Tüze(Hukuk) ve Türe/Adâlet'teki
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(45/61)
- RAHATSIZ ETMEK ile/ve RENCİDE[Fars.] ETMEK
( ... İLE/VE Kalbi kırılma, incinme. )
- RAHATSIZLIK ile ŞİKÂYET
- RAHİM ile/ve VİCDAN
( Kişinin/insanlığın oluştuğu yerler. )
- RAHMET ile/ve/<> ELİ AÇIKLIK, CÖMERTLİK
( Allah'ın vermesi. İLE/VE/<> Kişinin yeterince, zamanında, zemininde ve/ya da bol bol vermesi/paylaşması. )
- RÂİB[Ar. < RU'B] ile RAÎB[Ar.]
( Büyücü, göz bağlayıcı. İLE Korkmuş. )
- RAISE vs. RISE
- RAKABE ile/||/<> RAKABE ETMEK ile/||/<> MÜLK ARÂZİ
( Kuru mülkiyet, çıplak mülkiyet. | Bir arazinin asıl mülkiyeti. İLE/||/<> Vakfın gelirini aslına eklemek. İLE/||/<> Hem tasarruf hakkı, hem de geliri[rakabesi] kişilere ait olan her tür emlak. )
- RAKAMSAL ile/yerine İSTATİSTİKSEL
- RAKİP ile/ve/< KURBAN
( (gerektiğinde) Rakip olabilmek/olmak için kurban da olabilmelisindir. )
- RANDOM vs. COINCIDENCE
- RANT ve/ne yazık ki/> "RAHAT"/LIK
- RAPOR[İng.] değil/yerine/= YAZANAK
( Herhangi bir işte, bir konuda yapılan inceleme, araştırma sonucunu, düşünceleri ya da saptamaları bildiren yazı. )
- RAPOR/DA:
BAĞLAYICI/LIK ile/değil/yerine YOL GÖSTERİCİ/LİK
- RAPORTÖR değil/yerine/= DEĞERLENDİRME YAZAN/YAZICI
- RARELY vs. SCARCELY
- RÂST[Fars.] ile RÂST[Fars.]
( Doğru. | Tesadüf. | Hedefi vurma. İLE Türk müziğinde bir makam adı. )
- YÜRÜMEK:
RASTGELE ile/ve/değil/yerine/||/<>/> DENGİMİZLE
( Yaşam olur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Şiir olur. )
- RASTGELE/LALETTAYİN değil/yerine/= GELİŞİGÜZEL
- RASTLANTI["RASLANTI" değil!] = TESADÜF = CHANCE, HAZARD[İng.] = HASARD[Fr.] = ZUFALL[Alm.]
- RASTLANTI değil/yerine TÜZE
- RASTLANTI/SALLIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BAĞLANTI/SALLIK
- RASYONEL[İng. < RATIONAL] değil/yerine/= AKILCI, USSAL
- RATIO vs. ACCORDING TO
- RATIO vs. CONSIDERATION
- RATIO vs. TO COMPARE
- RATIO ile REASON ile INTELLECT
( Oran, karşılaştırma. Mevcut olanların karşılaştırma bilgisi. İLE/VE Nedenleri el/dikkate almak. İlliyet. İLE/VE Erekbilimsel akıl tipi. Olmayanın/Olmamış olanın aklı/bilgisi. )
( ... ile ... ile LIZHI )
- RAUF ile ÇOK ACIYAN, ESİRGEYEN, MERHAMET SAHİBİ
- RAYİÇ[Ar.] değil/yerine/= DEĞER
( Bir malın, satış ve sürüm değeri. )
- RÂZI OLUNAN ÖFKE ile RÂZI OLUNMAYAN ÖFKE
( Bizi mahkum eden şey, huylarımız, ahlâkımızdır. )
- RÂZÎ/RAZİYYE[Ar. < RIZÂ] ile RAZÎ/RADÎ[Ar. çoğ. RUZAÂ] ile Râzî[Ar.]
( Kabul eden, boyun eğen, rıza gösteren. İLE Süt kardeş. | Süt emen çocuk. İLE Rey şehrine bağlı/mensup, bu şehirle ilgili olan. | İran'ın "Rey" şehrinden olan. | Sırra/râza bağlı/mensup. )
- [not] REACH/CLAIM TO THE FREEDOM - OBLIGATORY OF THE FREEDOM (AND CONSEQUENTLY TO GET RESPONSIBILITY OF THE FREEDOM
- REACTION vs. FEEDBACK
- REACTION vs./and RESPONSE
- REAL vs. LIKE
- REAL vs. RESULT BY APPROACH
- REALITY vs. MEASUREMENT
- REALITY vs. TRUTH
- REALIZATION vs./and PRINCIPLE
- REALİZM ile İDEALİZM
( Modernitedeki çelişkilerin billurlaştırılması. İLE/VE/DEĞİL Modernizmi forma sokmak. )
( Kayıp. İLE/VE/DEĞİL Kazanç/kazanım. )
( Fransız protestanlığını anlamadan Modernizm'i anlamak olanaksızdır. )
( Değerli maden stoklarının artırılmasını öngören ekonomik düzen. | Avrupa pazarında doğulu tüccar. [Merkantilistlere göre, devlet ancak altın stoğunun artırılmasıyla zengin olabilir] [1500-1600 yılları arasında geçerlilik/değer bulmuştur] İLE Fransız merkantilizmi. )
( Altın ve gümüş madenlerinin ülkeden çıkmasının önlenmesini ister. İLE Sanayi sayesinde altın ve gümüş stoğunun artırılmasını ister. İLE Ticaret sayesinde altın ve gümüş stoğunun artırılmasını ister ve ihracatın ithalattan çok olmasıyla artacağını iddia eder. )
( AGNOSTİK: Bilinemez; Sınırlarını çizmek. )
( FARÂBÎ )
( Bkz. İSLÂM DÜŞÜNCESİ - H. ZİYA ÜLKEN )
( BİLİNEMEZCİLİK ile/ve/değil/yerine BİLGELİKLE BİLİNEMEZCİLİK )
( IGNORAMUS ET IGNORABIMUS: Bilmiyoruz ve bilemeyeceğiz. )
( QUIETISM vs./and AGNOSTICISM
QUIETISM vs./and EXISTENTIALISM )
- REALİZM ile İDEALİZM/LİBERALİZM ile MARKSİZM
- REASON vs. CONNECTION
- REASON vs. INTELLIGENCE
- REASON vs. MIND
- REASON vs. PROOF
- REASON vs. REASON IN FORCE
- REASON vs. STRATEGY
- REASON vs. TRIGGER
- REASON vs./and NATURE
- RECEIPT vs. INVOICE
- RECOGNIZE THE SELF vs. SELF REALIZATION
- REDÂ'[Ar. < RED] ile REDÂ'[Ar.]
