Bugün[15 Ekim 2025]
itibarı ile 9.326 başlık/FaRk ile birlikte,
9.326 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(23/39)


- KİŞİLİK = ŞAHSİYET = PERSONALITY[İng.] = PERSONALITÉ[Fr.] = PERSÖNLICHKEIT, PERSONALITÄT[Alm.] = PERSONALIDAD[İsp.]


- KİŞİLİK ile SÜPER KİŞİLİK ile KİŞİLİK ÖTESİ

( VYAKTI: Tüm fiziksel ve yaşamsal süreçlerin toplamıdır. İLE VYAKTA: Ben'in bilince "Ben-im" olarak yansımasıdır. İLE AVYAKTA: Evrensel ve gerçek saf "Ben"dir. )

( VYAKTI ile VYAKTA ile AVYAKTA )

( PERSONALITY vs. SUPER PERSONALITY vs. BEYOND OF PERSONALITY
The Avyakta is the universal and real pure 'I'. WITH The Vyakta is its reflection in consciousness as "I am'. WITH The Vyakti is the totality of physical and vital processes. )


- KİŞİLİK ile/değil TUTUM

( Kim olduğunla ilgili. İLE/DEĞİL Onun, "kim olduğu" ile ilgili. )

( [not] Who I am. VS./BUT Who you are. )

( [not] PERSONALITY vs./but ATTITUDE )


- KİŞİNİN:
"AĞZIYLA KUŞ TUTMASI" değil "AĞZINI (KAPALI) TUTMASI"


- KİŞİNİN:
ANLAYACAĞI DİL ile/ve/değil/yerine/||/<>/> "KENDİ DİLİ"

( Aklına ulaşı(lı)r. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> "Kalbine" ulaşı(lı)r. )


- KİŞİNİN BAKIŞINDA:
GÖRÜNEN ile/ve/||/<> KENDİ ile/ve/||/<> GÖRÜNMEYEN


- KİŞİNİN BİLGİSİ ile/ve/<> DIŞ DÜNYANIN BİLGİSİ

( Rüya, rüya görendir; bilgi, bilendir. )

( Dünyanın bir kusuru yok. Düzensizliği oluşturan, kendimizi ondan ayrı olarak düşünmemizdir. )

( Dünyanın üzerimizdeki gücü, ancak kendimizin ona verdiği güç/anlam kadardır. )

( There is nothing wrong vs. world. It is your thinking yourself to be separate from it that creates disorder.
The world has only as much power over you as you give it. )

( KNOWLEDGE OF PERSON vs./and/<> KNOWLEDGE OF OUT WORLD )


- KİŞİNİN/İNSANIN:
BİREYSELLİĞİ ile/ve/<> TOPLUMSALLIĞI

( INDIVIDUALISM OF HUMAN vs./and/<< SOCIALISM OF HUMAN )


- KİŞİNİN, ...:
"DELİSİ" ile/ve/||/<> "NANKÖRÜ"

( Ulaşamadığı her şeyin. İLE/VE/||/<> Ulaştığı her şeyin. )


- KİŞİNİN:
İÇİNİN(ZİHNİNİN) "BOŞLUĞU" ve/||/<>/>/< DIŞIN/DIŞARIDAKİLERİN "ÖNEMİ"


- KİŞİNİN YÖNETİMİ ile/ve/<> TOPLUMUN YÖNETİMİ ile/ve/<> DEVLETİN YÖNETİMİ

( TO MANAGE THE SELF vs./and/<> TO MANAGE THE SOCIETY vs./and/<> TO MANAGE THE STATE )


- KİŞİNİN:
"KENDİ KENDİNE İTİRAF" değil İTİRAF (ETMESİ) (GEREKEN)


- KİŞİNİN, ...:
KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRMESİ ile/ve/değil/yerine KENDİNDEKİLERİ AÇIĞA ÇIKARMASI


- KİŞİNİN KİM'LİĞİ ile/ve NESNENİN NE'LİĞİ


- [ne yazık ki]
KİŞİNİN, ...:
KİŞİLERLE DİDİŞMESİ
ile/değil/yerine/><
DOĞAYLA UĞRAŞMASI


- KİŞİ:
KONUŞTUĞU ile/ve/değil/fakat/||/<>/< SUSTUĞU


- KİŞİNİN, ...:
"MİZAH GÜCÜ" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< "AKIL GÜCÜ"


- KİŞİNİN:
ÖZELİ ile/ve/||/<>/> ÖZELİ OLARAK KALMASI GEREKENLER


- KİŞİNİN(KENDİ) RİTMİ(N) ile/ve/||/<> YAŞAMIN RİTMİ


- KİŞİNİN:
SESSİZLİĞİ ile SUSKUNLUĞU

( Ağzın, kapalı tutulması. İLE Ağzın, kilitli tutulması. )

( Katlanılabilir. İLE Katlanılamaz. )


- KİŞİNİN YAŞAMI:
VİTRİNLİK ile/ve/değil/||/<>/< DERİNLİK

( Bildiğimiz. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Bilmediğimiz. )


- KİŞİNİN YETİŞMESİ ve/<> YETİŞMİŞ KİŞİ


- KİŞİNİN:
ZARAR GÖRMESİNİ ENGELLEMEK ile/ve/||/<>/>/< VERMESİNİ ENGELLEMEK


- KISIR DÖNGÜYE NEDEN OLAN ile/yerine ARTIRMAYI SAĞLAYAN

( WHICH THE REASON TO VICIOUS CIRCLE vs./and WHICH TO GET TO SAVING )


- KİŞİSEL DÜŞÜNCEM ile/ve/değil/yerine OLMASI/OLMAMASI GEREKEN

( [not] MY PERSONAL IDEA vs./and/but THAT IS THE WAY SHOULD/SHOULDN'T BE
THAT IS THE WAY SHOULD/SHOULDN'T BE instead of MY PERSONAL IDEA )


- KİŞİSEL GELİŞİM ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< KİŞİSEL YÖNETİM

( Kişi, ne yaparsa kendi yapar, kendine yapar. )

( [not] SELF DEVELOPMENT vs./and/but/||/<>/>/< SELF MANAGEMENT
SELF MANAGEMENT instead of SELF DEVELOPMENT )


- Kişisel Gelişim'in için DİNLE!!!


