Bugün[17 Ekim 2025]
itibarı ile 16.892 başlık/FaRk ile birlikte,
16.892 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(35/69)


- KOMPRADOR[Fr. < COMPRADOR] değil/yerine/= İŞBİRLİKÇİ


- KOMPRES/COMPRESS[İng.] değil/yerine/= BASKIT


- KOMPRESÖR/COMPRESSOR[İng.] değil/yerine/= SIKIŞTIRICI


- KOMPRESYON/COMPRESSION[İng.] değil/yerine/= BASI


- KOMPRIMEV COMPRIME[İng.] değil/yerine/= HAP


- KOMPÜLSİF/COMPULSIVE[İng.] değil/yerine/= ZORLANTILI


- KOMPÜLSİYON/COMPULSION[İng.] değil/yerine/= ZORLANTI


- KOMÜNİKAN/COMMUNICANT[İng.] değil/yerine/= BAĞLANTILI


- KOMÜNİKASYON/COMMUNICATION[İng.] değil/yerine/= İLETİŞİM


- KOMÜNİKASYON değil/yerine/= İLETİŞİM


- KÖMÜR değil/yerine/>< ÖMÜR

( Kömür gibi bir hiç uğruna, yüzlerce güzelim kömür gözlümüzün, gözlerinin pırıltılarını ve gölgelerini kalbimizde yaşatmaya devam edeceğiz!

Bir şeylerin ihtirası yüzünden, ölmeden önce ölemeyip işçilerin ölmesine göz yumabilenler içinse, ne desek az, ne desek çok olacağından ve onların da sonlarının, gölgeleriyle ortada olduğunu anımsamamız, belki bir nebze daha teselli olabilir ümidiyle...

:( ((((

" 'Küçük' bireylerin, gölgeleri büyüdükçe, güneş, batıyor demektir."

)


- KOMUT ile/değil/yerine SORGU


- KOMÜTATÖR[Fr. < COMMUTATEUR] değil/yerine/= ÇEVİRGEÇ/ANAHTAR


- KON(N)EKTÖR[Fr. < CONNECTEUR] değil/yerine/= BAĞLAYICI

( Demir yollarında fren kumanda kollarını dingilin üzerine bağlayan ve iki ucunda da kumanda kolunun girmesine uygun deliği bulunan parça ya da düzen. )


- KONAKLAMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BARINMA


- KONDANSASYON/CONDENSATION[İng.] değil/yerine/= YOĞUNLAŞMA


- KONDANSATÖR[Fr.] değil/yerine/= YOĞUNLAÇ

( İçinde, akımsız elektrik yükü biriktirilen aygıt. )


- KONDANSATÖR/MEKSEFE değil/yerine/= YOĞUNLAÇ


- KONDANSÖR değil/yerine/= YOĞUŞTURUCU


- KONDISYON/CONDİTION[İng.] değil/yerine/= DURUM | KOŞUL


- KONDİSYON[Fr./ing. < CONDITION]/ŞART[Ar.] değil/yerine/= KOŞUL


- KONDISYONEL/CONDİTIONAL[İng.] değil/yerine/= KOŞULLU


- KONDÜKTÖR değil/yerine/= KILAVUZ


- KONDÜVİT/CONDUİT[İng.] değil/yerine/= YAPAY-BİYOLOJİK YOL


- KONFERANS[Fr./İng. < CONFERENCE] değil/yerine/= KONUŞMA/KONUŞTAY


- KONFİGÜRASYON/CONFİGURATION[İng.] değil/yerine/= BİÇİM | DİZİLENİM


- KONFİRMASYON/CONFİRMATION[İng.] değil/yerine/= DOĞRULAMA


- KONFLİKT/CONFLICT[İng.] değil/yerine/= ÇATIŞMA


- KONFOBÜLASYON/CONFABULATION[İng.] değil/yerine/= MASALLAMA


- KONFOR[İng. < COMFORT] değil/yerine/= GÖNENCE


- KONFRONTASYON/CONFRONTATION[İng.] değil/yerine/= YÜZLES¸TİRME


- KONFÜZYON/CONFUSION[İng.] değil/yerine/= BİLİNÇ BULANIKLIĞI


- KONGLOMERA[Fr. < CONGLOMERAT] değil/yerine/= YIĞIŞIM


- KONGRE[Fr. < CONGRES] değil/yerine/= KURULTAY


- KONGRÜENS değil/yerine/= EŞLEŞİM


- KONİK/CONIC değil/yerine/= SÜĞÜRÜ


- KONİZASYON/CONIZATION[İng.] değil/yerine/= KONİK KESİM


- KONJENITAL/CONGENITAL[İng.] değil/yerine/= DOĞUŞTAN


- KONJESTİF/CONGESTIVE[İng.] değil/yerine/= GÖLLENDİRICİ


- KONJESTİYON/CONGESTION[İng.] değil/yerine/= GÖLLENME


- KONJONKTİVİTE değil/yerine/= GÖZ YANGISI


- KONJONKTÜR değil/yerine/= TOPLU DURUM/GEÇERLİ DURUM


- KONKASÖR değil/yerine/= TAŞKIRAN


- KONKOMITAN/CONCOMITANT[İng.] değil/yerine/= EŞLİK EDEN


- KONKORDAN/CONCORDANT[İng.] değil/yerine/= UYUMLU


- KONKORDANS/CONCORDANCE[İng.] değil/yerine/= UYUMLULUK


- KONKUR[Fr. < CONCOURS] değil/yerine/= YARIŞMA


- KONKÜZYON/CONCUSSION[İng.] değil/yerine/= SARSINTI


- KONNEKSİYON/CONNECTION[İng.] değil/yerine/= BAĞLANTI


- KONNEKTİF DOKU/CONNECTIVE TISSUE[İng.] değil/yerine/= BAĞ DOKUSU


- KONNEKTÖR/CONNECTOR[İng.] değil/yerine/= BAĞLAYICI, BAĞLANTI (DONANIM)


