
Yerine bağlaçlı FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 16.892 başlık/FaRk ile birlikte,
16.892 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(52/69)
- REVİR[ALM. < REVIER]/INFİRMARY[İng.] değil/yerine/= SAYRI BAKIM BİRİMİ
- REVİR[Alm.] değil/yerine/= SAĞLIK OCAĞI
( Kurum ve kuruluşlarda, sağlık hizmeti verilmek üzere ve sayrılar için ayrılmış bölüm. )
- REVİZE değil/yerine/= DÜZELTME/GÖZDEN GEÇİRMEK
- REVİZYON/REVISION[İng.] değil/yerine/= GÖZDEN GEÇİRME
- REVİZYON değil/yerine/= ONARIM
- REVK, KARN[Ar.], SERÛ[Fars.] değil/yerine/= BOYNUZ
- REVOLUTION :/yerine DEVRİM
- REVOLVER[Fr. < REVOLVER] değil/yerine/= ALTIPATLAR
( Fişek koymaya yarayan bölümü silindir biçiminde ve namlu gerisinde olan, tek parçadan oluşmuş, altı tane fişek alan tabanca. )
- REVÜ[Fr.] değil/yerine/= DANS GÖSTERİSİ
( Çeşitli dans ve oyunlardan oluşmuş, zengin görünümlü sahne gösterisi. )
- REY değil/yerine/= OY
- REZEKSİYON/RESECTION[İng.] değil/yerine/= KESİP ÇIKARMA
- REZERV/RESERVE[İng.] değil/yerine/= YEDEK
- REZERVE değil/yerine/= AYRILMIŞ, TUTULMUŞ
- REZERVE yerine AYRILMIŞTIR
- REZERVUAR/RESERVOİR[İng.] değil/yerine/= DEPO | MİKROP TAŞIYICI
- REZİDANS[Fr.] değil/yerine/= KONUT
( Yüksek devlet görevlileri, elçiler vb.'nin oturmalarına ayrılan konut. İLE ... )
- REZİDÜ/RESIDUE[İng.] değil/yerine/= KALINTI, ARTIK
- REZİDÜEL/RESIDUAL[İng.] değil/yerine/= ARTA KALAN
- REZİL değil/yerine/>< ZEVİL
- | "REZİL" ve/ya da "SEFİL" |
değil/yerine/><
ASİL
( [ayrılıktan hemen sonra ...]
| Başkasının kollarına bırakana "denilen". VE/YA DA Alkole bırakana "denilen". |
DEĞİL/YERİNE/><
Zamana bırakana denilen. )
- REZISTAN/RESISTANT[İng.] değil/yerine/= DİRENÇLİ
- REZISTANS/RESISTANCE[İng.] değil/yerine/= DİRENÇ
- REZOLÜSYON[İng.] değil/yerine/= ÇÖZÜLME | DÜZELME | ÇÖZÜNÜRLÜK
- REZORPSİYON/RESORPTION[İng.] değil/yerine/= GERİ EMILIM
- RF/RADIOFREQUENCY[İng.] değil/yerine/= RADYOFREKANS
- RFE/RECURSIVE FEATURE ELEMINATION[İng.] değil/yerine/= YINELEMELİ ÖZNİTELİK ELEME
- RFID/RADIOFREQUENCY IDENTIFICATION[İng.] değil/yerine/= RADYO FREKANSLA TANIMLAMA
- RGB ile/ve/değil/yerine/||/<>/> CMYK
- RH/RH FACTOR[İng.] değil/yerine/= RH ETMENİ
- RHS/REMOTE HEALTH SERVICE[İng.] değil/yerine/= UZAKTAN SAĞLIK HİZMETİ
- RHYTHM :/yerine RİTİM
- RIA/RADIOIMMUNASSAY ANALYSIS[İng.] değil/yerine/= RADYOIMMÜN ÇÖZÜMLEME
- RİÂYET değil/yerine/= GÜTME, GÖZETME | UYMAK, SAYGI, SAYMA | AĞIRLAMA
( GÜTME, GÖZETME | UYMAK, SAYGI, SAYMA | AĞIRLAMA )
- RİCA EDERİM değil/yerine/= DİLERİM
- RİCA ETMEK değil/yerine/= KOLUNMAK
- RİCA değil/yerine/= KOLMA
- RICE :/yerine PİRİNÇ
- RICH :/yerine ZENGİN
- RID :/yerine KURTULMAK
