Selenli Yazaçlardaki FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 4.016 başlık/FaRk ile birlikte,
4.016 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(9/17)
- İRFAN ve/> FERÂSET/FİRÂSET
( ... VE/> Gözle bir şeyi fark etmek. İrfanın, gözden zuhur etmesi. )
( Menşei/menbaı, kalptir. VE/> Menşei, irfandır. )
- İRİTE[Fr. < IRRITÉ] değil/yerine/= SİNİRLENDİRME, RAHATSIZ ETME | AŞINDIRMA(TAHRİŞ), KAŞINDIRMA
- İRKA'["ka" uzun okunur] ile İRKÂ'[Ar.]
( Gözyaşını ve kanı akıtmayıp durdurma. İLE İftira etme. | Geciktirme. )
- IRMAK ile ŞATT[Ar.][çoğ. ŞUTÛT]
( ... İLE Büyük ırmak/lar. )
- İRMÂN[Fars.] ile ÎRMÂN[Fars.]
( Eğreti. İLE Dalkavuk. | Davetsiz olarak bir yere giren kişi. | Eğreti. | İstek, arzu. | Pişmanlık. )
- İRONİ[Fr. IRONIE] değil/yerine/= ALAYSILAMA
- IRREGÜLER/IRREGULAR[İng.] değil/yerine/= DÜZENSİZ
- İRTİÂS[Ar.] ile İRTİÂS/İRTİÂŞ[Ar. < RA'Ş]
( Silkinme, sıçrama, deprenme. İLE Titreme, sarsılma, ra'şeye tutulma. )
- İRTİBÂ[Ar.] ile İRTİBÂT[Ar. < RABT]
( Baharda, güzel bir yerde oturma. İLE Bağlanış, rabtedilme. | İlgi, ilgili olma. | Bağlantı, belirtilerin birbirini tutması. )
- İRTİBAK[Ar.] ile İRTİBÂK[Ar.]
( Zoraki gülme. İLE Karışma. | Çamura batma. | Bir işin ters gitmesi. | Dolambaçlı konuşma. )
- İRTİCA ile İRTİCÂ
( Hak ve hakîkata, doğruya, ilme, irfâna, insanlığa dönmek. Rücûdan; geri dönücülük, eskiyi istemek. Yoldan çıkmışın yola girmesi, dönmesi. İLE Umma, ümit etmek. )
- İRTİCÂL[Ar.] ile İRTİCÂLEN/İRTİCÂLÎ[Ar.]
( [şiir ve sözü] Birdenbire, düşünmeden içine doğduğu gibi söyleme/söyleyiş. İLE Düşünmeden, birdenbire, irtical suretiyle. )
- İRTİFÂ ile İRTİFAK
( Yükseklik. | Yükselti. İLE Dayanma. )
- İRTİKAB["ka" uzun okunur] ile İRTİKÂB[Ar. çoğ. İRTİKÂBÂT]
( Bekleme, gözleme. İLE Kötü bir iş işleme. | Yiyicilik, rüşvet yeme. )
- IRZA[Ar.] ile IRZÂ'[Ar.] ile IRZ'A GEÇMEK[Ar.]
( Otu çok olan yer, çayırlık. İLE Emzirmek, emzirilmek. İLE Tecavüz. )
- İŞ ile/ve/||/<>/> BEN YAPMAZSAM HİÇKİMSENİN YAP(A)MAYACAĞI İŞ
- İ'ŞÂ'[Ar.] ile İŞ'Â'[Ar.] ile ÎŞÂ'[Ar.] ile İŞÂA/İŞÂAT[Ar. < ŞÜYÛ] ile İŞÂHA[Ar.]
( Akşam yemeği verme. İLE Şuâlanma, güneş, ışığını dağıtma. İLE Ağacın çiçek açması. İLE Haber yayma, herkese duyurma. İLE Misvak kullanma.[İSTİYÂK] )
- İŞÂAT/İŞÂA[Ar. < ŞÜYÛ] ile İŞÂÂT[Ar. < İŞÂA]
( Haber yayma, herkese duyurma. İLE Duyurmalar, yaymalar. )
- İS'ÂD[Ar. < SUÛD] ile İS'ÂD[Ar. < SA'D]
( Yükseltme, yukarı çıkarma. İLE Kutlu kılma, mes'ûd etme. )
- İŞALLAH değil İNŞAALLAH
- ÎSÂR[Ar.] ile İS'ÂR[Ar.] ile ÎSÂR[Ar.] ile İS'ÂR/İSGAR["ga" uzun okunur] ile İ'SÂR[Ar.] ile İ'SÂR[Ar.] ile İ'SÂR[Ar.] ile İSÂR[Ar.]
( Bağ, sargı. | Esirlik. İLE Fiyat biçme, narh koyma. İLE İkram, bahşiş. | Cömertlikle verme. | Dökme, saçma, serpme. | Kendi muhtaç olduğu halde bahşiş verme. | Seçme. İLE Çocuğun diş çıkarması. İLE Sürçdürme, ayak kaydırma. | Birini, büyüklere kötüleme/zemmetme. İLE Güçleştirme. | Fakirleşme. İLE İkindi zamanında bulunma. | Gelin olma çağına gelme. | Kasırga. İLE Keçi memesine takılan kese/torba. )
- Isfahan ile ISFAHAN
( İran'da bir kent/eyâlet. İLE Türk müziğinde, dügâh perdesindeki makamlardan biri. )
- İŞGAL[Ar. < ŞUGL] ile İŞKÂL[Ar. < ŞEKL]
( Meşgul etme, işle uğraştırma. | İşten alıkoyma. | Tutma. | Oyalama. İLE Müşküllük, güçlük. | Güçleştirme, çetinleştirme. )
- İSHAL ile/değil ISHAL
- İSHÂL[Ar. < SEHL] ile İSHÂR[Ar.]
( Sürgün, iç sürme, mülâyim dışkılama. İLE Gece uyutmayıp uyanık bulundurma. )
- ISHAL ile İZHÂR
- IŞIK ile IŞITAÇ/IŞITIN/LAMBA[Yun.]
( Ateş, ampül vb.'den gelen ışık. )
( GLAUKOS ve KYANOS: Işığın ve karanlığın göreli yoğunluğunu ifade etmek için kullanılırdı. )
- İSİM[Ar. < İSM | çoğ. ESMÂ] ile/ve/||/<> SEMÂ'[Ar. < SAMÂ | SÜMÜVV | çoğ. SEMÂVÂT]/GÖK
( Yukarı kaldıran/çıkaran. İLE/VE/||/<> Kalkık. )
- İS-/İSO- ile/||/<> ANİS-/ANİSO-
( Eşit, benzer, aynı. İLE/||/<> Benzemeyen, eşit olmayan, farklı. [anisokori: Göz bebeklerinin farklı büyüklükte olması.] )
- İSKAT/ISKAT[< SUKUT | çoğ. ISKATÂT]["ka" uzun okunur] ile İSKÂT[< SÜKÛT]
( Düşürme/düşürülme. | Yok etme. | Hükümsüz bırakma. | Ölünün azapsız kalması için dağıtılan sadaka. İLE Susturma, sükût ettirme. | Tartışmada yanıt veremeyecek duruma getirme, ağzını kapattırma. | Kandırma, râzı etme. )
( ISKAT-I CENÎN: Çocuk düşürme. )
- İSKEMİK PERİYOT/ISCHEMIC PERIOD[İng.] değil/yerine/= YETERSİZ KANLANAN DÖNEM
- İSKENDER[< İSKÂNDAR] KENTİ ile/ve/||/<>/> KALINTISI
( Beş. İLE/VE/||/<>/> İki. )
- İŞKİL/İŞKÎL[Ar. < ŞEKL] ile İŞKİL/İŞKÎL[Fars.]
( Güçlük, zorluk. İLE Şüphe, hile. | Kötü bir durumla karşılaşma sanısı, kuruntu, vesvese. | Önden sağ ve arkadan sol ayağı beyaz olan at.[Araplarca hiç makbul sayılmaz] )
- İSM[Ar. çoğ. ESMÂ, ESÂMÎ] ile İSM[Ar. çoğ. ÂSÂM]
( Ad. İLE Suç, günah. )
- İSMET:
İMAN ve/||/<> EMAN
- İŞRÂK[Ar. < ŞİRK] ile İŞRÂK[Ar. < ŞARK] ile İŞRÎRÂK[Ar.]
( Allah'a ortak koşma, Allah'ın tek/bir oluşuna inanmama. İLE Güneşin doğması, doğarak çevresini ışıklandırması. | Işıklandırma, parlatma. İLE Gözyaşına boğulma, ağlamaktan boğulmak derecesine gelme. )
- İSRAR/LA değil ISRAR/LA
- ISTAKOZ ile KEREVİDES/KEREVİT/KARAVİDE[Yun.]/BÖCEK
( Denizde yaşayan. İLE Tatlı suda yaşayan. )
( LOBSTER vs. CRAWFISH )
( HOMARUS VULGARIS cum ASTACUS/CAMBARUS / POTAMOBIUS FLUVIATILIS )
- İSTAVRİT ile KRAÇA/KIRAÇA
( ... İLE İstavrit balığının küçüğü. )
- İSTENMİYEN değil İSTENİLMEYEN
- İSTİÂZA[Ar. < İVAZ] ile İSTİÂZE[Ar. < İYAZ]
( Karşılık olarak bir şey isteme. İLE Allah'a sığınma.[eûzü billâhi min-eş-şeytân-ir-racîm ya da neûzü billâh] | Sığınma. )
- İSTİB'ÂD[Ar. < BU'D] ile İSTİ'BÂD[Ar.]
