
Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim
TÜZE'de
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibariyle 14109 başlık/FaRk ile birlikte,
16327 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(14/15)
- Tedbir için SUS!!!
- TEDBİR ile/ve/değil/yerine/>/< AKIL
( Dışarıda. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>/< İçeride. )
( Bilgisizde. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>/< Düşünende. )
( "Gelecekte." İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>/< Şu anda ve burada. )
( Nesne. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>/< Kavram. )
- TEDBİR ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< FİKİR (ETMEK)
( Sonuca yönelik düşünme. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Sonuca yönelik olmayan düşünme. )
( Zât bakımından aynı, itibar bakımından ayrılardır. )
( Sona bakmak. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Yola bakmak. )
( [not] Thinking to [get/go] consequence. VS./AND/BUT/||/<>/>/< Any kind of thinking without consequence.
Any kind of thinking without consequence. INSTEAD OF Thinking to [get/go] consequence. )
( [not] PRECAUTION vs./and/but/||/<>/>/< TO THINK
TO THINK instead of PRECAUTION )
- TEDBİR ile GEREKLİLİK
( PRECAUTION vs. NECESSITY )
- TEDBİR ile/ve/||/<>/< İHTİYÂR
- TEDBİR[Ar. < DÜBÛR] ile İHTİYÂT
( Bir şeyi elde edecek ya da önleyecek yol, çare. | Kul irâdesi. İLE İleriyi düşünerek/görerek davranma. | Sakınma. | Yedek. )
- TEDBİR ve/||/<> İTİDAL ve/||/<> CESÂRET
- TEDBİR[Ar.] değil/yerine/= ÖNLEM
- TEDBİR ile PARANOYA
( Tedbirli ve mütevazı olun, şansı yakalarsınız. )
( Sonuca yönelik düşünme. İLE Sonuca yönelik olmayan düşünme. )
( ASPHALEIA ile/ve ... )
( Bir olay ya da kişinin bir durumu/sorunu ile sınırlı/özel kalabilen. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/> Sürekli ve her koşulda, herhangi bir özel durumla sınırlı kalmayacak sürekli/kalıcı olan. )
( Seninle. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/> Senden sonra da! )
( Ne olduğu. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/> Ne/nasıl[ne/yin asıl] olması gerektiği. )
( Çözümsüzlük hiçbir zaman çözüm değildir/olamaz! [kabul edilemez/edilmemeli, gözardı edilemez/edilmemeli, boş verilemez/verilmemeli, ertelenemez/ertelenmemeli!] )
( PRECAUTION vs. PARANOIA
PRECAUTION vs./and COMPOSURE
PRECAUTION vs. NECESSITY
PRECAUTION vs. TO THINK
Thinking to [get/go] consequence. WITH Any kind of thinking without consequence.
ESTABLISHING vs./and DIAGNOSIS
SECCURITY vs./and PRECAUTION
SOLUTION vs./and PRECAUTION
SOLUTION vs./and CONSEQUENCE/RESULT
SOLUTION vs./and EXPLANATION
SOLUTION vs./and GAME
FINDING SOLUTION vs. FIX THE SOLUTION
[not] SOLUTION vs./and/>/but CONTINUAL/REAL SOLUTION
CONTINUAL/REAL SOLUTION instead of SOLUTION
PRECAUTION vs. PARANOIA )
- [ne yazık ki]
"TEDBİR" ile/değil/yerine/>< SEVGİ
( Her konuda tedbirli olabiliriz; ancak, "severken/sevdiğimize karşı tedbirli olmak", gerçek mutluluk için en zararlısıdır. )
- TEDBİR ile/ve/değil/yerine/<>/< TAKDİR
( Tedbir, takdirin parçasıdır. )
- TEDBİR[< DÜBÛR] ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TAKDİR
( Bir şeyi temin edecek ya da önleyecek yol, çare. | Kişinin ihtiyâr ve istenci/irâdesi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< ... )
( Tedbir, takdirin parçasıdır. )
( Yaptığın şeyin tedbirini, takdir-i Hüdâ'dan bekle. )
( Takdirden gelene, tedbir kılınmaz
Ne kılayım çare, ben, şimdiden geri
Yaram türlü türlü, merhem bulunmaz
İstersen merhemi, çal, şimdiden geri
( Tecellim böyleymiş, kime, ne diyeyim )
Geçti elden, gitti muhabbet çağı
Rakip, bahçeye kurmuş otağı
Yıkılsın çevresi, bostanı bağı
El girsin bağına, var, şimdiden geri
( Seher yeli, sevdiğimden bir haber )
Sen bir gonca gülsün, istife karış
İstersen gül oyna, dilersen sarış
Gönlün kimi isterse, ülfet et konuş
Yârim, sana destur var, şimdiden geri
( Tecellim böyleymiş, kime, ne diyeyim )
Kul Abdal'ım, bir sultanam ayılım
Yüz sür beni, eşiğinde sayılım
Hakk'tan gelen tecellime, kayılım
Kul Abdal'ım, yalan dünya, vefâsız
Âlemde bir yâre düştüm, devâsız
Sen bana yâr olmazsın, be hey vefâsız
Var kime olursan ol, şimdiden geri
( Seher yeli, sevdiğimden bir haber )
[ Veysel (Âşık) 'tan
dinlemek üzere burayı tıklayınız... ]
[ Sürekli erişim adresi...
www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/19854 ]
2023
VEYSEL (ÂŞIK) yılıdır.
Madem görüyorsunuz... O zaman, hoş görün! - Veysel (Âşık)
)
- TEDBİR ile YASAK
( PRECAUTION vs. PROHIBITION/FORBIDDEN )
- TEDBİR ile/ve/||/<>/> YÖNLENDİRME
- Tedbiri DİNLE!!!
- TEDBİR-İ NÜFUS ile/ve/||/<>/> TEDBİR-İ MENZİL ile/ve/||/<>/> TEDBİR-İ MEDÎNE/MÜDÜN
( Bireyin ve toplumun oluşumunda. İLE/VE/||/<>/> Aileyi/topluluğu yönetmek. İLE/VE/||/<>/> Kenti/toplumu yönetmek. )
( İlgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )
- TEDBİRLİ/LİK ile/ve/değil/||/<>/< KARAMSAR/LIK
- TEDBİRSİZLİK ile/ve/değil DALGI/GAFLET
- TEDBİRSİZLİK ile/ve/<> EYLEMSİZLİK
( İkisi de hüsrana götürür. )
- TEDİP/TEDİB[Ar.] değil/yerine/= USLANDIRMA, YOLA GETİRME, TERBİYE ETME
- TEDİRGİN/LİK ile/ve/<>/>/< GERGİN/LİK
- TEDİRGİNLİK ile/ve/||/<> HUZURSUZLUK
- TEDİRGİNLİK ile/ve/<> KORKU
- TEDRÎCEN[Ar.] ile/ve/||/<> TEDRÎCÎ[Ar.]
( Azar azar, giderek, gittikçe. İLE Derece derece, yavaş yavaş olan. )
- TEDVÎN[Ar. < DÎVÂN] değil/yerine/= DERLEM/E
( Dîvân şekline sokma. | Kitaplaştırma. | Yasalaştırma. [yazılı ve bütünlüklü duruma getirilen kurallar][İng. CODIFICATION] )
- TEDVİR[Ar.] değil/yerine/= ÇEVİRME | YÖNETME, ÇEKİP ÇEVİRME
- [Ar.] TEEBBÎ ile/ve TEEMMÜM
( Birini, baba edinme. | Birini, evlât edinme. İLE/VE Ana edinme. | Çocuğun, anne tarafından tanınması. )
- TEEHHÜL[Ar. < EHL] ile TEEHHÜR[Ar. < TE'HÎR | çoğ. TEEHHÜRÂT]
( Ehlileşme. | Evlenme. İLE Sonraya, geriye kalma. | Gecikme. )
- TEELLÜH ve KEMÂL
- TEESSÜS[Ar.] değil/yerine/= KURULMA, ORTAYA ÇIKMA | YERLEŞME, TEMELLEŞME, KÖKLEŞME
- TEEYYÜT[Ar.] değil/yerine/= DOĞRU ÇIKMA, GERÇEKLENME
- TEFÂVÜD[Ar.] ile YARARLAŞMA, BİRBİRİNDEN YARARLANMA
( YARARLAŞMA, BİRBİRİNDEN YARARLANMA )
- TEFE ile TEFELİ ile TEFECİ
( Dokuma tezgâhında tarağı tutan ahşap ya da metal parça. İLE Sık dokunmuş bez. İLE El altından yüksek faizle ödünç para veren kişi, faizci, murabahacı. )
- TEFEKKUH[Ar. < FIKH] ile TEFAKKÜH[Ar.]
( Fıkıh öğrenme. | Fıkıhta çok bilgili olma. | Taakkul, tefehhüm. İLE Hoşlanma, şaşırma. | Pişman olma. | Yemiş toplama, yemiş yeme. )
- TEFEKKÜR ve/||/<>/> TERTİP/TERTİB
- TEFERRUAT[Ar.] ile TAFSİLAT[Ar.]
- TEFRÎH[Ar. < FERAH] ile TEFRÎH[Ar. < FERH]
( Ferahlandırma, gönül açma. İLE Korkusuz kalma. | Gelişme, filizlenme. | Yumurtadan çıkma zamanı. )
- TEFRÎK[< FARK] ile/ve/<> TEMYÎZ[< MEYZ]
( Ayırma, ayırd etme, seçme. İLE/VE/<> Ayırt etme. | Mahkemelerce verilen kararın, yasa ve yöntem yönünden incelenmesini sağlayan yasal yol. | Yargıtay. )
- TEFRİKA[Ar.] değil/yerine/= SÜRMECE | İKİLİK
( Gazete ya da dergilerde çıkan, birbirini tamamlayan yazılardan oluşan dizi. | Bu biçimde yayımlanan. | İkilik. )
- TEFSİR ETMEK/TABİR ETMEK değil/yerine/= YORUM/LAMAK
- TEFSİR ile/ve/||/<> HADİS ile/ve/||/<> FIKIH ile/ve/||/<> KELAM ile/ve/||/<> TASAVVUF
- TEFTİŞ HEYETİ değil/yerine/= DENETLEME KURULU/DENETİM KURULU
- TEFTİŞ[Ar.] değil/yerine/= DENETLEME
- TEFTİŞ-İ MESÂHİF ile/ve/||/<>/> TETKİK-İ MÜELLEFAT
:MECLİSİ/DEFTERLERİ
- TEFVÎZ[Ar.]/İHÂLE değil/yerine/= UYGUN KOŞULLARLA VERME
( Sipariş etme. | Allah'tan bekleme. | Dağıtım. | Bir Taşınmaz malı, bilinen değeri karşılığı birine verme. )
- TEGAFÜL[Ar.] değil/yerine/= ANLAMAMAZLIKTAN GELME
- TEĞET:
| FAKİR ve ORTA İÇİN | ile/değil/ne yazık ki ZENGİN İÇİN
( )
- TEĞET/MÜMAS[Ar. < MÜMASS] ile/değil TEYİT
( Bir eğrinin yanından geçen ve ona ancak bir noktada değen doğru. İLE/DEĞİL Doğrulama. )
- TEHÂCÜM[< HÜCÛM] değil/yerine/= SALDIRMA | ÜŞÜŞME, TOPLAŞMA
- TEHÂLÜF[Ar. < HALF] ile TEHÂLÜF[Ar. < HULF | çoğ. TEHÂLÜFÂT]
( Yargıcın iki tarafa da yemin verdirmesi. İLE Birbirine karşıt olma, birbirine uymama. | Aykırılık. )
- TEHDİT ile/değil/yerine/></> DÜZEN
( Herhangi bir yerdeki adâletsizlik. İLE/DEĞİL/YERİNE/>> Her yer, zaman ve koşulda adâlet. )
- TEHDİT ile/değil "GÖZDAĞI VERMEK"
- TEHDİT değil/yerine/>< İKNA
- TEHDİT ile/değil/yerine KESİN UYARI/ULTİMATOM
( ... İLE/DEĞİL/YERİNE Kesin ve dönülmez söz. Son söz. | Bir devletin öteki devlete karşı zora başvuracağını bildirmesi. )
( [not] THREAT vs./and/but ULTIMATUM
ULTIMATUM instead of THREAT )
- TEHDİT ile/ve/> KORKU
( MENACE vs./and/> FEAR )
- [ne yazık ki]
TEHDİT ile ŞANTAJ[Fr. CHANTAGE]
( Gözdağı. İLE Herhangi bir çıkar sağlamak amacıyla bir kimseyi, kendiyle ilgili lekeleyici, gözden düşürücü bir haberi yayma ya da açığa çıkarma tehdidiyle korkutma. )
- TEHDİT ile TAHDİT
- TEHDİT ile/ve/||/<>/> TEDİRGİNLİK
- [ne yazık ki]
!TEHDİT ile/ve/||/<> TEHLİKE
- TEHDİT değil/yerine TEKLİF
- TEHDİT ile/değil/yerine TESPİT
- TEHDİT ile/ve/değil/yerine UYARI
( [not] THREAT vs./and/but WARNING
WARNING instead of THREAT )
- TEHDİT ile/ve/<> YASAK
- [ne yazık ki]
TEHDİT ETMEK ile/ve/değil/||/<>/< "ABA ALTINDAN SOPA GÖSTERMEK"
- TEHDİTKÂR[Ar.] değil/yerine/= KORKUTULU/GÖZDAĞILI
- TEHDİTSİZ[Ar.] değil/yerine/= KORKUTUSUZ/GÖZDAĞISIZ/GÖZDAĞI VERMEDEN/OLMADAN
- TEHÎL[Ar.] ile TEHÎR[Ar. < AHAR]
( Konuğa, "hoş geldiniz!" demek olan "ehlen ve sehlen" tümcesini söylemek. | Ehliyetli kılma. | Lâyık, müstahak görme/görülme. | Ürkekliği giderme, alıştırma. İLE Erteleme, sonraya/geriye bırakma. )
- TEHİR/TAVİK[Ar.] değil/yerine/= GECİKTİRME | ALIKOYMA
- TEHLİKE ve/|| ÇÖZÜM
- TEHLİKE ile/değil VAROLUŞ SORUNSALI
- TEHLİKELİ:
AÇLIK ve TEHDİTTE ile/ve/<>/>< TOKLUK ve GÜÇLÜLÜKTE
( (")Hayvanlar("). İLE/VE/<>/>< [bazı/"bilinçsiz"] "Kişiler". )
- TEHLİKELİ ile/ve/değil/||/<>/< DUYARLI/HASSAS
- TEHLİKE/Lİ ile/ve RİSK/Lİ
( Tehlike, insana zarar verebilecek bir olgu gibi yorumlansa da, doğru davranış biçimleriyle aynı tehlike, ilerleme ve iç gelişme de sağlayabilir. )
( Tehlike, ruhu güçlendiririr ve içsel barışın, başarının en önemli kuralı olduğunu kavramamızı sağlar. )
( DANGER/OUS vs./and RISK/Y )
- TEHLİKE/Lİ ile RİSK/Lİ
( DANGER/OUS vs. RISK/Y )
- TEK ANLAMLI = VAHİD-ÜL-MÂNÂ = UNIVOCAL[İng.] = UNIVOQUE[Fr.] = EINDEUTIG[Alm.] = UNIVOCUS[Lat.]
- TEK BAŞINA YEMEK ile/yerine/değil BİRİ(LERİ)YLE (PAYLAŞARAK) YEMEK
( Her açıdan daha bereketlidir. )
- TEK BAŞINA YÜRÜMEK ile/ve/değil/yerine/||/<> KARANLIKTA YÜRÜMEK
- TEK BİR KİŞİNİN:
ÜZÜNTÜSÜ ve/||/<> MUTLULUĞU
( Tüm bireyleri mutsuz edebilir. VE/||/<> Herkesin yüzünü güldürebilir. :) )
- TEK BOYUTLULUK ile/değil/yerine/> DERİNLEŞME
- TEK DÜZE ile/ve/değil/||/<> TEK TİP
- TEK EL ve/değil/yerine/||/<>/> İKİ EL
( 'in, nesi var? VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> 'in sesi var! )
- TEK ELİNİ KALDIRMAK ile İKİ ELİNİ BİRDEN KALDIRMAK
( "Durumu" kabul etmek. İLE "Durumu" kabul etmemek. )
- TEK ile/ve/<>/>< ÇOK
( Aşkın. İLE/VE/<>/>< [Doğaya] İçkin. )
- TEKABÜL[Ar. < KABL] değil/yerine/= EŞİTİ / KARŞI OLUM
( Birbirinin karşısında bulunan, birbirini karşılıklı olarak dışta bırakan kavram ya da yargı arasındaki bağlantı. )
- TEKÂMÜL[Ar. < KEMÂL] değil/yerine/= OLGUNLAŞMA
- TEKÂMÜL[Ar. < KEMÂL] ile/ve/değil/||/<>/< TEKÂBÜL[Ar. < KABL]
- TEKBENCİLİK = ENEİYE = SOLIPSISM[İng.] = SOLIPSISME[Fr.] = SOLIPSISMUS[Alm.] = SOLUS:YALNIZ, TEK, IPSE:BEN[Lat.]
- TEKDÜZELİ/LİK ile/değil KURALLI/LIK
- TEKEFFÜL[Ar.] değil/yerine/= YÜKÜMLENME
( Bir şeyin sorumluluğunu üzerine alma. | Kefil olma. )
- TEKEMMÜL[Ar. < KEMÂL] değil/yerine/= YETKİNLEŞME
( KEMÂLE GELME, KEMÂL BULMA, OLGUNLAŞMA )
- TEKÎD[< EKD | çoğ. TE'KÎDÂT] değil/yerine/= PEKİTME
( Sağlamlaştırma, güçlendirmek, güç vermek. | Üsteleme, bir iş için önceden yazılan bir yazıyı tekrarlama. | Pekiştirme. )
- TEKİL-ÇOĞUL ile/ve TİKEL-TÜMEL
( Dilbilgisi. İLE/VE Mantık. )
- TEKİL ile/değil BİRİCİK
( [not] SINGULAR vs./but UNIQUE )
- TEKİL/LİK ile/ve/değil/||/<>/< ÖZGÜN/LÜK
- TEKİN ile/>< TEKİNSİZ
( Boş, içinde kimse bulunmayan. | Güvenilir (kişi, yer). | İçinde doğaüstü "varolanlar" bulunmadığına inanılan (yer). | Eski Türklerde bir babanın taşınmaz mallarının mirasçısı olan en küçük oğlu. İLE Tekin olmayan, uğursuz. | Güvenilir olmayan, muammalı (kişi, yer). | Belirli davranış ya da sözlerin bir toplumca, bir toplumsal öbekçe tehlikeli sayılması ve olumsuz yaptırımlara bağlanarak yasaklanması, tabu. )
- TEKİT[Ar.] değil/yerine/= GÜÇLENDİRME, SAĞLAMLAŞTIRMA | ÜSTELEME
( Bir düşünce ya da istek üzerinde durmak, direnmek, ısrar etmek. | Sayrılık, hastalığın yeniden ortaya çıkması, nüks etmesi, depreşmesi. )
- TEKLİF [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- TEKLİFSİZ BİRLİKTELİK ile/ve NEDENSİZ BİRLİKTELİK
- TENKÎD:
TEKLİFSİZ değil/yerine/>< TEKLİFLİ
( Teklîfsiz tenkîd, tahrîptir; tahrîbat ile tamîrât yapılmaz... )
- TEKME-TOKAT
- TEKME ile/değil ÇİFTE
( İnsanda. İLE/DEĞİL Hayvanda. )
( Öne/ileri doğru. İLE/DEĞİL Geriye doğru. )
- TEKMİL (HABERİ)[Ar.] değil/yerine/= DURUMLUK (ÇAVI)
- TEKMÎL[< KEMÂL] değil/yerine/= KEMÂLE ERDİRME | TAMAMLAMA, TAMAMLANMA, BİTİRME | TAM, EKSİKSİZ, BÜTÜN, HEP
- TEKNİK (/KONU) ile DERİN (/KONU)
( TECHNICAL (/TOPIC, THEME) vs. DEEP (/TOPIC, THEME) )
- TEKNİK ile/ve/değil/<> TAKTİK
- TEKNOLOJİ[İng., Fr. < TECHNOLOGY < Yun. TEKHNE]/İLM-İ HİYEL[Ar.] değil/yerine/= UYGULAYIMBİLİM
- TEKRAR ile/ve/||/<> İDDİA
- TEKRARLAMA ile UYGULAMA
( TO REPEAT vs. TO APPLY )
- TEKRARLAMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< İRDELEMEK
- TEKRARLAYICI (OLMAK) ile/ve/değil/yerine UYGULAYICI (OLMAK)
- TEKZİP[Ar.] değil/yerine/= YALANLAMA
- TELÂFÎ[Ar.] değil/yerine/= GİDERME
- TELÂFİ ile/ve/||/<> PANZEHİR
- TELÂŞ ile/değil/yerine/>< GAİLE/UĞRAŞ
- TELEF[Ar.] ile/ve/||/<> ZİYAN[Fars.]
