Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin!

Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim

M'LERDE

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA VE FARKINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)



Bugün[ 17 Mayıs 2024 ]
itibariyle 4467 başlık/FaRk ile birlikte,
4896 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.

(4/6)


- METAPSİŞİK/PARAPSİŞİK değil/yerine/= ÖTEYİNCİLİK/ÖTEYİNSEL


- METASTATİK/METASTATIC[İng.] değil/yerine/= SIÇRAMALI, YAYILIMLI


- METASTAZ[Fr.] değil/yerine/= YAYILMA/SIÇRAMA


- METASTAZ/METASTASIS[İng.] değil/yerine/= SIÇRAMA


- METAZORİ[Fr. < Yun.] değil/yerine/= ZORLA


- METELİK[Fr. < Yun.]

( İlk kez 1828'de basılmış, on para değerindeki bakır sikke. [Sultan Reşat zamanında basılan son metelik nikeldir] )


- METELİKSİZ/ZÜĞÜRT/KOKOZ[argo] değil/yerine/= PARASIZ


- METEOR/İT ile ASTEROID

( Geceleri gökyüzünde ateş küresi ya da akan yıldız şeklinde görülen madde. [Yeryüzüne çarpanlarına göktaşı/meteoroit denir] İLE ... )


- METEOR ile METEOROİT


- METEOROLOG değil/yerine/= KALIKBİLİCİ/KALIKBİLİMCİ


- METEOROLOJİ[Fr. < Yun.] değil/yerine/= KALIKBİLİM/HAVABİLGİSİ

( Havayuvarı içinde oluşan sıcaklık değişmelerini, yel, yıldırım, yağmur, dolu gibi olayları inceleyen fizik dalı. )


- METEOROLOJİ[Fr. < Yun.] ile METROLOJİ

( Kalıkbilim, hava [durumu] bilgisi. İLE Ölçübilim. )


- METEOROLOJİK değil/yerine/= KALIKBİLİMSEL/KALIKSAL


- METEROLOJİ" değil METEOROLOJİ


- METFUN[Ar.] değil/yerine/= GÖMÜLÜ

( Gömülmüş olan. )


- METH(İYE)/MEDİH[Ar.]/SENÂ[Ar.]/SİTAYİŞ[Fars.] değil/yerine/= ÖVME/ÖVGÜ

( [>< KADH/ZEMM] )


- METHETMEK değil/yerine/= ÖVMEK


- METHOD vs. FACULTY


- METHOD vs. LOGY


- METHOD vs. PROCESS


- METHOD vs. THE METHOD WITHOUT METHOD


- METHOD vs. WAY


- METHOD vs./and QUESTION


- METHOD vs./and WAY


- METİKEŞ ile ...

( Mozambik'in para birimi. )


- METİL/LENME ve/>< ASETİLASYON

( DNA bozulumu. VE/>< Soğan, sarımsak, tarçın ve baharat kullanımı. )


- METİN OKUMALI KONUŞMADA:
"AŞAĞIDA" değil BİRAZ/AZ SONRA


- Metîn ol! sonra KONUŞ!!!


- METİN:
YAZINSAL/EDEBÎ ile/ve/||/<> BİLİMSEL


- METİN[Ar. < METN]/TEKST/TEXT[İng.] değil/yerine/= ÖRÜT


- METÎN/E[Ar. < METÂNET] ile METN[Ar. < MÜTÛN]

( Sağlam, dayanaklı, metânetli. İLE Bir yazıyı, şekil ve noktalama özellikleriyle birlikte oluşturan sözcüklerin tümü. )


- METİN/METANETLİ değil/yerine/= DAYANIKLI/SAĞLAM


- METİN ile/ve FİKİR

( TEXT vs./and IDEA )


- METİN ve HOCA

( Hangi metin ve hangi hocadan ders alındığı önemlidir. )


- METİN ile/ve METNİN KUTSALLAŞ(TIRIL)MASI


- METÎN ile ŞERH


- METİN ile/ve/= SÖZLÜK


- METİN ve/<> YAPI

( Bilim, felsefe ve sanattaki yetkin yapıt. VE/<> Mimarlıktaki metin. )


- METİSİLİN &gt;&lt;/&lt;&gt; STAFİLOKOK

( Penisilinin yarı-sentetik analogu olan, beta-laktam sınıfı bir antibiyotik. >

( METICILLIN/METHICILLIN >


- Metni KONUŞ!!!


- Metnî KONUŞ!!!


- METODİK/METOTLU değil/yerine/= YÖNTEMLİ


- METODOLOJİ/K değil/yerine/= YÖNTEMBİLİM/SEL


- METODOLOJİ/METHODOLOGY[İng.] değil/yerine/= YÖNTEM BİLİMİ


- METODOLOJİ değil/yerine/= YÖNTEMBİLİM


- METODOLOJİK/METHODOLOGICAL[İng.] değil/yerine/= YÖNTEM BİLİMSEL


- METOT(/D) değil/yerine/= YÖNTEM


- METOT/METHOD[İng.] değil/yerine/= YÖNTEM


- METRAJ[Fr.] ile METRİK[Fr. < Yun.]

( Bir nesnenin, metre olarak uzunluğu. İLE Metre ya da metreyi temel alan ölçülerle ilgili. )


- METRE[Fr.] ile/ve/||/<>/> MEZURA[İt.]/MEZÜR[Fr.]

( Yer meridyen çemberinin kırk milyonda biri olarak kabul edilen, 100 cm'lik temel uzunluk ölçüsü birimi. | Genellikle desimetre, santimetre, milimetrelere bölünmüş ölçü aracı. İLE/VE/||/<>/> Terzilikte, ölçü almakta kullanılan, genellikle 1.5 m. uzunluğunda şerit metre. )


- METRE[Fr./İng.] ile/ve/||/<>/> TELEMETRE[Fr./İng.]

( Yer meridyen çemberinin kırk milyonda biri olarak kabul edilen, 100 cm'lik temel uzunluk ölçüsü birimi. | Genellikle desimetre, santimetre, milimetrelere bölünmüş ölçü aracı. İLE/VE/||/<>/> İki nokta arasındaki uzaklığı ölçmeye yarayan gereç. | Uzaklık gösteren değerlerin aktarılmasına yarayan araç. | Fotoğraf makinelerinde, çekimi yapılacak nesneye olan uzaklığı belirterek bunun ayarını yapan düzen. )


- METRE[m] ile/||/<>/> KİLOMETRE[km]

( Yer meridyen çemberinin kırk milyonda biri olarak kabul edilen, 100 cm'lik temel uzunluk ölçüsü birimi. | Genellikle desimetre, santimetre, milimetrelere bölünmüş ölçü aracı. İLE/||/<>/> 1.000 metrelik uzunluk ölçü birimi. )


- METREKÜP değil STER[Fr. < Yun.]

( ... DEĞİL Yığın durumundaki yakılacak odun için kullanılan, bir metreküpe eşit, oylum ölçüsü. )


- METRES ile KUMA

( Kendi bildiğin. İLE Herkesin bildiği. )


- METRİK GEOMETRİ ile KONUM GEOMETRİSİ


- METRO/POLİTEN ile/<> TREN

( Bir devletin ya da bir ülkenin anakentine ilişkin. | Kentiçi yeraltı treni. İLE/<> ... )


- METROBÜSLERDE:
BULAŞIM değil/yerine ULAŞIM


- METROLOJİ ile ÖLÇÜMBİLİM

( Ölçüm bilimi. )


- METRON ile METRONOM[Fr. < Yun. METRON: Ölçü. NOMOS: Yasa.]

( Ölçü. | Sıvı ölçer. İLE Bir müzik parçasının, hangi hızla çalınması gerektiğini gösteren aygıt. )


- METROPOL/MEGAPOL[Fr., İng.] ile/ve ANAKENT/BÜYÜKŞEHİR


- METROPOLİT[Fr. < Yun.] değil/yerine/= ...

( Ortodoksların Patrik'ten sonra gelen ve bir bölgenin din işleriyle uğraşan din adamı. )


- METRUK[Ar.] değil/yerine/= TERK EDİLMİŞ


- METRÛK ile BATTAL

( Terk edilmiş, bırakılmış, kullanılmasından vazgeçilmiş. İLE İşe yaramaz, kullanılmaz. | Alışılmış olandan büyük. )


- MEVÂD-ÜL AKLÎSE değil/yerine/= TASIMIN/KIYASIN NESNELERİ[MADDET-ÜL KIYAS]


- MEVÂHÎB[Ar. < MEVHÛB < VEHB] ile MEVÂHİB[Ar. < MEVHİBE]

( Verilmişler, hibe olunmuşlar, ihsân edilmişler. İLE Bahşişler, ihsanlar. )


- MEVÂİD[Ar. < MÂİDE] ile MEVÂİD[Ar. < MEV'İD] ile MEVÂİD[Ar. < MEV'ÛD/MÎÂD]

( Sofralar. İLE Söz verilen yerler, söz vermeler, vaidler. İLE Va'd olunmuş şeyler. | Belirli, muayyen şeyler. | Belirli zamanlar. )


- MEVÂKIT[Ar. < MEVKIT] ile MEVÂKİT[Ar. < MÎKAT]

( Önceden belirtilmiş zamanlar. İLE Bir iş için belirlenen vakitler. | Hacıların, ehrâma büründükleri yerler. )


- MEVÂLÎ[Ar. < MEVLÂ] ile MEVÂNİ'[Ar. < MÂNİ'/MÂNİA]

( Mevleviyet payesine ulaşmış olan âlimler. | Köleler. İLE Engeller, mânîler. )


- MEVÂLÎD-İ SELÂSE ile ...

( Maden, bitki, hayvan olmak üzere doğanın üç âlemi (ve bilimi). )


- MEVÂLİD[Ar. < MEVLİD] ile MEVÂLÎD[Ar. < MEVLÛD]

( Doğulan yerler, mevlitler. İLE Yeni doğmuş bebekler. | Mevcutlar. )


- MEVÂNÎ-İ HİSSİYE[Ar.] ile MEVÂNÎ-İ ŞER'İYE[Ar.]

( [eskiden] Küçüklük ya da zararlı hastalık gibi nedenler ile eşlerin birlikte olmalarına engel olan durumlar. İLE [eskiden] Kadın ile kocadan birinin, hac için ihrâma girmesi, oruçlu olması, namazda bulunması ve kadının âdet/hayz ve nifâs durumunda olması gibi durumlar.[Eşlerin birlikte olmasına engeldir.] )


- MEVÂSIK[Ar. < MEVSİK, MÎSÂK] ile/= MEVÂSÎK[Ar. < MÎSÂK, MEVSÛK]

( Yeminler, sözleşmeler. İLE/= Yeminler, sözleşmeler, mevâsık. )


- MEVÂTÎ[Ar. < MEVTÎ] ile MEVÂTÎ[Ar.]

( Ayak basılan yerler. İLE Cansız şeye özgü, cansızlarla ilgili. | İşlenmemiş toprağa özgü. )


- MEVCÛD[Ar.] ile KÂİN[Ar.]


- MEVCUD ile/ve/değil/||/<>/< HALK


- MEVCÛD ve/||/<>/> İCÂD

( Varolanlar olmadan, türetme[/icâd] olmaz. )

( İnsan. VE/||/<>/> Ürettikleri/üretilenler. )


- MEVCUD ile/ve/değil MÜTEAYYİN

( Varolan. İLE/VE/DEĞİL Meydanda olan, meydana çıkan, belirli. Göze konu olan. )


- MEVCUD ile/ve/değil MÜTEHAYYİZ

( Varolan. İLE/VE/DEĞİL Yer kaplayan. )


- MEVCUD ile/ve/<>/= ŞEY


- MEVCUT ile/değil GEÇERLİ

( EXIST vs./and VALID )


- MEVCUT ile HÂDİS

( EXIST vs. BEING )


- MEVCUT ile ZÂHİR


- MEVDUAT[Ar.] değil/yerine/= YATIRIM

( Belirli bir süre sonunda ya da istenildiğinde geri alınmak üzere, bankalara yatırılan para. )


- MEVEDDET[Ar.] ile/ve/||/<> HUB[Ar.]

( Kişiye özgü sevgi. İLE/VE/||/<> Sevgi. )


- MEVHUM-U MUHÂLİF değil MEFHUM-U MUHÂLİF


- MEVHÛM[Ar. < VEHM] ile MEVHÛN[Ar.]

( Aslı yokken, zihinde kurulmuş olan, kuruntuya dayanan, vehm olunmuş. İLE Arık, zayıf kişi. )


- MEVKİ ile/ve MEVZİ


- MEVKUT[Ar.]/PERİYODİK[Fr., İng.] değil/yerine/= DÖNEMSEL/SÜRELİ


- MEVLÂ[Ar.] ile VELÎ[Ar.]


- MEVLÂ ile Mevlâ

( İye, sahip. İLE Tanrı. )


- MEVLÂNÂ[Ar.] ile Mevlânâ Muhammed Celâl-üd-dîn-i Rûmî[Ar.]

( "Efendimiz" anlamınadır. | Bazı ilim bireylerinin ve şeyhlerinin takma adı. | "Hazret" anlamına kullanılan bir hitap. İLE ... )


- MEVLÂNÂ ile HZ. MEVLÂNÂ (CELÂLEDDİN RÛMÎ)


- MEVLÂNÂ ile/ve İBN ARABÎ

( Şiir. İLE/VE Nesir/Düzyazı. )

( Lâfz-ı Mevlânâ'dan, Zât-ı Mevlâ'dır garaz. )


- MEVLÂNÂ ve SELAHATTİN ZERKÛNÎ


- MEVLÂNÂ ile/ve/<> ŞEMS


- MEVLANEKAPI değil MEVLÂNÂKAPI (KIRMIZILAR KAPISI, YENİKAPI)


- MEVLEVÎ/MEVLEVİYE[Ar.] ile MEVLEVİYE/T[Ar.]

( Mevlâya mensup. | Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî'nin tarikati, yolu ve bu tarikatten olan kişi. İLE Mevlevîlik. | Mollalık. | Müderrislikten sonraki ilmiye pâyesi. )


- MEVLİD[< VELÂDET] ile ...

( İNSANIN DOĞDUĞU YER | DOĞMA, DÜNYAYA GELME | DOĞULAN ZAMAN | HZ. MUHAMMED'İN DOĞUMUNU ANLATAN MANZUM ESER )


- MEVLİD[Ar. < VELÂDET | çoğ. MEVÂLİD] ile MEVLÛD[Ar. < ELÂDET | çoğ. MEVÂLİD]

( Kişinin doğduğu yer. | Doğma, dünyaya gelme. | Doğulan zaman. | Hz. Muhammed'in doğumunu anlatan manzum eser.[en yaygın olanı, Süleyman Çelebi'nin yazdığı kitaptır.] İLE Yeni doğmuş bebek. | [galat] Mevlid. )


- MEVLİD[Ar. < VELÂDET | çoğ. MEVÂLİD] ile MEVRİD[Ar. < VÜRÛD | çoğ. MEVÂRİD]

( Kişinin doğduğu yer. | Doğma, dünyaya gelme. | Doğulan zaman. | Hz. Muhammed'in doğumunu anlatan manzum eser.[en yaygın olanı, Süleyman Çelebi'nin yazdığı kitaptır.] İLE Varılacak yer/yol. )


- MEVLİD ile MİRÂCİYE

( VESİLETÜN NECÂD ile ... )


- MEVLÛD[< VELÂDET]:
YENİ DOĞMUŞ (ÇOCUK)


- MEVSİM[Ar.] ile/ve/||/<> FASL[Ar.]

( Yılın dört bölümünden her biri. | Bir şeyin belirli zamanı. İLE/VE/||/<> Ayrıntı, ayırma, ayrılma. | Kesme, kesinti, bölüm. | Sonuçlandırma, halletme. | Aleyhte bulunma, birini çekiştirme. | Bir kitabın ya da tiyatro oyununun başlıca bölümlerinden her biri. | Sözcükler, düzenlemeler, tümceler arasında bağlantı edatı bulunmadan yazı yazma yöntemi. | Bir defada çalınan peşrev, şarkı vb. | Dört mevsimden biri. | Bir bestekârın, aynı makamdan bestelediği iki beste ile iki semai. | Türk müziğinde klasik bir konser programı. | İki yüzeyin birleşmesinden oluşan çizgi. | Eklem, gövdenin oynak yerleri. )


- MEVSİM/SEZON[Fr., İng. < SEASON] değil/yerine/= YILYÜZÜ/SÜREM


- MEVT-İ EBYED ile/ve MEVT-İ AHMER ile/ve MEVT-İ AHTER ile/ve MEVT-İ ESVED

( BEYAZ ÖLÜM ile/ve KIRMIZI ÖLÜM ile/ve YEŞİL ÖLÜM ile/ve SİYAH ÖLÜM )

( Yeme-içmeyi tutmak/kesmek. İLE/VE Şehveti tutmak/kesmek. İLE/VE Dış görünüşe önem vermemek. [hem başkalarının, hem de kendinin] İLE/VE Halkın arasına karışmak. [TERK-İ TERK] )


- MEVT-İ TABİÎ ile/ve MEVT-İ İRÂDÎ

( ... İLE/VE Ölmeden önce "ölmek". )

( Dirimsel/biyolojik. İLE/VE Anlamsal/manevi. )


- MEVT ile/ve/değil/||/<>/< FEVT

( Kişilerin/toplumun huzurundan kaybolmak. İLE/VE/DEĞİL/<>/< Allah'ın huzurundan kaybolmak. | Bir daha ele geçememek üzere kaybetme, elden çıkarma, kaçırma. )

( Geçmiş. İLE/VE/DEĞİL/<>/< Gelecek. )

( Matem. İLE/VE/DEĞİL/<>/< Hüzün. )

( Ayrılık, ölümden beterdir. )

( Fevt, mevt'ten daha zordur.
[Kaybedecek olduğunu bilmek, kaybetmekten daha zordur.] )


- MEVTÂ[Ar. < MEYT, MEYYİT] ile MEVTÂ'[Ar.]

( Ölüler, ölmüşler. İLE Ayağın bastığı yer. )


- MEVTÎ[Ar. çoğ. MEVÂTÎ] ile MEVKÎ

( Ayak basılan yerler. )


- MEVZİ'[Ar. < VAZ | çoğ. MEVÂZİ'] ile MEVZİÎ[Ar.]

( Bir şey konulacak yer. İLE Bir yere özgü, bir yerde olan, sınırı dar, yayılmamış, mahallî. )


- MEVZİLENME değil/yerine/= KONUŞLANMA


- MEVZU - MAHMUL - ZAMAN - MEKÂN - İZÂFET - KUVVE - FİİL - CÜZ - KÜLL - ŞART


- MEVZU BAHİS değil/yerine/= SÖZ KONUSU


- MEVZÛ'[Ar. < VAZ] ile MEVZÛ'[Ar.]

( Konulmuş, vaz olunmuş. | İşlemekte olan, geçer olan. | Doğru olmayan, uydurma, sonradan düzme. İLE Konu. )


- MEVZÛ' ile/ve/+ MAHMÛL

( Konu. İLE/VE/+ Yüklem )


- MEVZÛ'NUN NİCELİĞİ ile MAHMÛL'ÜN NİCELİĞİ


- MEVZÛ[Ar.] değil/yerine/= KONU


- MEVZÛ + GÂYE


- MEVZÛ değil/yerine/= KONU


- MEVZÛA[Ar. < VAZ] ile MEVZÛA[Ar.]

( Mevzû'nun müennesi. İLE [felsefe] Konut, postula. [İng./Fr. POSTULAT] )


- MEVZUAT[Ar.] değil/yerine/= KONUDAM/KONULAKLAR

( Bir ülkede, yürürlükte olan yasa, tüzük, yönetmelik vb.'nin tümü. )


- MEVZUBAHİS[Ar.] değil/yerine/= SÖZ KONUSU


- MEY'[Ar.] ile MEY[Ar.] ile MEY[Ar.]

( Eriyip akma. İLE Doğu Anadolu'da kullanılan bir tür küçük zurna. İLE Şarap, içki. )


- MEY'A[Ar.] ile MEY'A/T[Ar.]

( [bitkibilim] Karagünlük. İLE Bir şeyin, tazelik zamanı. | Yere dökülen nesnenin akıp gitmesi. )


- MEY'DE:
ANA MEY ile/ve ORTA MEY ile/ve CURA MEY


- MEYÂMİN[Ar. < MEYMENET] ile MEYÂMÎN[Ar. < MEYMÛN]

( Bereketler, uğurlar, mutluluklar. İLE Bereketliler, uğurlular, kutlular. )


- MEYAN KÖKÜ ile MERCAN KÖŞKÜ


- MEYAN ile MEYAN/MEYANKÖKÜ ile MEYAN[Fars.]

( Şarkıların üçüncü dizesi. İLE Fasulyegillerden, tatlı olan toprakaltı bölümleri tıpta kullanılan, çok yıllık, otsu bir bitki. İLE Ara, orta. )

( ... cum GLYCYRRHIZA GLABRA cum ... )


- MEYÂSİR[Ar. < MEYSERE] ile MEYÂSÎR[Ar. < MEYSÛR/E < YÜSR | çoğ. MEYSÛRÂT] ile MEYÂZİR/MEÂZİR[Ar. < Mİ'ZER]

( Zenginlikler. | Sol kanatlar/cenahlar. Ordunun sol kanadı. İLE Kolaylanmış, kolaylatılmış, kolay. İLE Güzel eserler, nişanlar, izler. )


- MEYDAN OKUNAMAZLAR:
YEL ve/||/<> SÖZLÜK ve/||/<> MASUM/SEVGİ


- MEYDÂN[Ar.] ile MEY-DÂN[Ar.]

( Geniş, açık, düz yer/alan. | Yarışma/karşılaşma yeri. | Ortaklık. | Âyin yeri. | Fırsat, olanak. İLE Şarap kabı. )


- MEYDAN ile ...

( GENİŞ, AÇIK, DÜZ YER | ÂLEM | SEMÂHÂNE. Bir tekkede dervişlerin oturup sohbet ettikleri salon. | KÂİNÂT )


- MEYDAN ile/ve/değil ALAN/SAHA

( FORUM: Büyük meydan. )


- MEYDAN ile/ve CAMİ/KÜLLİYE

( Batıda/Avrupa'da. İLE/VE Anadolu'da/Osmanlı'da/İslâm'da. )


- MEYDAN ile/ve/||/<> PAZAR

( Büyük pazarların kurulduğu yer. İLE/VE/||/<> Küçük pazarlar. )


- MEYDAN = TEVHİDHÂNE


- MEYDANSAZI ile ...

( Telli bir çalgı. )


- MEYHANE değil/yerine/= ÇAKIREVİ


- MEYHÂNE ile KABARE

( ... İLE Çeşitli gösterilerin yapıldığı eğlence yeri. | Meyhane. )


- MEYHÂNE ile/ve/değil KOLTUKALTI MEYHÂNESİ


- MEYİL[Ar.] değil/yerine/= EĞİM


- MEYİL değil/yerine/= EĞİM/EĞİKLİK/AKINTI


- MEYL[Ar.] ile MEYD[Ar.]


- MEYL[Ar.] ile MEYEL[Ar.]


