Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin!

Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim

M'LERDE

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA VE FARKINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)



Bugün[ 02 Mayıs 2024 ]
itibariyle 4467 başlık/FaRk ile birlikte,
4896 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.

(3/6)


- MATEMATİK ile/ve/||/<>/> MÜHENDİSLİK ile/ve/||/<>/> TOPLUMSAL/SOSYAL BİLİMLER

( Çocuk bilimi. İLE/VE/||/<>/> Genç bilimi. İLE/VE/||/<>/> Yetişkin bilimleri. )


- MATEMATİK ile/ve/||/<> SİMGESELLİK ile/ve/||/<> DİL

( MATEMATİK: Simgeselliğe dayalı, evrensel dil. )


- MATEMATİK ve VARLIKBİLİM

( Matematiğin Güzelliği...[tam ekran izleyiniz!] )

( MATHEMATICS and ONTOLOGY )


- MATEMATİK ile/ve/||/<> VORTEKS MATEMATİĞİ


- MATEMATİKSEL CİSİM ile FİZİK CİSİM


- MATEMATİKSEL DOĞRULUK ile MANTIKSAL TUTARLILIK


- MATEMATİKSEL DÜZEN:
[ya] TUTARLILIK ile/ya da EKSİKLİK


- MATEMATİKSEL NESNELER ile/ve İDEALAR

( Çoktur. İLE/VE Tektir. )


- MATEMATİKSEL YAKLAŞIM ile FİZİKSEL YAKLAŞIM


- MATEMATİKSEL ile/ve/değil VEKTÖREL


- MATEMATİKTE:
EŞLEŞME ve/||/<> ÖLÇME ve/||/<> SAYMA ve/||/<> STANDARDİZASYON ve/||/<> KÜME ve/||/<> BAĞINTI ve/||/<> İŞLEV(FONKSİYON)


- MATERIAL vs. MORAL


- MATERNAL[İng.] değil/yerine/= ANADAN | ANNEYE AIT


- MATERYAL DEĞERLER ile POST-MATERYAL DEĞERLER


- MATERYAL/MATERIAL[İng.] değil/yerine/= GEREÇ | MADDE


- MATERYALİZM/DE:
ELEMECİ ile/<> İNDİRGEMECİ ile/<> İNDİRGEMECİ OLMAYAN


- MATHAF ile ...

( KÂBE ALANI )


- MATHARE ile MATARA

( GUSÜLHÂNE, İÇİNDE YIKANILIP TEMİZLENİLECEK YER | SU KABI, MATARA )


- MATHEMATA(BİLGELİK):
GEOMETRİ ile/ve/||/<> ARİTMOS


- MATHEMATA ile/ve/||/<> MATHESIS UNIVERSALIS

( Evrende, içkin olan düzeni öğrenme ve öğretme. VE/||/<> Evrenin tümel dili. )


- MATHEMATICS vs. MYSTICISM


- MATHESIS UNIVERSALIS = MATHESIS:BİLME, BİLİM[Yun.] - UNIVERSALIS:EVRENSEL[Lat.]


- MATİTE/MATITY[İng.] değil/yerine/= TOK SES


- MATKAP değil/yerine/= DELGİ


- MATKAP ile MURÇ[Erm.]

( ... İLE Betona delik açmakta kullanılan, sivri uclu bir aygıt. )


- MATLA'[< TULÛ] BEYİTİ ile/ve/< MAKTA'[< KAT] BEYİTİ

( Kasîde ya da gazelin ilk beyiti. İLE/VE Kasîde ya da gazelin son beyiti. )


- MATLA[Ar. < TULÛ] ile SÜNÛH

( Gökcisimlerinin doğması, doğduğu yer. | Divân Edebiyatı'nda, kaside ya da gazelin ilk beyti. | İç ve dış anlamların birleştiği nokta, Kur'ân-ı Kerîm'i okuyan bir ermiş kişiye, Allah'ın tecelli etmesi. İLE/VE/||/<> Akla/hatıra gelme, içe doğma. | Çıkma, zuhûr etme. )


- MATLUB[< TALEB]:
İSTENİLEN, ARANILAN ŞEY | ALACAK


- MATLUB ile/ve/<> MAKSUD


- MATLUB ile/ve/<>/= MEÇHUL


- MATMA'/MATMAA[Ar.] ile MATMAH[Ar. çoğ. MATÂMİH]

( İstenilecek, tamah edilecek şey. İLE Göz dikilen şey, göz konulan yer. )


- MATMÛ'[Ar. < TAMA] ile MATMÛR[Ar.]

( Hırsla istenilen, tama olunmuş. İLE Toprak altına konulmuş, gömülmüş. )


- MATRAH[Ar.] değil/yerine/= TEMEL ALINAN DEĞER

( Bir verginin miktarını belirtmek için temel olarak alınan değer. )


- MATRİKS/MATRIX[İng.] değil/yerine/= GÖZELER ARASI DOLGU


- MATRİS MEKANİĞİNDE:
p x q =
ile/ve/||/<>
p x q != q x p
ile/ve/||/<>
pq - qp = h/i


- MATRİS[Fr.] ile MATRİS

( Hesap ve kumanda işlemlerini gerçekleştirmeye yarayan elektronik devre. | İstatistikte, bir elemanlar topluluğunun düzenlenmiş biçimi. | Gerçek ve karmaşık sayıların, dikdörtgen biçiminde tablosu. | Baskı yoluyla teksir için kullanılan, girintili çıkıntılı, metal ya da mukavva kalıp, baskı kalıbı. İLE ... )


- MATRÛK[Ar.] ile METRÛK[Ar. < TERK]

( Gevşek, sölpük kişi/adam. | Kuruduktan sonra yağmurun tazelediği/tarâvetlendirdiği yer. İLE Terk edilmiş, bırakılmış, kullanılmaktan vazgeçilmiş, battal. )


- MATÛF[Ar. < ATF] değil/yerine/= YÖNELTİLMİŞ

( Bir yöne eğilmiş. | Yöneltilmiş. )


- MATÛH[Ar. < ATEH] değil/yerine/= BUNAMIŞ/BUNAK


- MATUH[Ar.] değil/yerine/= BUNAK


- MATÜR/MATURE[İng.] değil/yerine/= OLGUN


- MATÜRASYON/MATURATION[İng.] değil/yerine/= OLGUNLAŞMA


- MATÜRITE/MATURITY[İng.] değil/yerine/= OLGUNLUK


- MÂÛN[Ar.] ile MAÛN[Ar.] ile MAUN[Amerika yerlilerinin dilinden]

( Malın zekâtı. | Yararlanılacak şey. | Eve gerekli olan şeyler. İLE Yardım, imdat. İLE Tespihgillerden, Hindistan ve Honduras'ta yetişen, büyük bir orman ağacı. | Bu ağacın, parlak kırmızımtırak renkte, sert ve iyi cilâlanan kerestesi. | Bu keresteden yapılan eşya. )

( ... cum ... cum SWIETENIA MAHAGONI )


- MAVAL[Ar.] ile MAVEL

( Koyun çobanının (koyunlar/ı için) kaval çalması. | Yalan, uydurma söz. İLE/< Deve çobanının (develer/i için) söyledği/okuduğu. )


- MÂVERÂ[Ar.] değil/yerine/= ÖTE

( Ard, geri, bir şeyin ötesinde, arkasında bulunan. | Türk müziğinin eski bir mürekkep makamı.[Biri, devr-i kebir, öteki, fahte usûlünde, iki tane müellifi belirli olmayan peşrev ile bir tane, yine müellifi bilinmeyen saz semaisi, bu makama örnektir.] )


- MÂVERÂÜNNEHR:
SEYHUN/SİRİDERYA ile/ve/||/<> CEYHUN/AMUDERYA


- MAVİ "HAP" ile "KIRMIZI HAP"

( "MATRIX I" Filmi! )


- MAVİ AYAKLI SUMSUK KUŞU ve KIRMIZI FRİGATE KUŞU

( Galapagos Adaları'nda yaşamaktalardır. )


- MAVİ GELİNCİK ile/||/<> KIRMIZI GELİNCİK

( ile )


- MAVİ PASAPORT ile YEŞİL PASAPORT ile KIRMIZI PASAPORT


- MAVİ[Ar.] değil/yerine/= GÖK, GÖKÇE


- MAVİ değil/yerine/= GÖKÇE


- MAVİMTIRAK değil/yerine/= GÖKÇEMSİ/GÖKÇEMTIRAK/GÖKÇÜL/GÖKŞİN


- MAVNA ile/ve KALYON


- MAXWELL EŞİTLİKLERİNDE:
GAUSS YASASI ile/ve/||/<> GAUSS'UN MANYETİK YASASI ile/ve/||/<> FARADAY'IN TÜMEVARIM YASASI ile/ve/||/<> AMPER'İN DEVRE YASASININ DOĞRULAMASI

( )

( E [elektrik alanı] ve B [manyetik alan] )


- MAYA [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- MAYA [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- MAYA TAKVİMİ'NDE:
KATUN ile/ve KISA DÖNGÜ ile/ve BAKTUN

( 5125:60=19.7 yıl. İLE/VE 5125:20=256.1 (13x19.7) yıl. İLE/VE 5125:13=394 yıl. )


- MAYA[Fars.] ile MAYA ile MAYA[Sans.]

( Bazı besinlerin yapımında, mayalanmayı sağlamak için kullanılan madde. | Yaradılış, öznitelik. | Damızlık, dişil hayvan. | Dişil deve. | İçerdikleri enzimlerin, katalizör niteliği etkisiyle şekerleri, karbondioksit ve alkole dönüştüren bir gözeli bitki organizmaları. İLE Bir tür halk türküsü. İLE Yanılsamalar (ilüzyon/illusion) dünyası. Algılarımız, gerçekliği, bütünlüğü içinde yansıtmadığında, zihinlerimizde, eksik ve çarpıtılmış algılarımızdan kaynaklanan birer "yanılsamalar dünyası" oluşuyor. Algı kapıları, algı filtreleri temizlendiği takdirde her şey insana gerçek durumuyla, "ne ise o olarak" görünür. Evrenin gerçek böylesiliğini görmemizi engelleyen, bize evreni renk renk, türlü biçimli çokluk, çeşitlilik olarak gösteren büyülü gözlük, renkli peçe. )


- MAYA[Hintçe]/İLÜZYON[İng. < ILLUSION]/DOXA[Yun.] değil/yerine/= YANILSAMA


- MAYA/BAİR/ARVANA/NÂKA ile BURHA

( Dişil deve. İLE Çok cins olan dişil deve. )


- MAYA ile/ve/<> ANADOLU MAYASI

( ... yapar/yaptırır. İLE/VE/<> İnsan yapar. )


- MAYA ile AŞI


- MAYA ile/ve/||/<> AŞI


- MAYA >< MAYABOZAN

( ... >< Bir mayanın etkisine karşı koyan, protein yapısında madde. )


- MAYALAMA ile/<> ESKİ HAMUR(PATE FERMANTE) ile/<> BİGA ile/<> SPONÇ ile/<> POOLISH


- MAYALANDIRMA(") ile/ve/<> (")ÇOĞALTMA(")


- MAYALANMA:
KELÂM (İLE) ile/ve/değil HÂL (İLE)


- MAYDANOZ/MAKEDONYA OTU/MAKEDONİSİ[Yun.]/BAHDENİZ ile/ve TERE

( MAYDANOZ[< MÎDE-NÜVÂZ:okşayan (mide rahatlatıcı)]'dan geldiği söylenilmekte fakat sözlükte Yunanca'dan geldiği belirtilmiştir. )

( [LAT.] PETROSELINUM SATIVUM/CRISPUM cum LEPIDIUM SATIVUM )

( BEKDUNES ile ... )

( PARSLEY vs. GARDEN CRESS )


- MAYDANOZ ile ÇADIRUŞAĞI

( ... İLE Özsuyu, tıpta kullanılan, maydanozgillerden bir bitki. )

( ... cum DOREMA AMMONIACUM )


- MAYDANOZ ile ÇAKIRDİKEN/DEVEELMASI

( ... İLE Maydanozgillerden, tıpta kullanılan bir bitki. )

( ... cum ARCTIUM TOMENTOSUM )


- MAYDANOZ ile ÇAVŞIR

( ... İLE Maydanozgillerden bir bitki ve bunun eczacılıkta kullanılan reçinesi. )

( ... cum OPOPANAX CHIRONIUM )


- MAYDANOZ ile EŞEKMAYDANOZU

( ... İLE Maydanozgillerden, iki yıllık, otsu bir bitki. )

( ... cum ANTHRISCUS SILVESTRIS )


- MAYDANOZ ile KILIR

( ... İLE Maydanozgillerden, bir yıllık ve özel kokulu otsu bir bitki. )

( PETROSELINUM CRISPUM cum AMMI VISNAGA )


- MAYDANOZ ile KİŞNİŞ[Fars. < KİŞNİC]/YUMURCAK[Denizli'de]/GOLYANDRO[Kıbrıs'ta]

( Yaprakları, saplarından kesilir ve kökü, tekrar yeşermek üzere toprakta bırakılır. İLE Kökünden sökülür. )


- MAYDANOZ ve LİMON


- MAYDANOZ ile NARDİN[Fars.]

( ... İLE Maydanozgillerden, çayırlarda yetişen, başakçıkları tek çiçekli, küçük bir bitki. )

( PETROSELINUM SATIVUM cum ERYNGIUM CAMPESTRE )


- MAYDANOZ ve SEMİZOTU

( PARSLEY and PURSLEY )


- MAYDANOZ ile ŞEYTANTERSİ

( ... İLE Maydanozgillerden, Orta Asya'da ve Akdeniz ülkelerinde yetişen, kalın köklü, sarı çiçekli, pis kokulu bitki. | Bu bitkiden elde edilen ve hekimlikte kullanılan reçineli yapıştırıcı. )

( FERULA ASSA-FOETIDA )


- MAYDANOZ ile/ve/<>/> TABULİ

( ... İLE/VE/<>/> İnce bulgurlu, maydanoz salatası. [Lübnan mutfağı mezelerinden] )


- MAYDANOZ ile YABAN MAYDANOZU

( ... İLE Baldıranın maydanoza benzeyen bazı türlerine verilen ad. )


- MÂYE ile ...

( MAYA, ASIL VE GEREKLİ MADDE | ASIL, ESAS | PARA, MAL | İKTİDAR, GÜÇ | BİLGİ | DİŞİ DEVE )


- MAYİ[Ar.] değil/yerine/= SIVI


- MAYİ/LİKİT değil/yerine/= SIVI


- MAYİ/LIQUİD, FLUİD[İng.] değil/yerine/= SIVI


- MAYIS/mayıs ile/değil Mayıs

( Taze sığır gübresi. | Yakıt olarak kullanılan kurutulmuş sığır dışkısı. İLE/DEĞİL Yılın beşinci ayı. )


- MAYISBÖCEĞİ ile/ve/<> HAZİRANBÖCEĞİ

( Kınkanatlılarda, uzunluğu 20-25 mm. olan, gelişmesi 3-5 yıl süren, bitkilere zararlı bir böcek. İLE/VE/<> Mayısböceklerinden, tarım bitkilerine çok zarar veren, kınkanatlı bir böcek. )

( MELOLONTHA VULGARIS cum AMPHIMALLUS SOLSTITIALIS )


- MAYISTRA[İt.] ile/değil/yerine RÜZGÂR/YELKEN

( Grandi direğinin en alt sereni ve bu serene çekilen yelken. | Kuzeybatı rüzgârı. İLE ... )


- MAYMONIDES - DELÂLETÜL HAİRİN


- MAYMUN ile (")ŞEBEK(")

( ... İLE Afrika'nın dağlık bölgelerinde, sürüler durumunda yaşayan, uzun ya da kısa kuyruklu türleri olan maymunlar. | Çirkin ve arsız kişi. )


- MAYMUN ile (ALTIN) TAMARİN


- MAYMUN ile/ve (KIZIL) HAVLAYAN MAYMUN

( ... İLE/VE Sadece Trinidad-Karayip Adaları'nda yaşarlar. )

( ... İLE/VE Otçullardır. )


- MAYMUN ile/ve (SİYAH-BEYAZ) KOLOMBUS MAYMUNU


- MAYMUN ile/ve ALTIN ASLAN İPEK MAYMUNU

( ... İLE/VE Yılda iki kez, biri dişil, biri eril ikiz doğumu yaparlar. )


- MAYMUN ile ANGOLA/COLOBUS MAYMUNU

( ... cum COLOBUS ANGOLENSIS )


- MAYMUN ile AVAHİ


- MAYMUN ile AY AY/TARSİER

( ... İLE Toprağın 3-4 m. altındaki hareketi algılayabilirler. )

( Boylarının 40 katı kadar zıplayabilirler. )

( Tek, otobur primattır. )

( ... İLE Madagaskar'da yaşarlar. )

( ... ile Ay-ay Maymunu )


- MAYMUN ile BABUN

( ... ile Babun )

( MONKEY/APE vs. BABOON )


- MAYMUN ile/ve BAŞLIKLI MAYMUN

( ... İLE/VE Trinidad Adaları'nda, Güney ve Orta Amerika'da yaşarlar. )


- MAYMUN ile BAYKUŞ MAYMUNU

( ... İLE Günün 17 saatini uyuyarak geçirirler. )


- MAYMUN ile BEYAZ YANAKLI MANGABEY

( ... cum LOPHOCEBUS ALBIGENA )


- MAYMUN ile DOMUZ KUYRUKLU MAYMUN

( ... cum MACACA NEMESTRINA )


- MAYMUN ile/ve GALAGO/OJAM/ÇALIBEBEĞİ/KÜÇÜK GECE MAYMUNU

( ... İLE Güney ve Ekvator Afrika'da yaşarlar. Uzun ve ince parmaklarının alt ucunda vantuz görevi gören etten çekmenler vardır. [Bunlar, hayvanın pençelerini kullanmadan koşa koşa ağaçlara tırmanmasını sağlar.] )

(
)


- MAYMUN ile GELADA


- MAYMUN ile GENON


- MAYMUN ile GERADA MAYMUNU


- MAYMUN ile GEREZA


- MAYMUN ile GİBON


- MAYMUN ile HİNT ŞEBEĞİ/RHESUS MAKAKLARI

( ... İLE Çok güzel olan dişillerin yüz ve kıç fotoğraflarını görmek için "bedel" ödeyebildikleri [meyve sularından feragat ettikleri] görülmüştür. [çirkinlerde ise ancak rüşvet (büyük bardakta meyve suyu) vererek dikkatleri çekilmiştir.] )

( ... cum MACACA MULATTA )


- MAYMUN ile/değil İNSAN


- MAYMUN ile İPEK MAYMUNU (MARMOSET)


- MAYMUN ile JİBON MAYMUNU(SİMLİ ŞEBEK)


- MAYMUN ile KAR MAYMUNU/JAPON ŞEBEĞİ/SARU[Jp.]/NİHONZARU[Jp.]

( MONKEY vs. SNOW MONKEY )

( ... cum MACACA FUSCATA )


- MAYMUN ile KARAMAYMUN


- MAYMUN ile/değil KINKAJOU

( Koatilerle akrabadır. Güney Meksika ve Güney Brezilya'daki Matto Grosso arasındaki tropikal bölgelerde yaşarlar. )

( )

( ... İLE/DEĞİL Görünüşü maymuna benzese de rakun türüdür. Orta ve Güney Amerika'nın yağmur ormanlarında yaşar. Çoğunlukla otçul beslenir. Çok nadir de olsa böcek, kuş ve küçük memelileri yer. )

( Hayvana adını veren Güney Amerika'nın Tupi yerlileridir. Bazı kabileler, bu hayvana Potto adını taksa da, Potto ayrı bir türdür. Kinkajou ile bağlantısı yoktur. )

( ... İLE/DEĞİL 7 alt türü vardır.

Potos flavus flavus
Potos flavus chapadensis
Potos flavus chiriquensis
Potos flavus megalotus
Potos flavus meridensis
Potos flavus modestus
Potos flavus nocturnus )

( ... cum POTOS FLAVUS )


- MAYMUN ile/ve LANGUR

( ... İLE/VE Külrengi ve kırmızıya çalan sarı tüylü, büyük bir maymun. Güney Asya'da, Hindistan'da yaşar. )

( ... İLE/VE Utangaçlardır. Yaşadıkları bölgeden pek ayrılmazlar. Yirmi kadar nüfusla küme olarak yaşarlar. )

( ... cum PRESBYTIS ENTELLUS )


- MAYMUN ile MADAGASKAR MAYMUNU

( )


- MAYMUN ile MAGO

( ... İLE Kızılsarı tüylü bir maymun. )


- MAYMUN ile MAKAK[Portekizce]

( ... İLE Güneydoğu Asya'da yaşayan, kuyruklu bir maymun. )

( ... cum MACACUS )


- MAYMUN ile MANGABEY


- MAYMUN ile MONA


- MAYMUN ile NESNAS


- MAYMUN ile ÖRÜMCEK MAYMUNU

( MONKEY/APE vs. SPIDER MONKEY )

( ... cum ATELES )


- MAYMUN ile PATAS

( ... İLE Afrika'da yaşar. )


- MAYMUN ile POTTO

( ... İLE Afrika'da yaşar. )


- MAYMUN ile/ve PRİMAT[Fr.]

( ... İLE/VE Tüm maymun türlerini içine alan memeliler takımı. )

( Gebelik süreleri 180-270 gündür. İLE/VE ... )

( Amazonlar'da 150 çeşit maymun bulunmaktadır. )

( PİÇİN: Maymun yavrusu. )

( Maymun ile/ve ... )

( KIRD[çoğ. AKRÂD, KIREDE, KURÛD] ile/ve KIREDE )

( BÛZÎNE/BÛZİNE/BÛZNÎNE/PÛZÎNE, BEHNÂNE ile/ve ... )

( MONKEY/APE[İnsansı maymun.] vs./and PRIMAT )

( EL MONO con/y ... )


- MAYMUN ile PROBOSCIS MAYMUNU

( ... İLE Sandakan - Borneo'da yaşar. )


- MAYMUN ile SAKİ


- MAYMUN ile SARI KUYRUKLU MAYMUN

( ... İLE Sadece Peru And Dağları'nda, Amazonas ve San Martin bölümlerinin yanı sıra La Libertad, Huánuco ve Loreto'nun sınır bölgelerinde bulunan nadir bir primat türüdür. )

( )

( MONKEY vs. PERUVIAN YELLOW-TAILED WOOLLY MONKEY )

( ... cum OREONAX FLAVICAUDA )


- MAYMUN ile ŞEMPANZE

( ... İLE Kuyruksuz maymun. | Primatlardan, ayakları beş parmaklı, tek yavru doğuran, iyi tırmanıcı olan, ormanlarda yaşayan bir tür maymun. İnsan becerilerine en yakın olan. )

( ... İLE 8 yaşına kadar çok önemli/öncelikli bazı yeteneklerini/donanımlarını kazanamazlarsa daha sonra hiçbir zaman kazanamıyorlar. )

( MONKEY/APE vs. CHIMPANZEE )

( ... cum PAN TROGLODYTES )


- MAYMUN ile SİFAKA


- MAYMUN ile ST. KITTS MAYMUNU

( ... İLE Karayip'lerde yaşarlar. )

( Barlara gitmekte ve kişilerin yarıda bıraktıkları içkileri bitirmektelerdir. )


- MAYMUN ile TİTİ

( ... İLE Güney Amerika'da yaşar. )


- MAYMUN ile UVAKARİ


- MAYMUN ile VERVET MAYMUNU

( ... cum CHLOROCEBUS AETHIOPS )


- MAYMUN ile YUNNAN (ÇİMDİK BURUNLU) MAYMUNU

( ... ile )


- MAYMUN ile ZATI


- MAYMUNCUK ile MAYMUNCUK

( Her kilidi açmaya yarayan, demirden, eğri ve sivri araç. İLE Küçük maymun. | Ergin evrede bağ üzümlerinin yaprak ve sürgünlerini, kurtçuk evresinde kökleri kemiren, parlak siyah kınkanatlı bir böcek. )

( ... cum ... | OTIORRHYNCUS PEREGRINUS )


- MAYMUNLAR ile/ve/değil BONOBOS MAYMUNLARI

( Gaia dergisindeki haberi için burayı tıklayınız... )


- MAYNA[İt.] >< FORA[İt.]

