
A...A...A ile E...E...E
Kılavuz: Selenli Yazaçlardaki FaRkLaR
Toplam 686 FaRk bulunmaktadır
Sayfa 3 / 4
- GAZAL[Ar.] ile GAZEL[Ar.] ile GAZEL[Ar.]
( Ceylan. İLE Divan Edebiyatı'nda, beş ile onbeş beyit arasında değişen, ilk beytinin dizeleri birbiriyle, sonraki beyitlerinin lirik konularda yazılan nazım biçimi. | Lâtif. | Bayanlar için söylenilen güzel ve aşk dolu söz. | Türk müziğinde, belirli bir kurala bağlı olmadan, bir kişi tarafından, herhangi bir makamda gezinerek sesle yapılan taksim. İLE Sonbaharda kuruyup dökülen ağaç yaprağı. )
- CERİDE[Ar.]/GAZETE[İt. < GAZZETTA] değil/yerine/= ÇAĞIM/ÇAVBET
- GEBE/LİK ve/||/<> GEBERMEK[< KABARMAK/GABARMAK]
(
)
- GERÇEK = HAKİKİ, VAKİ = REAL[İng., İsp.] = RÉEL[Fr.] = REAL, WIRKLICH[Alm.] = REALIS, VERUS[Lat.]
- GEZEGEN = SEYYARE[Ar.] = PLANET[İng.] = PLANÈTE[Fr.] = PLANET[Alm.] = PIANETA[İt.] = PLANETA[İsp.]
- GIPTE değil GIPTA
- GREENWICH MEAN TIME(GMT) ile/ve/değil/yerine/||/<>/> UNIVERSAL TIME COORDINATE(UTC)[İng.]/COORDINATED UNIVERSAL TIME(CUT)/TEMPS UNIVERSEL COORDONNE(TUC)[Fr.]
( UTC, atomik olarak hesaplanan bir saattir. İlk olarak 1963 yılında kullanılmaya başlamıştır. Güneş zamanına göre belirlenen GMT ile arasında çok ufak farklar vardır. Gündelik yaşamda iki zaman dilimi de kullanılır. Hangisinin kullanıldığı zaman dilimini etkilemez. )
- GREFT/GRAFT[İng.] değil/yerine/= YAMA
- GUDVE[Ar.] / BÂMDÂD/ÂN, BÂMDÂDÎ, BÂM-GÂH/GEH[Fars.] değil/yerine/= SABAH, SEHER
- GÜLDÜRÜ/KOMEDİ ile/ve "VAHÂMET"
- GÜMÜŞ ile NUKRE/NUKRA
( ... İLE Külçe halinde gümüş. )
- H, HA[Ar.] ile HE, HÂ'(HÂ-İ HEVVEZ, HÂ-İ RESMİYYE)[Ar.] ile HI[Ar.] ile -HÂ/Y[Ar.] ile -HÂ[Ar.]
( Osmanlı abecesinin 8. harfidir. Ebced hesabında 8 sayısının karşılığıdır. İLE Osmanlı abecesinin 30. harfidir. Ebced hesabında 5 sayısının karşılığıdır. İLE Osmanlı abecesinin 9. harfidir. Ebced hesabında 600 sayısının karşılığıdır. İLE "Çiğneyen" anlamına gelen sözcüklere katılarak birleşik sözcük[vasfı terkîbî] yapar. İLE Çoğul edatı.[ESB-HÂ: Atlar. | SEG-HÂ: Köpekler.] | O. )
- HÂCCE[Ar. çoğ. HÂCC] ile HÂCCE[Ar. çoğ. HAVÂCC]
( Bir çeşit akdiken. İLE Hacca giden hanım. )
- HEKİNG/HEKİNK/HACKING[İng.] değil/yerine/= ÇÖKERTME
- HÂDİ'[Ar. < HADÎA] ile HÂDÎ[Ar.] ile HÂDÎ[Ar. < HİDÂYET | çoğ. HEVÂDÎ, HÜDÂT] ile HAYDİ![Ar.]
( Hileci, dolapçı. | Fena, bozuk. İLE Sırada ilk, birinci. | Yenilene yardım eden, yardımcı. İLE Doğru yolu gösteren, hidâyet eden. | Kılavuz, rehber. | Önde giden. | Mızrak ucu. İLE "Hareket geç!" )
- HAFÎF[Ar.] ile HAFÎF/HAFFÂF[Ar.] ile HAFÎF[Ar. < HİFFET]
( At koşarken, kuş uçarken, rüzgâr eserken oluşan ses. Hışırtı. İLE Ayakkabı, terlik, kavaf vs. yapan ve satan. İLE Ağır olmayan, yeğni. | Türk müziğinin büyük usullerindendir. )
- HÂİB[Ar. < HEYBET] ile HÂİB[Ar. < HAYBET | çoğ. HÂİBÎN]
( Korkan, korkak. | Utangaç. İLE Mahrum. | Ümitsiz, me'yûs, dederli. | Zarara uğrayan. )
- HÂİL[Ar. < HAVL] ile HÂİL[Ar. < HEVL]
( İki şey arasında ya da bir şey önünde perde olan, engel olan, arayı kapayan, engel. | Ekran.[fizikte] İLE Korkunç. )
- HAK SİLLESİNİN:
SADÂSI/SEDÂSI ve/||/<> DEVÂSI ve/||/<> DAVÂSI
( Olmaz! )
- HAKÎM ile HÂKİM ile HAKEM ile HEKİM
( Bilge, hikmet sahibi. İLE Hüküm veren, yargıç. İLE Karar veren. İLE Tabip, tıp doktoru. )
( BİCİŞK ile ... ile ... ile ... )
( ... ile PULENU ile ... ile ... )
- HÂLÂ ile HÂLEN
- HALEF ile SELEF[çoğ. ESLÂF]
( Bir makamın devredildiği kişi. İLE Bir makamın devralındığı kişi. )
( Sonraki, ardıl. İLE Önceki, öncel. )
- HALEL ile/değil/yerine/>< HELÂL
- Hâlik[Ar.] ile HÂLİK[Ar. < HELÂK] ile HÂLİK[Ar. çoğ. HALAKA] ile HALÎK[Ar.]
( Yaratan, yoktan var eden, yaratıcı, Allah. İLE Helâk olan, miskinlik içinde ölen. İLE Berber. İLE Traş edilmiş. )
- HALİLE/ÇALPARA/ÇÂR-PÂRE[Fars.]/CASTANET[İng.] ile HALİLE[Fars. < HELİLE]
( Oyun havalarında kullanılan, dört küçük parça sert tahtadan yapılmış bir vurmalı çalgı. İLE Doğu Hindistan'da yetişen bir bitki. )
- HALİYYE[Ar. çoğ. HALİYYÂT] ile HÂLİYYE[Ar.]
( Bekâr bayan. İLE İbâdet sırasında raks etme, el şaklatma gibi durumları helâl sayan bir tarikat. )
- HANDÂN[Fars.] ile HÂNDE-KÂR[Fars.] ile HANDE-RÎZ[Fars.] ile HANDE-RÛY[Fars.] ile HANDE-ZEN[Fars.]
( Gülen, gülücü, güler, sevinçli. | Sürekli gülen. İLE Gülen, gülücü. İLE Gülüp duran. İLE Güleryüzlü. İLE Gülen. )
- HARAKET değil HAREKET
- HAREKET ile HAREKÂT
- HARR[Ar. çoğ. HARÛR] ile HÂRR/E[Ar.]
