Toplam 531 FaRk bulunmaktadır

Sayfa 3 / 4


- KADÎ/KADI/KAZI[Ar. < KAZÂ | çoğ. KUZÂT]["ka" uzun okunur] ile KADİH[Ar. < KADH]["ka" uzun okunur]

( Yapan, yerine getiren. İLE Kötüleyici, zemmedici. )


- KADÎR[Ar. < KUDRET] ile KADİR["ka" uzun okunur] ile KADR[Ar.]

( Tükenmez kudret sahibi olan Allah.[Allah'ın adlarından] İLE Güçlü, kuvvetli, kudretli, kudret sahibi. | Allah. İLE Değer, itibar. | Onur, şeref, haysiyet, meziyet. | Derece, rütbe. | Yıldızları, parlaklık derecelerine göre birbirinden ayırdetmek için yapılan sınıflandırmada her dereceden biri.[Birinci kadirden(en parlak) altıncı kadire kadar olan yıldızlar gözle görülebilir; teleskobun kuvveti arttıkça daha küçük kadirdeki yıldızları görmek olanaklıdır.][Güneşin parlaklığı sıfırıncı kadirdendir.] )


- KAİM[< KIYÂM] ile/ve/<> DAİM

( Kaimse daim de olur. )

( Daim değilse kaim de değildir. )

( Var. | Ayakta duran/bulunan. | Birinin yerini tutan, birinin yerine geçen. | Bir işte sebât eden. | Her zaman var olan [Tanrı]. İLE/VE/<> Sürekli/daima, sonsuz. )


- KANÂTIR[Ar. < KANTARA] ile KANÂTÎR[Ar. < KANTAR]

( Taştan yapılan kemerli büyük köprüler. İLE Kantarlar. )


- KÂNÎ[Ar.] ile Kânî[Ar.] ile KANİ'[Ar. < KANÂAT | çoğ. KANİÛN, KANİÎN]["ka" uzun okunur]

( Dokunaklı/iğneli söz söyleyen, kinâye eden/söyleyen. İLE XVIII. yy.da Osmanlı edebiyatının şiir/nazım ve düzyazı/nesir üstadlarındandır. Hezl ve mizah tarzında yazdığı hoş mektuplarla ün kazanmıştır. İLE Hırs. )


- KANIT[Ar.] ile KANIT[Ar. < KUNÛT]["ka" uzun okunur] ile KANİT[Ar. < KUNÛT]["ka" uzun okunur]

( Bir şeyin doğruluğu/gerçekliği konusunda kanı verici belge/öğe, delil. İLE Ümidi tamamen sönmüş, ümitsiz, kederli. İLE İtaatli, bağlı, dindar. )


- KAP ile KIRBA[Ar. < KİRBA]/KIRPA

( ... İLE İçinde su taşınılan, ağzı dar, altı geniş su kabı. | Çok su içen kişi. | Çocuklarda karın şişmesiyle beliren bir hastalık. )


- KARÎ[Ar.] ile KARI

( Okuyucu, okur. İLE Bir erkeğin evlenmiş olduğu kadın. "KARI-KOCA" | Yaşlı. "KOCA KARI" )


- KARNAVAL[Fr./İng. < CARNAVAL] ile FESTİVAL[Fr./İng. < FESTIVAL]

( Hristiyanların, belirli dönemlerde renkli, komik ve şaşırtıcı kılıklara girerek yaptığı şenlik ve eğlence dönemi. | Bu dönemde yapılan eğlence. | Şenlik. | İnsan kurban edilen tören. İLE Dönemi, yapıldığı çevre, katılanların sayısı ya da niteliği programla belirtilen ve özel önemi olan sanat gösterisi. | Belirli bir sanat dalında oyun ve filmlerin sunulması ve gösterilmesi sonunda ödül, derece verilmesi biçiminde düzenlenen ulusal ya da uluslararası gösteri dizisi, şenlik. | Bir bölgenin en ünlü ürünü için yapılan gösteri, şenlik. | Düzensiz toplantı, curcuna. )


- KASIM[< KISMET]["ka" uzun okunur] ile KASIM[çoğ. KAVÂSIM]["ka" uzun okunur] ile KASIM[Fars.] ile Kasım[Ar. < KÂSİM] ile KASIM[Ar. < KÂSİM]

( Taksim eden, ayıran, bölen. | [matematik] Bölen. İLE Kırıcı, ezici, ufaltıcı. İLE İnce, narin, çabuk kırılabilen. İLE Yılın on birinci ayı, son teşrin, teşrin-i sâni. İLE Kışın başlangıcı sayılan 08 Kasım günü başlayıp Hıdırellez'in ilk günü olan 06 Mayıs'a kadar altı ay süren dönem. )

( Yüz elli, yaz belli. )

( Kasım'ın 150. günü (08 Nisan) olunca, kötü havalar geçer, yazın ucu görünür. )

( Kasım'dan on gün evvel ek, on gün sonra ekme. )


- KASIR[Ar. < KASR]["ka" uzun okunur] ile KÂSİR[Ar. < KESÎR < KESRET] ile KÂSİR[Ar. < KESR] ile KASIR[Ar. < KUSÛR]["ka" uzun okunur]/KASÎR[Ar. < KASR] ile KASR[Ar. çoğ. KUSÛR] ile KASÎL[Ar.]

( Zorla işleten. İLE Çok olan. İLE Kıran, kesreden. İLE Kısa, boysuz. Kısa kesme, kısaltma, kısma. | Azaltma, kesme, eksiklik. | İbarenin çok kısaltılması. | Aruzda tef'ile'nin son harfinin düşürülmesi. İLE Köşk, kâşâne, saray. İLE Hayvanlara yedirmek üzere zamanından önce biçilen yeşil ot. )


- KATI[Ar.] ile KATI[Ar.] ile KATI'[Ar. < KAT]["ka" uzun okunur] ile KAT'Î[Ar.]

( Sert. [>< YUMUŞAK] | Hoşgörüsüz, acımasız, merhametsiz. | Düşünce ve davranışlarında belirli ilkelere sıkı sıkıya bağlı olan. | Sıvıların ve gazların tersine, içinde bulunduğu kabın ya da üstünde bulunduğu yerin biçimini almayan. [sulp] | Çok, aşırı derecede. İLE Kuş vb. hayvanların sindirim kanalları üzerinde bulunan kaslı, öğütücü mide. [taşlık, konsa] İLE Kesen, kat eden, durduran. İLE Kesip atan, ikirciye düşmeye olanak bırakmayan, kesin. )


- KAVÂRİ'[Ar. < KARİA] ile KAVÂRÎR[Ar. < KARÛRE]

( Şiddetli esen rüzgârlar. | Ansızın gelen büyük belâlar. | Kıyâmetler. | Belâdan kurtulmak üzere okunan dualar. İLE Gözbebekleri. | Sırçadan/camdan, bazen de gümüşten yapılan kablar. | Sidik kabları. )


- KÂVÎ[Ar. < KEYY | çoğ. KÂVİYÂN] ile KAVÎ[Ar. < KUVVET]

( Dağlayan, yakan/yakıcı. [Fr. CAUSTIQUE] İLE Güçlü, kuvvetli. | Güvenilir, sağlam. )


- KAYISI[Fars. KAYSİ]/MIŞMIŞ[Ar.] ile ŞEKERPARE[Fars.]