( Önleme, yasak etme. İLE Süt emme. )
- REDÂAT[Ar.] ile REDÂET[Ar.]
( Süt emme. İLE Kötülük, fenalık, bayağılık. [REZÂLET: Niceliksel. | REDÂET: Niteliksel.] | Hastalık ve yara azgınlığı. )
- REDDEDİLDİ ile/ve/||/<> KABUL EDİLMEDİ
( DENIED vs/and/||/<> OVERRULED )
- REDDETME ile/ve/değil/yerine/<>/> YADSIMA
- REDDETMEK ile AŞAĞILAMAK
( REJECT vs. TO DESPISE )
- REDDETMEK ile/değil BOYUN EĞMEMEK
( [not] TO DENY vs./but NOT TO SUBMIT )
- REDDETMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DIŞARIDA BIRAKMAK
- [ne yazık ki]
REDDETMEK ile/ve/||/<>/> YASAKLAMAK
- REDDETMEK ile/ve/değil/yerine YÜZ ÇEVİRMEK
( [not] TO DENY vs./and/but TO TURN AWAY FROM
TO TURN AWAY FROM instead of TO DENY )
- REDDİYE ile/ve/değil/||/<>/< GÖNDERME
- REDUCE vs. DECREASE
- REAL[İng.]/REEL[Fr.] değil/yerine/= GERÇEK
- REFAH[Ar.] yerine GÖNENÇ
( Bolluk, rahatlık ve varlık içinde, iyi olanaklarda yaşama. )
- REFERANDUM[Lat.]/PLEBİSİT[Fr.] değil/yerine/= HALK OYLAMASI
( Biri ya da bir sorun için halkın olumlu ya da olumsuz kanısının belirmesi amacıyla yapılan oylama. )
( PLEBİSİT: Devletler hukukunda bir ulusun hangi devlete bağlanacağı ile ilgili eylem. )
- REFERANS DEĞER/REFERENCE VALUE[İng.] değil/yerine/= DAYANAK DEĞER
- REFERANS[İng./Fr. < REFERENCE] ile/ve/||/<> BONSERVİS[Fr. < BON SERVICE]
( Öneri belgesi. | Kaynak. | Öneri. İLE/VE/||/<> Çalıştığı yerden ayrılırken görevini iyi yaptığını belirtmek amacıyla birine verilen belge. )
- REFÎ'[Ar. < RİF'AT] ile REFÎH[Ar. < REFAH]
( Yüksek, yüce. İLE Refah ve rahat içinde yaşayan. )
- REFİK[< RIFK]/ZEVC[Ar.] ile/ve/||/<> REFİKA/ZEVCE[Ar.]
( Eril olan eş. Koca. İLE/VE/||/<> Dişil olan eş. Karı. )
- REFLECTION vs. ECHO
- REFLEKS/REFLEX[İng.] değil/yerine/= TEPKE
( Dıştan gelen bir uyarım sonucu doğan hareket, salgı gibi iç tepkilere yol açan irade dışı sinir etkinliği, yansı. | Dıştan ya da içten gelen bir uyarım sonucunda organizmada tepkilere yol açan istemsiz sinir etkinliği. )
- REFLEKSİYON/REFLECTION[İng.] değil/yerine/= YANSIMA | DERİN DÜŞÜNME
- REFRACTION vs. TO PERISH
- REFS[Ar.] ile REFŞ[Ar.]
( Edep dışı söz söyleme. | Hanımlara söz atma. İLE Çapa, küçük kazma. | Bir tür ırmak kaplumbağası.[Fırat ve Dicle'de bulunur.] | Kulağı büyük olma. )
- REFT[Ar.] ile REFT[Ar.]
( Bir şeyi ufalama, kırıntı durumuna getirme. İLE Gitme, gidiş. | Yeniçeri ocağıyla sonraları askerlik dairelerinde kişiler için tutulan künye defterlerinde "ayrıldı" anlamına kullanılan bir sözcük. )
- REGRETTABLE vs. REGRETFUL
- REGULAR VERBS vs. IRREGULAR VERBS
- REGÜLASYON[Fr./İng. < REGULATION]/REGÜLE ETMEK değil/yerine/= DÜZENLEMEK, AYARLAMAK
- REGÜLASYON değil/yerine/= YÖNERGE | AYARLAMA, DÜZENLEME
- REHÂVET değil/yerine/>< CESÂRET
- REHBER[Fars.] ile REHDÂN[Fars.] ile REHZEN[Fars.]
( Yol gösterici/gösteren, kılavuz. | Derviş olanı, şeyh huzuruna götüren. | Hz. Cebrail. İLE Yol bilen. İLE Yol kesici. )
- REHİN[Ar. < REHN]/İPOTEK[Fr. < HYPOTHEQUE] değil/yerine/= TUTU
( Borcun ödeneceğine ilişkin borçlunun alacaklıya bir taşınmazı güvence olarak göstermesi. )
- REÎS[Ar.] ile/değil/yerine/= BAŞKAN
( KIYÂMÎ TEKKELERİNDE KIYÂMEN EDİLEN ZİKİRLERDE ZİKRİ İDARE EDEN )
- REJECT vs. REFUSE/TURN DOWN vs. REVERSE vs. REVOKE vs. RESCIND vs. REPEAL vs. ANNUL vs. VOID vs. RECONSIDER
( Reddetmek.[konuşma dilinde] İLE Reddetmek. İLE Kararı feshetmek, iptal etmek. İLE Geri almak.[özel hukukta kullanılır][REVOCABLE >< IRREVOCABLE] İLE Yürürlükten kaldırma, iptal etmek, feshetmek. İLE Yürürlükten kaldırma.[Anayasa ve İdare Hukuku'nda] İLE Bozmak, iptal etmek, feshetmek. İLE Geçersiz. İLE Tekrar gözden geçirme, tekrar düşünme. )
- REKABET ile/ve/değil/yerine/||/>< DAYANIŞMA
- REKLÂM VE GÖRÜNTÜ KİRLİLİĞİ ve GÜRÜLTÜ KİRLİLİĞİ ve SİGARA SORUNU
( )
- RELATED vs. IDENTICAL
- RELATION vs. PROCESS
- RELATION vs. RELATIONSHIP
- RELATION vs. TO BE IN COMPANY
- RELATION vs. TRANSITION
- RELATION vs./and CLOSENESS/SYMPATHY
- RELATION vs./and CONNECTION
- RELATION vs./and DISCRIMINATION(-/)UNION
- RELEVANT vs. RELATED
- RENKLİ GÖZ/LÜ ile GÜZELLİK
- REQUEST SO MUCH vs. REALLY REQUEST/WANT
( REALLY REQUEST/WANT instead of REQUEST SO MUCH )
- (not RESEMBLANCE) RESEMBLANCE TO
- (not RESEMBLE TO) RESEMBLE
- RE'SEN[Ar.] ile RESEN[Fars.]
