Bugün[17 Ekim 2025]
itibarı ile 16.892 başlık/FaRk ile birlikte,
16.892 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(33/69)


- KATEGORİK/HARFÎ/DOKTRİNEL AHLÂK ile/yerine GNOSTİK/İRFAN/TEVHİD AHLÂKI

( Dış dinamikleriyle hareket. İLE/YERİNE İç dinamikleriyle hareket. )


- KATEKSİS/CATHEXIS[İng.] değil/yerine/= DUYGUSAL YATIRIM


- KATETER/CATHETER[İng.] değil/yerine/= DALGI


- KATETERİZASYON/CATHETERIZATION[İng.] değil/yerine/= DALGILAMA


- ANAYASA:
KATI ile/ve/değil/yerine/<> ESNEK


- KAT'I MÜKAFTİ/PARABOL değil/yerine/= ...


- KATİL[Ar.] değil/yerine/= ÖLDÜRÜMCÜ/ÖLDÜREN


- KATILIM FONU ile/ve/değil/yerine/||/<> KATILIM HESABI

( Sermaye piyasası ürünlerinden olan portföyler.[Profesyoneller tarafından yönetilir.] İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Katılım bankalarının, fon toplamak için kullandığı tasarruf aracıdır. )


- KATILIM SAĞLAMAK ile/değil/yerine/||/<>/< KATILMAK


- KATİ/MUHAKKAK değil/yerine/= KESİN


- KÂTİP[Ar.]/SEKRETER[Fr.] değil/yerine/= YAZMAN/YÖNETİCİ YARDIMCISI


- KATİYEN/MUHAKKAK/MUTLAKA değil/yerine/= KESİNLİKLE/KESİN/KESİNKES


- KATİYET KESBETMEK değil/yerine/= KESİNLİK KAZANMAK/KESİNLEŞMEK


- KATİYET değil/yerine/= KESİNLİK


- KAT'Î/YET[Ar.] değil/yerine/= KESİN/LİK


- KATKI ile/ve/<>/değil/yerine/|| DEVAM ETTİRME


- KATLİAM[Ar. KATL+ÂMM] değil/yerine/= KIRIM


- KATLANDIĞIMIZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YAŞADIĞIMIZ/YAŞAYABİLECEKLERİMİZ

( Çoğunluk. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Azınlık. [bazı yeğlemelerimizle böyle sürmek/kalmak zorunda olmadan!] )


- KATLANMA/TAHAMMÜL[Ar.] ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DAYANÇ/DAYANCA/SABIR

( Katlanmak. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Direnmek. )

( Maddî olanlara. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Manevî olanlara. )

( PATIENCE vs./and/<> ENDURANCE )


- KATLANMAK değil/yerine DAYANÇ/SABIR


- KATLETMEK ile/değil/yerine/>< KATETMEK


- KATLETMEK değil/yerine/= ÖLDÜRMEK


- KATRE/KATRA[Ar. çoğ. KATER, KATARÂT] değil/yerine/= DAMLA

( Damla, damlayan şey. )


- KATYON[Fr. < CATION] değil/yerine/= ARTIN

( Bir çözeltinin elektrolizi sırasında katotta toplanan iyon. )


- KAUDA/CAUDA, TAIL[İng.] değil/yerine/= KUYRUK


- KAVAF[Ar. < HAFFÂF] ile/değil/yerine/>< ESNAF[çoğ. Ar. < SINIF]

( Ucuz, özenmeden ve bayağı cins ayakkabı, kemer, cüzdan yapan ya da satan esnaf. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Küçük sermaye ve zanaat sahibi. | [mecaz] Başlıca düşüncesi, mesleğinin tüm inceliklerinden yararlanıp bunları karşısındakinin zararına kullanarak ve meslekte kötü örnek oluşturarak çok para kazanan kişi. )


- KAVÂİD[Ar.] değil/yerine/= DİLBİLGİSİ


- KAVERN/CAVERN[İng.] değil/yerine/= KOVUK


- KAVERNÖZ/CAVERNOUS[İng.] değil/yerine/= KOVUKSU


- KAVGA ile/yerine TARTIŞMA

( Her kavganın temelinde, taraflardan birinin cahilliği yatar. )

( ARBEDE ile/yerine MÜNÂZARA )

( !FIGHT vs. ARGUE
ARGUE instead of !FIGHT )


- KAVGA ile/ve/değil/yerine TUTUM

( [not] !FIGHT vs./and/but ATTITUDE
ATTITUDE instead of !FIGHT )


- KAVGACI/LIK ile/değil/yerine/>< KARARLI/LIK


- KAVÎ değil/yerine/= GÜÇLÜ


- KAVİLEŞMEK[Ar. + Tr.] değil/yerine/= SAĞLAMLAŞMAK, PEKİŞMEK


- KAVİS[Ar.]/KURVATÜR/CURVATURE[İng.] değil/yerine EĞMEÇ/YAY

( Yay ya da buna benzer şeylerin biçimi. | Bir eğrinin sınırlı bir bölümü. )


