Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(10/61)


- BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİĞİN KORUNMASI ile ULUSLARARASI ANTLAŞMALAR

( Biyolojik çeşitliliğin korunması, Dünyadaki tüm canlı türlerinin çeşitliliğinin korunması için yapılan çalışmalar. İLE Bu konuda ülkelerin iş birliğini ve ortak çalışmasını sağlayan anlaşmalar. )


- BİZ/DE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİREY/DE


- BİZ ile/değil KİŞİ


- KENDİNDE/Bİ-ZÂTİHİ ile/ve/||/<> ÖZCE(/ÖZÜ İTİBARI İLE)/ZÂT-EN[<>/||/>< SIFAT-EN]


- BİZE KATILAN ile/ve/||/<> BİZİM KATILDIĞIMIZ


- BİZİM OLAN:
"BİRİKTİRDİĞİMİZ" değil PAYLAŞTIĞIMIZ


- BİZİM ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İKİMİZ/İN / ÜÇÜMÜZ/ÜN ...

( )


- BLOK ile/||/<> BLOKE ile/||/<> BLOKER ile/||/<> BLOKAJ

( Engel. | Durma | Kalıp. İLE/VE/|| Engellenmiş. İLE/VE/|| Engelleyici. İLE/VE/|| Engel/leme. )


- BLOKAJ/BLOCKADE değil/yerine/= ENGELLEME, DURDURMA


- BLOKLAMAK değil/yerine/= ENGELLEMEK


- BM ile NATO


- BÖBÜRLENME değil/yerine/>< KENDİNİN/KİŞİNİN/İNSAN(IN) DEĞERİ(Nİ) BİLMEK, ONUR/GURUR DUYMAK


- BADİ GARD[İng. < BODYGUARD] değil/yerine/= KORUMA


- BOĞA ile/ve/||/<> EŞEK ile/ve/||/<> YILAN ile/ve/||/<> BİLGİSİZ/CAHİL

( [...'ya yaklaşma!]
Ön tarafından. İLE/VE/||/<> Arka tarafından. İLE/VE/||/<> Yanından. İLE/VE/||/<> Hiçbir tarafından. )


- BOGSUK/BOGSUQ ile/> KELEPÇE, PRANGA
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]


- BOGULDI ile BOGUNDI ile BOGUNDI ile BOGUŞDI
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Adam boğuldu. İLE At boğuldu. İLE Hayvanların sidik torbası[mesanesi]. İLE Onlar birbirini boğdu. )


- BOĞULMAK ile/ve/||/<> BOCALAMAK


- BÖLGE ile/ve/||/<>/< BAĞLAM


- BÖLME ile/ve/||/<> PAYLAŞTIRMA


- BÖLMEK ile/ve/değil/||/<>/< DIŞINA ÇIK(AR)MAK


- BÖLÜCÜLÜK ile/ve/||/<> !ÖTEKİLEŞTİRME


- BÖLÜM ile BENT[Fars.]

( ... İLE Bağ, râbıta. | Yasa maddesi. | Kitaplarda, kendi içinde bütünlük oluşturan bölüm. | Suyu biriktirmek için önüne yapılan set, büğet. | Gazete yazısı. | Yaz. )


- BÖLÜM ile/ve/||/<> DÖNEM


- BÖLÜNEMEZ/LİK ile/ve/değil TAHLİL EDİLEMEZ/LİK


- BÖLÜNMEZLİK ve/<> NOKTA

( INDIVISIBILITY and/<> POINT )


- BÖLÜŞMEK ile/ve/||/<> ADÂLET


- BÖNG/BÖN ile/ve/||/<>/< ŞABANG
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]


- BORBAG ile BORBADI
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Erteleme, geciktirme. İLE Adam, işi savsakladı, üzerine düşünmedi. )


- BORÇ ALMAK/ALAN ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> EMİR ALMAK/ALAN


- BORÇ ile/ve/değil/yerine "EMÂNET"


- BORÇ ile/değil/yerine ÖDEME/İTA[Ar.]

( DEYN[çoğ. DÜYUN] ile/değil/yerine VEFÂ )

( [not] DEBT vs./but LOYALTY
LOYALTY instead of DEBT )


- BORÇLU OLMAK/KALMAK ile ALTTA/ALTINDA KALMAK


- BORÇLU/LUK ile/ve SORUMLU/LUK


- BORCUNU ÖDEMEK:
ÖNCELİKLE ...
TEK TARAFLI BİR DURUM ile/ve/değil/||/<>/< ÖZELLİKLE BORÇLU İÇİN(KENDİ İÇİNDE) BİR RAHATLAMA(YÜKSÜZLÜK)


- BORCUNU/"VERGİNİ":
"ÖDEMEMEK" ile/değil/yerine ÖDEYEMEMEK


- BORCUNU ÖDE(YE)MEMEYE:
"BAHANE" değil/yerine/>< ÇARE

( Onursuz kişinin "davranışı". DEĞİL/YERİNE/>< Onurlu kişinin tutumu. )


- SINIRDA/BORDERLINE ile BIPOLAR

( )


- BORROW vs. LEND


- BORU ile/değil/yerine/>< SORU


- BOŞ DÜŞÜNCE ile/ve/<> KÖR TUTUM/DAVRANIŞ


- BOŞ KİŞİ ile/değil/yerine NİTELİKLİ KİŞİ

( Kişiyle uğraşır. İLE/DEĞİL/YERİNE İşiyle uğraşır. )


- BOŞ KONUŞMAK ile/değil/yerine/>< AÇIKSÖZLÜLÜK


- BOŞ SÖZ ile/ve/değil DEDİKODU


- BOŞ SÖZ ve/||/<>/>/< VAKİT HIRSIZLIĞI


- [ne yazık ki]
BOŞ SÖZ ile/ve/||/<>/> YANLIŞ DAVRANIŞ-TUTUM


- BOŞ/LUK ile/ve/||/<> BELİRSİZ/LİK


- BOŞ ile/değil/yerine/>< HOŞ

( Yakından bakarsak. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Uzaktan bakarsak. )


- [ne yazık ki]
BOŞ ile/ve/||/<> İDDİALI


- BOŞ ile/ve/||/<> YANLIŞ


- BOŞA GİTME" ile "GÜMBÜRTÜYE GİTME"


- BOŞANMA İSTEĞİ ile/ve/<> KARŞILIKLI BOŞANMA İSTEĞİ


- BOŞBOĞAZ/LIK ve/||/<>/> ATEŞ

( Ateşe atmışlar. VE/||/<>/> "Odunum az" demiş. )


- BOŞLAMA/İHMAL ile VURDUMDUYMAZLIK


- BOŞLAMAK ile/ve/||/<> BOŞVERMEK


- BOŞLUK/ESPAS[Fr. < ESPACE < Lat. SPATIUM]/SPACE[İng.]:
GENEL ile/ve/||/<> RESİMDE/FOTOĞRAFTA/SANATTA ile/ve/||/<> TİPOGRAFİDE ile/ve/||/<> BASIMCILIKTA

( GENEL ANLAMDA BOŞLUK/ESPAS: Aralık, boşluk, uzaklık ya alan anlamına gelir.

