Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin!

Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim

G'LERDE

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA VE FARKINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)



Bugün[ 29 Nisan 2024 ]
itibariyle 2166 başlık/FaRk ile birlikte,
2575 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.

(3/4)


- GEYİK ile/ve KANÇİL


- GEYİK ile/ve KARİYAKU


- GEYİK ile/ve KATIRGEYİĞİ


- GEYİK ile/ve KIZILGEYİK


- GEYİK ile MAVİ GEYİK


- GEYİK ile/ve MUNÇAK

( ... İLE/VE Küçük yapılı bir geyik. )


- GEYİK ile/ve PEREDAVİTGEYİĞİ


- GEYİK ile PUDU

( )


- GEYİK ile/<> REN GEYİĞİ

( ... İLE/<> Tek boynuzundaki çıkıntı sayısı, geyiğin yaşını gösterir. )

( ... cum RANGIFER TARANDUS )


- GEYİK ile/ve RUSA


- GEYİK ile/ve SAMBAR

( ... İLE/VE Asya'da yaşar. )


- GEYİK ile/ve SİKA


- GEYİK ile/ve YAĞMURCA


- GEYİKDİLİ ile GEYİKOTU

( Eğreltiotugillerden, yaprakları uzunca, dil biçiminde bir bitki. İLE Sedefotugillerden, bahçelerde süs olarak yetiştirilen ıtırlı bir bitki. )

( PHYLLITIS SCLOPPENDRIUM cum DICTAMNUS FRAXINELLA )


- GEYŞA ile ...


- GEYÜT

( Gelinin akrabalara hediye olarak götürdüğü giysiler. )


- GEZ ile GEZ

( Okun, kirişe geçen ucundaki kertik. | Tüfek, tabanca gibi ateşli silahlarda, namlunun gerisinde bulunan ve nişan alırken, arpacıkla birlikte göz ile hedef arasında aynı doğru üzerine getirilen kertik. İLE Yer ölçmeye yarar, düğümlü ip. | Yapı işlerinde kullanılan çekül. )


- GEZEGEN ADLARI ve/> TANRI ADLARI


- GEZEGEN ile "SERSERİ GEZEGEN"

( Bize olan uzaklığı, yaklaşık olarak 80 ışık yılı olan PSO J318.5-22 adlı "Serseri Gezegen", bir yıldıza sahip değildir. Serseri gezegenin boyutu, Güneş Sistemi'mizdeki tüm gezegenlerin toplamından daha büyüktür. Kendini öteki serseri gezegenlerden ayıransa, bu kategorideki en genç gezegen olması ve yaşam döngüsünün bu kadar erken bir evresinde yıldızı tarafından uzaya savrulmasıdır. )


- GEZEGEN ile/ve ACUN/DÜNYA

( Dünyanın 360 derecelik yapısı, her derecenin yeryüzündeki mesafe karşılığı 25 fersahtır. Her fersah 12.000 zira(arşın)(5.685 m.)dir. Bir zira 25 parmaktır. Bir parmak, bitişik ve dışı içine gelecek biçimde dizilmiş altı arpa tanesi uzunluğunda bir mesafedir. )

( ... İLE/VE Yüzölçümü: 509.600.000 km2 | Kara: 148.326.000 km2 )

( ... İLE/VE Asya: %30, Afrika: %20.3, Kuzey Amerika: %16.3, Güney Amerika: %11.9, Antartika: %8.9, Avrupa: %6.6, Okyanusya/Avustralya: %6.0 )

( ... İLE/VE Kara: %27, Buz: %2, Su: %71[%97 Tuzlu, %3 Tatlı] )

( Dünyanın (ekvator) çapı 12.756,28 km.dir. )

( Dünyanın yaşı 13.7 milyar yıl olarak kabul edilmektedir. )

( TÜRKÂN-İ ÇERH/SEB'A-İ SEYYÂRE: Yedi gezegen. [UTÂRİD: Merkür. | ZÜHRE: Venüs. | MİRRİH: Mars. | MÜŞTERİ: Jüpiter. | ZÜHAL: Satürn. | NEPTÜN | PLÜTON] )

( Eratosthenes [M.Ö. 276 - 194], dünyanın çevresini hesapladığı bilinen ilk kişidir. )

( SEYYÂRE[Güneşin etrafında dolaşan gezegen.] ile/ve RÜB-İ MESKÛN )

( ... ile/ve CİHÂN )

( PLANET vs./and EARTH )

( ... ile/ve KUN )


- GEZEGEN ile CERES GEZEGENİ(EN BÜYÜK GEZEGEN)

( PLANET vs. CERES )


- GEZEGEN ile/ve FELEK


- GEZEGEN ile GÖK CİSMİ

( PLANET vs. HEAVENLY BODY )


- GEZEGEN ile/ve/||/<> KÜÇÜK GEZEGEN(PLANETOİD)

( ... İLE/VE/||/<> Güneşin çevresinde eliptik bir yol izleyen küçük gezegenler. )

( ... İLE/VE/||/<> Pallas ve Vesta. )


- GEZEGEN ile KÜÇÜK GEZEGEN/ASTEROİD[NEA]

( PLANET vs. PLANETOID )


- GEZEGEN = SEYYARE[Ar.] = PLANET[İng.] = PLANÈTE[Fr.] = PLANET[Alm.] = PIANETA[İt.] = PLANETA[İsp.]


- GEZEGENLER ile/ve GÖKADALAR/GALAKSİLER

( Karşılaştırmalı görseli. İLE/VE Karşılaştırmalı görseli. )

( PLANETS vs./and GALAXIES )


- GEZEGENLER ile NEPTÜN

( ... İLE Gözle ya da her hangi bir teleskopla görülmeden, hesaplamalarla keşfedilen ilk gezegendir. )

( ... İLE Güneş Sistemi'nin sekizinci ve Güneş'e en uzak gezegenidir. Güneş'e olan uzaklığı ise 4.5 milyar kilometredir. Yüzey sıcaklığı, -220 °C olup Güneş Sistemi'nin en soğuk gezegenidir. Neptün'ün bilinen 14 doğal uydusu bulunmaktadır. )


- GEZEGENLER ile/ve/||/<> UYDULAR ile/ve/||/<> ASTEROİDLER

( )


- GEZEGENLERDE ÖZEL GİYSİSİZ YAŞAM SÜRESİ:
| GÜNEŞ ve VENÜS, JÜPİTER, SATÜRN, URANÜS, NEPTÜN ve MERKÜR, MARS |
ile/değil/yerine/><
DÜNYA

( | 1 saniye. VE 1 saniye. VE 2 dakika. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< 80 - 160 yıl. )

( )


- GEZEGENLERDEKİ YAĞIŞ TÜRLERİNDE:
SU ile SÜLFÜRİK ASİT ile METAN ile ELMAS ile CAM ile SIVI DEMİR

( Dünya'da. İLE Venüs'te. İLE Titan'da. İLE Neptün'de. İLE HD189733b'de. İLE OGLE-TR-56b'de. )

( )


- GEZGİN TURİST

( TRAVELLER
TOURIST )


- GEZGİNCİ değil GEZGİN


- GEZİ DÖNEMLERİ'Nİ


- GEZİ:
"İHYÂ" değil İNŞÂ ["isteğiydi"]


- GEZİ[Ar.] ile GEZÎ[Ar.]

( Ülkeler ya da kentler arasında yapılan uzun yolculuk. | Gezilip hava alınacak yer. | Gezinti yeri. İLE Pamukla karışık, dokunmuş hâreli, arşınlık enli kumaş. | Bu kumaştan yapılmış olan. )


- gezi ile/ve/değil/<> Gezi

( ... İLE/VE/DEĞİL/<> Türkiye'mizin/İstanbul'umuzun, Taksim'deki, akıl, değerler ve diriliş simgesi olan parkımız. )


- GEZİP-TOZMAK


- GEZİYE ÇIKARKEN:
GİYSİLERİNİZ ve/||/<> PARANIZ

( Hazırladıklarının yarısını yanına al! VE/||/<> Bütçenin iki katını yanına al! )


- GEZMEK ile "SÜRTMEK"


- GEZMEK ile GEZİNMEK


- GEZMELİ!


- GƏBƏ[Azr.] = BÜYÜK HALI[Tr.]


- GHOOM MANASTIRI(YİGA CHOELING) ile/ve/<> ZANG DHOK MANASTIRI

( Sıkkım'da: Sarı tarikatın manastırıdır. İLE Kırmızı şapkalı tarikatı[Phodans] manastırıdır. )


- GHRELİN ve/||/<>/> İNSÜLİN ve/||/<>/> LEPTİN

( )


- GIA/TRANSIENT ISCHEMIC ATTACK[İng.] değil/yerine/= GEÇİCİ YETERSİZ KANLANMA ATAĞI, GEÇİCİ İSKEMIK ATAK


- GİB/GRAPHICS PROCESSING UNİT[İng.] değil/yerine/= ÇİZGE İŞLEME BİRİMİ, GRAFİK İŞLEME BİRİMİ


- GİBİ GİBİ ile/değil/yerine GİBİ


- GİBİ OL(URSUN):
HZ. ÎSÂ ile HZ. MUHAMMED ile ALLAH

( Kendini kurtarmak istersen. İLE Başkasını kurtarmak istersen. İLE Hiçbir işe karışma! )


- GİBİ ile "MIŞ GİBİ"

( LIKE vs. "IF LIKE" )


- GİBİ ile/ve/değil/yerine AYNI TÜR


- GİBOZİTE/GIBBOSITY[İng.] değil/yerine/= HÖRGÜÇLENME


- GICIK ETMEK ile/ve İLGİ ÇEKMEK


- GICIR GICIR (SÜRTMEK)

( Kapı sesleri gibi sürtünmelerde. | Yepyeni. )


- GIDA GÜVENCESİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GIDA EGEMENLİĞİ


- GIDA GÜVENLİĞİ ile/ve/değil GIDA GÜVENCESİ

( TECEDDÜ'[Ar.]: Kötü besinden ya da besin yetersizliğinden dolayı gözdeki meşîme tabakasının arkadan yarılması. )

( [not] FOOD SECURITY vs./and FOOD SAFETY )


- GIDA[Ar.] değil/yerine/= BESİN

( ZÂD[Ar.]: Erzak, azık, yiyinti. )

( )


- GIDÂ[çoğ. AĞDİYE] ile GIDÂ

( İNSANI BESLEYEN ŞEYLER ile İBÂDET | ZİKRULLAH )


- GIDA ile YEMEK

( Gıdanın ahlâkı bizde kalır, posası dışarı çıkar. )

( Aldığımız gıdalar, hayat ve huy sahibidir. )

( Kazın yediği otlar, kişiler/insan için şifalıdır. )

( MAT'ÛM[çoğ. MAT'ÛMÂT]: Yenilecek yemek. )


- GİDE GİDE

( Bir olay ya da olgunun artması ya da eksilmesinde. )


- Gidebilmek için SUS!!!


- Gideceğin yeri söyleme! SUS!!!


- Gidenle KONUŞ!!!


- GİDERİLEMEZ/LİK ile/ve/<> VAROLUŞU REDDEDİLEMEZ/LİK


- GİDERME ile/ve/değil/||/<>/< HAFİFLETME


- GİDERMEK ile "AŞMAK"


- GİDERMEK değil BULMAK


- GİDERMEK ile KARŞILAMAK


- GIDI GIDI (GIDIKLAMAK)


- GIDIM GIDIM (VERMEK)

( Mal ya da parayı gerektiğinden çok daha küçük/az biçimde vermek. )


- GİDİMLİ AKIL ile VİCDÂNİ AKIL

( TAAKKUL ile .. )


- Gidimli KONUŞ!!!


- GİDİŞ ile/ve KURTULUŞ

( TO GO vs./and SALVATION )


- GIENSENG ile GINSENG


- GİİNGO ile GINKO(-BLOBA)


- GILBERT ve EDISON


- GİLGAL

( REENKARNASYON [Geleneksel Kabala'da] )


- GINÂ'

( NAĞME | ESNÂ-YI ZİKİRDE OKUNAN İLÂHİLER | ZENGİNLİK, BOLLUK | USANÇ, BIKKINLIK )


- GINA ile DOYGUNLUK


- GINÂ değil/yerine/= USANÇ

( GINA: Zenginlik, bolluk. | Usanç, bıkkınlık. | Şarkı, türkü, nağme, ezgi, ırlama. )


- GINÂÎ[Ar.]/LİRİK[Fr.] değil/yerine/= KOŞUK

( LİRİK: Coşkun, esinle dolu. | Eski Yunan yazısında, lir eşliğinde söylenilen. Koşuk. | Çok etkili, coşkun, genellikle kişisel duyguları dile getiren yazın. )


- GINAÎ ile İZÂFÎ


- GİNEPİG/GUINEA PIGS ile HAMSTER

( 0,7 - 1,2 kilo arasında değişmektedir. İLE ... )

( 4 - 8 yıl arasında yaşamları vardır. İLE ... )

( 59 - 72 gün gebelik süreleri vardır. İLE ... )


- GINGIVA[İng.] değil/yerine/= DİŞ ETİ


- GIPGICIR


- GIPTE değil GIPTA


- GIPTA (ETMEK) değil/yerine/= İMRENMEK/İMRENİ


- GIR/LA ile/ve/=/||/<> ÇOK


- GİRD değil/yerine/= TOPLANMAK, TOPARLANMAK, BİRİKMEK


- GİRDAP ile/değil SUALTI AKINTISI

( Sualtı akıntıları kıyı boyunca herhangi bir yerde oluşabilir. Eğer belimize kadar suya girmiş durumda orada duruyorsanız ve akıntının içine göğsümüze kadar girdiysek, sualtı akıntısı bizi kaparak açık denize doğru sürükleyebilir. Elbette genellikle yüzmeyi bilmeyen kişiler bunu yapıyor – bir yerde durarak kendi kendilerine eğleniyor. Hiçbir koşul altında kişilerden uzakta denize girmeyelim ve tabii ki kırmızı bayraklara ve kumsalda bulunan uyarı işaretlerine dikkat edelim!

Bir sualtı akıntısına kapılırsak ne yapmamız gerekir?

1. Paniklemeyelim!

Panik durumunda hareketlerimiz kendimizi koruma içgüdüsü tarafından kontrol edilir ve akıllıca kararlar almak daha zor bir duruma gelir. Sualtı akıntısına kapılırsak gerçekten ne yapmamız gerektiğini biliyorsak kurtulma olanağımız vardır.

2. Gücümüzü koruyalım!

Kıyıya yüzmeye çalışarak akıntıya karşı mücadele etmeyelim! Ne yazık ki bu tüm enerjimizi tüketmekten başka bir işe yaramayacaktır. Kıyıya doğru yüzmek yerine kıyıya paralel yüzelim. Eğer sualtı akıntısı dar ise [5 metreye kadar], çok çabuk bir biçimde akıntıdan kaçabiliriz.

3. Sualtı akıntısı geniş ise [20 metre ya da daha fazla] ne yapmalı?

Bu durumda, kurallara uyarak kıyıya paralel bir biçimde yüzsek bile kaçmak çok kolay olmayacaktır. Ancak yine de kurtulamadığımızı fark ettiğiniz an paniklemeyelim! Sadece rahatlayalım, çünkü ters akıntı çok uzun sürmeyecektir; yaklaşık 5 dakika içinde duracaktır. Durduğu zaman, ilk olarak kıyıya paralel bir biçimde 50-100 metre yüzün ve daha sonra kıyıya doğru yüzelim. Eğer doğrudan kıyıya yüzmeye çalışırsak, akıntının her zaman aynı noktada tekrar başlama olasılığından dolayı tekrar akıntıya kapılabiliriz.

Unutmamamız gereken önemli şeyler var!

1. Bir sualtı akıntısı bizi asla dibe çekmez.

Sualtı akıntıları, girdaplarla aynı şey değildir. Bizi su yüzeyi boyunca çeker ancak asla denizin dibine çekmez.

2. Bir sualtı akıntısının genişliği her zaman sınırlıdır.

Genellikle genişlikleri 50 metreden fazla olmaz. Çoğunlukla 10-20 metreyi geçmez. Kıyı boyunca 20-30 metre yüzdüğümüz zaman güvenli bir biçimde akıntıdan çıkabiliriz.

3. Bir sualtı akıntısının uzunluğu her zaman sınırlıdır.

Su akışı her zaman nispeten hızlı bir biçimde zayıflar ve dalgaların pik yaparak kırılmaya başladığı noktada sonlanır. Sörfçüler bu bölgeye "hat" der; genellikle kıyı şeridinden itibaren 100 metreden daha ileride olmaz. )


- GİRDİ ile/ve/||/<>/> ETKEN


- GİRDİ ile/ve/||/<>/> KAZANIM


- GİRDİLER DÖRTLÜSÜ ile/ve/<> YAŞAM DÖRTLÜSÜ ile/ve/<> UYUM DÖRTLÜSÜ ile/ve/<> DEĞERLER DÖRTLÜSÜ

( Sayın Gökçen ADAR'ın, "Yaşamla Flört" adlı kitabını okumanızı salık veririz. )

( Olumlu/Pozitif | Olumsuz/Negatif | Nötr | X [Belirsiz, merak uyandıran]. İLE/VE/<>
İş | Sosyal | Aile | Özel. İLE/VE/<>
Beklenti | Ortam | Olanak | Zaman. İLE/VE/<>
Vizyon | Misyon | Nosyon | Gusto[Zevk ve heyecan niteliği, estetik değerler]. )

( INPUT QUARTET vs./and/<> LIFE QUARTET vs./and/<> HARMONY QUARTET vs./and/<> VALUES QUARTET
Positive | Negative | Neuter | X [Indefinite]. WITH/AND/<> Business | Social | Family | Private. WITH/AND/<> Expectation | Environment/Ambience | Possibility | Time. WITH/AND/<> Vision | Mission | Notion | Gusto. )


- GİRESUN ile/ve KİRAZ

( ... İLE/VE Giresun'da, dağlık bir bölgeye verilen ad. )


- GİRİFT[Fars.] değil/yerine/= GİRİŞİK/ÇAPRAŞIK


- GİRİFTÂR[Fars.] ile TUTKUN


- GİRİNTİ-ÇIKINTI


- GİRİP-ÇIKMAK


- GİRİŞ-GELİŞME-SONUÇ ile/ve/değil/yerine/||/<> SÜREÇ-SONUÇ / USÛL-ESAS

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Süreç olmadan(düşünülmeden/konuşulmadan), sonuca; yöntem(usûl) olmadan, asıl(esas) konuya geçilemez/değinilemez! )

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Konuşuruz[konuşmalıyız!], etkin susmak üzere; susarız[susabilmeliyiz!], yetkin konuşmak üzere! ["Söyleyerek" değil söyleşerek/konuşarak!] )

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Tümdengelim yapabilmek için tümevarımsal düşünmüş olmak gerekir! )

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Anlamak için konuşmak; konuşmak için dinlemek; dinlemek için de susabilmek gerekir! [Anlamanın iki temel koşulu: 1. Nötr olmak/olabilmek. | 2. (Nitelikli) Soru sormak.] )

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Algı düzenimizi (paradigmamızı) düzeltmek/değiştirmek/geliştirmek üzere, zaman zaman/sık sık "fabrika ayarlarımıza" dönmek gerekir. [Yaşamın ve özellikle de gündelik yaşamın/konuların hızına/yoğunluğuna (fazla) kapılmamak için!] )

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Çıkarlarımıza yönelik/uygun olarak, "kazanın" "doğurduğuna" inanma eğilimi gösterirken; sonuç odaklı/merkezli olmamak üzere, "kazanın" "öldüğünü" kabul edebilme ve düşünme gücünü kullanmaya cesâret etmemiz gerekir. )


- GİRİŞ ile/ve/||/<> ALTYAPI


- GİRİŞ ile ÇIKIŞ

( ENTRANCE vs. EXIT )


- GİRİŞ ile/ve/||/<>/> GELİŞME ile/ve/||/<>/> SONUÇ


- GİRİŞ ile/ve KAPI

( ENTRANCE vs./and DOOR )


- GİRİŞİM/GİRİŞMEK ile KALKIŞMAK


- GİRİŞİM/KALKIŞMA ve/<>/> BOZGUN


- GİRİŞİM ile/ve ATILIM


- GİRİŞİM ile/ve PARLAMA

( ENTERPRISE vs./and TO SHINE/BRIGHTEN UP )


- GİRİŞİMCİ ile/ve/değil/||/< "SUÇLU"


- GİRİŞMEK ile YELTENMEK


- GİRİT ve/<> IRAKLION(KANDİYE)

( ... VE/<> Girit adasının başkenti. )

( Girit adası, Roma, Helen, Mısır, Arap ve Osmanlı uygarlıklarının tarih zenginliğinin buluşma noktasıdır. )


- GİRİTLİLER ile/ve FENİKELİLER


- GİRİZGÂH değil/yerine/= GİRİŞ


- GİRİZGÂH değil/yerine/= GİRİŞLİK


- GİRME ile YANSIMA

( TO PARTICIPATE vs./and REFLECTION )


- GİRMEK ile/ve "SIZMAK"


- GİRMEK ile SOKMAK


- GIRTLAK, İMİK/ÜMÜK/HANÇERE[Ar.] ile ÂDEM ELMASI ile GIRTLAK KAPAĞI

( HACEB ile TUFFÂH-I ÂDEMÎ ile ... )

( LARYNX/THROAT vs. ADAM'S APPLE vs. EPIGLOTTIS )

( TRACHÉE ARTÈRE avec ... avec ... )


- GIRTLAK ile YUTAK

( LARYNX vs. PHARYNX )


- GİRUS/GYRUS[İng.] değil/yerine/= BEYİN KIVRIMI


- GİRYÂN[Fars.] ile/değil/yerine/= AĞLAYAN


- GİRYÂN ile/ve NERGİS

( Ağlayan göz. İLE/VE Mahmur bakan göz. Yan bakış/lı. )

( ... İLE/VE Divan edebiyatında zehir, bazen panzehir olarak geçer. )


- GIS/GASTROINTESTINAL SYSTEM[İng.] değil/yerine/= SİNDİRİM DÜZENİ, SİNDİRİM SİSTEMİ, GASTROİNTESTİNAL SİSTEM


- GIS/GEOGRAPHIC INFORMATION SYSTEM[İng.] değil/yerine/= COĞRAFİ BİLGİ SİSTEMİ


- GIŞÂ-İ HÜCREVÎ ile GIŞÂ-İ KİLYE ile GIŞÂ-İ MUHÂTÎ ile GIŞÂ-İ MÜSTEBTIN-ÜL-BATN

( Mukoza zarı. İLE Böbrek zarı. İLE Gövdenin tüm iç boşluklarını kaplayan/örten ince deri. İLE Karın zarı, periton. )


- GIŞÂ'

( ÖRTÜ, PERDEN, ZAR )


- GIŞÂ'[Ar.] ile GITÂ'[Ar.]


- GIŞÂİYY-ÜL-CENÂH[Ar.]

( Zarkanatlılar. )


- GÎSÛ

( Omuza dökülen saç. )


- GITÂ'[Ar.] ile SETR[Ar.]


- GİTAR/KİTARA[Fr. < İsp.] ile/değil BANÇO[< İng. < İsp.]