( Yelkenleri indirmek için verilen komut. | Bırakılma, son verilme. >< Yelkenleri açtırmak için verilen komut. )


- MAYSTRO/MAESTRO değil/yerine/= UNGAN

( Besteci. | Orkestra şefi. )


- MAYTAP[Fars. < MAHTÂB] değil/yerine/= HAVAİ FİŞEK

( Yandığında renkli ve parlak ışıklar saçan, şenlik gecelerinde yakılan havai fişek. )


- MAZÂRR[Ar. < MAZARRAT < ZARAR] ile MAZHAR[Ar. < ZUHÛR | çoğ. MAZÂHİR]

( Zararlar, ziyanlar. İLE Bir şeyin, göründüğü/çıktığı yer. | Nâil olma, onurlanma/şereflenme. | Bazı tekkelerde, oturarak uyunurken, dayanılan kısa değnek. | Bir çeşit tef. )


- MAZBATA[Ar.] değil/yerine/= TUTANAK


- MAZBUT VAKIF değil/yerine/= KAMUSAL TURGU


- MAZERET KAĞIDI değil/yerine/= NEDENLİK BELGESİ


- MAZERET-İ SAHİHA değil/yerine/= GEÇERLİ NEDENLİK


- MAZERET ile/ve "MACERA"


- MAZERET ile/ve/değil AÇIKLAMA


- MAZERET değil/yerine/>< EYLEM

( İstemiyorsak. DEĞİL/YERİNE/>< Gerçekten istiyorsak. )


- MAZERET değil/yerine/= NEDENLİK


- MAZERET değil/yerine/= ÖZÜR


- MAZERETSİZ değil/yerine/= NEDENLİKSİZ


- MAZGAL[Yun.] değil/yerine/= DELİK

( Kale duvarlarında, iç yanı geniş, dış yanı dar delik. )


- MAZHAR[< ZUHÛR] ile ...

( BİR ŞEYİN GÖRÜNDÜĞÜ ÇIKTIĞI YER | NAİL OLMA, ŞEREFLENME | BAZI TEKKELERDE OTURARAK UYUNURKEN DAYANILAN KISA DEĞNEK | BİR ÇEŞİT TEF )


- MAZHARİYET ile ...

( ELDE ETME, NÂİL OLMA )


- MAZHARİYET değil/yerine/= ERGİ


- MAZI[Fars.] ile MAZI[Fars.]

( Servigillerden, yaprakları almaşık ve küçük pullar biçiminde, gövdesi düz olan, dipten dallanan bir süs bitkisi. İLE Hayvansal ve bitkisel asalakların, bitkilerde oluşturduğu ur. )

( THUYA cum QUERCUS INFECTORIA )


- MÂZÎ değil/yerine/= GEÇMİŞ


- MAZÎF[Ar] ile ...

( Ziyafet evi. | Herkese kapısı/sofrası açık ev. )


- MAZLUM değil/yerine/= KIYILGIN


- MAZMAZA ile/ve İSTİNŞÂK

( Ağıza alınan su ile ağzı çalkalamak. İLE/VE Burna çekilen su ile burnu temizlemek. )


- MAZMÛN[Ar. < ZIMN] ile MAZNÛN[Ar. ZANN]

( Derinlerdeki anlam, kavram. | Ödenmesi gereken şey. | Nükteli, sanatlı, ince söz. İLE Bir suç dolayısıyla sorguya çekilen, sanık. )


- MAZMUN değil/yerine/= İÇANLAM


- MAZNÛN[Ar. < ZANN] değil/yerine/= SANIK


- MAZNUN değil/yerine/= SANIK


- MAZOŞİST/MAZOŞİZM[Fr., İng.] değil/yerine/= ÖZEZER/LİK


- MAZRUB değil/yerine/= ÇARPAN


- MAZRUBÂT-I TEFRİK değil/yerine/= ÇARPANLARA AYIRMA


- MAZRÛF[< ZARF] değil/yerine/= ZARFLANMIŞ, ZARFA KONMUŞ | KALIPLI, KILIFLI | ZARFLI KÂĞIT


- MÂZÛ[Fars.]/CYNIPS[Fr.] ile ...

( Mazı böceği denilen bir böcek. )


- MAZUR değil/yerine/= NEDENLİ


- MBIS/MAP BASED INFORMATION SYSTEM[İng.] değil/yerine/= HARITA TABANLI BİLGİ DÜZENİ


- MBS/SPATIAL INFORMATION SYSTEM[İng.] değil/yerine/= MEKANSAL BİLGİ DÜZENİ


- MCI/MILD COGNITIVE IMPAIRMENT[İng.] değil/yerine/= HAFİF BİLİŞSEL BOZUKLUK


- MCS/MECHANICAL CIRCULATORY SUPPORT[İng.] değil/yerine/= MEKANİK DOLAŞIM DESTEĞİ


- MCSD/MECHANICAL CIRCULATION SUPPORT DEVICE[İng.] değil/yerine/= MEKANİK DOLAŞIM DESTEĞİ AYGITI


- MD/DOCTOR OF MEDICINE[İng.] değil/yerine/= TIP DOKTORU


- MDC/MECHANICAL ASSIST DEVICE[İng.] değil/yerine/= MEKANİK (KALP) DESTEK AYGITI


- MDD/MICROWAVE DİATHERMY | MECHANICAL CIRCULATION SUPPORT[İng.] değil/yerine/= MİKRODALGA DİYATERMİSİ, MİKRODALGAYLA SICAKLIK UYGULAMASI | MEKANİK DOLAŞIM DESTEĞİ


- MDDC/MECHANICAL CIRCULATION SUPPORT DEVICE[İng.] değil/yerine/= MEKANİK DOLAŞIM DESTEĞİ AYGITI


- MDSS/MANAGERIAL DECİSION SUPPORT SYSTEM[İng.] değil/yerine/= YÖNETİMSEL KARAR DESTEK DÜZENİ


- ME CONSCIOUSNESS/YOU CONSCIOUSNESS vs. WE/US CONSCIOUSNESS

( WE/US CONSCIOUSNESS instead of ME CONSCIOUSNESS/YOU CONSCIOUSNESS )


- ME vs. WE/US


- ME vs. YOU


- ME'BIZ[Ar. | çoğ. MEÂBIZ] ile ...

( Dizkapaklarının arkasındaki çukurlar. )


- ME'CÛR ile ...

( ECİR ALAN )


- ME'LÛF[< ÜLFET] ile ...

( ÜLFET EDİNİLMİŞ, ALIŞILMIŞ, ALIŞMIŞ | HUY EDİLMİŞ, HUY )


- ME'MÛL[Ar. < EMEL] ile ME'MÛR[Ar. < EMR | çoğ. ME'MÛRÎN, MEÂMÎR]

( Ümit olunan/edilen, beklenilen, amaç edinilen. | Ümit. İLE Emir almış olan kişi. | Bir işle görevlendirilen kişi. Devlet hizmetinde maaş ya da ücretle çalıştırılan kişi, görevli. | Emrolunan, emirle yaptırılmış olan iş/şey. )


- ME'NÛS[Ar.] ile MEN'ÛŞ[Ar.]

( Alışılmış, ünsiyet olunmuş. İLE Yukarı kaldırılmış. | Fakir düştükten sonra sevindirilmiş. | Hayır ile anılan ölmüş kişi. | Tabuta konulmuş. )


- ME'SEM/E[Ar.] ile MESEMM[Ar. çoğ. MESÂMM]

( Suç. Günah. İLE Deri üzerindeki küçük delik. )


- ME'VÂ ile ...

( YURT, MESKEN, YER, MAKAM, SIĞINACAK YER )


- ME'YÛS[< YE'S]/NEVMÎD[Fars. < NÂ-ÜMÎD] değil/yerine/= ÜMİTSİZ


- MEFHÛM ile MEVHÛM


- MEA/COST EFFECTIVENESS ANALYSIS[İng.] değil/yerine/= MALİYET ETKINLİK ÇÖZÜMLEMESİ


- MEAD ile MEÂDİB[Ar. < ME'DEBE]

( Dönüp gidilecek yer, âhiret, amaç, ulaşılacak yer. İLE Ziyâfetler. )


- MEAL ile MÂNÂ


- MEAL ile MEAL-İ MÜNÎF

( Yüksek, ulu, büyük meal. )


- MEAN INTEGRITY vs. HANDLE IN PIECE BY PIECE


- MEANING vs./and INTEGRITY


- MEANING vs./and INTERPRETATION


- MEANING/SENSE vs. SUPPORT


- MEANLESS vs. ABSURD


- MEANLESS vs. UNFOUNDED


- MEANS & ENDS/PURPOSE


- MEÂŞ ile ...

( MAÎŞET, HAYVANA ÖZEL OLAN YAŞAM )


- MEÂSİR[Ar. < ME'SERE] ile MEÂZİR[Ar. < Mİ'ZER]

( Güzel yapıtlar, izler/nişanlar. İLE Peştemallar. )


- MEASURABILITY vs. DISMEASURABILITY

( Art inteterest to dismeasurability of universe. )


- MEASURABLE[S] vs. UNMEASURABLE[S]


- MEAT vs. MEET


- MEBADÎ ile MAKSAT


- MEBDE[Ar.] ile MEAD[Ar.]

( Başlangıç, ilke, ilk unsur, ilmin bir bölümü. | Bir sâlik'in, Allah'ın gerçeğine erişmek için hareket ettiği başlangıç noktası. İLE Dönüp gidilecek yer, âhiret, amaç, ulaşılacak yer. )


- MEBHÛS[Ar.] ile MEBHÛS[Ar. < BAHS] ile MEB'ÛS[Ar. çoğ. MEB'ÛSÂN]

( Sözü geçmiş, bahs olunmuş. İLE Solugan, tık soluk kişi/hayvan. İLE Gönderilmiş, ba's olunmuş. | Peygamber olarak gönderilmiş. | Halk tarafından seçilerek, mecliste yer alan kişi, milletvekili. )


- MEBHÛT[< BEHT] ile ...

( HAYRETTE KALMIŞ, ŞAŞMIŞ )


- MEBÎ'[Ar. < BEY] ile MEBÎT[Ar. < BEYT]

( Satılmış şey. İLE Gecelenecek yer. )


- MEBLAĞ[Ar.] yerine TUTAR


- MEBLAĞ değil/yerine/= TUTAR


- MEBLÛ/A[Ar. < BEL] ile MEBLÛL[Ar.]

( Yutulmuş, bel olunmuş. İLE Islanmış, ıslak. Nemli, yaş. )


- MEBRÛS[Ar.] ile MEBRÛZ[Ar.]

( Baras[: gövdede, yer yer beyaz ve alaca lekeler oluşturan ve tedavi kabul etmeyebilen hastalık] hastalığına tutulmuş olan. İLE Gösterilmiş, ibrâz olunmuş. | Açılmış mektup. )


- MEBSÛS[Ar.] ile MEBSÛS[Ar.]

( Yayılmış, dağılmış, saçılmış, herkese yayılmış, herkesçe duyulmuş. İLE Gösterilmiş. | Açılmış mektup. )


- MEBÛS[Ar.] değil/yerine/= SAYLAV/MİLLETVEKİLİ


- MEBZÛL[Ar. < BEZL] değil/yerine/= BOL/ÇOK


- MEC'ÛL[Ar.] ile ME'CÛR[Ar. < ECR]

( Yapılmış, meydana çıkarılmış olan. İLE Ecr ve sevabı verilmiş olan. | Kiraya verilen şey. )


- MEC'ÛL[Ar.] ile ORTAYA ÇIKARILMIŞ, YAPILMIŞ OLAN


- MEÇ ile MEÇ[Fr.]

( Düz ve ensiz kılıç. İLE Saçın küçük tutamlar biçiminde değişik renklerde boyanmış durumu. )


- MECÂL[Ar.] ile TÂKAT[Ar. < TÂK]

( Güç, kuvet. | Fırsat, olanak. İLE Güç, dinçlik. | İktidar. )


- MECÂMİ'[Ar. < MECMA] ile MECÂMÎ[Ar.]

( Toplanılacak yerler, toplantı yerleri. İLE Dergiler. İLE ... )


- MECÂRÎ-İ HEVÂİYYE[Ar.] ile ...

( Balina, gergedan, yunus gibi bazı hayvanların başlarının üst tarafında bulunan bir ya da iki delik. )


- MECÂRÎ[< MECRÂ] ile ...

( Suyun akıtıldığı yol. Su kanalı/yatağı. )


- MECÂZ-I MÜREKKEB / İSTİÂRE-İ MÜREKKEBE[Ar.] ile MECÂZ-I MÜRSEL[Ar.]

( Benzetmenin temel öğelerinden olup yalnız biriyle arka arkaya birkaç benzerlik sıralayarak yapılan kullanım. İLE Bir sözcüğü, gerçek anlamından, mecâzî anlama geçirirken, aradaki ilgi ve ilişkinin benzeyişinden başka bir duruma dayandırılması. )


- MECÂZ-I MÜRSEL değil/yerine/= DÜZÖZGEÇ/AD AKTARMASI


- MECÂZ/Î / METAFORİ/K değil/yerine/= ÖZGEÇ/Lİ


- MECAZ ile ÇOK ANLAMLILIK

( Mecaz, hakikatin üstünü güzelleştirir. )


- MECAZ değil/yerine/= DEĞİŞMECE


- MECAZ ile İHAM

( ... İLE Kuruntuya düşürme. | İki anlamı olan bir sözcüğün, akla en az gelen anlamının amaçlanarak kullanılması sanatı. )


- MECAZ ile KÖPRÜ/BAĞLANTI


- MECAZ ile/ve YALAN

( İBNİ ARÂBÎ )


- MECÂZEN[Ar.] ile MECÂZÎ[Ar.]

( Mecaz yoluyla, mecaz olarak. İLE Mecâza özgü, mecazla ilgili olan. )


- MECÂZEN[Ar.] ile MECÂZÎ[Ar.] ile MECÂZLI[Ar.]

( Mecaz yoluyla, mecaz olarak. İLE Mecazla ilgili, mecaz niteliğinde olan. İLE Gerçek anlamından saptırılarak benzetmeli olarak kullanılmış sözcük. )


- MECÂZÎ AŞK ile/ve/> HAKİKÎ AŞK


- MECBÛL[Ar. < CİBİLLET] ile MECBÛR[Ar. < CEBR]

( Yaratılmış. | Yaratılışında, bir durum/hal ve sıfat bulunan. [Ar. "Yaradılışı iri olan"] İLE Zorlanmış, zor görmüş, zorla bir işe girişmiş, icbâr edilmiş. | Hatırı, gönlü alınmış. | Bağlı, düşkün. )


- MECBÛR(İYET) değil/yerine/= YÜKÜMLÜ/LÜK, ZORUNLU/LUK


- MECBUR ile MEMUR


- MECBUR ile/ve/değil/||/<> MÜKELLEF


- MECBÛREN[Ar.] ile MECBÛRÎ[Ar.]

( Kendi isteğinin dışında, zorla. İLE Kaçınılmaz, zorunlu. )


- MECBUREN değil/yerine/= GÜCÜNLÜCE


- MECBURİ HİZMET değil/yerine/= GÜCÜNLÜ İŞGÖRÜ


- MECBURÎ/ZARURÎ değil/yerine/= GÜCÜNLÜ


- MECBURİYET/LE ile/ve/değil/yerine/||/&gt;&lt;/< MUHABBET/LE


- MECBURİYET değil/yerine/= GÜCÜNLÜK


- MECBURİYET ile/ve/değil/yerine/||/<>/< MEMNUNİYET


- MECBURİYET ile MUHTAÇLIK


- MECCAL ile İMÂN


- MECCÂNEN ile MECCÂNÎ

( Ücretsiz, parasız, bedava. İLE Parasız, bedava. | Bedavacı. )


- MECCÂNÎ, MECCÂN/EN ile ...

( BEDÂVA, PARASIZ, ÜCRETSİZ OLARAK )


- MECDÛL[Ar. < CEDL] ile MECDÛR[Ar.]

( Sağlam şey. | Bükülmüş. [Ar. "Kemikli ve yapısı sağlam kişi"] İLE Çiçek hastalığı çıkarmış olan. )


- MECEL[Ar.] ile ...

( Ampul, kabarcık. )


- MECELLE[Ar.] ile MECENNE[Ar.] ile MECERRE[Ar.]

( Kitap, dergi. | Tanzîmat'tan sonra, 1869-1876 yılları arasında, fıkıh ilminin, uygulamaya özgü olan bölümüyle ilgili olarak yayımlanmış ünlü eser. İLE Delilik, divânelik. | Kalkan, siper. İLE Samanyolu. )


- MECELLE ile ...

( Osmanlılar'da, medenî yasa. )


- MECHÛL[Ar. < CEHL] değil/yerine/= BİLİNMEYEN[BELİRSİZ değil!]


- MEÇHUL ile/ve MALÛM


- MECÎD[Ar.] ile REFÎ'[Ar.]


- MECÎDİYE ile MECÎDİYE ALTINI ile MECÎDİYE ÇEYREĞİ ile ...

( Sultan Abdülmecit'in tahta çıkışının altıncı yılında [1844] onun adına kesilmiş olan altın ve gümüş sikkeler.[daha çok 20 kuruşluk gümüş sikkelere verilen bir addır] İLE Sultan Abdülmecit zamanında çıkarılmış altın Lira. İLE Beş kuruşluk gümüş para. )


- MECLÂ[< CİLÂ] ile ...

( ÇIKMA YERİ, GÖRÜNME YERİ, TECELLİ MEKÂNI | AYNA )


- MEÇLEŞME/MATCHLEŞME değil/yerine/= EŞLEŞME/"ÖRTÜŞME"


- MECLİS ARAŞTIRMASI ile MECLİS SORUŞTURMASI


- MECMA-ÜL ESMÂ ile HÛ


- MECMA'-ÜL-BAHREYN ile ...

( İKİ DENİZİN KAVUŞTUĞU NOKTA | KABE KAVSEYN MERTEBESİ )


- MECMÂ'[Ar. çoğ. MECÂMÎ'] ile MECMAA/MECMÛA[Ar.]

( Toplanılacak yer. | Kavuşulan yer, nokta. İLE Toplanılıp biriktirilmiş, düzenlenmiş şeyler. | Seçilmiş yazılardan oluşturulmuş yazma kitap. | Dergi. )


- MECMÂ[Ar.] değil/yerine/= YIĞINAK

( Bir şeyin biriktiği yer. | Bir şeyin, bir yerde çokça birikmesi, tecemmu, tahaşşüt. | Birgözeli bitkilerin biraraya gelerek oluşturdukları küme. )


- MECMÛ/A[Ar. < CEM] ile MECMÛA[Ar. çoğ. MECÂMÎ']

( Toplanmış, biraraya getirilmiş şey, tüm. | Bir yazı şekli/tarzı. İLE Toplanılıp biriktirilmiş, düzenlenmiş şeyler. | Seçilmiş yazılardan oluşturulmuş yazma kitap. | Dergi. )


- MECMUA değil/yerine/= DERGİ


- MECNÛN-I MUTBİK ile MECNÛN-I GAYRİ MUTBİK

( Deliliği, tüm zamanını kaplayan. İLE Bazen mecnun olup, bazen iyileşen. )


- MECNÛN[< CİNN] ile MA'TÛH[< ATEH]

( Deli, çıldırmış. | Delice seven, tutkun. İLE Bunamış, bunak. )


- MECNÛN[Ar. < CİNN | çoğ. MECÂNÎN] ile Mecnûn[Ar.]

( Çıldırmış, deli, divâne. | Delice seven, tutkun. İLE Leylâ ile Mecnûn öyküsünün, erkek kahramanı. Kays. )


- MECNÛN ile MECLÛB[< CELB]

( Delice seven, tutkun. İLE Başka yerden getirilmiş olan. | Taraftarlığı kazanılmış bulunan. | Tutkun. )


- MECRÂ ile/ve/<> MACERA


- MECRÂ ile MECLÂ


- MECRÂ değil/yerine/= YÖNEY


- MECRÛH[Ar. < CERH] değil/yerine/= YARALI/İNCİNMİŞ

( Yaralanmış. | İnandırıcı sözlerle çürütülmüş düşünce/dâvâ. )


- MECÛSÎ[Ar.] = ZERDÜŞTÎ[Fars.]

( Zerdüşt dininde olanlar. )


- MECZ değil MEZC

( ... DEĞİL Birbirine katmak, katıştırmak. )


- MECZUB OLMAK ile/ve/<>/değil/yerine CÂZİB OLMAK


- MECZÛB[Ar. < CEZB] ile/değil/< MECNÛN[Ar. < CİNN]

( Çekilmiş, cezb olunmuş. | Allah sevgisinden dolayı cezbeye tutularak kendinden geçmiş olan. | Deli, divâne. İLE/DEĞİL Çıldırmış, deli, divâne. | Delice seven, tutkun, âşık. )

( Âşıklar, meczûb değil mecnûndur. )


- MECZÛB ve/||/<>/> DİLEKÇESİ...

( 1965 yılında vefât eden, Elazığ Tımarhanesi'ndeki bir meczubun (ortadaki) Allah'a yazdığı mektubu...

“Ben, dünya Kürresi, Türkiye karyesi ve Urfa Köyü'nden, (El-Aziz --Elazığ) Tımarhanesi (Akıl ve Ruh Sağlığı Hastanesi) sakinlerinden; ismi önemsiz, cismi değersiz, çaresiz ve kimsesiz bir abdi acizin, ahir deminde misafiri Azrail’i beklerken, Başhekimlik üzerinden, Hâkimler Hakimi'nin dergâh-ı Ulûhiyetine son arzuhâlimdir:

Ben, gam(dertlilik) deryasında, fakirlik vatanında, horluk ve rezillik kaftanında, PADİŞAH yapılmışım.

Meyvelerden, dağdağana; çalgılardan, ney-kemana kapılmışım… Benim yatağım, akasya dikeninden; yorganım, kirpi derisinden farksızdır. Kalbim, Ayizman’ın(Hitlerin işkenceci Nazi Komutanı) fırını ve Sahrâ'nın çöl fırtınasıdır.

Ruhum, âşık-ı Hüdâ Mahbûb peresttir, lâkin aklım, kaderin cilvesi ve talihin sillesiyle gûresttir(gel-gittir).

Bana gelen, derd ü gamın kilosu beleştir. Nerede bir güzel varsa, bana karşı keleştir(yüz vermez, cesâretlidir), tüm yiğitler de bana hep ters ve terestir.

Aylar geçti, tek temizliğim, gözyaşıyla ve kara toprakla aldığım teyemmüm abdesttir. Yani, içtiğimiz, kezzap suyu; mezemiz ise ateştir.

Ol Resûl-i zişân ve Sultân-ı dü-cihân: “Cenâb-ı Allah’ın, insanları, dünya; dünyayı ise insan için yarattığını; Ruhları, vucud için, vucudları ise ruhlar için yarattığını; erkekleri, kadınlar; kadınları, erkekler için yarattığını; Cennet'i, mü’min kullar, mü’min kulları da Cennet için yarattığını; cehennemi, inkârcılar ve münâfıklar, inkârcıları ve münâfıkları da cehennem için yarattığını” hadisleriyle haber vermiştir.

Peki, acaba, benim gibi meczub divâneleri ne maksatla halk etmiştir? Bilen babayiğit, meydana çıkıp söylesin...

Allah, sana iman verdi, sen, tuğyan edersin; O in’am etti, sen, küfran(nankörlük) edersin; O, ikram etti, sen, inkâr edersin; O, ihsân etti, sen, isyân edersin; bir de kalkıp bana deli divâne diye bühtân edersin!...

Bu söylediklerimin hepsi, ruhumun içinde cenk etmektedir. Eğer, dilekçemin yanıtı gelirse bu manevralar sona erecektir.

Şimdi, adresimi arz ediyorum: Kur’ân’ı geldiği yere, yine Kur’ân’ı getiren, geri taşısın. Madem ki, ahkâmı ve ahlâkı kalmadı, Kur’ân’ın kâğıdı ve yazısı neye yarasın?! Tâ ki, Hz. Muhammed Mehdi (A.S) gelince, yeniden okunup yaşansın!

Ey, zerrelerden kürrelere, yerlerden göklere, tüm âlemlerin Rabbi!...

Ey, cemâdî, nebâtî, hayvanî, insanî, ruhanî ve nuranî, her şeyin ve herkesin yegâne sahibi!...

Ey, iman ve şuur ehl-i kalplerin, en yüce habîbi!...

Ey, dertli bedenlerin, kederli gönüllerin ve yaralı yüreklerin tabîbi!...

Ben, bi-çâre kulun ki; garipler garîbi, hüzünlerin esîri, zulümlerin mustarîbi, öksüz, yetim ve sahipsiz bir tımarhane delisi...

Ama kutsî muhabbet ve hasretinin divânesi!...

Herkesi ve her şeyimi elimden aldın ama sana sığındım, aşkına sarıldım, yegâne Sen kaldın!... Yurdumdan, yuvamdan, evimden, barkımdan ayırdın, gurbete ve hasrete saldın. Ama onları ararken, Sana ulaştım, sevdâna daldım! Böylece, fânî ve hayalî görüntülerden kurtarıp hakîkî tecellîne mazhar kıldın.

Yüceler yücesi Rabbim, Efendim!

Hakk'tan saparak ve haddimi aşarak, hâşâ, Sen'den, Burak bineği, Cebrail seyisi, Sidret'ül Münteha menzili, cümle mahlûkâtın en şereflisi, Rahmân'ın en mükemmel tecelli ve temsilcisi… Kâinâtın fahrî ebedîsi, Âhir zaman Nebî'si ve Mehdî'si, Levh-i Mahfûz'un tercümanı ve tebliğcisi, Efendiler efendisi, Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem’in) Mahbubiyeti'ni mi istedim?...

