
TERK EDEBİLECEKLERİM(İZ)
Kılavuz: Lütfen ...
Toplam 29 FaRk bulunmaktadır
Sayfa 2 / 2
- BUZDAĞININ:
GÖRÜNEN BÖLÜMÜ ile/ve GÖRÜNMEYEN BÖLÜMÜ
( Gördüğümüz, olan değildir. )
( Görünüşler, aldatıcıdır. )
( Adı değiştirebiliriz fakat gerçek yine kalır. )
( Appearances are deceptive. )
( What you see is not what is.
You may change the name, but the fact remains. )
( VISIBLE PART OF ICEBERG vs./and INVISIBLE PART OF ICEBERG )
- YARARLI >< ZARARLI ile/ve/<>/> İYİ >< KÖTÜ ile/ve/<>/> DOĞRU >< YANLIŞ ile/ve/<>/> GÜZEL >< ÇİRKİN ile/ve/<>/> SEVAP >< GÜNAH
( Akl-ı temyizî. İLE/VE/<>/> Akl-ı amelî. İLE/VE/<>/> Akıl. Akl-ı Nazarî. İLE/VE/<>/> İç duyular. İLE/VE/<> Vicdan. )
( ... İLE/VE/<>/> Düşünce ve eylemin uygunluğu/uyumluluğu. İLE/VE/<>/> Kavram ve nesnenin uygunluğu/uyumluluğu. İLE/VE/<>/> Biçim ve içeriğin uygunluğu/uyumluluğu. İLE/VE/<> ... )
( Spor. İLE/VE/<>/> Felsefe/Ahlâk. İLE/VE/<>/> Bilim. İLE/VE/<>/> Sanat. İLE/VE/<> Din. )
( İyi, yarar ve hazın sürekliliği olarak yorumlanır. )
( İyilik konusunda, kişiler, dört bölümdür:
1. Herkesten önce yapanlar: Bunlar, kerîmdir;
2. Taklit yoluyla yapanlar: Bunlar, hakîmdir;
3. Engelleyenler: Bunlar, eşkiyâdır;
4. Hoşlandıklarından dolayı yapanlar: Bunlar, kötü niyetlilerdir. )
( Kendiniz için neyin iyi olduğunu bilmezken, başkaları için neyin iyi olduğunu nasıl bilebilirsiniz? )
( ... VS./AND/<>/> Appropriateness/harmony of thought and action. WITH/AND/<>/> Appropriateness/harmony of concept and object. WITH/AND/<>/> Appropriateness/harmony of shape and content. WITH/AND/<> ... )
( When you do not know, what is good for yourself; how can you know, what is good for others? )
( ... VS./AND/<>/> Ethic. VS./AND/<>/> Rational. VS./AND/<>/> Aesthetics. VS./AND/<> Religious. )
( Sport. VS./AND/<>/> Philosophy. VS./AND/<>/> Science. VS./AND/<>/> Aesthetics. VS./AND/<> Religion. )
( BEŞ AMAÇ/MAKÂSID-I HAMSE[Ar.]: (KORUNANLAR/SAĞLANANLAR)
CAN ile/ve/<>/> KUŞAK/NESİL ile/ve/<>/> AKIL ile/ve/<>/> MAL ile/ve/<>/> DİN )
( NÂFİ'[< NEFY] >< ZARAR/MAZARRAT ile/ve/<>/> HAYR >< ŞER ile/ve/<>/> SIDK >< KİZB ile/ve/<>/> HÜSN >< KABÎH ile/ve/<> SEVAB-GÜNAH )
( BENEFICIAL >< HARMFUL vs./and/<>/> GOOD >< BAD vs./and/<>/> RIGHT >< WRONG/TRUE >< FALSE vs./and/<>/> BEAUTIFUL >< UGLY vs./and/<> MERIT [IN RELIGION] )
( ... ile/ve/<>/> TO AGATHON[iyilik] ile/ve/<>/> ... ile/ve/<>/> TO KALLOS[güzellik]/KALON/TOKALON ile/ve/<>/> ... )
( ... ile/ve/<>/> SHIVAM ile/ve/<>/> SATYAM ile/ve/<>/> SUNDARAM ile/ve/<> ... )
- BEN DE SİZDENİM ve/||/<>/> BENİM GİBİ/DURUMUMDA OLAN BAŞKA BİRİ DAHA VAR MI?