( ... İLE/DEĞİL Amerika siyahilerinin çaldığı, gitar biçiminde beş ya da daha çok telli bir müzik aygıtı. )


- GİTAR/KİTARA[Fr. < İsp.] iledeğil GİTARRA

( ... İLE/DEĞİL Küçük gitar. )


- GİTAR ile CAVAQUINHO


- GİTAR ile CHARANGO


- GİTAR ile MANDOLİN[İt.]

( ... İLE İkişer ikişer, aynı değerde dört çift telli, kısa saplı bir çalgı. )


- GİTAR ile/ve/<> PERDESİZ GİTAR


- GİTAR ile/değil PİPA


- GİTAR ile/değil UKULELE/UKE


- GİTGİDE

( REFTE REFTE )


- GİTME/Sİ ile/değil/yerine UZAKLAŞMA/SI


- Gitmek için SUS!!!


- GİTMEK ile/ve/değil/yerine HAREKET (ETMEK)

( ZİHAP ile/ve/değil/yerine ... )

( [not] TO GO vs./and/but TO MOVE
TO MOVE instead of TO GO )


- GİTMELİ!


- GİTTİ GİDİYOR


- GIVING EXAMPLE vs. TO SIGN


- GIVING IMPORTANCE vs. TO VALUE/SUPPORT


- GIVING NAME vs. TO CONCEPT


- GIVING RESPONSIBILITY vs. TAKING RESPONSIBILITY

( TAKING RESPONSIBILITY instead of GIVING RESPONSIBILITY )


- GIYABÎ HÜKÜM değil/yerine/= IRAKÇIL YARGI


- GIYABÎ değil/yerine/= IRAKÇIL


- GIYABINDA değil/yerine/= KENDİ YOKKEN


- GIYÂS

( YARDIM )


- GIYBET:
KİBİRDEN ile KİNDEN

( Şirk'e kadar bile gidebilir. İLE Kini olanın dini olmaz. )


- GIYBET(ÇEKİŞTİRME, DEDİKODU) ile/ve ZİNÂ

( Gıybet dili yakar. )


- GİYECEK ile ÇUL

( ... İLE Genellikle kıldan yapılma, kaba dokuma. )


- GİYİM-KUŞAM ('A ÖNEM VERMEK)


- GİYİNMEK ile/ve KUŞANMAK


- GİYSİ/KIYAFET ile/ve KOSTÜM


- GİYSİ ile/ve/<> ROBA[İt.]

( ... İLE Giysi. | Bir giyeceğin, göğüsle omuz arasında kalan bölümüne eklenen parça. )


- GİYSİ ile ROP[Fr.]

( ... İLE Çoğu tek parça, kadın giysisi. )


- GİYSİ ile SALWAR KAMEEZ

( ... İLE Güney Asya'ya özgü, geleneksel giysi. )


- GİYSİ ile/ve/||/<> TUHAFİYE[Ar.]

( Çorap, mendil, eldiven gibi giyim ile kurdele, dantel gibi giysi süsüne yarar şeyler. )


- GİYSİ ile YAPIK

( ... İLE Belleme. | Yeniçeriler'in giydikleri üstlük. )


- GİZ/SIR[Ar.] ile SIR

( Varlığı ya da bazı yönleri açığa vurulmak istenmeyen, gizli kalan, gizli tutulan şey. | İnsan usunun, yeterince açıklık getiremediği şey. | Bir işin, bir şeyin, dikkat, yetenek, deneyim ve sezgi yardımıyla kavranabilen, en zor, en ince yanı. | Bir amaca ulaşmak için kullanılan, başvurulan, özel ve gizli yazılar yazdırılan kişi. İLE Bazı nesnelere parlaklık vermek, dış etkilerden korumak, sızmalarını önlemek gibi amaçlarla sürülen, saydam ya da donuk vernik. | Aynaların arkasına ve kaplam metal eşyanın yüzüne sürülen, ince, metal tabaka. )


- GİZEM ile/ve/değil/yerine GENELE/HERKESE AÇIK OLMAYAN

( [not] MYSTERIOUS vs./and/but NOT OPEN TO ALL/PEOPLE/GENERAL
NOT OPEN TO ALL/PEOPLE/GENERAL instead of MYSTERIOUS )


- GİZEM = SIR = MYSTERY[İng.] = MYSTÈRE[Fr.] = MYSTERIUM, GEHEIMNIS[Alm.] = MYSTERION[Yun.] = MISTERIO[İsp.]


- GİZEMCİLİK(MİSTİSİZM) ile/ve TASAVVUF


- GİZEMCİLİK = TASAVVUF = MYSTICISM[İng.] = MYSTICISME[Fr.] = MYSTIZISMUS[Alm.]


- GİZEMLİ ile/ve/değil/yerine BELİRSİZ

( [not] MYSTERIOUS vs./and/but UNKNOWN/INDEFINITE
UNKNOWN/INDEFINITE instead of MYSTERIOUS )


- GİZLEMEK ile/ve/değil (AÇMAYA/PAYLAŞMAYA) GEREK GÖRMEMEK

( [not] TO HIDE vs./and/but NOT TO SEE NECESSITY (TO OPEN/SHARE) )


- GİZLEMEK ile/ve/değil GÖRÜNMEZ KILMAK/SIRLAMAK


- GİZLEMEK ile GÖSTERMEMEK

( Üç şey gizlenemez; duman, aşk, parasızlık. )

( TO HIDE vs. NOT TO SHOW
There are three things which are not possible to hide: Smoke, love, lack of money. )


- GİZLEMEK ile/ve/değil PAYLAŞMAMAK

( [not] TO HIDE vs./and/but NOT TO SHARE )


- GİZLEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<> TERSİYLE GÖSTERMEK


- GİZLEYEREK AÇMAK ile/ve AÇARAK GİZLEMEK


- GİZLİ EVSİZLER ile GEÇİCİ EVSİZLER ile SÜREKLİ EVSİZLER

( Evsiz kalabilme olasılığı yüksek olan ve zaman zaman evsiz kalan kişiler.[Yoksulluk sınırının altında yaşarlar ve sürekli olarak evsiz kalma olasılığıyla karşı karşıyadır.] İLE Evsizlik süresi çok uzun olmayan evsiz kişiler. [Kendilerini, evsizlerden farklı olarak toplumun bir parçası olarak tanımlar. Kaygı, depresyon belirtileri, alkol ve madde kullanımı görülebilir. Evlerini, işlerini ve toplumsal konumlarını tekrar kazanmak için çaba gösterir.] İLE Uzun süre boyunca evsiz olan kişiler. [Sokak ve parklarda yaşamayı, olağan olarak görür ve açıkça evsiz olarak tanımlanır. Öteki kişilerle iletişimlerinde çok kuşkucudur.] )


- GİZLİ-KAPAKLI (İŞLER ÇEVİRMEK)


- GİZLİ-SAKLI (İŞLER ÇEVİRMEK)


- GİZLİ/LİK ile/ve/değil/<> GÖRÜLMESİ/DUYULMASI/BİLİNMESİ İSTENİLMEYEN


- GİZLİ ile/ve/değil AÇIĞA ÇIKMAMIŞ


- GİZLİ ile/ve/değil AYRI

( [not] SECRET/HIDDEN vs./and/but SEPARATE )


- GİZLİ ile/ve/değil/yerine/||/<> BELİRSİZ


- GİZLİ ile/ve/değil/||/<> GİZEMLİ


- GİZLİ ile/ve/değil GİZLİCE/UĞRUN


- GİZLİ ile/değil İÇTE


- GİZLİ ile/ve/değil/yerine KİŞİYE ÖZEL


- GİZLİ ile/ve/değil ÖRTÜK

( SIR: Kuşatmanın, betimlemenin dışında olan. )

( SIR: Çömleğin, dışına çekilen son kat toprakla tekrar fırına verilerek pişirilmesi. [İçindeki sıvıyı sızdırmamayı sağlar fakat albenisi/parlaklığı artar. Dolayısıyla "Bu sırdır! ona göre!" denilerek anlatılanlar, anlatılan kişi tarafından da başka bir kişiye aynı biçimde "sırdır!" diyerek anlatılır.] )

( İki kişinin bildiği, (artık) sır değildir. )

( [not] SECRET/HIDDEN vs./and/but COVERED )


- GİZLİ = SECRET[İng.] = SECRET[Fr.] = GEHEIM[Alm.] = SEGRETO[İt.] = SECRETO[İsp.]


- GİZLİLİK ve GEREKLİLİK


- GİZLİLİK ile/ve PİŞMANLIK


- GKM/GAUSSIAN MIXTURE MODEL[İng.] değil/yerine/= GAUSS KARIŞIM MODELİ


- GLANCE vs. GLIMPSE


- GLAND[İng.] değil/yerine/= BEZ


- GLANDULA[İng.] değil/yerine/= BEZCİK


- GLANS

( PENİS UCU )


- GLASİYOLOJİ

( Buzul bilimi. )


- GLAYÖL[Fr. < GLAIEUL] değil/yerine/= KUZGUNKILICI

( Süsengillerden, uzun, ensiz ve sivri yapraklı bir süs bitkisi. )

( GLADIOLUS ILLYRICUS )


- GLİKOZ ile/ve/<> FRÜKTOZ/LEVÜLOZ[Fr.]

( ... İLE/VE/<> Meyve şekeri. )


- GLİKOZİT[Fr. < Yun.] ile/ve/<> GLİKOZÜRİ[Fr. < Yun.]

( Çoğu bitkide bulunan glikoz bileşiklerinin genel adı. İLE/VE/<> Sidikte, şekerli bir maddenin, özellikle glikozun bulunması durumu. )


- GLİYA

( Beynin sinir hücrelerinin beslenmesi ve bakımında rol oynayan temel destek hücreleri. )


- GLİYA/GLIA[İng.] değil/yerine/= SİNİR DESTEK GÖZESİ


- GLİYOZİS/GLIOSIS[İng.] değil/yerine/= GLİYALAŞMA


- GLOBAL/LEŞ(TİR)ME değil/yerine/= KÜRESEL/LEŞ(TİR)ME


- GLOBE değil/yerine/= YUVAR


- GLOBÜLER/GLOBULAR[İng.] değil/yerine/= YUVARIMSI


- GLOKOM[Fr.] değil/yerine KARASU

( Ağır akan su. | Çoğunlukla gözün iç basıncının çoğalmasıyla kendini gösteren, körlüğe neden olabilen bir göz sayrılığı. )


- GLOMERÜL/GLOMERULUS[İng.] değil/yerine/= YUMAKÇIK


- GLOTOGONİ ile/ve ETİMOLOJİ

( Dilin kökeni. İLE/VE Sözcüklerin/kavramların kökenini inceleyen bilim dalı. )

( NOMOTHETES: Dilin ilk yaratıcısı olarak kabul edilen. )

( Türk dilinin kökenbilim sözlüğünün eksiksiz olarak ortaya konulması, önceleyin Türk düşüncesinin kaynağını, gelişim aşamalarını, içeriğini bilmeyi gerektirir. Türk insanı, hangi koşullar altında doğaya yönelmiş, hangi ilkelere göre yaşamını biçimlendirmiş, hangi kurallara dayanarak çevresini kuşatan nesnel var olanları adlandırmıştır? Bu soruların yanıtını felsefe ışığından yararlanamayan bir bilginin, bir uzmanın bulması olanaksızdır. Bir sözcüğün Türkçe olduğunu söyleyebilmek için önce o sözcüğün içeriğini bilmek, o içerikle Türk kişininın düşünsel eğilimlerini açıklamak temel koşuldur.

Bir sözcüğün yapısına, ses düzenine bakarak Türkçe olup olmadığını söylemek kolaydır. Güç olan, sözcüğün kavrama dönüşürken oluşan içeriğini açıklamaktır.

Türkçe'nin Balkan dilleriyle ilişkisi vardır. Ancak, bu ilişki, çok dar bir alana değindir. Türk dilinin kökeninin araştırırken, Balkanlar'a, çok sonralara giden kimi sözcükleri (Türkçe sayılanları) örnek almak, onları kesin kanıt diye göstermek yanıltıcıdır.)

"Türk" sözcüğünün yeni olmasından, ilk kez VIII. yüzyılda Orkun Yazıtları'nda görülmesinden, sonra bu adı alana ulusun tarihi boyunca belirli bir yerde değil de çok dağınık ülkelerde, birbirinden uzak bölgelerde yaşamasından kaynaklanır. Kimi tarihçilere göre Türk topluluğu, Orta Asya'da M.Ö. 3000 dolaylarında vardı, düzenli bir yaşama biçimi, uyumlu bir topluluk içinde var oluşunu sürdüyordu. Ancak, böylesine eskilere giden görüşlere karşın, elimizde bulunan yazılı kaynaklar, yazıyla saptanan belgeler "Türk" sözcüğünü VIII. yüzyıldan öteye götüremiyor pek.

Türk dili üzerinde çalışan bilginlerin ortaya attıkları değişik görüşlere göre, Türk dilinin kaynağı Orta Asya'dır.

Günümüzde Asya Türkçesi, Anadolu Türkçesi (tüm komşu ağızlarla bütünlük içinde) diyebileceğimiz iki büyük öbek vardır.

Türkçe'nin kökenbilimi üzerinde çalışırken, iki ilke benimsiyoruz.
1- Doğal var olanların çıkardığı seslerden kurulu sözcükler (Türkçe sözcükler)
2- Başka dillerden Türkçe'ye geçerek değişen ya da olduğu gibi kalan sözcükler
(yabancı kaynaklı sözcükler)

Üzerinde durulması gereken konu Türk dilinin yapısıdır. Araştırıcılar, Türk dilinin Ural-Altay dilleri öbeğinden olduğunu öne sürerler. Bu dil öbeğinin başlıca özelliği, sözcük köklerinin çekimle değişmemesi, tüm çekimlerin köke getirilen eklerle sürdürülmesidir. Oysa Hind-Avrupa dillerinde, sözcük kökleri çekimle değişir, başka bir biçime girer. Durum Arapça'nın içinde bulunduğu dillerde de öyledir.

 

TÜRK DİLİNİN ETİMOLOJİ SÖZLÜĞÜ
İSMET ZEKİ EYÜBOĞLU - SOSYAL YAYINLARI )

( "Kökenin Kökeni" başlıklı yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )


- GMM/GAUSSIAN MIXTURE MODEL[İng.] değil/yerine/= GAUSS KARIŞIM MODELİ


- GMS LİSANSI(MADA) ile/ve/||/<> GMS SERTİFİKASI

( Markalara verilen, Google uygulamalarını kullanma iznidir. [Markalar içindir.] İLE/VE/||/<> Belirli bir cihazın, Google'ın performans gereksinimlerini karşıladığını ve Google Apps'i düzgün bir biçimde çalıştırdığını doğrular. [Telefonlar içindir.] )


- GNANA

( Bilgi. Özellikle, meditasyon yoluyla edinilen yüksek (manevi) bilgi. Gnani, bilen; Gnana, herşeyin Brahman'da bir olduğunun idrak edilişidir. )


- GNOSTİK ile KADÎM


- GNOSTİSİZM ile/ve HERMETİZM


- GNOZİ/GNOSIA[İng.] değil/yerine/= TANIMA


- Z ile/ve GÖZ KÜRESİ ile/ve GÖZBEBEĞİ ile/ve GÖZ ÇUKURU ile/ve GÖZ KAPAĞI

( Göz açık olmalı, aklını bulunduğu yere almalı. )

( "Suyun akmaya başladığı kaynak." )

( Göz, Zât'ı; geri kalanı, sıfatı simgeler. )

( Gözlerimiz hayatımız boyunca doğduğumuz andaki boyutlarında kalıyor. Burnumuz ve kulaklarımızın ise büyümesi hiç sona ermiyor. )

( Bir gözün, 1.800.000 damarı vardır. )

( EŞFÂR[Ar. < ŞÜFR]: Gözkapağının kenarları, kirpik yerleri. )

( Her bir göz, 130 milyon görme siniri hücresinden oluşmaktadır. )

( ... İLE ... İLE Gözbebeği, ilgi çekici bir nesneye baktığımızda ya da bir olaya şahit olduğumuzda, %45 oranında büyür. İLE ... İLE ... )

( Bazı örgenimizde, işlevlerinin tamamına ulaşması zaman alırken, gözlerimiz, sürekli olarak etkindir. )

( Gözler, saatte 36.000 bit bilgiyi işleyebiliyor. )

( Gözlerimiz, tüm öteki örgenlerimizden daha fazla olarak, beyin gücünün %65'inden yararlanıyor. )

( Neredeyse herkesin bir gözü, ötekinden az da olsa daha güçlüdür. )

( AYN, MEDMA'[çoğ. MEDÂMİ'] ile/ve ... ile/ve HADEKA, İNSÂN-ÜL-AYN, MANZAR[< NAZAR], MANZAR-I ÇEŞM, NOKTA-İ BÎNİŞ, BÜ-BÜ', MUKLE ile/ve MEDÂR-ÜL-AYN ile/ve ...

RÂFİ'[< REF]: Gözkapağı gibi bazı örgenleri yukarı kaldırmaya yarayan kas/adale, sinir.
TARFE: Gözkapağının bir kere açılıp kapanması. )

( DÎDE, ÇEŞM ile/ve ... ile/ve MERDÜM, MERDÜME, BÎNEK, DÎDE ile/ve ... ile/ve BÂM-I ÇEŞM[üstteki], BERG-İ ÇEŞM[BERG: Yaprak.]

BÂDÂM: Sevgilinin bademi andıran gözü. | Badem. )

( EYE vs./and EYE BALL vs./and PUPIL/APPLE OF THE EYE vs./and ORBIT/EYE HOLE vs./and EYE LID )


- KÜYOR değil GÖNÜYOR


- GÖBEK DELİĞİNİN:
ALTI ile/ve/değil/<> ÜSTÜ

( Ya eril, ya da dişil. İLE/VE/<>/DEĞİL Hem eril, hem de dişil. )

( ARZ ile/ve/<>/değil KÜRSÎ [ve ARŞ] )


- GÖBEK:
TANE ile KAFES ile RULMAN


- GÖBEK ile GEBELİK/BEBEK

( İRTİKÂZ[Ar.]: Gebelikte çocuğun karında hareket etmesi. )

( HABL-İ SÜRREVÎ: Ana rahmindeki bebeği meşîme denilen sona bağlayan ip, göbek bağı. )

( ... ile ÂBİSTENÎ )

( NAVEL vs. PREGNANCY/GESTATION/BABY )


- GÖBEK ile/ve/||/<> GÖBEK DELİĞİ

( İlgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )


- GÖBEK ile MERKEZ

( Ulvî ve süflî (aydınlık ve karanlık) bölgelerin birleştiği nokta. İLE ... )


- GÖBEKLİTEPE ve/||/<> ANU ve/||/<> MARDUK


- GÖBEKLİTEPE ile/ve EŞİK


- GÖBEKLİTEPE ve/||/<>/>/< JERF AL AHMAR

( Tapınak. VE/||/<>/>/< Yerleşim alanı/merkezi. )


- GÖBELEZ ile/ve/<> GÖCEN/GÖÇKEN

( Köpek yavrusu. İLE Tavşan yavrusu. | Kedi, domuz, köpek yavrusu. )


- GÖÇ TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ ile/ve/||/<> İLTİCA TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ


- GÖÇ(M)EN KUŞLAR ile YERLEŞİK/GÖÇMEYEN KUŞLAR


- GÖÇ ile GÖÇÜM

( ... İLE Bazı kimyasal maddelerin ya da ışık, ısı, elektrik gibi güçlerin etkisiyle protoplazmanın, yanaşma ya da uzaklaşma biçiminde olan yer değiştirmesi. )

( ... avec TAKSİ )


- GÖÇ ve/<>/< GÜÇ

( Göç, "gücünü", elde edebileceği "güçten" alır. )


- GÖÇEBE ile GÖÇMEN


- GÖÇEBE ile HORDA

( ... İLE Göçebe ve ilkel olarak yaşayan, yağmacı ve sataşkan topluluk. )


- GÖÇME ile (")GÖÇME(")

( Mekânlarda/"insanda"[bölge/yer değiştirme]. İLE/VE/<> Nesnelerde/"insanda[yaşlanma, sağlığını kaybetme].". )


- GÖÇME ile GÖÇÜRME


- GÖÇMEK(RIHLET)(BURADAN SIRLANMAK)


- GÖÇMEN ile SIĞINMACI


- GÖÇMENLİKTE:
[TÜRKİYE]
GÖÇ ALAN/VARIŞ ile/ve/||/<> GÖÇ VEREN/KAYNAK ile/ve/||/<> GEÇİŞ/TRANSİT


- GÖÇÜ/KAYŞA/HEYELAN[Ar.] ile AŞINMA/AŞINIM/İTİKÂL[Ar.]/EROZYON[Fr. < ÉROSION]

( Toprak kayması. İLE Yer kabuğunu oluşturan kayaçların, başta akarsular olmak üzere türlü dış etmenlerle yıpratılıp yerinden koparılarak eritilmeleri ya da bir yerden başka bir yere taşınması olayı/durumu. | Değer ya da saygınlık kaybetme. )


- GÖÇÜ ile GÖÇÜK

( Toprak kayması, kayşa. İLE Çökmüş, göçmüş yer, çöküntü. )


- GOCUNMA ile GÜCENME


- GÖDEL ile/ve/||/<> MAXWELL


- GÖDEN ile/ve/< KOLON

( Kalınbağırsağın son bölümü. İLE/VE Kalınbağırsağın gödenden önceki bölümü. )

( Bir de "Müdür" öyküsü vardır. Bilenler bilir. Bilmeyenler çevrelerindeki bilenlerden dinleyebilir. )


- GÖDENE TAŞI(KONYA-KARATAY MÜZESİ'NDE)


- GOETHE ve/||/<> HERDER


- GOETHE ve/||/<> SCHILLER


- GÖĞÜS KABURGALARI ile/ve YÜZEN/YALANCI KABURGALAR

( İlk 7 kaburga. İLE/VE Son 5 kaburga. )

( Kaburgalar, solunum örgenlerini, midenin ve bağırsakların üst kısımlarını âdeta bir kafes içine alır ve onları korur. Aynı zamanda, göğsün tüm incinmelerden etkilenmesinden kaçınmasında yardımcı olur. Kaburgalar, ek genişlik kazanma gereksinimini karşılamak, besin ve gazlarla dolu olan mideye yer sağlamak için göğsü genişletir. Göğüs ve solunum kaslarına gerekli yeri sağlar. Yaşamsal örgenlerin kolayca baskı altında kalmaması ve harap olmaması gerektiği için üstten yedi kaburga, ek bir örtü ve koruma sağlamak üzere, sternumla birleşmiştir. Sindirim örgenlerini örten kaburgalar, omurgadan çıkar fakat sternumla birleşmez, bundan dolayı ön tarafta görülmez. Kaburgalar yukarıdan aşağı doğru aşamalı olarak küçülür. Üst taraftaki kaburgaların ucları birbirine yakın ama aşağı taraftaki kaburgalarınki birbirinden biraz uzaklaşır. Kaburgalar, karaciğer ve dalağı da korur ve midenin tamamına geniş bir yer bırakır. Göğsü çepeçevre sarmış olan ilk yedi kaburga, göğüs kaburgaları olarak bilinir. Bu öbeğin ortasındaki kaburgalar, en geniş ve en uzun kaburgalardır. Uctaki kaburgalar, en ufak olanlardır. Kemikten kaburgaların ince karın zarını harap etmesine engel olmak ve onu korumak için bu kaburgaların ucu kıkırdaktandır. )


- GÖĞÜS KASI "GELİŞTİRMEK" ile/ve/değil/yerine/||/<> GÖZ KASI GELİŞTİRMEK


- GÖĞÜS ile/ve BAŞ


- GÖĞÜS ile GÖĞÜS BOŞLUĞUNA AİT OLAN

( KASS, SADR ile ... )

( SÎNE ile ... )

( CHEST vs. PECTORAL )

( STETHOS[< STETESKOP (René-Théophile-Hyacinthe Laennec)] ile ... )


- GÖĞÜS ile/ve/yerine İMÂN TAHTASI


- GÖĞÜS ile/değil ÖNGÖĞÜS

( ... İLE/DEĞİL Böceklerde göğüs bölgesinde bulunan üç bölümden en öndeki. )


- GOING TO DO vs. SHOULD DO


- GOING TO READ vs. GOING TO TALK


- GÖK CİSİMLERİNİ TANIMLAMA BİLİMİ ile/ve GÖK HARİTASI, YILDIZ UZAKLIKLARINI ÖLÇME

( URANOGRAPHY vs. URANOMETRY )


- GÖK DALIŞINDA:
UÇMAK ile/ve/değil/||/<>/< DÜŞMEK (YATAY DÜŞÜŞ)


- GÖK GÜRÜLTÜSÜ ile/değil HAVAİ FİŞEK

( Yağmurun izlediği gök gürültüsü, özgürlüğe kavuşmayı simgeler. )


- GÖK TERİKE

( Henüz biçilmemiş ekin. )


- GÖK/UZAY ile/ve/<> AYYUK[Ar.]