- Kişisel Gelişim'in için KONUŞ!!!


- Kişisel Gelişim'in için SUS!!!


- KİŞİSEL İSTEK ile/ve/değil/yerine İYİ İSTEK

( [not] PERSONAL REQUEST vs./and/but GOOD REQUEST
GOOD REQUEST instead of PERSONAL REQUEST )


- KİŞİSEL MÜLK ile/ve/değil/yerine VAKIF MÜLKÜ


- KİŞİSEL YÖNELİM ve KİŞİSEL YÖNETİM

( PERSONAL INTENTION and PERSONAL MANAGEMENT )


- KİŞİSEL YÖNETİM ile/ve/<> İÇSEL YÖNETİM

( PERSONAL DEVELOPMENT vs./and/<> INNER MANAGEMENT )


- Kişisel Yönetim'in için DİNLE!!!


- Kişisel Yönetim'in için KONUŞ!!!


- Kişisel Yönetim'in için SUS!!!


- KİŞİSEL) YORUM ile/ve/değil/yerine/<> NESNELLİK

( Yorum niteliğindeki hiçbir yaklaşım/açıklama, nesnellik iddiasında bulunamaz. )


- KİŞİSEL ile/ve/||/<> KİTLESEL


- KİŞİSEL = ŞAHSİ = PERSONAL[İng.] = PERSONNEL[Fr.] = PERSÖNLICH, PERSONAL[Alm.]


- KİŞİYE BIRAKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< KİŞİYE GÜVENMEK


- KİŞİYE GÖRE RENK DEĞİŞTİRMEK ile/değil/>< KİŞİLİĞİNİN, RENKLİ OLMASI


- KİŞİYE ÖZGÜ ile/ve/değil/||/<>/< KİŞİYE ÖZEL


- TESLİMİYET:
"KİŞİ"YE ile/ve/değil/||/<>/< YOL'A


- KİŞİYE/KİŞİNİN:
SIĞINMA ile/ve/değil/||/<>/>/< GÜCÜNDEN YARARLANMA


- KİŞİYİ/ÇOCUĞU ELEŞTİRMEK ile/değil/yerine/&gt;&lt;/&lt; DAVRANIŞI ELEŞTİRMEK

( Utancı artırır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Ahlâkı artırır. )


- KİŞİYİ:
FARKLI KILAN ve/||/<> GÜÇLÜ KILAN ve/||/<> KENDİ KILAN

( Affettiklerimiz. VE/||/<> Sabrettiklerimiz. VE/||/<> Vazgeçtiklerimiz. )


- KORUMAK/KORUYAN:
[hem] KİŞİYİ, KENDİNDEN hem de DOĞAYI, İNSANDAN


- KİŞİYİ YIKAN:
DÜŞMAN(LAR)IN SÖZLERİ ile/değil/||/<>/< DOSTLARIN SESSİZLİĞİ


- KİŞİYİ/ÇOCUĞU ÖVMEK ile/değil/yerine/||/&gt;&lt;/< DAVRANIŞI ÖVMEK

( Kibri geliştirir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>


- KİŞİYİ/İNSANI:
DOĞRUDAN ANLAMAK ile/ve/değil/yerine DOLAYLI OLARAK ANLAMAK

( Kişi/ler, dolaylı olarak, ancak, bir şeyler üzerinden anlaşılabilir. Doğrudan anlamak olanaklı değildir. Ve de kişi, ancak, kendinden bahsettiği oranda anlaşılabilir, bilinebilir/tanınabilir. )


- KIŞKIRTMA ile/ve/&lt;/değil/yerine TETİKLEME


- KISSA ile/ve/||/<>/> HİSSE

( Fıkra, öykü/hikâye, rivâyet. | Vak'a. İLE/VE/||/<>/> ... )


- KISTÂS[Ar.] ile/ve/||/<> KISAS[Ar.]

( Bir suçlunun, başkasına yaptığı kötülüğü, aynı biçimde uygulayarak cezalandırılması. İLE/VE/||/<> Ölçü. | Büyük terazi. )


- KİTAP:
BELLEK ve/||/<> İDDİA

( Korutur. VE/||/<> Sağlatır. )


- KİTAP BİLGİSİNİN EKSİKLİĞİ (VE BU DURUMUN GETİRDİĞİ BİLGİSİZLİK) ile KENDİ HAKKINDAKİ BİLGİSİZLİĞİ

( LACK OF KNOWLEDGE BY BOOK (AND THE IGNORANCE WHICH THIS SITUATION BRINGS) vs./and LACK OF KNOWLEDGE THE SELF (AND THE IGNORANCE OF IT) )


- KİTAP HEDİYE ETMEK:
EHLİNE ve İSTEKLİSİNE


- KİTAP OKUMAK:
"UYUMAK İÇİN" değil UYANIK KALMAK/OLMAK ÜZERE


- KİTAP OKUMAK ile/||/<> "DENİZ SUYU İÇMEK"

( Okumak, deniz suyu içmek gibidir. İçtikçe susanır, susadıkça içilir. )


- KİTAP OKUMAYI SEVMEYEN ile/değil/yerine/<> ARADIĞI KİTABI HENÜZ BULAMAMIŞ OLAN


- KİTAP OKUYANLAR ile/>< HIRSIZLAR

( Kitap çalmaz. İLE/>< Kitap okumaz. )


- KİTAP ve/||/<> HİTAP


- KİTAP ile/ve/||/<>/> KİTAP SEVDÂSI VE AŞAMALARI

( )

( KİTAP SEVDÂSI AŞAMALARI...

