPE[Alm. < KIPPE]
( Hızla bükülen kalçanın sert ve birden gerilişiyle, gövdenin yatıştan ayaküstü duruşa ya da asılmadan dayanmaya geçmesi. )
- KIPI = AN = DEM = MOMENT[İng., Fr., Alm.] = ATTIMO/MOMENTO[İt.] = MOMENTO/RATO[İsp.]
- KIPIR KIPIR (KIPIRDAMAK, YERİNDE DURAMAMAK)
- KIPKIRMIZI
- KİPLİK:
SORUN BELİRTEN ÖNERME ve/||/<> İDDİA EDİLEN ve/||/<> İTİRAZ GÖTÜRMEZ OLAN/APAÇIK
- KİPPA ve/<> TALLETH
( Dua takkesi. VE/<> Kutsal şal. )
- KİPRİK değil KİRPİK
- KIR ATIN YANINDA YATAN, YA HUYUNDAN, YA SUYUNDAN ile KÖRLE YATAN ŞAŞI KALKAR
- KIR-BAYIR
- KİR-KİSP
- KIR YEMEĞİ ile BERVÂZE[Fars.]
( PICNIC vs. ... )
- KIR ile BAKLA KIRI
( ... İLE Beyazı çoğalmış, beyazlamaya yüz tutmuş saç vb. | Koyu ve iri lekeli at donu. )
- KİR ile/değil BOYA
- KİR ile ÇEPEL
( Kir, bulaşık, çamur, pislik. | Ürüne karışmış yabancı madde. )
- KÎR[Ar.] ile KÎR[Ar.] ile KİR[Tr.]
( Zift, katran. İLE Erillik örgeni, penis. )
- KIR ile KIR ile KIR
( Beyazla az miktarda siyah karışmasından oluşan renk. | Bu renkte olan. İLE Kent ve kasabaların dışında kalan, çoğu boş ve geniş yer, dağ, bayır. İLE Bozma, bölme, ayırmanın buyruk kipi. )
- KİR ile PESEK
( ... İLE Diş kiri/pası. )
- KIRAAT ile/ve/||/<> TEFEKKÜR ile/ve/||/<> HAYAT
( Dilin okuması. İLE/VE/||/<> Aklın okuması. İLE/VE/||/<> Kalbin okuması. )
- KIRAATHANELER ile/ve/||/<>/> MARMARA KIRAATHANESİ
- KİRACI/SAHİP değil/yerine MİSÂFİR
- KİRALAYAN ile/ve KİRAYA VEREN
- KİRÂM[< KERÎM] ile ...
( SOYU TEMİZ, ULULAR, ŞEREFLİLER | CÖMERTLER )
- KIRAN KIRANA (MÜCADELE)
- KIRAN ile KIRAN ile KIRAN/ÂFET ile KIRÂN[Ar. < KIRÂNÂT] ile KIRÂN[Fars.]
( Kırma işini yapan kişi. İLE Kıyı, kenar, çevre, uç. | Dağ sırtı, tepe, bayır. | Kıraç toprak. | Birbirine paralel olarak uzanan iki akarsu arasında kalmış dağ sırtı. İLE Bir topluluğun ve özellikle hayvanların büyük bir bölümünü yok eden hastalık ya da başka neden. İLE Yakınlık. | İki şeyin birleşmesi. | Gezegenlerden ikisinin bir burçta birleşmesi. İLE 1848'den 1927'ye kadar İran'da kullanılan bir gümüş para.[1.25 Dolar değerindeydi. 10 kıran, 1 toman ederdi.] )
- KIRAN/ÖLET/AFET ile KIRAN
( Kırma işini yapan kişi. | Bir topluluğun ve özellikle hayvanların büyük bir bölümünü yok eden hastalık ya da başka neden. İLE Kıyı, kenar, çevre, uç. | Dağ sırtı, tepe, bayır. | Kıraç toprak. | Birbirine paralel olarak uzanan iki akarsu arasında kalmış dağ sırtı. )
- KIRANTA[İt. < QUARANTA] değil/yerine/= KIRÇIL
( Saçları ağarmaya başlamış eril kişi. | İlerlemiş yaşına karşın bakımlı, özenli eril kişi. | Kırlaşmış saç, sakal. )
- KİRAZ ÇEKİRDEĞİ ve ZEYTİN ÇEKİRDEĞİ ve KEÇİBOYNUZU ÇEKİRDEĞİ
( Isıtılarak uzun süreli ısıtıcı olarak kullanılabilir. )
- KİRAZ ile DALBASTI
( ... İLE Bir tür, iri, aşılı kiraz. )
- KİRAZ ile DEFNE ile MEŞE ile AKÇAAĞACI ile KAYISI
( )
( Kendinizi tanımlamak isteseydiniz ne olmak isterdiniz?
Kiraz kadar lezzetli, defne gibi yeşil, meşe gibi toprağın sigortası, akçaağaç kadar estetik ve kayısı kadar yararlı olmak isterdim. )
- KİRAZ ile HİNTKİRAZI/MANGO[Portekizce]
( ... İLE Sumakgillerden, sıcak ülkelerde yetişen, zeytin büyüklüğünde yenilir bir meyvesi olan büyük bir ağaç. )
( ... cum MANGIFERA DOMESTICA )
- KİRAZ ile İDRİSAAĞACI/MAHLEP[Ar.]
( Gülgillerden bir meyve ağacı. | Bu ağacın meyvesi. İLE Meyvesi hoş kokulu, hoş bir kiraz türü, kokulu kiraz. )
( PRUNUS AVIUM cum PRUNUS MAHALEB )
- KİRAZ ile KİRAZ
( ... İLE/VE Giresun'da, dağlık bir bölgeye verilen ad. )
- KİRAZ ile/ve NABAK
( ... İLE/VE Yaban kirazı. )
- KİRAZ ile/ve SİDRE
( ... İLE/VE Arabistan kirazı. )
- KİRAZ ile/ve VAŞ
- KİRAZ[Yun.] ile VİŞNE[Slavca]
( Gülgillerden bir meyve ağacı. İLE Gülgillerden, dalları kırmızımtrak, çiçekleri beyaz renkte, kiraza benzer bir ağaç. | Bu ağacın meyvesi. )
( ... ile ÂLÛ-BÂLÛ/ÂLBÂLÛ )
( CHERRY vs. SOUR CHERRY/MORELLO/AMARELLE )
( PRUNUS AVIUM cum PRUNUS CERASUS )
- KIRBA[Ar. < KİRBA]/MATARA[Ar. < MİTHARE] ile KIRBA
( Sakaların içinde su taşıdıkları ağzı dar, altı geniş, deriden yapılmış kap, su kabı. İLE Çok su içen. | Çocuklarda karın şişmesiyle beliren bir hastalık. )
- KİRDEŞ ile/ve/||/<> KOMŞU
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Tek bir ev içinde birlikte ikamet edilen komşu. İLE/VE/||/<> ... )
- KİREÇ KLORÜRÜ ile KİREÇ KAYMAĞI
( ... İLE Bazı nesne ve yerleri mikroplardan arıtmakta, çamaşırları ağartmakta kullanılan, sarımsı beyaz renkte ve klor kokusunda, toz ya da sulandırılmış kireç klorürü. )
- KİREÇ ile KİREÇ TAŞI
( Mermer, tebeşir, kireç taşı, alçı taşı gibi birçok taşın özünü oluşturan kalsiyum oksit.[CaO] | Kalsiyum hidroksit, Ca(OH). İLE Kireç ocağında işlenerek kireç elde edilen, kalsiyum karbon tuzundan bileşik kayaç. )
- KİREÇ ile/||/<>/> KİREÇSÜTÜ
( ... İLE/||/<>/> Badana için hazırlanmış sulu kireç. )
- KİREÇÇİL >< KİREÇYEREN
( Kireçli topraktan hoşlanan, kireçli toprakta yetişen bitki. >< Kireçli topraktan hoşlanmayan, kireçli toprakta yetişmeyen. )
- KİREMİT[Yun.] ile ALMANKİREMİDİ
( Çatıları örtmekte kullanılan, yan yana dizilerek suyu aşağıya geçirmeden dışarı akıtacak biçimde yapılmış, kızıl toprağın renginde, pişmiş balçık levha. İLE Düz/yassı kiremit. )
- KİRGİN ile KIZIŞMA
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Aygırın kızışma zamanı. İLE ... )
- KIRGINLIK ile BURUKLUK
( DİLGİR[Fars.]: Kırgın, gönlü kırgın. )
- KIRGIN/LIK ile/değil KIRIK/LIK
- KIRGIN/LIK ile/ve/||/<>/> KIZGIN/LIK ile/ve/||/<>/> KİN
( Sessizdir. İLE/VE/||/<>/> Gürültülüdür. İLE/VE/||/<>/> Gereksizdir ve yanlıştır. )