( ... İLE/VE/<> Göğün en yüksek yeri. | Göğün kuzey yarımküresinde bulunan bir takımyıldızın en parlak yıldızı. )


- GÖK ile GÖK

( İlâhi. İLE Atmosfer. )

( ARUBA: Göğün yedinci katı. )

( ... ile ÂSÜMÂN/ÂSMÂN )


- GÖK ile/ve/değil/<> UZAY


- GÖK ve/<> YER ve/<> YERALTI

( [Ar..] SEMÂ ve/<> .... ve/<> ... )

( ÂSMÂN ve/<> .... ve/<> ... )


- GÖKADALAR/GALAKSİLER'DE:
SIRIUS ile/ve/< POLLUX ile/ve/< ARCTURUS ile/ve/< RIGEL ile/ve/< ALDEBARAN ile/ve/< BETELGEUSE ile/ve/< ANTARES

( GALAXIES: SIRIUS vs./and/< POLLUX vs./and/< ARCTURUS vs./and/< RIGEL vs./and/< ALDEBARAN vs./and/< BETELGEUSE vs./and/< ANTARES )


- GÖKBİLİM/ASTRONOMİ ile/ve GÖK CİSİMLERİNİ TANIMLAMA BİLİMİ

( SEYDİ ALİ REİS: İlk, Türkçe nazarî astronomi kitabının yazarı. [HÜLÂSAT-I HEY'E] )

( ASTRONOMY vs. URANOGRAPHY )


- GÖKBİLİM = ASTRONOMY[İng.] = ASTRONOMIE[Fr., Alm.] = ASTRONOMIA[İt.] = ASTRONOMÍA[İsp.]


- GÖKÇÜL ile GÖKÇÜL/GÖKSEL

( Maviye çalan renk, mavimsi. İLE Gökle ilgili. )

( ... ile SEMÂVÎ )


- GÖKE(BARÇA[İt. < BARZA]) ile/ve KUKA[Yun.]


- GÖKEKSENİ ile GÖKEŞLEĞİ

( İki ucu, sonsuza uzatılmış olarak düşünülen yer ekseni. | Günlük devinmede, yıldızların çevresindeki eksen. İLE Gökeksenine, yer merkezinde dik olan düzlemin, gökküresiyle arakesiti. )


- GÖKKUZGUNLAR ile/ve/<> GÖKKUZGUNUMSULAR ile/ve/<> GÖKKUZGUNGİLLER

( Kuşlar sınıfının, gökkuzgunumsular takımına giren bir alttakım. İLE Gökkuzgunları, ağaçkakanları, çobanaldatanları, sağanları içine alan, kuşlar sınıfından bir takım. İLE En iyi bilinen türü, gökkuzgun olan gökkuzugunumsular takımının, gökkuzgunlar alttakımına giren bir aile. )


- GÖKNAR ile KAZDAĞI GÖKNARI


- GÖKNAR >< LADİN


- GÖKSEL ile/ve/||/<> UZAYSAL

( SEMÂVÎ ile/ve/||/<> FEZÂÎ )


- GÖKSU YALISI/KASRI ya da KÜÇÜKSU YALISI/KASRI


- GÖKTEKİ AY ile AY'I GÖSTEREN PARMAK


- GÖKTEN DÜŞEN ile GÖNÜLDEN DÜŞEN

( Parçası bulunur. İLE Parçası bulunmaz. )


- GÖKTÜRK ABECESİNDE:
34 ve/+/<> 4

( Sesli harf. VE/+/<> Sessiz harf. )


- GÖKTÜRK TÜRKÇESİ ile/ve/<> OĞUZ TÜRKÇESİ ile/ve/<> ANADOLU TÜRKÇESİ


- GÖKYÜZÜ [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- GÖKYÜZÜ ile/ve/değil BULUT/LAR


- GÖKYÜZÜ ile GÖKYÜZÜ İLE İLGİLİ

( SEMÂ'[< SÜMÜVV(: Yükseklik, yücelik.)], TÂC-I FÎRÛZE, TÂK-I MUKARNES[Gökyüzü. | Süleyman'ın tahtı.] ile ... )

( ÂSMÂN/ÂSÜMÂN, TAHT-I FÎRÛZE ile ... )

( SKY vs. CELESTIAL )


- GÖKYÜZÜ ile/ve/<> YERYÜZÜ

( Gökyüzünde ne varsa, yeryüzünde de o vardır. )

( HOKKA-İ MÎNÂ ile ... )


- GOL


- GÖL OLMAYA ÇALIŞALIM!

( Yaşlı bir usta, çırağının sürekli herşeyden şikâyet etmesinden bıkmıştı. Bir gün çırağını tuz almaya gönderir.

Yaşamındaki herşeyden mutsuz olan çırak döndüğünde, yaşlı usta ona, bir avuç tuzu, bir bardak suya atıp içmesini söyler.

Çırak, yaşlı adamın söylediğini yaptı ama içer içmez ağzındakileri tükürmeye başlar. "Tadı nasıl?" diye soran yaşlı adama öfkeyle "acı" diye yanıt verdi.

Usta, kıkırdayarak çırağını kolundan tuttu ve dışarı çıkardı. Sessizce, az ilerideki gölün kıyısına götürdü ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini söyledi. Söyleneni yapan çırak, ağzının kenarlarından akan suyu koluyla silerken aynı soruyu sordu:
- "Tadı nasıl?"
- "Ferahlatıcı" diye yanıt verir genç çırak.
- "Tuzun tadını aldın mı?" diye sordu yaşlı adam.
- "Hayır" diye yanıtlar çırağı.

Bunun üzerine, yaşlı adam, suyun yanına diz çökmüş olan çırağının yanına oturur ve şöyle der:
- "Yaşamdaki ıstıraplar tuz gibidir, ne azdır, ne de çok. Istırabın miktarı hep aynıdır. Ancak bu ıstırabın acılığı, neyin içine konulduğuna bağlıdır. Istırabın olduğunda yapman gereken tek şey, ıstırap veren şeyle ilgili hislerini genişletmektir.
Onun için sen de artık bardak olmayı bırak,

Göl olmaya çalış!" )


- GÖL VE IRMAK BALIKLARI:
SOMON(SALMON) ile ALABALIK(TROUT)


- GÖL ile ARJANTİN GÖLÜ

( 1560 km² alanı ve 27 km. uzunluğu ile Güney Amerika'nın en büyük 3. gölü. )


- GÖL ile BATAKLIK/ÇÖKEK

( LAKE vs. BOG/MARSH/SWAMP/FEN )


- GÖL ile BÜĞET/BÜRKE/BİRKE[Ar.]

( ... İLE Ufak göl, gölcük, su birikintisi. )


- GÖL ile/ve DENİZKULAĞI/LAGÜN[Fr.]

( ... İLE/VE Denizden bir resifle ayrılmış göl. )


- GÖL ile GÖLET


- GÖL ile/ve/değil/<> İRKİNTİ

( ... İLE/VE/DEĞİL/<> Su birikintisi. )


- GÖL ile KOROLEV GÖLÜ

( Dünyada. İLE Mars'ta. )

( ... İLE 82 km. genişliğindeki dev kraterin, 4 milyar yıl önce, suyun bol olduğu zamanlarda oluştuğu öngörülüyor. )


- GÖL ile ZİFT GÖLÜ

( ... İLE Trinidad Tobago'da bulunan bu gölden, ham petrol ve bitum fay hattından sızarak neredeyse sonsuz bir asfalt havuzu ve kendine özgü bir ekosistem oluşmuştur. )

( LAKE vs. PITCH LAKE )


- GÖLCÜK ile/= GÖLEK ile/= GÖLET

( Küçük göl. İLE Küçük, su birikintisi. İLE Gölek. | Suyu biriktirmek için önüne yapılan set. )


- GÖLET ile FİLET

( ... İLE Sığ su. )


- GOLF TOPU:
PÜRÜZSÜZ değil GİRİNTİLİ

( )


- GÖLGE/LİK ile/ve/değil/||/<>/< BİLGE/LİK


- GÖLGE ile EĞLEK

( ... İLE Öğle sıcağında, sürünün dinlendiği gölgelik. | Yolcuların, geceyi geçirdikleri yer, han, konak. )


- GÖLGE ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/< GÖVDE

( Gölgeyi takip edersen güneşi de bulursun! )

( Gölgeni göremiyorsan, gölgeye kaç! )

( "Bilgi/episteme(loji)". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/=/||/<>/< Varolan/onto(loji). )

( [not] SHADOW vs./and/=/||/<>/ BODY instead of SHADOW )


- GÖLGE ile/ve/||/<> İKİNCİL/LİK


- GÖLGE ile İZDÜŞÜM


- GÖLGE ile KÖŞİGE

( ... İLE Zayıf gölge. )


- GÖLGE ile/ve KUZ

( ... İLE/VE Gölgede kalan yan. )


- GÖLGE ile TAM GÖLGE

( Gölge, varolanı gösterir. )

( SHADOW vs. UMBRA )


- GÖLGE ile/ve/||/<> TÜREV


- GÖLGE ile/değil YANSIMA


- GÖLGE ile/ve/||/<> YARI GÖLGE

( ... İLE Bir ışık kaynağı önüne konulan, saydam olmayan bir cismin gerisindeki ekran üzerine vuran gölgesinin çevresinde görülen, çok koyu karanlık olmayan bölümü. )

( Güneş tutulması, ancak Ay'ın yeni ay evresinde gerçekleşir. Ay, Dünya ile Güneş arasından geçerken ve üçü düz bir çizgide olduklarında, Ay, Dünya'ya iki tür gölge düşürür. Daha küçük, daha koyu gölgeye Umbra; daha açık, daha büyük gölgeye ise Penumbra denilir. )

( )

( "Güneş Tutulmaları" yazısını okumak için burayı tıklayınız... )

( )

( UMBRA vs./and/||/<> PENUMBRA )


- GÖLGEBALIĞI ile TAŞLEVREĞİ/MİNAKOP

( Alabalıkgillerden, uzunluğu 20-50 cm., sırt yüzgeci büyük, tatlı su balığı. İLE Gölgebalığıgillerden, büyük, Atlantik, Akdeniz ve Karadeniz'de yaşayan bir balık. )

( THYMALLUS THYMALLUS cum UMBRINA CIRHOSA )


- GÖLGELEMEK ile/ve/||/<> KAPATMAK


- GÖLGENDE DİNLENEN değil/yerine GÖNLÜNDE DİNLENEN


- GOLGİ CİSİMCİĞİ değil/yerine/= SALGI AYGITI


- GOLGOTA

( KUTSAL KÂSE (KAFATASI) )


- GOLYAT BÖCEĞİ

( Dünyanın en ağır böceği. )


- GÖMLEĞİN KOL DÜĞMELERİNDE

( BİLEK İLE DİRSEK ARASINDA KALAN DÜĞMEYİ KAPALI TUTMAK )


- GÖMLEK ile BLUZ

( CHEMISE[< KÂMİS(Ar.)] ile ... )

( [Divân şiirinde] Âşığın bağrındaki ve gövdesindeki yaralar ile kendi teni bir pîrâhen olarak düşünülür. Ayrıca sevgilinin pîrâheni aşık tarafından kıskanılır. Çünkü o, sevgiliyi sarıp kucaklamıştır. )

( PÎRÂHEN ile ... )


- GÖMLEK ile/ve/<> PLASTRON[Fr. < İt.]

( ... İLE/VE/<> Erkek giyiminde, gömleğin göğüs tarafının üzerine takılan parça. )


- GÖMLEK ile TESPİT(/DELİ) GÖMLEĞİ


- GÖMÜLMEK değil TOPRAĞA SIRLANMAK


- GÖMÜLMEK değil TOPRAĞA SIRLANMAK


- GÖMÜLÜ ile/ve/||/<> ÖRTÜK


- GÖMÜT[Alm.] = GÖNÜL


- GÖMÜT/MEZAR ile/ve/değil/||/<> MORG

( ... İLE/VE/DEĞİL/||/<> Adliyece kovuşturmayı gerektiren olaylar sonucu ya da birdenbire ve kuşkulu ölümlerde, ölüm nedeninin ve ölünün kim olduğunun saptanması için ölülerin konulduğu ve inceleme yapılan yer ya da yapı. )


- GONAT

( Eşeybezi. )


- GONCA[Fars. < GONÇE] ile YONCA/TRIFOLIUM[Lat.]

( Açılmamış çiçek. İLE Baklagillerden, başak durumundaki çiçekleri kırmızı ya da mor renkli, hayvanlara yem olarak yetiştirilen çayır bitkilerinin genel adı. )


- GÖNDER ile SEREN

( Bayrak direği. İLE Yelkenli gemilerde üzerine dört köşe yelken açmak ve işaret kaldırmak için direğe yatay olarak bağlanan gönder. | Konut kapılarında, menteşe ve kilidin takıldığı düşey konumdaki kalın parça. )


- GÖNDERGE ile GÖSTEREN ile GÖSTERİLEN

( ... İLE Biçim. İLE Anlam. )

( Görüntü/simge. ile Harflerle. [E.V] ile Sözcük olarak[EV] )

( ... vs. SIGNIFIER vs. SIGNIFIED )


- GÖNDERİM

( REFERENCE )


- GÖNDERME" ile/ve/değil/yerine BAŞVURU


- GÖNDERME ile/ve/değil/yerine/<> KATKI


- GÖNDERME ile ORTADAN KALDIRMA


- GÖNDERME ile/yerine UĞURLAMA


- GÖNDERMEK ile/yerine YÖNLENDİRMEK


- GONDOL ile/değil PEREME[Yun.]

( ... İLE/DEĞİL Gondola benzeyen bir kayık. )


- GONDOLUN:
SANCAĞI ile/ve/||/<> İSKELESİ

( Gondolların sağ tarafı olan sancakları ile sol tarafı olan iskeleleri arasındaki fark 24 cm.'dir. )

( 20 farklı ağaç kullanılarak yapılırlar. )

( Gondolların önünde altı dişli, bir tarağı andıran gümüş simge, Venedik'teki altı büyük mahalleyi simgeler. Tarak benzeri bu biçimin en altındaki ters çıkıntı, San Marco Adası'ndan (Venedik), tarihte ilk gondolu yapan Cüdeka Ada'sındakilere bir gönderme olarak konulmuştur: "En iyi gondolu, San Marco'lular yapar". İlk )


- GÖNELMEK

( Yönelmek, yüzünü döndürmek. )


- GÖNENCE(KONFOR) ile LÜKS

( COMFORT vs. LUXURY )


- GÖNENCE/KONFOR ALANI ile/ve/||/<>/< GÜVEN ALANI


- GÖNENCE/KONFOR değil/yerine/>< EYTİŞİM/DİYALEKTİK


- GÖNLÜMÜZÜN, ... ve/||/<>/< GÖNLÜMÜZDEN ...

( Perişan olmasını istemiyorsak. VE/||/<>/< Perişan olanları çıkarmamak. )


- Gönlünle/dilinle KONUŞ!!!


- GONOZOM/SEX CHROMOSOMES[İng.] değil/yerine/= EŞEYSELLİK KROMOZOMLARI


- GÖNÜL

( İLÂHİ GÖRÜNÜŞÜN MEKÂNI(TECELLİGÂH'I İLÂHİ) | KALP GÖZÜ | FUAD )


- Gönül gözünle KONUŞ!!!


- Gönül koymadan KONUŞ!!!


- GÖNÜL KOYMAK ile/değil/yerine/||/<>/< MESAFE KOYMAK


- GÖNÜL KOYMAMALI!


- GÖNÜL:
İNSAN-I KÂMİL ve/||/<>/> SIR-I HAKK


- GÖNÜL:
ONA...
KAYAR ve/||/<>/> KAÇAR


- GÖNÜL'ÜN:
ABDESTİ ile/ve KULLUĞU

( Gözyaşı ile. İLE/VE Zikir ile. )


- GÖNÜL ve/=/<> HAKİKAT


- Gönüle KONUŞ!!!


- Gönüllü DİNLE!!!


- Gönüllü SUS!!!


- GÖNÜLLÜ ile/ve/||/<>/> BAĞIŞÇI


- GÖNÜLLÜ ile/ve/||/<> GÖNÜLVEREN


- GÖNÜLLÜ ile/ve/değil/<> KATILIMCI


- GÖNÜLLÜLÜK:
ÜCRETSİZ YAPILAN İŞ/LER değil KARŞILIKSIZ GELİŞİM


- GÖNÜLLÜLÜK ile/ve/||/<> NEŞE


- Gönülsüz DİNLE!!!


- Gönülsüz SUS!!!


- GOOD FAITH PURCHASER and IN PLEDGE OF GOOD FAITH and IN GOOD FAITH

( İyi niyetli alıcı. VE İyi niyet sözüyle. VE İyi niyetle. )


- GOOD vs. BAD


- GOOD vs. EFFECTIVE


- GOODS vs. POSSESSIONS


- GOOGLE HARİTASININ:
ÖNCESİ ile/değil/yerine/> SONRASI

( Google Maps, çevremizi daha iyi anlamamız için masaüstü, Android ve iOS’ta kullanıma hazır birkaç görsel değişiklik ve ek özellik ile yenilendi. Yeni Google Maps, daha temiz ve sade bir görünüm, ilgi alanları ve daha dengeli bir renk şeması ile öne çıkıyor. )

( )


- GOOGLE ile/ve/<>/yerine 6D


- GÖR(E)MEMEK ile DİKKAT ETMEMEK/EDEMEMEK

( TO (CAN) NOT SEE vs. TO (CAN) NOT ATTEND )


- GÖRDÜĞÜNÜ "SEVMEK" ile/değil/yerine/>< SEVDİĞİNİ GÖRMEK


- GÖRDÜĞÜNÜ ve/||/<> GÖRMEDİĞİNİ

( Ört! VE/||/<> Söyleme! )


- GÖREBİLDİĞİMİZ IŞIK:
KIRMIZI ile/ve/<> MOR ARASI

( 400 nanometre. İLE/VE/<> 700 nanometre arası. )

( [Güneşten gelen beyaz ışığın, yansıma ve kırılmasıyla birlikte]
Az saçılmayla. İLE/VE/<> Çok saçılmayla. )


- GÖRECE/Lİ/LİK" ile/ve/değil GÖRELİ/LİK


- GÖRELİ/İZÂFÎ[Ar.] ile ÎTİBÂRÎ


- GÖRELİ/LİK ile/>< AHLÂK


- GÖRELİ ile/ve/||/<> DURUMA GÖRE


- GÖRELİ ile/ve/||/<> İLİŞKİSEL


- GÖRELİ = İZAFÎ = RELATIVE[İng.] = RELATIF[Fr.] = RELATIV[Alm.] = RELATIVUS[Lat.] = RELATIVO[İsp.]


- GÖRELİLİK(İZÂFİYET) ile KUVANTUM


- GÖRELİLİK/GALILEO GÖRELİLİĞİ ile/ve/<>/< ÖZEL GÖRELİLİK ile/ve/<>/< GENEL GÖRELİLİK

( DEĞİŞMEZLİK/BAKIŞIM[SİMETRİ] İLKESİ [İng. INVARIANCE PRINCIPLE]: Fizik yasaları ya da fiziksel bir nicelik, belirli dönüşümler altında değişmezdir. | Özel görelilik kuramı. | Genel görelilik kuramı. )

( ...
İLE/VE/<>/<
Birbirlerine göre düzgün doğrusal hareket eden [ivmesiz] eylemsizlik referans sistemleri için sınırlı ve geçerli, iki postüla üzerine kurulmuş olan ve matematik ifadesini, Minkowski uzay-zaman boyutları [tensörü] ile bulan kuram. [1905] [Fizik yasaları, tüm eylemsizlik referans [Galile] sistemlerinde aynı matematik şekle sahip [değişmez(invariant)] olmalılardır. Işık, uzayda, her yönde, sabit c hızıyla kaynağından ve gözlemcinin hareketinden bağımsız olarak yayılır ve hiçbir sinyal ya da enerji, ışığınkinden daha yüksek bir hızla yayılamaz.]
İLE/VE/<>/<
Özel göreliliğin değişmezliğini, sadece eylemsizlik(ivmesiz) referans sistemleri için sınırlı tutmuş olmasının açmazını tamamlayan ve fizik objektifliğin alanını genişleten ve matematik ifadesini, Riemannian uzay-zaman koordinatları ile bulan kuram. [1911] [Fizik yasaları, sürekli koordinat dönüşümleriyle birbirlerine geçilebilen, eylemli ya da eylemsiz tüm referans sistemlerinde değişmez olmalılardır.] )

( 1611 ile/ve/<>/< 1905 ile/ve/<>/< 1916[1919 yayımlama] )

( Koordinat düzenine göre bakışımlılığı[simetrikliği] tanımlar.

İLE/VE/<>/<

Fizik yasalarının, tüm eylemsiz koordinat düzenlerinde aynı olduğunu söyler.

İLE/VE/<>/<

Fizik yasalarının, tüm koordinat düzenlerinde geçerliliğini vurgular. )

( RELATIVITY/GALILEO RELATIVITY vs./and/<>/< SPECIAL THEORY OF RELATIVITY vs./and/<>/< GENERAL THEORY OF RELATIVITY )


- GÖRELİLİK ile ÇOĞULCULUK


- GÖRELİLİK = İZAFİYET = RELATIVITY[İng.] = RELATIVITÉ[Fr.] = RELATIVITÄT[Alm.]