Hanif Din'in üstadı ve nice Nebîlerin atası, Hz. İbrahim’in, halîliyetini; Hz. Süleyman’ın, saltanat ve servetini; Hz. Musa’nın, Celâdet ve cesâretini; Hz. İsa’nın ruhanîyetini mi istedim?...

Hz. Ebû Bekir Sıddık’ın, yüksek fazîlet ve kurbiyyetini; Hz. Ömer'ül Faruk’un, dirâyet ve teslimiyetini; Hz. Osman-ı Zinnureyn'in, asâlet ve sehâvetini; Hz. Aliy'ül Murtaza’nın, ilim ve velâyetini mi istedim?...

Senden, mülk-ü-hâkimiyet, şan-ü-şöhret, mal-ü-servet mi talep ettim? Senden, vucuduma sıhhat ve âfiyet; aklıma ziyâ ve selâmet; hayatıma, huzur ve istikâmet dilendiysem, bunlar için de bin kere tevbe ettim!

Çünkü, Şeriât'ın iptal, Tarikât'ın ihmal, Hakîkât'ın ihlâl ve mü’minlerin iğfâl edildiği bir zillet ve rezâlet döneminde, bana, akıl ve mükellefiyet verseydin, bu, sadece benim mesûliyet ve mahzûniyetimi ziyâdeleştirecekti!

Sultan'ım Efendi'm!

Ben, Senden, sadece, seni istedim; pahası, elbet böyle yüksektir ve tüm sevdiklerimi ve sahiplendiklerimi uğruna fedâ etmektir.

Rabbim, elbet vardır hikmeti ki, bu kuluna, böyle zillet ve zahmet çektirirsin. Ben, hâşâ, itiraz değil naz ederim ama umarım, Sen, niyâz kabul edersin.

Aile efrâdımı, akl-ı izânımı alıp beni hicrâna saldın. Ama yine de şükür; ya akıllı kalıp ama hâin ve hilekâr olaydım...

Ya varlıklı kalıp ama zâlim ve sahtekâr olaydım...

Ya âlim ve saygın kalıp ama gâfil ve riyâkâr olaydım...

Ya arkalı etraflı kalıp ama azgın ve zulümkâr olaydım...

Ya sağlıklı sefâlı kalıp ama sapıtmış, ahlâksız ve vicdansız olaydım!...

Derd-ü-belâ ki, sabredenlerin vesile-i mirâcıdır. Mü'minler, kalbimin tâcı; mücrimler, rahmetin muhtâcı; münkirler, hikmetin icabı; Sâdık ve âşık, ehl-i cehd adâletin ilâcıdır. Velâkin, bu münâfık, hain ve zâlimler ise çıban başıdır, akrep gibi sancıdır; şerefli insana, helâli dışında tüm kadınlar, kızlar, ana-bacıdır.

Ey Rabbim, Efendi'm!

Malûm-u âlîniz ve yüce takdirinizdir ki; ne özenli-bezekli elbiselerle gezdiğim bayramlarım oldu… Ne onurlu ve huzurlu seyahatlerim ve seyranlarım oldu… Ne etrafımda hizmet ve rağbet gösteren dostlarım ve hayranlarım oldu!...

Lezzet ne imiş, izzet ne imiş ve fazilet ne imiş tatmadım; ama şikâyet şekâvettir; tüm bu fânî ve fenâ nimetlerin asıl sahibi olan Padişahlar Padişahı'nı buldum...

Beni, yoktan var ettin, iman ve hidâyet buyurup varlığından haberdar ettin, ama aklımı alıp kulunu, bi-karar ettin. Sana, sonsuz şükürler olsun!...

Şimdi, son dileğim, beni yanına al ve bir daha huzurundan ve sonsuz nûrundan ayırma, ne olursun!

Umarım, bu dilekçeyi yazdım diye bana darılmazsın; çünkü, Zâtından gayrıya yalvarıp yakarmanın, ŞİRK olduğunu buyurdun!

Selâm ve dua ile... )


- MECZUB ile/>< GÂFİL

( Gereğinden fazla içe yönelirsek. İLE/>< Gereğinden fazla dışa dönüklük ve çenesi düşüklük. )

( İlimsiz hâl. İLE/>< Hâlsiz ilim. )


- MECZUB ile/değil MECZUB MEŞREP


- MECZUB ile MELENG[Fars.]

( ... İLE Yalınayak, başıkabak bir halde dünya ile ilişkisini kesmiş olan. | Hakikî aşk ile sarhoş olmuş kişi. )


- MECZÛM[Ar. < CEZM] ile MECZÛM[Ar. < CÜZÂM]

( Niyet edilmiş, kesin karar verilmiş. | Cezimli, son harfi harekesiz olarak okunan sözcük. ["İlm, cezb" gibi] İLE Cüzâmlı, miskinlik hastalığına/durumuna tutulmuş kişi. )


- MED ve/||/<>/> CEZİR

( [suların] Kabarması. [Uzatma, çekme, yayma, döşeme.] VE/||/<>/> Çekilmesi. )


- MEDÂİN/MEDÂYİN[Ar. < MEDÎNE] ile MEDÂYÎN[Ar. < MİDYÂN] ile Medâin[Ar.]

( İller/kentler. [BÜLDÂN < BELD/BELDE] İLE Borca saplanmış, sürekli borç alan kişiler. İLE Eski İran'da, Dicle etrafında, yedi kentin adı olup, İslâm fetihleri sırasında, başkent konumundaydı. )


- MEDÂR-I İFTİHÂR değil/yerine/= ÖVÜNME NEDENİ/ARACI, ÖVÜNÇLÜK, KIVANÇLIK


- MEDÂR-I MAİŞET değil/yerine/= GEÇİM DAYANAĞI


- MEDÂR[Ar. < DEVR] değil/yerine/= DÖNENCE | DAYANAK


- MEDCEZİR[Ar.] değil/yerine/= GEL-GİT


- MEDDAH İSMET (SOKAĞI) ile BEHÇET NECATİGİL (SOKAĞI)

( )


- MEDDAH ile/ve/< KISSAHAN


- MEDDE İLEYHİ BASARAHU[Ar.] ile İSTEŞRAFEHU Bİ BASARİHÎ[Ar.]


- MEDED ile ...

( Yardım, imdat. | Aman, eyvah! [bkz. NUSRET] )


- MEDENÎ(YET) değil/yerine/= UYGAR/LIK


- MEDENİYET DİLİ ile/ve/değil KÜLTÜR DİLİ


- MEDENİYET ve FELSEFE-BİLİM


- MEDENİYET ve/<> TEMEDDÜN

( Düşünülen ve konuşulanı içerir. VE/<> Aynı zamanda, yaşanılan ve yapılan süreci, sürekliliği içerir. )

( Olmuş, bitmiş örgü. VE/<> Sürekli örülmekte olan bir örüntü. )


- MEDET[Ar.] değil/yerine/= YARDIM


- MEDH[Ar.] ile SENÂ'[Ar.]


- MEDH[Ar.] ile TAKRÎZ[Ar.]


- MEDH ile ...

( ÖVME, BİRİNİN İYİ ŞEYLERİNİ SÖYLEME )


- MEDIATICAL MIND vs. ACADEMICAL MIND vs. SYSTEMATICAL MIND vs. WISE MIND

( Prudence in 50-100 days. vs. Prudence in 50-100 years. vs. Prudence in 500-1000 years. vs. Prudence in 5000 -
years. )


- MEDICAL FUTILITY[İng.] değil/yerine/= BOŞA SAĞALTIM


- MEDIEVAL ile ...

( Ortaçağ, ortaçağa ait. )


- MEDİKAL ETİK/MEDICAL ETHİCS[İng.] değil/yerine/= TIP ETİĞİ


- MEDİKAL ONTOLOJİ/MEDICAL ONTOLOGY[İng.] değil/yerine/= TIBBİ VARLIKBİLİM


- MEDİKAL/MEDICAL[İng.] değil/yerine/= TIBBİ


- MEDİKASYON/MEDICATION[İng.] değil/yerine/= İLAÇ SAĞALTIMI | İLAÇ


- MEDİNE ile/ve/<> MEDİNTA

( Mahkemenin olduğu yer. İLE/VE/<> Kaleyle korunmuş yer. )


- MEDİNE ve TİLLO

( Aydınlar Şehri. VE Siirt'te bulunan bu ilçe için de "Aydınlar Şehri" tnaımı geçmektedir. )


- MEDİNE ile/ve/< YESRİB

( TAYBE ile/ve/< ... )


- Meditasyon için DİNLE!!!


- MEDITASYON/MEDITATION[İng.] değil/yerine/= ZİHINSEL YOĞUNLAŞMA


- MEDİTASYON ile/ve KONTEMPLASYON

( TEFEKKÜR ile/ve TEMÂŞÂ )

( MEDITATION vs./and CONTEMPLATION )


- MEDİTASYON ile/ve OTOHİPNOZ


- MEDİTASYON ile/ve TERAPİ

( MEDITATION vs./and THERAPY )


- MEDITATION vs. CONTEMPLATION


- MEDIUM[İng.] değil/yerine/= ORTA | BESİYERİ


- MEDİYAL/MEDIAL[İng.] değil/yerine/= İÇ YAN


- MEDİYAN DÜZLEM/MEDIAN PLANE[İng.] değil/yerine/= ORTA HAT DÜZLEMI


- MEDİYAN/MEDIAN[İng.] değil/yerine/= ORTANCA


- MEDİYASTİN[Fr.] değil/yerine/= GÖĞÜS

( Göğsün, yanlardan akciğerle, önden göğüs kemiği, arkadan omurga ile sınırlanan orta bölgesi. )


- MEDİYATÖR/MEDİATOR[İng.] değil/yerine/= ARACI


- MEDİYOLATERAL/MEDIOLATERAL[İng.] değil/yerine/= ORTA-DIŞ YAN


- MEDJACKING/MEDJACKING[İng.] değil/yerine/= ÇÖKERTME GİRİŞİMİ


- MEDLER ile/ve/<>/> PERSLER


- MEDLÛL[Ar.] değil/yerine/= ANLAM


- MEDRESE TALEBELERİ:
DÂHİL ve/> ÂLİM ve/> FÂZIL ve/> KÂMİL


- MEDRESELER ile/ve PAGODA(BUDİST TAPINAKLARI)


- MEDRESE ile/ve/değil KÜLLİYE

( İlk medrese: NİZÂMİYE MEDRESESİ [1066] )

( OSMANLI MEDRESELERİ - CAHİT BALTACI kitabını okumanızı salık veririz. )


- MEDRESE ile/ve/<> MAHDARA

( ... İLE/VE/<> Moritanya'da, medreselere verilen ad.[Ülkenin milli kültür ve dilinin korunmasında önemli bir rol oynamaktadır.] )


- MEDRESE ile/ve MİDRAŞ ile/ve VİHARA

( İslâm'da. İLE/VE Yahudilik'te. İLE/VE Budizm'de. )

( Medreselerin kurulmasında ve Selçuklular zamanında Vihara'ların etkisi olmuştur. )

( ANADOLU MEDRESELERİ (2 CİLT) - METİN SÖZEN'in kitabından yararlanabilirsiniz. )


- MEDRESE ile MÜLÂZIMİYE MEDRESELERİ


- MEDRESE ile/ve SAHN-I SEMAN MEDRESELERİ


- MEDRESE ile/ve/<> TEKKE

( Senin dışındakiler. İLE/VE/<> Sendekiler. )


- MEDRESE ve/ TEKKE(TAKİYE) ve/ ZÂVİYE ve/ DERGÂH

( İlim. VE Simgesel anlatım. VE Açı. VE Sohbet, insan sevgisi. )


- MEDRESE ile/ve TETİMME(TAMAMLAMA/HAZIRLIK) MEDRESELERİ


- MEDRESELERDE:
27 İLİM DALI ve (OKUTULAN KİTAPLAR)

( * İLM-İ 'AKÂ'İD ('TAHKÎK-İ 'ÎMÂN' ile 'TA'LÎM-İ KUR'AN)
* 'İLM-İ TECVÎD ( 1. DÜRR-İ YETÎM, 2. CİZRELİ )
* 'İLM-İ KIRA'AT ( 1. ŞÂTIBÎ, 2. İBN KÂSİH )
* 'İLM-İ ŞARF ( 1. MAKSÛD, 2. 'İZZÎ, 3. MERÂH, 4. ŞÂFİYE, 5. SEYYİD, 6. ABDULLAH-I ÇÂRPERD, 7. ŞÂFİYE )
* 'İLM-İ NAHV ( 1. KÂFİYE, 2. MOLLA CÂMÎ, 3. 'İŞÂM, 4. İMTİHÂN [İMTİHÂN el-EZKİYÂ] )
* 'İLM-İ ME'ÂNÎ ( 1. HEVÂDÎ, 2. el-MUHTASAR ve el-MUTAVVEL )
* 'İLM-İ MANTIK ( 1. ÎSÂGÛCÎ, 2. FENÂRÎ, 3. KUL AHMED, 4. TEHLÎB-İ MÎR, 5. SEYYİD, 6. KARA DÂVUD, 7. 'İMÂD, 8. MÎRZA-CÂN, 9. MÎR )
* 'İLM-İ 'ÂDÂB ( 1. HUSEYNİYE, 2. MES'ÛD, 3. KARA HÂŞİYE, 4. 'ÂDÂB-I MÎR, ŞÂH HUSEYN )
* 'İLM-İ HİKMET ( 1. KÂZÎ-MÎR [ŞERH HİDÂYET el-HİKME], 2. LÂRÎ, 3. HİKMET el-'AYN, 4. KUTB, 5. SEYYİD, 6. MÎRZA-CÂN )
* 'İLM-İ HEY'ET ( 1. ŞERH-İ ÇAGMÛNÎ, 2. BİRCENDÎ [HÂŞİYE 'ALÂ ŞERH el-MULAHHAS fî el-HYE'E el-BASÎTE] )
* 'İLM-İ HENDESE ( 1. EŞKÂL-İ TE'SÎS, 2. KÂZÎ-ZÂDE ŞERHİ )
* 'İLM-İ ZÎC ( 1. ULUĞ BEY, 2. MÎRİM ÇELEBÎ )
* 'İLM-İ MÎKÂT
* 'İLM-İ HİSÂB ( 1. LUM'A, 2. BAHÂUDDÎN [RİSÂLE-İ BAHÂİYYE], 3. RAMAZÂN, 4. İBNÜ'L-ÇULLÎ, 5. 'ABDURRAHÎM, 6. METÂLİB )
* 'İLM-İ FERÂ'İZ ( 1. SECÂVENDÎ, 2. SEYYİD, 3. 'ACEMUDDÎN )
* 'İLM-İ VEFK ( 1. MAVSİLÎ )
* 'İLM-İ MU'AMMÂ ( 1. MÎR HUSEYN )
* 'İLM-İ 'ARÛZ ( 1. KÂFÎ, 2. HAZRECÎ, 3. ENDELUSÎ )
* 'İLM-İ 'USÛL-İ FIKH ( 1. MENÂR, 2. İBN MELEK, 3. RUHÂVÎ, 4. TAVZÎH, 5. TELVÎH, 6. HASAN ÇELEBÎ, 7. İBN KEMÂL, 8. ŞERH-İ MUHTASAR, 9. SEYYİD )
* 'İLM-İ 'USÛL-İ HADÎS ( 1. NUHBE ŞERHİ, 2. ELFİYYE-İ İBNÜ'S-SALÂH )
* 'İLM-İ 'USÛL-İ TEFSÎR ( 1. BURHÂN, 2. İTKÂN )
* 'İLM-İ FIKH ( 1. MÜLTEKÂ, 2. DÜRER )
* 'İLM-İ HADÎS ( 1. BUHÂRÎ, 2. İBN MELEK, 3. MESÂBİH )
* 'İLM-İ TEFSÎR ( 1. KÂZÎ, 2. KEŞŞÂF )
* 'İLM-İ KELÂM ( 1. MONLÂ CELÂL, 2. HALHÂLÎ, 3. HAYÂLÎ, 4. BAHR-I EFKÂR, 5. SELKÛTÎ [SİYÂLKÛTÎ], 6. İSBÂT-I VÂCİB ŞERHİ )
* 'İLM-İ FURS ( 1. ŞÂHİDÎ, 2. HÂFIZ, 3. PEND, 4. MANTIK el-TAYR )
* 'İLM-İ TASAVVUF, 'İLM-İ KEŞF, 'İLM-İ LEDÜN )


- MEDRÛK[Ar.] ile METRÛK[Ar. < TERK]

( Anlaşılmış, derk olunmuş. İLE Terk edilmiş, bırakılmış, kullanılmasından vazgeçilmiş. Battal. )


- MEDYA/MEDIA[İng.] değil/yerine/= ORTA KATMAN | ORTAM, | BESİYERİ


- MEDYATİK ZİHNİYET ile AKADEMİK ZİHNİYET ile SİSTEMİK ZİHNİYET ile BİLGE ZİHNİYET

( 50-100 günü öngermek. İLE 50-100 yılı öngermek. İLE 500-1000 yılı öngermek. İLE 5000 - ~ yılı öngörmek. )

( MEDIATICAL MIND vs. ACADEMICAL MIND vs. SYSTEMATICAL MIND vs. WISE MIND
Prudence in 50-100 days. WITH Prudence in 50-100 years. WITH Prudence in 500-1000 years. WITH Prudence in 5000 -
years. )


- MEDYUN[Ar. < DEYN] değil/yerine/= BORÇLU/VERECEKLİ


- MEFÂHİR[< MEFHAR] ile ...

( İFTİHAR EDİLECEK, ÖVÜNÜLECEK ŞEYLER )


- MEFHAR[< FAHR] ile ...

( ÖVÜNME, FAHİRLENME | ÖVÜNMEYE NEDEN OLAN, ÖVÜNMEYİ GEREKTİREN )


- MEFHAS[Ar. | çoğ. MEFÂHİS] ile ...

( Kuş yuvası. )


- MEFHUM-U MUHALİF değil/yerine/= KARŞIT KAVRAM


- MEFHUM:
TASAVVUR ve/< MİSDAK


- MEFHUM:
TASAVVUR ve/< MİSDAK


- MEFHÛM[< FEHM] ile ...

( ANLAŞILMIŞ | SÖZDEN ÇIKARILAN ANLAM | KAVRAM )


- MEFHÛM[Ar.] ile MEFHÛM[Ar. < FEHM | çoğ. MEFÂHÎM]

( Kömürleşmiş, kömür olmuş, fahim durumuna geçmiş. İLE Anlaşılmış, fehm olunmuş. | Sözden çıkarılan anlam, kavram. )


- MEFHUM ile/ve MÂNÂ

( Kavram. İLE/VE Anlam. )

( Nesneler için. İLE/VE Sözcük için. )

( Nesnenin gösterdiği şey. | Demek istenilen şey. İLE/VE Lafzın gösterdiği şey. )

( Zihinde. İLE/VE Olguda/nesnede. )

( REFERENCE vs./and SENSE )


- MEFHUM ile/ve TASAVVUR

( Mâhiyeti saf zihni olanlar. İLE/VE Dış dünyada kökü olanlar. )

( MEFHUM: Temsil edilen. | Temsil edilemeyen. )

( TASAVVUR: Resim + kavram. )

( ... İLE/VE Suret. )

( ... cum/et CONCEPT )


- MEFISTOFELES ile/ve/||/<> MARGARETTA

( image )


- MEFKÛRE[< FİKR]:
ÜLKÜ


- MEFKÛRE[Ar.]/IDEAL[İng., Alm., İsp.]/IDÉAL[Fr.] değil/yerine/= ÜLKÜ


- MEFKÛREVİ[Ar.]/IDEAL[İng., Alm., İsp.]/IDÉAL[Fr.] değil/yerine/= ÜLKÜSEL


- MEFRAT[Ar.] ile MEFRED[Ar.]

( Pek/çok büyük. İLE Kocaman, iri, büyük. )


- MEFRÛG[Ar. < FERÂĞ | çoğ. MEFÂRÎG] ile MEFRÛK[Ar. < FARK | çoğ. MEFÂRÎK] ile MEFRÛK[Ar.]

( Başkasına bırakılmış, ferâgat edilmiş. İLE Ayrılmış, araya başka bir şey girmiş, tefrîk edilmiş. İLE Uğulmuş. | Safranla boyanmış şey. )


- MEFRUĞUNBİH değil/yerine/= GEÇİRİ KONUSU


- MEFRUĞUNLEH değil/yerine/= GEÇİRİ ALICI


- MEFRUŞAT[Ar.] değil/yerine/= DÖŞEME

( Ev döşemek için gerekli eşya. )


- MEFRÛZ[Ar. çoğ. MEFRÛZÂT] ile MEFRÛZ[Ar. < FARZ]

( Ayrılmış, bölünmüş, ifrâz olunmuş. İLE Farz kılınmış. | Varsayılan, farz olunan. )


- MEFSÛH[Ar.] değil/yerine/= KALDIRILMIŞ/DAĞITILMIŞ/BOZULMUŞ


- MEFSÛH/A[Ar. < FESH] ile MEFŞÛ'[Ar.]

( Yürürlükten kaldırılmış, hükümsüz bırakılmış, fesh olunmuş. | İptal edilmiş, çalışmaz duruma getirilmiş. İLE Duyulmuş, yayılmış, açıklanmış, ifşâ edilmiş. )


- MEFSÛL[Ar. < FASL] ile MEFRÛZ[Ar. çoğ. MEFRÛZÂT]

( Ayrılmış, ayrışık, fasl olunmuş. İLE Ayrılmış, bölünmüş, ifrâz olunmuş. )


- MEFSÛL[Ar. < FASL] ile MEFZÛL[Ar.]

( Ayrılmış, ayrışık, fasl olunmuş. İLE Fazla gelmiş olan, üstün gelen. )


- MEFTÛH[< FETH] değil/yerine/= AÇILMIŞ, AÇIK, FETHEDİLMİŞ | ELE GEÇİRİLMİŞ


- MEFTÛL[Ar. < FETL] ile MEFTÛR[Ar. < FITRET] ile MEFTÛR[Ar. < FÜTÛR]

( Bükülmüş, kıvrılmış, fitil durumuna getirilmiş. İLE Yaratılmış, fıtretlenmiş. | Tabîî, cibillî. İLE Bezgin, bezmiş, kederli, ümitsiz. )


- MEFTÛM[Ar.] ile MEFTÛN[Ar. < FİTNE]

( Memeden, sütten kesilmiş çocuk. İLE Fitneye düşmüş. | Gönül vermiş, tutkun, vurgun. | Hayran olmuş, şaşmış. )


- MEFTÛN[Ar. < FİTNE] ile/değil MEDFÛN[Ar. < DEFN]

( Fitneye düşmüş. | Gönül vermiş, tutkun, vurgun. | Hayran olmuş, şaşmış. İLE/DEĞİL Gömülmüş, defnolunmuş. )


- MEFÛL[Ar.] değil/yerine/= TÜMLEÇ

( Yapılmış, işlenmiş. | Bir eylemin etkisinde olan. | Tümleç. )


- MEGA ile ...

( Önüne geldiği birimi bir milyonla çarpan önek. )


- MEGALOMAN/İ ile NARSİSİST/LİK

( MEGALOMANIA vs. NARCISSISNESS )


- MEGALOMANIA vs. NARCISSISNESS


- MEGAPASKAL[MPa] ile ...

( 10 atmosferlik basınca eşit basınç birimi. )


- MEGATON[Fr., İng.] ile MEGAVAT[Fr., İng.]

( Bir milyon ton değerinde kütle birimi. [Simgesi: Mt] | Nükleer bir bombanın ya da merminin gücünü ölçmeye yarayan birim. İLE Bir milyon vat değerinde elektrik güç birimi. [Simgesi: MW] )


- MEĞER ile MADEM


- MEĞERSE/M değil MEĞER


- MEH-ŞÎD[Fars.] ile MEH-TÂB[Fars.]

( Ay. | Ayışığı. İLE Ayışığı. )


- MEH/KAMER(AKMÂR)[Ar.] değil/yerine/= AY


- MEHÂBET[Ar. < HEYBET] ile ULULUK, KORKUNÇLUK, AZÂMET; BÜYÜK GÖRÜNME


- MEHDÎ[Ar. < HEDY] değil/yerine/= DOĞRU YOLU TUTAN, HİDÂYETE EREN/ERDİREN


- MEHDÎ ile/ve/<> MESİH

( [Toplumu] Adâletle düzene/barışa getiren. İLE/VE/<> Erdemle düzene/barışa getiren. )

( [beklenti] Adâlet üzerineyse. İLE/VE/<> Ahlâk ve erdem üzerineyse. )

( Dışarıdan ve kılıçla. İLE/VE/<> İçeriden ve düşünceyle. )

( Adl'im durur. İLE/VE/<> Fazl'ım durur. )


- MEHİL değil/yerine/= ÖNEL


- MEHÎR[Ar.] ile MEHR[Ar. çoğ. EMHÂR, MÜHÛR]

( [astr.] Ay. İLE [eskiden] Evlenirken, erkek tarafından kadına verilen nikâh bedeli. )


- MEHÎRE[Ar.] ile MEHÎR[Ar.]