( Sıcaklık, sıcak, harâret. İLE Kızgın, sıcak, yakıcı, harâretli. )
- HASÂRET[Ar.] ile HASÂRET[Ar. çoğ. HASÂRÂT]
( Zarar, ziyan. İLE Sıvık, sulu şey. Koyulaşıp katılaşma. )
- HASENÂT[< HASENE] ile İNFÂK
( İYİLİKLER, HAYIRLI İŞLER, GÜZELLİKLER )
- HAVA/AMBİYENS[Fr.]["AMBİYANS" değil!] değil/yerine/= ORTAM
- HAVÂSS[Ar. < HÂSSE] ile HAVÂSS[Ar. < HASS/HASSA]
( Duygular, hasseler. İLE Hassalar, keyfiyetler. | Saygın/muhterem olanlar. | Bazı manevi etkiler için okunan dualar. )
- HAYAL-MEYAL/MAYAL (ANIMSAMAK)
- HAYBE/T[Ar.] ile HEYBET[Ar.]
( Boş, işe yaramaz, anlamsız iş. İLE Korku ve saygı uyandıran görünüş. )
- HAYVAN ile AYVAN/EYVÂN[Fars.]
( Canlı. İLE Ev bahçesi, avlu, taşlık. | Mısır, fındık vb. kurutmaya mahsus zeminden yüksek yer. | Üstü kesik, koni şeklinde zahire ambarı. | Balkon, hayat, salon, teras, sundurma, saya. | Çok pencereli ya da bir tarafı açık üst kat odası. | Damda düzlük, düz dam. )
- HAZAR(GÜVENLİK) ile HAZER(SAKINMA)
- HÂZİM[Ar. < HEZÎMET] ile HAZÎM[Ar.]
( Hezîmete uğratan, zafer kazanan, galip. İLE Sarhoş. )
- HEGEMONYA[Yun. < HEGEMONIA]["HEGAMONYA" değil!] ile BASKI
( ... İLE Bir devletin, başka bir devlet üzerindeki siyasi üstünlüğü ve baskısı. )
- HELÂ/HALÂ[Ar.]/KENEF[Ar. < KENİF]/KERİZ[Fars. < KARIZ]/AYAKYOLU/WC/TOILET[İng.]/00[Fr.]/TUVALET[Fr.] ile TUVALET
( Ayakyolu. İLE Gece giysisi. )
- HENGÂME[Fars.][HANGAME/ENDAME değil!] ile İZDİHÂM[Ar. < ZAHAM] ile CURCUNA
( Kavga, patırtı, gürültü. İLE Kalabalık, yığılma, kalabalıktan sıkışma. İLE Gürültülü, karışık durum. | Türk müziğinde, on zamanlı, altı vuruşlu küçük bir usûl. | Bu usûlle bestelenmiş yapıt. )
- ... HESABI (İLE) ile/değil ... HASEBİ (İLE)
- HETEROGREFT/HETEROGRAFT[İng.] değil/yerine/= AYRI TÜR YAMASI
- HEVÂ-HEVES
- HEYACAN değil HEYECAN
- HEYBE[Ar. < AYBE] ile HEYBET[Ar.]
( Omuzda taşınan, içine öteberi koymaya yarayan, kilim ya da halıdan yapılmış iki gözlü torba. | Omuza geçirilebilen tek gözlü bir çanta türü. | Eril üreme örgeni.[Güney İkizdere -Rize'de] İLE Korku ve saygı uyandıran görünüş. )
- HEYELAN[Ar.][HEYALAN değil!] değil/yerine/= GÖÇÜ/KAYŞA
( Toprak kayması. )
- HİBBE[Ar. < HİBEB] ile HİBE[Ar. < HİBÂT]
( Paçavra, kesilmiş kumaş parçası. İLE Bağışlama, bağış. )
- HİDÂB[Ar. < HADEB] ile HİDÂB/HİZÂB[Ar.]
( Kanburluklar, yumruluklar. İLE Boya. | Kına. )
- HUDDÂM[Ar. < HÂDEM] ile HÜDÂM[Ar.]
( Hizmetçiler, hizmet edenler. İLE Deniz tutması. )
- HUMBARA/HUMBERE[Fars.] ile HUMBARA/KUMBARA[Fars. < HUMBERE]
( Havan topu. İLE Para biriktirmek için kullanılan, bozuk ya da kâğıt para atılan deliği olan, metal, toprak ya da plastikten yapılmış küçük kap. | Humbara. )
- HÜR ile HÛR/HURR[Ar./Fars.] ile HÛR[Fars.] ile HÛR[Ar. < AHVER, HAVRA][Fars.]
( Özgür. İLE Güneş. İLE Güneş. | Yiyecek. İLE Âhû gözlüler, gözlerinin akı karasından çok olanlar. | Cennetteki hûriler. )
- İBÂDET[çoğ. İBÂDÂT]
( Sevgiliyi göreyim de, ona hizmet etmeyeyim mi? )
( Aslı, üç erkân üzeredir: Göz[hıfz ile]. VE Dil/lisan[Sıdk ile]. VE Konuşma/kâl[düşünce ile]. )
( Allah'a, ârif olmak. )
- İDÂM[Ar.] ile İ'DÂM[Ar. < ADEM]
( Katık, ekmeğe katık edilen şey. İLE Bir kimsenin yasa/yargı gereği ölümü. )
- İDDİA ile YÂDES/T[< Fars. YÂD DÂŞ][LÂDES değil!]
( ... İLE Bellekte/hatırda tutulan şey. )
- İDOLA = SANEM[Ar.] = PUT[Fars.] = IDOL[İng.] = IDOLE[Fr.] = IDOL[Alm.] = EIDOLON[Yun.] = ÍDOLO[İsp.]
- İFHÂM[Ar. < FUHÛM] ile İFHÂM[Ar. < FEHM]
( Ağız açtırmama, susturma. İLE Anlatma/anlatılma, bildirme/bildirilme. )
- İHÂN[Ar. < VEHN] ile İHAN[Ar. < İHNET]
( Birini zayıf, güçsüz tutma, güçsüzleştirme. | Birini hor görme, tahkir etme. İLE Öfkeler, hiddetler, gazaplar. )
- İHTİKÂK[Ar. < HİKKE] ile İHTİKAK["ka" uzun okunur]
( Değme, birbirine sürünme. | Kaşınma. İLE İki taraftan her birinin "hak benimdir" diye ayak diremesi. )
- İHTİMÂM[Ar. < HEMM] (GÖSTERMEK) değil/yerine/= ÖZEN (GÖSTERMEK)
- İ'LÂF[Ar. < ALEF] ile ÎLÂF[Ar. < ÜLFET]
( Hayvana yem verme/yedirme. İLE Alıştırma/alıştırılma, ülfet etme/ettirilme. )
- İ'LÂM[Ar. < ELEM] ile İ'LÂM[Ar. < İLM] ile ÎLÂM[Ar.]