- MEYL/TEMÂYÜL ile/ve/> HAREKET

( Hareketten önceki ilk durum, hareketin başlangıcı. İLE/VE/> ... )


- MEYL ile MEYL-İ ZÂTÎ

( ... İLE Anlamın, nesne olarak ortaya çıkmak istemesi. )


- MEYL ve/> MUHABBET ve/> AŞK ve/> BULMAK VE OLMAK

( MÜEBBED MUHABBET )


- MEYL ve MUHABBET ve EHİL


- MEYMENE[Ar.] ile MEYMENET[Ar. < YÜMN | çoğ. MEYÂMİN][>< NÜHÛSET]

( Ordunun sol kanadı/cenahı. İLE Bereket, mutluluk/saadet, uğurluluk. )


- MEYVE KILIFI/KABUĞU, PERİKARP = GILÂF-I SEMERÎ = PÉRICARPE


- MEYVE KURUSU ile/değil ÇİR

( ... iLE/DEĞİL Kayısı, erik, zerdali gibi meyvelerin kurusu. )


- MEYVE VERME = NAZC-İ SEMERE = FRUCTIFICATION, MATURATION


- MEYVE YARASASI ile DEV ALTINİBİKLİ YARASA

( ... İLE Filipin yağmur ormanlarında yaşarlar. )

( ... İLE Kanatları, 2 m. kadar açılmaktadır. )

( ... ile | )

( FLYING FOX vs. GIANT GOLDEN-CROWNED FLYING FOX )

( PTEROPUS EDULIS cum ACERODON JUBATUS )


- MEYVE/Sİ ile/ve/değil ÜRÜN/Ü


- MEYVE değil ÇİÇEK

( İncir, ağacın meyvesi değil çiçeğidir. )


- MEYVE ile HIŞIR

( ... İLE Olmamış meyve.[Daha çok, kavun, karpuz için kullanılır.] | Coşkunluk gösteren, yaramaz kişi. | Aptal, sersem. )


- MEYVE = SEMERE = FRUIT


- MEYVEHOŞ[Ar.] değil/yerine/= KURUYEMİŞ

( Kuruyemiş. | Yemiş çarşısı. )


- MEYVELER = ESMÂR = FRUITS


- MEYVELER ile TURUNÇGİLLER

( FRUITS vs. CITRUS FRUITS )


- MEYVENİN OLGUNLAŞMA DEVRESİ = MEVSİM-İ NAZC-İ SEMERE = PÉRIODE DE MATURATION


- MEYYÂL[Ar. < MEYL] ile EĞİLİMLİ/EĞİMLİ

( EĞİLEN | ÇOK İSTEKLİ, DÜŞKÜN )


- MEZÂBİL[Ar. < MEZBELE] ile MEZÂBİR[Ar. < MEZBER]

( Süprüntülükler, süprüntü dökülen yerler. İLE Kamışlar, kalemler. )


- MEZÂHİR[Ar. < MİZHER] ile MEZÂHİR/MAZÂHİR[Ar. < MAZHAR]

( Utlar. | Çiçekli yerler. İLE Bir şeyin göründüğü, çıktığı yerler. Nâil olmalar, onurlanmalar/şereflenmeler. )


- MEZÂİK[Ar. < ZÎK] ile MEZÂK[Ar. < ZEVK]

( Sıkıntılı, dar yerler. İLE Zevk alma, tad duyma, tadma. | Zevk, lezzet. | Tad duyulan yer, damak. )


- MEZÂMÎR[Ar. < MIZMAR] ile MEZÂMÎR[Ar. < MİZMÂR, MEZMÛR]

( Koşu meydanları. İLE Düdükler. | Kavalla söylenilen ilâhî. | Zebûr'un sûreleri. )


- MEZÂR[Ar. < ZİYÂRET | çoğ. MEZÂRÂT] ile MEZÂRR/MAZARR[Ar. < MAZARRAT]

( Ziyaret yeri. | Ölünün gömüldüğü yer, kabir, sin. İLE Zararlar, ziyanlar. )


- MEZAR/LIK ile/ve/değil/||/<>/< MEZAR


- MEZAR/MASTAVA ile/ve/>/değil APINK


- MEZAR ile/değil DOLMEN[< Keltçe]

( ... İLE/DEĞİL İkisi dikili, üçüncüsü de bunların üzerine kapak gibi yatırılmış, üç büyük taştan oluşturulmuş, taş devri mezarı. )


- MEZAR ile/değil MAKAM


- MEZAR ile/ve MOZOLE[Fr. MAUSOLÉE]

( ... İLE/VE Anıt mezar. Büyük ve ağır yapılı mezar. )


- MEZAR ile/ve RÖLİKER

( ... İLE/VE Kül kutusu. )

( ... vs./and RELIQUARY )


- MEZÂRÎ'[Ar. < MEZRAA] ile MEZÂRÎ[Ar. < MEZRÛ]

( Ziraat olunacak yerler, tarlalar. İLE Ziraat olunmuş, çifte sürülüp tohum atılmış yerler. )


- MEZARLIK/KABİR[Ar. < KABR] değil/yerine/= KABRİSTAN[Fars.] değil/yerine/= SİNLİK/GÖMÜT/LÜK


- MEZARLIK/TÜRBE ve/||/<>/< MÂBED

( İşlerinizden sıkıldığınızda kabirleri/mezarlıkları, türbeleri ziyaret edebilirsiniz. )

( Ölü varsa. VE/||/<>/< Yaşayan biri varsa. [Kendimizle buluşmak üzere.] )


- MEZARLIK/TÜRBE ve/<> MÂBED


- MEZARLIK ile/ve/değil HAZÎRE

( ... İLE/VE/DEĞİL Devlet erkânının ve/ya da âlimlerin/hocaların ve yakınlarının sınırlı sayıda bulunduğu özel mezarlık. [Mekânların/ın etrafında bulunur] )


- MEZARLIK ile KATAKOMP[Fr. < CATACOMBE]

( ... İLE İlk Hristiyanların kayaları oyarak ya da yer altını kazarak uzun dehlizler biçiminde yaptıkları, ölülerini gömdükleri ya da tapınak olarak kullandıkları mezarlık. )


- MEZAT[Ar.] değil/yerine/= AÇIK ARTIRMA


- MEZBELE/LİK[Ar. < ZİBL | çoğ. MEZÂTİL] ile ...

( Süprüntülük, süprüntü dökülen yer. | Aşağılık, kötü durum. )


- MEZBÛBE[Ar.] ile ...

( Sineği çok olan yer. )


- MEZBÛL[Ar. < MEZRAA] ile MEZBÛR/E[Ar. < MEZRÛ]

( Zayıf, arık. İLE Adı geçen, yukarıda söylenilmiş olan. )


- MEZE ile TARATOR[Yun.]

( ... İLE Ceviz içi, sarımsak, tuz, ekmek içi ve tahinin, limon suyu ile çırpılmasından sonra kıyılmış maydanozla hazırlanan salça ya da sos. )


- MEZELLET[Ar.] değil/yerine/= ALÇALMA, BAYAĞILAŞMA


- MEZENKİM/MESENCHYMA[İng.] değil/yerine/= DESTEK BAĞ DOKUSU


- MEZGİT/HEDGEHOG/TAVUKBALIĞI ile MERİANOS[İt.]

( Mezgitgillerden, Avrupa ve Türkiye denizlerinde yaşayan, uzun gövdeli, büyük ağızlı bir balık. İLE Bir tür mezgit balığı. )

( GADUS MERLANGUS cum MERLANGUS COMMUNIS )


- MEZHEB[Ar.] ile MAKÂLE[Ar.]


- MEZHEB ile TARİKAT


- MEZHEBLERDE İHTİLÂF[Ar.] ile CİNSLERDE İHTİLÂF[Ar.]


- MEZİ ile/ve VEDÎ

( ... İLE/VE Daha çok, sidikten/işedikten sonra ya da bazı uyarılma hallerinde az miktarda gelen sıvı. )


- MEZİYET ile/ve YETENEK

( Bir kişiyi ya da nesneyi benzerinden üstün gösteren nitelik. İLE/VE Bir şeyi anlama/yapabilme niteliği. | Bir duruma uyma konusunda kişide bulunan ve doğuştan gelen güç. | Kişinin kalıtımsal olarak öğrenmesini çerçeveleyen sınır. | Dışarıdan gelen etkiyi alabilme gücü. )

( Yeteneklerinin farkedilmemesi, kişide üzüntü, çevresindekilerdeyse kayba yol açar. )

( MERIT vs./and TALENT/CAPACITY )


- MEZKUR/ZİKREDİLEN/ZİKROLUNAN değil/yerine/= SÖZÜ EDİLEN/ADI GEÇEN/ANILAN


- MEZMÛM[< ZEMM]:
YERİLMİŞ | BEĞENİLMEMİŞ | AYIP


- MEZODERM değil/yerine/= ORTA DERİ

( Dış deri ile iç deri arasındaki göze katmanı. )


- MEZOKARP = ŞAHM-I SEMERE = MÉSOCARPE


- MEZOPOTAMYA ile ...

( Orta toprak. [Fırat ile Dicle ırmakları arasında kalan topraklar] | Irmaklar arasındaki ülke. )


- MEZOZOİK[Fr. < Yun.] değil/yerine/= İKİNCİ ÇAĞ


- MEZRAA[Ar.] ile/<> MEZRU[Ar.]

( Ekenek. Ekilen yer. İLE/<> Ekilmiş, ekili. )


- MEZRÛ'[Ar. < ZER | çoğ. MEZÂRİ'] ile MEZRÛ'[Ar. çoğ. MEZRÛÂT]

( Ziraat olunmuş, ekilmiş, çift sürülüp tohum atılmış. İLE Arşınla ölçülmüş olan. )


- MEZUN:
KENDİNİ KURTARACAK KADAR ile BAŞKASINI KURTARACAK KADAR


- MEZUN[Ar.]/GRADUATE[İng.] değil/yerine/= TÜLEK, BİTİRMİŞ


- MEZUN[Ar.] değil/yerine/= YETKİLİ


- MEZUNİYET ile EMEKLİLİK


- MƏNZİL[Azr.] = DAİRE[Tr.]


- MF/MULTIORGAN FAILURE değil/yerine/= ÇOKLU ORGAN YETMEZLİĞİ(ÇOY)


- MHC/MAJOR HISTOCOMPATIBILITY COMPLEX[İng.] değil/yerine/= BÜYÜK DOKU UYUMU BİLEŞİĞİ


- MHRS/CENTRAL HOSPITAL APPOİNTMENT SYSTEM[İng.] değil/yerine/= MERKEZİ HASTANE RANDEVU DÜZENİ


- Mİ'BER[Ar.] ile Mİ'BER/E[Ar.]

( Suyu geçmeye yarayan, kayık, sal, köprü gibi şeyler. İLE İğne kabı/kutusu. )


- Mİ'RÂC ile ...

( MERDİVEN | GÖĞE ÇIKMA | HZ. MUHAMMED'İN ALLAH TEÂLÂ İLE GÖRÜŞMESİ )


- Mİ'SÂL[Ar.] ile MİSÂL[Ar. < EMSÎLE]

( Ucu uzun ağaç, gelberi. İLE Örnek. | Masal. | Düş/rüyâ. | Benzer, andırır. | Yalnızca ilk harfi[fâsı], harf-i illet olan sözcük.[VASL, VÂİZ, YÜMÜN, MEYSÛR vb.] )


- Mİ'VEL[çoğ. MAÂVİL] ile ...

( Taşları, kayaları parçalamaya yarayan sivri kazma, külünk. )


- Mİ'ZÂD/Mİ'ZED[Ar.] ile MÎZÂD[Ar.]

( Ağaç budama bıçağı. | Kolçak, pazvant. İLE Sevinç, neşe/sürûr. )


- Mİ'ZER[Ar. < MEÂZİR] ile MİZHER[Ar. < MEZÂHİR]

( Peştemal, futa. İLE Ut. )


- MI/MYOCARDIAL INFARCTION | MEDICAL INFORMATICS | MUTUAL INFORMATION[İng.] değil/yerine/= MİYOKART ENFARKTÜSÜ, KALP KRİZİ | TIP BİLİŞİMİ | KARŞILIKLI BİLGİ


- Mİ ile Mİ[İt.]

( Soru ek, ses uyumu kuralına uyarak, "mı, mu, mü" biçimlerine de girer. Sonuna getirildiği tümce ya da sözcüğe, söyleyiş biçimine, tonlamaya göre soru, şaşma, yadsıma anlamı katar. | Soru anlamıyla rica, emir tümceleri yapar. | Yinelenen iki sözcük arasında kullanılarak, sözcüğün anlamını pekiştirir. | Belirti geçmiş zamanlı bir tümce ile başka bir tümce arasında yer aldığında, birincisine koşul ya da neden, ikincisine de sonuç niteliği verir. İLE Gam dizisinde, re ile fa arasındaki ses ve bu sesi gösteren nota imi. )


- MİAD[Ar.] ile MÎÂD[Ar.]

( Mîdeler, kursaklar. İLE Belirtilen [yıpranma süresi] zaman ya da yer. | Bir şeyin yapılması için tanınan süre. )


- MIAMI ile ...

( Tatlı su. )


- MİCDEL[Ar. çoğ. MECÂDİL] ile KÖŞK/LER, KASIR/LAR


- MICHAEL J. MAHONEY ve/||/<> ROBERT A. NEIMEYER


- MICHELSON ve/||/<> MORLEY


- MICROBE vs. VIRUS


- MİDDE[Ar.] ile Mİ'DE[Ar.]

( İrin, cerahat. İLE Mide, kursak. )


- MIDDLE vs. MIDST


- MİDE ile BÖRKENEK(İKİNCİ MİDE)(GEVİŞ GETİRENLERDE)

( RUMEN/PAUNCH vs. RETICULUM )


- MİDE ile/ve/değil EŞİK


- MİDE ve/<> KALP

( Kalbin, [sağlıklı/uygun] duruş açısı, 52°'dir. )


- MİDE ve/> MEDRESE


- MİDE ve/<> TÜM ÖRGENLER


- MİDENİN BOŞ KALMASI/BIRAKILMASI ile/ve/<> ZİHNİN BOŞ KALMASI/BIRAKILMASI

( [olumlu/olumsuz biçimde] Gözlere yansır. İLE/VE/<> Sözlere yansır. )


- MİDİLLİ ADASI'NIN:
BATI'SI(/NDA) ve/<>/>< DOĞU'SU(/NDA)

( Ağaçsız ve volkanik hareket sonucu 20 milyon yıl önce taşlaşmış ormanı ile tanınmaktadır. VE/<>/>< 11 milyon zeytin ağacı bulunmaktadır. )


- MİDİLLİ ve/<> MİTİLİNİ

( ... VE/<> Midilli'nin başkenti. )

( Midilli[Lesbos], Yunanistan'ın, Girit ve Korfu adalarından sonra üçüncü büyük adasıdır. )


- MİDYE ile AKDENİZ MİDYESİ


- MİDYE ile AYVADA MİDYESİ

( ... İLE "Ayvalık" adı, ayvadan değil bu bölgeye özel ve bolluğu bulunan bu midyenin adından gelmektedir. )


- MİDYE ile İSTİRİDYE

( Kendi boyutlarına göre en büyük penisli hayvan kaya midyeleridir. [Gövdelerinin 7 katı kadardır] )

( MUSSEL vs. OYSTER )

( MYTILUS EDULIS cum OSTREA EDULIS )


- MİDYE ile KUM MİDYESİ/AKİVADES


- MİFERR/MEFERR[Ar. < FİRÂR] ile MİĞFER[Ar. çoğ. MAGAFİR] ile MİHFER[Ar. çoğ. MAHÂFİR]

( Kaçılacak, firar edilecek yer. İLE Savaşta başa takılan demir tas, çelik başlık, tulga. İLE Hattatların, yanlışı kazımakta kullandıkları, bir çeşit kalemtıraş. | Bel, kazma. )


- MİFREŞ[Ar.] ile MİFREŞE[Ar. çoğ. MEFÂRİŞ] ile MİFREZ[Ar.]

( Hattatların kullandığı, yazıyı kazımaya yarayan bir çeşit kalemtıraş. İLE Kamış kalemlerin birbirine ve mahfazaya çarparak bozulmalarını önlemek için divitin kalem koymaya yarayan bölümüne ya da kalemdâna konulan örtü. İLE Kamış kalemi ayırmak için kullanılan bir çeşit kalemtıraş. )


- MİFZAL[Ar.] ile MİFZÂL[Ar.]

( Gündelik iş giysisi. İLE Onur ve erdem sahibi. )


- MİĞFER BİÇİMİNDE PETAL = VARAK-İ TÜVEYC-Î MİĞFERÎ = PÉTALE GALÉIFORME, PÉTALE CUCULLIFORME


- MİĞFER[Ar.]/KASK değil/yerine/= TOLGA/BAŞLIK

( Başı, dış darbelerden koruyan, demir, çelik vb.'den yapılmış başlık. )


- MİĞFER değil/yerine/= TULGA/TUĞULGA/TOLGA


- MİGMATİT[Fr. < Yun.] değil/yerine/= KAYAÇ

( Tortul katmanlar arasına magma girmesiyle oluşan değişim kayacı. )


- MIGRATE vs. EMIGRATE


- MİGREN[Fr. < Yun.] ile KÜME NÖBETLERİ

( ... İLE Kronik, yarım baş ağrısı nöbetleri şeklinde ortaya çıkan, nöbetleri, birbiriyle ilişkili ve migrenden farklı bir baş ağrısıdır. Küme tipi baş ağrısı, migren ağrılarından daha kısa sürer. Ataktan etkilenen sağ ya da sol tarafta, gözde kızarıklık, gözlerden gözyaşı gelmesi, burun tıkanıklığı/akıntısı, göz çevresinde şişlik gibi belirtiler oluşur. 24 saatlik atak süresince 2 ya da daha fazla nöbet görülebilir. )

( MIGRAINE vs. CLUSTER SEIZURES )


- MİGREN[Fr. < Yun.] değil/yerine/= YARIM BAŞ AĞRISI

( Yarım baş ağrısı. )


- MÎH[Fars.] ile MİH[çoğ. MİHÂN][Fars.]

( Mıh, çivi, enser, kazık. İLE Büyük, ulu. )


- MİHAN[Ar. < MİHNET] ile MİHÂN[Fars. < MİH]

( Sıkıntılar. İLE Büyükler, ulular. )


- MİHCEM[Ar. çoğ. MEHÂCİM] ile MİHCEN[Ar.]

( Çekip emmeye yarayan örgen ya da âlet. | Hacamat şişesi. İLE Çomak. )


- MİHEKK[Ar.] ile MİHEK[Ar.]

( Altın ya da gümüşün ayarını anlamaya yarayan taş, mehenk. | Birinin kadrini, kıymetini ve ahlâkını anlamaya yarayan şey, araç. İLE Karanfil. | Küçük çivi. )


- MİHENK TAŞI değil/yerine/= DENEK TAŞI


- MİHENK[Ar.] değil/yerine/= DENEKTAŞI

( Denektaşı. | Birinin değerini, ahlâkını anlamaya yarayan ölçüt. )


- MIHLADIZ/MIKNATIS[Yun.] ile BURGAÇ/ANAFOR[Yun.]/GİRDAP[Fars.]

( ÂHEN-RÜBÂ ile ... )

( MAGNET vs. WHIRLPOOL, SWIRL, EDDY )


- MİHNET(SIKINTI) ile/değil/yerine/<>/&gt;&lt;/< MİNNET


- MİHNET[Ar.] değil/yerine/= SIKINTI/ÜZÜNTÜ

( ZAHMET, EZİYET | GAM, KEDER, SIKINTI, DERT | BELÂ, MUSİBET )


- MİHNET ve MEŞAKKAT

( Zevk edinmek, tevhiddir. )

( İrfanın gerekleri. )


- MİHNET ile/ve/<> TÂKAT


- MİHR[Ar.] ile SADÂK[Ar.]


- MİHR ile ...

( SEVGİ, GÜNEŞ )


- MİHRÂB[Ar.] ile MİNBER[Ar. çoğ. MENÂBİR]

( Camilerde/mescidlerde, yönelinen (kıble) taraftaki duvarda bulunan ve imamlık edene ayrılmış olan oyuk, girintili yer. | Ümit bağlanılan yer. | Sevgilinin kaşları. | Halının sınır çerçevesi içinde, yalnız bir tarafında bulunan, kemer görünüşlü desen. | Sunak.[Fr. AUTEL] İLE Camilerde, hatîbin çıkıp hutbe okuduğu, merdivenli kürsü. | 1919'da, İstanbul'da yayımlanmış olan günlük siyâsî ve ticarî gazete.[Rasim Ferit tarafından yayımlanan bu gazete, ancak 50 sayılık yayıma ulaşabilmiştir.] )


- MİHRÂBİYE ile ...

( Mihrabta Aşr sûresini okuma. | Ucu ince tığlarla biten mihrap şeklinde kitap başlığı. )


- MİHRÂK[Ar.] ile MİHRÂK[Ar.]

( Odak, küre içi biçiminde bir aynaya [ya da dışbükey(konveks) bir merceğe] paralel olarak gelen ışınların yansıdıktan ve kırıldıktan sonra toplandıkları nokta, odak noktası. İLE Çok hareket eden. )


- MİHRAK[Ar.] değil/yerine/= ODAK

( Bir ışık ya da ısı kaynağından yayılan ışınların toplandığı yer. | Herhangi bir düşüncede, nitelikte olan kişilerin, kaynağı ya da bir şeyin toplandığı, yoğunlaştığı yer. )


- MİHRİMAH SULTAN CAMİSİ[adı "İSKELE CAMİİ" değildir!] ile MİHRİMAH SULTAN CAMİSİ

( Üsküdar'da. [İskele Meydanı'nda.] İLE Edirnekapı'da. )

( 1545 - 1547'de. [İskele Camisi adıyla da bilinir.] İLE 1555'te. [Edirnekapı Camisi adıyla da bilinir.] )


- MİHRİMAH SULTAN ile MİHRİMAH SULTAN

( Kanuni Sultan Süleyman'ın kızı. İLE II. Mahmut'un kızı. )


- MİHRİŞAH SULTAN ÇEŞMESİ ile MİHRİŞAH SULTAN ÇEŞMESİ ile MİHRİŞAH SULTAN SEBİLİ

( Üsküdar'da, Karacaahmet semtinde, İnadiye Cami Sokağı başındadır. İLE Küçüksu İskelesi'nde, Küçüksu Kasrı karşısındadır. İLE Eyüp'te, Bostan İskelesi Sokak'ta, Mihrişah Sultan Türbesi yanındadır. )

( 1791'de, Sultan III. Selim'in annesi Mihrişah Sultan tarafından. İLE 1806'da, Sultan III. Selim'in annesi Mihrişah Sultan tarafından. [Göksu Çeşmesi, Küçüksu Çeşmesi, Valide Çeşmesi adlarıyla da bilinir.] İLE 1795'te, Sultan III. Selim'in annesi Mihrişah Sultan tarafından. )


- MİHSAD[Ar.] ile MİNCEL[Ar. < MENÂCİL] ile MİŞVEL[Ar. < ŞEVLET: Yuvarlak kuyruk.]