( Nikâh bedeli çok olan kadın. | Usta, becerikli, mâhir. İLE [astr.] Ay. )


- MEHL[Ar.] ile MEHÎL[Ar.] ile MEHÎR[Ar.] ile MEHÎN[Ar.]

( Vâde, zaman tanıma, vakit verme, bir işi belirli bir zamana kadar bırakma. İLE Korkunç yer. İLE [astr.] Ay. İLE Hor, hakir. Zaif[: Zayıf, güçsüz/kuvvetsiz, tâkatsız, kansız, arık. | Gevşek. | Tembel.] )


- MEHL/MEHİL[Ar.] değil/yerine/= ÖNEL

( Bir işin tamamlanması için tanınan ek süre. | İş sözleşmesine göre, işçinin, işten çıkarılması durumunda tanınan süre. )


- MEHMED AĞA CAMİSİ ile MEHMED AĞA MESCİDİ

( Fatih, Atik Ali'de, Saray Ağası Caddesi'ndedir. İLE Sultanahmet, Yerebatan Caddesi'ndedir. )

( 1585'te, Dârüssaâde Ağası Hadım Mehmed Ağa tarafından Mimar Davud Ağa'ya yaptırtılmıştır. İLE XV. yüzyılda, Satırbaşı Mehmed Ağa tarafından. [Üskübiye ya da Yerebatan Mescidi adlarıyla da bilinir.] )


- MEHMED AĞA ÇEŞMESİ (KEMERALTI ÇEŞMESİ) ile MEHMED AĞA SEBİLİ

( Üsküdar'da, Valide-i Atik Mahallesi'ndedir. İLE Bayezıd, Çarşıkapı'dadır. )

( 1583'te, Dârüssaâde Ağası Mehmed Ağa tarafından. İLE XVI. yüzyılda, Kızlar Ağası Mehmed Ağa tarafından. )


- MEHMED II TÜRBESİ (FATİH TÜRBESİ) ile MEHMED III TÜRBESİ ile MEHMED V TÜRBESİ

( Fatih Camii bahçesindedir. İLE Ayasofya'nın ön bahçesindedir. İLE Eyüp, Boyacı Sokak'tadır. )

( 1784 [1766 depreminde yıkılmasından dolayı ikinci kez yapılmış halidir.] İLE 1604 [Mimar Dalgıç Mehmed Ağa yapıtıdır.] İLE 1910 [Mimar Kemaleddin yapıtıdır.] )


- MEHMED PAŞA CAMİSİ ile MEHMED PAŞA CAMİSİ

( Sultanahmet - Kadırga arasındadır. İLE Süleymaniye'de, Mehmed Paşa Yokuşu'ndadır. )

( 1571'de, Sokollu Mehmed Paşa tarafından yapılan Mimar Sinan eseridir. [Şehit Mehmed Paşa ya da Sokollu Mehmed Paşa Camisi adlarıyla da bilinir.] İLE XVI. yüzyılda, Hoca Gıyaseddin Mehmed tarafından. [Paşa Çelebi ya da Hoca Gıyaseddin Camisi adlarıyla da bilinir.] )


- MEHR-İ MUACCEL[Ar.] ile MEHR-İ MÜECCEL[Ar.]

( Nikâhta, kız tarafına verilen ağırlık, para, başlık, kalın. İLE Boşanma ya da ölüm durumunda, kız tarafına verilmesi, nikâhta kararlaştırılmış olan bedel. )


- MEHTAP[Fars.] değil/yerine/= AY IŞIĞI


- MEHTAP değil/yerine/= IŞILAY


- MEHVÂ[Ar.] ile MEH-VÂR[Ar.]

( Yar, uçurum. İLE Ay gibi. | Aylık, maaş. )


- MEHVEŞ[Ar. çoğ. MEHÂVİŞ] ile MEH-VEŞ[Ar.]

( Karışık ve kalabalık yer. İLE Ay gibi. )


- MEKÂN ANLAYIŞI ile/ve MUTLAK MEKÂN ANLAYIŞI

( Thomas Hobbes [1588-1679] ve/> Descartes[Kavramsallaştırılması/Kuramsallaştırılması] )


- MEKÂN SÜREKLİLİĞİ ve KÜLTÜREL BÜTÜNLÜK


- MEKÂN:
BÖLÜNEBİLİYORSA ile/ve BÖLÜNEMİYORSA

( Cisim. İLE/VE Atom. )


- MEKÂN:
BÖLÜNEBİLİYORSA ile/ve BÖLÜNEMİYORSA

( Cisim. İLE/VE Atom. )


- MEKÂN:
BOŞLUK ile/ve İÇ İÇE GEÇMİŞLİK

( Platon. İLE/VE/||/<>/> Aristoteles. )

( TO KENON ile/ve TOPOS/KHORA )


- MEKÂN[Ar. < KEVN | çoğ. EMÂKİN, EMKİNE] ile/ve/< MESKEN[Ar. < SÜKÛN | çoğ. MESÂKİN]

( Yer, mahal. | Ev, oturulan yer. | Uzay. İLE/VE Sakin olunacak, oturulacak yer, oturulan ev. )


- MEKÂN[Ar.] ile MEKÂNET[Ar.]


- MEKÂN ve/<> GEZİ/NTİ

( BERÂY-İ TENEZZÜH[Fars.]: Gezinti için. )


- MEKÂN ile/ve HAREKET

( HAREKET: GEÇMİŞ-ŞİMDİ-GELECEK'İN BÜTÜNLÜĞÜ )

( TOPOS/KHORA İLE/VE ... )


- MEKÂN ile/ve HAYYİZ(TEHAYYÜZ)(YER KAPLAYAN)

( DİL ile/ve ... )


- MEKÂN ile/ve HAYYİZ(TEHAYYÜZ)(YER KAPLAYAN)

( DİL ile/ve ... )


- MEKÂN ile/ve HAYYİZ/MÜTEHAYYİZ

( Evrenin içi. İLE/VE Evrenin içinde yer kaplayan. )

( TOPOS/KHORA )


- MEKÂN ile/ve/<> KİŞİ/İNSAN

( Bir binayı, ayakta tutan, payandaları değil, insan soluğudur. )

( Bir yerin şerefi, orada yaşayanlarladır. [ŞEREF'ÜL MEKÂN BİL MEKÎN] )

( Yerim yanındır, yerin yanımdır! )

( Ne ev sahibisin, ne kiracı. Sadece bir ömürlük misafir! )

( İNSAN: Mekândan, zamana geçmiş varolan. )


- MEKÂN ile/ve/değil MAHAL

( ... İLE/VE/DEĞİL Söz ve halin buluşmasında bulunan/oluşan. )


- MEKÂN ile/ve/||/<>/> MAHFİL


- MEKÂN ile/ve/<> MAKAM


- MEKÂN ile/ve ORTAM


- MEKÂN değil/yerine/= UZAY


- MEKÂN ile/ve/< VATAN


- MEKÂN ile YER

( TOPOS/KHORA )


- MEKÂN ve ZAMAN ve HAREKET

( PLACE and TIME and MOVEMENT )


- MEKÂN ve ZAMAN ve KUVVET(GRAVİTASYON) | ve SÜREÇ

( PLACE and TIME and GRAVITATION | and PROCESS )


- MEKÂNDA BULUNMAK ile ... İÇİNDE OLMAK


- MEKÂNDA ile/ve ZAMANDA

( Yanyanalık vardır. İLE/VE Art ardalık vardır. )


- MEKÂNİK DAYANIŞMA ile/ve DAYANIŞMA


- MEKANİK DİZGE ile/ve ORGANİK DİZGE

( Bütün için. İLE/VE/||/<> Hem kendi, hem de düzen için. )

( MECHANICAL SYSTEM vs./and ORGANICAL SYSTEM )


- MEKANİK FELSEFE'DE:
DESCARTES ile/ve LEIBNIZ ile/ve NEWTON


- MEKANİK MÜHENDİSLİĞİ değil/yerine/= İŞLEYBİLİM ÖLÇMENLİĞİ


- MEKANİK[Fr. < Yun.] ile MEKANİZE[Fr.] ile MEKANİZMA

( Kuvvetlerin özdekler ve devinimler üzerine etkisini inceleyen fizik dalı. | Denge ve devinim kurallarıyla ilgili. | El ya da makine ile yapılan. | [mecaz] Düşünmeden yapılan. İLE Savaş ve taşıma gereçleriyle donatılmış kıta ya da birlik. İLE Belirli bir sonuca ulaşmak için karmaşık bir biçimde düzenlenmiş organ ya da parçalar bileşimi, düzenek. | Örgenlerin işleyiş biçimi. | Ateşli silahların işlemesini sağlayan mekanik bölüm. | [mecaz] Oluş, ortaya çıkış, işleyiş. )


- MEKANİK/Çİ/LİK/MEKANİZM değil/yerine/= İŞLEYSEL/Cİ/LİK


- MEKANİK ile DENEYSEL


- MEKANİK değil/yerine/= DÜŞÜNMESİZ


- MEKANİK ile/ve İKİLİK


- MEKANİK değil/yerine/= İŞLETSEL


- MEKANİK değil/yerine/= İŞLEYBİLİM


- MEKANİK ile/ve/||/<> KİNEMATİK[Fr. < CINEMATIQUE]

( ... İLE/VE/||/<> Nesnelerin hareketlerini yörünge, hız ve ivme vb. konular bakımından inceleyen mekanik kolu. )


- MEKANİK ile/ve MATEMATİK

( Hareket. İLE/VE Biçim. )


- MEKANİK ile ORGANİK


- MEKANİK ile OTOMATİK

( MECHANICAL vs. AUTOMATIC )


- MEKANİKTE:
NEWTON ile/ve/||/<>/> LAGRANGE

( )


- MEKANİZMA/MECHANISM[İng.] değil/yerine/= DÜZENEK


- MEKANİZMA/SİSTEM/TERTİBAT/MAKİNE değil/yerine/= DÜZENEK


- MEKANİZMA değil/yerine/= DÜZENEK


- MEKANİZMA değil/yerine/= İŞLEYİŞ


- MEKANİZMA ile/ve/||/<> ORGANİZMA

( Değer üretmez. İLE/VE/||/<> Değer üretir. )

( İşlev. İLE/VE/||/<> Eylem. )


- MEKÂRİMEL AHLÂK ve/<> EFENDİMİZ/HZ. MUHAMMED

( MEKÂRİM: Kerâmetin bulunduğu birçok yer. | İstemeden verilenlerin[merhamet, kanaat, hilmiyet, af, cömertlik] makamı. )


- MEKARÎS[Ar. < MIKRÂS]["ka" uzun okunur] ile MEKARÎZ[Ar. < MİKRÂZ]["ka" uzun okunur]

( Kesecek aletler, makaslar. İLE Kesecek aletler, makamlar. )


- MEKİK[Fars.] ile/ve/<> SERÇİN[Fars.]

( El ya da otomatik dokuma tezgâhlarında, atkı ya da argaç denilen ve enine olan iplikleri, uzunlamasına olan arışların arasından geçirmeye yarayan masuralı araç. | Oya yapmakta kullanılan, kemik, ağaç ya da plastikten, iki ucu sivri, arasından iplik geçecek bir yarığı bulunan küçük araç. | Genellikle karın kaslarının güçlendirilmesi için yapılan gövde hareketi. | Uzay gemisi. İLE/VE/<> Mekik dili. | Seçme, seçkin olan. )


- MEKÎN[< MEKÂN] değil/yerine/= OTURAN, YERLEŞEN | VAKARLI, TEMKİNLİ | SAĞLAM OTURAKLI KARARGÂH


- MEKKÂRE ile ...

( Osmanlı ordusundaki at vb. )


- MEKKE ile ...

( Hicaz'da, Hz. Muhammed'in doğduğu ve Kâbe'nin bulunduğu kent. )


- MEKKE ile/ve MEDÎNE

( BESSÂSE: Mekke-i Mükereme. )

( ... İLE Mahkemenin olduğu yer. )


- MEKKE ile/ve/<> MEDİNE ile/ve/<> KUDÜS

( Allah'ın mahremi. İLE/VE/<> Hz. Muhammed'in mahremi. İLE/VE/<> İnsanlık'ın mahremi. )


- MEKNÛS[Ar.] ile MEKNÛZ/E[Ar.]

( Süpürülmüş. İLE Yere gömülü, hazinede saklı. )


- MEKNÛZ[< KENZ] değil/yerine/= YERE GÖMÜLÜ, HAZİNEDE SAKLI


- MEKRÛH[Ar. < KERH] ile/ve/değil/||/<>/< METRUK

( İğrenç. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Terk edilmiş. )


- MEKRUH[Ar.] değil/yerine/= İĞRENÇ

( İğrenç, tiksindirici. | İslâm'da, dince yasaklanmadığı halde yapılmaması istenilen. )


- MEKRUH ile/ve HARAMA YAKIN MEKRUH


- MEKRÜMETLÜ/MEKREMETLÜ ile FAZÎLETLÜ ile SEMÂHATLÜ ile FÜTÜVVETLÜ ile MEVEDDETLÜ ile ZEHÂDETLÜ

( İlmiyede sadreyn pâyesinin resmi unvanı. İLE İlmiye sınıfına ait olanlardan, İstanbul ve Harameyn unvanını alanlara hitapta kullanılan unvan. İLE Din âlimleri arasında kazaskerlik pâyesinde bulunanlara özel resmî takma ad. İLE Askerlikte mülâzım[teğmenler] ile kol ağası ve yüzbaşılara mülkiyede, rabia ve hâmise rütbeleri taşıyan kimselere verilen unvan. İLE Rütbesi olmayan kadılara verilen unvan. İLE Şeyhlere ve din adamlarına hitâben kullanılan unvan. )


- MEKS[Ar.] ile MEKS[Ar. çoğ. MÜKÛS]

( Durma, bekleme, bir yerde kalma, eğlenme. İLE Vergi, öşür, bâç. | Öşür, bâç, cibâyet etme. )


- MEKSİKA PESOSU ile FİLİPİN PESOSU


- MEKTEB-İ TIBBİYE-İ MÜLKİYE[Ar.] ile MEKTEB-İ TIBBİYE-İ ŞAHÂNE[Ar.]

( Tıp fakültesi. İLE Askerî tıp okulu. )


- MEKTEP TERBİYESİ ile/ve/<> MEYDAN TERBİYESİ


- MEKTEP[Ar.] değil/yerine/= OKUL


- MEKTUP ZARF


- MEKTUP/NÂME değil/yerine/= İLETE


- MEKTUP değil/yerine/= BİTİ/BETİK


- MEKTUP ile/ve FERMAN

( BİTİK/G[Sözün yakalanıp saklandığı, muhafaza edildiği yer. | Sözün bittiği(türediği), ozlaştığı yer.] ile/ve YARLIĞ )


- MEKTUP ile SİRKÜLER

( ... İLE Birçok kişiye ulaştırılmak üzere çoğaltılmış mektup. )


- MEKTUPLARDAKİ FELSEFE:
HANNAH ARENDT ile KARL JASPERS ile MARTIN HEIDEGGER

( image )


- MEKÛLÂT = ECNÂS-I ÂLİYE


- MEKYÛL ile ...

( Kile ve benzeri gibi ölçekle ölçülmüş. )


- MEL-ANKOLİK" değil MELANKOLİK


- MELÂ[Ar.] ile MELÂ'[Ar.] ile MELÂH[Ar.]

( Sahra, ova. İLE Cemaat. İLE Çekirge. )


- MELÂHAT[Ar.] ile/ve SABÂHAT[Ar. < SUBH] ile/ve BEŞENC[Fars.]

( Güzellik, yüz güzelliği. İLE/VE Güzellik, lâtiflik, yüz güzelliği. İLE/VE Yüz lâtifliği, güzelliği, parlaklığı ve gençliği. )


- MELÂİK[Ar. < MİL'AKA] ile MELÂİK/E[Ar. < MELEK]

( Tahta kaşıklar. İLE Melekler. )


- MELÂİKE-İ KERUBİYUN değil/yerine/= MELEKLERİN EN BÜYÜKLERİ


- MELÂİN[Ar. < MEL'ANE/T] ile MELÂİN[Ar. < MEL'ÛN]

( Lânete neden olanlar, lânet edilmeye değer işler/hareketler. İLE Herkesin lânet ve nefretini kazanmışlar, mel'unlar. )


- MELÂL ile ...

( Sıkıntı, gam. )


- MELÂMET[< LEVM] ile ...

( AYIPLAMA, KINAMA | AZARLAMA, ÇIKIŞMA )


- MELÂMET ile KALENDERÎLİK

( Yetro ekolü. İLE ... )


- MELÂMET ile MEL'ANET[Ar. < LÂ'N]


- MELÂMETİYE ile ...

( ZİKİR, FİKİR, ÖZEL GİYİNİŞ, TEKKE GİBİ ÂDETLERİ, TÖRENLERİ KABUL ETMEYEN BİR TARÎKAT )


- MELÂMİ'[Ar. < LEM'A] ile MELÂMÎ[Ar. < MELÂMET | çoğ. MELÂMİYYÛN] ile MELÂMİH[Ar. < LEMHA]

( Parıltılar. İLE Her türlü gösterişten uzak, dünya malından yüz çeviren, dervişliği, rintliği kendine ilke edinen kişi. Melâmiye tarikatından olan.[Hem tarikattir, hem de değildir | Ne tarikat, ne de değildir] İLE Lemhalar[: Bir kez bakma. | Parıltı, parlama.]. | Bir şeyin başka bir şeye benzeme noktaları. | Güzellik ya da çirkinlik yapıtları. )


- MELÂMÎ ile/değil/yerine MELÂMET NEŞELİ/NEŞESİ OLAN (BİRİ)


- MELANKOLİ[Fr. < Yun. melan/kara + khole/safra] değil/yerine/= KARASEVDÂ/MALİHULYA[Ar. < Yun.]

( Kara Sevdâ/Safra. | Kuruntu. )


- MELANKOLİ değil/yerine/= KARAKAYGI


- MELANKOLİ ile/>< MANIA

( ["coşku"] İçe dönük. İLE/>< Dışa dönük. )


- MELAS[Fr. < İsp.] ile ...

( Şeker üretiminde, billurlaşan şeker alındıktan sonra kalan şekerli posa. )


- MELCE'[< MELÂCİ'] ile ...


- MELDÛG[Ar. < LEDG] ile ...

( Zehirli bir hayvan tarafından ısırılmış/sokulmuş. )


- MELEK ile İNSAN

( Memur. İLE Halîfe. )


- MELEK ile/ve/||/<>/> MELEKE

( Doğa/da, canlı/da[bitki/de, hayvan/da]. İLE/VE/||/<>/> İnsan/da. )

( Kavram. İLE/VE/||/<>/> Yeti. )


- MELEK ile ŞEYTAN(İBLİS[Ar.]/HANNÂN)

( Gökten inen/gelen. [Akadca'dan] İLE ... )

( Melek denilen, manevi ve ilâhi haldir. )

( Semavi dinlerin içinde yer alan Melek sözcüğü, Amoriler'de Milkom ve Sur Kenti'nin tanrısı olarak Melk-Kart(Kentin Kralı), Süryaniler'de ve İbraniler'de Molek ya da Moleke, Araplar'da Melek'tir. )

( MELEK ile AZÂZİL[Şeytanın melekler arasında yaşadığı ve henüz Hz. Âdem'e secde etme emrini alıp da isyan etmediği zamanki adı.] )

( FİRİŞTE/FERİŞTE(H) ile ... )


- MELEKE[Ar.] değil/yerine/= YETİ

( TEKRARLAYA TEKRARLAYA MEYDANA GELEN ALIŞIKLIK, YATKINLIK, YORDAM | YETİ )


- MELEKLER:
BAŞLANGIÇTA ve/<> SONUNDA

( 4 ve/<> 8 )


- MELEKLERDE:
"KANAT" değil İLİŞKİ


- MELEKOTU

( Maydanozgillerden, çiçekleri yeşilimtırak beyaz, su kenarlarında yetişen bir bitki. )

( ANGELICA )


- MELEKUT < MÜLK

( Melekut âlemi, mülk âleminden izlenir. )


- MELES ile MELEŞ

( Köpeklerin yaşı. İLE İki kuzulu koyun. )


- MELEVÂN değil/yerine/= GECE VE GÜNDÜZ


- MELEZ[Ar.]/METİS[Fr.] değil/yerine/= KIRMA/AZMA


- MELEZ[Ar.]/METİS[Fr.] ile MESTİZO

( ... İLE Kızılderili-İspanyol melezi. )


- MELHÛZ[Ar.] değil/yerine/= UMULAN/BEKLENEN

( Düşünülebilen, olabilen, hatıra gelen, mülâhaza edilen. )


- MELİK[Ar. çoğ. MÜLÛK] ile MELÎK[Ar. çoğ. MÜLEKÂ]

( Hükümdar, sultan, padişah, hâkan. | Allah'ın adlarındandır. İLE Allah'ın adlarındandır. | Mal sahibi. | Hükümdar, sultan, padişah, hâkan. )


- MELİK[Ar.] ile MİLK[Ar.]


- MELİK[Ar.] ile SULTÂN[Ar.]


- MELİSA[Yun.] değil/yerine/= OĞULOTU


- MELİSSA/MALISSA[Lat.] değil/yerine/= OĞULOTU


- MELODİ'DE:
TEK SESLİ(MONOFONİK) ile/<> EŞ SESLİ(HOMOFONİK)

( Seslerin, bir müzik cümlesinde, yatay bir çizgide bulunması. İLE/<> Seslerin, bir müzik cümlesinde, hem yatay, hem de dikey bulunması. )


- MELODİ[Fr. < Lat. < Yun.] değil/yerine/= EZGİ


- MELODİ/NAĞME değil/yerine/= EZGİ


- MELODİ ile MÜZİK

( MELODY vs. MUSIC )


- MELODİ ile/ve/||/<> RİTİM ile/ve/||/<> ARMONİ

( EZGİ ile/ve/||/<> DİZEM ile/ve/||/<> UYUM )

( Tek sesli. | Kurallı ses dizisi. İLE/VE/||/<> Düzenli aralıklarla yineleme niteliği. | Bir dizede ya da notada, vurgu, uzunluk ya da ses özelliklerinin, durakların, düzenli bir biçimde yinelenmesinden doğan ses uygunluğu. | Uyumlu üslûp. | Vezin. [DÜZÜN/TARTIM] İLE/VE/||/<> Çok sesli/porteli. )

( Müziğin, ikinci kategorisidir. [Tek sesli(monofonik) ya da eş sesli(homofonik) olabilir.] [Melodi dünyasındaki hareket yeteneği, 30 hz. ile 15.000 hz. arasında sınırlıdır.] İLE/VE/||/<> Müziğin, ilk ve en temel kategorisidir. Müziğin her tarzı, ritme sahiptir; ritim olmaksızın hiçbir müzik var değildir. İLE/VE/||/<> Müziğin, üçüncü ve son kategorisidir. Ritim ve melodi, ardışıktır. Armoni ise kendi içinde, art ardalığa ve bir birlikte oluşa sahiptir. )


- MELODİ ile TINI


- MELODİK değil/yerine/= EZGİLİ/EZGİSEL


- MELODY vs. MUSIC


- MELTEM BOZOFLU ile MELTEM BOZOKLU

( Yönetmen. İLE Oyuncu. )


- MELTEM ile FRİŞKA[İt. < Cerm.]