- KAVITASYON/CAVITATION[İng.] değil/yerine/= OYMA


- KAVİTE/CAVITY[İng.] değil/yerine/= BOŞLUK


- KAVRAMLAR:
"TEŞBİH EDİLEN/LER" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TESBİH EDİLEN/LER

( Zihin ile bilinenler/bilinebilenler. İLE/VE/||/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Akıl ile bilinenler/bilinebilenler. )


- KAVRULMUŞ BADEM değil/yerine ÇİĞ BADEM


- KAVUM/CAVUM[İng.] değil/yerine/= OYUK, BOŞLUK


- KAVURMA / KIZARTMA değil/yerine/>< FIRINDA / BUĞULAMA / HAŞLAMA/KAYNATMA


- AŞK:
KAVUŞMADAN(VUSLATTAN) ÖNCE değil/yerine/<> KAVUŞMADAN(VUSLATTAN) SONRA


- KAYBETMEK ile/ve/değil/yerine/||/>< SEVMEK

( Bir anda. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/>< Zamanla. )


- KAYBETMEK[Ar. < GAYB] değil/yerine/= YİTİRMEK

( Bir kez ulaşıldığında artık yitirilmez. )

( ZİYÂ: Taşınmaz malı kaybetmek. | Işık, aydınlık. )

( Once arrived at, it cannot be lost. )


- KAYBETTİĞİNE ÜZÜLMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KAZANDIĞINA/KAZANABİLECEĞİNE SEVİNMEK


- KAYBOLMA ile/yerine/değil DÖNÜŞÜM

( [not] TO DISAPPEAR vs./but TRANSFORMATION
TRANSFORMATION instead of TO DISAPPEAR )


- KAYBOLMAK ile/ve/değil/yerine/<>/> KAPILMAK


- KAYBOLMAK değil/yerine/= YİTMEK


- KAYGI ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< ÇABA


- KAYGI ile/ve/değil/yerine DUYARLILIK


- KAYGI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< "KANI"


- KAYGI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖNYARGI


- KAYGI değil/yerine/>< SAYGI

( "Kaygı..." yazısı için burayı tıklayınız... )


- KAYGILANMAK ile/değil/yerine DÜŞÜNMEK


- KAYIP değil/yerine/= YİTİK


- KAYIPLA:
"BAŞA ÇIKAMAMAK" ile/değil/yerine/>< BAŞA ÇIKMAK


- KAYITSIZ/LIK/TAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ANLAYIŞ/TAN

( Bazen, bazıları için, bazı/çoğu durum, olay, tutum ve davranışlar, kayıtsızlıktan dolayı değil ("fazla") anlayıştan/irfandan ileri gelebilir. [Göründüğü gibi yorumlayabilmenin yanı sıra ve karşısında, aykırı/aşırı görmeyebiliriz de.] )


- KAYITSIZLIK değil/yerine/>< DERT EDİNME


- KAYITSIZLIK ile/ve/değil/yerine İLGİLENMEMEK

( BÎ-GÂNE: Kayıtsız, ilgisiz. )


- KAYKILMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> UZANMAK


- KAYLÛLE[Ar.]/SİESTA[İsp.]/RİPOSO[İt.]/İNEMURİ[Jap.] değil/yerine/= ÖĞLE ARASI/UYKUSU/DİNLENMESİ


- KAYNAĞA/KİTABA/SÖZE/SÖYLEYENE GÜVENMEK ile/ve/değil/yerine ANLAMA GÜVENMEK

( [not] TO TRUST TO SOURCE/BOOK/WORD vs./and/but TO TRUST TO MEANING
TO TRUST TO MEANING instead of TO TRUST TO SOURCE/BOOK/WORD )


- KAYNAK ile/ve/değil/yerine ARAÇ

( [not] SOURCE vs./and/but VEHICLE/TOOL
VEHICLE/TOOL instead of SOURCE )


- KAYNAKLARDAN YARARLANMAMAK ile/ve/değil/yerine/<> ADLARINA YER VERMEMEK


- KAYPAK/LIK ile/değil/yerine/>< SAMİMİ/YET


- KAZA değil/yerine/= İLÇE


- [bazen] [ya/hem]
"KAZANÇ"/"KÂR"
ile/ve/değil/yerine/bazen/hem de/ya da/||/<>
DENEYİM/ÖĞRENME/YARAR

( "Hep mi ben kazanacağım/"kazanmalıyım"?",
Sadece benim mi yolum sürekli açık olacak/"olmalı"?
[eksik/fazla/özensiz] Yapmasam da olmaz mı?
[eksik/fazla/özensiz] Söylemesem/konuşmasam da olmaz mı? )


- KAZANÇ/KÂR ile/değil/yerine YARAR/FAYDA

( Ne denli güzel ve kârlı olsa da, hiçbir şey sonsuza kadar sürmez. )

( Yaptığımız/söylediğimiz/yediğimiz. İLE/DEĞİL/YERİNE Yapmadığımız/söylemediğimiz/yemediğimiz. )

( RİBH/RIBH ile ... )

( PROFIT vs. BENEFIT )


- KAZANÇ'TA:
TİCARET ile/ve/yerine ÜRETİM


- KAZANIM ile/ve/değil/yerine/||/<>/> DONANIM

( "Kâr". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Yarar. )


- KAZANMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> KATILMAK


- KAZANMAK ile/ve/değil/yerine KAZANÇLI ÇIKMAK

( Hiçkimse, sürekli olarak ve herşeyi kazanamaz fakat görülmesi gerekeni görebilirse herşeyde ve sürekli kazançlı çıkabilir. )


- KAZANMAK" ile/değil/yerine/>< TARTIŞMAK

( "Kazanmak için başlanılmış" tartışma, kaybetmenin ilk adımıdır. )


- KAZANMAK ile/yerine YARIŞMAK

( TO WIN vs. TO COMPETE
TO COMPETE instead of TO WIN )


- KAZANMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YAŞAMAK


- KAZARA değil/yerine/= KAZAYLA/İSTEMEDEN


- KAZIK yerine ÇİVİ(ÇÖP)


- KAZIMAK ile/ve/değil/yerine SIYIRMAK


- KAZİYYE-İ MUHKEME/MUHKEM KAZİYE değil/yerine/= KESİN YARGI


- KB/BLOOD PRESSURE[İng.] değil/yerine/= KAN BASINCI


- KBB/EAR-NOSE-THROAT[İng.] değil/yerine/= KULAK BURUN BOĞAZ


- KBRN/CHEMICAL, BIOLOGICAL, RADIOACTIVE, NUCLEAR[İng.] değil/yerine/= KİMYASAL, BİYOLOJİK, RADYOAKTİF, NÜKLEER


- KBTA/CORONARY COMPUTED TOMOGRAPHYANGIOGRAHY[İng.] değil/yerine/= KORONER BİLGİSAYARLI KESITÇEKİM DAMAR GÖRÜNTÜLEMESİ, KORONER BİLGİSAYARLI TOMOGRAFİK ANJIOGRAFİ


- KBY/CHRONIC RENAL FAILURE | PERSONAL INFORMATION MANAGEMENT[İng.] değil/yerine/= KRONİK BÖBREK YETMEZLİĞİ | KİŞİSEL BİLGİ YÖNETİMİ


- KBYS/PERSONAL INFORMATION MANAGEMENT SYSTEM[İng.] değil/yerine/= KİŞİSEL BİLGİ YÖNETİMİ DÜZENİ


- KDS/DECİSION SUPPORT SYSTEM[İng.] değil/yerine/= KARAR DESTEK DÜZENİ


- KEBED değil/yerine/= DİK DURMAK | MEŞEKKÂT


- KEDİLERDE:
CEZA ile/değil/yerine ÖDÜL

( Kediler, cezaları algılayamazlar. İLE/DEĞİL/YERİNE Ödüllere tepki verebilirler. )


- KEEP :/yerine TUTMAK, SAKLAMAK


- KEFÂLET SENEDİ değil/yerine/= YÜKÜMLÜK BELGİTİ


- KEFÂLET/NÂME değil/yerine/= YÜKÜMLÜK/BELGE


- KEFÂRET/PENANCE değil/yerine/= SUÇ ÖRTER


- KEFİL[Ar.] değil/yerine/= YÜKÜMCÜ


- KEFİLE KEFALET/SECONDARY GUARANTEE değil/yerine/= YÜKÜMCÜYE YÜKÜMLÜK/İKİNCİL GÜVENCE


- KEHÂNET[AR.] ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< ALÂMET[AR.]


- KEHÂNET değil/yerine/= ÖNBİLİ


- KELÂM[Ar.] değil/yerine/= SÖZLEM


- KELÂMÂT-I DİNNİYE ile/ve/değil/yerine/<>/> KELÂMÂT-I FENNİYE


- KELÂM'IN:
İHMÂLİ değil/yerine/>< İMÂLİ

( Kelâmın imâli, ihmâlinden evlâdır. )

( Kelâmın imâli, mümkün olmaz ise ihmâl olunur. / Kelâm, imâl olunmazsa, ihmâl olunur. )


- KELİME HAZİNESİ[Ar.] değil/yerine/= SÖZ AĞIŞI/DAĞARCIĞI/VARLIĞI


- KELİME[Ar.] ile/yerine/= SÖZCÜK


- KEL/LİK ile/değil/yerine SAÇSIZ/LIK


- KEMER[Fars.] değil/yerine/= EĞME/TÜMSEKLİ


- KEMER değil/yerine/= KAYIŞ


- KEMER/SEMER değil/yerine/= ÇIKAÇ


- KEMOLİZ/CHEMOLYSIS[İng.] değil/yerine/= KİMYASAL AYRIŞIM


- KEMOPREVANTİF/CHEMOPREVENTIVE[İng.] değil/yerine/= İLAÇLA ÖNLER


- KEMOPROFİLAKSİ/CHEMOPROPHYLAXIS[İng.] değil/yerine/= İLAÇLA KORUMA


- KEMOTAKSİ/CHEMOTAXIS[İng.] değil/yerine/= KİMYASAL YÖNELIM


- KEMOTAKTİK/CHEMOTACTIC[İng.] değil/yerine/= KİMYASAL YÖNELIMLİ


- KEMOTERAPİ/CHEMOTHERAPY[İng.] değil/yerine/= İLAÇLA KANSER SAĞALTIMI | İLAÇLA SAĞALTIM


- KEMOTERAPİ değil/yerine/= KİMYASAL/KİMYEVÎ SAĞALTIM/TEDAVİ


- KEMOTERAPÖTİK/CHEMOTHERAPEUTIC[İng.] değil/yerine/= KANSER İLACI


- KEM-TER değil/yerine/= AŞAĞIDA BULUNAN, HAKÎR, İTİBARSIZ | EKSİK

( AŞAĞIDAN BULUNAN, HAKÎR, İTİBARSIZ | EKSİK )