[ikisi de "REYSEN" değil!]
( Kendi kendine, kendi başına, kimseye danışmadan. İLE İp, urgan, halat. )
- REŞİD ve/||/<>/> MÜRŞİD
- REŞİT/RÜŞT[Ar.] değil/yerine/= ERGİN
( Kendini, kendine teslim ve emânet eden. )
- RESMEN ile KESİN
- RESMEN ile/değil RE'SEN
( Devlet adına, devletçe, resmî olarak. | Yasaya, yönteme uygun olarak, yöntemince. | Kesinlikle, açıkça, kesin olarak. İLE/DEĞİL Kendi başına, kendiliğinden. | Bağımsız olarak, kimseye bağlı olmaksızın. )
- RESMÎ GEÇİT değil RESM-İ GEÇİT
- RESONANCE vs. VIBRATION
- RESPOND vs. REACT
- RESPONSIBILITY vs. OBLIGATION
- RESPONSIBILITY vs./and DECISION
- (not RESPONSIBLE TO) RESPONSIBLE FOR
- REST (ÇEKMEK) ile/ve/=/||/<> SİKTİR (ÇEKMEK)
- RESÛL ve MESÛL
( Resul ile mesul birdir. Resul olan mesuldür. Mesul olan resuldür. )
- RESULT vs. JUDGE
- RETREAD vs. RETREAT
( Lastik kaplamak, kaplanmış lastik. İLE Geri çekilmek, ricat. )
- REZÂ'/RIZÂ'[Ar.] ile RIZÂ'[Ar.]
( Süt emme. İLE Hoşnutluk, memnun olma. | "Peki" deme. | İstek, kişinin kendi isteği. )
- REZİL-KEPÂZE (OLMAK/EDİLMEK)
- REZİL-RÜSVÂ (OLMAK/EDİLMEK)
- REZİL[Ar.] ile/ve/||/<> RÜSVÂ(Y)[Fars.]
( Alçak, adi, utanmaz, hayâsız. İLE/VE/||/<> İtibarsız, ayıpları ortaya çıkarılmış, onursuz, rezil. )
- REZİL değil/yerine/>< ZEVİL
- REZİL/LİK(/REZÂLET) ile SEFİL/LİK(/SEFÂLET)
( VILENESS vs. MISERY )
- REZİL/LİK ile/ve/||/<> KEPAZE/LİK[Fars.]
( Utanılacak, ayıp şeyler yapan kişi. İLE/VE/||/<> Niteliksiz olan, değersiz olan. | Utanmaz, rezil olan. | Gülünç olan. | Tâlim yaparken kullanılan gevşek ok yayı. )
- REZİL/LİK ile/ve/||/<> SEFİL/LİK
( )
- | "REZİL" ve/ya da "SEFİL" |
değil/yerine/><
ASİL
( [ayrılıktan hemen sonra ...]
| Başkasının kollarına bırakana "denilen". VE/YA DA Alkole bırakana "denilen". |
DEĞİL/YERİNE/><
Zamana bırakana denilen. )
- REZZÂK[< RIZK] ile ...
( TÜM CANLILARIN RIZKINI VEREN ALLAH )
- RİÂYET değil/yerine/= GÜTME, GÖZETME | UYMAK, SAYGI, SAYMA | AĞIRLAMA
( GÜTME, GÖZETME | UYMAK, SAYGI, SAYMA | AĞIRLAMA )
- RİÂYETLÜ ile RÜTBETLÜ
( Saygılı anlamına bir Müslüman'ın bir Hristiyan'a yazdığı mektupta kullanılırdı. İLE Hristiyanlara, ruhani önderlere ve patriklere verilen unvan. )
- RİBÂ[Ar.] ile RİBÂ'[Ar. < REB]
( Bir şeyin artması/çoğalması. | Tartısı ve ölçüsü olan bir malı, aynı cinsten daha fazla olan bir mal ile bir karşılığı olmaksızın, peşin olarak ya da veresiye değiştirmek. | Tefecilikle alınan fâhiş faiz. İLE Evler[bahçeleriyle birlikte], bahar evleri. | Barınılan yerler. | Araziler. | Yaz yağmurları. )
- RİBÂ ile RİBÂ-YI FAZL
( Bir şeyin artması/çoğalması. | Tefecilikle alınan fâhiş faiz. İLE Tartısı ve ölçüsü olan bir malı, aynı cinsten daha fazla olan bir mal ile bir karşılığı olmaksızın, peşin olarak ya da veresiye değiştirmek. )
- RİCÂ/RECÂ[Ar.] ile RİC'Â[Ar.]
