
Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim
DİL'DE
(/DİLBİLGİSİ'NDE)
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibariyle 9773 başlık/FaRk ile birlikte,
10819 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(5/11)
- EYER değil EĞER
- EYİLİM değil EĞİLİM
- EYİM değil EĞİM
- EYİTİM değil EĞİTİM
- EYLEM ile/||/<> EK EYLEM/MECHÛL ile/||/<> EYLEMLİK ile/||/<> ETKEN/EDEN ile/||/<> EDİLGEN EYLEM ile/||/<> BUYRUM ile/||/<> ORTAÇ/FERÎ FİL ile/||/<> GEÇİŞLİ/MÜTEADDÎ ile/||/<> GEÇİŞSİZ/LÂZIM ile/||/<> KİŞİSİZ/MEÇHUL
( ... İLE/||/<> Ad soylu dil birimlerinin yüklem işlevi üstlenmesini sağlayan eylem. İLE/||/<> Başlıca işlevi, eylemin belirttiği oluşu göstermek olan ad özellikli eylemsi. İLE/||/<> Etken biçimde oluşa katılan öğe. İLE/||/<> Öznenin, yapılan işin etkisi altında kaldığını belirten çatıyla kurulan eylem. İLE/||/<> Eylemin yapılması gerektiğini buyurarak anlatan isteme kipi. İLE/||/<> Eylemden türemiş, çoğunlukla ön ad/sıfat, bazen de ad olarak kullanılan eylemsi. İLE/||/<> Nesneyle kullanılan eylem. İLE/||/<> Nesnesiz kullanılan eylem. İLE/||/<> Kişi belirtisi olmayan eylem kipleri ile üçüncü tekil kişi çekimlerinde öznesi belirli olmayan eylem biçimleri için kullanılan bir tanım.+ Diller/Arapca )
- EYLEM ile/değil EYLEME(K)
- EYLEMCİL ÇEKİM
( VERBAL INFLECTION )
- EYLEMSİ
( GERUND, PARTICIPLE )
- EYLEMSİZ "ÖNGÖRÜ" ile/ve/<> ÖNGÖRÜSÜZ "EYLEM"
( Hayal görmek. İLE/VE/<> Karabasan görmek. )
- EYLENCE değil EĞLENCE
- EYMEK değil EĞMEK
- EYRİ değil EĞRİ
- EYTİŞİM/DİYALEKTİK ile/ve DEVİM/DİNAMİK
( DIALECTIC vs./and DYNAMIC )
- EYTİŞİM = FENN-İ MÜNAZARA, İLMİ- CEDEL, İLM-İ HİLAF Ü CEDEL = DIALECTIC[İng.] = DIALECTIQUE[Fr.] = DIALEKTIK[Alm.] = DIALEKTIKE[Yun.] = DIALECTO[İsp.]
- EYTİŞİM ile/ve KAVRAMSAL EYTİŞİM
- EYTİŞİM/DİYALEKTİK ile SAFSATACILIK/YANILTMACILIK/SOFİSTİKA
( Karşıt görüşlerin çatışması yoluyla gerçeğe ulaşma yöntemi. İLE İkna etmek amacıyla kanıtların retorik ve mantık hileleriyle kullanılması. )
- EYVALLAH ile/ve ESTAĞFİRULLAH
- [ne yazık ki]
EZÂ[Ar.] ve/||/<> CEFÂ (ÇEK(TİR)MEK)[Ar.]
( İncinme, incitme, can yakma. İLE/VE/||/<> Büyük sıkıntı, eziyet. )
- EZBER BOZMAK ile/ve/||/<>/>/< FARKLI/YENİ BİR BAKIŞ AÇISI
- EZBER BOZMAK ile KULAĞINA KAR SUYU KAÇIRMAK
- EZBER değil/yerine/= BELLEME
- EZBER ile !EZBERCİLİK
- EZBER ve/||/<> İTİRAZ
- EZBER ile/ve/||/<> TAKLİT
- EZBERCİ/LİK ile/değil/yerine HAZIRCI/LIK
- EZGİ/NAĞME[Ar.]/MELODİ[Fr. < MÉLODIE] ile ARA NAĞME
( Güzel, uyumlu ses. | Birinin yalandan ve nazlanarak söylediği söz. İLE Şarkı, türkü, köçekçe vb. küçük güfteli bestelerde, güftenin iki kıtası arasına ya da başına, sonuna da gelebilen, sözsüz çalınan parça. | Sık sık söylenilen söz ya da açılan sorun. )
- EZİLE BÜZÜLE (İSTEMEK, SÖYLEMEK, SORMAK)
- EZİYET ile/değil/yerine ZAHMET
- EZMEK ile/ve/<> KÜÇÜK DÜŞÜRMEK
- EZMEK ile/ve/değil/yerine YOĞURMAK
- EZOTERİK ile/değil/yerine BÂTINÎ
- EZZA değil ECZA
- F ve/||/<> S ve/||/<> T ve/||/<> K ve/||/<> Ç ve/||/<> Ş ve/||/<> H ve/||/<> P
[FISTIKÇI ŞAHAP]
( Bu harfler, ayrık de'lerin kullanımı dışında, ancak, buradaki öteki harflerle kullanılır.
Levent'te | Erdinç'te | Sınıfta | Geçitte, Geçişte | Sancak'ta | Sehpada | Edip'te | Sevinçte, Sevinç'te | Elektrikçi )
- FAAL FİİL ve AYNEL FİİL ve LÂ'MEL FİİL
( SAĞDAN SOLA!: Birinci/baştaki harf. VE İkinci/ortadaki harf. VE Üçüncü/sondaki harf. )
( VEZİN - MEVZUN )
- FABL değil/yerine/= ÖYKÜNCE
- FACEBOOK ile X/TWITTER ile YOUTUBE ile LINKEDIN ile INSTAGRAM ile PINTEREST ile BLOG ile FOUR SQUARE
( Kurabiye yemeyi seviyorum. İLE Kurabiye yiyorum. İLE Bakın nasıl da yiyorum kurabiyeyi. İLE Nasıl kurabiye canavarı oldum? İLE Buyurun, kurabiye yerkenki fotoğrafım. İLE Kurabiye tarifimi de paylaşayım. İLE Kurabiye yapma/yeme anılarım. İLE Şurada, kurabiye yiyorum. )
( I like eating cookie. VS. I'm eating cookie. VS. This is how I eat my cookie. VS. My skills include eating cookie. VS. Here's a photo of the cookie I eat. VS. Here's my recipe for the cookie. WITH Here's my cookie eating experience. VS. This is where I am eating the cookie. )
- FAC-/FACİ- ile/||/<> FASCİ- ile/||/<> PROSOP-/PROSOPO-
( Yüz. İLE/||/<> Bant. İLE/||/<> Yüz. )
- -FACİENT ile/||/<> -FİCATİON ile/||/<> -FEROUS ile/||/<> FUNCT- ile/||/<> -GEN/-GENE ile/||/<> -GENESİS ile/||/<> HEREDO- ile/||/<> -PRAXİA/-PRAXİS ile/||/<> -PLASİA/-PLASİS/-PLASY ile/||/<> -PLAST/-PLASTİC/-PLASTY/-PLASY ile/||/<> -PARA/-PAROUS ile/||/<> -POİESİS/-POİETİC ile/||/<> NE-/NEO- ile/||/<> -OSİS/SİS- ile/||/<> SEPT-/SEPTİ-/SEPTO- ile/||/<> ECH-
( Yapmak, oluşturmak. İLE/||/<> Yapmak, neden olmak. İLE/||/<> Oluşturmak, sağlamak, yapmak. İLE/||/<> Yapma, hizmet, işlev. İLE/||/<> Oluşturulan, yayılan, yönlendirilen, oluşturan, yönlendiren, meydana getiren, babası olmak. İLE/||/<> Herhangi bir şeyin oluşumu, kaynağı. İLE/||/<> Genetiksel. İLE/||/<> Etki, yapma, tedavi uygulamaları. İLE/||/<> Gelişme ile ilgili, oluşum. İLE/||/<> Oluşturan, oluşma, oluşturma olayı, meydana getirme, gelişme, büyüme, canlı ilkel göze. İLE/||/<> Yapma, oluşturma, ortaya çıkarma, doğurma. İLE/||/<> Oluşum ya da yapımla ilgili. İLE/||/<> Yeni, son, yeni gelişen bölüm, anormal yeni oluşum. İLE/||/<> Bir durum, olay, koşul, fizyolojik artım, oluşum. İLE/||/<> Bölme, bölüm/septum ile ilgili, yedi. İLE/||/<> Sahip olmak, birleşmek. )
- FAHRî değil/yerine/= ONURSAL
- FAİZ/NEMA[Ar.] değil/yerine/= GETİRİ/ÜREM
- FAKAT ile/yerine/değil AYNI ZAMANDA
- FAKAT değil AYNI ZAMANDA
- FAKİR-FUKARA (YA DESTEK OLMAK)
- FAKİR[Ar.]/ÇIGAY[dvnlgttrk] değil/yerine/= YOKSUL
- FAKTÖR[İng.] değil/yerine/= ETKEN/ETMEN
- [gökbilim] FAKÜL[Fr.] değil/yerine/= BENEK
- FALAN FEŞMEKAN
- FALAN FİLAN ile ŞUDUR BUDUR
- FALAN"["FELAN" değil!] ile "YANİ"
- FALANCA ..., FİLANCA ...
- FALİYET değil FAALİYET
- FÂNÎ:
YOK değil GEÇİCİ
- FÂNİ[Ar.] ile FANİ[Yun.]
( Ölümlü, gelip geçici, kalımsız. İLE İnsan gözünün algıladığı ışık şiddeti. )
- FANTEZİ YAPMAK ile/değil/yerine FANTEZİ/LER ÜRETMEK/YARATMAK
- FANTEZİ değil/yerine/= DÜŞLEM
- FARAZÎ ile AFÂKÎ
- FARK ETMEK ile/ve/||/<>/> FARK GETİRMEK
- FARK:
"ÜSTÜNLÜK"/"OLUMSUZLUK"/"YIKICI"
değil
AYRIM/ARTI/EK/ÖZELLİK/YAPICI
- FARK ile AYKIRILIK(PARADOKS)
( "Ben, her zaman yalan söylerim." [Epimenides] )
( DIFFERENCE vs. PARADOX )
- FARK ile/ve/||/<> AYRIM
- FARK ile ÇELİŞKİ
( DIFFERENCE vs. DISCREPANCY )
- FARK ile/ve DERİNLİK
( DIFFERENCE vs./and DEEPNESS )
- FARK ile İKİLİK
( DIFFERENCE vs. DICHOTOMY/DUALITY )
- FARK ile/ve/||/<> MÜBÎN[Ar. BEYN/BEYÂN]
( ... İLE/VE/||/<> İyiyi, kötüyü [hayr'ı, şer'i] ayıran/ayırabilen. | Açık, apaçık, belirli. )
- FARK ile/ve/değil/yerine/en azından ORTAK NOKTA
( [not] DIFFERENCE vs./and/but COMMON POINT
COMMON POINT instead of DIFFERENCE )
- FARKINDALIK ile/ve/<> İÇ GERİLİM
- FARKINDALIK ile/ve/<> SORUNSALLIK
- FARKLAR ile/ve/değil/> FARKLILIK
( Farkın olumlu ya da olumsuz bir yönde olması/değerlendirilmesi gerekmeden sadece fark olarak! )
( TEFÂVÜT[< FEVT]: İki şeyin birbirinden farklı olması. | İki şey arasındaki fark.
BÎ-TEFÂVÜT/BİLÂ-TEFÂVÜT: Farksız. )
( [not] DIFFERENCES vs./and/but/> DIFFERENCE )
- FARKLI BİR BAKIŞ AÇISI ile/ve/değil/||/<> FARKLI BİR TANIM
- FARKLI DÜŞÜNMEK" ile/ve "GENİŞ DÜŞÜNMEK"
- FARKLI FARKLI ile ÇEŞİT ÇEŞİT
- FARKLI ile BAMBAŞKA
- FARKLILAŞMA ve/||/<> ANLAMIN OLUŞMASI
- FARKLILIKLAR" değil FARKLAR
(
Kavram | Açıklama | Örnek Kullanım |
---|---|---|
Farklılık |
- Bir durum ya da nesnenin genel olarak farklı olma durmunu tanımlar. - Soyut bir kavramdır ve tekil olarak kullanılır/kullanılmalıdır. |
- "İki kültür arasındaki farklılık, oldukça dikkat çekiciydi." - "Tasarımlardaki farklılık, genel estetik anlayışından kaynaklanıyor." |
Farklar |
- Belirli iki ya da daha fazla nesne arasındaki somut ya da açık ayrımları tanımlar. - Nesne ya da tek tek gözlemlenebilen durumlar için yeğlenir. |
- "Bu iki öneri arasındaki farklar oldukça belirgindir." - "Renkler arasındaki farklar, hemen göze çarpıyor." |
"Farklılıklar" |
- En son/üst düşün(dür)me/soyutlama "-lık" ekinden sonra "-lar" çoğul ekinin kullanımı gereksiz/yanlıştır. Dil bilgisi hatasıdır. - Yerine "farklılık" ya da "farklar" yeğlenmelidir. |
- Hatalı örnek: İki çalışma arasındaki "farklılıklar", ayrıntılarıyla incelendi. - Doğru: İki çalışma arasındaki farklar, ayrıntılarıyla incelendi. |
( [not] DIFFERENCE but DIFFERENCES )
- Fars ile FARS[Fr.]
( İran'ın güneybatısında oturan halk ya da bu halktan olan kişi. İLE İlkel, yalın güldürme öğelerinden yararlanan, kimi kez inanılırlığın sınırını aşan, güldürmeyi amaç edinen oyun. )
- FARS ABECESİ ile/ve ARAP ABECESİ
( BÜYÜK KAPI ile/ve KÜÇÜK KAPI )
( BÂB-I KEBİR ile/ve BÂB-I SAGÎR )
- ... "FARZ" OLDU ile/değil/yerine ... ŞART OLDU
- FARZÂ
( FARZEDELİM Kİ, DİYELİM Kİ, OLA Kİ [FARAZÂ yanlıştır!] )
- FARZ-I MAHAL değil FARZIMUHAL(OLMAYACAK ŞEY YA!)
- FASÂHAT[Ar.] ile FAZÂHAT[Ar.]
( İyi ve açık konuşma, iyi söz söyleme becerisi, uzdillilik. İLE Alçaklık, edepsizlik. )
- FASARYA ile GÜRÜLTÜ/PATIRTI/KARIŞIKLIK
- FASİKÜL/CÜZ ile BÖLÜM
- FÂSILA:
SUGRÂ ile/ve/<> KÜBRÂ
( 3 harekeli ve 1 sakin. İLE/VE/<> 4'lü ya da üzeri. )
( [örnek] Kelebek. İLE/VE/<> Otomatik. )
- FAŞIR FAŞIR (YIKAMAK)
( Su ya da başka sıvıların bol ve çok akmasını anlatır. )
- [ne yazık ki]
!"FAŞİST/LİK" ile/değil/yerine !ZORBA/LIK
- FASİT DAİRE[Ar.] değil/yerine/= KISIR DÖNGÜ
- FASL-VASL ile/ve HAŞR-NEŞR
- FASO FİSO
( Sıradan. Anlamsız. )
- FASO-FİSO
- FAŞTAK FIŞTAK ([ÖZENSİZ] YIKAMAK/YIKANMAK)
- FASÜLYE değil FASULYE
- FAVORİ[Fr.] ile FAVORİ[Fr.]/DULUK[Tr.]
( Gözde. İLE Sakal. )
- FAYDA/LI[Ar.] değil/yerine/= YARAR/LI
- FAZ[Fr./İng. < PHASE] değil/yerine/= EVRE
- FAZÎLET[Ar.] değil/yerine/= ERDEM
- FAZLA FAZLA ile/değil FASLA FASLA
( ... İLE/DEĞİL Yer yer. )
- FEDÂ(KÂRLIK) ile FERÂGAT
( Sadakat. İLE/VE/||/<> Sevgi. )
( Mal/dan vermek. İLE/VE/||/<> "Can vermek" ve candan vermek. )
( Babadan gelen. İLE/VE/||/<> Anneden gelen. )
( Bedel ödemek. İLE/VE/||/<> Muhabbet. )
- FEDARASYON değil FEDERASYON
- FEDERASYON[Fr./İng. < FEDERATION] değil/yerine/= ÜSTBİRLİK
- FEL FECRİ/FECİR değil VEL FECRİ/FECİR
( "Gözleri fel fecri okuyor." DEĞİL Gözleri vel fecri okuyor. )
- FELLİK FELLİK (ARAMAK)
- FELSEFE:
AKLIN SORUNLARINA YANIT ARAMAK ve/<>/>
SORU(N)LARINA YANIT ARAMAK ve/<>/>
ETKİNLİK
( FELSEFE: Aklı kullanma sanatı. )
- FELSEFE:
BETİMLEME > KAVRAM
( Felsefe, betimlemeden, kavrama geçiştir. )
- FELSEFE:
DÜŞÜNMEK ve/||/<>/> BİLMEK ve/||/<>/> YAŞAMAK
- FELSEFE/KAVRAM ANSİKLOPEDİSİNDE:
ARİSTOTELES ile/ve HEGEL
- FELSEFE/BİLİM/SANAT/...