( Ekin orağı. İLE Ekin orağı. İLE Küçük orak, orakcık. )


- MİK/MIC/MINIMUM İNHİBİTOR CONCENTRATION[İng.] değil/yerine/= MİNİMUM İNHİBİTÖR KONSANTRASYON, ENGELLEYİCİ EN DÜŞÜK YOĞUNLUK, MİGRASYON MIGRATION GÖÇ


- MİKA[Fr.] ile BİYOTİT[< Biot]

( Püskürük ve başkalaşmış kayalar içinde bulunan, alüminyum silikat ile potasyumdan oluşmuş, yapraklar durumunda ayrılabilen parlak bir mineral, evrenpulu. | Bu mineralden yapılmış olan. İLE Bir çeşit kara renkli mika. )


- MİKA[Fr.] değil/yerine EVRENPULU


- MİKA[Fr.] ile MOSKOFCAMI

( Püskürük ve başkalaşmış kayalar içinde bulunan, alüminyum silikat ile potasyumdan oluşmuş, yapraklar durumunda ayrılabilen parlak bir mineral, evrenpulu. | Bu mineralden yapılmış olan. İLE Bir tür beyaz mika. )


- MİKA ile CAM

( MICA vs. GLASS )


- MİKAB[Ar.] değil/yerine/= KÜP


- MİKADO[Jap.] ile ...

( Japon imparartorlarına verilen san. | Küçük çubuklarla oynanan bir oyun. )


- MİKAİLOĞULLARI ile YABGULAR


- MÎKAT[Ar. < VAKT | çoğ. MEVÂKÎT]["ka" uzun okunur] ile Mîkat["ka" uzun okunur]

( Bir iş için belirtilen vakit/zaman ya da yer. İLE Mekke yolu üzerinde, hacıların, ihrâma girdikleri yer. )


- MIKAWACHI PORSELENİ ile HASAMI PORSELENİ ile SETO PORSELENİ


- MİKDAR İLE UĞRAŞMAK ile ADET İLE UĞRAŞMAK


- MİKDAR ile ÖLÇÜ

( Klasik dönemde büyüklüktür. İLE ... )


- MİKLEB[Ar.] ile MİKREB[Ar. çoğ. MEKÂRİB]

( Eski ciltli kitapların sol tarafındaki, okuma ya da ara verilen yeri belirlemeye yarayan fazla parçanın adı. İLE Çift sürülen saban. )


- MİKLEB/MIKLEB[Ar.] ile/ve AYRAÇ

( ... İLE/VE Eski ciltli kitapların kapaklarında sabit bulunan ayraç. )


- MIKNATIS

( MAGNET )


- MIKNATIS ile/||/<> ÇUBUK MIKNATIS

( ... İLE/||/<> Yüksek derecede mıknatıslanabilen ve onu sürdüren, böylece bir kalıcı mıknatıs olarak kullanılabilen sert çelikten yapılmış bir çubuk. )

( MAGNET VS. BAR MAGNET )

( AiMANT, MAGNET AVEC LA BARRE AiMANTEE )

( MAGNET MiT STABMAGNET )


- MIKNATIS değil/yerine/= KAPGI/ÇEKEÇ


- MIKNATIS ile NEODİM MIKNATIS


- MIKNATIS ile SARIM

( ... İLE Sarma eylemi. | Bir şeyi, bir kez saracak miktar. | Elektromıknatıslarda, makara biçiminde sarılan iletken telin, her bir halkası. )


- MİKOLOJİ[Fr.] değil/yerine/= MANTARBİLİM


- MİKOLOJİ ile ...

( Mantarbilimi. )


- MİKONOS ile/ve/<> SANTORİNİ

( Yunanistan'ın, Venedik'i olarak tanımlanmaktadır. İLE/VE/<> Siklad takımadaları olarak anılan Yunan adaları arasında en farklı, etkileyici ve ünlü olan, yarım ay şeklindeki ada. )


- MİKOZ[Fr.]

( Mantar asalaklarından oluşan sayrılık. )


- MİKREFON değil MİKROFON


- MİKRO DİREY/FAUNA ile/ve MAKRO DİREY/FAUNA


- MİKRO ve/||/=/<> MAKRO


- MİKRO değil/yerine/= KÜÇÜ


- MİKRO değil/yerine/= KÜÇÜK/DAR


- MİKROBİK değil/yerine/= KÜÇÜMLÜ


- MİKROBİYOLOG değil/yerine/= KÜÇÜDİRİMBİLİMCİ


- MİKROBİYOLOJİ değil/yerine/= KÜÇÜDİRİMBİLİM


- MİKROBİYOTA/MICROBIOTA[İng.] değil/yerine/= MINICAN ÖRTÜSÜ


- MİKROBİYOTA ile/ve/||/<> MİKROBİYOM ile/ve/||/<> METAGENOM

( Mikropların[bakteri, arke, virüs, mantar] kimliği. İLE/VE||/<> Mikropların genetiği. İLE/VE||/<> ... )

( Birarada yaşayan mikroorganizmalar topluluğu. İLE/VE||/<> Mikrobiyotada yer alan mikroorganizmaların genomlarının tümü. İLE/VE||/<> Mikrobiyotayı oluşturan mikroorganizmaların DNA'larını birarada dizileyen deneysel yaklaşım. )

( )


- MİKROBUN TANIMLANIŞI:
1876 ve/||/<> PASTEUR


- MİKROFİBER ile POLYESTER

( ... İLE Mikro fibere göre daha az su emer, kolay kolay leke tutmaz. )

( Hafif dalgalı bir yüzeyi vardır. İLE Dokunduğunuzda daha pürüzsüzdür. )

( Mevsimlik olarak düşünülebilir. İLE Yaz ayları için yeğlenmesi daha uygundur.[Kırışıklıklara ve kullanıma daha dayanıklıdır.] )


- MİKROFİLAMENT değil/yerine/= İPÇİK


- MİKROFON[Fr. < Yun. MİKRO: Küçük. PHONE: Ses.] ile/ve HİDROFON

( Elektrik akımını etkisiyle sesi, uzakta bulunan alıcıya ulaştıran araç. İLE/VE Sualtında kullanılan mikrofon. )


- MİKROKOK ile STREPTOKOK

( Nokta biçimdeki mikroplara verilen genel ad. İLE Sıvı ortamda zincir biçimde koloniler oluşturan, çoğu zaman patojen olan bir mikrokok. )


- MİKROMETRE[Fr. < Yun.]

( Büyük ölçüde büyütme gücü olan teleskop, mikroskop gibi optik aygıtlarla incelenen nesnelerin oylumlarını ölçmede kullanılan aygıt. | Çok küçük uzunlukları ölçmeye, incelemeye yarayan aygıt. | Mikron. )


- MİKROORGANİZMA değil/yerine/= KÜÇÜÖRGENYAPI


- MİKROP[Fr./İng. < MICROBE] ile ASEPSİ[Fr. < ASEPSIE]

( Ancak mikroskopla görülebilen, çürümeye, mayalanmaya ve hastalıklara yol açan tek gözeli canlı. İLE Isıyla araç ve pansuman nesnelerinin mikropsuzlaştırılması. Özellikle tıpta kullanılan araç gereçlerdeki hastalık etkenini mikropların sayısını kimyasal ya da fiziksel yollarla hastalığa neden olamayacak düzeye düşürme. )


- MİKROP[Yun.] ile PLANKTON[Fr. < Yun.]

( ... İLE Suda bulunan mikroskobik küçük canlılar topluluğu. | Okyanusların, göllerin/göletlerin yüzeyine yakın olarak zayıf bir biçimde yüzen ya da edilgin bir biçimde sürüklenen, çoğunluğu mikroskobik organizmalar. )

( MICROBE/GERM vs. PLANKTON )


- MİKROP ile ATEŞ YAPAN MİKROP

( MICROBE/GERM vs. PYROTOXIN )


- MİKROP ile MİKROKOK [Fr. < Yun.]

( ... İLE Nokta biçimindeki mikroplara verilen genel ad. )


- MİKROSKOBİK değil/yerine/= KÜÇÜGÖRCÜL


- MİKROSKOP/MICROSCOBE[İng.]/HURDEBÎN[Fars.] değil/yerine/= İRİLTEÇ


- MİKROSKOP değil/yerine/= KÜÇÜGÖREÇ


- MİKROTÜBÜL değil/yerine/= İLETGEN BORULAR, KÜÇÜKBORUL, BORULCUK


- MİKSÂR/MİKSÎR[Ar.] ile MİKVÂL[Ar.]

( Sözü uzatan, geveze, çok konuşan. | Çoğaltan, teksir eden. İLE Çok konuşan. )


- MİKSER[İng.] değil/yerine/= ÇIRPICI/KARIŞTIRICI | KARMAÇ


- MİKST/MIXED[İng.] değil/yerine/= KARIŞIK


- MİKTAR/MİKDAR ile ADET

( Geometrik (büyüklük). [Atomik değildir.] [Sürekli parçalara ayrıldığından dolayı] İLE Aritmetik. )


- MİKTAR = BÜYÜKLÜK = MAGNITUDE[İng.]


- MİKTAR değil/yerine/= TUTAR


- MİKYÂL[Ar. | çoğ. MEKÂYİL] ile ...

( Ölçekler, tahıl ölçekleri. )


- MİL'AKA ile ...

( Hattatların kullandığı küçük kaşık. )


- MÎL[Ar. çoğ. EMYÂL, MÜYÛL] ile MİLH[Ar. çoğ. EMLÂH, MİLAH, MİLÂH, MİLHA]

( Göze, sürme çekmeye özgü bir âlet. | Yollardaki mesafeyi belirlemek üzere dikilen nişan. | İğne gibi ince ve uzun bir âlet. | Ucu sivri, çelik kalem. | Sivri dağ tepesi. | Bir kilometreye yakın bir uzaklık. | Bir çarkın, üzerinde döndüğü eksen, mihver. İLE Tuz. )


- MİL ile/ve FERSAH

( 100 kulaç. 2500 mimari arşın. İLE/VE 3 mil.[yaklaşık 5 km.] 7500 mimari arşın.[Bir kişinin normal bir yürüyüşle yaklaşık bir saatte aldığı mesafe olarak kabul edilmiştir.] )


- MİL ile MİL[Ar.] ile MİL[Lat.]

( Balçık. İLE Türlü işlerde kullanılmak üzere yapılan, ince ve uzun metal çubuk. | Göze sürme çekmeye yarayan, kemik ya da fildişinden yapılmış ince ve uzun araç. İLE Yer yer, uzunluğu değişen bir uzaklık ölçü birimi. )


- MİL ile MUYLU[Ar.]

( Türlü işlerde kullanılmak üzere yapılan, ince ve uzun metal çubuk. | Göze sürme çekmeye yarayan, kemik ya da fildişinden yapılmış ince ve uzun araç. İLE Başka bir parça için dönme ekseni görevini yapan, silindir biçiminde parça. | Bir milin, yatağında dönmesini sağlayan bölüm. | Bir top namlusunun, iki yanına tutturulan millere verilen ad. )


- MİLÂD

( NEXUS )


- MİLÂD[Ar.] ile/ve/değil/||/<> MİYÂD[Ar.]


- MİLÂD ile/ve 0 (SIFIR[Ar. < SİFR])


- MİLÂD ile KIRILMA


- MİLÂD ile/ve/> MİHENK


- MÎLÂDÎ TAKVİM(EFRENCÎ/GREGORYEN TAKVİM) ile/ve CELÂLÎ TAKVİMİ ile/ve HİCRÎ TAKVİM ile/ve RÛMÎ TAKVİM ile/ve MUSEVÎ TAKVİMİ

(

Here is an interesting historical fact. Just have a look at the calendar for the month of September 1752.

Go to Google type "September 1752 calendar" & see for yourself.

You will notice, 11 days are simply missing from the month. Here's the explanation: This was the month during which England shifted from the Roman Julian Calendar to the Gregorian Calendar.

A Julian year was 11 days longer than a Gregorian year. So, the King of England ordered 11 days to be wiped off the face of that particular month.

So, the workers worked for 11 days less that month, but got paid for the whole month. That's how the concept of "paid leave" was born. Hail the King!!!

In the Roman Julian Calendar, April used to be the first month of the year; but the Gregorian Calendar observed January as the first month. Even after shifting to the Gregorian Calendar, many people refused to give up old traditions and continued celebrating 1st April as the New Year's Day. When simple orders didn't work, the King finally issued a royal dictum; which stated that those who celebrated 1st April as the new year's day would be labelled as fools. From then on, 1st April became April Fool's Day.

History is really interesting! )


- MİLÂDÎ değil/yerine/= DOĞUL


- MİLAS


- MİLÂT/MİLÂD[Ar.] değil/yerine/= DOĞUT/ÇAĞAÇAN


- MİLDİYU[İng.]

( En çok, bağlarda görülen, peronospora cinsinden, emeçlerini bitkilerin yapraklarına salarak yaşayan asalak bir mantarın oluşturduğu hastalık. )


- MİLHA[Ar. < MİLH] ile MİLHÂ/T[Ar. çoğ. MELÂHÎ]

( Tuzlar. İLE Oyun, eğlence, cünbüş. )


- MİLİ-[Fr. < Lat.]

( Bir ölçü biriminin önüne getirildiğinde, bu birimi, bine bölen önek. [Simgesi: m] )


- MİLİTARİST değil/yerine/= ORDUCU/SÜERCİ


- MİLİTARİZM değil/yerine/= ORDUCULUK/SÜERCİLİK


- MİLK[Ar.] ile MİLKU'L-YEMÎN[Ar.]


- MİLKAT[Ar.] ile MİLKAT[Ar.]

( Cerrah maşası. İLE Bir yerden, bir şey almaya yarayan âlet. )


- MİLLET[Ar.] değil/yerine/= ULUS


- MİLLET ile/ve/||/<>/> İLLET


- MİLLET ile/ve/||/<> MİLLİYET


- MİLLET ile/ve ÜMMET ile/ve MEZHEB

( Bir dine bağlı/tâbi olmak. İLE/VE Bir peygambere bağlı/tâbi olmak. İLE/VE Bir imama bağlı/tâbi olmak. | Bir müctehidin çıkardığı hükümlerin tümü. )


- MİLLETVEKİLİ/MEBUS ile BAKAN[< VEKİL < NÂZIR]


- MİLLÎ MARŞ değil/yerine/= ULUSAL YIR


- MİLLÎ[Ar.] değil/yerine/= ULUSAL


- MİLLİYÛN ile ...

( EHL-İ KİTAP )


- MİLUTİN MİLANKOVİÇ ile/ve/||/<>/> ANDRE BERGER

( Güneş ışınımının, zaman içinde nasıl ve ne kadar farklılaştığının araştırması ve hesabını yapan fizikçi astronom. İLE/VE/||/<>/> Bu hesaplamaları daha kesin bir biçimde bilgisayarla yapan iklim uzmanı. )

( 28 Mayıs 1879 - 12 Aralık 1958 İLE/VE/||/<>/> 30 Temmuz 1942 - ... )


- MILYÖ/MILLİEU[İng.] değil/yerine/= ORTAM


- MİM[Ar.] ile MİM[Lat. < Yun.]

( Arap abecesinde, m harfinin adı. | Ebced hesabında, karşılığı 40 olan harf. | Bir bir yazının altına konulan im. İLE Eski Yunan ve Roma'da, yaşamı, töreleri taklit amacı güden komedi türü. | Bir oyuncunun, herhangi bir davranış ya da duyguyu, yüz ve gövde devinimleriyle anlattığı komedi türü. | Bu türü gerçekleştiren sanatçı. )


- MİM ile/ve VÜCÛD

( Vücûd mim'le bilinir ve MEVCÛD olur. )


- MİMAR SİNAN ve KANUNÎ SULTAN SÜLEYMAN


- MİMAR FİLOZOF ile YASA KOYUCU FİLOZOF


- MİMAR İÇİN FELSEFENİN SAĞLADIĞI:
İLKELİLİK ile/ve/||/<> ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK/TEVÂZU

( Felsefe, mimarı, ilke sahibi ve alçakgönüllükle açgözlü olmadan, dürüst, nazik ve âdil kılar.[VITRUVIUS] )


- MİMAR SİNAN'IN YAPITLARI


- MİMAR SİNAN(SİNAN-I CEDİD) ile/ve SİNAN-I ATİK

( ... İLE/VE Fatih Camii'nin mimarı. [Fatih'in yaptırdığı ilk yapıttır.] )

( Kanunî Sultan Süleyman ve II. Selim döneminde yaşayan. İLE/VE Fatih Sultan Mehmet döneminde yaşayan. )


- MİMAR ve/ TERİM ve/ KURUM ve/ TEKKE/TARİKÂT


- MİMARİ ARŞIN(/BİNA ARŞINI) ile/ve ÇARŞI ARŞINI ile/ve ENDAZE[Fars.]

( ... İLE/VE/||/<> Yaklaşık 68 santimetreye eşit olan uzunluk ölçüsü. | Bu uzunluk ölçüsüne göre ölçüm yapan, demirden, çelikten ya da tahtadan araç. | Bir kol boyu. Büyük bir adım genişliği. İLE/VE/||/<> 65 cm. boyunda bir uzunluk ölçüsü. | Ölçü. )


- MİMARÎ ile/değil/yerine/||/<>/< YEŞİL MİMARÎ


- MİMARİDE:
SÜREKLİLİK ile/ve/<> SİLÜET[Fr. < SILHOUETTE]

( ... İLE/VE/<> Bir şeyin, yalnız kenar çizgileriyle tek renk olarak beliren görüntüsü. )


- MİMARİDE:
YERELLİK ile/ve/||/<> YENİLİK ile/ve/||/<> YERSİZLİK


- MİMARLIĞIN BÖLÜMLERİ:
YAPI SANATI ve/||/<> ZAMANÖLÇER YAPIMI ve/||/<> NESNE ÜRETİMİ


- MİMARLIK ÜZERİNE ON KİTAP:
M.Ö. 90 - 20 ile/ve/||/<>/> 1460 ile/ve/||/<>/> 1521

( İlk yazım. İLE/VE/||/<>/> Yeniden keşfi. İLE/VE/||/<>/> İtalyanca'ya çevirisi. )


- MİMARLIK:
ROMA'DA ile/ve/||/<>/> OSMANLI'DA ile/ve/||/<>/> MODERN

( Marcus Vitruvius Pollio İLE/VE/||/<>/> Cafer Efendi İLE/VE/||/<>/> Turgut Cansever )

( Bölüm 1: Mimarlık Hayattır – Danışman: Atilla Yücel



Bölüm 2: Mimar ve İşvereni – Danışman: Doğan Tekeli
Bölüm 3: Bir Kentte Dolaşmak – Danışman: Şükrü Kocagöz
Bölüm 4 : Kentin İzi, Mimarisi – Danışman: Ertuğ Uçar
Bölüm 5: Dünyaya Yerleşmek – Danışman: Emre Arolat
Bölüm 6: Dünyada Yer Edinmek – Danışman: Ömer Kanıpak
Bölüm 7: Yerellik Yenilik Yersizlik – Danışman: Şengül Öymen Gür
Bölüm 8: Mimarlık Zamanın Barometresi – Danışman: Oğuz Öztuzcu
Bölüm 9: Mimarlıkta Sahtelik, Sahicilik – Danışmanlar: Abdi Güzer, Kadri Atabaş
Bölüm 10: Mimarlık Kültürel Yatırım – Danışman: Süha Özkan
Bölüm 11: Dönüşüm: Canlanma, Başkalaşma – Danışmanlar: Asuman Yeşilırmak, Güzin Konuk
Bölüm 12: Yeşil Hayat Mimarisi – Danışman: Ayşe Hasol Erktin
Bölüm 13: Gelecek ve Mimarlık – Danışmanlar: Abdi Güzer, Kadri Atabaş )

( Marcus Vitruvius Pollio İLE/VE/||/<>/> Leone Battista Alberti İLE/VE/||/<>/> ... )


- MİMARLIK ile/ve/||/<>/> İNŞAAT


- MİMARLIKTA:
DAYANIKLILIK ve SAĞLAMLIK ve/||/<>/> KULLANIŞLILIK ve UYGUNLUK ve/||/<>/> GÜZELLİK

( FIRMITAS et/||/<>/> UTILITAS et/||/<>/> VENUSTAS )


- MİMARLIKTA:
TASARIM ile/ve/||/<> MİMARLIK KURAMI ile/ve/||/<> MİMARLIK TARİHİ ile/ve/||/<> TEKNOLOJİ ile/ve/||/<> TOPLUMSAL VE EKİNSEL ÇALIŞMALAR

( )

( )

( Fiziksel İnşâdan, Metinsel İnşâya: Türkiye'de, Mimarlık Tarihi ve Tarihçiliğinin Serüveni / From Physical Construction to Textual Construction: History and the Historiography of Architecture in Turkey - [Halil İbrahim Düzenli] yazısını okumak için burayı tıklayınız... )

( )

( )


- MIMESIS ile TAKLİT/İMİTASYON/IMITATION

( Mimesis, sözlü sanatlarda etkindir. İLE ... )


- MİMETİK/MİMETIC[İng.] değil/yerine/= ÖYKÜNEN


- MİMİK değil/yerine/= YÜZİM


- MİMOZA[Lat.] AFRİKA AKASYASI[Lat.]

( Baklagillerden, çiçekleri sarı ve bazı türlerinde, beyaz ya da menekşe renginde, yaprakları akasya yaprağına benzeyen bir süs bitkisi. )

( MIMOSA )


- MİN MÂLÎ[Ar.] ile FÎ MÂLÎ[Ar.]


- MİN-EL-ARŞ İLE-L-FERŞ[Ar.] ile MİN-EL-AŞK[Ar.]

( Gökten yere kadar, baştan aşağı. İLE Aşk yüzünden. )


- MİN-EL-EVVEL[Ar.] ile MİN-EL-EZEL[Ar.] ile MİN-EL-KADÎM[Ar.]

( Önceden/öteden beri. İLE Ezelden[öncesiz önce] beri. İLE Eskiden beri, çok önceden. )


- MİN-TARAF-İLLÂH ile ...

( ALLAH CÂNİBİNDEN )


- min.[Lat. < MINIMUM] değil/yerine/= EN AZ, EN KÜÇÜK, EN DÜŞÜK


- MÎNÂ[Ar. < MİYÂNÎ] ile MÎNÂ[Fars.]

( Liman. İLE Şarap şişesi. | Şişe, cam, billûr. | Mine, kuyumcuların gümüş üzerine nakş ettikleri lacivert ya da yeşil renkli sırça. )


- MİNA ile ...