- RİDÂ'[Ar.] değil/yerine/= ÖRTÜ | HIRKA
( Belden yukarı örtülen örtü. dervişlerin kullandığı, omuzlarına attığı örtü. | Hırka. )
- RIDE :/yerine BİNMEK, SÜRMEK
- RIFLE :/yerine TÜFEK
- RIGHT :/yerine DOĞRU, SAĞ
- RIGOR MORTIS[İng.] değil/yerine/= ÖLÜM KATILIĞI
- RIGOR[İng.] değil/yerine/= KATILIK
- RİJİDİTE/RIGIDITY[İng.] değil/yerine/= KATILIK | KAS SERTLİĞİ | KATI KİŞİLİK
- RİJİT/RIGID[İng.] değil/yerine/= SERT
- RİM[İng.] değil/yerine/= KENAR
- RÎME, ÂJÎH/PÎH[Fars.] değil/yerine/= ÇAPAK
- RIND/REVERSIBLE ISCHEMIC NEUROLOGIC DEFICIT REVERSIBIL[İng.] değil/yerine/= İSKEMIK NÖROLOJİK DEFİSIT, GERİ DÖNÜŞÜMLÜ NÖROLOJİK İSKEMIK OLAY
- RING :/yerine YÜZÜK, HALKA
- RİNOPLASTİ ile/değil/yerine/||/<>/< SEPTOPLASTİ
( Estetik bir görünüm kazanmak için yapılan burun ameliyatı. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Burun yapısında oluşan yapısal bozukluklardan dolayı oluşan sorunları ortadan kaldırmak için yapılan ameliyat. )
- RIS/RADIOLOGY INFORMATION SYSTEM[İng.] değil/yerine/= RADYOLOJİ BİLGİ DÜZENİ
- RISE :/yerine YÜKSELMEK
- RİSK ALMAK ile/değil/yerine/>< ÖNLEM ALMAK
- RISK :/yerine RİSK
- RİSK ile/ve/değil/yerine/<>/>< RIZK
- RİTİM ENSTRÜMAN değil/yerine/= VURMALI ÇALGILAR
- RİTİM TUTMAK değil/yerine/= VURUŞ TUTMAK
- RİTİM[Fr. < Yun.]/RHYTHM[İng.] değil/yerine/= DİZEM / TARTIM | DÜMTEK, VURUŞ
- RITMİK/RHYTHMIC[İng.] değil/yerine/= DİZEMLİ
- RİTÜEL ve TÖRE[ÖRF] )
ile/ve/değil/yerine/<>/>
TÜZE(HUKUK)
( Köyde. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/> Kentte. )
( [ Bilinçaltı. VE Bilinç dışı. ] İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/> Bilinç. )
( Bir kültürün, ortalama kamusal bilgisinin belleği. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/> ... )
- RİTÜEL/RITUAL[İng.] değil/yerine/= TÖRENSİ/AYİNLE İLGİLİ
- RİVÂYET TEFSİRİ ile/ve/değil/yerine/<> DİRÂYET TEFSİRİ
- RİVÂYET ile/ve/değil/yerine/+/>< DİRÂYET[YETENEK]
- RİVÂYET[Ar.] değil/yerine/= SÖYLENTİ
- RIVER :/yerine NEHİR
- RİYÂ değil/yerine/= İKİYÜZLÜLÜK
- RİYÂKÂR değil/yerine/= İKİYÜZLÜ
- RİYA(KÂR) değil/yerine/= İKİYÜZLÜLÜK/(İKİYÜZLÜ)
- RİYÂSET ile/ve/değil/yerine RİYÂET
- RL/REINFORCEMENT LEARNING[İng.] değil/yerine/= PEKİŞTİRMELİ ÖĞRENME
- RNA/RIBONUCLEIC ACID[İng.] değil/yerine/= RİBONÜKLEİK ASIT
- RNN/RECURRENT NEURAL NETWORK[İng.] değil/yerine/= YINELEYEN SİNİR AĞI
- ROAD :/yerine YOL
- ROCK :/yerine KAYA, SALLANMAK
- RÖGAR["LOGAR" değil] değil/yerine/= BACA[Fars. < BÂCE]
( Kanalizasyona inmek ve tıkanıklığı gidermek üzere yapılmış özel baca. | Dumanı ocaktan çekip havaya vermeye yarayan yol. | Su yolu, lağım, maden ocağı vb. yer altı yapılarının hava deliği. | Çatı penceresi. )