KONUŞMAK" değil ÜZERİNE KONUŞMAK
- FELSEFE:
NİTELİKLİ SORU, SORMA "SANATI" ile/ve/||/<>
NİTELİKLİ, SORU SORMA "SANATI"
- FELSEFE:
"ÖĞRETMEK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖĞRETİLENLERİ DÜŞÜNMEK
- FELSEFE:
"YAPILAN/YAPMAK" değil İNŞÂ EDİLEN/ETMEK
- FELSEFE:
ZEKÂYI ve/||/<>/> AKLI
( Keskinleştirmek amacıyla. VE/||/<>/> Yetkinleştirmek amacıyla. )
- FELSEFE ve BİLDİRİŞİM
- FELSEFE ile DEMAGOJİ
- FELSEFE ile/ve/||/<>/< DİL
( Dilin dil bilgisi. İLE/VE/||/<>/< Aklın dil bilgisi.
Aklın dil bilgisi. İLE/VE/||/<>/< Dilin dil bilgisi. )
- FELSEFE ve DİLİN EVRENSELLEŞTİRİLMESİ
- FELSEFE ile/ve METAFİZİK ile/ve MİSTİSİZM["MİSTİZİM" değil!]
( ... İLE/VE Metafizik sözü ilk defa Peripatos'culardan Rodos'lu Andronikos (M.Ö. I. yy.) tarafından kullanıldığı öne sürülür. İLE/VE ... )
( METAFİZİK: BİLGİ - VARLIK - AHLÂK )
( MİSTİSİZM VE FELSEFE - WALTER T. STACE - İNSAN YAY.
PHILOSOPHY vs./and METAPHYSICS vs./and MYSTICISM )
( ... ile/ve XIN ER SHANG XUE ile/ve XUAN )
- FELSEFE ile VARLIK
- FELSEFE ile/ve/||/<>/>/< YAKLAŞIM
- FELSEFE/BİLİM/FİZİK/DOĞA:
"DİYOR Kİ" ... değil İLKELERİ/YASALARI/ZORUNLULUKLARI ÇERÇEVESİNDE ...
( Anlamı ve ayrıntıları kişiselleştirmeden! Öykünce/fabl çeşidine katmadan/düşürmeden! )
- FELSEFE/DE:
KAVRAMSAL/LIK ve/||/<> NEDENSEL/LİK ve/||/<> ELEŞTİREL/LİK
- SÖZCÜK/LER:
FELSEFEDE ile/ve/||/<> BİLİMDE ile/ve/||/<> YAZINDA/EDEBİYATTA
( Kavram. İLE/VE/||/<> Terim. İLE/VE/||/<> Deyim. )
- [FELSEFEDE/TASAVVUFTA] (BAZI/ÇOĞU) (ÖZEL ŞEY["AYRINTI/İÇERİK/DERİNLİK/YOĞUNLUK/KABALIK/İNCELİK"]):
"BAYIL" DİYE değil/yerine "AYIL!" DİYE
- [ne yazık ki]
"... FELSEFESİ" ile/ve/||/<> "... SANATI" ile/ve/||/<> "... DUYGUSU" ile/ve/||/<> "... DİLİ" ile/ve/||/<> "... AKLI"
( Ne yazık ki, her durum ya da sözcüğün yanına/sonuna bu üç sözcüğün "getirilmesi/kullanılması", çok yaygın görülmektedir. Öncelikle kendimizden başlayıp bu yanlıştan ve kötü alışkanlıktan kurtulmak ve uzak durmak gerekiyor!
OLMAZ!
- ADÂLET "DUYGUSU/SANATI"
- ...[NESNE] "FELSEFESİ" )
- FELSEFEYE/BİLİME/SANATA/DİLE/TARİHE/HUKUKA/DİNE ...:
"GÖRE" ... ile/değil -DE ...
( Alanlar ve kavramlar, kişi olmadığından, "... göre" sözcüğünün kullanımı burada yanlıştır. "Felsefede/bilimde/dilde/sanatta ..." biçiminde bulunma durumu["-de ..."] ile kullanılabilir. )
- FELSEFEYİ ANLAMAK ile/ve/||/<> FELSEFE İLE ANLAMAK
- FELSEFÎ SÖZLÜK ile/ve/değil/yerine FELSEFÎ ANSİKLOPEDİK SÖZLÜK
- FELSEFÎ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KAVRAMSAL
- FELSEFÎ ile/değil/yerine YORUMSAL
- FENÂ ile/||/<> FELÂKET
- FEODAL < VIEH[Alm.][:
Mal = Davar]
- FERAH FEZA (OTURMAK)
- FERDÎ değil/yerine/= BİREYSEL/KİŞİSEL
- FERFECİ
- FERMAR değil FERMUAR
- FERRİ-/FERRO- ile/||/<> SİDER-SİDERO-
( Demir, demirli. İLE/||/<> Demir. )
- FERSAH FERSAH (UZAKTA OLMAK)
- FERYÂD-FİGÂN (ETMEK)
- FERYAT[Fars.]/SAYHA[Ar.]/VAVEYLA[Ar.] değil/yerine/= ÇIĞLIK/HAYKIRMA
- FESAHAT(FASİH) ile BELAĞAT(BELİĞ)
- FESÂHÂT değil FASÂHÂT
( Hoş ve açık konuşma, uzdillilik, iyi söz söyleme becerisi. )
- FESAHAT[Ar.] ile/ve/||/<> FETAHAT[Ar.] ile/ve/||/<> FETAKAT
( Dilin açıklığı. İLE/VE/||/<> Birinin kapıyı/kutuyu vb. açması. İLE/VE/||/<> Bir nesnenin gevşeyip açılması. )
- FESTİVAL[İng.] değil/değil/yerine/= ŞENLİK/ŞÖLEN
- FETÂ[Ar. çoğ. FİTYÂN] ile FETHA[çoğ. FETEHÂT]
( Genç, delikanlı, yiğit, mert. | Cömert. Eli açık. İLE Arapça sözcüklerin üzerine konulan üstün işareti. | Delik. )
- FETHA ile/ve KESRE/ESRE/HAFZ ile/ve HEMZE ile/ve ÖTRE/ZAMME ile/ve ŞEDDE/TEŞDÎD ile/ve TENVÎN ile/ve NASB ile/ve REF ile/ve İLLET ile/ve MEDD/E ile/ve MEDD-İ LÎN ile/ve LÎN ile/ve VAV-I ATIFA
( a ya da e [düz ve geniş ünlü] okutan üstün imi. İLE/VE/||/<> ı ya da i [düz ve dar ünlü] okutan im. İLE/VE/||/<> Elif, vav, ye, he üzerine konan işaret - gırtlak vuruşu; elifin adı. İLE/VE/||/<> o, ö, u, ü [yuvarlak ünlü] okutan ötre imi. İLE/VE/||/<> Bir yazacı çift okutan ve şedde denilen im. İLE/VE/||/<> Sözcüğün sonunu, nun gibi okutmak üzere konan iki üstün[-en], iki esre[-in], iki ötre[-ün]. İLE/VE/||/<> Yazacın etha'lıymış gibi a ya da e'yle okunması. İLE/VE/||/<> Bir sözcüğü zammeli[ötre - yuvarlak ünlülü (o, ö, u, ü)] okuma. İLE/VE/||/<> Çeker harfleri[matres lectionis] elif, vav, ye yazaçlarından biri. İLE/VE/||/<> elif, vav, y e'yi çekerek uzatma. İLE/VE/||/<> vav ile ye sesçil imsiz[harekesiz] olup kendinden önceki yazaç üstün imi almışsa medd-i lîn olur. İLE/VE/||/<> Yumuşatarak çekme. İLE/VE/||/<> Atıf vavı. Bağlaç. Arapça ya da Farsça iki sözcüğü birbirine bağlarken, ilk sözcük ünsüzle bitmişse bu yazacı ü gibi okutur [ilim ve irfan~ilm ü irfan], ünlüyle bitmişse iki sözcüğü bağlayan vav, vü biçiminde okunur [kaza ve kader / kaza vü kader]. )
- FETİH:
İŞGAL değil AÇMA
- FEVKALADE SIKINTILI değil FAZLASIYLA SIKINTILI
- FEVKÂLÂDE ile/ve HARİKULÂDE
( FEVK' el-ÂDE(T) ile/ve HARİK'UL ÂDE(T) )
( Doğanın ötesi. İLE/VE Doğanın dışı. )
- FEVK[Ar.] değil/yerine/= ÜST / YUKARI
- FEYZ ile BEREKET
- FİAT değil FİYAT
( Alım ya da satımda bir nesnenin/hizmetin para karşılığındaki değeri. [bedel, eder, armağan/hediye, kemal, paha] | Bir mal ya da hizmet için uygun görülen para karşılığı. | Bir değer ile para birimi arasındaki ilişki. )
- FİBR- ile/||/<> FİL- ile/||/<> RHABD-/RHABDO-
( Lif. İLE/||/<> İp. İLE/||/<> Çomak biçiminde yapı, çizgili lif. )
- FİGAN[Fars.] değil/yerine/= ÇIĞLIK/HAYKIRIŞ; İNLEME
- FİİL[Ar.] değil/yerine/= EDİM
- FİİL ile EYLEM
- FİİL değil/yerine/= EYLEM/EDİM; YÜKLEM
- FIKIR FIKIR (KAYNAMAK)(FOKURDAMAK/TOKURDAMAK)
- FİKİR ...:
"TEATRİSİ" değil TEATİSİ
- FİKİR YÜRÜTMEK ile/ve ÇERÇEVE OLUŞTURMAK
- FİKİR değil/yerine/= DÜŞÜNCE
- FİKRÎ değil/yerine/= DÜŞÜNSEL
- FÎKRÎ ile LAFZÎ(MANTIK/NUTK(Düşünme-Konuşma)'da)
( Lafzî nutk, insan gövdesinin bir örgeni olan dilden kaynaklanarak, gövdenin öteki bir örgeni olan kulağa ulaşan ses ve yazaçlardan(hecelerden) oluşur; dolayısıyla cisim ve duyularla ilgilidir. Bu yüzden kelâmın ne olduğu, nasıl oluştuğu, anlamı nasıl gösterdiği(delâlet) vb. konuların mantık çerçevesinde incelenmesine Dil Mantığı(İlmu'l-Mantıki'l-luğavî) adı verilir. İLE Fikrî nutk ise, insan zihninin(nefs) var olanların anlamını özleri itibariyle tasavvurundan başka bir şey olmayıp ruh ve akılla ilgilidir. Bu bağlamda zihnin varlıkların anlamlarını özleri itibariyle idrâki, ilham ve vahyin keyfiyeti gibi konuların mantık çerçevesinde ele alınıp incelenmesine de Felsefî Mantık (İlmu'l-Mantıki'l-felsefî) denilir. )
- FİKS[İng. < FIX] değil/yerine/= DURAĞAN/DEĞİŞMEZ, SABİT
- FİL DİŞİ ile FİLDİŞİ
( Filin dişi. ile Renk. )
- FİLAN FEŞMEKÂN
- FİLAN FISTIK
- FILDIR FILDIR (DÖNMEK | DOLAŞMAK)
- FİLOLOJİ değil/yerine/= ÖRÜBİLİM
- FİLOZOF:
ANLAŞABİLEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< UZLAŞABİLEN
- FİLOZOFİK değil FELSEFÎ
- FİNAL[İng.] değil/yerine/= SON/LAMA, BİTİM
- FIR FIR (DÖNMEK)
- FIR FIR ile FIRFIR
( Fırıl fırıl. İLE Giysi, perde gibi nesnelerin kenarına dikilen, kırmalı ya da büzgülü süs, farba, farbala. )
- FİRE değil/yerine/= EKSİNTİ
- FIRIL FIRIL (DÖNMEK)
- FIRINCI değil EKMEKÇİ
- FIRT FIRT (KAÇMAK)
- FIŞ FIŞ
- FIS FIS (KONUŞMAK)
- FIS FIS ile FISFIS
( Gizli ve yavaş konuşulurken çıkan seleni anlatır. İLE Koku, ilaç vb. sıvıları püskürtmek için kullanılan araç. )
- FISIL FISIL (FISILDAMAK)
- FIŞIR FIŞIR
( Naylon gibi çeşitli maddelerle çıkartılan seslerde. )
- FISIR FISIR (FISILDAMAK)
- FİSKİYE değil FISKIYE
- FİTİL FİTİL (BURNUNDAN GETİRMEK)
( Hesabını ödetmek, öcünü almak. )
- FİTNE-FESAT
- FİTNE-FÜCUR (PEŞİNDE KOŞMAK)
- FİTNE ile/ve/=/||/<> ZAAF
- FİZİBİLİTE değil/yerine/= YAPILABİLİRLİK/UYGULANABİLİRLİK
- FİZİK ve/<> KİMYA ile/ve/değil/<> ORGANİK
( Etkileş(tir)ir. VE/<> Dönüştürür. İLE/VE/DEĞİL/<> Örgütlenir. )
- ... (FİZİKİ UNSURUN) HER BİRİSİNİ ... değil ... (FİZİKİ UNSURUN) HER BİRİNİ ...
- GÜÇ (FİZİKSEL) ile/ve/değil/yerine/||/<>/< AKIL
- YAKINLIK:
FİZİKSEL ile/ve/||/<> UYGULAYIMSAL ile/ve/||/<> DUYGUSAL ile/ve/||/<> EŞEYSEL
- FİZYOLOJİK ile FİZİKSEL
- FOBİ ile/değil/yerine/>< HOBİ
- FOKAL ile FOKUS
( Odaksal, yerel. İLE Odak. )
- FOKUR FOKUR (KAYNA(T)MAK)
- FOKUS[İng. < FOCUS]/LANMA değil/yerine/= ODAK/LANMA
- FOLKLOR[Fr. < FOLKLORE]/HALKİYAT[Ar.] değil/yerine/= TUYBİLİM/HALKBİLİM
- FONASYON ile FONETİK
( Ses çıkarma. İLE Konuşma [ile ilgili], sesle ilgili, sesbilim. )
- FONEM ile MORFEM
( Sesbirim, harf. İLE Biçimbirim, hece. )
- FONETİK:
DİLBİLİMSEL ile/ve/||/<> GENEL
- FONETİK[Fr. < Yun.] değil/yerine/= SESBİLGİSİ | SESÇİL
- FONKSİYON[İng. FUNCTION] değil/yerine/= İŞLEV
- FONOLOJİ[Fr., İng. < Yun.] değil/yerine/= SESBİLİM
- FONT[Fr.] ile FONT[İng.]
( Dökme, demir, pik. İLE Yazı tipi. )
- FOR- ile/||/<> ORIFIC-
( Açıklık. İLE/||/<> Açıklık. )
- FORM değil/yerine/= BİÇİM
- FORM ile/ve/değil MORF
( SURET ile/ve/değil ŞEKİL )
( Biçimden soyutlanmış suret'in kalıcılığı olanaklı değildir.[Şekil'den mücerred suret'in bekâsı mümkün değildir.] )
( [not] FORM vs./and/but MORPH )
- -FORM ile/||/<> MORPH-/-MORPH/-MORPHİC/MORPHO-/-MORPHOUS ile/||/<> -OİD ile/||/<> -OLD ile/||/<> -PLASM ile/||/<> PAR-/PARA- ile/||/<> PSEUD-/PSEUDO-
( Biçim, biçiminde, andıran. İLE/||/<> Belirli bir biçimi olan, özel biçim ve yapı, biçim. İLE/||/<> Benzer, biçiminde, andıran. İLE/||/<> Andıran, benzeyen. İLE/||/<> Kalıp, biçim. İLE/||/<> Ötesinde, yanında, hatalı ve anormal durum, hemen andıran, yan kapasite ile ilgili, yakınında kaynak olmak, doğurmak. İLE/||/<> Yalancı, bir hastalığı bazı yönleri ile andıran. )
- FORMAL/FORMEL[İng./Fr.] >< (INFORMAL/INFORMEL) değil/yerine/= BİÇİMSEL (OLAN) (>< OLMAYAN)
- [ne yazık ki]
"FORMÜL" ile/ve/<> "SLOGAN"
( [ne yazık ki] İlkesizlerin aradıkları/başvurdukları. İLE/VE/<> Düşün(e)meyenlerin aradıkları/başvurdukları. )
- FORUM[Lat.] değil/yerine/= TOPLU TARTIŞI/TARTIŞMA
- FOŞ FOŞ (AKMAK)
- FOŞET değil POŞET
- FOŞUR FOŞUR (YIKA(N)MAK)
- FOTOĞRAF "ÇEKİLMEK/ÇEKİNMEK" değil FOTOĞRAF ÇEKTİRMEK
- FOTON ile FOTON[İng. PHOTON]
( Fotoğrafın. İLE Işıcık. )
- FRAGMAN/TAL yerine PARÇA GÖRÜNTÜ/LER
- FULTAYM değil/yerine/= TÜM GÜN/TÜM SÜRE
- FUZÛLÎ:
BOŞUNA değil/değil/= ERDEMLİ/FAZİLETLİ
- FUZÛLÎ[Ar.] değil/yerine/= ERDEMLİ | GEREKSİZ/YERSİZ/BOŞUNA
- GACIRT ile HAŞIRT
- GAF ile LÂF
- GAF ile "POT KIRMAK"
- GAG[Fr.] değil/yerine/= GÜLÜT
- GAK GUK (ETMEK)
- GAK GUK (ETMEK)
( Sözü ağızda gevelemek. Söylenilecek olanı bir türlü söyle(ye)memek. )
- GAKGOŞ[Elazığ'da]["GAKKOŞ" değil!] ile/||/<> KARDEŞ/AĞABEY
- GALAT-I MEŞHUR ile/değil GALAT-I FÂHİŞ
( Yanlış anlama geldiği ve yanlış kullanıldığı halde çoğunluğun benimseyip kullandığı sözcükler. İLE/DEĞİL Hiçbir biçimde kullanımı uygun görülmeyen sözcükler. )
- GALETE değil GALETA
- GALİ-BA değil GALİBA
- GALİBA[Ar.] ile SANIRIM/ANLAŞILAN/GÖRÜNÜŞE GÖRE/BAKILIRSA
- GALİBA ile SANKİ
- GALİP BAŞLAMAK ile/değil ÖNDE BAŞLAMAK
- GALİSİZM
( Kuraldışı olarak Fransızca'da yapılan bazı dil özellikleri. )
- GALVENİZ değil GALVANİZ
- GAM-KEDER (İÇİNDE)
- GANÎ GANÎ[Ar.] (RAHMET EYLESİN!)
