CAHİL

Hırsızlıkta mâhir, hayvancasına,
Girer hücûm eder, gül goncasına,
Bilmez de takılır şer kancasına,
Cahil, zalim! denmiş, yerli yerince.

Zamanı gelmeden, ayağa kalkar,
Girer bir bahçeye, her yanı yıkar,
Sohbet etse onun kelâmı kokar,
Cahil, zalim! denmiş, yerli yerince.

Ok gibi batıyor, söylerse sözü,
Cahilin güler mi, ateşten yüzü,
Harama seyreder her vakit gözü,
Cahil, zalim! denmiş, yerli yerince.

Konuşurken sanki, ediyor savaş,
Her daim sert söyler, hiç bilmez yavaş,
Güleç yüzü olmaz, daim çatar kaş,
Cahil, zalim! denmiş, yerli yerince.

Yüreği katıdır, bir dem gülmez,
İyiyi kötüyü, bakıp bilemez,
Suçunun affını Hakk'tan dilemez,
Cahil, zalim! denmiş, yerli yerince.

Sefânın yerine, çekerler azap,
Bir zaman kâr etmez, onlara hitap,
Neylesin onlara inen dört kitap,
Cahil, zalim! denmiş, yerli yerince.

Muhammed neyledi Ebûcehil'e...
Her daim isterdi imana gele,
Nûru bırakıp da, bakardı küle,
Cahil, zalim! denmiş, yerli yerince.

Gelip geçenlerden Emre! al ibret!
Etsen, inkâr eder, onlara hizmet,
Sen şefkat edersin, ederler hiddet,
Cahil, zalim! denmiş, yerli yerince.