- KONSANTRASYON/CONCENTRATION[İng.] değil/yerine/= GÖZEÇLENME/YOĞUNLAŞMA/DERİŞİM


- KONSANTRATÖR/CONCENTRATOR[İng.] değil/yerine/= YOĞUNLAŞTIRICI


- KONSANTRE/CONCENTRATED[İng.] değil/yerine/= YOĞUNLAŞMIŞ | DERİŞİK


- KONSANTRİK/CONCENTRIC[İng.] değil/yerine/= EŞMERKEZLİ


- KONSENSÜS/CONSENSUS[İng.] değil/yerine/= UZLAŞMA, | OYDAŞMA


- KONSENSUS[KONSENSÜS değil!] değil/yerine/= UZLAŞIM


- KONSENT/CONSENT[İng.] değil/yerine/= ONAM


- KONSEPT/CONCEPT[İng.] değil/yerine/= KAVRAM


- KONSEPT[İng. < CONCEPT] değil/yerine/= KAVRAM


- KONSER SALONU değil/yerine/= DİNLETEY


- KONSER[İng. < CONCERT] değil/yerine/= DİNLETİ


- KONSERSİYUM değil/yerine/= YARDIM YÜRÜTÜM BİRLİĞİ


- KONSERVATİF TEDAVİ/CONSERVATIVE THERAPY[İng.] değil/yerine/= MUHAFAZAKÂR SAĞALTIM


- MUHAFAZAKÂR[Ar.]/KONSERVATİF/CONSERVATIVE[İng./Fr.] değil/yerine/= | TUTUCU


- KONSERVATUVAR değil/yerine/= KORUNTAY


- KONSERVE KAPAĞININ AÇILMASINDA KAPAĞI:
KENDİNE DOĞRU ÇEKMEK değil/yerine İLERİ DOĞRU İTMEK

( Çok dikkat etmek gerek. Hiç farkında olmadan elinizi kesebilirsiniz! )


- HEYET[Ar.]/COUNCIL[İng.]/KONSEY[Fr. < CONSEIL] değil/yerine/= KURUL


- KONSOL[Fr. < CONSOLE] değil/yerine/= DOLAP

( Duvar kenarına yerleştirilen, üstüne ayna ve başka süs eşyası konulan, çekmeceli, dolaplı mobilya. | Yalnız bir yanındaki dayanak tarafından taşınan, öteki bölümleri boşlukta olan yatay yapı ögesi. )


- KONSOLIDASYON/CONSOLIDATION[İng.] değil/yerine/= PEKİŞME | KATILAŞMA | BÜTÜNLEŞTİRME


- KONSOLİDASYON[İng. < CONSOLIDATION] değil/yerine/= SAĞLAMLAŞTIRMA | BÜTÜNLEŞME

( Borçlanmaların uzun süreli(vadeli) borç durumuna getirilmesi. )


- KONSOLİDE[Fr. < CONSOLIDE] değil/yerine/= VADESİ UZATILAN BORÇ


- KONSOLİDE değil/yerine/= DESTEKLİ


- KONSORSİYUM[Fr. < CONSORTIUM] değil/yerine/= KURULUŞLAR/ŞİRKETLER BİRLİĞİ


- KONSTANT/CONSTANT[İng.] değil/yerine/= SABİTE


- KONSTİTÜSYONEL/CONSTİTUTIONAL[İng.] değil/yerine/= YAPISAL, BÜNYESEL


- KONSTRİKSİYON/CONSTRICTION[İng.] değil/yerine/= BÜZÜLME


- KONSTRİKTİF/CONSTRICTIVE[İng.] değil/yerine/= KISITLAYICI, DARALTICI


- KONSTRİKTÖR/CONSTRICTOR[İng.] değil/yerine/= DARALTAN


- KONSTRÜKTİVİZM[Fr. < CONSTRUCTIVISME] değil/yerine/= KURMACILIK

( Resim ve heykelde, yapıtı, geometrik öğeleri ile kurmayı temel alan anlayış. )


- KONSÜLTAN/CONSULTANT[İng.] değil/yerine/= DANIŞMAN


- KONSÜLTASYON/CONSULTATION[İng.] değil/yerine/= DANIŞIM


- KONSÜLTASYON[Fr./İng. < CONSULTATION]/KONSULTO[İt. < CONSULTO] değil/yerine/= DANIŞIM/DANIŞMA