( Bilinen en eski ağırlık birimi. )


- MİNARE ile "EĞİK MİNARE"

( )


- MİNÂRE ile/ve ŞEREFE/EZÂNGÂH

( Minarenin 7 bölümü vardır. [Aşağıdan yukarıya doğru, sırasıyla] 7. Alem 6. Külâh 5. Petek 4. Şerefe 3. Gövde[Farisî] 2. Pabuç 1. Kürsü[Kaide] )

( Bir minarenin gövdesinin üstü de tekrar kendi içinde 15 bölümdür. [Aşağıdan yukarıya doğru, sırasıyla] 15. Alem 14. Bayrak 13. Seren 12. Çiğdene kaplama 11. Göndel 10. Gergi 9. Payanda 8. Tabla 7. İskaça 6. Kara çivi 5. Petek silmesi 4. Petek 3. Farisî 2. Şebeke 1. Stalaktit )

( Alem 8, bazı unsurlarının tekrarıyla da 10 bölüme ayrılır. [Aşağıdan yukarıya doğru, sırasıyla] 10. Hilâl[Boynuz] 9. Boyun[üst bilezik] 8. Küp 7. Armudî 6. Boyun[orta bilezik] 5. Küp 4. Boyun[alt bilezik] 3. Kaide 2. Küp[simit, karpuz] 1. Kaide )

( Minare külâhı nasıl tamir edilir? Minareyi tamir edecek usta, önce seren'in üzerine kendine basamak teşkil edecek ahşap parçaları çakarak, külâh'ın içinden çıkabildiği yere kadar tırmanır. Belirli bir yerde, külâh'ın darlığı yüzünden, çalışamaz hâle gelir. Bu noktada kaplama tahtalarını kırarak dışarı çıkabileceği büyüklükte bir delik açar. Dışarıya çıktığı nokta, genellikle alem'den birkaç metre aşağıdadır. Ustanın, minarenin en tepesine ulaşabilmesi için alem'in tam altına bir kement geçirmesi gerekir. Bunu gerçekleştirebilmesi için, bulunduğu noktada minarenin etrafında bir ip dolaştırır ve bu ipin iki ucunu şerefe'de bekleyen çırağına sarkıtır. Çırak ipi iki ucundan tutarak burmaya başlar. Burulan ip minarenin çevresinde bulunan kısmının çapı daraldığından yavaş yavaş minarenin tepesine doğru 'tırmanır'. Usta bu ipe tutunarak tepeye kadar tırmanır ve alem'in hemen altına bir kement bağlar. Bu kementin üzerine iki adet makara yerleştirir. Bunlardan biri, kendi beşiğini asacağı makara, diğeri ise şerefeden malzeme çekmesini sağlayacak olan makaradır. Usta, yukarıda 360Ş dönerek ve makaraya bağlı beşik sayesinde yukarı-aşağı hareket ederek minare külâhını tamir eder, değişecek kurşun levhalarını değiştirir. İşi bittiğinde, minarenin etrafında tekrar bir ip dolaştırır ve ipin iki ucunu şerefe'ye sarkıtır. Çırak bu ipi yine burarak ustasının minareden inmek üzere kullanabileceği tek bir halat hâline getirir. Usta bu halata tutunarak daha önce bağlamış olduğu tüm ipleri söküp şerefeye iner. En sonunda da burgulu ipin burgusunu açar ve şerefe'ye düşmesini sağlar. )

( Ecelbeşiği - Dücâne Cündioğlu )

( image

image

image )

( İstanbul Minareleri )


- MİNAREDE ile ...

( 99 BASAMAK (ESMA'ÜL HÜSNÂ) )


- MİNAREL değil MİNERAL


- MINCIK ile/ve/< CINAK/BERÂSİN[Ar. < BÜRSÜN]

( Kedi pençesi. İLE/VE Yırtıcı hayvan pençesi. )


- MIND vs./and BRAIN


- MİNDER[Ar.] ile YAYGI

( İçi yumuşak bir madde ile doldurularak dikilen, oturmaya, yaslanmaya yarar şilte. | Güreş karşılaşmalarının üzerinde yapıldığı, en az 10 cm. çapında bir çember çizilmiş olan, çaprazlama köşeleri kırmızı ve mavi renklerle belirlenmiş yaygı. İLE ... )


- MİNE[Fars.] ile MİNE[Fars.]

( Metal eşya üzerine vurulan renkli cam katmanı. | Saat kadranı. | İnce, parlak nakış. İLE Dişlerin taç kısmını kaplayan, beyaz ve sert doku. )


- MİNEÇİÇEĞİ

( Mineçiçeğigillerden, yaprakları karşılıklı ve oymalı, çiçekleri başak durumunda alacalı, mavi ya da menekşe renginde,sapı dört köşeli olan ıtırlı bir bitki. | Bu bitkinin çiçeği. )

( VERBENA )


- MİNERAL ile/ve/||/<>/> KAYA

( İlgili konuşmayı izlemek için burayı tıklayınız... )


- MİNERALOJİ ile MİNERALBİLİM

( Maden bilimi. )


- MİNHA[Ar.] ile 'ARİYYE[Ar.]


- MİNHÂC ile AÇIK, GENİŞ YOL

( AÇIK, GENİŞ YOL )


- MİNHAS[Ar. < MENÂHİS] ile MİN-HAYS[Ar.]

( Uğursuz şey. İLE "... konusunda". )


- MİNİ MİNNACIK


- MİNİCİK ile MİNNACIK ile MİNNOŞ ile MİNÖR[Fr.] ile MİNYON[Fr.]

( Çok küçük. İLE Çok küçük olan. İLE Küçük ve sevimli kişilere söylenilen seslenme sözü. İLE Daha küçük. | Bir makam, bir akort, bir gam, bir aralık özelliği olan. | Küçük önerme. İLE İnce, küçük, sevimli, zarif. )


- MİNİK[Azr.] = ULAŞIM ARACI,YOLCU[Tr.]


- MİNİK değil/yerine KÜÇÜK


- MİNİK ile UFAK

( TINY wiht SMALL )


- MİNİMAL KENDİLİK'TE:
GÖVDE BAĞIMLI ile GÖVDE BAĞIMSIZ

( [MİNİMAL KENDİLİK: Deneyimlerin, "anlık" ve "aracısız" öznesi olan kendilik.]

Yeni doğan bebekler, gövdeleriyle ilişkili olarak minimal öz farkındalık sergiliyor. Çevrelerindekilerin mimiklerini, istemli bir biçimde taklit edebiliyor.

İLE

Yetişkinler, olgusal bir biçimde iç gözlem yoluyla kendiliklerini deneyimlerinin öznesi olarak deneyimleyebiliyor ve kavramsallaştırabiliyor. )


- MINIMAL[[İng.] değil/yerine/= EN AZ, EN DÜŞÜK


- MINIMİZASYON/MINIMIZATION[İng.] değil/yerine/= EN AZLAMA, EN AZLAYIM, EN AZA İNDİRMEK


- MİNİMİZE ETMEK değil/yerine/= EN AZA İNDİRMEK


- MINIMUM[İng.] değil/yerine/= EN AZ, EN DÜŞÜK


- MİNKALE[Ar.] değil/yerine/= İLETKİ/AÇIÖLÇER


- MİNKAR[Ar. | çoğ. MENÂKÎR] ile TOMŞUK

( Kuş gagası. | Yırtıcı kuşların gagaları. İLE Kırık gaga. )


- MINKOWSKI DENKLEMİ: 1908


- MİNNET DUYMAK ile SAYGI DUYMAK


- MİNNET[Ar.] ile Nİ'MET[Ar.]


- MİNNET/TARLIK = GRATITUDE, GRATEFULNESS[İng.] = RECONNAISSANCE, OUGRATITUDE[Fr.] = DANK ODER DANKBARKEIT[Alm.] = GRATIA SEU GRATITUDO[Lat.]


- MİNNET ile/ve/<> İSTİGNÂ'[< GINÂ]

( İyiliğe karşı duyulan şükür hissi. | Birine, iyilik etmek. | Yapılan iyilikleri sayarak başa kakmak. | İyilik karşısında kendini borçlu hissetmek. | Yapılan bir iyiliği, verilen bir şeyi başa kakma [Minnetin bu bölümü, İslâm'da yasaklanmıştır.] | Görülen iyiliğe karşı teşekkür etme. | Allah-u teâlâya, hamd ve senâ etmek, şükretmek. | Nîmete kendi eliyle, kendi çalışmasıyla kavuşmadığını, Allah-u teâlânın lütfu ve ihsânı. | İyiliğe karşı duyulan şükür hissi, başa kakma. | Yapılan bir iyiliği, başa kakma. İLE/VE/<> Cenab-ı Hakk'tan başka kimsenin minneti altına girmemek. | Gönül tokluğu. | Elindekini kâfi bulmak. | Zenginlik istememek. | Muhtaç olmayıp zengin olmak. | Nazlanmak. | Azâmet ve tekebbür etmek. )


- MİNNETKÂR değil MİNNETTÂR


- MİNNETTAR[Ar.] ile/ve/değil/||/<> MÜTEŞEKKİR[Ar.]


- MİNNETTARLIK ile/ve KORKU

( GRATITUDE vs./and FEAR )


- MINOR CROSS MATCH[İng.] değil/yerine/= KÜÇÜK ÇAPRAZ KARŞILAŞTIRMA


- MINOR[İng.] değil/yerine/= ÖNEMSİZ | HAFİF


- MİNSER[çoğ. MENÂSİR] ile ...

( Yırtıcı kuşların gagası. | Taşçı kalemi. )


- MİNTAN[Fars. < NİMTEN: Yarım gövde.] değil/yerine/= GÖMLEK


- MINTÎK[Ar.] ile MISKÂL[Ar.]

( Çok hatip, pek düzgün konuşan. İLE Parlatan, cilâlayan âlet. | İnce, zarif bir hatip. )


- MINTIKA[Ar.] değil/yerine/= BÖLGE


- MİNVAL[Ar.] değil/yerine/= BİÇİM/YOL | BAĞLAM


- MİNYATÜR ÜSLÛB DÖNEMLERİNDE:
EMEVİLER ve ABBASİLER ve FATIMİLER ve SİCİLYA ve İSPANYA

( III. yy. ile XIII. yy. arasında. )


- MİNYATÜR[Fr.] ile GRAVÜR[Fr.]

( Çoğunlukla eski yazma kitaplarda görülen, ışık, gölge ve oylum duygusu yansıtılmayan küçük, renkli resim sanatı. | Bu biçimde yapılmış resim. | Bir şeyin küçük ölçekte kopyası ya da benzeri. İLE Ağaç, metal ya da taş bir yüzeye ayrı katlar halinde değişik boyalar sürüldükten sonra üstteki katları yer yer kazıyarak alttaki renklerden yararlanma tekniği. | Kazıma resim. )

( İki boyutlu. İLE (Kısmî) Üç boyutlu. )

( BİHZÂD: Büyük bir Türk minyatür ressamıdır. Herat'ta yaşamıştır. )


- MİNYATÜR/NAKKAŞLIK değil/yerine/= KÜÇÜLTÜ


- MİNYATÜR ile/yerine/< TASVİR


- MİNYATÜR ile/ve/<> TEZHİB


- MİNYATÜRDE:
MİRAN ÜSLÛBU ile/ve UYGUR ÜSLÛBU


- MINZAR[Ar.] ile MINZÂR[Ar.]

( Bakma âleti. | Röntgen. İLE Ayna. | Röntgen. )


- MİR'ÂT ile MİR'AT-I HAKÎKÎYE

( Ayna. | Ünlü bir çeşit lâle. İLE Hakikat aynası. )


- MIR168a ile/ve/||/<> MIR156a ile/ve/||/<> MIR166a

( Kabak'tan sağlanır. VE/||/<> Buğday'dan sağlanır. VE/||/<> Patates'ten sağlanır. )

( BRASSICA RAPA PEKINENSIS et/||/<> TRITICUM AESTIVUM et/||/<> SALANUM TUBEROSUM )


- MİRÂC:
ALIRKEN ile/ve/değil VERİRKEN

( Bilinçsiz. İLE/VE/DEĞİL Bilinçli. )


- MİRÂC = FATİHA


- MİRÂC ile/ve/<> İSRÂ

( ... İLE/VE/<> Mescid-i Haram'dan, Mescid-i Aksa'ya gitmek üzere [gece] yürüyüşü. )

( Recep ayının 27. gecesidir. )


- MİRÂC ile/ve MİRÂT

( Mîrâc mîrât ile oluşur. )


- MİRÂC ve/=/||/<> TÂLİM


- MIRAGE vs. ILLUSION


- MİRAS [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]


- MİRAS [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- MİRAS ŞİRKETİ değil/yerine/= KALIT ORTAKLIĞI


- MİRAS:
MADDE[YAPI] değil/yerine/>< İLİM


- MİRAS/TEREKE ile/değil İNAM/EMÂNET

( EMÂNET VE İLTİZAM USULLERİ )

( STUART MILL [1806-1873]: Kişinin malı üzerindeki tasarruf hakkının sınırsız ve kayıtsız olarak tanınmasını fakat miras yoluyla servet edinme hakkının sıkı biçimde sınırlanması gerektiğini belirtir. [Mirasın yarattığı eşitsizlikle yaşam mücadelesinin doğal şartlarının bozulduğunu, en beceriklinin değil, servetçe ayrıcalıklıların üstünlük sağladıklarına işaret eder.] )

( [not] INHERITANCE vs./but DEPOSIT )


- MİRAS ile/değil EMÂNET

( [not] INHERITANCE vs. DEPOSIT )


- MİRAS ile/ve/||/<> İZ


- MİRAS ile İZDÜŞÜM

( INHERITANCE vs. PROJECTION )


- MİRAS ile RUKBÂ[< İRTİKAB]

( ... İLE "Ben senden önce ölürsem senin olsun, sen benden önce ölürsen benim olsun" diyerek bir şeyi bağışlama, hibe etme. )


- MİRAS ile TEREKE/METRÛKAT


- MİRASÇI değil/yerine/= KALITÇI


- MİRGÛN ile EMİRGÂN

( EMİRGÂN )


- MİRİ KÂTİBİ değil/yerine/= YARGIÇ

( Osmanlı Devleti'nde, maliye ile halk arasındaki davalara bakan yargıç. )


- MIRIL MIRIL (MIRILDANMAK/LÂGT/MURMUR[İng. < Lat.])


- MIRILDAMAK ile/ve/||/<> FISILDAMAK


- MIRIN-KIRIN (ETMEK)

( Sözü gevelemek, doğruyu söyleyememek. | Bir isteği kabul etmeme, nazlanma. )

( A'ZÂR-I URKUBİYYE )


- MİRKELÂM[Fars. (AMİR, BAŞ, BEY)MÎR-İ KELÂM] ile ...

( KONUŞMAYI/SÖZÜ/SOHBETİ BAŞLATAN, BAŞLATACAK OLAN, BAŞLATMASI BEKLENEN | GÜZEL, DÜZGÜN, ZARİF KONUŞAN )


- MİRKET ile/değil ÇİZGİLİ FİRAVUN FARESİ


- MİRSÂD/MİRSAD[Ar. çoğ. MERÂSİD] ile MİRSÂT[Ar. çoğ. MERÂSÎ]

( Gözetme yeri. | İlk 3 sayısının başyazarı, Muallim Naci olan ve 26 Mart 1891'de yayımlanmış olan haftalık edebiyat dergisi. İLE Gemi demiri, lenger. )


- MİS'AR/MİS'ÂR[Ar. < MESÂİR] ile Mİ'SÂR/Mİ'SAR/Mİ'SARA[Ar.]

( Ateş küsküsü, ateş karıştırmaya yarayan demir. İLE Mengene. )


- MİS[Ar. < MİSK] ile MİS[Fars.]

( Hoş kokulu olan şey. İLE Bakır. )


- MİS[Azr.] = BAKIR[Tr.]


- MIS/MANAGEMENT INFORMATION SYSTEM[İng.] değil/yerine/= YÖNETİM BİLGİ DÜZENİ


- MİSAFİR ETMEK değil/yerine/= KONUKLATMAK/KONUK ETMEK


- MİSÂFİR[< SEFER]:
bkz. MÜSÂFİR [aslı!]


- MİSAFİR[Ar.]/MİHMÂN[Fars.] ile KONUK

( KONUK, MİSÂFİR )


- MİSAFİR/MİHMAN[Ar.] değil/yerine/= KONUK


- MİSAFİR ile/ve/<>/değil/>< MUKÎM[< KIYÂM]

( 72 saat boyunca ağırlanan kişi. İLE/VE/<>/DEĞİL/>< Oturan, ikâmet eden. | 72 saatten daha uzun süre kalan misafir/kişi. )


- MİSAFİRHANE[Ar.] değil/yerine/= KONUKEVİ

( Resmî ya da özel kuruluşların kendi görevlilerinin yararlanması için yaptırdığı konut. )


- MİSAFİRHANE[Ar.] değil/yerine/= KONUKEVİ


- MİSAFİRPERVER değil/yerine/= KONUKSEVER


- MÎSÂK[Ar. < SEVK] ile MÎSÂK[Ar. < VÜSÛK | çoğ. MEVÂSÎK]

( Sürme, sevk etme. İLE Sözleşme, antlaşma, yemin. )


- MİSAL(İ) ile HESAB(I)


- MİSÂL[Ar.] değil/yerine/= ÖRNEK

( ÖRNEK | MASAL | RÜYÂ, DÜŞ | BENZER, ANDIRIR )


- MİSANTROP[Fars.]/MERDÜMGİRÎZ[Fars.] değil/yerine/= KİŞİLERDEN/İNSANDAN "KAÇAN"


- MİSBÂH ile ...

( KANDİL, ÇERAĞ, SABAH GİBİ LATİF, AYDINLIK )


- MİSDİYAGNOZ/MİSDİAGNOSIS[İng.] değil/yerine/= YANLIŞ TANI


- MİSEL[Fr.]

( Koloit iyonlarında, molekül yığılmasından oluşan ve yalnız başına koloidin tüm niteliğini taşıdığı kabul edilen bölüm. )


- MISER vs. STINGY


- MİŞFER/MEŞFER[çoğ. MEŞÂFİR] ile ...

( Devenin sarkık dudağı. )


- MIŞIL MIŞIL (UYUMAK)


- MISIR NİŞASTASI ile BUĞDAY NİŞASTASI

( CORN STARCH vs. WHEAT STARCH )


- MISIR PİRAMİDİ ile SÜMER PİRAMİDİ ile MAYA PİRAMİDİ


- MISIR PİRAMİTLERİ ile/ve/<> MAYA PİRAMİTLERİ[KUKULKAN/EL CASTILLO] ile/ve/<> BOLİVYA PİRAMİTLERİ

( PİRAMİT: Merkezdeki ateş. )

( Gize - Kahire - Mısır'da. İLE/VE/<> Chichen-Itza - Yucatán - Meksika'da. İLE/VE/<> Desaguadero'da. [La Paz'dan 70 km. Batı'da, Peru sınır geçişi olan yolu üzerinde.] )

( Keops [M.Ö. 2550], Mikerinos, Kefren [M.Ö. 2520], Sfenks, Sakkara [M.Ö. 2650], Maldum Snefru [M.Ö. 2000], Dahahur [M.Ö. 2600], Dahahur Snefru [M.Ö. 3000], Sakkara Pepi II [M.Ö. 2250]. İLE/VE/<> Uxmal Tapınağı ve Teotehuacan. İLE/VE/<> Tiahuanaco. )


- MISIR TAKVİMİ ile/ve/||/<> ÖMER HAYYAM TAKVİMİ

( En dakik takvimler. )


- MISIR'DA:
42 EYALET ile/ve/<> 42 TANRI


- MISIR ile ...

( KEM(KARANLIK) - NEFS[tasavvufta] )


- MISIR ile CİNMISIRI/CİNDARISI

( ... İLE Bir tür, ufak taneli mısır. )


- MISIR ile DARI

( Buğdaygillerden, gövdesi kalın, yaprakları büyük, boyu yaklaşık iki metre olabilen, eril çiçekleri tepede salkım durumunda, dişil çiçekleri yaprakla gövde arasında koçan biçiminde olan bir tarım bitkisi. | Bu bitkinin, koçan üzerindeki taneli ürünü. İLE Buğdaygillerden, tohumları, gereğinde buğday yerine gıda olarak kullanılan, kuraklığa dayanıklı bir bitki, akdarı. )

( ZEA MAYS cum PANICUM )


- MISIR ve/||/<> FASÜLYE ve/||/<> KABAK


- MISIR ile HEDİK

( ... İLE Kaynatılmış mısır. )


- MISIR ile/||/<> KARA MISIR


- MISIR ile/ve MEZOPOTAMYA


- MISIR ile/değil SÜPÜRGE


- MİSK KEDİSİ ile MALABAR MİSK KEDİSİ

( ZEBÂD ile ZEBÂD-I MALABAR )


- MİSK KOKUSU ile/ve/değil/yerine DOST KOKUSU


- MİSK Ü AMBER değil/yerine/= MİS KOKULARI


- MİSKAL[Ar. çoğ. MESÂKÎL] ile MISKAL

( Yirmidört kıratlık bir ağırlık ölçüsü. [yüz arpa ağırlığındadır][ondört kırat, bir şer'î dirhemin karşılığıdır] | 1.43 dirhemlik ağırlık ölçüsü. İLE Parlatan, cilâlayan âlet. | İnce, zarif bir hatip. )


- MİSKE = GAZOZ


- MİSKET[Fr. < Ar.] ile MİSKET[Fr. < İt.]

( Hoş kokulu meyveleri nitelemek için kullanılır. İLE Bomba ve şarapnellerin içinde bulunan kurşun ya da demir tanelerin adı. | Bilye. )


- MİSKET ile CİCOZ

( ... İLE Cam ya da toprak bilyelerle oynanan çocuk oyunu. | Bu oyundaki bilyelerin her biri. | [argo] Hiç yok. )


- MİSKET ile ZEYBEK

( ... İLE Özellikle Batı Anadolu efelerine verilen ad. | Efelere özgü, yerel oyun ve bu oyunun müziği. )


- MİSKİN[Ar.] değil/yerine/= YOKSU

( Allah'ta yok olan, fenafillah. )


- MİSKİN/LİK ile/ve/<> BEZGİN/LİK


- MİSKİN ile KÜLKEDİSİ

( Çok uyuşuk olan kişi. | Hoş görülemeyecek durumlar karşısında tepki göstermeyen kişi. | Cüzzam hastalığına tutulmuş olan kişi. | Âciz, zavallı. İLE Çok üşüyen, ateşin yanından ayrılmayan kişi. | Uyuşuk, miskin kişi. | Sakin, yumuşak, uyumlu kişi. | Pasaklı, görgüsüz kadın. )


- MİSKİNLER TEKKESİ ile ...

( Karacaahmet'tedir. [1. ada] )


- MİSKOTU ile ...

( COMPOSITAE ARTEMISIALAXA[Lat.] = BİRİNCÂSF[Fars.] = MUGWORT[İng. Miskotu, koyunotu.] = ARMOISE[Fr. Miskotu, yabani karanfil.] = BEIFUSS[Alm.] )


- MİSL[Ar.] ile MESEL[Ar.]


- MİSL[Ar.] ile NAZÎR[Ar.]


- MİSL[Ar.] ile NİDD[Ar.]


- MİSL[Ar.] ile ŞEKL[Ar.]


- MİSL/MİSİL[Ar.] değil/yerine/= KAT

( Eş, benzer. | Miktar. | Kat. )


- MİSL ile ...

( Benzer, kat. | Mikdar. | Ön, yan, huzur. | Tekrarlanan bir sayının toplamı. )


- MİSLEYN[Ar.] ile MUTTEFİKAYN[Ar.]


- MİSLİ değil/yerine/= KATI

( Sayı, tartı ve ölçü ile belirlenebilen. )


- MİSMA'/MİSMAA[Ar. < SEM | çoğ. MESÂMİ'] ile MİSMÂR[Ar. çoğ. MESÂMÎR]

( Kulak. | Hastanın, kalbini, göğsünü ve ciğerlerini dinlemeye yarayan âlet, siteteskop. | Kulaklık. İLE Çivi, mıh. | Kazık. )


- MISMATCH[İng.] değil/yerine/= UYUMSUZLUK


- MISRA değil/yerine/= DİZE


- MISRA değil/yerine/= DİZE


- MİSSİRUKOFO ile ...