( Çok sıradışı bir ortamda/bölgede/toplumda/durumda, kişinin ilk düşündükleri. )
- EL-BEYİN İLİŞKİSİ/EYTİŞİMİ ile/ve/<> DİL-DÜŞÜNCE İLİŞKİSİ/EYTİŞİMİ
( HAND-BRAIN RELATION/DIALECTIC vs./and LANGUAGE-THOUGHT RELATION/DIALECTIC )
- KÜÇÜK ZİHİN ile/değil/yerine/<>/> ORTA ZİHİN ile/değil/yerine/<>/> İLERİ ZİHİN
( Kişilerle uğraşır. İLE/DEĞİL/YERİNE Olaylarla uğraşır. İLE/DEĞİL/YERİNE Düzenle/sistemle uğraşır. )
( "Her sorunun" kendince bir yanıtı/açıklaması vardır. İLE/DEĞİL/YERİNE Deneyimlerinden öğrenir. İLE/DEĞİL/YERİNE Herşeyden ve herkesten öğrenir. )
( "Dengini" arar. İLE ... İLE/DEĞİL/YERİNE Kendini arar. )
( "İleri zihinler, kendi çağının ötesindedir, zekiler, kendine bir şeyler çıkarır ve ahmak olan da buna karşı koyar.[The great person is ahead of their time, the smart make something out of it, and the blockhead, sets themselves against it.]" )
- ÇÖZÜM ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÇÖZÜMLEME
( Çözümleme/sorgulama(analiz), her durum/konu/ayrıntı için söz konusuyken; ("kökten/toptan") "çözüm", her durum için olanaklı değildir.
Sorumluluğumuz ve önceliğimiz de
çözmek değil çözümlemektir.
Çözümleme varsa çözüm ya da ara çözüm de yakınında bir yerde bulunacaktır. )
- HAYATINI YAŞAMAK ile/ve/<>/değil/yerine HAYATI YAŞAMAK
- ACI DUYABİLEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< (KENDİ)/(ONUN/ÖTEKİNİN) ACISINI DUYABİLEN
( Canlı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< İnsan. )
( )
- BENİM YEĞLEDİĞİM/TERCİHİM ile/ve/değil/yerine/||/<> BİLİMİN YEĞLEDİĞİ/TERCİHİ
- HAYVANSEÇER değil/yerine/>< HAYVANSEVER
( Kedi, köpek sevip inek, koyun, balık yediğinizde, hayvansever değil, hayvan seçer oluyorsunuz. Ne zaman bir köpeğe duyduğunuz sevgiyi ve dostâne yakınlaşmayı bir ineğe de duyarsınız; işte o zaman kendinizle çelişmemiş olacaksınız. )
( Kendime, evrene, çevrem(iz)e, hayvanlara, tüm canlıların yaşam hakkına saygı göstermek üzere ve sağlığım/ız için de et ve hayvansal ürünleri yememeyi yeğliyorum/z...
Bu duyarlılığı gösteren ve gösterecek herkese teşekkür ediyorum/z... )
( )
- ARABA değil/yerine BİSİKLET
( Arabadan İn, Bisiklete Bin!...
)
- BAŞKAN ile/ve/||/<> DANIŞMAN ile/ve/||/<> MUHTAR
( Dernek, vakıf, parti, enstitü, belediye, spor kulübü vb. gibi, "başkanlık" konumu ile sürdürülen kurum ve kuruluşlarda, "Başkan" olarak görev yapan kişinin, öteki yönetim kurulu üyelerinden hiçbir farkı, önceliği ya da üstünlüğü yoktur ve de ol(a)maz! Sadece, üstlenmiş olduğu geçici görevinde, biraz daha sorumluluk ve çok büyük bir fark ya da ayrıcalık oluşturmayacak bazı küçük ama önemli yetkileri bulunmaktadır. Bu, sınırsız ve sonsuz olmayan "yetkilerini" de, öncelikle ve tamamen, kurumun/kuruluşun ve yönetim kurulunun ne yapacakları değil ne gibi yanlışlıkların, eksikliklerin kalmaması, sorunların daha az çıkması yönünde, bilgi ve deneyim artılarını, kurum/kuruluş ve topluma sunacağı hizmeti amacıyla kullanmak durumundadır. Söz ya da karar verme makamı diye bir üstünlüğü de söz konusu değildir. Ortak alınmış/alınacak olan uygulama, yürütme kararlarında, oy fazlalığının bulunması, kişisel isteği ya da çıkarları yönünde değil sadece toplumun ortak çıkarları yönünde kullanılmak üzere, biraz daha fazla olan bilgi ve deneyimiyle, olası yanlış karar ve uygulamalara engel olabilmesi içindir. Dolayısıyla, bir şeyleri kendilerine sormak ya da izin istemek gibi bir üstünlükleri de söz konusu değildir. Fakat ne yazık ki, "Aman, işimiz ve aramız bozulmasın" kaygısıyla, kişiler, olması ve yapılması gereken süreçlerde sessiz kalır ve bu da başkanlık görevinde bulunan kişinin yetkilerini aşmasına, kötüye kullanmasına ve bu yanlışlara göz yumulmasına kadar gitmektedir. Bu tıkanıklığın giderilmesi için de başta, yönetim ve yürütme kurulu olmak üzere, tüm üyelerin ve vatandaşların, kişi değil kavram, kurum ve hizmet esaslı bir çalışma sürecinde olunduğunu anımsaması gerekmektedir.