( ... İLE Yelkeni dolduramayacak kadar hafif rüzgâr. )


- MELTEM ile IPILTI/NESİM

( ... İLE Hafif esinti. )


- MELTEMLERDE:
KARA VE DENİZ MELTEMLERİ ile DAĞ VE VADİ MELTEMLERİ

( Gündüz, deniz meltemi; gece, kara meltemi oluşur. İLE Gündüz, vadi meltemi; gece, dağ meltemi olur. [Dağlarda nem oranı az olduğundan vadi ve ovalara göre daha erken ısınır, daha erken soğur.] )

( Deniz meltemi, özellikle Ege kıyılarında görülen, öğleden sonra, denizden karaya doğru esmeye başlayan yeldir. )


- MELUN[Ar.] değil/yerine/= İLENÇLİ/KARGINMIŞ/KARGIŞLI


- MELVE ile/ve/<> CAHİRE

( [Yemen'de] Buğday ve darı unundan yapılan pide. İLE/VE/<> Arpadan yapılan pide. )


- MEMÂT[Ar.] değil/yerine/= ÖLÜM

( ÖLÜM )


- MEMBA/MENBA değil/yerine/= BULAK/KAYNAK/PINAR

( MENBA'[< NEBEÂN: Kaynama.]: Kaynağın görünmeyen bölümü. Kaynak. )


- MEMDÛH[< MEDH]:
ÖVÜLMÜŞ, ÖVÜLECEK, MEDHOLUNMUŞ


- MEME KANSERİ ve/<>/< ALKOL VE SİGARA


- MEME KANSERİNDE:
GENETİK ile/ve/değil/||/<>/< ÇEVRESEL/DIŞ KOŞULLAR

( %27 ile/ve/değil/||/<>/< %73 )


- MEME KANSERİNDE:
İLERİ EVRE / ÖLÜM değil/yerine TARAMA

( Memedeki olası kanserleri hücrelerin, 2., 3., 4. evrelerde tespit edilmesi ya da ölümle sonuçlanabilecek çok geç evrelerde tanı koymak. DEĞİL/YERİNE Mamografinin, 40 yaşından sonra her yıl düzenli olarak yaptırılması ve elle takip edilmesiyle gecikmiş olmamak için tarama ve korunmanın önemi/farkı çok büyüktür. )


- MEME:
BEBEĞİ/ÇOCUĞU BESLEYEN ve/||/<> KENDİNİ/DİŞİLİ/ANNEYİ BESLEYEN


- MEME ile KULAK MEMESİ

( CİCİK: İnsan ya da hayvan memesi. )

( PİSTÂN ile ... )

( SEDY/SEDYE/SEDYÜN ile ŞAHME
HALME[çoğ. HALEMÂT]: Meme başı.
HALME-İ SINÂİYYE: Emzik. )

( BREAST vs. EAR LOBE )


- MEMELİ DERİLERİNDEKİ BEZLER:
SEBASÖZ ile/ve/||/<> APOKRİN ile/ve/||/<> EKRİN

( Bu bezler, birlikte çalışarak ter üretir. Birçok memeli türde, sebasöz ve apokrin bezleri, baskın ter bezleridir ve kıl köklerine yakın bir yerde bulunur. Bu bezlerin salgıları, kılları; yağlı, bazen köpüren bir karışım haline getirir. )

( Kürkü olmamasının yanı sıra, insan, olağanüstü sayıda ekrin bezi sahibidir. Bu sayı, 2 milyon ile 5 milyon arasında değişkenlik gösterir ve günde 12 litreye kadar ince, sulu ter üretilebilmesini sağlar.

Ekrin bezleri, kıl kökleri yakınında kümelenmez, bunun yerine deri yüzeyine görece yakın bir yerde bulunur ve küçük delikler[porlar] aracılığıyla ter boşaltımı yapar. Çıplak derinin ve sulu terin bu kombinasyonu, terin doğrudan kürkte birikmesinden çok doğrudan çıplak deride birikmesine neden olur ve insanın aşırı ısınmasını engeller. Bu soğutucu sistemimiz sayesinde, sıcak bir günde yapılacak bir maratonda, atlara üstünlük sağlayabiliriz. )


- MEMELİ TAKIMLARI:
MONOTREMATA ve/||/<> MARSUPIALIA ve/||/<> PROBOSCIDAE ve/||/<> SIRENIA ve/||/<> EDENTATA ve/||/<> RODENTIA ve/||/<> LAGOMORPHA ve/||/<> PRIMATA ve/||/<> CARNIVORA ve/||/<> CETARTIODACTYLA [ARTIODACTYLA | CETACEA] ve/||/<> PERISSODACYLA ve/||/<> CHIROPTERA ve/||/<> INSECTIVORA

( Platypus, ekidna. VE/||/<> Kangurular, opossumlar, kolalar. VE/||/<> Filler. VE/||/<> Deniz inekleri[manatlar]. VE/||/<> Tembel hayvanlar, karıncayiyenler, armadilolar. VE/||/<> Sincaplar, kunduzlar, oklu kirpiler, fareler. VE/||/<> Tavşanlar, Amerikan tavşanları, pikalar. VE/||/<> Lemurlar, maymunlar, insan benzeri maymunlar, kişiler. VE/||/<> Köpekler, kurtlar, ayılar, kediler, sansarlar, susamurları, ayıbalıkları, morslar. VE/||/<>
[ARTIODACTYLA]
* Koyunlar, domuzlar.
* Sığırlar, geyikler.
* Zürafalar.
||
[CETACEA]
Balinalar, yunuslar, domuz balinaları. VE/||/<> Atlar, zebralar, tapirler, gergedanlar. VE/||/<> Yarasalar. VE/||/<> "Gerçek böcekçiller", bazı köstebekler, bazı cüce fareler. )

( Yumurta bırakırlar. Meme ucları yoktur.[Sütü annenin kürkündenn emerler.] VE/||/<> Embriyonik gelişimlerini marsupial kese içinde tamamlarlar. VE/||/<> Uzun kaslı bir hortuma, kalın gevşek deriye, üst azı dişlerinin uzamasıyla oluşmuş iki uzun fildişine sahiplerdir. VE/||/<> Sucul otoburlardır. Yüzme özelliğine sahip yüzgeç benzeri ön üyeleri vardır fakat arka üyeleri yoktur. VE/||/<> Dişilleri yok ya da indirgenmiştir. VE/||/<> Törpüleme özelliğine sahip törpü şeklinde sürekli büyüyen kesici dişlere sahiptirler. VE/||/<> Törpü benzeri kesici dişleri vardır. Ön üyelerinden daha uzun olan arka üyeleri zıplamak ve koşmak üzere uyum sağlamıştır. VE/||/<> Hepçillerdir[Omnivor]. Başparmaklarını öteki parmaklarının karşısına getirebilirler. Yüzün önüne yönelmiş gözler, çok iyi gelişmiş beyin kabukları vardır. VE/||/<> Etçillerdir. Kesici özellikte, kesip koparmak üzere sivri uclu kesici dişlere sahiplerdir. VE/||/<> Her bir ayakta çift tırnaklı toynağa sahiplerdir. Otoburlardır. || Balık benzeri gövdeye sahip deniz hayvanlarıdır. Ön üyeleri kürek biçiminde ve arka üyeleri yoktur. Yalıtım için kalın bir yağ tabakaları vardır. VE/||/<> Otoburlardır. Her bir ayakta tek tırnaklı bir toynağa sahiplerdir. VE/||/<> Uçmaya uyum sağlamışlardır. Uzun olan parmaklarında gövde ve bacaklara kadar uzanan, geniş, katlanabilen deriye sahiplerdir. Böcek yiyen memelilerdir. )


- MEMELİ/LER ile TEKDELİKLİ/LER

( ... İLE Kuşlar gibi yumurtlayarak üreyen, dışkılığı olan memeliler takımı. )


- MEMELİ/LER ile YUMURTLAYAN/LAR

( Kendi boyuyla karşılaştırıldığında en küçük yumurtayı yumurtlayan hayvan devekuşu [kendi ağırlığının %1.5'undan hafiftir], en büyük yumurtayı yumurtlayan benekli küçük kividir. [kendi ağırlığının %26'sı kadardır] )

( ZÂT-ÜS-SEDÂYÂ ile ... )

( Herhangi bir hayvan tarafından yumurtlanmış en büyük yumurta (dinozorlar da dahil) Madagaskar'da yaşayan Fil Kuşu[Lat. Aepyornis maximus]'na aitti. [Soyu 1700'de tükenmiştir] [9 litre hacminde, 180 tavuk yumurtasına denktir]
MAMMALS ile ... )

( MAMMIFÈRES avec ... )


- MEMEŞ ile ...

( Sığırın ağzından akan salya. )


- MEMLAHA[Ar. < MİLH: Tuz]: Tuz çıkan yer.


- MEMLEHA[Ar.] değil/yerine/= TUZLA

( Kıyılarda, tava denilen havuzlara deniz ya da göl suyu akıtıldıktan sonra kurutularak tuz çıkarılan yer. | Tuzlak. )


- MEMLEKET ile/ve YÖRE


- MEMLEKET değil/yerine/= YURT


- MEMLEKET değil/yerine/= YURTELİ


- MEMNÛ[< MEN] ile ...

( YASAK EDİLMİŞ, YASAK )


- MEMNUN (OLMAK) ile/ve/||/<> HOŞNUT (OLMAK) ile/ve/||/<> TATMİN (OLMAK)


- MEMNUN (OLMAK) ile/ve/değil/yerine/||/<>/< RÂZI (OLMAK)


- MEMNUN KALMAK ile MÜTEESSİR OLMAK


- MEMNUN OLMA ile/ve/değil UYGUN OLMASI


- MEMNUN[Ar.] ile/ve/||/<> MECNUN[Ar.]


- MEMNUNİYET ile KABUL

( SATISFACTION vs. ACCEPTANCE )


- MEMNUNİYET değil/yerine/= KIVANIKLIK


- MEMNUNİYET ile MUTLULUK

( Tüm mutluluk, öz varlığınızı hoşnut etmekle gelir. )

( Mutluluğumuzun, nesnelere, olaylara ve kişilere bağlı olduğuna "inanmak", gerçek doğamızla ilgili bilgisizliğimizden kaynaklanır. )

( Mutluluğu, saldırıya ve değişikliğe uğratılamaz olan gerçek mutluluğu ararsanız, dünyayı, acıları ve hazları ile ardınızda bırakmalısınız. )

( Bağımsızlığınızı idrak edin ve mutlu kalın. )

( Kederin nedeni, cehalettir. Mutluluk, anlayışı izler. )

( PLEASED/GLAD vs. HAPPINESS
All happiness comes from pleasing the self.
To believe that you depend on things and people for happiness is due to ignorance of your true nature.
If you seek real happiness, unassailable and unchangeable, you must leave the world vs. its pains and pleasures behind you.
Realise your independence and remain happy.
Ignorance causes sorrow. Happiness follows understanding. )


- MEMORIES vs. MEMOIRS


- MEMORY vs. REASON


- MEMSÛS[Ar.] ile MEMSÛS[Ar.]

( Dokunulmuş, mesolunmuş. İLE Emilmiş, sorulmuş, massolunmuş. | Baldır, incik. )


- MEMTÛL[Ar.] ile MEMTÛR[Ar.]

( Çekiçle döğülmüş, işlenmiş. İLE Üzerine yağmur yağmış. )


- MEMUR/İYET değil/yerine/= İŞYAR/LIK


- MEMUR ile ASKER


- MEMURLUKTA, DİSİPLİN CEZALARI:
UYARMA ile KINAMA ile KISA SÜRELİ DURDURMA ile UZUN SÜRELİ DURDURMA ile GEÇİCİ OLARAK GÖREVDEN ÇIKARMA ile MEMURLUKTAN ÇIKARMA


- MEMURLUKTA:
DERECE ile/ve/||/<> KADEME

( Memurlar ilk olarak sınava tâbi tutularak geçerli olan puanı aldıktan sonra ilk olarak devlet bünyesinde çalışma üzere atanmaktadır. Bu atama işlemi ile ilk olarak derece sahibi olarak görevlerine başlamaktadır. İLE/VE/||/<> memurun çalışma süresine ve daha sonrasındaki puanlarına göre ilerleyişine bağlıdır. )

( Devlet memurluğu puanlama düzeni, ilk olarak 9 rakamı ile devlet memuru olarak derecelenerek göreve başlamaktadır. Derece sözcüğü, memurluk durumu içinde genel olarak yükselme olarak tanımlanmaktadır. Buna ek olarak dereceden sonra kademe olarak yükselerek çalışmaya devam edilmektedir. Kademe ise genel olarak memurluk durumu için ilerleme sözcüğü ile tanımlanmaktadır.

Derece ile başlanılan memurluk görevi, puanlama düzeni ile yükselerek kademe olarak devam etmektedir. Memurluk içinde kademe sahibi olan yani derecesi yükselen memurlar, sadece durum olarak değişmemektedir. Buna bağlı olarak maaşları da belirli bir oranda artmaya devam etmektedir.

Memurluk için derecenin ilerlemesi yani kademe sahibi olmak maşın da yükselmesi demektir.

En düşük memurluk derecesi 15 sayısı ile başlamaktadır. Bu sayıdan başlayarak ilerleyen dönemlerde elde edilen derece ilerlemesine bağlı olarak en yüksek kademe rakamı olan 1 rakamına kadar çıkabilmektedir. Derece olarak en yüksek 1 rakamı kabul edilirken kademe söz konusu olduğunda bu rakam değişkenlik gösterebilmektedir. Kademe puanlama düzeni ise en düşük 1 rakamından başlayarak en yüksek 3 rakamına kadar devam edebilmektedir.

Memurların derecesinin ve kademesinin belirlenmesi ise örneğin 6/2 biçiminde bir tanımlama yapılmaktadır. Bu biçimde tanımlanan memurluk durumunun açılımı ise 6. derece ile 2. kademe biçimindedir. )


- MEN YE'TÎNÎ FE LEHÛ DİRHEMUN[Ar.] ile VELLEZÎ YE'TÎNÎ FE LEHÛ DİRHEMUN[Ar.]

( Kim bana gelirse bir dirhem ona aittir. İLE Bana gelene, bunun için bir dirhem veririm. )


- MEN-İ MUARAZA DÂVÂSI değil/yerine/= SATAŞMANIN ÖNLENMESİ ARANCI


- MEN'[Ar.] ile SADD[Ar.]


- MEN'Â'[Ar.] ile MEN'Â[Ar. çoğ. MENÂÎ]

( Ölüm haberi. İLE Ölüm haberi, kara haber. )


- MEN'AF[Ar. < MENÂİF] ile Menâf[Ar.]

( Dağın sivri tepesi. İLE İslâm'dan önce, Araplar'ın putu. )


- MEN'ÛT[Ar.] ile MENÛT[Ar.]

( İyiliği, güzelliği söylenmiş, medh edilmiş. İLE Asılı, asılmış, rapt edilmiş. | Bağlı. )


- MEN(ETME) değil/yerine/= YASAK(LAMA)


- MEN[Ar.] ile MEN'[Ar.] ile MEN[Ar.] ile MENN[Ar.]

( O kişi ki, kim ki. İLE Yasak etme, bırakmama, durdurma, esirgeme, vermeme, önleme. İLE Ben. İLE Kudret helvası. | İyilik etme, bağışlama, ihsan etme. | Batman. | Edilen iyiliği başa kakma. )


- MENÂ'TÜHÛ 'ANİ'L-Fİ'Lİ[Ar.] ile SENEYTHU 'ANHU[Ar.]


- MENÂBİ'[Ar. < MENBA] ile MENÂBİR[Ar. < MİNBER]

( Kaynaklar, menbalar. İLE Minberler. )


- MENAFİ-İ UMUMİYE değil/yerine/= KAMU YARARI


- MENÂFİ'[Ar. < MENFAAT] ile MENÂFÎH[Ar. < MİNFÂH]

( Yararlar, çıkarlar, menfaatler. İLE Körükler. )


- MENAFİ[Ar.] değil/yerine/= YARARLAR


- MENÂHÎ[Ar. < MENHÎ] ile MENÂHİR[Ar. < MENHİR] ile MENÂİR[Ar. < MENÂRE]

( Haram olmuş, yapılması şer'an men edilmiş şeyler. İLE Burun delikleri. İLE Minâreler. )


- MENÂHİS[Ar. < MİNHAS] ile MENÂHİZ[Ar. < MİNHAZ]

( Uğursuz şeyler. İLE Burun delikleri. )


- MENÂÎ[Ar. < MEN'Â] ile MENÂÎH[Ar. < MENÂHE]

( Ölüm haberleri, kara haberler. İLE Ölü için ağlanacak yerler. )


- MENAJER[Fr. < MENAGE] ile/değil MENEJER[İng. < MANAGER]

( Yemek düzeninde [menaj], masada bulunması gereken araçların genel adı ve/ya da yedeklerinin bulundurulduğu küçük dolaplar. İLE/DEĞİL Yürütücü, yönetici, işgüder. )


- MENÂKIB ile SÎRET


- MENÂKIBNÂME[Ar.] ile/ve/||/<> TEZKİRE[Ar.]

( Önemli kişilerin övülecek özelliklerini anlatan yazılar. İLE/VE/||/<> Divan şairlerinin yaşamlarını ve şiirlerini genellikle öznel bir bakış açısıyla değerlendiren yapıt. )


- MENÂKIBNÂME ve/||/<> MAKÂMÂT


- MENÂKÎR[Ar. < MİNKAR] ile MENÂKİR[Ar. < MÜNKER]

( Yırtıcı kuşların gagaları. | Taşçı kalemleri. İLE Günah ve kötü şeyler. )


- MENÂM[< NEVM] ile ...

( UYUNACAK YER, YATAK ODASI | UYKU | RÜYA | DÜŞ )


- MENÂM[< NEVM] ile NEAM

( Uyunacak yer, yatak odası. | Uyku. | Düş, rüya. İLE Hayır! )


- MENAPOZ/MENOPOZ[Fr. < Yun.] değil/yerine/= YAŞDÖNÜMÜ


- MENÂR[Ar. < NÛR] ile MENÂRE[Ar. < NÛR | çoğ. MENÂİR/MENÂVİR]

( Nur, ışık yeri. | Fener kulesi. | Yol işaretleri. İLE Minâre. | Işık kulesi. )


- MENÂT[Ar.] ile Menât[Ar.]

( Asma yeri, ilişip asılacak yer. İLE [Cahiliye döneminde] Kâbe'de, "Hüzeyl" ve "Huzâa" kabîlelerinin ma'bûdu olmak üzere konulan sanem. )


- MENBA'[Ar. < NEBEÂN] ile KAYNAĞIN GÖRÜNMEYEN BÖLÜMÜ, KAYNAK | PINAR [NEBEÂN]

( KAYNAĞIN GÖRÜNMEYEN KISMI, KAYNAK | PINAR [NEBEÂN ile ABCDEF ( KAYNAMA] )


- MENBÂ ile MASDAR


- MENBA değil MEMBA


- MENDELEVYUM[Fr. < Mendeleyev'in adından]

( Atom numarası 101, kütle numarası 256 olan, izotopu 1957'de yapay olarak elde edilmiş olan öğe. [Simgesi: Md] )


- MENDİL HEDİYE ETMEK değil/ve İÇİNDEKİNİ GİZLEMEK

( Hediye edilen mendiller içindeki altın ya da paranın görünmemesini sağlamak içindi(r). )


- MENDİL[Ar.] değil/yerine/= SUVLUK


- MENDİL/ULATU ile/ve/değil DESTMÂL

( ... İLE/VE/DEĞİL Nakışlı, süslemeli mendil. )


- MENEKŞE REÇELİ ile FULYA REÇELİ


- MENEKŞE(< BENEFŞE[Fars.], BENEFSEC[Ar.]):
AFRİKA MENEKŞESİ ile CEZAYİR MENEKŞESİ ile DENİZ MENEKŞESİ/ÇAN ÇİÇEĞİ ile HERCAİ MENEKŞE/ALACAMENEKŞE ile MISIR/FRENK MENEKŞESİ

( Cezayir Menekşesi'nde, kanser hücrelerinin çoğalmasını durduran alkaloitler bulunur. )

( [Menekşegillerden, bir ya da çok yıllık otsu bitki. | Bu bitkinin, mor renkli, güzel kokulu çiçeği.]: ... İLE Zakkumgillerden, bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilen, kendine özgü, mavi, açık mor renkli çiçekleri ve ortası çukur taçyaprakları olan bir bitki. İLE ... İLE Menekşegillerden, mor, sarı, beyaz renkte, menekşeye benzer çiçekleri olan bir bitki. | Bu bitkinin çiçeği. İLE Turpgillerden, çiçekleri hoş kokulu bir süs bitkisi türü. )

( )

( VIOLA: SAINT PAULIA IONANTA cum VINCA | CATHARANTHUS ROSEUS cum ... cum VIOLA TRICOLOR cum HESPERIS )


- MENEMEN["MELEMEN" değil!] ile Menemen

( Domates, soğan ve yeşil biber ile yapılan bir yemek. İLE İzmir iline bağlı ilçelerden biri. )


- MENEND/MÂNEND değil/yerine/= GİBİ, EŞSİZ, ÖRNEKSİZ


- MENENGİÇ AĞACI ile/>/= FISTIK AĞACI

( Aşısız. İLE/<>/= Aşılı. )


- MENENJİT[Fr.] ile ...

( Ateş, şiddetli baş ağrısı, kusma, ense katılaşması, sayıklama gibi belirtilerle ortaya çıkan beyin zarları yangısı. )


- MENEVİŞ/HÂRE[Fars.]/DALGIR[yerel] ile MENEVİŞ[Fars.]

( Bazı nesne, canlı, göz vb.nde dalgalanır gibi görünen parlak çizgiler. | Üzerinde dalgalı çizgiler bulunan kumaş. | Yeni yapılan duvarların arasına harçla birlikte doldurulan taş parçaları. İLE Terementi ağacının tohumu. )


- MENEVREK ile ...

( ... İLE Bir tür kumaş. )


- MENFA'AT[Ar.] ile NE'MÂ'[Ar.]


- MENFA'AT[Ar.] ile Nİ'MET[Ar.]


- MENFÂ[< NEFY] ile ...

( Sürgün yeri. )


- MENFA[Ar.] değil/yerine/= SÜRGÜN YERİ


- MENFAAT[Ar. < NEF] ile/ve/değil/yerine/> MASLÂHAT[Ar. < SULH]

( Yarar, kâr, çıkar. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/> İş, emir, husus, madde, keyfiyet. | Önemli iş. | Barış, dirlik-düzenlik. )

( Toplumun maslâhatı, bireyin menfaatı düşünülür. )

( Bir yığın olmaktan çıkıp ulus olmak, toplumsal maslahatı, kişisel menfaate yeğlemekle başlar. )


- MENFAAT değil/yerine/= ÇIKAR/YARAR


- MENFAAT ile/ve ZAAF

( Köleliğe neden olurlar. )


- MENFAATPERESTLİK değil/yerine/= ÇIKARCILIK


- MENFAATPERVER değil/yerine/= ÇIKARCI


- MENFES[Ar. < NEFES] ile MENFEZ[Ar. < NÜFÛZ | çoğ. MENÂFİZ]

( Soluk alacak yer, soluk deliği. İLE Delik, yarık, ağız, nüfûz edecek yer. )


- MENFUR/MÜSTEKREH değil/yerine/= İĞRENÇ/TİKSİNÇ


- MENGENE[Yun.]/CENDERE[Fars.] değil/yerine/= KISKIÇ


- MENGÛŞ ile ...

( BEKTAŞİYYE'DE MÜCERRED BABALARIN KULAĞINA TAKTIĞI KÜPE )


- MENHÎ[Ar. çoğ. MENÂHÎ] ile MENHİR/MENHAR/MİNHİR/MUNHUR[Ar. çoğ. MENÂHİR]

( Haram olmuş, yapılması şer'an men edilmiş şey. İLE Burun deliği. )


- MENHÛS[Ar. < NAHS] ile MENHÛS[Ar.] ile MENHÛŞ[Ar.]

( Uğursuz, nuhûsetli.[MEŞ'ÛM] İLE Kuyruğunun yanları uyuz olan deve. İLE Yılan, akrep gbi hayvanlar tarafından sokulmuş. )


- MENÎ[Ar.] ile MENÎ'[Ar.] ile MENÎ[Ar.] ile MENHÎ[Ar. | çoğ. MENÂHÎ]

( Ersuyu. İLE Sarp, erişmesi/ulaşması zor yer. İLE Benlik. İLE Haram olmuş, yapılması şer'an yasaklanmış şey. )


- MENİ[Ar.] ile NUTFE[Ar.]


- MENKİB[Ar. | çoğ. MENÂKİB] ile MENKIBE/MENKABE[çoğ. MENÂKIB]

( Omuz ve kol kemiğinin birleştiği yer. İLE Din büyüklerinin ya da tarihe geçmiş ünlü kişilerin, yaşamları ve olağanüstü davranışlarıyla ilgili öykü. )


- MENKUB[Ar. < NAKB]["ku" uzun okunur] ile MENKÛB[Ar. < NEKBET]

( Delinmiş, oyulmuş. İLE Tâlihsiz, nekbete düşmüş. | Gözden ve mevkiden düşmüş. )


- MENKUL NÜSHA ile/ve/||/<> el-MENKUL-ÜN-MİNHA


- MENKUL[Ar. < NAKL] ile ME'KÛL[Ar.]