( Bol bol, çok çok. )
- GARÂBET[Ar.] ile KARABET
( Yadırganacak yönü olma, gariplik, tuhaflık. | Ne demek olduğu herkesçe anlışılmayacak sözcük ve tâbirlerin söz arasında kullanılması. İLE Yakınlık. | Hısımlık. )
- GARAMAFON değil GRAMOFON
- GARANTİ" ile/ve/değil/||/<>/< "CEPTE"
- GARAZ değil GAREZ
- GARC-GURC
( Gıcırdamada. )
- GARİZ değil GALİZ
( Kaba ve çirkin. )
- GARS ile/||/<> KAL ile/||/<> KÂL
( Ağaç, fidan dikmek. İLE/||/<> Ağaç sökme, çıkarmak. İLE/||/<> Söz, konuşmak. )
- GASTE değil GAZETE
- GAYE[Ar.]/AMAÇ[Fars.] değil/yerine/= EREK
- GAYET TABİİ Kİ" değil GAYET TABİİ (YA DA TABİİ Kİ)
- GAYET[Ar.] değil/yerine/= PEK
- GAYRET[Ar.]/EFOR[Fr./İng. < EFFORT] (ETMEK) değil/yerine/= ÇABA/LAMAK
- GAYRET ve/||/<>/< HAYRET
- GAYRİ İHTİYARİ ile DİRENÇ/İSTEM/İSTENÇ DIŞI/KENDİLİĞİNDEN
- GAYRI ile GAYRİ
( Artık. İLE Başka. )
- GAYRI ... ile/ve/||/<> NA...
- GAYYÛR değil GAYÛR
- ... değil GAZYAĞI
- GEBELİK ile/ve/||/<>/> EBELİK
( Ben/sen. İLE/VE/||/<>/> Ben/o. )
- GEBE/LİK ve/||/<> GEBERMEK[< KABARMAK/GABARMAK]
(
)
- GEÇ KALMIŞLIK ile/ve/||/<> GERİ DÖNÜLEMEZLİK
- GEÇ TANIMA/ANLAMA! değil/yerine GENÇKEN TANI/ANLA!
- GEÇ ile GEÇ
( Zamanın sarkması, erken olmayan. İLE Geçmenin buyruk kipi. )
- GECE-GÜNDÜZ (DÜŞÜNMEK, ÇALIŞMAK)
- GEÇEBİLEMEZ değil GEÇEMEZ
- GEÇERLİ BİLGİ ile GEÇERSİZ BİLGİ
( Bilginin yanlış olduğu yerde yorumun doğruluğu yanlışlığı konuşulmaz. / Usûlü yanlışın füruğu tartışılmaz. )
( VALID KNOWLEDGE/INFORMATION/DATA vs. INVALID KNOWLEDGE/INFORMATION/DATA )
- GEÇERLİ ile/ve/||/<> İŞLEYEN
- GEÇERLİLİK ile/ve/<> BAĞLAYICILIK
- GEÇERLİLİK ve/||/<> TUTARLILIK ve/||/<> TARİHSELLİK
- GECESİ-GÜNDÜZÜ (BELİRLİ OLMAMAK)
- GEÇİCİ ile/ve/değil ÖZEL
- GEÇİCİ/LİK ile/ve/<> GEÇİŞLİ/LİK
- GEÇİRİMLİ / BİRLEŞİMSEL ile/>< GEÇİRİMSİZ
( TRANSPARENT / COMPOSITIONAL vs./>< OPAQUE )
- GEÇİRMEK ile GEÇİŞTİRMEK
- GEÇİRMEK ile GİYDİRMEK
- GEÇİRMEK ile KAKALAMAK
- GEÇİRMEK ile/ve/değil/||/<>/< ULAŞTIRMAK
- GEÇİŞKEN/LİK ile/ve/||/<> İLİŞKİLİ/LİK
- GEÇİŞLİ ile/>< GEÇİŞSİZ
( TRANSITIVE vs./>< INTRANSITIVE )
- GEÇİŞTİRMEK ile/değil/yerine DİNDİRMEK
- GEÇİŞTİRMEK ile/ve/<> "İDARE ETMEK"
- GEÇİŞTİRMEK ile/ve/<> ÖTELEMEK
- GEÇİT ile GEÇİŞ
- GEÇMEK ile AKMAK
- GEÇMEK ile/ve AŞMAK
- GEÇMİŞ ANLATIMINDA:
DÜN değil BİR ÖNCEKİ GÜN
- GEÇMİŞ YAŞAMIMIZDA ... değil GEÇMİŞİMİZDE ...
- GEÇMİŞ ile/ve/<>/> ŞİMDİ ile/ve/<>/> GELECEK
( Anılardadır. İLE/VE/<>/> Hayal gücündedir. )
( Değişmezdir. İLE/VE/<>/> Belirsizdir. )
( Değiştiremeyiz fakat bilebiliriz. İLE/VE/<>/> Bilemeyiz fakat değiştirebiliriz. )
( Constant. vs./AND/<>/> Unknown/indefinite.
In memory. vs./AND/<>/> In imagination.
We cannot change but we can/should know. vs./AND/<>/> We cannot know but we can/might/should change. )
( "Şimdi"ye odaklanmış olan bir şey, benimledir. Çünkü ben, sonsuz şimdiyim, an içinde var olanım. Şimdi olan olaya verdiğim de kendi gerçekliğimdir. )
( A thing focussed in the now is with me, for I am ever present; it is my own reality that I impart to the present event. )
( Nesneler ve düşünceler, sürekli değişmektedir. Şu anda olanın gerçek olduğu deneyimi ise asla değişmez; düşlerde bile. )
( Things and thoughts have been changing all the time. But the feeling/experience that what is now is real has never changed, even in dream. )
( PAST vs./and/<>/> FUTURE )
- GEÇMİŞE YÖNELİK değil GEÇMİŞE DÖNÜK
- GEÇMİŞE YÜRÜMEZLİK/TEK YÖNDE DEĞİŞİM ile/ve/=/||/<> TERSİNEMEZLİK
- GEÇTİĞİMİZ HAFTA değil GEÇEN HAFTA
- GEL DENİLEN YERE GİTMEYE AR EYLEME; GELME DENİLEN YERE GİDİP YERİNİ DAR EYLEME ile MİSAFİR UMDUĞUNU DEĞİL, BULDUĞUNU YER
- GELDİ GELİYOR/GELECEK
- GELEN-GEÇEN
- GELEN ile/ve/||/<> GEÇEN
- GELENEK-GÖRENEK
- GELENEKSEL ile/ve/değil/yerine/||/<> KAVRAMSAL
- GELEN-GİDEN
- ... "GELESİYE KADAR" değil ... GELİNCEYE KADAR
- GELGELELİM
- GELİN! yerine GELMEK İSTEYENE DUYURULUR
- GELİNİLMEZ değil GELİNMEZ
- GELİP-GEÇİCİ
- GELİRLERSE BULMAZLARSA değil GELİRLER DE BULMAZLARSA
- GELİŞİGÜZEL "ÇOK ANLAMLILIK" ile/değil/yerine ÇOK ANLAMLILIK
- GELİŞİM ve/||/<> ARINMA ve/||/<> YOZLAŞMAMA
- GELİŞİM ile/ve DÖNÜŞÜM
( DEVELOPMENT/IMPROVEMENT/PROGRESS vs./and TRANSFORMATION )
- GELİŞİM ile/ve OLUŞUM
( DEVELOPMENT vs./and FORMATION/CONSTITUTION )
- GELİŞİM ile/ve TAMAMLANMA
( DEVELOPMENT vs./and TO GET COMPLETE, COMPLEMENT )
- GELİŞİM/DEĞİŞİM:
YUKARIDAN, AŞAĞI ile/ve/değil/yerine/||/<> İÇTEN, DIŞA
(
)
- GELİŞME ile/ve/<>/> YAYGINLAŞMA
- GELİŞMESİNE YOL AÇAR değil GELİŞMESİNİ SAĞLAR
- GELİŞMİŞ/LİK ve/||/<>/> YALINLAŞ(TIRIL)MIŞ/LIK
( Yalınlaşmak/yalınlaştırabilmek, gelişmişliğin, en son durumudur. )
- GELİŞTİREBİLMEMİŞ değil GELİŞTİREMEMİŞ
- GELİŞ(TİR)MEK ile/ve/değil/yerine/||/<> İYİLEŞ(TİR)MEK
- GELMEK ile "GELMEK"
( Ulaşmak. İLE Eşeysel Boşalma(bazı kültürlerde "Gitmek" olarak da geçiyor). )
- GELMEYİN! ile/değil/yerine/= (SÜREKLİ) GELENLER GELMEDİĞİ ZAMAN GEL/İRSİN
- GELMİŞ-GEÇMİŞ
- GELMİYİM" değil GELMEYEYİM
- GEMİLERİ YAKMAK ile/ve KÖPRÜLERİ ATMAK
- GEN ile -GEN ile GEN[Yun. < GENESIS] / -JEN/JENİK/JENETİK
( Geniş. | Üçgen, dörtgen gibi geometri terimlerinde, "kenarlı" anlamıyla kullanılan ek sözcük. | İşlenmemiş, boş bırakılmış tarla. İLE Olan/olma, var olan/mevcud, varlık, sahip olma. [-gen ekinin kökeni kesin olarak bilinmemekle birlikte, Orhun Yazıtları'nda da bulunan "-gän" ekinin türevi olduğu düşünülmektedir.] İLE İçinde bulunduğu göze ya da organizmada özel bir etkisi olan, kuşaktan kuşağa ve gözeden gözeye geçen kalıtımsal öğe. )
- GENC[Ar.] ile GENÇ[Ar.]
( Hazine, define. İLE Yaşı, ilerlememiş olan. )
- GENE değil/yerine/= YİNE
- GENEL BİR "YAKLAŞIMLAR" değil GENEL YAKLAŞIMLAR
- GENEL-GEÇER
- GENEL-GEÇER ile/ve/değil/||/<> DEĞİŞMEZ
- GENEL KONUŞMAK ile LÂFI DOLANDIRMAK
- GENEL "PLANDA" ile "GENİŞ PLANDA"
- GENEL ile/ve/değil/yerine/||/<> "AĞIRLIKLI"
- GENEL ile ÖZEL
( GENERAL vs. REAL )
- GENELDE ile/ve/değil TEMELDE
- GENE-LİKLE değil/< GENELLİKLE
( Vurgu ve harfi tam/doğru seslendirerek! [Dudak ve bilgi tembelliği yapmadan!] [Harfleri biraraya getirerek değil kulak dolgunluğuyla, doğrusu nasıl söyleniyorsa o biçimde söyleyerek!] )
- GENELLEME ile/ve/<> EZBERİNİ SÖYLEMEK
- [ne yazık ki]
GENELLEME ile/ve/||/<>/< "İDDİA"
( [ne yazık ki] Ne kadar çok "genelleme" yapı(lı)yorsa, o kadar çok iddia edilir/eder. )
- GENELLEŞTİRME ile/değil ÖRNEKLENDİRME
- GENELLEŞTİRME = TAMİM = GENERALIZATION[İng.] = GÉNÉRALISATION[Fr.] = GENERALISATION[Alm.] = GENERALIS[Lat.]
- GENELLİKLE ile GENEL-GEÇER
- GENELME ile GENELEME ile GENELLEME
( Genişleme. İLE Bir düşüncenin, farklı sözlerle, yeniden/tekrar anlatılması. İLE Bir ya da birkaç özel/tekil veriyi/durumu, herşeyi/herkesi katarak ve tek bir şeye indirgeyerek açıklamaya çalışma "iddiası"/zayıflığı.[Tüm genellemeler, yanlıştır! Bu bile!] )
( ... ile ... ile TAMİM )
- GENİ-/GENİO- ile/||/<> GNATH-/GNATHO- ile/||/<> MENTO-
( Çene. İLE/||/<> Çene. İLE/||/<> Çene. )
- GENİŞ KAVRAM" ile "DERİN KAVRAM"
( "WIDE CONCEPT" vs. "DEEP CONCEPT" )
- GENİŞ KAVRAM ile DERİN KAVRAM
( WIDE CONCEPT vs. DEEP CONCEPT )
- GENİŞ ZAMAN ile/ve/<> GENELLEŞTİRME
- GENİŞ ile/ve/||/<>/< KUŞATICI
- GENİŞLEME" ile/ve "GÜÇLENME"
- GENİŞLEME ile/ve/<> SEYRELME
- GEO- ile/||/<> TOP-/TOPO-/-TOPY
( Yer, toprak. İLE/||/<> Yer, yerleşim, lokalize. )
- [ne yazık ki]
"GERÇEĞİ SÖYLEMEK" ile/ve/değil/||/<>/< "DÜŞÜNMEDEN KONUŞMAK"
- GERÇEK "BİR ..." ile/değil "TAM BİR ..."
- GERÇEK" ile/ve/değil/yerine "SAĞLAM"
- GERÇEKLEŞME ile/ve/||/<> EKSİKSİZLEŞME
- GERÇEKLEŞMEYECEKTİ değil YAŞANMAYACAKTI
- GERÇEKLİK ve/||/<> EYLEM
- GERÇEK/LİK ile/ve/değil/<> SABİT/LİK
- GERÇEKLİK ve/||/< SONLULUK
- GERÇEKTEN ... ile/ve/değil/yerine AYNEN ...