( Gülgillerden, sıcak ya da ılık iklimlerde yetişen, çiçekleri pembemsi beyaz bir ağaç. | Bu ağacın, açık turuncu renkte, eti sulu, güzel kokulu, tek ve sert çekirdekli tatlı meyvesi. İLE Çok tatlı bir tür kayısı. | Bir tür hamur tatlısı. )

( KAYISI: KAJSZIJA[Bulgarca]
CAIS/CAISI/CASIA[Romence]
KAJSIJA[Hırvatça]
KAJSI[Arnavutça]
KAJSZI[Macarca, Tatarca] )

( PRUNUS ARMENIACA cum ... )


- KÂZIM ile/ve/||/<>/> KÂZÎM

( Öfkesini tutan. [ara sıra] İLE/VE/||/<>/> Öfkesini tutan. [sürekli] )


- KÂZIM/KEZÎM[Ar. çoğ. KÂZIMÎN] ile KAZIM/KAZIMA["ka" uzun okunur]

( Kızgınlığını, öfkesini, hırsını yenen. İLE Kemirici.[hayvan] )


- KELÂM ile/ve/||/<> AKAİD/AKÎDE

( Amacı dinî olmakla birlikte temellendirmesi akılsal olan bilim dalı. İLE/VE İnanca ilişkin ve sem'î[ilgili dinin kutsal metninden alınma] kanıtlara dayalı bilim dalı. )

( Matematik mutlak, fizik mukayyettir. Akaid mutlaktır. )

( NESEF-İ AKAİD'ini okumanızı salık veririz. [TAFTAZÂNİ'nin şerhinden yararlanılabilir.] )


- KELÎM[Ar. < KİLÂM] ile KELİM[Ar. < KELİME]

( Söz söyleyen, konuşan. | İkinci kişi.[muhâtab] İLE Sözler. )


- KELÎME değil KELİME


- KERİZ[argo. < KERES] ile KERİZ[Fars. < KARIZ]

( Kumar. | Kolayca kandırılabilen kişi; aptal. | Bir çeşit sazlı sözlü oyun. | Bu oyunun havası. İLE Lağım. | Çirkef.[Fars. < ÇİRK+AB: Pis/bulanık su.] )


- KÎH[Ar.] ile KİH[Fars. çoğ. KİHÂN]

( İrin, cerahat. İLE Küçük. )


- KİNÂYE[Ar.]/İRONİ[İng. IRONY | Fr. IRONIE] değil/yerine/= DOLAYSÖZ


- KİPE[Alm. < KIPPE]

( Hızla bükülen kalçanın sert ve birden gerilişiyle, gövdenin yatıştan ayaküstü duruşa ya da asılmadan dayanmaya geçmesi. )


- KÎR[Ar.] ile KÎR[Ar.] ile KİR[Tr.]

( Zift, katran. İLE Erillik örgeni, penis. )


- KIRBA[Ar. < KİRBA]/MATARA[Ar. < MİTHARE] ile KIRBA

( Sakaların içinde su taşıdıkları ağzı dar, altı geniş, deriden yapılmış kap, su kabı. İLE Çok su içen. | Çocuklarda karın şişmesiyle beliren bir hastalık. )


- KİŞ[Fars.] ile KÎŞ[Fars.]

( [satrançta] Bir taşı zorlama. İLE Din, mezhep. | Ok kuburu. | Keten kumaş. | Kuş yeleği. | Şimşir. | Âdet, huy, töre. )


- KISIM ile/ve KASÎM

( Tasavvur ve tasdik, ilmin kısmıdır. İLE/VE Tasdik ve tasavvur, birbirinin kasîmidir. )

( Kısımlarla maksim arasında umum-husus-mutlak vardır. İLE/VE İki kasîm arasında mübayenet vardır. )


- KISIM ile KESİM

( PART vs. SECTOR )


- KITAL[Ar. < KİTAL] değil/yerine/= SAVAŞ

( Vuruşma, birbirini öldürme. | Savaş. )


- KIYL Ü KÂL/KİL Ü KAL ile ...

( Dedikodu, kuru lâf. [GÜFT Ü GÛ] )


- KIZILABA ile/||/<> PIRPIRI/PİRPİRİ ile/||/<> LATA

( Yeniçeri oçağına küçük yaşta giren oğlanların giydiği kırmızı abadan yapılmış giysi. İLE/||/<> Yeniçeri salma erlerinin giydiği kırmızı çuhadan yapılmış cüppe. İLE/||/<> İlmiyenin giydiği bir üstlük. )


- KOCA KARI İLÂCI ile/değil KOCA KARİA İLÂCI


- KOLOİT[Fr. < COLLOIDE] ile/ve/||/<> KOLOİDAL[Fr. < COLLOIDAL]

( Jelatin niteliğinde olan ve suda dağılmışı zarlardan geçmemekle billursulardan ayırt edilen nesnelerin genel adı, billursu karşıtı. İLE/VE/||/<> Zamk, jelatin yapısında olan, koloit nitelikleri taşıyan. )


- KOORDİNE[Fr. < COORDINNE] değil/yerine/= EŞGÜDÜMLÜ


- KUŞ ile FERÎD[Fars.]

( ... İLE Avcı kuş. )


- KÜSÛR ile/||/<> CÜZ[çoğ. ECZÂ] ile/||/<> SAHÎH ile/||/<> MAHREC

( Kesirli sayı. | Kendisinden daha büyük bir sayıya pay olan sayı ya da payda alan sayı. İLE/||/<> Kesirli sayılarda bütünden alınan parça, pay. İLE/||/<> Tam sayı. | Kendinden daha büyük bir sayıya pay olmayan sayı ya da payda almayan sayı. İLE/||/<> Payda. )


- KUTUR[Ar.]/DİYAGONAL[Fr./İng. < DIAGONAL/E] değil/yerine/= KÖŞEGEN

( Bir çokgende ardışık olmayan ya da çok yüzlüde aynı düzlem üzerinde bulunmayan iki köşe arasına çekilen çizgi. )


- LÂİK ile LAYIK


- LÂMİ'[Ar. < LEMEÂN] ile LÂMÎ/LÂMİYYE[Ar.]

( Parlayan/parıldayan, parlak, lemeân eden. İLE Lâm harfi şeklinde olan. | Lâm kafiyesi ile düzenlenmiş olan kasîde. | Lâm harfi ile yapılmış isim tamlaması[izâfet terkibi]. )


- LAUBALİ/LİK ile LAKAYİT/LİK


- LİKA'["ka" uzun okunur] ile LÎKA[Ar.]

( Görme, rastgelip kavuşma. | Yüz, çehre. İLE Mürekkep hokkalarına konulan ham ipek, lök. )


- -LIKIN/-LIQIN ile -LİKİN
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]


- LİNK ile LINK[İng.]/URL

( Atın eşkin yürüyüşü. İLE İlişim, ilişik, bağlantı.[site bağlantısı, url] )


- LÎSAN ile/değil LİSÂN

( İstanbul ağzı. İLE Anadolu ağzı. )


- MAÂZIR[Ar. < ME'ZER] ile MAÂZIR[Ar. < MA'ZERET] ile MAÂZÎR[Ar. < Mİ'ZÂR]

( Sığınılacak yerler. İLE Mâzeretler. İLE Perdeler. )


- MAKADÎR[Ar. < MİKDÂR/MAKDÛR] ile MAKADİR[Ar. < MAKDERET]

( Miktarlar, kısımlar. İLE Kudretler, kuvvetler. )


- MAKİS[Ar. < KIYÂS] ile MÂKİS[Ar.]

( Kıyas edilebilir, benzetilebilir. İLE Duraksayan, mekseden. )


- MATÂİM[Ar. < MAT'AM] ile MATÂİM[Ar. < MIT'ÂM]

( Yemek yenilecek yerler, yemek odaları. İLE Başkalarını beslemeler. | Doymak bilmezler, oburlar. )


- MATBAA[Ar. < TAB | çoğ. MATÂBI'] ile MATBAH[Ar. < TABH | çoğ. MATÂBİH]

( Basımevleri. İLE Mutfak. )


- MAZI[Fars.] ile MAZI[Fars.] ile MÂZİ[Ar.]

( Servigillerden, yaprakları almaşık ve küçük pullar biçiminde, gövdesi düz olan, dipten dallanan bir süs bitkisi. İLE Hayvansal ve bitkisel asalakların, bitkilerde oluşturduğu ur. )

( THUYA cum QUERCUS INFECTORIA )


- MELİSSA/MALISSA[Lat.] değil/yerine/= OĞULOTU


- MEN'AF[Ar. < MENÂİF] ile Menâf[Ar.]