( Uzaksama, uzak görme, olasılık vermeme. İLE ... )
- İSTİBKÂ'[Ar. < BEKA]["ka" uzun okunur] ile İSTİBKÂ'[Ar. < BÜKÂ]
( Devamını, sürmesini isteme. | Saklama, koruma, muhafaza etme.[İng., Fr. CONSERVATION] İLE Ağlatma. )
- İSTÎCÂB[Ar.] ile İSTİ'CÂB[Ar. < ACEB]
( Haklı sayma, vacib görme. İLE Hayrette kalma, şaşma, taaccübetme. )
- ISTIFÂ'[< SAFVET] ile/ve/< İSTİ'FA'[< AFV]
( Bir şeyin hâlisini, temizini seçip alma. | Ayıklama. | Seçme, seçkinlik. İLE/VE Affını isteme. | Bir işten, kendi isteğiyle çekilme. )
- İŞTİHÂ'[Ar. < ŞEHVET] ile İŞTİHÂR[Ar. < ŞÖHRET]
( İstek, meyil. | Yemek yeme isteği, iştah. İLE Ün alma, ünlü olma, şöhret bulma, şöhretlenme, meşhur olma. )
- İSTİHÂB/ISTIHÂB ile İSTİHÂB ile İSTİHÂB/İŞTİHÂB ile İSTÎÂB[< VAB]
( Saklama, gizleme. | Dostluk kurma. | Konuşma, musâheb etme. İLE Hibe ve armağan olarak isteme. Bağış olarak arzulama. İLE Ağarma, beyazlama, kırlaşma. İLE İçine alma, sığdırma. | Kaplamak, toplamak, tamam etmek. | Tutulmak, zapteylemek. )
- İSTÎHÂLE[Ar. < HAVL | çoğ. İSTİHÂLÂT] ile İSTÎHÂRE[Ar. < HAYR]
( Olanaklı/mümkün olmayış, olanaksızlık/imkânsızlık, olamazlık. | Bir durumdan/halden başka bir duruma/hâle geçiş. [KEVN <> FESAD] | Başkalaşma. [İng. METAMORPHOSE, METAMORPHOSIS | Fr. MÉTAMORPHOSE] İLE Bir işin hayırlı olup olmayacağını öngörmek üzere abdest alıp dua edip uykuya yatma. | Hayırlı olmayı arzu etme.[Fr. ONIROMANCIE] )
- İSTİHÂRE[Ar. < HAYR] ile İSTİ'ÂRE[Ar. çoğ. İSTİÂRÂT] ile İSTİŞÂRE[< ŞÛRÂ | çoğ. İSTİŞÂRÂT]
( Allah'a sual etmek. Bir durumun/işin hayırlı olup olmayacağını öngörmek üzere abdest alıp dua edip uykuya yatma. [Uyku durumu/hali koşulu/şartı yoktur.] | Hayırlı olmayı arzu etme.[Fr. ONIROMANCIE] İLE Ödünç alma, birinden eğreti bir şey alma. | Bir sözcüğün anlamını geçici/eğreti olarak başka bir sözcük üzerine kullanma. İLE Düşünce sorma, danışma. Sohbet ederek sual etmek. )
- İSTİHKÂM ile İSTİHDAM
( Düşman saldırısını durdurmak, düşmana karşı savunma yapmak amacıyla düzenlenmiş yer. | İstihkam işleriyle uğraşma. İLE Bir görevde/işte kullanma. )
- İSTİHLÂL[Ar. < HELÂL] ile İSTİHLÂL[Ar. < HİLÂL] ile BERÂ'AT-İ İSTİHLÂL
( Helâl sayma. | Helâlleşme. | Helâl edilmesini isteme. İLE Yeni Ay'ın görünmesi, hilâli görme. | Çocuğun doğar doğmaz ağlamaya başlaması. İLE Bir sözün, yazının ya da yapıtın giriş bölümünde, konuya doğrudan girmeden önce, yapıt sahibinin ustalığını gösteren, dikkat çekici, zarif, sanatlı bir başlangıç yapması. | Edebî metinlerde, özellikle kaside, mersiye, gazel gibi divan edebiyatı ürünlerinde, konuya geçmeden önce yapılan sanatlı ve etkileyici giriş bölümler. [Amaç, dinleyicinin ya da okuyucunun ilgisini çekmek, şairin ustalığını sergilemek ve yapıta güçlü bir giriş yapmak.] )
- İSTÎKA'["ka" uzun okunur] ile İSTÎKA'["ka" uzun okunur] ile İSTİKA'[Ar. < SAKY]["ka" uzun okunur] ile İSTİKA/İSTEKA[İt. < Cerm.]
( Olacak/gerçekleşecek, vuku' bulacak diye endişelenme. İLE Olmasını bekleme, olacak diye endişeye düşme. İLE İçecek su alma, su isteme. İLE Ayakkabıların altını parlatmak için kunduracıların kullandığı kemik. )
- İSTÎKAN["ka" uzun okunur] ile İSTİKÂN/E/T[Ar.]
( Kesin/yakînen bilme/biliş. İLE Alçakgönüllülük. | Küçülme. )
- İSTİKBÂLEN[Ar.] ile İSTİKBÂLÎ[Ar.]
( Gelecek zamanda, ileride. | Karşılayarak, karşılamak üzere. İLE Gelecek zamanla ilgili. )
- İSTİKTÂL[Ar.] ile İSTİKTÂR[Ar. < KATR]
( Ölümden korkmayarak kendini tehlikeye atma. İLE Damla damla akıtma, damıtma. )
- İSTÎLÂ'[Ar. < VELY] ile İSTİ'LÂ'[Ar. < ULÜVV]
( Bir yeri kuvvet kullanarak ele geçirme. | Yayılma, kaplama. | Basma.[Jeoloji'de] İLE Yükselme. | Üste çıkma, üstün gelme. )
- İSTİNSÂ'[Ar.] ile İSTİNSÂH[Ar. < NESH] ile İSTİNSÂH[Ar. < NUSH]
( Borç ödemek için zaman/mühlet isteme. | Veresiye almak isteme. İLE Nüshasını çıkarma, bir sûretini çıkarma, kopya etme. )
- ISTIRAP VERİCİ OLAN:
"KİM OLMADIĞIMIZ" değil KİM OLAMADIĞIMIZ
- İSTİ'SÂB[Ar.] ile İSTİS'ÂB[Ar. < SA'B]
( İğrenme. İLE Güç sayma, bir şeyin zor gelmesi. )
- İSTİŞÂRE[< ŞÛRÂ (çoğ. İSTİŞÂRÂT)] değil/yerine/= DÜŞÜNCE SORMA, DANIŞMA
- İSTİŞÂRE[< ŞÛRÂ | çoğ. İSTİŞÂRÂT] ile TEÂTÎ[< ATÂ]
- İSTİSRÂ'[Ar. < SÜR'AT] ile İSTİSRÂR[Ar.]
( Hızlandırma, süratlendirme. İLE Odalık alma. )
- İSTİ'TÂF[Ar. < ATF | çoğ. İSTİ'TÂFÂT] ile İSTÎTÂF[Ar.]