- GERÇİ ... ile ... AYRICA
- GERE GERE ile GEĞİRE GEĞİRE
- GEREĞİ ile GEREKLİLİĞİ
- GEREĞİ ile/değil GÖSTERGESİ
- GEREĞİNDE ile/ve YERİNDE
- GEREĞİNDEN ÇOK/AZ ile/değil OLABİLECEĞİNDEN ÇOK/AZ
- GEREK NEDEN ile/ve/||/<>/> EREK NEDEN
- GEREK YOK ile/ve DEĞMEZ
- GEREKÇE/DAYANAKÇA ile/ve/||/<> ORAN/TI
( Gerekçe/dayanakça göstermeden, "karar almak/vermek"; oran(orantı) vermeden, "söz söylemek"; olanaksız, yetersiz ve değersizdir. )
- GEREKÇE ile/ve DAYANAK/ÇA
( REASON vs./and SUPPORT/BASE )
- GEREKÇE ile/ve MEŞRÛİYET ZEMİNİ
- GEREKEN LÜZÛM (ÜZERE) değil ... GEREĞİ/LÜZÛM ÜZERE
- GEREKİRSE yerine YERİ/ZAMANI GELDİĞİNDE
- ... GEREKLİDİR ile/yerine ... GEREKİR
- GEREKLİLİK/GEREKSİZLİK ile/ve/değil ÖNCELİK
( "Gereklilik" ya da "gereksizlik" olarak "tanımlamamız/tanımladıklarımız(gördüklerimiz/görmediklerimiz)", (daha çok) kolayımıza/işimize gelen, alışageldiğimiz bellek kayıtlarımızın yoğunluğu ve önceliği oranındadır. )
- GEREKSİNİM ile/ve/değil/||/<>/< TAMAMLAYICI/LIK
- GEREKSİNİR değil GEREKİR/GEREKTİRİR
- GEREKSİZ TEKRAR(TOTOLOJİ) ile SAÇMALAMAK
( TAUTOLOGY vs. TO BULLSHIT )
- GEREKSİZ (YERE) HARCAMA/MASRAF ile/ve/<>/değil/yerine FAZLA HARCAMA/MASRAF
- GEREKTİĞİ GİBİ ile/ve YETERİNCE
- GEREKTİĞİNDE ile/ve YERİ GELDİĞİNDE
- GERGİN/LİK ile/ve/değil ŞİŞKİN/LİK
- GERİ ADIM ile/değil GERİLEME
- GERİ KALMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> UZAK KALMAK
- GERİBİLDİRİM'DE:
"HIIIIII" ile/değil/>< HMMM
( Dinleyenin, küçümseyici/reddedici, kinâyeli bir tutum göstererek çıkardığı ses. İLE/DEĞİL/>< Dinleyenin, sözü/konuyu, tam olarak anlamasıyla çıkardığı ses. )
- GERİDÖNÜŞÜMSÜZ değil GERİ DÖNÜŞSÜZ
- GERİLİM ile/ve/değil/yerine SALINIM
- GERİLİYOR/UZ[< GERİLEMEK] ile GERİLİYOR/UZ[< GERİLMEK]
- GERİSİ GELİR ile/ve/||/<> SONU GELMEZ
- GERO-/GERONT-/GERONTO- ile/||/<> GENO- ile/||/<> PRESBY- ile/||/<> SEN-
( Yaşlılıkla ilgili. İLE/||/<> Irk, cins, cinsel üreme, yaşlı. İLE/||/<> Yaşlılıkla ilgili. İLE/||/<> Eski, yaşlı. )
- GERUNDIUM[Lat.] değil/yerine ULAÇ
( Belirteç olarak kullanılan, eylem kökenli sözcükler. [Koşa koşa / güle güle vb...] )
- GEST- ile/||/<> GRAVİ- ile/||/<> PHOR-/-PHORE/-PHORİA/PHORO-/-PHOROUS
( Taşıma. İLE/||/<> Ağır, gebe. İLE/||/<> Taşıyan, yüklenen, görme ekseninin dönmesi. )
- GETİR-GÖTÜR (İŞLERİ)
- GEUST- ile/||/<> -GEUSİA
( Tat. İLE/||/<> Tat alma duyusu ile ilgili. )
- GEVEZE/YANŞAK ile ÇAÇARON[< İt.]
( ... İLE Karşısındakini susturacak biçimde ve çok konuşan, çenesi güçlü, geveze. )
- GEVEZE ile ÇENESİ DÜŞÜK
- GEVEZELİK ve/||/<> GAFLET
( Bilgelik/hikmet/irfan bulunmayan söz. VE/||/<> Düşünce ve bilgi bulunmayan susma/sükût. )
- GEVEZELİK ile/değil/yerine/>< KENDİNİ GELİŞTİRMEK
- GEVREK GEVREK (GÜLMEK)
- GEVŞEME ile/ve/<> REHAVETE KAPILMA
- GEZGİNCİ değil GEZGİN
- gezi ile/ve/değil/<> Gezi
( ... İLE/VE/DEĞİL/<> Türkiye'mizin/İstanbul'umuzun, Taksim'deki, akıl, değerler ve diriliş simgesi olan parkımız. )
- GEZİP-TOZMAK/TOZAN
- GİBİ GİBİ ile/değil/yerine GİBİ
- ... GİBİ ŞEYLER DE ...:
SÖZ KONUSU ile/değil OLASI(/LIK İÇİNDE)
- GİBİ ile/ve/değil/yerine AYNI TÜR
- ...GİBİ ile HAVASINDA
- ... GİBİ ile ...'YA GÖRE
- ... GİBİLERİNDEN değil ... GİBİ
- ... GİBİLERİNDEN ile/ve/<> ...MIŞÇASINA
- GİBİM" değil GİBİ
- GİBİ/Sİ/NE / GİBİ/Sİ/NDEN değil GİBİ
- GICIR GICIR (SÜRTMEK)
( Kapı sesleri gibi sürtünmelerde. | Yepyeni. )
- GIDA[Ar.] değil/yerine/= BESİN
( ZÂD[Ar.]: Erzak, azık, yiyinti. )
( )
- GİDE GİDE
( Bir olay ya da olgunun artması ya da eksilmesinde. )
- GİDER (YAPMAK) ile ATAR (YAPMAK)
- GİDERMEK ile "AŞMAK"
- GİDERMEK değil BULMAK
- GIDI GIDI (GIDIKLAMAK)
- GIDIM GIDIM (VERMEK)
( Mal ya da parayı gerektiğinden çok daha küçük/az biçimde vermek. )
- GİDİŞAT ile/ve/değil/yerine/<> SÜREÇ
- GINÂÎ[Ar.]/LİRİK[Fr.] değil/yerine/= KOŞUK
( LİRİK: Coşkun, esinle dolu. | Eski Yunan yazısında, lir eşliğinde söylenilen. Koşuk. | Çok etkili, coşkun, genellikle kişisel duyguları dile getiren yazın. )
- GIPGICIR
- GIPTA[Ar. < GIBTA] (ETMEK) değil/yerine/= İMRENMEK/İMRENİ/ÖZENÇ
- GIPTE değil GIPTA
- GİRİNTİ-ÇIKINTI
- GİRİP-ÇIKMAK
- GİRİŞ-GELİŞME-SONUÇ ile/ve/değil/yerine/||/<> SÜREÇ-SONUÇ / USÛL-ESAS
( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Süreç olmadan(düşünülmeden/konuşulmadan), sonuca; yöntem(usûl) olmadan, asıl(esas) konuya geçilemez/değinilemez! )
( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Konuşuruz[konuşmalıyız!], etkin susmak üzere; susarız[susabilmeliyiz!], yetkin konuşmak üzere! ["Söyleyerek" değil söyleşerek/konuşarak!] )
( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Tümdengelim yapabilmek için tümevarımsal düşünmüş olmak gerekir! )
( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Anlamak için konuşmak; konuşmak için dinlemek; dinlemek için de susabilmek gerekir! [Anlamanın iki temel koşulu: 1. Nötr olmak/olabilmek. | 2. (Nitelikli) Soru sormak.] )
( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Algı düzenimizi (paradigmamızı) düzeltmek/değiştirmek/geliştirmek üzere, zaman zaman/sık sık "fabrika ayarlarımıza" dönmek gerekir. [Yaşamın ve özellikle de gündelik yaşamın/konuların hızına/yoğunluğuna (fazla) kapılmamak için!] )
( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Çıkarlarımıza yönelik/uygun olarak, "kazanın" "doğurduğuna" inanma eğilimi gösterirken; sonuç odaklı/merkezli olmamak üzere, "kazanın" "öldüğünü" kabul edebilme ve düşünme gücünü kullanmaya cesâret etmemiz gerekir. )
- GİRİŞ ile/ve/||/<> ALTYAPI
- GİRİZGÂH değil/yerine/= GİRİŞ
- GİRİZGÂH değil/yerine/= GİRİŞLİK
- GİRMEK ile/ve "SIZMAK"
- GİT GİDE
( REFTE REFTE )
- GİTMEK ile/ve AKMAK
- GİTME/Sİ ile/değil/yerine UZAKLAŞMA/SI
- GİTMİYOR MUSUN? ile/değil GİDİYOR MUSUN?
( Gidiyor olman gerekirdi, neden gitmiyorsun? "Neden hâlâ buradasın?" İLE/DEĞİL Anlamak üzere sormak, beklenti içinde sormamak. )
- GİTMİYOR ile/yerine YAKIŞMIYOR
- GİTTİ GİDİYOR
- GİTTİKÇE ... ile/değil/yerine YOK YERE
- GİYDİKÇE AÇILIR ile/ve/||/<> UZADIKÇA ŞEKİL ALIR ile/ve/||/<> ZAMANLA UNUTURSUN
( Tezgâhtarın "kandırmacası"/kaktırması. İLE/VE/||/<> Kuaförün "kandırmacası"/kaktırması. İLE/VE/||/<> "Arkadaşın" kayıtsızlığı. )
- GİYİM-KUŞAM ('A ÖNEM VERMEK)
- GİYİNMEK ile/ve KUŞANMAK
- GİYSİ ile YAPIK
( ... İLE Belleme. | Yeniçeriler'in giydikleri üstlük. )
- GİZ/SIR[Ar.] ile SIR
( Varlığı ya da bazı yönleri açığa vurulmak istenmeyen, gizli kalan, gizli tutulan şey. | İnsan usunun, yeterince açıklık getiremediği şey. | Bir işin, bir şeyin, dikkat, yetenek, deneyim ve sezgi yardımıyla kavranabilen, en zor, en ince yanı. | Bir amaca ulaşmak için kullanılan, başvurulan, özel ve gizli yazılar yazdırılan kişi. İLE Bazı nesnelere parlaklık vermek, dış etkilerden korumak, sızmalarını önlemek gibi amaçlarla sürülen, saydam ya da donuk vernik. | Aynaların arkasına ve kaplam metal eşyanın yüzüne sürülen, ince, metal tabaka. )
- GİZLEMEK ile/ve/değil (AÇMAYA/PAYLAŞMAYA) GEREK GÖRMEMEK
( [not] TO HIDE vs./and/but NOT TO SEE NECESSITY (TO OPEN/SHARE) )
- GİZLEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<> TERSİYLE GÖSTERMEK
- GİZLEYEREK AÇMAK ile/ve AÇARAK GİZLEMEK
- GİZLİ-KAPAKLI (İŞLER ÇEVİRMEK)
- GİZLİ-SAKLI (İŞLER ÇEVİRMEK)
- GİZLİ ile/ve/değil GİZLİCE/UĞRUN
- GİZLİ ile/değil İÇTE
- GLOBAL/LEŞ(TİR)MEK değil/yerine/= KÜRESEL/LEŞ(TİR)MEK
- GLOT- ile/||/<> GLOSS-/GLOSSO-/-GLOSSİA ile/||/<> LİNGU-/LİNGUO-
( Dil. İLE/||/<> Dil, dille ilgili durum. İLE/||/<> Dil. )
- GLOTOGONİ ile/ve ETİMOLOJİ
( Dilin kökeni. İLE/VE Sözcüklerin/kavramların kökenini inceleyen bilim dalı. )
( NOMOTHETES: Dilin ilk yaratıcısı olarak kabul edilen. )
( Türk dilinin kökenbilim sözlüğünün eksiksiz olarak ortaya konulması, önceleyin Türk
düşüncesinin kaynağını, gelişim aşamalarını, içeriğini bilmeyi gerektirir. Türk insanı,
hangi koşullar altında doğaya yönelmiş, hangi ilkelere göre yaşamını biçimlendirmiş,
hangi kurallara dayanarak çevresini kuşatan nesnel var olanları adlandırmıştır? Bu soruların
yanıtını felsefe ışığından yararlanamayan bir bilginin, bir uzmanın bulması olanaksızdır.
Bir sözcüğün Türkçe olduğunu söyleyebilmek için önce o sözcüğün içeriğini bilmek,
o içerikle Türk kişininın düşünsel eğilimlerini açıklamak temel koşuldur.
Bir sözcüğün yapısına, ses düzenine bakarak Türkçe olup olmadığını söylemek kolaydır. Güç olan, sözcüğün kavrama dönüşürken oluşan içeriğini açıklamaktır.
Türkçe'nin Balkan dilleriyle ilişkisi vardır. Ancak, bu ilişki, çok dar bir alana değindir. Türk
dilinin kökeninin araştırırken, Balkanlar'a, çok sonralara giden kimi sözcükleri (Türkçe
sayılanları) örnek almak, onları kesin kanıt diye göstermek yanıltıcıdır.)
"Türk" sözcüğünün yeni olmasından, ilk kez VIII. yüzyılda Orkun Yazıtları'nda görülmesinden,
sonra bu adı alana ulusun tarihi boyunca belirli bir yerde değil de çok dağınık ülkelerde,
birbirinden uzak bölgelerde yaşamasından kaynaklanır. Kimi tarihçilere göre Türk
topluluğu, Orta Asya'da M.Ö. 3000 dolaylarında vardı, düzenli bir yaşama biçimi,
uyumlu bir topluluk içinde var oluşunu sürdüyordu. Ancak, böylesine eskilere giden görüşlere
karşın, elimizde bulunan yazılı kaynaklar, yazıyla saptanan belgeler "Türk" sözcüğünü
VIII. yüzyıldan öteye götüremiyor pek.
Türk dili üzerinde çalışan bilginlerin ortaya attığı değişik görüşlere göre, Türk dilinin
kaynağı Orta Asya'dır.
Günümüzde Asya Türkçesi, Anadolu Türkçesi (tüm komşu ağızlarla bütünlük içinde)
diyebileceğimiz iki büyük öbek vardır.
Türkçe'nin kökenbilimi üzerinde çalışırken, iki ilke benimsiyoruz.
1- Doğal var olanların çıkardığı seslerden kurulu sözcükler (Türkçe sözcükler)
2- Başka dillerden Türkçe'ye geçerek değişen ya da olduğu gibi kalan sözcükler
(yabancı kaynaklı sözcükler)
Üzerinde durulması gereken konu Türk dilinin yapısıdır. Araştırıcılar, Türk dilinin Ural-Altay
dilleri öbeğinden olduğunu öne sürerler. Bu dil öbeğinin başlıca özelliği, sözcük köklerinin
çekimle değişmemesi, tüm çekimlerin köke getirilen eklerle sürdürülmesidir. Oysa
Hind-Avrupa dillerinde, sözcük kökleri çekimle değişir, başka bir biçime girer. Durum
Arapça'nın içinde bulunduğu dillerde de öyledir.
TÜRK DİLİNİN ETİMOLOJİ SÖZLÜĞÜ
İSMET ZEKİ EYÜBOĞLU - SOSYAL YAYINLARI )
( "Kökenin Kökeni" başlıklı yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )
- GLUC-/GLUCO-/GLYCO- ile/||/<> SACCHAR-/SACCHARO-
( Tatlı, glukozla ilgili şekerli. İLE/||/<> Şekerle ilgili, şeker. )
- GNO-/-GNOSİA/-GNOSİS/-GNOSY ile/||/<> -GRAM ile/||/<> -GRAPH/GRAPHO-/-GRAPHY
( Bilmek, biliş, anlayış, anlamak, tanıma, bilgi dalı, özelleşmiş dal. İLE/||/<> Belirgin, yazılan, beliren, ortaya çıkan, çizme, işaretleme, iz bırakma, yazdırma. İLE/||/<> Yazdırma, film ya da makale halinde ortaya koyma, yazıcı araç. )
- GÖÇ TERİMLERİ ile/ve/||/<> İLTİCA TERİMLERİ
- GÖÇME ile (")GÖÇME(")
( Mekânlarda/"insanda"[bölge/yer değiştirme]. İLE/VE/<> Nesnelerde/"insanda[yaşlanma, sağlığını kaybetme].". )
- GÖĞÜS KASI "GELİŞTİRMEK" ile/ve/değil/yerine/||/<> GÖZ KASI GELİŞTİRMEK
- GÖĞÜSLER değil GÖĞÜS/MEME
( CÂM-I ŞÎR: Sütlü meme. )
( SADR değil SEDY/SEDYÜN )
( [not] CHEST but BREAST )
- ABECELERDE:
GÖKTÜRK ve/||/<>/> UYGUR ve/||/<>/> ARAP ve/||/<>/> LATİN
- GÖKTÜRK ABECESİNDE:
34 ve/+/<> 4
( Sesli harf. VE/+/<> Sessiz harf. )
- GÖKTÜRK TÜRKÇESİ ile/ve/<> OĞUZ TÜRKÇESİ ile/ve/<> ANADOLU TÜRKÇESİ
- GÖLGE ile/ve/||/<> İKİNCİL/LİK
- GÖLGELEMEK ile/ve/||/<> KAPATMAK
- GÖMMEK değil/yerine/>< GÖRMEK
- GÖMÜLÜ ile/ve/||/<> ÖRTÜK
- GÖNDERGE ile/ve/||/<> GÖSTEREN ile/ve/||/<> GÖSTERİLEN
( Veri/harf. İLE/VE/||/<> Biçim. İLE/VE/||/<> Anlam/sözcük. )
( Görüntü/simge. İLE/VE/||/<> Harflerle. [E.V] İLE/VE/||/<> Sözcük olarak[EV] )
( REFERENCE vs./and/||/<> SIGNIFIER vs.and/||/<> SIGNIFIED )
- GÖNDERİM
( REFERENCE )
- GÖNDERME" ile/ve/<> ANIMSATMA
- GÖNDERME" ile/ve/değil/yerine BAŞVURU
- GÖNDERME ile/ve/değil/yerine/<> KATKI
- GÖNDERME ile/yerine UĞURLAMA
- GÖNDERME ile/ve/değil/||/<> YÜKLEME
- GON-/GONO- ile/||/<> GONY-/GONYO-/GONO- ile/||/<> ANKYL-/ANKLYO- ile/||/<> GONİO- ile/||/<> CHORO-/CHORİ- ile/||/<> GENO- ile/||/<> ANDRO-
( Tohum, döl, doğurucu, semenle ilgili. | Diz. İLE/||/<> Diz. İLE/||/<> Yapışma, dirsek, ek. İLE/||/<> Açı, köşe. İLE/||/<> Koryon ya da koryoidle ilgili. İLE/||/<> Irk, cins, eşeysel üreme, yaşlı. İLE/||/<> Erkek ile ilgili [androjen: Erkeklik hormonu]. )
- GÖNÜL VERMEK ile/ve GÖNÜL KOYMAK
- GÖNÜL ile/ve/||/<>/> GÖRÜNMEYEN GÖNÜL
( Kişi/nin. İLE/VE/||/<>/> Toplum/un. )
- GÖRDÜĞÜM KADARIYLA ile/ve/||/<> BÜYÜK/AZ OLASILIKLA
- GÖRDÜĞÜNÜ "SEVMEK" ile/değil/yerine/>< SEVDİĞİNİ GÖRMEK
- ... GÖRDÜKSE/GÖRDÜMSE/GÖRDÜNSE değil ... GÖRDÜYSEK/GÖRDÜYSEM/GÖRDÜYSEN
- GÖRECE/Lİ/LİK" ile/ve/değil GÖRELİ/LİK
- GÖRELİ/İZÂFÎ[Ar.] ile ÎTİBÂRÎ
- GÖRELİ ile/ve/||/<> DURUMA GÖRE
- GÖRELİ ile/ve/||/<> İLİŞKİSEL
- GÖRELİ/LİK ile/>< AHLÂK
- GÖREMEZSİN ile/değil GÖRÜNMEZ
- GÖREMİYORUZ ile/değil/yerine PEK (FAZLA) GÖREMİYORUZ
- GÖRENEDİR GÖRENE, KÖRE NEDİR KÖRE NE? ile/ve ANLAYANA SİVRİSİNEK SAZ, ANLAMAYANA DAVUL-ZURNA AZ
- GÖRERSİN" değil GÖRÜRSÜN
- GÖREV ile/ve ROL
- GÖREVİNİ YAPMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> GEREĞİNİ YAPMAK
- GÖRMEMEZLİKTEN GELMEK ile/ve/||/<> YOK SAYMAK
- GÖRMESİN! ile/ve/değil/yerine/<> GÖSTERME!