( Dağın sivri tepesi. İLE İslâm'dan önce, Araplar'ın putu. )


- MENÂKÎR[Ar. < MİNKAR] ile MENÂKİR[Ar. < MÜNKER]

( Yırtıcı kuşların gagaları. | Taşçı kalemleri. İLE Günah ve kötü şeyler. )


- MENKİB[Ar. | çoğ. MENÂKİB] ile MENKIBE/MENKABE[çoğ. MENÂKIB]

( Omuz ve kol kemiğinin birleştiği yer. İLE Din büyüklerinin ya da tarihe geçmiş ünlü kişilerin, yaşamları ve olağanüstü davranışlarıyla ilgili öykü. )


- MERÂVÎH[Ar. < MİRVAHA] ile MERÂVİH[Ar. < MİRVAHA]

( Ovalar, çöller. | Etrafı açık ve rüzgârlı yerler. İLE Yelpâzeler. )


- MERG-A-MERGÎ[Fars.] ile MERG-İ-ŞÂDÎ[Fars.]

( Genel ölüm, hastalıktan dolayı ölüm. İLE Sevinç ölümü. )


- MERİDYEN[Fr. < MERIDIÉN] ile/ve/||/<> KOŞUT/MÜVÂZİ/MÜTEVÂZİ/PARALEL[Fr. < PARALLÈLE]

( Ekvatoru dik olarak kestiği ve iki kutup noktasından geçerek dünyayı çevrelediği varsayılan daire. İLE/VE/||/<> Aynı düzlem içinde ikişer ikişer bulunan ve kesişmeyen. | Başlangıç meridyenine birer derecelik açılarla çizilen, Ekvator’a koşut ve arasında 111 km’lik uzaklık bulunduğu varsayılan çemberlerden her biri. | Aynı zaman içinde gelişen ya da aynı özellikleri gösteren olay, düşünce vb. )

( 180 ile/ve/||/<> 360 )


- MERKAB/E, MARKAB[Ar. çoğ. MERÂKIB] ile MERKEB[Ar. < RÜKÛB | çoğ. MERÂKİB]

( Gözetleme, gözleme yeri/kulesi. | Gökyüzünün kuzey yarım küresinde Feres-i Ekber[Pegasus] burcunun büyük dörtgeninin büyük kenarının sağ köşesinde bulunan yıldız. [Lat. BETA PEGASUS] İLE Vapur, gemi, kayık gibi şeyler. | Eşek. )


- MEŞÂHİR[Ar. < MEŞHER] ile MEŞÂHÎR[Ar. < MEŞHÛR]

( Sergiler, sergilenecek, teşhir olunacak yerler. İLE Ünlü kişiler. )


- MESÂKİN[Ar. < MESKEN] ile MESÂKÎN[Ar. < MİSKÎN]

( Oturulacak yerler, meskenler. İLE Fazlasıyla fakir olanlar. | Miskinler, uyuşuklar. )


- ÖRÜT/DOKU/METİN[Ar.]/TEXT[İng.] ile/ve/||/<>/> METÎN ile/ve/||/<>/> Metin

( Bir yazıyı, biçim, anlatım ve noktalama özellikleriyle oluşturan sözcüklerin tümü. | Basılı ya da el yazması parça. İLE/VE/||/<>/> Acılar karşısında, dayanma gücünü yitirmeyen, sağlam, dayanaklı, değerli, kavî. İLE/VE/||/<>/> Kişi adı. )


- MEVÂKIT[Ar. < MEVKIT] ile MEVÂKİT[Ar. < MÎKAT]

( Önceden belirtilmiş zamanlar. İLE Bir iş için belirlenen vakitler. | Hacıların, ehrâma büründükleri yerler. )


- MEYAN ile MEYAN/MEYANKÖKÜ ile MEYAN[Fars. < MIYAN/MİYAN]

( Şarkıların üçüncü dizesi. İLE Fasulyegillerden, tatlı olan toprakaltı bölümleri tıpta kullanılan, çok yıllık, otsu bir bitki. İLE Ara, orta. )

( ... cum GLYCYRRHIZA GLABRA cum ... )


- MEZÂMÎR[Ar. < MIZMAR] ile MEZÂMÎR[Ar. < MİZMÂR, MEZMÛR]

( Koşu meydanları. İLE Düdükler. | Kavalla söylenilen ilâhî. | Zebûr'un sûreleri. )


- MÎH[Fars.] ile MİH[çoğ. MİHÂN][Fars.]

( Mıh, çivi, enser, kazık. İLE Büyük, ulu. )


- MİKLEB/MIKLEB[Ar.] ile/ve AYRAÇ

( ... İLE/VE Eski ciltli kitapların kapaklarında sabit bulunan ayraç. )


- MÎL[Ar. çoğ. EMYÂL, MÜYÛL] ile MİLH[Ar. çoğ. EMLÂH, MİLAH, MİLÂH, MİLHA]

( Göze, sürme çekmeye özgü bir âlet. | Yollardaki mesafeyi belirlemek üzere dikilen nişan. | İğne gibi ince ve uzun bir âlet. | Ucu sivri, çelik kalem. | Sivri dağ tepesi. | Bir kilometreye yakın bir uzaklık. | Bir çarkın, üzerinde döndüğü eksen, mihver. İLE Tuz. )


- MİSKAL[Ar. çoğ. MESÂKÎL] ile MISKAL

( Yirmidört kıratlık bir ağırlık ölçüsü. [yüz arpa ağırlığındadır][ondört kırat, bir şer'î dirhemin karşılığıdır] | 1.43 dirhemlik ağırlık ölçüsü. İLE Parlatan, cilâlayan âlet. | İnce, zarif bir hatip. )


- MİSMA'/MİSMAA[Ar. < SEM | çoğ. MESÂMİ'] ile MİSMÂR[Ar. çoğ. MESÂMÎR]

( Kulak. | Hastanın, kalbini, göğsünü ve ciğerlerini dinlemeye yarayan âlet, siteteskop. | Kulaklık. İLE Çivi, mıh. | Kazık. )


- MÎZAH değil MİZAH


- MODEL[Fr. < MODELE] ile KALIP[Ar. < KÂLİB]

( Resim, heykel vb. yapılırken baka baka benzetilmeye çalışılan nesne ya da kişi, örnek. | Bir özelliği olan nesne ya da kişi. | Biçim. | Giysi örneklerini içinde toplayan dergi. | Otomobil vb.nde tip. | Benzer. | Örnek olmaya değer kimse ya da şey, örnek, paradigma. | Manken. | Tasarlanan ürünün tanıtım ya da deneme amacıyla üretilen ilk örneği, prototip. İLE Bir şeye biçim vermeye ya da eski biçimini korumaya yarayan araç. | Biçki modeli, patron. | Genellikle küp biçiminde yapılan. | Gösterişli görünüş. | Biçim, durum. | Yenilikten uzak, özgün olmayan. )


- MUALLÎ[Ar.] ile MUALLİL[Ar. < İLLET]

( Yücelten, yükselten. İLE Neden, bahane ileri süren, ta'lîl eden. )


- MÜBTEDÎ[Ar. < BED | çoğ. MÜBTEDİÎN, MÜBTEDİYÂN] ile MÜBTEDİ'[Ar. < BED]

( Bir şey öğrenmeye yeni başlayan. Acemi. İLE Yeni bir şey ortaya çıkaran, bir yenilik ortaya koyan. )


- MÜBTÎ'[Ar. < BATÂET] ile MÜBTİL[Ar.]

( Ağır hareket eden, ağır davranıp geciken. İLE İptal eden, hükümsüz bırakan, bozan. )


- MÜCEDDED[Ar.] ile MÜCEDDİD[Ar. < CEDÎD]

( Yenilendirilmiş, yeni, yepyeni, tecdîd olunmuş. İLE Yenileyen, yenileyici, yeni bir şekil ve sûret veren, tecdîd eden. | Dine yeni bir açı katan kişi. )


- MÜCEDDİD[< CEDÎD] ile/ve/||/<> MUHYÎ[< HAYÂT]

( Yenileyen, yenileyici, yeni bir şekil ve sûret veren, tecdîd eden. | Dine yeni bir açı katan kişi. İLE/VE/||/<> İhyâ eden, dirilten, canlandıran, yaşam/hayat veren. )


- MÛCÎ[Ar. < VECÂ] ile MÛCİ'[Ar. < VECA]

( Ağrıtan, acıtan. İLE Elem veren. )


- MÜDESSÎ[Ar. < DESÎSE] ile MÜDESSİR[Ar. < DİSÂR]

( Yolunu şaşırtan, baştan çıkaran. İLE Giyinmiş, bir örtüye bürünmüş. | Kur'ân-ı Kerîm'in 74. sûresi olup 56 âyettir. )


- MÜFTERÎS[Ar. < FERS] ile MÜFTERİS[Ar.] ile MÜFTERİŞ[Ar.]