( Nakledilmiş, bir yerden, bir yere taşınmış, taşınan. | Ağızdan ağıza geçmiş. [söz, haber, öykü] İLE Ekl olunmuş, yenilmiş şey, yiyecek. )


- MENKUL/E[Ar. < NAKL]["ku" uzun okunur] ile MENKUR[Ar. < NAKR]["ku" uzun okunur] ile MENKÛR[Ar. < NEKR | çoğ. MENÂKÎR]

( Bir yerden, bir yere taşınmış, taşınan. | Ağızdan ağıza geçmiş söz/haber/öykü. İLE Delinmiş, oyulmuş. İLE İnkâr olunmuş. )


- MENKUL değil/yerine/= TAŞINIR


- MENKUS[Ar. < NAKS]["ku" uzun okunur] ile MENKÛS[Ar. < NÜKS] ile MENKUŞ[Ar. < NAKŞ]["ku" uzun okunur] ile MENKUZ[Ar. < NAKZ]["ku" uzun okunur]

( Eksik olan. İLE Baş aşağı çevrilmiş, tersine dönmüş. | Hastalığı tekrar etmiş. | Sol ön ayağında beyaz bulunan ve Araplarca kabul görmeyen at. İLE İşlenmiş, nakış olunmuş, resim yapılmış, boya ile süslenmiş. | Nakışlı pencere, alçı pencere. İLE Bozulmuş, hükümsüz bırakılmış, nakz edilmiş. )


- MENLEH ile KESTEL

( Kale. İLE Küçük kale, hisarcık. )


- MENLEH ile KESTEL

( Kale. İLE Küçük kale, hisarcık. )


- MENNÂN ile ...

( ALLAH | ÇOK İHSAN EDEN, VEREN )


- MENŞE'[Ar. < NEŞ'ET] ile MENŞER[Ar.]

( Bir şeyin çıktığı, neşet ettiği yer, esas, kök. | Yetişilen yer, bitirilen okul. İLE Dağıtılan, neşr edilen yer. )


- MENŞE/ORİJİN değil/yerine/= KÖKEN


- MENSİM[Ar. | çoğ. MENÂSİM]:
Deve tırnağı.


- MENSÛB[< NİSBET] ile ...

( BİR TARÎK'E, BİR ŞEYHE İNTİSÂB EDEN )


- MENSUBİYET[< NESEB] ile/değil/yerine AİDİYET

( Soy, ırk üzerinden. İLE/DEĞİL/YERİNE Uygarlık ve tarih üzerinden. )

( En "üst/son" noktalar üzerinden. İLE/DEĞİL/YERİNE En geri gidilemez, en alt/temel/ortak noktalar üzerinden. )

( Hayvanlarda. İLE/DEĞİL/YERİNE İnsanda. )


- MENSUBİYET değil/yerine EHLİYET


- MENSUBİYET değil/yerine/= KATNAŞLIK


- MENSÛBİYET ve/||/<> MESÛLİYET

( Fikriyat, hissiayata dönüşmeden oluşmaz. VE/||/<> Hissiyat, hassasiyetlere dönüşmeden oluşmaz. )


- MENSÛCÂT[Ar.]/TEKSTİL[Fr.] değil/yerine/= DOKUMA/LAR / KUMAŞ/LAR


- MENSUP[Ar.] değil/yerine/= ÜYE


- MENSUP değil/yerine/= KATNAŞ


- MENŞÛR[< NEŞR]/NEŞREDİLMİŞ değil/yerine/= AÇILMIŞ, YAYILMIŞ, DAĞITILMIŞ | PRİZMA


- MENŞUR/PRİZMA değil/yerine/= ...


- MENTAL[İng.] değil/yerine/= ZİHINSEL


- MENTALİTE[Fr.]["MANTALİTE" değil!] değil/yerine/= ANLAYIŞ, BAKIŞ, ALGILAMA


- MENTEŞE[Fars. < BENDKEŞE] ile/ve/||/<> TOPUK DEMİRİ

( Kapı, pencere, mobilya kapakları vb. açılır kapanır nesnelerde kullanılan, bir mille birbirine tutturulmuş, biri sabit, öbürü hareketli iki parçadan oluşmuş metal parça. İLE/VE/||/<> Kapı menteşelerinin altta kalan eril bölümü. )


- MENTEŞE ile EKLEM

( REZE ile ... )

( HINGE vs. JOINT )


- MENTEŞE değil/yerine/= EKLEMEÇ


- MENTEŞE ile REZE[Ar.]

( ... İLE Menteşe. | Kapıyı, içeriden ve dışarıdan açıp kapamaya yarayan ve başparmakla basılarak işletilen düzen. )


- MENUET ile ...

( Bir tür dans. )


- MENZİL-İ CÂN ile ...

( İNSAN GÖVDESİ | ULVÎ ÂLEM )


- MENZİL[< NÜZÛL] ile ...

( Yollardaki konak yeri. | Ev. | Bir günlük yol. | Mesafe. )


- MENZİL[Ar. < NÜZÛL | çoğ. MENÂZİL]:
Bir günlük yol. | Mesafe.


- MENZİL[Ar.] değil/yerine/= ERİM


- MENZÛL[Ar. < NÜZÛL] ile MENZÛR[Ar.]

( İnmiş, nüzûl etmiş. İLE Va'd edilmiş, adanmış, nezr olunmuş. )


- MER'[Ar.] ile MER[Ar.]

( Adam, erkek, kişi. İLE [sayı] Elli[50]. )


- MER'[Ar.] ile RACUL[Ar.]


- MER'Â[Ar.] ile MER'A[Ar. < RA'Y]

( Aynalar. İLE Çayırlık, otlak. )


- MER'İYÂT[Ar. < MER'Î] ile MER'İYET[Ar.]

( Gözle görülen şeyler. İLE Hükmü yürürlükte olma. | Gözle görülür olma. )


- MERA değil/yerine/= OTLAK


- MERÂH[Ar.] ile MERAH[Ar. çoğ. MERAHÂN]

( Rahat edilecek yer. | Yer, mekân. | Arapça nahv cümlesinden ünlü yapıt. İLE Çok aşırı sevinme. )


- MERÂHİM[Ar. < MERHAMET] ile MERÂHİM[Ar. < MERHEM]

( Acımalar, merhametler. İLE Merhemler. )


- MERÂÎ[Ar. < MİR'AT] ile MERÂÎ[Ar. < MER'A] ile MERÂİR[Ar. < MERÂRE]

( Aynalar. İLE Çayırlıklar, otlaklar. İLE Öd keseleri. )


- Merak etme, hepsi anlar! Yeter ki, sen ona göre KONUŞ!!!


- MERAK":
KİŞİLER ÜZERİNE/ÜZERİNDEN ile/değil/yerine/< DÜŞÜNCELER/ZİHİNLER ÜZERİNE/ÜZERİNDEN


- MERÂK[Ar.] ile MERAK[Ar.] ile MERAKK[Ar.]

( Bir şeyi anlamak ya da öğrenmek için duyulan istek. | Bir şeyi edinmek, yapmak. Bir şeyle uğraşma isteği. | İstek, heves, düşkünlük. | İç darlığı. | Kuruntu, telâş. | Kaygı, tasa. | Dalgınlık, kara sevdâ. İLE Çorba. İLE [atta] Sağrı. | [astr.] Dübb-i ekber adlı yıldız kümesinin dörtgeninde bulunan, ikinci derece parlak yıldız. [İng./Fr. MERAK | Lat. BETA URSUS MAJORIS] )


- MERAK ile/ve/değil/< CEHÂLET

( [not] CURIOSITY vs./and/but/< IGNORANCE )


- MERAK ile/ve GERİLİM


- MERAK ve HAYAL

( CURIOSITY and TO IMAGINE )


- MERAK ile/ve HAYRANLIK

( CURIOSITY vs./and ADMIRATION )


- MERAK ile/ve/<> ŞAŞKINLIK


- MERAK ile/ve SINIR

( Kişinin başına ne gelirse (sınırsız/kontrolsüz) meraktan gelir. )

( Merak ettiğin şeye ulaştıktan sonrasını merak etmiyorsan, merak etme! )

( CURIOSITY vs./and LIMIT/BORDER )


- MERAK ile TECESSÜS


- MERAKLI/LIK ile/ve/değil/yerine HEVESLİ/LİK


- MERAKLI ile/ve/değil/yerine İLGİLİ


- MERAKLI ile KIRKMERAK

( ... İLE Çok meraklı, her şeyi anlamak isteyen. )


- MERAKSIZ/LIK ile/ve/değil KAYITSIZ/LIK


- MERAKTAN" ile/ve "APTALCA"


- MERAM (ETMEK) değil/yerine/= İSTEK (İSTEMEK)


- MERAM ANLATMAK değil/yerine/= İSTEĞİ BİLDİRMEK


- MERAMET ile/yerine TAMİR ETMEK

( Üstünkörü tamir. İLE/YERİNE ... )

( SUPERFICIAL REPAIR vs. REPAIR )


- MERÂRE[Ar. çoğ. MERÂİR] ile MERÂRET[Ar.]

( Öd kesesi. İLE Acılık, tadsızlık. )


- MERÂSÎ[Ar. < MERSİYE] ile MERÂRET[Ar. < MERSÂ]

( Ağıtlar, mersiyeler. İLE Limanlar, gemilerin barındığı yer. )


- MERASİM[Ar.]/SERAMONİ/CEREMONY[İng.] değil/yerine/= TÖREN


- MERATİB'ÜL FUHUM ile/ve MERATİB'ÜL UKUL


- MERÂTİB[< MERTEBE] ile ...

( RÜTBELER, DERECELER )


- MERÂTİB ile ...

( Manevî yolculuk. )


- MERÂVÎH[Ar. < MİRVAHA] ile MERÂVİH[Ar. < MİRVAHA]

( Ovalar, çöller. | Etrafı açık ve rüzgârlı yerler. İLE Yelpâzeler. )


- MERBÛT[< RABT] ile ...

( RAPTOLUNMUŞ, BAĞLANMIŞ, BAĞLI | ULAŞMIŞ, BİTİŞMİŞ, BİTİŞİK | İLİŞTİRİLMİŞ, EKLENMİŞ, ...YA BAĞLI )


- MERC[Ar. çoğ. MÜRÛC] ile MERC[Ar.]

( Çayır, çayırlık. İLE Herc ile birlikte kullanılır. [HERC Ü MERC: Karmakarışık, alt-üst.] )


- MERCAN AĞA CAMİSİ ile MERCAN AĞA MESCİDİ

( Bayezıd'ta, Mercan Yokuşu'ndadır. İLE Kapalı Çarşı'da, Tığcılar Sokağı'ndadır. )

( XVIII. yüzyıl başında, Dârüssaâde Ağası Mercan Ağa tarafından onartılan bir camidir. [Dârüssaâde Ağası Camisi adıyla da bilinir.] İLE Dârüssaâde Ağası Mercan Ağa tarafından. [ö. 1721] )


- MERCAN ile/<> ANTOZA

( ... İLE/<> Çiçek hayvan. )


- MERCAN ile KUPA MERCANI

( ... ile )


- MERCAN ile ŞAPTAŞI

( ... İLE Kızıldeniz'den çıkarılan, beyaza çalan renkte, pek çok dalı olan mercan türü. )


- MERCÂNİYE[Ar.] ile ...

( Mercanlar, mercangiller. )


- MERCANKÖŞK[Fars.]/MERZENGÜŞ[Fars.]/ŞİLE ile YABANİ MERCANKÖŞK/FAREKULAĞI

( Ballıbabagillerden, küçük yapraklı, güzel kokulu bir saksı bitkisi. İLE ... )

( ORIGANUM MAJORANA cum ORIGANUM VULGARE )


- MERCEK ile CODDINGTON MERCEĞİ


- MERCHANT and/||/<>/> MERCHANT AUXILIARIES

( Tâcir. VE/||/<>/> Tâcir yardımcıları. )


- MERCİ'[< RÜCÛ]:
DÖNÜLECEK YER | BAŞVURULACAK YER, KİŞİ


- MERCİMEK AHMET ile/ve/<> SİNAN PAŞA

( Nesrin temsilcisi. İLE/VE/<> Süslü nesrin temsilcisi. )

( )


- MERCİMEK ÇORBASI ile EZOGELİN ÇORBASI


- MERCİMEK ÇORBASI ile MAHLÛTA

( ... İLE Bulgurla karıştırılmış mercimek çorbası. )


- MERCİMEK ile DHAL

( ... İLE Sulu mercimek yemeği.[Nepal'de] )


- MERCİMEK ve/||/<> TARHUN[Ar.]

( ... VE/||/<> Birleşikgillerden, tıpta kullanılan, güzel kokulu bir bitki. )

( ... cum ARTEMISIA DRACUNCULUS )


- MERCÛ/MERCÛV[Ar. < RECÂ] ile MERCÛH/A[Ar. < RÜCHÂN]

( Ümit edilen. | Rica olunan. İLE Başka bir şeyin kendine üstün tutulduğu şey. | Düşmanından önce iddiasını kanıta yetkisi olmayan. )


- MERCÛL[Ar.] ile MERCÛL-ÜL-BATN[Ar.]

( Ayakları yerinde olan, kanatları karnında ya da başında bulunan hayvan. İLE Karından ayaklı/lar. )


- MERCY vs. PITY


- MERDÂNE[Ar.] ile MERDÂN/E[Fars.]

( Türlü işlerde kullanılan, silindir biçiminde araç. | Oklava. İLE Erkeğe yakışır biçimde, mert/çe, yiğit/çe. )


- MERDÂNE[Fars.] değil/yerine/= DÖNDÜRE


- MERDEK ile MERTEK

( Domuz yavrusu. İLE Yapıda kullanılan, dört köşe ya da yuvarlak, kalınca sırık. )


- MERDİVEN ile/ve BASAMAK

( SÜLLEM ile/ve ATEBE )

( STAIRS vs./and STEP )


- MERDİVEN ile/ve/değil EŞİK


- MERDİVEN ile/değil/yerine ÖRCİN

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE İp merdiven. )


- MERDÛD[< REDD] ile REDDEDİLMİŞ, KOVULMUŞ | GERİ DÖNDÜRÜLMÜŞ, ÇEVRİLMİŞ


- MERDÛD[Ar.] ile FÂSİD[Ar.] ile MENHÎYYUN 'ANH[Ar.]


- MERE/SHEER vs. PURE


- MEREC-EL-BAHREYN değil/yerine/= İKİ DENİZİN BULUŞTUĞU YER/NOKTA/ALAN


- MEREK = SAMANLIK


- MEREMMET/Çİ[Ar.] değil/yerine/= TAMİR/Cİ


- MERET[Ar.] ile ZIKKIM[Ar.]

( Sıkıntı veren, hoşlanılmayan şeyler ya da kişiler için sövgü sözü olarak kullanılır. İLE Ağı, zehir. | İçki ve sigaranın, kötü ve zararlı etkisini belirtmek için kullanılır. )


- MERFÛ'[< REF] ile ...

( KALDIRILMIŞ, YÜKSELTİLMİŞ | HÜKÜMSÜZ BIRAKILMIŞ | ZAMME [O, Ö, U, Ü] İLE HAREKELENMİŞ HARF | [mat.] İFADE EDİLEN BİR KUVVETE YÜKSELTİLEN MİKTAR )


- MERG-A-MERGÎ[Fars.] ile MERG-İ-ŞÂDÎ[Fars.]

( Genel ölüm, hastalıktan dolayı ölüm. İLE Sevinç ölümü. )


- MERG[Fars.] ile MERG[Fars.]

( Çayır, çimen. | Sebze. İLE Ölüm. )


- MERGUB[< RAĞBET] ile ...

( RAĞBET EDİLMİŞ, BEĞENİLMİŞ, HERKESCE SEVİLİP ARANILMIŞ | İSTENİLEN, SEVİLEN )


- MERHABA ve NARHABA

( Bana güvenebilirsin! VE İşlerinizin bereketi [nar gibi] çok olsun! )


- MERHABA değil/yerine/= UĞUROLA


- MERHALE ile/ve MERÂSİM


- MERHALE ile MERTEBE


- MERHAMET:
ACIMAK değil/yerine/< ACITMAMAK


- MERHAMET[< RAHM] = CLEMENCY, MERCY[İng.] = CLÉMENCE[Fr.] = MILDE[Alm.] = CLEMENTIA[Lat.]

( Şefkat gösterme, acıma. | Birini esirgeme. )


- MERHAMET ile ACIMAK

( MERCY vs. PITY )


- MERHAMET ile/ve AF

( Taş kalpleri, en iyi mezar taşları yumuşatır. )


- MERHAMET ile/ve/<> KALBİN MERHEMİ


- MERHAMET ile/ve SABIR


- MERHEM[Ar.]["MELHEM" değil!] ile POMAT[İt.]

( Deriye sürülerek kullanılan, içinde birçok etkili madde bulunan, yumuşak ve koyu kıvamda, yağlı ya da yağsız ilâç. | Çözüm/çare. İLE Genellikle saça sürülen, yağlı ve kokulu merhem. )


- MERHÛB ile ...

( ARSLAN | KORKUNÇ ŞEY )


- MERHUM ile/ve/||/<> "MAHRUM"

( [Osmanlı mahkeme kayıtlarında] Vefât etmiş müslümanlar için kullanılan. İLE/VE/||/<> Vefât etmiş müslüman olmayanlar için kullanılan. )


- MERÎ[Ar.] ile MER'Î[Ar. < RİÂYET] ile MER'Î[Ar. < RÜ'YET] ile Merîh/MİRRÎH[Ar.]

( Mide ile gırtlak[bül'ûm] arasında bulunan yemek borusu. İLE Saygı gösterilen, riâyet edilen. | Gözetilen, yürürlükte olan. İLE Gözle görülen. İLE Dünyadan sonra güneşe en yakın olan gezegen. )


- MERİ[Ar.] ile YÜRÜRLÜKTE, GEÇERLİ

( Yürürlükte olan, geçerli olan. )


- MERİDYEN[Fr.]

( Ekvatoru dik olarak kestiği ve iki kutup noktasından geçerek dünyayı çevrelediği varsayılan daire. )


- MERİSTEM[Fr.] değil/yerine/= SÜRGEN DOKU

( Bitkilerde, kök ve sapların, gelişebilecek durumda olan uc bölümlerindeki, çok yüzlü, kolay üreyebilir hücrelerden oluşan bir doku türü. )


- MERIT PTAH ve/||/<> ENHEDUANNA ve/||/<> AGANICE ve/||/<> TAPPUTI-BELATIKALLIM ve/||/<> SONDUK ve/||/<> THEANO ve/||/<> AGLAONIKE ve/||/<> ASPASIA ve/||/<> HIPPARCHIA ve/||/<> PAN CHAO ve/||/<> HYPATIA

( Merit Ptah bilindiği kadarıyla, tarihte kayıtlı en eski kadın hekim ve bilim tarihinde adı geçen ilk kadındır. Krallar Vadisi'ndeki bir Mısır mezarına resmi çizilidir. Burada Merit Ptah, oğlu olan yüksek bir rahip tarafından "başhekim" olarak tasvir edilmiştir.

VE/||/<>

Astronom, matematikçi ve şair. Ay Tanrısı Nanna'nın Ur Kenti'ndeki ana tapınağının başrahibesi Enheduanna, yıldızlar ve ayın döngülerini kaydetmek için gözlemciler görevlendiren ilk rahibedir. Döneminde, gökcisimlerinin hareketlerini gösteren haritalar yapılmıştır. Enheduanna,ilk dinsel takvimlerden biri olan ay takviminin oluşturulmasına katkıda bulunur. Bu takvim, günümüzde hâlâ Paskalya Yortusu, Hamursuz Bayramı gibi dinsel uygulamaları tarihlendirmek için kullanılır. Çalışmalarının ve ilahilerinin yanında, Enheduenna'nın 42 epik şiiri de tabletler üzerinde günümüze ulaşmıştır. Kayıtlı edebiyat tarihinde birinci tekil şahıs kullanarak yazan ilk kişidir. Enheduanna'ya ait taştan bir disk ve iki mühür günümüze kadar ulaşmıştır. Disk üzerinde üç yardımcısıyla birlikte görülen Enheduenna'nın kabartması profildendir. Bu kabartmanın arkasında, Enheduanna, "Nanna'nın (Ay Tanrısı) karısı ve Sargon'un kızı" olarak tanımlanır.

VE/||/<>

Doğa filozofu. Aganice, gezegenlerin hareketlerini tahmin edebilmek için bir sistem geliştirmiştir.

VE/||/<>

Mezopotamyalı kimyager. Tapputi-Belatikallim, çeşitli kimyasallarla çalışmalar yaparak parfüm ve kozmetik malzemeler elde etmiştir. Tapputi Belatikallim'in adı, günümüze bir tablet üzerinde gelmiştir. Parfüm üretimi Mezopotamya'da çok önemliydi. Çünkü aromatik maddeler, kozmetik dışında ilaç ve dinsel amaçlarla da kullanılırdı. Parfümcülük araçları ve tarifleri, aşçılıkta kullanılanlara benzerdi. Parfüm üretiminde kullanabilmek için, bitkilerin özütlerini çıkaracak farklı kimyasal teknikler geliştirilmişti.

VE/||/<>

Silla Krallığı'nın kraliçesi ve astronom. Sonduk, Uzakdoğu'da bilinen ilk gözlemevini inşa ettirmiştir. Hanedanındaki tüm erkeklerin ölmüş olması nedeniyle MÖ 634'de tahta oturan Kraliçe Sonduk, MÖ 647'ye kadar Silla Krallığı'nı (bugünkü Kore) yönetir. Bu krallığa yöneticilik yapacak üç kadından ilkidir. Savaşlarla geçen hükümranlığı sırasında, krallığını bir arada tutabilmeyi başarır ve Çin'le ilişkilerini geliştirir. Sonduk'un yaptırdığı, ay ve yıldızların kulesi (Ch'omsong-dae) adıyla anılan gözlemevi, eski Silla Başşehri Kyongju'da, günümüze kadar ulaşmıştır.

VE/||/<>

Pisagorcu, Antik Ege'li filozof. Pisagor'un yandaşı ve karısı olan Theano, Pisagor'dan sonra Pisagorcu topluluğu yönetmiştir. Onun döneminde Pisagor öğretisi, Antik Ege'nin tümüne ve Mısır'a dek yayılır. Theano, yaşadığı zamanda hastalık sağaltıcı özelliğiyle de tanınmaktadır. Theano başlangıçta, Pisagor'un dinleyicisidir. Ciddi ve sert ahlaklı filozofu, erdemleri ve bilgiye susamışlığıyla etkiler, böylece evlenirler. Yerel yönetim üzerindeki etkileriyle tepki çeken Pisagor'cu topluluk, en sonunda düşmanlarının saldırısına uğrar. Pisagor'un bu saldırıdan sağ çıkıp çıkmadığı bilinmemektedir. Ama bu olaylardan sonra dağılan Pisagor'cu topluluğu tekrar toparlayan Theano olmuştur. Kızları Damo, Mya, Arignote birlikte topluluğu manevi olarak bir arada tutmaya çalışmıştır. Theano'dan bize anlamlı, kısa sözler ve ahlak öğütlerinden oluşan toplu anlatılar kalmıştır. Bir yandan kendi düşüncelerini, ama öbür yandan Pisagor'un düşüncelerini yazmıştır.

VE/||/<>

Antik Egeli, astronom. Aglaonike, ay tutulmalarının zaman ve konumunu tahmin etme konusunda uzmanlaşmıştır. Teselya'da yaşadı. Zamanın insanları Aglaonike'nin istediğinde ayı kaybedebildiğini sanmış; bu niteliğini cinsiyetinden ötürü, bilimsel birikiminden çok güçlü bir büyücü olmasına bağlamışlardır. Tarihin ilk kadın astronomlarından olan Aglaonike'nin adını Venüs gezegeninde bir krater yaşatıyor.

VE/||/<>

Antik Ege'de yaşamış, Milet'li filozof. Aspasia Antik Ege düşüncesinde, özellikle Sokrates üzerinde etkili olmuştur. Sokrates'in Aspasia ile felsefi konuşmalar yaptığı ve bu düşünce alışverişinden çok şeyler öğrendiği bilinir. Hatta Sokratik yöntem olarak bilinen yöntemin, gerçekte Aspasia'nın yöntemi olduğunu ve öğrencisi Sokrates'in bunu gençlik yıllarında ondan öğrendiği tahmin edilmektedir. Aspasia, 20'li yaşlarında Atina'ya gider ve kendinden 30 yaş büyük devlet adamı Perikles'le evlenir. Aspaisa'nın Perikles'in politikaları üzerinde çok etkili olduğu bilinir. Hatta, Perikles'in bazı konuşmalarını Aspasia'nın yazdığına ilişkin kanıtlar vardır. Aspasia Atina'da Anaxagoras, Archimedes, Sophokles ve Sokrates gibi birçok filozofun müdavimleri arasında olduğu, devlet adamları, sanatçılar ve iyi eğitim almış kadınların geldiği, tartışmaların yapıldığı bir salon açar. Böylelikle bir kadın, Atina düşünce yaşamını derinden etkileyen bir oluşumu gerçekleştirmiş olur. Aspasia'nın salonu uzun yıllar açık kalır ve Aspasia "üst düzeyde diyalektik ve retorik hocası" olarak aranan bir kişi olmayı sürdürür. Bugün Aspasia'nın bir büstü, İzmir Arkeoloji Müzesi'nde de yer almaktadır.

