ve (... ve ...) bağlaçlı FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 22.177 başlık/FaRk ile birlikte,
22.177 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(28/90)
- EN ile/ve/değil EŞİK
- EN ile/ve/||/<> TAM
( WIDTH vs./and/||/<> COMPLETE/FULL )
- EN ile/ve TEK
( THE MOST vs./and UNIQUE )
- [ne yazık ki]
ENAYİ[Ar.] ile/ve/||/<> SERSERİ[Fars.]
( Kendini düşünen. | Fazla bön, avanak, budala. İLE/VE/||/<> Başı, başında[ser: baş > ser-seri]. | Kendinden başkasını dikkate almayan, önemsemeyen, saygı göstermeyen. Kendince ve ölçüsüzce davranan ve/ya da konuşan. )
- ENCÂM[Ar.] ile/ve/<>/> SERENCÂM[Fars.]
( Son, nihayet. İLE/VE/<>/> Bir işin sonu. | Başına gelen. | Olay/vak'a. )
- ENDERÛN ile/ve/||/<> DEHTERÛN
- ENDERÛN ve HAREM
- ENDERÛN[Fars.] ile/ve MÂBEYN[Ar.] ile/ve BİRÛN[Fars.]
( Saray mensubu. İLE/VE Arada olanlar. İLE/VE Taşra. )
( Demokrasi, yürütücü tetikçilerin gürültüsü [BİRÛN]; yönetici elitlerin derin sessizliğidir.[ENDERÛN] )
( Saraylarda, harem ve hazine dairelerinin bulunduğu yer. | Büyük sarayların iç bölümü. | Devlet görevlilerini yetiştiren okul. İLE/VE Ara. | Eski konaklarda, Harem ile Selâmlık arasındaki daire. | Sultan sarayında, mabeyncilerin bulunduğu daire. | Sultan sarayı. | İki kişi arasındaki soğukluk. İLE/VE Dışarı. | Dış, harici. | Fazla, dışarıda, hariçte. )
- ENDODERM ile/ve/<> EDEME
( İç deri. İLE/VE/<> Alt deri. )
- ENDOSKOPİ ile/ve/||/<> KOLONOSKOPİ
- ENDÜSTRİ 1 - 4:
BUHAR ve/||/<>/> ELEKTRİK ve/||/<>/> OTOMASYON ve/||/<>/> NESNELERİN İNTERNETİ
- ÜRETİM:
ENDÜSTRİYEL ile/ve/<> ÖZEL
( Özel üretim yapan işletmelerde, ürünler sıfırdan tasarlanarak ya da siparişe özel olarak mühendislik çalışmaları sonucunda ortaya çıkar. Sipariş için gerçekleştirilen tasarım, ürünün sonucuna aktarılacağından dolayı ve hazırda bulunan pek çok tahmin nedeniyle, tüm üretim sürecinde esnek bir yapı olmasını gerektirmektedir. Varolan süreçlerin esnekliği dolayısıyla da, özel üretim yapan işletmeler, ERP sistemlerinden temel olarak esneklik ve çeviklik beklemektelerdir. Endüstriyel üretim yapan işletmeler tarafında ise ürünler, sipariş bazlı olarak ayarlanır. Müşteriler, stokta bulunan bir ürünü sipariş edebilecekleri gibi, önceden tasarlanmış ve katalogda yer alan bazı özellikler ve seçenekleri de satın alınacak ürüne katarak sipariş verebilirler ancak değişiklik istekleri, kataloglar ile sınırlıdır.
Özel üretim yapan firmalar, esneklik ve çevikliğe önem verirken, endüstriyel üretim yapan firmalar daha çok operasyonel verimliliğe odaklanmaktadır. Aynı zamanda, endüstriyel üretim yapan firmalar, üretim süreçlerinde, özel üretim sürecindeki her bir projenin değiştiği durumun aksine, tahmin edilebilirlik ve süreklilikten gelen avantajlara da sahip olurlar. Tahminler ve yansıtmalar sayesinde de, yöneticiler, sonuçları ölçebilirler ve gerektiğinde yönlerini değiştirebilirler. Bu değerler de bulunulan süreçlerin gelişmesini ve tüm zincirin bütünleşmesinin güçlenmesini sağlar. )
- ENE ile/ve/değil/yerine/||/<>/> İNNÂ
- ENEL HAKK ile/ve/<> İNNEL HAKK
- ENERGIA ile/ve/||/<> KINESIS
( Bilfiil. İLE/VE/||/<> Hareket. )
- | ENERJİ || HELYUM[He] || NÖTRON |
ile/ve/<>/<
DÖTERYUM[D] || TRİTYUM[T]
(
)
- ENERJİ ile/ve/değil/<>/= ALAN
- ENERJİ(") ile/ve/değil/||/<>/>/< (")ELEKTRİK(")
- ENERJİ ile/ve/||/<> GÜÇ
( İş yapabilme kapasitesi. İLE/VE/||/<> Birim zamanda yapılan iş. )
( ENERGY vs./and/||/<> POWER )
- ENERJİ ile/ve HIZ
( ENERGY vs./and SPEED )
- ENERJİ ile/ve/ya da/<> KAPASİTE
( Çabalamanın yararı olmadığında, enerjinizi harcamamaya bakın. )
( ENERGY vs./and/or/<> CAPACITY )
- ENERJİ ile/ve/değil/yerine KENDİNİ DENETLEYEBİLEN(KONTROL EDEBİLEN) ENERJİ
- ENERJİ ve/<> MANTIK
( ENERGIA ve/<> LOGOS )
( ENERGY and/<> LOGIC )
- ENERJİ ile/ve/<> UYUM
( Celâl. İLE/VE/<> Cemâl. )
- ENERJİNİN/BESİNİN:
KAYNAĞI ve/||/<>/> ARACI ve/||/<>/> TAŞIYICISI ve/||/<>/> TÜKETİCİSİ
( Güneş. VE/||/<>/> Toprak. VE/||/<>/> Bitkiler. VE/||/<>/> Hayvan/İnsan. )
- ENFLASYON ile/ve STAGFLASYON
( ... İLE/VE Ekonominin, durgunluk zamanındaki enflasyon. )
- ENGEL ile/ve ÇENGEL
- ENGEL(") ile/ve/değil/yerine/||/<> ENGEBE
( Bir şeyin gerçekleşmesini önleyen neden. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Deprem, yel, sel vb. iç ve dış etmenlerin etkisiyle oluşan yayla, ova, koyak, çukur, dağ vb. biçimlerin bütünü, yüzey biçimleri. )
- [hem, ne] ENGEL ile/ve/değil/yerine/hem de/ne de/||/<>/> KAYNAK
( [hem, ne] Kendimizden başka yoktur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/HEM DE/NE DE/||/<>/> Kendimizden başka yoktur. )
- ENGEL ile/ve KESİNTİ
( OBSTACLE vs./and INTERRUPTION )
- ENGEL ile/ve MÜHÜR
( OBSTACLE vs./and SEAL )
- ENGEL ile/ve/değil/yerine/||/<>/< OLANAK
- ENGEL ile/ve PEKENT
( ... İLE/VE Geçit vermeyen doğal engel. )
- ENGEL ile/ve TUZAK
( BARRIER vs./and TRAP )
- ENGEL ile/ve ZAHMET
( OBSTACLE vs./and BOTHER )
- ENGELİN:
"YOKLUĞU" ile/ve/değil/||/<>/< BULUNMAMASI
- ENGELLEME/ENGELLENME ile/ve/||/<> DAĞITMA/DAĞILMA
- ENGELLEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ENGELLEMEYİ ENGELLEMEK
- ENGELLERDE/MÂNİ:
ŞER'Î MÂNİ ile/ve/||/<> TABİÎ'Î MÂNİ ile/ve/||/<> ÖRFE DAYANAN MANİÎ ŞER'Î
- ENGELLEYİCİ ile/ve/değil/yerine/<> ÖNLEYİCİ
- ENGELLİLERE:
"ACIMAK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DESTEK/YARDIM
- [ne yazık ki]
ENGEL OLMAYA ÇALIŞANLAR ve/||/<>/>/< BAŞARACAĞIMIZA EN ÇOK İNANANLAR
- ENGİNAR[Yun.] ile/ve/<> KUŞKONMAZ/ASPARAGUS[Lat.]