- RÖLAKSAN/RELAXANT[İng.] değil/yerine/= GEVŞETICİ
- RÖLAKSASYON/RELAXATION[İng.] değil/yerine/= GEVŞEME
- RÖLAPS/RELAPSE[İng.] değil/yerine/= DEPREŞME
- RÖLATİF/RELATIVE[İng.] değil/yerine/= GÖRECELİ
- İZÂFİ[Ar.]/RÖLATİF[İng.] değil/yerine/= GÖRELİ
- ROLE :/yerine ROL
- ROLL :/yerine YUVARLANMAK, RULO
- RÖLYEF[Fr.] değil/yerine/= KABARTMA
- ROM/READ-ONLY MEMORY[İng.] değil/yerine/= SALT OKUNUR BELLEK
- ROMANTIC :/yerine ROMANTİK
- ROMANTİK değil/yerine/= ROMANSI
- ROMATİZMA değil/yerine/= KURUYEL/ÇENGİ YELİ
- RÖMORK değil/yerine/= ÇEKİLEK
- ROOF :/yerine ÇATI
- ROOM :/yerine ODA
- ROOT :/yerine KÖK
- ROPE :/yerine İP
- RÖPRODÜKSİYON[Fr.] değil/yerine/= ÇOĞALTMA
( Aslını bozmadan yapılan taklit. | Bir sanat yapıtının kopyası ya da taklidi. )
- ROSE :/yerine GÜL
- RÖTAR[Fr./İng. < RETARD] değil/yerine/= SARKMA/GECİKME
- ROTASYON/ROTATION[İng.] değil/yerine/= DÖNME
- ROTASYON[Fr./İng. < ROTATION] değil/yerine/= DÖNGÜ/DÜZENLİ DEĞİŞİM
- ROTATUVAR/ROTATORY[İng.] değil/yerine/= DÖNER
- ROTOR değil/yerine/= DÖNEÇ
- ROTOR[İng.] değil/yerine/= DÖNEÇ
( Dalgalı akımlı elektrik motor ya da dinamolarında devinimli bölüme verilen ad. )
- RÖTUŞ[Fr.]["RÜTUŞ" değil!] değil/yerine/= DÜZELTME/DEĞİŞTİRME
( Fotoğrafları basmadan önce cam üzerinde düzeltme işi. | Düzeltme amacıyla yapılan değiştirme. )
- ROUGH :/yerine KABA, PÜRÜZLÜ
- ROUGHLY :/yerine YAKLAŞIK OLARAK
- ROUND :/yerine YUVARLAK, TUR
- ROUTE :/yerine ROTA
- ROUTINE :/yerine RUTİN
- RÖVANŞ[Fr.] değil/yerine/= İKİNCİ OYUN/KARŞILAŞMA
- ROW :/yerine SIRA, KÜREK ÇEKMEK
- ROZET[Fr.] değil/yerine/= İĞNE
( Yakaya vs. takılmak için çeşitli biçimlerde yapılan, bir kuruluşun simgesi sayılacak ufak kâğıt ya da metal nesne. | Musluğun, gizli döşenmiş boruya vidalandığı yerine çirkin görünüşünü kapatmak amacıyla kullanılan nikel ya da krom kaplanmış çember biçimli sac parça. )
- RP/RX/RA/TAKE[İng.] değil/yerine/= REÇETE ALINIZ
- RPM/REMOTE PATIENT MONİTORING[İng.] değil/yerine/= UZAKTAN SAYRI İZLEME
- RPM/REVOLUTIONS PER MINUTE[İng.] değil/yerine/= DAKİKA DEVİR SAYISI
- RT/RADYOTERAPİ RADIOTHERAPY[İng.] değil/yerine/= IŞIN SAĞALTIMI
- RTU/REMOTE TERMINAL UNITS[İng.] değil/yerine/= UZAK TERMINAL BİRİMLERİ
- RUAM[Ar.] değil/yerine/= SAKAĞI
( En çok atlarda görülen, insana da bulaşan, ölümcül bir hayvan sayrılığı. )
- RUB :/yerine OVALAMAK
- RUBA[İt.] değil/yerine/= GİYSİ
- RUBOR[İng.] değil/yerine/= KIZARIKLIK
- RUBU[Ar.] değil/yerine/= DÖRTTE BİR
- RÜCÛ ETMEK değil/yerine/= DÖNMEK/TERSİNMEK
- RÜCÛ HAKKI değil/yerine/= DÖNÜŞ ÜLEVİ
- RÜCU değil/yerine/= KAYITIM
- RÜCÛ[Ar.] değil/yerine/= KAYITIM