- KIRGINLIK ve/||/<> MESAFE
( Kırıldığında, o kişiyle aranda mesafe oluşturmak ve birbirine zaman tanımak gerekir. Anlıyorsa/n yanına gelecektir/gideceksindir. Gelmiyorsa/gitmiyorsan, o kişiyle doğru mesafeyi buldun demektir. )
- KIRI ile/> SIPA
- KIRIK-DÖKÜK
- KIRIK-DÖKÜK (EŞYA)
- KIRIK ile/ve/||/<> BÜKÜK ile/ve/||/<> EĞİK
- KIRIK ile ÇATLAK
- KIRIK ile KIRIK ile KIRIK
( Kırılmış olan. | Tam nota göre düşük olan not. | Saf renkten hafif uzaklaşmış. | Kırılmış bir şeyden ayrılan parça. | Kemiğin bir etki ile kırılması. | Bir şeyin kırılan yeri. | Kırıntı. | Melez. | Tavla oyununda oyun dışı bırakılan pul. | Gücenmiş, üzgün. İLE Dişilin ya da erilin, yasalara ve törelere aykırı olarak ilişki kurduğu eril ya da dişil. İLE Fay. )
- KIRIK ile/||/<> KİRLİ ÇAMAŞIR
- KIRIK/ÇI/SINIK/ÇI[yerel] ile/değil/yerine KEMİK HEKİMİ/ORTOPEDİST
- KIRIK-KIRTIK
- KIRILGANLIĞIN GÜCÜ ve/||/<> UTANCI DİNLEMEK
( BRENE BROWN )
( İlgili konuşmayı, burayı tıklayarak izleyebilirsiniz... ve/||/<> İlgili konuşmayı, burayı tıklayarak izleyebilirsiniz... )
- KIRILIP SERİLMEK
- KIRILMA ile BOZULMA
- KIRILMA ile/ve/değil BÜKÜLME
- KIRILMA/KIRIK ile/ve/||/<>/< ÇIKMA/ÇIKIK ile/ve/||/<>/< BURKULMA
( Kırık, kemik bütünlüğünün bozulmasıdır. Kırıklar, darbe sonucu ya da kendiliğinden oluşabilir. Yaşlılık ile birlikte kendiliğinden kırık oluşma riski de artar. İLE/VE/||/<>/< Eklem yüzeylerinin kalıcı olarak ayrılmasıdır. Kendiliğinden normal konumuna dönemez.[Yoğun ağrı, şişlik ve kızarıklık, işlev kaybı ve eklem bozukluğu gibi belirtileri vardır.] İLE/VE/||/<>/< Eklem yüzeylerinin anlık olarak ayrılmasıdır. Zorlamalar sonucu oluşur.[Burkulan bölgede ağrı, kızarma, şişlik, işlev kaybı gibi belirtileri vardır.] )
( [Kırıklarda İlk Yardım]
- Yaşamı tehdit eden yaralanmalara öncelik verilir.
- Hasta/yaralı, hareket ettirilmez, sıcak tutulur.
- Kol etkilenmişse yüzük ve saat gibi nesneler çıkarılır.
- Sabitleme ve sargı yapılırken, parmaklar görünecek biçimde açıkta bırakılır.
- Kırık kuşkusu bulunan bölge, ani hareketlerden kaçınılarak bir alt ve bir üst eklemleri de içine alacak biçimde sabitlenir.
- Açık kırıklarda, sabitlemeden önce yara temiz bir bezle kapatılmalıdır.
- Kırık bölgede sık aralıklarla nabız, derinin rengi ve ısısı gözlenir.
- Kol ve bacaklar yukarıda tutulur.
- Tıbbî yardım istenir[112].
İLE/VE/||/<>/<
[Çıkıkta İlk Yardım]
- Eklem aynen bulunduğu biçimde sabitlenir.
- Çıkık yerine oturtulmaya çalışılmaz.
- Hastaya/yaralıya, ağızdan hiçbir şey verilmez.
- Bölgede nabız, deri rengi ve ısısı kontrol edilir.
- Tıbbi yardım alınır.
İLE/VE/||/<>/<
[Burkulmada İlk Yardım]
- Sıkıştırıcı bir bandajla burkulan eklem sabitlenir.
- Şişliği azaltmak için bölge yukarı kaldırılır.
- Hareket ettirilmez.
- Tıbbî yardım alınır. )
- KIRILMA(") ile/<> (")ÇÖKME(")
- KIRILMA ile DAĞILMA
- KIRILMA ve/> DEĞİŞİM ve/> GÜÇLENME ve/> UMURSAMAMA
- KIRILMA ile/ve/değil EŞİK
- KIRILMA ile/ve SIÇRAMA
- KIRILMA" ile/></> UMURSAMAZLIK
( Kırıldıkça değişir, değiştikçe güçlenir, güçlendikçe de umursamazsın. )
- KIRILMA ile/ve/||/<>/> YIKILMA
- KIRILMADA:
BURKULMA ile BASINÇ ile KESME
( )
- KIR(IL)MAK ile/değil/yerine/>< EĞ(İL)MEK
( Komik değildir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Komiktir. )
- KIRILMAK ile/ve KIZMAK
- KIRILMAMA NOKTASINDAKİ KİŞİ İÇİN SÖYLENİLECEK OLAN:
[ya] KALPSİZ ile/ya da GÜÇLÜ
- KIRILMAMALI:
DAL ile/ve/||/<> SEVGİ
( Ağaçtan, meyve bekliyorsak. VE Kişilerden, sevgi bekliyorsak. )
- KIRIM KIRIM (YÜRÜMEK)
- KIRIM ile KIRIM ile Kırım
( Savunmasız kişilerin ya da tutsakların toplu olarak öldürülmesi, katliam. İLE Hayvanların hastalık, soğuk gibi sebeplerle ölmesi. İLE ... )
- KIRIM ile/= TAURIS ile/= TAVRIA/TAVRIDA
( ... İLE/= Kırım'dan, ilk kez Antik Çağ'da, Heredotos söz etmiş ve bu adı vermiştir. İLE/= Roma'lılar da, bu adlarla anmıştır. )
- KIRIŞ KIRIŞ
- KİRİŞ ile BAŞTABAN
( ... İLE Yunan ve Roma mimarlıklarında, sütunların üstüne oturan ve iki sütun arasındaki uzaklığın üstünü örten büyük, uzun taş kirişlerin oluşturduğu bölüm. )
- KİRİŞ ile KEMERE[Yun.]
( Yapılarda dört köşe kalın keresteden, demirden ya da betonarmeden yapılmış yatay destek parçası. İLE Gemi güvertesinin enine konulmuş kirişlerinden her biri. )
- KİRİŞ ile KİRİŞ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Yayın iki ucu arasında gerili olan tel. İLE Birinin mülklerinden edindiği geliri. )
- KİRİŞ ile PALALIK
( ... İLE Çatı kirişinin yanı. )
- KIRIŞIK ile/ve/değil/yerine/||/<> KIVRIM
( Kırışmış olan. | Kırışmış yer, kırışıklık. | Deride esnekliğin kaybolmasından oluşan kıvrım. )
- KİRİŞLEME ile KİRİŞLEMEK
( Kirişlemek işi. | Ahşap döşemelerde yaklaşık 50 santimetre ara ile kirişler koyma. | Çapraz olarak, kılıçlama. İLE Kirişi çekip germek. | Kiriş olarak kullanılan keresteyi döşemek. )
- KİRİŞLİ ile KİRİŞLİ
( Kirişi olan. İLE Kiriş yapısında olan. )
- KIRIŞTIRMAK ile "KIRIŞTIRMAK"
( Nesnelerde.[kâğıt, giysi vb.] İLE Biriyle. )
- KİRİT ile/ve/||/<> KİRİTLİK/KİRİTLİG
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Anahtar. İLE/VE/||/<> Kilit. )
- KIRK BUDAK ile ...
( BEKTÂŞİYE'DE MEYDAN ŞAMDANI )
- KIRK HANE ile/ve/||/<>/>/< BİR ÂRİF
- KIRK (LOKMA/TABAK) ile/ve/<>/ya da KIRIK (LOKMA/TABAK)
- KIRK MENZİL
- KIRK MİLYAR IŞIK YILI ile/ve/<> ONBEŞ MİLYAR IŞIK YILI
( Bilemediğimiz. İLE/VE/<> Bilebildiğimiz. )
( Işığın bir yılda boşlukta aldığı mesafe. [Zaman birimi değildir!]