- KENAR değil/yerine/= KIYI

( ŞÂTİ'[çoğ. ŞEVÂTÎ] )


- KENDİ DÜNYANDA YAŞAMAK ile/ve/değil/yerine KENDİ DÜNYANI YAŞAMAK

( Sizi tutsak etmiş olan, kendi hakkınızda beslediğiniz fikirdir. )

( Bizi içeri kilitlemiş olan kapı, aynı zamanda bizi dışarı bırakacak olan kapıdır. )

( Bazıları. [Çoğunlukta olsa da herkes değil.] İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Herkes. )

( The idea you have of yourself that keeps you in bondage.
The door that locks you in, is also the door that lets you out. )

( [not] TO LIVE THE PERSONAL LIFE vs./and/but TO LIVE IN THE PERSONAL LIFE
TO LIVE IN THE PERSONAL LIFE instead of TO LIVE THE PERSONAL LIFE )


- KENDİ HAKKIN ile/ve/değil/yerine/||/<> KİŞİ(İNSAN) HAKLARI


- KENDİ İÇİN KILMA ile/değil/yerine BELİRLEME


- KENDİ İŞİNİ YAPTIRMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İŞİNİ KOLAYLAŞTIRMAK


- KENDİ KENDİNE) HÜKÜM VERMEK değil/yerine İSTİŞÂRE


- KENDİ ...:
ZAVİYEM(/DEN BAKINCA) değil/yerine/= AÇIM(/DAN BAKINCA)


- KENDİLİK ile/ve/değil/yerine/||/<> TARİHSELLİK


- KENDİMİ AŞMAM GEREK DÜŞÜNCESİ
ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/<
HİZMETİNİ ARTIRMAK VE SÜRDÜRMEK


- "KENDİMİ TANIYORUM" YANILGISI değil/yerine KENDİNİ TANIMAK


- KENDİMİZİ:
DEV AYNASINDA GÖRMEK ile/değil/yerine/>< DEVÂ AYNASINDA GÖRMEK


- KENDİMİZİ:
"YÜCELTMEK" değil/yerine DÜZELTMEK


- KENDİMİZİ/ZİHNİMİZİ:
(")UYUŞTURMAK(") ile/değil/yerine/>< MEŞGUL ETMEK


- KENDİNDEN EMİN OLDUĞUN İÇİN İSTEMEK değil/yerine ALLAH'TAN EMİN OLARAK İSTEMEK

( [not] ASKING WITH SELF-CONFIDENCE but ASKING WITH TRUST IN ALLAH
ASKING WITH TRUST IN ALLAH instead of ASKING WITH SELF-CONFIDENCE )


- KENDİNDEN KAÇMAK ile/değil/yerine/||/<>/< KENDİNİ KOVALAMAK/TANIMAK


- KENDİNE BİRİNİ BULMA ARAYIŞI/ÇABASI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KENDİNİ BULMA ARAYIŞI/ÇABASI


- KENDİNE DÖNÜŞTÜRMEK ile/değil/yerine KENDİNİ DÖNÜŞTÜRMEK


- KENDİNE İYİ BAK! yerine KENDİNE İYİ BAKMAYA DEVAM ET![CHAT'TE:
K İ B D E]


- KENDİNE SAKLAMAK / KENDİNDE SAKLI TUTMAK ile/ve/değil/yerine İÇİNDE TUTMAK


- KENDİNE YET(E)MEMEK ile/ve/değil/yerine KABUĞUNA SIĞ(A)MAMAK


- KENDİNE YONTMAK değil/yerine KENDİNİ YONTMAK


- KENDİNİ ...:
"AKLAMAK" ile/değil/yerine/>< YOKLAMAK

( Kendini tanımayan, bilgisiz/cahil. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Kendini tanıyan, bilge. )


- KENDİNİ ANLATMAK ile/ve/değil/yerine (DİNLEYENE/ANLAMAK İSTEYENE) YARDIMCI OLMAK

( [not] TO EXPRESS THE SELF vs./and/but TO HELP [WHO REQUEST TO UNDERSTAND/LISTEN]
TO HELP [WHO REQUEST TO UNDERSTAND/LISTEN] instead of TO EXPRESS THE SELF )


- KENDİNİ AZIMSAMAK değil/yerine/>< KENDİNİ ANIMSAMAK


- KENDİNİ, BAŞKALARINDAN KORUMAK ile/ve/değil/yerine BAŞKALARINI, KENDİNDEN KORUMAK

( [not] TO PROTECT THE SELF FROM OTHERS vs./and/but TO PROTECT OTHERS FROM THE SELF
TO PROTECT OTHERS FROM THE SELF instead of TO PROTECT THE SELF FROM OTHERS )