( Yırtıcı hayvan. İLE Fırsat bulan, fırsat bilen. İLE Secdede, iki kolunu yere koyan. )


- MUHAKKIK[< TAHKİK] ile MÜDEKKİK[< TEDKİK]

( Konuyu delilleriyle bilen, açıklayan. İLE Delillerine delil getiren. Kanıtın kanıtla ispatı. Kılı kırk yaran. )

( isbat el-mesele bi-el-delil İLE isbat el-delil bi-el-delil )


- MUHARRİK[Ar. < HARÎK] ile MUHARRİK[Ar. < HARK] ile MUHARRİK[Ar. < HAREKET]

( Yakan, tahrîk eden. İLE Çok yakan. | Çok hareket eden. | Pek susatan. İLE Hareket ettiren, oynatan. | Kışkırtan, ayartan, dürten. | [fels.] Devitken. | [kimya] Karmaç. )


- MUHAŞŞİ[Ar.] ile MUHAŞŞİ'[Ar.] ile MUHAŞŞÎ[Ar. < HAŞYET]

( Hâşiye yazayan, hâşiyeleyen. İLE Kibirlinin, kibrini kıran. İLE Korkutan, haşyete düşüren. )


- MUHASSIN[Ar.] ile MUHASSİN[Ar. < HASEN]

( Kale gibi korunaklı ve sağlam kılan. | Nâmâhremden saklayan. İLE Güzel kılan, güzelleştiren, tahsîn eden. )


- MUHÎL[Ar.] ile MUHİLL[Ar. < HALEL]

( Aktaran, havale eden, ihâle eden. | Borcunu, başkasının borcuna aktaran. İLE Dokunan, sakatlayan, bozan, ihlâl eden. )


- MUHSIN/MUHASSIN[Ar.] ile MUHSİN[Ar. < HASEN]

( Kale gibi korunaklı ve sağlam kılan. | Nâmâhremden saklayan. İLE İyilikte, bağışta bulunan. )


- MUHTEKIR[Ar.] ile MUHTEKİR[Ar. çoğ. MUHTEKİRÎN]

( Hor gören, aşağı gören, ihtikar eden. İLE Yolsuz kazanç elde eden, vurguncu, istifçi, ihtikâr yapan. )


- MUHTEMÎ[Ar.] ile MUHTEMİR[Ar. < HAMR]

( Perhîz eden, ihtimâ eden. İLE Mayalanarak ekşiyip kabaran. | Örtüye bürünen, yaşmaklanan. )


- MUÎD[Ar. < AVD] ile MUİDD[Ar. < ADD]

( İnzibat teminine memur, muallim yardımcısı. İLE Hazırlayan, îdâd eden. )


- MUKTÎ[Ar.] ile MUKTİR[Ar.]

( Koruyan, kudretli. | Tanrı. İLE Kocasını, nafaka için sıkıştıran. )


- MULTİPL/MULTIPLE[İng.] değil/yerine/= ÇOK, ÇOKLU


- MÜNÂDİM[Ar. < NEDÎM] ile MÜN'ADİM[Ar. < ADEM]

( Ortam arkadaşı, nedimlik eden. İLE Yok olan, in'idâm eden. )


- MÜNTEKİS[Ar. < İNTİKÂS] ile MÜNTEKIŞ[Ar. < NAKŞ]

( Başaşağı dönen, intikâs eden. İLE Nakş olunan, intikâş eden. )


- MÜRTECÎ[Ar. < RECÂ] ile MÜRTECİ'[Ar. < RÜCÛ] ile MÜRTECİL[Ar.]

( Umucu, uman, ümitli, irticâ eden. İLE Geri dönen, irticâ eden. | Gerilik, geriye dönme taraflısı. İLE Düşünmeden, irticâlen, hemen söz ya da şiir söyleyen, hazırcevap. )


- MÜRTEKIB[Ar. < RAKB] ile MÜRTEKİB[Ar. < RÜKÛB | çoğ. MÜRTEKİBÎN]

( Bekleyen, göz hapsine alan, irtikab eden. İLE Kötü, yakışıksız iş yapan, irtikâb eden. | Rüşvet alan/yiyen. )


- MÜRTEŞÎ[Ar. < RİŞVET] ile MÜRTEŞİH[Ar. < REŞH]

( Rüşvet alan, irtişâ eden. İLE Süzülmüş. )


- MÜŞ'İR[Ar. < ŞUÛR] ile MÜŞÎR[Ar. < ŞEVR | çoğ. MÜŞÎRÂN]

( Yazı ile haber veren, bildiren, iş'âr eden. | [fizik] Gösterge. İLE Emir ve işâret eden. | En yüksek aşamadaki asker, Mareşal[Fr. < Cerm.]. )


- MÜSTA'Fİ[Ar. < AFV] ile MÜSTASFÎ[Ar. < SAFÂ]

( İstifa eden, işinden kendi isteğiyle ayrılan. | Suçunun bağışlanmasını isteyen. İLE Safını/hâlisini alan, istisfâ eden. )


- MÜSTAHİL[Ar. çoğ. MÜSTAHÎLÂT] ile MÜSTAÎR[Ar. < ÂRİYET]

( Olanaksız, anlamsız, boş, saçma şey. İLE Ödünç alan, istiâre eden. | Kinâyeli konuşan. )


- MÜSTAHSAL[Ar. < HÂSIL | çoğ. MÜSTAHSALÂT] ile MÜSTAHSİL[Ar. < HÂSIL | çoğ. MÜSTAHSİLÎN]

( Yetiştirilmiş, üretilmiş, hâsıl olmuş, istihsâl edilmiş. İLE Yetiştiren, yetiştirici, üretici, istihsâl eden, husûle getiren. )


- MÜSTAHSİL[Ar. < HÂSIL | çoğ. MÜSTAHSİLÎN] ile MÜSTAHSİR[Ar.]

( Yetiştiren, yetiştirici, üretici, istihsâl eden, husûle getiren. İLE Yorulup halsiz düşen. )


- MÜSTAKÎL[Ar.] ile MÜSTAKİLL[Ar. < KILLET]

( Pazarlığın bozulmasını isteyen. İLE Başlı başına, kendi başına, kendin kendine, ayrıca, bağımsız. )


- MÜSTEBDI'[Ar. < BEDEL] ile MÜSTEBDİ[Ar. < BEDEL]

( Kazancı, kendine, verene ait olmak üzere sermâye verilen kişi. İLE Eşi, örneği pek az bulunur sanan. )


- MÜSTEB'İD[Ar. < BU'D] ile MÜSTEBİDD[Ar. < İSTİBDÂD]

( Uzak gören, uzak sayan. İLE Hükmü altında bulunanlara, söz hakkı ve hareket rahatlığı vermeyen, istibdâdda bulunan, despot. )


- MÜSTE'CİR[Ar. < ECR | çoğ. MÜSTE'CİRÎN] ile MÜSTECÎR[Ar. < CİVÂR]

( Kira ile tutan, isticâr eden. | Kiracı. İLE Aman dileyen, koruma bekleyen, isticâre eden. )


- MÜSTEHÎL[Ar. < HAVL | çoğ. MÜSTEHÎLÂT] ile MÜSTEHİLL[Ar. < HELÂL]

( Olanaklı ve kabil olmayan şey. | Anlamsız, saçma şey. İLE Helâllik dileyen, istihlâl eden. | Helâlleşen. )


- MÜSTEKÎN[Ar.] ile MÜSTEKİNN[Ar. < KENN]

( Alçakgönüllülük gösteren. İLE Gizlenen/saklanan, istiknân eden. )


- MUTÂLİ'[Ar. < TULÛ | çoğ. MUTÂLİÎN] ile MUTÂLİÎN[Ar. < MUTÂLİ]