( Bir olayın kendi nedenleri üzerindeki tepkisi. )
- RÜCÛA KEFÂLET değil/yerine/= DÖNÜŞE YÜKÜMLÜK
- RÜCÛA KEFİL değil/yerine/= DÖNÜŞE YÜKÜMCÜ
- RUDİMENTER/RUDIMENTARY[İng.] değil/yerine/= ARTIK | GELİŞMEMIŞ, GÜDÜK
- RUH/RÜZGÂR ile/yerine/değil NEFS
( RUH/GEIST: Bütünlüğün ilkesi. | Görünmeyenin, etkisi üzerinden bilinmesi. )
- RUHBAN/RAHBAN ile/değil/yerine RUHANÎ
( Egemenlik için uğraşırlar. İLE/DEĞİL/YERİNE Hizmete yöneliklerdir. )
- RUHBAN/LIK ile/ve/değil/yerine RUHÂNÎ/LİK
- RUHSAL/LIK" değil/yerine ANLAM/LI/LIK
- RUHSAT[Ar.] değil/yerine/= YETKİLİK
- RUJ[Fr.] değil/yerine/= DUDAK BOYASI
- RULE :/yerine KURAL, YÖNETMEK
- RULMAN/ROULEMENT[İng.] değil/yerine/= YUVARLANMA
- RUMINASYON/RUMINATION[İng.] değil/yerine/= GEVİŞ GETİRME | DÜŞÜNÜP DURMA
- RUN :/yerine KOŞMAK
- RUNNING :/yerine KOŞU, ÇALIŞMAK
- RÜPTÜR/RUPTURE[İng.] değil/yerine/= YIRTILMA
- RURAL :/yerine KIRSAL
- RUŞEYM/SÜVEYDÂ[Ar.]/ALBUMEN[Fr.] değil/yerine/= BESİÖRÜ/OĞULCUK
( Tohumun içindeki dölütü çevreleyen ve gelişinceye kadar beslenmesini sağlayan doku. )
- RUSH :/yerine ACELE ETMEK
- RUSSIAN :/yerine RUS
- RÜŞT değil/yerine/= ERGİNLİK
- RUSTAİ[Fars.] değil/yerine/= KÖYLÜ
- RÜSTİK[Fr. < Lat.] değil/yerine/= KÖY EVİ
( Köy evi ya da köy görünüşü veren. )
- RÜSUP değil/yerine/= ÇÖKEL/ÇÖKELTİ/TOPUT/TORTU
- RÜSUP[Ar.] değil/yerine/= TORTU/TOPUT/SÜZÜNTÜ/ÇÖKELTİ
- RÜŞVET[Ar.] değil/yerine/= ORUNÇ/URUNÇ, ETTİREÇ
- RUTİN[Fr./İng. < ROUTINE] değil/yerine/= SÜRENEK/SIRADAN/ALIŞILAGELMİŞ/ALIŞILAGELEN
- RUTUBET[Ar.]/NEM[Fars.] değil/yerine/= KALIKBUĞ/SUBUĞ/Çİ[dvnlgttrk]
- RÜYA GÖRDÜM yerine RÜYA GÖSTERİLDİ
- RÜYA değil/yerine/= DÜŞ
- RÜYÂ değil/yerine/= DÜŞ
- RÜYALARI:
BİLENE SORMAK ile/değil/yerine YAZMAK
- RÜYET değil/yerine/= GÖRÜLÜM
- RÜZGÂR ile/değil/yerine/>< YAĞMUR
( "Kapitalisttir". [Zayıf olanı yıkar.] İLE/DEĞİL/YERİNE/>< "Komünisttir". [Herkese eşit yağar.] )
- RÜZGÂR[Fars. :Çağ.] değil/yerine/= YEL
- RUZNAME[Fars.] değil/yerine/= GÜNLÜK/GÜNCE
( Günlük olayların yazıldığı defter. | Gündem. | Olayların zaman sırasına göre yazılmış bulunduğu defter. )
- RVAD/RIGHT VENTRICULAR ASSIST DEVICE[İng.] değil/yerine/= SAĞ KARINCIK DESTEK AYGITI, SAĞ VENTRİKÜL DESTEK AYGITI
- s. op. s.[Lat. < SO OPUS SIT] değil/yerine/= GEREKTİĞİNDE, GEREK GÖRÜLÜRSE
- s.a.[Lat. < SECUNDUM ARTEM] değil/yerine/= SANATIN GEREKTİRDİĞİ BİÇİMDE, SANATINIZA GÖRE
- SAADET/BAHTİYARLIK değil/yerine/= MUTLULUK/KIVANÇ
- SAAT değil/yerine/= ÖYEN/ÖYLÜK/ÖYBİL/SAYAÇ
- SAAT değil/yerine/= UÇUR, ATLAK
- SABAH(/KALKINCA) HAZIRLA(N)MAK ile/yerine AKŞAMDAN(/ÖNCEDEN) HAZIRLA(N)MAK
( Eğer hazırlanmakta başarısız olursanız, başarısız olmaya hazırsınız demektir. )