İLE/VE/||/<>
Kişi, kurum ve kuruluşlara hizmet etmekte olan danışmanlar, kendilerine danışılan konuların uygulayıcısı durumunda değildir ve bu durumda bırakılamaz. Olası uygulamalardaki, girilmeyecek, sapılmayacak yönleri ve yolları işaret etmekle görevlilerdir. Ne yapılması hakkında, bilgi ve deneyim aktarımında bulunurlar fakat önerdikleri alanda daha fazla bilgili diye, işi ya da süreci, danışmana bırakmak gibi bir tutum ya da beklenti sergilenemez.
İLE/VE/||/<>
Halk tarafından seçilerek ve belirli bir dönem, koşul, sorumluluk, yetki ve görevlerle sınırlı kalmak üzere, yaşanılan bölgenin ilk yönetimsel yetkilisi olarak, bölgedeki ne yapılacaklarla değil ne yapılmayacaklarla, neyin, ne kadar süre ve koşulda, eksik ya da sorunlu kalmamasını sağlamak üzere, ihtiyâr heyeti desteği ile işbirliğinde bulunan kişidir. "Muhtar" sözcüğü, "Hayır!" kökünden gelerek, kendi ya da yakın çevresinin irâdesiyle değil ne yapılmayacağının ya da engel olunacağının bilgisine sahip olan kişi, ihtiyârını devrede tutan kişi anlamına gelmektedir. Fiziksel olarak yapılması gereken işlerde de belediye başkanını, güvenlik amacıyla da vali, kaymakam, polis, jandarma gibi ilgili kurum ve yetkililerle daha yakın ve doğrudan ilişki içinde olma görevindelerdir. Kaymakam ve valilerden daha alt bir yetki ve konumda olsalar da, belediye başkanından sonra değil önce gelirler. )
- [ÖĞRENİYORUZ/ANLIYORUZ]
OKUDUĞUMUZU ile/ve/<> DUYDUĞUMUZU ile/ve/<>
GÖRDÜĞÜMÜZÜ ile/ve/<>
HEM DUYUP, HEM GÖRDÜĞÜMÜZÜ ile/ve/<>
TARTIŞTIĞIMIZI ile/ve/<> DENEYİMLEDİĞİMİZİ ile/ve/<>
ANLATTIĞIMIZI/ÖĞRETTİĞİMİZİ
( %10 ile/ve/<> %20 ile/ve/<> %30 ile/ve/<> %50 ile/ve/<> %70 ile/ve/<> %80 ile/ve/<> %95 )
( [WE LEARN, WHAT WE]:
READ vs./and/<> HEAR vs./and/<> SEE vs./and/<> SEE & HEAR vs./and/<> DISCUSS vs./and/<> EXPERIENCE vs./and/<> TEACH )
- DEĞİŞİM:
KIRILINCA ile/ve/||/<> KANDIRILINCA ile/ve/||/<> ÇOK FAZLA ŞEY ÖĞRENİNCE ile/ve/||/<> ÂŞIK OLUNCA ile/ve/||/<> ZORDA/ZORUNDA KALINCA
- BEN OLMA GEREKSİNİMİ ile/ve/||/<>/> AİT OLMA GEREKSİNİMİ
( En temel/öncelikli gereksinimler. )
- KİŞİLERİ KONUŞMAK ile/değil/yerine KİŞİLERLE KONUŞMAK
- HASED ile BUHUL ile ŞUH ile GIPTA
ile/değil/yerine/></>/<
SEHÂVET ile İSÂR ile CÛD ile FAKR ile MAHV
( | "Bende yok, onda da olmasın." İLE "Bende var ama onda olmasın". İLE "Onunki, benim olsun". İLE "Onda var, bende de olsun". |
İLE/DEĞİL/YERİNE/>>/<
| "Bende var ama onda da olsun". İLE "Benim değil onun olsun". İLE "Benim yok ama onun, olsun". İLE "Onda yok, bende de olmasın". İLE "[Paylaştığı/bölüştüğü halde ...] Bir şey mi vermişim/z?". | )