( Boş yere tüketme, yıpratma. İLE/VE/||/<> Zarar. )
- TELKİN ile/değil TESKİN
- TELLERİ(MİZİ) KARDEŞ EYLEMEK ve/||/<>/> SAZI(MIZI) DÜZENLEMEK
- TELVİN ve/> TEMKİN
- TEMA/THEMA[İng.] değil/yerine/= ANA DÜŞÜNCE, İZLEK
- TEMÂRUZ[Ar. < MARAZ] değil/yerine/= SAYRIMSAMA, KENDİNİ HASTA GİBİ GÖSTERME
- TEMAS[Ar.] değil/yerine/= DEĞME/DEĞİNTİ/DOKUNMA/DOKUNUŞ
- TEMÂŞÂ[Fars.] ile MANZARA
( Bakıp izleme. | Gezme[KONTEMPLASYON, İng. CONTEMPLATION] İLE Bakılan, izlenen. )
- TEMÂSÜL ile/>< İHTİLÂF
( Benzeme, benzeyiş.[MÜŞÂBEHET] | Kesirsiz bölme, kabul etme. İLE Anlaşmazlık. )
- TEMÂYÜL[Ar.] değil/yerine/= YÖNSEME/EĞİLİM
( Belirli bir amaca ya da sonuca yönelen, etkinliğe dönüşmeyen etki gücü. )
- TEMBEL ile/değil/yerine/>< DERTLİ
( Uyanık iken uyuyan. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Uykudayken uyanan. )
- TEMBEL ile SÜNEPE/SÜMSÜK/MENDEBUR[Fars.]
( ... İLE Kılıksız ve uyuşuk, sümsük. )
- TEMBELLİK ile/ve/<> ART NİYET
- TEMBELLİK ile DÜŞÜNÜR/SANATÇI "TEMBELLİĞİ"
( Yıkıcı. İLE "Tembellik" sonrası, yapıcı, yaratıcı ve dönüştürücü bir ürüne götürebilecek türden. )
- TEMBELLİK ile/ve/değil/<> "KENDİNE"(KEYFİNE/RAHATINA) GÖRE DÜŞÜNME
- TEMBEL/LİK ile/ve/||/<> YETERSİZ/LİK
- TEMEL DEĞERLER ve/||/<>/< TEMEL ÇELİŞKİLER
- TEMEL İLKE/LER ile/ve/değil/yerine ANAHTAR KAVRAM/LAR
( [not] "BASIC PRINCIPLE/S" vs./and/but "SWITCH/KEY CONCEPT/S"
"SWITCH/KEY CONCEPT/S" instead of "BASIC PRINCIPLE/S" )
- TEMEL SORUN ile/ve YAYGIN TEMEL SORUN
( BASIC PROBLEM vs./and COMMON BASIC PROBLEM )
- TEMEL ve ÇÖZÜM/LEME
( BASE and ANALYSE )
- TEMEL = ESAS = GROUND, BASIS, FOUNDATION[İng.] = FONDEMENT, PRINCIPE[Fr.] = GRUND, GRUNDLAGE, FUNDAMENT[Alm.] = FUNDAMENTUM[Lat.] = FUNDACIÓN[İsp.]
- TEMEL ile NİYET
- TEMEL ile/ve/||/<> TÖZ
- TEMELLENDİRME ile/ve/<> DAYANDIRMA
- TEMELLENDİRME ile GEREKÇELENDİRME
( WELL-FOUNDING vs. JUSTIFING )
- TEMELLENDİRMEK ile/ve/||/<>/> DEĞERLENDİRMEK
- TEMELLENME ile/ve/||/<>/> AÇIĞA ÇIKMAK
- ... TEMEL/Lİ ile ... DAYANAK/LI
- TEMELLUK[Ar. < MELK] ile TEMELLÜK[Ar. < MELK/MÜLK]
( Yaltaklanma, dalkavukluk. İLE Mülk edinme, kendine mâl etme, sahip olma. )
- TEMERRÜT[Ar.] değil/yerine/= DİRENME | EK FAİZ
( Dikkafalılık, kafa tutma, direnme. Herhangi bir sebebe dayanmaksızın borcu ödememekte direnme, direnim. | Ek faiz ödememe durumu. )
- TEMESSÜK[< MESK] ile ...
( TUTUNMA, SARILMA | BORÇ SENEDİ )
- TEMESSÜK ile/||/<> VAKIF TEMESSÜKÜ ile/||/<> TAPU TEMESSÜKÜ ile/||/<> TEFVÎZ ile/||/<> CİHET-İ İTÂ-YI SENET ile/||/<> VAKF-I MÜSTESNÂ ile/||/<> MAZBÛT VAKIFLAR ile/||/<> MÜLHAK VAKIFLAR ile/||/<> TEVLİYET ile/||/<> MÜTEVELLİ ile/||/<> ile/||/<> MÜSTEGAL[ÇOĞ. MÜSTEGALLÂT] ile/||/<> MECLİS-İ İDÂRE
( Eski hukukta borç senedi. | Has, timar ve zeamet sahipleri ile mütevelliler tarafından verilen, miri ve vakıf arazide tasarruf yetkisini bildiren belge. İLE/||/<> Vakıf memurları tarafından eski tarihlerde verilen senet. İLE/||/<> Tapu memurları tarafından eski tarihlerde verilen senet. İLE/||/<> Para mukabilinde ya da satılan bir hak mukabilinde hükümet tarafından verilen. . İLE/||/<> Senetin veriliş nedeni, iktisâb. İLE/||/<> Vakıflar idaresinin müdahale ve mürakabesi olmaksızın, doğrudan doğruya mütevellileri tarafından idare olunan vakıflar. İLE/||/<> Yönetimi devlet tarafından ele alınmış vakıflar; bir vakıf iki biçimde mazbut vakıf olur; ya tüm vakıf yöneticileri ölmüştür ya da vakfeden kişi yönetici göstermemiştir. Bu durumda bu vakıfların yönetimi devlet tarafından ele alınır; devlet bu yönetimi Vakıflar Genel Müdürlüğü eli ile kullanır. İLE/||/<> Vakfın vakfiyesindeki şartlara göre vakfın işlerini gören (mütevellileri) tarafından yönetilen vakıflar. Vakıflar Genel Müdürlüğü denetimine tâbidir. İLE/||/<> Vakıf malları üzerinde kullanma yetkisi, vakıf işine bakma görevi. Bu görev sahiplerine mütevelli denir. İLE/||/<> Bir vakfın idaresine memur edilen kişi. İLE/||/<> Vakfa gelir getirmesi için tavanlı, damlı ve damsız vakfedilmiş olan mallar anlamına gelen müstegal kelimesinin çoğuludur. Çatısı bulunmayan arsa bağ bahçe gibi yerler. İLE/||/<> Yönetim kurulu, idare meclisi. )
- TEMEYYÜZ[Ar.] değil/yerine/= KENDİNİ GÖSTERME, SİVRİLME, BENZERLERİNDEN FARKLI OLMA
- TEMHÎL[Ar. < MEHL | çoğ. TEMHÎLÂT] ile TEMHÎR[Ar. < MÜHR]
( Zaman ve fırsat verme, sonraya bırakma, mühlet, mehil verme, erteleme. İLE Mühürleme. )
- TEMHÎR[Ar. < MÜHR] ile TE'MÎR[Ar. < EMR]
( Mühürleme. İLE Vali olarak atama. )
- TEMİN/TEDARİK[Ar.] değil/yerine/= SAĞLAMA/ELDE ETME
( Araştırıp bulma, sağlama, elde etme. | Hazırlık. )
- TEMİZ NİYET ve TEVEKKÜL
- TEMİZ-PAK/PİR Ü PAK[Fars.]
- TEMİZE ÇIKARMAK ile/değil/yerine/>< TEMİZLENMEK
- TEMİZLEMEK ile/ve/değil/||/<>/< YALITMAK
- TEMİZLİK ile/ve/<> DÜZEN/DÜZENLEME/TERTİP
- TEMİZ/LİK ve/<> GÜZEL/LİK
- TEMLİK[Ar.] değil/yerine/= MÜLK OLARAK VERME | BİR HAKKIN, BAŞKA BİRİNE GEÇİRİLMESİ
- TEMPORALİTE değil GEÇİCİLİK
- TEMPORARY vs. PERMANENT
- TEMSİL ETME ile/ve BİLDİRME
( TO REPRESENT vs./and TO NOTIFY )
- TEMSİL ile/ve/||/<>/> TERSİM
- TEMSİL/İYET ile TESLİM/İYET
- TEMYİZ KUDRETİ/HUKUKİ EHLİYET/CIVIL RESPONSIBILITY[İng.] değil/yerine/= AYIRTIM GÜCÜ
- YARGITAY/TEMYÎZ[< MEYZ] ile İSTÎNÂF
( Ayırma, ayrılma, seçme, seçilme. | İyiyi, kötüden ayırt etme. İLE Yeniden başlama. | Bidâyet mahkemesi tarafından verilen kararın, bir üst mahkemeye başvurarak kaldırılmasını isteme. | Sözün başlangıcı, söz başı. )
( Yasa yolunda, üst mahkeme, hukuka aykırı olan kararı, sadece bozar, kendi yeniden yargılama yaparak karar veremez. İLE Yasa yolu incelemesi sonunda, hukuka aykırı bulunan yerel mahkeme kararı yerine üst mahkemece, yeniden yargılama yapılarak yeni bir karar verilir. )
- TENÂKUS[< NAKS] ile TENÂKUZ[< NAKZ]
( Azalma, eksilme. İLE Çelişme, karşıtlık. )
- TENÂKUZ ile ZIT
( 3. şıkkın olanaksızlığı vardır. İLE 3. şıkkın olanaksızlığı yoktur. )
- TENDENCY vs. INCLINATION
- TENDENCY vs. INTEREST
- TENEVVÜ'[Ar. < NEV | çoğ. TENEVVÜÂT] ile TENEVVÜR[Ar. < NÛR]
( Çeşitlenme, çeşitlilik. İLE Nurlanma, parlama, ışıldama. )
- TENEZZÜL ETME(ME)K ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İTİBAR ETME(ME)K
- TENFÎS[Ar. < NEFES | çoğ. TENFÎSÂT] ile TENFÎŞ[Ar. çoğ. TENFÎŞÂT] ile TENFÎZ[Ar. < NÜFUZ | çoğ. TENFÎZÂT]
( Soluklandırma/nefeslendirme, soluklandırılma. İLE Pamuk atma, yün ditme. İLE Hükmünü yürütme, nâfiz kılma. )
- TENKİT ile SAPTAMA/BELİRTME
- TENKİT ile/ve/<> ŞİKÂYET
- TEN[Fars.]/SEL ile/ve/<> TİN/SEL ile/ve/<> TİN
( Ten, tinin zemini olamaz. )
( Giysi tenden, ten de candan habersiz! )
( Nedeni dışarıda olan. İLE Nedeni ve ereği/amacı kendinde olan. )
( Gövdenin dış yüzü, deri, cilt. | Gövde, vucut, beden. İLE/VE/<> İnsanın ve insanlığın toplam değeri, birikimi. )
- TENSİP[Ar.] değil/yerine/= UYGUN BULMA, YARAŞTIRMA
- TENVİR[Ar.] değil/yerine/= AYDINLATMA | BİLGİ VERME
- TENZİH ile/ve TAKYİD/TAKYİT
( Arılama, kusur kondurmama. | Allah'ın tüm kusurlardan uzak olduğuna inanma. İLE Bağlı kılma, kısıtlama, kayıtlama. )
- TENZİH ile TATİL
- TEPELEMEK yerine ANLAŞMAK VE/> ANTLAŞMAK
- TEPELEMEK ile TEPELEME
( Ayakları altında ezmek. | Bozguna uğratmak, hırpalamak, yakalamak, basmak, enselemek. | Kıyasıya dövmek. | Öldürmek. İLE Tepe biçimi verecek ya da kenarlarından taşacak kadar olan, taşacak kadar yığmak/dizmek. )
- TEPKİ:
"ÖZGÜRLÜĞE KARŞI" değil ÖLÇÜSÜZLÜK/KEYFİYET PROPAGANDASINA KARŞI
- TEPKİ (VERMEK) ile/ve/değil/yerine GERİBİLDİRİM
( AKS-ÜL-AMEL ile/ve/değil/yerine ... )
( [not] REACTION vs./and/but FEEDBACK
FEEDBACK instead of REACTION )
- TEPKİ ile/ve/değil DEĞERLENDİRME
( [not] REACTION vs./and/but EVALUATION )
- TEPKİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DIŞAVURUM
- TEPKİ ile/ve/değil/yerine TESPİT
( [not] REACTION vs./and/but TO DETERMINE
TO DETERMINE instead of REACTION )
- [ne yazık ki]
"TEPKİ" ile/değil/></< YANIT VEREMEMEK
( Yanıt veremeyen, tepki verir. )
- TEPKİSELLİK ile/değil/yerine İKNÂ
- TEPKİSİZLİK ile/ve/<> HAZIR-YANITLI OLAMAMA KAYGISI
- TER TER (TEPİNMEK)
( "Direnmek, istememek, inat etmek, sinirlenmek" )
- TERBİYE(EĞİTİM) ile/ve/> TÂLİM(ÖĞRETİM/ALIŞTIRMA) ile/ve/> TE'DİB(EDEB)(DAVRANIŞ/TUTUM)
( Davranış-eylem. İLE/VE Düşünce-bilgi. VE/> Terkib. )
( Göze dayanır. İLE/VE Kulağa dayanır. VE/> Davranıştır. )
( İyi-kötü. İLE/VE Doğru-yanlış. VE/> Güzel. )
( Örnek gerektirir. İLE/VE Bilen/hoca gerektirir. VE/> "Kişi kendin bilmek", haddini bilmek gerektirir. )
( Her yerdedir. İLE/VE Belirli bir yerdedir. VE/> Her yer ve zamandadır. )
( Bütüncüldür. İLE/VE Sıradüzenseldir. VE/> Estetiktir. )
( Kalb-i selîm. İLE/VE Akl-ı selîm VE/> Zevk-i selîm. )
( TO TRAIN vs./and PRACTICE/EXERCISE/DRILL and/> MANNER
Behaviour-action. VS./AND Idea-knowledge. AND/> Compound.
Base on eye. VS./AND Base on ear. AND/> Behaviour.
Good-bad. VS./AND Right-wrong. AND/> Beautiful.
Needed example. VS./AND Needed teacher. AND/> To know the self.
Everywhere. VS./AND Define place. AND/> Everywhere and anytime.
Integral. VS./AND Hierarchical. AND/> Aesthetical. )
- TERBİYE ETMEK:
ÇOCUKLARIMIZI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KENDİMİZİ
- TERBİYE ile TERBİYE
( Besleyip büyütme. | Beslenip büyütülme. | Eğitim. | Görgü. | Alıştırma. | Hafif cezalandırma. | Tavsiye. | Kayırma, koruma. İLE Bazı yiyecekleri pişirmeden önce limon, salça gibi soslarda bekletme. )
- TERBİYE ve/<> TEZKİYE
( Aklı. VE/<> Kalbi. )
- [ne yazık ki]
TERBİYESİZ ile/değil/yerine DİK KAFALI
- TERBİYESİZLİK ile/ve/değil/<> İNAT
- [ne yazık ki]
TERBİYESİZLİK ile/ve/||/<>/< KEYFİYET
- TEREDDÜT/ŞÜPHE değil/yerine/= İKİRCİK/DURAKSAMA/VARGISIZLIK
- TERETTÜB[< RÜTÛB] değil/yerine/= SIRALANMA, SIRASINDA OLMA, SIRASI GELME | ÂİT OLMA, GEREKME | (BİR İŞİN ÜZERİNE) DÜŞME
- TERHİS[Ar. < RUHSAT] değil/yerine/= OLUR VERME (RUHSAT/İZİN VERME)
( İzin verme. | Askerliği tamamlayanları ordudan bırakma. )
- TERÎKE[Ar.] ile TERİKE/TEREKE[Ar. çoğ. TERÎKÂT/TEREKÂT]
( Kalık, evlenme dönemi geçmiş, evde kalmış. | İtfaiye erlerinin başlarına taktığı kask. İLE Ölen kişinin bıraktığı şey. )
- TERİM[TERMİNUS: Sınır tanrısı/putu.] ile JARGON
- TERK ile DERK
( Bırakma, ayrılma. | Vazgeçme. | Bırakma, ihmal etme. İLE Anlama, kavrama. )
- TERK ile/ve/değil/yerine EZİYET
( Bazen, terk edilmektense eziyet görmeye bile râzı olabilirsin. )
- TERM vs. TIME
- TERMİN[Alm.] ile/değil TEMRİN[Ar.]
( Belirlenmiş zaman, randevu. İLE/DEĞİL Alıştırma. )
- TERÖR/İST/İZM[Fr./İng.]/!TEDHİŞ/Çİ[Ar.] değil/yerine/= !YILDIRI/CI/LIK
- TERÖRİZE ETMEK ile/değil/yerine/>< TEORİZE ETMEK
- TERÖRİZM" ile/ve/değil/||/<> TÖRERİZM
( )
- TERS-DÜZ OLMAK/ETMEK ile ALT-ÜST OLMAK/ETMEK
- TERS İLİŞKİ ile/değil TERSİNE BİR İLİŞKİ
( "Ters ilişki" sözü daha çok anal seks için kullanılmaktadır. İLE/DEĞİL Kavramlar üzerine yapılacak süreçteki sondan başa gidiş için "tersine/tersinden bir bakışla" ifadesi kullanılabilir. )
- TERS ile/değil/yerine/>< DERS
( [Almaya/anlamaya ...] Kapalıysa/k "gelir", ters. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Açıksa/k alır/ız her bir durumdan ders. )
- TERS ile ZIT
( WRONG vs. THE OPPOSITE )
- TERSÂ ile/ve CEBÂNET
( Çok korkak, titrek. İLE/VE Korkaklık. )
- TERSİNMEK ile TERSLEMEK ile TERSLENMEK ile TERSLEŞMEK
( Geri dönmek, rücû etmek. | Hiddetlenmek, aksilik etmek. İLE Birine gönül kırıcı, sert söz söylemek ya da gönül kırıcı davranmak, azarlamak. İLE Tersleme durumuna konu olmak. | Aksilik etmek, terslik göstermek. İLE Terslik etmek, zıt davranmak. )
- TERSLEMEK ile/ve/değil/yerine REDDETMEK
- TERTİB ve/||/<>/>/< MÜRETTEBÂT
- TERTİBAT[Ar.] değil/yerine/= DÜZEN/DÜZENLENİŞ
( Bir işin güçlüklerini karşılamak için yapılan ön hazırlıklar. )
- TERTİBAT ile/ve TEŞKİLÂT
- TESÂDÜF ile/ve/değil DIŞLAŞMA
- TESÂLUH[Ar.] ile TESÂLUH[Ar.]
( MÜSÂLAHA[< SULH]: Barışma, uzlaşma. | Barış, güvenlik. İLE Sağır gibi görünme. )
- TEŞBİH ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KIYAS
- TEŞBİH ile/ve/||/<> MECAZ
- TEŞBİHTE HATA ARANMAZ değil TEŞBİHTE, HATA OLMAZ/OLMAMALI
- TEŞBİHTE HATA OLMAZ değil TEŞBİHTE, HATA OLMAZ/OLMASIN/OLMAMALI!
(TEŞBİH, HATA/EKSİK/YÜK/SORUN KALDIRMAZ/TAŞIMAZ/TAŞIMAMALI!)
( Hangi benzetmeyi yaparsak yapalım, önemli değildir anlamına gelmez. Benzetme(teşbih) yapacağımız zaman hata yapmama ve keyfiyet olmaması gerekliliğini anlatır! [Teşbih sözcüğünden sonra virgül/duraklama çok önemli!] )
( Halk arasında daha çok, "yapılan benzetmeden alınılmamasını dilemek için" "söylenilir" fakat bu, yanlış kullanımdır. )
( Herşey, herşeyle dolaylı olarak bağlantılandırılabileceğinden,
hiçbir şeyi, hiçbir şeyle doğrudan bağlantılandırmamakla başlar herşey. )
- TEŞBİHTE, HATA OLMAZ/OLMAMALI! değil/yerine TEŞBİHİN, AYAĞI TOPALDIR
- TESCİL/LEMEK ile/ve/değil TASDİK/LEMEK
( Herhangi bir şeyi resmî olarak kaydetme, kütüğe geçirme. | Bir taşınmazın üzerinde bir aynî hakkın kurulması için tapu kütüğüne yapılması gerekli kayıt. İLE/VE/DEĞİL Doğrulama. | Onay, onaylama. )
- TEŞDİT[Ar.] değil/yerine/= GÜÇ VERME | SAĞLAMLAŞTIRMA
- TEŞEBBÜH[Ar. < ŞİBH] değil/yerine/= BENZEME
( Benzeme, andırma, kendini benzetmeye özenme, zorlayarak benzemeye çalışma. )
- TEŞEBBÜS[Ar.] değil/yerine/= GİRİŞİM | GİRİŞME
- TEŞEBBÜS ile/ve/||/<>/> TESADÜF
( Teşebbüs etmezsen, tesadüf etmez. )
- TEŞEKKÜL ETMEK/MEYDANA GELMEK[Ar.] değil/yerine/= OLUŞMAK
- TEŞEKKÜL[< ŞEKL] ile ...