( TO GET READY IN THE MORNING vs. TO GET READY IN THE LAST EVENING
TO GET READY IN THE LAST EVENING instead of TO GET READY IN THE MORNING )
- SABAH değil/yerine/= ERTEN
- SABAH/SABAHLEYİN/SABAH VAKTİ/HOROZ VAKTİ değil/yerine/= ERTEN/ERTENLEYİN/ERTEN ÇERLİĞİ/ÖTEÇ ÇERLİĞİ
- SABÎ[Ar.] değil/yerine/= ÇOCUK
( HENÜZ MEMEDEN KESİLMEMİŞ ERKEK ÇOCUK | ÜÇ YAŞINI TAMAMLAMAYAN ERKEK ÇOCUK )
- SABİM/HEALTH INFORMATION COMMUNICATION CENTER[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK BİLGİ İLETİŞİM MERKEZİ
- SABIR DİLEMEK ile/ve/<>/değil/yerine ÂFİYET DİLEMEK
- SABIR ile/ve/<>/değil/yerine ÂFİYET
- SABIR ile/ve/değil/yerine BELÂ GELMEDEN ÖNCEKİ SABIR
- SABİT/CONSTANT değil/yerine/= DURGAN/DURAĞAN
- SABİT ile/ve/<>/değil/yerine BELİRLİ
- SABİT ile/ve/değil/yerine/||/<> SÂDIK
( [not] CONSTANT/FIXED vs./and/but/||/<> TRUE/TRUTHFUL
TRUE/TRUTHFUL instead of CONSTANT/FIXED )
- SABİT ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SADIK
- SABİT[Ar.] değil/yerine/= TANITLI
- SABRETMEK ile/değil/yerine UZAKLAŞMAK
- SABRI OLMAYAN ile/ve/değil/yerine/>/<>/>< RÂZI OLAN
( İntizar eden. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/>/<>/>< Zevk eden. )
- SAÇ EKİMİNDE:
FUT ile/değil/yerine/> FUE
- SAÇ:
JÖLELİ ile/ve/değil/yerine ISLAK
- SAÇILIM ile/değil/yerine/>< AÇILIM
- SAÇLARIN BEYAZLAMASI:
YASTAN ile/değil/yerine YAŞTAN
- SAÇMA ile/ve/değil/yerine YETERSİZ/LİK
- SAÇMA"LIK ile/ve/<>/değil/yerine ANLAŞILAMAZLIK
- SAÇMALIK" ile/ve/değil/yerine/<> ÇELİŞKİ
- SAÇMA(LIK)LAR / SAFSATALAR ile/değil/yerine FaRkLaR
( Sözcükler: "SEN ..." / "SEN DE ..." ile başlatılan/saldırılan "tanımlar".
* Tanım/açıklama: Tartışmada, öteki kişinin söz ve hareketlerini, kendi görüşünü savunmada kanıt olarak kullanma. | "Bir savın doğruluğunun, savı geliştiren kişinin, kişiliği ile ilgisi olduğu" "savı". | Bir kişinin önerileri yerine, önerinin reddedilmesini sağlamak üzere, kişiye sövülerek yapılan saldırı.
Örnek: - "Senin müdür hakkında söylediklerini duydum. Nankör adam! Sen müdürün o kadar ekmeğini yedin!"
- "...yı şu yaptıysa doğrudur/yanlıştır."
- "...yı savunuyorsa ahlâksızın tekiymiş."
Lat./İng.: ARGUMENTUM AD HOMINEM
* Tanım/açıklama: Tepkisel indirgemecilik.
Örnek:
- ... sorununun bu hâle gelmesinin toplumsal, ekonomik, politik bir sürü nedeni var.
- "Terör örgütünü mü savunuyorsun bana?!..."
İng.: STRAW MAN
Sözcük: "ONA BAKARSAN ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Ortak özellik gösteren iki önermenin birbiriyle aynı olması ya da birbirine çok benzemesi gerektiği" "savı". ZAYIF BENZETME
Örnek: "Osmanlı İmparatorluğu da tıpkı Roma İmparatorluğu gibi parçalanmıştır."