1 ışık yılı = 63.241 AU [ 1 AU = 149.597.870.691 ± 30 m. ] | [9.5 Trilyon km. / 9.460.718.940.369.531 m. ± 1.897.230 m.] )
- YAŞ:
40 ile/ve/> 50
( Gençliğin, yaşlılığı. İLE/VE/> Yaşlılığın, gençliği. )
- KIRKAĞAÇ ile KIRK AĞAÇ
( Manisa iline bağlı ilçelerden biri. İLE ... )
- KIRKAMBAR ile KIRKAMBAR
( İçinde değişik türden şeyler bulunan kap ya da yer. İLE Çok konuda bilgisi olan kişi. | Çerçi. )
- KIRKAYAK ile KIRKAYAK
( Eklem bacaklıların çok ayaklılar sınıfına giren, taşların altında yaşayan, gövdesi yuvarlak ve uzun bir böcek. İLE "Kasık biti". )
( JULUS TERRESTRIS cum PTHIRUS PUBIS )
- KIRKAYAK ile TIRTIL
( Taşların altında yaşar. | Kasıkbiti. İLE Kelebek kurtçuğunun yumurtadan çıktıktan sonra krizalit oluncaya kadarki durumu. )
( Tek sayılı ayak çiftine sahiptir. Ayak sayıları 15 - 191 çift arasında değişir. İLE ... )
( DIPLOPODA: Kırkayakları [binayakları] içeren hayvan sınıfı. )
( UNIRAMIA: Kırkayakların, çiyanların ve böceklerin yer aldığı şube. )
( ÜMMÜ ERBA', ERBAİN ile ... )
( HEZÂR-PÂ, PÜR-PÂYE ile ... )
( MILLIPEDE (/CENTIPEDE) vs. CATERPILLAR )
( JULUS TERRESTRIS, CENTIPEDA[Yüzayak] cum ... )
- 45'LİK ile/ve 33'LÜK ile/ve 78
( Küçük plak. İLE/VE Büyük plak. İLE/VE Taş plak. )
- KİRKİT ile TARAK
( Dokumacılıkta atkı ipliğini sıkıştırmak için kullanılan, demirden ya da ağaçtan yapılmış dişli araç. | Halı dokunurken kullanılan el tarağı. )
- 40'LI YAŞLAR ile/ve/||/<>/> 50'Lİ YAŞLAR
( Gençliğin yaşlılığı. İLE/VE/||/<>/> Yaşlılığın gençliği. )
- 43 YAŞINA KADAR ALKOL:
İÇMEYENİN BEYNİ ile/ne yazık ki/>< "İÇENİN" "BEYNİ"
( )
( Alkol, yüzeye yakın kan damarları genişleyerek "sıcaklık duyusu" verir fakat gerçek bir durum değildir. Gövde iç sıcaklığını düşürür. )
- KIRLANGIÇ ile AKGÖT, SALANGAN[Filipin dili]
( ... İLE Hint ve Çin denizleri kıyılarında yaşayan, uzun kanatlı, dört köşe kısa kuyruklu, esmer, küçük kuş. )
( HIRUNDO RUSTICA cum COLLOCALIA )
- KIRLANGIÇ ile BALIKÇIN
( ... İLE Perdeayaklılardan, uzunca gagalı, uzun ve çatal kuyruklu, deniz kıyılarında yaşayan bir kuş, denizkırlangıcı. )
( ... cum STERNA HIRUNDO )
- KIRLANGIÇ ile BATAK/LIK KIRLANGICI
- KIRLANGIÇ ile DAĞ KIRLANGICI/ÇOBANALDATAN
( ... ile UVVÂR[çoğ. AVÂVÎR], VATVÂT[çoğ. VATÂVÎT] )
( ... ile PÂLVÂNE, PÂLVÂYE )
( ... cum CYPSELUS ALPINUS/CAPRIMULGUS EUROPEUS )
- KIRLANGIÇ ile KEÇİSAĞAN/ÇOBANALDATAN/EBÂBÎL[Ar.] ile AKKARINLI EBÂBÎL[Ar.] ile KARASAĞAN EBÂBÎL[Ar.]
( ... İLE Dağ kırlangıcı. | Çobanaldatangillerden, kahverengimsi gri zemin üzerine benekli ve çizgili tüyleri olan, kanatları sivri, kuyruğu uzun, boynu kısa, başı iri ve enli, gagası ufak, kısa ve kancalı bir tür kuş. )
( ... İLE Kahverengilerdir fakat gökyüzünde uçarlarken siyah görünürler.
* Uzun, bumeranga benzer kanatları, kısa ve çatallı kuyrukları vardır.
* Kırlangıçlar gibi uçarken kanatlarını kırmazlar.
* Kırsal bir alanda görmek olanaksızdır.
* Yuvalarını çatıların gizli yerlerinde yaparlar ve yuvalarına çok hızlı girip çıkarlar.
* Bazı ebabillerin 21 yıl yaşadığı gözlenmiştir.
* Ebabil görmek için yaz aylarında gökyüzünün çok yükseklerine bakmak gerekir.
* Kırlangıçlar gibi, teller vb. yerlere tünemezler.
* Sadece üremek için bir yere konarlar.[Türkiye'nin bir çok yerinde ürerler.]
* Özellikle akşam üstü çatıların ve evlerin üzerinde çılgınca çığlıklar atarak hızla uçarken görebilirsiniz.
* Yaşamlarının büyük bir kısmını uçarak geçirirler. [Uçarken uyurlar.]
* Şehirde, binaların arasında görebilirsiniz.
* Yuvalarını binalardaki çatlaklarına, havalandırma boşluklarına, çatı aralarına yaparlar. Yuva yapmak için uçarken rastgele topladıkları tüy, ot ve tohumları kullanırlar.
* Avrupa'ya Mayıs'ın başında gelir ve genellikle iki hafta içinde, oldukça hızlı bir biçimde tüm kıtaya yayılırlar. [Kışı geçirmek için Afrika'nın güneyine geri dönerler.]
* Mardin'de çok sayıda görmeniz olanaklıdır. )
( )
( HUTTÂF[çoğ. HATÂTİF] ile EBÂBİL )
( BELVÂYE, PİRİSTÛ/K, PİRİSTÜK PÎLVÂYE ile EBREHE, BÂLVÂNE, YALVÂNE )
( SWALLOW vs. SWIFT vs. ALPINE SWIFT vs. CHIMNEY SWIFT )
( HIRUNDO RUSTICA cum CAPRIMULGUS EUROPAEUS cum TACHYMARPTIS/MICROPUS MELBA cum CHATEURA PELAGICA )
- KIRLANGIÇ ile KILIÇ KIRLANGICI
( HIRUNDO RUSTICA cum APODIDAE )
( SWALLOW vs. SWIFT )
- KIRLANGIÇ ile KIR KIRLANGICI
( )
- KIRLANGIÇ ile SAĞAN
- KIRLANGIÇ ile SUMRU/DENİZKIRLANGICI
( 8 cins )
( Gediz deltasında! )
( ... ile )
- KİRLENME ile KARARMA
- KİRLENMEKTEN KORUNMA ve/<> ERDEM
- KİRLENMEMEK ile/değil/yerine/||/<>/< ARINMAK
- KİRLİ SU ile EPRİK
( ... İLE Çamaşırın az kirli suyu. )
- KİRLİ TOPRAK değil KİLLİ TOPRAK
- KIRLI ile ...
( Ege bölgesinde özellikle hasat mevsiminde Orta Anadolu'dan gelen mevsimlik işçilere verilen ad. )
- KİRLİ ile/ve/değil/<> TOZLU
- KİR/Lİ/LİK ile/ve/= PASAK/LI/LIK
- KİRLİ/LİK ile/değil/yerine RENKLİ/LİK
- KİRLİLİK ile SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA
( Çevrenin zararlı nesnelerle kirletilmesi. İLE Bugünkü gereksinimleri karşılamak için doğal kaynakları gelecek kuşaklar için de koruyarak kalkınmaktır. )
- KİRLOŞ = KİRLOZ
( Kirli ve pasaklı. )
- KİRM[Fars.] ile/ve GÜRG-ZÂDE[Fars.]