( Kitap okuyan, mütâlâ eden. İLE Kitap okuyanlar, mütâlâa edenler. )


- MUTASADDI'[Ar. < SAD] ile MUTASADDIR[Ar. < SADR | çoğ. SADDIRÎN] ile MUTASADDÎ[Ar. < SADV]

( Dağılan. | Yarılıp çatlayan. İLE Baş sedire geçip oturan, baş köşeye kurulan. İLE Bir işe girişen, tasaddî eden. | Başkasına saldıran. )


- MUTAZARRI'[Ar. < ZER | çoğ. MUTAZARRÎN] ile MUTAZARRIR/MUTAZARRİR[Ar. < ZARR, ZURR]

( Yalvarıp yakaran, tazarru' eden. İLE Zarar gören, zarara uğrayan. )


- MÜTEAFFİFÎN[Ar. < MÜTEAFFİF] ile MÜTEAFFİN[Ar. < UFÛNET]

( İffetli, onurlu, namuslu kişiler. İLE Bozulup kötü/pis kokan, kokmuş, kokuşuk, çürük, taaffün eden. )


- MÜTEÂMI[Ar. < AMÂ] ile MÜTEAMMÎ[Ar. < AMÂ]

( Görmemezlikten gelen, taâmî eden. İLE Kör/amâ olan. )


- MÜTEHARRIK[Ar. < HARK] ile MÜTEHARRİK[Ar. < HAREKET]

( Yırtılan, taharruk eden. İLE Hareket eden, kımıldayan, oynayan. | [felsefe, fizik] Hareketli, işler. )


- MÜTEHÂŞŞÎ[Ar.] ile MÜTEHÂŞŞİ'[Ar. < HAŞYET]

( Korkan, saygı ile karışık korkup çekinen, tehâşî eden. İLE Alçakgönüllü, tahaşşu' eden. )


- MÜTEHASSIS[Ar. < HUSÛS] ile MÜTEHASSİS[Ar. < HİSS]

( Bir işin bir alanını çok iyi bilen, uzman. | Sadece bir şeye ayrılmış, ayrı bir işte kullanılan. İLE Duygulanan, hislenen. )


- MÜTESEMMÎ[Ar.] ile MÜTESEMMİM[Ar. < SEMM] ile MÜTESEMMİN[Ar.]

( Bir ad ile adlanan, müsemmâ olan. İLE Zehirlenen, tesemmüm eden. İLE Semiren, semen kazanan, tesemmün eden. )


- MÜTESERRÎ[Ar.] ile MÜTESERRİ[Ar. < SÜR'AT]

( Odalık edinen, teserrî eden. İLE Hız(sür'at) gösteren, koşan, teserrü eden. )


- MÜTEVAKKI[Ar. < VAK] ile MÜTEVAKKİ[Ar. < VİKAYE]

( Bekleyen, uman, medet uman, tevakku eden. İLE Kendini gözeten, sakınan, çekinen, tevakkî eden. )


- MÜTEVÂZI[Ar. < VAZ | çoğ. MÜTEVÂZIÎN] ile MÜTEVÂZİ[Ar. < VEZY] ile MÜTEVÂZZÎ[Ar.]

( Alçakgönüllü, kibirsiz, tevâzu gösteren. | Gösterişsiz. İLE Birbirine muvâzî olan. | Paralel. İLE Abdest alan. )


- MUVÂZÎ[Ar. < VEZY] ile MUVAZZİH[Ar. < VUZÛH]

( Paralel. İLE Açıklayan, ayrıntılı olarak anlatan, îzâh eden. )


- MÜZİK ile/ve MÛSİKÎ

( Hakimiyet Simgesi. İLE/VE Medenî yükselişin son, sükûtun da ilk sanatıdır. )

( Türk ile Batı müziğinde 4 ses farkı vardır. )

( Türk mûsikîsinde, akord, Ney'e göre yapılır. )

( Türk mûsikîsinde, selen/sadâ[insan sesi] esastır! )

( Fâsık'ın fısk'ını, Âşık'ın aşkını artırır. )

( MÛSÎKÂR KUŞU: Gagasındaki deliklerden çıkan uyumlu sesten. )


- MÜZÎL[Ar. < ZEVÂL] ile MÜZİLL[Ar.] ile MÜZİLL[Ar. < ZELLE]

( Yok eden, gideren, izâle eden. İLE Zelil kılan, izlâl eden. İLE Ayak kaydırıcı. | Yanlış yaptıran, yanlış iş gördüren. )


- NÂBÎ[Ar.] ile NÂBİ'/NÂBİA[Ar. < NEBEÂN] ile Nâbî[Ar.]

( Haberci, haber veren. İLE Yerden çıkıp fışkıran, kaynayan, akan. İLE Büyük Türk şairi.[1626 - 1712][müzikte, Seyyid Nuh takma/müstear adıyla besteleri vardır.] )


- NÂCİZ[Ar. çoğ. NEVÂCİZ] ile NÂ-ÇÎZ[Ar.] ile NÂCİS[Ar.]

( Azı dişi. İLE Değersiz, hiç sayılan, önemsiz, çok küçük şey. | Recâizâde Ekrem'in 1886'da basılmış, Fransızca'dan yaptığı çevirileri içeren bir kitabı. İLE Onulmaz hastalık. )


- NÂDİR ile/ve/<> NÂDÎDE[Fars.]

( Seyrek, az, ender bulunur. İLE/VE/<> Görülmemiş, görülmedik. | Pek seyrek bulunan, çok değerli. )


- NÂFÎ[Ar. < NEFY] ile NÂFİ'[Ar. < NEFY]

( Gideren, giderici, yok eden/edici. İLE Yararlı, kârlı. )


- NÂHİR[Ar. < NAHR] ile NAHÎR[Ar.]

( Çürüyüp ufalanmış kemik. İLE Burundan hırlama. )


- NÂHİRE[Ar.] ile NAHÎRE[Ar.]

( Ayın birinci günü. | Ayın sonu, son gecesi. İLE Ayın ilk günü ya da son gecesi. )


- NÂHİS[Ar.] ile NAHÎS[Ar. < NAHS]

( Kıtlık yılı. İLE Uğursuz. | Kıtlık. )


- NAÎR[Ar.] ile NÂİR[Ar. < NÂR]

( Haykıran, na're atan. İLE Parlayan. )


- NAKİL (ETMEK) ile/ve/değil/yerine/||/<>/< AKIL (ETMEK)


- NÂKIL[Ar. < NAKL | çoğ. NÂKILÂN] ile NÂKIR["ka" uzun okunur]

( Taşıyan. | Geçiren. | Çeviren.[bir dilden] | Duyduğunu anlatan. | İletken.[Fr. CONDUCTEUR] İLE Nişana isabet olan ok. | Delen, oyan, kazan. )


- NÂKİL[Ar.] ile NAKÎR[Ar. < NAKR]

( Dönen, nükûl eden. | Kaçınan, çekinen.[MUHTERİZ] İLE Hurma çekirdeğinin arkasındaki beyaz çukur. | Pek küçük, önemsiz şey. )


- NÂSIH/NASÎH[< NUSH (çoğ. NASÂYİH)] ile ÖĞÜT VEREN, NASÎHAT EDEN | KUŞATMA


- NASIP ile NASİP

( Atama. İLE Birinin payına düşen şey. | Birinin elde edebildiği, sahip olabildiği şey. | Kısmet, talih, baht. | Günlük kazanç. )


- NECİS[Ar.] ile NECÎS[Ar.]

( Pis, murdar. İLE Pis, kirli, murdar. | Onulmaz hastalık. )


- NESİK[Ar.] ile NESÎK[Ar.]

( Düzenli/nizamlı. | Bezenmiş, süslü. İLE Altın. | Gümüş. )


- NESİR[Ar.] ile NESÎR[Ar.]