- GÖRMEYE DEĞER değil GÖRÜLMEYE DEĞER
- GÖRMEZLİKTEN GELMEK ile/değil GÖRMEMEZLİKTEN GELMEK
- GÖRMÜŞ-GEÇİRMİŞ (OLMAK)
( BÂRÂN-DÎDE )
- GÖRÜM" (DİYE) değil GÖREYİM (DİYE)
- GÖRÜNEN/DEN BLİNEN/E ile/ve/||/<>/> BİLİNEN/DEN GÖRÜNEN/E
- GÖRÜNTÜ ile GÖRÜNÜM
- GÖRÜNTÜSÜ ile/ve/değil/yerine İŞLEVSELLİĞİ
( [Beynin] Sağ yarımküresi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Sol yarımküresi. )
- GÖRÜNÜRDE değil GÖRÜNÜŞTE
- [ne yazık ki]
GÖRÜNÜŞTE ile/ve/||/<> SÖZDE
- GÖRÜRSEM ile GÖRDÜĞÜMDE
- GÖRÜŞ ile/ve/değil/yerine KAVRAM
( [not] OPINION vs./and/but CONCEPT
CONCEPT instead of OPINION )
- GÖRÜŞ ile/ve/||/<> YORUM
- GÖRÜŞMEDEN ÇIKTIM:
"GÖRÜŞMEDEN ÇIKTIM" ile "ÇIKTIM, GÖRÜŞMEDEN"
( Görüşmenin yapıldığı yeri ve/ya da görüşmeyi merkeze aldığını vurgular. İLE Bulunduğun yerden çıktığını ve görüşmediğini vurgular. )
- GÖRÜŞME/EYLEME:
"UYGUN OLDUĞUN(UZ)DA ..."
ile/ve/değil/yerine/<>/>
"UYGUN OLURSAN(IZ) ..."
- GÖSTERGE ile/ve BELİRTİ
( INDICATOR vs./and SIGN )
- GÖSTERGE = İŞARET = SIGN[İng.] = SIGNE[Fr.] = ZEICHEN[Alm.] = SIGNUM[Lat.] = SENAL[İsp.]
- GÖSTERGE ile/ve/değil/||/<> ÖLÇÜT
- GÖSTERGEBİLİM = SEMIOTIC[İng.] = SÉMIOTIQUE, SÉMIOLOGIE[Fr.] = SEMIOTIK[Alm.] = SEMA, SEMEION[Yun.]
- GÖSTERİMSEL
( DEICTIC )
- GÖSTERME ile/ve/değil/yerine İMLEMEK/İŞARET (ETME)
( [not] TO SHOW vs./and/but TO INDICATE
TO INDICATE instead of TO SHOW )
- GÖSTERMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖRTEREK GÖSTERMEK
( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>< Sanat. )
- GÖSTERMEK ile/ve/değil/yerine/<> SİMGELERLE/ÖYKÜLERLE/MASALLARLA ANLATMAK
- GÖSTERMEK ile/ve/||/<> TANITMAK
- GÖT-GÖBEK (SALMAK, BÜYÜTMEK)
- GÖTÜ-BAŞI (AÇIKTA GEZMEK/AYRI OYNAMAK)
- GÖTÜ KALKMAK ile/ve/değil/yerine KANI BİTLENMEK
- GÖTÜN GÖTÜN (UZAKLAŞMAK/KAÇMAK)
- GÖTÜRMEK ile YÜRÜTMEK
- GÖYA değil GÜYA
- GÖZ GÖRE GÖRE ile/ve BAĞIRA BAĞIRA
- GÖZ GÖRE GÖRE ile BAĞIRA BAĞIRA
- GÖZ GÖZE (GELMEK)
- GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURMAK ile/ve/ya da ÇÖZMEK
- GÖZ ÖNÜNDE:
()TUTMAK() ile/ve/değil/<> ()BULUNDURMAK()
- GÖZ ÖNÜNE ALARAK/ALMAK değil GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURARAK
- GÖZ ÖNÜNE ALARAK/ALMAK değil GÖZE ALARAK/ALMAK
- GÖZ ÖNÜNE ALMAK değil GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURMAK
- GÖZ ÖNÜNE ALMAK değil GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURMAK
- GÖZ ÖNÜNE ALMAK değil GÖZE ALMAK
- GÖZ VAR, NİZAM VAR değil GÖZ VAR, İZAN VAR
( İZAN: Anlama yeteneği, anlayış. | Bir şeyin, göz ve akıl yoluyla anlaşılabilmesi. )
- GÖZ ve/||/<>/>/< AKIL
( Göz, odur ki; dağın arkasını göre! VE/||/<>/>/< Akıl, odur ki; başına geleni/geleceği bile! )
- GÖZ ve/||/<> KALP
( Gülmek için!... :) VE/||/<> Sevmek için!... )
- ... değil GÖZDAĞI
- GÖZDEN ÇIKARMAK ile/değil/yerine GÖZDEN KAÇIRMAK
- GÖZDEN GEÇİRMEK ile/ve ELDEN GEÇİRMEK
- GÖZDEN GEÇİRMEK ile/ve/||/<> GÖZLEMLEMEK
- GÖZDEN GEÇİRMEK ile İRDELEMEK
- GÖZDEN IRAK OLAN, GÖNÜLDEN IRAK OLUR
ile/ve/değil/yerine
GÖNÜLE GİREN, GÖZDEN UZAK OLSA NE OLUR
- GÖZE ALMAK değil GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURMAK
- GÖZE BATMA ile/değil/yerine GÖZE ÇARPMA
- GÖZE GÖZ
- GÖZLEM = MÜŞAHEDE = OBSERVATION[İng., Fr.] = BEOBACHTUNG[Alm.] = OBSERVAR, MIRAR[İsp.]
- GÖZLEMEK ile/değil GÖZLEMLEMEK
- GÖZLEMLEMEK ile/ve/||/<> YAKALAMAK
- VAR OLANLARIN, VAR OLMASI...:
GÖZLEMLEYEBİLSEK DE ve/||/<> GÖZLEMLEYEMESEK DE
- GÖZLENEBİLİYOR değil GÖZLEMLENEBİLİYOR
- GÖZLERİM "YAŞLANDI" değil GÖZLERİM "YAŞARDI"
- GÖZLEYEN ile/değil GÖZLEMLEYEN
- GÖZLÜK ...:
GİYMEK değil TAKMAK
- GÖZLÜK ve/||/<>/>/< SÖZLÜK
- GÖZÜKMEK/GÖRÜKMEK değil GÖRÜNMEK
- GÖZÜKÜYOR değil GÖRÜNÜYOR
- GÖZÜKÜYOR/GÖZÜKTÜ değil GÖRÜNÜYOR/GÖRÜNDÜ
- GÖZÜM/ÜZ GÖNLÜM/ÜZ (AÇILSIN)
- GÖZÜNE-DİZİNE (DURSUN)
- GÖZÜNÜ:
"SEVİM" değil SEVEYİM
- GRAFOLOJİ değil/yerine/= YAZIBİLGİSİ
( El yazısından, yazanın karakter ve duygularını anlamayı amaç edinen inceleme yöntemi. )
- SARF[Ar.]/GRAMER[İng.] değil/yerine/= DİLBİLGİSİ
- GRAMER ile/ve LOCUTIO SECUNDARIA
( Birincil dil. İLE/VE İkincil dil. )
( Skolastik Latince. İLE/VE Latince. )
( Doğal. İLE/VE Yapay. )
( Halk dili. Çocukların annelerini taklit ederek, herhangi bir kurala gereksinim duymadan edindikleri sesleri çıkarmaya başladıklarında kullanmayı öğrendikleri dil. İLE/VE Belirli kuralları olan, uzun çalışmalarla öğrendiğimiz ve alışkanlık kazandığımız dil. )
( De vulgari eloyerineuentia - Dante )
- GRUP OLMAK ile GRUP YAPMAK
- GÜÇ BELÂ (HALLETMEK, ÇARE BULMAK)
- GÜÇ-KUDRET
- GÜÇ-KUVVET (BULMAK)
- GÜÇ:
SIÇRAYIŞ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SARSILMAZ DURUŞ
- GÜÇ ile GİZİL GÜÇ
- GÜÇLENDİRME ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< SAĞLAMLAŞTIRMA/BERKİTME
- GÜÇLEN(DİR)ME ile/ve/||/<>/< DEVİN(DİR)ME/HAREKETLEN(DİR)ME
- GÜÇLEŞTİRME ile/değil GÜÇLENDİRME
- GÜÇ/LÜ ile/ve/değil/||/<>/< YÜK/LÜ
- GÜFTÂR[Fars.] ile SÖZ
( SÖZ )
- GÜFTÂR-I ŞİRİN[Fars.] değil/yerine/= "TATLI" SÖZ
- GÜL BAHÇESİ ile/ve/değil/yerine ÇİÇEK BAHÇESİ
- GÜL GİBİ ve/||/<> GÜN GİBİ
- GÜL[Fars.] ile GÜL | ile GÜL
( | Çiçeklere verilen genel ad. İLE En güzel çiçeğe[çiçek olan güle] verilen ad. | İLE Gülmenin buyruk kipi. )
( Cins ad. İLE Özel ad. İLE ... )
( Genel. İLE Özel. İLE ... )
- GÜL ile/<> NİLÜFER(LOTUS)
( Dikenlikte. İLE/<> Bataklıkta. )
- GÜLDÜR GÜLDÜR (AKMAK)
- GÜLDÜRÜ/KOMEDİ[Fr.] ile GÜLMECE/MİZAH[Ar.]/HUMOR[Fr. < HUMOUR]
( Gövdeyle ilgili, gövde üzerine. İLE Zihin/akıl yürütmeyi gerektiren. )
( Gördüğü üzerinden ve doğrudan. İLE Olumsuz olanı, olumluya çevirme. )
( GARGANTUA - Francois RABELAIS )
- GÜLDÜRÜ/KOMEDİ ile/ve "VAHÂMET"
- GÜLE GÜLE ile/değil/yerine GÖRÜŞMEK ÜZERE
( Ayrılıkta. İLE Buluşmada/uyuşmada. )
- GÜLE-OYNAYA (GİTMEK, KABUL ETMEK)
- GÜLLÜK-GÜLİSTANLIK
- GÜM GÜM (VURMAK)
- GÜMBÜR GÜMBÜR (GELMEK | KOŞMAK)
( Daha çok, çocukların çıkardığı seslerde. )
- GÜN BE GÜN
- GÜN GİBİ ile/ve DÜN GİBİ
- GÜN GÖRMEMİŞ (KONULAR) ile YAKASI AÇILMAMIŞ (KONULAR)
- GÜNAHI-VEBÂLİ (ÜZERİNE)
- GÜNAYDIN ve/<> ZİHNAYDIN
- GÜNCELLİK/GÜNLÜK/ŞİMDİKİ/AKTÜEL[Fr.] yerine GÜNCELLİK/AKTÜALİTE[Fr.] yerine GÜNCELLEŞTİRME/AKTÜALİZASYON[Fr.]
- GÜNDEN-GÜNE (İYİLEŞMEK/KÖTÜLEŞMEK)
- GÜNEŞ, BATIDAN DOĞAR değil GÜNEŞ, BÂTI(N)DAN[İÇİMİZDEN] DOĞAR
- GÜNEŞ ile/ve/<>/> AY
( Arı bilinç. İLE/VE/||/<>/> Süreçteki bilinç. )
( Özbilinç. İLE/VE/||/<>/> Nefs/ego. )
( Tümel, kavramsal. İLE/VE/||/<>/> Kavramsal. )
( Ziyâ saçar. İLE/VE/||/<>/> Nur saçar. )
( [görselde/çizimde] "Okları"[ışınım gösterimi] olan. İLE/VE/||/<>/> "Okları" olmayan. )
( Kaynak ışığı. İLE/VE/||/<>/> Yansıma ışığı. )
( YÛH/YÛHÂ ile/ve/||/<>/> KAMER )
( SUN vs./and/||/<>/> MOON )
( AHÛ-Yİ FELEK/HÂVERİ/ZERÎN ile/ve/||/<>/> MÂH )
- GÜNEŞTE:
YANMAK ile/ve/değil/yerine KARARMAK
( 11:00 ile 16.00 arası güneş altında kalınmamalı! [yaz saati uygulamasına göre] )
- GÜNLÜK "DİL" / HUKUK/TIP "DİLİ" / YAZI/KONUŞMA "DİLİ" değil GÜNLÜK KONUŞMA / HUKUK/TIP TERİMLERİ / YAZININ/KONUŞMANIN KOŞULLARI/KURALLARI
- GÜNLÜK-GÜNEŞLİK
- GÜNLÜK KONUŞMALARIN SIRADANLIĞINDA/YALINLIĞIYLA:
AMAÇLI ile/ve/||/<> BİLEREK ile/ve/||/<> BİLMEDEN ile/ve/||/<> BÜTÜNLÜKLÜ
( Reklam. İLE/VE/||/<> Evlilik. İLE/VE/||/<> Dostluk. İLE/VE/||/<> Sanat. )
( Kitlelere "oynanıyorsa". İLE/VE/||/<> Saygıyla bütünleşilecekse. İLE/VE/||/<> Sevgiyle yaklaşılıyorsa. İLE/VE/||/<> Susulabiliyorsa. )
( )
- GÜNLÜK/GÜNCEL ... ile GÜNDELİK ...
- GÜNÜ GÜNÜNE (NOT ALMAK, ÇALIŞMAK)
- GÜNÜBİRLİK ... ile/değil GÜNLÜK ...