İLE/VE/||/<>

RESİM/FOTOĞRAF VE SANATTA BOŞLUK/ESPAS:

Resim, heykel ve öteki görsel sanatlarda, boşluk, alan, derinlik, perspektif ve atmosfer gibi kavramları tanımlar.

Bir sanat yapıtındaki nesneler arasındaki boşluklar, yapıtın kompozisyonunu ve dengesini etkiler.

Sanatçının izleyiciyi yapıtın belirli bir noktasına yönlendirmesine ya da belirli bir duyguyu iletmesine yardımcı olabilir.
(Örneğin, bir resimde espas, resmin içindeki dengeyi ve açıklıkları yansıtmak üzere kullanılan bir terimdir. Doğru kullanıldığında resimdeki dengeyi ve bütünlüğü daha net anlamamıza olanak sağlar.)

İLE/VE/||/<>

TİPOGRAFİDE BOŞLUK/ESPAS:

Harfler, sözcükler ve satırlar arasındaki boşlukları tanımlar. Bir metnin okunabilirliği ve estetiği için önemlidir. Doğru espas kullanımı, metnin göz yormadan okunmasını sağlar.

(Örneğin, sözcük ve karakterler arasındaki boşlukları tanımlar. Bir metnin okunabilirliği ve estetiği için oldukça önemlidir. Espaslar, genellikle yazı karakterleri arasındaki boşluklar olarak kullanılır.)

İLE/VE/||/<>

BASIMCILIKTA BOŞLUK/ESPAS:

Harfleri birbirinden ayırmak için kullanılan küçük metal çubuklara denir. Bu çubuklar, harfler arasında istenen boşluğu oluşturmaya yardımcı olur.



BOŞLUĞUN/ESPASIN ÖNEMİ:

Görsel iletişimde ve metin tasarımında önemli bir rol oynar.

Doğru espas kullanımı, bir yapıtın ya da metnin etkisini artırabilir.

Yanlış espas kullanımı, yapıtın ya da metnin anlaşılmasını zorlaştırabilir ya daa estetik açıdan hoş olmayan bir görünüm oluşturabilir. )


- BOŞLUK DOLDURMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> TAMAMLAMAK


- BOŞLUK [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- BÖSMEK ile BÖSÜG ile BÖSGEÇ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Dövmek. İLE Dayak. İLE Çörek. )


- BOUNDARY vs./and OTHER


- BOY BOY ÇARŞAF ÇARŞAF (YAYIMLAMAK)


- BOYKOT ile/ve/<> ZARAR ETTİREREK KARŞILIK VERME


- BÖYLE ve/||/<>/> BU DA VAR
ve/||/<>/>
GİBİ ve/||/<>/> OLABİLİR ve/||/<>/> DEĞİL ve/||/<>/> BİLE DEĞİL

( VARLIK - YOKLUK
[ l - O ]


Herhangi bir şeyden bahsedebilmemizin olanaklılığı ve/ya da tüm koşulları, ancak, varoluşla ve varolanların bilgisi ile başlar/başlatılabilir. Herhangi bir verinin de bir değer ya da nitelikli bilgi olabilmesi için varoluş kaynağına ve ilkesine yönelmiş olma zorunluluğu söz konusudur. Varoluştan bağımsız bir bilgi de söz konusu değildir.

Varolan/bilimi[ontoloji] olmadan, bilgi/bilim[epistemoloji] olmaz!

Varolanların değerinin bilinmesi ve anımsanması ise ancak o durumun, olanağın, nesnenin ya da kişinin kaybında ve/ya da yokluğunda söz konusudur. Fakat yaşamımızdaki, gövdemizdeki ve zihnimizdeki varolanların değerini bilmek içinse sahip olduklarımızın ya da ötelediğimiz ilişkilerin kaybını beklememiz gerekmemektedir.
"El duası olmadan, dil duası olmayacağını" anlayarak ve anımsayarak, bir şeylerin yaşanmasında ya da sahip olunmasında, kaygı duymanın anlamsızlığını da fark etmemizi, zamanında, araç ve olanaklarımız yerindeyken harekete geçmemiz sağlar.
İnsanın, kendini tanıma, gelişme ve gerçekleştirme sürecinde, aile, çevre, okul aracılığıyla edindiği eğitim ve öğrenim aşamaları bulunmaktadır. Bu süreçteki tüm bilgi, kayıt ve deneyimlerimizi, ekmek/sandöviç arası malzemesine benzetip, tüm bu süreç boyunca, bu malzemenin, yani bilgi ve deneyimlerimizin etrafında olmazsa olmazlarımız bulunmaktadır.
Bu olmazsa olmazlarımızın, kullanılagelenleri olarak en değerli ve öncelikli olanı, Sağlık ve Özgürlük'tür. İkinci sırada, Zaman ve Enerji'mizdir. Üçüncü sırada da, Bilgi ve Farkındalık'tır.
Uygulanagelenleri olarak, en değerli ve öncelikli olanı, Doğa ve Doğallık, ikinci sırada, Uyum ve Bütünlük'tür. Üçüncü sırada da, Gelişim ve Değişim'dir.

Bunların hepsinin temelinde, kaynağında, kökeninde ise
KOŞULSUZ SAYGI ve SEVGİ
bulunmaktadır.

Büyük çoğunluk için yaşamın tamamı, bu dönemle sınırlı kalmış, bilgi ve (b)ilim süreci olarak, az ya da çok bilgi, kayıt, yorum ve deneyimle tamamlanmış ya da tamamlanacak olmasının yanı sıra, bu süreci aşmak isteyenler için bir sonraki ve üst aşaması/dönemi olan, (d)olgun insan olma ve kendini gerçekleştirmek üzere, bilgelik(irfan/hikmet) ile sürdürme bilincine ve dönemine girilir.

Bilgi ve bilim bilinci ve dönemi, dört şeyi bilme süreci içinde devam eder. Bir şeyin, içini ve dışını, öncesini ve sonrasını [zâhir, bâtın, evvel, âhir] bilmekle tanımlanır. Bilgelik dönemi ise bu dörde ek olarak, iki şeyi daha bilmekle, bilinen her bir şeyin, zaman ve zeminini bilmekle ve İlm-i Siyâset ile gerçekleşir.
[ İlim ile İrfan arasındaki FaRkLaR için...
www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/7688 ]


Bu, dönemsel deneyimlerin ve donanımların temelinde, içinde ve/ya da dışında, paralelinde, ötesinde düşünülmeye ve yaşanmaya çalışıldığında ise ortada, ancak tek bir bilgi ve bilinç söz konusudur. VAR(OLAN) Bilinci ve Deneyimi.