( Düzyazı. İLE Hayvan aksırması. )


- NEVÂKIS[Ar. < NAKÎSA] ile NEVÂKIS[Ar. < NÂKİS] ile NEVÂKÎS[Ar. < NÂKUS]

( Eksikler, noksanlar. İLE Başlarını sürekli önüne eğen adamlar. İLE İbâdet zamanlarında kilisede çalınan çanlar. )


- NEY ile/ve MISKAL[Ar.]/MÛSÎKÂR[Fars.]["ka" uzun okunur]

( MÛSÎKÂR KUŞU: Gagasındaki deliklerden çıkan uyumlu sesten. )

( ... İLE/VE Mizmar çeşidinden sıra, kalem, düdük, kaval. Dervişlere özel bir saz. | Rüzgâr estikçe, gagasındaki deliklerden türlü türlü ses çıkardığından dolayı, "mûsikî" sözünün de bundan alındığı söylenilegelen bir kuş. | Adı anonim bir Edvâr-ı İlm-i Musıkî'de geçen makam. )


- NÎŞ[Fars.] ile NİŞ[Fr./İng. < NICHE]

( İğne[arı, akrep gibi böceklerde]. | Zehir, ağı. | Diken. İLE Duvar içinde bırakılan oyuk. )

( Niş pazarlama, pazardaki hizmetlerdeki boşlukların doldurulması amacı ile yapılmaktadır. Bu pazarlama çeşidinde herkese hizmet verilmemektedir. Daha küçük bir grup niş pazarlamadan yararlanabilmektedir. Niş pazarlama, hedefindeki kişilerin isteği doğrultusunda sürekli bir biçimde yenilikler yapmak zorundadır.

Niş Pazarlama, İngilizce'de Niche marketing adı ile anılmaktadır. Bu pazarın belirli başlı özellikleri bulunur.

- Niş pazarlama, küçük kitleleri hedef almış olan bir pazarlama yöntemi olarak karşımıza çıkar.
- Niş pazarlama, yönteminde maliyetin üzerine ciddi bir kâr konulmaktadır. Bu nedenle de önemli oranlarda kâr elde etmek olanaklıdır.
- Niş pazarlamada, üretim ve pazarlama oldukça düşüktür. Ancak kazanılan paralar oldukça tatmin edicidir.
- Niş pazarlamada, müşteri gereksinimine göre ürün üretilmektedir.
- Niş pazarlama, kitlesi küçük olması nedeni ile pazarlama iletişimine ayrılan para oldukça azdır.
- Niş pazarlama yapılırken, üretimin özgün olması ve üretimi yapan şirketin alanında uzman olması oldukça önemlidir.
- Tüketici güvenini kazanmak ve tüketiciyi memnun etmek, niş pazarlamada çok daha kolay bir biçimde yapılabilmektedir.

Niş Ürün, Niş Parfüm, Niş Pazar ve Niş Boyut Ne Anlama Gelir?

Niş pazarlamada üretilen niş ürünlerin herhangi bir alternatifinin bulunmaması oldukça önemli bir konudur. Niş pazarlama stratejilerinde hedef kitle oldukça küçük olmaktadır. Bazı kişiler tarafından bu pazar türünde rekabet olmadığı düşünülebilir. Ancak niş pazarlamadaki rekabet oldukça fazladır.

Niş pazarlama, yapmak oldukça dar bir bölgede pazarlama yapmak demektir. Bunun yanında bu dar bölgede pek çok rekabet eden şirket olması da olanaklıdır. )


- ZULMET-İ CEHL-İ İLTİZAM[Ar.]/OBSKÜRANTİZM[İng. < OBSCURANTISM] değil/yerine/= BİLMESİNLERCİLİK


- OPTİK DİSK/OPTIC DISK[İng.] değil/yerine/= KÖR NOKTA


- ORAN/TI/LI/LIK / NİSBÎ ile/ve/<> GÖRELİ/LİK / İZÂFİYET

( PROPORTION vs./and/<> RELATIVITY )


- PALAMUT ile PALIT/PELİT

( Palamutluların örnek bitkisi olan bir orman ağacı. | Bu ağacın uzunca, fındığa benzeyen, kadehçik denilen sert ve pürüzlü bir yüksük içinde olan, tanence zengin yemişi. İLE Çınar, meşe gibi ağaçların meyvesi. )


- PARAKRİN/PARACRINE[İng.] değil/yerine/= YEREL HORMON


- PARALALİ/PARALALIA[İng.] değil/yerine/= HARF SÖYLEYİŞ GÜÇLÜĞÜ


- PENİS ile/ve/||/<> DILAK/BIZIR[Ar. < BAZR]/KLİTORİS[Yun.]

( BAYZAR/BAZR[Ar.]: Rahmin başlangıcındaki et parçası, dilcik. )

( PREPUS: Penis ve klitorisin baş kısmını örten deri kıvrımı. )

( Klitorisin, Anlatılmayan Öyküsü )

( )

( )

( Kökeni/Etimolojisi: clitoris < Mateo Renaldo Colombo [İtal. anatomist][1516-1559] < kleítoris κλείτορις|EYun]: küçük kapalı yer < kleíō κλείω|EYun]: kapatmak, kapalı olmak, örtmek )

( )

( 4000 sinir ucu bulunmaktadır. İLE/VE/||/<> 8000 sinir ucu bulunmaktadır. )

( PENIS vs./and/||/<> CLITORIS )


- PERVERÎ[Fars.] / PERVERİŞ[Fars.] / PERVERÎŞ-ÂMÛZ[Fars.] / PERVERÎŞ-YÂB[Fars.] / PERVERİŞ-YÂFTE[Fars.]

( Besleyicilik, büyütücülük, terbiye. | Seçme. | Sevme. İLE Besleyiş, besleme, beslenme. | İlerleme, terakkî. İLE Mânen yetiştiren, filozof. İLE Beslenen. | Yetiştirilen, terbiye gören, terbiye edilen. İLE Büyütülmüş, bakımlı, terbiyeli, terbiye edilmiş. )


- PİL[Fr.] ile PİL[Fars.] ile PÎL[Fars.]

( Kimyasal erkeyi, elektrik erkesine çeviren aygıt. İLE Topuk, ökçe. | Çadır eteği tutturmada kullanılan küçük ağaç parçaları. | Çelik çomak oyunu. İLE Fil. )


- PÎS[Ar.] ile PİS[Ar.]

( Gövdede yer yer beyaz ya da kırmızımtırak siyah lekeler bırakan bir hastalık.[Ar. BARAS] İLE Leke, toz ya da kirle kaplı olan, kirli. | Kendinde pislik olan ya da kirlenmiş olan. | Beğenilmeyecek durumda olan, kötü, zararlı. | Kendinde pislik/kir olmamasına karşın kimi/çeşitli nedenlerden dolayı iğrenilen. | Çirkin, sevimsiz olan. | Dinleyenleri utandıracak söz. | İçinden çıkılması çok güç, karışık. )


- PİŞMANLIK[Fars. < PEŞÎMAN] ile/ve TÖVBE

( Pişmanlık, tövbedir. )

( Tövbede niyet, pişmanlıktır. )

( PİŞMAN < PEŞÎMÂN )

( PENITENCE/REGRET vs./and REPENTANCE )

( PAENITENTIA cum/et ... )


- PİYES[Fr. < PIÈCE] ile/değil/< SKEÇ["SİKEÇ" değil SIKEÇ][İng. SKETCH < Yun.]

( Oyunca. İLE/DEĞİL Daha çok radyodan yayınlanmak üzere hazırlanmış kısa oyun. )


- PLAN:
[okunuşu]
"PILAN" değil PİLAN


- POLİS[İng./Fr. POLICE < Yun. POLIS(ἡ πόλις)] ile/ve/||/<>/> KOMİSER[Fr. < COMMISSAIRE]["komser" değil!]

( ... İLE/VE/||/<>/> Güvenlik teşkilatının meslek aşamaları içinde yer alan, il, ilçe ya da bucaklarda bulundukları yerin emniyet ve asayişine ait işleri yöneten, üniformalı ya da sivil memur. | Hükûmet komiseri. | Saha komiseri. )


- PROTEİN ile ALBÜMİN[Fr. < ALBUMINE]

( Canlı gözelerin ana nesnesini oluşturan, genellikle sülfür, oksijen ve karbon öğeleri bulunan amino asit birleşiminden oluşmuş, karmaşık yapılı doğal nesne. İLE Bitkilerin, hayvanların doku ve sıvılarında bulunan, birleşimi karbon, oksijen, azot, hidrojen ve kükürt olan, suda eriyen, beyaza yakın renkte, yapışkan özellikte bir protein. )

( ALBÜMİNİMETRİ: Fizyolojik bir sıvıdaki albümin oranını ölçme.
ALBÜMİNİMETRE: Fizyolojik bir sıvıdaki albümin oranını bulmaya yarayan araç. )


- RABÎTA ile RÂBITA/BEND[Fars.]