- GÜNÜMÜZDEKİ ENTELEKIA ile/değil/yerine KAVRAMSAL ENTELEKIA
( ... İLE/DEĞİL/YERİNE Ereğe bağlı nedenin bilgisi. Aynı ilke altında donanmışlık. )
- GÜPEGÜNDÜZ
- GÜPGÜZEL
- GURBET ile/ve KURBET
- GÜRBÜZ ile GÜRBÜZ
( Cerbezeli. | Kahraman. | Anlayışlı. İLE Hilekâr. )
- GÜRÜL GÜRÜL (AKMAK)
- GÜRÜLTÜ-PATIRTI (ÇIKARMAK)
- GÜVEN ve/||/<> DERİNLİK ve/||/<> SEVGİ
( Söz ile yapılan iyilik. VE/||/<> Düşünce ile yapılan iyilik. VE/||/<> Vererek yapılan iyilik. )
- GÜVEN ile/ve/||/<>/< ÖZGÜVEN
( Özgüveni olmayana, kimse güvenmez. )
- GÜVENİRLİK değil GÜVENİLİRLİK
- GÜVENLİ ile/ve/değil/||/<>/< AVANTAJLI
- GÜVENLİK ile/ve/||/<>/>/< GÜVEN
- GÜVEN/LİK ile/ve/||/<>/> GÜVENCE
( Bir şeyin doğruluğu, gerçekliği konusunda kanaat verici belge, delil, iz, argüman. | Anlaşmazlık konusu olan şeyde, yargıcın kanılarını oluşturan şey, delil. | Sonurguya ulaşan bir uslamlamanın dayandığı gerçek, delil. )
- GÜVERTE ile PALAVRA[İsp. < PALABRA]
( ... İLE [eskiden] Genellikle posta vapurlarında, üst güvertenin altındaki güverte. | [argo] Herhangi bir konuda, gerçeğe aykırı, uydurma söz ya da haber. Uzun ve boş konuşma. )
- GÜYA ile HESAPTA
- GÜYA ile KENDİNCE
- GÛYÂ değil/yerine/= SÖZDE/SANKİ/SÖZÜMONA
- GÜZEL/LİK (ARAYIŞI) ile/ve/değil/yerine/ne yazık ki/||/<>/< "YENİ/LİK" ("İSTEĞİ/BEKLENTİSİ")
- GÜZEL DEĞİL değil BAKILIŞI (YETERİNCE) GÜZEL DEĞİL
- GÜZEL GÜZEL (ÇALIŞMAK, KONUŞMAK, OYUN OYNAMAK)
- GÜZELLİĞİN:
İDRAKİ ile/ve/<> İFADESİ
( Ancak sendeki güzellik kadar. İLE/VE/<> Ancak sendeki güzellik kadar. )
- GÜZELLİK:
İZLENİLEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/> YAŞANILAN
- GÜZELLİK YAPMAK ile KIYAK GEÇMEK
- GÜZELLİK = BEAUTY[İng.] = BEAUTÉ[Fr.] = SCHÖNHEIT[Alm.] = PULCHRITUDO[Lat.]
- GÜZELLİK ile/ve/||/<> BÜTÜNSEL KAVRAYIŞ
- GÜZEL/LİK >< ÇİRKİN/LİK
( HÜSN >< KUBH )
- GÜZEL/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DÜZGÜN/LÜK
- GÜZEL/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<> İLGİNÇ/LİK
- GÜZELLİK ve/||/<>/> ÖZGÜRLÜK
( Güzellik, özgür kılar. )
- GÜZERGÂH/[Fars.]/ROTA[İt.]/DESTİNASYON[İng. < DESTINATION] değil/yerine GEÇEKYOL, İZLENİLEN YOL
- HABABAM-DEBABAM (ÇALIŞMAK)
- HABER ALIRSAM ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< HABER ALINCA
- HABER ALMA GEREKSİNİMİ ile/ve/değil/<> HABER ALMA HAKKI
- HABER ile/ve HAVÂDİS
( NEWS vs./and MESSAGE )
- SAVA/HABER ile MÜJDE
( HAVÂDİS[< HÂDİSE], NEBE ile BEŞÂRET )
( ... ile NÜVÎD )
( NEWS vs. GOOD NEWS )
- HABER ile/ve/= VERİ
( NEWS vs./and/= DATA )
- HABERİM OLMADI ile/değil/yerine HABERİM BİLE OLMADI
( Kendini merkeze koyarak. İLE/DEĞİL/YERİNE Kavramı, olguyu, süreci, ortak alanı/durumları göz önünde bulundurarak. )
- HABERLER KÖTÜ GELSE DE ile/değil KÖTÜ HABERLER GELSE DE
( Haberlerin, "kişinin algısına/yorumuna göre değişebilir" anlamına gelmesi/getirilebilmesi. İLE/DEĞİL Haberlerin, kötü/olumsuz haberler olduğunu bildirmesi. )
- HABİTAT ile/ve/||/<> ATMOSFER ile/ve/||/<> AMBİYANS
- HAÇ ile HAC(C)
- HÂCET[çoğ. HÂCÂT] ile HÂCET
( Dilek. İLE Gerek, gereklilik. )
- HAD ile/ve/<> ÖLÇÜ
( Bilgelik, aklın;
Cesaret, kalbin;
Ölçülülük, duyguların denetimidir. )
( Wisdom is reason's;
Courage is heart's;
Moderation is control of feelings. )
( LIMITING vs./and/<> MODERATION )
- HADD-İ ZÂTINDA ile AYNI ZAMANDA
( Özünde, merkezinde, gerçeğinde, doğrusu şu ki. İLE Bununla birlikte. )
- HADDİ'Nİ BİLDİRMEK ile HADDİNİ "BİLDİRMEK"
( Bir şeyin/durumun. İLE Bir kişinin/tutumun. )
( Sınırların bilgisini belirtmek/anlatmak. İLE Haddini aşanı engellemek.[bedelini ödetmek üzere ya da öncelikli olmamalı!] )
- HADDİNİ BİLMEK ile/ve HAKKINI BİLMEK
( Olgunlaşmayan meyveye, el uzanmaz. )
( TO KNOW THE LIMIT vs./and TO KNOW THE RIGHTS )
- HADDİNİ-HESABINI (BİLMEMEK)
- HADESE(HUDÛS) ile HADESE(HADS)
( Olmak. İLE Sezgi./Sürat-i intikal. )
- HADİS ile HÂDİS(E)
( Peygamber sözü. İLE Meydana gelen. )
- HÂDİSE değil/yerine/= OLAY | DURUM
- HAF değil HAV[Ar.]
( Kadife, çuha vb.'nin yüzeyindeki ince tüy. )
- HAFİFE ALMAK ile/ve/değil/<> BOŞLAMAK
- HÂFIZA[Ar.] değil/yerine/= BELLEK
- HAĞTIRAĞ/HAATIRAA değil HATIRA/ANI
- HAK:
KESİNLİK ve/||/<> DOĞRULUK ve/||/<> GENELLİK
- HAK YEME ile/değil ÜZERİNE GİTME
- HAK ve/||/<>/> GÜÇ
- [ne yazık ki]
!HAKARET ETMEK ve/=/||/<>/> !YOK ETMEK
- HAK-HUKUK (SAHİBİ OLMAK, PEŞİNDE KOŞMAK)
- HAKİKAT:
ÖĞRENİLEBİLİR fakat ÖĞRETİLEMEZ
( Belki. FAKAT Asla! )
- HAKİKAT ile/ve/||/<> EVRENSEL/LİK
- HAKİKAT ile HAKİKAT
( Temel. İLE Ayrım. )
( HAKİKAT: İlkesel tutum/bakış. )
- HAKİKAT ile/ve/||/<>/< İTİBAR
- HAKİKAT ile/ve KEMÂLÂT
( İzi yoktur ki izinden biline, Dahi tozmaz ki tozundan biline, Sen anı sanma sözünden biline, Hakikat ehlinin olmaz nişanı. )
( GÜZELLİK/KEMÂL: * TENASÜB-Ü ÂZÂ(ÖRGENLERİN UYUMU) * AKIL * AHLÂK * ÇÖZÜM ÜRETEBİLMEK )
( Kemâlâtın en büyüğü, kişinin kendini herkesten küçük görmesidir. )
( Hakikat, tüm âleme değil ancak ehline gösterilir. )
( Hakikat karşılığında ne para alınır, ne de bir şey. )
( Hakikati biliyorsan ölümü iste! )
( Kelâmı, hakikati zamanından önce kulağımıza çalsalar, zeytinyağıyla şişirilen ve çürüyen incire benzeriz. )
- HAKİKAT ile/<> UPUYGUNLUK
- HAKİKA-TEN değil/< HAKİKATEN
- HAKİKATEN[Ar. + Fars.] ile HAKİKATTEN[Ar. + Tr.]
( Arapça olan Hakikat sözcüğünün, Farsça olan -en eki kullanılarak hakikate ilişkin/ait olarak. İLE Hakikat sözcüğüne, Türkçe "-den" eki kullanılarak temel/esas/öz ile ilgili, oradan[hakikatten] olan[bilgi/haber/durum/(")deneyim(")]. )
- HAKİKAT/İ ile/ve/değil/<> OLGUSALLIK/I
- HAKİM BAKIŞ ile/ve/değil/yerine/ne yazık ki/||/<>/< YAYGIN BAKIŞ
- HAKİM OLMAK" ile/ve "SAHİP ÇIKMAK"
- HÂKİM OLMAK ile/ve/<> VÂKIF OLMAK
- HAKİM ... ile BASKIN ...
- HAKİM ile HÂKİM
( Hikmet sahibi. İLE Yargıç. )
- HÂKİM değil/yerine/= YARGIÇ
- HAKÎR ile/değil HAKİR
- HAKKATEN" değil HAKİKATEN
- ... HAKKI İÇİN değil HAKKI BÂKÎ OLSUN/KALSIN
- ... HAKKINDA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ... ÜZERİNE
- HAKKINI VERMEK değil HAKKINI TESLİM ETMEK
- HAKLI ÇIK(AR)MA ÇABASI ile/ve KÂRLI ÇIK(AR)MA ÇABASI
- HAKLI ÇIKMAK ile/değil/yerine/>< HAKLI OLMAK
- HAKLI OLAN ile/ve/değil/yerine/||/<> HAKÇA OLAN
- HAKLI OLARAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HALİYLE
- HAKLI OLARAK ile/ve/değil/||/<>/< YERİNDE/GEREKLİ/İSABETLİ OLARAK
- HAKLI ..." ile/değil/yerine YERİNDE
(BİR KARAR/SONUÇ/TUTUM)
- HAKLILIK/HAKSIZLIK" ile/değil ABARTI
- HAKLISIN yerine DOĞRU
- HAKLISIN ile/değil O KONUDA HAKLISIN
- HAKLISIN!/YANLIŞSIN! değil DOĞRU!/YANLIŞ!
- HAKSIZLIK ile/değil BİLİNÇ FARKLILIKLARI
- HAL-HATIR (SORMAK)
- HAL-YOL (ETMEK)
- HAL ve/< ÂSÂN[Fars.]
( Durum. VE/< Kolaylık. )
- HÂL ile HAL
( Durum. İLE Sebze-Meyve toptan satış yeri. )
- HAL ile HÂL/GÖVEÇLİK ile HAL[Fr. < Cerm.] ile HAL
( Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların ya da taşıdığı niteliklerin tümü, durum. | Davranış. | Şimdiki zaman, içinde yaşanılan zaman. | Güç, kuvvet, takat. | Kötü durum, sıkıntı, dert. İLE Genellikle üstü kapalı pazaryeri. İLE Çözme, çözülme eritme, karışık bir sorunun içinden çıkma, sonuca varma. İLE Tahttan indirme. )
- HÂLÂ ile/ve/||/<> DAİMA/SÜREKLİ
- HALA değil HÂLÂ
- HÂLÂ ile HÂLEN
- HÂLÂ ile/ve/değil/||/<> HENÜZ
- HÂLÂ ile/ve/değil/||/<> HER ZAMAN
- HÂLÂ değil/yerine/= ŞİMDİYE DEK
- HALÂKA ile/ve/||/<> İBDÂ'
( Bir şey aracılığıyla yaratmak. İLE/VE Örneksiz, malzemesiz yaratmak. )
( Gelenek. İLE/VE/||/<> Örneksiz olarak bir şey meydana getirme, yaratma. | Yeni ve güzel bir yapıt oluşturma. | Yoktan ortaya koyma, icâd. )
- HÂLBUKİ değil/yerine/= OYSA
- HALBUKİSİ" değil HALBUKİ
- HALDIR HALDIR (ÇALIŞMAK)
- HALDUR HULDUR (HAREKET ETMEK)
- HALEL ile/değil/yerine/>< HELÂL
- HÂLEN değil/yerine/= ŞİMDİ/ŞİMDİLİK
- HALEP ve/> ARŞIN
( Orada. VE/> Burada. )
- HÂL-İ HAZIRDA ... ile HÂLEN ...
- HALİ-VAKTİ (YERİNDE OLMAK)
- HALİL < TAHALLÜL
- HALÎM-SELÎM (BİR KİŞİ)
- HÂL/İM ile/ve/değil/||/<>/< HALÎM[Ar.]
( Durumum. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Yumuşak huylu olan. )
- HALK YÖNETİMİ ile/ve/||/<> ÜNİVERSİTE ile/ve/||/<> TİYATRO ile/ve/||/<> SPOR
( İyonya'lıların, insanlığın gelişimindeki önemli katkı eşikleri. )
- HALK[Ar.] ile/ve/değil KAMU
- HALK ile/değil/yerine/= TOPLUM/KAMU
- HALKA ile "HALK"A
- HALLETMEK ile BAĞLAMAK
- HALT[< HALATA]:
KARIŞTIRMAK
- HÂLÛK[Ar.] ile/değil HALÛK[Ar.]
( Sıçan otu. | Mercimek ocağı. İLE İyi huylu, ahlâklı, insaniyetli, geçim ehli olan. )
- HÂM değil/yerine/= ÇİĞ/OLMAMIŞ/OLGUNLAŞMAMIŞ
- HÂM[Fars.] ile HAMM ile AM
( Pişmemiş, olmamış, çiğ. | İşlenmemiş, üzerinde çalışılmamış. | Boş, nâfile, beyhûde. | Terbiye, deneyim görmemiş, acemi. İLE Sevgi. | İstenilen. | Dişilik örgeni, vajina. )
- HÂMİL[Ar.] değil/yerine/= TAŞIYAN
- HAMİLE[Ar.] değil/yerine/= GEBE/YÜKLÜ
- HAMMAL değil HAMAL
- HAN-HAMAM (SAHİBİ OLMAK/BİR)
- HANEDÂN değil/yerine/= SOY
- HANEDANLIK değil HANEDAN
- HANEK[Ar. :
Damak.] değil/yerine SÖZ/KONUŞMA
- [HANGİ]
(")HAKLA?(") (HİZMET)
ile/ve/değil/yerine/||/<>
AKLA? (HİZMET)
- HANGİLERİNLE/N değil HANGİLERİYLE
- HANGİMİZ ...? ile/ve/değil KAÇIMIZ ...?
- HANİ ile BARİ
- HANIM HANIMCIK
- HANIM-HANIMCIK (OTURMAK, HAREKET ETMEK)
- ANYAYI KONYAYI ('YI GÖRMEK/GÖRÜRSÜN!) değil HANYA-KONYA ('YI GÖRMEK/GÖRÜRSÜN!)
( Neyin ne olduğunu ve nasıl olduğunu/olmadığını görmek/anlamak. )
( Hanya: Girit adasında bir kent. [ANYA değil HANYA!] )
- HANYA'YI-KONYA'YI GÖRMEK ile "EBESİNİN ÖREKESİNİ/AMINI/NİKAHINI" GÖRMEK
- HAPI YUTTUK" ile/ve/||/<> "AYVAYI YEDİK"
- HAPUR-HUPUR (YEMEK)
- HAPUR HUPUR/HAPPURU HUPPURU (YEMEK, "GÖTÜRMEK")
- HAR HAR (YAKMAK)
- HAR VURUP HARMAN SAVURMAK ile BOL KESEDEN HARCAMAK/SAVURMAK
- HARAKET değil HAREKET
- HARALA-GÜRELE (YAŞAMAK, UĞRAŞMAK)
- HARÂRET değil/yerine/= SICAKLIK; ISI; SUSUZLUK
- HARBİDEN yerine GERÇEKTEN
- HARCAMA değil/yerine/= GİDER
- HAREKET ile/ve/değil/||/<>/> HARARET
- HAREKET ile SES ile KONUŞMA
( MOVEMENT vs. VOICE vs. SPEECH/TO TALK )
- HAREKETSİZLİK ve/||/<>/> ÇÜRÜME
- HARF ABECESİ ile/ve/||/<>/< HECE ABECESİ
- HARF (KULLANIMI) ile/ve RAKAM (KULLANIMI)
( Sürekli nicelik ve süreksiz nicelik farkını karşılayabilmeye yarar. )
( Rakamların, değerlerle karışmamasını da sağlar. )
( NAKŞ ETMEK )
( Türk abecesinde en yüksek dereceye sahip olan yani en sık kullanılan yazaçlar, A, E, İ, N, R, L; üst-orta derecede olanlar, I, D, K, M; alt-orta derecede olanlar, U, Y, T, S, B, O; düşük dereceli olanlar, Ü, Ş, Z, G, Ç, H, Ğ, V, C, Ö, P, F, J'dir.
Gazete köşe yazıları ve 9 yazara ait 37 kitaptan elde edilmiş, 11 milyon karakterden oluşan 13.4 MB boyutundaki metin seti üzerinden elde edilmiş Türkçe yazaçlara ait kullanım sıklıkları aşağıdaki adreste belirtilmiştir.