( Kurt. İLE/VE Kurt yavrusu. )
- KIRMADAN DÖKMEDEN/KIRIP DÖKMEDEN (İŞ YAPMAK)
- KIRMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> GÖNÜL ALMAYI (DA) BİLMEK
( Herkesin yapabildiği/yapabileceği. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Bazılarının yapabildiği/yapabileceği. )
- KIRMAMAK" ve/||/<> "KIRILMAMAK"
( "Dil ile". VE/||/<> (B)ilim/bilgi ile. )
( İlk ders. VE/||/<> Son ders. )
- KİRMAN = KİRMEN
( İp eğirmeye yarayan tahtadan yapılmış araç. )
- KIRMIZI İLİK ile SARI İLİK
( Yassı kemik boşluklarını dolduran ilik. İLE Uzun kemiklerin orta kısımlarını 20 yaşından sonra dolduran kemik iliği. )
( RED MARROW vs. YELLOW MARROW )
- KIRMIZI IŞIK:
HERKESE YANMALI ve/fakat/ne yazık ki/>/< BANA YANMASIN
- KIRMIZI KONAK ile KIRMIZI KÖŞK ile KIRMIZI YALI
( Bâb-ıâli'de Cumhuriyet Gazetesi bahçesinde harap halde duran, İttihat ve Terakki Cemiyeti(Partisi) binası. İLE Üsküdar'da, Salacak kıyısı üstünde, Sinan Paşa Camisi karşısında bulunan ahşap köşk. [Çürüksulu Ahmed Paşa Köşkü ya da Belkıs Hanım Köşkü olarak da bilinir.] İLE Kandilli'nin kuzeyindedir. [Polonya'lı Hukukçu Ostrorog tarafından yaptırılmıştır. Kont Ostrorog Yalısı olarak bilinir.] )
- KIRMIZI ÖLÜM ile/ve BEYAZ ÖLÜM ile/ve YEŞİL ÖLÜM ile/ve SİYAH ÖLÜM
( Hırs ve ihtirasların, şehvetin ölümü. Alışkanlıkların[murâdât'ın], alışkanlıklardan dolayı oluşmuş yakınlıkların [menusât'ın] ölümü. İLE/VE İştahın ölümü.[Tokluğun, tıkınmanın] İLE/VE Kıyafetin ölümü. Giyim-kuşamdan uzaklaşma, libası terk etme. İLE/VE Halkın arasına girmek, halkın içinde yaşamak, halkın ıstırabını yüklenmek. )
( MEVT-İ AHMER ile/ve MEVT-İ EBYEZ ile/ve MEVT-İ AHDER ile/ve MEVT-İ ESVED )
( Ölümün Dört Rengi - Dücâne Cündioğlu )
- KIRMIZI ÖRÜMCEK ile KIRMIZI SIRTLI ÖRÜMCEK
( )
( ... İLE Avustralya'nın, en zehirli örümceğidir. )
( TETRANYCHUSURTICAE - TETRANYCHUSALTHAEAE cum ... )
- KIRMIZI[Ar.] değil/yerine/= AL
- KIRMIZI[Ar.] değil/yerine/= AL / KIZIL
( Parlak kırmızı renk. | Bu renkte olan. | Aşırı derecede olan. | Komünist. | Genellikle küçük yaşlarda görülen, bulaşıcı, yüksek ateşli, kırmızı renkte geniş lekeler döktüren, kuluçka dönemi üç dört gün süren tehlikeli hastalık. | Altın. )
- KIRMIZI ile FUŞYA[< LEONART FUCHS]
( ... İLE Canlı morumsu, kırmızı renk. )
- KIRMIZI ile GÜVEZ
( ... İLE Mora çalan kırmızı. )
- KIRMIZI ile MOR
- KIRMIZI ile/<> NARÇİÇEĞİ
( ... İLE/<> Parlak kırmızı renk. | Bu renkte olan. )
- KIRMIZI ile YEŞİL
- KIRO"[Kürtçe(Kurmanci) < KURO: Oğul/oğlan.[sesleniş/hitap] < KUR: Oğul/oğlan.][<> KURRAG: Sıpa, tay.] ile "HANZO"
( Oğul/oğlan. İLE Kaba saba, görgüsüz kişi. )
- KİROTERAPİ/CHIROTHERAPY[İng.] değil/yerine/= ELLE SAĞALTIM
- KİRPİ ile ARMADİLLO
( ... İLE 20 türü vardır. [30-40 milyon civarındalardır] [hepsi de Amerika'da yaşarlar] )
( ... İLE 60 milyon yıldır yeryüzündelerdir. )
( ... İLE Soluklarını 6 dakikaya kadar tutabilirler. [Uzun bir mesafe almaları gerektiğinde ciğerlerini havayla doldurup, midelerini can yeleği gibi şişirirler] )
( ... İLE Ürkütüldüklerinde ve bir savunma mekanizması olarak metrelerce havaya sıçrarlar. )
( ... İLE Teksas eyaletindeki her iki memeliden biri armadillodur. [Öteki ise, Teksas Uzunboynuz sığırıdır.("Teksas hız kesicisi" takma adıyla da anılırlar)] )
( Armadillo'lar, en büyük penise sahip memelidir. )
( [Azteklerde] ... ile AZOTOCHTLI[: Kaplumbağamsı tavşan.] )
( ... ile |
)
( ... İLE Fareler [ve insanlar] dışında, cüzzamdan ciddi biçimde etkilenen tek hayvan türüdür. [Amerika'nın Louisiana eyaletindeki armadillolarının çoğu cüzzamlıdır] )
( Çözümler/Çareler...
Kendimizi, ayakta, dikey | durumda görerek değil
O küre/yuvarlak biçimdeki bir bütün ve
tüm bütünlüklerin önemli bir parçası olarak görüp
birbirimizle, yaşamda, doğada ve
doğayla uyumlu bir akış/yuvarlanış içinde olmamızda!... )
( HEDGEHOG/CENTIPEDE vs. ARMADILLO )
( ERINACEUS EUROPAEUS cum [İsp.]ARMADO< [Lat.]ARMARE )
- KİRPİ ile AVUSTRALYA KİRPİSİ
( ... ile ZÂT-ÜL-LİSÂN )
- KİRPİ ile DİKENLİ OKLU KİRPİ
( ile ... )
( Kirpiler, suda batmazlar. )
( DÜLDÜL, KUNFUZ[çoğ. KANÂFİZ], MUKANFEZ ile ... )
( JÎK, JÎKÂSE HÂR-PÜŞT[mecaz], ÜSKÜR ile SENGER, ÜŞGUR )
( HEDGEHOG/CENTIPEDE vs. PORCUPINE )
( ERINACEUS EUROPAEUS/CONCOLOR cum HYSTRIX CRISTATUS )
- KİRPİ ile EKİDNE
- KİRPİ ile UZUN KULAKLI ÇÖL KİRPİSİ
- KIRPIK ile KIRPINTI
( Kırpılmış olan. | Bölük pörçük. İLE Kırpılan şeyden kalan küçük parça. )
- KIRPMA ile KIRKMA
( Parçalara ayırmak, kesmek, kırkmak. | Göz kapaklarını açıp kapamak, kıpmak. | Kesinti yapmak, tutumlu davranmak. İLE Bir şeyi uçlarından kesmek. | Saç, sakal ya da tüyü kesmek. )
( CLIPPING vs. TRIM/CLIP/CROP/FLEECE/SHEAR )
- KIRPMA ile/değil/yerine KOLAYLAŞTIRMA
- KIRPMAK ile/ve/||/<> CIMBIZLAMAK
- KIRPMAK ile KESMEK
( TRIM vs. CUT )
- KIRSIÇANIMSISI:
AĞAÇ ile ÇALI ile UÇURUM/ÇÖL
( DENDROHYRAX ARBOREUS | DENDROHYRAX DORSALIS | ENDROHYRAX VALIDUS cum HETEROHYRAX BRUCEL < ANTINEAE cum PROCAVIA CAPENSIS )
- KIRT KIRT (KESMEK)
- KIRTASİYE[Ar. < ] ile/ve/||/<> BETİKEVİ/KİTAPÇI
( Defter, kâğıt, kalem vb. yazı araç ve gereçlerinin tümü. | Kâğıtla yapılan işlemler. İLE/VE/||/<> ... )
- KİRTÜÇ ile HUYSUZ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Herkese kin besleyen ve huysuz kişi. İLE ... )
- KİRVE/LİK ile/ve/<> MÜSAHİP/LİK
( ... İLE/VE/<> Sohbet, arkadaşlık eden kişi. | Tatlı konuşmaları ile büyüklerin, özellikle de sultanların hoş zaman geçirmelerini sağlamakla görevli kişilere verilen san. )
- KIŞ KIŞ
( Kovalama. )
- KIS KIS (GÜLMEK)
- KIŞ LASTİĞİ ile/ve/||/<>/> ZİNCİR
( Risk yönetimi. İLE/VE/||/<>/> Kriz yönetimi. )
- KIŞ UYKUSUNA YATANLAR ile KIŞ UYKUSUNA YATMAYANLAR
- KİŞ[Fars.] ile KÎŞ[Fars.]
( [satrançta] Bir taşı zorlama. İLE Din, mezhep. | Ok kuburu. | Keten kumaş. | Kuş yeleği. | Şimşir. | Âdet, huy, töre. )
- KIŞ ile KIŞ
( Kuzey yarım kürede 22 Aralık - 21 Mart tarihleri arasındaki zaman dilimi, sonbaharla ilkbahar arasındaki soğuk mevsim. | Çok soğuk hava. İLE Kovalamak için çıkarılan ses. )
- KIS ile KIZ
( Sınırlamak, azaltmak, kısmak. İLE Sinirlenmek, kızmak. | Eril olmayan çocuk. )
- KIŞ ile/ve/||/<>/< UĞULDAYAN KIŞ
( 21 Aralık - 21 Mart arası. İLE/VE/||/<>/< 21 Aralık - 31 Ocak arası. )
( ... ile/ve/||/<>/< HERÎR ??? )
( ZÂM ile/ve/||/<>/< ... )
- GELECEK:
KISA ile/değil YAKIN
- KISA İ ile UZUN İ
( İzci, işaret, iletişim, isim, ikiz, iplik.