( Eski yazma kitaplarda sayfa numarası yerine gelmek üzere soldaki sayfanın, sağdaki sayfanın altına yazılan ilk sözcüğü. ile İKİ ŞEYİ BİRBİRİNE BAĞLAYAN, BAĞ | MÜNÂSEBET, İLGİ | BAĞLILIK, SIRA, TERTÎP, USÛL, DÜZEN | İMGE İLE SİMGENİN BULUŞTURULMASI )


- RÂCİ'/RÂCİA[Ar. < RÜCÛ] ile RÂCÎ[Ar. < RECÂ]

( Geri dönen. | İlgisi/münâsebeti olan. | [dilb.] Bir kişiden kinâye olan zamir. İLE Ricâ eden, yalvaran. | Ümitli. )


- RAHİM[Ar. < ERHÂM] ile RAHÎM[Ar. < RAHMET | çoğ. RUHAMÂ] ile RAHÎM[Ar.] ile RÂHİM[Ar. < RAHM | çoğ. RÂHİMÎN, RÂHİMÛN]

( Dölyatağı. | Akrabalık/hısımlık.[anne tarafından] İLE Esirgeyen, koruyan, acıyan, merhametli Cenâb-ı Hakk. [Allah'ın adlarından] İLE Hafif/lâtif sözlü hanım. İLE Acıyan, acıyıp esirgeyen, merhametli. )


- RAHİM ile RAHÎM

( Döl yatağı. İLE Koruyan, merhamet eden. )


- RÂÎ/RÂİYE[Ar. < RA'Y] ile RÂÎ/RÂİYYE[Ar.]

( Çoban, sığırtmaç. | Çobansı, çoban ve kır hayatını anlatan şiir. [İng., Fr. PASTORAL] İLE Rü'yet eden. | R harfine ait, r ile ilgili. )


- RAKÎB[Ar.] ile RÂKİB[Ar. < RÜKÛB | çoğ. RÜKBÂN] ile RAKÎB[Ar. < REKÂBET | çoğ. RAKÎBÂN, RUKABÂ]

( PÂYENDE[Fars. çoğ. PÂYENDEGÂN]: Duran, sürekli. | Payanda, destek, dayanak. || RABÎTA: Eski yazma kitaplarda sayfa numarası yerine gelmek üzere soldaki sayfanın, sağdaki sayfanın altına yazılan ilk sözcüğü. İLE Binici/binen, binmiş. | Bir ulaşım/nakil aracına binmiş olan. İLE Herhangi bir işte birbirinden üstün olmaya çalışanlardan her biri. | Bekçi. | Görüp, gözeten.[Allah'ın adlarındandır.] )


- RAKÎM ile RÂKIM[< RAKM]

( YAZI YAZACAK LEVHA | YAZI, KİTAP VE SAİRE ile YAZAN, ÇİZEN | KOT, BİR YERİN DENİZDEN OLAN YÜKSEKLİĞİ )


- RATÎB/RATB[Ar.] ile RÂTİB[Ar.]

( Taze, yeşil, yaş.[yemiş] | Yumuşak, mülâyim. İLE Sıraya koyan, tertip eden. )


- RESESİF[Fr. < RÉCESSIF]/RECESSIVE[İng.] değil/yerine/= ÇEKİNİK


- RESMÎ GEÇİT değil RESM-İ GEÇİT


- RİM/RİMM/RİMME[Ar.] ile RÎM[Ar.]

( Çürümüş kemik. İLE İrin. | Roma'nın bir adı. )


- SÂBİ' ile SABÎ

( Yıldızlara tapanlardan sebea'lı. İLE Henüz memeden kesilmemiş eril çocuk. | Üç yaşını tamamlamamış eril çocuk. )


- SÂBİ'[Ar.] ile SÂBİ'/SÂBİA[Ar.] ile SABÎ[Ar. çoğ. ASBİYE, SIBYÂN, SIBVÂN, SABYE, SIBYE, SUBYE] ile SABÎH[Ar.]

( Yıldızlara tapanlardan sebea'lı. İLE Yedinci. İLE Henüz memeden kesilmemiş eril çocuk. | Üç yaşını tamamlamamış eril çocuk. İLE ... )


- SABÎH[Ar. < SUBH] ile SÂBİH[Ar. < SİBÂHAT]

( Güzel, şirin, lâtif. İLE Yüzen, yüzücü. )


- SÂBIKAN[Ar.] ile SÂBIKÎN[Ar. < SÂBIK]

( Daha önce, bundan önce. İLE Geçmişler, önce gelmiş olanlar. )


- SÂFİR[Ar. < SEFER | çoğ. SÜFFÂR] ile SAFÎR[Ar.]

( Yola çıkmaya hazır, yolcu. | Yazıcı, kâtip. İLE Islık. | İnce, güzel ses. | Islığımsı ses. | Gök yakut. )


- SAĞÎR/SAGİR[Ar.] ile/değil/||/<>/> SAĞIR[Ar.]

( Küçük, ufak. | Ergenlik çağına gelmemiş, bülûğa ermemiş, velî ya da vasîye muhtaç çocuk. | Ayırt edemeyen. | Zelil ve aşağılık kişi. İLE/DEĞİL/||/<>/> Duymayan. )


- SAHİCİ ile/ve/||/<>/< SAHİH[Ar. < SIHHAT]

( Sahte olmayan, gerçek, yapma karşıtı. İLE/VE/||/<>/< Sağlıklı olmak, gerçek olmak. )


- SAHÎK[Ar.] ile SÂHİK[Ar.]

( Uzak. | Çok karışık anlaşılmaz söz. İLE Ezip döven. )


- SÂHİL[Ar.] ile SAHÎL[Ar.] ile SÂHİL[Ar.]

( Kişneyici, kişneyen. İLE At kişnemesi. İLE Deniz/ırmak/göl kenarı, kıyı, yalı. )


- SAHÎN[Ar. < SUHÛNET] ile SAHÎN[Ar. < SİHAN]

( Sıcak, kızgın, ısınmış. İLE Kalın. | Sık. | Katı, pek. )


- SAHÎRE[Ar.] ile SÂHİRE[Ar. çoğ. SÂHİRÂT, SEVÂHİR]

( Yeryüzü. İLE Büyücü. )


- ŞAÎR[Ar.] ile ŞÂİR[Ar. < Şİ'R | çoğ. ŞÂİRÂN, ŞUARÂ]

( Arpa. İLE Şair, ozan. )


- SAKÎ[Ar.] ile SÂKÎ[Ar. < SAKY | çoğ. SUKAT]

( Kırağı, çiy.[Fars. JÂLE, ŞEBNEM, BEŞG, BEŞM | Yun. DROSOSTALIDA] İLE Su veren/dağıtan. | Kadeh, içki sunan. | Baldıra, ya da baldır kemiğiyle ilgili. | İnsana/kişilere, Allah sevgisi/nuru saçan kişi. )


- SALÎB[Ar. çoğ. SILÂB] ile SÂLİB[Ar. < SELB]

( Haç. [Fars. ÇELİPÂ] İLE Kapıp götüren, alan, alıp yok eden. | Olumsuzlaştıran/menfîleştiren. | İnkâr eden. )


- SÂLİH[< SALÂH] ile ...

( YARAR, ELVERİŞLİ, İYİ, UYGUN, YAKIŞIR | YETKİSİ VE HAKKI OLAN | DÎNİN EMRETTİĞİ ŞEYLERE UYGUN HAREKETTE BULUNAN )


- ŞARKÎ/ŞARKLI değil/yerine/= DOĞULU


- ŞARKI[< ŞARKÎ] ile/ve TÜRKÜ[< TÜRKÎ]

( Bestecisi bilinir. İLE/VE Bestecisi bilinmez. )

( YIR / IR: Ezgi, türkü, nağme. | Şiir. | Şarkı. )


- ŞATHİYE[Ar.] ile ŞÂTIİYE[Ar.]