Varolan[mevcud] bilinci, iki ve dört kavramdan oluşan düşünce, bakış, algılama, yorumlama, değerlendirme sürecinde bulunarak, bilinç ve yoğunlaşma isteğine göre değişmek üzere belirlenen ilk iki [Böyle ve Bu da var] ve sonraki dört sözcük/kavram [... gibi. | ... olabilir. | ... değil. | ... bile değil.] aracılığıyla, yaklaşık 3 ilâ 6'şar aylık sürede ve süreçte gerçekleşebileşecek işler kadar, ayrı ayrı çalışılarak gerçekleşebilir.

Zihnin, bu bilince alışması ve yeniden yapılandırılması için 3 ilâ 6 boyunca, gördüğümüz tüm nesnelere ve kişilere, tüm olaylara; duyduğumuz, bildiğimiz ve düşündüğümüz tüm olgu ve kavramlara, sadece, "Böyle" gözlüğü takılarak, Böyle'nin yanına, önüne, ardına, başka hiçbir düşünce, bilgi, sözcük yanaştırılmadan düşünülmesi ve çalışılması gerekmektedir. Çalışılan "Böyle" sözcüğü ve döneminden sonra, yine her şeye, sadece, "Bu da var" gözlüğü takılarak bakılması, düşünülmesi ve çalışılması gerekmektedir.

Bu çalışmalar sonrasında ise dört kavrama daha geçilebilecektir. Öncelikle, gördüğümüz, duyduğumuz, bildiğimiz ve düşündüğümüz her bir şey, kişi, durum, süreç, imge, simge, kavram ya da ad/etiketin yanına, sadece, "... gibi." gözlüğü takılarak çalışılması gerekecektir. Sonrasında ise yine aynı koşullar ve süreyle, "... olabilir." gözlüğü takılarak çalışılması gerekecektir. Bu iki sözcükten sonra yine aynı koşullar ve süreyle fakat daha farklı bir zihin oluşturabilecek olan değilleme sürecinde, herşeyin yanına/sonuna "... değil." gözlüğü takılarak bakılacaktır. Bu sürecin dengelenmesi içinse dördüncü kavram olan "... bile değil." gözlüğü takılarak çalışılacaktır.

Varoluş bilincinin kapsayıcılığının yanı sıra, yetersizliği ya da sınırlılığı da söz konusudur. İşleyişi, "ya, ya da" "0 l" "mantığı/algısı" ya da "Newton Fiziği" ile düşünülebilen varoluş bilinci, doğa, fizik, matematik ve laboratuvarda geçerlidir.

OLuş bilincinde ise bir şeyin, ne ve ne kadar olduğundan çok ve ötesinde, şu/bu/o koşulda/biçimde olabilmesinin yanı sıra, hem belirli bir koşul, zaman ve zeminde olmakla birlikte, hem de belirli bir koşul, zaman ve zeminde olmayarak, ne belirli, ne de belirsiz bir koşul, zaman ve zeminde de bulunmadığı bilgisi ile "hem, hem de | ne, ne de" "mantığı/algısı" ya da "Kuvantum Mekaniği" ile tanımlanmaktadır. Bu bilinçte, sadece, "OLmak, OLan ya da OLuş" söz konusudur.

Tüm varoluşun, insanın, bilincin, süreçlerin ve sonuçların, herşeyin karşısında, Yokluk [O] alanı ve durumu söz konusudur. Dolayısıyla, herşeyin başında ve sonunda, yokluğu düşünmek, yok olmayı, bulun(a)mamayı, göz önünde tutmak durumundayızdır. Fakat bu bilgi ve bilinçle de bunu bilmenin ötesine geçmek zorunda olduğumuzdan dolayı, yokluğu da hem bilip, hem gözardı edebilecek kadarıyla "yok etmek", ne tek bilgi, ne de tüm bilgi ya da gerçeklik olarak kabul etmek isabetli olmayacağından dolayı, yok'un, yokluk ile ilişkisini, kendiyle sağlayamayacağımızdan dolayı da burada, elimizde kalan ve kullanılabilecek tek bilgi, "bile değil" kavramı ve sözcüğüdür. "Bile değil" bile olsa, onu kullanıyor olmak da bir varoluş alanı ve durumu oluşturacağından dolayı, "bile değil"i de "bile değil" ile devam ettirmek, bunları da yine ancak tekrar "bile değil" ile devam ettirmek ve sonsuza kadar, azalarak ve küçülerek, yok olarak gidebilecek tek kavram olan "bile değil", devam ettirilerek ve doğada, durabilerek; insanda ise susabilerek, tüm "süreç ve sonuç", "algı", "yorum", "kavramsallık", "ilkesellik", "evrensellik", "birlik" ve "bütünlük" deneyimlenir.
[Durmayabilmek ve susmayabilmek ise hâlâ insana özgülüğüyle ve ayrıcalığıyla, düşündüğünü düşünebilen, kuvantumsal ve sabit olmayan bir bilinç olmasından dolayı, insanın, zihninde, dilinde ve elinde olmaya, kısır döngü ya da nereye doğru ilerlediği bilinemeyecek eliptik bir döngü biçiminde devam eder durur.]


YOK(LUK)
[ xOx ] [ bile değil ]>[ bile değil ]>[ bile değil ] >[ bile değil ] >[ bile değil ]>[ bile değil ] ~ ]
^
|
|
OL(UŞ)[ hem O[yok] l[var] , hem de l[var] O[yok] ve ne O[yok] , ne de l[var] "mantığı/algısı" ]
( Şu/bu/o, şöyle/böyle/öyle, şu/bu/o kadar, şu/bu/o zamanda, zeminde, koşulda/biçimde, sınırlan(dır)madan ve çerçevelen(dir)meden,
herhangi bir şey(le) olmadan ve olmayan!
Sadece OLMAK, OLAN ya da OLUŞ! )
^
|
|
VAR(OLAN)
[ ya O ya da l "mantığı/algısı"]
[- BÖYLE | BU DA VAR ]
||/>
[ ... GİBİ >
... OLABİLİR >
... DEĞİL >
... BİLE DEĞİL ]

------------------------------------------------
(D)OLGUN/KÂMİL İNSAN
S~ KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME ~S
[OLGUNLUK/KEMÂL]

--------------------------------------
^
|
|

İNSAN
| KENDİNİ TANIMA SÜRECİ |
(GELİŞİM)


-------------------------------------
[OLMAZSA OLMAZLAR]

[Kullanılagelenler]

1.) SAĞLIKÖZGÜRLÜK

2.) ZAMAN ve ENERJİ

3.) BİLGİ ve FARKINDALIK

----------------------------------
| TÜM BİLGİ ve DENEYİMLER |
----------------------------------
[Uygulanagelenler]