- KONSÜLTASYON değil/yerine/= TANI GÖRÜŞÜMÜ


- KONTAMINASYON/CONTAMINATION[İng.] değil/yerine/= BULAŞMA


- KONTAMINE/CONTAMINATED[İng.] değil/yerine/= BULAŞMIŞ


- KONTEKS/T değil/yerine/= BAĞLAM


- KONTENJAN[Fr. < CONTINGENT] değil/yerine/= AYRILAN YER

( Bir yükümlülük ya da yararlanma işinde, o işin kapsamına girenlerin oluşturduğu belirli sayıdaki topluluk. | Bir kuruluşun ya da bir kimsenin seçip almakta yararlanabileceği sayı miktarı. | Bir malın, alım satım ya da dağıtım işinde, ilgililerin her birine düşen pay oranı. )


- KONTEYNER değil/yerine/= TAŞIMALIK


- KONTİNÜ/CONTİNUOUS[İng.] değil/yerine/= SÜREKLİ | KESİNTISİZ


- KONTÖR yerine SAYAÇ


- KONTRAKSİYON/CONTRACTION[İng.] değil/yerine/= KASILMA


- KONTRAKTIL/CONTRACTILE[İng.] değil/yerine/= KASILABİLİR


- KONTRAKTILITE/CONTRACTILITY[İng.] değil/yerine/= KASILABİLİRLİK


- KONTRAKTÜR/CONTRACTURE[İng.] değil/yerine/= BÜZÜLÜ KALIM


- KONTRALATERAL/CONTRALATERAL[İng.] değil/yerine/= KARŞI YAN


- KONTRAST/CONTRAST[İng.] değil/yerine/= KARŞIT


- KONTRAST MADDE/CONTRAST MEDIA[İng.] değil/yerine/= GÖRÜNTÜVERİR NESNE


- KONTRAST/ZIDDİYET değil/yerine/= KARŞITLIK


- KONTRAT[Fr. < CONTRAT] değil/yerine/= SÖZLEŞME


- KONTRENDİKASYON/CONTRAINDICATION[İng.] değil/yerine/= KULLANIM SAKINCASI


- KONTRENDİKE/CONTRAINDICATED[İng.] değil/yerine/= KULLANIM SAKINCALI


- KONTROL ETMEK/TEFTİŞ ETMEK değil/yerine/= DENETİM/DENETLEMEK


- KONTROL LİSTESİ/CHECKLIST CHECKLIST değil/yerine/= DENETLEME DİZİNİ


- KONTROLÖR/MURÂKIP değil/yerine/= DENETÇİ


- KONTROLÖR[Fr. < CONTROLEUR] değil/yerine/= DENETÇİ


- KONTROLÜ SONDA YAPMAK ile/yerine KONTROLÜ BAŞTA VE SÜREKLİ YAPMAK

( TO CONTROL AT THE END vs. TO CONTROL AT THE BEGINNING AND CONTINUOUSLY
TO CONTROL AT THE BEGINNING AND CONTINUOUSLY instead of TO CONTROL AT THE END )


- KONTRPULSASYON/COUNTERPULSATION[İng.] değil/yerine/= KARŞI VURUM


- KONTRTRANSFERANS/COUNTERTRANSFERENCE[İng.] değil/yerine/= KARS¸I AKTARIM


- KONTUR/CONTOUR[İng.] değil/yerine/= SINIR (ORGAN, TÜMÖR, VB.)


- KONTÜZYON/CONTUSION[İng.] değil/yerine/= FİZİKSEL ÖRSELENME


- KONU/KAVRAM/DURUM:
TARTIŞILABİLİR ile/ve/değil/yerine/< TARTIŞILMAYA DEĞER


- KONULMUŞ ile/ve/değil/yerine ÇIKARIMSAL


- KONUŞABİLECEĞİN BİRİ ile/ve/>/değil/yerine SUSUŞABİLECEĞİN BİRİ


- KONUŞMADA/ANLATIMDA:
(KİŞİYİ) "KESMEK"/"DÜZELTMEK" değil/yerine (KİŞİNİN) SÖZÜNÜ "KESMEK"/"DÜZELTMEK"


- KONUŞMA/DA:
"YORGUNLUK" ile/değil/yerine GELİŞİM/DÖNÜŞÜM


- KONUŞMAK İÇİN SIRA BEKLEMEK değil/yerine DİNLEMEK


- KONUŞMAK İÇİN SIRA/ZAMAN BEKLEMEK değil/yerine/>< ÖTEKİNİ DİNLEMEK


- KONUŞMAK/YAZMAK ile/ve/yerine/değil/hem de YAPMAK/UYGULAMAK

( Bir kişinin bir şey yapıyor ya da yapmıyor gibi görünmesi çoğu zaman yanıltıcıdır. )

( [not] TO TALK/WRITE vs./and/but/also TO DO(/MAKE)/TO APPLY
TO DO(/MAKE)/TO APPLY instead of TO TALK/WRITE
What a man appears to do, or not to do, is often deceptive. )


- KONUŞMAK ile/ve/değil/yerine AKTARMAK

( [not] TO TALK vs./and TO TRANSMIT
TO TRANSMIT instead of TO TALK )


- KONUŞMAK ile/ve/<>/değil/yerine BİR ŞEYİ KONUŞMAK


- KONUŞMAK ile/ve/yerine DEMLEN(DİR)MEK


- KONUŞMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/&gt;&lt;/< DİNLEMEK

( Konuşmak iki kişi/yi gerektirir.
1. Doğru/yu konuşan.
2. Doğru/yu dinleyen. )

( Konuşanı konuşturan, dinleyenin ihlâsıdır. )