( Sikasso - Mali'de yaşayan yerel halk. )


- mist.[Lat. < MISTURA] değil/yerine/= KARIŞIM, MİKSTÜR


- MISTAKE vs. "REVERSE"


- MISTAKE vs. ATTITUDE


- MISTAKE vs. BLANK/DEFICIT


- MISTAKE vs. DEFICIT


- MISTAKE vs. DESTRUCTION


- MISTAKE vs. SHAMEFUL


- MISTAKE vs. SIN


- MİSTİFİKASYON değil/yerine/= GİZEMLEŞTİRME


- MİSTİFİYE değil/yerine MİSTİKLEŞTİRME


- MİSTİK GİZLİLİK ile/değil/yerine EZOTERİK GİZLİLİK


- MİSTİK/LİK ile MİSKİN/LİK


- MİSTİK ile/ve AŞKIN


- MİSTİK ile BULANIK


- MİSTİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< EZOTERİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< FELSEFÎ

( Düzensiz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Düzenli. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Sürekli. )

( Aktarılmayan. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Aktarılan. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Paylaşılan. )

( [Su bulmak üzere] Kuyu/artezyen kazan. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yeraltındaki akarsuyu bulan/bilen. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Tüm suları, suların kaynağını sorgulayan/düşünen/arayan. )


- MİSTİK değil/yerine/= GİZEMCİ


- MİSTİK değil/yerine/= GİZEMLİ


- MİSTİK ile GNOSTİK

( Myster: Sır, Gizem. On: Kozmos, Varlık. Mysterion: Varlığın Gizemi. Mystic: Varlığın Gizemini Bilen )

( Gizemli. İLE İrfan Öğretisi(Hristiyan Gizemi olarak da geçer). )

( Mistik deneyim, gerçekliğin akıl-dışı ve doğrudan doğruya yaşanması demektir. )

( Mistik bilgi, hiçbir zaman salt gözlemle elde edilemeyen, ancak kişinin tüm benliğiyle olaya katılması sonucu yaşanan bilgi türüdür. )

( Mistik bilgiye ulaşmak demek, değişime uğramak ya da "bilmek", "değişmek" demektir. )

( MYSTIC vs. GNOSTIC )


- MİSTİK ile HİPNOTİK


- MİSTİK ile/ve MÂNEVÎ

( Aklımızın havalarını, arzu ve emellerini çıkarırsak, bu küre bizi kaldıramaz. )


- MİSTİK ile METAFİZİK


- MİSTİSİZM ile/ve DOĞALLIK


- MİSTİSİZM değil/yerine/= GİZEMCİLİK


- MİSTİSİZM ile/ve HALK KÜLTÜRÜ


- MİSTİSİZM ile MİTOLOJİ


- MİSTİSİZM ve ŞİİR ve SANAT


- MİSTİSİZM ile SUFİZM


- MİSVÂK[Ar.] değil/yerine/= DİŞ FIRÇASI

( Ucu dövülüp fırça durumuna getirilen ve diş temizliğinde kullanılması, Müslümanlıkça sünnet olan bir tür ağaç çubuğu. )


- MİSYON[İng. < MISSION] değil/yerine/= EREK, BEKLENTİ, GENİŞ SORUMLULUK, ÖZ NİYET, ÖZ GÖREV


- MİT/LER ile/ve DİN/LER


- MİT/MİTOS[Fr. < Yun.] ile/ve/||/<>/> MİTOLOJİ[Fr. < Yun.]/ESÂTÎR[Ar.]

( Tarih öncesine dayanan efsane. Dirimli öykü. Şiirsel felsefe. | Geleneksel olarak yayılan ya da toplumun hayal gücü etkisiyle biçim değiştiren, tanrı, tanrıça, evrenin doğuşu ile ilgili imgesel, alegorik bir anlatımı olan halk öyküsü. İLE/VE/<>/> Mitleri, doğuşlarını, anlamlarını yorumlayan, inceleyen bilim. | Bir ulusa, bir dine, özellikle Yunan, Latin uygarlığına ilişkin mitlerin, efsanelerin tümü. )

( Antik Yunan'da Ksenophanes (M.Ö. 565-470), Homeros ve Hesiodos'un tanrısal mitos anlatımlarını eleştirmiş ve yadsımıştır. Bu eleştiri sonucunda mitler, din ve metafizikten arındırılmış ve bağımsız bir mitos öğretisi ortaya çıkmıştır. Ancak yaşamdan yansıtılarak oluşturulmuş mitoslar, bu kez, yaşamdan kopuk ansal kurgular biçimini almıştır. )

( Toplumların yaratıp yaşattığı mitler, geleneği yaşatmakla birlikte, özlem, umut ve beklentilerin yansıtıldığı bir geleceğin dünyası niteliğine de bürünmektedir. Bu tür mitler, gerçek yaşamın zorlukları karşısında bunalan bireylerin, özledikleri yaşamı kurmayı gelecek nesillere bıraktıkları birtakım tasarımlar niteliğindedir. Bireysel olarak ele alındığında mitos dönemi, ana rahminden konuşmanın başlamasına kadar geçen ve bebeklik süreci olarak adlandırılan döneme karşılık gelmektedir. )

( Bir mit duygusal bağlılık yönünden içi boşaldığında masala dönüşür. Duyguları etkileme gücünü yitirir. Ansal yorumlama ile de kurgu biçimini alır. )

( Mit ilk önce metafiziksel kozmogoni ile aşılmıştır. Artık mitsel simgeler arasındaki anlamlı bağ (ritus) yerini düşünceler arasındaki anlam bağına, mantık'a(düşünbiçim) bırakmıştır. Metafiziksel kozmogoni bir yandan felsefi spekülasyon biçimini alırken öte yandan miti dine dönüştürmüştür. Dinsel mit ise "tarih bilinci" ile aşılmıştır. Kişinin varoluşu, tarihsel bilinç yoluyla, gerçek ve olgusal kavranışına yükselmiştir. )

( Paganist (putperest) mitler, kişinin karşısında eşyayı, doğa parçalarını ve hayvanları yüceltmiş ve kutsallaştırmıştır. Buna karşın imgesel (imgetapar, hayalperest) mitler, doğaüstü imgeleri kişinin karşısında yüceltmiş ve kutsallaştırmıştır. Aydınlanmaya temel oluşturan mitler ise, insan yaşamını ve özellikle insan aklının tutsaklıktan ve yanılsamadan kurtuluşunu simgelemiş olanlardır. Ezoterik okullar bu tür mitlerden yararlanmışlardır. )

( Yaşamdan yansıtılarak oluşturulmalarına karşın mitler tarihsel değildir. Bir başka deyişle, tarihsel bir zaman ve mekân göstermezler. Mitlerin zamanı ve mekânı aşkındır. Mitler okunduğunda ya da ritüel eşliğinde canlandırıldığında, kişi mitsel zaman ve mekâna geçer. Mite katılır ve onu coşkuyla yaşar. Tarihsel olaylar bir kere olur ve geri dönüşsüzdür. Oysa mitler, canlandırılıp yaşanabilir. )

( Günümüzde, psikolojide ortaya çıkan gelişmeler, insan davranışlarının arkasında simgesel (arketipal) bir altyapının etkin olduğunu ortaya çıkarttığı için, mitos yeniden önem kazanmıştır. Artık mitosa, bir zamanlar olmuş bitmiş fantastik masallar gözüyle bakılmamakta, aksine, yaşayıp gelen ve halen yaşamakta olan, insan davranışlarını etkileyen ve yaşamın anlamlandırılmasında etkinliği olan bir öğe gözüyle bakılmaktadır. )

( Mitosu, bireyin duygu ve hayal dünyasında oluşan, gelişen bir psişik gereksinim olarak ele aldığımızda, modern toplumların modern mitlerin halen önemini koruduğu anlaşılmaktadır. )

( Mitoloji, evrendeki(insandaki/doğadaki) kaderi araştırma işidir. )

( Mitoloji, kişinin bulunduğu yeri anlamlandırma işidir. )

( Mitler yazıldıklarından itibaren mit olmaktan çıkmaya başlamıştır. )

( Mitte tipoloji yoktur, arkeler vardır. )

( Mitler, düzyazıya döküldüğü anda doktrindir. )

( Sanatçıların hazinesi. İLE/VE/||/<>/> Filozofların hazinesi. )


- MİT ile/ve KADER

( Kültürün alışkanlıklarımızdaki karşılığı. İLE/VE ... )


- MİT ile/ve KOLLEKTİF BİLİNÇALTI


- MİT ile/ve/<> KUTSAL/LIK


- MİT ile LEJANT

( ... İLE Zamanla şekil değiştirmiş tarih olayı. | Para ve madalyon gibi şeyler üzerindeki yazı. )


- MİT ile M.İ.T.

( ... İLE Milli İstihbarat Teşkilâtı. )


- MİT ile/ve/||/<> MASAL

( Evrenseldir. İLE/VE/||/<> Toplumsal öğeler egemendir. )

( Belirli ya da belirsiz bir zaman söz konusudur. İLE/VE/||/<> Zaman önemli değildir. )

( Olaylar, kısmen de olsa gerçeğe dayanır. İLE/VE/||/<> Olaylar düş ürünüdür. )

( Yer öğesi bazen gerçek, bazen de düşseldir. İLE/VE/||/<> Olaylar, düş ürünü yerlerde geçer. Ülkenin birinde geçmiş olması yeterlidir. )

( Bilgi vermeyi amaç edinmiştir. İLE/VE/||/<> Aktöre/ahlâk değerlerini öne çıkarır. Arkadaşlık, sadakat, vefâ gibi duygular, kavramlar öne çıkarılır. )


- MİT ile/ve/değil PROPAGANDA ARACI


- MİT ile/ve/<> PUT/TOTEM

( Doğru düşünmeyi engeller. İLE/VE/<> Doğru inancı engeller. )


- MİT ile/ve/||/<> SAKLAMA


- MİT ile/ve TARİH ÖNCESİ


- MİT ve/||/<>/> ÜMİT


- MİTİK TANRI İNANCI ile/ve PSİKOLOJİK TANRI İNANCI ile/ve TEOLOJİK TANRI İNANCI

( Halkın. İLE/VE "Aydın"ların. İLE/VE Teslim olanların. )

( TAGALOA: Söylencelerindeki en yüce tanrı. )


- MİTİK ile/ve İLÂHÎ


- MİTİK ile/ve/<> YİTİK


- MİTİNG[İng. < MEETING] değil/yerine/= BULUŞMA/TOPLANTI

( Gösteri amacıyla ya da bir olaya dikkati çekmek için, genellikle açık yerlerde yapılan, herkesin katılabileceği toplantı. )


- MİTLER:
MISIR ile/ve/<> HİNT ile/ve/<> İBRÂNÎ ile/ve/<> YUNAN

( Varoluş'un öyküsünü anlatan/anlatır. İLE/VE/<> Gövdenin macerasını anlatan/anlatır. İLE/VE/<> Ruhun başına gelenleri anlatan/anlatır. İLE/VE/<> Aklın, aklî gelişimin ve akılsal ilke ile melekelerin öyküsünü anlatan/anlatır. )


- MİTOKONDRİ değil/yerine/= ÜRETGEN


- MİTOKONDRİYAL DNA ile/ve/<> NÜKLEER DNA

( Anneden. İLE/VE/<> Babadan. )

( Hem kız, hem erkek çocuğa X kromozomunu taşır. İLE/VE/<> Sadece erkek çocuğa Y kromozomunu taşır. )


- MİTOLOJİ İLE İLGİLENMEK/UĞRAŞMAK ile/değil/yerine MİT(LER)'İ DENEYİMLEMEK

( Bilmek. İLE/DEĞİL/YERİNE Anlamak. )


- MİTOLOJİ ile/ve EFSANE ile/ve DESTAN

( İnsan ile insanüstü arasındaki ilişkileri konu alan anlatı. İLE/VE İnsanüstü varolanların yapıp-etmelerini konu alan anlatı. İLE/VE Bir kişinin olağanüstü kahramanlıklarını konu kılan anlatı. )

( Efsaneler varlık üzerine soru sorarak aşılır. )


- MİTOLOJİ ve HERMETİZM


- MİTOLOJİ ve/> KOZMOGONİ ve/> ASTRONOMİ


- MİTOS/LAR PAGAN/LIK


- MİTOS ve EPOS ve LOGOS


- MİTOS ile/ve LOGOS

( Eleştirilmez. İLE/VE Eleştireye açıktır. )


- MİTOZ BÖLÜNME:
HAYVAN GÖZESİNDE/HÜCRESİNDE ile/ve/||/<> BİTKİ GÖZESİNDE/HÜCRESİNDE

( image )


- MİTOZ BÖLÜNMEDE:
PROFAZ[BAŞLANGICI > PROFAZ SONU] ile/ve/<>/> METAFAZ ile/ve/<>/> ANAFAZ ile/ve/<>/> TELOFAZ

( image )


- MİTOZ[Fr. < AMITOSE]/KARYOKİNEZ[Fr. < CARYOCINESE] ile AMİTOZ[Fr. < AMITOSE]

( Çok gözeli canlılarda gözenin belirli evrelerden geçerek çoğalması. İLE Amip, akyuvar ve bazı bakterilerde göze bölünmesi yoluyla olan çoğalma. )


- MİTOZ/MİTOSIS[İng.] değil/yerine/= EŞEYSİZ BÖLÜNME


- MIX vs. CONFUSE


- MIXTURES vs./and COMPOSITIONS


- MİYAD[Ar.] yerine SÜRECİNİ TAMAMLADI


- MİYÂR ile MİHEKK/MİHENK/MEHENK

( Değerli madenlerde, yasanın istediği ağırlık, saflık ve değer deresini gösteren ölçü. | Ölçüt, ölçü. | [kimya] Ayraç. İLE Altın ya da gümüşün ayarını anlamaya yarayan taş. | Birinin, değerini, ahlâkını anlamaya yarayan şey, ölçü, araç. )


- MİYAZ[Fr. < Yun.]

( Sinek kurtçuklarının, insanda ve hayvanlarda ortaya çıkardığı bozukluk. )


- MİYELIN/MYELIN[İng.] değil/yerine/= SİNİR KILIFI


- MİYELINİZASYON/MYELINIZATION[İng.] değil/yerine/= SİNİR KILIFLANMASI


- MIYMINTI/LIK ile MİSKİN/LİK[Ar.]

( Kişinin sabrını tüketecek derecede yavaş ve mızmızca iş gören. İLE Çok uyuşuk olan. | Hoş görülmeyecek durumlar karşısında tepki göstermeyen. | Âciz, zavallı. | Cüzzam hastalığına tutulmuş olan. )


- MİYOKART[Fr.] değil/yerine/= YÜREK KASI


- MİYOM ile POLİP

( Rahimdeki iyi huylu ur/lar. İLE Sindirim kanalı boşluğu içinde görülen iyi huylu doku kabarıklığı. )

( Her dört kadından birinde bulunmaktadır. [Dünyada, en çok 45 kg.'ya kadar olanı da görülmüştür.] İLE Bazı hallerde kansere dönüşebilir. Kalınbağırsakta daha sık olur. [Teşhis ve tedavisi endoskopi yöntemiyle yapılan, çıkarılarak kanserleşme tehlikesi önlenen polipler, tüm sindirim kanalı boyunca, en çok bağırsaklarda rastlanan lezyonlar olarak kabul edilir.] )

( Rahimde, her ay oluşabilen ve fakat atılan, 2 cm.lik, olağan fizyolojik kistlerden korkulmaması gerekmektedir. İLE ... )


- MIZ MIZ (ETMEK)


- MİZÂC-I VAKTE VÂKIF OLMAK ve/||/<> KEYFİYET-İ HÂLE ÂRİF OLMAK


- MİZAÇ:
DENGESİZ ile/ve DENGELİ

( 8 ile/ve 1 )


- MİZAÇ(HASLET) ile/ve KARAKTER

( Doğuştan gelen özellikler. İLE/VE Sonradan oluşan kişisel özellikler. )

( Kişiler, iyi öğrenciler gibi, karakterlerini, açıklıkla ve devamlılıkla geliştirmelidir. )

( ĞARîZİTU'T-TAB ile/ve MUKTESEBETUN TUTBE' LEHA )

( TEMPERAMENT/DISPOSITION vs./and CHARACTER )


- MİZÂC ile/ve/<>/> BÜNYE ile/ve/<>/> DİMAĞ


- MİZAÇ ve/<>/>/< İTİDAL


- MİZÂC ile/ve/<> MEŞREB

( 12 çeşit. İLE/VE/<> 36 çeşit. )


- MİZAH [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- MİZÂH[Ar.] ile MUCÛN[Ar.]


- MİZAH ile/ve FIKRA


- MİZAH ile/değil MİZAÇ


- MÎZAH değil MİZAH


- MİZAN el-HİKME ile/ve MİZAN el-HİKME ile/ve MİZAN el-HİKME

( Genel felsefe kitaplarının adı olarak bu ad kullanılır. İLE/VE İlm-i mantık'ın başka bir adıdır. Pek çok mantık kitabı bu adı taşır. İLE/VE Abdurrahman Hazinî'nin eserinin adıdır. Eser, çekim ve cisimlerin özgül ağırlıklarından bahseder. Modern döneme kadar konuyla ilgili en önemli çalışmadır. İngilizce çevirisi de vardır. )


- MİZAN[< VEZN] ile/ve NİZAM

( Farkta cem, cemde fark. | Terazi, ölçü aleti, tartı, ölçek. | Adâlet ve eşitlik. | Akıl, idrak. | Şeriat. | Hesap özeti. İLE/VE Düzen. )


- MİZAN[Ar. < VEZN] ile/ve/||/<>/>/< İZAN[Ar.]

( Ölçü. | Sağlama. [matematik] | Bir tüccarın, ticari durumunu, işinin genel sonucunu gösteren, belirli zamanlarda yaptığı hesap özeti. İLE/VE/||/<>/>/< Anlayış, anlama yeteneği. )


- MİZAN ile/ve USÛL/YÖNTEM


- MİZANA[İt.] değil/yerine/= ARKA DİREK

( Üç ya da daha çok direği bulunan yelkenli gemilerde, arka direk. )


- MİZANPAJ[Fr.] değil/yerine/= SAYFA DÜZENİ


- MİZANSEN[Ar.] değil/yerine/= DÜZENTİ/KURGU


- MİZER ile FUTA[Ar.]

( ... İLE İpek peştemal. )


- MIZIKA SESİ ile/ve AKORDİYON/AKORDEON SESİ


- MIZIKA[İt.] ile/ve/değil/<> HAMUS

( Bando. | Armonika. İLE/VE/DEĞİL/<> Yakutistan'da, Şamanlar'ın çaldığı mızıka. )


- MIZIKALAR'I


- MIZIKÇI/LIK değil/yerine/= OYUNBOZAN/LIK

( Çeşitli nedenlerle oyunu bozan, yenilgiyi kabul etmeyen, kolayca darılan kişi. )


- MİZMÂR ile ...

( OBUA )


- MIZMIZLANMAK ile SIZLANMAK


- MIZRAK değil/yerine/= KARGI/CIDA


- MIZRAKSI YAPRAK = VARAK-I RUMHÎ = FEUILLE LANCÉOLÉE


- MIZRAP[Ar.]/TEZENE[Fars.]/PENA[Lat.] değil/yerine/= ÇALGIÇ


- MIZRAPLI ile/ve ŞELPE[ŞERPE değil!]/GUKKUK BOĞAZI

( ... İLE/VE Tellerin parmak çekişleriyle seslendirilmesi. )

( ... İLE/VE Bam telinin olmaması gereklidir. )

( ... con/e PİTSİKATO )


- MİZVÂCE ile HÜNSÂ

( Küçük küçük çiçeklerden oluşan ve kendinde hem dişillik, hem de erillik örgeni bulunan çiçek.[Nerkis çiçeği gibi.] )


- Mısır ÇARŞISI değil MISIR ÇARŞISI

( Adını yenilen mısırdan değil Mısır ülkesinden almaktadır. Vurguyu Mı:sır şeklinde yapmak gerekir. )


- ML/MACHINE LEARNING[İng.] değil/yerine/= MAKINE ÖĞRENME


- MMA/COST MINIMIZATION ANALYSIS[İng.] değil/yerine/= MALİYET MINIMİZASYONU ÇÖZÜMLEMESİ


- MMD/MEDICAL MONİTORING DEVICE[İng.] değil/yerine/= TIBBİ İZLEME AYGITLARI


- MMS/MODEL MANAGEMENT SYSTEM[İng.] değil/yerine/= MODEL YÖNETIM SİSTEMİ


- Mn ile Mo

( Manganez'in simgesi. İLE Molibden'in simgesi. )


- MNC ile TNC


- MOAI ile/ve MİNTANDİ

( Küçük ahşap figür. İLE/VE Sabuntaşından oyma figür. )


- MOBBING[İng.] değil/yerine/= BEZDİRİ


- MOBIL/MOBILE[İng.] değil/yerine/= DEVİNIMLİ 2.TAŞINABİLİR 3.GEZİCİ


- MOBILITE/MOBILITY[İng.] değil/yerine/= DEVİNIMLİLİK, HAREKETLİLİK


- MOBİLYA/MÖBLE değil/yerine/= DÖŞENGİ


- MOBİLYADA ile KAPLAMADA


- MÖBİUS ŞERİDİ ile/ve KLEIN ŞİŞESİ


- MOD:
NESNE ile/ve/||/<> ÜST BİLİŞ


- MOD/MODE[İng.] değil/yerine/= TARZ


- MODA[İt.] ile AKIM


- MODA[İt.] ile/ve/değil DÖNEM


- MODA ile/ve DAYATILAN


- MODA ile/ve/||/<> MODERN


- MODA ile POPÜLER


- MODA ile STİL


- MODA ile TREND


- MODALITE/MODALITY[İng.] değil/yerine/= TARZ


- MODEL vs./and PARADIGM


- MODEL[Fr. < MODELE] ile KALIP[Ar. < KÂLİB]

( Resim, heykel vb. yapılırken baka baka benzetilmeye çalışılan nesne ya da kişi, örnek. | Bir özelliği olan nesne ya da kişi. | Biçim. | Giysi örneklerini içinde toplayan dergi. | Otomobil vb.nde tip. | Benzer. | Örnek olmaya değer kimse ya da şey, örnek, paradigma. | Manken. | Tasarlanan ürünün tanıtım ya da deneme amacıyla üretilen ilk örneği, prototip. İLE Bir şeye biçim vermeye ya da eski biçimini korumaya yarayan araç. | Biçki modeli, patron. | Genellikle küp biçiminde yapılan. | Gösterişli görünüş. | Biçim, durum. | Yenilikten uzak, özgün olmayan. )


- MODEL[Fr.]/MOSTRA[İt.] değil/yerine/= ÖRNEK/KÖZ

( Örnek. | Bir özelliği olan nesne ya da kişi. | Bir sanatçıya poz veren kişi. | Biçim. | Örnekleri içinde toplayan dergi. | Tip. | Benzer. | Örnek alınmaya değer kişi ya da şey. | Manken. )


- MODEL[İng.] değil/yerine/= KALIP | ÖRNEK


- MODEL ile/ve ALGI DÜZENEĞİ

( MODEL vs./and PARADIGM )


- MODEL ile/ve İDOL


- MODEL yerine MANKEN


- MODEL ile ÖRNEK

( MODEL vs./and SAMPLE )


- MODELİ ELE ALAN DÜZEN ile/ve GÖZLEMİ ELE ALAN DÜZEN

( THE SYSTEM WHICH CONSIDERS THE MODEL vs./and THE SYSTEM WHICH CONSIDERS THE OBSERVATION )


- MODELLEME ile/değil ÖYKÜNME


- MODEM[İng.] değil/yerine/= ÇEVİRGE


- MODEM[İng.] değil/yerine/= ÇEVİRGE


- MODERATION vs./and BALANCE


- MODERATO[İt.] ile ANDANTE[İt.]