1.) DOĞA ve DOĞALLIK

2.) UYUM ve BÜTÜNLÜK

3.) GELİŞİM ve DEĞİŞİM
-------------------------------------------------
|KOŞULSUZ SAYGI ve SEVGİ|
-------------------------------------------------
)

( Sigorta Sözcükler/Kavramlar İLE/VE/||/<>/> Varoluşsal Sözcükler/Kavramlar )


- BOYUN EĞMEK ile TESLİMİYET


- BOYUNDURUK ile/ve/||/<> CENDERE


- BOZKIR SIRADÜZENİNDE:
LİYÂKAT ile/ve/||/<> SADÂKAT


- BOZMA ile/ve/<>/değil ÇARPITMA

( TAHRİF ile/ve/<>/değil ... )


- BOZMA değil/yerine/>< DÜZELTME

( İFSÂD[< FESÂD] değil/yerine/>< ISLAH[< SULH] )


- BOZMADAN ile/ve/değil/yerine/<> KORUYARAK


- BOZMAK ile/değil GENİŞLETMEK


- BOZMAK ile/değil KORUMAK


- BOZUK ile SORUNLU


- BOZUKLUK ile/ve/ya da/||/<> İŞLEVSİZLİK


- BOZULMA ile/ve/||/<>/> ÇÜRÜME ile/ve/||/<>/> ÇÖZÜLME ile/ve/||/<>/> PARÇALANMA ile/ve/||/<>/> DAĞILMA


- BOZULMA ile/ve/||/<> YIKILMA


- BOZUNTU -ile

( Taklitte kalan. )


- BRAHMANLAR ile/ve KŞATRİYALAR ile/ve VAYSYALAR ile/ve SUDRALAR ile/ve PARYALAR/DALİTLER

( Brahma'nın ağzından yaratılmış rahipler sınıfı. İLE/VE Brahma'nın kolundan yaratılmış soylular ve savaşanlar sınıfı. Krallar, savaşçılar ve soylular. [Tenleri kırmızımsıdır.] İLE/VE Brahma'nın kalçasından yaratılmış çiftçi ve tüccar sınıfı. İLE/VE Brahma'nın kalçasından yaratılmış hizmetkâr ve işçi sınıfı. İLE/VE Bu dört sınıf dışında kalanlar. )


- BRAND vs. MAKE


- BREAK vs. BRAKE

( Ara (vermek). İLE Fren (yapmak). )


- BREED vs. FEED


- BROKEN OFF vs. SEPARATED


- BU ANLAMDA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DOLAYISIYLA


- BU BAKIMDAN ile BİR BAKIMA


- BU/ŞU/O "HÜKÜM", MUTLAK BUTLÂN İLE MALÛLDÜR ile/ve/||/<> İNSAN, NİSYAN İLE MALÛLDÜR


- BU YÜZDEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BU BAĞLAMDA/ANLAMDA


- [ne yazık ki]
"BU/BUNA" ile/ve/||/<> "BUNLAR/A"

( Kişilere/topluluklara, hiçbir zaman ve zeminde/koşulda, "bu, bunlar" diye seslenilmez, örnek verilmez! Büyük yanlıştır! Çok ayıptır! )


- BUDUŞMAK/BUDUŞMAQ ile BUDMAK/BUDMAQ ile BUDUTMAK/BUDUTMAQ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Nesnenin ikiye ayrılması. İLE Donmak, donarak ölmek. İLE Birinin donarak olmasına neden olmak. )


- BUĞDAY ve/<> BİSİKLET

( Uygarlığın en temel iki göstergesi. )

( Beyaz )

( ODYSSEUS )

( İlk buğday ya da buğdayın atası olarak kabul edilen buğday, Karacadağ (Urfa)'dandır. )


- BUKA/BUQA ile BUKAÇ/BUQAÇ ile BUKAÇ/BUQAÇ ile BUKAGU/BUQAGU ile BUKAK/BUQAQ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Boğa. İLE Çömlek ya da güğüm.[EŞİÇ BUKAÇ/EŞİÇ BUQAÇ: Tencere-tava.] İLE Bir dağ geçidinin adı. İLE Hırsızlara vurulan pranga. İLE Kursak. )


- BÜKMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> DÖNÜŞTÜRMEK


- BULA BULA (...YI [MI] BULMAK[?]) -ile


- BULANIK ile/ve/||/<> KARIŞIK


- BULANMAK ile/||/<>/> BULAŞMAK


- BULAŞMA ile/değil KONTAMİNASYON

( ... İLE/DEĞİL Temiz bir yüzeye, ortama ya da dokuya, başka bir ortamdan, kirliliğin taşınması. )

( Kontaminasyon Yeri [Mikroorganizma Sayısı]
Parmak Ucu [20 – 100 adet /cm²]
Eller [1.000 – 6.000 adet /cm²]
Kol [100 – 4.500 adet /cm²
Ayak [100 – 1.000 adet /cm²]
Tükürük [1 milyon – 100 milyon adet/ml]
Dışkı [Yüzlerce milyar adet/gram]
Burun Akıntısı [1 milyon – 10 milyon adet/ml] )

( [not] TO SMUDGE vs./but CONTAMINATION )


- BULAŞMA ile/ve/değil/yerine/||/<> YANKILA(N)MA


- BULAŞMAK ile/ve ULAŞMAK

( TO SMUDGE vs./and TO REACH )


- BULGU ile/ve/<> KANIT

( FINDING vs./and/<> EVIDENCE )


- BULMAK ile/ve TESPİT ETMEK


- BULUCU/KEŞFEDİCİ DENEY ile/ve/||/<>/> DOĞRULAYICI DENEY


- BÜLUĞ değil/yerine/= ERGENLİK/ERİNLİK/YENİYETMELİK


- BÜLÛĞ ile REŞİT

( En erken başlangıcı erilde 12, dişilde 9 yaşındadır. Sonu, ikisinde de 15-16'dır. [İklime ve kişiye göre değişebilir.] İLE Reşit olma yaşı, [yasalarca] 18 yaşını tamamlayıncadır. )

( SİNN-İ BÜLÛĞ ile REŞÎD[< RÜŞD] )


- BÜLÛĞA ERMEK ile/değil RÜŞTÜNÜ İSPAT ETMEK


- BULUN ile BULNAMAK/BULNAMAQ ile BULNATMAK/BULNATMAQ ile BULUNG ile BULUŞ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Tutsak. İLE Düşmanı tutsak etmek. İLE Tutsak almayı emretmek. İLE Köşe. İLE Başka birinin yaptığı işten birinin elde ettiği kazanç. )


- BULUNÇ/VİCDAN[Ar.]:
DIŞARIDA ile/değil/yerine/>< İÇERİDE

( İlâh. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Ölçü. )


- BULUNÇ/VİCDAN ve/=/||/<> ÖLÇÜ/MİZAN


- BULUNÇ/VİCDAN[Ar.] ile/ve/<> BİLİNÇ

( CONSCIOUS vs./and/<< CONSCIOUSNESS )