( "Vermek". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>

( "Almak". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>


- KONUŞMAK ile/değil/yerine GEREKTİĞİ KADAR KONUŞMAK

( Düşünmeden konuşmanın cezası, sonradan düşünmeye mahkûm olmaktır. )

( Lisanen konuşmak, halen anlaşmak! )

( Konuşmama gereksinimi/n kadar, konuşma gereksinimini anımsayarak KONUŞ!!!
Konuşma gereksinimi/n kadar, konuşmama gereksinimini anımsayarak KONUŞ!!!
Konuşmama gereği kadar, konuşma gereğini anımsayarak KONUŞ!!!
Konuşma gereği kadar, konuşmama gereğini anımsayarak KONUŞ!!! )

( [not] TO TALK vs./but TO TALK IN NECESSITY
TO TALK IN NECESSITY instead of TO TALK )


- KONUŞMAK ile/yerine GEREKTİĞİ KADAR KONUŞMAK

( İTNAP: Sözü boş yere uzatmak. )

( TO TALK vs. TO TALK IN NECESSITY
TO TALK IN NECESSITY instead of TO TALK )


- KONUŞMAK ile/ve/değil/yerine KANITLAMAK

( [not] TO TALK vs./and TO PROVE
TO PROVE instead of TO TALK )


- KONUŞMAK ile/ve/değil/yerine/<> SUSMAK

( Sessizlikle Bilgelik, Davranışlarla Krallık. )

( Konuşmak gereksinim olabilir fakat susmak sanattır. )

( Kişiye/insana, konuşmayı öğrenebilmesi için iki yıl, dilini tutmasını öğrenebilmesi için altmış yıl gereklidir. )

( Yarışılamaz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<> Yarışılabilir. )

( Yaşam, konuşanların birbiriyle dalaşı, susanların ise barışıyladır. )

( Dışarıdakileri(nesneleri/kişileri/olayları/olguları/durumları) değiştirmek/geliştirmek istiyorsan... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<> İçeriyi/içerdekileri/yaşamını(zihnindekileri) yani kendini değiştirmek/geliştirmek istiyorsan... )

( Konuşan, susabilenin hizmetkârıdır. )

( Wisdom by silence, royalty by behaviours. )

( [not] TO TALK vs./and/but/<> TO BE SILENT
TO BE SILENT instead of TO TALK )

( ... ile/ve/değil/yerine/<> HÖSMEK )


- KONUŞMALARDA/OTURUMLARDA:
GİRİZGÂH (YAPMAK) ile/değil/yerine/||/<> GİRİŞ (YAPMAK)


- Konuşmamak yerine KONUŞ!!!


- KONUŞMAMAK ile/değil/yerine YERİNDE/KARARINCA/UYGUN KONUŞMAK

( [not] NO TALKING vs./but TO TALK IN RIGHT PLACE/APPROPRIATE/REASONABLE
TO TALK IN RIGHT PLACE/APPROPRIATE/REASONABLE instead of NO TALKING )


- KONUŞMAMAK değil/yerine YERİNDE/KARARINCA/UYGUN KONUŞMAK


- KONUŞMAMAK ile/değil/yerine YERİNDE/KARARINCA/UYGUN KONUŞMAK

( Bir insan ne kadar çok gürültü yaparsa, sözleri de o kadar çok sessizdir. )

( [not] NO TALKING vs. TO TALK IN RIGHT PLACE/APPROPRIATE/REASONABLE
TO TALK IN RIGHT PLACE/APPROPRIATE/REASONABLE instead of NO TALKING )


- KONUŞMA(MA)NIN:
"ANLAMSIZLIĞI" ile/ve/değil/yerine/<> "GEREKSİZLİĞİ"

( Konuşmak, kişinin, her koşul ve zamanda, en öncelikli yeti ve eylememidir. Dolayısıyla, kendi isteksiz ya da kopuk olduğumuz durumlar için "konuşmanın gereği yok" biçiminde düşünülmemeli ve konuşulmamalıdır. Anlamsızlığı, isabetsizliği, yersizliği/zamansızlığı olabilir fakat "gereksizliği" diye bir durum söz konusu olmadığı gibi bu ["niyetteki/kasıttaki"] söz de söylenemez/söylenmemelidir. )


- KONUŞMAMAYI, KONUŞMAYA YEĞLEYEN (OLMAK) ile/ve/değil/yerine KONUŞMAYI, KONUŞMAMAYA YEĞLEYEN (OLMAK)

( Konuşmak (bile) (belki) birçok/bazı konuları/sorunları halletmeye yetmeyebilir fakat konuşmayarak hiçbir çözüm bulunmaz! )

( [not] PREFER NOT TO TALK INSTEAD OF TO TALK vs./and/but PREFER TO TALK INSTEAD OF NOT TO TALK
PREFER TO TALK INSTEAD OF NOT TO TALK instead of PREFER NOT TO TALK INSTEAD OF TO TALK )


- KONUŞMAYAN/KONUŞAMAYAN ile/değil/yerine SUSAN/SUSABİLEN

( Bilgisiz/cahil, bazı/birçok şey(ler)i bilmeyen/algılayamayan/anlayamayan/kavrayamayan. İLE/DEĞİL/YERİNE Bilen, farkındalıklı. )