( Elem/keder verme. İLE Bildirme/bildirilme, anlatma. | Bir davanın, mahkemece nasıl bir yargı ve karara bağlandığını gösteren resmi belge. İLE Düğün yemeği. )
- İLKE ile/ve/||/<>/>/< ARKE ile/ve/||/<>/>/< ERKE
( PRINCIPLE vs./and ARCHE vs./and AIM )
- İLTİFAT[Ar. < LÜTÛF[çoğ.] < LÂTİF(< L-T-F)(< LETÂFET)] ile/ve/||/<> TALTİF[Ar. < LÜTÛF < T-L-F]
( Sözel ya da duygusal bir övgü ve ilgi gösterme biçimi. | Birine güler yüz gösterme, hatırını sorma, tatlı davranma. | İlgi gösterme, rağbet etme. | Söz söylerken, daha çok etki sağlamak için beklenmedik bir anda sözü, konu ile çok yakından ilgili birine ya da bir şeye yöneltme. | Yüzünü çevirerek bakma. İLE/VE/||/<> Daha çok, somut bir ödül ya da onurlandırma anlamı taşır. | Birini ödüllendirmek, takdir etmek. Birine lütûf ve ikramda bulunmak. | Yumuşatma, güzelleştirme. | | İyi ve güzel davranarak gönül almak. | Birini nişan, madalya, aylık artırma vb. şeylerle ödüllendirme. )
( Kişiye/kişilere, (beklentisiz/karşılık beklemeksizin ve incelerek) gülümsemek/tebessüm, yüz/bakış, dans, müzik, ses, şiir, ince sözcük, selen/sedâ ve/ya da soluk/nefes(konuşma/yanıt) ikram etmek... )
- İM/İNTRAMÜSKÜLER İNTRAMUSCULAR[İng.] değil/yerine/= KAS İÇİ
- İ'MÂLÂT[Ar. < İ'MÂL] ile İMÂLÂT[Ar. < İMÂLE]
( Bir fabrikanın ya da bölgenin sanaiye ait yaptığı işler. İLE Vezne uydurmak için, kısa heceyi gereğinden fazla uzun okumalar. )
- İMPARATOR ile/||/<> KAYSER[Ar. < KAYSAR]
( ... İLE Roma ve Bizans imparatorlarına verilen san/unvan. )
- İNAK = NASS = DOGMA[İng., Alm.] = DOGME[Fr.] = DOGMA[Yun.]
- İNHALASYON ile İNHALE ETMEK ile İNHALER
( Soluma. İLE Solumak. İLE Solunan, ilaç solutucu [aygıt]. )
- İNTİHAR/MÜNTEHİR[: İntihar eden.] ile/değil ÖTANAZİ["ÖTENAZİ" değil!]
- İNTİSÂR[Ar. < NESR] ile İNTİSÂR[Ar. < NASR] ile İNTİŞÂR[Ar.] ile İNTİZÂR[Ar. < NAZAR]
( Saçılma, dağılma. | Püskürme/püskürtme. | Aksırma. İLE Öc alma. İLE Yayılma, dağılma, neşr olunma. | Üreme. | Gizli bir şeyin ağızdan ağza yayılması. | Genelleşme. | [fizik] Ayrılma. [İng./Fr. DISPERSION] | [kimya] Dağılım, yayınma. [İng./Fr. DIFFUSION] İLE Bekleme, gözleme. | İlenme, beddua. )
- İRAB ile/||/<> HAREKE/SESÇİL İM ile/||/<> İŞMÂM ile/||/<> HECÂ/HECE/SESLEM
( Sözcüğün sonundaki yazacın ya da imin değişmesi. İLE/||/<> Arapça'da bir yazacın nasıl okunacağını gösteren ve fetha[üstün], kesre[esre], zamme[ötre] denilen imlerden her biri. İLE/||/<> Bir yazacın asıl sesçil imini vurgulama. İLE/||/<> Bir tek sesleme eylemiyle çıkarılan ses ya da sesler öbeği. )
- IRREGÜLER/IRREGULAR[İng.] değil/yerine/= DÜZENSİZ
- İŞGAL[Ar. < ŞUGL] ile İŞKÂL[Ar. < ŞEKL]
( Meşgul etme, işle uğraştırma. | İşten alıkoyma. | Tutma. | Oyalama. İLE Müşküllük, güçlük. | Güçleştirme, çetinleştirme. )
- İSHÂL[Ar. < SEHL] ile İSHÂR[Ar.]
( Sürgün, iç sürme, mülâyim dışkılama. İLE Gece uyutmayıp uyanık bulundurma. )
- İSİM[Ar. < İSM | çoğ. ESMÂ] ile/ve/||/<> SEMÂ'[Ar. < SAMÂ | SÜMÜVV | çoğ. SEMÂVÂT]/GÖK
( Yukarı kaldıran/çıkaran. İLE/VE/||/<> Kalkık. )
- İSKENDER[< İSKÂNDAR] KENTİ ile/ve/||/<>/> KALINTISI
( Beş. İLE/VE/||/<>/> İki. )
- İSM[Ar. çoğ. ESMÂ, ESÂMÎ] ile İSM[Ar. çoğ. ÂSÂM]
( Ad. İLE Suç, günah. )
- ISTAKOZ ile KEREVİDES/KEREVİT/KARAVİDE[Yun.]/BÖCEK
( Denizde yaşayan. İLE Tatlı suda yaşayan. )
( LOBSTER vs. CRAWFISH )
( HOMARUS VULGARIS cum ASTACUS/CAMBARUS / POTAMOBIUS FLUVIATILIS )
- İSTİÂZA[Ar. < İVAZ] ile İSTİÂZE[Ar. < İYAZ]
( Karşılık olarak bir şey isteme. İLE Allah'a sığınma.[eûzü billâhi min-eş-şeytân-ir-racîm ya da neûzü billâh] | Sığınma. )
- İSTÎCÂB[Ar.] ile İSTİ'CÂB[Ar. < ACEB]
( Haklı sayma, vacib görme. İLE Hayrette kalma, şaşma, taaccübetme. )
- İSTİNSÂ'[Ar.] ile İSTİNSÂH[Ar. < NESH] ile İSTİNSÂH[Ar. < NUSH]
( Borç ödemek için zaman/mühlet isteme. | Veresiye almak isteme. İLE Nüshasını çıkarma, bir sûretini çıkarma, kopya etme. )
- İSTİŞÂRE[< ŞÛRÂ (çoğ. İSTİŞÂRÂT)] değil/yerine/= DÜŞÜNCE SORMA, DANIŞMA
- İSTİŞÂRE[< ŞÛRÂ | çoğ. İSTİŞÂRÂT] ile TEÂTÎ[< ATÂ]
- İZÂFÂT[Ar.] ile İZÂFET[Ar.]
( Ad/isim tamlamaları/takımları, izâfetler. | Dünya ile olan bağlar, ilgiler. | Zincirleme ad/isim takımı. İLE İki şey arasındaki bağ, ilgi. | Ad/isim tamlaması/takımı. )
- K ile K ile KA/KE ile KU
( Türk abecesinin on dördüncü harfi. İLE Potasyumun simgesi. İLE Türk abecesinin on dördüncü harfinin okunuşu. İLE Kurçatovyumun simgesi. )
- KABALA'DA:
SEFAR ile/ve SİPUR ile/ve SEFER
( Kabala'da üç temel kavram vardır: Sefar, Sipur, Sefer.
Sefar: Sayı, nicelik demektir. Sefar ya da nicelik varolanların birbiriyle ilişkisinde birinci durumda rol oynar, bu da sayıyla belirtilir. Daha sonra devinimi ve öteki nitelikleri gelir ki bunlar da sayıyla belirtilir.
Sipur: Söz ya da Logos anlamına gelir. Her harf bir kuvveti işaret eder ve var olanlar, harflerden oluşan sözcüklerdir.