( Ümit, umma. | Yalvarma. | İstek, dilek. İLE Bir ya da iki kez boşanan erkeğin tekrar eşine dönmesi. )
- RİCÂ[Ar.] ile/ve/||/<> İSTİRHÂM[Ar. < RUHM]
( Ümit, umma. | Yalvarma. | İstek, dilek. İLE/VE/||/<> Merhamet dileme, yalvarma, yalvarış. )
- RIGHT vs. APPROPRIATE
- [not] RIGHT vs. CONSTANT
- RIGHT vs. GOOD vs. BEAUTIFUL vs. MERIT [IN RELIGION]
( Rational. vs. Ethic. vs. Aesthetics. vs. Religious. )
- RIGHT vs. LEFT
- RIGHT vs. PRIVILIGE
- RIGHT vs. RIGHT
- RIGHT/TRUE vs./and WRONG/FALSE
- RIGHT/TRUE(HONESTY) vs. APPROPRIATE(NESS)
- RIGHT/TRUE(HONESTY) vs. WRONG/FALSE
- RIGHT-WRONG vs. TRUE-FALSE
- RİSÂLET ile/ve/||/<> SİYASET
- RİSK ALMAK ile/değil/yerine/>< ÖNLEM ALMAK
- RİSK ile/ve/değil/yerine/<>/>< RIZK
- RİSKLER [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- RİTÜEL ve TÖRE[ÖRF] )
ile/ve/değil/yerine/<>/>
TÜZE(HUKUK)
( Köyde. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/> Kentte. )
( [ Bilinçaltı. VE Bilinç dışı. ] İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/> Bilinç. )
( Bir kültürün, ortalama kamusal bilgisinin belleği. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/> ... )
- RİTÜEL ile PROTOKOL[Fr. < Yun.]
( ... İLE Bir toplantı, oturum, soruşturma sonunda imzalanan belge. | Diplomatlar arasında yapılan antlaşma tutanağı. | Diplomatlıkta, devletler arasındaki ilişkilerde geçen yazışmalarda, resmi törenlerde, devlet başkanları ile onları temsilcileri arasındaki görüşmelerde uyulan kurallar. )
- RİVÂYET KAYDI ile/ve TEMELLÜK KAYDI
( Nüshanın ya da bilgi’nin zinciri. İLE/VE Nüshanın, sahip olunma tarihçesini gösterir. )
- RİVÂYET ile/ve/<> İŞÂRET
( Büyüklerden. İLE/VE/<> Âlimlerden. )
- RİYÂ ile NİFÂK
( Kendini "kandırma". İLE Başkalarını "kandırma". )
- RİYÂ'[Ar.] ile RİYÂH[Ar. < RÎH]
( Özü, sözü bir olmama, ikiyüzlülük. İLE Rüzgârlar. | Yeller, ağrılar, romatizmalar. )
- RİYA(KÂR) değil/yerine/= İKİYÜZLÜLÜK/(İKİYÜZLÜ)
- RİYÂSET[Ar.] ile BAŞKANLIK
( REİSLİK, BAŞ OLMA, BAŞKANLIK )
- RİYÂSET ile/ve/değil/yerine RİYÂET
- RİYÂZAT[Ar.] ile/ve/||/<> MÜCÂHEDE[Ar.]
- RIZÂ:
SATILAMAZ ve/||/<> SATIN ALINAMAZ
- RIZÂ ile AÇIK RIZÂ
- RIZÂ ve/<> BÜTÜNCÜL(KÜLLÎ) BENLİK
- RIZÂ ile/ve/değil EŞİK
- RIZÂ ile/ve HAKK
( Evrensel/ortak yasa. İLE/VE ... )
( Candır Hakk'ın bedeli. )
( Amaç bir rızâ! Allah'ı râzı edeceksin. Ondan sonra bak ki, o rızanın altında ne ilimler var. )
( Ek olma, Hakk ol! )
( Kul, Allah'tan razı olmadıkça, Allah, Kul'dan razı olmaz. )
( Hakk, bir yetimin gözündedir. )
- RIZÂ ve/< İKNÂ
- RIZÂ >< MÜLKİYET
( [her yer] Cennet. >< Cehennem. )
( Nesnesini tüketmek ister. >< Mülkiyet ister. )
- RIZÂ ile/ve/||/<> SABIR ile/ve/||/<> TAKVÂ
- RIZÂ ile/ve TESLİMİYET
( Teslim ol(a)mayan, teslim edemez. )
- RIZÂ ve ZİYÂDELİK
- RIZK >/<> KAZÛRAT >/<> RIZK
( RZK > KZR <> RZK [~] )
( Doğadan kişiye/hayvana. > Kişide/hayvanda. <> Doğaya. )
( Gıda. > Besin-posa. <> Gübre-toprak-gıda. )
( Tohum/fidan/ağaç. > Yaprak/çiçek/meyve. <> Çürük yaprak/meyve-gübre-toprak-fidan/ağaç. )
( Mürşid. > Mürid. > Mürşid. )
- RIZK ile/ve/||/<> NASİB ile/ve/||/<> KISMET
- ROL ALMAK/ALAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GÖREV ALMAK/ALAN
- ROL ile TASLAMAK
- ROMAN ve/||/<> FELSEFE
- ROOT vs. DERIVE
- ROOT vs. USING FURTHER
- RÜÇHAN HAKKI ile YASAL ÖNCELİK HAKKI
- RÜCÛA KEFİL değil/yerine/= DÖNÜŞE YÜKÜMCÜ
- RUHANİYET ile ...
( Kendine ve başkalarına iyilik yapma. )
- RUHSAT[Ar.] değil/yerine/= YETKİLİK
- RUK'A[Ar. < RAKABE] ile RUKA'/RIKA'[Ar. < RUK'A]
( Üzerine yazı yazılan kâğıt parçası. | Kısa mektup.[ŞUKKA] | Yama. | Dilekçe. İLE Üzerine yazı yazılan kâğıt parçaları. | Kısa mektuplar. | Yamalar. | Dilekçeler. )
- RÜKN ile ...
( BİR ŞEYİN EN SAĞLAM TARAFI, TEMEL DİREĞİ | KOLON, DİREK | NÜFUZLU, ÖNEMLİ, KUVVETLİ KİŞİ | İSLÂM HUKUKUNDA SÖZLEŞMENİN KURULMUŞ SAYILMASI İÇİN BULUNMASI GEREKLİ ŞARTLAR )
- RÜKÛN:
ASLÎ ile/ve/||/<> ZAİT
- RÜKÛN[Ar. < REMS] ile RÜKN[Ar. çoğ. ERKÂN] ile RÜKÛNET[Ar.]