9- Kitapları/nı, sonraki kuşağa bırakma...
8- Kitap biriktirme...
7- Yeniden keşfetme...
6- Kitaba yer/gereksinim yok...
5- Kitaplardan beklenilenin dayanılmaz hayal kırıklığı... ["Ben bir kitap yazayım da görsünler!"]
4- Kitapları, kişilerle etkileşimde olmanın yerine koyma...
3- Kimlik olarak kitaplar...
2- Kitap aşkı...
1- Kitapların keşfi... )


- KITLIKTA:
AÇLIK değil TOKLUK

( Kıtlık zamanlarında, kişileri, açlık değil alışmış oldukları tokluk öldürür. )


- KIVAM ile/ve/||/<>/> KIYAM

( Ölçü/kıvam oluşturmadan, kalkış/kıyam, ilerleme, gelişim olmaz. )


- KIVILCIM ve/||/<> SİVİLCE

( [fazla] Güvenme servetine! Bir kıvılcım yeter. VE/||/<> [fazla] Güvenme güzelliğine! Bir sivilce yeter. )


- KIYÂM ve/||/<> SÜKÛNET ve/||/<> KAVL ve/||/<> HAYAT

( Hizmet ile olsun! VE/||/<> Hürmet ile olsun! VE/||/<> Hikmet ile olsun! VE/||/<> Edep ile olsun! )


- KIYAM ve/||/<> SÜKÛNET ve/||/<> KAVL(SÖZ) ve/||/<> HAYAT

( Hizmet ile. VE/||/<> Saygı ile. VE/||/<> Hikmet ile. VE/||/<> Edeb ile. )


- KIYAS ile/yerine KARŞILAŞTIRMA

( Tanım/Örnek: Bir sayfanın ikiye bölünerek, iki ayrı olgunun/kavramın kendi özlerinin iki ayrı sütunda sadece veri olarak dizilişi ve öylece yorum eklemeden bırakılması. İLE Yapılan tablonun/karşılaştırmanın altına ekleme/yorum biçiminde göreceliliği, sınırlılığı ve kısıtlılığı potansiyelinin gözardı edilerek bir değerlendirme yapılması.(sınırı aşmak/bilmemek). Sonuç: Kıyasın değil, karşılaştırmanın daha yerinde, arı, saf, doğru olacağı ve kıyas yapmama gerekliliği. )

( Nispet. İLE/YERİNE Oran. )

( TO COMPARE vs. COMPARISON
COMPARISON instead of TO COMPARE )


- KIYASLAMA HATALARI:
GENELLEŞTİRME ile/ve/||/<> ÖZELLEŞTİRME

( FALLACY OF CONVERSE ACCIDENT vs./and/||/<> FALLACY OF ACCIDENT )


- KIYMATARYEN değil/yerine KIYMETARYEN

( Hayvanlara/canlılara kıyan ya da "kıyma" denilen şeyden yapılan "şeyler" yiyen. DEĞİL/YERİNE Hayvanların değerini bilip tüm canlılara saygı göstererek yaşama olanağı sunmayı yeğleme zihninde/bilincinde, tutum ve davranışında olanlar. )


- KIZIM ile/ve/||/<>/> GELİNİM

( Sana söylüyorum. İLE/VE/||/<>/> Sen anla! )


- KIZMAK ile/ve KINAMAK


- KIZMAK ve ÖNEMSEMEK


- KLASİK KOŞULLANMA ile/ve BİLİŞSEL KOŞULLANMA


- KLASİK MEKANİK/"FİZİK" ile/ve/||/<>/> KUVANTUM MEKANİĞİ/"FİZİĞİ"

( Bağımsız nesne. İLE/VE/||/<>/> Bağımlı enerji. )

( Sürekli zaman. İLE/VE/||/<>/> Süreksiz an. )

( Sürekli mekân. İLE/VE/||/<>/> Süreksiz olasılık. )

( Belirlilik. İLE/VE/||/<>/> Belirsizlik. )

( Yerellik. İLE/VE/||/<>/> Tümellik. )

( Nedensellik. İLE/VE/||/<>/> Bütünsellik. )

( Bağımsız ölçüm. İLE/VE/||/<>/> Bağımlı ölçüm. )

( Mantık.[0 | 1 (ya / ya da)] İLE/VE/||/<>/> Eytişimsel mantık. [hem, hem de | ne, ne de] )

( 1900 - MAX PLANCK
["Kuvantum Kuramı"nı geliştirdi ve Termodinamik yasaları üzerine çalıştı. Kendi adıyla bilinen "Planck sabiti"ni ve "Planck ışınım yasası"nı buldu.] )

(

Max Planck, Albert Einstein,
Niels Bohr, Louis de Broglie,
Max Born, Paul Dirac,
Werner Heisenberg, Wolfgang Pauli,
Erwin Schrödinger, Richard Feynman )

( Makroskopik nesnelerin devimini inceleyen fizik dalı. İLE/VE/||/<>/> Mikroskopik parçacıkların davranışını inceleyen fizik dalı. )


- KLÂSİK NEDENSELLİK (ELEŞTİRİSİ) ile/ve MODERN NEDENSELLİK (ELEŞTİRİSİ)


- KLİNİK BİBLİYOTERAPİ ile/ve/||/<> GELİŞİMSEL BİBLİYOTERAPİ


- KNOW-HOW ile/ve/değil/||/<>/< DATABASE

( Yöntem bilgisi. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Veri tabanı. )

( deneme )