( Yardım ve merhamet dileme. İLE Kaplama. )
- İSTİZLÂL[Ar. < ZİLL] ile İSTİZLÂL[Ar. < ZILL]
( Bayağı/aşağılık görme/görülme, zelil görme. İLE Gölgelenme, gölge altına girme. | Gölgede oturma. | Sığınma. )
- İSTOP değil/yerine STOP değil/yerine DURMA/DURDU
- ÎTÂ'[Ar.] ile İ'TÂ'/ÎTÂ[Ar. < ATÂ]
( Kafiyenin bir anlamda olarak aynen tekrarı. İLE Verme/verilme, ödeme. )
- ÎTÂB[Ar.] ile İTÂB[Ar.] ile İT'ÂB[Ar. < TAAB]
( Kolsuz, yakasız bayan gömleği, dekolte gömlek. İLE Azarlama, tersleme, paylama, darılma. İLE Yorma/yorulma, zahmet verme. )
- ÎTÂD[Ar.] ile İTÂD[Ar. < ATÂ]
( Kazık çakma. İLE Süt sağarken ineğin ayağına geçirilen ip. )
- ITÂM[Ar.] ile IT'ÂM/İT'ÂM[Ar. < TAAM]
( İşeme tutulması/zorluğu. İLE Yemek yedirme/verme. )
- İTÂT[Ar.] ile İTÂAT[Ar. < TAV]
( Düşmanlık, zıtlık. İLE Boyun eğme, dinleme, alınan emre göre davranma. )
- İ'TİKAL["ka" uzun okunur] ile İ'TİKÂL[Ar.] ile İ'TİKÂL[Ar. < EKL | çoğ. İ'TİKÂLÂT]
( Devenin dizini büküp bağlama. | Güreşte sarmaya getirip yıkma. | Sağmak için koyunun ayaklarını iki bacağı arasına alma. İLE Zorlaşma, müşkilleşme. İLE Kemirerek yeme. | Yaranın gövdeyi sarması/yemesi. | Deniz dalgalarının, karaları döverek aşındırması/oyması.[EROZYON, İng. EROSION, Fr. ÉROSION] )
- İTİMÂD[Ar. < AMD] ve/> İ'TİKAD[Ar. < AKD]
( Dayanma, güvenme. | Güven, emniyet. VE/> Düğümlenip kalma, bir şeye bağlanma. | İnanma, gönülden onaylayarak inanma. )
- ITLÂK ile/>< İTİLÂK
( Uzaklaşma, ayrı/bağımsız olma, boşanma. İLE/>< Birinin sevgisine yakalanma, tutulma. )
- İTTİÂS[Ar.] ile İTTİÂZ[Ar. < VA'Z]
( Öldürme, helâk etme. İLE Öğüt/nasihat dinleme. )
- İTTİKA[Ar. < VİKAYE]["ka" uzun okunur] ile İTTİKÂ'[Ar.]
( Sakınma, çekinme. İLE Dayanma, yaslanma, söykenme. )
- ITTILÂ'[Ar.] ile ITTILÂ[Ar. < TULÛ | çoğ. ITTILAÂT]
( Kokulu şeyler sürünme. İLE Öğrenme, tanıma, bilme, haberli olma. )
- İTTİSAF[Ar. < VASF] ve/< URÛZ[Ar. < ARZ]
( Nitelenme. VE ... )
- İVÂZ[Ar.] ile ÎVÂZ[Ar.]
( Karşılık, karşılık olarak verilen şey, bedel. İLE Hazırlanmış, koşulmuş, düzülmüş. )
- İVAZ/AVAZ değil/yerine/= KARŞILIK, BEDEL
- İZÂ'[Ar.] ile ÎZÂ'[Ar.] ile İZÂA/İZÂAT[Ar.] ile İZÂA/İZÂAT[Ar. < ZIYÂ]
( Sıra, hizâ. İLE İyiliğe karşı iyilik etme. | Kedere, mihnete uğratma. | Korkma. İLE Açığa vurma. İLE Kaybetme, zâyi etme. )
- IZA[Ar.] ile IZÂA[Ar.]
( Öğüt, vaız, nasîhat. İLE Kaybetme, mahvetme, edilme. )
- İZÂFÂT[Ar.] ile İZÂFET[Ar.]
( Ad/isim tamlamaları/takımları, izâfetler. | Dünya ile olan bağlar, ilgiler. | Zincirleme ad/isim takımı. İLE İki şey arasındaki bağ, ilgi. | Ad/isim tamlaması/takımı. )
- İZÂM[Ar. < AZÎM] ile İ'ZÂM[Ar. < AZM] ile İ'ZÂM[Ar.]
( Büyükler, ulular. | Kemikler. İLE Büyütme/büyütülme. | Gereğinden fazla önem verme. İLE Yollama, gönderme. )
- İZ'ÂN[Ar.] ile ÎZÂN[Ar.]
( Anlayış, kavrayış, akıl. | Söz dinleme, boyun eğme, itâat. | Terbiye, edep. İLE Bildirme/bildirilme. | Ezan okuma. )
- İZ/EZ ile ÇİZİK
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Topraktaki ya da herhangi bir uzunlamasına çizik. İLE ... )
- İZLÂK/İZLÂL[Ar.] ile İZLÂL[Ar. < ZÜLL] ile İZLÂL[Ar. < ZILL]
( Ayak kaydırma, sürçtürme. İLE Küçük/hakîr görme, alçaltma. İLE Gölge verme, gölgelendirme. )
- JENERİK[İng. GENERIC | Fr. GÉNÉRIQUE < Lat. GENUS] değil/yerine/= TANITIMLIK
( Genel/kapsayıcı:
Belirli bir markaya ya da özel niteliğe bağlı olmayan, geniş kapsamlı.
Tıpta: Marka adıyla satılmayan ama aynı etken nesneye sahip olan ilaçlar için kullanılır. ["jenerik ilaç"]
Sinema ve televizyon: Bir filmin/dizinin başında ya da sonunda yer alan, yapımda emeği geçenlerin adlarının yazıldığı bölüm. ["filmin jeneriği"] )
- JOSEPH PULITZER ile GEORGES POLITZER
( 10 Nisan 1847 - 29 Ekim 1911 ile 03 Mayıs 1903 - 23 Mayıs 1942 )
- JUGGLING ile/ve/||/<>/> JOGGLING
- K ile K ile KA/KE ile KU
( Türk abecesinin on dördüncü harfi. İLE Potasyumun simgesi. İLE Türk abecesinin on dördüncü harfinin okunuşu. İLE Kurçatovyumun simgesi. )
- ...KA... ile/ve/değil/||/<>/> ...KÂ...
( İkamet, istikamet, tekabül, mukabil, enkaz/ı, erkan. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Tekâmül, kâğıt, erkân, iskân, eşkâl. )
(
)
- KAÂT ile/||/<> OYMA AJUR
( Oyma. Herhangi bir biçim ya da yazının kâğıttan oyarak çıkarılmasıyla oluşturulan bir süsleme sanatı. Oyulup çıkarılarak başka yere yapıştırılır.["Erkek oyma", oyulan bölüme ise "dişi oyma" denilir.] İLE/||/<> Delikli olarak uygulanan süsleme biçimi. )
- KAB[Ar.] ile KÂ'B[Ar.]
( Uzaklık, mesafe. İLE Topuk kemiği, aşık kemiği. | Tavla zarı. | Sekiz köşeli, sekiz yüzlü nesne. | Küp. )
- KABALA'DA:
SEFAR ile/ve SİPUR ile/ve SEFER
( Kabala'da üç temel kavram vardır: Sefar, Sipur, Sefer.
Sefar: Sayı, nicelik demektir. Sefar ya da nicelik varolanların birbiriyle ilişkisinde birinci durumda rol oynar, bu da sayıyla belirtilir. Daha sonra devinimi ve öteki nitelikleri gelir ki bunlar da sayıyla belirtilir.
Sipur: Söz ya da Logos anlamına gelir. Her harf bir kuvveti işaret eder ve var olanlar, harflerden oluşan sözcüklerdir.
Sefer: Yazı demektir. Tanrının yazısından da evrende varolanları anlamak gerekir. Tanrının düşüncesi bu varolanların anlamıdır. )
( Kabala İşlemleri: Themuria, Gematria, Notaria. Themuria: Kutsal sayılan sözcüklerdeki harflerin yerini değiştirerek yeni sözcükler elde etme yöntemidir. Gematria: Sözcükleri oluşturan harflerin sayısal değerlerinin toplamının hesaplanmasıdır. Notaria: Sözcüklerin kökeni olan harflerden sayı değerleri yoluyla yeni sözcükler türetmektir. )
( Kabala'da varlığın en genel ve bütünsel biçimlerine ise Sefirot(Sephirot) adı verilir. )
( Zohar Nur anlamına gelir ve Zohar öğretisi mistik tefekkür ve deneyim yoluyla nura kavuşma, varlık birliğinin insanda gerçekleştirilmesidir. Kabala, bu öğretinin kabul edilmesi, içselleştirilmesi anlamına gelir. )
( Kabala'da harfler sayılarla eşleştirilmiş ve birtakım tanrısal isimlerin harflerinin yerleri değiştirilerek belirli matematiksel kurallara göre anlam türetmelerine gidilmiştir. )
- Kâbil[aslı KÂBÜL] ile Kabîl["ka" uzun okunur] ile KABÎL[Ar. < KABL] ile KABİL[Ar. < KABUL]["ka" uzun okunur]
( Afganistan'ın başkenti. İLE Hz. Âdem'in büyük oğlu olup kardeşi Hâbîl'i öldürmüştür. İLE Sınıf, tür/nev. | Türlü, gibi. | Az/biraz önce. İLE Kabul eden/edici. | Olan/olabilir. )
- KÂBİL ve KABUL
- KABÎLE[Ar. çoğ. KABÂİL] ile KABİLE["ka" uzun okunur]
( Boy. İLE Hanım ebe. )
- KABİN[Fr. < CABINE] ile KABİNE[Fr. < CABINET]["KABİ:NE" değil KABİNE]
( Küçük, özel bölme. | Gemilerde, uçaklarda, uzay gemilerinde, küçük bölme. | Uçakta, yolcuların oturduğu bölüm. | Plajda, soyunma yeri. İLE Bakanlar Kurulu, hükûmet. | Hekim muayenehanesi. | Bölüm/kabin. | Tuvalet/helâ. )
- KABIZLIK/İNKIBAZ/KONSTİPASYON ile/||/<> SÜRGÜN/DİYARE/İSHAL
( Bağırsak devimlerinin yavaşlaması ve kabızlık. İLE/||/<> Sık ve sulu dışkılama. )
- KADÂ[Ar.] ile KADER[Ar.]