( Can ve gönülden eğilim/meyil. İLE Bir şeyin en sağlam tarafı, temel direği. | Kolon, direk. | Güçlü, nüfuzlu, önemli kişi. | İslâm tüzesinde/hukukunda sözleşmenin kurulmuş sayılması için bulunması gerekli şartlar. İLE Ağırbaşlılık, gururluluk. )
- RÜKÛN ile/ve/||/<> ŞART ile/ve/||/<> HÜKÜM ile/ve/||/<> SENET
( SUPPORT avec/et/||/<> CONDITION avec/et/||/<> CONSEQUENCE LEGALE avec/et/||/<> PREUVES A L'APPUI )
- RULE vs. LAW
- RUMİNE ile/||/<> VERSAILLES
( Lozan Antlaşması'nın yapıldığı saray. İLE/||/<> I. Dünya Savaşı sonunda İtilâf Devletlerinin 28 Haziran 1919'da Almanya ile imzaladığı antlaşmanın yapıldığı yer. )
- RÜŞD ile ...
( AŞKTA KEMALİNE ERMEK | DOĞRU YOLU BULUP GİTME, DOĞRU YOLDA GİTME | DOĞRU DÜŞÜNME, AKIL SAHİBİ OLMA | BÂLİĞ OLMA, BÜLÛĞA ERME, ERGİNLİK | HAYRA İSABET | TEVAZÛ )
- RÜŞVET[Ar.] değil/yerine/= ORUNÇ/URUNÇ, ETTİREÇ
- RÜÛS[Ar. < RE'S] ile RÜZZ[Ar.]
( Başlar. | Sadrazam'ın verebileceği küçük rütbeler için verilen resmî yazı. | İlmiye, âlimler/ulemâ derecelerinden biri.[Medrese öğrenimini tamamlayıp mülâzim olanlar, yedi yıllık mülâzemet süresini de tamamladıktan sonra Şeyhülislâm'ın bulunduğu yeterlik/rüûs sınavına girerken, kazananlar müderris tayin olunurdu.] İLE Pirinç.[ERZ] )
- RÜYÂ ile/<> RİYÂ
( Olmadığı gibi görmek. İLE/<> Olmadığı/n gibi görünmek. )
- RUZNAME[Fars.] değil/yerine/= GÜNLÜK/GÜNCE
( Günlük olayların yazıldığı defter. | Gündem. | Olayların zaman sırasına göre yazılmış bulunduğu defter. )
- SAATİ SAATİNE (TAKİP ETMEK)
- SÂBIK[Ar.] ile SÂDIK[Ar.]
( Önceki. İLE Sadakatli. | Doğru, gerçek. )
- SABIR:
"BEKLEME BECERİSİ" değil BEKLERKEN, DOĞRU DAVRANIŞ SERGİLEME
- SABIR ile/ve/değil/<>/ne yazık ki ÇIKAR
- SABİT ile/ve/||/<> DONMA
- SABİT ile/ve/değil/yerine/||/<> SÂDIK
( [not] CONSTANT/FIXED vs./and/but/||/<> TRUE/TRUTHFUL
TRUE/TRUTHFUL instead of CONSTANT/FIXED )
- SABİT ile ZÂBİT
( Sabitleyen kişi/şey. İLE Tutan, saklayan, zabteden kişi/şey. | Rütbesi, teğmenden, binbaşıya kadar olan asker, subay. | Yönetme gücü olan, dediğini yaptıran. )
- SABİTLEME ile/ve/<> İSTİKRAR
- SABİT/LİK ile/ve/||/<>/> SAĞLAM/LIK / BERK/LİK
- ŞABLON ile/ve/||/<> HARİTA
- SABOTAGE vs. CONSPIRACY
- [ne yazık ki]
!SABOTAJ[Fr.] ile !KOMPLO[Fr. COMPLOT] ile !KUMPAS/KOMPAS[Fr. COMPAS] ile !MANİPLE[Fr.]
( Baltalama. [Fransa'daki işçilerin, haklarını almak/savunmak üzere tepki olarak ayaklarındaki saboları[tahta ayakkabı], makinelerin içine atmasıyla] İLE Birine, bir kuruluşa karşı, toplu olarak alınan, gizli karar. | Topluca ve gizlice yürütülen herhangi bir tasar. İLE Dizicilerin, harfleri, satır durumuna getirirken, içine yerleştirdikleri ayarlanabilir demir yuva. | Gizli bir iş, düzen hazırlamak. İLE Telgraf imlerini göndermek için bir devredeki akımı kesmekte ya da yeniden vermekte kullanılan aygıt. | Roma ordusunda, 60 ya da 120 erden ibaret bölük. | Bazı papazların ayinlerde sol kolun bileğine yakın taktığı süslü şerit. )
( !SABOTAGE vs. !CONSPIRACY vs. !PLOT vs. !MANIPLE )
- SABRETMEK ile/değil/yerine UZAKLAŞMAK
- SABRI OLMAYAN ile/ve/değil/yerine/>/<>/>< RÂZI OLAN
( İntizar eden. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/>/<>/>< Zevk eden. )
- SABRI SINAMAK ile/ve/ne yazık ki/||/<> SABRI ZORLAMAK
- SABUN [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- SAÇ SAÇA ile BAŞ BAŞA
- SAÇILIM ile/değil/yerine/>< AÇILIM
- [ne yazık ki]
SAÇMA ile/ve/değil/||/<> BAĞLANTISIZ
- SAÇMA ile "SAKAT"
- SAÇMALAMAK ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< SAYGISIZLAŞMAK
- SAÇMA/LIK:
KİŞİNİN ÇIĞLIĞI ile/ve/ne yazık ki/||/<> DÜNYANIN SESSİZLİĞİ/SUSKUNLUĞU
- SAÇMA"LIK ile/ve/<>/değil/yerine ANLAŞILAMAZLIK
- SAÇMALIK" ile/ve/değil/yerine/<> ÇELİŞKİ
- SAÇMALIK ile/ve/değil/||/<>/> KISIR DÖNGÜ
- SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR:
BİÇİMSİZ ile/ve/||/<> BELİRSİZLİK ile/ve/||/<> SALDIRI ile/ve/||/<> KONUNUN ÖZÜNÜ KAÇIRMA ile/ve/||/<> TARTIŞMALI NEDEN ile/ve/||/<> İSTATİSTİKSEL HATA ile/ve/||/<> ŞAŞIRTMA ile/ve/||/<> YETKEYE BAŞVURMA ile/ve/||/<> DUYGULARA BAŞVURMA ile/ve/||/<> KIYASLAMA HATALARI ile/ve/||/<> SINIFLANDIRMA HATALARI