- KOBALT ile/> NİKEL ile/> KADMİYUM ile/> KURŞUN

( Atom numarası 27, atomik kütlesi 58.933, yoğunluğu 8.9 g/cm³, ergime sıcaklığı 1495 ºC, kaynama sıcaklığı 2870 ºC, kütle numaraları 54-62 arasında izotopları bulunan, ancak sadece 59 kütle numaralı izotopu [27Co59, %100] kararlı olan, 60 kütle numaralı radyoizotopu [Co60], 5.3 yıl yarılanma süresi ve 1.17 MeV ve 1.33 MeV enerjili iki gama fotonuyla tıpta ışın tedavisinde ve endüstride kullanılan, demir ve nikele benzeyen beyaz metal. Simgesi: Co
İLE/>
Atom numarası 28, atomik kütlesi 58.71, ergime sıcaklığı 1453 ºC, kaynama sıcaklığı 2732 ºC ve yoğunluğu 8.9 g/cm³ olan, 360 ºC'den sonra ferromanyetik özelliğini kaybeden, kütle numaraları 57-66 arasında izotopları bulunan, nikel pillerin ışına maruz kalmasıyla oluşan 63 kütle numaralı radyoizotopu [Ni63] radyoaktif izleyici olarak kullanılan, geçiş metalleri öbeğinden, manyetik özellikli alaşımlarda, trafolarda, elektrik iletkenliği düşük olduğundan, direnç malzemelerinde, elektrik ve elektronik devrelerde, seramik kaplama sanayiinde kullanılan, parlak beyaz metal öğe. Simgesi: Ni
İLE/>
Atom numarası 48, atomik ağırlığı 112.40, ergime sıcaklığı 320.9 ºC, kaynama sıcaklığı 765 ºC ve yoğunluğu 8.6 g/cm³ olan, 0.6 eV'un üstündeki nötronlar için saçılma etki kesitleri yüksek fakat soğurma etki kesitleri küçük, ısıl [0.0253 eV enerjili ya da 2200 m/s hızlı] nötronlar için soğurma etki kesiti çok yüksek [2450 b], saçılma etki kesiti çok düşük [5.6 b] olduğundan, reaktörlerin denetim çubuklarında ve ayrıca ölçüm aygıtlarında nötronlara karşı ekranlama işlevi için kullanılan, çinkoya benzeyen, genellikle çinko yataklarında, onunla birlikte bulunan beyaz metal öğe. Simgesi: Cd
İLE/>
Atom numarası 82, atomik kütlesi 207.2, ergime sıcaklığı 327.5 ºC, kaynama derecesi 1740 ºC ve yoğunluğu 11.35 g/cm³ olan, kütle numarası 190-218 arasında izotopları olan, maliyet/yoğunluk oranı düşük olmasından dolayı ve fiziksel ve mekanik özellikleri, ışından dolayı önemli bir değişikliğe uğramadığından dolayı, gama ışınlarına karşı etkin zırh malzemesi olarak ve özellikle nükleer reaktörlerde nötron+gamalara karşı zırhlamada, sanayide akü yapımında, elektrik iletiminde kullanılan kabloların kaplanmasında, silah sanayiinde mermi yapımında, inşaat sanayiinde bina çatılarının kaplanması ve ses yalıtımında, otomotiv ve gemi endüstirilerinde dengeleme ağırlığı, petrol sanayiinde oktan artırıcı olarak yakıt maddelerinde ve matbaacılıkta harflerin dökümünde kullanılan, kararlı izotopları Pb206[%25.1], Pb207[%21.7] ve Pb208[%52.3]'un sırasıyla uranyum[92U238], aktinyum[92U235, AcU] ve toryum[90Th232] radyoaktif serilerinin son halkalarını oluşturduğu mavimsi gri renkte çok ağır metal. Simgesi: Pb )

( Co İLE/> Ni İLE/> Cd İLE/> Pb )

( COBALT vs./> NICKEL vs./> CADMIUM vs./> LEAD )

( COBALT avec/> NICKEL avec/> CADMIUM avec/> LE PLOMB )

( KOBALT mit/> NICKEL mit/> KADMIUM mit/> BLEI )


- KOÇ/LUK[İng. < COACH] ile YÖNDER/LİK / MENTOR/LUK[Fr./İng.]

( COACH(ING) vs. MENTOR(ING) )


- KÖKEN ile/ve/değil/||/<>/< KAYNAK


- KOKU KULLANMAK ile/değil/yerine ÖNCE TEMİZ OLMAK/TUTMAK


- KOL ile/ve/değil/||/<>/< BACAK

( Denge. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Güç. )


- KOLAY DEĞİL fakat (DAHA FAZLA) ZORLAŞTIRMA(YABİLİRİZ)!


- KOLAY DEĞİL fakat (DAHA FAZLA) ZORLAŞTIRMA(YABİLİRSİN)!


- KOLAY OLDUĞUNDAN YAPMAMAK
ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
(YETERİNCE)
(B)İLGİLENMEDİĞİNDEN/ANLAMADIĞINDAN YAPMAMAK/ERTELEMEK


- KOLAY OLMAYAN/ZOR "YAŞAM" İÇİN ile/değil/yerine/>< KOLAY YAŞAM İÇİN

( "Kolay/kısa seçimler/sonuçlar". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Kolay/kısa olmayan seçimler/süreçler. )


- KOLAY "YOL/YÖNTEM" ile/ve/değil/yerine/||/&gt;&lt;/< KOLAY OLMAYAN YOL/YÖNTEM

( [Yaşamı ...]
Zorlaş[tır]ır. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/>


- KOLAY ile/>< DEĞER

( Kolay, değerin düşmanıdır. )

( vs./and/||/<> VALUE )


- KOLAY ile/ve UYGULAMA/PRATİK

( ÂSÂN ile/ve ... )

( EASY vs./and PRACTICAL )


- KOLAY ile/>< ZOR

( [hiçbir şey ...] Göründüğü kadar kolay değildir. İLE/VE/>< Zannedildiği kadar zor değildir. )

( EASY vs./>< DIFFICULT )


- ANNE/LİK/TE:
KOLAYLAŞTIRICI/LIK ile/değil/yerine/>< DÜZENLEYİCİ/LİK

( [Yaklaşım] Esnek ve destekleyici. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Katı ve kurallara dayalı.

[Amaç] Çocuğun özgüvenini ve bağımsızlığını artırmak. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Çocuğun disiplinli ve sorumlu bir birey olmasını sağlamak.

[Destekleyici Rol] Çocuğun ilgi ve yeteneklerini keşfetmesine yardımcı olmak. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Çocuğa net sınırlar ve beklentiler koymak.

[Özgüven] Çocuğun kendine güvenini artırmak. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Çocuğa sorumluluklar vererek güvenli bir çerçeve sağlamak.

[Bağımsızlık] Çocuğun kendi kararlarını almasına olanak tanımak. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Çocuğun belirli kurallara ve sorumluluklara uymasını sağlamak.