İng.: WEAK ANALOGY
Sözcük: "HERKES ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Çoğunluğun benimsediğinin doğru olduğu" "savı".
Örnek: " 'Herkes' ona oy verdiğine göre yaptıkları da doğrudur."
Lat.: ARGUMENTUM AD POPULUM
Sözcük: "DEMEK Kİ ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Zaman içinde, önce gerçekleşen bir olgunun, onu izleyen başka bir olgunun nedeni olması gerektiği" "savı".
Örnek: "Güneş tutulmasından sonra deprem oldu. Demek ki depremin nedeni güneş tutulmasıdır."
Lat.: POST HOC ERGO PROPTER HOC
Sözcükler: "DEMEK Kİ ..." / "SONUÇTA ..." / "TEMELDE ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Tersi kanıtlanamayanın doğru olduğu" "savı".
Örnek: "UFO'ların dünyayı ziyaret etmediği yolunda hiçbir kanıt yoktur. Demek ki ediyorlar."
Lat.: ARGUMENTUM AD IGNORANTIAM
Sözcükler: "DEMEK Kİ ..." / "ZATEN ..." ile başlayan "tanımlar".
* Tanım/açıklama: "Bağlantı, ilişki ya da ortak özelliklerin, mutlaka neden-sonuç ilişkisi içinde olduğu" "savı".
Örnek: "Genç kızlar, çok çikolata yiyor. Genç kızlarda sivilce çok görülüyor. Demek ki, sivilcenin nedeni çikolatadır."
Lat.: CUM HOC ERGO PROPTER HOC
* Tanım/açıklama: "Geleneksel olanın doğru olduğu" "savı".
Örnek 1: "...'yı öldürmemiz gerekiyor. Çünkü töre böyle."
Örnek 2: "Bunca yıldır böyle yapılıyor. Demek ki doğrudur."
Lat.: ARGUMENTUM AD TRADITIO / ANTIQUITATEM
* Tanım/açıklama: "Bir tartışmanın taraflarından birinin sessiz kalmasının, sessiz kalan tarafın tartışılan konuda bilgisi olmadığını, haksız olduğunu ya da yanıldığını kabullenmesi anlamına geldiği" "savı".
Örnek: "Sükût, ikrardan gelir! Türk atasözü."
Örnek:
- Sanık, sorguda susma hakkını kullanmıştır!
- "Suçsuzsa neden sussun ki?! Kalkıp açık açık, 'Ben suçsuzum!' derdi suçlu olmasaydı!"
Lat.: ARGUMENTUM EX SILENTIO
Sözcükler: "DEMEK Kİ ..." / "BELKİ DE ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Sorunun ardında yatan varsayımların doğru olduğu" "savı". YÜKLÜ SORU
Örnek:
- Uyuşturucu kullanmaktan ne zaman vazgeçtin?
- Vazgeçmedim!
- Demek ki hâlâ kullanıyorsun?!...
- Hayır, hiç kullanmadım!
- "Ama vazgeçmediğini itiraf ettin!"
İng.: LOADED QUESTION
Sözcükler: "TEMELDE ..." / "HİÇ" / "HEP" ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: Döngüsel nedensellik. Kendi kendini "kanıtlayan" önerme.
Örnek: "O, tembeldir. Çünkü çalışmayı hiç sevmez."
Örnek: "Yalancı değilim. O nedenle, tüm söylediklerim doğrudur."
Örnek: "Sudan hafif maddeler yüzerler. Çünkü batmazlar."
Lat.: PETITIO PRINCIPII
İng.: BEGGING THE QUESTION
Sözcükler: "NASILSA ..." ile başlayan "tanımlar".
* Tanım/açıklama: "Ünlülerin/güçlülerin/zenginlerin söylediklerinin doğru ya da yoksulların söylediklerinin yanlış olduğu" "savı".
Örnek 1: "... bunu söylüyorsa doğrudur."
Örnek 2: "O beş parasızın teki! Söylediklerine kim inanır!?..."
Lat.: ARGUMENTUM AD CRUMENAM
* Tanım/açıklama: "Yoksulların söylediklerinin doğru ya da zenginlerin söylediklerinin yanlış olduğu" "savı".
Örnek: "Adamın beş parası yok ki çapkınlık yapabilsin!"
Örnek: "Adamın milyonları var. Güya eşini hiç aldatmamış!"
Lat.: ARGUMENTUM AD LAZARUM
* Tanım/açıklama: "Acınacak durumda olmanın ya da çaresizliğin, söylenilen ya da yapılanların yanlışlığına ağır bastığı" "savı".