- GÖRELİLİK ile/ve/||/<> YARARCILIK


- GÖRELİLİK ile/ve YASALI GÖRELİLİK


- GÖREMEZSİN ile/değil GÖRÜNMEZ


- GÖRENEK ile GÖRGÜ

( Bir şeyi, eskiden beri görüldüğü gibi yapma alışkanlığı. İLE Bit toplum içinde var olan ve uyulması gereken saygı ve incelik kuralları, terbiye. | Bir kimsenin, karşılaştığı ve kişiliği üzerinde olumlu etki yapan deneysel bilgi, deneyim. | Görmüş olma durumu. )


- GÖRERSİN değil GÖRÜRSÜN


- GÖREV/İMİZ:
"SİYASET" değil TESİS-İ ADÂLET


- GÖREV ile/ve/||/<>/> HAK

( Modern öncesindeki öncelikler. İLE/VE/||/<>/> Modern dönemdeki öncelikler. )


- GÖREV ile/ve İŞ

( Kişinin görev üstlenmesinde kazanç vardır. )

( TASK vs./and WORK )


- GÖREV ve/değil/||/<> İŞLEV


- GÖREV ile/ve ROL


- GÖREV ile/ve/<>/değil SORUMLULUK

( [not] TASK vs./and/<>/but RESPONSIBILITY )


- GÖREV = VAZİFE, ÜFULE = FUNCTION[İng.] = FONCTION[Fr.] = FUNKTION[Alm.] = FUNCTIO[Lat.] = FUNCIÓN[İsp.]


- GÖREV ile/ve/<> YETENEK

( TASK vs./and/<> TALENT )


- GÖREVLİ ile MANDARİN[Portekizce < Sans.]

( ... İLE Avrupa'lıların, Çin devlet görevlilerine verdikleri ad. | İmparatorun emrinde çalışan en yüksek dereceli Çin devlet memurlarına verilen unvan. )


- GÖRGÜ ile/ve/> UFUK

( Görgülü kuşlar, gördüğünü işler. )


- GÖRGÜSÜZ/LÜK ile/değil/yerine BİLGİSİZ/LİK

( Bilgisizlik, görgüsüzlükten daha ağırdır ve görgüsüzlüğe yeğdir. )

( Görgü, sürekliliğin, kalıcılığa dönüşmesiyle gerçekleşir. )


- GORİL ile ORANGUTAN[< (Malayca), ORANG: İnsan. UTAN: Orman.]

( Ekvator bölgesinde ormanlarda yaşar. Maymunların en iri ve en güçlü olanıdır. İLE Sumatra ve Borneo'da yaşar. İnsana benzer. )

( Dişilleri ve genç olanları ağaçlarda, eriller ve gümüşsırt(silverback) denilenleri yerde uyumayı tercih eder. )

( Goriller, yüzemez. )

( ... İLE Yavrularının annesini/bölgesini terk etmesi belirli donanımları edinmesiyle ya da edinmeleri için en az 9 yıl gerektirir. [200 çeşit meyveyi/otu ayırd edebilmelilerdir] )

( ... İLE 50 yıl kadar yaşayabilirler. )

( 48 kromozomları vardır. [İnsandan 2 fazla] )

( Goril ile Orangutan )

( ... İLE Erilleri, dişillerine oranla, 2 kat daha iridir. )

( GURİLLÂ ile ... )

( GORILLA vs. ORANGUTAN, ORANG-OUTANG
)

( TROGLODYTES/GORILLA GORILLA cum PONGO PYGMAEUS, SIMIA SATYRUS )


- GORİLLER ile İNSAN

( [Grip olunca] Ölüyorlar. İLE Ölmüyoruz. )

( [Ebola olunca] Ölmüyorlar. İLE Ölüyoruz. )

( Yüzemez.[Bellerini geçen yere/suya de gitmezler.] İLE Yüzebilir. )


- GÖRKEM ile GÖRK

( Göz alıcı ve gösterişli olma durumu. İLE Güzellik, gösteriş. )


- GÖRKEME BAŞVURMAK değil/yerine/>< YALINLAŞMAK

( Zayıf "kişilikler"de. DEĞİL/YERİNE/>< Güçlü kişiliklerde. )


- GÖRKLÜ = GÜZEL, MÜBÂREK


- GÖRME/DUYMA ile/ve BAKMAK/DİNLEMEK

( İşlevsel. İLE/VE Niyetle. )


- GÖRME/TATMA/KOKLAMA/DOKUNMA ile/ve/değil/||/<>/< DUYMA

( Uyur. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Uyumaz. )

( Dirençli/ihtiyârî. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Dirençsiz/gayr-ı ihtiyârî. )


- GÖRME ile/ve/<> NÜFÛZ ETME


- GÖRME >< ŞİZOFRENİ

( Doğuştan görme engelli olan kişiler, şizofreni hastalığına yakalanmıyor. )


- GÖRMEDE:
HAREKET ve/||/<> BİÇİM ve/||/<> RENK


- GÖRMEK (BAKMAK) = REGARD[İng.] = CONSIDÉRER[Fr.] = BETRACHTEN[Alm.] = CONTEMPLOR[Lat.]


- Görmek için SUS!!!


- GÖRMEK/BAKMAK KATILMAK


- GÖRMEK/BAKMAK:
"İSTEDİĞİNİ" ile/ve/değil/yerine/||/<> İSTEDİĞİN ŞEY İÇİN GEREKEN(LER)İ


- GÖRMEK ile/ve/||/<>/> BAKMAK

( İşlevsel/lik. İLE/VE/||/<>/> Niyetli, bilinçli, amaçlı. )

( GÖRMEK: Can kulağıyla dinlemek. )

( Görmek, dinlemek ile başlar. )

( image )

( İnsanın her bir gözü, doğrudan doğruya karşıya baktığı zaman, burundan dışarı doğru 95 derecelik bir görüş alanına sahiptir.

Ayrıca, gözlerimiz sayesinde burundan aşağıya doğru 75 derece, burna doğruysa 60 derecelik bir açıyı görebiliriz.

İki gözün görüş açısının, yani sol gözümüzün burna ve sağa doğru 60 derecelik görüş alanıyla, sağ gözümüzün burna ve sola doğru 60 derecelik görüş alanının çakıştığı bölge, kabaca 3 boyutlu görüş alanımızdır.

Bu 3 boyutlu görüş alanı, sadece 114 derecelik bir alanı kapsar. Bu iki alanın çakışması sayesinde derinlik algılanabilir. 114 derecenin geri kalan alanında teknik olarak 2 boyutlu görebiliriz ve derinlik algısı yok denecek kadar azdır.

İki göz hesaba katıldığında, insanın yatayda (göz ekseninde) 180 dereceden birazcık büyük bir görüş alanı vardır. Bunun üzerine göz hareketleri de görüş alanını değiştirir. Her bir gözümüz, yuvası içinde 90 dereceye yakın bir açıyla sola veya sağa dönebilir. Bu sayede, kafamızı hareket ettirmeksizin, görüş alanımız göz ekseninde 270 dereceye kadar ulaşabilir. Kafamız da 100-130 dereceye kadar sağa veya sola dönebilir. Bu sayede görüş alanımızı toplamda 340-350 dereceye kadar çıkarmamız mümkündür. Kafa ve boyun hareketine, göğüs ve bel dönüşü (rotasyonu) da eklenirse, bacakları hareket ettirmeksizin 360 dereceyi görmemiz olanaklıdır.

Her bir gözümüzde, dimdik ileri baktığımızda 12-15 derece dışa, 1.5 derece aşağıya denk gelecek biçimde optik sinirin retinayı yararak girdiği kör nokta bulunur. Bu kör nokta, görüş alanını gövde eksenimizde 7.5 derece, göz eksenimizde 5.5 derece kısıtlayan bir evrimsel kusurdur. )

( BASAR ile/ve/||/<>/> NAZAR )

( DÎDÂR: Görme, görüş gücü. İLE/VE/||/<>/> ... )

( TO SEE vs./and/||/<>/> TO LOOK )


- GÖRMEK ile/ve/||/<>/> BAKMAK ile/ve/||/<>/> İZLEMEK

( Denk gelerek, istemeden de görülmüş olabilir. İLE/VE/||/<>/> Dikkati yönelterek. İLE/VE/||/<>/> Bakışı kararlı bir biçimde sürdürerek. )

( BASAR ile/ve/||/<>/> NAZAR ile/ve/||/<>/> SEYİR/SEYR )

( TO SEE vs./and/||/<>/> TO LOOK vs./and/||/<>/> TO WATCH )


- GÖRMEK ile/ve/<> BİLMEK

( Görüyorum demek göz ile değil, Biliyorum demek dil ile değil! )

( Duyduğumu unuturum, gördüğümü anımsarım, okuduğumu anlarım. )

( TO SEE vs./and/<> TO KNOW )


- GÖRMEK ile/ve/değil EŞİK


- GÖRMEK ile/ve GÖRENİ GÖRMEK

( Gözümüzü iyi görmeye ve iyiyi görmeye alıştırmalıyız. )

( GÖRMEK: Nur'un Nur'a olan iştiyakı. )


- GÖRMEK ile GÖRÜŞMEK


- GÖRMEK ile/ve/<> İLGİ

( Göz görmeyince, gönül katlanır. )

( Gözden ırak/uzak, gönülden ırak/uzak olur/kalır. )

( TO SEE vs./and/<> INTEREST )


- GÖRMEK ve/||/<>/> ÖRMEK

( Kazâ. VE/||/<>/> Kader. )


- GÖRMELİ!


- GÖRMEMEK ile/ve/değil "KATLANMAK"


- GÖRMEMEK ile GÖRÜNENİ GÖRENİ GÖRMEMEK

( Nakışa bak, nakkaşı anla! )


- GÖRMEMEZLİKTEN GELMEK ile/ve/<> KAÇMAK


- GÖRMEMEZLİKTEN GELMEK ile/ve YUTTURMAK


- Görmesen de DİNLE!!!


- GÖRMESİN! ile/ve/değil/yerine/<> GÖSTERME!


- GÖRMEZLİKTEN GELMEK ile/değil GÖRMEMEZLİKTEN GELMEK


- GÖRMÜŞ-GEÇİRMİŞ (OLMAK)

( BÂRÂN-DÎDE )


- GÖRSEL/LİK ile DIŞSAL/LIK

( DIŞSALLIĞI İLE ALGINDA, İÇSELLİĞİ İLE AKLINDA )

( VISUAL/NESS vs. EXTERIOR/NESS )


- GÖRÜ AKSİYONLARI ile/ve/||/<> ALGI ÖNGÖRÜLERİ ile/ve/||/<> DENEYİM ANALOJİLERİ ile/ve/||/<> AMPİRİK DENEYİMİN POSTULATLARI[genel]


- GÖRÜ:
BÜTÜNSEL ile/ve/=/||/<> TANRISAL


- GÖRÜ = HADS, TEHADDÜS = INTUITION[İng., Fr.] = ANSCHAUUNG[Alm.] = INTUITIO, INTUITUS < INTUERI[Lat.] = INTUICIÓN[İsp.]


- GÖRÜ ile/ve TANIKLIK


- GÖRÜLEN ile/ve GÖRÜLMEYEN

( VISIBLE vs./and INVISIBLE )


- GÖRÜLMEMİŞ HASTALIK ile/ve/<> GÖRÜLMÜŞ OLSA DA TEDAVİ EDİLEMEYEN HASTALIK


- GÖRÜMCE ile BALDIZ


- GÖRÜNEN UYUM ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GÖRÜNMEYEN UYUM


- GÖRÜNEN/BİLİNEN/DUYULAN ile/ve/yerine GÖRÜNENİN/BİLİNENİN/DUYULANIN ÖTESİ


- GÖRÜNEN/BİLİNEN/DUYULAN ile/ve/değil GÖRÜNENİN/BİLİNENİN/DUYULANIN ÖTESİ


- GÖRÜNGÜ = HADİSE = PHENOMENON, APPEARANCE[İng.] = PHÉNOMÈNE[Fr.] = ERSCHEINUNG[Alm.] = PHAINOMENON[Yun.] = FENOMENO[İsp.]


- GÖRÜNGÜBİLİM = PHENOMENOLOGY[İng.] = PHENOMÉNOLOGIE[Fr.] = PHÄNOMENOLOGIE[Alm.] = PHAINOMENON[Yun.]


- GÖRÜNME ile/ve YAKIŞMA


- GÖRÜNMEYEN [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]


- GÖRÜNMEZ GÖRÜNÜR


- GÖRÜNMEZ ile/ve/<> MELEKÎ


- GÖRÜNTÜ


- GÖRÜNTÜ (HUZUR)


- GÖRÜNTÜ PANELLERİNDE:
TN ile VA ile IPS


- GÖRÜNTÜ ile/ve/değil EŞİK


- GÖRÜNTÜ ile GÖRSEL


- GÖRÜNTÜ ile/ve/değil GÖRÜNÜM


- GÖRÜNTÜ ile GÖRÜNÜM


- GÖRÜNTÜ ile/ve GÜZELLİK

( Rüya. İLE/VE Gerçek. )

( APPEARANCE vs./and BEAUTY )


- GÖRÜNTÜ ile/yerine RAHATLIK (+ GÖRÜNTÜ)

( Ayna, görüntüyü yansıtır ama görüntü, aynayı düzeltmez. )


- GÖRÜNTÜNÜN/MANZARANIN:
EN ÇİRKİNİ/KORKUNCU ile/değil/yerine/>< EN GÜZELİ

( Somurtan bir "yüz". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Gülen bir yüz. :) )

( Gülen İnsan Yüzünün Görsel FaRkLaR'ı için burayı tıklayınız... )

( Kara delik. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Güneş. )

(

ile/değil/yerine/><

)


- GÖRÜNTÜSELLİK

( ICONICITY )


- GÖRÜNÜM ile/ve/değil GÖRÜNGÜ

( [not] APPEARANCE vs./and/but PHENOMENON )


- GÖRÜNÜR HAREKET ile/ve GERÇEK HAREKET

( VISIUAL/EXTERNAL MOVEMENT vs./and REAL MOVEMENT )


- GÖRÜNÜR HAREKET ile/ve GERÇEK HAREKET


- GÖRÜNÜRLÜK ile/ve/<> SAYDAMLIK


- GÖRÜNÜŞ

( ASPECT )


- GÖRÜNÜŞ/LER ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HAREKET/LER


- GÖRÜNÜŞ ile/ve ANLAM

( APPEARANCE vs./and MEANING )


- GÖRÜNÜŞ ile/ve DUYARLILIK

( APPEARANCE vs./and SENSITIVITY )


- GÖRÜNÜŞ ile FENOMEN

( APPEARANCE vs. PHENOMENON )


- GÖRÜNÜŞ ile GÖRÜNTÜ


- GÖRÜRSEM ile GÖRDÜĞÜMDE


- GÖRÜŞ ile/ve/||/<>/< GÖRMÜŞ/LÜK


- GÖRÜŞ ile/ve/değil/yerine KAVRAM

( [not] OPINION vs./and/but CONCEPT
CONCEPT instead of OPINION )


- GÖRÜŞ ile/ve/||/<> YORUM


- GÖRÜŞME/EYLEME:
"UYGUN OLDUĞUN(UZ)DA ..."
ile/ve/değil/yerine/<>/>
"UYGUN OLURSAN(IZ) ..."


- GÖRÜŞMEDEN ÇIKTIM:
"GÖRÜŞMEDEN ÇIKTIM" ile "ÇIKTIM, GÖRÜŞMEDEN"

( Görüşmenin yapıldığı yeri ve/ya da görüşmeyi merkeze aldığını vurgular. İLE Bulunduğun yerden çıktığını ve görüşmediğini vurgular. )


- GÖRÜŞTÜĞÜN/GÖRÜŞTÜKLERİN değil YANINDA OLDUĞUN/OLMASINI/OLMAK İSTEDİĞİN

( Kimle/rle görüştüğün değil kimin yanında olduğundur belirleyici olan! )


- GÖSTERGE [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]


- GÖSTERGE [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- GÖSTERGE ile/ve BELİRTİ

( INDICATOR vs./and SIGN )


- GÖSTERGE ile/ve GARANTİ

( INDICATOR vs./and GUARANTY )


- GÖSTERGE = İŞARET = SIGN[İng.] = SIGNE[Fr.] = ZEICHEN[Alm.] = SIGNUM[Lat.] = SENAL[İsp.]


- GÖSTERGE ile/değil/||/<>/> KANA[İt. < CANNA]

( ... İLE/DEĞİL/||/<>/> Geminin çektiği suyu göstermek için baş ve kıç bodoslamaları üzerine konulan işaretler. )


- GOSTERGE ile/ve/değil/||/<> ÖLÇÜT


- GÖSTERGE ile/ve/||/<> PARAKETE[İt.]

( ... İLE/VE/||/<> Geminin saatteki [deniz mili] hızını anlamak için kullanılan araç. )


- GÖSTERGE ile/ve/değil UZANTI

( [not] INDICATOR vs./and/but EXTENSION )


- GÖSTERGEBİLİM = SEMIOTIC[İng.] = SÉMIOTIQUE, SÉMIOLOGIE[Fr.] = SEMIOTIK[Alm.] = SEMA, SEMEION[Yun.]


- GÖSTERİ(M) ile PAYLAŞIM

( PROJECTION vs. SHARING )


- GÖSTERİ ile/ve/değil DİNLETİ


- GÖSTERİ ile/ve/değil GÖSTERİM


- GÖSTERİ ile GÖSTERİŞ (YAPMAK)


- GÖSTERİM ile GÖSTERİŞ

( PROJECTION vs. DEMONSTRATING )


- GÖSTERİM ile GÖSTERİŞ

( Görüntülerin gösterici yardımıyla bir yüzeye yansıtılması işi. | Sinema, tiyatro, konser gibi sanat dallarında verilen gösterilerden her biri, seans. İLE Gösterme eylemi ya da biçimi. | Başkalarını aldatmak, şaşırtmak, korkutmak ya da kendini beğendirmek için birinin yaptığı yapay davranış. | Göze çarpıcı nitelik, göz alıcılık. )


- GÖSTERİMİ OLAN ile GÖSTERİMİ OLMAYAN


- GÖSTERİMİ OLAN ile GÖSTERİMİ OLMAYAN


- GÖSTERİMSEL

( DEICTIC )


- GÖSTERME (TASVİH)


- GÖSTERME ile/ve/değil/yerine İMLEMEK/İŞARET (ETME)

( [not] TO SHOW vs./and/but TO INDICATE
TO INDICATE instead of TO SHOW )


- GÖSTERMEK ile/ve KANITLAMAK

( TO SHOW vs./and TO PROVE )


- GÖSTERMEK ile ORTAYA KOYMAK

( TO SHOW vs. TO PUT FORWARD, TO EXPOSE )


- GÖSTERMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖRTEREK GÖSTERMEK

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>< Sanat. )


- GÖSTERMEK ile/ve/değil/yerine/<> SİMGELERLE/ÖYKÜLERLE/MASALLARLA ANLATMAK


- GÖSTERMEK ile/ve/değil/yerine SUNMAK

( [not] TO SHOW vs./and/but TO PRESENT
TO PRESENT instead of TO SHOW )


- GÖSTERMEK ile/ve/||/<> TANITMAK


- GÖSTERMEK ile/ve/değil/yerine YAŞAMAK

( [not] TO SHOW vs./and/but TO LIVE/VALUE
TO LIVE/VALUE instead of TO SHOW )


- GÖT KOKUSU değil/yerine/||/<>/< TER ya da BOK KOKUSU


- GÖT-GÖBEK (SALMAK, BÜYÜTMEK)


- GÖTÜ-BAŞI (AÇIKTA GEZMEK)


- GÖTÜN GÖTÜN (UZAKLAŞMAK/KAÇMAK)


- GÖTÜRÜ ile GÖTÜRÜM ile GÖTÜRÜŞ

( Para ile satın alınan şeyler ya da para karşılığında yapılan işler için toptan fiyat vererek. İLE Dayanma. İLE Götürme eylemi ya da biçimi. )

( ... ile TAHAMMÜL )


- GÖTÜRÜLMEK ile/ve/değil/yerine GİTMEK


- GÖVDE

( STEM )


- GÖVDE AMELİYATI ile/ve/||/<> MANEVİ AMELİYAT

( [Kişinin] Uyut(ul)ması gerekir. İLE/VE/||/<> Uyan(dırıl)ması gerekir. )


- GÖVDE GELİŞTİRME ile/değil/yerine FITNESS

( )


- GÖVDE ISISINDA:
41/42 ÜSTÜ ile/ve/||/<> 34.5 ALTI ile/ve/||/<> 31 ALTI

( Tehlikelidir. İLE/VE/||/<> Tehlikelidir. İLE/VE/||/<> Ölümcüldür. )


- GÖVDE VE DALLAR = SÂK VE A'ZÂ = TIGE ET RAMEAUX


- GÖVDE'NİN:
ABDESTİ ile/ve KULLUĞU

( Su ile. İLE/VE İşlevi ile. )


- GÖVDE(N):
[ne] ATMAK ve [ne de] TAPMAK


- GÖVDE/İNSAN ile/ve/<> NEY

( İNSAN ve NEY: 60 )


- GÖVDE ile/ve ben


- GÖVDE ve/||/<> ANLIK(ZİHİN) ve/||/<> TİN

( Çap/çeper. VE/||/<> Yarıçap. VE/||/<> Merkez. )


- GÖVDE ve/||/<>/> ANLIK ve/||/<>/> BİR/LİK


- GÖVDE = BEDEN = BODY[İng.] = CORPS[Fr.] = DAS LEIB, DER KÖRPER[Alm.] = IL CORPO[İt.] = EL CUERPO[İsp.] = CORPUS[Lat.] = TO SOMA, HO KHROS[Yun.] = CİSM, CESED, CURM[Ar.] = BEDEN[Fars.] = HET LICHAAM[Felm.] = DEHA[Sansk.]