( Tek başına kullanıldığı zaman, orta hızda bir tempoyu belirtir. | Başka bir terimle birlikte kullanıldığında, gösterilen temponun biraz yavaşlatılması gerektiğini anlatır. İLE Yarı yavaş, adagio ile andantino arası. )


- MODERATÖR değil/yerine/= YÖNETİCİ


- MODERN BİLİM ile/ve/değil/yerine ÇAĞDAŞ BİLİM


- MODERN BİLİM ile/ve/değil YENİ DOĞA FELSEFESİ

( COLINGWOOD'un DOĞA TASARIMI adlı kitabını da okumanızı salık veririz. )


- MODERN DÜŞÜNÜŞ/ANLAYIŞ/YAKLAŞIM ile/ve/değil/yerine/> POSTMODERN DÜŞÜNÜŞ/ANLAYIŞ/YAKLAŞIM

( Ya, ya da ilkesiyle/yaklaşımıyla. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/> Hem, hem de ve Ne, ne de ilkesiyle/yaklaşımıyla. )


- MODERN GELENEK ile/ve KLASİK GELENEK

( Hareket esastır. İLE/VE Sükûn esastır. )


- MODERN PERİYODLAR TABLOSU

( 1- Basit Nesneler Tablosu[Lavoisier]
2- Vis Tellurique[de Chancoutois]
3- El yazması periyodik tablo[Mendeleev]
4- Atomik kütle ve simge dizini[John Dalton]
5- Modern Periyodik tablo

image )

(

MODERN PERİYODLAR TABLOSU




 1,088


H


1
1A


 


2A
8A


 


7A
4,005


He


2
6,94


Li


3
9,0122


Be


10,811


B


5
12,011


C


6
14,007


N


7
15,999


O


8
18,998


F


9
20,183


Ne


10
22,990


Na


11
24,312


Mg


12
 

 

3B
 

 

4B




5B


 

6B
 

 

7B
 

 

8B
 

 

8B
 

 

8B
 

 

1B
 

 

2B
26,982


Al


13
28,086


Si


14
30,974


P


15
32,064


S


16
35,453




17
39,95


Ar


18
39,10


K


19
40,08


Ca


20
44,956


Sc


21
47,9


Ti


22
50,94


V


23
51,996


Cr


24
54,94


Mn


25
55,847


Fe


26
58,933


Co


27
58,71

Ni

28
63,54


Cu


29
65,37


Zn


30
69,72


Ga


31
72,59


Ge


32
74,922


As


33
78,96


Se


34
79,91


Br


35
83,90


Kr


36
84,47


Rb


37
87,62


Sr


38
88,905


Y


39
91,22


Zr


40
92,91


Nb


41
95,94


Mo


42
(99)


Tc


43
101,07


Ru


44
102,9


Rh


45
106,4


Pd


46
107,88


Ag


47
112,4


Cd


48
114,82


In


49
118,69


Sn


50
121,75


Sb


51
127,6

Te


52
126,9


I


53
131,3


Xe


54
132,9


Cs


55
137,34


Ba


56
Latanitler


57-71
178,49


Hf


72
180,95


Ta


73
183,85


W


74
186,2


Re


75
190,2


Os


76
192,2


Ir


77
195,09


Pt


78
196,967


Au


79
200,59


Hg


80
204,37




81
207,19


Pb


82
208,98


Bi


83
(210)


Po


84
(210)


At


85
(222)


Rn


86
(223)


Fr


87
(227)


Ra


88
Akitinitler


89-103
(260)


Ku


104
 


Unt


105
 


Unh


106
 


Uns


107
 

 

108
 


Une


109
138,91


La


57
140,12


Ce


58
140,91


Pr


59
144,24


Nd


60
145


Pm


61
150,35


Sm


62
151,96


Eu


63
167,25


Gd


64
158,92


Tb


65
162,5


Dy


66
164,93


Ho


67
167,26


Er


68
168,93


Tm


69
173,04


Yb


70
174,97


Lu


71
(227)


Ac


89
140,12


Th


90
(291)


Pa


91
238,03


U


92
(237)


Np


93
(244)


Pu


94
(243)


Am


95
(247)


Cm


96
(247)


Bk


97
(226)


Cf


98
(254)


Es


99
(253)


Fm


100
(256)


Md


101
(256)


No


102
(257)


Lw


103
)

( )

( Periodic Table )

( Periyodik Tablo'da yer almayan tek harf, 'J' harfidir. )

( )

( Keşfeden Ülkeler ve Dönemleri için burayı tıklayınız... )

( image )


- MODERN SANAT ile/ve YUNAN/KLASİK SANAT

( İzlenim. İLE Düşünce. )


- MODERN vs. CONTEMPORARY


- MODERN:
YENİ ile/ve/||/<>/> ÇAĞDAŞ


- MODERN[Fr./İng.] değil/yerine/= ÇAĞDAŞ/ÇAĞCIL


- MODERN ile/ve/değil/yerine ÇAĞDAŞ

( [not] MODERN vs./and/but CONTEMPORARY
CONTEMPORARY instead of MODERN )


- MODERN ile/ve/değil/yerine/||/<>/> GENİŞLETİLMİŞ


- MODERN ile YENİ

( MODERN vs. NEW )


- MODERNİZASYON değil/yerine/= ÇAĞDAŞLAŞMA


- MODERNİZE ETMEK değil/yerine/= ÇAĞDAŞLAŞTIRMAK


- MODERNİZM ile/ve/değil MODERNİTE

( Modernitedeki çelişkilerin billurlaştırılması. İLE/VE/DEĞİL Modernizmi forma sokmak. )

( Kayıp. İLE/VE/DEĞİL Kazanç/kazanım. )

( Fransız protestanlığını anlamadan Modernizm'i anlamak olanaksızdır. )

( "Konuşmaları". İLE/VE/DEĞİL Kazanımları. )


- MODERNLEŞME ile/ve/||/<> "BATILILAŞMA" ile/ve/||/<> AYDINLANMA


- MODERNLİK ile/ve/< MODERNLEŞME


- MODERNLİKTE:
KÂĞIT PARA ile/ve/||/<> ULUS ile/ve/||/<> ROMAN


- MODİFİKASYON[Fr.] değil/yerine/= DEĞİŞKE


- MODİFİKASYON/MODIFICATION[İng.] değil/yerine/= DEĞİŞTİRME, | DEĞİŞİKLİK


- MODİFİYE/MODIFIED[İng.] değil/yerine/= DEĞİŞTİRİLMİŞ


- MODIFY vs. AMEND vs. REVAMP

( Değiştirmek, düzeltmek. İLE Değiştirmek, düzeltmek. İLE Kuralları, yeniden düzenlemek. )


- MODİST ile ŞAPKA YAPICISI

( Şapka yapıcısı. | Moda eşyası satan. )


- MODİSTRA[İt.] değil/yerine/= (KADIN) TERZİ


- MODLAR:
| ÇOCUK ve İÇ EBEVEYN ve BAŞ ETME |
ile/ve/değil/yerine/||/<>/>
SAĞLIKLI YETİŞKİN


- MODS/MULTIORGAN DISFONKSİYON SENDROMU MULTIORGAN DYSFUNCTION SYNDROME[İng.] değil/yerine/= ÇOKLU ORGAN İŞLEV BOZUKLUK BELİRGESİ


- MODÜL[Fr. < Lat.] ile MODÜLASYON[Fr.]

( Orantı ölçüsü. Bir yapının çeşitli bölümleri arasında orantıyı sağlamak için kullanılan ölçü birimi. | Çap, ölçü. | Herhangi bir mekanik özelliği belirten katsayı. | Bir uzay taşıtının, bütün yapısı içinde yer alan bağımsız bölüm. İLE Bir sesin yayınmasında ortaya çıkan yeğinlik, vurgu, ton değişinimlerinden her biri. | Bir dalganın, genlik, evre ve sıklığının bir yasaya göre zaman içinde farklılaşması. | Bir tondan, başka bir tona geçiş. )


- MODÜL/MODULE[İng.] değil/yerine/= BİRİM


- MODÜLASYON/MODULATION[İng.] değil/yerine/= UYUMLAMA


- MODÜLASYON değil/yerine/= KİPLEME/KİPLENİM


- MODÜLATÖR/MODULATOR[İng.] değil/yerine/= UYUMLAYICI


- MODÜLER SİSTEM değil/yerine/= PARÇALI DÜZEN/EK


- MODÜLER/MODULAR[İng.] değil/yerine/= BİRİMLİ


- MOF/MULTIORGAN YETMEZLİĞİ MULTIORGAN FAILURE[İng.] değil/yerine/= ÇOKLU ORGAN YETMEZLİĞİ


- MOĞOLİSTAN'IN:
KUZEYİ/NDE ile/ve GÜNEYİ/NDE ile/ve ORTA BÖLÜMLERİ/NDE

( Ormanlar. İLE/VE Çöl. İLE/VE Bozkır. )


- MOĞOLLAR ve TUNGUZLAR ve TÜRKLER

( ... İLE Doğu Sibirya'da yaşayan, yarı göçebe bir topluluk. İLE ... )


- MOHER ile LEN ile KEÇE

( %15 ile %50 ile %100 )


- MOIST vs. WET


- MOKSHA-SANKALPA ile ...

( Sahte olandan kurtulma azmi. )


- MOKSHA[Sansk.] ile ...

( Dünyevi mevcudiyetten kurtuluş, özgürleşme. "Mukta", kurtulmuş insan. | Bağımsızlaşma, iç özgürlük. )


- MOL ile ...

( Bir maddenin kendi moleküler ağırlığına dalton cinsinde eşit olan gram miktarı. [Avogadro sayısı kadar molekül içerir.] )


- MOLA[İt.] değil/yerine/= ARA

( Yorgunluğu gidermek için duraklama. | Koyverme. | Takımların, oyun arasında aldıkları birer dakikalık dinlenme süresi, ara. )


- MOLA[İt.] ile TİRAMOLA[İt.]

( ... İLE Geminin rüzgârüstüne ya da rüzgâraltına dönmesi için yelkenlerin bazısını gevşetme, bazısını germe işlemi. | Makaraları birbirine kavuşan bir palangayı açıp uzatma işi. )


- MOLAS[Fr.]

( Karbonatlı kumtaşı. )


- MOLEKÜL OLUŞUMUNDA:
İKİ ATOM değil ÜÇ ATOM


- MOLEKÜL:
POLAR ile APOLAR


- MOLEKÜL ile/ve/||/<>/< ELEKTRON ile/ve/||/<>/< ATOM ile/ve/||/<>/< ÇEKİRDEK ile/ve/||/<>/< PROTON - NÖTRON ile/ve/||/<>/< QUARK ile/ve/||/<>/< PLANCK ile/ve/||/<>/< [HIGGS BOZONU?]

( 10üzeri-9 m. İLE/VE/||/<>/< 10üzeri-18 m. İLE/VE/||/<>/< 10üzeri-10 m. İLE/VE/||/<>/< 10üzeri-15 / 10üzeri-14 m. İLE/VE/||/<>/< 10üzeri-15 m. İLE/VE/||/<>/< 10üzeri-19 m. İLE/VE/||/<>/< 10üzeri-43 m. İLE/VE/||/<>/< ??? )


- MOLEKÜL değil/yerine/= ÖZDECİK


- MOLEKÜLLERDE:
TİTREŞİM ile/ve/||/<> ÖTELEME ile/ve/||/<> DÖNME


- MOLLA HÜSREV MESCİDİ ile MOLLA HÜSREV MESCİDİ

( Fatih'te, Sofular semtindedir. İLE Fatih'te, Küçük Mustafa Paşa Caddesi'ndedir. )

( XV. yüzyılda, Şeyhülislâm Molla Hüsrev tarafından. [Sofular Mescidi adıyla da bilinir.] İLE XV. yüzyılda, Şeyhülislâm Molla Hüsrev tarafından. [Küçük Mustafa Paşa Camisi olarak da bilinir.] )


- MOLLA[Ar. < MEVLÂNÂ] ile MOLLA[Ar.] ile MOLA[İt.]

( [eskiden] Büyük kadı, büyük âlim. İLE [sonradan] Medrese talebesi. İLE Ara verme, dinlenme, duraklama. )


- MOLLA[Ar.] ile SOFU[Ar. < Yun.]

( Büyük kadı. | Medrese öğrencisi. | Büyük bilgin. İLE Dinin buyruk ve yasaklarına tümüyle uyan kişi. )


- MOLLA ile BEŞİK ULEMÂSI


- MOLLA ile/ve KULAK MOLLASI


- MOLLA değil MEVLÂ


- MOLTO ile ...

( ÖTEKİ YÖNDE )


- MOLYVOS ile/ve/<> SİGRİ

( Midilli'de bulunan bu kaleler, 450 yıl boyunca [1462 - 1912], Osmanlı denetimindeydi. )


- MOMENT:
"AN/KIPI/UĞRAK" ile/değil/yerine AŞAMA


- MOMENT[Lat.]

( Kuvvetin, bir cismi, bir nokta ya da bir eksen yörüngesinde döndürme etkisini belirleyen vektör niceliği. )


- MOMENTUM ile/ve/||/<> AÇISAL MOMENTUM


- MOMENTUM = m x v


- MONAD[1] ile/ve/||/<> DIAD[2] ile/ve/||/<> TRIAD[3] ile/ve/||/<> TETRAD[4] ile/ve/||/<> PENTAD[5] ile/ve/||/<> HEKSAD[6] ile/ve/||/<> HEPTAD[7] ile/ve/||/<> OGDOAD[8] ile/ve/||/<> ENNEAD[9] ile/ve/||/<> DECAD[10]


- MONAD = MONADE[İng., Fr., Alm.] = MONAS:BİR OLAN[Yun.]

( Eski Yunan felsefesinde, bölünmez birlik. | Leibniz'in felsefesinde, artık bölünemez bir birlik olan sonsuz sayıdaki sözlerin her biri. )


- MONADELF, TEK DEMET HALİNDE BİRLEŞİK = VÂHİDÜ'L-AH = MONADELPHE


- MONAKO'DA:
ORDU ÇALIŞANI ile/değil ULUSAL ORKESTRA GÖREVLİSİ

( Monako Prensliği'nin ulusal orkestrasındaki görevli sayısı, ordusundaki çalışan sayısından daha fazladır. )


- MONARŞİ:
MUTLAK ile ANAYASAL


- MONARŞİ ile/değil/yerine/||/> BAŞKANLIK ile/değil/yerine/||/> PARLAMENTARİZM

( MONARCHY vs./but/||/> PRESIDENCY vs./but/||/> PARLIAMENTARISM )


- MONARŞİ ile SALTIK(MUTLAK) MONARŞİ


- MONDANİTE ile ...

( Sosyete insanı karakteri. | Sosyete ile ilgili şeylere düşkünlük. )


- MONDEN[Fr.]

( Toplum yaşamı ile ilgili. | Yüksek sosyete yaşamını seven. )


- MONET ile KLIMT


- MONET ile MANET

( 14 Kasım 1840 ? 05 Aralık 1926 ile 23 Ocak 1832 ? 30 Nisan 1883 )

( ... İLE "Kırda Yemek" tablosu. )

( Oscar Claude MONET ile Edouard MANET )


- MONET ile VAN GOGH


- MONİTÖR[Fr. < Lat.] değil/yerine/= EKRAN

( Her tür çalışmada, yetiştirici. | Ses dalgası iletiminde, iletimi bozmadan ve kesmeden, niteliğini denetleyen düzenek. | Televizyonda, görüntü ile sesin niteliğini eşleme, görüntü seçimini gerçekleştirme, görüntüyü yayınlama gibi işlerin denetlenmesinde kullanılan aygıt. )


- MONİTÖRİZASYON/MONİTORING[İng.] değil/yerine/= İZLEME


- MONİZM:
MATERYALİZM ile/<> İDEALİZM ile/<> TARAFSIZ MONİZM


- MONİZM > DUALİTE > TESLİS > TEVHİD


- MONOFİZİT/LERB ile ...

( Hristiyanlık'ta, Hz. İsa'nın kimliği ve tabiatı hakkında bir görüş ve bu görüşe sahip olan kişi ya da bu görüşü savunan kiliseler. [Günümüzde, Asuri (Nasturi) ve Keldani Kiliseleri dışındaki öteki kiliseler Monofizit görüşe sahiptirler.] )


- MONOGAM/İ değil/yerine/= TEKEŞLİ/LİK


- MONOLOG ile ...

( Bir kişi tarafından oynanan küçük komedi. | Yalnız başına konuşan bir kişinin sözleri. )


- MONOTERAPİ/MONOTHERAPY[İng.] değil/yerine/= TEKLİ SAĞALTIM


- MONTAJ[Fr.] değil/yerine/= KURGU


- MONTE ETMEK değil/yerine/= YERLEŞTİRMEK


- MONTEVIDEO'DA:
"ANTİKACILAR SOKAĞI" değil BİT PAZARI

( Adı bu olsa da, antikaya rastlanmamaktadır. DEĞİL Bölgedeki bireylerin, evinden getirdiği çeşitli eşyaların satıldığı yer. )


- MONTEVIDEO ve/<> "18 TEMMUZ" CADDESİ

( "Bir dağ gördüm" VE/<> Uruguay'ın, bağımsızlığını kazandığı tarih.[18 Temmuz 1828] )


- MONTEVIDEO ve/<> "TÜRK SOKAĞI"

( Uruguay'ın başkenti Montevideo'da, kentin bir bölgesindeki sokaklara, ülke adları verilmiş. Bunlardan biri de, "Türk Sokağı"dır. )


- MONTEVIDEO ve/<> PUNTA DEL ESTE

( ... VE/<> Uruguay'ın başkenti Montevideo'ya, 139 km. uzaklıkta, dünya çapında üne sahip bir kumsal/plaj. )

( ... VE/<> Plata Irmağı'nın okyanus ile birleştiği uc. [Bir tarafında Atlantik Okyanusu, öteki tarafında ise Plata Irmağı'nın ağzı görülmektedir.] )

( ... VE/<> Irmağın debisi, saniyede 22.000 m³'tür. Okyanus ile buluşan ağzının genişliği 240 km.'dir. )


- MONUMENT vs. STATUE


- MOOD[İng.] değil/yerine/= DUYGU DURUMU


- MOORE AÇMAZI ile/ve/||/<> BEKLENMEYEN SINAV AÇMAZI ile/ve/||/<> BELİRLENMİŞ ÖĞRENCİ AÇMAZI ile/ve/||/<> INDY AÇMAZI


- MOORE AÇMAZI ile/ve/||/<> BEKLENMEYEN SINAV AÇMAZI ile/ve/||/<> YALANCI İLAÇ AÇMAZI


- mor. dict.[Lat. < MORE DICTO] değil/yerine/= ÖNERİLEN BİÇİMDE


- MOR[Yun.] değil/yerine/= GÖĞEZ/GÜVEZ


- MOR ile GÖĞEM

( ... İLE Yeşile çalar mor. )


- MORAL ÖNERME ile FELSEFİ ÖNERME


- MORAL vs. METAPHYSICS


- MORAL değil/yerine/= ÖZCÜL GÜÇ


- MORALMAN değil/yerine/= ÖZCÜL GÜÇÇE


- MORALS vs./and WORD/PROMISE


- MORATORYUM[Fr. < Lat.] değil/yerine/= BORÇ ERTELEME


- MORBİDİTE/MORBİDITY[İng.] değil/yerine/= HASTA OLMA ORANI | HASTALIK | BOZUKLUK


- MORBİT/MORBİD[İng.] değil/yerine/= ÖLDÜRÜCÜ


- MORE vs. BEYOND


- MORF ile/ve AMORF

( Şekil. İLE/VE Akıl, kavram. | Şekilsiz. )


- MORFOGENEZ/MORPHOGENESIS[İng.] değil/yerine/= BİÇİMLENME


- MORFOLOJİ/MORPHOLOGY[İng.] değil/yerine/= BİÇİM BİLİMİ


- MORFOLOJİK/MORPHOLOGIC[İng.] değil/yerine/= BİÇİMSEL


- MORGIÇ(MORTGAGE) değil KONUT KREDİSİ


- MORION ile/ve/||/<> HIGGS


- MORİTANYA'DA:
ÇAY ve 3 SUNUM/ANLAMI

( Moritanya'da, ufak bardakta üç kez çay ikram edilir.

1. Yaşamın kendi gibi acıdır.
2. Aşk kadar tatlıdır.
3. Ölüm kadar katıdır. )


- MORİTANYA'DA/TROBRİAND ADALARI'NDA:
ATAERKİLLİK ile/ve/değil/<> ANAERKİLLİK

( ... İLE/VE/DEĞİL/<> Moriler, anaerkil bir topluluktur.[Ancak kadın isterse boşanma gerçekleşir.] )


- MORKİNOS:
MAVİ YÜZGEÇLİ ile/<> SARI YÜZGEÇLİ ile/<> ÇİZGİLİ YÜZGEÇLİ ile/<> KOCAGÖZ


- MORS "(OLMAK/ETMEK)" ile/değil/||/<> MARS (OLMAK/ETMEK)


- MORS ABECESİ ile/ve/||/<> BREYL(BRAILLE) ABECESİ

( Işık ya da seslerin kullanılarak bilgi aktarılmasını sağlayan yöntem/abece. İLE/VE/||/<> Görme engelliler abecesi. )

( Hem görmeyen, hem de duymayan bir çocuğun, nasıl eğitilip yaşama katılabileceğini ve tek başına ayakta kalabileceğini, böyle bir durumun tüm zorlukları ve buna karşın olan çaba ve çözümlerini de ayrıntılarıyla gösteren, çok etkileyici ve çok başarılı bir film olan "Benim Dünyam" adlı filmi [Uğur Yücel - Beren Saat] izlemenizi salık veririz. )

( Mors Abecesi ve Metin - Mors Çeviricisi için burayı tıklayınız... )

( )

( Yıldızlararası(Interstellar) filmini de izlemenizi salık veririz... )

(

"Braille Abecesi ve Louis Braille'nin Öyküsü" yazısı için burayı tıklayınız... )

( DUMLUPINAR

"Delikanlı, Askeri Deniz Lisesi'ni kazanır ve Heybeliada'da okula başlar...

Bu arada, tanıştığı o Çanakkale'li kıza âşık olmuştur. Okulla beraber, aşkını büyüterek geliştirir. Arada mektuplaşmalar yazışmalar ve gün gelir, okul biter. Deniz Harp Okulu'nu da bitiren delikanlı, artık, Teğmen olmuştur.

Yine her zaman buluştukları kır kahvesinde buluşmak için randevulaşırlar. Önce delikanlı gelir, sonra da genç kız. Genç kız geldiğinde delikanlının yüzü düşmüş, yüzü asık onu beklemektedir. Genç kız, bu yüzü hiç beğenmemiştir. "Ayrılık zamanı geldi" diye düşünerek hazırlamıştır kendini. Önceki buluşmalardaki o heyecan, o sevinç, artık yoktur delikanlıda...

Usulca yanına yaklaşır ve "Hoş geldin" der. Kuru bir "sen de hoş geldin" diye aldığı yanıt, iyice hüzne boğmuştur genç kızı.

Artık bu aşkın sonuna geldiğini düşünerek sorar;

- "Senin bir sıkıntın mı var?"
- "Evet!"
- "Haydi söyle o zaman, her şeye hazırlıklıyım."v - "Yaa... Beni bir denizaltıya verdiler", der genç... Kızgınca...

Genç kız, artık rahatlamıştır. Sorunun kendi değil denizaltı olduğunu duyunca içinden bir ohh çeker.

- "Ne var bunda?" diye sorar genç kız.
- "Yaa öyle deme! Biz denizciler, gemideyken sevdiklerimizle haberleşemiyoruz. Denizaltıdan nasıl haberleşeceğiz?"