( Bileşikgillerden, çok yıllık, dikenli bitki. | Bu bitkinin, çiçekliği, sebze olarak yenilen iri, topuz biçimindeki yeşil ürünü. İLE/VE/<> Zambakgillerden, uc dalları yapraksı görünüşte, toprakaltı köksaplarından çıkan taze sürgünleri yenilen bir bitki. | Aynı aileden, saksılarda yetiştirilen, uzun saplı, ince ve küçük yapraklı bir süs bitkisi. )
( CYNARA SCOLYMUS cum/et/<> ASPARAGUS OFFICINALIS | ASPARAGUS PLUMOSUS )
- ENİS ile/ve/||/<> KURBİYET
- ENLEM ile/ve BOYLAM/TUL[Ar.]
(
)
( Enlem Farkı[111 km.] ile Uzaklık Hesaplama
Enlem farkı bulunurken verilen merkezler aynı yarımkürede ise büyük olan enlem derecesinden küçük olan çıkarılır. İLE/VE/>< Farklı yarımkürede olurlarsa enlem dereceleri toplanır.
A - B = ?
50 - 20 = 30 [enlem farkı]
30 x 111 = 3330 km.
İLE/VE/><
B + D = ?
20 + 15 = 35 [enlem farkı]
35 x 111 = 3885 km.
)
( LATITUDE vs./and LONGITUDE )
- ENTARİ ile/ve/||/<> KEFİYE
( [Arap ülkelerinde] Erkeklerin ya da kadınların giydiği uzun ve düz üstlük/giysi. İLE/VE/||/<> Omuzları da örten, kenarları püsküllü bir erkek başörtüsü. )
- ENTELEKTÜEL ile/ve/değil/yerine AYDIN
( [Bilgiyi/düşünceyi] Tüketen. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Üreten. )
- ENTROPİ ile/ve/||/<> ENTALPİ
( Düzensizlik ölçüsü. [Bir yapının/sürecin düzensizliğini ölçer.] İLE/VE/||/<> Isı enerjisi değişimi. Bir yapının/sürecin toplam enerji içeriği. [Bir yapının/süreçteki toplam enerji miktarını tanımlar.] )
- EPİDERMİS ile/ve/||/<>/< DERMİS
( Derinin dış tabakası, üst deri. İLE/VE/||/<>/< Derinin alt tabakası, alt deri. )
- EPİFİZ BEZİNDE:
MELATONİN ile/ve/||/<> SEROTONİN["SERATONİN" değil!] ile/ve/||/<> DMT
( )
- EPİK ile/ve/||/<> TRAJİK ile/ve/||/<> KOMİK
- EPR(DOLANIKLIK) AÇMAZI(PARADOKSU):
EINSTEIN ve/+/||/<> POTENSKI ve/+/||/<> ROSEN
( 1935 )
( )
- ER ile/ve/||/<>/> ONBAŞI ile/ve/||/<>/> ÇAVUŞ ile/ve/||/<>/> YÜZBAŞI ile/ve/||/<>/> BİNBAŞI ile/ve/||/<>/> AĞA ile/ve/||/<>/> BAŞ AĞA[> PAŞA]
- ERATOSTHENES ve/||/<>/> STRABON
( M.Ö. 276 - 194 ve/||/<>/> M.Ö. 63 - M.S. 23 )
( Ἐρατοσθένης VE/||/<>/> Στράβων )
- ERBAİN ve/+/<>/> HAMSİN
( 40 gün.[22 Aralık - 31 Ocak arası] VE/+/<>/> 50 gün.[01 Şubat - 21 Mart arası] )
- DOMATESTE:
ERCİK ile/ve/||/<> YUMURTALIK ile/ve/||/<> STİGMA ile/ve/||/<> DİŞİCİK
( Polen üreten eril üreme örgenidir. Domates çiçeklerinde altı eril örgeni bulunur. İLE/VE/||/<> Yumurta gözesi üreten dişil üreme örgenidir. Domates çiçeklerinde tek bir yumurtalık bulunur. İLE/VE/||/<> Yumurtalığın tepesinde bulunan ve poleni yakalayan yapıştırıcı bir yüzeye sahip bölümüdür. İLE/VE/||/<> Yumurtalığı ve stigmayı içeren dişil üreme örgenidir. )
( Domates çiçeği tozlaştığında, eril örgenlerden gelen polenler, dişil örgenlerdeki stigmaya yapışır. Polen tanesi, stigmaya yapıştıktan sonra polen tanesinden çıkan bir tüp, yumurtalığa kadar uzanır ve yumurta gözesiyle döllenme gerçekleşir. Bu döllenme sonucunda tohumlar oluşur.[Tohumlar, domatesin meyvesinin içinde bulunur. Tohumlar, domatesin yeni kuşağını oluşturmak için kullanılır.] )
- ERDEM ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DEĞER
( [not] VIRTUE vs./and/but/||/<>/< VALUE
VALUE instead of VIRTUE )
- ERDEM/FAZİLET ile/ve ARTAM/MEZİYET
( Erdem, toplum çıkarını kişisel çıkarın üstünde tutmaktır. )
( Bilgi erdem, erdem de mutluluk üretir. )
( Erdeminiz ayakta kalmanızı sağlayan şeydir. )
( Erdem, kişinin kendini inşâ edeceği tuğlalardır. )
( Erdemler kendileri içindir. Başka şeyler için değildir. )
( Erdemler ve güçler kendini-idrakle birlikte gelir, daha önce değil. )
( Erdemli olanlar, kaygıdan; akıllı olanlar, korkudan uzaktır. )
( Güçlükleri yenmeyi birinci ödevi olarak kabul eden ve ödülü sonraya bırakan bir kişiye 'erdemli' denilir. )
( Erdemli kişinin önem verdiği üç şey vardır: Davranışlarında dikkatsiz ve düşüncesiz olmaktan sakınmak; yüz anlatımında içtenlik; sözlerinin kabalık ve bayağılıktan uzak olması. )
( Gerçekte olduğunuz şey, özünüz, sizin erdeminizdir, erdeminiz kendinizsiniz. )
( Özünüzü, gerçek benliğinizi anımsamak erdemdir. )
( Hiçbir çiçeğin kokusu rüzgâra karşı yayılamaz, fakat erdemlerin kokusu hiçbir engel tanımadan her yere yayılır. )
( Kişi, yaşamını meziyetlerinin yönettiğinden ve bu meziyetlerin en beklenmedik ve en sıkıcı koşullara bile direneceğinden emin olmalıdır. )
( Kişinin sınırlarını bilmesinden doğan alçakgönüllülük bir meziyettir ama vicdanla birleşmediği sürece bir zayıflık olarak görülebilir. )
( Olgun kişi, meziyetlerini parıldar hale getirir. )
( Olgun kişi, meziyetleri parıldarken ışıltıyı gizleyerek çevresiyle uyum içinde kalmayı başarır. )
( Kaynak ve meziyetlerin açığa vurulması yerine sadelikle alçakgönüllülük salık verilir. )
( Kişinin ışığı yararlı bir parlaklık sağlıyorsa, onu tartının altına gizlemelidir. Eğer sağlamıyorsa, meziyetleri geliştirmek amacıyla durmadan çalışılmalıdır. )
( Meziyet yalnız kalmaz, sürekli komşu bulur. )
( 4 Büyük Erdem:
* MAITRI/METTA[Palice] (Dostluk, iyi dilek, iyilik, sevgi ve merhamet göstermek. )
( Merhamet ve herkesin acılarına üzülmek. )
( Herkesin iyiliğine sevinmek. )
( Herkesin hatasını affetme ve görmemezlikten gelmek. )
( Erdemin ölçüsü, tüze'dir. )
( Bir şeyin, işlevini, yerine getirmesi. İLE/VE ... )
( What you are really is your virtue.
Remembering your self is virtue. )
( Aklını, en yüksek düzeyde kullanmak, tefekkür yaşamı, kuramsal temâşâ. İLE/VE ... )
( Ötekinin haklarını sağlamak, korumak ve savunmak. İLE/VE ... )
( VIRTUE vs./and MERIT )
- ERDEM ve/> ONUR
( Kişi, onuru için erdemli olur. )
- ERDEM ile/ve/||/<> ÖVGÜ
- ERDEM ve/||/<> TÜZE(HUKUK)
( Erdemin ölçüsü, tüze'dir. )
- EREBOS ile/ve NYKS
( Mutlak karanlık. İLE/ve Gece. )
- EREK(AMAÇ) ile/ve/<> HEDEF
( Amacınızın herhangi bir beklenti taşımayan salt iyi niyet olduğundan emin olun önce. )
( Nesnelerin ve olayların alacağı biçim sizin elinizde değildir; eylemlerinizin ardındaki amacınıza gelince, o sizin elinizdedir. )
( İSTİHDAF: Amaçlama, hedef alma. )
( Be sure your attitude is of pure goodwill, free of expectation of any kind.