VE/||/<>

Kinik okulundan, Antik Ege'li filozof. Hipparchia felsefesiyle, Sokrates'in öğrencisi Antisthenes'in kurduğu Kinik okulundan sayılır. Kadınların geleneksel rollerinden kurtulmaları için de mücadele etmiştir. Ailesi, soylu ve zengindir. Hipparchia erkek kardeşi aracılığıyla, Kinik filozoflardan Krates ile tanışır. Kinizm, gereksinimsizlik öğretisini temsil etmektedir. Bu öğreti, gereksinimlerin insanı toplumun kurallarına ve zorlamalarına bağladığını söylerdi. Hipparchia, Krates'in öğretisinden o kadar etkilenir ki ailesinin karşı çıkmasına rağmen onunla evlenir ve devamında onun yoksul, göçebe hayatına katılır.

VE/||/<>

Çin'li tarihçi ve yazar. Pan Chao, Çin İmparatorluğu'nun tarihini anlatan ve birkaç kuşak tarihçinin üzerinde çalıştığı Han'ın Kitabı'nı tamamlamıştır. Ayrıca 8 adet kronolojik tablo hazırlamış ve astronomi üzerine bir de tez yazmıştır. En ünlü yapıtı ise, Kadınlar İçin Dersler'dir (Nu Jie). Ahlaki öğütler içeren bu kitapta Chao, kadınların erkeklere "mutlak itaatini" önerir. Pan Chao, edebiyatçıların ürünleri üzerine yorumlar ve şiirler de yazmıştır.

VE/||/<>

İskenderiye'li filozof ve matematikçi. Hypatia, Antikçağ'ın son dönemlerinin en etkili ve önemli bilgini, Yeni Platoncu felsefenin temsilcisidir. Üniversitede felsefe, matematik ve astronomi dersleri vermiştir. Hypatia, İskenderiye Üniversitesi'nde matematik dersleri veren ve bu okulun yöneticiliğini de yapan babası Theon tarafından, "yetkin bir insan olması" amacıyla yetiştirilir. Hypatia daha genç yaşlarda, soru sormayı, araştırmayı ve kuşku duymayı öğrenir. Babası onun, el sanatları, şiir, felsefe, din, astronomi, astroloji ve matematik konularında eksiksiz bilgilenmesi için elinden geleni yapar. Hypatia hitabet sanatında da gelişir; güzel ve etkili konuşmasını öğrenir. Hypatia biraz büyüdüğünde, dünyayı dolaşmaya çıkar. Roma'ya ve Atina'ya gider. Yeni Platoncu düşünür Plutarkhos'dan dersler alır. Kimi kaynağa göre 1 yıl, kimine göre 10 yıl sonra İskenderiye'ye döner. Aranan ve sevilen bir öğretmen olur. Avrupa, Asya ve Afrika'nın çeşitli bölgelerinden gelen öğrenciler, sınıfını ve evini doldurur. Hypatia, güzelliği, bilgisi ve zekâsıyla, saygı ve hayran lık uyandırmaktadır. Hypatia matematik üzerine birçok yapıt yazmıştır. Ne yazık ki, çoğu ünlü İskenderiye yangınında zarar gören bu yapıtlardan günümüze parçalar ulaşmıştır. En önemli yapıtı, cebirin babası sayılan Diophantos'un Aritmetica'sına yaptığı 13 ciltlik yorumdur. Hypatia, Diophantos'un eşitliklerine alternatif çözümler üzerinde çalışmıştır. Bunlar sonradan, Diophantos'un yapıtları içine alınmıştır. Hypatia'nın Diophantos'un astronomi üzerine çalışmalarına katkıda bulunan bir yapıtı daha vardır. Yine, Pergeli Apollonius'un konikleri hakkında 8 ciltlik bir çalışma kaleme aldığı bilinmektedir. Bu yapıtında, Apollonius'un teorisini anlaşılır bir biçimde açıklamaya çalışmıştır. Bundan başka babasıyla birlikte, Öklit üzerine en az bir kitap yazdığı sanılmaktadır. MS 4. yüzyılda İskenderiye yeni yeni gelişen Hıristiyanlık ve pagan dinlerin çatışmasına sahne olmaya başlamıştır. İskenderiye Patrikhanesi'nin başına, Kiril adında sofu bir Hıristiyan atanır. Hypatia da pagan olduğu için, Kiril tarafından kışkırtılmış insanların saldırısına uğrar. Saldırganlar üniversitenin önünde, arabasında yakaladıkları Hypatia'yı, önce soyar; sonra bedenini parçalara ayırıp, yakarlar. Hypatia'nın ölümü, Roma'nın Hıristiyanlaştığını ve aynı zamanda antik bilimlerin gerilediğini de gösterir. Hypatia, bugün Antikçağ'ın en çok tanınan bilim kadınlarındandır. )

( M.Ö. 2700

VE/||/<>

M.Ö. 22354

VE/||/<>

M.Ö. 1878

VE/||/<>

M.Ö. 1200

VE/||/<>

M.Ö. 600'ler

VE/||/<>

M.Ö. 500'ler

VE/||/<>

M.Ö. 500'ler

VE/||/<>

M.Ö. 460-401

VE/||/<>

M.Ö. 360-280

VE/||/<>

M.Ö. 50-112

VE/||/<>

M.Ö. 370-415 )


- MERIT vs. TALENT/CAPACITY


- MERİT ile/ve MARAZ


- MERİTOKRASİ ile ARİSTOKRASİ


- MERİYET[Ar.] değil/yerine/= YÜRÜRLÜK, GEÇERLİLİK

( Gereğinin yapılır olması durumu. )


- MERİYET değil/yerine/= YÜRÜRLÜK


- MERKAB/E, MARKAB[Ar. çoğ. MERÂKIB] ile MERKEB[Ar. < RÜKÛB | çoğ. MERÂKİB]

( Gözetleme, gözleme yeri/kulesi. | Gökyüzünün kuzey yarım küresinde Feres-i Ekber[Pegasus] burcunun büyük dörtgeninin büyük kenarının sağ köşesinde bulunan yıldız. [Lat. BETA PEGASUS] İLE Vapur, gemi, kayık gibi şeyler. | Eşek. )


- MERKANTİLİZM[İt. < MERKANTA] ile KOLBERTİZM

( Değerli maden stoklarının artırılmasını öngören ekonomik düzen. | Avrupa pazarında doğulu tüccar. [Merkantilistlere göre, devlet ancak altın stoğunun artırılmasıyla zengin olabilir] [1500-1600 yılları arasında geçerlilik/değer bulmuştur] İLE Fransız merkantilizmi. )


- MERKEP/MERKEB[Ar.] = EŞEK


- MERKEZ[Ar.] değil/yerine/= ORTAY


- MERKEZ/SANTRAL/SENTIR[İng. < CENTER] değil/yerine/= ÖZEK


- MERKEZ ile/ve/değil BAŞKENT


- MERKEZ ile ÇAP ile ALAN ile HAT

( AHAD ile ALLAH ile RAHMA ile RABB )


- MERKEZ ile/ve/<> ÇEVRE/Sİ

( FOCAL POINT vs./and/<> SURROUNDINGS/AROUND )


- MERKEZ ile EŞİT ile ORTA


- MERKEZ ile/ve/<>/değil SEMTLER/İLÇELER


- MERKEZ ile/ve TAHT

( CENTER vs./and THRONE )


- MERKEZCİL ile MERKEZÎ

( Merkeze doğru yaklaşan. İLE Merkezde olan, merkezi oluşturan. )


- MERKEZÎ değil/yerine/= ÖZEKSEL/ÖZEKLİ


- MERKEZİN:
KAYMASI ile/değil YER DEĞİŞTİRMESİ


- MERKEZİYET değil/yerine/= ÖZEKLİK


- MERKEZLEŞTİRMEMELİ!


- MERKÜR ile TrES-2b

( ... İLE Evrendeki en karanlık gezegendir. Yüzeyine ulaşan ışığın %1'ini bile yansıtmadığından, kömürden bile karadır. Kendi yıldızına olan uzaklığı, Merkür'ün, Güneş'e olan uzaklığı kadar olmasına karşın Merkür, %10'luk ışık yansıtması yaparken, TrES-2b, %1'den bile az yansıtmaktadır. Biliminsanları, hâlâ bu gizemli durumu çözebilmiş değildir. )


- MERKÜR = UTARİT[Ar.]

( Güneşe en yakın olan gezegen. )

( Bilinen hiçbir uydusu bulunmamaktadır. Merkür gezegeninin düşük yerçekimi nedeniyle yeterli atmosferi olmadığından, 450 °C'ye kadar çıkan ısı, geceleri -175 °C'ye kadar düşebilmektedir. )


- MERMER KONAK ile MERMER KÖŞK

( Kadıköy'de, Moda Caddesi'ndedir. İLE Beylerbeyi Sarayı'nın arka bahçesindedir. )

( Bahriye Nâzırı Mahmud Muhtar Paşa'ya aitti. [Mahmud Muhtar Paşa Köşkü adıyla da bilinir. Kadıköy Kız Lisesi olarak kullanılmaktadır.] İLE ... )


- MERMER'DE/HARA:
AFYON ile/ve BEJ


- MERMER ile KAYMAKTAŞI/SUMERMERİ/BEKTAŞİTAŞI/ALBATR[Fr. ALBÂTRE < Yun.]

( ... İLE Parlatılmaya uygun, yumuşak, beyaz, yarı saydam bir çeşit mermer. )


- MERMER ile/ve/||/<>/> KEFEKİ/KÖSELE TAŞI

( ... İLE/VE/||/<>/> Mermerleri parlatmakta kullanılan taş. | Kunduracıların, üstünde kösele dövdükleri taş. | Avadanlıkların ağızlarındaki pürüzleri düzeltmek ve inceltmek için kullanılan bir taş türü. )


- MERMER ile/ve ONİKS[Yun.]/HACEBEKTAŞTAŞI/BALGAMTAŞI/MÜHRÜSENK


- MERMER ile SOMAKİ[Ar.]

( ... İLE Kızıl ya da yeşil renkte, damarlı ve çok sert bir porfir türü mermer. | Bu mermerden yapılmış olan. )


- MERMİ[Ar.] değil/yerine/= KURŞUN


- MERMİ ile ŞARAPNEL

( ... İLE Patladığında etrafa küçük parçalar saçan bir tür top mermisi. )


- MERS CORONAVİRUS/MİDDLE EAST RESPIRATORY SYNDROME CORONAVİRUS MERS-COV ORTA DOĞU SOLUNUM YETERSİZLİĞİ BELİRGESİ NEDENLİ KORONAVİRÜS


- MERS-COV/MIDDLE EAST RESPIRATORY SYNDROME CORONAVIRUS[İng.] değil/yerine/= ORTA DOĞU SOLUNUM YETERSİZLİĞİ BELİRGESİ NEDENLİ KORONAVİRÜS


- MERS/MİDDLE EAST RESPIRATORY SYNDROME[İng.] değil/yerine/= ORTA DOĞU SOLUNUM YETERSİZLİĞİ BELİRGESİ


- MERSİN BALIĞI ile BELUGA MERSİN BALIĞI

( ... ile )

( Mersinbalığıgillerden, ılık denizlerde, göllerde yaşayan, tatlı sularda yumurtlayan bir balık. İLE ... )

( STURGEON / ACIPENSER STURIO vs. BELUGA STURGEON )


- MERSİN[Ar. < Yun.] ile BEYAZ MERSİN


- MERSİN[Ar. < Yun.] ile YABAN MERSİNİ/KEÇİYEMİŞİ

( Mersingillerden, yaprakları yaz kış yeşil kalan, beyaz çiçekli bir ağaç. İLE Fundagillerden, çiçekleri beyaz ya da pembe, yaprakları taneli bir bitki. )

( MYRTUS COMMUNIS cum VACCINIUM MYRTILLUS )


- MERSİNBALIĞI ile MERSİNMORİNASI

( Mersinbalığıgillerden, ılık denizlerde, göllerde yaşayan, tatlı sularda yumurtlayan bir balık. İLE Mersinbalığıgillerden, Karadeniz, Hazar Denizi ve bu denizlere açılan ırmaklarda yaşayan bir balık. )

( STURGEON / ACIPENSER STURIO cum HUSO HUSO )


- MERSİYE[Ar.] değil/yerine/= AĞIT

( Birinin ölümü üzerine duyulan etkilenimi anlatmak için yazılan şiir. )


- MERT[Fars. < MERD] değil/yerine/= YİĞİT/ALP/KAHRAMAN

( CELÂDET: Yiğitlik, kahramanlık, bahadırlık. )


- MERT/MERD[Fars.] ile ÖZÜ, SÖZÜ DOĞRU, YİĞİT


- MERT ile/ve/||/<> CÖMERT

( [derler ...] Canını alırlar. İLE/VE/||/<> Malını alırlar. )


- MERTEBE ile/ve HAZRET


- MERTEK[Erm.] değil/yerine/= SIRIK

( Yapıda kullanılan, dört köşe ya da yuvarlak, kalınca sırık. )

( "Elif'i görse, mertek zanneder.": Bilgisizleri ve en alt seviyedeki bilgisizliklerinin derecesini tanımlamak üzere kullanılan deyim. )


- MERV

( Herşey, Merv'de başladı. )


- MERV ve/<> MERAGA ve/<> TEBRÎZ


- MERYEM ile 12 MERYEM

( Bulunduğu yeri terk eden. | Uzaklaşmış (olan). İLE Hz. İsa'nın annesi Kutsal Bakire Meryem, Havari James'in annesi Meryem, Evangelist=İncil'in dördüncü kitabının yazarı Yuhanna'nın (John) annesi Meryem, kim olduğu bilinmeyen ve esrarengiz bir kadın olarak kalan ve sadece 'ÖTEKİ' [Other] diye tanıtılan Meryem, fahişe Meryem, Mary Jacoby diye adı ve soyağacıyla belirtilmiş olan Meryem, Maria Magdalena [Mecdel'li Meryem], Mark'ın yazdığı ikinci kitapta adı geçen Bethany'li Meryem ve son olarak da Mısır'lı Meryem. [16.yy'da, iki Meryem daha eklenmiştir.] )


- MERYEM ile HODIGITRIA MERYEM

( ... İLE Doğru yolu gösteren. )


- MERYEM ve/||/<>/< İTİKÂF

( Ayrılıp kenara çekilen. VE/||/<>/< Bir yere kapanıp ibadetle zaman geçirme.[özellikle, Ramazan'ın son on gününde, camide, maksûrede kapanarak] )


- MERZİFONLU KARA MUSTAFA PAŞA ÇEŞMESİ ile MERZİFONLU KARA MUSTAFA PAŞA SEBİLİ

( Zeytinburnu, Kazlıçeşme'de, Kara Mustafa Paşa Mescidi yanındadır. İLE Bayezıd'ta, Çarşıkapı semtinde, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camisi yanındadır. )

( XVII. yüzyılda, Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa tarafından. [1823'te onarılmıştır.] İLE 1683'te[vefat tarihi], Merzifonlu Kara Mustafa Paşa için yaptırılmıştır. )


- MEŞ'AL/E[Ar. < ŞU'L | çoğ. MEŞÂİL] ile MEŞ'AR[Ar.]

( Aydınlatıcı âlet, lamba, kandil. | Ucunda, alev çıkarak yanan bir madde bulunan sopa/değnek. İLE Hacı olmadan önce durulacak yerlerden her biri. | Duyu, hasse. )


- MES'ÛL-Bİ-L-MÂL[Ar.] ile MES'ÛL-Bİ-L-NEFS[Ar.]

( Para ile sorumlu ve kefîl olan. İLE Şahsen sorumlu ve kefîl olan. )


- MEŞ'ÛR[Ar. çoğ. MEŞ'ÛRÂT] ile MEŞHUR[Ar. < ŞÖHRET | çoğ. MEŞÂHÎR]

( Bilinçlenilmiş olan, bilinç[uygulama] durumuna geçmiş/yükselmiş olan. İLE Ünlü, ün kazanmış/almış/salmış. )


- MESÂ'[Ar.] ile MESÂ'[Ar.]

( Akşam. İLE Kuyumcu eşyası. )


- MEŞÂ'[Ar.] ile MEŞÂ'[Ar.]

( Açıklanan, duyulan. | Bölünmeyip karışık ve ortak olan. İLE İshal yaptırıcı ilâç. )


- MESAA/MESA değil MESELA


- MESÂBE[Ar.] değil/yerine/= DERECE

( Derece, rütbe. | Kadar. | Konum, durum. )


- MESAFE KATETMEK değil/yerine/= YOL ALMAK


- MESAFE KOYMAK ile MESAFE/Yİ KORUMAK


- MESAFE NAVLUNU ile/ve PİŞMANLIK NAVLUNU

( NAVLUN/FREIGTH[İng.]: Denizde mal taşıma karşılığı verilen ücret. )

( C.F. [COST - FREIGTH]: Mal bedeli ve nakliye ücreti içinde olmak üzere belirli bir yerde malın teslimi için yapılan satış. [Sigorta dahil değildir. Alıcı isterse teslim anına kadar risklerini karşılayacak sigortayı yaptırabilir.] )

( Beklenilmeyen bir drurum sonucunda geminin taşınmaz malı kaybetmesi nedeniyle navlun sözleşmesi sona ermekle birlikte bir miktar mal kurtarılmış ise bu mallar için ödenen ücret. İLE/VE Kiracının yolculuk başlamadan önce navlun akdinden vazgeçmesi halinde ödemekte zorunlu olduğu orandır. )


- MESÂFE[Ar. çoğ. MESÂFÂT, MÜSÂF] ile KAT'-I MESAFE

( Ara, uzaklık. İLE Yol alma. | [jeod.] Bir tür arazi ölçme ve hesaplama yöntemi. )


- MESAFE[Ar.] değil/yerine/= ARALIK

( [not] DISTANCE vs./and/but ... )


- MESAFE ile GENİŞLİK

( DISTANCE vs. WIDTH )


- MESAFE ile YÖN

( DISTANCE vs. DIRECTION )


- MESAFEYİ:
"ARTIRMAK" değil AÇMAK


- MESÂHA ETMEK[doğrusu MİSÂHA/T] değil/yerine/= YERİ ÖLÇME | YÜZÖLÇÜMÜ

( Ölçmek. )


- MESÂHA-İ MUHÎTİYYE ile/ve MESÂHA-İ SATHİYYE

( Taban çevresi. İLE Bir yerin, toprağın yüzünün ölçümü, yüzölçümü. )


- MEŞÂHİR[Ar. < MEŞHER] ile MEŞÂHÎR[Ar. < MEŞHÛR]

( Sergiler, sergilenecek, teşhir olunacak yerler. İLE Ünlü kişiler. )


- MESAİ[Ar.]/VARDİYA[İt. < GUARDIA] değil/yerine/= ÇALIŞMA/EMEK

( Çalışma, emek. | Gemilerde, beklenen nöbet. | Gemide, nöbet yeri. | Nöbetleşe çalışma, posta. )

( TO WORK OVERTIME vs. SHIFT )


- MESÂİB[Ar. < MUS'AB] ile MESÂİB[Ar. < MUSÎBET]

( Zor işler. İLE Felâketler. | Uğursuzlar. )


- MEŞÂİL[Ar. < MEŞ'AL/E] ile MEŞÂİR[Ar. < MEŞ'AR]

( Meş'aleler. İLE Hacı olmadan önce durulması gereken önemli yerler. | Duyular, hasseler. )


- MESÂİL[Ar. < MES'ELE] ile MESÂİR[Ar. < MİS'AR]

( Meseleler. İLE Ateş küsküleri, ateş karıştırmaya yarayan demirler. )


- MEŞÂİM[Ar. < MEŞÎME] ile MEŞÂÎM[Ar. < MEŞ'ÛM]

( Dölyatakları, sonlar. İLE Uğursuzlar. )


- MEŞÂİYUN[Ar.] ile PERİPATETİZM[Fr. < Yun. PERIPATEIN: Gezinmek.]

( AKLI KILAVUZ SAYANLAR )


- MESAJ değil/yerine/= İLETİ


- MESAJ değil/yerine/= İLETİ/BİLDİRİ

( Bir devlet büyüğünün, bir sorumlunun, belirli bir nedenle ilgililere gönderdiği bildiri. | Yazı ya da sözle verilen, gönderilen bilgi. | Yazı ya da sözle anlatılması amaçlanan duygu ya da düşünce. )


- MESAJ ile/ve YÖNLENDİRME

( MESSAGE vs./and TO ORIENTATE )


- MESÂKİN[Ar. < MESKEN] ile MESÂKÎN[Ar. < MİSKÎN]

( Oturulacak yerler, meskenler. İLE Fazlasıyla fakir olanlar. | Miskinler, uyuşuklar. )


- MEŞAKKAT[Ar.] değil/yerine/= ZAHMET, SIKINTI, GÜÇLÜK, ZORLUK

( ZAHMET, SIKINTI, GÜÇLÜK, ZORLUK )


- MEŞAKKATLİ değil/yerine/= İNCE İŞLİ/EMEK İSTEYEN


- MEŞALE ile KÜÇÜK MEŞALE

( ... ile BLOSS )


- MESAME[Ar. çoğ. MESAMAT] değil/yerine/= GÖZENEK/LER


- MESÂMİ'[Ar. < MİSMA] ile MESÂMÎR[Ar. < MİSMÂR]

( Duyma/işitme aletleri. | Kulaklar. İLE Çiviler, mıhlar. )


- MESANE[Ar.] değil/yerine/= KAVUK/SİDİK TORBASI


- MESÂVÎ[Ar. < MESVA] ile MESÂVÎ[Ar. < SÛ'ÜN]

( Evler, haneler, meskenler. İLE Kötülükler, fenâlıklar. )


- MEŞÂYİH[< ŞEYH] ile ...

( ŞEYHLER )


- MESCİD-İ AKSÂ ile/değil AKSÂ CAMİİ

( Bir bina değil bir yer/alandır. İLE/DEĞİL Kudüs'te, Mescid-i Aksâ'da bulunan camii. )


- MESCİD-İ AKSÂ ile MESCİD-İ HARAM

( Mürşid. İLE Kendin.[başkasına kapalı olan] )

( Kudüs. İLE Kâbe. )


- MESCİD ile/ve MEKREM


- MESCÛD ile SECDE EDİLEN | ALLAH


- MESDÛD[< SEDD]:
KAPANMIŞ, KAPALI, TIKANMIŞ, TIKALI


- MEŞE PALAMUDUNUN:
ÇEKİRDEĞİ ile/ve KADEHİ

( PELİT ile ... )

( Meşe ağaçları, elli yaşından önce palamut vermez. )

( KADEHÇİK: Meşe, fındık, gürgen vb. ağaçlarda, meyve sapının genişlemesiyle oluşan ve meyveyi ortasına kadar içine alan küçük kadeh biçimindeki oluşum. )


- MEŞE ile MANTARMEŞESİ/SEZÜ

( ... İLE Mantar katmanı çok gelişen, bir tür meşe. )

( ... cum QUERCUS SUBER )


- MEŞE ile MEŞE[Fars.]

( Misket. İLE Kayıngillerden, üçyüz kadar türü arasında, yaz-kış yapraklarını dökmeyenleri de bulunan, kerstesi dayanıklı bir orman ağacı. | Bu ağaçtan yapılmış olan. )

( Türkiye'de, 18 meşe türü vardır. )

( ... cum QUERCUS )


- MEŞE ile VIRGINIA MEŞESİ[QUERCUS VIRGINIANA]

( Filmlerde görülen yosundan halkalarla süslenmiş olan ağaç. )


- MESEL[Ar.] ile MENKIBE[Ar.]

( Örnek, benzer, nümûne. | Dokunaklı, anlamlı, örnek alınacak söz. | Atasözü. | Eğitici ve ahlâka yararlı olan öykü/masal. İLE Din büyüklerinin ya da tarihe geçmiş ünlü kişilerin, yaşamları ve olağanüstü davranışlarıyla ilgili öykü. )


- MESELE" ile "DAVÂ"


- MESELE ile/ve/değil/||/<>/< MEVZÛ


- MESELE değil/yerine/= SORUN


- MESEMME[Ar.] ile ...

( Deri üzerindeki küçük delikler. )


- MESERRET[Ar. < SÜRÛR] değil/yerine/= SEVİNÇ, ŞENLİK


- MEŞƏ[Azr.] = ORMAN[Tr.]


- MEŞFER[Ar. çoğ. MEŞÂFİR] ile ...

( Sarkık hayvan dudağı. )


- MESFÛ'[Ar.] ile MESFÛH[Ar.]

( Nazar değmiş. İLE Dökülmüş, akıtılmış. | Dağ eteği. )


- MEŞFÛ[Ar.] değil/yerine/= ÖNALIMLIK


- MEŞGALE[Ar.] değil/yerine/= UĞRAŞI/İŞUĞRAŞ

( İŞ, İŞ GÜÇ, UĞRAŞILAN İŞ )


- MEŞGUL OLMAK ile/ve HEMHAL OLMAK


- MEŞGUL OLMAK değil/yerine/= İŞLENMEK/OYALANMAK/UĞRAŞMAK


- MEŞGUL[Ar. < ŞUGL]["gu" uzun okunur] [Ar.] ile MEŞKÛL[Ar.]