- KA'DE[Ar.] ile KADEH[Ar. çoğ. AKDÂH]
( Bir kere oturma, oturuş. İLE Bardak, küçük bardak, içki bardağı. | [botanik] Kadeh. )
- KADER ile KEDER
- KADÎ/KADI/KAZI[Ar. < KAZÂ | çoğ. KUZÂT]["ka" uzun okunur] ile KADİH[Ar. < KADH]["ka" uzun okunur]
( Yapan, yerine getiren. İLE Kötüleyici, zemmedici. )
- KÂDI/LIK ile/değil NAİB/LİK
- KADÎM[Ar. < KIDEM | çoğ. KUDEMÂ]["ka" uzun okunur] ile KADİM[Ar. < KADEM]["ka" uzun okunur]
( Eski. | Öncesini bilir kimse bulunmayan, öncesi bilinmeyen şey. | Başlangıcı olmayan, öteden beri varolan. | Eski zaman. İLE Ayak basan, varan/ulaşan. )
- KADIN DOKTOR ile/ve/değil/||/<> KADIN DOKTORU
- KADÎR[Ar. < KUDRET] ile KADİR["ka" uzun okunur] ile KADR[Ar.]
( Tükenmez kudret sahibi olan Allah.[Allah'ın adlarından] İLE Güçlü, kuvvetli, kudretli, kudret sahibi. | Allah. İLE Değer, itibar. | Onur, şeref, haysiyet, meziyet. | Derece, rütbe. | Yıldızları, parlaklık derecelerine göre birbirinden ayırdetmek için yapılan sınıflandırmada her dereceden biri.[Birinci kadirden(en parlak) altıncı kadire kadar olan yıldızlar gözle görülebilir; teleskobun kuvveti arttıkça daha küçük kadirdeki yıldızları görmek olanaklıdır.][Güneşin parlaklığı sıfırıncı kadirdendir.] )
- KADIRGA ile BAŞTARDE/BASTARDA[İt.]
( ... İLE Osmanlı donanmasında kullanılan, kadırga türünden bir savaş gemisi. )
- KADR ile/ve KADER/KADAR ile/ve KADER
( Parlaklık. İLE/VE Ölçü. | Ölçüsünde, derecesinde. | Büyüklüğünde, genişliğinde. | Dek. | Gibi. | Denli. | Süre belirten bir söz. | Miktarda, derecede. | Bir sayıdan sonra geldiğinde, kesinlikle belirli olmayan bir niceliği belirten söz. İLE/VE Özgürlük. )
- KAF[Ar.] ile KÂF[Ar., Fars.] ile Kaf[Ar.] ile KÂF[Ar.]
( Osmanlı abecesinin yirmidördüncü harfidir.[ebced hesabında 100 sayısının karşılığıdır.] İLE kef harfinin başka bir okunuşu. İLE Masallarda, zümrüd-i anka kuşunun yaşadığı söylenilegelen dağ. | [Doğu budunları/kavimleri kozmolojisinde] Arz'ın etrafını çepeçevre kuşatan dağın adı. İLE Yaran/yarıcı. )
- KAFATASI = SCULL, CRANIUM[İng.] = LE CRÂNE[Fr.] = SCHÄDEL[Alm.] = TESCHIO[İt.] = CRANEO[İsp.] = CALVA[Lat.] = TO KRANION[Yun.] = CUMCUME(T)[Ar.] = KÂSEH-İ SER[Fars.] = SCHEDEL[Felm.]
- KAFATASI ile SÜTÜR/SUTURE[İng.]
( Kafatası kemiklerinin dikişe benzer ek yerleri. )
- KÂĞIT ile AYDINGER[< EIDINGER özel adından]
( ... İLE Parlak yüzeyli, saydam, mimarlıkta çizim için kullanılan özel bir kâğıt. )
- KAİD["ka" uzun okunur] ile KAİD[Ar. < KUÛD]["ka" uzun okunur]
( Yedeğine alan, yedekte çeken. | Komutan/kumandan. İLE Oturucu/oturan/oturmuş. )
- KAİM[< KIYÂM] ile/ve/<> DAİM
( Kaimse daim de olur. )
( Daim değilse kaim de değildir. )
( Var. | Ayakta duran/bulunan. | Birinin yerini tutan, birinin yerine geçen. | Bir işte sebât eden. | Her zaman var olan [Tanrı]. İLE/VE/<> Sürekli/daima, sonsuz. )
- KAKARA KİKİRİ (GÜLMEK)
- KÂKÜL[Fars.]["KAHKÜL" değil!] ile PERÇEM[Fars. :Bayrak.]
( Alna düşen, kısa kesilmiş saç. İLE Başlarını traş edenlerin, tepede bıraktığı saç tutamı. | Yele. | Kâkül. )
- KAL ile KÂL[Ar.]
( Bir alaşımdaki madenlerin erime derecesi farkından yararlanarak bunları birbirinden ayırma işlemi. İLE Söz. )
- KÂLÂ[Fars.] ile KÂLE[Fars.] ile KAL'A[Ar. çoğ. KILÂ'][Fars.]
( Kumaş. | Anamal, sermaye. | Ev eşyası. İLE Kumaş. | Kelek, ham kavun. İLE Kale, hisar. | Bir şeyin aslının, temelinin, güvenliğinin sürdürüldüğü nesne.[O eser, ilmin kal'asıdır.] )
( SUIDAS[Σοῦδα]/SOUDA(SUDA):
10. yüzyılda Bizans'ta yazılmış Antik Akdeniz dünyası ile ilgili bilgi veren dev ansiklopedidir. 30.000 tanım içerip, ansiklopedik sözlük biçiminde yazılmıştır; pek çok eskiz kaybolmasına rağmen kimi kısımlar Ortaçağ Hristiyan derleyicileri tarafından muhafaza edilmiştir. Suda isminin kökeninin muhtemelen[1] Bizans Yunancasında "kale", "hisar" manasına gelen souda kelimesinden geldiği düşünülmektedir. )
- KALAMİN[Fr. < CALAMINE] ile KALAMİT[Fr. < CALAMITE]
( Doğada az bulunan, güç işlenen, hidratlı çinko silikat. | Havada, yüksek ısıda işlenen metal parçaların yüzeyinde oluşan oksit katmanı. İLE Piroksenlere yakın siyah, esmer, yeşil renkli bir silikat grubu. )
- KALDIĞIMIZ YER değil/yerine KARAR KILDIĞIMIZ YER
- KALDIRAÇ/MANİVELA[İt. < MANOVELLA] ile KALDIRAN ile KALDIRICI ile KALDIRIM ile KALDIRIŞ ile KALDIRMAK
( Az bir kuvvet ile büyük bir yükü kaldırmaya yarayan, bir dayanma noktası üzerinde hareket edebilen, inip kalkabilen sert çubuk. İLE Bazı organları yukarıya doğru hareket ettiren kas. İLE Kriko. İLE Yaya kaldırımı. | Yollarda taşlarla yapılan döşeme. İLE Kaldırma işi. İLE Bulunduğu yerden almak. | Yukarı doğru hareket ettirmek. | Yükseltmek. | Ürün toplamak, taşımak. | Çekmek, taşımak. | Bir kuruluşun çalışmasına son vermek, feshetmek, lağvetmek. | Hastayı hastaneye götürmek. | Tören yaparak ölüyü gömmek. | Toplamak. | Alıp başka yere götürmek. | Uyandırmak. | Piyasadan çekmek. | Elin ulaşamayacağı yere koymak, saklamak. | Kaçırmak. | İyi etmek, iyileştirmek. | Bir şeyden çokça satın almak. | Tayin etmek, atamak. | Yok etmek, ortadan silmek. | Uygun gelmek, yakışmak. | Çalmak, aşırmak. )
- KALE ile/değil KÂLE (ALMAK/ALMAMAK)
- KALE[Ar. < KAL'A]/KERMEN ile KALEBENT
( Düşmanın gelmesi beklenilen yollar üzerinde, askerî önem taşıyan şehirlerde, geçit ve dar boğazlarda güvenliği sağlamak için yapılan kalın duvarlı, burçlu, mazgallı yapı, kermen. | Satranç tahtasının dört köşesine dikilen, tahtanın bir tarafından öteki tarafına kadar düz olarak boş hanelerde gidebilen kale biçiminde taş. | Genellikle bir düşüncenin savunulduğu, sürdürüldüğü yer. | Takımla oynanan bazı top oyunlarında topun sokulmasına çalışılan yer. | Denizli iline bağlı ilçelerden biri. | Malatya iline bağlı ilçelerden biri. İLE Kale dışına çıkmamaya hüküm giyen suçlu. )
- KALE ile/ve/||/<> KULE
- KALİNİS ile KALİNOS
( Bir tür yağmur kuşu, su tavuğu. İLE Levreğe benzer bir balık. )
- KALÖRİFER/KARALÜFER" değil ISITAŞIR/KALORİFER
- KALP ve/<> TEKALLÜB(DÖNÜŞÜM)
- KÂM[Ar.] ile/ve/değil/yerine/<>/< GAM[Ar.]