- 0.99365 = 0.03
ile/değil/yerine/><
1.01365 = 3.78
( Her gün yaptığımız işi (ya da kendimizi), %1 iyileştirdiğimizde, 365 gün sonra vardığımız sonuç ile her gün, %1 gerilettiğimizde vardığımız sonuç arasında, ne kadar büyük FaRkLaR olduğunu görüyoruz!... )
- 3B:
BARIŞ(TIR)MAK ve BÖLÜŞ(TÜR)MEK ve BÜYÜ(T)MEK
ve/||/<>/>/<
3Y:
YÖN ve YÖNTEM ve YÖNETİM
- KALABALIKLARDAN YANA OLMAK ile/değil/yerine HAKTAN YANA OLMAK
( )
- BUZDAĞI ile/ve/||/<>/> EKİNSEL/KÜLTÜREL BUZDAĞI
( Easy to see: Gör(ül)mesi kolay ve olanaklılar...
Dil, Giysi, Yiyecek-İçecek, Yazın(Edebiyat), Güzel Sanatlar, Toplumsal davranışlar, tatiller ve şölenler...
Not easy to see: Gör(ül)mesi kolay olmayanlar...
İnanç ve zanlar, Aile rolleri, Otorite ilişkisi, Öz kavramı, Çekirdek değerler, Tavırlar, Yanlılıklar/taraflılıklar, Gövde dili, Güzellik düşünceleri, Yorumlar, Açık /Temiz olma/kalma, Okula yönelik tutum, Aile değerleri, Eşeysel roller, Yönetme/yürütme kuralları, Sağlık ve Tıbba yaklaşım, Mizah, Gurur, Adâlet düşüncesi ve duygusu, alçakgönüllülük, Çevre bilinci, Yarışabilme, İş ahlâkı, Çocuklaşabilme çabaları, Kabuller, Düşünce örüntüleri, Jestler, Kişisel alan, Estetik... )
( ... ile/ve/||/<>/> )
- KÂR ETMEYE ÇALIŞMAK ile/değil/yerine/< ZARAR ETMEMEYE ÇALIŞMAK
- BAŞKASI İLE GELEN MUTLULUK
ile/ve/değil/||/<>/>
BAŞKASI İLE GİDEN MUTLULUK
- KAYBETMEK:
(")YENİLİNCE(") değil VAZGEÇİNCE
- DAR KAFALILIKTAN BIKTIM"
( "DAR KAFALILIKTAN BIKTIM"
1964 yılında, ABD'de bir öğretmen dergisinde, Alexander Cassandra imzalı bir yazı yayımlanır:
Bir fizik hocası ile öğrencisi, sınav sorusuna verilen yanıt hakkında antlaşmazlığa düşerler ve deneyimli öğretmen, Cassandra'nın hakemliğine başvururlar.
Soru şöyledir:
"Bir binanın yüksekliğini, bir barometrenin yardımı ile nasıl bulursunuz?"
Öğrenci de bu soruya yanıt olarak,
"Barometreye bir ip bağlar, binanın çatısından aşağı sarkıtır ve barometrenin yere değdiği noktada ipi ölçerim" yazar.
Tabii ki, öğretmenin beklediği yanıt bu olmasa da binanın yüksekliğinin bu yöntemle ölçülebilirliği de ortadadır.
Cassandra, tartışmayı uzatmamak için öğrenciden hemen o anda bu soruyu başka bir yanıt ile yanıtlamasını ister.
Öğrenci, bu kez:
"Ama bir tek yanıt yok, pek çok yöntem var" diye yanıt verir.
Casandra, "Peki" der. "Düşünebildiğin kadar yanıt ver o zaman. Ama olanaklıysa yanıtların en az birinden fizik çalışmış olduğunu anlayalım."