The shape things take is not within your power; the motives of your actions are. )
( AIM vs./and TARGET )
- EREK ile/ve/||/<>/> GEREK
- EREK ile/ve "KIBLE"
- EREK ile/ve TAVIR
( AIM vs./and MANNER )
- ERENDİZ/JÜPİTER/MÜŞTERİ ile/ve/<> SEKENDİZ/SATÜRN/ZÜHAL/PÂSBÂN-I FELEK/TÂRÜM[Fars.]
( 30 yıllık. İLE/VE/<> 12 yıllık. )
( Güneş sistemindeki en büyük gezegendir. Güneş'ten uzaklığa göre beşinci sırada yer alır. Büyük ölçüde hidrojen ve helyumdan oluşmakta ve gaz devleri sınıfına girmektedir. İLE/VE/<> Güneş'e yakınlık sırasına göre 6. gezegenidir. Büyüklük açısından Jüpiter'den sonra ikinci sırada gelir. Çıplak gözle izlenebilen 5 gezegenden biridir. )
( Adını, Roma mitolojisindeki tanrıların en büyüğü olan Jüpiter'den alır. İLE/VE/<> Adını, Yunan mitolojisindeki Kronos'tan alır. )
( [Güneşe uzaklığı] 778.500.000 km. İLE/VE/<> ... )
( Yarı çapı, 69.911 km. İLE/VE/<> Ekvator çapı, 120.536 km. )
( [ayları] Europa, Ganymede, İo, Callisto, Valetudo, Amalthea, Himalia. İLE/VE/<> Enseladus, Titan, Mimas, Dione, Tethys, İapetus, Rhea. )
( ... İLE/VE/<> Satürn'ün halkalarını oluşturan toz ve kayaçların, gezegenin manyetik alanının etkisiyle hızla yüzeye doğru çekildiğini ve bu yüzden halkaların 100 milyon yıldan daha az sürede yok olması bekleniyor. )
( Büyük Kırmızı Leke, Jüpiter gezegeninde yer alan antisiklonik bir fırtınadır. Gezegenin ekvatorunun 22° güneyinde bulunur ve en az 340 yıldan beri sürmektedir. Jüpiter'in Büyük Kırmızı Leke'si, 40 bin km'ye ulaşan çapıyla o kadar büyüktür ki, üç Dünya'yı içine alabilir. İLE/VE/<> ... )
( AHVER, BİRCÎS, MÜŞTERÎ ile/ve/<> TÂRÜM )
- ERGEN/YENİYETME ile/ve/<>/> YETİŞKİN ile/ve/<>/> BİLGE
( Yetişkinlerin, mükemmel olmadığını anladığımız gün. İLE/VE/<>/> Yetişkinleri affettiğimiz gün. İLE/VE/<>/> Kendini affettiğimiz gün. )
- ERGEN(İN) ELEŞTİRİSİ ile/ve/değil/yerine/||/<> ERGİNİN(/YETKİN) ELEŞTİRİSİ
- ERİK ile/ve/||/<>/> ÜZÜM ile/ve/||/<>/> CEVİZ/KOZ
( [Yenilebilen] Dışı. İLE/VE/||/<>/> Hem dışı, hem de içi. İLE/VE/||/<>/> İçi. )
( Ekşi/tatlı. İLE/VE/||/<>/> Tatlı. İLE/VE/||/<>/> [ince zarı/kabuğu soyulmazsa] hem acı, hem de tatlı | Ne acı[ince zarı/kabuğu soyulursa], ne de tatlı. )
( Şeriat. İLE/VE/||/<>/> Tarikat. İLE/VE/||/<>/> Hakikat. )
( Çıktım erik dalına
Anda yedim üzümü
Bostan ıssı kakıyıp
Der ne yersin kozumu
Yunus Emre )
( Niyâzî Mısrî'nin şerhini (de) okumanızı salık veririz. )
- ERİK ile/ve/||/<> YÖRÜK
( Bahçeden uzak. İLE/VE/||/<> Kentten uzak. )
- ERİL ile/ve DİŞİL
( Yaprağı daha küçük olur. Meyve vermez. İLE/VE Yaprağı erile göre daha büyük olur. Meyve verir. )
- ERİLLİK ile/ve/> İSTİKRAR
- ERİME ile/ve/||/<>/> BUHARLAŞMA
( Katıdan sıvıya geçiş. İLE/VE/||/<>/> Sıvıdan gaz haline geçiş. )
- ERİME ile/ve/değil/<> DAĞILMA
- ERİME ile/ve/değil/||/<> ERGİME
( Katı/sıvı yağda. İLE Buzda. )
- ERİN ve ERİŞKİN ile/ve/||/<>/> ERGİN
( 13-15 yaş civarına gelmiş, bülûğa ermişler. VE 18-21 yaşlarını doldurmuşlar. İLE/VE/||/<>/> İhtiyârını devrede tutanlar, nelere, ne kadar HAYIR! diyeceğini ve istencini/irâdesini neye, ne kadar yönelteceklerini bilenler/uygulayanlar. )
- ERİNÇ/HUZUR ve/||/<> BARIŞ
( İç/içte. VE/||/<> Dış/dışta. )
- ERİNÇ/ORUNLUK/HUZUR ile/ve DİNGİNLİK
( BAYSAL: Erinç ve dinginlik içinde olan. )
- ERİNME ile/ve/||/<> GÖRÜNME
( Çağrıldığın yere [gitmek için]. İLE/VE/||/<> Çağrılmadığın yere. )
- ERINNERUNG[Alm.] ile/ve/+/||/<>/> ER-INNERUNG[Alm.]
( Anımsama. İLE/VE/+/||/<>/> İçselleştirme. )
- ERİŞKİN/LİK ile/ve YETKİN/LİK
- ERİŞMEK ile/ve/||/<> YETİŞMEK
- ERİŞTİ ile/ve SOHBETİNDE BULUNDU
- ERK ile/ve EREK
( POWER vs./and PURPOSE )
- ERKEK ile/ve KADIN
( Coşkusu başta ve fakat nispeten daha güçsüz. İLE/VE Coşkusu sonradan ve de güçlü. )
- ERKEN ...:
(")BOŞANMA(")K ile/ve/değil/||/<>/< BOŞALMAK
- ERKEN TANI/TEŞHİS ile/ve/yerine BAŞINDAN/ÖNCEDEN TANI/TEŞHİS
- ERKEN ile/ve/<>/değil/yerine ZAMANSIZ
- ERKENDEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/> GENÇ YAŞTA
- ERKİN KORAY ve/||/<>/> ZÜLFÜ LİVANELİ ve/||/<>/> HALUK LEVENT |
ve/||/<>/>
YAŞAR
( www.FaRkLaR.net/YASAR | www.yasaronline.net )
( )
( )
( )
( )
- ERMENİCE ile/ve/değil/<> KRAPAR ERMENİCESİ
( ... İLE/VE/DEĞİL/<> Kilise mensuplarının ya da "Aristokrat"ların bildiği/kullandığı Ermenice. )
- EROS ve/||/<> LİBİDO
ile/ve/||/<>/<
TANATOS ve/||/<> DESTRUDO
( Eşeysel ve varoluş yönünde dürtü ve güdü. İLE/VE/||/<>/< Varoluşsal dürtü ve güdü. )
( SIGMUND FREUD ile/ve/||/<>/< EDOARDO WEISS )
- EROS ile/ve HİMEROS
( Aşk. İLE/ve Arzu. )
- SEVGİDE:
[Yun.] EROS ile/ve/||/<>/> PHILOS ile/ve/||/<>/> STORGE ile/ve/||/<>/> LUGUS ile/ve/||/<>/> MANIA ile/ve/||/<>/> PRAGMA ile/ve/||/<>/> PHILAUTIA ile/ve/||/<>/> AGAPE
( Eşeysellikteki sevgi. İLE/VE/||/<>/> Etkileyici sevgi, dostluk sevgisi. İLE/VE/||/<>/> Aile/akraba sevgisi. İLE/VE/||/<>/> Oyun sevgisi. İLE/VE/||/<>/> Takıntılı sevgi. İLE/VE/||/<>/> Kalıcı sevgi. İLE/VE/||/<>/> ["]Benlik["] sevgisi. İLE/VE/||/<>/> Tanrısal/Aşkın sevgi. )
- EROTİK ile/ve PORNOGRAFİK
( İnsan gövdesinin, sevişmenin, düzüşmenin belirli bir sınır/konu çerçevesinde, çıplaklığını, eşeysel uyarıcılığını yansıtması/taşıması. İLE Sevişme ve düzüşmenin, eşeysel örgenlerin tüm çıplaklığı, yoğunluğu ve yakın çekimiyle sunulması. )
( Zevkli. İLE/VE Heyecanlandırıcı. )
- ERTELEME ile/ve/||/<>/< ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK
- ERTELEME ile/ve GECİKTİRME
( TE'HÎR[< AHAR] )
- ERTELEME ile/ve/değil ÖTELEME
( [not] TO POSTPONE/DEFER/DELAY vs./and/but TO GET FURTHER/BEYOND )
- EŞ ANLAMLI ile/ve/değil YAKIN ANLAMLI
- EŞ ANLAMLI/LIK ile/ve ÇİFT ANLAMLI/LIK
- EŞ ANLAMLI/LIK ile/ve ÇOK ANLAMLI/LIK
- EŞ ANLAMLI/LIK ile/ve EŞ ZAMANLI/LIK
( SYNONYM vs./and SYNCHRONIZE )
- EŞ ANLAMLI/LIK ile/ve/değil YAYGIN ANLAMLI/LIK
- EŞ ile/ve ÇİFT
( BA'L )
( SPOUSE vs./and COUPLE )
- EŞ ile/ve/<> EHİL
( İyi eş, ötekini, "çantada keklik" görmez. Başkalarıyla birlikteyken, kendine özenen ama eşiyle baş başayken yeterince özenmeyen eş, "ötekini çantada keklik" "görmeye" başlamış demektir. Ötekine karşı (bakımına, görünüşüne, duruşuna) özen göstermemek, ötekini etkilemeye ve ara sıra -yani sık sık- yeniden elde etmeye çalışmamak, ilişkinin zeminini dinamitlemekle birdir. İlişki, sürekli yenilik ve tazelikle beslenmesi gereken canlı bir varlıktır. Onu, kendi haline ya da ötekinin insafına bırakmak, güçsüz düşüp ölmesini seyretmekle birdir.