( Ağzın üstü, damak. | Meram, arzu, emel, istek. | Lezzet, zevk. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/< Tasa, kaygı, üzüntü. )
- KAM ile KÂM[Fars.]
( Şaman. İLE Zevk, mutluluk, tat. )
- KAM/ŞAMAN[Ar.] ile KAM'[Ar.] ile KÂM[Ar.]
( Şamanlığa katılan kişi. İLE Ezme, kırma, zapetme. İLE Ağzın üstü, damak. | Meram, arzu, emel, istek. | Lezzet, zevk. )
- KAMERA[Fr.] ile KAMARA[İt.]
( Görüntüleme aracı. | Görüntülerin filme alınmasını sağlayan araç, alıcı. | Kameraman. | Bir çekime başlanırken, yönetmenin alıcıyı çalıştırmaları için verdiği buyruk. İLE Gemi Odası. | İngiltere yasama meclisi. )
- KÂMİL DİN değil DİNİN KÂMİLİ/KEMÂLİ
- KAMYON[Fr. CAMION] ile/ve/||/<> TANKER[Fr.]
( Motorlu, büyük yük taşıtı. | Bu taşıtın taşıyabildiği miktarda olan. İLE Petrol, benzin gibi akaryakıt ürünleriyle, sanayi ile ilgili yağ vb. sıvı nesneleri taşıyan gemi ya da kamyon. )
- KANAAT değil/yerine/= KANI/KANIKLIK
- KANAAT ile/ve/değil/yerine KANIT
- KANAT ile/değil KANAAT
( Kuşlarda ve böceklerde uçmayı sağlayan örgen. | Balıklarda yüzgeç. | Bir uçağın havada durmasını sağlayan taşıyıcı aerodinamik güçlerin etkilediği yatay yüzey. | Kapı, pencere, dolap gibi dikine açılıp kapanan şeylerin kapağı. | Yan, taraf. | Meclis, parti vb. topluluklarda düşünce yönünden özellik gösteren taraflardan her biri. | Fırıldak biçiminde olan şeylerde kol. | Angıç. | Savaş düzenindeki ordunun iki yanından her biri, cenah. | Futbol, hentbol vb. takım oyunlarında hücum hattının sağ ve sol bölümü. İLE/DEĞİL Elindekinden hoşnut olma durumu, kanıklık, yeter bulma, yetinme, fazlasını istememe, doyum. | Kanma, inanma. | Kanış, kanı, inanç, düşünce. )
- KANÂTIR[Ar. < KANTARA] ile KANÂTÎR[Ar. < KANTAR]
( Taştan yapılan kemerli büyük köprüler. İLE Kantarlar. )
- KANATLI MEYVE, SAMARA = SİMÂR-I MÜCENNEHA = SAMARE
- KÂNÎ[Ar.] ile Kânî[Ar.] ile KANİ'[Ar. < KANÂAT | çoğ. KANİÛN, KANİÎN]["ka" uzun okunur]
( Dokunaklı/iğneli söz söyleyen, kinâye eden/söyleyen. İLE XVIII. yy.da Osmanlı edebiyatının şiir/nazım ve düzyazı/nesir üstadlarındandır. Hezl ve mizah tarzında yazdığı hoş mektuplarla ün kazanmıştır. İLE Hırs. )
- KANIT[Ar.] ile KANIT[Ar. < KUNÛT]["ka" uzun okunur] ile KANİT[Ar. < KUNÛT]["ka" uzun okunur]
( Bir şeyin doğruluğu/gerçekliği konusunda kanı verici belge/öğe, delil. İLE Ümidi tamamen sönmüş, ümitsiz, kederli. İLE İtaatli, bağlı, dindar. )
- KANON = KANUN, KAİDE = CANON[İng., Fr., İsp.] = KANON[Alm., Yun.]
( Herhangi bir konuda yetkelerin belirlediği seçimler bütünü. | Eşit aralıklarla ilerleyen ancak birlikte değil, art arda duyulan iki ya da daha çok sesin birbirini sürekli taklit etmesiyle oluşan bütün. )
- KANSA/KONSA = TAŞLIK
- KANSAROJEN değil KANSEROJEN
- KANSER değil/yerine KONSER (OLSUN) ile/değil/yerine/>< DERT değil/yerine MERT (OLMAK)
( GAZ/GÜLMEK: "İçinde kalıp kanser olacağına dışına çıkıp konser olsun." :) )
- KANSIZLIK/ANEMİ[Fr. < ANEMIE] ile AKDENİZ KANSIZLIĞI/ANEMİSİ(TALASEMİ[Fr.])
( [Ar., Fars.] FAKR-ÜD-DEM ile ... )
( Kansızlık hastalığı. İLE Akdeniz bölgesinde görülen ve genetik etmenlerle sonraki kuşaklara geçebilen bir tür kansızlık hastalığı. )
( ANAEMIA vs. THALASSEMIA[Lat.] )
( ANÉMIE avec ... )
- KANTAR[Ar. < KİNTÂR]/BASKÜL[Fr. < BASCULE] değil/yerine/= TARTI (ARACI)
( Ağırlık sıfırken yatay duran bir kaldıraç koluna dik olarak tutturulmuş bir ibrenin sapmasıyla kütleleri tartan araç. | Tartılacak kütle alttaki çengele takıldığında sarmal bir yaya bağlı olan ve normal olarak sıfırı gösteren bir okun, yanlarda gösterilmiş ağırlık birimleri hizasına gelmesiyle kütle ağırlığını belirleyen bir tür tartı aracı, el kantarı. | 56,452 kilogram ağırlığında ya da kırk dört okkalık bir ağırlık ve sığa birimi. )
- KANTAT[Fr. < CANTATE] ile/değil/yerine İLÂHÎ
( ... İLE/DEĞİL/YERİNE Kahramanlık ve din konularında yazılıp bestelenen şiir ya da bu şiirin orkestra eşliğindeki tek ya da çok sesli bestesi. )
- KANTİN[Fr. < CANTINE] -/
( Kışla, fabrika, okul vb. yerlerde yiyecek ve içecek maddelerinin satıldığı yer. | Bu gibi kurumlarda işletilen ve yalnız o kuruma bağlı kimselerin yemek yediği lokanta. )
- KANUN[Ar.] ile KANUN[Ar.] ile KÂNUN[Ar.]
( Devletin yasama kuvveti tarafından herkesçe uyulmak üzere konulan her tür düzen, kural, kaide, yasa. | Herhangi bir konu üzerindeki yasayı/kanunu taşıyan kitap. | Geçerli olan kural. | Doğa olaylarının bağlı göründükleri ve dışına çıkamadığı düzen. | Yol, yordam, âdet. İLE Dikdörtgen biçiminde, bir köşesi kesik, yassı bir sandık üzerine gerilmiş tellerden oluşan, tırnak adı verilen çalgıçlarla çalınan ince saz çalgısı. İLE Soba. | Mangal. | Bir şeyin tutuşup yandığı yer. | Kış mevsiminin ilk ayı.[Aralık] Eski takvimde yer alan kânun-u sâni, kânun-u evvel ay adlarında geçen "ateş ocağı" anlamındaki söz. )
- KANUN[Ar.] ile/ve/< SANTUR[Fars. < SENTÛR < Yun.]
( Parmaklarla. İLE/VE Kanun biçiminde fakat tokmaklarla çalınan bir çalgı. )
( YATUK: Kanun, santur gibi sazların ortak adı. )
- KAP ile KIRBA[Ar. < KİRBA]/KIRPA
( ... İLE İçinde su taşınılan, ağzı dar, altı geniş su kabı. | Çok su içen kişi. | Çocuklarda karın şişmesiyle beliren bir hastalık. )
- KAPARO[İt. < CAPARRA]/BESMÂN[Fars.] ile/ve PEY/PEH[Fars.]
- KAPARO[İt. < CAPARRA] değil/yerine/= ÖNDELİK
- KAPI ile/değil KAPAK
- KAPI ve/<> KIPI
( Zemin. VE/<> An.[Zaman] )
- KAPI[< KAPU] ile/ve/gibi/||/<>/> TAPU
- KAPILANMAK ve/<> KAPLANMAK
- KAPISKA değil KAPUSKA[Slav]
( Lahana yemeği. )
- KAPLAN ile BEBR/BEBİR[Fars.]