- KENDİNİ BİLME BİLGİSİ ile/ve/değil/yerine HAKİKAT BİLGİSİ

( [not] KNOWING THE SELF vs./and/but WISDOM/KNOWLEDGE OF THE TRUTH
WISDOM/KNOWLEDGE OF THE TRUTH instead of KNOWING THE SELF )


- KENDİNİ/BİRİNİ "DEĞERLENDİRİRKEN":
SAHİP OLMADIKLARI(N) İLE ile/ve/değil/yerine/||/<> SAHİP OLDUKLARI/N İLE NELER YAPTIĞI(N)/YAPABİLDİĞİ(N)


- KENDİNİ HERKESTEN "ÜSTÜN GÖRMEK" ile/değil/yerine YALNIZLIĞINI KABUL ETMİŞ OLMAK


- KENDİNİ İSPAT (ETME ÇABASI) ile/değil/yerine KONUYU/DURUMU İSPAT


- KENDİNİ ÖVEN ile/değil/yerine/>< KENDİNİ BİLEN


- TANIMAK:
KENDİNİ ile/ve/değil/yerine/||/<> KENDİNDEKİNİ

( Sen, sende ve sana emânetsin. )

( [not] THE SELF vs./and/but WHICH YOU HAVE IN SELF
WHICH YOU HAVE IN SELF instead of THE SELF )


- KENDİNİ "TANIMLAMAK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KENDİNİ TANIMAK

( Yapmamız gereken tek şey, kendimizi [sınırlayıp ayırarak] tanımlama eğiliminden kurtulmaktır.[Tüm "tanımlar", yalnızca gövdemize ve onun görünümlerine özgüdür.] )

( All we need is to get rid of the tendency to define ourselves. [All definitions apply to our body only and to its expressions.] )

( [not] EXPRESS THE SELF vs./and/but/||/<>/< RECOGNIZE THE SELF
RECOGNIZE THE SELF instead of EXPRESS THE SELF )


- KENDİNİ:
"YÜCELTEN" değil/yerine/>< ALÇALTAN

( Alçalır. DEĞİL/YERİNE/>< Yücelir. )


- KENT/ŞEHİR[Ar.] yerine/değil BALIK


- KENTET[Fr. < QUINTETTE] değil/yerine/= BEŞLİ


- KENTSEL "ÖTELEME" ile/değil/yerine/||/<>/< KENTSEL DÖNÜŞÜM

( )


- AT:
KENTTE değil/yerine TAŞRADA


- KENTTE YAŞAMAK ile/ve/değil/yerine KENTLİ OLMAK


- KEPÇIR[İng. < CAPTURE] değil/yerine/= YAKALAMA


- KEPEKSİZ TAHİN ile/değil/yerine KEPEKLİ TAHİN

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE Daha yoğun ve akışkanlığı daha azdır. )


- KERÂMÂT-I DİNNİYE ile/ve/değil/yerine/<>/> KERÂMÂT-I FENNİYE


- KERÂMET değil/yerine RIZÂ


- KERATA[Yun.] yerine ÇEKECEK

( Karısı tarafından aldatılan erkek. | Sevgi ile söylenilen sitem sözü. | Ayakkabı çekeceği. )


- DEFA/KERE[Ar.] değil/yerine/= KEZ


- KERHEN değil/yerine/= İĞRENEREK/TİKSİNEREK


- KERHEN değil/yerine/= İSTEMEYEREK/GÖNÜLSÜZCE


- KERRAKE/KERÂKE[Ar.] değil/yerine/= ÜSTLÜK

( İnce softan hafif ve dar bir üstlük. )


- KERRAT[Ar.] (CETVELİ) değil/yerine/= ÇARPMA/ÇARPIM (TABLOSU)


- KERTERİZ[Yun.] (ALMA) değil/yerine/= ÖLÇME, ÖLÇÜ ALMA

( Bir yerin nerede bulunduğunu pusula ile ölçme. Denizcilerin, denizde sığlıkları belirlemek için kullandıkları imlerin tümü. )


- KESAT[Ar. < KESÂD] değil/yerine/= DURGUNLUK, YOKLUK, KITLIK


- KESER" ya da "RENDE" GİBİ OLMAK değil/yerine "TESTERE" GİBİ OLMAK

( "Hep bana, hep bana." YA DA "Hep sana, hep sana." DEĞİL/YERİNE Hem sana, hem bana. )

( Olma! Keser gibi hep bana, hep bana
ya da rende gibi hep sana, hep sana/ona...
Ol! Testere gibi hem sana, hem bana... )


- | KESER ya da RENDE | ile/değil/yerine/>< KOL HIZARI

( | Kendine yontar. YA DA Ötekine/dışarıya yontar. | İLE/DEĞİL/YERİNE/>< İki tarafa da yontar. )


- KEŞFETMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< FARKETMEK


- KEŞÎDE[Fars.]/KÂF-I FARSÎ değil/yerine/= ÇEKİLİŞ

( Banka ve her tür piyango ikramiyesinde çekme. | Arap harfli yazıda bazı yazaçların baş tarafı yazıldıktan sonra süs için çekilen uzatma. )