Öğrencinin ilk yanıtı şöyle olur:
"Barometreyi çatıdan aşağı bırakırsınız ve bir kronometre ile kaç salisede yere çarptığını hesaplayıp x=1/2 x g x t2 formülü ile yüksekliği bulursunuz." Beklenilen yanıt bu olmasa da yanıt, fizik bilgisi içermektedir.
Öğrenci, yanıtlarını sıralamayı sürdürür: “Güneşli bir günde, barometreyi dik tutup gölgesini ölçersiniz ve sonra da binanın gölgesini ölçüp orantıyı barometrenin yüksekliği ile çarparsınız”
Bu yanıt da doğrudur.
Öğrencinin üçüncü yanıtı da şu olur: "Merdivenleri çıkarken, duvar boyunca barometrenin yüksekliğini defalarca işaretleyerek çıkar ve işaret sayısı ile barometrenin yüksekliğini çarparsınız"
Bu da doğrudur elbette ama dördüncü yanıt öğretmenlerin küçük dillerini yutmalarına neden olur; çünkü yanıttan öğrencinin fiziği çok iyi bildiği anlaşılmaktadır:
"Küçük bir ipe bağladığınız barometreyi önce yerde sonra da çatıda sallar ipin uzunluğu ve sallanma periyodları arasındaki farklarla Newton'un g katsayısını hesaplar, iki g katsayısı arasındaki farktan binanın yüksekliğini hesaplayabileceğiniz oranı bulursunuz"
Söylenilecek bir şey kalmamıştır, öğrencinin sınıfı geçtiği açıktır.
Öğrenci, yarattığı etki ile gülümser ve der ki: “Ama bence yapılacak daha doğru şey, kapıcıya gidip barometreyi hediye edip karşılığında binanın yüksekliğini söylemesini istemekten ibarettir.”
Hep beraber gülmeye başladılar.
Cassandra, hayranlıkla sorar öğrenciye:
"Peki, öğretmeninin senden beklediği yanıtı da biliyor musun?"
Öğrenci, alaylı bakışlarla yanıt verir:
"Evet, çatıda ve yerde hava basıncını ölçerek aradaki farktan hesaplamamız gerekiyor yazmamı bekliyordu"
Cassandra merakla şu soruyu sorar: "Peki madem istenilen yanıtı biliyordun, neden yazmadın?"
Öğrenci, omuzlarını silkerek şöyle der:
"Çünkü dar kafalılıktan bıktım."
Yaşamı, tek bilinmeyenli bir denklem gibi ele almak, altı boş kulağa hoş sloganlarla konuşup zamana göre kendini geliştirmeyen, saplantı slogan hükümlere göre yaşamak ve mevzî alıp dayatmaya çalışmak kolaycılığı hiçkimseyi ve de toplumları bir yere götürmez.
Yaşamda, soruların pek çoğunun tek bir yanıtı yoktur.
Başarının, çalışmaktan önce geldiği tek yer sözlüktür. )
- CAN ve/||/<> KAŞINMA
( Örgenlerimizin adı yoktur! Kendimiz için yoktur!
Başkaları için vardır. Başkalarının örgenleri ve adları olarak vardır.
Her yerimiz, canımızdır.
Can(ım) +
kulağım/sırtım/ayağım/parmağım/yanağım/kafam/kıçım, "oram/şuram/buram"...
Neremizden söz edecek olursak olalım, başkasının anlaması açısından bir addan ibarettir. Bizim içinse bir bütün olarak sadece canımızın acıdığı ya da kaşınan, dışarıdan ya da içeriden, sinir, kas ya da ten/doku olarak uyarılan noktamızdır. Neremize dokunursak dokunalım, neremizi düşünürsek düşünelim, her birimiz, canımızı düşünürüz ya da duyumsar ve algılarız. Başkası ise kaşınan ya da acıyan noktanın bölgesine verdiği adı düşünür ya da söyler, konuşur. Örgenlerimiz, tıbbın ve hukukun konusu olabilir fakat zihnin konusu değildir. Ötekinin, başkasının "konusu ya da düşüncesi" olabilir fakat bizim konumuz değildir. Her yerimiz, sadece ve tamamen tek bir parça olarak canımızdır.