İyi eş, ilişkisini, yaşamın öteki parçalarından önde tutar. Herkesin işi, gücü, kariyeri, evi, anası, babası, tamir edilecek eşyası, ödenecek faturası var. Bunlar, kimseyi ayrıcalıklı kılmaz. Hayat memat konularını, ilişkisine dayanarak ya da sürekli sırasını kaydırarak halletmeye çalışan eş, ilişkiyi öldürür. İyi eş, yaşam konularından, ilişkisini beslemeye çalışan ve ilişkisinden güç alan eştir.
İyi eş, ötekinin gereksinimlerini anlamaya ve karşılamaya isteklidir. Kediler, çiçekler ve çocuklar gereksinimlerini önceden ifade edemezler. İfade edebildiklerinde, iş işten çoktan geçmiş olur. Bu yüzden, varolanların gereksinimleri, önceden sezilmeli ve zamanında ilgilenilmelidir. Yoksa ölürler. İyi eş; ilgi, özen, şefkat gereksinimlerini önceden sezmeye istekli ve bunların söylenmesine gerek bırakmadan karşılamaya hevesli eştir.
İyi eş, ne zaman hareket etmek, ne zaman durmak gerektiğini bilir. Bazen yaşamda ve ilişkide, bize bırakılsa asla öyle yapmayacağımız işleri yapmakla, bazen de bizim için yapılmasında hiç de sakınca olmayan ama deneyim kabımızda olmayan durumlarla karşı karşıya kalırız. Esneklik gösterip yeni koşullara uyum sağlamayla, olduğu gibi durup etrafı kendine göre biçimlendirme arasındaki çizgiyi koruyabilen eş, iyi eştir.
İyi eş, kendine değer verir. Yokluk üzerinden aşk, kendi eksiğini, ötekinin "tamlığından", tamamlamaya çalışmak demektir. Varlık üzerinden aşk ise "olmuş" bir benliği, ötekiyle birlikte daha da zenginleştirmektir. Kendilik değerini, öteki üzerinden tamamlamaya çalışan eş, bunun sonucunda, hayal kırıklığına uğrayacaktır. İlişkideki kişilerin birbirini geliştirip büyütmesi ne kadar zenginleştiriciyse, birinin, öteki üzerinden tamamlanması o kadar fakirleştiricidir. Yokluk üzerinden âşık olandan, iyi eş çıkmaz.
İyi eş, zihnindeki bir ideali değil, olduğu haliyle ötekini sever. Kusursuz âşık arayan, aşksız kalacaktır. Bir süre idare etse bile her türlü idealleştirme, günün birinde hayal kırıklığı olarak dönecektir. Gerçek kişi, kusurlu, mantıksız ve fevri olabilir. Aklıyla değil, duygularıyla karar verebilir. İnatçıdır ve sözünden dönmeyi beceremeyecek kadar boş gururludur. Tıpkı, sizin ve benim gibi.
İyi eş, değiştiremeyeceği şeyleri sevmeyi (ya da vazgeçmeyi) bilir. Pek çok öğretiye göre en büyük bilgelik, kişinin neyi değiştirip neyi değiştiremeyeceğini bilmesidir. Eğer eşinizin boyundan, bazı huyundan, bazı alışkanlıklarından pek de memnun değilseniz, ya bunlarla beraber olmayı öğreneceksiniz ya da bu ilişkiyi sürdürmeyeceksiniz. Buradaki öğrenme, kesinlikle tahammül etmeyle karıştırılmamalı. Tahammül, er ya da geç patlayacak bir bombadır. Eğer farklı bir şeyi sevebilme beceriniz varsa, bu becerinizden bu "değişmeyecek" özellikleri sevmeyi öğrenmekte yararların. Yok eğer bunlara tahammül etmekte olduğunuzu hissederseniz, derhal yolunuzu değiştirin. Ne dikene dokunun, ne de gülü incitin.
İyi eş, ötekine açıktır. Nasıl ki, öteki, "ideal" değil "gerçek" bir insansa, ilişkideki kişi olarak biz de ideal değiliz. Hedef bu olabilir. Çıtayı düşürmek gerekmez. Ama çıtanın bulunduğu yerle olduğumuz yer arasındaki mesafeyi iyi belirlemek ve bunu açıkça ortaya koymak, ilişkinin sürmesi için olmazsa olmaz koşuldur. Yoksa, yaşamımız "-mış gibi" oyunuyla geçer. Bu da çok enerji ve çok tahammül gerektirir. Yani er ya da geç patlar. Açıklık, pek çok stres kaynağının ve iletişim kopukluğunun kökünü kurutan, sağlam bir ilâçtır.
İyi eş, zamanı iyi geçirmek için uğraşır ve kötü zamanlara birlikte direnmeyi bilir. İyi eş, iyi zaman geçirmek ve zamanı iyi geçirmek için fırsatların, ayağına gelmesini beklemez. Fırsat yaratır. Kötü zamanlar ise, iyi eş için, birlikte öğrenme, büyüme ve güçlenme zamanlarıdır. Dahası, yaşamı ve birbirini daha iyi tanıma ve yakınlaşma fırsatlarıdır.