- KEŞİF değil/yerine/= BULUŞ


- KESİF[Ar.] değil/yerine/= YOĞUN

( Oylumuna oranla, ağırlığı çok olan. | Koyu, kalın. | Etkisi güçlü olan.[koku vb.] | Artmış, çoğalmış bir durumda olan. | Dolu, sıkı, çok. | Kaba, kalın, iri.[elek, iğne için] )


- KESİLECEK ŞEYİN ÜZERİNDE, BIÇAĞI:
İTMEK/BASTIRMAK değil/yerine ÇEVİRMEK


- KESİLECEK ŞEYİN ÜZERİNDE BIÇAĞI:
İTMEK/BASTIRMAK değil/yerine ÇEVİRMEK/YUVARLAMAK


- KESİMDE:
BIÇAK İLE ile/değil/yerine İP İLE


- KESİN BİLGİ ile/ve/değil/yerine YETKİN BİLGİ


- KESİN DÜŞÜNCE ile/değil/yerine TEMEL DÜŞÜNCE


- KESİN OLAN ÜZERİNE ile/ve/değil/yerine OLASILIK ÜZERİNE

( [not] ON CERTAINTY vs./and/but ON PROBABLITY
ON PROBABLITY instead of ON CERTAINTY )


- KESİNLEŞTİRME ile/değil/yerine/>< BULANIKLAŞTIRMA

( TO BECOME DEFINITE vs./and TO BECOME TURBIDITY )


- KESİN/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİLİM/SEL


- KESİNLİK ile/ve/değil/yerine MATEMATİKSELLİK


- KESİNLİK ile/ve/değil/yerine/|| OLASILIKLI KESİNLİK

( [not] CERTAINTY vs./and/but/|| PROBABLE CERTAINTY
PROBABLE CERTAINTY instead of CERTAINTY )


- KESİNLİK değil/yerine/>< YAKLAŞIM / YAKINLIK


- KESİN/LİK ile/ve/değil/yerine YETKİN/LİK


- KEŞİŞ/LİK ile/ve/<>/değil/yerine DERVİŞ/LİK

( [not] MONK/CENOBITE vs./and/<>/but DERVISH
DERVISH instead of MONK/CENOBITE )


- KESİT ile/ve/değil/yerine/||/<> "SONUÇ"


- KEŞKE ... değil/yerine/>< FARKINDALIK

( Ne kadar farkında olursak, "keşke"lerimiz de o kadar az olur. )


- KEŞKE/LER(İMİZ) (İLE) değil/yerine/>< İYİLİK/LER(İMİZ) (İLE)

( Tükenirsin ve tüketirsin. DEĞİL/YERİNE/>< Güçlenirsin ve güçlendirirsin. )


- KESKİN ile/ve/değil/yerine BELİRGİN


- KESKİN ile/değil/yerine/>< SAKİN

( Zâhirde. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Mânâda. )


- KESMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DELMEK


- KESMEK ile/ve/değil/yerine KISMAK


- KEŞŞÂF[Ar.] değil/yerine/= İZCİ


- KESTİRİP ATMAK ile/değil/yerine BAĞLAMAK


- Kestirme yolu aramak DİNLE!!! -yerine


- KETÇAP değil/yerine DOMATES PÜRESİ

( 1 lt. ketçapta, 200-300 gr. şeker bulunur. [Çocuklar ve bilgisizler, ketçabı ve bu tür ürünleri, içindeki şeker ve ağızdaki hızlı uyarıcı etkisinden dolayı çok severler.] )


- KETENPERE[Yun. < KATO PERA] değil/yerine/= ÖTEKİ TARAFIN AŞAĞISI | KASIMPAŞA[AŞAĞI BEYOĞLU]


- KETLEMEK/ENGELLEMEK değil/yerine ÜRETİM/DÖNÜŞÜM


- KEVGİR[Fars. < KEFGÎR] değil/yerine/= SÜZGEÇ


- KEVLAR ile/değil/yerine/> ÖRÜMCEK İPEĞİ

( Çok hafif karbon kökenli çok sağlam liflerden oluşan bir malzeme. İLE/DEĞİL/YERİNE/> Protein bazlı mikrofiber. [Genetik olarak değiştirilmiş maya, şeker ve suyun fermantasyonu ile elde ediliyor.] [Otomotivden, tıp ve dış mekân giydirmeye kadar pek çok kullanım alanına sahip olması bekleniyor.] )


- KEWGİN ile/değil/yerine/>< ÇİVGİN
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Doyurucu, besleyici olmayan bir yemek [ya da ot]. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Doyurucu, besleyici olan bir yemek [ya da ot]. )


- KEY :/yerine ANAHTAR, TEMEL


- [ne yazık ki]
KEYFÎ "DÜŞÜNMEK"/KONUŞMAK ile/değil/yerine KENDİNE GÖRE "DÜŞÜNMEK/KONUŞMAK/YAŞAMAK"

( [ne yazık ki] Kişiler, (çoğunlukla) yiyecekleri ve yatacakları bir şeyleri olduğu sürece düşünmeyi reddederler. [ya da bu yanılsamadan ve keyfiyetten vazgeçip düşün(ebil)meyi, her şeye yeğlemelilerdir] )


- KEYFÎ ile/ve/değil/yerine FITRÎ


- KEYFÎ değil/yerine/= İSTEĞE BAĞLI


- KEYFÎ değil/yerine/= İSTEĞİL


- KEYFÎ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İTİBARÎ

( Tüm ayrımlar, itibârîdir fakat keyfidir anlamına gelmez! )