Dolayısıyla bazı özel, duyarlı ve kapalı bölgemizin kendi ya da adı, ayrıcalıklı, iyi ya da kötü, çirkin, pis, iğrenç vb. de değildir ve olamaz! Gövdemizin her parçası kadar sinir taşıyor ve değerliyse kendimiz için "ayıp, kötü ya da günah" diyebileceğimiz yerimiz de yoktur. Ancak, üçüncü kişinin bulunduğu ya da bulunabileceği yerden itibaren bazı sınırlamalara gitmek durumundayızdır. Her zihnimizden geçen düşünceyi nasıl dillendir(e)miyorsak, bazı noktalarımızın adını ya da ayrıntılarını da dile getireceksek bazı koşullar aramak durumundayızdır. Bu özen ve duyarlılığımız, kendimiz için değil söz(cük)lerimizin başkalarına yük ya da dayatma olmaması amaçlı ve temellidir.
Ağzımızı silmek ile kıçımızı silmek arasında da kendimiz için ve tensel olarak hiçbir fark yoktur ve olmamalıdır. Her bir noktamızı ayrı ayrı düşünür ve duyumsarız fakat bütünlüğünü unutur ya da göz ardı edersek, olmadık "düşünce ve duygulara" da boş yere kapılırız. Bebeğimiz ve çocuğumuz için de aynı/özdeş görerek zihnimizin konusu görmeyiz. Sadece gereksinimimiz doğrultusunda gereken eylemi, temizliği/mizi yaparız.
Bağırsaklarımız da kötü ya da pis değildir. Suyla dışımızı yıkadığımız gibi yiyecekler de bizi beslediği gibi içimizi yıkar. İçerideki karmaşık yapıyı tarayarak fazlalıkları siler, süpürür. Son noktası, dışkının çıkış noktası da "pis" değildir! Yani dışarı atılması gerekenler vardır fakat "pis" olarak adlandırmamak, olumsuz "söz(cük), düşünce ve duygularla" körüklememeyi anımsamalı, kendimizi bu düşünce biçimine alıştırmak durumundayız. Bağırsağın son bölümü ve noktası, "göden" olarak tanımlanmıştır. Daha sonra da kısalarak ve "göt" olarak kullanılmaya devam edilmiştir. Kaba etimiz olarak üzerine oturduğumuz yerin adı da her ne kadar "arka" anlamında "kıç" sözcüğü olarak kullanılsa da "göt/kıç" değil bacaklarımızın sonu ya da başlangıcıdır. Birleşme, yan yana olma konumunu, bir bölge adı olarak adlandırmış durumdayız. Kadın ya da erkek farkı olmaksızın anatomik tanımları, belleğimizdeki olumsuz kayıtlarla, anlamsız, karşılıksız "düşünce ve duygularla" özdeşleştirmek ve olumsuzluğa indirgemek de ne yazık ki çok fazla karşılaşılan bir bilgisizlik ve bilinçsizlik durumudur.
Aynı biçimde, özel bölge olarak tanımladığımız örgenlerin Latince adları olan "penis" ve "vajina" için de geçerli olan deneyimlediğimiz ve duyumsadığımız ayrıntılar vardır. Bu bölgelerin de adı, başkası için bir anlam ifade eder. Bizim içinse hiçbir ayrımı ve utanç konusu olmaksızın, yoğun sinirlerle kaplı ve öteki bölgelerimize göre daha duyarlı olan, belirli bir noktamız ya da bölgemizdir. Aralarında, ne Latince, Türkçe ya da argo, küfür, benzetme adıyla, ne düşüncesiyle, ne gözümüzle görerek, ne de elimizle dokunarak herhangi bir fark duyumsarız. Canımızın yandığı/yanabileceği, incinebileceğimiz, yüksek duyarlılıkta ya da her yerimizde olduğu gibi sadece kaşınan/kaşınabilen herhangi bir noktamızdır. Bir bütün olarak görüp hiçbir noktamızın herhangi bir ayrımı, düşünce konusu olmasa da dilimizin konusu olabilir fakat böyle olmamalıdır.
Kendimizi, dikey ya da yatay, üçgen, dörtgen, çokgen ya da kare gibi değil küre olarak, aynı anne karnında bulunduğumuz biçimde, sırtındaki yuvarlak kabuğunun/kalkanının içinde bulunan bir armadillonun açılıp kapanması gibi hiçbir yeri tamamen açık ya da kapalı olmaksızın, spor hareketlerimizdeki gibi gerektiğinde açılabilen, gerektiğinde kapanarak tek bir yuvarlak parça/gövde olarak yaşayan bir canlı olarak düşünmek ve görmek durumundayız.