[Disiplin ve Kurallar] Daha az vurgu. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Belirli bir düzen ve disiplin içinde yetiştirme.

[Net Beklentiler] Esneklik gösterme. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Çocuklardan ne beklendiğini açıkça belirtme.

[Sorumluluk] Çocuğun sorun çözme becerilerini geliştirmek. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Çocuğa belirli görevler ve sorumluluklar verme. )

( [Annelik] Bir gelişim aşaması. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Bir rol.

[Annelik] Kendini gerçekleştirme. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yaşama geçici bir ara vermek.

[Annelik] İdealize edilmiş. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Küçük görülen.

[Öznel deneyim] Uyarıcı. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Tüketici.

[Rol dağılımı] Anneliğin sıradüzeni. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Eş ile eşitlik.

[Kimlik] Anne. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Birey.

[Anne bakımı] İçgüdüsel. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Edinilen.[Doğru yöntemleri uygulamak]

[Yönetim] Sezgisel doğaçlama. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Alışılagelmişleri önemsemek.

[Hedef] Kendiliğindenlik. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Öngörülebilirlik.

[Bebeğin imgesi] Savunmasız, iyi huylu. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Güçlü, doyumsuz.

[Oryantasyon] En iyisini bebek bilir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< En iyisini yetişkin bilir.

[Anne-bebek] Karşılıklı memnuniyet. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Gereksinim bakışımsızlığı.

[Annenin işlevi] Vezgeçilmez. Tam zamanlı. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Başka biri tarafından da gerçekleştirilebilir. )

( Çocuğun bireysel gelişimini desteklemeyi, bağımsızlık kazanmasını desteklemeyi ve onların özgüvenini artırmayı amaçlar.
[Bu yaklaşımda anneler, çocuklarının kendi kararlarını almalasına, sorun çözme becerilerini geliştirmesine ve kendi yeteneklerini keşfetmesine yardımcı olur.]

[Destekleyici Rol] Anneler, çocuklarının ilgisini ve yeteneklerini keşfetmesi için onları destekler.

[Özgüven] Çocukların kendine güvenini artırmak için teşvik edici bir ortam sağlar.

[Bağımsızlık] Çocukların kendi kararlarını almasına ve sorunları çözmesine olanak tanır.

İLE/DEĞİL/YERİNE/><

Çocukların belirli kurallara ve disiplin çerçevesine uygun biçimde yetiştirilmesini hedefler. Bu yaklaşımda anneler, çocuklarına net sınırlar ve beklentiler koyar ve bu kurallara uyulmasını sağlar. [Disiplin ve Kurallar] Çocukların belirli bir düzen ve disiplin içinde yetişmesini sağlar.

[Net Beklentiler] Anneler, çocuklardan ne beklendiğini açıkça belirtir ve bu beklentilere uyulmasını denetler.

[Sorumluluk] Çocukların sorumluluk sahibi bireyler olarak yetişmesi için belirli görevler ve sorumluluklar verir. )

( [Yaklaşımlar] Daha esnek ve destekleyici bir yaklaşımla çocuğun bireysel gelişimini ön planda tutar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Daha katı ve kurallara dayalı bir yaklaşımla çocuğun toplumsal düzene ve disipline uygun biçimde yetişmesini hedefler.

[Amaçlar] Çocuğun özgüvenini ve bağımsızlığını artırmayı amaçlar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Çocuğun disiplinli ve sorumlu bir birey olmasını sağlamayı hedefler.

[Yöntemler] Çocukların kendi kararlarını alması teşvik edilir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Çocukların belirli kurallara ve sorumluluklara uymaları sağlanır.

[Çocuk Üzerindeki Etki] Çocukların yaratıcılıklarını ve sorun çözme becerilerini geliştirmelerine yardımcı olabilir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Çocukların daha disiplinli ve düzenli bireyler olarak yetişmesini sağlar. )

( MOTHER:
[not] FACILITATOR vs./but/>< REGULATOR
REGULATOR instead of FACILITATOR )


- KOLAY(LIKLA) SÖYLEMEK ile/ve/değil/<> İNAN(M)IYOR OLMAK


- GÜÇ/DAYANIKLILIK/DENGE:
KOL/DA ile/ve/değil/||/<>/< BACAK/TA

( Yüzmede[özellikle suyun üstünde durmada], tutunma ve tırmanmada kolun gücüne değil bacakların gücüne ve olanaklarına yönelmek/odaklanmanın önceliği ve farkındalığı... )


- KÖLE OLMAK ile "ROBOTLAŞMAK"

( Geçmişin tehlikesiydi. İLE Geleceğin tehlikesi. )


- KÖLELEŞTİRENLER:
"SEVİLME İSTEĞİ/BEKLENTİSİ" ve/||/<>/> "BEĞENİLME İSTEĞİ/BEKLENTİSİ" ve/||/<>/> "TAKDİR EDİLME İSTEĞİ/BEKLENTİSİ"


- KOLESTEROL[Fr. < CHOLESTEROL]/KOLESTERİN[Fr. < CHOLESTERINE] ile/değil KOLESTEROLÜN ARTMASI


- KOLESTEROL'DE:
İDEAL ile KABUL EDİLEBİLİR ile SINIRDA YÜKSEK ile YÜKSEK

( 180 altı. İLE 180 - 199 İLE 200 - 219 İLE 220 üstü. )


- KOMEDİ[İng. < COMEDY] değil/yerine/= GÜLDÜRÜ


- KOMEDİ ile KOMİK

( Sanatçının yaptığı. İLE Abartanın, dozu kaçıranın yaptığı. )


- KOMPLO TEORİSİ ile/değil/yerine TEORİ/KURAM

( [düşük/yüksek olasılıklı] Akıl hastalığı içinde. İLE/DEĞİL/YERİNE Akıl[felsefe/bilim/sanat] ile. )