( ... İLE Hindistan'da kaplana benzeyen, kedi yapılı, gayet büyük, üstü yol yok tüylü bir hayvanmış. Saldırdığı zaman tüyleri öyle bir kabarırmış ki gören ürkermiş. Böbürlenmek sözcüğünün bebr'den geldiği sanılmaktadır. Efsaneye göre bu hayvanın derisine ok, kılıç, mızrak gibi savaş aletleri işlemezmiş. )
- KAPORA[İt. < CAPARRA] değil/yerine/= GÜVENMELİK
- KAPORTA[İt. < BOCCAPORTA] ile/ve/||/<> KAROSER[Fr. < CARROSSERIE] ile/ve/||/<> TAMPON[Fr. < TAMPON]
( Otomobilde, kaput ya da ön kapak. | Motorlu taşıtları örten, genellikle sacdan yapılmış dış bölüm. | Gemi içinin aydınlanması ve hava alması amacıyla güvertede açılmış bulunan camekânlı yer. | Kişinin yüz, giysi, ayakkabı vb.nden oluşan dış görünümü. İLE/VE/||/<> Otomobilde, mekanizmayı oluşturan motor, makine, tekerlek, şasi vb. bölümlerin dışında kalan, görünen dış bölüm. İLE/VE/||/<> Bir deliği kapamaya yarayan, herhangi bir nesneden yapılmış büyük tıkaç. | Bir darbenin şiddetini azaltmaya yarayan, içi yumuşak nesneyle dolu şey. | Çarpışmaların etkisini azaltmak için vagonların, otomobillerin ön ve arkalarında bulunan donanım. | Kanı silmek, durdurmak için kullanılan gazlı bez yumağı ya da sterilize edilmiş pamuklu özel parça. | Bir darbenin, çatışmanın şiddetini azaltan etken. )
- KAPSAM/AK ile/ve/değil/||/<>/< KAPLAM/AK
( Sınırları içine başka konuları ya da anlamları alma durumu. İLE Bir kavramın ve o kavramı dile getiren terimin içerdiği var olanların ve bireysel olayların bütünü. )
( Felsefede. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Mantıkta. )
- KÂR değil/yerine AR
- KAR ile KÂR
( Kış mevsiminde yağan. İLE Kazanç. )
( Atmosferdeki su buharının yoğunlaşmasıyla oluşan ve yeryüzüne beyaz ve hafif billurlar biçiminde donarak düşen su buharı. İLE Alışveriş işlerinin sağladığı para kazancı. | İş. | Yarar, fayda. | Üretim etmenlerinden biri olan girişimcinin üretimden aldığı pay. | Maliyet fiyatıyla satış fiyatı arasındaki fark. )
- KAR' ile KAR' ile KA'R[çoğ. KUÛR] ile KÂR[Fars.] ile -KÂR[Fars.]
( Kapıyı çalma. İLE Hekimin, hastayı muayene ederken, ses almak üzere, bir örgene/uzva parmakla vurması. | Kapı çalma. | Su kabağı. İLE Çukur şeyin dibi, dip, son/nihayet. | Derinlik. İLE İş güç, iş. | Kazanç, temettü. | Meşguliyet; sanat. | İşleme, etki/te'sir. | Savaş. İLE "-li, -ci, eden, -edici" eklerinin karşılığıdır. Adları sıfat yapar.[HİLE-KÂR, İSYAN-KÂR, KANAAT-KÂR vb.] )
- KÂR["KAR" degil!] ile/ve ZARAR
( Fahiş olmamak kaydıyla çeşitli koşullara göre değişebilir. İLE/VE Neresinden dönülürse kârdır. )
- KARA YILANI ile/ve KARAYILAN
( ... İLE Boyu uzun, başı iri pullarla örtülü, zararlı hayvanları yediği için tarıma yararlı, tehlikesiz bir yılan. )
( RINGED/GRASS SNAKE vs./and WHIPSNAKE )
( TROPIDONOTUS NATRIX cum/et COLUBER JUGULARIS / DOLICHOPHIS JUGULARIS )
- KÂR-ÂGÂH[Ar.] ile KARÂR-GÂH[Ar., Fars.]
( İş bilir, uyanık. İLE Bir yerde oturup karar kılınacak, dinlenilecek yer. | Bir ordu kurmay kurulunun bulunduğu yer/merkez. )
- KARAMBOL[Fr. < CARAMBOLE < İsp. CARAMBOLA] ile KARGAŞA
( Bilardo oyununda isteka ile vurulan bilyenin öbürlerine dokunması. | Çarpışma, birbirine çarpma. | Karışıklık, karmaşa. İLE Kışkırtma ve karışıklık yoluyla toplumda ortaya çıkan düzen bozukluğu. | Kalabalık, düzensizlik vb.nin yol açtığı karışıklık. )
- KARANFİL[Ar. < KARANFUL] ile KARAMUK
( Karanfilgillerden, güzel renkli çiçekler açan bir süs bitkisi. | Mersingillerden, Molük Adaları'nda, Filipinler'de ve Hindistan'da yetişen ve yaprakları sürekli yeşil kalan bir ağaç.[Caryophyllus aromaticus] | Bu ağacın karanfil yağı elde edilen ve baharat olarak kullanılan, ağız kokusunu gideren, acımsı, koyu renkli, küçük çivi biçimindeki tomurcuğu. İLE Karanfilgillerden, ekin tarlalarında biten, yaprakları karşılıklı, çiçeği pembe mor renkte, zararlı bir bitki. | Gövdede, kara renkli kabarcıklara neden olan bir hastalık. | Koyunlarda görülen bir hastalık türü. )
( DIANTHUS CARYOPHYLLUS cum AGROSTEMMAGITHAGO )
- KARAT değil KIRAT[Ar.]
( Elmas, zümrüt vb. değerli taşların tartısında kullanılan, 0,20043 gramlık ağırlık ölçü birimi. | Nitelik, değer, düzey, seviye. )
- KARAVAN[Fr. < CARAVANE] ile KARAVANA[İt. < CAROVANA]
( Bir otomobilin arkasına takılan, hem taşıt hem konut olarak kullanılan üstü kapalı araç. İLE Genellikle orduda yemek dağıtımında kullanılan büyük metal kap. | Bu kaptan dağıtılan yemek. | İnce, yassı elmas. | Atış taliminde hedef tahtasını bile vuramama. )
- KARAVELE/KARAVELA[İt. < CARAVELLE] ile/ve/<>/> KARAKA
( Yelkenli keşif gemisi. Büyük deniz teknesi. | Gemilerde denizcilik kurallarına aykırı durum. İLE/VE/<>/> Büyük, yelkenli gemi. )
- KARDEŞ/KARDAŞ ile İKİZ
- KARDİYOJENİK ŞOK ile/||/<> HİPOVOLEMİK ŞOK
( Kalbin yeterli kan pompalayamaması sonucu oluşan şok. İLE/||/<> Kan hacminin azalması sonucu oluşan şok. )
- KAREKTER değil KARAKTER
- KAREOGRAF/İ değil KOREOGRAF/İ
- KARGAŞA ile/ve ÇATIŞMA/ARBEDE[Ar.]["ARBADE" değil!]
( TUMULT/ANARCHY vs./and ROW )
- KARGAŞA ile KAYNAMA, COŞMA/COŞKU / GALEYÂN[Ar.]["GALYAN" değil!]