- BULUNÇ/VİCDAN ve/||/=/<> TARİH

( Kişide. VE/||/=/<> Toplumda. )


- BULUNTU ile/değil BULGU


- [ne yazık ki]
"BULUP DA BULAMAK"["BUNAMAK" değil!] ile/ve/||/<> "AZIP DA AZIMSAMAK"


- BULUŞ [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]


- BULUŞ [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- BULUŞ [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- BULUŞ ile/ve/değil/||/<>/< TANIMLAMA


- BULUŞARAK, ANLAŞMAK ile/ve/||/<> ANLAŞARAK, BULUŞMAK


- BULUŞMA "NOKTASI" ile "KESİŞME NOKTASI"


- BULUŞMADA ve YAŞAMDA:
GEÇ ile/değil/yerine/>< ZAMANINDA ile/değil/yerine/>< (")ERKEN(")

( Kabul edilemez olan/olabilen. İLE/DEĞİL Geç kalınmış olan/olabilen. İLE/DEĞİL/YERİNE Zamanında olan/olabilen. )

( Unacceptable. VS. Late. VS. On time. )

( AT MEETING and LIFE:
[not] LATE vs./but ON TIME vs./but (")EARLY(") )


- BULUŞMAK:
NESNE(SİN)DE ile NESİNDE/NEDENİNDE


- BULUŞMAK ile/ve UYUŞMAK

( TO MEET vs./and TO HARMONIZE )


- BULUŞMAK ile/ve UZLAŞMAK

( TO COME TOGETHER vs./and AGREEMENT )


- BULUT ve/||/<> BOYUT

( CLOUD and/||/<> DIMENSION )


- BULUT ile/ve/||/<> PERDE ile/ve/||/<> KAPI


- BUNDA, ANLAŞIL(A)MAYACAK ...:
"... BİR ŞEY Mİ VAR?" / ... NE VAR?" ile/değil/yerine/>< ANLAŞIL(A)MAYAN BİR ŞEY VAR MI?

( İkisi de soru değil "soru" "kipinde"/"biçiminde", yukarıdan/dikey bir dille, yargı/yükleme sözleridir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Anlamaya çalışmak üzere ve anlayışla, yatay bir dille âdil/tarafsız/yüksüz/yargısız/nötr yaklaşım sözü/sorusu. )


- BUNU ALDIM <>/||/>/< BUNALDIM değil/yerine
YANLIŞIMIN/YANILSAMAMIN/OYUNUN FARKINDAYIM


- BUNU DA İTİRAF ETMEK GEREK ile/ve/değil/||/<>/< BUNU DA İFADE ETMEK GEREK


- BÜNYESİNDE) BULUNDURMA ile (BÜNYESİNDE) BARINDIRMA


- BURÇ değil GENELLEME

( Kişileri, burçlarına göre ayırmak ve tanımlamak, ciddi bir karşılığı bulunmayan, gerçekliklerden, yaşamın ayrıntılarından ve/ya da kendinden kaçışlara hizmet eden genellemelerdir. )


- BUREAUCRACY vs. "DEEP STATE"


- BURHAN TÜRLERİ

( I. - Burhân-ı Vicdânî/Kalbî, - Burhân-ı Nazarî.
II. - Burhân-ı Tecrübî, - Burhân-ı Mahlût.
III. - Burhân-ı Limmî(Sonsal/Deneysel/Aposteriori), - Burhân-ı İnnî(Önsel/Kuramsal/Apriori).
IV. - Burhân-ı Riyâzî: *Burhân/İsbat bi'l-hutut(1. Terkîbî, 2. Tahlîlî), * Burhân/İsbat bi'l-misal.
V. - Burhân-ı Hulfî/Nakz. )


- BURHÂN[Ar.] ile DELÂLET[Ar.]


- BURHAN ve İRFAN


- BURHAN ile/ve IYÂN

( ... İLE/VE Doğrudan deneyim/gözlem. [İşrâkilik'te!] )


- BURHAN ile/ve IYÂR

( ... İLE/VE Saadete doğru gitme. [> AYÂR: Altının, gümüşün ve öteki değerli madenlerin karışma derecesi.] )


- BURHAN-I LİMMÎ ile/ve BURHAN-I İNNÎ

( Fizik. İLE/VE Matematik. )

( Niçin? İLE/VE Nasıl? )

( Tabii. İLE/VE Tâlimî. )

( Zihinde. İLE/VE Hem zihinde, hem dışarıda. )

( Aposteriori. İLE/VE Apriori. )


- BURKSAN/BURXAN/FURKSAN/FURXAN ile BUSUG
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Put [Budha heykeli]. İLE Pusu. )


- BURNU BÜYÜK/LÜK ile/değil/yerine SEÇKİN/LİK


- BÜROKRASİ ile/ve/ne yazık ki/<>/>< YOLSUZLUK


- BUS = PUS
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]


- BÜŞRÂ[Ar.]/MÜJDE değil/yerine/= SEVİNÇLİ SAVA/ÇAV(HABER)


- [BU/ŞU/O] ANLAMI:
"TAHSİL ETMEK" ile/ve/||/<>/>/< ZEVK ETMEK


- BU/ŞU/O SÖZ/DÜŞÜNCE/DAVRANIŞ:
DOĞRU MU? ile/ve/değil/yerine/||/<>/< OLANAKLI MI?


- BUTLÂN ile/ve/||/<>/> MUTLAK BUTLÂN

( Kesin hükümsüzlük. )


- BÜTÜN BUNLAR değil BUNLARIN HEPSİ/TÜMÜ


- BÜTÜN CANLI ORGANİZMALAR ile/ve/değil/||/<>/> TÜM VAR OLANLAR


- BÜTÜN:
PARÇALARIN BİRARADALIĞI ile/ve/||/<> BAŞLANGICI, ORTASI VE SONU OLAN


- BÜTÜN ile/ve/<> BÜTÜNSEL

( ... cum MILVUS MIGRANS )


- BÜTÜN ile/ve DÜZEN/SİSTEM


- BÜTÜN ile/ve/||/<> GÖRÜNMEYEN


- BÜTÜN ile/ve/değil/<> PARÇA

( Bir kavramın, bireylerinin toplamı, bütünü vermez. )

( Bütün, parçaların toplamından daha fazla birşeydir. )

( ZIRNIK[Fars. < ZIRNÎH]: Sıçanotu, arsenik madeni ile kükürt karışığı bir madde. | Herhangi bir şeyin en küçük, önemsiz ve işe yaramaz parçası. )

( PIECE vs./and ENTIRE/WHOLE )

( ... ile/ve/değil/<> BERH: Parça, az şey, hisse, nasip. | Su birikintisi. | Şimşek. | Yaş odunun yanarken çıkardığı yaşlık. | Balık. )

( HOLON ile MEROS )


- BÜTÜN ile/değil/yerine TÜM

( Parçası bulunur. İLE/DEĞİL/YERİNE Parçası bulunmaz. )

( Nitelikse. İLE/DEĞİL/YERİNE Nicelikse. )

( Tekse. İLE/DEĞİL/YERİNE Çoksa. )

( Bütün, ("Parçaların biraradalığı", "Bütünlük", "Entegrasyon/Integration/Integrity") anlamını taşıyan bir sözcüktür. Tüm ise, (ingilizce "Whole/All") ile karşılık bulur. Parça parça olsa da, çeşitli oranlarda eksiklikler de olsa istisnasız ve ayırımsız, tamamıyla/tümüyle kapsamadır.