( Ciddi bir düşünceyi, konuyu, şaka ve alay yollu anlatmak için yazılmış deyişler. İLE Uzunbacaklılar.[Fr. ECHASSIERS] )


- SATIH/SATHİ[Ar.] değil/yerine/= YÜZEY/SEL


- SAVT[Ar.] ile SIYÂH[Ar.]


- SEBÎ[Ar. çoğ. SEBÂYÂ] ile SEB'Î[Ar.]

( Savaşta esir düşen. İLE Yedi sayısıyla ilgili olan. | Yedi günde bir gelen sıtma. )


- ŞEİME/ŞEYİME değil ŞEHÎME


- SENİL/SENILE[İng.] değil/yerine/= YAŞLI


- SENİLİTE/SENILITY[İng.] değil/yerine/= YAŞLILIK


- ŞERÎF[Ar.] ile ŞERİF[İng. SHERIFF]

( Kutsal, şerefli. | Temiz. | Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'in soyundan olan kişi. İLE Büyük Britanya'da, kendi bölgesi içinde kralı temsil eden, yasalara saygı gösterilmesini sağlamakla görevli yönetici. | Amerika Birleşik Devletleri'nde, seçimle iş başına gelen, tüzel yetkisi sınırlı olan yönetici. )


- ŞİBH[Ar.] ile ŞEBÎH[Ar.]


- SİHÂ'[Ar. çoğ. ESHİYE] ile SİHÂH/SIHÂH[Ar. < SAHÎH]

( İnce deri. | Beyin zarı. İLE Doğrular, gerçekler. )


- ŞIK[Ar. < ŞİKK] ile ŞIK[Fr. < CHIC]

( Seçenek. İLE Güzel, zarif, modaya uygun. | Güzel, modaya uygun giyinmiş olan. | Yerinde, uygun. )


- ŞIK[Fr. CHIC] ile ŞIK[Ar. ŞİKK]

( Güzel, zarif, modaya uygun. | Güzel, modaya uygun giyinmiş olan. | Yerinde, uygun. İLE Seçenek. )


- ŞIKK-I:
EVVEL ile/ve/||/<>/> SÂNÎ ile/ve/||/<>/> SÂLİS

( [Mâliye teşkilâtının ayrıldığı, ...] birinci mâlî bölge. İLE/VE/||/<> İkinci mâlî bölge. İLE/VE/||/<> Üçüncü mâlî bölge. )


- SİKLET değil SIKLET[Ar.]

( Ağırlık, yük. | Sıkıntı. )


- SIN ile/||/<> SİN

( Korkmak, sinmek. | Beğenmek, imrenmek. | Kırılmak. İLE/||/<> Kendini göstermemek için büzülmek, saklanmak, pusmak. | Korku, yılgınlık vb. nedenlerle konuşmamak, hareket etmemek ya da tepki göstermemek. | Hiç çıkmayacak ya da güç çıkacak biçimde işlemek, nüfûz etmek. | Huy, alışkanlık vb. iyice yerleşmek. )


- SİNE[Ar.] ile SÎNE[Ar.]

( Uyuklama, uyku bastırma, ımızganma. İLE Göğüs, yürek/kalp. )


- SİNEK/CİBİN ile/ve SİVRİSİNEK

( ... İLE/VE Bilinen 2500 sivrisinek türü vardır. [400'ü Anopheles ailesin aittir ve bunlardan 40'ı sıtma bulaştırabilir.] )

( İspanyolca ve Portekizce'de "küçük sinek" anlamına gelir. )

( Divân şiirinde sevgilinin beni, bir kara sinek olarak ele alınır. )

(

Sivrisineğin elektronik mikroskop ve öteki modern araçlar altında incelenmesi sonucu keşfedilenler...

O ufacık kafasında tam 100 adet göz var. Mikroskopla bile zor görülebilen ağzında 48 adet diş bulunuyor. Göğsünde biri merkezî, ikisi de kanatlar için olmak üzere 3 adet kâlp bulunmakta ve her bir kalpte 2 adet kulakçık, 2 adet de karıncık yer alıyor. Bu ufacık sivrisinek, son teknoloji uçaklar olmak üzere en gelişmiş cihazlarda bile bulunmayan bir termâl alıcıya sahip. Ve canlıları ısı ile buluyor. Bu aracın ısı duyarlılığı, santigrat derecenin binde biri.

Son derece gelişmiş bir kan tahlil aracı, bir anestezi aracı ve kanı kolayca emebilmek için bir kan sulandırıcı araca sahip. Hortumunda altı adet bıçak bulunuyor. Bunlardan dördü ile kare biçimli bir kesi oluşturuyor, öteki ikisiyle de kanı emmek için bir tüp biçimini oluşturuyor. Ayaklarında da pençeler ve kancalar bulunmakta. )

( İlgili başka bir yazıyı daha okumak için burayı tıklayınız... )

( ZEBÂB/ZÜBÂB[çoğ. ZİBBÂN] ile/ve BAÛZA/BAUZ, BİÛZA, BAKKA )

( MEGES/MEKES ile/ve PEŞŞE/PEŞE )

( FLY/HOUSEFLY vs./and MOSQUITO )

( MUSCA DOMESTICA cum CULEX OR ANOPHELES )


- Sînî[Ar.] ile SÎNÎ/SİNÎ[Ar.]

( Çin'li. | Çin'de yapılmış, Çin işi porselen. İLE Büyük tepsi. )


- SİNİR ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SINIR


- SINIRLANDIRMA ile/ve/||/<>/> SİNİRLEN(DİR)MEME


- Şİ'R[Ar. çoğ. EŞ'ÂR] ile ŞÎR[Ar.]

( Anlama. | Şiir, edebî değeri olan nazımlı ve uyaklı söz. İLE Arslan. | Süt. | Yiğit, yürekli. )


- Sİ'R[Ar. çoğ. ES'ÂR] ile SÎR[Ar.]

( Tüketiciyi korumak amacıyla, özellikle zorunlu gereksinim maddeleri için devletçe saptanan fiyat. [Fars. NARH] İLE Tok, doymuş. | Sarmısak. )


- ŞİRÂ'[Ar.] ile ŞİRÂ'/Şİ'RÂ'[Ar.] ile Şİ'RÂ'[Ar.]

( Satın alma/alınma. İLE Yelken, gemi yelkeni. İLE İki yıldızın adı. )


- SİRMO ile İNCALİZ/INCALIZ

( Yabani soğan. İLE Turşusu yapılan yabani soğan. )


- SİT[Ar.] ile SÎT[Ar.]

( Hanım. | Altı. İLE Ün, iyi şöhret. | Çatırdı, patırtı. )


- SIVIŞ ile/||/<> SİVİŞ

( Kaçmak. İLE/||/<> Gizlice kaçmak, kimseye görünmemeye çalışarak kaçmak, çekilip gitmek. )


- SIYÂS/Î[Ar. < SIYSA] ile SİYÂSÎ[Ar.]

( Kaleler. | Köşkler. | Sığınılacak yerler. İLE Siyâset gereği olan. | Diplomatça olan, politik. | Siyâsetle uğraşan. )


- SOFRA ile/ve SIMAT/SİMÂT/SOMAT

( ... İLE/VE Sofra, yemek masası. | Sofraya gelmiş yemekler. | Ziyafet. )

( ... İLE/VE Mevlevî sofrası. )


- STERİL/İZE[Fr.]/STERILE/STERILIZED[İng.]/ değil/yerine/= KISIR (KADIN) | MİKROPTAN ARINMIŞ, MİKROPSUZLAŞ(TIRIL)MIŞ, MİKROPSUZ | KISIR /ARINIK


- STİMÜLÜS/STIMULUS[İng.] değil/yerine/= UYARI, UYARAN


- SÛ'[Ar.] ile KABÎH[Ar.]


- SÜVÂRİ[Fars. SEVÂRÎ] ile SÜVÂRİ[Fars. SEVÂRÎ]

( Atlı. | Atlı asker. İLE Ticaret gemilerinde kaptanlık yapan kişi. )