- KOMŞU, KOMŞUNUN KÜLÜNE (BİLE) MUHTAÇTIR değil KOMŞU, KOMŞUNUN 'KÜLL'ÜNE MUHTAÇTIR

( Komşu, komşunun her şeyine muhtaçtır. "Kül"(Küllî, Külliyat), "hepsi, her, tamamı" gibi anlamlarda kullanılır. Eğer yanan şeyden arta kalan anlatılmak istenirse, "bile"(... külüne bile ...) eklenerek kullanılabilir. )


- KOMŞUDA PİŞER ve/||/<>/> BİZE DE DÜŞER


- KONAR GÖÇER/LİK ile/ve/||/<> YÜZER GEZER/LİK


- KONFOR ALANI ile/değil/ne yazık ki "KAYGI/KORKU" ALANI


- KONFOR "ZİNCİRİNİ":
"KORUMAK/SÜRDÜRMEK" ile KIRMAK


- KONFOR ile MUTLULUK


- KONSANTRE ile KONSANTRASYON

( CONCENTRATED vs. TO CONCENTRATE )


- KONTROLÜ SONDA YAPMAK ile/yerine KONTROLÜ BAŞTA VE SÜREKLİ YAPMAK

( TO CONTROL AT THE END vs. TO CONTROL AT THE BEGINNING AND CONTINUOUSLY
TO CONTROL AT THE BEGINNING AND CONTINUOUSLY instead of TO CONTROL AT THE END )


- KONU/DURUM/BAŞLIK DEĞERLENDİRMEDE:
KOŞULLAR ve/||/<>/> OLANAKLAR ve OLANAKSIZLIKLAR ve/||/<>/> OLASILIKLAR ve/||/<>/> (ARA) ÇÖZÜMLER


- KONUKLUKTA ve/||/<> YEMEKTE ve/||/<> TOPLUMDA

( Gözümüze sahip çıkalım. VE/||/<> Elimize sahip çıkalım. VE/||/<> Dilimize sahip çıkalım. )


- KONULARI/SORUNLARI/DURUMLARI:
UZATMAYALIM! ile/ve/||/<> UZLAŞALIM! ile/ve/||/<> UNUTALIM!


- [ne yazık ki]
KONU(ŞULAN)LARI:
"SULANDIRMA" ile/ve/||/<>/< "ÇOK BİLMİŞLİK"


- KONUM:
MATEMATİK(SALTIK/MUTLAK)
ile/ve/||/<>
ÖZEL(GÖRELİ)


- KONUNUN ÖZÜNÜ KAÇIRMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
KISIR DÖNGÜ ile/ve/||/<> İLGİSİZ AMAÇ ile/ve/||/<> İLGİSİZ SONUÇ ile/ve/||/<> İDDİAYI ZAYIFLATMA ile/ve/||/<> KONUYU SAPTIRMA

( BEGGING THE QUESTION vs./and/||/<> FALLACY OF IRRELEVANT PURPOSE vs./and/||/<> IRRELEVANT CONCLUSION vs./and/||/<> FALLACY OF STRAW-MAN vs./and/||/<> FALLACY OF RED HERRING )


- KONUŞ ve/||/<>/> EĞLEN ve/||/<>/> TARTIŞ ve/||/<>/> KORU

( Arkadaş gibi. VE/||/<>/> Çocuk gibi. VE/||/<>/> Eş gibi. VE/||/<>/> Kardeş gibi. )


- KONUŞABİLECEĞİN BİRİ ile/ve/>/değil/yerine SUSUŞABİLECEĞİN BİRİ


- KONUŞAN/KONUŞABİLEN/KONUŞABİLECEK OLAN ile SÖYLEYEN/SÖYLEYEBİLEN/[SADECE BİR ŞEY/LER] SÖYLEME HAKKI OLAN

( Yetkin/bilgili olan/lar. İLE Bilgisiz olan/lar. )

( KAİL(< KAVL): Söyleyen. | Râzı olmuş. | İnanmış, aklı yatmış. )


- KONUŞANLAR BİLENLER

( Bilmiyor. İLE/VE/||/<> Konuşmuyor. )


- KONUŞKAN/LIK ile/ve/<> CANDAN/LIK


- KONUŞMA SIRASINDA:
KAYITLI BAŞLIKLARA UYABİLMEK ile/ve/||/<> SÖZLERİN/BAŞLIKLARIN, DİNLEYİCİYE NE KADAR UYUP UYMAYACAĞI


- KONUŞMA ile/ve/< MUHÂVERÂT[Ar. < MUHÂVERE]

( ... İLE/VE Karşılıklı konuşma/lar. )


- KONUŞMADA/ANLATIMDA:
(KİŞİYİ) "KESMEK"/"DÜZELTMEK" değil/yerine (KİŞİNİN) SÖZÜNÜ "KESMEK"/"DÜZELTMEK"


- KONUŞMA/DA:
"YORGUNLUK" ile/değil/yerine GELİŞİM/DÖNÜŞÜM


- KONUŞMAK:
"AĞIZLA" ve/değil/||/<>/< AKILLA


- KONUŞMAK:
DİK ile/ve/||/<> TERS


- KONUŞMAK İÇİN SIRA BEKLEMEK değil/yerine DİNLEMEK


- KONUŞMAK İÇİN SIRA/ZAMAN BEKLEMEK değil/yerine/>< ÖTEKİNİ DİNLEMEK


- KONUŞMAK/KONUŞ(A)MAMAK ile/ve/||/<>/> KAVUŞMAK/KAVUŞ(A)MAMAK


- KONUŞMAK/YAZMAK ile/ve/yerine/değil/hem de YAPMAK/UYGULAMAK

( Bir kişinin bir şey yapıyor ya da yapmıyor gibi görünmesi çoğu zaman yanıltıcıdır. )

( [not] TO TALK/WRITE vs./and/but/also TO DO(/MAKE)/TO APPLY
TO DO(/MAKE)/TO APPLY instead of TO TALK/WRITE
What a man appears to do, or not to do, is often deceptive. )


- KONUŞMAK ile ANLATMAK

( Herhangi bir şey üzerine. İLE Konuya ya da kişilere bağlı olarak. )