- [ne yazık ki]
"KEYFÎLİK" ile/değil/yerine GÖRELİLİK


- KEYFÎ/LİK ile/değil/yerine KENDİLİĞİNDEN/LİK


- KEYFÎ/LİK değil/yerine/= OLUMSAL/LIK


- KEYFİNDE/LİK ile/değil/yerine KENDİNDE/LİK


- KEYFİNE/ÇIKARINA GÖRE DAVRANMAK ile/değil/yerine/>< KENDİN/KİŞİ/ADAM/İNSAN OLMAK

( Kendin olmak, "keyfine/çıkarına göre davranmak/davranabilmek" değildir. )


- [ne yazık ki]
"KEYFİYET" ile/ve/değil/yerine/||/<> "SONUÇ ODAKLILIK"


- KEYFİYET ile/değil/yerine TASARRUF


- KEYİF/RAHATLIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÇALIŞMA/HİZMET

( % 3[daha çok] -31[en fazla, azınlıkla/bazen] İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< % 96[daha çok] - 69[en az, çoğunlukla] )


- KEYİF değil/yerine/>< GEREKSİNİM


- KEYİF ile/değil/yerine/>< KEŞİF

( [not] PLEASURE/MOOD vs./but/>< DISCOVERY
DISCOVERY instead of PLEASURE/MOOD )


- KEYİF ile/değil/yerine/||/&gt;&lt;/< KEŞİF

( [not] PLEASURE/MOOD vs./but/||/>DISCOVERY instead of PLEASURE/MOOD )


- KEYİF değil/yerine/= YAŞU/YAŞUĞ


- KEYİF ile/ve/değil/yerine/||/<>/&gt;&lt;/>/< ZEVK

( Gövdesel/bedensel. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Zihinsel. )

( Maddi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Manevi. )

( Üç duyudan biriyle [ya da ikisi/üçüyle] ten, organ, kas ve sinirlerin "az ya da çok" uyarımıyla "deneyimlenen".[Dokunma, tatma, koklama][yeme, içme, oturma/uzanma vb.] İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< İki duyudan biriyle deneyimlenen.[Görme ve duyma][Felsefe, bilim, sanat, kitap okuma, düşünme, dinleme, söyleşi/sohbet] )

( Yatarak/yatmaktan, tembelikten, miskinlikten. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Hareketle/hareketten. )

( Bir şey yapmadan "yaşadığı"[nı zannettiği/n, "iddia ettiği/n"]. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Bazı şeyler yaparak, özen ve çaba göstererek, emek ya da ödün vererek elde ettiğimiz. )

( Yaşandığı oranda pişmanlığa götürür. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Yaşandığı oranda sevinç/neşe verir. )

( Canlılığa[hayvana/hayvansallığa] özgü.
[Hayvanlarda ve gövdemiz itibarı ile de canlılıkta ortaktır.] [Keyfin simgesi ve doruğu olan eşekte de vardır.]
İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/<
İnsana özgü. [Sadece insandadır, zihindedir.] )

( Geçici. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Kalıcı. )

( Araçlı "duyum"/haz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Aracısız algılayış/idrak. )

( Istırap akışı içinde yalnızca bir kesintidir. )

( Utanç verici bir keyfin, keyfi geçer, utancı kalır. )

( Keyifteki ölçü/oran/sayı/mikdar arttıkça eleme/işkenceye dönüşür. )

( Ancak çalıştıktan ya da bir şeyler yaptıktan sonra, kısa süreli ve hak edilen keyfin tadı ve değeri olur. )

( Zevk, susabilmeyi[sükût etmeyi] öğrendikten sonra başlar. )

( Kişi, kendini ya da başkalarını utandırabilecek ucuz keyiflere, ne şimdi, ne de sonra kapılmalıdır. )

( İki ıstırap verici durum arasındaki aralıklardır. )

( Keyifler değildir yaşamı değerli yapan. Yaşamdır, keyif ve zevk almayı değerli kılan. )

( İkisi de ıstırabın eseridir. )

( Dayatarak/dayatmacı. Sorumsuzca, kendi kendine, başı başında[Farsça "ser-ser-î"]. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Özgürce. Sorumluluğunu alarak/üstlenerek. Başı bağlı[Farsça "ser-best"] )

( [not] PLEASURE vs./and/but/||/<>/>/< ENJOYMENT
ENJOYMENT instead of PLEASURE )


- KEYLÜS/KİLÜS[Ar. < Yun.] değil/yerine/= AKKAN

( Bağırsaktan gelen, içinde yağ damlacıkları bulunan kan. )


- KİBÂR[< KEBÎR] değil/yerine/= İNCE/TAYLAN/KOSTAK

( Zarif, kibar, nazik, çalımlı, güzel giyinmiş, yakışıklı. | Yiğit, kabadayı, yürekli. | Büyükler, ulular. )


- KİBAR değil/yerine/= TAYLAN


- KİBARLIK ile/değil/yerine NEZÂKET

( Nasıl "görünmek" "istediğmizle". İLE/DEĞİL/YERİNE Kim olduğumuzla ilgili. )