( ŞEKİLLENME | KURULMA, KURULUŞ, MEYDANA GELİŞ | OLUŞUM )
- TEŞEKKÜL[Ar.] değil/yerine/= OLUŞUM/KURULUŞ
- TEŞEKKÜR ETMEK ve/||/<> ÖZÜR DİLEMEK
( Bunları bilmeyenlere, kapıları/nı kapatmak gerekir. )
- TESELLÜM[Ar.] değil/yerine/= VERİLEN BİR ŞEYİ ALMA
- TESETTÜR[Ar. < SETR] değil/yerine/= ÖRTÜNME, KAPANMA
- TESE'ÜL ile SUAL/İSTEK
- TEŞEVVÜŞ[< ŞEVEŞE] değil/yerine/= KARIŞMA, KARMAKARIŞIK OLMA, KARIŞIKLIK
- TESEYYÜP[Ar.] değil/yerine/= KAYITSIZLIK, TEMBELLİK, İHMALCİLİK
- TESHÎR ile/ve/> TAHRİK
( Söz/kelâm ile. İLE/VE/> Bakış/nazar ile. )
- TESHÎR ile TE'SÎR[< İSR]
( Büyüleme, büyü yapma; aldatma, aldatılma. İLE Alâmet/nişan bırakma. | İşleme, dokunma; içe işleme. | Kederlendirme. )
- TEŞHİR/EKSİBİSYON[< EXHIBITION]/UTAÇICILIK değil/yerine/= GÖSTERMECİLİK
- TEŞHİS[Ar.] değil/yerine/= TANI/TANIMLAMA
( Hastalığın ne olduğunu araştırıp ortaya koyma. Kim ve ne olduğunu anlama, tanıma, seçme. | Belirleme. | Kişileştirme. )
- TE'SÎR[Ar. < İSR | çoğ. TE'SÎRÂT] ile/ve TES'ÎR[Ar. < SA'R] ile/ve TESHÎR[Ar. < SİHRİYY] ile/ve TESHÎR[Ar. < SİHR/SEHHAR | çoğ. TESHÎRÂT]
( Alâmet, nişan bırakma. | İşleme, dokunma, içe işleme. | Kederlendirme. İLE/VE Değer/kıymet/narh koyma. | Ateşi yakıp alevlendirme. İLE/VE Zapt ve istila etme, ele geçirme, elde etme. İLE/VE Büyü yapma, büyüleme, aldatma/aldatılma, kendini bağlama. )
- TESİR[Ar.] değil/yerine/= ETKİ
- TESİR ile HÜKÜM
- TESKERE[Fars. < DESKERE] ile/değil TEZKERE[Ar.]
( Sedye. | Eskimiş yapılarda malzeme taşımak için kullanılan, dört kollu ve iki kişinin taşıdığı tahta araç. İLE/DEĞİL Pusula. | Bir iş için izin verildiğini bildiren resmî kâğıt. | Askerlik görevinin bittiğini bildiren belge. )
- TEŞKİK[< ŞAKK] ile TEŞKÎK[< ŞEKK | çoğ. TEŞKÎKÂT]
( Yarma, yarılma, ikiye ayırma, parça parça yarma. İLE %50/50 olarak şüpheye düşürme/düşürülme, şüphede bırakma/bırakılma. )
- TESLİM ETMEK ile/ve TESLİM ETMEYİ SÜRDÜRMEK
- TESLİMİYET ile/ve/||/<> ÇARESİZLİK
- TESLİMİYET ile/ve İNSAF
- TESLİMİYET ile/ve/||/<>/< SABIR
( Özellikle, Anthony Hopkins'in, "The Edge" ve "The Instinct" adlı filmlerini de izlemenizi salık veririz. )
- TESLİMİYET ile/ve/||/<> TEVEKKÜL
( Ne kadar âlim olsak da iki dakika sonra başımıza ne geleceğini bilemeyiz. )
( İnsan da, varlık da, kudret de küçülmedikçe büyümez. [muhitleşmek] )
( Kendinden haberin olmayacak ki, vuslata çıkasın. )
( Herşeyin modeli vardır fakat hakikatin yok. Hem kafes içinde duracaksın, hem de aradan çıkacaksın. )
( Azrail'e can vermeyen,
Hakk'a, Hakikat'e varamaz. )
( KENAR GEZME!
DOLAN, GEL!
GİR İÇERİ! )
- TESLİMİYET ve/||/<>/< UTANMAK/UTANABİLMEK
- TESLİMİYET/KABUL EDİLME/AFFEDİLME:
TÖVBE ve/||/<> DOĞRU/DÜZGÜN İŞ YAPMAK / SÂLİH AMEL
- TESMİYE[Ar. < İSM] ile ADLANDIRMA, AD VERME/KOYMA
( AD KOYMA, ADLANDIRMA, İSİM VERME | BESMELE ÇEKME )
- TESPİT ETMEK ile/ve ELDE ETMEK
( TO DETERMINE vs. TO OBTAIN/GET )
- TESPİT ile ÇIKARIM
( TO DETERMINE vs. INFERENCE )
- TESPİT ile GENELLEME
- TESPİT ile İLERİ SÜRME
( TO DETERMINE vs. TO PUT/BRING FORWARD )
- TESPİT değil/yerine/= SAPTAMA
- TESPİT ile/ve TEKLİF
( TO DETERMINE vs./and TO PROPOSE )
- TESPİT ile/ve TEŞHİS
( ESTABLISHING vs./and DIAGNOSIS )
- TESPİT ile/ve/değil/||/<>/>/< (HAKKI/NI) TESLİM
- İCTİHÂD:
TEŞRÎ ile/ve/||/<> ADLÎ
- TEŞRİ ile FETVÂ
- TESRİ[Ar.] değil/yerine/= HIZLANDIRMA, ÇABUKLAŞTIRMA
- TEŞRÎH[Ar. < ŞERH | çoğ. TEŞRÎHÂT] ile TEŞRÎHÎ[Ar.] ile TEŞRÎ/Î(LEGISLATIVE)[Ar.]
( Açma, yayma, etraflıca şerh etme/edilme. | Dilim dilim, parça parça kesme. | Bir ölü gövdesini kesip parçalara ayırma. Otopsi. | Anatomi. | İskelet. İLE Anatomiye özgü, anatomiyle ilgili. İLE Yasa ile, yasa ile ilgili. )
- TEŞRİHHANE[Ar. + Fars.] ile DERSLİK
( Otopsi yapılan yer. | Tıp fakültelerinde anatomi dersi yapılan yer. )
- TEŞRİK[Ar.] ile/ve/||/<> MÜŞTEREK[Ar.]
( Yaptığı bir işe birini ortak etmek. İLE Ortak. | Ortaklaşa, el birliğiyle yapılan/hazırlanan. | Ortaklaşa kullanılan. | Ortaklaşa, birlikte. )
- TEST ile ANALİZ TEST vs. ANALYSIS
( TEST ile ANALİZ TEST )
- TESTLERDE:
POZİTİF ile/ve NEGATİF
( Bulunmuşsa/varsa. İLE/VE Bulun(a)mamışsa/yoksa. )
( Anlamlandırması/yorumlaması, beklenilen/aranılan şeyin karşılığına göre değişir. [ur/bakteri vb. için bakılmışsa pozitif çıkması olumsuzdur/kötüdür fakat gebelik, aşının tutması vb. için bakılıyorsa pozitif çıkması olumludur/iyidir.] )
( POSITIVE vs./and NEGATIVE : ON TESTS )
- TEŞVİK ETMEK ile/değil ÇANAK TUTMAK
- TEŞVİK ile/ve/<> CEVAZ
- TEŞVİK-İ MESAİ değil TEŞRİK-İ MESAİ/İŞBİRLİĞİ
- TEŞVÎŞ[< ŞEVEŞE] ile KARIŞTIRMA, BULANDIRMA
( KARIŞTIRMA, KARMAKARIŞIK ETME, KARIŞIKLIK )
- TESVİYE[< SEVÎ] ile/ve/<> TASFİYE[< SAFV]
( Beraber etme, düz etme, düzleme, düzeltme, düz duruma getirme. | Ödeme, verme. | Hükûmetçe bir yere gönderilen erlere verilen ve bilet yerine geçen kâğıt. İLE/VE/<> Saf kılma, saflaştırma, arıtma, ayıklama, temizleme. | Özleştirme. | Bir ticaret kuruluşunun batması, kapanması vb. nedenler üzerine hesapların kesilmesi, alacaklılara, ortada kalan mal ve paradan paylarına düşen miktarın verilmesi, likidasyon. | Türlü nedenlerle çok sayıda çalışanın görevine son verme. )
- TETABBU'[Ar. < TETABBUÂT] ile TETÂBU'[Ar. < TEBA | çoğ. TETÂBUÂT] ile TETEBBU'[< TEBA | çoğ. TETEBBUÂT]
( Tabiatlanma. İLE Aralıksız, birbiri ardından gelme. İLE Bir şeyi etraflıca tetkik etme, mahiyetini anlamaya çalışma, kapsamlı inceleme, bir şey hakkında geniş bilgi edinme. )
- TETİKLEME ile KIŞKIRTMA
( TRIGGER vs. PROVOKE )
- TETİKLEME ile/değil YANKILANDIRMA
- TETİKLEMEK ile KÖRÜKLEMEK
- TEVAFFUK[Ar. < VEFK] ile TEVÂFUK[Ar. < VEFK | çoğ. TEVÂFUKÂT]
( Başarma, muvaffak olma. İLE Uyma, uygun gelme. )
- TEVAKKİ[Ar.] değil/yerine/= SAKINMA, KORUNMA, ÇEKİNME
- TEVAKKUF[Ar.] değil/yerine/= DURMA, DURAKLAMA | BAĞLI/İLGİLİ OLMA
- TEVÂLÎ[Ar. < VELY] ile TEVÂRÎ
( Birbiri ardından gelme, arası kesilmeksizin devam etme, sürme. İLE Bir şeyin arkasına saklanıp görünmez olma, gizlenme. )
- TEVÂRÜS[Ar. < VERÂSET] ile/ve/> TEMELLÜK[Ar. < MELK/MÜLK] ile/ve/> TEMESSÜL[Ar. < MİSL] ile/ve/> TERCÜME[Ar. < TERCEME] ile/ve/> TELİF[Ar. < ÜLFET] ile/ve/> TEKELLÜM[Ar. < KELÂM]
( Birinden miras kalması, mirasa konma. | Kalıtım yoluyla birinden ötekine geçme. İLE/VE/> Kendine mâl etme. İLE/VE/> Benzeşme. | Özümleme. İLE/VE/> Çeviri. İLE/VE/> Birleştirmek. İLE/VE/> Dile getirmek, anlatmak, söylemek. )
- TEVÂTÜR:
UYDURMA SÖZ değil GÜVENİLİR KİŞİLERDEN GELEN BİLGİ/HABER
- TEVÂTÜR ile ŞÂYİA
( ... İLE Yayılmış haber, yaygın olan, söylenti. )
- TEVÂZU'[Ar. < VAZ | çoğ. TEVÂZUÂT] ile TEVAZZU'[Ar.] ile TEVAZZUH/TAVAZZUH[Ar. < VUZÛH | çoğ. TETEBBUÂT]
( Alçakgönüllülük (gösterme). İLE Konulma, konuluş. İLE Açıklanma, açıklığa kavuşma, aydınlanma. )
- TEVÂZÜN[< VEZN] değil/yerine/= TARTIDA BİR OLMA, DENK OLMA, DENGEDE BULUNMA
- TEVBE ile İ'TİZÂR
( Tövbe, işlenmiş bir günah ya da suçun bir daha işlenmeyeceğine dair verilen söz. | Kulun, sahf bir kalple Hakk'a yönelmesi, tekrar günah işlememeye ahd etmesi. İLE Özür dileme, bir şeyin, kendinden uzaklaştırılması. )
- TEVBÎH ile TEKDÎR ile MUÂHEZE[< AHZ | çoğ. MUÂHEZÂT]
( Azarlama, paylama. | Memurlara uygulanan bir disiplin cezası. İLE Bulandırma. | Kederlendirme. | Azarlama. | Öğrenciye verilen ve siciline işlenen bir cezâ. İLE Azarlama, paylama, çıkışma, darılma. | Tenkîd. )
( ... İLE Tevbîhten daha ağırdır. )
( Nush ile uslanmayanı, etmeli tekdîr
Tekdîr ile uslanmayanın hakkı kötektir! )
- TEVCÎH[< VECH] değil/yerine/= ÇEVİRME, YÖNELTME, DÖNDÜRME | SÖZ ATMA, BAKMA | ANLAM VERME, YORUMLAMA | RÜTBE, MEVKİ VERME
- TEVDÎ (ETMEK) ile/ve/||/<> HAVÂLE (ETMEK)
( Bırakma, emânet etme. | Vedâlaşma. İLE/VE/||/<> Bir işi bir başkasının sorumluluğuna bırakma, ısmarlama, devretme. | Banka, postane vb. aracılığıyla gönderilen para. | Postane, banka vb. aracılığıyla para gönderildiğinde gönderenle alacak olanın adları ve para miktarı yazılı kâğıt, havale kâğıdı, havalename. | Genellikle çocuklarda görülen, ateşli ya da ateşsiz olan çırpınma nöbetleri. | Bir arsayı çevirmek, kapamak için çekilen perde ya da duvar. | Yüksek ve büyük bir görünüşü olma. )
- TEVDÎ[Ar. < VED] değil/yerine/= BIRAKMA, EMÂNET ETME | VEDÂLAŞMA[Ar.]
- TEVECCÜH[< VECH] değil/yerine/= ÇEVRİLME, YÖNELME, DOĞRULMA | BİR YERE DOĞRU HAREKET ETME | GÜLERYÜZ GÖSTERME, YAKINLIK DUYMA | HOŞLANMA, SEVGİ | NASİP VE MÜYESSER OLMA
- TEVEKKELÎ[Ar.] değil/yerine/= NEDENSİZ, BOŞ YERE/BOŞUNA
- TEVEKKÜL ve/||/<>/> RIZÂ ve/||/<>/> SABIR
( Ulaşamadığına gösterdiğin. VE/||/<>/> Ulaştığına gösterdiğin. VE/||/<>/> Kaybettiğine gösterdiğin. )
- TEVELLÜT[Ar. < VİLÂDET] değil/yerine/= DOĞMA | DOĞUM (ZAMANI)
- TEVFİK FİKRET ile/ve/||/<>/> ATATÜRK
( Kimseden ümmîd-i feyz etmem, dilenmem perr-ü-bâl
Kendi cevvim, kendi eflâkimde kendim tâirim,
İnhinâ tavk-ı esâretten girandır boynuma;
Fikri hür, irfanı hür, vicdânı hür bir şâirim.
(Kimseden bir yarar ummam ben, dilenmem kol kanat.
Kendi boşluk, kendi gökkubbemde kendim gezginim.
Bir eğik baş, bir boyunduruktan ağırdır boynuma;
Fikri hür, irfânı hür, vicdanı hür bir şairim.)
Tevfik Fikret )
( )
- TEVFİKAN[Ar.] değil/yerine/= UYARAK, UYGUN OLARAK, ...'E GÖRE
- TEVHÎD ve/< ADÂLET ve/< MUHABBET
- TEVHİD ve SÜKÛNET
( Tevhîd, sükûnettir. )
- TEV'ÎD[Ar. çoğ. TEV'ÎDÂT] ile TEHDÎD[HÜDÛD | çoğ. TEHDÎDÂT]
( Sözle korkutma. İLE Birinin gözünü korkutma, göz dağı verme. )
- TE'VÎD[Ar.] ile TEV'ÎD[Ar. çoğ. TEV'ÎDÂT]
( Eğriltme, eğritilme. İLE Sözle korkutma. )
- TEVKİF[Ar.] değil/yerine/= DURDURMA | TUTUKLAMA
- TEVKİFHANE[Ar.] değil/yerine/= TUTUKEVİ
- TEVKÎL[Ar. < VEKÂLET] ile TEVKÎR[Ar. < VEKAR | çoğ. TEVKİRÂT]
( Vekil etme. İLE Güzel karşılama, ağırlama, ululama. )
- TEVLİT[Ar.] değil/yerine/= DOĞURMA, DOĞURTMA | NEDEN OLMA, OLUŞTURMA
- TEVLİYET[Ar.] değil/yerine/= VAKIF MALLARINA BAKMA GÖREVİ
- TEVSİ[Ar.] ile TEVŞİ[Ar.]
( Genişletme, yayma. İLE Süsleme. )
- TEVSİK[Ar.] değil/yerine/= BELGELEME
- TEVZÎ'[< VEZ |çoğ. TEVZÎÂT] ile TEVZÎÎ[Ar.]
( Dağıtma/dağıtılma. | Herkese payını dağıtma, üleştirme. İLE Dağıtma, üleştirme ile ilgili. )
- TEYAKKUZ[Ar. < YAKAZA] değil/yerine/= SAKLIK/UYANIKLIK
( Uyanma, uykudan kalkma. | Uyanık olma, uyanıklık, açıkgözlülük. )
- TEYAKKUZ[Ar.] değil/yerine/= SAKLIK/ANIKLIK/UYANIKLIK
- TEYİD ile TASDİK
- TEZ[Fars.] ile TEZ[Fr.]
( Çabuk olan, hızlı. | Hızlı bir biçimde. İLE Sav. | Üniversitelerde öğrencilerin ya da öğretim üyelerinin hazırlayıp bazen bir sınav kurulu önünde savundukları bilimsel çalışma. )
- TEZEKKÜR ile/ve/||/<>/> TEDEBBÜR
( Geçmişe yönelik. İLE/VE/||/<>/> Geleceğe yönelik. )
( İlgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )
- TEZELZÜL[Ar.] değil/yerine/= SARSILMA, SALLANMA
- TEZGÂH[Fars. < DESTGÂH] ile ISDAR/ISTAR
( Genellikle dükkânlarda satıcıların önündeki uzun masa. | Kahve, meyhane vb.nde müşterilerin üzerinde yiyip içtikleri uzun masa ya da büfe. | Üzerinde genellikle el ya da küçük makinelerle iş görülen yapım aracı. | Tersane. | Genellikle yasal olmayan bir işi yapmak için tutulan uygunsuz yol. İLE Halı, kilim dokunan tezgâh. )
- TEZGÂHLAMAK ile DOLANDIRMAK
( Dokunacak bezi tezgâha yerleştirmek. | Bir iş için hazırlık yapmak, işe girişmek. | Yasal olmayan bir işi gerçekleştirmek için plan yapmak. İLE Dolanma işini yaptırmak. | Dolaştırmak. | Birini aldatarak parasını ya da malını elinden almak. )
- TEZGÂHTAR ile "TEZGÂHTAR"
( Satışla uğraşan. İLE Üçkağıtçı. )
- TEZVÎR[< ZEVR | çoğ. TEZVÎRAT] değil/yerine/= YALAN DOLAN | ARABOZUCULUK
- [ne yazık ki]
TEZYÎF[Ar. < ZEYF] değil/yerine/= DEĞERSİZ GÖSTERME | ALAY ETME
- THANK YOU vs. NO, THANK YOU
- (THE AWARE OF) FAST ALTERATION vs. (THE AWARE OF) SLOW ALTERATION
- THE FREEDOM vs./and CAPTIVITY OF THE FREEDOM
- [not] THE LOVE/HATE OF HISTORY vs. INFORMATION/KNOWLEDGE OF HISTORY
- THE PERSON DOES NOT TO TALK BY/IN THE WISDOM vs. THE PERSON DOES NOT TO TALK IN IGNORANCE
- (not THE REST) THE REST OF
- THE SELF OF ... vs. THE REASON OF ...