- KARİ'[Ar. < KIRAAT | çoğ:
KURRÂ]["ka" uzun okunur] ile KARİ["ka" uzun okunur]
( Okuyan/okuyucu, kıraat eden. | Kur'an-ı Kerim'i usûlünce okuyan. İLE Köylü, kariyye ahalisinden. )
- KARI" (SEV[M]İYOR/UM) ile/değil KAR-I (SEV[M]İYOR/UM)
- KARÎ[Ar.] ile KARI
( Okuyucu, okur. İLE Bir erkeğin evlenmiş olduğu kadın. "KARI-KOCA" | Yaşlı. "KOCA KARI" )
- KÂRINCA KARARINCA (YAŞAMAK, DAVRANMAK)
- KARÎNE[çoğ. KARÂİN] -ile
( KARIŞIK BİR İŞ YA DA MES'ELENİN ANLAŞILMASINA, ÇÖZÜLMESİNE YARAYAN HAL, İPUCU )
- KARLI ile/değil KÂRLI
- KARMAN ÇURMAN/ÇORMAN (ETMEK)
( Karıştırmak. )
- KARNAVAL[Fr./İng. < CARNAVAL] ile FESTİVAL[Fr./İng. < FESTIVAL]
( Hristiyanların, belirli dönemlerde renkli, komik ve şaşırtıcı kılıklara girerek yaptığı şenlik ve eğlence dönemi. | Bu dönemde yapılan eğlence. | Şenlik. | İnsan kurban edilen tören. İLE Dönemi, yapıldığı çevre, katılanların sayısı ya da niteliği programla belirtilen ve özel önemi olan sanat gösterisi. | Belirli bir sanat dalında oyun ve filmlerin sunulması ve gösterilmesi sonunda ödül, derece verilmesi biçiminde düzenlenen ulusal ya da uluslararası gösteri dizisi, şenlik. | Bir bölgenin en ünlü ürünü için yapılan gösteri, şenlik. | Düzensiz toplantı, curcuna. )
- KARNIBAHAR değil KARNABAHAR
- KARPİT[İng. < CARBIDE] = KARBON + KALSİYUM[CaC2]
( Genellikle sanayide, asetilen gazı çıkarmakta kullanılan, karbonla kalsiyum bileşiği nesne. )
- KARPOZ[Yun.] ile KARPUZİ[Yun.]/KARPUZ[Fars. < HARPUZ]
( Her tür meyvenin genel adı. İLE Karpuz. )
- KARTEL[Fr. < CARTEL] ile KARTEL[Fr./İt. < CARTEL]
( Gemilerde içlerine içme suyu konulan, ortası basık, küçük fıçı. İLE Tekelci sermaye piyasasında, birtakım ticaret ya da üretim kuruluşlarının, genellikle kazanma ya da başka kuruluşlara karşı tutunabilme vb. amaçlarla aralarında kurdukları dayanışma birliği. )
- KARTOPU ile KARTOPU ile KAR TOPU/TOPAĞI
( Hanımeligillerden, birçok türü süs bitkisi olarak yetiştirilen, zeytinimsi, meyvemsi, kırmızı renkte bir ağaççık.[Lat. VIBURNUM]. | Beyaz ve tombul. İLE Elle top biçiminde sıkıştırılmış, eğlence amacıyla karşılıklı atılan kar topağı. )
- KASET[Fr. < CASSETTE]/CD[İng. < COMPACT DISC] / ALBÜM[Fr.] yerine UZUNÇALAR
( İçinde, görüntü ve seslerin kaydedildiği, gerektiğinde yeniden kullanılmasını sağlayan bir manyetik şeridin bulunduğu küçük kutu. / Fotoğraf, pul vb.ni dizip saklamaya yarayan bir defter türü. | Herhangi bir konu ile ilgili kısa açıklamalar verilerek resimler basılmış olan kitap. | Uzunçalar. YERİNE ... )
- KASİD[Ar. < KASD | çoğ. KASİDÂN]["ka" uzun okunur] ile KÂSİD[Ar. < KESÂD] ile KASÎD[Ar.]
( Kasdeden, tasarlayan, kıyan. | Postacı, haberci, tatar, ulak. İLE Sürümsüz, geçmez, aranmaz. İLE Kasîde. )
- KASIM[< KISMET]["ka" uzun okunur] ile KASIM[çoğ. KAVÂSIM]["ka" uzun okunur] ile KASIM[Fars.] ile Kasım[Ar. < KÂSİM] ile KASIM[Ar. < KÂSİM]
( Taksim eden, ayıran, bölen. | [matematik] Bölen. İLE Kırıcı, ezici, ufaltıcı. İLE İnce, narin, çabuk kırılabilen. İLE Yılın on birinci ayı, son teşrin, teşrin-i sâni. İLE Kışın başlangıcı sayılan 08 Kasım günü başlayıp Hıdırellez'in ilk günü olan 06 Mayıs'a kadar altı ay süren dönem. )
( Yüz elli, yaz belli. )
( Kasım'ın 150. günü (08 Nisan) olunca, kötü havalar geçer, yazın ucu görünür. )
( Kasım'dan on gün evvel ek, on gün sonra ekme. )
- KASIR[Ar. < KASR]["ka" uzun okunur] ile KÂSİR[Ar. < KESÎR < KESRET] ile KÂSİR[Ar. < KESR] ile KASIR[Ar. < KUSÛR]["ka" uzun okunur]/KASÎR[Ar. < KASR] ile KASR[Ar. çoğ. KUSÛR] ile KASÎL[Ar.]
( Zorla işleten. İLE Çok olan. İLE Kıran, kesreden. İLE Kısa, boysuz. Kısa kesme, kısaltma, kısma. | Azaltma, kesme, eksiklik. | İbarenin çok kısaltılması. | Aruzda tef'ile'nin son harfinin düşürülmesi. İLE Köşk, kâşâne, saray. İLE Hayvanlara yedirmek üzere zamanından önce biçilen yeşil ot. )
- KASIRGA ile TAYFUN[İng. TYPHOON][ŞİDDETLİ KASIRGA]
( Atlantik Okyanusu'nda ve dünyanın dönüş [saat] yönündedir. İLE Okyanuslarda, Çin Denizi ile Hint Denizi'nde görülen, dünyanın dönüş [saat] yönüne zıt olarak, Doğu'dan, Batı'ya doğru oluşan, güçlü kasırga. )
( BÂD-GERD ile BERJ/BEVJ )
( HURRICANE vs. TYPHOON )
- KASIT ile/||/<> KISIT
- KAST[Ar. < KASD] ile KAST[Fr. < CASTE]
( Amaç, istek, maksat. | Öldürmeyi, yaralamayı ya da zarar vermeyi isteme, kötü niyet. İLE Ayrıcalıklar bakımından yukarıdan aşağıya doğru kesin ölçülerle sınırlanmış bulunan, en koyu biçimiyle Hindistan'da görülen toplumsal sınıfların her biri. )
- KASTEN/KASTİ/MAHSUS değil/yerine/= İSTEYEREK/İSTENEREK/BİLEREK/AMAÇLI/AMAÇLICA
- KAT'Â[Ar.] ile KAT'EN[Ar.]
( Hiçbir zaman, asla. İLE Asla, hiçbir zaman. )
- KAT'Â[Ar.] ile KATIA["ka" uzun okunur]
( Hiçbir zaman, asla. İLE Katı'ın dişili/müennesi. | Katı' sanatı ile yapılmış dantel gibi kâğıt oyması yapıt. | Kesen, kesici. )
- KATAR[Ar. < KİTÂR] ile MARŞANDİZ[Fr. < MARCHANDISE]
( Tren. | Taşıt dizisi. | Bir arada giden ya da uçan hayvan dizisi. İLE Yük katarı/treni. )
- KATAR[Ar. < KİTAR] ile KATAR
( Tren. | Taşıt dizisi. | Bir arada giden ya da uçan hayvan dizisi. İLE O, ekler/katar. )
- KATEGORİ[Fr. < CATÉGORIE | İng. CATEGORY < Yun.] değil/yerine/= ULAM/DENKÖBEK
( Aralarında herhangi bir bakımdan ilgi ya da benzerlik bulunanların tamamı. )
- KATI[Ar.] ile KATI[Ar.] ile KATI'[Ar. < KAT]["ka" uzun okunur] ile KAT'Î[Ar.]
( Sert. [>< YUMUŞAK] | Hoşgörüsüz, acımasız, merhametsiz. | Düşünce ve davranışlarında belirli ilkelere sıkı sıkıya bağlı olan. | Sıvıların ve gazların tersine, içinde bulunduğu kabın ya da üstünde bulunduğu yerin biçimini almayan. [sulp] | Çok, aşırı derecede. İLE Kuş vb. hayvanların sindirim kanalları üzerinde bulunan kaslı, öğütücü mide. [taşlık, konsa] İLE Kesen, kat eden, durduran. İLE Kesip atan, ikirciye düşmeye olanak bırakmayan, kesin. )
- KATLİAM[Ar. KATL+ÂMM] değil/yerine/= KIRIM
- KATOLOG değil KATALOG
- KATRE/KATRA[Ar. çoğ. KATER, KATARÂT] değil/yerine/= DAMLA
( Damla, damlayan şey. )
- KAVAK ile/değil ÇINAR[Fars. < ÇENÂR]
( Anadolu Kavağı'ndakiler, çınardır. )
( Söğütgillerden, sulak bölgelerde yetişen, boyu bazı türlerinde 30-40 metreye değin çıkan, kerestesinden yararlanılan uzun boylu bir ağaç. İLE İki çeneklilerden, otuz metreye kadar uzayabilen, gövdesi kalın, uzun ömürlü, geniş yapraklı bir ağaç. )
( POPULUS cum PLATANUS )
- KAVÂRİ'[Ar. < KARİA] ile KAVÂRÎR[Ar. < KARÛRE]
( Şiddetli esen rüzgârlar. | Ansızın gelen büyük belâlar. | Kıyâmetler. | Belâdan kurtulmak üzere okunan dualar. İLE Gözbebekleri. | Sırçadan/camdan, bazen de gümüşten yapılan kablar. | Sidik kabları. )
- KÂVÎ[Ar. < KEYY | çoğ. KÂVİYÂN] ile KAVÎ[Ar. < KUVVET]
( Dağlayan, yakan/yakıcı. [Fr. CAUSTIQUE] İLE Güçlü, kuvvetli. | Güvenilir, sağlam. )
- KAVL/KAVİL[Ar.] ile/ve/<> KELÂM
( Yok olanı, var ettiğimiz olana verdiğimiz ad. İLE/VE/<> Var olana ilim vermek. )
- KAVONOZ değil KAVANOZ[Yun.]