İyi eş, ötekinin, kendine nasıl davranmasını istiyorsa, ona, öyle davranır. Almanın, vermekten çok daha kolay olduğu bir dünyada, ötekine denk ve eşit davranmak, gerçekten ciddi çaba ister. Ama ötekinin yerine kendini koyabilmek, empati yapabilmek, önden sezebilmek; bunları isteyebilmenin, bunları elde edebilmenin -koşulu değil ama- karşılığı. İyi eş, koşul sürmeyen ama karşılığın ne olduğunu bilen eştir. )
- EŞ ile/ve/||/<> EŞİT
- EŞ ile/ve/>/değil KARDEŞ
( Bazı çiftlerin uzun süreli ilişkileri, zamanla daha da yakınlaşarak ve birbiriyle benzeşerek, eş durumundan kardeş durumuna doğru yönelebilmektedir. )
- EŞ ile/ve ORTAK
( Allah'a şirk, eşe şerîk koşulmaz. )
( ZEVC/E ile/ve ŞERÎK[çoğ. ŞÜREKÂ] )
( SPOUSE vs./and PARTNER )
- KELEBEK(PAPILLON)[1973] ve/<>/> ESARETİN BEDELİ(SHAWSHANK REDEMPTION) ve/<>/> OZ ve/<>/> PRISON BREAK ve/<>/> KELEBEK(PAPILLON)[2018]
- ESARETİN BEDELİ(SHAWSHANK REDEMPTION) ile/ve/||/<>/> LA CASA DE PAPEL
(
ile/ve/||/<>/>
)
( TUTUKEVİ(HAPİSHANE)
ESARETİN BEDELİ (SHAWSHANK REDEMPTION) (1994)
THE OZ (dizi)
PRISON BREAK (dizi)
PAPILLON (1973)
ESCAPE FROM PRETORIA (2020)
TUTUKLULAR (PRISONERS) (2013)
SON KALE (THE LAST CASTLE) (2001)
ALCATRAZ
İLK KIYIM (MURDER IN THE FIRST) (1995)
YARGIÇ (THE JUDGE) (2014)
ZİNDAN ADASI (SHUTTER ISLAND) (2010)
SUÇ ÇIKMAZI (FELON) (2008)
UN PROPHÈTE (2009)
CELDA 211 (2009)
HUNGER (2008)
PRZESLUCHANIE (1989)
BIRDMAN OF ALCATRAZ (1962)
IN THE NAME OF THE FATHER (1993)
LE TROU (1960)
LA CASA DE PAPALLE (dizi) (2017-2020)
BİR TÜR/BÖLÜM TUTUKLULUK/TUTSAKLIK
YEŞİL YOL (GREEN MILE) (1999)
YEDİ (SEVEN) (1995)
12 YILLIK TUTSAKLIK (12 YEARS A SLAVE) (2013)
TİBET'TE YEDİ YIL (SEVEN YEARS IN TIBET) (1997)
YENİ YAŞAM (CAST AWAY) (2000)
TRUMAN SHOW (1998)
HÜCRE NO:7 MUCİZESİ (MIRACLE IN CELL NO:7) (2013)
KÜP (CUBE) I, II, III (1997, 2002, 2004)
DENEY (THE EXPERIMENT) (2010)
OYUN (THE GAME) (1997)
BUGÜN, DÜNDÜ (GROUNDHOG DAY) (1993) :)
SOFİ'NİN SEÇİMİ (SOPHIE'S CHOICE) (1982)
ÇİZGİLİ PİJAMALI ÇOCUK (THE BOY IN THE STRIPED PAJAMAS) (2008)
SCHINDLER'İN DİZİNİ (SCHINDLER'S LIST)(1993)
PİYANİST (2002)
THELMA VE LOUISE (1991)
GİZLİ SAYILAR (HIDDEN FIGURES) (2016)
BİRKAÇ İYİ ADAM (A FEW GOOD MEN) (1992)
TERMINAL (2004)
BİZ MELEK DEĞİLİZ (WE ARE NOT ANGELS) (1989)
ÇAŞIT OYUNU (SPY GAME) (2001)
SÜREKLİ GENÇ (FOREVER YOUNG) (1992)
KIRILMA NOKTASI (POINT BREAK) (1991)
TANGO VE CASH (1989)
DÖVÜŞ KULÜBÜ (FIGHT CLUB) (1999)
127 SAAT (127 HOURS) (2010)
GELECEĞE DÖNÜŞ (BACK TO THE FUTURE) I, II, III (1985)
YAŞLI DELİKANLI (OLDBOY) (2003)
JUMANJİ (1995) )
- ESARETİN BEDELİ(SHAWSHANK REDEMPTION) ile/ve/||/<>/< RASHOMON
(
)
( )
- ESAS ile/ve/||/<> İRÂDE ile/ve/||/<> SONUÇ"
( Usûl/yöntem, esastan önce gelir/gelmelidir. İLE/VE/||/<> İhtiyâr[< Hayır!][yapmama bilgisi/isteği], irâdeden[yapma bilgisi/isteği] önce gelir/gelmelidir. İLE/VE/||/<> Süreç, sonuçtan önce gelir/gelmelidir. )
- ESAS ile/ve/< USÛL/YÖNTEM
( Temel, öz. İLE/VE/||/< Yöntem, yol, uygulayım, metot. )
( Usûl olmadan vusûl olmaz.[Yöntem olmazsa kavuşulmaz/ulaşılmaz.] )
( Anayasa ve bazı/çoğu önemli davalar, önce usûlden sonra esastan ele alınır. )
( Kızgın tencere, bir kulpundan tutulmaz. )
( [öncelik ve simge/benzetme olarak]
Dere. İLE/VE/||/< Okyanus.
"Okyanus". İLE/VE/||/< "Dere".
[örnek ve deyim olarak]
Okyanus[u geçmek]. İLE/VE/||/FAKAT/NE YAZIK Kİ Dere[de boğulmak][usûlün öncelikli tutulması ve/ya da bulunmaması durumunda]. )
( BASE vs./and/||/< METHOD )
- ESAS/ASIL ile/ve/||/<> DAYANAK
- ESASINDA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ESNASINDA
- EŞDEĞERLİLİK ile/ve/||/<> BÜTÜNLÜK
- EŞDUYUM/DUYGUDAŞLIK/EMPATİ[İng. < EMPATHY < Yun.] ile/ve ÖZGECİLİK BEN DÜŞMANLIĞI DİĞERGÂMLIK[Fars.]["DİĞERKÂMLIK" değil!]/ALTURİZM/ALTRUİZM/ALTRUISM[İng.] ile/ve İNSAN SEVGİSİ/FİLANTROPİ[İng.;Fr. < Yun. PHILO-ANTHROPOS]
- EŞE ve/<> NEŞE
- EŞEK BAŞI (DEĞİLIM/Z) ile/ve/değil/yerine/||/<> BOSTAN KORKULUĞU (DEĞİLIM/Z)
- EŞEK ve/<> DEVE
( İkisi de birbirini takip eder/miş. :) )
- ESEME/ESTEM/MANTIK ile/ve/<> ALGI DÜZENEĞİ(/"DÜŞÜNCE KALIBI")(/PARADİGMA)
- ESEME/MANTIK ile/ve/<> ANLAMA YÖNTEMİ
( LOGIC vs./and/<> METHOD OF MEANING )
- ESEME/MANTIK ile/ve/> ÇIKARIM
( LOGIC vs./and/> INFERENCE )
- ESER ADI ve MÜELLİF ADI ve VAKIF MÜHRÜ
- ESER ÖĞELER(ELEMENTLER) ile/ve ULTRA ESER ÖĞELER(ELEMENTLER)
( Gövdenin günlük gereksiniminin 100 miligramdan az olduğu elementler. İLE/VE Eser elementlerin binde biri kadar yani günde 100 mikrogram gerekli olan elementler. )
( Kritik önemi olan [esansiyel] elementler [Canlılığın devamı için mutlaka alınması gereken olmazsa olmaz elementlerdir.]: Magnezyum, demir, çinko, bakır, mangan, molibden, krom, selenyum, kobalt, flor, iyot, boron, nikel, vanadyum ve silikon. )
- ESER ile/ve İŞÂRET
- ESER ile/ve/<>/=/|| ÖĞRENCİ
- ESER ile/ve/<>/|| ŞAH-ESER
- EŞEYSEL BOŞALMA ile/ve HEYECANSAL BOŞALMA
( En doğal haliyle, gövdenin ve eşeysel örgenlerin fiziksel devinim ile gerçekleştiği yakınlık ve paylaşımın, titreme, sarsılma, penisten/vajinadan özel sıvının(belsuyu) dışarı çıkması gibi çeşitli dışavurumlar ve yoğunluklar yaşanması. İLE Bir düşüncenin/hayalin/projenin/işin gerçekleşmesi yönündeki enerjinin içinde bulunulan ana yaklaşması, geç kalma, bir aracı kaçırmada yaşanan heyecan gibi çok çeşitli özel durumlar ile yaşanabilen heyecanlar ve kendinden geçiş derecesindeki mutlulukların yaşanması durumu ve eşeysel uyarılma/yoğunluk ve boşalım deneyimi. )
( ŞEKKÂZ: İlişki sırasında girişten/duhûlden önce boşalan kişi. )
( SEXUAL EJACULATION vs./and EXCITABLE EJACULATION )
- EŞEYSEL ENGELLENME ile/ve/değil VAROLUŞSAL ENGELLENME
- KARIN/EŞEYSEL ÖRGEN/LER:
ARKA/DA ile/ve/değil/||/<> ÖN/DE
( Dört ayak üstündeyken/üstündeyse. İLE/VE/DEĞİL/||/<> İki ayak üstündeyken/üstündeyse. )
( Hayvanda ve insan gövdesinde. İLE/VE/DEĞİL/||/<> İnsan gövdesinde. )
- EŞEYSELLİK/SEKS ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SARILMAK
( ... ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KOÇA )