İLE
İcat, bitap, bitaraf, veli.
)
- KISA KES, AYDIN HAVASI OLSUN değil KISA KES, AYDIN ABASI OLSUN
( ABA: Kumaştan yapılma giysi.[Aydın efesinin abası, kısa ve dizleri açıktır.] )
- KISA KISA (ANLATMAK) ile KISA KISA (TASARRUF ETMEK)
- KISA KOLLU ile KISA, KISA KOLLU ile OMUZ ALTI ile KOLSUZ
- KISA ROL ile KÜÇÜK ROL
- İNSÜLİN:
KISA SÜRE ETKİLİ ile/ve UZUN SÜRE ETKİLİ
- KISA SÜRELİ BELLEK ile/ve/<> UZUN SÜRELİ BELLEK
( Biyofizik bir süreçtir. İLE/VE/||/<> Biyokimyasal bir süreçtir. )
( Sessel kod önemlidir. İLE/VE/||/<> Anlamsal kod önemlidir. )
( 7 +/- 2 kapasitesi vardır. İLE/VE/||/<> Kapasitesi sınırsızdır. )
( Ara-bul-geriye getir hemen hemen hatasızdır. İLE/VE/||/<> Hata yapmaya son derece eğilimlidir. )
( Yeni öğrenilen davranış ya da bilgi, kısa süreli bellekte 30 saniye kadar kalır ve sonra uzun süreli belleğe aktarılır. )
( Hipokampüs, kısa süreli bellekle ilgili bir beyin bölgesidir. )
( Bir bilginin uzun süreli belleğe girmesi protein sentezi ile gerçekleşir. )
( Otuz saniye geçtikten sonra anımsanan her bilgi ya da olay uzun süreli bellekten çağrılır. )
( KÜMELEME: Uzun süreli bellekteki bilgileriniz aracılığıyla size verilen yeni birimleri anlamlı bir biçimde gruplama sürecine kümeleme[clustering] adı verilir. )
- KISA SÜRELİ BELLEK ile/ve/değil YANKISAL DEPO
( 10 - 30 saniye. İLE/VE/DEĞİL 250 milisaniye - 4 saniye. )
- KISA SÜRELİ ile/ve/<> GEÇİCİ
- KISA/KÜÇÜK USÛL ile/ve UZUN/BÜYÜK USÛL
- KISA/UZUN VÂDELİ[Ar.] değil/yerine/= KISA/UZUN ERİMLİ
- KISA VADELİ YARAR-UZUN VADELİ ZARAR ile/değil/yerine ÂN'I YAŞAMAK
- KISA (YOL) ile/ve/değil KESTİRME (YOL)
- KISA ZAMANDA ile TEZ ZAMANDA
- KISACA GEÇİŞTİRMEK değil KISACA GEÇMEK
- KISACA GEÇMEK ile HIZLICA GEÇMEK
- KISACA ile ÖZETLE
- KISACASI değil/yerine SÖZÜN KISASI
- KISA/KÜÇÜK ile/değil MİNYON[Fr.]
( ... İLE/DEĞİL İnce, küçük, sevimli, zarif. )
- KISALIK ile/ve DARLIK
( İki nokta arasında. İLE/VE Alanlarda. )
( cm. ile tanımlanır. İLE/VE cm² ya da cm³ ile tanımlanır. )
( SHORTNESS vs./and NARROWNESS )
- KISALTMA ve/ya da HIZLANDIRMA ile/> GENELLEME ve İNDİRGEME
- KISALTMA ile HIZLANDIRMA
- KISAS ile DİYET
- KISAS[Ar. < KISSA] ile KISÂS[Ar.]
( Fıkralar, öyküler, söylenceler. İLE Suçun birebir aynısının işleyene uygulanması. )
- KISAS ile KIYAS
- KISAS ile MİSL
- KISASTA ...:
HAYIR ile/ve/||/<>/> HAYAT
- KISAYOL ile BAĞLANTI
( SHORTCUT vs. LINK )
- KÎSE-İ FEM ile ...
( Bazı hayvanların avurtları içindeki kese. )
- KİŞİ ADEDİ[Ar.] değil/yerine/= KİŞİ SAYISI
- KİŞİ:
AYNI ACIYA ile AYNI GÜLÜNÇ OLANA
( [nedense ...] Defalarca ağlar. İLE Defalarca gülmez. )
- KİŞİ BAŞINA DÜŞEN, ULUSAL GELİRİN EN YÜKSEK OLDUĞU ÜLKE:
BRUNEİ (SULTANLIĞI)
( Bu ülkede, halk, gelir vergisi de ödemiyor. )
- KİŞİ/BİREY ile/ve/değil/yerine KAVRAM/DURUM/OLAY
( Bazı durumları yaşayan/deneyimleyen değil o durumu kim yaşarsa yaşasın aynı süreç ve sonuç deneyimlenebilecek olan. )
( Kişinin özgünlüğünün, özerkliğinin üst seviyede olması, sınırlanamaz, kısıtlanamazlığı, kapsayıcılığının derinliği ve genişliği, insanla bağlantılandırılan ve bağdaştırılanların yetersizliği/düşüklüğünden dolayı apayrı olarak ve hiçbir şeyle karıştırılmaması gerekliliği. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Kavramın/olayın kendi içinde ve kendine özgülüğünün gözönünde bulundurularak/dikkate alınarak değerlendirilmesi ve arı biçimde bırakılma gerekliliğinin ister kişi, isterse diğer tüm kavram ve olaylarla bağlantılandırılmasındaki/bağdaştırılmasındaki duyarlılık ve titizlik gerekliliği. )
( Kişiyi, kavramsallaştırma! Kavramı, kişiselleştirme!
[ GENEL ile ÖZEL'i karıştırma! ] )
( Düşüncenin üstesinden gelemeyen, düşünenin üstesinden gelmeye çalışır. )
( PERSON vs./and CONCEPT/EVENT )
- KİŞİ:
"BÜYÜK" ile/ve/||/<> AKILLI ile/ve/||/<> GÜÇLÜ
( Hatalarını kabul edebildiği ölçüde. İLE/VE/||/<> Hatalarından ders çıkarabildiği ölçüde. İLE/VE/||/<> Hatalarını düzeltebildiği ölçüde. )
- KİŞİ:
FARKLI ile/ve/değil/||/<>/>/< (TOPLAMININ) FAZLASI
- KIŞI GEÇİRMEK ile/ve/fakat/||/<>/> AYAZI UNUTMAMAK
- KİŞİ(İNSAN) HAKLARINDA:
BAŞKALARININ HAKKI ve/||/<>/> TOPLUMUN DÜZENİ
- KİŞİ:
"HINZIR'IN ÜSTÜNDE HINZIR'LAŞMIŞ" ile/değil/yerine/>< HIZIR'IN ÜSTÜNDE HIZIR'LAŞMIŞ
- KİŞİ İÇİN:
"ÇİZİLEN RESİM" ile "BİÇİLEN KAFTAN"
- KİŞİ İÇİN (OLAN) ile/ve TOPLUM İÇİN (OLAN)
( Giyinmek, öncelikle toplum (ve düzeni/sağlığı) için daha sonra kişi içindir. )
- KİŞİ/İNSAN:
FITRAT ve/||/<> FÜTÛHÂT
( Kişi, fıtrat ve fütühatın birliği[tevhidi] olarak kişidir/insandır. )
- KİŞİ/İNSAN:
UYKU ve/||/<> UYANIKLIK ve/||/<> BEN'İN DENEYİMİ/FARKINDALIĞI
- KİŞİ/İNSAN ile/ve/||/<> AĞAÇ
( Bireyler, ağaçlardan ders almalıdır. Ağaçlar, ne üzerinde barınan kuşların, ne gölgelerinde yatan kişilerin, ne de verdikleri meyvelerin hesabını tutar. )
( )
( )
( )
( )
( HUMAN vs./and/||/<> TREE )
- KİŞİ/İNSAN ve/= AKIL
( Akılla her şey bilinir de insan bilinmez. )
- KİŞİ/İNSAN ve/<> DENEYİM
( HUMAN and/<> EXPERIENCE )
- KİŞİ/İNSAN ve/||/=/<>/< DİL
( Kişi, dilinin ardında gizlidir. )
( TALÂKAT: Dil açıklığı, düzgün sözlülük. | Güleryüzlülük. )
( Kişinin içi neyse, dili de odur. )
( Kişinin, dile; dilin, yola; yolun, ereğe gereksinimi vardır. )
( İnsan/kişi, dil varolanıdır; kelâmla terbiye olunur/edilir. )
( Hakikatin üzerindeki perdelerden biri dildir. )
( SELÂSET: Sözün akıcı olma, kolay anlaşılma hali. )
( AĞZI TATLI: Hoş konuşan. )
( Üslûb-u lîsân, aynıyla insan. )
( Kişi, kendini, yazı aynasında görür/gösterir ve gerçekleştirir. )
( HUMAN(/SOCIETY) and/||/=/<>/< LANGUAGE )