Örnek: "Adam ayakta duramayacak denli yaşlı ve hasta. Bence geçmişte yaptıklarından sorumlu tutulmasına artık gerek kalmamalı."
Lat.: ARGUMENTUM AD MISERICORIDIAM
Sözcükler: "İLLE DE" / "TEMELDE ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Yalnızca iki seçeneğin var olduğu savı." YANLIŞ İKİLEM.
Örnek: "Ya çözümün bir parçasısındır ya da sorunun!"
İng.: BIFURCATION
Sözcükler: "ELİMDE DEĞİL ..." / "NE BİLEYİM ..." sözlerinin eklendiği "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Güç"/"zayıflık" kullanımı.
Örnek: "Ders kitaplarında yazılanlar doğrudur. Eğer yanlış dersem öğretmen beni sınıfta bırakır."
Lat.: ARGUMENTUM AD BACULUM
Az kullanılması gerekenleri ve kullanırken çok dikkat edilecekleri bil de KONUŞ!!! )
( http://www.nku.edu/~garns/165/ppt3_2.html
http://courses.washington.edu/spcmu/334/fallacies.html )
( Safsata Türleri )
( [not] FALLACY vs./but DiFfeReNCeS
DiFfeReNCeS instead of FALLACY )
( KIYÂS-I BÂTIL ile/değil/yerine FURKAN )
( SAFSATA ile/değil FURKAN )
- SACRED :/yerine KUTSAL
- SAÇ/SAKAL/KIYAFET DÜZELTMEK yerine HUY DÜZELTMEK
- ŞÂD[Fars.] değil/yerine/= NEŞELİ, SEVİNÇLİ
- SAD :/yerine ÜZGÜN
- SADAKA DAĞITMAK ile/ve/||/değil/yerine/< HAKSIZLIKLARI ORTADAN KALDIRMAK
- SADAKA değil/yerine/= ELÇIKI
- SADÂKAT ile/değil/yerine/>< DEĞİM/LİYÂKAT
( [İşinin ehli ...] Olmayanın "dayandığı". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Olanın güvendiği. )
- SADÂKAT ile/değil/yerine SAF BAKIŞ
- SÂDE[Fars.]/SÂF[Ar.] değil/yerine/= ARI/YALIN
- SADE ile/ve/değil/yerine/||/<> SADECE
- SADECE KENDİ DENEYİMİNİ "YEĞLEMEK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< ÖTEKİNE (DE) İNANMAK
( Bazıları, gökyüzünde 300 trilyon yıldız olduğunu söylerseniz inanır/kabul eder ama "Şu masa, boyalı!" derseniz gidip önce bir eller.
Sen söylersin, dinlemez; doktor söyler, anında yapar.
"Köleleştirirsin", aldırmaz; "köle" dersin, "kaldırmaz". )
- SADECE ..., SADECE ..., SADECE ... (DEĞİL) değil/yerine/= TEK BİR ŞEY (DEĞİL)
- SADECE ile/ve/değil/yerine ÖNCELİKLE
( [not] ONLY vs./and/but BEFORE ALL
ALWAYS/FOREVER instead of ONLY )
- SADED[Ar.] değil/yerine/= ASIL
( Asıl konu. | Yakınlık, civar. | Düşünce, niyet, kasıt; girişim/teşebbüs. )
- SADEDE GELMEK değil/yerine/= KONUYA DÖNMEK
- ŞAFAK[Ar. < ŞEFAK] değil/yerine/= TAN
( Güneş doğmadan az önce beliren aydınlık. )
- SAFE :/yerine GÜVENLİ
- SAFETY :/yerine GÜVENLİK
- SAFHA[Ar.]/MERHALE[Ar. < RİHLET]/FAZ[Fr. < Yun.] değil/yerine/= EVRE/AŞAMA
( Bir olayda, birbiri ardınca görülen ve/ya da beliren, gelişen değişik durumların her biri. | Menzil, konak, aşama. | İki menzil, konak arası. | Bir günlük yol. )
- SAFHA ile/değil/yerine AŞAMA
- SAFİR değil/yerine/= GÖKÇETAŞ
- SAFİR değil/yerine GÖKYAKUT
( Mavi renkli, değerli bir korindon türü. )
- SAFLAŞMA ile/ve/değil/yerine/<> YALINLAŞMA
- SAFLIK" ile/ve/değil/yerine/||/<> TESLİMİYET
- SAĞ SALİM değil/yerine/= SAĞ SAĞLAM/SAĞ ESEN/ESENLİKLE
- SAĞALTIM/PSİKOTERAPİ ile/değil/yerine SOHBET
( Çağrışımsal. İLE/DEĞİL/YERİNE Sanatsal. )
- SAĞDAN, SOLA DOĞRU ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< SAĞDAN, KALBE DOĞRU
- SAGİTAL EKSEN/SAGITTAL AXIS[İng.] değil/yerine/= ÖN-ARKA EKSEN
- SAĞLIK ENFORMASYON SİSTEMLERİ/HEALTHCARE INFORMATION SYSTEMS[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK BİLİŞİM DÜZENİ (BİLİM DALI)
- SAĞLIKLI/SAĞLIKSIZ ... değil/yerine ORANTILI/ORANTISIZ ...