- EŞEYSELLİK/"SEKS YAPMAK" ile/ve/değil/yerine EŞEYSELLİĞİN HAKKINI TESLİM ETMEK
- EŞEYSELLİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ARKADAŞLIK/DOSTLUK
( BAHNÂME: Eşeysellik ilminden bahseden kitaplardır. [Daha önceleri tıp kitabı olarak çalışılmıştır.] )
(
ARKADAŞ-SEVGİLİ OLABİLMEK
Kişi, bazen arkadaşlarına sevgili gibi davranıyor. Sahipleniyor, kıskanıyor ama gırtlağına çökmeden. Tatlı tatlı flört ediyor ama sınırları aşmadan. Birlikte gülmekten ölüyor, çok ama çok eğleniyor, dağıtıyor, yerlere düşüyor, gecenin cılkını çıkarıyor ama o arkadaş ya, sevgili değil ya, hiç sorun olmuyor. Her şeyi konuşuyorlar, pek fazla sansür uygulamıyor, sürekli anlatıyorlar, fazlasıyla ilgili oluyor; kulaklarını kocaman kocaman açıp, dinliyor. En önemlisi de büyük bir coşkuyla sonsuza kadar yapılan işler üzerine konuşabiliyorlar, çünkü iş paylaşılabiliyor, birlikte benzer işler üretiliyor. Müthiş bir "zevkle" dedikodu yapabiliyor, hatta kendi karısını, kocasını, sevgilisini bile çekiştirebiliyor. Arkadaşlık, bu açıdan kişinin yaşamını sürdürebilmesi için büyük bir avantaj oluyor.Ama kişiler, sevgilisine her zaman arkadaş gibi davranamıyor. Bir kere, eleştiriler, haliyle bu kadar net dile getirilemiyor. Sevgiliyle bir arkadaşla konuşulduğu gibi her zaman rahat da konuşulamıyor. Tehlikeli sularda dolaşmaktan kaçınmak gerekiyor. Çünkü sonuçları var bunun, bedelleri var bunun, ödemek gerekiyor, burnundan fitil fitil getirebilir, dikkatli olmak gerekir, çünkü sevgililik onuru yaralanıyor. Kişiler, sevgiliyken, evliyken çok daha duyarlılaşıyor. En küçük davranışa bile "Bana bunu nasıl yapar?" oluyor. Oysa arkadaşının kaldırabileceği sınırlar çok daha geniş. Kişi, her zaman sevgiliyi dinlemek de istemiyor. Tüm gün başkalarını dinlemiş olduğundan sıkılmış oluyor, gına gelmiş oluyor. Ya da öteki, seni dinlemek istemiyor. Eve bir sessizlik çöküyor, "Tetiği ilk kim çekecek?" diye gergin bir bekleyişe giriliyor. Bir de tabii sevgiliyle ya da kocayla sabahlara kadar zıplanıp eğlenilemiyor. Kalabalık içinde işin içine baskalarının ne düşüneceği girdiğinden gerilim artıyor, "biz"i düşünmekten "ben" karambole gidiyor.
Sevgiliyle başka bir koza yaratılıyor, o koza içine giriliyor. Hiç itirazım yok, o da güzel ama ayrı kategorilerdeki ilişkiler gibi sanki: Arkadaş olunca başka şeyler paylaşılıyor, sevgili ya da evli olunca başka şeyler paylaşılıyor. Bana daha iyisi, bu iki kategoriyi birleştirebilmek gibi geliyor. Bunun ideal bir şey olduğunu düşünüyorum: Arkadaş-sevgili olabilmek. Hem arkadaşın, hem de sevgilin gibi olabileceğin biri, hem arkadaşlığı, hem de sevgililiği paylaşabileceğin biriyle üretmek, gülmek, ağlamak, konuşmak, çekiştirmek çok daha heyecan verici geliyor. Kolay bir şeyden söz etmiyorum tabii. Arkadaş gibi zamanı geldiğinde geri çekilebilmek, uygun düştüğünde de sevgili gibi saldırabilmek, bu iki rolü birbirine karıştırmadan oynayabilmek her baba yiğidin harcı değil. Ama yapabilenler de yok değil. Yapabilenler mutluluğu ve güzellikleri yakalayabiliyor.
DEĞERİNİ/Zİ BİLİN!
Kırlangıç, birine âşık olmuş.Penceresinin önüne konmuş, tüm cesaretini toplamış, tüylerini kabartmış, güzel durduğuna ikna olduktan sonra....
Küçük sevimli gagasıyla cama vurmuş.
Tık...tık...tık...
Adam, cama bakmış. Ama içeride kendi işleriyle ugraşıyormuş. Bir meşgulmüş, bir meşgulmüş! Kimmiş onu işinden alıkoyan?
Minik bir kırlangıç!
Heyecanlı kırlangıç, telâşını bastırmaya çalışarak, deriiin bir nefes almış, şirin gagasını açmış, sözcükler dökülmeye başlamış:
- Hey adam! Ben seni seviyorum. Nedenini, niçinini sorma! Uzun zamandır seni izliyorum. Bugün cesaret buldum konuşmaya. Lütfen pencereyi aç ve beni içeri al. Birlikte yaşayalım.
Adam, birden parlamış.
- Yok daha neler?
- Durduk yerde sen de nereden çıktın şimdi? Olmaz alamam! demiş.
Gerekçesi de sersemceymiş:
- Sen kuşsun! Hiç kuş, insana âşık olur mu?
Kırlangıç, mahçup olmuş. Başını önüne eğmiş. Ama pes etmemiş, bir süre sonra tekrar pencereye gelmiş, gülümseyerek bir kez daha denemiş:
- Adam, adam! Haydi aç artık şu pencereni. Al beni içeri! Ben sana dost olurum. Hiç canını sıkmam.
Adam kararlı ve ısrarlı:
- "Yok, yok! Seni içeri alamam" demiş. Biraz da kabaymış, sözü kısa kesmiş:
- İşim gücüm var, git başımdan!
Aradan bir zaman geçmiş, kırlangıç, son kez adamın penceresine gelmiş:
- "Bak soğuklar da başladı, üşüyorum dışarıda. Aç şu pencereyi al beni içeri. Yoksa, sıcak yerlere göç etmek zorunda kalırım. Çünkü, ben ancak sıcakta yaşarım. Pişman olmazsın, seni eğlendiririm. Birlikte yemek yeriz, bak hem sen de yalnızsın! Yalnızlığını paylaşırım..." demiş.
Bazıları, gerçekleri duymayı sevmezmiş. Adam bu yalnızlık sorununa içerlemiş. Pek sinirlenmış.
- Ben yalnızlığımdan memnunum demiş. Kuştan onu rahat bırakmasını istemiş. Düpedüz kovmuş. Kırlangıç, son denemesinden de başarısızlıkla çıkınca, başını önüne eğmiş, çekip gitmiş.
Yine aradan zaman geçmiş. Adam, önce düşünmüş, sonra kendine itiraf etmiş:
- "Hay benim akılsız başım!" demiş.
- Ne kadar aptallık ettim! Beklenmedik bir anda karşıma çıkan bir dostluk fırsatını teptim. Niye onun teklifini kabul etmedim? Şimdi böyle kös kös oturacağıma, zevkli vakit geçirirdik birlikte.
Pişman olmuş olmasına ama iş işten geçmiş. Yine de kendi kendini rahatlatmayı ihmal etmemiş:
- Sıcaklar başlayınca, kırlangıcım nasıl olsa yine gelir. Ben de onu içeri alır, mutlu bir yaşam sürerim.
Ve çok uzunca bir süre, sıcakların gelmesini beklemiş. Gözü yollardaymış. Yaz gelmiş, başka kırlangıçlar gelmiş. Ama... Onunki hiç görünmemış!
Yazın sonuna kadar penceresi açık beklemiş ama boşuna. Kırlangıç yokmuş!
Gelen başka kırlangıçlara sormuş ama gören olmamış. Sonunda danışmak ve bilgi almak için bir bilge kişiye gitmiş.
Olanları anlatmış. Bilge kışi, gözlerini adama dikmiş ve demiş ki:
- Kırlangıçların ömrü altı aydır...
* * * * *
Yaşamda bazı fırsatlar vardır, sadece bir kez elimize geçer ve değerlendiremezsek uçup gider.