( ... ve/||/=/<>/< LİSÂN )
( ... ve/||/=/<>/< ZEBÂN )
- KİŞİ/İNSAN ve/<> İNSAF
- KİŞİ/İNSAN ve/||/<> KİTAP
( Kişiler, kitap gibidir. Gerçek yüzleri, kapağına bakınca değil zamanla, sayfaları okundukça anlaşılır. )
( )
- KİŞİ/İNSAN ve/||/<> KÜLTÜR ve/||/<> TOPLUM ve/||/<> DİL
- KİŞİ/İNSAN ile/ve/<> SAYGI
( HUMAN vs./and RESPECT )
- KİŞİ/İNSAN ve/<> YAPIT/ESER
( Kişi, yapıtlarının yansımasında izlenir. )
- KİŞİ/İNSAN ve/||/<>/< ZAAF
( Kişi, "zaafları"nın toplamı kadardır. )
- KİŞİ/İNSANLIK İÇİN ile/ve/değil KİŞİ'DEN
- KİŞİ:
İYİLİK ile/ve/||/<> MERHAMET ile/ve/||/<> KİŞİLİK
( [kadar ...] "Taşlanır." İLE/VE/||/<> "Dışlanır." İLE/VE/||/<> Sınanır. )
- KİŞİ KAYBETMEK ile/değil/yerine/<> PARA KAYBETMEK
- KİŞİ/KENDİ ile/ve İNSANLIK
( İnsanlık, bizden, çoluğumuzun çocuğumuzun, konu konşumuzun, milletimizin ve insanlığın yararlanmasıdır. )
- KİŞİ, KİŞİNİN:
"KURDU" değil YURDU/AYNASI
- KİŞİ, KİŞİNİN KURDUDUR[HOMO HOMINUS LUPUS]:
"THOMAS HOBBES'UN SÖZÜ" değil PLAUTUS'UN SÖZÜ[ASINARIA'da]
- KİŞİ, KÖTÜ değil İŞİ(PARA DURUMU), KÖTÜ
- KİŞİ:
MEKÂN değil MAHAL
- KİŞİ:
MUTLU ve/||/<>/> KARARLI ve/||/<>/> ONURLU ve/||/<>/> "BÜYÜK" ve/||/<>/> SAYGIN ve/||/<>/> İNSAN
( Sevgimiz kadar. VE/||/<>/> Bilgimiz kadar. VE/||/<>/> Ürettiğimiz kadar. VE/||/<>/> Paylaştığımız kadar. VE/||/<>/> Merhametimiz kadar. VE/||/<>/> Dürüstlüğümüz kadar. )
- KİŞİ, NE YAPARSA:
KENDİ YAPAR ve/+/<> KENDİNE YAPAR
- KİŞİ ODAKLILIK ile/değil/yerine/>< OLGU(/DURUM/KAVRAM/BAĞLAM) ODAKLILIK
( [GELECEK:] "Kim gelecek? O gelecek." şeklinde algılar/yorumlar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Geçmiş ya da şimdi değil Şimdi'den sonrası olan zamansal durumu/kavramı düşünmek olarak algılar/yorumlar. )
- KİŞİ/ADAM/İNSAN OLMAK ve/||/<>/=/: 72 MİLLETİ, BİR BİLMEK
- KİŞİ OLMAK ile/ve/değil KENDİ OLMAK
- KİŞİ(ŞAHIS) ORTAKLIĞI(ŞİRKETİ) ile TİCARİ ORTAKLIK(ŞİRKETİ) ile ANONİM ORTAKLIK(ŞİRKET)
- KİŞİ:
ŞER ile/değil/yerine/>< ER
- KİŞİ:
"SERT" ile/ve/||/<>/> SICAKKANLI ile/ve/||/<>/> KARARLI
( Uzaktan bakıldığında. İLE/VE/||/<>/> Yaklaşıldığında. İLE/VE/||/<>/> Konuşmaya başladığında. )
- KİŞİ TANRI ile KAVRAM TANRI
- KİŞİ:
"TAŞLANIR" ve/||/<> "DIŞLANIR" ve/||/<> "SINANIR"
( İyiliği kadar. VE/||/<> Merhameti kadar. VE/||/<> Teslimiyeti kadar. )
- KİŞİ:
ÜMİT ve/<> BATKI/HÜSRÂN['ın biraradalığı]
( Kişilerin ümitleriyle oynama! Belki ve bazen/çoğunlukla, tek sahip oldukları şey odur. )
( "Ümit Yitimi" değil/yerine Ümit... yazısını okumak için burayı tıklayınız... )
- KİŞİ UYUMU ile ...
( PERSON AGREEMENT )
- KİŞİ/KUL HAKKI ve/||/<> TUZ HAKKI
- KİŞİ ve/||/<>/> GÖZGÜ/AYNA ve/||/<>/> YAZI
( Üçü de herşeyi yansıtır. )
( Ancak, üçüne baktığında, kendini görebilirsin. )
( Kişi, kendini, en iyi, yazı aynasında tanır ve gerçekleştirir. [ Öncelikli olarak, iki ayrı sayfada, şu iki dizini oluşturmakla başlamak gerek. 1- HAYIR! | 2- YAPMAYABİLECEKLERİM(İZ) ] )
( Kişi, kendini, üç ayna karşısında tanıyabilir ve gerçekleştirebilir.
İlk aynamız, öteki aynasında yani anne ve başka kişilerle olan ilişkilerinde, paylaşım ve iletişimlerimizdedir.
İkincisi, doğada ya da cam/ayna, metal, kamera gibi nesnelerdeki yansımalarındadır.
Üçüncüsü ise yazı aynasındadır, yazdıklarımızın ve yazabileceklerimizin yansımasındadır.
Yazma eylemi, ilk ikisi gibi dolaylı olmayıp doğrudan, kişinin kendini, zihnini ve yaşamını karşısına koyup gözlemlemesini ve düzenlemesini sağlayan, yaşamın gelişine ya da kendi "haz ve keyfî kararlarına" düş(ür)meyebileceği eylem ve tutumdur.
Yaparak, eyleyerek ve "Yaptığını yaz, yazdığını yap!" ilkesiyle ancak yazarak, kendine hizmet etmekle herkese, insanlığa hizmet etmiş ve yaşama katılmış olur.
Bir'e hizmet, bin'e hizmet;
bin'e hizmet, bir'e hizmettir.
-------------------------------------------
Kişi, ne yaparsa
kendi yapar, kendine yapar. )
- KİŞİ ve/||/<>/> BAŞ OYUNCU
( Her birey, yaşamının baş oyuncusudur. )
- KİŞİ ve/||/<>/>/< BELLEK
( ... VE/||/<>/>/< Güncellenen geçmiş. )
- KİŞİ DURUM
- KİŞİ ile/ve/<> DÜZEN
( HUMAN vs./and/<> SYSTEM )
- KİŞİ[Azr.] = ERKEK[Tr.]
- KİŞİ ile/ve/<>/değil EVRENSEL İLKE
- KİŞİ ve/= GÖNÜL
( GÖNÜL BİRDİR!
["Benim gönlüm"/"Senin gönlün"ü olmaz!] )
( HUMAN and/= HEART )
- KİŞİ ile/ve/<> İNSANLIK
( Kişileri, ayrı ayrı sevemeyenler, -çarpıtarak- "insanlık" kavramına "sığınırlar". )
( Seni sana emanet edemiyorsak, insanlığı nasıl emanet edelim?! )
- KİŞİ/İNSAN ile/ve/> İNSAN/LIKTA OLAN KİŞİ
( KİŞİ/İNSAN: Yolu, özgürlük; yönü, özgünlük... )
( HUMAN vs./ve/> HUMAN IN HUMANITY )
- KİŞİ ve/<> KİŞİ
( Kişi, başka bir kişiyle ile insan olur. )
( Bir kişiyi sevmekle başlayacak herşey! )
( Kişi, kaya gibi olmalı, hareket ettiren olursa kımıldamalı! )
( KİŞİ: Benden konuşan ve senden dinleyen. )
( KİŞİ: Altı yönden[ön-arka, sağ-sol, alt-üst] bakabilen. )
- KİŞİ ile/değil KÎŞÎ
( Birey. İLE/DEĞİL Şemseddin Kîşî.[Kutbuddin Şirâzî'nin hocasıdır.] )
- KİŞİ ile KİŞİ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Kişi/birey. İLE Eş. )
- KİŞİ = MİRASSIZ
- KİŞİ ile/ve/değil/yerine OLGUN/KÂMİL KİŞİ(/İNSAN-I KÂMİL)
( Başkasının sözünü taşıyan. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Kendi sözünü söyleyebilen/söyleyen. )
( Anadan doğma insan yoktur. )
( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Kendini aşma iradesini gösteren. )
( ... ile İSKENDERİYE FENERİ/MİSFALA )
- KİŞİ ve/= ÖYKÜ
( Kişi, mekândan, zamana geçendir. )
( HUMAN and/= STORY )
- KİŞİ = ŞAHIS/FERD = PERSON[İng.] = PERSONNE[Fr.] = PERSON[Alm.] = PERSONA[Lat., İsp.]