- ŞAH MAT değil/yerine/= HAN DÜŞER
- SAH/SAK SUBARAKNOİT HEMORAJİ/SUBARACHNOID HEMORRHAGE[İng.] değil/yerine/= SUBARAKNOİT KANAMA
- ŞAH değil/yerine/></< AH
( Mazlumun "AH"ı; indirir, "ŞAH"ı. )
- SAH[Ar.] ile/değil/yerine İMLEÇ
( Bir şeyin doğru olduğunu belirtmek için yapılan im. )
- ŞAHAB/ŞİHÂB[Ar.]/METEOR(İT) değil/yerine/= GÖKTAŞI
( Havayuvarı içinde oluşan sıcaklık değişmeleri, yel, yıldırım, yağmur, dolu gibi olaylara verilen ad. | Akanyıldız. )
- SAHAN[Ar.] değil/yerine/= TENCERE
- ŞAHANE değil/yerine/= ÇOK GÜZEL, EŞSİZ, GÖRKEMLİ
- SAHANLIK değil/yerine/= DÜZLÜK/DÜZALAN
- ŞAHAP[Ar. < ŞİHÂB] değil/yerine/= AĞMA/AKAN YILDIZ
- SAHÂVET[Ar.] değil/yerine/= EL AÇIKLIĞI
( CÖMERTLİK, EL AÇIKLIĞI )
- ŞAHESER[Ar.] değil/yerine/= BAŞYAPIT
- SAHİBİ OLMAK ile/değil/yerine PARÇASI OLMAK
- SAHİBİYİM ile/yerine (BU/ŞU/BURASI) BANA AİT
- SAHİFE[Ar.] değil/yerine/= YAPRAK
- SAHİH[Ar.]["SAİH" değil!] değil/yerine/= DOĞRU
- SAHİL[Ar.] değil/yerine/= KIYI/YAKA/YALI
- SAHIN/SAHN[Ar.] değil/yerine/= NAMAZ KILMA YERİ
- SAHİP/MÂLİK[Ar.] değil/yerine/= İYE
- SAHİP OLMAK ile AİT OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİRLİKTE VE BÜTÜN OLMAK
- SAHİP OLMAK ile/yerine KURUCU(SU) OLMAK
( OWNER vs. FOUNDER
FOUNDER instead of OWNER )
- SAHİP OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< LÂYIK OLMAK
- SAHİP OLMAK ile/ve/değil/yerine/ya da/||/<> OLMAK
( Erich Fromm'un, "Sahip Olmak ya da Olmak" adlı kitabını da okumanızı salık veririz. )
- SAHİP OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> SAHİP ÇIKMAK
- SAHİP OLMAK ile/değil/yerine ŞAHİT OLMAK
- SAHİP değil/yerine/= İYE
- SAHİPLENME ile/değil/yerine/< AİDİYET
( Kentte. İLE/DEĞİL/YERİNE/< Köyde, doğada. )
- SAHİPLENMEK ile/yerine SAHİP ÇIKMAK
( TO POSSESS vs. TO CLAIM
TO CLAIM instead of TO POSSESS )
- SAHİPLENMEK ile/değil/yerine SEVMEK/SEVGİ
( Sevgi özgür bırakıcıdır, olmalıdır! Sahiplenmeden! )
( [not] TO CLAIM vs./but TO LOVE / THE LOVE
TO LOVE / THE LOVE instead of TO CLAIM )
- ŞAHIS[Ar.] değil/yerine/= KİŞİ/BİREY
- ŞÂHİT/ŞÂHİD[Ar.]["ŞAİT" değil!] değil/yerine/= TANIK
- SAHNE ALMAK değil/yerine SAHNEYE ÇIKMAK
itibarı ile 16.892 başlık/FaRk ile birlikte,
16.892 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(52/69)