Türk abecesindeki yazaçların kullanım sıklıkları )
( İngilizce'de:
E T A O I N S H R D L C U M W F G Y P B V K J X Q Z
Almanca'da:
E N I S R A T D H U L G C O M W B F K Z Ü V P Ö Ä ß J Y X Q
İspanyolca'da:
E A O S R N I D L C T U M P B G V Y Q H F Z J X W K
Fransızca'da:
E S A I T N R U L O D C P M É V Q F B G H J À X Y È Ê Z W Ç Ù K Î Œ Ï Ë
Çekçe'de:
O E A N T I V L S R D K U P Í M C H Á Z Y J B Ř Ě É Č Ž Ý Š Ů G F Ú Ň W Ď Ó X Ť (Q) (časopis, 2500 besed)
Lehçe'de:
A I E O N Z W S C R Y T K D P M J U L Ł G B H Ą Ę Ó Ź Ś Ć Ń F Ż X V (Q) (časopis, 11.000 besed)
Rusça'da:
О Е А И Н Т С В Л Р К Д М П У Ы Я Г Б З Ч Й Х Ж Ш Ю Ц Щ Э Ф Ё (Solženicin, 86.000 besed)
О Е А И Н Т С Р В Л К М Д П У Ы Я Г З Б Ч Й Ж Х Ю Ш Ц Щ Э Ф Ё (časopis 25.000 besed) )
( FaRkLaR Kılavuzu'ndaki sözcüklerin yazaçlara göre kayıt oranı )
- HARF ile/ve/<> ANTROPOMORF HARF
( ... İLE/VE/<> İnsan yüzü şeklinde büyük harf. [Bu harfleri, özellikle VIII. - XI. yy.lar arasında, minyatürcüler kullanmışlardır.] )
- HARF ile/ve/<>/> HECE ile/ve/<>/> CÜZ ile/ve/<>/> TEFİLE ile/ve/<>/> VEZİN ile/ve/<>/> BAHRİ
- HARF değil/yerine/= İMCE
- HARF[Ar.] yerine KIMSA/YAZAÇ/İMCE
- HARF ile/ve/<>/> SESLEM/HECE
( HARF ile/ve el-MAKTA )
- HARF[Ar.] değil/yerine/= TANIK, KIMSA
- HARF-İ MUKATTA
( AYN SİN KAF )
- HARFİYAT değil HAFRİYAT
( ... DEĞİL Toprağı kazma, kazı. )
- HARFLER'DE:
ARAP ile/ve İBRÂNÎ
( Ayn, Ba, Cim, Dad, Dal, Elif, Fa, Gayın, Ha, Kaf, Kha, Lam, Mim, Nun, Ra, Sat, Sin, Şın, Ta, Tha, Vav, Ya, Za, Zay İLE/VE He, Kapt, Koph, Lamedh, Mem, Neth, Nun, Pe, Resh, Sadhe, Shin, Sin, Tav, Teth, Vav, Yodh, Zayın )
- HARİÇ değil/yerine/= DIŞINDA
- HARİCEN[Ar.] değil/yerine/= DIŞARIDAN/DIŞTAN
- HÂRİCÎ ile/ve ZİHNÎ ile/ve LİSÂNÎ ile/ve LUGÂVÎ/KİTÂBÎ
- HARİKULÂDE ve/<> MÛCİZE
- HARIL HARIL ile HALDIR HALDIR (ÇALIŞMAK)
- HARP ile/ve/değil MUHAREBE
( Bütünü. İLE/VE/DEĞİL Çarpışma. )
- HAS/MAHSUS[Ar.] değil/yerine/= ÖZE/ÖZGÜ
( Bir cinste ya da bireyde bulunan, aynı cinsten başka hiçbir türde ya da bireyde rastlanılmayan. )
- HAŞA ile HÂŞÂ
( Kalın kumaş parçası. İLE Asla. )
- HASAT ile TAHSİLAT
( Ürün kaldırma, ekin biçme işi. | Bu yolla elde edilen ürün. İLE Alacakların toplanması ya da süresi içinde ödenmeyenlerin yasal yollarla alınması. )
- HASBELKADER ile/ve/<> TESADÜFEN
( Rastlantı sonucu olarak. )
- HASEN[Ar.] değil/yerine/= GÜZEL
- HAŞERE değil/yerine/= BÖCEK
- HASIL ile HÂSIL[Ar.]
( Yeni başak tutmaya başlamış ekin. İLE Olan, ortaya çıkan, görünen. )
- HÂSILA[Ar.] ile/ve/<> HÂSILAT[Ar.]
( Bir işten elde edilen sonuç. Elde edilen kazanç. | Sonuç, netice. İLE/VE/<> Herhangi bir işten husûle gelen şeyler, temettü', yarar/fayda, îrât, vâridat, gelir, kazanç. | Ürün. )
- HAŞIR-NEŞİR
- HAŞIR-NEŞİR ile/ve MED-CEZİR
- HASIRALTI değil HASIR ALTI
- HAŞİV[Ar.] değil/yerine DOLDURMA
( Doldurma. | Yazıyı ya da konuşmayı gereksiz ayrıntılarla uzatma. )
- HAŞMET[Ar.] yerine GÖRKEM
- HASSAS (KONU) ile ÖZEL (KONU)
- HASSAS YAN" ile "YUMUŞAK KARIN"
- HASSAS değil/yerine/= DUYARLI
- HASSATEN[Ar.] değil/yerine AYRICA, ÖZELLİKLE
- HASTA NAKİL AMBULANSI değil SAYRI TAŞIMA ARACI, CANKURTARAN
- HASTA/LIK değil/yerine/= SAYRI/LIK
- HASTALIKLARDA:
GEÇTİ ile DÜZELDİ ile İYİLEŞTİ
- HAŞV değil/yerine SÖZ
( Uzun ve yararsız, dolma/doldurma söz. DEĞİL/YERİNE ... )
- HÂT ile/değil HATT
- HATA PAYI ile/ve/<> HATA OLASILIĞI
- HATA-SEVAP değil HATA-SAVAB
- HATA ile/ve/değil/||/<>/< ÇIKMAZ "SOKAK"
( İnsanda/kişide[kişinin emeğinde, üretiminde, davranış ve tutumunda, sözünde/yazısında/çiziminde, yeğlemesinde ve seçiminde] İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Doğada/fizikte/kimyada, dirimbilimde. )
- HATA ve/||/<>/< DENEME
( Hata yapmış olman, denediğin anlamına gelir. Denemeden, vazgeçme! )
- HATA ile/ve/||/<>/> HASAR
- HATÂ[Ar.] ile/değil HATTÂ[Ar.]/DAHASI ile/değil HATTA
( Yanlış. İLE Dahası. İLE Sınırda[hat üzerinde]. )
- HATA ile/ve/<>/değil/yerine İSABETSİZLİK
- HATÂ değil/yerine/= YANLIŞ
- HATA ile/ve/değil/||/<>/> (YÜKSEK) BEDEL
- HATAR ile/ve/> HAVF
( Tehlike. İLE/VE/> Korku. )
- HATAYA ŞANS VERMEK değil HATA(YA) (YAPMAYA DA) FIRSAT VERMEK
- HATİP değil/yerine/= SÖZEN
- HATIR HATIR (KAŞINMAK)
- HATIRA[Ar.]/BERGÜZAR[Fars.]/YÂDİGÂR[Fars.] değil/yerine/= ANMALIK, ARMAĞAN
- HATIRA[Ar.] ile ANI
- HÂTIRÂ değil HÂTIRA
- HATIRLAMAK[Ar.] ile/değil/yerine/= ANIMSAMAK
- HATTA[Ar.]["HATA" değil!] değil/yerine/= DAHASI
- HAVA ATMAK" ile "SİDİK YARIŞTIRMAK" ile "KÖR DÖVÜŞÜ"
- HAVA CIVA" ile HAVACIVA
( Değer ve önemi olmayan, boş, etkisiz. İLE Sığırdiligillerden, Akdeniz bölgesinde yetişen ve köklerinden kırmızı boya elde edilen bir bitki. )
( ... cum ALKANNA TINCTORIA )
- HAVADAN-CIVADAN (KONUŞMAK)
- HAVALE ile İHÂLE
- HAVALİMANI değil HAVAALANI
( ... değil PERVÂZ-GÂH )
- HAVAS ile HAVÂS
( Nitelikler. İLE Duygular. )
- HAVLU ile/değil AVLU[Yun.]/HANAY/SAHN[Ar.]/HAYAT[Ar. < HIYÂT]
( Gövdenin çeşitli yerlerinin kurulanmasına yarayan dokuma bez. İLE Bir yapının ya da yapı öbeğinin ortasında kalan, üstü açık, duvarla çevrili alan. )
- HAYA[Fars.] ile HAYÂ'[Ar.] ile AYA
( Erbezi, husye/husâ, testis. İLE Utanma, utanç. | Namus, edep. | Günahtan kaçınma. İLE Avuç içi. )
- HAYAL-MEYAL (ANIMSAMAK)
- HAYÂL değil/yerine/= DÜŞ(LEM)/SAYIK
- HAYAL ile VEHİM
- HAYALÎ yerine İMGESEL
- HAYÂT[Ar.] değil/yerine/= YAŞAM
- HAYATÎ[Ar.]/SURVIVAL[İng.]/VITAL[İng.] değil/yerine YAŞAMSAL
- HAYA-TINDA değil/< HAYATINDA
- HAYDA ile HAYDA
( Hayvanları, harekete geçirmek için kullanılan söz. İLE Şaşkınlık belirten ünlem. )
- HAYDAN GELEN HUYA GİDER ile HAY'DAN GELEN HU'YA GİDER
- HAYIR HASENÂT
- HAYIR ile/ve DEĞİL ile/ve YOK ile/ve HİÇ
( Hiç, yoktan iyidir. )
( NO vs./and NOT vs./and NON-EXISTENT/ABSENT/THER IS/ARE NOT vs./and NOTHING )
- HAYIR ile HAYIR!
( "Yarar", iyilik, doğruluk, hoşluk. İLE Yanıt niteliği. )
- - "..., HAYIRLI OLSUN" ile/ve/değil/||/<>/>/< "..., (... İÇİN) (DE) HAYIRLI OLSUN, HAYIRLARA VESİLE OLSUN"
( Kutlama. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>/< Tesellî. )
- HAYIRLI ile/ve/<>/değil/yerine VERİMLİ
- HAYIT değil AYIT
( Mineçiçeğigillerden, Akdeniz çevresinde yetişen, mavi, beyaz ya da menekşe renginde çiçekler açan, 1-2 metre boyunda bir ağaççık. )
( V. AGNUS CASTUS )
- HAYLİ HAYLİ (YETMEK/YETMESİ)
( "HAYDİ HAYDİ" değil HAYLİ HAYLİ )
- HAYR:
SÖZ (İLE) ile/ve/||/<> SÜKÛT (İLE) ile/ve/||/<> NAZAR (İLE) ile/ve/||/<> AMEL (İLE)
- HAYR ile/ve/||/<> TEVHÎD
- HAYRET değil/yerine/= ŞAŞMA, ŞAŞIRMA, ŞAŞA KALMA
- HAYSİYET ile/değil HASİYET/HASSA
( Kişilik, onur. İLE/DEĞİL Özgülük. | Yarar, etki. )
- HAYSİY(Y)ET değil/yerine/= ONUR
- HAYVAN:
"RİYÂKÂR DEĞİLDİR" değil İKİYÜZLÜLÜK/RİYÂKÂRLIK YAPAMAZ
- HAYVAN yerine BEHAİM
- HAYYİZ[Ar.] ile/ve/||/<>/> TAHAYYÜZ[Ar.]
( Mekân, mevki, sâha. İLE/VE/||/<>/> Yer tutma, önemli bir yeri olma, saygıya/hürmete, îtibâra nâil olma. | [nesneler için] Boşlukta bir yer tutma, yer işgal etme. )
- HAZ ile/ve/<>/< HAD
- HAZ ile/değil/yerine HAS
- HAZIM değil/yerine/= SİNDİRİM/SİNDİRME
- HAZIRLIKSIZ ... ile/değil/yerine/>< HAZIRLIKLI ...
- HEART ile/ve/||/<> EARTH
- HEBÂ değil/yerine/>< ÇABA
- HEBÂ ile/değil/yerine FEDÂ
- HECCAV[Ar.] değil/yerine YERGİCİ
- HECE:
KAPALI/UZUN ile/ve/<> AÇIK/KISA ile/ve/<> UZATILMIŞ
( 1 harekeli, 1 sakin harf. İLE/VE/<> Harekeli harf. + 1 harf. )
( Son sadâ/hece, kısa kalamaz. )
( Sakin bitmeyen hiçbir hece, uzun hece olamaz! )
( LATİN'DE (KAPALI)
[ İz. İLE Biz. İLE Bâ. ]
[ Sesli > sessiz. İLE Sessiz > sesli > sessiz. İLE Sessiz > uzun sesli. ]
[ 1 harekeli, 1 sakin ] )
( Bir kere bakıp gülse, ölürüm, konuşamam.
[ Hafif-sakîl-veted-i mecmû ] gülse, ölürüm, konuşamam. )
( DAİRE [1]
[ 1 açık/kısa, 3 uzun heceden oluşan. ]
[ Veted-i mecmû, 2 sebeb-i hafiften oluşan. ] )
- HECE:
VURGULU ile/ve/||/<> VURGUSUZ
- HECE ile/ve/değil/yerine/=/||/<> OCAK
- HECE ve/||/=/<> SADÂ
- HECE[Ar.] yerine SESLEM
- HECELEME ile BÖLME
- HECELEME ile İMÂLE
( ... İLE Heceyi uzun okuma. | Meylettirme, bir tarafa doğru eğme. )
- HECTO- ile/||/<> CENTİ-
( Yüz, yüz kat. İLE/||/<> Yüzde bir, yüz. )
- HEDEF ile/değil HİTAP
( "Ben" ve "Sen" sözcükleri ve kullanımı, bir hedef değil hitap aracıdır!
Yaşamımızdaki bazı/birçok şey (bu/şu/o),
"benim/senin/onun için böyle/şöyle/öyle!"
"bana/sana/ona göre böyle/şöyle/öyle!"
ya da
ben/sen/o,
"öyle istiyorsa öyledir"
"öyle düşünmüyorsa öyle değildir"
gibi ne yazık ki çokça kullanılan zırva ifadelerle hareket noktası oluşturulamaz! Yani kişi(kendi ya da başkaları), kendinden ve/ya da başkalarından hareket ederek bir sonuç alamaz, yargıda bulunamaz/bulunmamalıdır.
Bu tür, "ben/sen/o" ifadeleri, hitap için kullanılmak yerine bir hedef olarak hiçbir biçimde kullanılamaz. Bu "yaklaşım" ya da "ifade tarzı", öznellikle, demokratlıkla ya da "faşizmle" hiçbir şekil ve koşulda bağlantılandırılamaz/bağdaştırılamaz ya da indirgenemez de!
Son yıllarda, özellikle de sinema/dizi, kitap ve internetin, bilimsel ve/ya da kişisel araştırma ve yayınların, ülkemizde ve dünyada hızla yaygınlaşmasıyla, Amerika/Avrupa zihni ve diliyle yazılmış kitaplarda/filmlerde çokça kullanılan "Ben/Sen" sözcüklerinin etkisiyle de, ülkemizde, bazı/çoğu kişi tarafından yanlış/yamuk bir biçimde düşünsel çabası/becerisi yetersiz ya da benmerkezci kişilerin zihnine ve diline yerleşmiştir ne yazık ki. Toplum olarak bir anda düzeltilemeyecek olsa da, bireysel olarak yeterli bilgi ve bilinçle çok şey değişebilir/değiştirebiliriz. )
( Düşüncenin üstesinden gelemeyen, düşünenin üstesinden gelmeye çalışır. )
( [not] TARGET vs./but ADDRESSING )
- HEGEL'İN:
"DİYALEKTİK FELSEFESİ" değil
KURGUL FELSEFESİ
- HEGEMONYA[Yun. < HEGEMONIA]["HEGAMONYA" değil!] ile BASKI
( ... İLE Bir devletin, başka bir devlet üzerindeki siyasi üstünlüğü ve baskısı. )
- HEKLEMEK"[İng. < HACKING] ile/değil/yerine/>< EKLEMEK
- HELÂ/HALÂ[Ar.]/KENEF[Ar. < KENİF]/KERİZ[Fars. < KARIZ]/AYAKYOLU/WC/TOILET[İng.]/00[Fr.]/TUVALET[Fr.] ile TUVALET
( Ayakyolu. İLE Gece giysisi. )
- HELOZON değil HELEZON
- HEM ..., HEM DE ... ile DURUMA GÖRE ...
- HEMEN DEĞİŞİM ile/ve ÂNÎ DEĞİŞİM
( IMMEDIATELY ALTERATION vs./and SUDDEN ALTERATION )
- HEMEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SICAĞI SICAĞINA
- HEMFİKİR değil/yerine/= OYDAŞ
- HEMİNTH-/HEMİNTHO- ile/||/<> VERMİ-
( Kurt, solucan. İLE/||/<> Solucan. )
- [ ’ ](Hemze) ile [ ‘ ](Ayn)
- HENDEK değil/yerine/= ÇUKUR
- HEP ile/yerine/değil DAHA ÇOK
- HEP ile İKİDE BİR
- HEP ile/değil/yerine OLABİLDİĞİ KADAR
- HEP ile/ve/<> SADECE
- HEPİMİZ(İN), ... ile/değil HER BİRİMİZ(İN), ...