Bütün elmalar, bütün insanlar, bütün arabalar, bütün kitaplar, olmaz! Parçalarının ayrı ayrı kullanılma durumu olmayanlar için gereksiz/yersiz/fazladan bir sözcüktür "bütün".

Bir saksıdaki çiçeğin tüm yaprakları söz konusuysa, "bütün yapraklar" denildiğinde, --her sözcüğün, kendi anlamını taşıdığı bilgisiyle--, ucu sararmış/kırılmış, bir parçası kopmuş yapraklar devredışı bırakılmış olur, ki biz tamamını, hepsini demek istiyoruzdur.

"Bütün parçalar" diyemeyeceğimiz ve
"Bütünden Gelim/Bütüne Varım" olamayacağı gibi! )


- BÜTÜNCÜL ile/ve/||/<> BÜTÜNLEŞİK


- BÜTÜNLENME ile/ve/||/<> TAMAMLANMA


- BÜTÜNLENME ile/ve/||/<> TAMLANMA

( )


- Bütünlük için DİNLE!!!


- Bütünlük için SUS!!!


- BÜTÜNLÜK ile/ve/||/<> BİREŞİM/TEVHİD


- BÜTÜNLÜK ile/ve/<> BÜTÜNCÜLLÜK


- BÜTÜN/LÜK ile/ve/||/<> DİZGESEL/LİK


- BÜTÜNLÜK ile/ve DOKUNULMAZLIK

( INTEGRITY vs./and IMMUNITY )


- BÜTÜNLÜK ile ESRİME

( ... İLE Esrime, duyulur olanlardan, bir başka deyişle tikel şeylerden başlayıp derece derece iç algıya ve iç algıdan da geçip bir an için bile olsa yokluğa dalmak, aslına kavuşmak demektir. )


- BÜTÜN/LÜK ve/||/<> GÜVENİLİR/LİK


- BÜTÜNLÜK ile/ve/||/<> HAKİKAT


- BÜTÜNLÜK ile/ve/<> İÇ İÇELİK


- BÜTÜNLÜK ve/<> IŞILTI


- BÜTÜNLÜK ve/<> IŞIMA


- BÜTÜN/LÜK ile/||/<> KUŞATICI/LIK


- BÜTÜNLÜK ile/ve/<> SÜREKLİLİK


- BÜTÜNLÜK ile/değil TÜMEL


- BÜTÜNLÜK ile YOĞUNLAŞMA/KONSANTRASYON

( INTEGRITY vs. CONCENTRATION )


- Bütünlüklü KONUŞ!!!


- BÜTÜNSEL ile BÜTÜNLÜKLÜ


- BUY vs. PURCHASE


- BUYRUK/BUYUR ile/değil/||/<>/> (")BUYURUN(")

( Belirli bir davranışta bulunmaya zorlayıcı söz, emir. | İLE/DEĞİL/||/<>/> İnceliğin ve/ya da anlayışın en üst seviyede olduğunu yansıtmak üzere kullanılan söz ya da kinâyeli söz. | Nispetli bir davranış ya da tutumla ve gerisi suskunlukla yansıtılan/gösterilen, ikinci sözcüğü tek sözcük olan[olarak kullanılan] bir karşıt pekiştirme[oxymoron]. )


- BUYRUK/EMİR[Ar. < EMR] ile/ve/||/<>/< YAPTIRIM/CEBİR[Ar. < CEBR]


- BUYRUK/EMİR ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DİLEK/TEMENNİ


- BÜYÜCÜ/LÜK" / "SİHİRBAZ/LIK" /"KÂHİN/KEHÂNET" ile/değil YANILTICI/LIK / İLÜZYON/İST


- BÜYÜK BURUN/LULUK ve/||/<>/> BURNUNUN DİBİNDEKİ FIRSATLARI/GERÇEKLERİ GÖREMEME


- BÜYÜK ...:
ÇATIŞMALAR ile KARŞITLIKLAR ile GERİLİMLER

( BÜYÜK ÇATIŞMALAR/KARŞITLIKLAR/GERİLİMLER - AKIL - DİNİ "İNANÇ/İMAN" )


- BÜYÜK ÇÖKÜŞ/LER ile/ve/<> !SAVAŞ


- BÜYÜK DEVLET BAŞKANLARI ile/<> BÜYÜK BİLGİNLER

( Bilginlerle düşüp kalkanlar. İLE/<> Devlet başkanlarıyla düşüp kalkmayanlar. )


- BÜYÜK DEVLET ile/ve/değil/yerine KÜÇÜK DEVLET


- BÜYÜK HATA:
BİR ŞEYE/KİŞİYE, GEREĞİNDEN FAZLA DEĞER VERMEK ile/ve/değil/<> KENDİNE, HAK ETTİĞİNDEN DAHA AZ DEĞER VERMEK


- (BÜYÜK) "HİKAYE" değil SÜREÇ


- BÜYÜK RESİM ile/ve/||/<> BÜTÜNCÜL BAKIŞ


- BÜYÜK SİYAH NOKTA -ile

( HALK )


- BÜYÜK YANLIŞLARIN/HATALARIN/SUÇLARIN:
"NEDENİ" ile/ve/<>/> BEDELİ


- BÜYÜK YERİN ile/ve/değil/yerine/||/>< KÜÇÜK YERİN

( Küçük konuşmacısı [olmak]. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/>< Büyük konuşmacısı [olmak]. )


- BÜYÜKELÇİ(SEFİR[Ar.]/SEFÂRET)/LİK ile/ve/||/<> KONSOLOS[Yun.]/LUK / ŞEHBENDER[Fars.]