- GÖVDE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BEN

( Gövde ve gövdeyle özdeşlik duygusu var oldukça, düş kırıklıkları kaçınılmazdır. )

( Gövde olmadığında siz gövdeden ayrılmış değilsiniz - sadece Siz'siniz. )

( Gövde, üzerinde aşırı konsantrasyon kendi amacına ters düşer ve aksi sonuç verir. )

( Kendinin, gövde ve zihin olmadığını bilen bir kişi, bencil olamaz. Çünkü, bencillik nedeni olabilecek bir şeye sahip değildir. )

( Benlik, öylesine kendinden emindir ki, cesâreti tümüyle kırılmadıkça vazgeçmez. )

( Bir gövdede odaklanmış sonsuz olansınız. )

( "Ben Gövde'yim" düşüncesini yok edin, o zaman iç ve dış bir olacak. )

( "Ben Gövde'yim" düşüncesinin ötesine geçin. )

( Gövde ve zihin sınırlılardır, onun için de incinmeye açıklardır, onların, korunmaya gereksinimleri vardır ve bu da korkuya yol açar. )

( Gövde ve zihin içinde olmadığınızı, fakat her birinin de farkında olduğunuzu bilmek, kendini-biliştir. )

( Sükûnet ve sessizlik içinde "Ben" kabuğu erir ve iç ile dış bir olur. )

( Her kim, varoluşu hakkında bir yanıt arayarak düşünürse ve kendi kaynağını bulmayı içtenlikle isterse, her zaman mevcut olan "Ben-im" duygusunu kavrayabilir ve zihni karartan bulutlar dağılıp, varlığın özü tüm ihtişamıyla görününceye dek onun üzerinde büyük dikkatle ve sabırla durabilir. )

( As long as there is the body and the sense of identity vs. the body, frustration is inevitable.
Without the body you are not disembodied - you Just are.
The self is so self confident, that unless it is totally discouraged, it will not give up.
Go beyond the I-am-the-body idea.
The body and the mind are limited and therefore vulnerable; they need protection which gives rise to fear.
Whoever is puzzled by his very existence as a conscious being and earnestly wants to find his own source, can grasp the ever-present sense of I am and dwell on it assiduously and patiently, till the clouds obscuring the mind dissolve and the heart of being is seen in all its glory. )

( [not] BODY vs./and/<>/but I
I instead of BODY )

( ZÂT ile/ve/<>/değil VÜCÛD/SIFAT )


- GÖVDE ile/ve/||/<> BİLİNÇ

( Zuhur/tezahür. İLE/VE/||/<> Tecelli. )

( Kişi, önce gövdesine bakmalıdır. )

( İnsan gövdesi, doktoru, eczanesi kendinde olan bir yapıya sahiptir. )

( MENZİL-İ CÂN: İnsan gövdesi. | Ulvî âlem. )

( TENÂVÜR[Ar.]: İri gövdeli kişi. )


- GÖVDE ile/ve/<> BÜNYE[Ar.]


- GÖVDE ve/||/<> EV ve/||/<> EVREN

( Bilinç. VE/||/<> Kişi. VE/||/<> Yaşam. )

( Tohum. VE/||/<> Ağaç. VE/||/<> Meyve. )


- GÖVDE ile KONGÖVDE

( ... İLE Palmiyelerde olduğu gibi, üzerinde yaprak kalıntıları, izleri bulunan dalsız, budaksız gövde. )


- GÖVDE ve/<> MÂBED

( Mâbedine[gövdesine] bakmayan, mâbâdına[kıçına] bakmak zorunda kalır. )

( Akılsız başın cezasını, ayaklar çeker. )


- GÖVDE = SÂK = TIGE


- GÖVDE ile/ve/<> ZİHİN

( Gövde ile gövdede barınan bilinç arasında zihin yer alır. )

( Gövde, ölçüsünü bilir, ama zihin bilmez. )

( Gövde ve zihin sınırlılardır, onun için de incinmeye açıklardır, onların, korunmaya gereksinimleri vardır ve bu da korkuya yol açar. )

( Gövde, dış varlığı, bilinç iç varlığı tanımlar, saf farkındalık halinde ise En Yüce Olan'la temas kurulur. )

( Gövdenin ötesine geçmek için sağlıklı olmalısınız; zihnin ötesine geçmek için ise zihniniz kusursuz bir düzen içinde olmalı. )

( BODY vs./and/<> MIND
Between the body and the indwelling consciousness lies the mind.
The body knows its measure, but the mind does not.
The body defines the outer self, consciousness the inner, and in pure awareness the Supreme is contacted.
To go beyond the body you must be healthy; to go beyond the mind, you must have your mind in perfect order. )


- GÖVDE ve/||/<> ZİHİN ve/||/<> KALP ve/||/<> HİÇ

( Deneyim aradığımızda. VE/||/<> Bilgiyi aradığımızda. VE/||/<> Tanrı'yı aradığımızda. VE/||/<> Hakikati aradığımızda. )


- GÖVDEDEN DOĞMAK/DOĞAN ile/ve TOPLUMDAN DOĞMAK/DOĞAN ile/ve KENDİNDEN DOĞMAK/DOĞAN


- GÖVDEMİZ:
OKSİJEN ve/||/<> KARBON ve/||/<> HİDROJEN ve/||/<> NİTROJEN ve/||/<>
KALSİYUM ve/||/<> FOSFOR ve/||/<> + 54 ÖĞE

( %65 ve/||/<> %18 ve/||/<> %10 ve/||/<> %3 ve/||/<> %1.4 ve/||/<> %1.1 ve/||/<> + %0 - 0.99 )

( OXYGEN and/||/<> CARBON and/||/<> HYDROGEN and/||/<> NITROGEN and/||/<> CALCIUM and/||/<> PHOSPHORUS and/||/<> + 54 ELEMENTS )


- GÖVDEMİZİ ...:
(YETERİNCE) KULLANMAMAK ile/ve/değil/ne yazık ki/=/||/<>/> KÖTÜYE KULLANMAK


- GÖVDENİN ANATOMİK YAPISI = SÂKIN İNTİSÂC-I TEŞRÎHÎSİ = STRUCTURE ANATOMIQUE DE LA TIGE


- GÖVDENİN DENGESİNDE: SU ve TUZ


- GÖVDENİN EYLEMİ ile/ve/<> NEFSİN EYLEMİ ile/ve/<> ÖZÜN EYLEMİ

( El ile. İLE/VE/<> Hayal ile. İLE/VE/<> Sevgi ile. )


- GÖVDENİN/TEN'İN ABDESTİ ile/ve AKIL'IN/VİCDANIN ABDESTİ ile/ve NEFS'İN ABDESTİ

( Su ile. İLE/VE Gözyaşı ile. İLE/VE Kelâm/sohbet ile. )


- GÖVDESEL ile GÖVDE BAĞIMLI


- GÖVEM ERİĞİ/GEYİK DİKENİ/AKDİKEN ALIÇ[Fars. < ALUÇA] ile ALIÇ[Fars. < ALUÇA]

( Hünnapgillerden, kırlarda kendiliğinden yetişen, hekimlikte ve boyacılıkta kullanılan, sert odunlu bir ağaç. İLE Bu ağacın mayhoş yemişi. )


- GOVERNMENT vs. DYNASTY


- GÖYA değil GÜYA


- GÖYNÜK ile GÖYÜK

( Yanık. | Güneşte yanmış. | İyice olmuş yemiş/meyve. | Acısı olan, elemli. İLE Yanık, yanmış. | Sayrılık ateşi, humma. )


- GÖYNÜMEK

( İçin için yanmak. )


- GÖZ

( ÖZ | ÖZ'ÜN AYNASI, KAPISI, DIŞLAŞMASI | ZÂT | "SUYUN AKMAYA BAŞLADIĞI KAYNAK" )


- GÖZ GÖZLÜK


- GÖZ YÜZ


- GÖZ AKI

( SCLERA )


- GÖZ GÖZE (GELMEK)


- GÖZ HÜCRESİ ile/ve/<> ÇUBUK HÜCRE

( ... İLE/VE/<> Retina tabakasında bulunan, ışığa duyarlı iki hücreden biri. )

( ... vs./and/<> ROD )


- GÖZ İÇİNE DOĞRUDAN BAKMAK yerine İKİ KAŞIN ARASINA BAKMAK


- GÖZ KAPAĞI ve/+/||/<> DUDAK

( "Herşeyi görme!" diye vardır. VE/+/||/<> "Her sözü söyleme!" diye vardır. )

( Kulakta, sürekli takılı olması gereken iki küpe...

Bir şey ki, yapmasan da olur... YAPMA!
Bir şey ki, söylemesen de olur... SÖYLEME! )


- GÖZ KAPAKLARI YANGISI(İLTİHABI) ile/ve GÖZYAŞI YANGISI(İLTİHABI)

( BLEFARİT ile/ve DAKRİYORİSSİT )


- GÖZ KARARI ile/ve EL KARARI


- GÖZ KARARI ile/değil/yerine ÖLÇÜ


- GÖZ KIRPMAK/KIPMAK ile GÖZ KIRPIŞTIRMAK/KIPIŞTIRMAK

( TWINKLE )


- GÖZ RENKLERİNDE:
SEVDÂ ile SERKÂ ile ŞEHLÂ ile ŞEVLÂ

( Siyah renkte. İLE Yeşil ya da mavi renkte. İLE Elâ ya da açık kahverengi renkte. [Gözlerin "iki ayrı yönde" gibi bakışı.] [Kadının en arzulu bakışı.] İLE Koyu kahverengi. )


- GÖZ SIVILARI'NI

( AQUAOUS HUMOR vs. VITREOUS HUMOR )


- GÖZ TANSİYONUNDA:
AÇIK AÇILI ile KAPALI AÇILI


- GÖZ UYGARLIĞI ile/ve/<> SÖZ UYGARLIĞI

( Dışa bakar. İLE/VE/<> İçe bakar. )


- GÖZ VE KULAK ve EL VE AYAK


- GÖZ:
GÜNEŞ ve/<> GÜZELLİK


- GÖZ/LER ile/ve/değil İMAN DOLU GÖZ/LER


- GÖZ ile/ve/<> YÜZ(SURAT, VECİH, ÇEHRE, SİMA[Fars.], DİDAR)

( http://faceresearch.org )

( )

( EYE vs./and/<> FACE )


- GÖZ ve/||/<>/>/< AKIL

( Göz, odur ki; dağın arkasını göre! VE/||/<>/>/< Akıl, odur ki; başına geleni/geleceği bile! )


- GÖZ ve/<> BİLİNÇ

( Göz ve bilinç, tüm dünyayı gördüğü halde, kendini (pek) (kolay kolay) göremez. )


- GÖZ ile/ve/değil EŞİK


- GÖZ ve/||/<>/> GÖNÜL[< GÖNENME/GÖNENÇ] ve/||/<>/> AYAK

( Gözden uzak(ırak) olan, gönülden/zihinden (de) uzak(ırak) olur. )

( Göz, dostu görendir. )

( DİLÂ: EY GÖNÜL )

( Göz, nereye bakar; gönül, oraya akar. VE/||/<>/> Gönül, nereye akar; ayak, oraya koşar. )


- GÖZ ile/ve GÖRGÜ


- GÖZ ile/ve GÖZDEKİ ANLAM VE DERİNLİK


- GÖZ ile/ve/<> İRİS[Yun.]

( ... İLE/VE/<> Saydam tabaka ile göz merceği arasında bulunan, ince, kasılabilen bir zardan oluşan, gözün renkli bölümü. )


- GÖZ ve/||/<> KALP

( Gülmek için!... :) VE/||/<> Sevmek için!... )


- GÖZ ile KENE GÖZ

( ... İLE Çok küçük gözlü. )


- GÖZ ile/ve/=/<> KİŞİLİK/AKIL


- GÖZ ile/ve/||/<> KULAK

( Simgenin/ibretin müşterisi. İLE/VE/||/<> Sözün müşterisi. )

( Göz, dostu görendir. )

( %84 İLE/VE/||/<> %11 )

( [Renklerde dalgaboyu] 400 - 700 nm. İLE/VE/||/<> 20 - 20.000 Hz aralığı. )


- GÖZ ile/ve/<> ÖNODA

( ... İLE/VE/<> Gözde, saydam tabaka ile iris arasında kalan boşluk. )


- GÖZ ile/ve/<> ÖTEKİ ÖRGENLER

( Göz dışında, kişinin çoğu örgeni, -35 °C'de donar. )

( GÖZLER, YALAN SÖYLEMEZ!

Arabası uçuruma yuvarlanmış ve sürücünün cesedi ancak birkaç hafta sonra Ağustos ayında tesadüfen bir köylü tarafından çürümüş halde bulunabilmiş.

Ölüm nedeninin trafik kazası olduğu biliniyor fakat kazanın alkolün ya da başka bir maddenin etkisi altında meydana gelip gelmediğini saptayabilmek için otopside alınan kanda 0.80 promil gram alkol bulunmuş.

Göziçi sıvısında ise alkol bulunmadığı ayrıca uyutucu ve uyuşturucu bir madde bulunmadığı rapor edilmiş.

Cesedin çürümeye başlaması ile ortamda bulunan bakteri ve mayaların etkisi ile kan şekeri tüketilirken alkol üretilir. Ağustos sıcağında çürümenin daha hızlı olması nedeniyle kanda 1.50 promil grama kadar alkol oluşabilir.

Göziçi sıvısı anatomik özelliği nedeniyle yalıtılmış bir yapıya sahiptir ve alkol yapan bakterilerin içeriye girmesine izin vermez.

Göziçi sıvısında alkol ölçümünün önemini bilen bir uzman, gözünde alkol saptanmayan sürücünün, kanında bulunan alkolün cesedin çürümesine bağlı olarak meydana geldiğini dolayısıyla kazayı alkolün etkisi altında yapmadığını rapor eder.

Ölümden sonra bile,
Gözler, yalan söylemez! )


- GÖZ ile PETEKGÖZ

( ... İLE Eklembacaklı hayvanlarda görülen, birçok görme gözesinden oluşan göz türü. )


- GÖZALTI/GÖZETİM/NEZÂRET[Ar.] ile GÖZ ALTI

( Birinin, güvenlik güçleri tarafından belirli bir yerde ve belirli bir süre alıkonulması. | Denetleme. İLE Yüzde gözlerin hemen altında bulunan bölüm. )


- GÖZBEBEĞİ ve/||/<> SARIBENEK

( .. VE/||/<> Gözde, ağ tabakanın ortasında bulunan ve simgenin en net olarak oluştuğu, sarı renkli duygun nokta. )


- GÖZDE:
SİYANOLAB ile/ve/||/<> KLOROLAB ile/ve/||/<> ERITOLAB

( İlgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )


- GÖZDEKİ AĞ TABAKANIN EN DUYARLI NOKTASI

( ŞELEL )


- GÖZDEN DÜŞME ile/ve/<>/>< YÜCELME

( İkisi de, kişiyi eşit şaşırtır. )


- GÖZDEN GEÇİRME ile KOLAÇAN ETME

( ... İLE Herhangi bir amaçla çevreyi dolaşıp pek belirli etmeksizin gözden geçirme. )


- GÖZDEN GEÇİRMEK ile/ve ELDEN GEÇİRMEK


- GÖZDEN GEÇİRMEK ile ELDEN GEÇİRMEK

( Hayatını gözden geçiren kişi ilerleme ya da gerileme arasında bir karara varır. )

( TO SCRUTINIZE vs. TO OVERHAUL )


- GÖZE GÖZ


- GÖZE ORGANELLERİNDE:
KLOROPLAST ile/ve/<> KROMOPLAST ile/ve/<> LÖKOPLAST

( )


- GÖZE/HÜCRE:
ÖKARYOT ile PROKARYOT

( image )

( )


- GÖZE/HÜCRE ile TURGOR

( ... İLE Gözenin çok su çekerek şişmesi, özsuyunun kıvamının azalması. )


- GÖZE ile LENFOSİT[Fr.]

( ... İLE Kanda, kemik iliğinde, lenfte bulunan, tek ve çok iri çekirdekli, küçük, renksiz bir kan gözesi. )


- GÖZE ile ZOOSPOR[Fr. < Yun. ZOON: Hayvan. | SPOROS: Tohum.]

( ... İLE Suda yaşayan mantarlarda ve suyosunlarında bulunan, selüloz zardan yoksun, üzerindeki iki ya da daha çok titrek tüyle devinen üreme gözesi. )


- GÖZELER ile/ve/||/<> ÖLÇEKLER

( )


- GÖZERİMİ/UFUK ile/ve/değil EŞİK


- Gözeterek KONUŞ!!!


- GÖZETİM:
DENETLEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YAKINDAN TAKİP ETMEK


- GÖZETİM ile/ve/<> DENETİM


- GÖZETMEK ile GÖZETLEMEK


- GÖZKAPAĞI ile PTOZ

( Üst gözkapağının sarkması. )


- GÖZLEM MANZARASI ve/<>/değil/yerine ALGI MANZARASI


- GÖZLEM ve/||/<>/> DENEY ve/||/<>/> ÖLÇÜM


- GÖZLEM ile HESAP


- GÖZLEM ile/ve/> İÇ KONUŞMA


- GÖZLEM ile/ve/yerine KATILIM

( Düşüncelerinizi, duygularınızı, sözlerinizi ve eylemlerinizi gözlemleyin. )

( OBSERVATION vs./and PARTICIPATION
PARTICIPATION instead of OBSERVATION )


- GÖZLEM = MÜŞAHEDE = OBSERVATION[İng., Fr.] = BEOBACHTUNG[Alm.] = OBSERVAR, MIRAR[İsp.]


- GÖZLEME ile BAZLAMA/Ç

( ... İLE Sacda pişirilmiş, yuvarlak pide. | Tatlısı bol, kalın gözleme. )


- GÖZLEMEK ile GÖZETLEMEK/DİKİZLEMEK

( Araştırma, takip. İLE Habersiz, gizlice izleme. "Röntgencilik". )

( Olumlu, doğru. İLE Olumsuz, yanlış. )


- GÖZLEMEK ile/değil GÖZLEMLEMEK


- GÖZLEMLEMEK ile/ve/||/<> "TARTMAK"


- GÖZLEMLEMEK ile/ve/<> İNCELEMEK

( TO OBSERVE vs./and/<> RESEARCH )


- GÖZLEMLEMEK ile TARAMAK

( TO OBSERVE vs. TO SCAN )


- GÖZLEMLEMELİ!


- Gözlemleyerek KONUŞ!!!


- GÖZLEMSEL BİLGİ ile/ve KATILIMSAL BİLGİ

( OBSERVAL KNOWLEDGE vs./and PARTICIPAL KNOWLEDGE )


- GÖZLER:
YAŞLI ile/ve/değil/||/<>/> YASLI


- GÖZLERİM "YAŞLANDI" değil GÖZLERİM "YAŞARDI"


- Gözlerinin içine bakarak KONUŞ!!!


- Gözlerle konuşabilmek için SUS!!!


- GÖZLÜK İÇİN:
GİYMEK değil TAKMAK


- Gözlük/lens takmış olsa da DİNLE!!!


- GÖZLÜK ile/ve/değil EŞİK


- GÖZLÜK ve/||/<> GAZEL

( Körler çarşısında satma! VE/||/<> Sağırlar çarşısında satma! )


- GÖZLÜK ile/||/<> KELEBEK GÖZLÜK

( ... İLE/||/<> Burundan tutturularak kullanılan sapsız gözlük, kıskaç gözlük. )


- GÖZLÜK ile/ve/<> MONOKL[Fr.]

( ... İLE/VE/<> Kaş kemerinin altına sıkıştırılarak kullanılan gözlük camı. )


- GÖZLÜK ve/||/<>/>/< SÖZLÜK


- GÖZLÜKLÜYILAN(KOBRA[Portekizce'den]) ile/ve KRAL KOBRA

( Afrika ve Asya'nın sıcak bölgelerinde yaşar. İLE/VE Yılanları -özellikle fare yılanlarını- yerler. )

( ... İLE/VE 18 metre yüksekliğe kadar çıkabilirler. )

( Kobraların doğal tavırları saldırgan değil savunmacıdır. )

( Kobralar flütün görüntüsüne tepki verir, sesine değil! [Sağır değillerdir fakat müziği tam olarak duymazlar.] )

( Belirli bir mesafeden sadece kendi uzunlukları içinde şiddetli bir vuruş yapabilirler. [Dirseğinizi masaya koyup elinizle aşağıya doğru hızla vurur gibi.] )

( COBRA vs./and KING COBRA )

( NAJA cum/et OFIA FEGIS )


- GÖZTEPE ile/ve GÖZ TEPE

( Kadıköy, Çifte Havuzlar'dan sonraki semt. İLE/VE Kanlıca'nın 4 km. doğusunda bulunan bir tepe ve su. )


- GÖZÜM/ÜZ GÖNLÜM/ÜZ (AÇILSIN)


- GÖZÜMÜN NURU ve KALBİMİN SÜRÛRU


- GÖZÜN AKLI ile/ve GÖZÜN HAKKI


- GÖZÜN(ZİHNİN):
GÖRDÜĞÜNÜ SEVMESİ ile/ve/değil/||/<> SEVDİĞİNİ GÖRMESİ


- GÖZÜNE-DİZİNE (DURSUN)


- Gözünle KONUŞ!!!


- GÖZÜNÜ:
"SEVİM" değil SEVEYİM


- GÖZÜPEK = DARING[İng.] = AUDACIEUX[Fr.] = KÜHN[Alm.] = AUDAX[Lat.]


- GÖZÜPEKLİK = DARING, AUDACITY[İng.] = AUDACE[Fr.] = KÜHNHEIT, TOLLKÜHNHEIT[Alm.] = AUDACIA[Lat.]


- GÖZÜTOK/LUK ile GÖZÜKARA/LIK


- GÖZÜTOK/LUK ile TUZUKURU/LUK


- GÖZYAŞI BEZİ YANGISI(İLTİHABI) ile/ve GÖZYAŞI KESESİ YANGISI(İLTİHABI) ile/ve İRİS TABAKASININ YANGISI

( DAKRİYOADENİT ile/ve DAKRİYOSİSTİT ile/ve İRİTİS )


- GÖZYAŞI KANALI

( TEARDUCT )

( Yenidoğanlar gözyaşı üretmez, bağırarak ağlamasına karşın, bebeklerde 4 - 13 haftalık oluncaya kadar gözyaşı olmaz. )


- GÖZYAŞI:
[ACI ile/ve TUZLU] ile/ve/değil/yerine/>< TATLI (ise)

( [ağlama] [ İstekler/in(nefs) içindir. İLE/VE Mal/mülk/çıkar içindir. ] İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Hak/k ile... )


- GÖZYAŞI:
KEDERDE ile BOZULMADA ile SOĞANDA ile GÜLÜŞTE

( )

( TEARS OF: GRIEF vs. CHANGE vs. ONION vs. LAUGHING )


- GÖZYAŞI ile/ve/değil/<> KANLI GÖZYAŞI

( ... İLE/VE/DEĞİL/<> Göz kapaklarından, burundan ve/ya da bazen kulak yolundan gelen kanın, gözyaşı kanallarından akan kan. )

( LACRIMAE ile/ve/değil/<> HAEMOLACRIA )


- GÖZYAŞININ:
DIŞA AKMASI ile/ve İÇE AKMASI


- GPRL/GAUSSIAN PROCESS REGRESSION LEARNING[İng.] değil/yerine/= GAUSS SÜREÇ GERİ ÇIKARIM ÖĞRENIMİ, GAUSS SÜREÇ REGRESYON ÖĞRENIMİ


- GPRS/GENERAL PACKET RADIO SERVICE[İng.] değil/yerine/= GENEL PAKET RADYO SERVİSİ


- GPS/GLOBAL POSITIONING SYSTEM[İng.] değil/yerine/= KÜRESEL KONUMLAMA DÜZENİ


- GPS ile GLONASS ile GALILEO ile BEIDOU

( Amerika'nın. İLE Rusya'nın. İLE Avrupa'nın. İLE Çin'in. )


- GPS ile GPRS

( Global Pozisyonlama Sistemi. İLE Mobil telefon sistemi. )


- GPU/GRAPHİCS PROCESSING UNİT GRAFİK[İng.] değil/yerine/= (ÇİZGE) İŞLEME BİRİMİ


- GRADE[İng.] değil/yerine/= DERECE


- GRADO[İt.]