( BİÇİMSİZ SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR ile/ve/||/<> SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR
( INFORMAL FALLACIES vs./and/||/<> FALLACIES )
BELİRSİZLİK SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: GÖNDERMELİ ile/ve/||/<> VURGULAMA ile/ve/||/<> ÇOK ANLAMLILIK
( FALLACY OF: EQUIVOCATION vs./and/||/<> ACCENT vs./and/||/<> AMPHIBOLY )
SALDIRI SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: KARALAMA ile/ve/||/<> NİTELİKSEL ile/ve/||/<> "SEN / SEN DE ..." ile/ve/||/<> DOLDURUŞA GETİRME
( ARGUMENT AGAINST THE MAN vs./and/||/<> CIRCUMSTANTIAL AD HOMINEM vs./and/||/<> FALLACY OF "YOU / YOU ALSO" vs./and/||/<> POISONING THE WELL )
KONUNUN ÖZÜNÜ KAÇIRMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: KISIR DÖNGÜ ile/ve/||/<> İLGİSİZ AMAÇ ile/ve/||/<> İLGİSİZ SONUÇ ile/ve/||/<> İDDİAYI ZAYIFLATMA ile/ve/||/<> KONUYU SAPTIRMA
( BEGGING THE QUESTION vs./and/||/<> FALLACY OF IRRELEVANT PURPOSE vs./and/||/<> IRRELEVANT CONCLUSION vs./and/||/<> FALLACY OF STRAW-MAN vs./and/||/<> FALLACY OF RED HERRING )
TARTIŞMALI NEDEN SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: YANLIŞ NEDEN ile/ve/||/<> ÖNCESİNDE ile/ve/||/<> ORTAK ETKİ ile/ve/||/<> GÖZDEN KAÇIRILABİLİR NEDEN ile/ve/||/<> YANLIŞ YÖN ile/ve/||/<> KARMAŞIK NEDENLER
( FALLACY OF FALSE CAUSE vs./and/||/<> FALLACY OF "PREVIOUS THIS" vs./and/||/<> JOINT EFFECT vs./and/||/<> GENUINE BUT INSIGNIFICANT CAUSE vs./and/||/<> WRONG DIRECTION vs./and/||/<> COMPLEX CAUSE )
İSTATİSTİKSEL HATA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: YETERSİZ ÖRNEK ile/ve/||/<> TEMSİL ETMEYEN ÖRNEK ile/ve/||/<> YANLIŞ BENZETME ile/ve/||/<> YOK SAYMA ile/ve/||/<> SÜMEN ALTI ile/ve/||/<> KUMARBAZ
( FALLACY OF INSUFFICIENT SAMPLE vs./and/||/<> UNREPRESENTATIVE SAMPLE vs./and/||/<> FALSE ANALOGY vs./and/||/<> SLOTHFUL INDUCTION vs./and/||/<> FALLACY OF SLANTING vs./and/||/<> GAMBLER'S FALLACY )
ŞAŞIRTMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: DEVEDE KULAK ile/ve/||/<> YA SİYAH, YA BEYAZ ile/ve/||/<> KANITLAMA ZORUNLULUĞU ile/ve/||/<> FELÂKET ÇIĞIRTKANLIĞI ile/ve/||/<> İMÂLI SORU ile/ve/||/<> ÇOK SORULU ile/ve/||/<> SINIRLI SEÇENEK
( FALLACY OF THE BEARD vs./and/||/<> BLACK OR WHITE FALLACY vs./and/||/<> ARGUMENT FROM IGNORANCE vs./and/||/<> FALLACY OF SLIPPERY SLOPE vs./and/||/<> COMPLEX QUESTION vs./and/||/<> FALLACY OF MANY QUESTIONS vs./and/||/<> FALLACY OF LIMITED CHOICES )
YETKEYE BAŞVURMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: BİR BİLENE SORMA ile/ve/||/<> YETERSİZ KAYNAK ile/ve/||/<> İNANCA BAŞVURMA ile/ve/||/<> ORTAK TUTUMA BAŞVURMA ile/ve/||/<> ÖBEK BASKISI ile/ve/||/<> YARARCI ile/ve/||/<> BEĞENDİRME ile/ve/||/<> DAYATMA ile/ve/||/<> İÇİNDEKİ DEĞİL DIŞINDAKİ(ZARF-MAZRUF) ile/ve/||/<> GENETİK
( ARGUMENT TO AUTHORITY vs./and/||/<> FALLACY OF UNQUALIFIED SOURCE vs./and/||/<> APPEAL TO BELIEF vs./and/||/<> APPEAL TO COMMON PRACTICE vs./and/||/<> BANDWAGON, PEER PRESSURE vs./and/||/<> PRAGMATIC FALLACY vs./and/||/<> APPEAL TO PERSONAL INTERESTS vs./and/||/<> FALLACY OF "IS" TO "OUGHT" vs./and/||/<> STYLE OVER SUBSTANCE vs./and/||/<> GENETIC FALLACY )
DUYGULARA BAŞVURMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: TEHDİT ile/ve/||/<> DUYGU ile/ve/||/<> ÖNYARGILI DİL ile/ve/||/<> MAZERET
( ARGUMENT FROM FORCE vs./and/||/<> ARGUMENT TO PITY vs./and/||/<> PREJUDICIAL LANGUAGE vs./and/||/<> FALLACY OF SPECIAL PLEADING )
SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR ile/ve/||/<> HATALAR
( FALLACIES vs./and/||/<> MISTAKES/WRONGS )
KIYASLAMA HATALARI: GENELLEŞTİRME ile/ve/||/<> ÖZELLEŞTİRME
( FALLACY OF CONVERSE ACCIDENT vs./and/||/<> FALLACY OF ACCIDENT )
SINIFLANDIRMA HATALARI: BÜTÜNLEME ile/ve/||/<> İNDİRGEME
( FALLACY OF COMPOSITION vs./and/||/<> FALLACY OF DIVISION ) )
- SAÇMA(LIK)LAR / SAFSATALAR ile/değil/yerine FaRkLaR
( Sözcükler: "SEN ..." / "SEN DE ..." ile başlatılan/saldırılan "tanımlar".