Sefer: Yazı demektir. Tanrının yazısından da evrende varolanları anlamak gerekir. Tanrının düşüncesi bu varolanların anlamıdır. )
( Kabala İşlemleri: Themuria, Gematria, Notaria. Themuria: Kutsal sayılan sözcüklerdeki harflerin yerini değiştirerek yeni sözcükler elde etme yöntemidir. Gematria: Sözcükleri oluşturan harflerin sayısal değerlerinin toplamının hesaplanmasıdır. Notaria: Sözcüklerin kökeni olan harflerden sayı değerleri yoluyla yeni sözcükler türetmektir. )
( Kabala'da varlığın en genel ve bütünsel biçimlerine ise Sefirot(Sephirot) adı verilir. )
( Zohar Nur anlamına gelir ve Zohar öğretisi mistik tefekkür ve deneyim yoluyla nura kavuşma, varlık birliğinin insanda gerçekleştirilmesidir. Kabala, bu öğretinin kabul edilmesi, içselleştirilmesi anlamına gelir. )
( Kabala'da harfler sayılarla eşleştirilmiş ve birtakım tanrısal isimlerin harflerinin yerleri değiştirilerek belirli matematiksel kurallara göre anlam türetmelerine gidilmiştir. )
- KADÂ[Ar.] ile KADER[Ar.]
- KA'DE[Ar.] ile KADEH[Ar. çoğ. AKDÂH]
( Bir kere oturma, oturuş. İLE Bardak, küçük bardak, içki bardağı. | [botanik] Kadeh. )
- KADÎM[Ar. < KIDEM | çoğ. KUDEMÂ]["ka" uzun okunur] ile KADİM[Ar. < KADEM]["ka" uzun okunur]
( Eski. | Öncesini bilir kimse bulunmayan, öncesi bilinmeyen şey. | Başlangıcı olmayan, öteden beri varolan. | Eski zaman. İLE Ayak basan, varan/ulaşan. )
- KADIRGA ile BAŞTARDE/BASTARDA[İt.]
( ... İLE Osmanlı donanmasında kullanılan, kadırga türünden bir savaş gemisi. )
- KADR ile/ve KADER/KADAR ile/ve KADER
( Parlaklık. İLE/VE Ölçü. | Ölçüsünde, derecesinde. | Büyüklüğünde, genişliğinde. | Dek. | Gibi. | Denli. | Süre belirten bir söz. | Miktarda, derecede. | Bir sayıdan sonra geldiğinde, kesinlikle belirli olmayan bir niceliği belirten söz. İLE/VE Özgürlük. )
- KAFATASI = SCULL, CRANIUM[İng.] = LE CRÂNE[Fr.] = SCHÄDEL[Alm.] = TESCHIO[İt.] = CRANEO[İsp.] = CALVA[Lat.] = TO KRANION[Yun.] = CUMCUME(T)[Ar.] = KÂSEH-İ SER[Fars.] = SCHEDEL[Felm.]
- KÂĞIT ile AYDINGER[< EIDINGER özel adından]
( ... İLE Parlak yüzeyli, saydam, mimarlıkta çizim için kullanılan özel bir kâğıt. )
- KÂLÂ[Fars.] ile KÂLE[Fars.] ile KAL'A[Ar. çoğ. KILÂ'][Fars.]
( Kumaş. | Anamal, sermaye. | Ev eşyası. İLE Kumaş. | Kelek, ham kavun. İLE Kale, hisar. | Bir şeyin aslının, temelinin, güvenliğinin sürdürüldüğü nesne.[O eser, ilmin kal'asıdır.] )
( SUIDAS[Σοῦδα]/SOUDA(SUDA):
10. yüzyılda Bizans'ta yazılmış Antik Akdeniz dünyası ile ilgili bilgi veren dev ansiklopedidir. 30.000 tanım içerip, ansiklopedik sözlük biçiminde yazılmıştır; pek çok eskiz kaybolmasına rağmen kimi kısımlar Ortaçağ Hristiyan derleyicileri tarafından muhafaza edilmiştir. Suda isminin kökeninin muhtemelen[1] Bizans Yunancasında "kale", "hisar" manasına gelen souda kelimesinden geldiği düşünülmektedir. )
- KALE[Ar. < KAL'A]/KERMEN ile KALEBENT
( Düşmanın gelmesi beklenilen yollar üzerinde, askerî önem taşıyan şehirlerde, geçit ve dar boğazlarda güvenliği sağlamak için yapılan kalın duvarlı, burçlu, mazgallı yapı, kermen. | Satranç tahtasının dört köşesine dikilen, tahtanın bir tarafından öteki tarafına kadar düz olarak boş hanelerde gidebilen kale biçiminde taş. | Genellikle bir düşüncenin savunulduğu, sürdürüldüğü yer. | Takımla oynanan bazı top oyunlarında topun sokulmasına çalışılan yer. | Denizli iline bağlı ilçelerden biri. | Malatya iline bağlı ilçelerden biri. İLE Kale dışına çıkmamaya hüküm giyen suçlu. )
- KAMERA[Fr.] ile KAMARA[İt.]
( Görüntüleme aracı. | Görüntülerin filme alınmasını sağlayan araç, alıcı. | Kameraman. | Bir çekime başlanırken, yönetmenin alıcıyı çalıştırmaları için verdiği buyruk. İLE Gemi Odası. | İngiltere yasama meclisi. )
- KÂMİL DİN değil DİNİN KÂMİLİ/KEMÂLİ
- KANATLI MEYVE, SAMARA = SİMÂR-I MÜCENNEHA = SAMARE
- KANSAROJEN değil KANSEROJEN
- KANUN[Ar.] ile/ve/< SANTUR[Fars. < SENTÛR < Yun.]
( Parmaklarla. İLE/VE Kanun biçiminde fakat tokmaklarla çalınan bir çalgı. )
( YATUK: Kanun, santur gibi sazların ortak adı. )
- KARAMBOL[Fr. < CARAMBOLE < İsp. CARAMBOLA] ile KARGAŞA
( Bilardo oyununda isteka ile vurulan bilyenin öbürlerine dokunması. | Çarpışma, birbirine çarpma. | Karışıklık, karmaşa. İLE Kışkırtma ve karışıklık yoluyla toplumda ortaya çıkan düzen bozukluğu. | Kalabalık, düzensizlik vb.nin yol açtığı karışıklık. )
- KARAVELE/KARAVELA[İt. < CARAVELLE] ile/ve/<>/> KARAKA
( Yelkenli keşif gemisi. Büyük deniz teknesi. | Gemilerde denizcilik kurallarına aykırı durum. İLE/VE/<>/> Büyük, yelkenli gemi. )
- KARDEŞ/KARDAŞ ile İKİZ
- KAREKTER değil KARAKTER
- KARGAŞA ile/ve ÇATIŞMA/ARBEDE[Ar.]["ARBADE" değil!]
( TUMULT/ANARCHY vs./and ROW )
- KARGAŞA ile KAYNAMA, COŞMA/COŞKU / GALEYÂN[Ar.]["GALYAN" değil!]
- KARTEL[Fr. < CARTEL] ile KARTEL[Fr./İt. < CARTEL]
( Gemilerde içlerine içme suyu konulan, ortası basık, küçük fıçı. İLE Tekelci sermaye piyasasında, birtakım ticaret ya da üretim kuruluşlarının, genellikle kazanma ya da başka kuruluşlara karşı tutunabilme vb. amaçlarla aralarında kurdukları dayanışma birliği. )
- KAT'Â[Ar.] ile KAT'EN[Ar.]