- KİŞİ ve/<> SANATÇI
( Ben-im gören, hem gösteren. )
( HUMAN and/<> ARTIST )
- KİŞİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SÖZLÜK
- KİŞİ ile/ve/||/<> TOPLUM
( [Kendini/zihnini/davranışını/adâletini] Kızdığında gösterir. İLE/VE/||/<> Savaşta gösterir. )
- KİŞİ:
CAN ve/||/<>/> GÜÇ ve/||/<>/> /< İKRAR ve/||/<>/> /< ADÂLET ve/||/<>/> KEMÂL
( Kişi, doğar ve can kazanır. VE/||/<> />/< Canında güç kazanır/bulur. VE/||/<> />/< Gücünü, kararlarında/ikrarında bulur. VE/||/<> /< Kararında adâletli ise, erdemli olur. VE/||/<> />Adâletinde olgunluğu/kemâli bulursa, olgun/kâmil olur. )
- KİŞİDE:
EBEVEYN BULAŞMASI ile/ve/||/<> ÇOCUK BULAŞMASI
( Düşüncelerde. İLE/VE/||/<> Duygularda. )
- KİŞİDE/İNSAN'DA:
OLUŞMAK ve OLUŞTURMAK
- KİŞİDE/İNSANDA ve/||/<>/>/< TOPLUM('DA)
( Akıl. VE/||/<>/>/< Üniversite. )
( Direnç[ihtiyâr] ve istenç[irâde]. VE/||/<>/>/< Siyâset. )
( Bulunç/vicdan. VE/||/<>/>/< Türe/adâlet. )
( Değişen. VE/||/<>/>/< Dönüşen. )
( Direnç[ihtiyâr: yapmama bilgisi/isteği] ve istenç[irâde: yapma "gücü/bilgisi/isteği"]. VE/||/<>/>/< Direnç[İhtiyâr]. )
( (Koşulsuz) Saygı ve sevgi. VE/||/<>/>/< Türe/adâlet. )
- KİŞİDE:
VARLIK ve/> SEVİNÇ
( Oluşan/oluşmuş/oluşursa. VE/> Göstergesi. )
- KİŞİDEN/BİRİNDEN KORKMAK ile/değil/yerine KENDİNDEN KORKMAK
( ... İLE/DEĞİL/YERİNE Kendi yapabileceklerinden, deliliğinden, gözü karalığından. )
- KİŞİDEN KORKMAK ile/değil/yerine KİŞİNİN CEHALETİNDEN KORKMAK
- [ne yazık ki]
KİŞİDE:
RASTLANTISAL/LIK ile/ve/||/<> KEYFÎ/LİK
- KİŞİ/İNSAN:
BİLGİSİZLİĞİNİN ESİRİ
ile/ve/değil/yerine/||/<>/></>
BİLGELİĞİNİN ESERİ
- KİŞİ/İNSAN:
DÜŞKÜN ile/değil/yerine/>< İÇKİN
( Gövde/haz odaklı/lık. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Akıl öncelikll/lik. )
- KİŞİ/İNSAN, GÖVDENİN İÇİNDE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GÖVDE, KİŞİNİN DIŞINDA
- KİŞİ/İNSAN ile/ve ÂLEM
( İNSAN: İki âlemin kavuştuğu fakat karışmadığı. )
( Sendedir mahzen-i esrâr-ı muhabbet sende
Sendedir ma'den-i envâr-ı fütuvvet sende
Gizli gizli dahi vardır nice hâlet sende
Marifet sende, hüner sende, hakikat sende
Nazar etsen yer ü gök düzah u cennet sende
Arş u kürsi ü melek sendedir elbet sende
Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen! )
( Kendine, bir hoşça bak; sen, âlemin özüsün
Varolanların gözbebeği olan insansın! )
- KİŞİ/İNSAN ve/<> BİRLİK
( Benden konuşan ile senden dinleyenin birliği. )
( HUMAN and UNITY )
- KİŞİ/İNSAN ve DOĞA/TOPRAK ve PARA
( Meta olarak görülmemesi gerekenler. )
( ... VE/||/<> BER[Arapça ve Türkçe]: Yer, toprak. VE/||/<> ... )
( Yedi çeşit iklim bulunan kuzey yarım kürede 0-90 derecenin tam ortası yani 45 derece enlemin altı ve üstü ot çeşitliliği olan bölgeleri oluşturmaktadır. )
( HUMAN and NATURE/LAND and MONEY )
- KİŞİ/İNSAN ve/<> EYLEM
( Ayinesi iştir kişinin, lâfına bakılmaz! )
( Kişinin "büyüklüğü", başkası/başkaları için de yapabildikleriyle orantılıdır. )
( İnsana özgü/dair hiçbir şey bana/sana yabancı değildir. )
- KİŞİ/İNSAN ve/<> İHSAN
- KISIKLI ile ÇAĞLAYAN
( Kayadan akan su. )
- KİŞİLER:
(")AKILLI(") ile/ve/||/<> (")DUYARLI(") ile/ve/||/<> (")ETKİLİ(")
( Duygusuz. İLE/VE/||/<> Etkisiz. İLE/VE/||/<> Akılsız. )
- KİŞİLER ARASINDA:
"DUVAR ÖRMEK" değil/yerine/>< "KÖPRÜ KURMAK"
- KİŞİLER, DİN İÇİN değil/>< DİN/İNSANLIK, İNSANLIK/KİŞİLER İÇİN
- KİŞİLER:
EKMEK GİBİ ile İLÂÇ GİBİ ile MİKROP GİBİ
( Her zaman aranır, bazen bulunur. İLE Gereksinimin olduğunda aranır, pek az bulunur. İLE Her zaman, bizi bulur. )
- KİŞİLER İÇİN:
"BİR TANESİ" değil BİRİ
- KİŞİLER İÇİN:
"BİR TANESİ" değil İÇLERİNDEN BİRİ
- KİŞİLER ÜZERİNDE değil/yerine/< KİŞİLER ÜZERİNDEN
- MERAK":
KİŞİLER ÜZERİNE/ÜZERİNDEN ile/değil/yerine/< DÜŞÜNCELER/ZİHİNLER ÜZERİNE/ÜZERİNDEN
- KİŞİLER:
YANLIŞ <> KÖTÜ ile/değil/yerine/||/>< İYİ<> DOĞRU
( Ders bırakır. <> Deneyim bırakır. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/>< Mutluluk bırakır. <> İz bırakır. )
- KİŞİLER ile İNSANLIK
- KİŞİLER ile/ve/||/<>/> MEZAR TAŞLARI
( )
( )
( )
( )
( )
- KİŞİ/LER değil/yerine/||/=/<>/< ZİHİN/LER
- KİŞİLERCE, BEĞENİLMEMEK ile/ve/değil/||/<>/< KİŞİLERE, YARANAMAMAK
- KİŞİLERDE BAKILMASI GEREKEN/ÖNCELİKLİ OLAN:
"VAAD/LER" değil SAMİMİYET
- KİŞİLERDE:
(")KÖTÜ(") ile/değil/yerine/>< (")İYİ(")
( [İlkesi]
Sahip olmak. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Olmak.
[Simgesi]
Yılan. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Elif. [ | ]
[Sıfatı]
Yalancı. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Dürüst.
[Hak(k)'a karşı]
Başkaldırır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Boyun eğer.
[Haksızlığa karşı]
Boyun eğer. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Başkaldırır.
[Öteki ile ilişkisi]
Sömürür. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< "Öteki" diye biri yoktur.
[Etkisi]
Korku salar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Ümidi yayar.
[Duygusal durumu]
Korkak. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sevecen.
[Görünüşü]
Her kılıfa girebilir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Gülümser. :)
[İletişimde]
Yargılar ve suçlar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Anlar ve eğitir.
[Toplumsal etkisi]
Köleleştirir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Özgürleştirir.
[İş/hizmet karşısında]
Sorumluluk almaz. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sorumluluk alır.
[Başarı yolunda]
Sonuç odaklıdır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Süreç odaklıdır.