- THE THING, IF HAPPENS, WOULD NOT BE A PROBLEM vs. THE THING, WHICH WOULD BE BETTER IF NOT HAPPENS
- THEORY vs. PRACTICE
- THEORY vs. SCENARIO
- THEORY vs./and UTOPIA
- THEREFOR vs. THEREFORE
- THIS vs. THIS EXIST TOO
- THOUGHT vs. ATTENTION
- THRILL vs. SHIVER vs. RIGOR vs. VIBRATION
- TİCARET:
T ile/ve/||/<> İ ile/ve/||/<> C ile/ve/||/<> A ile/ve/||/<> R ile/ve/||/<> E ile/ve/||/<> T
( Tecrübe/deneyim. İLE/VE/||/<> İtibar/saygınlık. İLE/VE/||/<> Cesaret. İLE/VE/||/<> Risk. İLE/VE/||/<> Emek. İLE/VE/||/<> Tedbir. )
- TİCARET ile/değil KAÇAKÇILIK
- [ne yazık ki]
TIKANIKLIK ile/ve/||/<> KISIR DÖNGÜ
- TIKANMA ile/ve/||/<> ENGELLENME
- TIKANMAK ile/ve/||/<>/>/< TÜKENMEK
- TIKMAK ile/ve/||/<>/> TIKAMAK
- TİN ve/||/<>/< ŞAŞMA
( Şaşma, tin'in kapısıdır. )
- TIP ile/ve/||/<> ADLÎ TIP
- TIPTA, 4P: PREDİKTİF ve/||/<> PREVANSİYON ve/||/<> PERSONALISED ve/||/<> PROAKTİF
- TIRESOME vs. TIRING
- TIRNAK İÇİNDE ile/ve/||/<> KENDİ İÇİNDE
- TIRNAK MAKASI [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- TIRNAK MAKASI [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]
- TIRTIKLAMAK = ÇALMAK/AŞIRMAK
- [ne yazık ki]
PARA BATIRMA YANILIMINDA:
TITANIC ile/ve/||/<>/> CONCORDE
( İlgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )
( ON SUNK COST FALLACY: TITANIC and/||/<>/> CONCORDE )
- TİTİZLİK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< ÖZEN
- TO ADOPT vs. "TO SUPPORT/LIKE"
- TO APPROVE vs. TO GET FIXED
- TO ASCRIBE vs. TO RECONCILE
- TO ASK vs. TO SAY
- TO ASK/REQUIRE vs./and TO BELIEVE
- TO ASSIMILATE vs. TO SIMULATE
- TO ASSUME vs. TO PRESUME
- TO ASSURE vs. TO ENSURE vs. TO INSURE
- TO ATTRACT ATTENTION vs. TO AROUSE INTEREST
- TO BE CARRIED AWAY vs. SENSATION
- TO BE DEVIDED vs. TO DISPERSE
- TO BE INSUFFICIENT vs. INCAPACITY
- TO BE READY vs. EXPECTATION
- TO BEGIN-TO FINISH vs. TO BEGIN-TO COMPLETE
- TO BELIEVE vs. TO AGREE
- TO BELIEVE vs. TO GET BASE
( TO BELIEVE instead of TO GET BASE )
- [not] TO BLAME vs. TO CRITICIZE
- TO BLAME vs. TO DETERMINE
( TO DETERMINE instead of TO BLAME )
- TO CALL/TO SEEK/TO SEARCH vs./and TO SHARE
- [not] TO CHANGE vs. ALTERATION
( ALTERATION instead of TO CHANGE )
- [not] "TO CHEAT" vs. NOT ABLE TO EXPLAIN
- TO CHEAT vs. "TO CONCOCT"
- TO CLOSE vs. TO GET CLOSER
- TO COLLAPSE vs. TO DISPERSE
- TO COMMEND vs. TO COMMENT
- TO COMPARE vs. "TO KNOCK"
- TO COMPLAIN vs. TO SQUEAL/SNITCH
- TO COMPOSE vs. TO COMPRISE
- TO CONCEPT vs. TO CONCEPTUAL
- TO CONFER POWERS and/||/<> TO CONFER RIGHTS
( Yetki vermek. VE/||/<> Hak vermek. )
- TO CONFUSE vs. TO COMPARE
- TO CONFUSE vs. TO DELVE
- TO CONFUSE vs. TO LOSE
- TO CONFUSE vs. TO NOT CONFUSE
- TO CONFUSE vs. TO RESEARCH
- TO CONFUSE vs. TO UNITE
- TO CONSOLIDATE vs. TO RIVET
- TO CONSTITUTE to(with) TO SHAPE
- TO CONTINUE vs. TO LIVE
- TO CONTROL AT THE END vs. TO CONTROL AT THE BEGINNING AND CONTINUOUSLY
( TO CONTROL AT THE BEGINNING AND CONTINUOUSLY instead of TO CONTROL AT THE END )
- TO CONVINCE vs. TO PERSUADE PERSUASION
- TO DEFINE vs. EVALUATION
- TO DEFINE vs. LIMITING
- TO DELUDE vs. TO DECEIVE
- TO DESCRIBE vs. TO PLAN
- TO DETERMINE vs. "TO ARRANGE"
- TO DETERMINE vs. TO PUT/BRING FORWARD
- TO DETERMINE/ACCEPTANCE THE PIECE vs. TO DETERMINE/ACCEPTANCE THE ENTIRE/WHOLENESS
- TO DETERMINE vs./and TO CLEAR
- TO DIE vs. TO BE DESTROYED
- [not] TO DISAPPEAR vs. TRANSFORMATION
- TO DISCLOSE vs. TO EXPOSE/TO REVEAL vs. TO DIVULGE
- TO DISTORT vs. TO REFLECT BACK
- TO DIVIDE vs. TO SEPARATE
- [not] TO ENCOURAGE vs./and (ONLY) EXPLAINING
- TO END/FINISH vs. TO COMPLETE
- TO EVALUATE vs. TO CHARACTERIZE/TO DESCRIBE
- TO EXAGGERATE vs./and TO GENERALIZE
- TO EXCITE vs. TO INCITE
- TO EXCLUDE vs. TO LEAVE OUT
- TO EXCLUDE vs. TO PRETEND NOT TO SEE/TO TURN A BLIND EYE
- [not] TO FACILITATE vs./and TO ESCAPE
- TO FIND STRANGE vs. TO REGARD AS A STRANGER
- TO FINISH vs. CLOSING
- TO FINISH vs. TO BRING TO END
- TO FINISH vs. TO CONSUME
- TO FINISH vs. TO END UP
- TO FINISH vs. "TO PUNCTUATE"
- TO FINISH vs. TO SOLVE
- TO FIX/DETERMINE vs./and TO CATCH
- TO FOLLOW vs. TO CONTINUE
- TO FORGET vs. NEGLIGENCE
- [not] TO FORGET vs. PASSING FAST
- TO GENERALIZE vs. (VALUE) TO BE AS POSSIBILITY
( [VALUE] TO BE AS POSSIBILITY instead of TO GENERALIZE )
- [not] TO GET ANGRY vs. TO SAY DIRECT
- TO (GET) COMPLETE vs. TO BE
- TO (GET) DEVOTE vs./and TO DONATE
- TO GET FINISH vs. TO RELEASE
- TO GET FURTHER/BEYOND vs. TO POSTPONE/DELAY
- TO (GET) INFORM(ATION) vs. TO TEACH/LEARN
- TO GET RELATION vs./and TO DEEPEN
- [not] TO GET/GIVE PROMISE vs. TO GET/GIVE APPROVAL/CONSENT
- TO GIVE PERMISSION vs. TO GIVE AN OPPORTUNITY
- TO GIVE vs. TO GIVE AS A GIFT
- [not] TO GIVE vs. TO GIVE IN RIGHT TIME
- TO GIVE vs. TO TAKE
- TO GIVE UP vs. TO POSTPONE/DELAY
- TO GIVE vs./and TO GIVE UP
- TO GIVE/TO TAKE vs. SHARING
- TO HIDE vs. TO SAVE
- TO INTENSIFY vs. ATTENTION
( ATTENTION instead of TO INTENSIFY )
- TO KNOW and TO DEFINE and TO UNDERSTAND
- TO KNOW vs. AWARENESS
( tu now vit eveyr-nıs )
- TO LEAN vs. TO LEAN AGAINST/OVER
- TO LEARN vs. TO GET INFORMATION
- [not] TO LIE vs./and NOT TO SAY THE TRUTH
- TO LISTEN/PRETEND TO LISTEN vs. INDIFFERENCE/UNCONCERN/NEGLIGENCE
- TO LIVE THE PERSONAL LIFE vs. TO LIVE IN THE PERSONAL LIFE
- TO LOCATE vs. TO FIT WELL
- TO MAKE BETTER vs. TO CORRECT
- TO MAKE DEEPEN vs. TO FEED
- TO MAKE DEEPEN vs. TO FIT WELL
- TO MIX vs. GET INSIDE
- TO NARROW vs. REDUCTION
- TO NOT (ABLE TO) THINK DEEP/INTENSIVE/WIDE vs. IGNORANCE/THOUGHTLESSNESS
- TO OBSERVE vs. TO SCAN
- TO ORGANIZE vs. SUMMARIZE
- TO PERCEIVE vs. TO EXCEED
- TO PERISH vs. TO DEGENERATE
- TO PRAISE vs. TO EXALT
- TO PRODUCE vs. TO CREATE
- TO PROGRESS vs. TO CONSOLIDATE
- TO PROTECT vs. ABSTAIN
- TO PROTECT/SAVE vs. TO WATCH FOR/TO PROTECT
- TO PUT vs. TO LEAVE
- TO QUIT vs. ABANDONMENT/FORSAKE/RENOUNCE/LEAVE
- TO RECONCILE vs. IDENTIFICATION
- TO REDUCE vs./and NEGLIGENCE
- [not] TO REPLACE vs. TRANSFORMATION
- TO SAVE vs. TO CLAIM
- TO SAVE vs. TO REDEEM
- TO SAVE UP vs. MOVEMENT
( MOVEMENT instead of TO SAVE UP )
- TO SAY vs. TO DETERMINE
- TO SCRATCH vs. TO DIG UP
- TO SEARCH FOR EXPECTATION vs. TO ASK [JUST TO UNDERSTAND]
( TO ASK [JUST TO UNDERSTAND] instead of TO SEARCH FOR EXPECTATION )
- TO SEARCH vs./and TO SHARE
- TO SEE vs./and TO PERCEIVE
- [not] TO SHOW vs./and TO LIVE/VALUE
- TO SKIP vs. TO PASS OVER
- TO SMOOTH; TO CORRECT vs. TO PACK/TIDY UP; SUMMARIZE
- TO SPEND vs. TO CONSUME
- TO SUPPORT vs. TO ADVERTISE
- [not] TO TALK THE PROBLEMS AS PROBLEMS vs. TO TALK PROBLEMS AS VEHICLE FOR DEVELOPMENT/PROGRESS
- [not] TO TALK vs./and TO PROVE
- TO THANK vs. TO APPRECIATE
- TO THINK and MANAGE TO NOT VAIN/WASTE TALKING
- TO THINK vs. TO APPRECIATE/EVALUATE
- TO THINK vs. TO CALCULATE
- TO vs. TILL/UNTIL
- TO TRANSFER/TRANSMIT vs. TO SEND
- TO TRANSFORM vs. TO CHANGE
- TO TRAVEL vs. TO STROLL/RAMBLE/WANDER
- TO TRUST vs./and TO CONSOLIDATE
- TO UNDERSTAND WHAT HE/SHE SAID vs. TO UNDERSTAND WHAT HE/SHE MEANT TO SAY
- TO UNDERSTAND vs./and TO APPRECIATE
- TO UNITE vs. TO COME TOGETHER
- TO UNITE vs. TO COMPLETE
- TO UNITE vs. TO INTEGRATE
- TO UNITE vs./and (NOT) TO MIX
- TO VERIFY vs. TO SUPPORT
- TO VISUALIZE LIKE HOW/WHAT YOU ARE vs. TO BE LIKE HOW/WHAT YOU ARE
- TO WASTE vs. EXTRAVAGANCE
- TOBAR İLKESİ ile ...
( Bir iktidar, anayasaya aykırı bir yol ile [hükümet darbesi vb.] el değiştirdiğinde, yeni iktidar, ulus tarafından kendi temsilcisi olarak kabul edilmedikçe öteki devletlerce o hükümetin tanınmaması ilkesi. [Ekvator Dışişleri Bakanı Dr. Tobar tarafından] [15 Mart 1907] )
- TÖHMET[Ar. < TUHMET] değil/yerine/= SUÇLAMA
( Birine yüklenen, işlenildiği sanılan fakat henüz aydınlanmamış olan suç, suçlama. )
- TOHUM:
YUMURTA ile/ve/değil/||/<>/< DÜŞÜNCE
- TOHUMUN:
YİTMESİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/></< BİTMESİ/YEŞERMESİ
- TOKA ile TOKALAŞMAK
( BUCKLE vs. SHAKING HANDS )
- TOKAT ile FİSKE[Yun.]
- TOKAT = !ŞAMAR/BEŞKARDEŞ
( Açık elle yüze vurulan tokat. )
- TOKAT ile !ŞAPLAK
( ... İLE "Şap" diye ses çıkaran tokat. )
- TOKAT ile Tokat ile !TOKAT
( ... İLE Karadeniz Bölgesi'nde yer alan illerinden biri. İLE İnsana el içi ile vuruş. )
- TOKAT ile YUMRUK
- TOKATLAMAK ile SÖĞÜŞLEMEK
- TÖKEZLEMEK ile TAKILMAK
- TOK/LUK/YEMEK (YEMEK) ile/ve/değil/yerine/||/></< AÇ/LIK
( Öldürür. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/>< Öldürmez. )
( Açlığını gidermiş, doymuş, aç karşıtı. | Sık ve kalın dokunmuş (kumaş). | Kalın ve gür selen/sedâ. | Sevgi, sevecenlik, başarı, para, mal vb. şeyleri elde etmiş ve bunlara kavuşmuş olan.
İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/><
Yemek yemesi gereken, tok karşıtı. | Yiyecek bulamayan. | Gözü doymaz, haris. | Çok istekli, hevesli. | Karnı doymamış olarak. )
- TOKUŞTURMAK ile YARIŞTIRMAK
- TONGA[argo] değil/yerine/= HİLE, DÜZEN, TUZAK
- TONİLATA
- TOOL/DEVICE/INSTRUMENT vs. SCIENCE
- TOPARLA(N)MAK ile/ve/değil/yerine/||/<> SİLKELE(N)MEK
- TOPLAM ile/ve/değil AŞILMIŞ BİRLİK
- TOPLAMAK ile/ve/||/<> ÇIKARMAK
- TOPLANTI ile/değil/yerine GÖRÜŞME
- TOPLULUK ile/ve AZINLIK
( CEMAAT ile/ve AKALLİYET )
( GÜRÛH ile/ve ... )
( SOCIETY vs./and MINORITY )
- TOPLULUK ile/ve BİRLİK
( SOCIETY vs./and UNITY )
- TOPLULUK ile/ve/<> TOPLUM
( Tarihi olan. İLE/VE/<> Sosyete. )
( Gerçek bağlam. İLE/VE/<> Tüzel bağlam. )
( Çeşitli arçalar/durumlar ve sevgi bağı ile sürdürülür. İLE/VE/<> Adâlet/yasa ile ayakta tutulur. )
( Bilgisi ve/ya da bilgisizliği[cehaleti] çok olabilen. İLE/VE/<> İlmi ve irfanı yüksek olan/olması gereken. )
( Doğrudan ilişkiler ile. İLE/VE/<> Dolay(ım)lı ilişkiler ile. )
( Sevgi. İLE/VE/<> Akıl )
( COMMUNITY vs./and/<> SOCIETY )
( ... ile/ve/<> KOINONIA )
( CEMAAT/CEMİYET ile/ve/<> CEMİYET )
- TOPLUM BİLİMLERİ yerine TARİH / TİN / EKİN(KÜLTÜR) BİLİMLERİ
- TOPLUM = CEMİYET = SOCIETY[İng.] = SOCIÉTÉ[Fr.] = GESELLSCHAFT[Alm.] = SOCIETAS[Lat.] = SOCIEDAD[İsp.]
- TOPLUM ile KALABALIK/KALABA[Ar. < ĞALEBE]
( Kavram. İLE Tekler. )
- TOPLUM ile/<> ÜLKE ile/<> EGEMENLİK
- TOPLUMDA YAŞAYAN ile/ve/<> TOPLUMLA YAŞAYAN
- TOPLUM'DA ile/ve DEVLET'TE
( Birey. İLE/VE Vatandaş. )
- TOPLUMLARI:
BİLGİNLER/AYDINLAR AYDINLAT("A")MAZSA ne yazık ki/> ŞARLATANLAR ALDATIR
- TOPLUMLAŞMA ile/ve TOPLUMSALLAŞMA
( Olgu ya da kavram. İLE/VE Kişinin/kişilerinin katılımı. )
- TOPLUMSAL ADÂLET'İN TANIMLARINDA:
GENEL ile/ve TOPLUMSAL ile/ve SİYASAL
( Toplum içinde ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal yönden yoksul, mahrum ve zayıfların doğrudan doğruya toplum tarafından korunmaları. İLE/VE Kişinin, insan onuruna uygun bir düzeye, sadece emeğinin karşılığı ile çıkabilmesinin sağlanması. İLE/VE Kişilerde, kültürel ve siyasal zayıflığı doğuran olumsuz etmenlerin toplum gücüyle kaldırılması. )
- (TOPLUMSAL) BELLEK [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- [ne yazık ki]
DIŞLA(N)MA:
TOPLUMSAL ile BİREYSEL
- TOPLUMSAL DIŞLA(N)MA ile/ve/||/<> KÜLTÜREL DIŞLA(N)MA
- TOPLUMSAL GÜVEN ile/ve/||/<> BİREYSEL GÜVEN
- TOPLUMSAL KABUL/LER ile/ve TOPLUMSAL 'KALIP/LAR'
( Aynı toplumdaki birçok birey [ve çoğunluk] tarafından, [kendileri için ne kadar uygun olmasa da] -sözlü ya da sözsüz, yazılı ya da yazısız- sürdürülen kurallara/geleneklere işaret eder. İLE/VE Daha çok, içleri boş [dayanaksız] olarak algılanan [ve olumsuz olarak değerlendirilen] alışkanlıklara/geleneklere işaret eder. )
( "SOCIAL ACCEPTANCE/S" vs./and "SOCIAL 'PATTERN/S'" )
- TOPLUMSAL (OLAN) ile/ve KİŞİSEL (OLAN)
( Bir topluluk/toplum, en güçsüz bireyini yalnız bıraktığı anda, dağılmaya başlar. )
( SOCIAL vs./and PERSONAL )
- TOPLUMSAL/LAŞMA ile KAMUSAL/LAŞMA
- TOPLUM(SALLIK) ve/||/<>/< ÖRGÜTLÜLÜK
( Örgütsüz toplum, toplum değildir. )
- TOPLUM/SAL/LIK ile/ve/değil/||/<>/< YAŞAM ORTAKLIĞI/SİMBİOSİS
- TOPLUMU DEĞİŞTİRME OLANAĞI/"GÜCÜ" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KENDİNİ DEĞİŞTİRME OLANAĞI
- TOPLUMU:
"DÜZENLEME" ile/ve/değil/yerine DAVET
- TOPLUMUN:
"ANLAMAMASI" değil İTİBAR ETMEMESİ
- TOPRAĞIN ALTINDA ile/değil/yerine/olacağına/>< DAĞIN ARDINDA (OLSUN)
- TOPRAK [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- TOPRAK [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- TOPRAK:
ÖŞRÎ ile/||/<> HARACÎ ile/||/<> IKTA/İKTA
( Ya zapt edildiğinde müslümanlara verilmiş ya da müslümanlara ait olan topraklar. İLE/||/<> Devlet tarafından belirlenen, vergi karşılığında gayri müslimlere verilen topraklar. İLE/||/<> Selçuklular'da geliri Tımarlı Sipahilere verilen toprak. | Sultanın bir toprağı birine mülkî olarak ya da gelirinden yararlanmak üzere vermesi. )
- TOPRAK ile/ve/||/<>/> SINIR
( MERZ[Fars.]: Toprak, yer. | Sınır, hudut. | Parmak ucuyla çimdiklemek ve tırmalamak. )
- TOPTAN" ile/ve "KÖKTEN"
- TOPTANCI(TOTALİTER) GÖZETİM >< VATANDAŞIN GÜÇLENDİRİLMESİ ile ULUSAL AYRIŞMA >< KÜRESEL DAYANIŞMA
- TOPU TAÇA ATMAK ile/ve/||/<> MİNDER DIŞINA KAÇMAK
- TÖRE ile/ve/<> AK TÖRE
( Toplumsal. İLE/VE/<> Bireysel. )
- TÖRE ile/değil GELENEK
( Tarihsel deneyim. İLE/DEĞİL Toplumsal deneyim. )
- TÖRE ile/ve/<> KAVRAM ile/ve/<> KURUM
- TÖRE ile/ve KİMLİK
( MORES vs./and IDENTITY )
- TÖRE ve/<>/> ÖKE
- TÖRE = ÖRF/ADÂT = CUSTOMS[İng.] = MOEURS[Fr.] = SITTE[Alm.] = MOS-MORES[Lat.] = ADUANA[İsp.]
- TÖRE ile/ve/<>/değil/yerine TÜZE/YASA
- TORELE değil TOLERE[İng. < TOLERENCE]
- TÖREN ile/ve/yerine EYLEM
- TÖREN ile/ve POTLAÇ[Fr. < POTLATCH]
( ... İLE/VE Bazı ilkel toplumlarda yapılan sözleşme töreni. )
- TÖRENLER [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- TÖRENLER [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- [ne yazık ki]
TÖREYE DOĞAN ve/||/<> İSVİÇRE TÜZESİYLE EVLENEN ve/||/<> ALMAN YÖNETİM ZİHNİYETİYLE YÖNET(İL)EN ve/||/<> İTALYAN TÜZESİYLE CEZALANDIR(IL)AN ve/||/<> İSLÂMÎ KURALLARA GÖRE GÖMÜLEN
- TORPİL ile/değil/yerine ARACILIK
- TORPİL ile/ve/değil/yerine HAKKINI TESLİM ETMEK
( [not] "PULL/INFLUENCE" vs./and/but TO GIVE (HIS/HER/ITS) DUE
TO GIVE (HIS/HER/ITS) DUE instead of "PULL/INFLUENCE" )
- TÖS ile TÖSKÜRTMEK/TÖSKÜRÜ
( Hayvanı geri geri yürütmek. İLE Düşmanı püskürtmek. Karşısındakini yıldırarak kavgadan kaçırtmak. )
- TOTOLOJİ >< TUTARLILIK
- [ya] TÖVBE ile/ve/ya da/||/<>/> AFFETMEK
- TÖVBE ve/=/||/<>/> ASLINA DÖNME
- TÖVBE ile/ve/<> BAĞIŞ
- TÖVBE ile/ve/değil/yerine/||/<> FARKINDALIK
- TÖVBE ile/ve/değil/=/||/<>/< ÖZELEŞTİRİ
( Değişmek. İLE/VE/DEĞİL/=/||/<>/< Değişmeye çalışmak. )
- TÖZ ile TÖS
( Kök, asıl, cevher. | Değişenlerin özünde değişmeden kaldığı varsayılan idealist kavram. İLE Hayvanı geri geri yürütmek. | Düşmanı püskürtmek. Karşısındakini yıldırarak kavgadan kaçırtmak. )
- TRADE vs. BARTER
- ANANE/TRADİSYON değil/yerine/= GELENEK
- TRAFİK KURALLARI ve/<> PSİKİYATRİ
- TRAFİKTE:
HIZ DÜŞÜRMEK ve/||/<>/< SEVDİKLERİMİZİ DÜŞÜNMEK
- TRAFİKTE ÖNCELİKLİLER[sırasıyla]:
ENGELLİ/LER ile/ve/< HASTA/LAR ile/ve/< YAŞLI/LAR ile/ve/<
ÇOCUK/LAR, ÖĞRENCİ/LER ile/ve/< HANIM/LAR ile/ve/<
YAYA/LAR ile/ve/<
BİSİKLETLİ/LER ile/ve/< MOTOSİKLETLİ/LER ile/ve/< ACİL DURUM ARAÇLARI[hasta taşıma, itfaiye, polis] ile/ve/<
TOPLU TAŞIMA ARAÇLARI[raylı düzenler öncelikli olmak üzere!] ile/ve/<
ARABA/LAR ile/ve/< AYRICALIKLI/LAR
[her seviyedeki/konumdaki resmî makam araçları (her ne kadar güvenlikleri "önemli/öncelikli" sayılsa da!)]