( Bir sıvının içindeki alkol/ispirto derecesi. )


- GRADUALLY vs. BY AND BY


- GRADYAN/GRADIENT[İng.] değil/yerine/= FARK


- GRAFİK DİZAYN/IR / DESİGNER değil/yerine/= ÇİZGE TASARIM/CI


- GRAFİK/GRAPHICS[İng.] değil/yerine/= ÇİZGE


- GRAFİK değil/yerine/= ÇİZGE


- GRAFİK değil/yerine/= ÇİZGE


- GRAFOLOJİ değil/yerine/= YAZIBİLGİSİ

( El yazısından, yazanın karakter ve duygularını anlamayı amaç edinen inceleme yöntemi. )


- GRAFOMANİ/GRAPHOMANIA[İng.] değil/yerine/= YAZMA-ÇİZME SAPLANTISI


- GRAIN vs. PIECE


- GRAMER ile/ve LOCUTIO SECUNDARIA

( Birincil dil. İLE/VE İkincil dil. )

( Skolastik Latince. İLE/VE Latince. )

( Doğal. İLE/VE Yapay. )

( Halk dili. Çocukların annelerini taklit ederek, herhangi bir kurala gereksinim duymadan edindikleri sesleri çıkarmaya başladıklarında kullanmayı öğrendikleri dil. İLE/VE Belirli kuralları olan, uzun çalışmalarla öğrendiğimiz ve alışkanlık kazandığımız dil. )

( De vulgari eloyerineuentia - Dante )


- GRAMINEAE = NECÎLÎYE


- GRAMOFONLARDA:
BORULU ile SALON ile ÇANTA ile ÇOCUK ile UFAK


- GRAND KANYON'DA:
KUZEY YAKASI ile/ve/||/<> GÜNEY YAKASI ile/ve/||/<> BATI YAKASI

( NORTH RIM vs./and/||/<> SOUTH RIM vs./and/||/<> WEST RIM )


- GRANDİYÖZİTE/GRANDIOSITY[İng.] değil/yerine/= BÜYÜKLENMECİLİK


- GRANİT[Fr.] ile/ve PEGMATİT/PROTOJİN[Fr. < Yun.]

( Kuvars, feldispat, ortoklaz ve mika minerallerinden bileşmiş türlü renkte, billursu, çok sert bir tür kayaç. İLE/VE Başlıca kuvars, feldispta ve moskofcamından oluşan, açık renkli bir tür magma taşı. )


- GRANİT ile/değil/yerine/||/<>/> BİYO GRANİT

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Destekli ve çok daha dayanaklıdır.[Isıya ve darbeye yedi kat daha fazla] Yanmaz, yapışmaz ve daha kolay temizlenir özelliği vardır. )


- GRANİT ile PROTOJİN[Fr. < Yun.]

( ... İLE Gnays yapısında, genellikle Alp Dağları'nda rastlanan bir granit. )


- GRANİT ile RİYOLİT[Fr. < Yun.]/LİPARİT[Lipari adalarının adından]

( ... İLE Granitle aynı kimyasal yapıda yani serbest silis bakımından zengin, içinde mikrolitler olan kayaç. )


- GRANİT ile/ve/<> SİYENİT[Fr. Syene kentinin adından]/ASSUAN TAŞI

( ... İLE/VE/<> Bileşiminde, bol miktarda alkali feldispat bulunan bir granit. )


- GRANT ile/ve/||/<>/>< REVOKE


- GRANÜL/GRANULE[İng.] değil/yerine/= TANECİK


- GRANÜLASYON/GRANULATION[İng.] değil/yerine/= TANECİKLENME


- GRANÜLER/GRANULAR[İng.] değil/yerine/= TANECİKLİ


- GRANÜLİN ile GRANÜLİT

( Opalin türü. İLE Kuvars, feldispat, granit, moskofcamı gibi maddelerden bileşmiş, billur kayağantaş kütlesi. )


- GRAVE vs. CEMETERY


- GRAVE ile LARGO ile LARGETTO ile LENTO ile ADAGIO ile ALLEGRO ile ALLEGRETTO ile ANDANTE ile ANDANTINO ile ANIMATO ile APPASIONATO ile VIVACE ile PRESTO ile PRESTESSIMO

( ...
İLE
Bir parçanın, ağır ve görkemli çalınacağını/söylenileceğini anlatır. | Bu ağırlıkta çalınan müzik parçası.
İLE
Bir parçanın, largodan daha yavaş çalınacağını belirtir.
İLE
Bir parçanın, largodan çabuk ve hafif çalınacağını anlatır. | Bu biçimde çalınan müzik parçası.
İLE
Bir parçanın, ağır çalınacağını anlatır. | Bu tempoda çalınan parça.
İLE
Yavaş, ağır olarak. | Bu biçimde çalınan beste.
İLE
Bir parçanın, canlı, neşeli ve hızlı çalınacağını anlatır.
İLE
Bir parçanın, allegrodan biraz daha ağır çalınacağını anlatır. Yarı yavaş, adagio ile andantino arası.
İLE
Andanteden daha canlı, daha hızlı.
İLE
Bir parçanın, canlı çalınacağını anlatır.
İLE
Bir parçanın, coşkunca çalınacağını anlatır.
İLE
Canlı ve hızlı.
İLE
Çabuk, çok çabuk bir tempo ile. | Bu tempo ile çalınan müzik parçası.
İLE
Çok çabuk, aşırı hızlı. )


- GRAVİDİTE/GRAVIDITY[İng.] değil/yerine/= GEBELİK SAYISI


- GRAVİTİ/GRAVITY değil/yerine/= YERÇEKİMİ


- GRAVÜR[Fr.] ile RÖLYEF[Fr.]

( Kazıma resim. İLE Kabartma. )


- GREED vs. APPETITE


- GREED vs. INSATIABLE


- GREED vs. PASSION


- GREED vs. REQUEST

( gri:d vit rikuest )


- GREEN CARD ile/ve/||/<>/> E2 (VİZESİ)


- GREENWICH MEAN TIME(GMT) ile/ve/değil/yerine/||/<>/> UNIVERSAL TIME COORDINATE(UTC)[İng.]/COORDINATED UNIVERSAL TIME(CUT)/TEMPS UNIVERSEL COORDONNE(TUC)[Fr.]

( UTC, atomik olarak hesaplanan bir saattir. İlk olarak 1963 yılında kullanılmaya başlamıştır. Güneş zamanına göre belirlenen GMT ile arasında çok ufak farklar vardır. Gündelik yaşamda iki zaman dilimi de kullanılır. Hangisinin kullanıldığı zaman dilimini etkilemez. )


- GREFT/GRAFT[İng.] değil/yerine/= YAMA


- GRES YAĞI ile/ve/değil/yerine/||/<>/> MOTOREKS GRES YAĞI


- GREV[Fr. < GRÈVE] ile İŞ BIRAKIMI/YAVAŞLATMA


- GREV ile/ve/<>/< BOYKOT[< İng. < Charles Boycott]

( ... İLE/VE/<>/< Bir işi, bir davranışı yapmama kararı alma. | Bir kişi, bir topluluk ya da bir ülkeyle amaca ulaşmak için her türlü ilişkiyi kesme. )


- GREV ile/<>/>< LOKAVT[İng.]

( ... İLE/<>/>< İşverenin, işçileri, topluca işten uzaklaştırma ya da işten çıkarma kararı. )


- GREYFURT ile POMELO(ŞADOK ÇİN GREYFURDU)

( CITRUS X PARADISI cum CITRUS MAXIMA )


- GRİ MADDE ile/ve/<> BEYAZ MADDE

( Nöronun göze gövdesi. İLE/VE/<> Akson. )

( Yaşayan bir beynin yaklaşık %40'ı gri madde, %60'ı beyaz maddeden oluşur. )

( Gerçek bilgi işlemesinin yapıldığı gözeleri içerir. Beyinde kullanılan oksijenin yaklaşık %94'ünü kullanır. İLE/VE Akson ve aksonu saran yağlı bir protein olan myelin'dir.Hücrelerin dışına doğru uzayan dendrit ve aksonları sararak birbirinden ayırmaya yarar. Farklı gri maddeleri birbirine ve gri maddeyi gövdenin öteki taraflarına da bağlayarak beynin iletişim ağını oluşturur. )

( [Bilgisayar benzetmesiyle] İşlemci (CPU). İLE/VE Kablo bağlantısı.[Zekâ, hem birlikte, hem de hızlı çalışmayı gerektirir.] )


- GRİ SU ile/ve SİYAH SU

( Lavabo ve duş giderinden akıtılan. İLE/VE Tuvaletten akıtılan. )


- GRİ[Fr.] değil/yerine/= BOZ, ÇALAYGAN, KIR


- GRİ/MAVİ-YEŞİL KARA MAMBA ile YEŞİL KARA MAMBA

( ... cum DENDROASPIS ANGUSTICEPS )


- GRİNGO

( İspanya'da, anadilleri İngilizce olan yabancılar. )


- GRİP ile/değil SITMA

( Afrika ülkelerine gitmiş olanların, döndüklerinde, kendileri ya da hekimlerin, Türkiye'de de pek karşılaşılmadığından dolayı, yakalandıkları sıtma hastalığını "grip" olarak değerlendirdikleri görülebilmektedir. Eğer teşhis ve tedavi için geç kalınmazsa sıtma (fazla) tehlikeli olmaz/olmayabilir. )


- GROSA[İt.]

( 12 desteden meydana gelen düzine. 144[12x12] tane. )


- GROTESK[Fr.]

( Eskiçağ Roma yapılarında bulunan, tuhaf, gülünç figürlerden oluşmuş süsleme biçemi. | Kaba gülünçlüklerden, tuhaf ve olmayacak şakalaşmalardan yararlanan, karşıt görüntüleri, bağdaşmaz durumları şaşırtıcı biçimde birleştiren güldürü biçimi. )


- GROUND vs. SUBSTRUCTURE


- GROW vs. GROW UP


- GRUNG TAPE[Okunuşu:
Krung Tep] ile LOS ANGELES

( Melekler Şehri. İLE Melekler Şehri. )

( Tayland'ın başkenti. Tayland'ın tek şehridir. [Bangkok'u yabancılar kullanır.] İLE Amerika'nın bir şehri. )

( [Tayca] [Resmi Tam adı] (152 harf ya da 64 hecelik tek bir sözcükle yazılır): KRUNGTHEP MAHANAKHON AMORN RATTANAKOSİN MAHİNTARA YUDTHAYA MAHADİLOK POHP NOPARAT RAJATHANEE BUREEROM UDOMRAJNIVES MAHASATARN AMORN PİMARN AVALTARNSATİT SAKATATTİYA VİSANUKRAM PRASİT )

( Büyük Melekler Şehri, göz kamaştırıcı mücevherlerin büyük hazinesi, fethedilemez büyük toprak, görkemli ve seçkin topraklar, kimyasal değişim göstermeyen dokuz değerli taşın da bulunduğu şirin kraliyet başkenti, en yüksek kraliyet meskeni ve heybetli saray, reenkarnasyon geçirmiş ruhların kutsal barınağı ve yaşadığı yer. )


- GRUP KOHEZYONU/GROUP COHESION[İng.] değil/yerine/= ÖBEK/KÜME/GRUP KAYNAŞMASI


- GRUP OLMAK ile GRUP YAPMAK


- GRUP/GROUP[İng.] değil/yerine/= KÜME, ÖBEK


- GRUP/GRUBU yerine ÖBEK/ÖBEĞİ, KÜME


- GRUP ile ÖRGÜT

( GROUP vs. ORGANIZATION )


- GRUP ile SINIF

( GROUP vs. CLASS )


- GRUP ile SÜRÜ

( GROUP vs. HERD )


- GRW KURAMI:
GHIRARDI ile/ve/||/<> RIMINI ile/ve/||/<> WEBER


- GSM/GLOBAL SYSTEM FOR MOBILE COMMUNICATIONS[İng.] değil/yerine/= MOBİL İLETİŞİM İÇİN KÜRESEL DÜZEN


- GSMH/GROSS NATIONAL PRODUCT[İng.] değil/yerine/= GAYRİ SAFİ MILLİ HASILA


- GSR/GALVANIC SKIN RESISTANCE[İng.] değil/yerine/= GALVENİK DERİ DİRENCİ


- GT/GUTTA, DROP[İng.] değil/yerine/= DAMLA


- GT/WEARABLE TECHNOLOGY[İng.] değil/yerine/= GİYİLEBİLİR TEKNOLOJİ


- GTC/WEARABLE CLINICAL DEVICES[İng.] değil/yerine/= GİYİLEBİLİR TIBBİ CİHAZLAR


- GTIN/GLOBAL TRADE İTEM NUMBER[İng.] değil/yerine/= KÜRESEL TICARİ ÜRÜN NUMARASI


- gtt.[Lat. < GUTTA] değil/yerine/= DAMLA


- GUARANTEE vs. GUARANTY


- GUATR[Fr.] = CEDRE[Ar.]/GUŞA[Arnavutça]

( Boyundaki kalkanbezinin, aşırı büyümesiyle beliren sayrılık. )


- GÜBRE[Yun.]/KEMRE ile/ve FIŞKI

( Tarımda kullanılılabilen hayvan dışkısı. | Verimini artırmak için toprağa dökülen her türlü hayvan dışkısı, kimyasal ya da bitkisel nesne. İLE/VE Taze gübre. )

( SERGÎN )


- GÜBRE ile/ve ŞERBET


- GÜÇ [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]


- GÜÇ [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]


- GÜÇ [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]


- GÜÇ [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]


- GÜÇ BELÂ (HALLETMEK, ÇARE BULMAK)


- Güç kazanmak için DİNLE!!!


- Güç kazanmak için SUS!!!


- GÜÇ KULLANMAMA İLKESİ ile/ve/||/<> KARIŞMAMA İLKESİ


- GÜÇ-KUDRET


- GÜÇ-KUVVET (BULMAK)


- GÜÇ:
SIÇRAYIŞ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SARSILMAZ DURUŞ


- GÜÇ[KUVVET] ve/||/<> ALAN


- GÜÇ/KUDRET:
BEL ÜSTÜ ile/ve/<> BEL ALTI

( Erilde. İLE/VE/<> Dişilde. )

( [daha çok] Erillerin, govdesi ve kolları güçlüdür/dayanıklıdır. İLE/VE/<> Dişillerin, bacakları güçlüdür/dayanıklıdır. )


- GÜÇ/KUDRET ve/||/<> MERHAMET


- GÜÇ/KUVET:
| YAVAŞLATIR ile/ve/ya da/||/<> DURDURUR ile/ve/ya da/||/<> DÖNDÜRÜR ile/ve/ya da/||/<> YÖNÜNÜ DEĞİŞTİRİR ile/ve/ya da/||/<> BİÇİMİNİ DEĞİŞTİRİR ile/ve/ya da/||/<> HIZLANDIRIR |
ile/ve/ya da/||/<> />
| GERER ile/ve/ya da/||/<> BÜKER ile/ve/ya da/||/<> VURUR ile/ve/ya da/||/<> SIKAR |


- GÜÇ/KUVVET | BÜYÜKLÜKLER:
SKALER ile/ve/||/<> VEKTÖREL


- GÜÇ/KUVVET ile/ve/<> İVME

( ... İLE/VE/<> Birim zamandaki hız değişimi. )


- GÜÇ ile/ve/||/<>/>< "ZAYIFLIK"

( Güçlü ağaç, meyve vermede acele etmez. )

( Zayıflık, güçlü özelliklerin "fazla kullanılmasıdır". )


- GÜÇ ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/> ACIMASIZ/LIK


- GÜÇ ile DAYANAK

( POWER vs. SUPPORT/BASE )


- GÜÇ ile/ve DİRENÇ

( POWER vs./and RESISTANCE )


- GÜÇ ile/ve/<>/değil/yerine DONANIM


- GÜÇ ile GİZİL GÜÇ


- GÜÇ ile/ve GÜZELLİK

( Kendinden. İLE/VE/||/<>/> Yansıma. )

( POWER vs./and BEAUTY )


- GÜÇ ile/ve HAKİMİYET

( POWER vs./and TO RULE/DOMINATE )


- GÜÇ ile/ve İLİŞKİ

( POWER vs./and RELATION )


- GÜÇ ile/ve KUDRET

( Mutsuzluk getirir. Cehaletle orantılıdır. İLE/VE Mutluluk ve anlamlılık sunar. Bilgeliğin bir parçasıdır. )

( Kudret gücü de barındırır ve gücü tek başına ve ayrı olarak düşündürmez. )

( Gücün amacı, dayanma gücünü artırabilmektir. )

( Kontrol edilemeyen güç, güç değildir! )


- GÜÇ = KUVVET = POWER[İng.] = FORCE[Fr.] = KRAFT[Alm.] = FORTITUDO/VIS[Lat.] = PODER[İsp.]


- GÜÇ ile/ve/değil/yerine OLANAK

( [not] POWER vs./and/but POSSIBILITY
POSSIBILITY instead of POWER )


- GÜÇ ile ORGANİZE GÜÇ

( POWER vs. ORGANIZED POWER )


- GÜÇ ile/ve PSİKOLOJİK RAHATLAMA

( POWER vs./and PSYCHOLOGICAL RELIEF )


- GÜÇ ile/ve/||/<> SORUMLULUK


- GÜÇ ile/ve SÜREKLİLİK

( Tek başına güç, kurar fakat sürdüremez. )

( POWER vs./and CONTINUITY )


- GÜÇ ile/ve/değil/<> SÜREKLİLİK

( Taşı delen, suyun gücü değil damlalarının sürekliliğidir. )


- GÜÇ ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> TEKELLEŞME


- GÜÇ ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/> VİCDANSIZ/LIK


- GÜÇ ile YETKİ

( Güç tecezzi(parçalanma) kabul etmez. )

( POWER vs. AUTHORITY )


- GÜÇ ile/ve/<> YÜK


- GÜÇ ile/ve YÜK

( Güce dayanıklılık gösterebilmek. İLE/VE Yükü taşıyabilmek. )


- GÜCƏNMƏK[Azr.] = IKINMAK[Tr.]


- GÜÇLEN(DİR)ME ile/ve/||/<>/< MERKEZİLEŞ(TİR)ME


- GÜÇLENDİRME ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< SAĞLAMLAŞTIRMA/BERKİTME


- GÜÇLEŞTİRME ile/değil GÜÇLENDİRME


- GÜÇLÜ ÇEKİRDEK ETKİLEŞİMİ ile/ve/+/||/<> ZAYIF ÇEKİRDEK ETKİLEŞİMİ

( Kararlılar. İLE/VE/+/||/<> Kararlı değiller. )


- GÜÇLÜ ELEŞTİRİ (NAKD)


- GÜÇLÜ OLMAK ve/||/<> AKILLI OLMAK ve/||/<> KENDİN OLMAK

( Yalnız başına kalabilecek kadar. VE/||/<> Birarada kalabilecek kadar. VE/||/<> Ayrı kalabilecek kadar. )


- GÜÇLÜ(") ile/ve/||/<> (")ZENGİN(") ile/ve/||/<> (")AKILLI(")

( Hırslarını yenen. İLE/VE/||/<> Durumundan memnun olan. İLE/VE/||/<> Herşeyden ve herkesten öğrenen. )


- GÜÇLÜ ve/||/<>/> DAHA GÜÇLÜ

( Zayıf yanını, herkesten daha iyi bilen. VE/||/<>/> Zayıf yanına hükmedebilen. )


- GÜÇLÜ ile DONANIMLI


- GÜÇLÜ ile/ve/değil/||/<>/> ETKİLİ


- GÜÇLÜ ile/değil/yerine FARKLI

( [not] POWERFUL/STRONG vs./but DIFFERENT
DIFFERENT instead of POWERFUL/STRONG )


- GÜÇLÜ ile/ve/değil/||/<>/< UYUMLANAN


- GÜÇLÜ ile/ve/değil/yerine/||/<> YEĞİN


- GÜÇLÜ ile YERLEŞİK

( POWERFUL/STRONG vs. SETTLED/PERMANENT )


- GÜÇSÜZ/LÜK ile/ve/||/<>/> İSTEKSİZ/LİK


- GÜÇSÜZLÜK/OLANAKSIZLIK ile/ve/> DAYANÇ/SABIR

( POWERLESSNESS/IMPOSSIBILITY vs./and/> PATIENCE )


- GÜÇSÜZLÜK ile/ve/<> OLANAKSIZLIK


- GÜCÜK ile GÜCÜK

( Kısa, bodur, gelişmemiş, güdük. | Kuyruksuz, kuyruğu kesik hayvan. İLE Ağaç direklerin hazırlanması sırasında artakalan kısa parça. )


- GÜCÜN:
KENDİ ELİNDE TUTULMASI ile BAŞKASINA UYGULANMASI

( Elinde biriktirdiğin/tuttuğun oranda sana zarar verir. İLE Başkasına zarar verir. )

( Haset vb. )


- GÜCÜN:
YETERLİLİĞİ(/YETERSİZLİĞİ) ile/ve/<>/değil/yerine DEVREDE OLMASI


- GUDDE/GLAND[İng.] değil/yerine/= BEZ


- GÜDMEK değil/yerine GÖZETMEK

( RÂİNE değil/yerine UNZURNA )


- GÜDÜ:
ZİHİNSEL ile/ve/||/<> FİZYOLOJİK ile/ve/||/<> TOPLUMSAL


- GÜDÜ/İTKİ = SAİK[Ar. < SEVK] = MOTIVE[İng.] = MOTIF[Fr.] = MOTIV[Alm.] = MOVERE[Lat.] = MOTIVO[İsp.]


- GÜDÜ ile CEZBE

( İtim. İLE Çekim. | Tarikat ehlinin kendinden geçme durumu. )


- GÜDÜ ve/||/<>/>/< GÜCÜ


- GÜDÜ ile HEVES

( MOTIVATION vs. DESIRE )


- GÜDÜK ile KADÜK[Fr.]

( Eksik yanı olan, tamamlanmamış, kısa. | Kuyruğu kesik ya da kopmuş. | Yetersiz, sonuç vermemiş. İLE Değerini/önemini yitirmiş, geçerliliği kalmamış, eskimiş. )


- GÜDÜLENME(MOTİVASYON) <- > SABIR <- > GÜDÜLENME(MOTİVASYON)


- GÜDÜLENME ve/>/< DAYANÇ/SABIR ( ve/>/< GÜDÜLENME)

( Yaşam, Güdülenme ve Sabır üzerine işlemektedir. )

( Herhangi bir işe başlarken çeşitli nedenlerle zihinsel hareketlilik başlatılır fakat uzun süren/sürecek işlerde ancak bir yere kadar yeterli olur. Güdünün tükenmeye başladığı noktada sabır devreye girer/girmelidir. İşin süresine, zorluğuna göre sabrın da yetmeyeceği noktaya gelinir. Sabrın tükendiği noktada da işin tamamlanması noktasına yaklaşılmıştır ve sona yaklaşmış olmanın güdülemesiyle de süreç/iş tamamlanır. )

( MOTIVATION and/> PATIENCE [< MOTIVATION] )


- GÜDÜLENME ve/> KATILIM

( MOTIVATION and/> PARTICIPATION )


- GÜDÜLENME ve/> VERİMLİLİK

( MOTIVATION and/> PRODUCTIVITY )


- GÜDÜLENME ile/ve/> YÖNELME/YÖNLENME

( MOTIVATION vs./and/> TO TEND )


- GÜDÜLENMEDE:
ALGI ve/||/<>/> SEÇME ve/||/<>/> ÖZERKLİK ve/||/<>/> ÖZYETKİNLİK


- GÜDÜLENMEDE:
İLİŞKİLİLİK ve/||/<>/> GÜVEN ve/||/<>/> ŞEFKÂT ve/||/<>/> ÖZGÜNLÜK


- GÜDÜLENMEDE:
UYARILMA ve/||/<>/> MERAK ve/||/<>/> DENETİM ve/||/<>/> OLGUNLAŞMA


- GÜDÜLENMEDE/HAREKETE GEÇMEDE:
[bazen/biraz] HEYECAN/COŞKU/ÜMİT ile/ve/bazen/biraz da/||/<> OLANAK


- GÜDÜMBİLİM/SİBERNETİK = CYBERNETICS[İng.] = CYBERNÉTIQUE[Fr.] = KYBERNETIK[Alm.] = KYBERNETIKE, KYBERNETES[Yun.]