( Bir işle uğraşan, iş görmekte olan. | Doldurulmuş, tutulmuş, işgal edilmiş. | Tutuk, dalgın; dolgun. İLE Bileklerine kadar üç ayağı beyaz olan at. )


- MEŞGUL/İYET değil/yerine/= İŞLİ/LİK


- MEŞGUL ile BİŞKÛL

( ... İLE Becerikli, çevik, işe düşkün. | Akıllı. | Güçlü. | Uyanık, tedbirli, ihtiyatlı. | Rastık. )


- MESH[Ar.] ile MESH[Ar.]

( Silme, sığama. | Bir şeyi, elle sığama. | Abdest alırken ıslak eli, başın dört bölümünden bir bölümüne sürme. İLE Şeklini değiştirerek, çirkin bir duruma getirme. )


- MESH/MEDICAL SUBJECT HEADING[İng.] değil/yerine/= TIBBİ KONU BAŞLIKLARI


- MEŞHER[< TEŞHİR] ile ...

( Sergi yeri. - Mekanlar | Sil )


- MEŞHÛM[Ar. çoğ. MEŞÂHÎM] ile MEŞHÛN[Ar.]

( Yürekli, cesur. İLE Doldurulmuş, dolu. )


- MEŞHUR" ile/değil MEŞRÛ


- MEŞHUR ile/ve MÜSELLEM


- MEŞHÛRÂT ile MAKBÛLÂT

( İnsan ile var olanlar arasında ilişki kuran kabûller. İLE İnsan ile Tanrı arasında ilişki kuran kabûller. )


- MEŞİ(Y)(Y)ET[Ar.] ile/ve/> İRÂDE/İSTENÇ[Ar.]

( İrâdeden önce gelir. İLE/VE/> ... )


- MESİH PAŞA CAMİSİ ile MESİH PAŞA CAMİSİ

( Fatih, Yavuz Selim'de, Hırka-i Şerif Camisi yanındadır. İLE Küçük Çamlıca Tepesi'ndedir. )

( 1586'da, Sadrazam Hadım Mehmed Mesih Paşa tarafından yaptırılan Mimar Sinan eseridir. [Mehmed Mesih Paşa Camisi ya da Eski Ali Paşa Camisi adlarıyla da bilinir.] İLE XIX. yüzyılda, Şeyhülislâm Bodrum'lu Ömer Lütfi tarafından. [Bodrumî Camisi adıyla da bilinir.] )


- MESÎH[Ar.] ile MESÎH[Ar. < MESH] ile Mesîh[Ar.]

( Üzerine yağ sürülmüş olan. İLE Başka bir şekle, hayvan kılığına girmiş olan kişi, mesh olunmuş. | Acîbe, garîbe. İLE Hz. Îsâ.[elini sürdüğü hastaların, anında iyileşmesinden kinâye olarak] )


- MEŞÎHAT ile ...

( Şeyhülislâmlık makamı. | Şeyhlik. )


- MESÎL[Ar.] ile MESÎL[Ar. < SEYELÂN] ile MESÎR/E[Ar. < SEYR]

( Benzer. İLE Suyun aktığı, geçtiği yer. İLE Seyir edilecek, gezilecek yer, gezinti yeri. )


- MEŞİME/PLASENTA değil/yerine/= ETENE/SON/DÖLEŞİ

( Memelilerde, ana ile dölüt arasında kan alıp verme işini sağlayan örgen. | Meyya daprağında yumurtacıkların bağlı olduğu bölüm. )


- MEŞÎMÎ[Ar.] ile ...

( Etenliler. PLACENTAIRES[Fr.] )


- MESİR MACUNU ile LERP

( Kuvvet macunu. Afrodizyak. [Manisa'da] İLE Kudret helvası. [Avustralya'da] )


- MESİRE[Ar.] değil/yerine/= GEZİNTİ/DİNLENME YERİ


- MESİRE değil/yerine/= GEZİYER


- MEŞİYET ile/ve/||/<> TEVEKKÜL

( MEŞİYET: Sürekli istenç/irâde. | Belirleyicilik. )


- MEŞK[Ar.] ile MEŞK[Ar.]

( Yazı örneği. | Alışmak, öğrenmek üzere yapılan çalışma, alışma/alıştırma. | Yazı ya da müzik dersi. İLE Tulumdan yapılmış su kabı, saka kırbası. )


- MEŞK ile/ve/<> FASIL


- MESKEN Ü MEDFEN[Ar.] ile ...

( Oturulacak ve gömülecek yer. )


- MESKENET[Ar.] ile MÂZERET[Ar.]

( "Meskenet, mâzeret teşkil eder mi?" )


- MESKENET[Ar.] değil/yerine/= YOKSULLUK

( Miskinlik, beceriksizlik. | Yoksulluk. )


- MESKUB[Ar. < SAKB]["ku" uzun okunur] ile MESKÛB[Ar. < SÜKÛB]

( Delinmiş, delikli, sakb olunmuş. İLE Kalıba dökülmüş, akıtılmış. )


- MESKÛKÂT[< MESKÛK] ile MESKÛK

( Sikke durumuna getirilmiş madeni paralar, akçeler. İLE Kuşku uyandıran, kuşkulu/şüpheli. )


- MEŞKÛL[Ar.] ile MEŞKÛR[Ar. < ŞÜKR]

( Bileklerine kadar üç ayağı beyaz olan at. İLE Şükre, teşekküre değer, beğenilmiş, övülmüş, makbul. )


- MEŞKUL değil/< MEŞGUL[< ŞUGL]["gu" uzun okunur]

( MEŞKÛL[Ar.]: Bileklerine kadar üç ayağı beyaz olan at. DEĞİL Bir işle uğraşan. )


- MESKUM["ku" uzun okunur] ile MESKÛN[Ar. < SÜKÛN]

( Hasta ve yoksul. İLE İçinde, kişinin oturduğu/bulunduğu/yaşadığı yer. | İnsan bulunan, şenlenmiş yer. )


- MESKÛN değil/yerine/= OTURUMLU


- MEŞKÛR[Ar. < ŞÜKR] ile MEMDÛH/A[Ar. < MEDH | çoğ. MEMDÛHÂT]

( Şükre, teşekküre değer, beğenilmiş, övülmüş, makbul. İLE Övülmüş, övülecek, medh olunmuş. )


- MESLEK YÜKSEK OKULU(MYO) ile/ve/değil/yerine/||/<>/> FAKÜLTE


- MESLEK ile/ve HAL


- MESLEK değil/yerine/= İŞGE


- MESLEK ile İŞTİGAL

( ... İLE Uğraşma, ilgilenme, meşgul olma. )


- MESLEK ile/ve MEŞGALE


- MESLEK ile/ve/||/<>/> SEVDÂ

( "Karşılık" alınıyorsa/bekleniyorsa. İLE/VE/||/<>/> "Karşılık" alınmıyorsa/beklenmiyorsa. )


- MESLEKÎ değil/yerine/= İŞGESEL


- MESLEKTAŞ değil/yerine/= İŞGEDEŞ


- MESLÛ'[Ar.] ile MESLÛH[Ar. < SELH]

( Gövdesinde ur bulunan kişi. İLE ... )


- MESMÛ'[Ar. < SEM] ile MESMÛR[Ar.]

( Duyulmuş/işitilmiş, haber alınmış. | Dilenilen, işitilen. İLE Ufak tefek olmasının yanısıra sinirleri güçlü adam. )


- MESNED/SİZ[Ar.] yerine DAYANAK/SIZ


- MESNET/MESNED değil/yerine/= DAYANAK/ORUNÇ


- MESNEVÎ-İ MÂNEVÎ'NİN:
ÖNSÖZÜ(DİBÂCESİ) ile/ve/<> METNİ

( Arapça'dır. İLE/VE/<> Farsça'dır. )


- MESNEVÎ değil MESNEVÎ-İ MANEVÎ


- MESNEVÎ ile/ve RUBÂÎ

( İkili. İLE/VE Dörtlü. )


- MESNÛN ile ...

( Şekillendirilen, fırınlanmamış çamur. | Bilenmiş bıçak/çakı. | Sünnet olan şey.[EMR-İ MESNÛN )


- MESRÂ[Ar.] ile MESRAH[Ar. çoğ. MESÂRİH]

( Gece vakti yola çıkma. İLE Otluk, çayırlık. )


- MEŞREB ile ...

( İÇECEK YER | YARADILIŞ, DOĞA, MİZÂÇ | HUY, AHLÂK | İLÂHİ SUYU TUTACAK KAP | ÇEŞME )


- MEŞREB ile MEZHEB

( Yaradılış, huy. | Davranış biçimi. İLE Bir dinin görüş ve anlayış ayrılıkları nedeniyle ortaya çıkan kollarından her biri. | Öğreti. | [mecaz] Anlayış, görüş. )


- MESREBE[Ar. < MESÂRİB] ile MEŞREBE[Ar. < MİŞREBE][Ar. çoğ. MEŞÂRİB]

( Çayır, mera, otlak. | Göğüsten, karına kadar uzanan kıllı bölge. İLE Maşrapa. )


- Meşrebini söyleme! SUS!!!


- MEŞRÛ MÜDÂFAA:
BİRLİKTE/ORTAK ile/ve/||/<> BİREYSEL/TEK BAŞINA


- MESRÛ'[Ar.] ile MEŞRÛ'/MEŞRÛA[Ar. < ŞER] ile MEŞRÛH/A[Ar. < ŞERH]

( Sar'a hastalığına tutulmuş, sar'alı. kişi. İLE Şeriatın izin verdiği, şer'an caiz olan, şeriata, hukuka/yasaya uygun. İLE Açıklanmış, şerh olunmuş. | Uzun uzadıya anlatılan. )


- MEŞRÛ/İYET(GEÇERLİ/LİK) ile/ve/||/<> TUTARLI/LIK


- MEŞRÛ ve/||/+/<>/> MAKUL ve/||/+/<>/> MASUM

( Tütün[sigara vb.], çevremizdeki en çok maruz kaldığımız ve en sorunlu dayatmalardandır ne yazık ki. Tabii, bizim izin/fırsat vermememiz dışında! )


- MESRÛD[Ar. < SERD] ile MESRÛD[Fars.]

( Söylenilmiş, bildirilmiş, serd olunmuş. İLE Büyü, sihir, efsun. )


- MEŞRÛİYET:
HUKÛKÎ ile/ve/||/<> KANUNÎ


- MEŞRÛİYET ile MEŞRÛTİYET

( Yasanın, kamu vicdanının ve dinin doğru bulduğu. İLE Hükümdarla yönetilen bir ülkede, hükümdarın başkanlığı altında parlamento yönetimine dayanan hükümet biçimi. | Osmanlı döneminde, 1876 anayasasıyla başlayan ve 1918 Mondros Antlaşması'na kadar süren ve I. ve II. Meşrutiyet dönemi adlarıyla anılan süre. )


- MEŞRÛLAŞTIRMA ile KILIFLANDIRMA


- MESRÛR[< SÜRÛR] ile NEŞELİ

( SEVİNMİŞ, NEŞELİ, MEMNUN, ARZUSUNA KAVUŞMUŞ )


- MEŞRUT/ŞARTLI değil/yerine/= KOŞULLU


- MEŞRUTİYET değil/yerine/= KOŞULLULUK


- MESSAGE vs. SUMMON


- MESSAGE vs. TO INVITE


- MESSAGE vs./ ve TO GUIDE

( MESAJ ile/ve YÖNLENDİRME )


- MEŞŞAİLİK ve/<> İŞRÂKİLİK


- MEŞŞÂT[Ar.] ile MEŞŞÂTA[Ar.]

( Tarak yapan, tarakçı. İLE Gelini süsleyen, gelin giysisi yapan kadın. )


- MESSY vs. DIRTY


- MEST[Ar.] ile MEST[Fars. çoğ. MESTÂN]

( Mesh edilen ve üzerine pabuç giyilen, kısa konçlu, hafif ve yumuşak ayakkabı. İLE Sarhoş. )


- MEST ile/ve KAMARÇİN

( Ayağa giyilen. İLE/VE Mest'in üzerine giyilen. )


- MEST ile/ve MESH

( Ayağa giyilen. İLE/VE Bir şeyi el ile sığama. )


- MEŞTÂ/T[< ŞİTÂ | çoğ. MEŞÂTÎ] ile ...

( Kışlak. Kışlıklar, kış mevsiminde barınılacak yerler, şitâ. )


- MESTÛR[Ar. < SATR] ile MESTÛR/E[Ar. < SETR]

( Yazılmış, çizilmiş, satırlanmış. İLE Örtülü, kapalı, gizli. | Açık gezmeyen kadın. )


- MESTÛRE[Ar. < SETR] ile MESTÛRE[Ar.]

( Örtülü, kapalı, gizli. | Açık gezmeyen kadın. İLE Tanıkları gizli olarak, temize çıkarmak üzere, yargıç tarafından ait oldukları makama yazılan yazı. )


- MESÛD ile SÜRÛRÎ


- MESUL MÜDÜR değil/yerine/= SORUMLU YÖNETÇİ


- MESÛL(İYET)[Ar.] yerine SORUMLU(LUK)


- MESUL/İYET değil/yerine/= SORUMLU/LUK


- MESÛL ve/||/<>/> MESÛD


- MEŞÛM[Ar.] ile MEŞ'ÛM[Ar. çoğ. MEŞÂİM] ile MEŞ'ÛN[Ar.]

( Gövdesi benekli kişi. | Şomi, meş'um. İLE Uğursuz. İLE Dağınık saç. )


- MESUT/BAHTİYAR değil/yerine/= MUTLU/KIVANÇLI


- MESUT/MESUD[Ar.] değil/yerine/= MUTLU


- MEŞVERET[Ar.] değil/yerine/= DANIŞMA

( Danışma, bir iş üzerinde konuşma. )

( CONSULTATION )


- MET değil/yerine/= KABARMA


- META OL(A)MAYANLAR:
TOPRAK ve/||/<>/> EMEK ve/||/<>/> PARA


- META:
ÖTE ile/ve/değil ÜST


- METÂ'[Ar.] ile MENFA'AT[Ar.]


- META[Ar.] ile METÂ'[Ar. < EMTİA]

( Öte. [Fr. QUAND, QUANDO] İLE Satılacak mal/eşya. | Elde bulunan varlık, sermaye. )


- META ile/ve/||/<> HAYALÎ META

( Dönüşümdeki ürün. İLE/VE/||/<> Emek. )


- META ile/ve/||/<> PARA ile/ve/||/<> SERMAYE


- META ile TRANSANDANT


- METAANALİZ/META-ANALYSIS[İng.] değil/yerine/= TOPLU ÇÖZÜMLEME


- METÂBİ'[Ar. < MATBAA] ile METÂBİH[Ar. < MATBAH]

( Basımevleri, matbaalar. İLE Mutfaklar. )


- METABOLİK/METABOLIC[İng.] değil/yerine/= ÖZÜMLEME-YADIMLAMA (İLİŞKİLİ)


- METABOLIT/METABOLITE[İng.] değil/yerine/= ARA ÜRÜN


- METABOLİZMA/METABOLISM[İng.] değil/yerine/= ÖZÜMLEME-YADIMLAMA


- METAFİZİK (ŞARTLAR) ile/ve FELSEFE-BİLİM


- METAFİZİK FİZİK


- METAFİZİK GÜVENLİK ile/ve METAFİZİK BUNALIM

( Kişinin, kendine soru sormaya başlamasıyla devreye girer. )


- METAFİZİK:
DEVİNGEN OLMAYAN ile/ve/<> MADDEYE BULAŞMAYAN


- METAFİZİK:
FİZİK ÖTESİ ile/ve/değil/||/<>/< SONRASI


- METAFİZİK:
İÇKİN ile/ve/||/<>/> AŞKIN ile/ve/||/<>/> İLİŞKİSEL


- METAFİZİK:
PLATON'DA ile/ve/||/<>/> ARISTOTELES'TE ile/ve/||/<>/> YENİ PLATONCULUK'TA ile/ve/||/<>/> LEIBNIZ'DE ile/ve/||/<>/> MODERN DÖNEMDE


- METAFİZİK/DİN ile/ve/||/<> BİLİM

( Saltık. İLE/VE/||/<> Aşkınlık. )

( İçeriği baştan belirli olan tek alan. İLE/VE/||/<> ... )


- METAFİZİK/METAPSYCHICS[İng.] değil/yerine/= FİZİK ÖTESİ


- METAFİZİK değil/yerine/= DOĞAÖTESİ/ÖTEDOĞA


- METAFİZİK ile/ve/||/<> FİZİK ile/ve/||/<> ANLAM


- METAFİZİK ile/ve/değil/||/<>/< KURUNTU/VEHİM


- METAFİZİK ile/ve/||/<> MATEMATİK ve FİZİK

( İLM-İ ALÂ ile/ve/||/<> İLM-İ EVSÂT ve(/ile/ve/||/<>) İLM-İ EDNÂ )

( MANTIK - ÂLET İLMİ )

( Hareketsiz ve zihinde bağımsız. İLE/VE/||/<> Hareketsiz ve zihne bağımlı. İLE/VE/||/<> Hareketli ve zihinde bağımsız. )

( METAPHYSICS vs. MATHEMATICS vs. PHYSICS )


- METAFİZİK ile MECAZ


- METAFİZİK ile MİSTİK


- METAFİZİK ile MİSTİSİZM

( METAPHYSICS vs. MYSTICISM )


- METAFİZİK <> OLUMSALLIK/RASTLANTI <> FİZİK

( Olanaklı kılan. < OLUMSALLIK/RASTLANTI > Olanaklı kılınan. )


- METAFİZİK ile/ve/<> ONTOLOJİ ile/ve/<> EPİSTEMOLOJİ ile/ve/<> BİLİNÇ ile/ve/<> SÖZCÜK


- METAFİZİK ile/ve TEOLOJİ


- METAFİZİK ile VARLIKBİLİM

( METAPHYSICS vs. ONTOLOGY )


- METAFİZİKSEL GÖNDERME ile/ve/||/<> TEMELLENDİRİLEBİLME


- METAFOR/METAPHOR[İng.] değil/yerine/= EĞRETILEME


- METAFOR ile ANALOJİ

( Bir şeyi, bir şeyden, başka yere "taşımak/ilişkilendirmek". İLE Aynı düşünme biçimiyle başka bir şeyi benzer kılmak. )


- METAFOR ile METAMORFOZ

( METAPHOR vs. METAMORPHOSIS )


- METÂİB[Ar.] ile METÂİB[Ar. < MET'ABE] ile METÂLİB[Ar. < MATLAB]

( Seçilmiş, güzel şeyler. İLE Uğraşlar, meşakkatler, yorgunluklar. İLE İstenilen, talep edilen şeyler. )


- METAKOGNİTİF değil/yerine/= ÜST BİLİŞ


- METAL AŞINIMI/KOROZYONU ile/ve/<> SOĞUK UC AŞINIMI/KOROZYONU

( METALLIC CORROSION vs./and/<> COLD-END CORROSION )


- METAL KAŞIK ile/yerine TAHTA KAŞIK


- METAL[Fr. < Yun.] ile AMETAL[Fr.] ile YARI METAL ile SOYGAZ/ASALGAZ

( Yüksek ısı ve elektrik iletkenliği olan, ağır, sert, parlak, haddeden çekilebilir, [biçim değiştirmeye yatkın] ve katyon oluşturma eğilimi gösteren öğeler. Oksijenli bileşimiyle çoğunlukla bazik oksitler veren madde, maden. | Dizgi makinelerinde, satırları oluşturmak için ergitilen antimon ve kurşun alaşımına verilen ad. İLE Metal olmayan öğeler.[klor, fosfor, oksiyen] İLE ... İLE ... )

( * Tel ve levha durumuna getirilebilir.
* Isı ve elektriği iyi iletir.
* Parlaktır.
* Oda koşullarında, katıdır.[Cıva dışında]
* Atomik yapıdadır.
* Kendi aralarında bileşik yapmazlar, alaşım oluşturur.
* Ametallerle iyonik bağ yapar.
* Bileşik yaparken, elektron vererek, + yüklü [katyon] oluşturur.
* Son yörüngelerindeki elektron sayısı [değerlik elektron sayısı] 1, 2 ya da 3'tür.

İLE

* Tel ve levha durumuna getirilemez.
* Isı ve elektriği iyi iletmez.
* Mattır.
* Oda koşullarında, katı, sıvı ve gaz durumdadır.
* Molekül yapıdadır.
* Kendi aralarında kovalent bağlı bileşik yaparlar.
* Metallerle iyonik bağ oluşturur.
* Elektron alarak, - yüklü [anyon] oluşturur.
* Son yörüngelerinde, elektron sayısı [değerlik elektron sayısı] 5, 6 ya da 7'dir.
* Periyodik cetvelin sağında bulunur.

İLE

YARI METAL
...

İLE

* Oda koşullarında, hepsi gaz durumundadır.
* Kararlı yapıya sahiptir, kimyasal etkileşime girmez.
* Bileşik oluşturmaz.
* Tek atomludur.
* Erime ve kaynama noktaları çok düşüktür.
* Son yörüngelerinde, 8 elektron bulundurur.[Helyum dışında]
* Işığı geçirir.[Saydamdır]
* Isı ve elektriği iletmez.
* Periyodik cetvelin 8A öbeğinde bulunur.
)


- METAL[Fr. < Yun.] ile METHAL[Ar.]

( ... İLE Bir yapının giriş yeri, giriş. | Bir kitabın giriş bölümü. | Giriş. )


- METAL ile ALAŞIM

( Yüksek ısı ve elektrik iletkenliği olan, ağır, sert, parlak, haddeden çekilebilir, [biçim değiştirmeye yatkın] ve katyon oluşturma eğilimi gösteren öğeler. İLE En az bir bileşeni metal olan iki ya da daha fazla öğenin birlikte eritilmesi sonucunda oluşan, metalik özellikleri saf bir metalden farklı olan katı karışım. )

( METAL vs. ALLOY )

( LE MÈTAL avec ALLIAGE )

( METALL mit LEGIERUNG )


- METAL ile/ve/<> MISKALA[Ar.]

( ... İLE/VE/<> Metal parlatmaya yarar aygıt. | Bambu mızıka benzeri eski bir müzik aracı. )


- METAL ile SİDERİSMUS

( ... İLE Taşların/nesnelerin, insan/lar üzerindeki (olası) etkileri/etkileşimleri. [İng.][A name given by the believers in animal magnetism to the effects produced by bringing metals and other inorganic bodies into a magnetic connection with the human body.] | Bazı sinirsel hastalıklarda deri üzerinden madeni levya uygulanması esasına dayanan iyileştirme yöntemi, metal tedavisi. )


- METÂLİB ile/ve/+/||/<>/> MEZÂHİB

( İstenilen şeyler. İLE/VE/+/||/<>/> Tutulan yollar. )


- METALİK/METALOİT[Fr.] değil/yerine/= MADENSEL


- METALLERDE:
ALKALİ ile/ve/||/<> TOPRAK ALKALİ ile/ve/||/<> GEÇİŞ METALLERİ ile/ve/||/<> TOPRAK ile/ve/||/<> KARBON ile/ve/||/<> AZOT ile/ve/||/<> OKSİJEN ile/ve/||/<> HALOJENLER ile/ve/||/<> SOY GAZLAR

( image )


- METALURJİ değil/yerine/= METALBİLİM


- METAMORFOZ[Fr. < Yun.] değil/yerine/= BAŞKALAŞMA


- METAMORFOZ/METAMORFİZM değil/yerine/= BAŞKALAŞIM/BAŞKALAŞMA


- METAMORFOZ/METAMORPHOSIS[İng.] değil/yerine/= BAŞKALAŞIM


- METAMORPHISM vs. ALTERATION


- METAMORPHISM vs. DEVELOPMENT


- METAN[Fr. < Yun.] değil/yerine/= BATAKLIK GAZI

( Çürümekte olan karbonlu maddelerden çıkan, havada sarı bir alevle yanan, renksiz bir gaz.[CH4] )


- METÂNET[Ar.] değil/yerine/= DAYANIKLILIK

( Dayanıklılık, güçlü olma, metin olma, sağlamlık, muhkemlik. )


- METANET değil/yerine/= DAYANIKLIK/SAĞLAMLIK


- METAPHOR vs. METAMORPHOSIS


- METAPHYSICS vs. MATHEMATICS vs. PHYSICS


- METAPHYSICS vs. MYSTICISM


- METAPHYSICS vs. ONTOLOGY


- METAPLAZİ/METAPLASIA YOZ[İng.] değil/yerine/= DÖNÜŞÜM



(3/6)

FaRkLaR'ın devamı için burayı tıklayınız...
( Click here to see further differences!... )




Bu sayfa 01 Ocak 2024 itibariyle 193 kez incelenmiş/okunmuştur.