( Krala gösterilen kibarlık, "zorunluluktandır". İLE/DEĞİL/YERİNE Dilenciye gösterileni nezâket, gerçektir. )


- KİBAS/INCREASED İNTRACRANIAL PRESSURE SYNDROME[İng.] değil/yerine/= KAFA İÇİ BASINÇ ARTIŞI BELİRGESİ, KAFA İÇİ BASINÇ ARTIŞI SENDROMU


- KİBİR değil/yerine/>< ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK

( Büyük görünme. / Küçüklüğün ölçüsü. DEĞİL/YERİNE/>< Küçük görünme. / Büyüklüğün ölçüsü. )


- KİBİR ile/değil/yerine KİBARLIK


- KİBİR değil/yerine/>< MAHVİYET


- KİBİR ile/değil/yerine MESAFE KOYMA


- KİBİR değil/yerine/>< ONUR/VAKAR[Ar.]

( Kartal, vakarı; yılan, bilgeliği simgeler. )

( Başkalarını aşağılayarak. DEĞİL/YERİNE/>< Başkalarına hizmet ederek. )

( Kendini beğenme, başkalarından üstün tutma, büyüklenme, benlik. DEĞİL/YERİNE/>< Ağırbaşlılık. )


- KİBİR ile/değil/yerine ÖZDEĞER


- KİBİR ile/değil/yerine/>< ÖZGÜVEN

( Çoğu kişiden üstün olduğumuzu zannediyorsak. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Kimseden bir eksiğimizin olmadığını düşünüyorsak. )

( Kendinden emin olmaya alışık olmayana, özgüven, "kibir" gibi gelebilir. )

( [not] ARROGANCE vs./but/>< SELF CONFIDENCE
SELF CONFIDENCE instead of ARROGANCE )


- KİBİR ile/değil/yerine ÖZSAYGI

( [not] ARROGANCE vs./but SELF-ESTEEM
SELF-ESTEEM instead of ARROGANCE )


- KIBLE ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/> AMAÇ

( Güney ile güneybatı [Güneybatı ile güney arası]. [Türkiye'ye göre!] [Güney anlamına da kullanılır.] | Mekke'de Kâbe'nin batı köşesi ile altınok (Mizp) arasının doğrultusu. | Kabul etmek. | Güneyden esen rüzgâr. | Darlıkta başvurulan kapı. )


- KİBRİT[Ar.] değil/yerine/= KAV

( Ağaçların gövdesinde ya da dallarında yetişen bir tür mantardan elde edilen ve çabuk tutuşan, süngerimsi nesne. )


- KIBT/CONE BEAM COMPUTERIZED TOMOGRAPHY, CONE BEAM COMPUTED TOMOGRAPHY[İng.] değil/yerine/= KONİK IŞINLI BİLGİSAYARLI TOMOGRAFİ


- KIÇ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BACAK

( MÂ-BA'D ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÂMİLE[< AMEL] )

( [not] BUTTOCK[ASS, ARSE] vs./and/but/||/<>/< LEG
LEG instead of BUTTOCK )


- KIÇINI DÖNMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SIRTINI DÖNMEK


- KICK :/yerine TEKMELEMEK


- KID :/yerine ÇOCUK


- KİFAFLANMAK[Ar.] değil/yerine/= AZLA YETİNMEK

( Elde ne varsa onunla, çok az yiyecekle karın doyurmak, çok az şeyle yetinmek. )


- KİFÂYET değil/yerine/= YETERLİK


- KİFÂYET değil/yerine/= YETERLİ(Lİ)K


- KİFÂYETSİZ[Ar.] değil/yerine/= YETERSİZ


- KİKLOTRON[Yun. ] değil/yerine/= HIZLANDIRICI

( ... İLE Atom araştırmalarında, elektriklenmiş nesnelere yüksek hız veren bir aygıt. )


- KILIBIK ile/değil/yerine KALBİ ILIK


- KILIF[Ar. < GİLÂF] ile/ve/değil/yerine/||/<>/> NEVRESİM[NEV(Fars.) + RESM(Ar.)]

( Bir şeyi korumak için kendi biçimine göre, çoğunlukla yumuşak bir nesneden yapılmış özel kap; zarf. | Yolsuz bir işe bulunan sudan gerekçe. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Torba biçiminde dikilmiş, yorgana geçirilen kılıf. )


- KİLİTLENMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ODAKLANMAK


- KILL :/yerine ÖLDÜRMEK


- KILLER :/yerine KATİL


- KILLI (GÖVDE/YÜZ/YANAK/ÇENE/BURUN/KULAK/SIRT/GÖĞÜS/PENİS/YARDA/TESTİS/VAJİNA/PUBIC/LABIA MAJOR/KIÇ/BACAK) ile/yerine KILSIZ (GÖVDE/YÜZ/YANAK/ÇENE/BURUN/KULAK/SIRT/GÖĞÜS/PENİS/TESTİS/VAJİNA/PUBIC/LABIA MAJOR/KIÇ/BACAK)


- KILLING :/yerine ÖLDÜRME

Bugün[17 Ekim 2025]
itibarı ile 16.892 başlık/FaRk ile birlikte,
16.892 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(33/69)