- Güdümsüz KONUŞ!!!


- GÜDÜSEL ile DUYGUSAL

( MOTIVATIONAL vs. EMOTIONAL )


- GUDÜVV[Ar.] ile GUDVE[Ar. çoğ. GADÂT]

( Sabah vaktinde bir iş yapma ya da yola çıkma. İLE Sabahla güneş doğması arasındaki zaman. )


- GUDVE[Ar.] / BÂMDÂD/ÂN, BÂMDÂDÎ, BÂM-GÂH/GEH[Fars.] değil/yerine/= SABAH, SEHER


- GUFRA[< Ar.]

( Bir avuçta biriktirilebilen su miktarı. )

( The amount of the water that can be held in a hand. )


- GUFRÂN

( AFFETME, MERHAMET ETME )


- GUFRÂN[Ar.] ile SETR[Ar.]


- GÜFTÂR-I ŞİRİN[Fars.] değil/yerine/= "TATLI" SÖZ


- GÜFTÂR[Fars.] ile/ve/+/değil/yerine/||/<>/> KÂR[Fars.]

( Söz. İLE/VE/+/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Alışveriş işlerinin sağladığı para kazancı. | İş. | Yarar, fayda. | Üretim etmenlerinden biri olan girişimcinin üretimden aldığı pay. | Maliyet fiyatıyla satış fiyatı arasındaki fark. )


- GÜFTÂR[Fars.] ile SÖZ

( SÖZ )


- GÜFTE[Fars. < GOFTE] ile ŞİİR

( Söylenilmiş söz. | Şarkı sözü. İLE Sözün, en nitelikli/üst biçimi. )


- GÜFTE değil/yerine/= YAZAN, YAZIM


- GUGUK KUŞU ile/||/<> KOŞAR/YER GUGUK KUŞU/ROAD RUNNER

( ... İLE/||/<> Kuzey Amerika'nın güney-batısındaki çöllerde yaşar. 1829 yılında sınıflandırılmıştır. )

( )

( Ayrıntıları ve ilgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )

( CUCULUS CANORUS cum GEOCOCCYX CALIFORNIANUS )


- GÜĞÜM ile DEBBE


- GÜHERÇİLE ile/ve/<> ŞİLİ GÜHERÇİLESİ

( ... İLE/VE/<> Şili'nin kuzeyinde, zengin, güherçile yatakları bulunmaktadır. )

( GÜHERÇİLE: İlaç olarak kullanılan, barut gibi patlayıcı maddeler yapımına yarayan, beyaz renkte ve ince billurlar durumunda, bileşik bir madde. Potasyum nitrat[KNO3] )


- GUIDE vs. LEADER


- GUIDELINE[İng.] değil/yerine/= KILAVUZ


- GÜL BABA ile/ve GÜL BABA

( Galatasaray'da. İLE/VE Budapeşte - Macaristan'da.[Budin tepesinde, (Macarca) Gül Baba Sok.] )

( II. Bayezid döneminde/n. İLE/VE Kanuni Sultan Süleyman döneminde/n. )

( "Galatasaray Lisesi" olarak geçen okulu, Gül Baba'nın kendi için bir şey istemeyip adına bir okul yapılmasını istemesiyle Sultan II. BAYEZİD tarafından, MEKTEB-İ SULTÂNÎ olarak/adıyla yaptırılmıştır. )

( Galatasaray takımı, renklerini, Gül Baba'nın bahçesinde yetiştirdiği sarı ve kırmızı güllerinden almıştır. )


- GÜL BAHÇESİ ile/ve/değil/yerine ÇİÇEK BAHÇESİ


- GÜL GİBİ ve/||/<> GÜN GİBİ


- GÜL ile GÜL | ile GÜL

( | Çiçeklere verilen genel ad. İLE En güzel çiçeğe[çiçek olan güle] verilen ad. | İLE Gülmenin buyruk kipi. )

( Cins ad. İLE Özel ad. İLE ... )

( Genel. İLE Özel. İLE ... )


- GÜL KAZANI ile/ve/<> YAĞ KAZANI

( ... İLE/VE/<> Yağ kazanı, gül kazanından sonra kullanılan ayrı bir kazandır.[Gülyağı, damıtılmış gülsuyunun üzerindeki yağdır.] )


- GÜL YAĞI:
BULGARİSTAN('DAN) ile/ve/değil/yerine TÜRKİYE/ISPARTA('DAN)

( [Dünyadaki değeri] İkinci/l konumdadır. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Birinci/l değerdedir/konumdadır.
[Dünyada, her yıl, ancak toplam 3 ton gül yağı üretilebilmektedir.]
[1 kg. gül yağı = 9000 €][2012 itibariyle] )


- GÜL YAĞI ile/ve/<> ABSÖLÜ


- GÜL-BÂNG

( TEKKELERDE, DERGÂHLARDA ÂYİN SIRASINDA YA DA DUÂDAN SONRA, SARAYLARDA KİMİ TÖRENLER SIRASINDA HEP BİR AĞIZDAN YÜKSEK SESLE OKUNAN İLÂHİ YA DA DUA )


- GÜL-ZÂR/GÜL-ŞEN[Fars.]

( Gül bahçesi, gülistân. )


- GÛL[Ar.] ile GÛL[Ar.] ile GULL[Ar.]

( Hortlak, şeytan, karakoncolos.[GÛL-İ BEYÂBÂNÎ: Gulyabani.] İLE Ahmak, bön, safdil. İLE Suçlunun boynuna ve bileklerine geçirilen demir halka, pranga. )


- GÜL[Azr.] = ÇİÇEK[Tr.]


- GÜL[Fars.] ile/ve KAMELYA/ÇİNGÜLÜ/JAPONGÜLÜ

( Arı her çiçeğe konar. Güle konmaz ki, incinmesin diye. Bülbül hem kokusuna, hem rengine aşıktır gülün. )

( ... İLE/VE Çaygillerden, büyük, beyaz, pembe ya da kırmızı renkte çiçekler açan, dayanıklı yapraklı bir bitki. )

( İLE/VE/<> ... )

( ... VS./AND Chinese/Japanese rose. )

( VERD ile/ve ... )

( ROSE vs./and CAMELLIA )

( ROSA cum/et CAMELLIA JAPONICA )


- GÜL[Fars.] ile MENEKŞEGÜLÜ

( Gülgillerin örnek bitkisi. | Bu bitkinin, katmerli, genellikle kokulu olan çiçeği. İLE Tırmanıcı, küçük çiçekli bir gül. )

( ROSA cum ROSA CHINENSIS )


- GÜL ile "KIRIK GÜL"

( ... İLE Mezar taşlarında kırık bir gül varsa o mezar, genç yaşta ölmüş bir kıza ait olduğunu gösterir. )

( )


- GÜL ve/||/<> BÜLBÜL


- GÜL ile ÇİN GÜLÜ


- GÜL ile KIZILYAPRAK/KOYUN OTU/FITIK OTU/KUZU PITRAĞI

( ... İLE Gülgillerden, 20-120 santimetre yüksekliğinde, yol kenarlarında biten, sarı çiçek açan, çok yıllık, otsu bir bitki. )


- GÜL ile/<> NİLÜFER(LOTUS)

( Dikenlikte. İLE/<> Bataklıkta. )


- GÜL ile YEŞİL GÜL

( ... İLE 7-8 hafta yeşil kalan ve Halfeti-Şanlıurfa'da yetiştirilen bir gül. )

( )


- GULÂM[Ar. çoğ. GILMÂN]

( Tüyü, bıyığı çıkmamış delikanlı/genç. )


- GÜLBANT

( ÂŞIKLARIN DEMİ )


- GÜLBEŞEKER

( Gül reçeli. )


- GÜLDESTE[Fars.]/ANTOLOJİ[Fr. < Yun. ANTHOS: Çiçek. | LEGEIN: Seçmek.] değil/yerine/= SEÇKİ


- GÜLDÜR GÜLDÜR (AKMAK)


- GÜLDÜRMEYEN "DURUMA" ile/ve/||/<>/> GÜLÜP GEÇMEK

( Seni güldürmeyen "şeye/duruma/soruna" gülüp geç. )


- GÜLDÜRÜ/KOMEDİ[Fr.] ile GÜLMECE/MİZAH[Ar.]/HUMOR[Fr. < HUMOUR]

( Gövdeyle ilgili, gövde üzerine. İLE Zihin/akıl yürütmeyi gerektiren. )

( Gördüğü üzerinden ve doğrudan. İLE Olumsuz olanı, olumluya çevirme. )

( GARGANTUA - Francois RABELAIS )


- GÜLE-OYNAYA (GİTMEK, KABUL ETMEK)


- GÜLEN ile/ve GÜLDÜREN

( ... İLE/VE Gülünecek olana gülmemeyi becerebilen, ciddiyetini sürdürebilen. )


- GÜLHATMİ

( Ebegümecigillerden, yaprakları geniş ve yuvarlak, çiçekleri büyük ve türlü renklerde olan bir süs bitkisi. [Lat. ALTHAEA ROSEA] )


- GÜLLƏ[Azr.] = MERMİ[Tr.]


- GÜLLÜ AGOP (VARTOVYAN) =/> GÜLLÜ YAKUP

( Osmanlı dönemi tiyatro oyuncusu ve yönetmeni ve Türk tiyatrosunun kurucularındandır. Oyunculuğundan ziyade kurduğu ve yönettiği tiyatro toplulukları ile başarı kazanan bir sanatçıdır.[1840-1902] )


- GÜLLÜK-GÜLİSTANLIK


- GÜLME:
ŞAŞIRMA ve/||/<>/< DÜŞÜNME


- GÜLMEK :) ile/ve/||/<>/>/< GÖZLERİNİN İÇİNİN GÜLMESİ :)


- GÜLMEK :) ile YÜKSEK SELENLE/SADÂYLA GÜLME/KAHKAHA[Ar.] :D )))

( En az iki biraraya getirilemezin ya da çelişkilerin buluşması durumunda zihnin bu durumla başa çıkamaması ve/ya da ağlanamaması/ağlayarak çözümlenemeyeceği durumlarda yaşanan fizyolojik ve zihinsel davranış/tutum/dışavurum/paylaşım. İLE Çelişkilerin çok fazla etkili olması durumlarında. )

( LAUGHING vs. LAUGHING LOUDLY )


- GÜLMEK / YAŞAM/AK:
"UMDUĞUMUZLA ile/ve/değil/yerine/>< BULDUĞUMUZLA


- GÜLMEK ile AYIPLAMA


- GÜLMEK ve/||/<>/> EĞLENMEK ve/||/<>/> GEZMEK ve/||/<>/> DÜŞÜNMEK ve/||/<>/> ÖNERMEK ve/||/<>/> ÖNEMSEMEK ve/||/<>/> SEVMEK

( 10 yaşındaymış gibi. VE/||/<>/> 20 yaşındaymış gibi. VE/||/<>/> 30 yaşındaymış gibi. VE/||/<>/> 40 yaşındaymış gibi. VE/||/<>/> 50 yaşındaymış gibi. VE/||/<>/> 60 yaşındaymış gibi. VE/||/<>/> 70 yaşındaymış gibi. )


- GÜLMEK ile/ve/değil EŞİK

( Gülmek, devrimci bir eylemdir. )


- GÜLMEK ile/ve/<> GÜLÜMSEME :)

( ... İLE/VE/<> En etkili/kolay/hızlı yapıt/eylem/ibâdet. )

( Sen gül ki, biz de gülelim! )

( Bir iyi hareket, bin iyi düşünceden
Bir gülüş de bin hareketten daha güçlüdür. )

( Gül ki, gül yüzünde güller açsın! )

( Gülmesini bilmeyen, dükkân açmasın! )

( Paranız yoksa, gülümsemeniz de mi yok? )

( Bir kişinin nasıl güldüğünden terbiyesini, neye güldüğünden akıl seviyesini anlarsın! )

( TEBEŞBÜŞ: Güleryüz gösterme. [küçükten büyüğe] )

( Gülün de, isterseniz beni paçamdan sürükleyin. )

( MÜBTESİM[< TEBESSÜM]: Gülümseyen, tebessüm eden. )

( Haydi! Bırak zihnindeki olumsuz kayıtları ve şu AN'a dön biraz! Ve bunu, sık sık tekralamaya çalışarak olan bitenlere, kişilere/çevrene/yaşama gülümse!... :) Sadece gülümse! :) (Herhangi bir nedeni/kaynağı olmaksızın, aklına geldikçe/getirerek gülümse!) :) Yaşam, vererek başlar ve sürdürülür. Verebilecek hiçbir şeyin olmasa/kalmasa bile, boşver sıkıntıları/saçmalıkları ve hiçbir zaman elinden alınamayacak olanı vererek, o, dünyanın en güzel manzarası olan gülümsemeni paylaşarak yaşa ve yaşat! Haydi! Tekrar tekrar gülümse!... :) )

( Seni güldürmeyen "şeye/duruma/soruna" gülüp geç. :) )

( Ne haliniz varsa gülün! )

( DIHK ile TEBESSÜM )

( LAUGHING vs. SMILING )

( HANDE )


- GÜLMEK ile/ve/değil/<> GÜLÜŞÜNE MEŞRÛ KAYNAK BULMAK/BULABİLMEK

( Umberto Eco'nun, Gülün Adı adlı kitabını okumanızı salık veririz. )


- GÜLMEK ile KİKİRDEMEK


- GÜLMEK = SMILE/LAUGH[İng.] = RIRE[Fr.] = LACHEN[Alm.] = RIDERE[İt.] = REÍR[İsp.]


- GULO

( Kuzey kutup bölgesinde yaşayan memeli ve yırtıcı bir hayvan. )


- GÜLSÜ KOROLLA, GÜL ÇİÇEĞİNDEKİ GİBİ BİR KOROLLA = TÜVEYC-İ VERDÎ = COROLLE ROSACÉE


- GÜLSUYU:
KALP İÇİN ve/<> BEYİN İÇİN

( İkisine de iyi gelmektedir. )

( Belleği güçlendirir.[Alzheimer hastalığına da iyi geldiği düşünülmektedir.] )

( Gülsuyu, Asur'lulardan beri üretilmektedir. )


- GÜLTEN DAYIOĞLU ve/||/<> REŞAT NURİ GÜNTEKİN

( )


- GÜLÜMSEME :) ve/||/<> DUCHENNE GÜLÜMSEMESİ :)

( ... VE/||/<> Gözlerin yanındaki, "kaz ayakları" denilen çizgileri yukarı doğru olanların, yaşamlarının, olmayanlara göre 8.5 yıl daha uzun yaşadıklarını tespit etmişler. :) )


- GÜLÜMSEME :) ve/=/||/<>/: İLÂÇ

( Kana, en hızlı karışan ilâç. )


- GÜLÜN (DAHA) GÜZELİ ve/||/<>/> DOSTUN (DAHA) GÜZELİ ve/||/<>/> İNSANIN (DAHA) GÜZELİ

( Çiçek veren. VE/||/<> Vefâsı uzun süren. VE/||/<> Selâm veren ve gülümseyen. :) )


- GÜLÜNÇ/KOMİK ile/ve/değil/||/<> GARİP


- GÜLÜŞ(ÜN) < ACI(SI) değil/yerine ACI(N) > GÜLÜŞ(Ü)

( Olmamalı. DEĞİL/YERİNE Olabilir. )


- GÜM GÜM (VURMAK)


- GÜMBÜR GÜMBÜR (GELMEK | KOŞMAK)

( Daha çok, çocukların çıkardığı seslerde. )


- GÜME GİTMEK ile/ve/||/<> KİM VURDUYA GİTMEK


- GÜMRAH[Fars. < GUMRAH] değil/yerine/= BÜYÜMÜŞ, YÜKSEK, GÜÇLÜ


- GÜMÜŞ SIRTLI GORİL/ENGAGİ[yerel dilde] ile DUMAN SIRTLI DAĞ GORİLİ

( ... İLE Kişiler "görsün" diye hayvan hapishanesinde ve tutsak yaşayamazlar. )

( Goriller, burunlarının üzerindeki kırışıklık biçimiyle tanınabilir. )

( KARİSOKE: Ruanda'da, gümüş sırtlı gorillerin yaşadığı bölgede, 18 yıl boyunca, gorilleri araştıran ve koruyan Dian Fossey'in[1932 - 1985], Kari ve Misoke dağlarının arasındaki bölgeye ve araştırmalarına verdiği ad. )

( Anthony Hopkins'in, "The Instinct" adlı filmini izlemenizi salık veririz. )


- GÜMÜŞ(Ag)

( Argentum )


- GÜMÜŞ ile ALMANGÜMÜŞÜ/FAKFON/MAYŞOR[< Maillot ve Charier'in adından]

( ... İLE Çinko, bakır ve nikelden yapılan, gümüşü andırır bir alaşım, yeni maden. )


- GÜMÜŞ ile ALPAKA[Güney Amerika yerlilerinin dilinden]

( ... İLE Pirince, nikel katılarak elde edilen, gümüşü andırır alaşım. )


- GÜMÜŞ ile FAKFON[Fr. < İng. < Çince]

( ... İLE Bakır, nikel ve çinkodan oluşan, gümüş görünümünde bir alaşım. )


- GÜMÜŞ ile NUKRE/NUKRA

( ... İLE Külçe halinde gümüş. )


- GÜMÜŞBALIĞI/PLATERİNA[Yun.] ile/değil İLARYA/ÇAMUKA[< Yun.]

( Gümüşbalığıgillerden, beyaza yakın gümüş renginde bir deniz balığı. İLE/DEĞİL Gümüşbalığından ufak ve ona benzer bir balık. )

( ATHERINA PRESBYTER cum ATHERINA HEPSETUS )


- GÜMÜŞSUYU(AYASPAŞA) ile/ve GÜMÜŞSUYU ile/ve GÜMÜŞSUYU

( Taksim - Dolmabahçe arasındaki semt. [Adını Kanuni Sultan Süleyman'ın Sadrazam'larından olan Ayas Paşa'dan alır.] İLE/VE Eyüp, Piyer Loti arkasında bulunan bir semt. İLE/VE Beykoz - İncirköy arasında bir semt. )


- GÜN BE GÜN


- GÜN DEĞİŞİMİ

( 00 )


- GÜN GÖRMEMİŞ (KONULAR) ile YAKASI AÇLMAMIŞ (KONULAR)


- GÜN GÖRMEZ MESCİDİ

( Sultanahmet'tedir. )


- GÜN-AY-YIL ile AY-GÜN-YIL

( DAY-MONTH-YEAR vs. MONTH-DAY-YEAR )


- GÜN:
24 SAAT değil 23.56 SAAT

( ATOM(CESIUM) SAATİ: 1 YIL = 29091200500000000 osilasyonu [1972] )

( "Bir Gün Aslında 24 Saat Değildir" yazısını okumak için burayı tıklayınız... )


- GÜN ile ALA GÜN

( ... İLE Yazın, güneş, bulut arkasında kaldığında oluşan gölgeli durum. )


- GÜN ile/ve/||/<> ARTIK GÜN

( ... İLE/VE/||/<> Artık yıllarda Şubat ayına eklenen yirmi dokuzuncu gün. )


- GÜN ile BEHRÂM[Fars.]

( ... İLE Her ayın 20. günü. )


- GÜN ile GÜN[Fars.] ile GÛN[Fars.]

( Güneş. | Güneş ışığı. | Gündüz. | Yeryuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre. | İçinde bulunulan zaman. | Zaman, sıra. | Tarih. İLE Erbezi, haya, husye, testis. İLE Renk. )


- GUNA'LAR

( Vasıflar, nitelikler. Samkhaya felsefesinde Kozmik Cevher'in(Prakriti'nin) üç niteliği şunlardır:
Aktive Eden(Rajas),
Engelleyen, durduran(Tamas),
Aydınlatan(Sattva). )


- GUNA ile NİTELİK

( Nitelik. )


- GÜNÂH

( ALLAH İLE KULUN ARASINI AÇAN )

( ALLAH'IN EMİRLERİNE AYKIRI OLARAK GÖRÜLEN İŞ, DÎNÎ SUÇ )


- GÜNAH ile AYIP


- GÜNAH ile GİZLİ ŞİRK


- GÜNAH ile/değil GÜBRE


- GÜNAH ile/ve/<> İSYAN ile/ve/<> NİSYAN


- GÜNAH ile KEBÂİR[< KEBÎRE]

( Günah. İLE Büyük Günahlar. )

( Kişinin en kolay ve sürekli yaptığı hata/yanlış, en büyük günahıdır. )


- GÜNAH ile/ve/=/>/: KENDİNİ SUÇLAMA


- GÜNAH ile/ve/<> SEYYİAT


- GÜNAH ile/ve/değil TERSTEN İYİLİK

( MEKR-İ İLÂHİ )


- GÜNAH ile ZELLE

( Cüzzî irade ile. İLE Küllî irade ile. )


- GÜNAH ile ZENB

( ... İLE Cezayı gerektirecek günah. )


- GÜNAHI İŞLEMEK ile GÜNAH SAVUNMAK


- GÜNAHI-VEBÂLİ (ÜZERİNE)


- GÜNAYDIN ile/ve/||/<>/> TÜNAYDIN

( 12:00'ye kadar. İLE/VE/||/<>/> 12:00'den sonra. )


- GÜNAYDIN ve/<> ZİHNAYDIN


- GÜNBERİ/PERİHEL >< GÜNÖTE/AFELİ[Fr.]

( Yer'in, Güneş'e en yakın bulunduğu nokta. >< Yer yörüngesinin, Güneş'e en uzak bulunduğu nokta. )

( 147.300.00 km. >< 152.100.000 km. )

( 03 - 04 Ocak >< 04 - 06 Temmuz )


- GÜNBERİ ile/değil GÜNEÇ

( Yer'in, Güneş'e en yakın bulunduğu nokta. İLE/DEĞİL Çok güneş alan yer. )


- GÜNCEK/ŞEMSİYE[Ar.] ile/ve YAĞMURLUK

( [kökeni/etimolojisi] [Ar.] ŞEMS: Güneş. > ŞEMSİYYE: Güneşlik, güneşle ilgili. İLE/VE ... )


- GÜNCEL ile ÇAĞDAŞ


- GÜNCEL = FİİLİ = ACTUAL[İng.] = ACTUEL[Fr.] = AKTUELL[Alm.] = REAL[İsp.]