* Tanım/açıklama: Tartışmada, öteki kişinin söz ve hareketlerini, kendi görüşünü savunmada kanıt olarak kullanma. | "Bir savın doğruluğunun, savı geliştiren kişinin, kişiliği ile ilgisi olduğu" "savı". | Bir kişinin önerileri yerine, önerinin reddedilmesini sağlamak üzere, kişiye sövülerek yapılan saldırı.
Örnek: - "Senin müdür hakkında söylediklerini duydum. Nankör adam! Sen müdürün o kadar ekmeğini yedin!"
- "...yı şu yaptıysa doğrudur/yanlıştır."
- "...yı savunuyorsa ahlâksızın tekiymiş."
Lat./İng.: ARGUMENTUM AD HOMINEM
* Tanım/açıklama: Tepkisel indirgemecilik.
Örnek:
- ... sorununun bu hâle gelmesinin toplumsal, ekonomik, politik bir sürü nedeni var.
- "Terör örgütünü mü savunuyorsun bana?!..."
İng.: STRAW MAN
Sözcük: "ONA BAKARSAN ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Ortak özellik gösteren iki önermenin birbiriyle aynı olması ya da birbirine çok benzemesi gerektiği" "savı". ZAYIF BENZETME
Örnek: "Osmanlı İmparatorluğu da tıpkı Roma İmparatorluğu gibi parçalanmıştır."
İng.: WEAK ANALOGY
Sözcük: "HERKES ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Çoğunluğun benimsediğinin doğru olduğu" "savı".
Örnek: " 'Herkes' ona oy verdiğine göre yaptıkları da doğrudur."
Lat.: ARGUMENTUM AD POPULUM
Sözcük: "DEMEK Kİ ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Zaman içinde, önce gerçekleşen bir olgunun, onu izleyen başka bir olgunun nedeni olması gerektiği" "savı".
Örnek: "Güneş tutulmasından sonra deprem oldu. Demek ki depremin nedeni güneş tutulmasıdır."
Lat.: POST HOC ERGO PROPTER HOC
Sözcükler: "DEMEK Kİ ..." / "SONUÇTA ..." / "TEMELDE ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Tersi kanıtlanamayanın doğru olduğu" "savı".
Örnek: "UFO'ların dünyayı ziyaret etmediği yolunda hiçbir kanıt yoktur. Demek ki ediyorlar."
Lat.: ARGUMENTUM AD IGNORANTIAM
Sözcükler: "DEMEK Kİ ..." / "ZATEN ..." ile başlayan "tanımlar".
* Tanım/açıklama: "Bağlantı, ilişki ya da ortak özelliklerin, mutlaka neden-sonuç ilişkisi içinde olduğu" "savı".
Örnek: "Genç kızlar, çok çikolata yiyor. Genç kızlarda sivilce çok görülüyor. Demek ki, sivilcenin nedeni çikolatadır."
Lat.: CUM HOC ERGO PROPTER HOC
* Tanım/açıklama: "Geleneksel olanın doğru olduğu" "savı".
Örnek 1: "...'yı öldürmemiz gerekiyor. Çünkü töre böyle."
Örnek 2: "Bunca yıldır böyle yapılıyor. Demek ki doğrudur."
Lat.: ARGUMENTUM AD TRADITIO / ANTIQUITATEM
* Tanım/açıklama: "Bir tartışmanın taraflarından birinin sessiz kalmasının, sessiz kalan tarafın tartışılan konuda bilgisi olmadığını, haksız olduğunu ya da yanıldığını kabullenmesi anlamına geldiği" "savı".
Örnek: "Sükût, ikrardan gelir! Türk atasözü."
Örnek:
- Sanık, sorguda susma hakkını kullanmıştır!
- "Suçsuzsa neden sussun ki?! Kalkıp açık açık, 'Ben suçsuzum!' derdi suçlu olmasaydı!"
Lat.: ARGUMENTUM EX SILENTIO
Sözcükler: "DEMEK Kİ ..." / "BELKİ DE ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Sorunun ardında yatan varsayımların doğru olduğu" "savı". YÜKLÜ SORU
Örnek:
- Uyuşturucu kullanmaktan ne zaman vazgeçtin?
- Vazgeçmedim!
- Demek ki hâlâ kullanıyorsun?!...
- Hayır, hiç kullanmadım!
- "Ama vazgeçmediğini itiraf ettin!"
İng.: LOADED QUESTION
Sözcükler: "TEMELDE ..." / "HİÇ" / "HEP" ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: Döngüsel nedensellik. Kendi kendini "kanıtlayan" önerme.
Örnek: "O, tembeldir. Çünkü çalışmayı hiç sevmez."
Örnek: "Yalancı değilim. O nedenle, tüm söylediklerim doğrudur."
Örnek: "Sudan hafif maddeler yüzerler. Çünkü batmazlar."
Lat.: PETITIO PRINCIPII
İng.: BEGGING THE QUESTION
Sözcükler: "NASILSA ..." ile başlayan "tanımlar".
* Tanım/açıklama: "Ünlülerin/güçlülerin/zenginlerin söylediklerinin doğru ya da yoksulların söylediklerinin yanlış olduğu" "savı".
Örnek 1: "... bunu söylüyorsa doğrudur."
Örnek 2: "O beş parasızın teki! Söylediklerine kim inanır!?..."
Lat.: ARGUMENTUM AD CRUMENAM
* Tanım/açıklama: "Yoksulların söylediklerinin doğru ya da zenginlerin söylediklerinin yanlış olduğu" "savı".
Örnek: "Adamın beş parası yok ki çapkınlık yapabilsin!"
Örnek: "Adamın milyonları var. Güya eşini hiç aldatmamış!"
Lat.: ARGUMENTUM AD LAZARUM
* Tanım/açıklama: "Acınacak durumda olmanın ya da çaresizliğin, söylenilen ya da yapılanların yanlışlığına ağır bastığı" "savı".
Örnek: "Adam ayakta duramayacak denli yaşlı ve hasta. Bence geçmişte yaptıklarından sorumlu tutulmasına artık gerek kalmamalı."
Lat.: ARGUMENTUM AD MISERICORIDIAM
Sözcükler: "İLLE DE" / "TEMELDE ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Yalnızca iki seçeneğin var olduğu savı." YANLIŞ İKİLEM.
Örnek: "Ya çözümün bir parçasısındır ya da sorunun!"
İng.: BIFURCATION
Sözcükler: "ELİMDE DEĞİL ..." / "NE BİLEYİM ..." sözlerinin eklendiği "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Güç"/"zayıflık" kullanımı.