( Kişiye ait arabaların sayılarının ülkemizde çok olması [ya da artmasının teşvik ediliyor olması], yolların eski olanaksızlıklara göre düzenlenmiş olması, önceliği arabalara vermek için geçerli bir neden değildir/olamaz! Tam tersine, konumları/sıraları en sondadır! [Bu zihniyeti geliştirmeyi ve yaygınlaştırmayı, her birimiz haklarımıza sahip çıkarak daha da hızlandıracağız! Lütfen!!! Sizin de farkındalığınız, desteğiniz ve katılımınızla!...] )
- TRAFİK'TE:
SİLECEKLERLE SÜRÜCÜ EMNİYETİ ve LASTİK PATLARSA ve TAŞITI EKONOMİK KULLANMAK
- TRAFİKTE:
"SİNİRLİ OLMAK" değil/yerine SORUMLU OLMAK
( Facebook, KENDİNE GEL!!! sayfasına katılın, uyarın!
Kişi, kurum ve kuruluşların, "yaptığı" fakat yapmayabilecekleri yanlış(lık)ları göstererek anlatmak üzere kurulmuş bir uyarı sayfasıdır!
Sen de uyar! )
- TRAGEDYA'DA:
ASKİLOS ile/ve/<> SOFOKLES ile/ve/<> EURUPIDES
- TRAJEDİ ile/değil/yerine/>< KOMEDİ
( Yaşama, yakından baktığımızda. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yaşama, uzaktan baktığımızda. )
( "Hissedenler" için. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Düşünenler için. )
- TRANSANDANTAL ile METAFİZİK
- TRANSCENDENT ile IMMANENT
( Transcendent= x'i aşan: - Varlık, - Bilgi. Anlamda müşterek, referansı ayrı. İLE Immanent= x'de bulunan )
- TRANSCENDENT ile TRANSCENDENTAL
- TRANSFER[İng., Fr.] değil/yerine/= AKTARIM, AKTARMA
- TRANSFORMATION vs. ALTERATION
- TRANSİLVANYA HALISI değil TÜRK HALISI
( Kara Kilise, Braşov - Romanya )
- TRANSKRİPSİYON[Fr./İng. < TRANSCRIPTION] değil/yerine/= ÇEVİRİYAZI
- TRANSPARENCY vs. ADVERTISEMENT
- TRANSPARENCY vs. FLEXIBILITY
( Saydamlık/şeffaflık. İLE Esneklik. )
- TRANSPERSONAL değil/yerine BEN-ÖTESİ
- TRANSPLANTASYON[Fr./İng. < TRANSPLANTATION] değil/yerine/= ÖRGEN/BİTKİ AKTARIMI
- AŞKIN/SAL = MÜTEALİ = TRANSCENDENTAL[İng., Fr.] = TRANSZENDENTAL[Alm.] = TRANSCENDERE[Lat.]
- TRAŞ BIÇAĞI, JİLET [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- TRAŞ BIÇAĞI, JİLET [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]
- TRAVEL vs. JOURNEY vs. TRIP vs. EXPEDITION
- TRAVELLER vs. TOURIST
- TRAVMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DENEYİM
( [örüntüsü/bağlamı/öyküsü/anlamı] Yoktur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Vardır. )
- TREATY =/<> CONTRACT =/<> AGREEMENT =/<> CONVENTION =/<> COVENANT
( Antlaşma. )
- TREND vs. TO MARK A NEW EPOCH
- TRIM vs. CUT
- TRÖST[Fr. < TRUST] ile KONGLOMERA[Fr. < CONGLOMERAT]
( Aynı alanda iş yapan çeşitli ortaklıkların hisse senetlerinin, bir denetim kuruluna teslim edilmesi ve yönetimin bir kurulu yöneten gruba aktarılmasıyla oluşan, tekelci sermayedarlığa dayanan ortaklıklar birliği. İLE Yığışım. | Molozların çimento durumuna dönüşmesiyle oluşan kütle. )
- TROUBLE vs. DISTRESS/BOREDOM
- TROUBLE vs. PROBLEM
- TROUBLE vs. SUBJECT/ISSUE
- TRUE NATURE/ESSENTIAL CHARACTER vs. TRUTH
- TRUE vs. REALITY
- TRUE vs. RIGHT
- TRUST vs. LEAN
- TRUST vs. TRUST IN
- TRUST vs./and PLAUSIBILITY
- TRUSTFUL vs. TRUSTWORTHY
- TUHAF OLAN ile/ve/değil/||/<>/< ÜZÜCÜ OLAN
- TÜKENME:
"YENİLİNCE" değil "PES EDİNCE"
- TÜKETENLER ile/ve/değil/yerine/||/<>/</>< ÜRETENLER
( Eşek arısı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/< Bal arısı. )
( Fare(mouse) kullanıcısı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/< Klavye kullanıcısı. )
- TÜKETİCİ ile/ve/<>/değil/yerine UYGULAYICI
- TÜKETİM ile/ve/değil/yerine/||/<> PAYLAŞIM
- TÛL ile/||/<> TÛLEN
( Uzunluk. İLE/||/<> Uzunluğu. )
- TÜM DÜŞÜNCELERİN, ...:
BAŞLADIĞI/KAYNAĞI ve/||/<> DURDUĞU/SONLANDIĞI
( Akıl. VE/||/<> Akıl. )
- TÜM NESNE/ŞEY VE/YA DA KAVRAMLARIN/DEĞERLERİN ADI ile/ve/> İNSAN/KİŞİ ADI/ADLARI
( ALL MATTER AND/OR CONCEPTS/VALUES NAME vs./and/> HUMAN NAME/S )
- TÜM ile AYRINCASIZ/İSTİSNASIZ[Ar.]
- TÜMDENGELİM ile BAĞNAZLIK
- TÜMDENGELİM ile/ve/||/<> TÜMEVARIM[< TEMSİL]
( Analiz. İLE/VE/||/<> Sentez. )
( Matematik. İLE/VE/||/<> Fizik. )
( Tam. İLE/VE/||/<> Eksikli. )
( TA'LİL[< İLLET]: İlletlendirme, neden/sebep gösterme
İLE/VE/||/<>
İSTİKRÂ[< KIRAAT]: TOPLAMAK | [KIRAAT: Harfleri toplamak.] )
( İlletlendirme, [Ta'lil].
İLE/VE/||/<>
Genelleme, [İstikra][-Tam, -Eksik(Nakıs)]
[İLE/VE/||/<>
Bir cüzziden başka bir cüzziye geçiş.(Hüküm -> Hüküm, İllet -> İllet)(Kıyas-ı Fıkhî)(Analoji)] )
( [Mantıkçılar] Uğraşır. İLE/VE/||/<> Uğraşmaz. )
( )
( DEDUCTION vs./and/||/<> INDUCTION )
- TÜMEL ile/ve/<> KAVRAM
( UNIVERSAL vs./and CONCEPT )
( SUVER-İ İLMİYE )
- TÜMEL ile/ve/<> TÜMEL
( Varlık. İLE/VE/<> Tür. )
( Bil(ebil)mek, tümeli bil(ebil)mektir. )
- TÜMELLER ile/ve/değil ARI KAVRAMLAR
- TÜMEL/LİK ile/ve/||/<> HEDEF/Lİ/LİK
- TÜMEL/LİK ve/||/<> ÖZSEL/LİK
- TÜMEVARIM ile/değil/ne yazık ki GENELLEME
- TÜMLÜK:
"TÜREV" değil İLKE
- TÜNİNK[İng. < TUNNING] değil/yerine/= EŞ TİTREME / İNCE AYAR
- TUPAMAROS ve/<> SOL DÜŞÜNCE
( 60'lı yıllarda, güç koşullarda yaşayan Uruguay'lı köylülerin, sendikalaşma hareketi olarak başlayıp, kentlerdeki sol düşünce ile birleşen örgüt. VE/<> ... )
- TÜR ile NİTELİK
( KIND vs. CHARACTER )
- TÜRK BAYRAĞI'NDA:
8 KÖŞELİ YILDIZ ile/değil/yerine/<>/> 5 KÖŞELİ YILDIZ
- TÜRK DÜŞÜNCESİ ve DİVÂN EDEBİYATI
- TÜRK ile/ve/değil/yerine TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞI
- TÜRKÇE ile/ve/||/<> MOĞOLCA'DA ORTAK BAZI ADLAR VE SÖZCÜKLER
( Su İLE/VE/=/||/<> Us
Ot İLE/VE/=/||/<> Od
Arı İLE/VE/=/||/<> Arig
Elma İLE/VE/=/||/<> Alim
İncir İLE/VE/=/||/<> İnjir
İnci İLE/VE/=/||/<> Jinci
Üzüm İLE/VE/=/||/<> Usem
Çiçek İLE/VE/=/||/<> Çeçek
Nar İLE/VE/=/||/<> Anar
Erik İLE/VE/=/||/<> Erüg
Kayısı İLE/VE/=/||/<> Küilesun
Sarı İLE/VE/=/||/<> Shar
Kara İLE/VE/=/||/<> Khar
Gök İLE/VE/=/||/<> Khök
Alaca İLE/VE/=/||/<> Alak
Sürü İLE/VE/=/||/<> Sürüg
Boğa İLE/VE/=/||/<> Buga
Teke İLE/VE/=/||/<> Teke
Koç İLE/VE/=/||/<> Kuçe
Koyun İLE/VE/=/||/<> Gogin
İnek İLE/VE/=/||/<> Ünee
Deve İLE/VE/=/||/<> Teme
Öküz İLE/VE/=/||/<> Ökher
Buzağı İLE/VE/=/||/<> Biragu
Aygır İLE/VE/=/||/<> Ajirga
Aslan İLE/VE/=/||/<> Arslan
Sansar İLE/VE/=/||/<> Susar
Tavuk İLE/VE/=/||/<> Tagavut
Tosbağa İLE/VE/=/||/<> Tosbuga
Güvercin İLE/VE/=/||/<> Kegürcigen
Saksağan İLE/VE/=/||/<> Şagacagay
Karga İLE/VE/=/||/<> Karuga
Yüce İLE/VE/=/||/<> Yeke
Yüksek İLE/VE/=/||/<> Ügsügü
Yumruk İLE/VE/=/||/<> Yudruk
Yıl İLE/VE/=/||/<> Cıl
Yol İLE/VE/=/||/<> Col
Yolcu İLE/VE/=/||/<> Coçi
Çağ İLE/VE/=/||/<> Cag
Çöl İLE/VE/=/||/<> Çöl
Toz İLE/VE/=/||/<> Toos
Tuz İLE/VE/=/||/<> Duvus
Kum İLE/VE/=/||/<> Kumaq
Dağ İLE/VE/=/||/<> Tag
Bağ İLE/VE/=/||/<> Bag
Tarla İLE/VE/=/||/<> Talbar
Toprak İLE/VE/=/||/<> Tobarag
Tomruk İLE/VE/=/||/<> Tomura
Tırmık İLE/VE/=/||/<> Tarmugur
Tekerlek İLE/VE/=/||/<> Tögürig
Değirmen İLE/VE/=/||/<> Tegerme
Buğday İLE/VE/=/||/<> Buudai
Saman İLE/VE/=/||/<> Saban
Arpa İLE/VE/=/||/<> Arva
Sarımsak İLE/VE/=/||/<> Sarmis
Soğan İLE/VE/=/||/<> Songin
Arık İLE/VE/=/||/<> Arug
Bayır İLE/VE/=/||/<> Baguri
Katı İLE/VE/=/||/<> Khatu
Kuru İLE/VE/=/||/<> Khurai
Kurut İLE/VE/=/||/<> Kuurud
Kuduz İLE/VE/=/||/<> Kutuq
Kaburga İLE/VE/=/||/<> Taburga
Karanlık İLE/VE/=/||/<> Kharankhui
Kargaşa İLE/VE/=/||/<> Karguça
Karman çorman İLE/VE/=/||/<> Harman çirman
Boğmak İLE/VE/=/||/<> Bogu
Bütün İLE/VE/=/||/<> Büten
Bulanık İLE/VE/=/||/<> Bulangir
Bayram İLE/VE/=/||/<> Bayar
Büyücü İLE/VE/=/||/<> Bögeçi
Tümen İLE/VE/=/||/<> Tumen
Boz İLE/VE/=/||/<> Börte
Er İLE/VE/=/||/<> Ere
Döl İLE/VE/=/||/<> Töl
Genç İLE/VE/=/||/<> Kence
Türemek İLE/VE/=/||/<> Törük
Ant İLE/VE/=/||/<> Andagay
Çizik İLE/VE/=/||/<> Cirüg
Çeri İLE/VE/=/||/<> Çereg
Subay İLE/VE/=/||/<> Subay
Kurşun İLE/VE/=/||/<> Gurquljin
Noyan İLE/VE/=/||/<> Noyan
Nöker İLE/VE/=/||/<> Nöger
Nokoy İLE/VE/=/||/<> Nokoi
Tuğ İLE/VE/=/||/<> Tuğ
Ece İLE/VE/=/||/<> Ece
Elçi İLE/VE/=/||/<> Elchin
Erken İLE/VE/=/||/<> Erten
Ercilasun İLE/VE/=/||/<> Ercilasun
Bıyık İLE/VE/=/||/<> Budigi
Beden İLE/VE/=/||/<> Beyen
Yıldız İLE/VE/=/||/<> Ultuz
Bohça İLE/VE/=/||/<> Bagça
Erk İLE/VE/=/||/<> Erka
Kir İLE/VE/=/||/<>Hokir
İkiz İLE/VE/=/||/<> İkere
Yaka İLE/VE/=/||/<> Caga
Cep İLE/VE/=/||/<> Cebe
Açık İLE/VE/=/||/<> Açug
Adım İLE/VE/=/||/<> Adam
Narin İLE/VE/=/||/<> Narin
Ürkek İLE/VE/=/||/<> Ürqeh
Yürek İLE/VE/=/||/<> Cirüge
Yarlık İLE/VE/=/||/<> Carlıq
Böğür İLE/VE/=/||/<> Jigüür
Öğle İLE/VE/=/||/<> Üüde
Kan İLE/VE/=/||/<>Kanu
Kalkan İLE/VE/=/||/<> Kalka
Belge İLE/VE/=/||/<> Belge
Balta İLE/VE/=/||/<> Balta
Şölen İLE/VE/=/||/<> Şilün
İnanç İLE/VE/=/||/<> Ünençi
Gökyüzü İLE/VE/=/||/<> Kök Yoli
Bahadır İLE/VE/=/||/<> Bagaatır
Sadak İLE/VE/=/||/<> Sağadak
Sağır İLE/VE/=/||/<> Sagara
Serin İLE/VE/=/||/<> Serüün
Sakal İLE/VE/=/||/<> Sahal
Karakol İLE/VE/=/||/<> Karagul
Tümen İLE/VE/=/||/<> Tumen
Tasma İLE/VE/=/||/<> Tasama
Güç İLE/VE/=/||/<> Khüch
Ordu İLE/VE/=/||/<> Orda
Çerçi İLE/VE/=/||/<> Carci
Çomak İLE/VE/=/||/<> Çokumaq
Gömlek İLE/VE/=/||/<> Gümliq
Çolpan İLE/VE/=/||/<> Tsolban
Çağan İLE/VE/=/||/<> Chaggan
Celayir İLE/VE/=/||/<> Jalair
Oymak İLE/VE/=/||/<> Amag
Otağ İLE/VE/=/||/<> Utaga
Oba İLE/VE/=/||/<> Obuğ
Cebe İLE/VE/=/||/<> Cebe
Yurt İLE/VE/=/||/<> Yurd
Ulus İLE/VE/=/||/<> Uls
Ülke İLE/VE/=/||/<> Ülige
Yasa İLE/VE/=/||/<> Yassa
Yasak İLE/VE/=/||/<> Yasaq
Yargı İLE/VE/=/||/<> Yargu
Yargıç İLE/VE/=/||/<> Yarguci
Altın İLE/VE/=/||/<> Altan
Altay İLE/VE/=/||/<> Altai
Deniz İLE/VE/=/||/<> Tengis
Dalga İLE/VE/=/||/<> Dabalga
Erdem İLE/VE/=/||/<> Erdem
Ceren İLE/VE/=/||/<> Ceren
Bayan İLE/VE/=/||/<> Bayan
Hatun İLE/VE/=/||/<> Khatun
Sayın İLE/VE/=/||/<> Sayin
Yeğen İLE/VE/=/||/<> Cige
Ağa İLE/VE/=/||/<> Aka
Ana İLE/VE/=/||/<> Eke
Amca İLE/VE/=/||/<> Amaga
Bacı İLE/VE/=/||/<> Bacuka
Baldız İLE/VE/=/||/<> Balçir
Bacanak İLE/VE/=/||/<> Baca
Bürümcük İLE/VE/=/||/<> Bürüncek
Sakağı İLE/VE/=/||/<> Sakagu
Sarışın İLE/VE/=/||/<> Sıragçın
Seyrek İLE/VE/=/||/<> Seyreq
Sırık İLE/VE/=/||/<> Sirug
Pısırık İLE/VE/=/||/<> Besereg
Soru İLE/VE/=/||/<> Surag
Sürmek İLE/VE/=/||/<> Sürçi
Kuyu İLE/VE/=/||/<> Kudug
Solak İLE/VE/=/||/<> Solugay
Dağarcık İLE/VE/=/||/<> Tagarçuq
Damga İLE/VE/=/||/<> Tamaga
Damar İLE/VE/=/||/<> Tamır
Demir İLE/VE/=/||/<> Temir
Bilgi İLE/VE/=/||/<> Bilig
Bitik İLE/VE/=/||/<> Bitig
Barak İLE/VE/=/||/<> Barak
Büyük İLE/VE/=/||/<> Bedük
Küçük İLE/VE/=/||/<> Çüçig
Bayat İLE/VE/=/||/<> Bayaud
Bayındır İLE/VE/=/||/<> Bayandur
Kepenek İLE/VE/=/||/<> Kebenek
Tulum İLE/VE/=/||/<> Tulum
Kalkan İLE/VE/=/||/<> Kalgan
Tolga İLE/VE/=/||/<> Duulga
Tayga İLE/VE/=/||/<> Taiga
Tuğrul İLE/VE/=/||/<> Touril
Tarkan İLE/VE/=/||/<> Darkhan
Kağan İLE/VE/=/||/<> Kagaan
Kurultay İLE/VE/=/||/<> Krultai
Teñgri İLE/VE/=/||/<> Tenger
Tanrıdağı İLE/VE/=/||/<> Tengritahkt
Timuçin İLE/VE/=/||/<> Temujhi
Cengiz İLE/VE/=/||/<> Chingis
Hülagü İLE/VE/=/||/<> Uulagui
Kubilay İLE/VE/=/||/<> Khublaai
Subutay İLE/VE/=/||/<> Subedai
Tolunay İLE/VE/=/||/<> Tulanai
Ogeday İLE/VE/=/||/<> Oggedai
Çağatay İLE/VE/=/||/<> Jaggatai
Cerkutay İLE/VE/=/||/<> Jargutai
Bengütay İLE/VE/=/||/<> Möngeudai
Urankay İLE/VE/=/||/<> Uurankai
Olcay İLE/VE/=/||/<> Uulcay
Bori Tigin İLE/VE/=/||/<> Börjigid
Börteçine İLE/VE/=/||/<> Börtechino
Ergenekon İLE/VE/=/||/<> Eregene'khun )
- TÜRKİYE'NİN EN TEHLİKELİ YOLLARI ile/değil/yerine/>< DÜNYANIN EN GÜZEL YOLLARI
( Görmek için burayı tıklayınız... İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Görmek için burayı tıklayınız... )
- TURNUSOL[Fr.] (KÂĞIDI) ile MİHENK (TAŞI) ile KİLİT (TAŞI)
( Birtakım bitkilerden elde edilen mavi boya maddesi. İLE Altının gerçeğini sahtesinden ayırmak ve ayarını belirlemek üzere kullanılan sert ve siyah taş. )
- TUTARLI OLMAK ile/ve/değil/<> TUTARLI DAVRANMAK
( Zorunlu değildir. İLE/VE/DEĞİL/<> Zorunludur. )
( Sorunlu olabilir. İLE/VE/DEĞİL/<> Sorunsuzdur. )
( Her zaman için geçerli olamayabilir. İLE/VE/DEĞİL/<> Çoğunlukla geçerli olmalıdır. )
( "İddia"sında/zannında olabilirsin. İLE/VE/DEĞİL/<> İspat edersin. )
( Söz ile. İLE/VE/DEĞİL/<> Tutum/tavır ile. )
- TUTARLI = İNSİCAMLI = CONSEQUENT[İng.] = CONSÉQUENT[Fr.] = KONSEQUENT[Alm.] = CONSEQUENS[Lat.] = CONSECUTIVO/VA[İsp.]
- TUTARLI/LIK ile/ve/||/<> BAĞDAŞIK/LIK
- TUTARLI/LIK ile/ve DAYANAKLI/LIK
( Derin anlamda devamlılığa, tutarlılık sonucu ulaşılır. )
( Tutarlı olun, yapaylık ve kurnazlıktan uzak durun. )
( CONSISTENT/CONSISTENCY vs./and ENDURANCE )
- TUTARLI/LIK ile/ve/> DENGELİ/LİK
( CONSISTENCY vs./and/> BALANCED/NESS )
- TUTARLI/LIK ile DOĞRU/LUK
- TUTARLI/LIK ile/ve/<> GEÇERLİ/LİK
( CONSISTENCY vs./and/<> VALID/ITY )
- TUTARLILIK ile/ve/||/<> "HESABINI VEREBİLMEK"
- TUTARLILIK ile/ve/||/<>/> İTİBAR
( Kendimizde gö(ste)rebileceğimiz. İLE/VE/||/<>/> Ötekilerde [ve kendimizde] gö(ste)rebileceğimiz. )
- TUTARLI/LIK ile/ve/<>/değil TAMAMLANMIŞ/LIK / TAMAMLAYICI/LIK
- TUTARLI/LIK ile/ve/||/<>/> YETERLİ/LİK
- TUTARSIZLIĞINDAN UTANMAMAK ile/ve/||/<>/< ÖLÇÜYÜ SEVMEMEK
- TUTKU ile/ve/||/<> KORKU
- TUTKUN/LUK ile/değil DÜŞKÜN/LÜK
- TUTMAK ile/ve/<> ALIKOYMAK
- TUTTUĞUN, ALTIN OLSUN! ile/ve/||/<>
ALLAH, NE İSTEĞİN/MURADIN VARSA, VERSİN!