- KONUŞMAYAN/KONUŞAMAYAN ile/değil/yerine SUSAN/SUSABİLEN

( Bilgisiz/cahil, bazı/birçok şey(ler)i bilmeyen/algılayamayan/anlayamayan/kavrayamayan. İLE/DEĞİL/YERİNE Bilen, farkındalıklı. )


- KONUŞTUĞUMUZU:
SAN(M)IYORUM ile/değil/yerine ANIMS(AM)IYORUM


- KONUŞTURAN/KONUŞULAN REKLÂM ile/ve/<>/değil/yerine SATTIRAN REKLÂM


- KONUŞUNCA/KONUŞTUKÇA ile/ve/değil/yerine/||/<>/</>< SUSUNCA/SUSTUKÇA/SUSABİLDİKÇE

( Köle/yiz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/


- KONVALESANS/CONVALESCENCE[İng.] değil/yerine/= TOPARLANMA


- KONVANSİYON[Fr./İng. < CONVENTION] değil/yerine/= ANTLAŞMA

( Antlaşma. | Bir anayasa yapmak ya da bir anayasayı değiştirmek için toplanan olağanüstü geçici meclis. )


- KONVANSİYONEL[İng. < CONVENTIONAL | Fr. < CONVENTIONNEL] değil/yerine/= GELENEKSEL | ALIŞILMIŞ


- KONVEKSİYON/CONVECTION[İng.] değil/yerine/= ISI YAYIMI/ISIYAYIM

( Devinen nesnelerle belirli nicelikte ısının taşınması olayı, iletim. )


- KONVEKTÖR değil/yerine/= ISIYAYAR

( Bir akışkanda, ısıyı her tarafa eşit olarak yaymaya yarayan aygıt. )


- KONVERJANS/CONVERGENCE[İng.] değil/yerine/= TOPLANMA, | YAKINSAMA


- RÖLE[Fr. < RELAIS]/KONVERTİSÖR[Fr. < CONVERTISSEUR] değil/yerine/= DEĞİŞTİRGEÇ

( Bir cismin ya da bir gücün biçimini değiştirmeye yarayan aygıt. )


- KONVOY[Fr. < CONVOI] ile/ve/değil/yerine/= KAFİLE[Ar. çoğ. KAVÂFİL]["ka" uzun okunur]

( Aynı yere giden taşıt ya da yolcu topluluğu. | Savaş gemilerince korunan yük gemileri taşıt dizisi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/= Birlikte yolculuk eden topluluk, zümre, fırka. | Takım takım, sıra sıra gönderilen şeylerin her parçası. | Sıra ile gönderilen şeylerin her bir bölüğü. )


- KONVÜLZİYON/CONVULSION[İng.] değil/yerine/= HAVALE


- KOOPERASYON/COOPERATION[İng.] değil/yerine/= İŞBİRLİĞİ


- KOOPERATİFÇİLİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SOSYAL KOOPERATİFÇİLİK

( )


- KOOPERE/COOPERATED[İng.] değil/yerine/= İLETİŞİM KURULABİLEN, İŞBİRLİĞİ YAPABİLEN


- KOORDİNASYON/COORDİNATION[İng.] değil/yerine/= EŞGÜDÜM


- KOORDİNASYON[İng./Fr. COORDINATION] değil/yerine/= DÜZENLEME/EŞGÜDÜM


- KOORDİNATÖR/COORDİNATOR[İng.] değil/yerine/= EŞGÜDER, EŞGÜDÜMCÜ


- KOORDİNE ETMEK değil/yerine/= EŞGÜDÜMLEMEK


- KOORDİNE değil/yerine/= EŞGÜDÜMLÜ


- KOORDİNE[Fr. < COORDINNE] değil/yerine/= EŞGÜDÜMLÜ


- KOPARILMIŞI YEMEK ile/ve/değil/yerine AĞAÇTAN KOPARARAK YEMEK


- KOPİ PEYST[İng. < COPY PASTE] değil/yerine/= KOPYALA YAPIŞTIR


- KOPMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KIRILMA


- KOPMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< UZAKLAŞMAK


- KOPUK ile/ve/değil/yerine/||/<> İLGİSİZ


- KOPYA[İng. < COPY]/NÜSHA[Ar.] değil/yerine/= EŞLEM


- KOPYA değil/yerine EŞLEM


- KOPYA değil/yerine/= EŞLEME


- KORELASYON[Fr. < CORRELATION] değil/yerine/= BAĞINTI

( Bir nesneyi başka bir nesne ile uyarlı kılan bağ. | Organizmanın değişik yapı, özellik ve olaylarında görülen karşılıklı ilgi, bağlılık. | İki ayrı veri grubu arasında bulunan ilişki derecesinin ölçümü, deneştirme. | İki ya da daha fazla değişken arasındaki bağıntı. | Görelilik. | İki ya da daha çok nitelik arasında matematik işlemleri yardımı ile kurulan bağlılık ya da eşitlik. )


- KORELE/CORRELATED[İng.] değil/yerine/= BAĞINTILI


- KORİDOR[İng./Fr. < CORRIDOR] değil/yerine/= ARALIK/GEÇENEK


- KORİDOR değil/yerine GEÇENEK


- KORİST değil/yerine/= KÜMEKÇİ


- KORKAĞIN "KILICI" ile/değil/yerine/>< CESURUN BAKIŞI


- KORKAK/LAR ile/ve/değil/yerine KAÇAN/LAR


- KORKAK/LIK ile/ve/değil/yerine AKIL/LI/LIK

( Bir şeyin, haklı olduğunu bildiğin halde, o şeyden yana çıkmazsan, korkaksın demektir. )