- GÜNCELLİK/GÜNLÜK/ŞİMDİKİ/AKTÜEL[Fr.] yerine GÜNCELLİK/AKTÜALİTE[Fr.] yerine GÜNCELLEŞTİRME/AKTÜALİZASYON[Fr.]


- GÜNÇİÇEĞİ/GÜNEBAKAN/GÜNDÖNDÜ = AYÇİÇEĞİ


- GÜNDE:
24 SAAT ile/ve 12 SAAT


- GÜNDELİK METİN ile KURMACA METİN ile KULLANMALIK METİN


- GÜNDEM ile/ve/<> GÜNCEL

( ORDER/DIARY/AGENDA vs./and/<> ACTUAL )


- GÜNDEN-GÜNE (İYİLEŞMEK/KÖTÜLEŞMEK)


- GÜNDÜZ VASSAF ile ATİLLA DORSAY


- GÜNDÜZLERİ DENİZDEN KARAYA ESEN RÜZGÂR ile GECELERİ DENİZDEN KARAYA ESEN RÜZGÂR

( SEA BREEZE vs. LAND BREEZE )


- GÜNDÜZSEFASI = KAHKAHAÇİÇEĞİ :) )))

( İkiçeneklilerden, çoğu kenarı mavi bir çizgi ile çevrili, beyaz çiçekler açan bir süs bitkisi. )

( CONVOLVULUS PERSICUM )


- GÜNEK/TARİH/DATE değil/yerine/= ESKİNÇ/TARİH/HISTORY


- GÜNEŞ || YER/TOPRAK ve/<>
GÜNBERİ

( ... VE/<> Yer'in, Güneş'e en yakın bulunduğu nokta. )

( Yer, Aralık ayının 31'ine doğru, günberide bulunur. )


- GÜNEŞ GÜNÜ ile YILDIZ GÜNÜ

( Öğlenden öğlene. İLE Yıldızların konumuna göre. )


- GÜNEŞ İLE OLAN MESAFE

( 149 milyon.[Işığın, Güneş'ten, Dünya'ya ulaşması, yaklaşık 8 dakika 20 saniye sürüyor.] )


- GÜNEŞ IŞIĞI ve/||/<> BİLGİ AYDINLIĞI


- GÜNEŞ IŞIĞI ile/ve/||/<>/> GÜNERİ

( ... İLE/VE/||/<>/> Ağaç dalları arasından süzülen güneş ışıltıları. )


- GÜNEŞ PATLAMALARINDA:
KUZEYE YÖNELİK OLAN ile/ve GÜNEYE YÖNELİK OLAN

( ... İLE/VE Dünyaya çok daha büyük etkiler/zararlar verir. )


- GÜNEŞ SAATİ ile BASÎTE[Ar.]


- GÜNEŞ SİSTEMİ ile/ve/||/<>/> SAMANYOLU GÖKADASI ile/ve/||/<>/> MİLYARLARCA GÖKADA

( Güneş sistemi, Samanyolu içinde sadece bir noktadır. Bu nokta, Samanyolu'nun merkezi etrafında, saniyede 220 km.'lik bir hızla dönerek bir turu, yaklaşık 230 milyon yılda tamamlar. İLE/VE/||/<>/> 1920'ye kadar, uzayın, sadece Samanyolu galaksisinden ibaret olduğu sanılıyordu. İLE/VE/||/<>/> Uzay, 20 milyar ışık yılı[bkz. 12665] çapındadır. )

( ... İLE/VE/||/<>/> Samanyolu, içinde Güneş Sistemi'nin de bulunduğu Evren'deki milyarlarca galaksiden sadece biridir. 100.000 ışık yılı çapındaki Samanyolu Galaksisi'nde, yaklaşık olarak 100 milyar yıldız olduğu tahmin ediliyor. Samanyolu'nun merkezinde, Sagittarius A adında bir kara delik vardır ve dünyaya uzaklığı, 26.000 ışık yılıdır. İLE/VE/||/<>/> ... )

( Çıplak gözle ancak dört galaksi görebiliriz. Oturduğumuz yerden yalnızca iki tane görebiliriz, bunlardan biri de içinde bulunduğumuz Samanyolu'dur. )


- GÜNEŞ TANRI ve/||/<> YAŞAM AĞACI ve/||/<> SEPET TUTAN KARTALLAR

( Göbeklitepe'de sütunlarında. VE/||/<> Sümer kil tabletlerinde. )


- GÜNEŞ TUTULMASI/KÜSUF[Ar.] ile HALKALI GÜNEŞ TUTULMASI


- GÜNEŞ TUTULMASI ile/ve AY TUTULMASI

( Güneş'in tutulmasını haber vermek doğal olgu ve olayları öngörmek konusunda filozoflar ile şairler arasındaki çatışmaya örnek olarak gösterilebilir. Çünkü felsefe/bilim ile şiir arasında, antik dönemde, doğadaki olgu ve olayları öngörme konusunda bir çekişme/çatışma vardı. )

( PENUMBRA: Ay ya da güneş tutulmasının başında ya da sonunda görülen yarı aydınlık, yarı gölge. TERMINATOR: Ay ya da bir gezegenin aydınlık ve karanlık kısımlarını ayıran sınır. )

( Güneş-Ay-Dünya )

( Felsefe tarihi, Thales'in güneş tutulmasındaki hayret ve gözlemleriyle başlatılır. )

( Filozoflarla şairlerin çatışması! )

( [dünya ile arasına ...] Ay girer. İLE/VE Güneş girer. )

( KÜSÛF ile/ve HUSÛF )

( SOLAR ECLIPSE vs./and LUNAR ECLIPSE )


- GÜNEŞ ÜSTÜ ile/ve GÜNEŞ ALTI


- GÜNEŞ:
GAZ ve/||/<> TOZ ve/||/<> BUZ

( Güneş sistemi, yaklaşık 4.6 x 109[milyar]  yıl önce geniş bir gaz[çoğu hidrojen], toz ve buz bulutu olarak başladı. )


- GÜNEŞ/KARANLIK ile/ve/||/<>/< TAN/FECİR

( ... İLE/VE/||/<>/< Güneş doğmadan önceki alaca karanlık. )


- GÜNEŞ/ŞEMS[Ar.] ile ŞÎD/HÛRŞÎD[Fars.]


- GÜNEŞ ile/ve/||/<> ATEŞ

( Isı, ışın/aydınlatma, besin. İLE/VE/||/<> Isı, aydınlatma, yakma ve yıkma. )


- GÜNEŞ ile/ve/<> ATEŞ ile/ve/<> OCAK

( Gökte. İLE/VE/<> Yerde. İLE/VE/<> Evde. )


- GÜNEŞ ile/ve/<>/> AY

( Arı bilinç. İLE/VE/<>/> Süreçteki bilinç. )

( Özbilinç. İLE/VE/||/<>/> Nefs/ego. )

( Tümel, kavramsal. İLE/VE/<>/> Kavramsal. )

( Ziyâ saçar. İLE/VE/<>/> Nur saçar. )

( [görselde/çizimde] "Okları"[ışınım gösterimi] olan. İLE/VE/<>/> "Okları" olmayan. )

( YÛH/YÛHÂ ile/ve/<>/> KAMER )

( SUN vs./and/<>/> MOON )

( AHÛ-Yİ FELEK/HÂVERİ/ZERÎN ile/ve/<>/> MÂH )


- GÜNEŞ ile/ve/||/<> AY


- GÜNEŞ ile/ve/<> BEYAZ GÜNEŞ

( ... İLE/VE/<> Yakutistan bayrağının simgesi. )


- GÜNEŞ ve/||/<> BULGURCUK

( ... VE/||/<> Güneş yüzeyinde, uzak görülerle seçilebilen, küçük, dairesel görünüşlü parçacıklardan her biri. )


- GÜNEŞ ve/|| ÇAKAL YAĞMURU


- GÜNEŞ ve/||/<>/> GEZEGEN

( Güneş, bir gezegenin yüzeyindeki sıcaklığın sürekliliğini sağlar. )


- GÜNEŞ ve KILIÇ


- GÜNEŞ ile KIŞ GÜNEŞİ

( FELEĞİN GÖZÜ | ATEŞ | ŞEMS | ZİYÂ | ZÜKÂ | AFİTAB(ÂF-TÂB) | HURŞÎD | TÂBE-İ ZER(ALTIN TAVA) | TÂC-I GERDÛN | TÂVUS-I ÂTEŞ-PER | GÜN-EŞ(Güne eş [olan]) | R (harfi) )


- GÜNEŞ ve/||/<>/> NÜKLEER TEPKİMELERİ

( Güneşteki enerji, protonların[hidrojen atomunun çekirdekleri], helyum çekirdekleri oluşturmak üzere nükleer olarak kaynaşmasıyla üretilir. Buradaki en önemli süreç, "proton-proton zinciri" adı verilen süreçtir. Sırasıyla üç tepkime gerçekleşir. İlk tepkimede, iki proton birleşerek bir döteryum[/ağır hidrojen] çekirdeği ile bir pozitron ve bir nötrino oluşturur. İkinci tepkimede, döteryum çekirdeğinin üçüncü bir protonla birleşmesi sonucunda helyum-3[helyumun hafif izotopu] çekirdeği ve gamma ışını adı verilen anlık bir elektromanyetik ışınım oluşur. Son olarak iki helyum-3 çekirdeği birleşir ve iki protonun serbest kalmasıyla bir helyum-4[bol bulunan izotop] çekirdeği oluşur. Bu tepkimeler zincirinin toplam etkisi, dört protonun, enerji üretimiyle birlikte bir helyum çekirdeği oluşturmasıdır. Güneşte daha az önem taşıyan alternatif tepkime ise bir proton ile bir karbon çekirdeği arasında başlar ve karbon çekirdeğinin bir helyum çekirdeği içinde birleşen dört proton bırakarak eski durumuna dönmesiyle son bulur.

Protonlar, pozitif yüklü parçacıklardır. Yani aralarında bir elektrostatik itme kuvveti bulunur. İki proton, çok yüksek bir bağıl hızla çarpışmadıkça, bu itme gücü, protonların birbirine nükleer bir tepkime başlatacak kadar yaklaşmalarını önler. Bir gazın içindeki parçacıkların birbirine göre hızları sıcaklığa bağlıdır. Protonların birbiriyle tepkimeye girmesinden önce 10 milyon Kelvin derecesine yaklaşan sıcaklıklar gerekmektedir. Böyle sıcaklıklar ise yalnızca yıldızların iç bölümlerinde bulunur. )


- GÜNEŞ ile/ve/||/<>/> YILDIZ

( ... İLE/VE/||/<>/> Güneşin %8'i kadar olduğunda. )

( Güneşin, bir yıldız olarak doğmasına, içindeki nükleer tepkime neden olmuştur.[Güneşi oluşturan nesnelerin başında gelen protonların, helyum çekirdekleri oluşturmak üzere tepkimeye girmesi de güneşin sürekliliğini sağlamaktadır.] )


- GÜNEŞBALIĞI ile OKYANUS GÜNEŞBALIĞI

( ... İLE Boyu, 4 m.'ye kadar ulaşabilir. )

( ... ile |
)

( SUNFISH vs. OCEAN SUNFISH )

( MOLA cum MOLA MOLA )


- GÜNEŞE:
YAKIN OLMA! ve UZAK OLMA!
değil/yerine/><
BELİRLİ BİR UZAKLIKTA OL!

( Yanarsın. VE Donarsın. DEĞİL/YERİNE Yaşam bulursun. )


- GÜNEŞE:
ARKAMIZI DÖNMEK değil/yerine/>< YÜZÜMÜZÜ DÖNMEK

( Gölgeleri/sorunları, önümüzde gösterir ve ümit yitiricidir. DEĞİL/YERİNE/>< Gölgeleri/sorunları, ardımızda bırak(tır)ır. )


- GÜNEŞİN:
DOĞMASI ile/ve BATMASI

( 1 AU: 8.317 ışık dakikası[1 ışık dakikası: 0,120 AU ] [Güneş'ten yayılan ışığın Dünya'ya ulaşma süresi.] )

( GÜNEŞ IŞIĞI: MONOKROMATİK )

( 72 senede bir 1 derece kendi ekseninden aşağı kayar. )

( Güneş bâtı(n)dan [içinizden] doğar. )

( İSHAK: Açan, gülen. )

( SOR SALTISMUS: Kutsal güneş ve doğumu. )

( NIHIL NOVE/NOVUM SUB SOLE: Güneşin altında yeni (hiç) bir şey yok. )

( SUNRISE vs./and SUNSET )


- GÜNEŞTE:
YANMAK ile/ve/değil/yerine KARARMAK

( 11:00 ile 16.00 arası güneş altında kalınmamalı! [yaz saati uygulamasına göre] )


- GÜNEY AFRİKA KÜRKLÜ FOKU ile YENİ ZELANDA KÜRKLÜ FOKU

( ... İLE NTV - Yaşam Öyküsü 1. Bölüm (İlk Adımlar)[28:30 - 33:00 arası] )

( ... İLE Yaşama, Yeni Zelanda'nın, Kaykura kumsalı/kayalıklarından başlarlar. Denize akan dereden, ormanın derinliklerine ve yukarı doğru yüzen yavru foklar, ulaştıkları çağlayanın önünde üç günlük sürede, geliştirici ve yaşamda kalabilecek hareketleri çalışır. Üç gün sonra geri dönerek av olabilecekleri balinalardan kaçabilecek güçte olarak denizdeki yaşamlarına başlarlar. )


- GÜNEY KORE ve/<> SEUL

( ... VE/<> Güney Kore'nin başkenti. )

( Türk Şehitliği, Birleşmiş Milletler bölgesinde, güneydeki liman kenti Pusan'dadır. )

( ... VE/<> Han Irmağı, kenti, ikiye bölmektedir. )

( Budist tapınaklarında, her sabah saat 06:00'da, 10:00'da ve 18:00'de, 4 ayrı davul çalınır. Bunlardan ilk 3'ü, sırası ile hava, su ve karadaki canlılar içindir ve sonuncu vuruş ise tüm evren içindir. )

( Tekvando'nun anavatanıdır. )


- GÜNEY OKYANUSUNDA:
AMUNDSEN DENİZİ ve/||/<> BELLINGSHAUSEN DENİZİ ve/||/<> SCOTIA DENİZİ ve/||/<> WEDDELL DENİZİ ve/||/<> DAVIS DENİZİ ve/||/<> ROSS DENİZİ


- GÜNEY RODEZYA ile/ve/<> KUZEY RODEZYA

( Zimbabwe. İLE/VE/<> Malawi ve Zambiya. )


- GÜNEY YARIM KÜREDE ile/ve KUZEY YARIM KÜREDE

( [Dünyanın, ekseni çevresindeki hareketinden dolayı:] Sağa doğru saparak. İLE/VE Sola doğru saparak. )


- GÜNEY YERUCU/ANTARTİKA'DA:
AITCHO ADASI ve HALFMOON ADASI ve KING GEORGE ADASI

( En kuzeyindeki ada. VE Aitcho'dan sonraki ada. VE Halfmoon'dan sonraki ada. )


- GÜNLER('İ)


- GÜNLÜK "AHLÂK" ile/ve TASAVVUF AHLÂKI

( DAILY MORALS vs./and MORALS OF SUFISM )


- GÜNLÜK AĞACI ile GÜNLÜK AĞACI

( Asya'nın sıcak bölgelerinde. İLE Afrika'da. )

( STYRAX cum BOSWELLIA )


- GÜNLÜK DİL ile HUKUK DİLİ


- GÜNLÜK HAREKET/LER ile/ve DÜZENSİZ HAREKET/LER

( ... ile/ve TERÂCÛİYYİN )

( ... vs./and RETROGRADE )


- GÜNLÜK KONUŞMALARIN SIRADANLIĞINDA/YALINLIĞIYLA:
AMAÇLI ile/ve/||/<> BİLEREK ile/ve/||/<> BİLMEDEN ile/ve/||/<> BÜTÜNLÜKLÜ

( Reklam. İLE/VE/||/<> Evlilik. İLE/VE/||/<> Dostluk. İLE/VE/||/<> Sanat. )

( Kitlelere "oynanıyorsa". İLE/VE/||/<> Saygıyla bütünleşilecekse. İLE/VE/||/<> Sevgiyle yaklaşılıyorsa. İLE/VE/||/<> Susulabiliyorsa. )

( )


- GÜNLÜK YAŞA(MAK) ile/değil/yerine GÜNÜ YAŞA(MAK)

( Vurdumduymazlık içinde, hesapsız, düzensiz, aykırı, asalak yaşam. İLE/DEĞİL/YERİNE Gün içinde yaşanan, olan-biten herşeyi, olumlu ya da olumsuz tam anlamıyla yaşamak. )

( Temel olan, günü tam bir uyum ve bütünlük içinde yaşamak. Günü Yaşa(Carpe Diem), günlük yaşamak değildir! )

( [not] LIVE IN DAILY vs./but LIVE THE DAY [CARPE DIEM]
LIVE THE DAY [CARPE DIEM] instead of LIVE IN DAILY )


- GÜNLÜK-GÜNEŞLİK


- GÜNLÜK ile GÜNLÜK

( O günkü, o günle ilgili. | Üzerinden ... gün geçmiş ya da geçecek.[On günlük bebek.] | Her gün yapılan, her gün yayımlanan/çıkan. | Günü gününe tutulan anı yazısı ya da bu yazıları içine alan yapıt, günce, muhtıra. İLE Bir çeşit ağaç sakızı. )


- GÜNSÜLER


- GÜNÜ GEÇİRMEK değil/yerine GÜNÜ YAŞAMAK

( Kişi, inandığı gibi yaşayamıyorsa, yaşadığı gibi inanmaya başlar. )

( [not] TO PASS THE DAY but LIVE THE DAY
LIVE THE DAY instead of TO PASS THE DAY )


- GÜNÜ GÜNÜNE (NOT ALMAK, ÇALIŞMAK)


- GÜNÜ, GÜNÜNE EŞİT OLAN ve/> ÂN'I, ÂN'INA EŞİT OLAN


- GÜNÜBİRLİK ... ile/değil GÜNLÜK ...


- GÜNÜMÜZDEKİ ENTELEKIA ile/değil/yerine KAVRAMSAL ENTELEKIA

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE Ereğe bağlı nedenin bilgisi. Aynı ilke altında donanmışlık. )


- GÜNÜN EŞİTLİĞİ ile GÜNDÖNÜMÜ

( EQUINOX vs. SOLSTICE )


- GÜPEGÜNDÜZ


- GÜPGÜZEL


- GÜR ile ÇOK


- GURÂB[Ar.] ile GÛRÂB[Ar.]

( Karga. İLE Ilgım, serap/serâb.[İng., Fr. MIRAGE] )


- GURBET ile/ve KURBET


- GURBET ile/ve KURBİYET

( Yabancılaşma. İLE/VE Yabancılaşmaktan kurtulma. )

( Yabancılaşma, bilinçlenme/şuur içindir. )


- GURBETTE OLDUĞUNU:
ANLAMAYAN/ANIMSAMAYAN değil/yerine ANLAYAN/ANIMSAYAN


- GÜRBÜZ ile GÜRBÜZ

( Cerbezeli. | Kahraman. | Anlayışlı. İLE Hilekâr. )


- GÜREŞ'TE:
ŞAHİN ile/ve/<> FİL ile/ve/<> ASLAN

( [güreşçiye verilen unvan] 5 rakibini yenen. İLE/VE/<> 7 rakibini yenen. İLE/VE/<> Tüm rakiplerini yenen.
[Moğolistan'da, 1921'den beri, Temmuz ayında kutlanan ve "Naadam" olarak adlandırılan ulusal bayramın üç ana etkinliğinden biri de güreştir.] )


- GÜREŞ/JUDO ile KURAŞ/KURASH

( Açıklamalar için burayı tıklayınız... | Ayrıca, www.kurash-ika.org adresinden de yararlanılabilir. )


- GÜREŞ ile HİNTGÜREŞİ

( ... İLE Karşıt yönde yan yana ve sırt üstü yatan bir çiftin, iç yandaki bacaklarını kenetleyerek birbirlerini çevirme çabası. )


- GÜREŞ ve/||/<> KAFAKOL

( ... VE/||/<> Güreşte bir oyun türü. )


- GÜREŞ ile KARAKUCAK

( ... İLE Kökeni Orta Asya'ya uzanan, serbest stilde, yağ sürülmeden yapılan en eski, geleneksel Türk güreşi. )


- GÜREŞ ile KÖPEKKUYRUĞU

( ... İLE Yağlı güreşte rakibinin sırtını yere getirmek için onu çenesinden, alnından ya da gırtlağından elle çekip sırtını yere getirmeye çalışma. )


- GÜREŞ ve/||/<> KÜNDE[Fars. < KUNDE]

( ... VE/||/<> Güreşçinin, rakibini altına alıp bir elini önden, ötekini arkadan geçirerek ellerini kilitlemesi. | Düzen, tuzak, oyun, hile. | Suçluların ayağına bağlanan demir halka, köstek. )


- GÜREŞ ve/||/<> KURT KAPANI

( ... VE/||/<> Güreşte rakibi alta düşürdükten sonra üstüne oturarak uylukları arasında ayak bağlama, bir yandan da iki kolu altından el geçirerek ağırlığı bel üzerine verme. )


- GÜREŞ ile SUMO GÜREŞİ


- GURRE[Ar. çoğ. GURER] ile GURBET[Ar.]

( Aklık, parlaklık. | Atın alnındaki beyazlık, akıtma. | Arabî ayın birinci gecesi ve günü. | Günbatımı. İLE Yabancılık, gariplik. | Yabancı yer, vatan dışı. )


- GÜRS[Fars.] ile GÜRZ[Fars.]

( Açlık. | Kir, pas, leke. | Kâhkül. İLE Uzun saplı, büyük demir topuz. )


- GURU

( Spiritüel öğretmen, rehber. Yol gösterici. [Tasavvuf'ta: MÜRŞÎD] )


- GURÛB

( BİR GÖK CİSMİNİN BATIDA GÖRÜNMEZ OLMASI, BATMASI )


- GÜRÛH[Fars.] ile GÜRÛH-I NÂCİ

( Cemaat, bölük, takım. | Değersiz, aşağı görülen, küçümsenen topluluk, derinti, sürü. İLE Kurtulmuş topluluk. )


- GÜRUH[Fars.] değil/yerine/= SÜRÜ/DERİNTİ

( Değersiz, aşağı görülen, küçümsenen topluluk. )


- GÜRÜL GÜRÜL (AKMAK)


- Gürültü etmemek üzere SUS!!!


- GÜRÜLTÜ YAPMAMALI!


- Gürültü yapmayacak şekilde DİNLE!!!


- GÜRÜLTÜ-PATIRTI (ÇIKARMAK)



(3/4)

FaRkLaR'ın devamı için burayı tıklayınız...
( Click here to see further differences!... )




Bu sayfa 01 Ocak 2024 itibariyle 117 kez incelenmiş/okunmuştur.