Ve delikanlı, üzgün bir sesle sorar genç kıza...

- "İstersen ayrılalım!"
- "Hayır! Asla! Ben, seni bırakmam!" diye yanıtlar genç kız.

Delikanlı, beklediği bu yanıtı alır almaz heyecanlanır ve elinde tuttuğu paketi kıza uzatır.

- "Sana armağan getirdim. Al!"
Kızın kalbi hızla atmaya başlar. Neredeyse duracak gibi olur ve içinde yüzük olduğunu tahmin ettiği paketi heyecanla açar ama şaşkınlıktan duraklar. Paketin içinde bir fener ve mors abecesini gösteren kitap bulunmaktadır. Kız, şaşkınlıkla yine sorar...

- "Bunlar da ne?"
- "Yaa biz Çanakkale boğazından denizaltı ile çok geçeceğiz ve geçişlerimiz hep yüzeyden olur. Sen de fenerle mors abecesini kullanarak sana haber verdiğim zamanlarda yazışırız. Olmaz mı?"
- "Bunlarla mı yazışacağız?" diye sorar genç kız, yeniden.
- "İstemiyorsan ayrılalım!" der delikanlı.
- "Yok! Hayır!" der genç kız... "Ayrılık yok! Yaşasın mors!" diye yineler delikanlıya.

Genç kız, mors abecesi üzerinde çalışmaya başlar. Tüm ayrıntılarıyla öğrenir ve kullanabilir seviyeye gelir artık. Birkaç gün sonra haber gelir delikanlıdan. Gelen iletiye göre beş gün sonra gece saat 01:00'de geçeceğini ve kendine ileti yazmasını, kendinin de ona ileti göndereceğini iletir. Genç kız, belirtilen zaman ve saatte pencerede hazır bekler. Gelibolu'da denizaltı denizden süzülerek geçerken, çevrenin zifiri karanlığında, uzaklardan bir yerden yanan ışık pırıltılarını fark eder güvertedeki komutan ve öteki subaylar... İçlerinden biri...

- "Bakın bakın! İleriden bir yerden ışık yanıp sönüyor" diye dikkat çeker.
- "Çabuk okuyun! Bakalım ne diyorlarmış?" diye emir verir komutan. Subaylardan biri heceleyerek okur...

- "S-e-n-i-s-e-v-i-y-o-r-u-m..."

- "Bu ne lan?"" diye sorar komutan.

Hemen yanında duran delikanlı Teğmen...

- "Komutanım. "O, benim sevgilim!" der en şirin haliyle...
- "Nedir oğlum bu?"
- "Komutanım. Mors abecesi kitabı armağan etmiştim ve ben geçince bana yazarsın demiştim. İşte o!" diye yanıtlar delikanlı Teğmen.
- "Vayy be aferin lan! Desene biz bunca zaman boğazları hep boş geçmişiz."
- "İzin verir misiniz komutanım. Ben de bir ileti göndereyim."
- "Neyle?"
- "Cep fenerim var komutanım." der delikanlı Teğmen.
- "Ne feneri? Aç yansıtıcıyı! Geç başına! Gönder iletini!" der komutanı Teğmen'e...

Yansıtıcıyı açan Teğmen, yanıp söndürürken, sanki Gelibolu'yu yakıp tutuşturuyordu aşkından... İlk kez böyle bir şeyle karşılaşan Gelibolu halkı ise sanki uzaylılar istila etmiş gibi heyecanlanmıştı Teğmen ile genç kızın aşkından.

Gelen iletileri heceleyerek kâğıda dökmeye çalışan genç kız, denizaltı geçtikten sonra elindeki kâğıdı okur.

"S-O-N-S-U-Z-A-K-A-D-A-R!" yazılıydı delikanlıdan gelen iletide.

Bu olay, tüm denizaltıcılar arasında duyulmuştu. Artık herkes delikanlı Teğmen ile genç kızın aşkını anlatıyordu...
Birkaç gün sonra bir haber daha gelir. "Bir hafta sonra gece saat 02:45'te pencerede ol! Ben geçiyorum. Bana ileti gönder. Ama dikkat et! Konvoy durumunda geliyoruz ve ilk denizaltıda ben varım. Sakın sırayı şaşırma!"

Genç kız yine belirtilen saatte pencerede bekler...

Gecenin karanlığında Ege Denizi'nden, Çanakkale Boğazı'na giren denizaltılar süzülerek ilerliyordu. Genç kız, fenerini yakıp söndürerek iletisini göndermeye başladı. Işıkları gören denizaltındaki denizciler...

- "Bakın bakın! Işık, yanıp sönüyor okuyun!"

"S-e-n-i-s-e-v-i-y-o-r-u-m"

- "Vay be! Duyduğumuz doğruymuş. Gerçekten böyle bir aşk varmış!" der denizaltının kaptanı Bahri Kunt.
- "İyi de bu kızın sevgilisinin denizaltısı öndeydi. İlk denizaltıydı. Niye bize ileti gönderdi ki?" diye kendi kendine seslice sormadan edemez kaptan.
- "Komutanım. Herhalde uyuyakaldı ya da sırayı şaşırmıştır." diye yanıtlar subaylardan biri.
- "Yahu geçip gideceğiz. Şimdi kız haber almazsa yanlış anlayacak. Rahat uyuyamaz... Nasılsa gecenin karanlığı. Kimse anlamaz. Açın şu yansıtıcıyı!" emrini verir kaptan Bahri Kunt.

Ve iletiyi gönderir...

"S-O-N-S-U-Z-A-K-A-D-A-R!"

Tarih, 04 Nisan 1953'tü...

O konvoyun 1. denizaltısının adı ise "Dumlupınar"dı...

Çanakkale'nin Nara burnu açıklarında, İsveç bandıralı ve buzkıran donanımlı Naboland gemisinin çarpması sonucu Çanakkale Boğazı'nın derin sularına az önce gömülmüştü...

Konvoydaki 2. denizaltı ise bunu hiç fark etmeden devam etmişti ve boğazdan ilk geçen denizaltı olmuştu... 81 denizcimiz ile beraber o genç delikanlı Teğmen...

"S-O-N-S-U-Z-A-K-A-D-A-R..." sürecek olan son uykularına dalıyordu...

Anılarına saygıyla... Mekânları cennet olsun... )

( MORSE CODE vs./and/||/<> BRAILLE )


- MORS ABECESİ ile/ve/<> PIRILDAK

( ... İLE/VE/<> Işık açıp kapayarak işaretler vermeyi ve anlaşmayı sağlayan aygıt. )


- MORTAL[İng.] değil/yerine/= ÖLÜMLÜ


- MORTALITE ORANI/MORTALITY RATE[İng.] değil/yerine/= ÖLÜM ORANI


- MORTALITE/MORTALITY[İng.] değil/yerine/= ÖLÜM


- MORUQ[Azr.] = AHUDUDU[Tr.]


- MOSKOF = RUS

( Rus. | Acımasız, zâlim. )


- MOSMOR


- MOSTLY vs. EVERY TIME


- MOTHER OF PEARL vs. PEARL


- MOTİF[Fr.] değil/yerine/= ÖRGE

( Yanyana gelerek bir bezeme işini oluşturan ve kendi başlarına birer birlik olan öğelerden her biri. )


- MOTİF değil/yerine/= ÖRGE


- MOTILITE/MOTILITY[İng.] değil/yerine/= ÖZDEVİNIMLİLİK


- MOTION FOR DISMISSAL and MOTION FOR NEW TRIAL

( Davanın reddi dilekçesi. VE Davaya yeniden bakılması için dilekçe. )


- MOTİVASYON[İng.] değil/yerine/= GÜDÜLE(N)ME


- MOTİVASYON ile PERFORMANS

( MOTIVATION vs. PERFORMANCE )


- MOTIVATION <- > PATIENCE <- > MOTIVATION

( GÜDÜLENME(MOTİVASYON) <-> SABIR <-> GÜDÜLENME(MOTİVASYON) )


- MOTIVATION vs. PERFORMANCE


- MOTIVATION[İng., Fr., Alm.] değil/yerine/= GÜDÜLENİM


- MOTOR

( MOTOR/ENGINE )


- MOTOR[Fr. < MOTEUR] ve/||/<> KARBÜRATÖR[Fr. < CARBURATEUR]

( Herhangi bir enerjiyi mekanik enerjiye dönüştüren düzenek. VE/||/<> Patlamalı motorlarda akaryakıtı buharlaştırıp hava ile karışmasını sağlayan aygıt. )


- MOTOR[İng.] değil/yerine/= DEVİNIM, HAREKET


- MOTOR ile LOKOMOTİF


- MOTORLU ARAÇ değil/yerine BİSİKLET

( Paranızı harcatır ve şişmanlatır. DEĞİL/YERİNE Paranızı korur ve zayıflatır. )

( Geçmişte. DEĞİL/YERİNE Bugün ve gelecekte. )


- MOTORSİKLET ile/ve/değil/yerine BİSİKLET


- Motorsiklette arkadaysan SUS!!!


- MOTORUN İCADINDAN ÖNCESİ ile MOTORUNDAN İCADINDAN SONRASI


- MOTTO[İt.] değil/yerine/= ÖZDEYİŞ


- MOTTO/SLOGAN değil/yerine/= SAV SÖZ


- MOULD vs. RUST


- MOUSE KULLANICISI ile/ve TOUCHPAD KULLANICISI

( Baylar.[El kullanımı yoğun olduğundan] İLE/VE Bayanlar.[Parmaklarını kullanımı yoğun olduğundan] )


- MOUSE vs. MICE

( Fare. VS. Fareler. )


- MOVE/MENT ile/ve/<> MOBILE ile/ve/<> MOTION

( Saf harekettir, öz olarak bir yörünge, bir doğrultu/güzergâh/rota(route) üzerinde izlenen harekettir. İLE/VE/<> Hareketin devinimidir, biçimsel harekettir, merkeze bağımlı yapısı vardır. İLE/VE/<> Kütlesel devinimdir. )


- MOVEMENT vs. ACTION


- MOZAİK[Fr. < MOSAIQUE] ile/değil/yerine BAĞDAŞTIRIM


- MOZAİK[Fr. < MOSAIQUE] ile FRESK [İt. < Lat.]

( Türlü renklerde, küçük küp biçiminde mermer, taş ya da pişmiş toprak parçalarının yan yana getirilmesiyle yapılan resim ve bezeme işi. İLE Yaş duvar sıvası üzerine, kireç suyunda eritilmiş madensel boyalarla resim yapma yöntemi. | Bu yöntemle yapılmış duvar resmi. )


- MOZAİK ile/ve/değil/yerine/||/<> AŞURE


- MOZALE/MOZOLE[MAUSOLÉE | Fr. < Yun.] değil/yerine/= ANITMEZAR


- MP MEGAPİKSEL/MEGAPIXELS[İng.] değil/yerine/= ÇÖZÜNÜRLÜK BİRİMİ


- MPEG/MOVING PICTURE EXPERTS GROUP[İng.] değil/yerine/= HAREKETLİ GÖRÜNTÜ UZMANLARI BİRLİĞİ (SAYISAL GÖRÜNTÜ KODLAMASI)


- MQTT/MESSAGE QUEUING TELEMETRY TRANSPORT[İng.] değil/yerine/= TELEMETRİ MESAJLAŞMA PROTOKOLÜ


- MR[İng.] değil/yerine/= MAGNETIC RESONANCE | MIXREALITY[İng.] değil/yerine/= MANYETİK REZONANS | KARMA GERÇEKLİK


- MR ile/ve/||/<> CT(TOMOGRAFİ)

( Gövdenin yapısal anormalliklerini tespit etmede kullanılan manyetik alanlı ve radyo dalgalı bir görüntüleme aracı.[Daha çok tendon yaralanmalarında, omurilik sorunlarında, beyin tümorlerinde ve yumuşak bağ doku tespitlerinde kullanılır.][Manyetik alan kullanılır.][X-ray ışınları ve radyasyon kullanılmaz.][İşlemi, yarım saat kadar sürebilir.] İLE/VE/||/<> Daha çok kemik yaralanmalarında, ciğer ve göğüs sorunlarında ve kanser tespitlerinde kullanılır.[Radyasyon kullanılır.][Daha çok acil servislerde kullanılır.][İşlemi, yaklaşık beş dakika sürer.] )


- MRG/MAGNETIC RESONANCE İMAGING[İng.] değil/yerine/= MANYETİK REZONANS GÖRÜNTÜLEME


- MRI/MAGNETIC RESONANCE İMAGING[İng.] değil/yerine/= MANYETİK REZONANS GÖRÜNTÜLEME


- MRI ile/ve/||/<>/> fMRI

( RITA LEVI-MONTALCINI[22 Nisan 1909 - 30 Aralık 2012]
[1940'ta, MR'ı yapan kişidir.] )


- mRNA ile/ve/<> tRNA ile/ve/<> rRNA

( Messenger RNA. İLE/VE/<> Transfer RNA. İLE/VE/<> Ribozomal RNA. )


- MSP ile/ve/|| IBM NEXT-GEN ile/ve/|| GOOGLE AMBASSADOR

( Microsoft Student Partner. İLE/VE/|| IBM Next Generation. İLE/VE/|| Google Ambassador. )

( Kurumların, öğrenci temsilcilerinin yararlandıkları, uluslararası sistem, ağ ve program. )


- MSVS/MINIMUM HEALTH DATA SET[İng.] değil/yerine/= MINIMUM SAĞLIK VERİ DÜZENEĞİ


- MSWATI ile ...

( Büyük dağ.[Swaziland dilinde][Krallarının kullandığı bir ad] )


- MÛ-ÇÎNE[Fars.] ile ...

( Cımbız. )


- MU'ÂDÂT[Ar.] ile MUHÂSAME[Ar.]


- MU'ÂDÂT[Ar.] ile MÜNÂVE'E[Ar.]


- MU'ÂRAZA[Ar.] ile İCRÂU'L-İLLET Fİ'L-MA'LÛL[Ar.]


- MU'ÂRAZA[Ar.] ile İLZÂM[Ar.]


- MU'ÂRAZA[Ar.] ile KALBU'L-MES'ELE[Ar.]


- MU'CİB[Ar. < ACEB] ile MÛCİB[Ar. < VÜCÛB] ile MÜCÎB[Ar. < CEVÂB]

( Hayrete/taaccübe düşüren, şaşkınlık veren, icâb eden. İLE Gereken, gerektiren. | Neden, vesîle. İLE Teklifi kabul eden, istenileni yapan, sorulana yanıt veren, icâbet eden. )


- MU'CİR[Ar.] ile MÛCİR[Ar. < ECR]

( Bir çeşit kadın başörtüsü. İLE Kiraya veren, îcâr eden. )


- MU'LİM[Ar. < ELEM] ile MU'LİN[Ar. < ALEN]

( Ağrıtan, sızlatan, inciten, elem veren. İLE İlân eden, genele bildiren, haber veren. )


- MÜ'MİN GIYBETİ ile/ve KÂFİR'İN GIYBETİ ile/ve MÜNÂFIK'IN GIYBETİ

( Yapar ve yaptığını kabul eder. İLE/VE Yapar ve yaptığını inkâr eder. İLE/VE Yapar fakat yaptığının gıybet olmadığına inandırmaya çalışır. )


- MÜ'MİN[< EMN] ile ...

( ÎMÂN ETMİŞ | KINAYAN KINAYANINDAN KORKMAYAN )


- MÜ'MİN ile MUHAKKİK(TAHKİK EHLİ)

( Elinden ve dilinden emin olan/olunan/olma. İLE ... )

( Mü'minin yüzü güleç olur. )


- MÜ'SÎ[Ar.] ile MÜSÎ[Ar. < SU]

( Kederli birini avutan. İLE Kötülükte bulunan, isâet eden. )


- MU'TÂDEN[Ar.] ile MU'TÂDÎ[Ar.]

( Alışıldığı üzere. İLE Alışılmış, her zamanki. )


- MU'TAZIB[Ar.] ile BİRBİRİNE YARDIM EDEN

( BİRBİRİNE YARDIM EDEN )


- MU'TEDİL[< ADL] ile ...

( NE AZ, NE ÇOK, ORTA HALDE BULUNAN | YAVAŞ, MÜLÂYİM, SERT OLMAYAN, İŞİ PEK İLERİYE GÖTÜRMEMİŞ OLAN | MÜNÂSİP, UYGUN, BİÇİMLİ | ILIMAN | NÖTR )


- MÜ'TEFİK[Ar.] ile MÜTTEFİK[Ar. < VEFK]

( Tersine dönen, dönmüş. İLE Bağlaşmış, birleşmiş, antlaşmış. | Düşüncede birlikte olan. )


- MÜ'TELİF[Ar. < ÜLFET] ile MUHTELİF/E[Ar. çoğ. HALEFE]

( Alışan, alışık, ülfet eden. | Uygun, denk. İLE Birbirine uymayan, birbirinin öteki ucu. | Türlü, çeşitli, çeşit çeşit. )


- MU'TEMİL[Ar.] ile MU'TEMİR[Ar. < UMRE]

( Zoru göze alarak tek başına iş gören. İLE Bir yeri ziyaret eden. | Kâbe'yi tavaf eden. )


- MÜ'TEMİN[Ar.] ile MÜTEMMİM/E[Ar. < TEMÂM]

( Güvenen, emniyet eden. İLE Tamamlayan, bitiren, itmâm eden. | Tümleç, herhangi bir sözcüğün anlamını tamamlayan. | Bütünler, bütün duruma getiren. )


- MU'TEZİL[Ar. < AZL] ile MU'TEZİR[Ar. < ÖZR]

( Topluluktan/toplumdan ayrılıp bir tarafa çekilen, îtizâl eden. İLE Özür dileyen. )


- MU'TÎ/A[Ar. < TÂAT] ile MU'TÎ[Ar. < ATÂ]

( Boyun eğen, itaat eden. | Bağlı. | Rahat. İLE Veren, îta eden. )


- MUNDAR değil MURDÂR[Fars.]


- RTECİ ile MÜLTECİ


- MUABBİR[< İBÂRET] ile ...

( RÜYÂ TÂBİR EDEN )


- MUACCELİYET değil/yerine/= SÜREV GELİMİ


- MUÂD[Ar.] ile MUADD[Ar. < ADD]

( Geri çevrilmiş, iade edilmiş. İLE Hazırlanmış, îdâd olunmuş. )


- MUÂDÂ/T[Ar. < UDVÂN] ile MUÂDADAT[Ar.]

( Karşılıklı düşmanlık. İLE Yardım etme. )


- MUÂDİL[Ar. < ADL] ile MUADDİL[Ar. < ADL]

( Eşit, denk. | [fizik] Eşdeğer. İLE Eşit ve beraber kılan, düzelten, denkleştiren, tâdîl eden. )


- MUADİL değil/yerine/= DENK/EŞİT/EŞDEĞER/Lİ


- MUADİL ile İKÂME

( Denk, eşit, eşdeğer/li. İLE Yerine koyma, yerine kullanma. )


- MUAF[Ar.] değil/yerine/= AYRI

( Bağışlanmış, affedilmiş. | Ayrı tutulmuş, ayrıcalık tanınmış. | Özgür. )


- MUAF ile/ve/<> MASUM


- MUAHEDE[< AHD | çoğ. MUÂHEDÂT] ile MUÂHEZE[< AHZ]

( Karşılıklı and içme. | Antlaşma. İLE Azarlama, paylama, çıkışma, darılma. | Tenkîd. )


- MUÂHEDE[Ar. < AHD | çoğ. MUÂHEDÂT] ile MUÂKADE[Ar. < AKD]

( Karşılıklı and içme. | Antlaşma. İLE Sözleşme yapmak, antlaşma, akid. )


- MUAHHAR[Ar.] değil/yerine/= SONRAKİ


- MUÂKADE[Ar. < AKD] ile/ve/||/<>/> MÜKÂTEB/E[Ar. < KETB]

( Sözleşme yapmak, antlaşma, akid. İLE/ve/||/<>/> Tamamlandığı zaman özgürleştirilmek üzere bedele bağlanan köle/lik. )


- MUALLÂ[Ar. < ULÜVV] değil/yerine/= YÜCE, YÜKSEK | MAKAMI, RÜTBESİ YÜKSEK | BİR YAZI BİÇİMİ


- MUALLAK TAŞ ile/ve KARA TAŞ[HACER'ÜL ESVED]


- MUÂLLAK/A[Ar. < ALÂKA]/SÜRÜNCEME[Ar.] ile MUALLÂKA/T[Ar. çoğ. MUALLÂKÂT]

( Asılmış, asılı, ta'lîk edilmiş. | Bir yere dayanmadan, havada, boşta duran. | Sürüncemede kalmış iş. | Bağlı. | Kesin olmayan. | Açık hece.[bâ] | Bir yazı biçimi. İLE İslâm'dan önce, Arap şairlerinin beğenilip Kâbe duvarına asılmış olan ünlü kasideleri. [7 ya da 9 tanedir] )


- MUALLÂK ile/ve "ASILI TUTMAK"


- MUALLAK ile MUAMMA


- MUALLEL[< İLLET] ile ...

( TA'LİL EDİLMİŞ, SAKAT, EKSİK )


- MUALLÎ[Ar.] ile MUALLİL[Ar. < İLLET]

( Yücelten, yükselten. İLE Neden, bahane ileri süren, ta'lîl eden. )


- MUALLİM-İ EVVEL ile/ve/<> MUALLİM-İ SÂNÎ

( Aristoteles. İLE/VE/<> Fârâbî. )


- MUALLİM[Ar. < İLM] değil/yerine/= ÖĞRETMEN

( Tâlim eden, öğreten, öğretmen, hoca. )


- MUALLİMHANE-İ NÜVVÂB ile/=/<>/> MEKTEB-İ NÜVVÂB ile/=/<>/> MEKTEB-İ KUZÂT

( Kadı yetiştirmek amacıyla açılan okullardı. )

( 1853 ile/=/<>/> 1884 ile/=/<>/> 1911 )


- MUAMELAT[Ar.] ile/ve/||/<> MÜNAKAHAT[Ar.]

( ... İLE/VE/||/<> Temizlemek, temiz/pak kılmak. )


- MUAMELE ETMEK/– MUAMELESİ ETMEK değil/yerine/= DAVRANMAK/–GİBİ DAVRANMAK


- MUÂMELE[Ar.] değil/yerine/= İŞLEM; DAVRANIŞ


- MUAMELE değil/yerine/= DAVRANIŞ/İŞLEM


- MUAMELE ve/<> MUHASEBE


- MUAMELE ve MUKABELE


- MUAMELE ile/ve/<> MÜKÂŞEFE

( Günlük yaşamın gerekleri/davranışları hakkındaki bilgilerin bilinmesi. İLE/VE/<> Manevi bilgilerin derinliğine ulaşma bilgisi. | Hakikat ehline, Allah sırlarının görünmesi, tevhîd delilleriyle halkta Hakk'ı görmek. | Meydana çıkarma. )


- MUAMMA'LARDA: Şiir sanatında harflerle yapılan bilmece/ler.