( Hiçbir zaman, asla. İLE Asla, hiçbir zaman. )
- KATRE/KATRA[Ar. çoğ. KATER, KATARÂT] değil/yerine/= DAMLA
( Damla, damlayan şey. )
- KÂVÎ[Ar. < KEYY | çoğ. KÂVİYÂN] ile KAVÎ[Ar. < KUVVET]
( Dağlayan, yakan/yakıcı. [Fr. CAUSTIQUE] İLE Güçlü, kuvvetli. | Güvenilir, sağlam. )
- KAVL/KAVİL[Ar.] ile/ve/<> KELÂM
( Yok olanı, var ettiğimiz olana verdiğimiz ad. İLE/VE/<> Var olana ilim vermek. )
- KAYNAK/KAYNARCA/GÖZ/PINAR/MEMBA[Ar. < MENBA] ile/ve/||/<> KAYNAÇ/GAYZER[Fr. < GEYSÉR]
( Bir suyun çıktığı yer. İLE Volkan bölgelerinde, belirli aralıklarla su ve buhar fışkırtan sıcak kaynak. )
- KAYNAK/REFERANS[İng. < REFERENCE] ile/ve/||/<>/> KAYNAKÇA
( Araştırma ve incelemede yararlanılan belge. | Herhangi bir bilim dalında yazılmış olan yazı ya da yapıtların tümü. İLE/VE/||/<>/> Belirli bir konu, yer ve dönemle ilgili yayınları kapsayan ya da en iyilerini seçen yapıt. )
- KAZÂ/KADÂ ile/ve/||/<>/> KADER/KADAR
( Gereksinim. İLE/VE/||/<>/> Ölçü. )
( Gerekeni/gereksinimi ölçülendirmek. )
( Tekil. İLE/VE/||/<>/> Çoğul. )
( Kaderin gerçekleşmesi/vukû bulması, bilinmesi, görülmesi. İLE/VE/||/<>/> Bilinmez. )
( Göz. İLE/VE/||/<>/> Bakış/bakma. )
( Zorunluluk/cebr. İLE/VE/||/<>/> Özgürlük[seçenek/yeğleme]. )
( Tümel. İLE/VE/||/<>/> Tikel. )
( Var oluş/olan. İLE/VE/||/<>/> Bilgi. )
- KÂZIM/KEZÎM[Ar. çoğ. KÂZIMÎN] ile KAZIM/KAZIMA["ka" uzun okunur]
( Kızgınlığını, öfkesini, hırsını yenen. İLE Kemirici.[hayvan] )
- KELÎM[Ar. < KİLÂM] ile KELİM[Ar. < KELİME]
( Söz söyleyen, konuşan. | İkinci kişi.[muhâtab] İLE Sözler. )
- KEMENÇE ile/ve KEMANÇE
( SMALL VIOLIN OTTOMAN vs./and ... )
- KERE ile/ve KARE
- KEREN ile/değil KARAN
( Boynuzlu. İLE/DEĞİL Parlamak. )
( )
- KERESTE[Fars. < KERASTE] ile/= KALAS[< Romanya'da Galati kenti]
( Tomrukların boyuna biçilmesiyle elde edilen ve marangozlukla inşaatta kullanılan nitelikli ağaç. | Ayakkabı yapımında kullanılan gereç. | Kaba saba kişi, "kalas". İLE/= Kalın biçilmiş uzun tahta. | Ahşap yapılarda kiriş olarak kullanılan kalın biçilmiş uzun tahta. | Kaba, anlayışsız kişi, "kereste". )
- KERHÂNE ile KÂRHÂNE
- KE'S[çoğ. KÂSÂT, KÜÛS] ile KES[Fars. | çoğ. KESÂN]
( İçi dolu kap/çanak. | Bardak, kadeh. | Şarap dolu bardak/kadeh. | Çanak. Çiçeğin en dışında bulunan yeşil yaprakların hepsi. İLE Kişi, kimse.[HER-KES: Her bir kişi, her kim olursa olsun] )
- KILAVUZ = REHBER = GUIDE[İng., Fr.] = FÜHRER[Alm.] = GUIDA[İt.] = GUÍA[İsp.]
- MAHZEN[Ar.] ile/ve/||/<> KİLER[Fars. < KİLÂR]/ARDİYE[Ar. < ARZİYE] ile/ve/||/<> DEPO[Fr. < DÉPÔT]/DEBBOY ile/ve/||/<> ANTREPO[Fr. < ENTREPOT] ile/ve/||/<> SAKLAK/AMBAR[Fars. < ANBAR]
( Yapılarda yer altı sakla[n]ma/koru[n]ma alanı. İLE/VE/||/<> Evlerde saklanılabilecek yiyecek ve içeceğin [Ar. erzak] saklandığı oda, ambar ya da dolap. İLE/VE/||/<> Korunmak, saklanmak ya da gerektiğinde kullanılmak için nesnelerin konulduğu/saklandığı yer. | Nesnelerin toptan satıldığı ve çokça bulunduğu yer. | Ordu nesne ve araçlarının saklandığı, bakımlarının yapıldığı yer. İLE/VE/||/<> Vergileri ödenmemiş, gümrüğe ait nesnelerin korunması için kurulan alan. İLE/VE/||/<> Genellikle tahıl saklanılan yer. | Yiyecek ve bazı nesnelerin saklanıldığı yer. | Geminin yük koymaya ayrılmış yeri. | Genellikle tahılın çok üretildiği yer, bölge. | Kum, çakıl vb. yapı malzemesini ölçmekte kullanılan ve her yanı çoğunlukla 75 santimetre olan küp ölçek. | Nesne taşıma işleri yapan kurum ya da ortaklık. )
- KILIF[Ar. < GİLÂF] ile KIRLENT[Fr. < GUIRLANDE]
( Bir şeyi korumak için kendi biçimine göre, çoğunlukla yumuşak bir nesneden yapılmış özel kap. | Yolsuz bir işe bulunan sudan gerekçe. İLE Çiçek ya da yaprak işlemeli süs. | İşlemeli ya da işlemesiz bir tür küçük yastık. )
- KİRMAN = KİRMEN
( İp eğirmeye yarayan tahtadan yapılmış araç. )
- KİŞİSEL = ŞAHSİ = PERSONAL[İng.] = PERSONNEL[Fr.] = PERSÖNLICH, PERSONAL[Alm.]
- KIYMATARYEN değil/yerine KIYMETARYEN
( Hayvanlara/canlılara kıyan ya da "kıyma" denilen şeyden yapılan "şeyler" yiyen. DEĞİL/YERİNE Hayvanların değerini bilip tüm canlılara saygı göstererek yaşama olanağı sunmayı yeğleme zihninde/bilincinde, tutum ve davranışında olanlar. )
- KLAS/MAN[Fr. < CLASSE/MENT] değil/yerine/= BÖLÜM
- KÖÇEK ile/değil KOÇAK
( Kadın kılığına girip çengi gibi oynayan erkeklere verilen ad. | Ağırbaşlı davranışları olmayan kişi. | Deve yavrusu, köşek. İLE Yürekli, yiğit. | Eliaçık, cömert. )
- KOKTEYL[İng. < COCKTAIL] değil/yerine/= YİYİMLİK-İÇİMLİK | KARIŞIM
- KOLONİ[Fr. < COLONIE] ile/ve/||/<> KOLONYAL[Fr. < COLONIAL]
( Sömürge. | Göçmen topluluğu ya DA bu topluluğun yerleştiği yer. | Bir ülkede bulunan küçük yabancı topluluğu. | Birlik durumda yaşayan aynı türden organizmaların oluşturduğu topluluk. İLE/VE/||/<> Sömürgeyle ilgili. | Sömürgede yaşayan. )
- KOMİTA[Lat./Sırpça] ile KOMİTE[Fr. < ]
( Siyasi bir amaca ulaşmak için silah kullanan gizli topluluk. İLE Alt kurul. )
- KONFERANS[Fr./İng. < CONFERENCE] değil/yerine/= KONUŞMA/KONUŞTAY
- KONUŞMA ile/ve/< MUHÂVERÂT[Ar. < MUHÂVERE]
( ... İLE/VE Karşılıklı konuşma/lar. )
- KONVANSİYONEL[İng. < CONVENTIONAL | Fr. < CONVENTIONNEL] değil/yerine/= GELENEKSEL | ALIŞILMIŞ
- KÜLTÜREL[İng. < CULTURAL] değil/yerine/= EKİNSEL
- KÜP:
KÖP ETMEK[Eski Türkçe]/KOP[Kofti] ile HUMBARA/HUM-PÂRE[Fars.]