Örnek: "Ders kitaplarında yazılanlar doğrudur. Eğer yanlış dersem öğretmen beni sınıfta bırakır."
Lat.: ARGUMENTUM AD BACULUM
Az kullanılması gerekenleri ve kullanırken çok dikkat edilecekleri bil de KONUŞ!!! )
( http://www.nku.edu/~garns/165/ppt3_2.html
http://courses.washington.edu/spcmu/334/fallacies.html )
( Safsata Türleri )
( [not] FALLACY vs./but DiFfeReNCeS
DiFfeReNCeS instead of FALLACY )
( KIYÂS-I BÂTIL ile/değil/yerine FURKAN )
( SAFSATA ile/değil FURKAN )
- SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR ile/ve/||/<> HATALAR
( FALLACIES vs./and/||/<> MISTAKES/WRONGS )
- SADAKA DAĞITMAK ile/ve/||/değil/yerine/< HAKSIZLIKLARI ORTADAN KALDIRMAK
- SADAKA ile ISKAT[Ar.]
( ... İLE Düşürme, aşağı atma. | Düşürülme. | Ölenlerin, kılınmamış namazları ve tutulmamış oruçları için verilen sadaka. )
- SADÂKAT VE BAĞLILIK ve/||/<> FARKINDALIK VE ADÂLET ve/||/<> EDEB VE HAYÂ ve/||/<> FETA VE GÖNÜL
( HZ. EBÛ-BEKİR SIDDÎK ve/||/<> HZ. ÖMER el-FÂRUK/HATTÂB ve/||/<> HZ. OSMAN ZİNNUREYN ve/||/<> HZ. İMÂM-I ALİ )
( Çocukluk. VE/||/<> Gençlik. VE/||/<> Yetişkinlik. VE/||/<> Olgunluk. )
- SADÂKAT ile/ve/<> BAĞLILIK
- SADAKAT[Ar. < SADAKA]["ka" uzun okunur] ile SADÂKAT[Ar. < SIDK]
( Sadakalar. | Müslümanların ellerinde bulunan ve fakirlere/düşkünlere verilen üç maldan biri. İLE Dostluk, içten bağlılık, vefâlılık. Doğruluk, yürek doğruluğu. )
- Sadece) kişi/kul hakkı için SUSMA!
- SADECE ile ANCAK VE ANCAK
( MAHZÂ: Ancak, yalnız, tek, sade. | Hâlis, katkısız, tam. )
- SADED[Ar.] değil/yerine/= ASIL
( Asıl konu. | Yakınlık, civar. | Düşünce, niyet, kasıt; girişim/teşebbüs. )
- SADED[Ar.] ile ÖZET
( Asıl konu. | Yakınlık, civar. | Düşünce, niyet, kasıt; girişim/teşebbüs. İLE ... )
- SADED[Ar.] ile SONUÇ
( Asıl konu. | Yakınlık, civar. | Düşünce, niyet, kasıt; girişim/teşebbüs. İLE ... )
- SADEDE GELMEK değil/yerine/= KONUYA DÖNMEK
- SADELİK ve/||/<> DAYANÇ(SABIR) ve/||/<> ŞEFKÂT ve/||/<> MERHAMET
( SIMPLICITY and/||/<> PATIENCE and/||/<> COMPASSION and/||/<> MERCY )
- ŞÂDÎ[Ar. < ŞEDÂ] ile ŞÂDÎ[Fars.]
( Mahkeme hademesi, mübaşir. | Zamanında, sultan sarayına odun götüren yeniçeri, odun ambarı memuru. | Nağme ile şiir okuyan. | İlimden, edebiyattan payı olan. | Torba oğlanı, Acemi Ocağı neferi. İLE Memnuniyet, sevinçlilik, gönül ferahlığı. )
- SADRAZAM ile SERASKER
( ... İLE Sadrazamlık göreviyle yükümlü olmayan ve Osmanlı ordusunun komutanlığını yapan vezirin sanı. )
- SAF HAKİKAT ile/ve/<> EBEDÎ ÖZ
- SAF ile SÂF
- SAF ile/ve/değil/||/<> SAFA YATAN
- SAFDİL[Fars.] ile/= SAFDERUN[Fars.]
( Kolayca aldatılan. )
- SAFİYE ve/||/<>/> TASFİYE
- SAFİYET ve/||/<> SAMİMİYET
- SAF/LAŞTIRILMIŞ AKIL ile/ve/= NİYET ile/ve/= KALP
( PURIFIED REASON vs./and INTENTION = HEART )
- SAF/LIK ile/ve/değil İYİ NİYETLİ/LİK
- SAFLIK" ile/ve/değil/yerine/||/<> TESLİMİYET
- SAFSATA ile HURÂFE
- SAFSATA ile/ve/||/<> TATAVA
( Boş, temelsiz, asılsız söz. İLE/VE/||/<> Çok fazla söz. )
- SAFSATA ile TOTOLOJİ
( Belirli bir niyet üzere uyarlanmışlık da vardır. İLE ... )
- Safsatasız KONUŞ!!!
- SAĞ SALİM değil/yerine/= SAĞ SAĞLAM/SAĞ ESEN/ESENLİKLE
- SAĞ ile ...
( ULVİYYET | YEMÎN )
- SAĞ ile/ve/||/<>/> SELÂMET
( Sen. İLE/VE/||/<>/> Ben. )
- SAĞA SOLA (SORMAK, BAKMAK)
- SAĞAR ile/değil SAĞIR
( Sağma işlemi yapan. İLE/DEĞİL Duymayan/işitmeyen kişi. )
- SAĞDUYU ve/<> DENGE
- SAĞDUYU ile DUYARLILIK
( AKL-I/HİSS-İ SELÎM ile HASSASİYET )
- SAĞDUYU = HASSE-İ SELİME = GOOD SENSE[İng.] = BON SENS[Fr.] = GESUNDER VERSTAND[Alm.]
- SAĞDUYU ile/ve/||/<> SAĞGÖRÜ
( Doğru, akla uygun yargılar verme yeteneği. | Doğru ile yanlışı birbirinden ayırma ve doğru yargılama gücü. İLE/VE/||/<> Gerçekleri, yanılmadan görebilme yeteneği. )
(1996'dan beri)