( Plastik, cam vb. nesnelerden yapılmış ağzı geniş, çeşitli boylarda kap. )
- KAVRAM ÜRETMEK ile/ve/değil/||/<> KURAM ÜRETMEK
- KAVRAM ile/ve/||/<>/> KURAM
( Bir kuramın varoluşu[ontolojisi] yoksa herhangi bir kuramdır. )
( Kavram ve kuram, genellikle bilim, felsefe ve öteki akademik alanlarda kullanılan iki temel kavramdır.
Bir kavram, genellikle bir düşüncenin ya da bir şeyin anlıksal[zihinsel] karşılığıdır/temsilidir.
Kavramlar, genellikle somut ya da soyut var olanları tanımlamak için kullanılır. "masa", "adâlet", "eşitlik" gibi kavramlar, düşünceleri ya da nesneleri karşılar/temsil eder.
Dilde simgeler ya da sözcükler olarak tanımlanır ve bireylerin düşünme ve iletişim kurma yeteneklerini yönlendirir.
Genellikle bir nesnenin ya da bir durumun temel özelliklerini ya da niteliklerini tanımlamak için kullanılır.
İLE/VE/||/<>/>
Bir kuram, genellikle bir görüngüyü, bir olguyu ya da belirli bir alanı açıklamak ya da açıklamak için geliştirilmiş dizgeli bir açıklamadır.
Genellikle gözlemlere dayanarak olgu ve görüngüleri anlamak, öngörmek ya da açıklamak için kullanılır.
Bilimde, felsefede, matematikte ve öteki alanlarda kullanılır.[evrim, kütleçekim kuramı]
Genellikle bir dizi varsayım, ilke ve kavramın bir araya getirilmesiyle oluşturulur ve denenir. Bilimsel yöntemle desteklenir. Bilişsel karşılıklardır ve genellikle düşünceleri ya da nesneleri tanımlamak için kullanılır ancak dizgeli açıklamalardır. Genellikle gözlemlere dayanarak olgu ve görüngüleri anlamak ya da açıklamak için kullanılır. Ancak kavramları kullanarak tanımlama yapılır. )
( FaRkLaR Kılavuzu içinde daha geniş tarama olarak şu sayfaları da okuyabilirsiniz...
FaRkLaR.net/kavram/kavram
FaRkLaR.net/kavram/kuram )
( CONCEPT vs./and/||/<>/> THEORY )
- KAVRAM/A ile/ve KAPSAM/A
( COMPREHENSION vs./and CONTAIN )
- KAVUK ile/değil KOVUK
( Pamuktan yapılmış, üzerine sarık sarılan erkek başlığı. | İçi boş şey. | İdrar torbası. İLE/DEĞİL Bir şeyin oyuk durumunda bulunan iç bölümü. )
- KAYIK ile/ve KAYAK
( ... İLE/VE Eskimoların kullandığı tek kişilik kayık. )
- KAYISI[Fars. KAYSİ]/MIŞMIŞ[Ar.] ile ŞEKERPARE[Fars.]
( Gülgillerden, sıcak ya da ılık iklimlerde yetişen, çiçekleri pembemsi beyaz bir ağaç. | Bu ağacın, açık turuncu renkte, eti sulu, güzel kokulu, tek ve sert çekirdekli tatlı meyvesi. İLE Çok tatlı bir tür kayısı. | Bir tür hamur tatlısı. )
( KAYISI:
KAJSZIJA[Bulgarca]
CAIS/CAISI/CASIA[Romence]
KAJSIJA[Hırvatça]
KAJSI[Arnavutça]
KAJSZI[Macarca, Tatarca] )
( PRUNUS ARMENIACA cum ... )
- KAYIT-KUYUT (ALTINA GİRMEK(ME)K)
- KAYNAK/KAYNARCA/GÖZ/PINAR/MEMBA[Ar. < MENBA] ile/ve/||/<> KAYNAÇ/GAYZER[Fr. < GEYSÉR]
( Bir suyun çıktığı yer. İLE Volkan bölgelerinde, belirli aralıklarla su ve buhar fışkırtan sıcak kaynak. )
- KAYNAK/REFERANS[İng. < REFERENCE] ile/ve/||/<>/> KAYNAKÇA
( Araştırma ve incelemede yararlanılan belge. | Herhangi bir bilim dalında yazılmış olan yazı ya da yapıtların tümü. İLE/VE/||/<>/> Belirli bir konu, yer ve dönemle ilgili yayınları kapsayan ya da en iyilerini seçen yapıt. )
- KAYSI değil KAYISI
- KAYYUM/KAYYIM ile MÜTEVELLİ
( Belirli bir malın yönetilmesi ya da belirli bir işin yapılması için görevlendirilen kişi. | Cami görevlisi. İLE Bir vakfın yönetimi, kendine verilmiş kişi. )
- KAZÂ/KADÂ ile/ve/||/<>/> KADER/KADAR
( Gereksinim. İLE/VE/||/<>/> Ölçü. )
( Gerekeni/gereksinimi ölçülendirmek. )
( Tekil. İLE/VE/||/<>/> Çoğul. )
( Kaderin gerçekleşmesi/vukû bulması, bilinmesi, görülmesi. İLE/VE/||/<>/> Bilinmez. )
( Göz. İLE/VE/||/<>/> Bakış/bakma. )
( Zorunluluk/cebr. İLE/VE/||/<>/> Özgürlük[seçenek/yeğleme]. )
( Tümel. İLE/VE/||/<>/> Tikel. )
( Var oluş/olan. İLE/VE/||/<>/> Bilgi. )
- KÂZIM ile/ve/||/<>/> KÂZÎM
( Öfkesini tutan. [ara sıra] İLE/VE/||/<>/> Öfkesini tutan. [sürekli] )
- KÂZIM/KEZÎM[Ar. çoğ. KÂZIMÎN] ile KÂZIM/KAZIMA["ka" uzun okunur] ile KAZIM
( Kızgınlığını, öfkesini, hırsını yenen. İLE Kemirici.[hayvan] İLE Kazmak eylemi. )
- KAZMAK ile KAZIMAK
- KEBS[Ar.] ile KEBŞ[Ar. çoğ. KİBÂŞ]
( Çukurluğu doldurup düzleme. İLE Koç[eril koyun], çebiş. )
- KEF[Ar.] ile KEF[Ar., Fars.] ile KEFF[Ar. çoğ. KÜFÛF]
( Köpük. | Sünger taşı. İLE Eski Türkçe abecesinin yirmibeşinci harfidir.[ebced hesabında yirmi sayısının karşılığıdır] İLE Eliçi, aya, avuç. RÂHE[Ar.] | Ayağın altı, taban. | El çekme, vazgeçme. | [edebiyatta] Arûz'un yedinci sâkin harfini çıkarma. )
- KEFÂF/KİFÂF[Ar.] ile AZIK
( Ancak yetecek, yaşayacak kadar olan azık/yiyecek. İLE Ekmek. )
- KEFAL ile PAÇOZ/PAÇUZ
( ... İLE Kefal türünden bir balık. | [argo] Fahişe. )
( ... cum MUGIL CEPHALUS )
- KELÂM ile/ve/||/<> AKAİD/AKÎDE
( Amacı dinî olmakla birlikte temellendirmesi akılsal olan bilim dalı. İLE/VE İnanca ilişkin ve sem'î[ilgili dinin kutsal metninden alınma] kanıtlara dayalı bilim dalı. )
( Matematik mutlak, fizik mukayyettir. Akaid mutlaktır. )
( NESEF-İ AKAİD'ini okumanızı salık veririz. [TAFTAZÂNİ'nin şerhinden yararlanılabilir.] )
- KELEBEK/FERÂŞE[Ar. FİRÂŞA] ile FELFELEK
- KELÎM[Ar. < KİLÂM] ile KELİM[Ar. < KELİME]
( Söz söyleyen, konuşan. | İkinci kişi.[muhâtab] İLE Sözler. )
- KELÎME değil KELİME
- KEM KÜM (ETMEK) GAK GUK (ETMEK)
- KEMENÇE ile/ve KEMANÇE
( SMALL VIOLIN OTTOMAN vs./and ... )
- KENARIYA değil KENARA
- KENÇ ile/||/<> KENCE
( Genç. İLE/||/<> En küçük/son çocuk, "tekne kazıntısı". )
- KENDİ KENDİNİ değil KENDİ KENDİNE
- KENDİMİZİ:
DEV AYNASINDA GÖRMEK ile/değil/yerine/>< DEVÂ AYNASINDA GÖRMEK
- KENDİNE DÖNÜŞTÜRMEK ile/değil/yerine KENDİNİ DÖNÜŞTÜRMEK
- KENDİNE YONTMAK değil/yerine KENDİNİ YONTMAK
- KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME ile/ve/||/<> KENDİNE YETERLİK
- KENDİNİ "KASMAK" ile/değil KENDİNİ KISMAK
- KEPÇE[Fars. < KEFÇE] ile ÇEMÇE/ÇÖMÇE[Oğuz][dvnlgttrk]
( ... İLE Tahta kepçe. )
- KERE ile/ve KARE
( TIMES vs./and SQUARE )
itibarı ile 4.016 başlık/FaRk ile birlikte,
4.016 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(9/17)
(1996'dan beri)