- KORKAN ile/değil/yerine/>< GÜVENEN

( "Sahiplenir". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sahip çıkar. )


- KORKARAK SÖYLEMEK değil/yerine İDDİALI SÖYLEMİŞ OLMAYAYIM


- KORKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< ÇEKİNMEK

( [not] FEAR vs./and/but/||/<>/>/< AVOID
AVOID instead of FEAR )


- KORKMAK ile/değil/yerine ONUN SEVİYESİNE İNMEMEK/DÜŞMEMEK


- KORKMAK değil/yerine/>< YÜRÜMEK

( Yürümeyi gerektiren nedenler, korkmaya neden olanlardan daha fazladır. )


- KORKU/KORKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SAYGI/SAYMAK

( Korkuyu yenmek, bilgeliğin başlangıcıdır. )

( Tanrı'yı düşünmeden önce, kendinizi kabul etmek zorundasınız. )

( Before you think God, you must accept yourself. )

( FEAR vs./and RESPECT
RESPECT instead of FEAR )


- KORKU ve ÜZÜNTÜ değil/yerine/>< BİREŞİM(TEVHİD)

( Gelecekle ilgili. VE Geçmişle ilgili. DEĞİL/YERİNE/>< Şimdide. )


- KORKU ||/ve/yerine/|| CEHALET ||/ve/yerine/|| BİLGİ ||/ve/yerine/|| CESÂRET

( Korku, bilgisizlikten de, çok bilgiden de olur. )

( CESARET: Köprüyü geçmeyi göze alabilmek. )


- KORKU ile/yerine CİDDİYE ALMAK


- KORKU ile/ve/değil/yerine DİKKAT


- KORKU ile/ve/değil/yerine KORUMA

( [not] FEAR vs./and/but PROTECTION
PROTECTION instead of FEAR )


- KORKU ile/ve/değil/yerine OLGU

( [not] FEAR vs./and/but FACT
FACT instead of FEAR )


- KORKU ile/değil/yerine SEVGİ

( Bir kez, her şeyin içten geldiğini, içinde yaşadığınız dünyanın size değil, sizin tarafınızdan projekte edildiğini idrak ettiğinizde, korkularınız sona erer. )

( Bazen, bazı korkular da sevgiye dönüşebilmektedir. [STOCKHOLM SENDROMU] )

( Korkutamazsın beni, seviyorum seni! )

( Once you realise that all comes from within, that the world in which you live has not been projected onto you but by you, your fear comes to an end. )

( [not] FEAR vs./but LOVE
LOVE instead of FEAR )


- KORKU değil/yerine/>< ŞÜKRAN


- KORKU ile/ve/değil/yerine TARİH BİLİNCİ

( Ulusların uygarlık seviyesini, tarih incelemelerindeki çaba ve becerilerine göre belirlemek olanaklıdır. )


- KORKU ile/ve/değil/yerine TEDBİR

( [not] FEAR vs./and/but PRECAUTION
PRECAUTION instead of FEAR )


- KORKU ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< ÜMİT

( Mahkum eder. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>< Özgür bırakır. )


- KORKULACAK OLAN:
BİZİMLE AYNI DÜŞÜNCEDE OLMAYANLAR ile/değil/yerine AYNI DÜŞÜNCEDE OLMAYIP BUNU SÖYLEME CESÂRETİNDE OLMAYANLAR


- KORKUNÇ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İLGİNÇ


- ... KORKUSU ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ... COŞKUSU


- KORKUSUZ/LUK ile/değil/yerine CESÂRET

( Cesaret, korkusuz olmak demek değildir. Cesaret, korkuyla dolu olmana karşın, kontrolü, korkunun eline vermemektir. )


- KORKUTMA ile/ve/değil/yerine UYARMA


- KORKUTUCU ile/ve/değil/yerine CAYDIRICI


- KORKUYA DAYALI "SAYGI" ile/değil/yerine SAYGI


- KORNA/ZİL değil/yerine FREN / BEKLEMEK!

( Motorlu araç sürücülerinin, özellikle sokak aralarında ve tüm yollarda, yayalara/bisikletlilere/motosikletlilere korna çalmasının; bisikletlilerin de yayalara, özellikle de yayaların arasındayken zil çalmasının bir anlamı/farkı olmadığını/olmayacağını sürekli anımsaması gerekmektedir.

Herhangi bir araç kullananların, yayalara ve büyük araçların, kendinden daha küçük araca öncelik verme zorunluluğunu anlaması/anımsaması gerekmektedir. )


- KORNA değil/yerine IŞIK/SELEKTÖR/SİNYAL

( Yayalara korna çalınmaz! [araç sahipleri, rahat/sıcak arabalarının içinde, fren ve gaz ayaklarının altında, her türlü olanağa sahip olarak beklemeyi bilmeli/uygulamalılardır!] )

( İster bisiklet/motosiklet olsun, ister herhangi bir araç olsun, sokak aralarında ve kişilere hiçbir zaman ve koşulda korna çalınmaz!!! [özellikle görme engellilere ve yaşlılara!] )