( Ayrıca "Copy"[İng.] sözcüğünün de köp ile bağlantılı olduğu düşünülmektedir. İLE Küçük küp. Kumbara. )
( Hititler döneminde kapalı bir alanda büyük küpler yere gömülürdü. Yiyeceklerin aynı ısı ortamında uzun zaman, bozulmadan kalmasını sağlayan bu yöntemde ne kadar çok küpünüz varsa o kadar zenginsinizdir. Baysınız, beysinizdir. En çok küpü olan yani köpetli/kuvvatlı olan şüphesiz ki devletin başı, aynı zamanda Tanrı vekili olan kraldır. )
- KURDELA değil KURDELE
- KURDELEBALIĞI/FLANDRA ile FLANDRE
( Kurdelebalığıgillerden, uzun, yassı gövdeli, pulları çok küçük, kuyruk yüzgeci ipliğe benzeyen, kemikli bir Akdeniz balığı. İLE Bir tür çoban köpeği. )
( CEPOLA RUBESCENS cum ... )
- KÜRE[çoğ. KÜRÂT] ile ...
( BEKTÂŞİYE'DE MEYDAN OCAĞI )
- KURNA[Ar. < KURNE] ile/ve/||/<> ZURNA[Fars. < SURNÂY]
( Hamama gidildiğinde/gidip beğenilmeyen/beğenmeyen. İLE/VE/||/<> Düğüne gidildiğinde/gidip beğenilmeyen/beğenmeyen. )
( Hamam ve banyolarda musluk altında bulunan, içinde su biriktirilen, yuvarlak, mermer, taş ya da plastik tekne. İLE/VE/||/<> Ağaçtan yapılan, iki karış boyunda, ağız bölümü yayvan, keskin bir ses çıkaran ve çoğu zaman davulla ya da dümbelekle birlikte çalınan nefesli çalgı. )
- KÜTÜK ile/ve/değil/yerine/||/<>/></< FİDE/FİDAN
( Büyük ve "güçlü". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>< İnce ve "zayıf". )
( Cansızdır. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>< Canlıdır. )
- LÂHİKE/LÂHİKA[Ar. çoğ. LEVÂHİK] değil/yerine/= EK
- LÂMİ'[Ar. < LEMEÂN] ile LÂMÎ/LÂMİYYE[Ar.]
( Parlayan/parıldayan, parlak, lemeân eden. İLE Lâm harfi şeklinde olan. | Lâm kafiyesi ile düzenlenmiş olan kasîde. | Lâm harfi ile yapılmış isim tamlaması[izâfet terkibi]. )
- LÂTİF/LETÂFET ile/ve/||/<>/> AŞKIN/LIK
- LEMEÂT[Ar. < LEM'A] ile LEMEHÂT[Ar.]
( Parıltılar, parlayışlar. İLE Bir kezlik bakışlar, bir göz atışlar. )
- LEŞ[Fars. < LÂŞE] ile/değil/||/<> CESET
- LEVHA[Ar.] ile ANTERLİN/ENTERLİN[Fr.]
( ... İLE Basımcılıkta, satır aralarını denkleştiren ince kurşun levha. )
- LİNEER/LINEAR[İng.] değil/yerine/= DOĞRUSAL
- LİSANS[İng. < LICENCE] değil/yerine/= YETKİ BELGESİ / YETKİNLİK
- MAAŞ/MAHİYE[Fars., Ar.]["MAYIŞ" değil!] değil/yerine/= AYLIK
- MACERA[Ar.]/SERÜVEN[Fars. SERVAN]/SERGÜZEŞT[Fars.]/AVANTÜR[Fr. AVENTURE | İng. ADVENTURE] değil/yerine/= OLAYCA
- MAĞAZA ile/ve/<> REYON[Fr. < RAYON]
( ... İLE/VE/<> Bir mağazanın yalnız bir tür eşya satılan bölümü. )
- MAHÂFİL[Ar. < MAHFİL] ile MAHÂFİR[Ar. < MİHFER/E]
( Oturulacak, görüşülecek yerler, toplantı yerleri. | Büyük camilerde, sultanlara ya da müezzinlere ayrılmış etrafı parmaklıkla çevrilmiş olan yerler. İLE Hattatların, yanlışı kazımakta kullandıkları, bir çeşit kalemtraş. | Beller. Kazmalar. )
- MAKADÎR[Ar. < MİKDÂR/MAKDÛR] ile MAKADİR[Ar. < MAKDERET]
( Miktarlar, kısımlar. İLE Kudretler, kuvvetler. )
- MAKUL[Ar. < KAVL]["ku" uzun okunur] ile MA'KUL/MA'KULE[Ar. < AKL]["ku" uzun okunur]
( Söylenilmiş, denilmiş. Söylenilen söz. İLE Akıllıca, akla uygun, akıllıca iş gören, anlayışlı, mantıklı. )
- MAKULÂT[Ar. < MAKULE]["ku" uzun okunur] ile MA'KULÂT[Ar. < MA'KUL]["ku" uzun okunur] ile ME'KÛLÂT[Ar.]
( Takımlar, çeşitler, sınıflar/kategoriler. İLE Aklın uygun bulduğu, akıl ile bilinen şeyler. [Fr. PRÉDICABLES] İLE Yiyecekler. )
- MÂKÛLÂT ile/ve/değil/||/<>/> MEKÛLÂT(DENKÖBEKLER/SONSAL SINIFLAR/KATEGORİLER)
( Akıllar/akledilirler. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Sonsal sınıflar/kategoriler. )
- MÂL[Ar. çoğ. EMVÂL] ile -MAL[Ar.]
( Bir kişinin tasarrufu altında bulunan değerli ve gerekli şey. | Varlık, servet. | Para, nakit, gelir. | Tüccar eşyası. İLE "Süren, sürülen, takılan, sarılan" anlamlarıyla oluşumlar yapar.[RÛ-MÂL: Yüz süren.] )
- MÂLİK[Ar.] ile MELİK[Ar.]
- MANAGE(MENT) vs. MÉNAGE
- MANAT/MANET ile ...
( Rus parası, ruble. )
- -MANCY/MANTİC- ile/||/<> JAC-/JEC-
( Kehanetle ilgili, önceden belirleme, keşif. İLE/||/<> Önder olmak, öne çıkmak, belirlenen kişi. )
- MANDA ile MANDA[Fr. < MANDATAIRE | İng. MANDATE/R]
( Susığırı. İLE Birinci Dünya SAvaşı'ndan sonra, bazı azgelişmiş ülkeleri, kendilerini yönetebilecek bir düzeye eriştirip, bağımsızlığa kavuşturuncaya kadar Uluslar Birliği adına yönetmek için bazı büyük devletlere verilen vekillik. )
- MANEVÎ[< MÂNÂVÎ] ile METAFİZİK
( MORAL vs. METAPHYSICS )
- MÂNİ'[Ar. < MEN | çoğ. MENEA] ile MA'NÎ/MÂNÂ[Fars.] ile Mânî[Fars.] ile MANİ[Ar.]