( Gerçekleşse, ikisi de kötü dua/beddua olabilecek, bu kadar ileri/uc derecede ve olanaksız olan "düşünce", "dilek", "dua" ya da "sözlere", "dilde" ve yaşamımızda yer vermemek gerekmektedir. Niyeti ve sözü de abartmak yerine uygun/doğru davranış ve tutumlarımızla, hizmet ederek, eyleyerek, çalışarak ve daha çok vererek ya da paylaşarak yani "el duası olmadan, dil duasının olmayacağını" anlamak ve anımsamak durumundayızdır. Bilgisiz, akılsız, yetersiz yaklaşımlara ya da "üçkâğıtçılıkta", bunlar gibi abartılı sözlere de itibar etmemenin bilgisi ve bilinciyle sağlanabilmektedir. )
- TUTTUR ile/||/<> TÜTTÜR
( Yakalatmak. İLE/||/<> Yakalatmak. )
- TUTTURMAK ile DİRETMEK/DAYATMAK
- TUTTURMAK ile TUTTURMAK ile TUTTURMAK
( İnat etmek. İLE İsabet, ettirmek, yakalamak, başarmak. İLE İliştirmek. )
- TUTUCU ile APTAL ile KÖLE
( Düşünmeyen. İLE Düşünemeyen. İLE Düşünmüyor olmasına aldırmayan. )
- TUTUKLAMA:
"CEZA" değil TEDBİR
- TUTUKLU/TUTUKLA(N)MA ile/ve/değil/||/<>/< GÖZALTINDA/GÖZALTINA ALMA
( [ancak özel ve zorunlu durumlarda] Yargıç dışında, ne savcı, ne de polis tutuklama yapabilir.[yaptıkları tutuklama değil gözaltına alma ve/ya da [sınırlılığında] bulundurmadır] )
( [not] ARREST vs./and/but/||/<>/< CUSTODY )
- TUTUM:
GELİŞMİŞ ile/ve/||/<> "ÖĞRENİLMİŞ" ile/ve/||/<> SİNMİŞ
- TUTUM:
ORTADAN KALDIRICI değil/yerine DÖNÜŞTÜRÜCÜ
- TUTUM = ATTITUDE[İng., Fr.] = EINSTELLUNG/HALTUNG[Alm.] = ATTITUDINE[İt.] = ACTIDUD[İsp.]
- TUTUM ile/ve/< NİYET
( ... İLE/VE Neden değil Niçin[Ne İçin]. )
( İlke'li düşünmek, niyettir. )
( Niyet, davranışları birleştiriyorsa ilkedir. )
( Onun, bizim için ne olduğunu, zihinsel tutumumuz belirler. )
( Özbilincim'in, "vicdânım" doğrultusunda eylemek isteğini beslemesi de, 'niyet'tir. )
( ATTITUDE vs./and/< INTENTION )
- TUTUM ile/ve NİYET
( ... İLE/VE Neden değil Niçin(Ne İçin). )
( Niyet davranışları birleştiriyorsa ilkedir. )
( Onun sizin için ne olduğunu zihinsel tutumunuz belirler. )
( ATTITUDE vs./and INTENTION )
- TUTUM NİYET
- TUTUM ile/ve/||/<>/> SİYASET
( İnsanda. İLE/VE/||/<>/> Toplumda. )
- TUTUM ile/ve TAVIR
( Koşullarınızı (belki) değiştiremezsiniz, fakat tavır ve tutumunuzu değiştirebilirsiniz. )
( Kibar, asil ve hassas bir tavır içinde olun. )
( İşlerinizde sessiz ve alçakgönüllü bir tavır edinin. )
( Alışkanlık haline gelmiş olan yumuşak tavır, problemler karşısında etkisiz kalmaya neden olur. )
( Kişinin hayatını belirleyen şey, tavır ve hareketleridir. )
( Uyumlu tavrınızdan vazgeçmeyin ve güncel, yararsız çözümlere kapılmayın. )
( Konumunuzu ancak bilinçli tavırlar sağlama alabilir. )
( Yolcunun zenginliği, kişinin iç varlığıyla barışık olma yeteneğinin simgesidir ve bu durum uyumlu ve çekici bir tavrı yaratır. )
( Bilge kişinin tavrı önemlidir. )
( ATTITUDE vs./and MANNER )
- TUTUMLARI BELİRLEMEK ile/ve TUTUMLARDA TUTARLI OLMAK
- TUTUM/U BENİMSEMEK ile/ve/> ALIŞKANLIK OLUŞTURMAK
- TÜTÜN(/SİGARA/NARGİLE VS.) SORUNUNDA:
"YASAK" değil SINIRLAMA
ve/||/<>
DUMAN değil GAZ
ve/||/<>
"BIRAKMA" değil BAŞLAMAMA
ve/||/<>
İRÂDE
["Evet!"
diyebilme olanağı/gücü/isteği]
değil
İHTİYÂR
["Hayır!"
diyebilme olanağı/gücü/isteği]
- TUZAĞA DÜŞ(ÜR)MEK ile/ve/değil/||/<>/< GAFİL AVLA(N)MAK
- [ne yazık ki]
!TUZAK ile/ve/||/<> !KUNDAK
- TUZAK = MANDEPSİ[argo]
- TUZAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> TUZAKLI
- TÜZE(HUKUK) (DAİRESİ) ile/ve/||/<> TÜRE(ADÂLET) (DAİRESİ)
HUKUK ve/||/<> ADÂLET ve/||/<> ÖZGÜRLÜK ve/||/<> MEŞRÛİYET(GEÇERLİLİK)
( ... İLE/VE/||/<> Lâyık olana, lâyık olunanı vermek/verebilmektir. )
( Adâlet ancak hakikatten, saadet ancak adâletten doğabilir. )
( Attika mahkemelerinde, suçlu, suçu tespit edildikten sonra, bazı hallerde, kendine uygun gördüğü cezayı kendi isteyebilirdi. )
( Adâlette gecikme olmaz! | Adâletin gecikmesi olmaz/olmamalı! | Adâletin gecikmişi olmaz! )
( "BURNU SÜRTMEK": Yavuz Sultan Selim, hükümdarlığında, hırsızlık yapanları bir direğe bağlar, tanınması için günlerce çarşının içinde dolaştırtırmış. Bugünkü deyimle yüz kızartıcı suçlar dediğimiz çeşitli ahlâki suçlarda ise suçluyu burnu yere sürtecek biçimde bir arabaya yatırtır, burnunu yere sürttürürmüş. "Bırak, burnu sürtsün biraz!" gibi deyimler buradan gelmektedir. Yavuz Sultan Selim'in ilk sekiz yılında yaptığı bu uygulamalarla toplum büyük bir huzura ulaşmış ve hem devletin gücünü, hem de bütçesini üç kat büyütmüştür. )
( ZEMBİLLİ ALİ EFENDİ(CEMÂLÎ)'nin adâlet anlayışını ve uygulamalarını yani kendine neden "Zembilli" denildiğini de araştırmanızı salık veririz. )
( |
ADÂLET DAİRESİ
Adâlet, dünya barışının temelidir.
Dünya bağının sınırlarını devlet belirler.
İşte bu devlet duvarını inşâ edecek, devlete düzen sağlayacak olan hukuktur.
Siyasi güç olmaksızın hukuk, yaptırımlarını yerine getiremez.
Siyasi gücü, askeriye korur.
Askeri gücün yaşamasını ekonomi sağlar.
Ekonomik gücü halk sunar.
Halkın birliğini sağlayacak olan ise adâlettir.
Adl'dir mucib-i salâh-ı cihan
Cihan bir bağdır, divan devlet
Devletin nâzımı şeriattır
Şeriata olamaz hiç hâris illâ mülk
Mülk zabteylemez illâ leşker
Leşkeri cem edemez illâ mal
Malı cem eyleyen raiyettir
Raiyeti kul eder padişah-ı âleme adl. )
( Sayın Muharrem Balcı'nın yayınlarını paylaştığı adresi... www.MuharremBALCI.com )
( Türk Hukuk Lügâtı'na, burayı tıklayarak ulaşabilirsiniz... )
( Elimizde kudret olmadığı sürece, özgürlük isteriz.
Kudreti ele geçirince üstün olmak isteriz.
Ama başaramazsak, adâlet isteriz. )
( "Kurallara uymak", adâlet değildir. )
( Rızâ yazısı için burayı tıklayınız... )
( |
|
)
( ... İLE/VE/||/<> Güçler arasındaki denge. )
( LAW vs./and/||/<> JUSTICE )
( JURISTISCHE/RECHTSWISSENSCHAFTLICHE mit/und/||/<> GERECHTIGKEIT )
( DROIT avec/et/||/<> JUSTICE )
( ... cum/et/||/<> JUSTITIA )
( ... ile/ve/||/<> DÍKÊ )
- TÜZE(HUKUK) GÜVENLİĞİ / TÜZE(HUKUK) GÜVENCESİ
- TÜZE(HUKUK) ve/<>/|| FİZİK
- TÜZE/HUKUK ve/||/<> SABIR
( Hukuku bilen(/ler), sabreder. )
- TÜZE(HUKUK) ile/<> YAZIN(EDEBİYAT)
( Toplumbilim. İLE/<> Sanat. )
( [Amaç] Adâlet. İLE/<> Dilde ve düşüncede, incelik. )
( Yorum, yasa koyucunun amacına göredir ve gerekçelere bakılır. İLE/<> Çağrışım ve yorumlar, okurdan okura değişir. )
( İkisi de bir "söz" söyler fakat hukuk açısından "kuralın" ya da "yargının" sözü esastır. [Kuralın sözünü, yasa koyucu; yargının sözünü, yargıç söyler. Yargıcın sözü, kuralın sözüne uygun olmak zorundadır.] İLE/<> Önemli[öncelikli] olan, öykünün sözüdür. )
( [sözü] Yasa koyucu ya da yargıç söyler. İLE/<> Önce, yazar; sonra, okur söyler. )
( Akla, mantığa ve toplumsal gerçekliğe dayanır, sınır koyar. İLE/<> Hayal gücü ve yaratıcılık, öne çıkar ve sınırsızdır. )
( [sözü] Zorla söyler, zorla dinletir. İLE/<> Zorla söylemez, ["Heves" sözüdür, muhatapları gönüllüdür.] ["Zorla güzellik olmaz!" ama hukuk olur! Hukuk'un, zorlayıcı/yaptırım gücü vardır.] )
( Tekil öyküler hakkında yargıya varabilmek için olası öykülerin tamamını kuşatacak, "genel kurallar" koymayı amaçlar.[Tekil bir öykünün peşinden giden edebiyat, hukukun sabitlemek, her zaman ve her yerde aynı anlama getirmek istediği sözü açmak, genişletmek, çoğaltmak, yeni anlamlar katmak içindir.] İLE/<> Kişinin, insan öykülerinin peşindedir. )
( Çelişki sevmez, gördüğü yerde çelişkileri bertaraf etmek ister. İLE/<> Çelişkileri kışkırtıp bu çelişkilerden yeni anlamlar doğmasına ebelik yapmayı, en azından böylesi olasılıklar bulunduğunu unutturmamayı arzular. )
( Tekil kişiyi, genel ve soyut koşullar içinde değerlendirir. Yasalar, genel işlemlerdir, belirli bir durum içindeki herkes için düzenlenmişlerdir[tedvîn]. İLE/<> Kişinin, bir başkasından ayrıldığı noktaların peşindedir. )
( Yönlendirmelerle ilgilenmez, eylemle ilgilenir. Hukukun odaklandığı, öncelikle eylemdir, istisnalar dışında, eyleme giden yol önem taşımaz. İLE/<> Bu yoldaki uğrakları, kişinin durumunu, yönlendirmelerini, onu etkileyen etmenleri didikler. )
( Kişinin, neyi, neden yaptığının değil, ne yaptığının ve bu yaptığının ne gibi sonuçlar doğurduğunun yanıtını arar. İLE/<> Kişinin derinliğinin ve yapıp ettiklerindeki değişkenlerin peşindedir. Bunun doğal sonucu olarak, edebiyatçı, insanı, "yargılamak" yerine anlamaya çalışır. )
( Süreç ve sonuç birliği, bütünlüğü vardır/aranır. İLE/<> Süreç odaklıdır. )
( Açık, net, sözü uzatmayan ve tartışmaya kapalı bir ifade biçiminin peşindedir. İLE/<> Sayısız çağrışımlar, uzun soluklu ifadeler kullanır. )
( Hukuk ve Edebiyat Dersleri’nin, Türkiye’deki Serüveni:
Özyeğin Ünv., Bilgi Ünv. [2014 - ...]
Akdeniz Ünv., Kemerburgaz Ünv., Ulus. Antalya Ünv. [2013 - ...]
Turgut Özal Ünv., Yaşar Ün, [2012 - ...]
Kocaeli Ünv., Atılım Ün. [2011 - ...]
Kadir Has Ünv. [2009 - ...]
Ankara Ünv. [2006 - ...]
Galatasaray Ünv. [2005 - 2010]
Bilgi Ünv. [2004 - 2007]
Bahçeşehir Ünv. [2001 - 2010]
Dünyada, edebiyat ve hukuk ilişkisinin, akademide konuşulmaya başlandığı tarihler...
ABD’de, 1800'lerin sonu...
Almanya ve İtalya'da 1920'li yıllar...
Fransa ve İspanya2da 1950'li yıllar... )
( Düz kalıplardan oluşan, tek renkli, sınırlı ifade olanakları ile iş görür. İLE/<> Sözcükleri, sınırsızca kullanır, benzetmeler, ironiler, çift anlamlar, imâlar ile son derece geniş dil olanaklarına sahiptir. )
( "h" ve "k" ["sert"] İLE/<> "d" ve "b" [yumuşak] )
( Düzenler, emreder, tanımlar ya da bilgilendirir. İLE/<> Belirtir. Duygu ve düşünceleri, estetik kaygılarla dile getirir. )
( Hukuk metni, "yazar" merkezlidir. İLE/<> Edebî metin, okur merkezlidir. )
( Alıcı, satıcı, sanık, mağdur gibi sonsal sınıflandırmalar içinde biriciklikleri pek de düşünülmeden değerlendirilirler.[Katalog suçlar vardır fakat katalog kahramanlar yoktur.] İLE/<> Kişi[kahraman], kendine özgüdür. Biricik olduğu göz ardı edilmez. )
( "Olmayacak" bir öykü üstüne söz söylemez. İLE/<> Gerçeğe aykırı olanla da olanaksız olanla da ilgilenir.
Yasa, olası öykülerde...
Ya kahramana ne yapması gerektiğini söyler: Kural
Ya ne yapmaması gerektiğini: Yasak
Ya yapacağı şeyi nasıl yapacağını: Yöntem/Usûl
Ya kahramanın yaptığı şeyi yapmış sayıp saymayacağını: Tespit
Ya da kahramanın yaptığı ya da yapmadığı şeyin yaptırımını: Ceza, Tazminat vb. )
( Hukuk Fakültesi Mezunu Yazarlar...
Fuat Köprülü, Necati Cumalı, Oktay Rıfat, Ziya Osman Saba, Mithat Cemal Kuntay, Burhan Felek, Samet Ağaoğlu, Metin Önal Mengüşoğlu, Rasim Özdenören, Mevlana İdris, Sibel Eraslan, Nuri Pakdil, Orhan Seyfi Orhon, Şevket Rado, Gülten Akın, Demir Özlü, Vüs'at O. Bener, Orhan
Hançerlioğlu, Asaf Halet Çelebi, Çetin Altan, İlhan Selçuk, Uğur Mumcu, Zeyyat Selimoğlu, Şemsi Belli, Kemal Burkay, Erdal Öz, Yiğit Okur, Ebubekir Eroğlu, Tahir Abacı, Turgay Fişekçi, Akif Kurtuluş, Behçet Çelik, Faruk
Erem...
Hukuk Fakültesi Mezunu Müzisyen...
Şerif Muhiddin Targan
Hukuk Fakültesini yarıda bırakanlar:
Attilâ İlhan, Yakup Kadri, Ahmet Haşim, Hilmi Yavuz, Ahmet Muhip Dıranas, Melih Cevdet Anday... )
( Hukuk ve Edebiyat Dersleri’nin, Türkiye’deki Serüveni:
Özyeğin Ünv., Bilgi Ünv. [2014 - ...]
Akdeniz Ünv., Kemerburgaz Ünv., Ulus. Antalya Ünv. [2013 - ...]
Turgut Özal Ünv., Yaşar Ün, [2012 - ...]
Kocaeli Ünv., Atılım Ün. [2011 - ...]
Kadir Has Ünv. [2009 - ...]
Ankara Ünv. [2006 - ...]
Galatasaray Ünv. [2005 - 2010]
Bilgi Ünv. [2004 - 2007]
Bahçeşehir Ünv. [2001 - 2010]
Dünyada, edebiyat ve hukuk ilişkisinin, akademide konuşulmaya başlandığı tarihler...
ABD’de, 1800'lerin sonu...
Almanya ve İtalya'da 1920'li yıllar...
Fransa ve İspanya2da 1950'li yıllar... )
( Hukuk ve Edebiyat arasında, buraya kadarki FaRkLaR, Sayın Mehmet Ali Başaran'ın (avukat ve edebiyatçı) tespitleridir. Katkıları için çok teşekkür ediyor, çalışmalarının ve başarılarının sürekliliğini diliyoruz... )
- TÜZE [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- TÜZE ve/||/<>/= AKIL
- TÜZE/HUKUK ile/ve/||/<> AKTÖRE/AHLÂK
( [Hesap] Eylemden sonra. İLE/VE/||/<> Eylemden önce. )
( İlgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )
( Görünen ahlâk. İLE/VE/||/<> Görünmeyen hukuk.
Visible moral. VS./AND/||/<> Invisible law. )
( LAW vs./and/||/<> MORALS )
- TÜZE ve/||/<> DEVLET
- TÜZE = JUSTICE[İng.] = DROIT[Fr.] = RECHT[Alm.] = DIRITTO[İt.] = DERECHO[İsp.]
- TÜZE ile/ve MATEMATİK
( LAW vs./and MATHEMATICS )
- TÜZE ile/ve TOPLUMBİLİM
( "Toplumbilim Sözlükleri" tarihçesini okumak için burayı tıklayınız... )
( LAW vs./and SOCIOLOGY )
- TÜZE ve/||/<>/>/< USSALLIK
- TÜZE/HUKUK:
BORU GİBİ değil/yerine HUNİ GİBİ
- TÜZE/HUKUK:
VAR OLAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< OLMASI GEREKEN
- TÜZE(HUKUK) ile/ve/||/<> ADLÎ TIP
- TÜZE/HUKUK ve/=/||/<>/>/< BÜTÜN/LÜK
- TÜZE(HUKUK) ile/ve/||/<> ÇOKLU TÜZE
- TÜZEL/HUKUKÎ ERDEMLER'DE:
GENELLİK ve/||/<> İLÂN ETME ve/||/<> GERİYE YÜRÜ(TÜLE)MEME ve/||/<> AÇIKLIK ve/||/<> ÇELİŞKİSİZLİK ve/||/<> UYMA OLANAĞI ve/||/<> KALICILIK ve/||/<> İLÂN EDİLEN KURAL İLE RESMÎ EYLEM ARASINDAKİ UYGUNLUK
- TÜZEL/HUKUKÎ ile/ve/||/<>/< TÜREL/ÂDİL
- TÜZEL İŞLEYİŞTE:
İNGİLİZ ile/ve/||/<> AMERİKAN ile/ve/||/<> ALMAN ile/ve/||/<> TÜRK
- TÜZEL ile TÖZEL
( Hukukla ilgili, hukuksal, hukukî. | Hükümle ilgili, hükmî. İLE Tözle ilgili. )
- TÜZEL/HUKUKÎ SORUMLULUK ile/ve/değil/=/||/<>/>/< İNSANÎ/BİREYSEL SORUMLULUK
( [not] JUDICIAL RESPONSIBILITY vs./and/but/=/||/<>/>/< HUMANE RESPONSIBILITY )
- TÜZE'NİN TEMEL İLKELERİ - ULPIAN[M.S. 170 - 223]:
ONURLU YAŞAMAK ve/||/<> BAŞKASINI İNCİTMEMEK ve/||/<> HERKESE, HAKKINI TESLİM ETMEK
( JURIS PRAECEPTA SUNT HAEC - [ULPIAN]:
HONESTE VIVERE et/||/<> ALTERUM NON LAEDERE et/||/<> SUUM CUIQUE TRIBUERE )
( THE BASIC PRINCIPLES OF THE LAW - [ULPIAN]:
LIVE HONESTLY and/||/<> DO NOT OFFEND OTHERS and/||/<> GIVE TO EACH PERSON WHAT IS DUE )
- TÜZENİN(HUKUKUN):
ÜSTÜNLÜĞÜ ve/||/<> KORUYUCULUĞU
( Kuşkunun bulunduğu durumlarda, haktan yararlanma durum ve yeteneğini genişletmeyle gerçekleşir. )
- TÜZÜK ile/ve/||/<>/> YÖNETMELİK
- (not TWO TIMES) TWICE
- ÜÇ AKIL:
MUTLU ve/||/<> YARDIMSEVER ve/||/<> EVRENSEL
- 3B:
BARIŞ(TIR)MAK ve BÖLÜŞ(TÜR)MEK ve BÜYÜ(T)MEK
ve/||/<>/>/<
3Y:
YÖN ve YÖNTEM ve YÖNETİM
- ÜÇ BÜYÜK TEHLİKE:
DUYGUSUZLUK ile/ve/<> ETKİSİZLİK ile/ve/<> AKILSIZLIK
( "Akıllı" kişilerde. İLE/VE/<> "Duygulu" kişilerde. İLE/VE/<> Etkili kişilerde. )
- 3 KİŞİ/ARKADAŞ ile/yerine/ve 2, 4, 5, 6 [< üzeri] KİŞİ/ARKADAŞ
( Üç kişi, olanaksız bir üçgen oluşturduğundan, biri, öbeği[grubu] terk etmelidir. )
( Üç kişi, birlikte yürürken, birini yitirir. )
- 3 MAYMUN:
MIZARU ile/ve/||/<> IWAZARU ile/ve/||/<> KIKAZARU
( )
( Gözlerini kapatanın adı Mizaru, ağzını kapatanın adı Iwazaru ve kulaklarını kapatanın adı da Kikazaru. Adlarından da anlaşıldığı üzere Japon kökenli bir görsel bu. XVII. yüzyılda, Nikko kentinde inşâ edilmiş ünlü Tosho-Gu Tapınağı'nın kapısına oyulmuş "görsel bir deyim" olarak ortaya çıkmış, sonra da oradan tüm dünyaya yayılmış. )
- 3 ŞEY TATİL EDİLMEZ
- UÇ ile/||/<>/> UÇ BEYLİĞİ
( Sınır boyları. İLE/||/<> Ortaçağda Hıristiyan ile İslâm dünyasının arasındaki müslüman sınır bölgeleri için kullanılan bir tanım.[Uç Beyliği'nin Hıristiyan tarafındaki karşılığı, Akron[Yun.] olarak adlandırılırdı. Sınır bölgelerinde kendi topraklarını savunmakla yükümlü kişilere Bizans tarafında Akriti[Yun.], müslüman tarafta ise "Gazi" denirdi.] )
- ÜÇKÂĞIT ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HİLE
- ÜÇKAĞITÇI ile/ve/||/<>/> HAİN
- ÜÇKAĞITÇI ile İÇTEN PAZARLIKÇI/ÇIKARCI
- Üçkâğıt yerine DİNLE!!!