( VİSKONSÜL: Konsolos yardımcısı. )

( Ülkesinin, öteki ülkelerin başkentinde sadece bir tane olan, temsil etmekte olduğu ülkenin en büyük yetkisine sahip diplomatik kurumudur.[Çoğunlukla ve olağan koşullarda vize ve pasaport işlemleri yapılmaz.] İLE/VE/||/<> Ülkesinin, öteki ülkelerdeki ticari çıkarlarını korumakla sorumlu, diplomatik olmayan resmi kurumlardır.[Diplomatik özelliği bulunmayan resmi görevlerin yapıldığı, resmi kurumdur. Genellikle, pasaport, evlilik, doğum ve ölüm gibi işlemler yapılmaktadır.][Konsolosluk arşivleri ile binalarının dokunulmaz hakları vardır.] )

( Kendi ülkesini başka ülkede temsil eden en üst düzeydeki devlet görevlisidir, diplomattır.[Görevli oldukları ülkelerde, vatandaşı oldukları ülkenin devlet başkanının temsilcisidir. Ülkesiyle görevli oldukları ülkeler arasındaki siyasi, ekonomik, kültürel ve askeri ilişkileri geliştirmeyi hedefler.] İLE/VE/||/<> Konsolosluk yöneticisinin unvanı, ülkelere göre farklılık gösterir.[Bulundukları kentin yetkili yöneticisiyle ilişki durumundadır. Konsolosluktaki görevlilerin diplomatik temsil hakkı yoktur.] )

( AMBASSADOR vs./and CONSUL )


- BÜYÜKELÇİ ile ORTA ELÇİ

( ... İLE Büyükelçiden önceki elçilik aşaması ve bu aşamada olan kişi. )


- BÜYÜK/LÜK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YÜCE/LİK


- [ne yazık ki]
BÜYÜK SORUN/YANILSAMA:
"ACI ÇEKMEMEK" ve/||/<>/>/< "KENDİMİZİ KANDIRMAK" / KANDIRDIĞIMIZI/KANDIRABİLECEĞİMİZİ ZANNETMEK


- BUYURGANLIK ile/değil TOPLUMSALLIK


- BÜYÜTMEK ile/ve/değil/||/<>/< YETİŞTİRMEK

( Gövdeyi. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Zihni. )

( Bitkiyi/hayvanı/beşeri(kişiyi). İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< İnsanı/kişiliği. )


- BUZDAĞININ:
GÖRÜNEN BÖLÜMÜ ile/ve GÖRÜNMEYEN BÖLÜMÜ

( Gördüğümüz, olan değildir. )

( Görünüşler, aldatıcıdır. )

( Adı değiştirebiliriz fakat gerçek yine kalır. )

( Appearances are deceptive. )

( What you see is not what is.
You may change the name, but the fact remains. )

( VISIBLE PART OF ICEBERG vs./and INVISIBLE PART OF ICEBERG )


- BY vs. WITH


- C ile/>< A

( [Lat.] CONDEIMO[: Suçlu.] İLE/>< APSOLBO[: Suçsuz.] )


- ÇABA/GAYRET[Ar.] ile/ve/||/<>/< REKABET


- ÇABA ile CABA

( Herhangi bir işi yapmak için ortaya konulan güç, zorlu, sürekli çalışma. İLE Bir şey ödemeden, para vermeden alınan şey. | Ek olarak. )


- ÇABA ile/ve/değil/<>/< GİRİŞİM


- ÇABA ile/ve İYİ NİYET


- ÇABA/GAYRET[Ar.] ile/ve/||/<> ÖZEN


- ÇABALAMAK ile/ve/<> DEBELENMEK


- CAFCAF/LI[Fars.] değil/yerine/= GÖSTERİŞ

( Ağız kalabalığı ile bir şeyi elde eden. | Karışık, gürültülü patırtılı, tehlikeli olan. )


- ÇAĞDAŞ ve/||/<>/< AĞDAŞ


- ÇAĞDAŞ = CONTEMPORARY[İng.] = CONTEMPORAIN[Fr.] = ZEITGENÖSSISCH[Alm.] = CONTEMPORANEO[İt.] = CONTEMPORÁNEO[İsp.]


- ÇAĞIRMAK ile/ve/değil/||/<>/< GELEBİLECEĞİ BİLGİSİNİ/HABERİNİ VERMEK


- ÇAĞRIŞIM ile/ve/<> BAĞLAM


- ÇAĞRIŞIM ile/ve/değil/yerine/&gt;/&lt;/||/>< KAVRAM


- ÇAĞRIŞIM ile/ve/değil/||/<>/< UYARAN


- ÇAĞRIŞIM ile/ve/değil/||/<>/< UYDURMA


- ÇAĞRIŞIM ile/ve/||/<> YAKIŞTIRMA


- CAHİL:
BİLMEYEN değil/ne yazık ki BİLMEK İSTEMEYEN, BİLMEMEKTEN "MUTLU OLAN"


- CÂHİL ile/değil/yerine/||/>/>< ÂLİM ve ÂRİF

( "Keser atar." İLE/DEĞİL/YERİNE/>/>< Temkinli/ihtiyatlı konuşur. )

( [Her sözünde] Kendini aklar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>/>< Kendini yoklar. )

( Kişiyi, hedef yapar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>/>< Kişiye hitap eder. )

( "Cahil" dediğimizde, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir.

Yoksa, okumuş olanlardan, en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okuma bilmeyenlerden de hakikati gören, gerçek âlimler çıkabilir. )

( [Hatasını gösterdiğinde ...] Küfür ve hakaret eder. İLE/DEĞİL/YERİNE/>/>< Teşekkür eder. )

( (Kendi) "Sonuçlar"/ı ile hareket eder. İLE/DEĞİL/YERİNE/>/>< Süreçleri bilir ve takip eder. VE Hem süreç, hem sonuç birliği ve bütünlüğüyle hareket eder. )

( Bilmeyenle/câhille oturup pekmez yiyeceğine, bilenle oturup kuru ekmek ye. )


- CÂHİL ile CESUR

( Davranışlarını kontrol edemeyen. İLE Davranışın/ın sonunu hesap edememe. )


- CÂHİL ile KÂMİL

( Uzak ol/dur! İLE Yakın ol/dur! )


- CAHİL ile/ve/||/<> "PİSLİK"


- CÂHİL ile/ve/<> ZÂLİM

( Sorgulamayan. İLE/VE/<> Sorgulatmayan. )

( Hiçbir şey, eyleme geçen cahillik kadar korkunç olamaz. )


- CAHİLİN AĞLAYIŞI ile/değil/yerine ÂLİMİN AĞLAYIŞI


- CAHİL/LİK ile/ve/<> APTAL/LIK

( Elif'i, mertek zannetmek. [Bir şey bilmediği halde konuşanlar için kullanılan deyim. (Elif harfini ve bu kadar basit bir şeyi bile bilmeyecek kadar bilgisiz olma durumu.)][MERTEK: Eskiden evleri yaparken kullanılan dört köşe ya da yuvarlak kalınca ağaç gövdesi.] )