( Geri bırakan, alıkoyan, engel olan, men eden. | Engel, özür. İLE Eş, benzer. İLE Ünlü Çin'li nakkaşın adı. Behram Şâpûr zamanında İran'a gelip Zerdüşt ve Îsâ dinlerinin karışımı olan bâtıl mezhebini yaymaya başlamış olmasından dolayı idam edilmiştir. [Erteng/Erjeng adlı yapıtı ünlüdür.] )
- MANİKA[İt. < MANICA] değil/yerine/= BACA[Fars. < BÂCE]
( Gemilerde, ambarlara ve makine bölümüne hava vermek için güverteye açılan baca. )
- MA'RÂ[Ar.] ile MA'REF[Ar.]
( Gövdenin, çoğu zaman çıplak yeri/yerleri. İLE Yüzün, sürekli açık görünen yeri/yerleri. )
- MARAZ[Ar. çoğ. EMRÂZ] ile MA'RAZ/MA'RIZ[Ar. < ARZ | çoğ. MAÂRIZ]
( Hastalık. | [mecaz] Dert, belâ, dayanılması güç durum. İLE Bir şeyin göründüğü, çıktığı yer. | Bir şeyin bildirildiği yer. | Sergi, meşher. )
( ... vs. EXPOSITION )
( ... avec EXPOSITION )
- MARKAJ[Fr.] ile/=/<> MARKE[Fr.]
( Bazı takım oyunlarında, ayakla ya da gövdeyle, karşı takım oyuncusunun davranışına engel olma. İLE/=/<> Bazı takım oyunlarında, karşı takımdaki oyuncuyu yakından izlemek, tutmak. )
- MASAL[Ar. < MESEL] ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/> MAVAL[Ar. < MEVVÂL]
( Genellikle toplumun oluşturduğu, düşe dayanan, sözlü gelenekte yaşayan, çoğunlukla insan, hayvan ile "cadı, cin, dev, peri" vb. başından geçen olağanüstü olayları anlatan edebî tür. | Boşuna söylenmiş söz. İLE/VE/DEĞİL/NE YAZIK Kİ/||/<>/> Yalan, uydurma söz. )
- MASAL ile/ve/<> MESEL ile/ve/<> MİSAL ile/ve/<> HAKİKAT
( Tevrat'ta/Mesnevî'de. İLE/VE/<> İncil'de. İLE/VE/<> Kur'an'da. İLE/VE/<> Hikmet'te. )
- MA'SÛR[Ar. < USRET | çoğ. MA'SÛRÂT] ile MA'SÛR ile MÂSÛR[Fars.] ile MAHSÛR
( Zor, güç. İLE Sıkılmış, suyu ya da yağı alınmış şey. İLE Birbirine katılmış şey. İLE Kuşatılmış, muhâsara edilmiş. | Sınırlanmış, belirli edilmiş, hasredilmiş. | Men edilmiş. | Sıkıştırılmış, tazyik edilmiş. )
- MATAMATİK değil MATEMATİK
- MATRÛK[Ar.] ile METRÛK[Ar. < TERK]
( Gevşek, sölpük kişi/adam. | Kuruduktan sonra yağmurun tazelediği/tarâvetlendirdiği yer. İLE Terk edilmiş, bırakılmış, kullanılmaktan vazgeçilmiş, battal. )
- MAVAL[Ar.] ile MAVEL
( Koyun çobanının (koyunlar/ı için) kaval çalması. | Yalan, uydurma söz. İLE/< Deve çobanının (develer/i için) söyledği/okuduğu. )
- MECRÂ ile/ve/<> MACERA
- MEHÂBET[Ar. < HEYBET] ile ULULUK, KORKUNÇLUK, AZÂMET; BÜYÜK GÖRÜNME
- MEHR-İ MUACCEL[Ar.] ile MEHR-İ MÜECCEL[Ar.]
( Nikâhta, kız tarafına verilen ağırlık, para, başlık, kalın. İLE Boşanma ya da ölüm durumunda, kız tarafına verilmesi, nikâhta kararlaştırılmış olan bedel. )
- MEHTAP[Fars. < MAHTÂB] değil/yerine/= AY IŞIĞI
- MEHVEŞ[Ar. çoğ. MEHÂVİŞ] ile MEH-VEŞ[Ar.]
( Karışık ve kalabalık yer. İLE Ay gibi. )
- MEKÂN ile/ve/değil MAHAL["MEAL" değil!]
( ... İLE/VE/DEĞİL Söz ve halin buluşmasında bulunan/oluşan. )
- MEKANİK[Fr. < Yun.] ile MEKANİZE[Fr.] ile MEKANİZMA
( Kuvvetlerin özdekler ve devinimler üzerine etkisini inceleyen fizik dalı. | Denge ve devinim kurallarıyla ilgili. | El ya da makine ile yapılan. | [mecaz] Düşünmeden yapılan. İLE Savaş ve taşıma gereçleriyle donatılmış kıta ya da birlik. İLE Belirli bir sonuca ulaşmak için karmaşık bir biçimde düzenlenmiş organ ya da parçalar bileşimi, düzenek. | Örgenlerin işleyiş biçimi. | Ateşli silahların işlemesini sağlayan mekanik bölüm. | [mecaz] Oluş, ortaya çıkış, işleyiş. )
- MELÂİK[Ar. < MİL'AKA] ile MELÂİK/E[Ar. < MELEK]
( Tahta kaşıklar. İLE Melekler. )
- MELİSSA/MALISSA[Lat.] değil/yerine/= OĞULOTU
- MENÂBİ'[Ar. < MENBA] ile MENÂBİR[Ar. < MİNBER]
( Kaynaklar, menbalar. İLE Minberler. )
- MENHÛS[Ar. < NAHS] ile MENHÛS[Ar.] ile MENHÛŞ[Ar.]
( Uğursuz, nuhûsetli.[MEŞ'ÛM] İLE Kuyruğunun yanları uyuz olan deve. İLE Yılan, akrep gbi hayvanlar tarafından sokulmuş. )
- MENKUS[Ar. < NAKS]["ku" uzun okunur] ile MENKÛS[Ar. < NÜKS] ile MENKUŞ[Ar. < NAKŞ]["ku" uzun okunur] ile MENKUZ[Ar. < NAKZ]["ku" uzun okunur]
( Eksik olan. İLE Baş aşağı çevrilmiş, tersine dönmüş. | Hastalığı tekrar etmiş. | Sol ön ayağında beyaz bulunan ve Araplarca kabul görmeyen at. İLE İşlenmiş, nakış olunmuş, resim yapılmış, boya ile süslenmiş. | Nakışlı pencere, alçı pencere. İLE Bozulmuş, hükümsüz bırakılmış, nakz edilmiş. )
- MENTALİTE[Fr.]["MANTALİTE" değil!] değil/yerine/= ANLAYIŞ, BAKIŞ, ALGILAMA
- MER'İYÂT[Ar. < MER'Î] ile MER'İYET[Ar.]