Bildiğimiz her ayrıntı veri, gördüğümüz her bir noktamız/parçamız, bütünlüğümüzü bozmaya yetebilecek bir bilgi ve bakış olmamalıdır. Gereksiz ve bilinçsiz bir biçimde parçalar ve küçük hesaplarla uğraşırken, gördüğümüz, zihnimize, dilimize doladığımız her parça ayağımıza dolanır ve yürüyüşümüzü yani yaşamamızı, yakınlarımızı ve çevremizi bozar. Ya da bunu şu andan itibaren tam tersine çevirebiliriz.
Nesneleri ve olguları birbirinden ayırabilme, yalınlaştırabilme, ara çözümler üretebilme bilgi ve becerisiyle parçalar ve "küçük hesaplar" yerine
daha bütünlüklü ve derinlikli algı, düşünce ve duygularla yaşamımızı sürdürmemiz dileğiyle... )
- AYIP OLMAZ/ARANILMAZ!:
TIPTA ile/ve/||/<> HUKUKTA ile/ve/||/<> SÖZLÜKTE ile/ve/||/<>
FELSEFEDE ile/ve/||/<> BİLİMDE ile/ve/||/<> SANATTA ile/ve/||/<> SPORDA ile/ve/||/<>
DOĞADA ile/ve/||/<> HAYVANLARDA ile/ve/||/<> BİTKİLERDE ile/ve/||/<>
NESNELERDE ile/ve/||/<> DİRİMBİLİMDE ile/ve/||/<>
ANLIKTA(ZİHİNDE) ile/ve/||/<> USTA(AKILDA) ile/ve/||/<> TARİHTE ile/ve/||/<>
RIZÂDA ile/ve/||/<> GÜVENLİKTE ile/ve/||/<> İKİ KİŞİ ARASINDA ile/ve/||/<>
EŞEYSELLİKTE ile/ve/||/<> DÖRT DUVAR ARASINDA ile/ve/||/<> BATTANİYENİN ALTINDA
- DİL ve/||/<> DİŞ
( DİL VE DİŞ
“Dişler, tüm organların aynasıdır” sözünü anımsayarak, “Dil neyin aynasıdır?” sorusuna bir yanıt arasak, hepimizin buluşma noktası “ÖZ” olacaktır.
“Dil, özümüzün aynasıdır”
“ÖZ <–> GÖZ <–> SÖZ” bağlantısı, nereden hareket edecek olursak olalım, üzerinde en çok durulması gereken ilişkidir. “Öz”ün üzerine fazla eğilmeye gerek kalmaksızın bizleri nereye ulaştırdığını biliyoruz. “Göz” üzerine de aynı ortak duygu ve düşüncelere sahip olarak, özümüzün kapısı olduğu noktasına ulaşıyoruz. “Söz” ise geçmiş, şimdi ve geleceğin; usumuzun, bilimin, felsefenin ve sanatın; iş ve özel yaşamın ve günlük yaşamdaki tüm sürecin en büyük aracıdır. Simge diliyle “Söz”, yazı diliyle “Söz”, sözün diliyle “Söz”, günlük yaşamımızın, düşünce ve duygularımızın ve tüm ilişkilerimizin aracı “Söz”.
Keleci[sözü] bilen kişinün yüzünü ağ[ak] ede bir söz,
Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz.
Söz ola kese savaşı, söz ola kese başı,
Söz ola ağılı[zehirli] aşı bal ile yağ ede bir söz.
Psikoloji, 3D/6D temelli, "Düşünce, Duygu ve Davranışlar"ımızı anlamaya, incelemeye ve altında yatan nedenleri bulmaya çalışan bir bilim dalıdır. Hiçbiri birbirinden bağımsız olmadığı gibi ayrı ayrı düşünmek de pek olanaklı değildir. Bu doğrultuda, son zamanlarda çok yoğun ilgi gören Sinir Dili Programlaması(SDP ya da NLP), çalışmalarının da en büyük aracı olan söz -ve her bir sözcük- ile, tüm hücrelerimizin ve beynimizin programlanabilmesi yoluyla yaşamımıza katacağı gelişmişliği, derinliği, kolaylığı ve rahatlığı sağlatan bir disiplin. SDP tüm eylemlerimiz ile ağzımızdan çıkan her sözün nasıl ve ne kadar bağlantısının olabileceğini anlatır. Ayağını sürüyerek yürüyen bir kişinin, sözlerinin de ağzından uzata uzata, yayılarak çıktığını görebilirsiniz (ya da tam tersi). Yüzü asık birinin, her ne kadar hoş sözler kullansa bile sesinden psikolojik durumunu anlayabilirsiniz. Aynı bağlantılar dilimiz ve dişimize verdiğimiz önem için de geçerlidir. Diş fırçalama alışkanlığımız ile kullanacağımız sözcüklerin de bağlantısı vardır ve de dile, sözlerimize gösterdiğimiz özen ile diş fırçalama alışkanlığımızın. Dişimizin ne kadar önemli olduğunu biliriz fakat maalesef yeteri kadar özeni göstermeyiz.