( Kırmızı ışıkta ya da en ufak bir duraksamada çalınan kornaların gereksizliğini anlamış ve sürekli anımsıyor olmamız gerekir! [Çalınan kornanın da hiçbir şeyi değiştirmeyeceği, hızlandırmayacağını da!] )

( Kornalar otoyollarda, hızın ve gürültünün yüksek olduğu yerlerde, araçlar arasında kullanılmak üzere bir olanaktır. Ki otoyolda dahi, ışık/sinyal/selektör varken korna çalmak gereksiz/işlevsiz/anlamsızdır! )


- KORNEA[Lat.] değil/yerine/= SAYDAM TABAKA


- KORNER[İng. < CORNER] değil/yerine/= KÖŞE | KÖŞE ATIŞI


- KORO değil/yerine/= KÜMEK


- KORONAL/CORONAL[İng.] değil/yerine/= YANAY-DİKEY


- KORONAL DÜZLEM/CORONAL PLANE[İng.] değil/yerine/= YANAY DÜZLEM


- KOROZİV/CORROSIVE[İng.] değil/yerine/= KİMYASAL AŞINDIRICI


- KOROZYON/CORROSION[İng.] değil/yerine/= KİMYASAL AŞINMA


- KORPOREL/CORPOREAL[İng.] değil/yerine/= GÖVDESEL


- KORPUS/BODY, CORPUS[İng.] değil/yerine/= GÖVDE | CİSİM


- KORPÜSKÜL/CORPUSCLE[İng.] değil/yerine/= CİSİMCİK


- KORSAN ile/yerine ORJİNAL


- KORSE değil/yerine/= SARGAÇ


- KORT[İng. < COURT]/SAHA[Ar.] değil/yerine/= ALAN

( Tenis oynanılan alan. | Adliye Sarayı. )


- KORTE[İt. < CORTE]/FLÖRT[Fr./İng. < FLIRT] değil/yerine/= ÂŞIKTAŞLIK

( Kadınla erkek arasındaki duygusal ilişki. | Birbirine duygusal ilgi duyan kadın ve erkek. | Siyasal bir parti, yabancı bir ülke vb.ne tam olarak bağlanmadan yaklaşma. )


- KORTEJ[Fr. < CORTEGE]/MAİYET[Ar.] değil/yerine/= TÖREN ALAYI

( Bir devlet büyüğünün yanında bulunan kişiler. | Alay. )


- KORTEKS/CORTEX[İng.] değil/yerine/= DIŞ KATMAN


- KÖRÜ KÖRÜNE TAKLİT ile/yerine MUHABBETLE TAKLİT


- KORUMA/SAKLAMA(MUHAFAZA) ile/değil/yerine HAYAL


- KÖRV[İng. < CURVE] değil/yerine/= EĞRİ


- KÖŞE ile/ve/değil/yerine/>< GEZİ


- KOŞMAK ile/ve/<>/değil/yerine SEĞİRTMEK

( ... İLE/VE/<>/DEĞİL/YERİNE Hızlı adımlarla ya da sıçrayarak yakın bir yere doğru yürümek. )


- KÖSTEK değil/yerine/>< DESTEK


- KOSTİK[Fr. < CAUSTIQUE] değil/yerine/= DOKU YAKAN

( Hayvan ve bitki dokularını yakan, aşındıran. )


- KOŞUL ile/ve/değil/yerine/||/<>/> ÖNCELİK


- KOŞULLU ile/ve/yerine/değil İSTEKLİ

( [not] CONDITIONAL vs./and/but WILLING
WILLING instead of CONDITIONAL )


- KOŞULLULUK ile/değil/yerine KARŞILIKLILIK

( Yaparsa(n)/verirse(n) değil (o/sen) yaptıkça/verdikçe vermek/almak. )


- KOŞULSUZ/LUK ile/ve/değil/yerine/> HER KOŞULDA


- KOT değil/yerine KUMAŞ PANTOLON


- KOTER/CAUTER[İng.] değil/yerine/= DAĞLAÇ


- KOTERİZASYON/CAUTERIZATION[İng.] değil/yerine/= DAĞLAMA


- PAMBIK[Fars. < PANBUK]/KOTON[Fr./İng. < COTON] değil/yerine/= PAMUK/LU


- KOTRA[Fr. < COTRE] değil/yerine/= YELKENLİ

( Çoğunlukla bir direkli, randası olan, ince gövdeli yelkenli. | Irmak ve göl ağızlarında kurulan ve ince kazıklarla kamışlardan yapılma dalyan. )


- KÖTÜ BAKIŞ(NAZAR) ile/değil/yerine GÖZLEMLEYİCİ BAKIŞ

( Yiğidi mezara, deveyi kazana götürür. İLE/DEĞİL/YERİNE ... )


- KÖTÜ GÜN/DURUM/HAL DOSTU (OLMAK) ile/ve/yerine İYİ GÜN/DURUM/HAL DOSTU (OLMAK)

( Arkadaşlıkta ve evlilikte geçerli olabilir, olmalıdır. İLE/VE/YERİNE Sevgililikte geçerli olmalıdır. )


- KÖTÜ HABER ile/ve/değil/yerine/||/<>/> İYİ HABER

( Hiçbir şey, sonsuza kadar sürmez. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Hiçbir şey, sonsuza kadar sürmez. )


- KÖTÜ "HABER" ile/ve/değil/yerine/||/<> "İYİ HABER"