( elif: ah, boy, burun, kişi, ok, samanyolu, yol.
cîm: kakül, zülf.
dâl: boy, zülf.
râ: boy, hançer, kaş, kılıç.
sîn: diş, tarak.
sad: göz.
'ayın: göz, nal.
lâm: boy, tuzak, zülf.
mîm: ağız, yüzük, zerre.
nûn: boy, devat, hilâl, kâse, kaş, tırnak izi, yay.
hâ: ağız, ay, göz, yanak.
nokta(.): ağız. )


- MUAMMA[Ar.] değil/yerine/= BELİRSİZ/LİK

( Şiir sanatında harflerle yapılan bilmece/ler. )


- MUAMMÂ ile LUGAZ

( Kişi adı üzerine bilmece. İLE Manzum bilmece. )

( Sadece esmaü'l-hüsna [Allah'ın isimleri] ve insan ismi gizlenir. İLE Bunların dışında her şey konu olabilir. )

( [Üslûplar farklıdır.] Soru sorulmaz. İLE "Nedir ol kim..." gibi ifadelerle başlar. Başka bir söyleyiş ile muammâ, âşıkâne, hikemî, tasvirî ve benzeri nitelikte şiirler ile yazılır, bu tarz şiirler içine gizlenir. )

( Başında bir isim yazılmamışsa çoğu zaman orada bir muammâ bulunduğunun farkına varmak olanaklı değildir. İLE Şiirin bir bilmece içerdiği açıktır. )

( ... İLE Daha uzun metinlerde bulunur. )

( Çözümü, lügaza göre çok daha zordur. Çünkü muammâyı çözme derin bir dikkat, keskin bir zekânın yanı sıra üç dil ile ilgili bilgi, geniş ve derin bir kültür gerektirir. İLE Çoğu zaman, keskin zekâya bağlıdır. )


- MUAMMA ile/ve TA'MİYE

( Kişi adı üzerine bilmece. İLE/VE Muamma yapmak. )


- MUAMMER[Ar. < ÖMR] değil/yerine/= YAŞAYAN, YAŞAMIŞ


- MUAMMERİYET[Ar.] değil/yerine/= CANLILIK


- MUÂNAKA[< UNK]: BİRBİRİNİN BOYNUNA SARILMA, SARMAŞMA, KUCAKLAŞMA


- MUAREFE[Ar.] değil/yerine/= TANIŞMA, TANIŞIKLIK


- MUARIZ[Ar.] değil/yerine/= KARŞI KOYAN/ÇIKAN/ÇIKABİLEN


- MUARRİF[ÂRİF] ile MUARREF[ÂRİF]

( Tanımlayan. İLE Tanımlanan. )

( Tarif eden, etraflıca anlatan, bildiren. | Cami ve tekkelerde hayır sahiplerinin adlarını sayan ve dua eden müzezzin ya da derviş. İLE Tarif edilmiş, etraflıca bildirilmiş. | Bilindik, belirli, bilinen. | Harf-i tarif. | Sınırlı. )


- MUÂSARA/T[Ar. < ASR] ile MUHASARA[Ar. < HASR] ile MUÂSERE[Ar.]

( Çağdaşlık, başkalarıyla bir yüzyılda yaşamış bulunma. İLE Kuşatma, etrafını çevirme. İLE Güçlük. | Fakirlik. )


- MUASIR MEDENİYET SEVİYESİ değil/yerine/= ÇAĞDAŞ UYGARLIK DÜZEYİ


- MUÂSIR[Ar. < ASR] ile MUHÂSIR[Ar. < HASR]

( Çağdaş. İLE Kuşatan, saran. )

( ... avec ASSIÉGEANT )


- MUASIR[Ar.] değil/yerine/= ÇAĞDAŞ

( Aynı yüzyıl içinde olan. )


- MUÂTTAL[Ar. < ATAL] ile MUATTAR[Ar. < ITR]

( Bırakılmış, tâtil edilmiş. | Kullanılmaz, battal. | Boş, işsiz. İLE Hoş kokulu, ıtırlı. | Ünlü bir lâle. )


- MUÂVENÂT[Ar. < MUÂVENET] ile MUÂVENET[Ar. < AVN | çoğ. MUÂVENÂT]

( Yardımlar, yardım etmeler. İLE Yardım, yardım etme. )


- MUAVİN[Ar.] değil/yerine/= YARDIMCI


- MUAVİYE'NİN "DİNİ" ile/değil/yerine (Hz.) MUHAMMED'İN DİNİ


- MUAYEDE[Ar.] değil/yerine/= BAYRAMLAŞMA


- MUÂYEDE ile ...

( BAYRAMLAŞMA )


- MUAYENE(DE):
GÖSTEREN ve/|| GÖZLEYEN


- MUÂYENE[Ar. < MUÂVENET] ile MUAYYEN/E[Ar. < AYN]

( Gözden geçirme, yoklama. İLE Belirli. | Kararlaştırılan. )


- MUAYYEN[Ar.] değil/yerine/= BELİRLİ

( Belirli, tâyin edilmiş. | Kararlaştırılan. )


- MUAZ BİN CEBEL CAMİİ ile ...

( Hz. Muhammed hayattayken tamamlanan 4. cami. )


- MUAZZAM değil/yerine/= KOCAMAN/KOSKOCA/KOSKOCAMAN


- MUAZZAM ve/<> MUNTAZAM


- MUAZZEZ[Ar.] değil/yerine/= SAYILAN, SAYGI DUYULAN/GÖSTERİLEN


- MÜBÂADE/T[Ar. < BU'D] >< MÜBÂALE[Ar.]

( İki kişinin birbirinden uzaklaşması. | Birbirini sevmeyip soğuk ve uzak durma. İLE Cilveleşme, oynaşma. )


- MÜBÂDELE[Ar. < BEDEL | çoğ. MÜBÂDELÂT] değil/yerine/= DEĞİŞ-TOKUŞ


- MÜBÂDELE[Ar. < BEDEL | çoğ. MÜBÂDELÂT] ile MÜBÂDERE[Ar. < BÜDÛR]

( Değiş-tokuş, bir şeyin, başka bir şeyle değiştirilmesi, trampa. | Ulemânın kadılık ve medrese değiştirmeleri.[1654'ten sonra bu söz yerine "mesafe" kullanılmıştır.] İLE Bir iş yapmaya girişme. )


- MÜBADELE[Ar.]/TAKAS/TRAMPA[İt.]/TROK[Fr.] değil/yerine/= DEĞİŞMECE/DEĞİŞ TOKUŞ/DEĞİŞ


- MÜBÂDİL[Ar. < BEDEL] ile MÜBÂDİR[Ar. < BÜDÛR]

( Başkasının yerine getirilmiş, bir şeye bedel tutulmuş, mübâdele olunmuş. | Türkiye'den gönderilen Rumlar'a karşı Yunanistan'dan gelen Türkler'e verilen bir ad. İLE Bir işe hemen girişen. )


- MÜBÂGAME değil/yerine/= TATLI DİLLİLİK


- MUBÂH[Ar. < İBÂHA] ile MÂKUL[Ar. < AKL]

( İşlenmesinde, sevap ya da günah olmayan şey/iş. İLE Akıllıca, akla uygun, akıllıca iş gören, anlayışlı, mantıklı. )


- MUBAH[Ar. < İBÂHA] ile MÜSTAHAK[Ar. < HAKK]

( İşlenmesinde, sevap ya da günah olmayan şey/iş. İLE Karşılığını bulmuş, hak etmiş. )


- MUBAH[MÜBAH değil!] ile CÂİZ[< CEVÂZ]


- MÜBAHASE[Ar.] değil/yerine/= KONUŞMA


- MÜBÂHESE ile/ve/değil/yerine/||/<> MÜNÂZARA

( Bir konu üzerine konuşma. | Toprağı kazmak. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Kurallara uygun olarak karşılıklı konuşma. | Bilimsel tartışma. )


- MUBAHHAL[Ar.] ile MUBAHHAR[Ar. < BUHÂR]

( Eli sıkı, cimri, pinti, bahîl. | Tebhîl olunmuş. İLE Buharlaşmış, buhar durumuna geçmiş. | Tütsülenmiş. )


- MÜBALAĞA İSM-İ FAİL ile/ve İSM-İ TAFTİL

( NASSARÛNE | NASSARÂNÎ | NASSÂRUN [MÜZEKKER] NASSÂRÂTÜN | NASSÂRATÂNÎ | NASSÂRATUN [MÜENNES] ile/ve ENSARÛNE/ENASİRÛ | ENSARÂNÎ | ENSARU [MÜZEKKER] NUSRAYÂTÛN/NUSARU | NUSRAYÂNÎ | NUSRÂ [MÜENNES] )


- MÜBÂLÂGA[Ar. < BÜLÛĞ] değil/yerine/= ABARTI


- MÜBÂNE[Ar. < BEDEL] ile MÜBÂREE[Ar. < BER]

( [eskiden] Talâk-ı bâinle boşanmış olan kadınlar. İLE Kadın ve erkeğin, birbirinden alacaklı ve verecekli olmamak üzere nikâhı bozmaları. )


- MÜBAREK RAMAZAN ve MÜBAREK 11 AY


- MÜBÂREK[< BEREKET] değil/yerine/= VERİMLİ/KUTLU

( BEREKETLİ, FEYİZLİ | UĞURLU, HAYIRLI, MUTLU, KUTLU )


- MÜBAREK değil/yerine/= KUTLU


- MÜBAREKOTU

( Gülgillerden, sarı çiçekli, yaprakları ve kökleri, eskiden tıpta kullanılmış olan çok yıllık, otsu bir bitki. )

( GEUM URBANUM )


- MÜBAŞERET[Ar.] değil/yerine/= GİRİŞİM

( Bir işe başlama. )


- MÜBAŞİR[Ar.] değil/yerine/= ÇAĞRICI


- MÜBÂYÂ-I EŞYÂ ile NEFY-İ MÜLK ile HİBE


- MUBAYAA[Ar. < BEY] değil/yerine/= SATIN ALMA


- MÜBÂYENET[Ar.] değil/yerine/= ÇELİŞKİ

( Bir şeyin, kendinden başka bir şey olmaması. )


- MÜBAYENET değil/yerine/= UYUŞMAZLIK


- MÜBDİ'[Ar. < BİD'AT] ile MÜBTÎ'[Ar. < BATÂET] ile MÜBZİ'[Ar. < BIZÂA/BIDÂA]

( Yeni şeyler bulan, söyleyen, îcâd eden, ibdâ eden. | Din işlerinde bid'at ehlinden olan. | Benzeri görülmemiş şiir söyleyen. İLE Ağır hareket eden, ağır davranıp geciken. İLE Kârı tamamen kendine kalmak üzere birine sermaye veren. )


- MÜBDİ'[Ar.] ile MÜBTEDİ'[Ar.]


- MÜBERKA[Ar.] ile MÜBERKAA[Ar.]

( Yüzü peçeyle örtülü, peçeli. İLE Başı beyaz olan kara, dişil koyun, marye. | Türk müziğinin en az altı yüzyıllık bir mürekkep makam. )


- MÜBERRED[Ar. < BERD] ile MÜBERRİD[Ar. < BERD]

( Soğutulmuş, tebrîd olunmuş. İLE Soğutan, soğutucu, tebrîd eden. )


- MÜBEŞŞER[< BEŞÂRET] ile ...

( TEBŞÎR OLUNMUŞ, KENDİNE MÜJDE VERİLMİŞ )


- MÜBEŞŞER[Ar. < BEŞÂRET] ile MÜBEŞŞİR[Ar. < BEŞÂRET | çoğ. MÜBEŞŞİRÎN]

( Kendine müjde verilmiş, tebşîr olunmuş. İLE Müjdeci, muştucu, tebşîr eden. | Dört İncil'i yazanlardan biri. )


- MÜBEYYEN[Ar. < BEYÂN] ile MÜBEYYİN[Ar. < BEYÂN]

( Meydana çıkarılmış, açıkça söylenilmiş, açıklanmış, açıklayan, bildiren, tebeyyün etmiş. İLE Bildiren, açıklayan, meydana koyan. )


- MÜBEZZİR[Ar. < BEZR] ile MÜBEZZİR[Ar. çoğ. MÜBEZZİRÎN]

( Tohum ekecek âlet. İLE Gereksiz, yersiz harcayan, israf eden, tebzîr eden. )


- MÜBEZZİR[Ar. < BEZR] < TOHUM EKECEK ARAÇ


- MÜBEZZİR ile MÜSRİF


- MÜBEZZİR değil/yerine/= TEBZÎR EDEN, GEREKSİZ, YERSİZ HARCAYAN, İSRÂF EDEN


- MÜBÎ'[Ar. < BEY] ile MÜBÎH[Ar.]

( Satılmış şey. İLE İzin veren, ibâha eden. )


- MÜBÎN[< BEYN < BEYÂN] ile ...

( HAYRI, ŞERRİ, İYİYİ VE KÖTÜYÜ AYIRAN | AÇIK, BESBELİRLİ, AÇIK SEÇİK İFADE EDİLMİŞ OLAN )


- MÜBREZ[Ar. < BÜRÛZ] ile MÜBRİZ[Ar. < BÜRÛZ]

( Gösterilmiş, meydana çıkarılmış, ibrâz olunmuş. İLE Gösteren, meydana çıkaran, ibrâz eden. )


- MÜBŞER[Ar. < BEŞÂRET] ile MÜBŞİR[Ar.]

( Müjdelenmiş, ibşâr olunmuş. İLE Müjdeleyen, ibşâr eden. )


- MÜBTEDÂ'[Ar. < BED] ile MÜBTEDA'/MÜBTEDE[Ar. < BED]

( Başlangıç, baş. | [dilb.] Özne.[ad tümcelerinde] İLE Aslında yok iken yeni çıkmış olan şey. )


- MÜBTEDÎ[Ar. < BED | çoğ. MÜBTEDİÎN, MÜBTEDİYÂN] ile MÜBTEDİ'[Ar. < BED]

( Bir şey öğrenmeye yeni başlayan. Acemi. İLE Yeni bir şey ortaya çıkaran, bir yenilik ortaya koyan. )


- MÜBTELÂ'[Ar. < BEL] ile MÜBTELA[Ar. < BELÂ] ile MÜBTENÂ/MÜBTENÎ[Ar. < BİNÂ]

( Yutulmuş, yenilmiş. İLE Düşkün, bağımlı.[kötü şeylere] | Tutkun, tutulmuş. İLE Kurulu, kurulmuş olan, ibtinâ eden. | Dayanan. )


- MÜBTELİ'[< BEL] ile ...

( Bir şeyi yutan; yiyen. )


- MÜBTESİM[< TEBESSÜM] ile GÜLÜMSEYEN, TEBESSÜM EDEN


- MÜBTÎ'[Ar. < BATÂET] ile MÜBTİL[Ar.]

( Ağır hareket eden, ağır davranıp geciken. İLE İptal eden, hükümsüz bırakan, bozan. )


- MÜCA'AD[< CA'D] ile ...

( Kıvırcık, kıvrılmış, lülelenmiş saç. )


- MÜCADELE ETMELİ!


- MÜCADELE değil MÜCÂDELE


- MÜCADELE ve/||/<>/> MÜŞAHEDE


- MÜCADELE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< MÜZAKERE


- MÜCÂDELE değil/yerine/= SAVAŞIM/GÜREŞ


- MÜCÂHEDE[< CEHD] ile ...

( UĞRAŞMA | NEFSİ YENMEYE YÖNELİK OLAN ÇALIŞMA )


- MÜCAHEDE ile/ve/değil/> MÜCADELE


- MÜCÂHEDE ile/ve/> MÜŞÂHEDE

( Önce mücâhede, sonra müşâhede! )

( Uğraş/emek/çaba olmadan gözlem olmaz. )

( Mücâhede olmadan müşâhede olmaz. )


- MÜCÂVEDET[Ar. < CÛD] ile MÜCÂVEZE[Ar.]

( Birine karşı kerem ve ihsân etme. İLE Sınırı aşma. | Bağışlama, göz yumma. )


- MÜCÂVERE[Ar.] ile İCTİMÂ'[Ar.]


- MÜCÂVİR değil/yerine/= KOMŞU


- MÜCAZAT[Ar.] değil/yerine/= CEZA VERME

( İşlenen bir suçtan dolayı ceza verme. )


- MÜCBER[Ar. < CEBR] ile MÜCBİR[Ar. < CEBR] ile MÜCEBBİR[Ar. < CEBR]

( Olunmuş, zorlanılmış, zorlanılan, icbâr olunan. İLE Zorlayan, zorlayıcı. İLE Çıkıkçı. )


- MÜCBİR SEBEP değil/yerine/= GÜCEYİCİ NEDEN


- MÜCBİR[< CEBR] değil/yerine/= ZORLAYICI/ZORLAYAN


- MÜCBİR değil/yerine/= GÜCEYİCİ


- MÜCEDDED[Ar.] ile MÜCEDDİD[Ar. < CEDÎD]

( Yenilendirilmiş, yeni, yepyeni, tecdîd olunmuş. İLE Yenileyen, yenileyici, yeni bir şekil ve sûret veren, tecdîd eden. | Dine yeni bir açı katan kişi. )


- MÜCEDDİD[< CEDÎD] ile/ve/||/<> MUHYÎ[< HAYÂT]

( Yenileyen, yenileyici, yeni bir şekil ve sûret veren, tecdîd eden. | Dine yeni bir açı katan kişi. İLE/VE/||/<> İhyâ eden, dirilten, canlandıran, yaşam/hayat veren. )


- MÜCEDDİD[< CEDÎD] ile YENİLEYEN, YENİLEYİCİ, YENİ BİR ŞEKİL VE SÛRET VEREN | DÎNE YENİ BİR VECHE VEREN ZÂT

( YENİLEYEN, YENİLEYİCİ, YENİ BİR ŞEKİL VE SÛRET VEREN | DÎNE YENİ BİR VECHE VEREN ZAT )


- MÜCEFFEF[Ar. < CEFF] ile MÜCEFFİF[Ar. < CEFF]

( Kurutulmuş, suyu çekilmiş, nemi kalmamış, kurumuş, tecfîf olunmuş. İLE Kurutucu, tecfîf edici. )


- MÜCEHHEZ-İ MÂİYE ile ...

( Kurbağazehirigiller. [Fr. HYDROCHARIDÉES] )


- MÜCEHHEZ[Ar. < CİHÂZ] ile MÜCEHHİZ[Ar. < CİHÂZ]

( Donanmış, donatılmış, hazırlanmış, techîz olunmuş. İLE Donatan, techîz eden. | Armadar. )


- MÜCELLA[Ar.] değil/yerine/= PARLATILMIŞ/PARLAK


- MÜCELLED[Ar. < CİLD] ile MÜCELLİD[Ar. < CİLD | çoğ. MÜCELLİDÎN]

( Ciltlenmiş, teclîd olunmuş. İLE Kitap ciltleyen, ciltçi. )


- MÜCELLED[Ar. < CİLD] ile MÜCEMMED[Ar. < CÜMÜD] ile MÜCENNED[Ar.]

( Ciltlenmiş, teclîd olunmuş. İLE Dondurulmuş. İLE Sıralanmış asker. )


- MÜCELLİT[Ar.] değil/yerine/= CİLTÇİ


- MÜCERREB[Ar. < TECRİBE] ile MÜCERRİB[Ar. < TECRİBE | çoğ. MÜCERRİBÎN]

( Denenmiş, sınanmış, tecrübe edilmiş. İLE Deneyen, sınayan, tecrübe eden. )


- MÜCERRED[< CERED] değil/yerine/= SOYULMUŞ, ÇIPLAK, TECRÎD EDİLMİŞ | TEK, YALNIZ | KARIŞIK VE KATIŞIK OLMAYAN | YALIN, SOYUT | KENDİ KENDİNE, BEKÂR, YALNIZ YAŞAYAN


- MÜCERRED[Ar. < TECRİBE] ile MÜCERRİD[Ar.]

( Soyulmuş, çıplak, tecrîd edilmiş. | Tek, yalnız. | Karışık ve katışık olmayan. | [dilb./felsefe] Yalın, soyut. | Eski yazıda noktasız harflerle yazılmış manzûme ya da mensûre. | Bekâr. | Yalnız, ancak, fakat. İLE Ayıran, tecrîd eden. | Yalıtkan. )


- MÜCERRED[Ar.] ile TAAZZÜB[Ar. < AZEB] ile TE'EBBÜD[Ar.]

( Tek, yalnız. İLE Evlenmeyip bekâr kalma. İLE Ürküp çekinme. | Evlenmeme. )


- MÜCERRED ile LÂTİF


- MÜCERREP[Ar.] değil/yerine/= DENENMİŞ, SINANMIŞ


- MÜCERRET ile/ve MÜSTAKİL


- MÜCESSEM[Ar.] değil/yerine/= BELİRMİŞ OLAN

( Cisim/madde durumunda olan. | Somut bir varolanda, tam olarak belirmiş olan. )


- MÜCEVHER[Ar.] değil/yerine/= DEĞERLİ NESNE


- MÜCEVHER ile MURASSA[Ar.]

( ... İLE Değerli taşlarla bezenmiş, mücevherle süslenmiş. )


- MÛCÎ[Ar. < VECÂ] ile MÛCİ'[Ar. < VECA]

( Ağrıtan, acıtan. İLE Elem veren. )


- MÛCİB ile ...

( İcâdı, icâb üzere olan. )


- MÛCİBE[Ar.] ile MU'CİBE[Ar.]

( Olumlu. İLE Şaşılacak, taaccüb olunacak. )


- MÛCİBE[İCAB] ile SÂLİBE[SELB]

( Olumlu[vücub(çoğul) <- vacib]. İLE Olumsuz. )


- MUCİBİNCE değil/yerine/= GEREĞİNCE


- MÛCİBUN Bİ'Z-ZÂT ile/ve FAİL-İ MUHTAR, KÂDİR-İ MUTLAK

( Filozoflar[Hukema] için. İLE Kelâmcılar[Mütekellimin] için. )

( Mutasavvıf için: Zâhirde Fail-i Muhtar, Kâdir-i Mutlak; Bâtında Mûcibin bi'z-Zât. )


- MÜCİDD[Ar. < CİDD] ile MÛCİD[Ar. < VÜCÛD] ile MÜCÎZ[Ar. < İCÂZET] ile MÛCİZ[Ar. < VECZ, VÜCÛZ]

( Çok çalışan. İLE Yeni bir şey oluşturan, icâd eden, vücut veren. | Düşünce ve anlam yaratan. İLE İzin veren, icâzet veren. İLE Kısaltan, îcâz eden. | Kısa, toplu. )


- MUCİP SEBEP değil/yerine/= GEREKÇE


- MÛCİT/KÂŞİF değil/yerine/= GELİŞTİRİCİ/BULUCU/ORTAYA ÇIKARAN


- MUCÎZ[Ar. < VECZ, VÜCÛZ] ile MU'CÎZ[Ar. < ACZ] ile MÛCİZ[Ar. < VECZ, VÜCÛD]

( İzin/icâzet veren. İLE Başkalarını, bir şey yapmada geri bırakan, acze düşüren. | Kimsenin yapamayacağı yolda olan. İLE Kısaltan, îcâz eden. | Kısa, toplu. )


- MUCİZE:
OLAĞANÜSTÜ değil ÂCİZ BIRAKAN


- MUCİZE[Ar. < ACZ] ile TANSI, TANSUK

( ACİZ BIRAKAN, TANSI, TANSUK, ALLAH'IN EMRİYLE PEYGAMBERLER TARAFINDAN YAPILAN VE HALKI HAYRETTE BIRAKAN HÂRİKULÂDE İŞLER, HAREKETLER, HALLER )


- MUCİZE[Ar.] değil/yerine/= TANSIK


- MUCİZE değil/yerine KALB-İ SELÎM



(4/6)

FaRkLaR'ın devamı için burayı tıklayınız...
( Click here to see further differences!... )




Bu sayfa 01 Ocak 2024 itibariyle 218 kez incelenmiş/okunmuştur.