Yaşamda bazı kişiler vardır, sadece bir kez karşımıza çıkar, değerini bilemezsek kaçıp gider. Ve asla geri gelmez. )
( [not] SEXUALITY vs./and/but/||/<>/< FRIENDSHIP
FRIENDSHIP instead of SEXUALITY )
- EŞEYSELLİK/SEKS ve/> (İLK) TÖREN/ŞÖLEN
- EŞGÜDÜM ile/ve/||/<> İŞBİRLİĞİ
- EŞİĞE YATMAK ve/||/<>/>/< YOKLUĞA TALİP OLMAK
- EŞİK -ile/ve/değil
- EŞİK ile/ve/||/<> ARALIK
- EŞİK ile/ve/||/<> AYRIT
( ... İLE/VE/||/<> İki düzlemin arakesiti. )
- EŞİK ile/ve/||/<> BEŞİK
- EŞİK ile/ve/||/<> BEŞİK
- EŞİK ile/ve GÖZERİMİ/UFUK
( THRESHOLD, EDGE vs./and HORIZON )
- EŞİK ile/ve/||/<> KIRILMA NOKTASI
- EŞİK ile/ve/||/<> KURUCU UNSUR
- EŞİKALTI ALGI ile/ve KOLAYLAŞTIRMA(PRIMING)
- ESİN ve/||/<>/> BESİN
- ESİNLENME ile/ve/değil/||/<>/< ÇAĞRIŞIM
- ESİNLENME ile/ve/||/<> ÖYKÜNME
- ESİR ile/ve/>< HEYULA/MEZC
( [Oluş-bozuluşa ...] Uğramayan. İLE/VE/>< Uğrayan.[ilk nesne][bir şeyin, her şey olabilme olanağı] )
- EŞİT HAK ile/ve/||/<>/>/< EŞİT PAYLAŞIM
- EŞİT OLAMAMA ile/ve/||/<> TAYİN EDİLEMEME
- EŞİT OLMA ile/ve/||/<> EŞİT OLMAMA
( Yaşamda. İLE/VE/||/<> Doğa(l)da. )
- EŞİT OLMASINA YAKIN TUTMAYA ...:
ÇALIŞMAK ve/||/<> ÇABALAMAK
- EŞİT ile/ve BENZERLİK ile/ve FARK
( Benzerliklerin en üst olduğu nokta. İLE/VE Benzerliklerin ayrılmaya başladığı nokta/lar. İLE/VE Benzerliklerin en alt olduğu nokta. )
- EŞİT ile/ve/değil EŞİK
- EŞİT ile/ve/||/<>/> REŞİT
- EŞİT/DENK ile/ve/değil/||/<>/> AKRAN
- EŞİTLİK ADÂLETİ ve/||/<> ONUR ADÂLETİ
- EŞİTLİK ADÂLETİ ile/ve/<> ORAN ADÂLETİ
- EŞİTLİK/MÜSÂVAT ile/ve/değil/yerine/< TÜRE/ADÂLET
( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/< Güçsüzün hakkının/haklarının savunulması/korunması. )
( Kişilerin eşitliği, sadece adâletin [en kısa sürede] sağlanması için [tüze/hukuk önünde] geçerlidir. [ille de bir farkı olacaksa/oldurulacaksa, sadece bilgileri/bildikleri/marifetleri iledir/kadardır.] )
(
)
(
)
( [CHAT GPT >]
Eşitlik, ırklarına, cinsiyetlerine, dinlerine ya da öteki özelliklerine bakılmaksızın tüm bireylere aynı biçimde davranılması gerektiği düşüncesini belirtir. Bu, herkesin aynı fırsatlara ve haklara sahip olması ve kimliğinden dolayı dezavantajlı ya da ayrımcılığa uğramaması gerektiği anlamına gelir.
Öte yandan, adâlet, yasaların âdil ve uygun biçimde yönetilmesini ve de âdil bir toplumun sürdürülmesini ifade eder. Bireylerin hukuka ve ahlâkî ilkelere göre haklarını almasını ve yanlış davranışın cezalandırılmasını içerir.
Eşitlik ve adâlet, genellikle birbiriyle ilişkili olsa ve örtüşebilse de aynı şey değildir. Eşitlik, herkese aynı biçimde davranmakla ilgiliyken, adâlet, bireylerin hak ettiklerini almasını ve yanlışların ele alınmasını sağlamakla ilgilidir. Bir toplumun eşit olup da âdil olmaması ya da tam eşitlik olmadan adâletin olması olanaklıdır.
[English]
Equality refers to the idea that all people should be treated the same, regardless of their race, gender, religion, or other characteristics. It means that everyone should have the same opportunities and rights, and should not be disadvantaged or discriminated against based on their identity.
Justice, on the other hand, refers to the fair and proper administration of laws and the maintenance of a just society. It involves ensuring that individuals receive what they are due, according to the law and moral principles, and that wrongdoing is punished.
While equality and justice are often related and can overlap, they are not the same thing. Equality is about treating everyone the same, while justice is about ensuring that people receive what they are entitled to and that wrongdoing is addressed. It is possible for a society to be equal but not just, or for there to be justice without complete equality. )
( [not] EQUALITY vs./and/but/< JUSTICE
JUSTICE instead of EQUALITY )
- EŞİTLİK ile/ve/değil BERABERLİK
- EŞİT/LİK ile/ve/değil EŞDEĞER/LİK
- EŞİT/LİK ile/ve/değil/<>/< EŞDEĞERLİ/LİK
- EŞİT/LİK ile/ve/= <> EŞİK/LİK
- EŞİTLİK ile/ve/değil/||/<>/< EŞİTLEYEN
- EŞİTLİK ile/ve/||/<>/> FIRSAT EŞİTLİĞİ
- EŞİTLİK ile/ve/değil/||/<> FIRSAT/OLANAK/KOŞULLAR EŞİTLİĞİ
- EŞİTLİK ve KONFOR
( Ancak mezarda olur. )
- EŞİT/LİK ile/ve/değil/||/<>/< ORTAK/LIK
- EŞİT/LİK ile/ve PARALEL/LİK
- EŞİTLİK ile/ve PAYLAŞIM
( EQUALITY vs./and SHARING )
- EŞİTLİK ve/=/||/<>/>/< SAVAŞÇILARI
( Özellikle hukuk mantığı ve tarihi açısından, "Eşitlik Savaşçısı[On The Basis of Sex]"'nı izlemenizi öneririz... )
(
)
- EŞİT/LİK ile/ve/<> UYUMLU/LUK
- EŞİTSİZLİK ile/ve/||/<>/> BAŞKALDIRI
- EŞİTSİZLİK ile/ve DENGESİZLİK
- ESKATOLOJİ ile/ve FUTUROLOJİ
- ESKATOLOJİK ile/ve/||/<>/> ONTOLOJİK
- ESKİ ÇAĞ ile/ve/||/<>/> ANTİK ÇAĞ ile/ve/||/<>/> ORTA ÇAĞ ile/ve/||/<>/> YENİ ÇAĞ
( Eski zamanlarda başlayıp yazının bulunuşuna kadar geçen süre. İLE/VE/||/<>/> Eski Yunan ve Roma uygarlıklarının gelişip yayıldığı çağ. İLE/VE/||/<>/> Batı Roma İmparatorluğu'nun çöküşünden [476] 1453'e ya da 1492'ye kadar süren çağ. İLE/VE/||/<>/> Orta Çağın bitiminden [1453 ya da 1492'den] Fransız İhtilali'ne [1789] kadar süren çağ. )
- ESKİ EŞYA ve/||/< ESKİ DÜŞÜNCE
( At! VE/||/<> At! )
- ESKİ KÖYE, YENİ ÂDET GETİRMEK ve/değil/yerine/||/<> EZBER BOZMAK
- ESKİ QUITO ile/ve/<> YENİ QUITO
( Yaşayan hazine olarak tanımlanan eski Quito, 1978 yılında, Dünya Miras Dizini'ne giren, dünyadaki ilk kenttir.[İkinci sırada giren ise Polonya'nın Krakov kentidir.] İLE/VE/<> Ekvador'un başkenti. )
- [ne yazık ki]
!SAVAŞLAR:
ESKİ ile/ve/<>/> YENİ
( XVII. yy. İLE/VE/<>/> XX. yy. ve sonrası. )
- ESKİ TABİRLE ... ile/ve/değil ESKİMEYEN TABİRLE
- ESKİ TÜRKÇE ile/ve GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ
( Yakut/Saka Türkçe'si, eski ile günümüz Türkçe'si arasında bir köprüdür. )
- ESKİ YUNAN'DA:
SIVI HACİM ÖLÇÜLERİ ile/ve KATI HACİM ÖLÇÜLERİ
( Katule[0,27 litre] ve amphora[19,44 litre]. İLE/VE Khoniks[1,08 litre] ve Medimnos[51,84 litre] )
- ESKİ ile/ve/değil/yerine BİR ÖNCEKİ
- ESKİ ile/ve/||/<>/< ESKİMEYEN ESKİ
- ESKİ ile/ve/değil/yerine ÖNCEKİ
- ESKİ ile/ve/||/<> YAŞLI
- ESKİ ile/ve YENİ
( OLD vs./and NEW )
- EŞLEME ile/ve/||/<> EŞLEŞTİRME ile/ve/||/<> EŞİTLEME
- EŞLEME ile/ve/||/<>/> ROL DEĞİŞTİRME ile/ve/||/<>/> AYNA ile/ve/||/<>/> YARDIMCI TEKNİKLER
- EŞLERİN ÖRTÜŞMEZLİĞİ AÇMAZI(PARADOKSU)'NDA:
LEIBNIZ ve GEOMETRİ ile/ve/||/<> EŞLER ve ÖRTÜŞMEZLİK ile/ve/||/<> YERLERİN, UZAYDA FARKLILAŞMASI(1768)
( IMMANUEL KANT )
- EŞLİK ETMEK ile/ve KATILMAK
- ESMÂ ile/ve/||/<> EŞRÂ/T
- ESMÂ ve/<> SIFAT
- ESNAF[Ar.]/ARTİZAN[Fr. < ARTISAN] ile/ve/||/<> EŞRAF
( Küçük sermaye ve zanaat sahibi. | Başlıca düşüncesi, mesleğinin tüm inceliklerinden yararlanıp bunları karşısındakinin zararına kullanarak ve meslekte kötü örnek oluşturarak çok para kazanmak olan kişi. İLE/VE/||/<> Bir yerin zenginleri, ileri gelenleri, sözü geçenleri. )
- ESNEK ile/ve GENİŞ
- ESNEK/LİK ile/ve/<> GENİŞ/LİK
- ESNEKLİK ve/||/<>/> SAĞLAMLIK/GÜÇ ve/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET
( Çocuk gibi. VE/||/<>/> Demir gibi. VE/||/<>/> Bilge gibi. )
- ESNEME ile/ve/||/<> ESNEME
( Ağızla olan. İLE/VE/||/<> Gövdemizle olan. )
- ESNEMEDE [AĞZIN EL İLE KAPANIŞINDA]:
SOL ELİN DIŞI ile/ve/değil/yerine SAĞ ELİN AVUÇİÇİ
( Tüm genel/günlük koşullarda. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Namazda. )
- ESNEMEDE [AĞZIN EL İLE KAPANIŞINDA]:
SOL ELİN DIŞI ile/ve/değil/yerine SAĞ ELİN AVUÇİÇİ
( Tüm genel/günlük koşullarda. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Namazda. )
- ESNEMEK ile/ve HAPŞIRMAK
( BESEK/BESDEK, FÂJ/FÂJE, PÂSEK ile/ve ... )
( YAWN vs./and )
- ESPERANTO ile/ve POLİGRAFİ
( 1887'de, Polonya'lı Zamenhof (Dr.) tarafından ortaya atılan ve dünyadaki tüm bireylerin anlaşabilmeleri için düzenlenmiş, 16 kurala dayanan, kolay bir yapma dil. İLE/VE ... )
- ESPRİ ve ŞAKA
( LÂTÎFE )
( LÂG )
( WIT and JOKE )
- EŞREFİYYET ile/ve EFTÂLİYYET
- ESTETİK CERRAHİ ile/ve/<>/< PLASTİK CERRAHİ
- ESTETİK DEĞER ile/ve SANATSAL DEĞER
( Doğal. İLE/VE Yapay. )
- ESTETİK NESNE ile/ve ESTETİK ÖZNE
- ESTETİK ÖNERME/YARGI ile/ve MANTIKSAL ÖNERME/YARGI
- ESTETİK ÖZNE ile/ve/> ESTETİK NESNE ile/ve/> ESTETİK TAVIR ile/ve/> ESTETİK HAZ ile/ve/> ESTETİK YARGI ile/ve/> DEĞER
- ESTETİK YARGILAR ile/ve ETİK YARGILAR
( ... İLE/VE Kısmen bazı hayvanlarda da görülebilir. )
- ESTETİK ile/ve/||/<> BAKIŞIM(SİMETRİ)
- ESTETİK ve/||/<>/> ESNEKLİK
- ESTETİK ile/ve/<> METAFİZİK
( Kişinin, kendinde duyduğu eksikliğe arayış. İLE/VE/<> Kişinin, varlıkta, evrende ve kendinde aradığı ilkesellik ve anlamlılık. )
- ESTETİK ile/ve/<> SANAT
( Estetik, sanatın ahlâkıdır. )
( Estetik, duyarlılıkta oluşan tikel anlamın şeyleşmesini/nesneleşmesini hem duyarlılık, hem de nesneleşme yönünden inceleyen bilimdir. )
( Sanatın nesneleri, estetiktir fakat estetiğin nesneleri, sorun yaratır. )
( Estetik duygulanım, estetik değildir. )
( Estetik için süreklilik gerekir. )
( Estetik duyuş, kavrama dayanmaz. )
( Estetiği kuran, şiirdir. )
( İLM-İ MAHÂSİN ile/ve/<> FENN )
- ESTETİK ile/ve SİLÜET
( AESTHETICS vs./and SILHOUETTE )
- ESTETİK ile/ve/||/<> TARİH
- EŞYA[çoğ. < ŞEY] ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< KİŞİLER
( Kullanılması için. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Sevilmesi için.
[fakat ne yazık ki...] "Dünyadaki kargaşanın nedeni, eşyaların sevilmesi, insanın kullanılmasıdır." )
- EŞZAMANLI/LIK ile/ve/||/<> KOŞUT/LUK
- ET-TIRNAK ile/ve/||/<> "ET-KEMİK"
- ET ve/<> KEMİK
( FLESH and/<> BONE )
- ETEK ile/ve/<> JÜPON[Fr.]
( ... İLE/VE/<> Giysi altına giyilen etek. )
- ETEK ile/ve TARLATAN[Fr.]
( ... İLE Kabarık görüntü vermek için değişik malzemelerle yapılan bir tür iç giysisi. )
- ETEN ile/ve EŞELEK
( Meyvelerin/yemişlerin yenen bölümü. İLE/VE Meyvelerin/yemişlerin yenmeyen iç bölümü. )
- ETİK ile/ve/< ESTETİK
( Birlikte görmek/tutmak gerekiyor. )
- ETİK ile/ve/||/<> ETİĞİN ETİĞİ
- ETİM (NE?) ile/ve/||/<>/> BUDUM (NE?)
- ET'İME-İ LEZÎZE[Ar.] ile/ve ET'İME-İ NEFÎSE[Ar.]
( Lezzetli yemekler. İLE/VE Çok hoş yemekler. )
- ETİYOPYA ile/ve/<> AMAHARİ
( ... İLE/VE/<> 83 farklı dilin konuşulduğu Etiyopya'da, resmî abece olarak kullanılmaktadır. )
- ETKEN ile/ve BELİRLEYİCİ
( FACTOR vs./and DETERMINATOR )
- ETKEN ile/ve/değil/yerine/||/<> BİLEŞEN
- ETKEN ile/ve/değil/||/<> DEĞİŞKEN
( [not] FACTOR vs./and/||/<>/but/< VARIABLE
VARIABLE instead of FACTOR )
- ETKİ ALANI ile/ve/<> DENETİM/KONTROL ALANI
( EFFECT FIELD vs./and/<> CONTROL FIELD )
- ETKİ ETMEK ile/ve/||/<>/> DÖNÜŞTÜRMEK
- ETKİ <> TEPKİ ile/ve/değil ETKİ <> YORUM <> TEPKİ
( Hayvanlarda. İLE/VE/DEĞİL İnsanda. )
- ETKİ ile/ve/<> BASINÇ
( EFFECT/IMPACT vs./and/<> PRESSURE )
- ETKİ ile/ve BEDEL
( EFFECT vs./and WORTH )
- ETKİ ile/ve/<> DENETİM
( EFFECT vs./and/<> CONTROL )
- ETKİ ve DİRENÇ
( EFFECT and RESISTANCE )
- ETKİ ile/ve/||/<> GEÇİŞ
- ETKİ ile/ve/||/<> GERÇEKLİK
- ETKİ ile/ve/||/<> İTKİ
( Dışarıda/n. İLE/VE/||/<> Dışarıda/n ve/ya da içeride/n. )
( Nesnelerde/n. İLE/VE/||/<> Hayvan ve insanda/n. )
- ETKİ ile/ve/||/<>/> İZ
- ETKİ ile/ve/değil/||/<>/< KARŞILIK
- ETKİ ile/ve/> NEDEN
( EFFECT vs./and/> REASON )
- ETKİ ile/ve/<> ÖZELLİK
itibarı ile 22.177 başlık/FaRk ile birlikte,
22.177 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(28/90)
(1996'dan beri)