- UCLARDA OLMAK ile/ve/değil BİR UCDAN, ÖTEKİ UCA GEÇMEK
( Süreç/te. İLE/VE/DEĞİL Sonuç/ta (kalmak). )
- ÜCRETLİ İZİN ile/ve/||/<> ÜCRETSİZ İZİN
- ÜCRETLİ İZİNDE:
1-5 YIL ARASI ile/ve/||/<>/> 5 - 15 YIL ARASI ile/ve/||/<>/> 15 YIL ÜSTÜ
( [en az] 14 gün. İLE/VE/||/<>/> 20 gün. İLE/VE/||/<>/> 26 gün. )
- ÜCRETLİ İZİNDE:
18 YAŞ ALTI ile/ve/||/<> 50 YAŞ ÜSTÜ
( En az 20 gündür. )
- UCU AÇIK ile/değil/yerine/||/<> ÖNÜ AÇIK
- UCU AÇIKLIK ile/ve/||/<> ÖNGÖRÜLEMEZLİK
- UÇUK ile/ve/değil/yerine/||/<> FARKLI
- ÜÇÜRDÜM[< Üçer tüm] ile ...
( Masrafı çıktıktan sonra tememttünün sermaye ile tayfa arasında üçe bölünmesi. [Deniz ticaretinde kullanılan bir terimdir] )
- UÇUŞMA ile ÜŞÜŞME
- UCUZ İŞ ile/değil/yerine/>< İYİ İŞ
( İyi değildir. İLE/>< Ucuz değildir. )
( GOOD WORK vs./and/<> CHEAP WORK
Is not cheap. VS./AND/<> Is not good. )
- UCUZ ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< UCUZLAŞTIRILMIŞ
- UCUZLAŞMA ile/değil/yerine/>< BASİTLEŞME
( Yıkım vardır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yaşam vardır. )
- UĞRAŞ:
KİŞİYLE ile/değil/yerine İŞİYLE
( Boş kişinin uğraşı. İLE/DEĞİL/YERİNE Hoş (nitelikli) kişinin uğraşı.
[ Hoş (nitelikli) kişi, işiyle uğraşır; boş kişi, kişiyle uğraşır. ] )
( Ayinesi iştir kişinin, lâfına bakılmaz! )
- ... UĞRUNA" değil/yerine ... AMACIYLA
- UHDE[< AHD] ile/değil UKDE
( Söz verme, bir işi üzerine alma. | Görev, birinin üzerinde bulunan iş. | Yapma, becerme. | Sorumluluk. İLE/DEĞİL Düğüm. | Zor, karışık iş. | İstenip de ulaşılamadığından dolayı içe dert olan şey. )
- UHREVÎ[< UHRÂ] = SONRAYA/ÂHİRETE AİT, SONRAYLA/ÂHİRETLE İLGİLİ
- UHUVVET ile ADÂLET
( KARDEŞLİK | DOSTLUK, BAĞLILIK )
- UKALALIK YAPMAMALI!
- UKALÂLIK ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> HAKARET
- UKALÂ/LIK ile KÜSTAH/LIK
- UKALÂ/LIK ile/ve SAYGISIZ/LIK
- ULAŞIL(A)MAYANLAR [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]
- ULAŞIL(A)MAYANLAR [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]
- ULAŞ/IM ile/ve/değil/<>/ne yazık ki BULAŞ/IM
- ULAŞMAK ve/||/=/<>/< ÜLEŞMEK
- ÜLKE ile/ve/||/<> DEVLET
- ... ÜLKESİ değil ÜLKÜSÜ
- ULULAMA = HÜRMET = VENERATION[İng.] = VÉNÉRATION[Fr.] = HOCHACTUNG[Alm.] = VENERATIO[Lat.]
- ULÛM-U HUKUKİYE:
USÛL-Ü FIKIH/NAZARİYAT-I HUKUKİYE ile/ve/||/<> FÜRU-U FIKIH/TATBİKAT-I HUKUKİYE
- ULÛM-U MÜSTENBATA:
ULÛM-U HUKUKİYE ve/||/<> ULÛM-U İTİKADİYE
- ULÛM-U ŞER'İYE:
ULÛM-U MÜSTENBATA ve/||/<> ULÛM-U ASLİYE
- TÜZE/HUKUK:
ULUSAL ile/ve/||/<> ULUS ÜSTÜ ile/ve/||/<> ULUSLARARASI
- ULUSAL/ULUSLARARASI) ÖRGÜT ile (ULUSAL/ULUSLARARASI) KURUM
- ULUS/ULUSAL ile/ve/<> TOPLUM/TOPLUMSAL
- ULUSLARARASI ANTLAŞMA ve/||/<> MARPOL
( ... VE/||/<> Gemilerden kaynaklanan kirliliğin önlenmesine yönelik uluslararası antlaşma. )
- ULUSLARARASI ANTLAŞMALAR ve/||/<>/> ANAYASA
- ULUSLARARASI HUKUK ile/ve/değil/ne yazık ki KARŞILIKLI "KABUL"
- ULUSLARARASI ŞİRKET/LER ile/değil/ne yazık ki "ULUS AŞIRI" ŞİRKET/LER
( ... İLE/DEĞİL/NE YAZIK Kİ Hedef ülkeleri/kitleleri ve dünyayı, çıkarları doğrultusunda yönetme/yönlendirme çabası/"başarısı" peşinde koşan şirketler. )
- ULUSLARARASI TÜZEDE:
BENTHAM ile KELSEN ile AUSTIN
- ULUSLARARASI ile/değil DEVLETLERARASI
- UMARSIZ/LIK ile UMURSAMAZ/LIK
( Çözümsüz, çaresiz. İLE Kayıtsız. )
- ÜMİT ile/değil ÇIKARCILIK
- ÜMİT ve/||/<>/>/< ONUR
- ÜMİT/UMUT [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- ÜMİT/UMUT [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- UMÛMÎ ile/ve/||/<> ALENÎ
( Genel. İLE/VE/||/<> Açık, ortada, meydanda, herkesin içinde olan/yapılan. )
- UMUR ve/||/<>/> UMUT ve/||/<>/> ONUR
- UMURSAMAMA ile/ve/||/<> KAYITSIZLIK
- UN TANESİ/PARÇASI ile/ve/||/<>/> PİRİNÇ TANESİ/PARÇASI
( Düşünce. İLE/VE/||/<>/> Sözcük/terim. )
- UNDERSTANDING vs. PACT
- [not] UNFAIR COMPETITION vs./but COMPETITION
( Haksız rekâbet. İLE/DEĞİL/YERİNE Rekâbet. )
- UNFOUNDED vs. WORTHLESS
- UNIMPORTANT vs. SECONDARY
- UNIQUE vs. HARMONY
- UNIQUE vs. ONLY
- ÜNİTE[İng. < UNIT] değil/yerine/= BÖLÜM | BİRİM, ÖLÇÜ, VAHİT
( Birim, vahit, ölçü. )
- UNITY vs. DISCRIMINATED UNITY
- UNITY vs. IDENTITY
- UNITY vs. INTEGRITY
- UNITY vs. UNITY FOR PROFIT
- UNMEASURABILITY vs. MEASURABILITY OF TRANSMISSING
- UNNECESSARY/LACK OF NEED/WASTE vs. EXTRA
- UNREASONABLE vs. IRRATIONAL
- UNSUR[Ar.] değil/yerine/= ÖĞE
- ÇALIŞMAK GEREK:
UNUTABİLMEK İÇİN ve/||/<> BOŞ BOŞ DÜŞÜNMEMEK İÇİN ve/||/<> DALIP DALIP GİTMEMEK İÇİN
- UNUTABİLMEK ile/değil BİLGELEŞME
- UNUTABİLMEK ve/=/||/<>/> İYİLEŞMEK
- UNUTAMAMAK ile "UMURSAMAMAK"
( Akıl sayrılığında. İLE "Akıllı/bilgili/donanımlı" olanlarda. )
- UNUTMA HAKKI ve/||/<> UNUTULMA HAKKI
( "Unutulma Hakkı" nedir? için burayı tıklayınız... )
- UNUTMAK/UNUTABİLMEK ile/ve/<> BIRAKMAK/BIRAKABİLMEK
( Unutmamak, bir anlamda putperestliktir. )
( LETE: Unutma yudumu. )
( Ledün ilmi, bilineni unutma ilmidir. )
( Olursak olacağız. Evvelinin evveli, ahirinin ahiri yok. Bu kadar yaş yaşadık, ne anladık? İstikbal dersen, bir saniye ilerisinden haberimiz yok, hepsi rüya. İyisi mi, hepsini unut! )
( Huzur, rahatlıktadır. Rahatlık ise unutmakla olur. )
- UNUTMAK(UNUTKANLIK) ile/değil ZİHNİN(AKLIN/"KAFANIN") YOĞUN/BİR YER(LER)DE OLMASI
- UNUTMAK ile/ve/değil/yerine/<> AFFETMEK
( Bir hatayı, hem unutmak, hem affetmek aptallıktır. Ne unutmak, ne affetmek, hainliktir. Hatayı unutmayıp sahibini affetmek, işte bu erdemdir. )
( Söylenilmeyebilecek, yanlış/yersiz/zamansız bir söz, ancak affedilir fakat unutulmaz! )
( Aldığın dersi kaybettirir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<> Bakış açını değiştirir. )
( Mutlu eder. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<> Güçlü kılar. )
( [not] TO FORGET vs./and/but/<> TO FORGIVE
TO FORGIVE instead of TO FORGET )
- UNUTMAK ile BOŞLAMAK/İHMAL[Ar.]
( TO FORGET vs. NEGLIGENCE )
- UNUTMAK ile/ve/değil/||/<>/< KANIKSAMAK
- UNUTULMA HAKKI ile/ve/||/<> AF
- UNUTULMA HAKKI'NDA:
ANALOG ile/ve/<> ÇEVRİMİÇİ ile/ve/<> SİLDİRME ile/ve/<> DİZİNDEN ÇIKARMA(DELISTING)
( Basılı. İLE/VE/<> Dijital. İLE/VE/<> Kişisel veriler. İLE/VE/<> ... )
- UNUTULMA HAKKI'NDA:
BİLGİ ile/ve/||/<> ZAMAN
( DOĞRU BİLGİ ile/ve/||/<> HUKUKA UYGUN, YAYILMIŞ BİLGİ
ile~ve~||~<>
BİLGİNİN: TOPLUMSAL ÖNEMİMİ YİTİRMESİ ile/ve/||/<> GÜNCELLİĞİNİ YİTİRMESİ )
- UNUTULMA HAKKI'NDA:
LEBACH KARARI ve/||/<> MELVIN V. REID KARARI
- UNUTULMA HAKKI'NDA:
RIGHT TO OBLIVION ile/ve/||/<> RIGHT TO BE FORGOTTEN
- UNUTUR(UZ) ile ANIMSAR(IZ) ile ÖĞRENİR(İZ)
( Anlatılırsa/k. İLE Eğitilirse/k. İLE Deneyimletilirse/k. )
- UPPERCASE vs. LOWERCASE
- (UP)RIGHT(NESS) vs./and APPROPRIATE(NESS)
- ÜREME ve/||/<>/> KORUMA
- ÜREME ile/ve/değil/||/<>/>/< VAR OLUŞ/OLMA (DÜZENEĞİ)
- ÜRETİM ARTIŞI ile/ve NİTELİK ARAYIŞI
( Rüzgâr ve gökgürültüsünün birbirini tamamlaması artışı simgeler. )
( INCREMENT OF PRODUCTION vs./and SEARCH/LOOK FOR QUALITY )
- ÜRETİM ile ÜLEŞİM
- ÜRETMEK/ÜRETİM ve/||/<> ÜLEŞMEK/ÜLEŞİM
( Namaz. VE/||/<> Zekât. )
- ÜRETTİĞİNİ TÜKETEN ile/ve/yerine/<> TÜKETTİĞİNDEN ÜRETEN
- ÜRÜN [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- ÜRÜN [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- ÜRÜN [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- US = AKIL = REASON[İng.] = RAISON[Fr.] = VERNUNFT[Alm.] = RATIO[Lat.] = RAZON[İsp.]
- US ile/ve DENEYİM/TECRÜBE
( REASON vs./and EXPERIENCE )
- US/AKIL:
HERKESİ AŞKIN ile/ve/||/<> HERKESTE İÇKİN
- USANÇ/GINA ile/ve/||/<>/< KANIKSAMA
( İlişki(ler)de, "sahip olmakta", [kendinden ve/ya da ötekinden] "eminlikte", en önemli eşik, kanıksama noktasıdır. [Kavuşmakta/vuslatta, gına/kanıksama vardır.]
Bu eşik, ancak, bunun bilgi ve bilinciyle, sürekli anımsanarak, ilişkiyi besleyecek/destekleyecek davranış ve tutumla, iletişim ve paylaşımla aşılabilir. )
- USÇULUK = AKLİYE = RATIONALISM[İng.] = RATIONALISME[Fr.] = RATIONALISMUS[Alm.] = RATIO[Lat.]
- USDIŞI = GAYR-İ AKLÎ = IRRATIONAL[İng., Alm.] = IRRATIONNEL[Fr.]
- ÜŞENGEÇ/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<> İHMALKÂR/LIK
( TEKÂSÜL ile/ve/değil/yerine/||/<> ... )
- USLAMLAMA = REASONING[İng.] = RAISONNEMENT[Fr.] = SCHLUßVERFAHREN[Alm.] = RATIOCINATIO[Lat.]
- ÜSLÛP ile/ve/||/<> USTURUP/LU[İt. < STROPA]
( Tarz. İLE/VE/||/<> Biçimine getirmek, uygun zamanı bulmak, denk düşürmek. )
- ÜSLÛP'TA:
BİREYSELLİĞİN YÜCELİĞİ ve GÜZELLİK SEVGİSİ
- USSAL ile/ve/||/<> KAVRAMSAL
- USSAL/LIK ile/ve/<> EVRENSEL/LİK
- US/SAL/LIK ile/ve/=/<> OLGU/SAL/LIK
- ÜST ile/ve NİTELİKLİ
( TOP vs./and QUALIFIED )
- USTALIKLA ile/ve/<> USÛLÜNCE
- ÜSTENCİL ile/ve/değil/||/<>/< DOĞRUDAN
- ÜSTLENME ile/ve/||/<> KABULLENME
- ÜSTÜN İNSAN değil OLGUN/YETKİN/KÂMİL KİŞİ
- ÜSTÜN KAVRAMLAŞMIŞ DİL(LER) ile YETERİNCE KAVRAMLAŞAMAMIŞ DİL(LER)
- ÜSTÜNDE DURMAK ile ALTINI ÇİZMEK ile PEŞİNDEN KOŞMAK
- ÜSTÜNDE DURMAMA ile GEÇİŞTİRME
- ÜSTÜNE GİDERLER ile/değil ÜSTÜNE GELİRLER
- ÜSTÜNE ÜSTELİK değil ÜSTÜNE ÜSTLÜK ya da [sadece] ÜSTELİK
- ÜSTÜNLÜĞÜN, TÜZESİ değil/>< TÜZENİN, ÜSTÜNLÜĞÜ
- ÜSTÜNLÜK ile AYRICALIK
- ÜSTÜN/LÜK ile/değil/yerine ÖZGÜVEN/Lİ
- ÜSTÜNLÜK ile/değil/yerine/>< (SADECE) BİLMENİN (BELKİ/BİRAZCIK) FARKI
- ÜSTÜN/LÜK / ALÇAK/LIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖNCE/LİK / SONRA/LIK
- ÜSTÜNÜ ÖRTMEK ile GÖZARDI ETMEK
- ÜSTÜNÜZE ALMAYIN ile/ve/değil/||/<>/< SİZE YÖNELİK DEĞİL
- USÛL - ESAS ile/ve/||/<> KEM ÂLET - KEMALÂT
( Yöntem, içerikten önce gelir. İLE/VE/||/<> Yanlış ya da kötü araç/âlet ile iş çıkarılmaz, olgunluk sağlan(a)maz. )
- USÛL:
İLKE ve/||/<> YÖNTEM
- USÛL ile/ve ARUZ ile/ve MAKAM ile/ve EDEB
- USÛL ile/ve ERKÂN
( Yöntemler. İLE/VE Esaslar, destekler. | Reisler. )
- USÛL ile/ve/<> FÜRÛG[Fars.]
( Yöntem. İLE/VE/<> Işık/ziyâ/nur, parlaklık, parıldayış. )
- USÛL ile/ve/||/<> TEAMÜL
- USÛL ile USÛL["USÜL" değil!]
( Kökler, asıllar. | Bir kişinin, anne, baba, dede ve nineleri. İLE Bir amaca erişmek için izlenen, tutulan yol, yöntem. )
- USÛLEYN:
USÛL-İ FIKIH ile/ve/||/<> USÛL-İ DİN
- USÛLSÜZ/LÜK ile HAKSIZ/LIK/GADR[Ar.]
( ILLEGAL vs. UNFAIR )
- USÛL-Ü FIKIH'TA:
KİTAP ile/ve/||/<> SÜNNET ile/ve/||/<> İCMÂ ile/ve/||/<> KIYAS
- UT ile UD[Ar.]
( Utanma. İLE Türk müziği araçlarından, iri karınlı, kirişli, çalgıçla çalınan bir çalgı. )
- UTANÇ VERİCİ ile/ve/||/<> KÜÇÜK DÜŞÜRÜCÜ
- UTANÇ = SHAME[İng.] = HONTE[Fr.] = SHAM[Alm.] = PUDOR[Lat.]
- UTANMA ile/ve/değil/||/<>/< AĞRINA GİTMESİ
- UTANMAK ve/||/<>/> DOĞRULUK
- UTANMAK değil/yerine DOĞRUYU SÖYLEYİP "KAYBETMEK"/KAZANMAK
- UTANMAK ile EDEB
( SHAME vs. BREEDING )
- UTANMAK ile/ve/||/<> KENDİNE YAKIŞTIR(A)MAMAK
- UTANMAK ile/ve/||/<>/> UTANDIRILMAK
( Erdem. İLE/VE/||/<>/> Karabasan/kâbus. )
- UTANMAK ve/> UYANMAK
- UTAN(DIRIL)MAK ile/ve/||/<>/> UYAN(DIRIL)MAK
- UTANMAZ ile NARSİSİST
( Her utanmaz, narsisist değildir/olmayabilir fakat her narsisist, utanmazdır. )
- ÜTMEK ile ÜTMEK
( Ateşten ya da yüksek bir ısıdan geçirmek. | Bir şeyi, tüylerini yakmak için alevden geçirmek. | Taze buğday ya da mısırı, ateşe tutup pişirmek. İLE Oyunda, kumarda kazanmak, yenmek. )
- ÜVEYE EDERSEK ve/||/<> GELİNE EDERSEK
( [kendi] Çocuğumuzda buluruz! VE/||/<> Kızımızda buluruz. )
- UYANDIRMA ile UYARMA
- UYANIK/UYKUSUZ ile "UYANIK"
( BÎDÂR ile ZEYREK )
- UYANIK ile KÖPOĞLU
( ... İLE Kurnaz, işini bilen, düzenbaz, açıkgöz, uyanık kişi. | Hakaret içeren bir seslenme sözü. )
- UYANIK/LIK ile/ve/||/<>/> AYDIN/LANMIŞ/LIK
- UYANIK/LIK ile "UYANIK/LIK"
- UYANMAK ile/ve/değil/<> GÖZÜN AÇILMASI
- UYARAN ile UYARILAN
( STIMULUS/IMPULSE vs. IMPULSED )
- [ne yazık ki]
(")UYARI("):
(")AŞIRI(") ile/ve/||/<> (")YETERSİZ(") ile/ve/||/<> (")YERSİZ(") ile/ve/||/<> (")YANLIŞ(")
- UYARI SİMGELERİNDE:
+16 değil 16+
- UYARI ile/değil DİKKAT ÇEKMEK
( Kendileri ve/ya da kişilerle sorunları olanlar, dikkat çekilmesi gereken ortak konuları kişisel algılayarak anlamsız/çocukça sorunlar yaratabilirler. )
- UYARI ile/ve/değil/yerine/>< MÜJDE[Fars.]
( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Sevinç haberi, muştu. | Sevinçli, hayırlı bir haber getirene verilen bahşiş. )
( Olumsuz(luk)lara/yanlış(lık)lara/kötü(lük)lere. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Olumlulara/doğru(luk)lara/iyi(lik)lere. )
- UYARI ile SAVUNMA
- UYARI ile/ve/<> VURGU
- UYARICI ile/ve/||/<> "AYAR VERME"
- UYARICI ile/ve/<>/> UYANDIRICI
- UYARICI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< UYARAN
- UYARLAMAK ile/değil UYGULAMAK
- UYDUM AKILLI ile/ve YARIM AKILLI
- UYDURMAK ile/değil/yerine DUYURMAK
- UYDURMAK ile "KAFADAN ATMAK"
- UYDURMAK ile/değil/yerine UYARLAMAK
( TO IMPROVISE vs./and TO ADAPT )
- ÜYE ile/ve/değil/||/<>/< SEÇMEN
- ÜYE/LİK ile/ve ABONE/LİK
- UYGAR/MEDENÎ ile MODERN
- UYGARLAŞMA ile/ve/||/<>/< GÖÇ
- UYGARLAŞMADA:
KILIÇ ile/ve/fakat/değil/yerine/<>/> KALEM ve KİTAP
( Başlattı. İLE/VE/FAKAT/DEĞİL/YERİNE/<>/> Yaşattı VE Sürdürdü. )
- UYGARLIK ARAYIŞI ve/||/<>/< KÜLTÜRLERİN/TOPLULUKLARIN KARŞILAŞMASI
- UYGARLIK/MEDENİYET:
TOPRAK ve/+/||/<> DİL ve/+/||/<> DİN
- UYGARLIK/MEDENİYET ile/ve/||/<> EKİN/KÜLTÜR
( Evrensel. İLE/VE/||/<> Yerel. )
( Denetimli. İLE/VE/||/<> Bilinçdışı. )
( Toprak, kişiye aittir. İLE/VE/||/<> Kişi, toprağa aittir. )
( Uygarlık, olay ve olguları birbirinden büyük titizlikle ayırd edebilmektir. )
( Kültür, en geniş tanımıyla yaşam biçimini gösterir. )
( Kültür, insan-doğa ve kişi-kişi[toplum] ilişkilerinin toplamıdır. )
( Uygar kişi, dünyanın neresinde ve hangi kültürde üretilirse üretilsin, insanlık değerlerine sahip çıkan, onu benimseyen ve yaşamına katan kişidir. )
( Evrenseller kültürler içinde yer almış olmalıdır. )
( UYGARLIK/MEDENİYET = ZANAAT-FEN ve AHLÂK )
( MEDENİYET OLUŞTURABİLMEK İÇİN:
* TANRI/İLK İLKE,
* EVREN/DOĞA,
* İNSAN )
( Farkındalık ile. İLE/VE/||/<> Farkında olmadan. )
( Yöntemli. İLE/VE/||/<> Alışkanlıklar. )
( İnsan - İnsan ilişkisi (ile). İLE/VE/||/<> Doğa - İnsan ilişkisi (ile). )
( Sanat. İLE/VE/||/<> Zanaat. )
( Öğrenilir. İLE/VE/||/<> Yaşanır. )
( Kimsin/iz? İLE/VE/||/<> Kimlerdensin/iz? / Nerelisin/iz? )
( Uluslararası. İLE/VE/||/<> Ulusal. )
( ZAMAN: Doğrusal. İLE/VE/||/<> Döngüsel. )
( Us. İLE/VE/||/<> Us dışı. )
( Yasa. İLE/VE/||/<> Töre. )
( Medine. İLE/VE/||/<> Yesrib. )
( Çatışmalar içinde. İLE/VE/||/<> Zahmetler içinde. )
( Kâmil kültür, kendinden sonra gelecek kültürün gübresidir. )
( Gerçek üstü. İLE/VE/||/<> Gerçek. )
( Ancak, felsefenin getirebildiği/sağladığı/sunduğu. İLE/VE/||/<> Sanat ve dinin getirdiği. )
( Bilim. İLE/VE/||/<> Felsefe. )
( Saygıyla... İLE/VE/||/<> Sevgiyle... )
( CIVILIZATION vs./and CULTURE )
( MEDENİYET ile/ve HARS )
- UYGARLIK/MEDENİYET:
TA'MÎR-İ BİLÂD[Ar.] ve/||/<> TERFÎH-İ İBÂD[Ar.]
( Kentler/beldeler oluşturmak/inşâ etmek. VE/||/<> Bireylerin her türlü gönencini/refâhını sağlamak. )
- UYGARLIK ve/||/<>/< ADÂLET
( Ayakta durabilmek için. VE/||/<>/< Sürdürülebilirlik için. )
- UYGARLIK ve/<> BİREYSEL FEDÂKÂRLIK
- UYGARLIK ve/||/=/<>/< İNSAN/LIK
- UYGARLIK ve/<> KAVRAMSALLIK
- UYGARLIK = MEDENİYET = CIVILIZATION[İng.] = CIVILISATION[Fr.] = ZIVILISATION[Alm.] = CIVIS[Lat.] = CIVILIZACIÓN[İsp.]
- UYGARLIKLARARASI/LIK ile/ve/<> KÜLTÜRLERARASI/LIK
- UYGARLIKTA:
SAYGI ile/ve/||/<>/> TÜZE
- UYGARLIKTA(MEDENİYETTE):
SU ve YOL
( WATER and ROAD :ON CIVILIZATION )
- UYGULAMA (RİYÂZET)
- UYGULAMALI!
- GELENEK:
UYGULAMALI ile/ve/||/<>/< METİN TABANLI
- UYGULAMAYA YÖNELİK BİLGİ ile/ve SAF SOYUT BİLGİ
( PRACTICAL KNOWLEDGE vs./and PURE ABSTRACT KNOWLEDGE )
- UYGULANMALI!:
[ne] YER ne de GEÇİT VERMELİ
( Adâletsizliğe ve hukuksuzluğa...
Görüntü ve reklâm kirliliğine, "yerel yönetimlerin", "yöneticilerin" keyfiyetine ve adâletsizliğine...
Gürültü/uğultu kirliliğine ve korna/zil çalanlara...
Işık kirliliğine...
Sigara ve tüm ürünleriyle çevreyi ve toplumu rahatsız eden nesnelere ve içen davranış/tutum ve kişilere...
Dilde, yazım hatalarına ve yazım kurallarına uymayanlara...
Beslenmede, abur-cubura, "et" ve "hayvansal ürünlere"...
Her türlü saygısızlık ve keyfiyete...
Ne yer, ne de geçit vermek üzere, haklarımızı sürekli bilmeli ve anımsamalı, hakkı/mızın biz almadıkça verilmeyeceğinin bilinciyle gereken her türlü eylem, tavır, tutum, duruş ve davranış içinde olmamız gerektiğini uygulayarak göstermek, paylaşmak, aktarmak, eğitmek, dayanışmak, işbölümü ve işbirliği içinde olmak durumunda ve zorundayızdır. )
- UYGULANMAYAN AHLÂK ile/değil/yerine/>< UYGULANAN AHLÂK
( Sözü edilir fakat kendi yoktur. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sözü edilmez fakat uygulanır. )
- UYGULAYICI ile/ve/<>/|| UYGULATICI
( Sanatçı, hem uygulayıcı, hem uygulatıcı olabilmelidir. )
- UYGULAYIM = TEKNİK = TECHNICS[İng.] = TECHNIQUE[Fr.] = TECHNIK[Alm.] = TEKHNE[Yun.] = TECNICA[İsp.]
- UYGUN OLMAK" ile/ve/değil/||/<>/< AİT OLMAK
( Bir yere "uygun olmak", oraya ait olduğumuz anlamına gelmez. )
( )
- UYGUN OLMAMAK ile YETERİ KADAR UYGUN OLMAMAK
( NOT TO BE IN APPROPRIATE vs. NOT ENOUGH AS MUCH AS TO BE IN APPROPRIATE )
- UYGUNLUK ile/ve/||/<> BECERİ
( LİYÂKAT ile/ve/||/<> MEZİYET )
- UYGUNLUK ile/ve/<>/>< ENGEL
- UYGUNLUK ile/ve GEÇERLİLİK
( APPROPRIATENESS vs./and VALIDITY )
- UYGUNLUK ile/ve/||/<> ÖRTÜŞME
- UYGUN/LUK ile/ve TUTARLI/LIK
( SEZÂ ile/ve ... )
( CORRESPONDENCE vs./and COHERENCE )
- UYMAMAK ile AYKIRI OLMAK
- UYUCAK" değil UYACAK
- UYUM DAVALARI/SAVUNMALARI ile/>< KOPUŞ DAVALARI/SAVUNMALARI
( Savunma Saldırıyor - Jacques Verges - Metis Yay. )
- UYUM = AHENK = HARMONY[İng.] = HARMANIE[Fr.] = HARMONIE[Alm.] = HARMONIA[Yun. Zarafet ve uyum tanrıçası.] = ARMONÍA[İsp.]
- UYUM ile/ve/<> DENGE
( Her varolan, öteki bir varolan ile uyum içindedir. )
( Uyumun içinde, korkuya yer yoktur. )
( Şehvet gibi ateş, nefret gibi kötülük, uyumsuzluk gibi acı ve aydınlanma gibi de sevinç yoktur. )
( En büyük hastalık, doyumsuz istekler; en büyük acı da uyumsuzluktur. )
( Sarı, öğle güneşinin rengi yani orta noktanın ve dengenin simgesidir. )
( Gerçek, Sattva'dan ötededir. )
( İFRÂT[< FART] - İTİDAL - TEFRİT )
( Tamas donuklaştırır, rajas çarpıtır, sattva uyumlu kılar. )
( İnsan-altı olanlar, Tamas'ın ve Rajas'ın egemenliği altındalardır; kişiler ise Sattva'nın. )
( Berraklık ve yardımseverlik, zihni ve eylemi etkilemesinden dolayı Sattva'dır. )
( Sattva'nın olgunlaşmasıyla tüm arzu ve korkular son bulur. )
( Tamas obscures, rajas distorts, sattva harmonises. )
( Every being is compatible vs. every other being.
In harmony there is no place for fear.
The sub-human - the 'humanoids' - are dominated by tamas and rajas and the humans by sattva.
Clarity and charity is sattva as it affects mind and action.
With the maturing of the sattva all desires and fears come to an end.
The real is beyond sattva. )
( HARMONY vs./and/<> BALANCE )
( SOPHROSYNE: İtidal. )
( RAJAS - SATTVA - TAMAS )
- UYUM ile/ve/||/<>/> EVRENSEL/KOZMİK UYUM
- UYUM ile/ve EYLEME GEÇMİŞ UYUM
( Dinler, hakikatlerini, eylem içinde [sessiz eylem içinde] gösterirler. )
( HARMONY vs./and HARMONY IN ACT
Religions show their true face in action, in silent action. )
- UYUM/AHENK ile/ve/değil/||/<> İNSİCÂM
- UYUMAK ile UYUŞMAK ile UYUŞMAK
( Uyku durumu/deneyimi. İLE Kendin geçmek. İLE Birlikte ya da karşılıklı olarak uyumlu hareket etmek ya da hareket etmeye çalışmak. )
- UYUMLULUK ile/ve AKLİMATİZASYON
( ... İLE/VE Çevresel etmendeki bir değişime, fizyolojik olarak kendini uyumlandırma. )
( HARMONIOUSNESS vs./and ACLIMATISING )
- UYUMLU/LUK ile/ve GÜZEL/LİK
( HARMONY/HARMONIOUSNESS vs./and BEAUTY )
- UYUMSUZ/LUK ile/ve/değil/||/<>/>/< SUSKUN/LUK
- UYUTMAK ile/ve/||/<> UYANDIRMAK
( Gövdeyi ameliyat etmek için gereklidir. İLE/VE/||/<> Zihni/ni "ameliyat etmek" için gereklidir. )
- KİTAP/MUSHAF:
UYUYAN BİREY/TOPLUM İÇİN değil/><
OKUYAN VE DÜŞÜNEN BİREY/TOPLUM İÇİN
( )
- UYUYAN ile/değil UYUMA NUMARASI YAPAN
( Uyandırabilirsin. İLE/DEĞİL Uyandıramazsın. )
- UYU-YOR ile UY-UYOR
- UZAGÖRÜ/ÖTEGÖRÜ/TELEPATİ ile/değil AYNI ŞEYİ DÜŞÜNMEK
- UZAK DURMALI!:
KÖRDEN değil NANKÖRDEN <>
YÜZSÜZDEN değil İKİYÜZLÜDEN <>
"TİPİ BOZUK"TAN değil "SÜTÜ BOZUKTAN"
- UZAK DURMAMAK/DURMAK ile/ve/=/||/<> RIZÂ GÖSTERMEK/GÖSTERMEMEK
- UZAK DURULMASI GEREKEN KİŞİLER:
"HEP HAKLILAR" ve/||/<> "HERŞEYE, SÜREKLİ İTİRAZ EDENLER" ve/||/<> "SADECE BEN" DİYENLER ve/||/<> BAŞKALARINI DEĞERSİZ GÖRENLER ve/||/<> ÇIKARCILAR ve/||/<> İSTEDİĞİ OLMADIĞINDA TUTUM DEĞİŞTİRENLER ve/||/<> ARAMADIĞIN SÜRECE ARAMAYANLAR ve/||/<> İŞİ DÜŞMEDİKÇE TANIMAYANLAR ve/||/<> İŞİ BİTTİĞİNDE, YANINDA DURMAYANLAR
- UZAK İLİŞKİLER ile/ve/||/<> YAKIN İLİŞKİLER
- UZAK TUT/ALIM! ve/||/<> UZAK DUR/ALIM!
( Yüzü "çirkin olan"ı değil yüreği çirkin olanı. VE/||/<> Giysisi kirli olandan değil "zihni/düşüncesi" kirli olandan. )
- UZAK ile/ve/||/<>/> TUZAK
- UZAKLAŞMAK ile/değil/yerine/>< UZLAŞMAK
- SORUNLAR:
UZAKLAŞTIRAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/</>< YAKINLAŞTIRAN
- UZAM/DÜZLEM/HAYYİZ/VÜSAT[Ar.] ile VÜS'AT[Ar. < VÂSİ/VÂSİA]
( Belirli noktalar toplamı. İLE Geniş, engin, açık, enli, bol. )
- UZATMA! ile/ve/||/<>/> UZLAŞ! ile/ve/||/<>/> UNUT!
- ÜZEN ...
YALAN SÖYLEMESİ ile/ve/değil/> ONA, DAHA SONRASINDA İNANAMAYACAK OLMAK
- ÜZEN/İ ile/değil/yerine/>< MUTLU EDEN/İ
( Terk et. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Mutlu et. )
( Hakkındır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Hakkıdır. )
- ÜZERİNDE DURMAK ile/ve/yerine ALTINI ÇİZMEK
- ... ÜZERİNE ile/ve/değil/||/<>/< ... ÜZERE
- ÜZGÜN/LÜK ve/||/<>/> DÜZGÜN/LÜK
- UZLAŞIM ile/ve/||/<> ALT/ASGARİ KOŞUl
- UZLAŞIM/SAL = İTİBAR/Î = CONVENTION/AL[İng.] = CONVENTION/NEL[Fr.] = KONVENTION/EL[Alm.] = CONVENTIO[Lat.] = CONVENCIÓN[İsp.]
- UZLAŞIM ve UNUTMAK
- UZLAŞIM ile/ve/<> UYUM
( VAZ'Î ile/ve/<> TENASÜB )
( AGGREEMENT vs./and/<> HARMONY )
- UZLAŞIM/SAL ile UYLAŞIM/SAL
- UZLAŞMA ile/ve/||/<> BARIŞMA
- UZLAŞ(TIR)MA ile/değil ANLAŞ(TIR)MA
- UZLUK/EHLİYET/HAZAKAT ile/ve/<> DEĞİM/LİYÂKAT
- UZMANLIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİREŞİM/TEVHİD
- UZMANLIK ve/||/<>/>/< İŞBÖLÜMÜ
- UZMAN/LIK ile/ve/||/<>/> YALANCI/LIK (YETİSİ)
- UZMAN/LIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YETKİN/LİK
- UZÛBET[Ar.] ile UZÛBET/UZBET[Ar.]
( Tatlılık, şirinlik, lâtiflik. İLE Bekârlık, ergenlik. )
- ÜZÜLMEK ile DÜŞÜNMEK
- ÜZÜLMEK ile/ve HESAP SORMAK
- UZUN KOLLU ile UZUN KOLLU ile/değil/yerine UZUN KOLLU
( Giyecek. İLE Hırsız. İLE/DEĞİL/YERİNE Uzaktan erişen/erişir. )
- (UZUN SÜRELİ) BELLEKTE:
ANISAL ile/ve/||/<> ANLAMSAL ile/ve/||/<> İŞLEMSEL
- UZUN SÜRME = SÜRERLİK
- UZUN UZADIYA (KONUŞMAK/ANLATMAK)
( BAST, ALE-T-TAFSÎL )
- UZUN UZUN DÜŞÜNMEK/BOŞ BOŞ OTURMAK ile/ve/değil/yerine AZ AZ (DA OLSA) EYLEMEK/BİR ŞEYLER YAPMAK
( Pek kolay olmasa da... )
( Kepçe tutan elim olsun, dış kapıda yerim olsun! )
- UZUN YAŞAMAK ile/ve/<>/değil/yerine DERİN/DÜRÜST/DOĞRU YAŞAMAK
- ÜZÜNTÜLÜ BİRİNE:
ACIMAK değil/yerine KIZMAK
- ÜZÜNTÜNÜN PAYLAŞIMI ve/||/<> SEVİNCİN PAYLAŞIMI
( Üzüntüyü azaltır. VE/||/<> Sevinci çoğaltır. )
- VA ile O
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Birinin başka birine verdiği buyruğun yadsınmasına ilişkin ikinci kişinin kullandığı bir reddetme ilgeci. İLE Bir buyruğun yerine getirilmesinin reddedildiğini belirten ilgeç. )
- VAHÂMET ile/ve/<> HEZİMET
- VAHİM/ÜZÜCÜ OLAN:
YALAN SÖYLEMİŞ OLMASI ile/ve/değil/||/<>/> ONA BİR DAHA GÜVENEMEYECEK OLMAK
- VAHİM ile/ve/değil/> VAHŞET
- VAHŞET[Ar.] değil/yerine/= YIRTINÇ/ACIMASIZLIK
- VAHŞİ ile/ve/değil/||/<> İLKEL
- VAKF-I MÜŞTEREK ile VAKF-I MEVKUF
- VAKFİYE DİLİ:
XIII. yy.'a KADAR ile/ve/||/<>/> XIII. yy.dan SONRA ile/ve/||/<>/> XVI. yy.dan SONRA
( Arapça. İLE/VE/||/<>/> Moğolca, Arapça, Farsça, Osmanlı Türkçe'si. İLE/VE/||/<>/> Osmanlı Türkçe'si ve İran'da, Farsça] )
- VAKFİYE/VAKIFNÂME ile/ve/||/<> VELÂYET/TEVLİYET ile/ve/||/<> MÜTEVELLİ/NÂZIR
- VAKIF TEMELLERİ/AMAÇLARI:
HAYRAT ile/ve/||/<> AKARAT ile/ve/||/<> VAKIF
( Düşünsel/fikrî temel. İLE/VE/||/<> Amaç/gaye aracı/vasıtası. İLE/VE/||/<> Yaşamsallık/hayatiyet ve hukuksallık. )
- VAKIF ile/||/<> VAKFİYE
( Kişiler ya da kurumlarca kurulmuş, yasayla görev ve yetkileri belirlenen tüzel kişilik. İLE/||/<> Herhangi bir malı vakfeden (vâkıf) tarafından, vakfın yönetimi ile ilgili hazırlanmış. Nizamnâme. Vakıf senedi de denilen vakfiyeler, kadılık siciline işlendikten sonra kesinleşirdi. )
- VAKIFLAR [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- VAKIFLAR [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- VÂKIF/VUKÛFİYET ile/ve/||/<> FARKINDA/LIK
- VALİ[EPARHOS]:
< LONCA ÖRGÜTÜ ile/ve/||/<> LAGATARIOS ile/ve/||/<> SIMPANOS
( Genel denetimi sağlayanlar. İLE/VE/||/<> Yabancı tüccarların denetimini sağlayanlar. İLE/VE/||/<> Esnaf localarını denetleyenler.[2 kişi] )
- VÂLİ ve/||/<> VELÎ ve/||/<> HÂMİ ve/||/<> RÂB
( [Koruyucu] Dışta. VE/||/<> İçte. )
( Maddî koruyucu. VE/||/<> Manevî koruyucu. )
- VALID KNOWLEDGE/INFORMATION/DATA vs. INVALID KNOWLEDGE/INFORMATION/DATA
- VALUE vs. EQUIVALENT
- VANDAL/LIK ile !BARATARYA
( Miladın, başlangıç yıllarında yaşayan ve Roma İmparatorluğu ile yaptığı savaşlarda, acımasızlığı ile ün salan bir Doğu Germen halkı. | Eski kültür ve sanat anıtlarını yakıp yıkan; bunların değerini bilmeyen kişi ya da halk. İLE Kaptanın, tayfaların, gemi sahibine, armatöre ya da sigorta ortaklığına, bilerek verdiği zarar. )