( (")Hâlâ yaşıyoruz("). İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Henüz ölmedik. )


- KÖTÜ NESNE - KÖTÜ KENDİLİK ile/ve/değil/yerine/>< İYİ NESNE - İYİ KENDİLİK


- KÖTÜ NİYET ("VAR") ile/değil/yerine/>< İYİ NİYET (YOK)


- KÖTÜ NİYETLE PLAN YAPIP "KAZANMAK" ile/değil/yerine/>< İYİ NİYETLE ÜMİT EDİP KAYBETMEK


- KÖTÜ ile/ve/değil/yerine/||/<> FARKLI

( [not] "BAD" but DIFFERENT )


- KÖTÜ ile/değil/yerine KULLANIŞSIZ


- KÖTÜ ile/ve/değil/yerine OLUMSUZ


- KÖTÜ ile/ve/değil/yerine/||/<> ZOR


- KÖTÜLEME ile/ve/değil/yerine TESPİT ETME


- KÖTÜLEMEK ile/değil/yerine NE OLDUĞUNU BELİRTMEK

( [not] "TO RUN DOWN" vs./but TO STATE
TO STATE instead of "TO RUN DOWN" )


- KAYGILAN/MAK / KORK/MAK:
KÖTÜLÜK EDENDEN VE ETTİĞİNDEN
ile/ve/değil/yerine/daha çok/||/<>/<
İYİLİK EDENDEN VE ETTİĞİNDEN


- KÖTÜLÜK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İYİ OLANIN YOKLUĞU


- [ne yazık ki]
"KÖTÜLÜK" değil/yerine/>< İYİLERİN ÇABASI

( Kötülüğün baskın gelmemesi için tek koşul, iyilerin, çaba göstermeleridir. )


- KÖTÜLÜKLERLE "YÜKSELMEK" değil/yerine/><
İYİLİKLERLE "KAYBETMEK"


- KÖTÜ/LÜK(TE) ile/ve/değil/yerine/>< İYİ/LİK(TE)

( Hesaplı/planlı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Hesapsız/plansız. )

( İyi, yapmak ve yaratmakla; kötü, tembellik ve işsizlikle görülür. )

( Mükemmel olmayanı mükemmel olan uğruna seve seve feda edin, o zaman iyi ve kötü tartışmaları artık hiç olmayacak. )

( Ortak iyiliği (bütünün hayrını) arzu ettiğinizde, tüm dünya sizinle birlikte arzu eder. )

( Yapmış olduğu kötülüğü daha sonra yaptığı iyilikle yenen kişi, ayın, ışığını örten bulutlardan kurtulduğu zamanki gibi, dünyaya ışık yayar. )

( Olgun kişi, iyiyi gözlemleyerek onun peşinden gider, kötüyü gözlemleyerek düzeltmeye çalışır. )

( En yüksek katta şereflendirilmenin anlamı, kişinin iyiliğe olan içten aşkının doğurduğu başarıdır. )

( Olayları iyi ve kötü diye ayırdığınız sürece, haklı olabilirsiniz. Gerçekte ise, yerine getirildiklerinde, iyi kötüye, kötü de iyiye dönüşür. )

( Kötüyü kötü görebilmeliyiz ki, iyiyi arayabilelim. )

( Her şeyi iyi görürsek, tuzağa düşeriz. )

( ARETE[Hellence]: İyilik. | Erdem, yetenek, yetkinlik, yararlılık. )

( İyi şeylerin olduğu/olabildiği/olabileceği kadar, kötü; kötü şeylerin olduğu kadar da, iyi şeylerin olduğu/olabildiği/olabileceği ve bu bağlamda da, iyi/kötü tanımının olmadığı/olamayacağı, ancak ve sadece bizim alt seviye yükleme(leri)mizle ya da indirgeme(leri)mizle söz konusu olduğunu anımsamakta yarar vardır. )

( İyi birini gördüğünüzde, onu taklit etmeye çalışın. Kötü birini gördüğünüzde, onun kusurlarını, kendinizde de arayın. )

( İyinin karşıtı, "kötü" değil ne yazık ki "düşünce/düşünme yok(sun)luğu"dur. )

( Azaltamıyorsak. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Artırabiliriz/artıralım! )

( Seçme. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Yeğleme. )

( [not] BAD/NESS vs./and/but/>< GOOD/NESS
GOOD/NESS instead of BAD/NESS )

( MAUVAIS avec/et/>< BON )

( SCHLECHT mit/und/>< GUT )

( MALUM cum/et/>< BONUM )

( MALO con/y/>< BUENO )

( CATTIVO con/e/>< BUONO )

( SEYYİ', RADİ' ile/ve/>< CEYYİD, HASEN )


- KÖTÜMSER/LİK >< İYİMSER/LİK ile/değil/yerine/>< GERÇEKÇİ/LİK

( [sadece] Tüneli "görür". >< Tünelin sonundaki ışığı "görür". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Tünelle birlikte, ışığı ve gelebilecek treni görür. )

( [sadece] Her fırsattaki "zorluğu" "görür". >< Her zorluktaki "fırsatı" "görür". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Her fırsatla birlikte kolay olmayabilecekleri birlikte değerlendirir. )

Bugün[17 Ekim 2025]
itibarı ile 16.892 başlık/FaRk ile birlikte,
16.892 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(35/69)