Dile ve sözlerimize verdiğimiz önem ve duyarlılığımız nedir? Dilimizin de durumu aynı mı acaba? Aynı mı olmalı? Olmamalı mı? Peki nasıl? Bu durumu ne, kim, nasıl değiştirebilir? Tüm bu sorular ve benzerleri gibi daha birçok soruya verebileceğimiz yanıt aynıdır! KENDİMİZ!
Yaşamımızda pek dikkat edilmeyen, çok fazla karıştırılan fakat hiçbir zaman karıştırılmaması gereken bazı noktalar vardır. Bunların en çok yaşandığı altı hassas nokta ve şu oniki kavramın da ayrıntılarına sahip olmalı ve önemine çok dikkat etmeliyiz.
- BİRİNCİL OLAN(/Olma[ma]sı Gereken) ile
İKİNCİL OLAN (/Olma[ma]sı Gereken);
- AMAÇ ile ARAÇ;
- SÜREÇ ile SONUÇ (Merkezlilik);
- KURAM(TEORİ) ile UYGULAMA(PRATİK);
- KORGU ile KAYGI
Konuşmalarımız, değerlerimiz ve tutumlarımız bazen Genel'den hareket ederek Özel'e, bazen de Özel'den hareket ederek Genel'e giderek devam eder. Fakat farkında olunması gereken bu ikisinin arasındaki geçiştir. Geçişteki dikkatsizlikler çok büyük sorunlara dönüşebilirler. Konu ve kavramları ele alışımızdaki sıralamada neyin öncelikli olduğu ve olmadığı bilinci, durumun ya da konunun bir Araç mı, Amaç mı? olduğu sorusunun her an farkındalığımızda olması en dikkat edilmesi gereken noktalardandır. Süreç ve Sonuç’un birbirinden ayrı olmadığı, dengeli bir durumda olması, herhangi birinin üzerinde yoğunlaşmama gerekliliği de üzerinde titizlikle durulması gereken noktalardır. Kuram ile uygulamanın arasındaki farkların ve derecelerinin atlanmaması gerekir. Korku ve Kaygı arasındaki farkların (Belirginlik, Şiddet ve Süre) da bilincinde olarak korku ve kaygı yönetiminin elde tutulması, geleceğin olumsuzu “YA … [olursa]” üzerine değil, olumlu gelecek “… [’nın olmasını] İSTİYORUM” üzerinde durulması gerekmektedir.
Doğru, yerinde ve zamanında kullanım için yeğlenebilecek her sözcüğün değeri çok yüksektir. Kişisel ve toplumsal birliğimiz olan sözlükleri daha çok kullanmak, kitap okumak, düşünmek, araştırmak; sözcüklerin, terimlerin günlük hayatımızda, dilimizde yer almasını sağlamak en önemli sorumluluklarımızdandır. Toplumların en büyük serveti dilleri olduğu gibi, kişinin de en büyük değeri ve serveti dilidir.
Dil ile, söz ile başlayan serüvenin çeşitli dönüşümler ile yaşamımızın en büyük parçası ve kaderimize bile dönüşebileceğini vurgulayan şu sözleri sürekli anımsamak gerekir!
düşüncelere dönüşür...
Düşüncelerinize dikkat edin,
duygularınıza dönüşür...
Duygularınıza dikkat edin,
davranışlarınıza dönüşür...
Davranışlarınıza dikkat edin,
alışkanlıklarınıza dönüşür...
Alışkanlıklarınıza dikkat edin,
değerlerinize dönüşür...
Değerlerinize dikkat edin,
karakterinize dönüşür...
Karakterinize dikkat edin,
Kaderinize dönüşür...