- HEPİMİZ(İN) ile HERKES(İN)
- HER AN ile/ve/||/<>/> SÜREKLİ
- HER ANLAM/DA ile/ve/değil/||/<>/< HER ALAN/DA
- HER BABAYİĞİDİN HARCI DEĞİL ile HER BABAYİĞİDİN KÂRI DEĞİL
- HER BİR/BEHER[Fars.] ile BEHER/BEHERGLAS[Alm. < BECHER/GLAS]
( Her bir. İLE Silindir biçiminde cam deney çubuğu. )
- HER BİRİSİNE değil HER BİRİNE
- HER HAFTA ile AYDA DÖRT KERE
- HER HALÜKÂRDA değil/yerine/= HER DURUMDA
- HER İKİ KAPILARIMIZ değil İKİ KAPIMIZ
- HER İKİSİ değil İKİSİ ya da HER BİRİ
- HER KAVRAM ve/<> HER KAHRAMAN(/KİŞİ)
- (HER KOŞULDA) YAP!:
NE YAPABİLİYORSAN ile/ve/||/<> NE KADARINA SAHİPSEN ile/ve/||/<> NEREDEYSEN
( (IN ANY CONDITION) DO:
WHAT YOU CAN vs./and/||/<> WHAT YOU HAVE vs./and/||/<> WHERE YOU ARE )
- HER NE KADAR ŞÖYLE OLMASINA KARŞIN/RAĞMEN değil HER NE KADAR ŞÖYLE OLSA DA ya da ŞÖYLE OLMASINA KARŞIN
- HER NE MENEMSE" ile "HER NE ŞEYİMSE/SİKİMSE" |
ile/değil/yerine/||/<>/<
"HER NEYSE"
- HER NEYSE değil/yerine NEYSE
- HER ŞEY, DEĞİŞİR değil HER ŞEY, (BELİRLİ/BELİRSİZ) BİR ŞEYE GÖRE DEĞİŞİR
- HER ŞEY ile/ve/değil/||/<>/>/< HER ŞEYDE
- HER ŞEY(DE)/YER(DE) ile/ve HİÇBİR ŞEY(DE)/YER(DE)
( Herşeyin, zihnimizde olduğunu, bizim, zihinden öte olduğumuzu ve gerçekten yalnız başımıza olduğumuzu, ne zaman anlarsak, işte o zaman, herşey biziz. )
( When we realise that all is in our mind and that we are beyond the mind, that we are truly alone; then all is us.
Nothing is me, so I am nothing. )
( Hiçbir "şey", ben değildir; böylece, ben, hiçbir şeyim. )
( Herhangi bir şey, sadece o şey değildir. )
( Herhangi bir şey, bütünün bir yanını göstererek gizleyendir. )
( Herşey, kendi olmayanı da işaret etmektedir. )
( Can sıkmanın sırrı, herşeyi anlatmaktır. )
( [ON] EVERYTHING/PLACE vs./and [ON] NOTHING/PLACE )
- HER ŞEYİ BİLİYOR OLMAK değil ÇOĞUNLUĞUN, PEK FAZLA ŞEY BİLMİYOR OLMASI
- HER ŞEYİN KONUŞULABİLİRLİĞİ ile/ve/||/<>/>/< SÖYLEDİKLERİNİ TAMAMLAMASINI BEKLEMEK
- HER "ŞEYSİ" değil HER ŞEYİ
- HER "SORUNLARINI" (ÇÖZMEK) değil HER SORUNUNU (ÇÖZMEK)
- HER "VARLIK" değil VARLIK(VUCUD) ya da HER VAROLAN(MEVCUD)
- HER ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< BAZI
( [kitap] Okunmaz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Bazılarına başvurulur. )
( [eşya] Kullanılmaz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Bazıları saklanır. )
( [yazar] Sevilmez. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Bazıları (sadece) beğenilir. )
- HER ... ile/değil HİÇBİR ...
- HER ile TÜM
( EACH/EVERY vs. ALL )
- HERHALDE ile/ve/||/<> BELKİ (DE)
- HERHALDE değil/yerine YÜKSEK/BÜYÜK OLASILIKLA
- HERHALDE ile HER HALDE
( Tahmin, belki. İLE Mutlaka, kesinlikle. )
- HERHALDE["HERALDE" değil!] ile/değil/yerine SANIRIM
- HERKES BİLİRLERDİ değil HERKES BİLİRDİ
- HERKES YAPAMAZ ile/ve/değil HERKES, HER ZAMAN (KOLAY KOLAY) YAPAMAZ
- HERKES ile/değil/yerine ÇOĞUNLUK
- HERKES ile/ve/değil/||/<> HERHANGİ BİRİ
- HERKES ile ORTAK DİLDE HERKES ile AYRIMSIZ HERKES
- HERKESE ...'YA DİKKAT ETMESİNİ TAVSİYE EDİYORUM değil HERKESİ ...'YA DİKKAT ETMESİ İÇİN UYARIYORUM
- HERKESİN:
"BEYNİ" değil ZİHNİ
:FARKLI ÇALIŞIR
- HERKESTE VAR değil HER YERİ/ŞEYİ KAPLAYAN
- HERKEZ değil HERKES
- HERŞEY ile/ve/değil/yerine ÇOK ŞEY
- HER ŞER'DE/ŞEYDE, BİR HAYIR VARDIR ile/değil HER ŞER'DE/ŞEYDE, BİR OLABİLİR/ARAMAK GEREK
- HERŞEYDEN ÖNCE ... ile/değil/yerine TÜM BUNLARIN YANISIRA ...
- (HERŞEYE) BURNUNU SOKMAK/SOKUYOR OLMAK ile/ve (HERŞEYE) MAYDANOZ OLMAK
- HERŞEYİ İÇİNE ALAN ile/ve HERŞEYİN İÇİNDE OLAN
( INCLUDES EVERYTHING vs./and IN EVERYTHING )
- HERŞEYİ KAPSAYICI/LIK ile/ve/değil/<> HİÇBİR ŞEYE İNDİRGENEMEZ/LİK
- ... HERŞEYİN EN İYİSİNE LÂYIKTIR ile/değil ... HERŞEYİN EN İYİSİNİ YAPAR/DI
- ... HESABI (İLE) ile/değil ... HASEBİ (İLE)
- HESABI:
"YIKMAK" ile/ve/değil/yerine "YÜKLEMEK"
- HESABINI GÜDMEK/YAPMAK ile/<> DAVASINI GÜDMEK/YAPMAK
- HESABINI TUTMAK ile HESABINI YAPMAK
- HESABINI YAPMAK ile/ve HESABINI TUTMAK
- HESAP-KİTAP (YAPMAK, ORTADA)
- HESAP MAKİNESİ ile/ve/||/<>/><//> TELEFON
( )
- HESAP SORMAK ile/değil/yerine ÇÖZÜM/KATKI SUNMAK
- HESAP SORMAK ile/değil/yerine UYARMAK
- HESAPLAMA ile/ve/<> AÇIKLAMA
- HESAPLAŞMA ile/ve/değil/yerine YÜZLEŞME
- HETEROJEN (KARIŞIMLAR) ile HOMOJEN (KARIŞIMLAR)
( Gözle ayırt edilebilen farklı fazlardan oluşur. İLE Tek bir fazda homojen bir biçimde dağılmış nesnelerden oluşur. )
- HEVÂ-HEVES
- HEY ... ile EY ...
- HEYACAN değil HEYECAN
- HEYECANLAN(M)IYORUM ile/ve/değil/yerine/<> HEYECANI(MI) İÇİMDE TAŞIYORUM/TUTUYORUM
- HÎBE değil HİBE
- HİÇ ABARTISIZ" değil ABARTISIZ/MÜBALAĞASIZ
- HİÇ ETMEK ile/ve/değil/<> PİÇ ETMEK
- HİÇ KAÇINILMAZ değil KAÇINILMAZ
- HİÇ Mİ HİÇ (DÜŞÜNMEMEK, UĞRAŞMAMAK)
- HİÇ ÖNEMİ YOK ile/değil ÖNEMLİ DEĞİL
- HİÇ ŞEKERSİZ/MAKYAJSIZ değil ŞEKERSİZ/MAKYAJSIZ
- HİÇ SEVMEM ile/değil/yerine PEK SEVMEM
- HİÇ TARTIŞMASIZ/KATKISIZ/PEŞİNATSIZ ... değil TARTIŞMASIZ/KATKISIZ/PEŞİNATSIZ ...
- HİÇ YOKTAN ... değil HİÇ, YOKTAN, ...(HİÇ, YOKTAN İYİDİR)
- HİÇ ..." ile/değil "HENÜZ ..."
- HİCAP[Ar.] ile/ve/||/<> HÂCİP[Ar.]
( [örtülmesi gerekeni ...]
Örtmek. İLE/VE/||/<> Örten. )
- HİÇBİRİMİZ ile HİÇKİMSE
- HİÇBİRİSİ değil HİÇBİRİ
- HİCİV/HİCV[Ar. < (aslı) HECV]/SATİR değil/yerine/= YERGİ/TAŞLAMA[Ar. TÂRÎZ]
( Birini, bir toplumu, bir düşünceyi, bir nesneyi ya da bir göreneği yermek için yazılmış yazı/şiir ya da söylenmiş söz. İLE "Taşlamak." | Sert madenleri aşındırıcı bir taşla parlatma ve yerine uymasını sağlama. | Alaylı halk şiiri. | Kapalı bir biçimde, dolaylı olarak söz söyleme, târîz. | Hakâret. )
( Terbiyesize, terbiyesizliğini, terbiyesizlik yapmadan ve onun seviyesine inmeden söylemek/yazmak. )
- HİCİV ile MİZAH
- HİÇKİMSE ile/ve HERKES
( Kimse beni sevmek zorunda değil fakat ben herkesi sevmek durumundayım. )
( Herkes, er ya da geç, bazı düşünce ve tutumlarından dönüş yapar. )
- HİÇKİMSEMİZ" değil HİÇBİRİMİZ
- HİÇKİMSEYLE KONUŞ(A)MAYACAĞIN/PAYLAŞ(A)MAYACAĞIN DÜŞÜNCELER/SÖZLER[KONULAR, OLAYLAR, OLGULAR, KAVRAMLAR] ile/ve/<> KENDİNİN (BİLE) DÜŞÜNMEK İSTEMEYECEĞİN DÜŞÜNCELER/SÖZLER[KONULAR, OLAYLAR, OLGULAR, KAVRAMLAR]
- HİDR-/HİDRO- ile/||/<> HYGR-/HYGRO-
( Ter. İLE/||/<> Islak, nemli. )
- HİJYEN ile/ve/||/<> STERİL
( Sağlıklı, temiz. İLE/VE/||/<> Mikropsuz, fazlalıktan arın(dırıl)mış. )
- HİKÂYE ile BOŞ
- HİKÂYE ile/ve FASA FİSO
- HİKÂYE[Ar.] değil/yerine/= ÖYKÜ
- HİKMET ve/||/<> DENGE/İTİDAL
- HİLÂL değil/yerine/= YENİAY/AYÇA
( Hilâl. | Bayrak ve sancak direklerinin tepesindeki pirinçten yapılmış ay yıldızlı süs, alem. )
- HİLE HURDA" değil HİLE HUD'A[Ar.]
( ... DEĞİL Hîle, düzen, oyun, aldatma. )
- HİLM ile MÜLÂYİM
- HİMÂYE ile/değil/yerine İDÂRE
- HİMMET ile/ve TEŞVİK
- HINCA HINÇ (DOLU)
- HİNDİSTAN ve/<> SRİ LANKA[< SEYLAN]
( Hindistan Yarımadası'ndan, Palk Boğazı ile ayrılan Sri Lanka, yarımadaya, "Âdem'in Köprüsü" denilen mercan adalarıyla bağantılıdır. VE/<> Önceki adı Seylan olan Sri Lanka, Sinhala dilinde, "pırıl pırıl parıldayan ülke" anlamına gelmektedir. )
( ... VE/<> Budizm'in önemli hac merkezlerinden biridir. )
( ... VE/<> Yakut'u ile de ünlüdür. )
- HİNDİSTAN'DA ÖTEN HOROZUN SESİ KULAĞIMIZDADIR ile/ve/<> BİR YILDIZ KAYSA DİŞİM AĞRIR
- HI(N)K ile/ve/||/<>/> BURNU(NDAN)
( Demiş. İLE/VE/||/<>/> Düşmüş. )
- HIPHIZLI
- HIR-GÜR (ÇIKARMAK)
( Kavga çıkarmak/etmek. )
- HIRIL HIRIL (HIRILDAMAK)
( Ciğerleri üşütmede. )
- HIRPINMA değil ÇIRPINMA
- [ne yazık ki]
"HIRSIZ/LIK" ile/ve/<> "YOLSUZ/LUK"
( [yapan] Fakir ise. İLE/VE/<> Zengin ise. )
- HİS (ETMEK) ile/değil KABUL
- HİS (ETMEK) ile/değil ZAN
- HİS" değil/yerine İZLENİM
- HISIM-AKRABA
- HIŞIR HIŞIR
( Naylon gibi çeşitli maddelerle çıkartılan seslerde. )
- HİSSETMEZSEM ile/değil HİSSETMEDİĞİM ZAMAN
- HİSSETTİRİYOR ile/ve/değil/||/<>/< YANSITIYOR
- HİSSİNE KAPILMAK" değil SEZGİ/SEZMEK
- HİST-/HİSTİ-/HİSTİO-/HİSTO- ile/||/<> HOL-/HOLO- ile/||/<> PER-
( Doku ile ilgili, doku, ağ. İLE/||/<> Tam, bütün. İLE/||/<> Tam olarak, aşırı olarak, bütünü ile. )
- HİTÂB/EN ile/değil İTHÂF/EN
- HİTAP ile/ve "ÇAĞRI"
- HİTAP ile İTAP
- HİTÂR[Ar.] ile HİTR[Ar.]
( Saçma söz, herze. İLE Anlamsız/yararsız söz, yalan, kıtır. )
- HİT-İT ÜNİVERSİTESİ değil HİTİT ÜNİVERSİTESİ
- HİYEROGLİF ile/ve ABECE
( Temsil. İLE/VE Çözümleme. )
( Abece hiyerogliften daha üst bir aşamayı temsil eder. Temsil etmekten çok çözümler. )
( Abece, seyahat etmek ve değişik diller zorunda olan tüccar halklar tarafından bulunmuştur. )
( ŞAMPOLYON: 1822 yılında, hiyeroglifleri başarılı bir biçimde çözen kişi. [1790-1832] )
( Hiyeroglif abecesi... http://discoveringegypt.com/egyptian-hieroglyphic-writing/hieroglyphic-typewriter )
- HİYEROGLİF ile/ve/<> İKONOGRAFİ
( Doğa. İLE/VE/<> İnsan. )
- HİYEROGLİF ve ÖZET
( Nasıl, iyi bir ilkokul öğretmeni, dersini daha açık duruma getirmek için tebeşiri eline alıyorsa mağaralarda yaşayanlar da konuşmalarının arasına, açıklayıcı küçük resimler koyuyordu. Sözgelimi, "bir karga uçup bir ağacın tepesine kondu" demek istediğinde, önce kuşun ötüşünü taklit ediyor, uçuşu "frrr!" frrr!" ile dile getiriyor, sonra bir odun parçası alarak bir ağaç ile ağacın üzerinde bir kuş çiziyordu. )
( BROSSES )
- HIZ değil/yerine/>< DAYANÇ/SABIR
- HIZ ile/ve/||/<> SIKLIK
- HIZLANMA ile ARTMA
- HIZLI GİTMESİNE NEDEN OLMAK ile/değil/yerine YAVAŞ GİTMESİNİ SAĞLAMAK
- HIZLI GİTMESİNİ SAĞLAMAK ile YAVAŞ GİTMESİNE NEDEN OLMAK
- HIZLI KONUŞMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< AKICI KONUŞMAK
- HIZLI ile KISA
( FAST vs. SHORT )
- HİZMET ile/ve/||/<> İZZET
( ... İLE/VE/||/<> Büyüklük, yücelik, ululuk. )
- HOBİ[İng. < HOBBY] değil/yerine DÜŞKÜ/OYNAÇ
- HOD
( Kendi, esasen, bizzat. )
- HOJ" BULDUK değil HOŞ BULDUK
- HOLDİNG değil/yerine/= ÜSTORTAKLIK
- HOM-/HOMEO-/HOMO-/HOMOİ- ile/||/>< HETER-/HETERO-
( Benzer, eş, aynı. İLE/||/>< Değişik, alışılagelenden farklı. )