( Gözle görülen şeyler. İLE Hükmü yürürlükte olma. | Gözle görülür olma. )
- MESÂFE[Ar. çoğ. MESÂFÂT, MÜSÂF] ile KAT'-I MESÂFE
( Ara, uzaklık. İLE Yol alma. | [jeod.] Bir tür arazi ölçme ve hesaplama yöntemi. )
- MESÂİL[Ar. < MES'ELE] ile MESÂİR[Ar. < MİS'AR]
( Meseleler. İLE Ateş küsküleri, ateş karıştırmaya yarayan demirler. )
- MESAME[Ar. çoğ. MESAMAT] değil/yerine/= GÖZENEK/LER
- ME'SEM/E[Ar.] ile MESEMM[Ar. çoğ. MESÂMM]
( Suç. Günah. İLE Deri üzerindeki küçük delik. )
- MESTÛR[Ar. < SATR] ile MESTÛR/E[Ar. < SETR]
( Yazılmış, çizilmiş, satırlanmış. İLE Örtülü, kapalı, gizli. | Açık gezmeyen kadın. )
- MEVLANEKAPI değil MEVLÂNÂKAPI (KIRMIZILAR KAPISI, YENİKAPI)
- MEYVA değil MEYVE[Fars. < MÎVE]
- MEZÂBİL[Ar. < MEZBELE] ile MEZÂBİR[Ar. < MEZBER]
( Süprüntülükler, süprüntü dökülen yerler. İLE Kamışlar, kalemler. )
- MEZÂHİR[Ar. < MİZHER] ile MEZÂHİR/MAZÂHİR[Ar. < MAZHAR]
( Utlar. | Çiçekli yerler. İLE Bir şeyin göründüğü, çıktığı yerler. Nâil olmalar, onurlanmalar/şereflenmeler. )
- MEZÂR[Ar. < ZİYÂRET | çoğ. MEZÂRÂT] ile MEZÂRR/MAZARR[Ar. < MAZARRAT]
( Ziyaret yeri. | Ölünün gömüldüğü yer, kabir, sin. İLE Zararlar, ziyanlar. )
- MİNAREL değil MİNERAL
- MİNHAS[Ar. < MENÂHİS] ile MİN-HAYS[Ar.]
( Uğursuz şey. İLE "... konusunda". )
- Mİ'SÂL[Ar.] ile MİSÂL[Ar. < EMSÎLE]
( Ucu uzun ağaç, gelberi. İLE Örnek. | Masal. | Düş/rüyâ. | Benzer, andırır. | Yalnızca ilk harfi[fâsı], harf-i illet olan sözcük.[VASL, VÂİZ, YÜMÜN, MEYSÛR vb.] )
- Mİ'ZÂD/Mİ'ZED[Ar.] ile MÎZÂD[Ar.]
( Ağaç budama bıçağı. | Kolçak, pazvant. İLE Sevinç, neşe/sürûr. )
- MODA ile/ve/||/<> MODERN
- MUAHEDE[< AHD | çoğ. MUÂHEDÂT] ile MUÂHEZE[< AHZ]
( Karşılıklı and içme. | Antlaşma. İLE Azarlama, paylama, çıkışma, darılma. | Tenkîd. )
- MUÂHEDE[Ar. < AHD | çoğ. MUÂHEDÂT] ile MUÂKADE[Ar. < AKD]
( Karşılıklı and içme. | Antlaşma. İLE Sözleşme yapmak, antlaşma, akid. )
- MUÂVENÂT[Ar. < MUÂVENET] ile MUÂVENET[Ar. < AVN | çoğ. MUÂVENÂT]
( Yardımlar, yardım etmeler. İLE Yardım, yardım etme. )
- MÜBÂDELE[Ar. < BEDEL | çoğ. MÜBÂDELÂT]/TAKAS/TRAMPA[İt.]/TROK[Fr.] değil/yerine/= DEĞİŞ/DEĞİŞMECE/DEĞİŞ-TOKUŞ
- MUBAH["MÜBAH" değil!] ile CÂİZ[< CEVÂZ]
- MÜBTEDÂ'[Ar. < BED] ile MÜBTEDA'/MÜBTEDE[Ar. < BED]
( Başlangıç, baş. | [dilb.] Özne.[ad tümcelerinde] İLE Aslında yok iken yeni çıkmış olan şey. )
- MÜDÂFAA[Ar.]/DEFANS[İng. < DEFENCE] değil/yerine/= SAVUNMA/SAVUNU
- MÜDÂVÂ/T[Ar. < DEVÂ] ile MÜDÂVÎ[Ar. < DEVÂ]
( Hastaya bakıp ilâç verme, devâ arama. İLE İlâç veren, iyileştiren, devâ bulan. )
- MÜDÂVEME[Ar. < DEVÂM] ile MÜDÂVİM/E[Ar. < DEVÂM]
( Devam etme, bir yere her zaman gidip gelme. | Bir iş üzerinde aralıksız çalışma. İLE Devam eden, bir iş üzerinde aralıksız çalışan. | Bir yere, sürekli gidip gelen. )
- MUHASSAN[Ar. < HISN] ile MUHASSEN[Ar. < HÜSN] ile MUHASSER[Ar.]
( Güçlendirilmiş, istihkâmlanmış. İLE Beğenilmiş, güzel, yararlı, hayırlı iş. İLE Hasret kalmış, tahsîr olunmuş. )
- MUHAYYEL[Ar. < HAYÂL] ile MUHAYYER[Ar. < HAYR]
( Hayal kurulmuş, tahayyül olunmuş. İLE Seçmeli, beğenmeye bağlı. | Beğenilmediğinde geri verilen eşya. | Türk müziğinin en eski ve en çok kullanılan makamlarından. )
- MUKARRER[Ar. < KARÂR | çoğ. MUKARRERÂT] ile MÜKERRER[Ar. < KERR | çoğ. MÜKERRERÂT]
( Kararlaşmış. | Sağlam, şüphesiz. | Anlatılmış, bildirilmiş. İLE Tekrarlı, tekrarlanmış. )
- MÜKÂYEDE[Ar. < KEYD] ile MÜKÂYESE[Ar. < KİYÂSET]
( Hile düzenleme. İLE Akıl ve zariflikte, çokluk iddiasında bulunma. | Benzeterek ya da karşılaştırarak değerlendirme, kıyaslama. | Akıllıca davranış, akıllılık. )
- MÜLEMMA'[Ar. < LEM] ile MÜLEVVEN[Ar. < LEVN]
( Parlak, telmi' edilmiş. | Alaca, renk renk. | Bir bölümü Türkçe, bir bölümü Arapça ya da Farsça söylenmiş manzûme. | Bulaşmış, sıvanmış. İLE Renkli, renk renk, türlü türlü. | Boyalı, boyanmış. )
- MU'LİM[Ar. < ELEM] ile MU'LİN[Ar. < ALEN]
( Ağrıtan, sızlatan, inciten, elem veren. İLE İlân eden, genele bildiren, haber veren. )
- MÜMÂNAAT[Ar. < MEN] ile MÜMÂRÂT[Ar. < MEREY]
( Engel olma, önleme, men etme. İLE Çekişme, mücâdele. )
- MÜNÂDİM[Ar. < NEDÎM] ile MÜN'ADİM[Ar. < ADEM]
( Ortam arkadaşı, nedimlik eden. İLE Yok olan, in'idâm eden. )
- MÜNÂZAA[Ar. < NEZ | MÜNÂZAÂT] ile MÜNÂZARA[Ar. < NAZAR]
( Ağız kavgası, çekişme. İLE Kurallara uygun olarak karşılıklı konuşma. | Bilimsel tartışma. )
- MÜNÂZİ'[Ar. < NEZ] ile MÜN'AZİL[Ar. < AZL]
( Ağız kavgası eden, çekişen, kavgacı. İLE Ayrılan, in'izâl eden. | Görevden alınmış, azl edilen. )
- MÜNTEHİR[Ar. < NEHR] ile MÜNTEHİR[Ar. < NAHR]
( Sürekli akan, intihâr eden. İLE Kendini öldüren, intihâr eden. )