( CAHİLLER...
* Her şeyde, hemen öfkelenir.
* Yararı olmayan şeylerden konuşur.
* Yersiz [yanlış yerlere] sadaka verir.
* Sırrı korumayıp açık ederler ve yayar.
* Dostunu ve düşmanını birbirinden ayıramazlar.
* Merhametsiz ve vicdansızlardır. Hoşgörü, onları bırakmıştır.
* Kindar olup, fitne ve fücûr çıkarmayı sever.
* İftira atmaktan, başkasının âhını almaktan kaçınmaz.
* Dedikodu ve yalanları çoktur.
* Güvenilmezdir, emanete ihanet eder.
* Dünya nimetleri için el-etek öpmeyi çok sever, utanmaz.
* Yoldaşını yarı yolda bırakır, yedikleri kaba etmekten çekinmez.
* Kalplerinde vefâ, diğergamlık, kadirşinaslık olmaz.
* Nezâket ve letâfet onlara hiç değmemiş, olmamış meyve misali hamdır!
* Edep, onları terk etmiştir! )

( IGNORANCE vs. STUPID/NESS )


- CAJOLE vs. CANVASS vs. COAX vs. CONVINCE vs. PERSUADE vs. WHEEDLE


- ÇAKAL ÇUKAL -ile


- ÇAKILIŞ ile/değil/yerine/>< ÇIKIŞ


- ÇAKMA ile KAÇAK


- ÇAKMAK ile ÇAKMAK ile ÇAKMAK

( Taşa vurulup kıvılcım çıkarılan çelik parçası. | Çelik, taş ve tutuşacak maddeden yapılmış tutuşturma aygıtı. İLE Kuruyunca, kalın kabuk bağlayan, kabarcıklarla beliren ve genellikle yüzde çıkan bir deri hastalığı. İLE Vurarak sokup yerleştirmek. | Çivi ile tutturmak. | [argo] Kabul edilmeyecek bir şeyi, kurnazlıkla kabul ettirmek. | Vurmak. | Bir şeyi, başka bir şeye sürtmek, vurmak ya da çarpmak. | Sezinlemek. | İçki içmek. | Parıldamak, ışık vermek. )


- ÇAKTIRMAMAK ile/ve/||/<> KAKTIRMAK


- ÇAL(IN)MA ile/değil KAÇIR(IL)MA

( Nesneler için geçerlidir. İLE/DEĞİL Canlılar[insan ve/ya da hayvan] için geçerlidir. )


- ÇALINMASIN DİYE değil/yerine SAHİP ÇIKMAK ÜZERE


- ÇALIP-ÇIRPMAK


- ÇALIŞARAK ÇALIŞMAMAK ile/ve/||/<> ÇALIŞMAYARAK ÇALIŞMAK


- ÇALIŞMA SÜRESİ/SAATİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< EMEK YOĞUNLUĞU/NİTELİĞİ


- ÇALIŞMA ile/ve/değil ARINMA


- ÇALIŞMAK:
HİÇ ERİŞEMEYECEKMİŞİZ GİBİ ile/ve/ya da/||/<> HERŞEYİ YİTİRECEKMİŞİZ GİBİ


- ÇALIŞMALARI:
YÜRÜTMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> SÜRDÜRMEK


- ÇALIŞMA/MESAİ SAATLERİ:
20 ile 30 YAŞ ARASI ile/ve/||/<>/> 30 ile 40 YAŞ ARASI ile/ve/||/<>/> 40 ile 50 YAŞ ARASI ile/ve/||/<>/> 50 ile 60 YAŞ ARASI ile/ve/||/<>/> 60 ile 70 YAŞ ARASI

( 8 saat. İLE/VE
7 saat. + 1 saat. İLE/VE
6 saat. + 2 saat. İLE/VE
5 saat. + 3 saat. İLE/VE
4 saat. + 4 saat. İLE/VE
2 saat. + 4 saat. )

( Zorunlu ve fiziksel. İLE/VE
Zorunlu ve fiziksel. + Gönüllü ve zihinsel/toplumsal.
İLE/VE
Zorunlu ve yönetimsel. + Gönüllü ve toplumsal/eğitsel.
İLE/VE
Zorunlu ve yönetimsel. + Gönüllü ve toplumsal/eğitsel.
İLE/VE
Zorunlu ve yönetimsel. + Gönüllü ve eğitsel. )


- ÇALIŞMANIN SAĞLADIKLARI/KORUDUKLARI:
CAN SIKINTISINDAN ve/||/<> KÖTÜ ALIŞKANLIKLARDAN ve/||/<> YOKSULLUKTAN


- ÇALKANTI ile GULGULE

( Deniz ve gölde dalgalanma. | Çalkalanmış nesne. | Kalbur yardımıyla ayrılan çer çöp. | Coşku. | Kargaşa ve bunalımın yol açtığı düzensiz, karışık, sıkıntılı durum. İLE Her ağızdan bir ses çıkmasından meydana gelen, dalga dalga ortalığa yayılan karışık gürültü. )


- ÇALMAK ile/değil/yerine/>< ÇALIŞMAK

( image )


- ÇALMAK ile/ve/||/<>/> ÇAR ÇUR ETMEK


- CALMNESS vs. QUIETNESS


- CAMGÜZELİ -ile

( Evlerde süs olarak yetiştirilen, kırmızı çiçekler açan, bir tür kınaçiçeği. [Lat. IMPATIENS SULTANİ] )


- CAMİ ile DEFTERDAR CAMİİ[1541]
(NAZLI MAHMUT EFENDİ)

( )


- CAMİA[Ar., Fars.] = COMMUNITY[İng.] = COMMUNAUTÉ[Fr.] = COMMUNITAS[Lat.] = GEMEINSCHAFT[Alm.] = HË METUZIA[Yun.] = COMUNITA[İt.] = COMUNIDAD[İsp.] = GEMEENSCHAP[Fel.] = FÆLLESSKAB[Dan.] = OBŞÇESTVO[Rus.]


- CAN ve/<> HAKK

( CANDIR, HAKK'IN BEDELİ )


- CAN ve/||/<>/>/< KAN


- CAN ve/=/||/<>/>/< VAR OLUŞUN SÜREKLİLİĞİ


- ÇANAK ile/ve/||/<> HAVUZ


- CANCEL/DELAY vs. POSTPONE


- CANHIRAŞ[< Fars.] ile CANSİPERÂNE[< Fars.]

( Yürek paralayan, kulak tırmalayan, acı, tüyler ürpertici (durum/ses). İLE Canını verircesine, özveriyle. )


- [ne yazık ki]
!"CAN/I ACITMAK" ile/ve/||/<> !"CAN YAKMAK" ile/ve/||/<> !"CANINA OKUMAK"


- CÂNİB ile/||/<> CÂNİB-İ YEMÎN ile/||/<> CÂNİB-İ YESÂR

( Yön, taraf, cihet. İLE/||/<> Sağ taraf. İLE/||/<> Sol taraf. )


- | CÂNİ ve BUDALA | ile/değil/>< OYUNCU

( Sürekli akıl var ve hiç duygu yoksa. VE Sürekli duygu var ve hiç akıl yoksa. İLE/DEĞİL/>< Akıl ve duygunun dengelenmesiyle. )


- CANİ/LİK ile/değil/||/<> VAHŞİ/LİK