[Uygarlığa katkısı]
Aydınlığı karartır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Karanlığı aydınlatır. )
- KİŞİLERE:
"ACIMAM!" değil/yerine KENDİMİ, ACIMAMAM GEREKTİĞİNE İKNÂ EDERSEM, ACIMAM/ACIMAYABİLİRİM
- KİŞİLERE/İN DAVET(İ) ile/ve NESNELERE/İN DAVET(İ)
( Gel diyene ar eyleme, gelme diyene dar eyleme! )
- KİŞİLERE/İ:
[ne] DARILACAK KADAR GÜVENMEK ile/ve/ne de/||/<> GÖNÜL KOYACAK KADAR SEVMEK
- KİŞİLERİ, AYAKTA TUTAN:
İSKELET[Fr. < SQUELETTE] VE KASLARI ve/değil/||/<>/< İLKE VE İNANÇLARI
- KİŞİLERİ:
[ne yazık ki]
!"DENEMEK/SINAMAK" değil/yerine/>< KONUŞMAK
( "Denenilen" şeyin sonucunu "elde ettirir" belki fakat o kişiyi mutlaka ve sonsuza kadar kaybettirir. DEĞİL/YERİNE/>< Kişiyi kaybetmemek/kazanmak için özellikle de yakın olduğumuz kişileri denememek/sınamamak gerekir. Çeşitli oyunlar yaparak, tuzaklar kurarak elde edilen "bilgi/sonuç" geçersizdir. Aslolan ise her koşulda, en olumsuzu söylemek bile olsa konuşmayı yeğlemektir. )
- KİŞİLERİ:
"DENEMEK" değil/yerine "TARTMAK"
- KİŞİLERİ:
"EZMEK" ile/değil/yerine "YÜKLENMEK"
- KİŞİLERİ KONUŞMAK ile/değil/yerine KİŞİLERLE KONUŞMAK
- KİŞİLERİ KULLANARAK/SÖMÜREREK ile/değil/yerine/>< KİŞİLER ARACILIĞIYLA
- KİŞİLERİ:
"OLANAK/FIRSAT OLARAK GÖRMEK" ile/değil/yerine/>< İNSAN/KENDİ OLARAK GÖRMEK
- KİŞİLERİ TANIMA:
YOLCULUKTA ve/||/<> ZORLUKTA ve/||/<>
YOKLUKTA ve/||/<> (AYNI) MASADA
- KİŞİLERİ TANIMAK:
TANIŞIRKEN ile/ve/değil/yerine/>< TARTIŞIRKEN
- KİŞİLERİ TANIMAK:
TANIŞIRKEN ile/ve/değil/||/<>/>/< TARTIŞIRKEN
- KİŞİLERİ, YARI YOLDA BIRAKMAK değil/ne yazık ki KİŞİLERİN, ÇIKARLARININ BİTTİĞİ YERDE UZAKLAŞMASI
- KİŞİLERİ, ZİHNİMİZDEN/YAŞAMIMIZDAN ÇIKARMA:
HATA YAPTIKLARINDAN DOLAYI değil ÜMİDİMİZ KESİLİRSE
- KİŞİLERİ:
"YENMEK" ile/değil/yerine/>< KAZANMAK
- KİŞİLERİN ANIMSANMASI:
"ZAYIFLIKLARI" ile/değil/yerine/>< ÇABALARI
- KİŞİLERİN, BİRBİRİNİ:
SEÇMESİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BELİRLEMESİ
- KİŞİLERİN, BİZİ HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRATMASI ile/ve/değil/<>/< YANLIŞ KİŞİLERE YATIRIM YAPMAMIZ ve/ya da KİŞİLERDEN, FAZLA BEKLENTİDE OLMAK
- KİŞİLERİN/İNSANIN GÜCÜ ile/ve/||/<>/< SÖZCÜKLERİN GÜCÜ
( Söz(cük)leri/ni ve tutumunu değiştir... Dünya/n değişsin! )
( Sözcüklerin gücü anlaşılmadan, kişinin gücü anlaşılmaz. )
( Kişi, dilinin ardında gizlidir. )
- KİŞİLERİN:
HATASINDAN/YANLIŞINDAN/SUÇUNDAN/GÜNAHINDAN ve/fakat TÖVBESİNDEN
( Haberimiz olabilir. VE/FAKAT Haberimiz olmayabilir. [Dolayısıyla, kimseyi kınamamak gerek!] )
- KİŞİLERİN:
İLK SÖYLEDİKLERİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SON YAPTIKLARI
- KİŞİLERİN/İKİ KİŞİNİN:
ÖNÜNDEN/ARASINDAN GEÇMEK değil/yerine/>< ARKASINDAN GEÇMEK
- KİŞİLERİN, "ROBOTLAŞMASI" değil/yerine/>< ROBOTLARIN, KİŞİLERİ TAKLİT ETMESİ
- KİŞİLERİN/ÜNLÜLERİN:
DOĞUM TARİHİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖLÜM TARİHİ
( Kişilerin doğum tarihini değil ölüm tarihini ölçüt almak gerekir. Nedenlerini yeterince düşünürüz umarız...
Onlarca nedenin özeti olarak;
doğduğumuzda, kendimiz olamamışızdır henüz.
Ölene kadar da her düşüncemizi,
tutum, karar ve adımızı bile değiştirebiliriz. )
- KİŞİLERLE "AYNI OLMAK" ile/değil/yerine/>< KİŞİLERE AYNA OLMAK
- KİŞİLERLE İLİŞKİDE:
ÇOK UZAKLAŞMAMAK ve/||/<> ÇOK YAKLAŞMAMAK
( Donmamak için. VE/||/<> Yanmamak için. )
- KİŞİLERLE MÜCADELE ile/değil/yerine/< KEYFİYETLE MÜCADELE
- KİŞİLEŞME ile/ve/> TOPLUMSALLAŞMA
- KİŞİLEŞTİRME ile KİŞİSELLEŞTİRME
- KİŞİLİK BOZUKLUĞU ile/değil/yerine KİŞİLİK ÖRGÜTLENMESİ
- KİŞİLİK BOZUKLUĞU ile KİŞİLİK YARILMASI
- KİŞİLİK "(MESELESİ)" ile GURUR "(MESELESİ)"
- KİŞİLİK ÖRGÜTLENMELERİ/BOZUKLUKLARI:
[PARANOİD ile ŞİZOİD ile ŞİZOTİPAL] ile [ANTİSOSYAL ile NARSİSİSTİK ile BORDERLINE ile HİSTRİONİK] ile [BAĞIMLI KİŞİLİK ile ÇEKİNGEN ile OBSESİF-KOMPULSİF] ile [PASİF AGRESİF ile KENDİNİ TEKRARLAYAN(SELF REPEATING)]
- KİŞİLİK ile/ve/değil/> AD
( Bir gazeteci, Borges'in yanına yaklaşır ve ...
- "Afedersiniz! Siz Borges misiniz?"
- Borges: "Bazen..." )
( ... İLE/VE/DEĞİL/> AD/IM/IZ üzerine... )
( PERSONALITY vs./and/> THE NAME )
- KİŞİLİK ile/ve IRA/ÖZYAPI
( PERSONALITY vs./and CHARACTER )
( ŞAHSİYET ile SECİYE )
- KİŞİLİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> KENDİLİK
( Masterson'ın, Kendilik kuramı ve çalışmalarını okumanızı/incelemenizi salık veririz... )
- KİŞİLİK ile/ve/< MESLEK
( PERSONALITY vs./and/< PROFESSION )
- KİŞİLİK ve/||/<>/>/< ONUR
( ŞAHSİYET ve/||/<>/>/< HAYSİYET )
- KİŞİLİK ile/ve/<> ÖZGÜVEN
( PERSONALITY vs./and/<> SELF-CONFIDENCE )
- KİŞİLİK = ŞAHSİYET = PERSONALITY[İng.] = PERSONALITÉ[Fr.] = PERSÖNLICHKEIT, PERSONALITÄT[Alm.] = PERSONALIDAD[İsp.]
- KİŞİLİK ile SÜPER KİŞİLİK ile KİŞİLİK ÖTESİ
( VYAKTI: Tüm fiziksel ve yaşamsal süreçlerin toplamıdır. İLE VYAKTA: Ben'in bilince "Ben-im" olarak yansımasıdır. İLE AVYAKTA: Evrensel ve gerçek saf "Ben"dir. )
( VYAKTI ile VYAKTA ile AVYAKTA )
( PERSONALITY vs. SUPER PERSONALITY vs. BEYOND OF PERSONALITY
The Avyakta is the universal and real pure 'I'. WITH
The Vyakta is its reflection in consciousness as "I am'. WITH
The Vyakti is the totality of physical and vital processes. )
- KİŞİLİK ile/değil TUTUM
( Kim olduğunla ilgili. İLE/DEĞİL Onun, "kim olduğu" ile ilgili. )
( [not] Who I am. VS./BUT Who you are. )
( [not] PERSONALITY vs./but ATTITUDE )
- KISIM, PARÇA, BÖLÜM = KIT'A = PARTIE
- KISIM ile/ve KASÎM
( Tasavvur ve tasdik, ilmin kısmıdır. İLE/VE Tasdik ve tasavvur, birbirinin kasîmidir. )
( Kısımlarla maksim arasında umum-husus-mutlak vardır. İLE/VE İki kasîm arasında mübayenet vardır. )
- KISIM ile KESİM
( PART vs. SECTOR )
- KISIM ile TARAF
( PART vs. SIDE )