( TO TALK vs. TO TELL/EXPLAIN )


- KONUŞMAK ve/||/<> ÇALIŞMAK


- KONUŞMAK ile/ve/değil/< DİNLEMEK


- KONUŞMAK DÜŞÜNMEYİ BİLMEK


- KONUŞMAK ile/değil/yerine GEREKTİĞİ KADAR KONUŞMAK

( Düşünmeden konuşmanın cezası, sonradan düşünmeye mahkûm olmaktır. )

( Lisanen konuşmak, halen anlaşmak! )

( Konuşmama gereksinimi/n kadar, konuşma gereksinimini anımsayarak KONUŞ!!!
Konuşma gereksinimi/n kadar, konuşmama gereksinimini anımsayarak KONUŞ!!!
Konuşmama gereği kadar, konuşma gereğini anımsayarak KONUŞ!!!
Konuşma gereği kadar, konuşmama gereğini anımsayarak KONUŞ!!! )

( [not] TO TALK vs./but TO TALK IN NECESSITY
TO TALK IN NECESSITY instead of TO TALK )


- KONUŞMAK ile/yerine GEREKTİĞİ KADAR KONUŞMAK

( İTNAP: Sözü boş yere uzatmak. )

( TO TALK vs. TO TALK IN NECESSITY
TO TALK IN NECESSITY instead of TO TALK )


- KONUŞMAK ile SÖYLEŞMEK


- KONUŞMAK ile/ve/değil/yerine/<> SUSMAK

( Sessizlikle Bilgelik, Davranışlarla Krallık. )

( Konuşmak gereksinim olabilir fakat susmak sanattır. )

( Kişiye/insana, konuşmayı öğrenebilmesi için iki yıl, dilini tutmasını öğrenebilmesi için altmış yıl gereklidir. )

( Yarışılamaz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<> Yarışılabilir. )

( Yaşam, konuşanların birbiriyle dalaşı, susanların ise barışıyladır. )

( Dışarıdakileri(nesneleri/kişileri/olayları/olguları/durumları) değiştirmek/geliştirmek istiyorsan... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<> İçeriyi/içerdekileri/yaşamını(zihnindekileri) yani kendini değiştirmek/geliştirmek istiyorsan... )

( Konuşan, susabilenin hizmetkârıdır. )

( Wisdom by silence, royalty by behaviours. )

( [not] TO TALK vs./and/but/<> TO BE SILENT
TO BE SILENT instead of TO TALK )

( ... ile/ve/değil/yerine/<> HÖSMEK )


- KONUŞMAMAK ile/değil/yerine YERİNDE/KARARINCA/UYGUN KONUŞMAK

( Bir insan ne kadar çok gürültü yaparsa, sözleri de o kadar çok sessizdir. )

( [not] NO TALKING vs. TO TALK IN RIGHT PLACE/APPROPRIATE/REASONABLE
TO TALK IN RIGHT PLACE/APPROPRIATE/REASONABLE instead of NO TALKING )


- KONUŞMA(MA)NIN:
"ANLAMSIZLIĞI" ile/ve/değil/yerine/<> "GEREKSİZLİĞİ"

( Konuşmak, kişinin, her koşul ve zamanda, en öncelikli yeti ve eylememidir. Dolayısıyla, kendi isteksiz ya da kopuk olduğumuz durumlar için "konuşmanın gereği yok" biçiminde düşünülmemeli ve konuşulmamalıdır. Anlamsızlığı, isabetsizliği, yersizliği/zamansızlığı olabilir fakat "gereksizliği" diye bir durum söz konusu olmadığı gibi bu ["niyetteki/kasıttaki"] söz de söylenemez/söylenmemelidir. )


- KONUŞMA/SÖZ ile/ve DİL

( * Her konuşmanın öznesi vardır. - Dil'in yoktur.
* Her konuşmanın muhatabı vardır. - Dil'in yoktur.
* Her konuşmanın şimdisi vardır. - Dil'in zamanı yoktur.
* Her konuşma, bir şeye dairdir. - Dil, herşey hakkındadır. )

( Dil, konuşur; kişi, dile uyduğu kadar konuşur. )

( Hareket halindekilere konuşulmaz, duranlara/duranlarla konuşulur. )


- KONUŞMAYA DEĞER KİŞİLERLE KONUŞMAMAK ile/ve/<> KONUŞMAYA DEĞMEZ KİŞİLERLE KONUŞMAK

( Kişileri kaybettirir. İLE/VE/<> Söz(cük)leri kaybettirir. )


- KONUŞ(MAY)ABİLECEKLERİMİZ ile/ve/||/<> KONUŞ(MAY)ABİLECEĞİMİZ KADARIYLA KONUŞ(MAY)ABİLECEKLERİMİZ


- KONUŞMAYAN/KONUŞAMAYAN ile/değil/yerine SUSAN/SUSABİLEN

( Bilgisiz/cahil, bazı/birçok şey(ler)i bilmeyen/algılayamayan/anlayamayan/kavrayamayan. İLE/DEĞİL/YERİNE Bilen, farkındalıklı. )


- KONUŞMAYAN/KONUŞAMAYAN ile/değil/yerine SUSAN/SUSABİLEN

( Bilgisiz/cahil, bazı/birçok şey(ler)i bilmeyen/algılayamayan/anlayamayan/kavrayamayan. İLE/DEĞİL/YERİNE Bilen, farkındalıklı. )


- KONUŞMAYI BİLMEK ve/= DÜŞÜNMEYİ BİLMEK


- KONUŞMAYI ÖĞRENMEK ile/ve/||/<>/> SUSABİLMEYİ ÖĞRENMEK

( İki yılda. İLE/VE/||/<>/> Kırk ile altmış yıl arasında. )


- KONUŞTUĞUMUZ GİBİ YAZMIYORUZ! ve/||/<> YAZDIĞIMIZ GİBİ KONUŞMUYORUZ!


- KOOPERATİFÇİLİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SOSYAL KOOPERATİFÇİLİK

( )


- KOPARILMIŞI YEMEK ile/ve/değil/yerine AĞAÇTAN KOPARARAK YEMEK


- KOPMA:
(")İNCELDİĞİ(") YERDEN ile/değil/ne yazık ki "İNCİNDİĞİ/MİZ / İNCİTTİĞİ/MİZ" YERDEN


- KÖPRÜ ile CHOLUTECA KÖPRÜSÜ

( ... İLE Honduras'ta, Choluteca ırmağı üzerinde, 484 metre uzunluğunda bir köprü.
[Honduras, fırtına ve kasırgalarıyla ünlü bir bölge. 1996 yılında, Choluteca ırmağı üzerinde yeni bir köprü inşâ etmeye karar verdiklerinde şiddetli hava koşullarına dayanmasını amaçladılar. Bir Japon firmasıyla antlaşma yapıldı ve onlar da çok sertleşebilen doğal güçlere dayanacak biçimde tasarlanmış sağlam bir köprü inşâ etti. Günümüzün tasarım ve mühendislik harikası olan yeni Choluteca köprüsü, 1998'de halkın hizmetine açıldı. Bireyler, ırmağın bir kıyısından öteki kıyısına geçerken yeni köprüye hayran kalmadan edemedi. Choluteca'nın gurur ve mutluluğuydu. O yılın Ekim ayında, "Mitch Kasırgası", Honduras'ı vurdu. Dört günde, -normalde altı aylık yağışa eşit olan- 190 santimetreküp yağmur yağdı. Her yerde yıkım oluştu. Choluteca ırmağı yükseldi ve tüm bölgeyi su bastı. Yedi bin kişi yaşamını kaybetti. Honduras'taki tüm köprüler, Yeni Choluteca köprüsü dışında yıkılmıştı. Bir sorun vardı. Köprü, olduğu gibi dururken, ona varan ve ondan çıkan yollar yok olmuştu. Önceden burada yol olduğuna gösterren en ufak bir belirti bile kalmamıştı ve hepsi bu kadar da değildi. Yaşanan taşkın, Choluteca ırmağını, yatağını değiştirmeye zorlamıştı. Yeni bir kanal yaratmıştı ve ırmak, artık köprünün altından değil yanından akıyordu. Sonuç itibarı ile köprü, kasırgaya dayanacak kadar sağlamdı ama hiçbir yere ulaşmayan bir köprü durumuna gelmişti. Dünya daha önce düşünemeyeceğimiz biçimlerde değişiyor. Ve Choluteca Köprüsü, çevremiz değiştikçe bize -kariyerimize, işimize, yaşamımıza- neler olabileceğinin harika bir örneği...] )

( )


- KOPUK ile AYRI/K

( BROKEN OFF/TORN vs. SEPARATED )


- KALMA!:
KÖR ve/||/<> SAĞIR ve/||/<> DİLSİZ

( Geçmiş(in)e. VE/||/<> Şimdi'(n/y)e. VE/||/<> Geleceğ(in)e. )


- KORKAĞIN "KILICI" ile/değil/yerine/>< CESURUN BAKIŞI


- KORKAK/LIK ile/ve/değil/yerine AKIL/LI/LIK

( Bir şeyin, haklı olduğunu bildiğin halde, o şeyden yana çıkmazsan, korkaksın demektir. )


- KORKAN ile/değil/yerine/>< GÜVENEN

( "Sahiplenir". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sahip çıkar. )


- KORKMAK ile/ve "NE DER/LER?" [DÜŞÜNCESİ]


- KORKMAK ile/değil/yerine ONUN SEVİYESİNE İNMEMEK/DÜŞMEMEK


- KORKMAK ile/değil SAVUNMAYA GEÇMEK

( [not] AFFRAID vs./but TO GET IN DEFENSE )


- KORKMAK değil/yerine/>< YÜRÜMEK

( Yürümeyi gerektiren nedenler, korkmaya neden olanlardan daha fazladır. )


- KORKU/KORKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SAYGI/SAYMAK

( Korkuyu yenmek, bilgeliğin başlangıcıdır. )

( Tanrı'yı düşünmeden önce, kendinizi kabul etmek zorundasınız. )

( Before you think God, you must accept yourself. )

( FEAR vs./and RESPECT
RESPECT instead of FEAR )


- KORKU ve/> BERRAKLIK ve/> ERK(GÜÇ) ve/> YAŞLILIK

( BİLGİ KİŞİSİ

Görüşmelerimiz sırasında, ... tutarlı bir biçimde, "bilgi kişisi" sözcüklerini kullanıyor ya da bu kavrama göndermeler yapıyordu. Ama bununla ne demek istediğini hiç açıklamamıştı. Bunu, ona sordum.

"Bilgi kişisi, öğrenimin zorluklarına katlanmayı göze almış kişidir," diye yanıtladı. "Acele etmeden, bocalamadan, erk ve bilgi gizlerinin sökülmesi, çözülmesi yolunda, gidebileceği son aşamaya varmış olan bir kişidir."

"Her isteyen, bilgi kişisi olabilir mi?"

"Hayır, herkes olamaz."

"Bilgi kişisi olmak için insan ne yapmalıdır öyleyse?"

"Dört doğal düşmanına meydan okuyup onları yenmelidir."

"O dört düşmanını yenen bir kişi, bilgi kişisi olur mu?"

"Evet. Ancak, dört düşmanının her birini yenebilen kişiye, 'bilgi kişisi' denir."

"Bu düşmanları yenen herkes, 'bilgi kişisi' olur mu?"

"Hepsini yenen herkes, 'bilgi kişisi' olur."

"Bu düşmanlarla savaşıma geçmeden önce, yapılması gereken başka şeyler yok mudur?"

"Yoktur. Her isteyen, bilgi kişisi, olmayı deneyebilir ama çok azı gerçekten başarır bu işi -doğal bir şey bu-. Bilgi kişisi olma yolunda karşılaşılan düşmanlar, gerçekten korkunç şeylerdir; çoğu kişi, yenik düşer onlara."

"Nasıl düşmanlar bunlar, ... ?

Düşmanlar konusunda konuşmak istemedi. Bu konuyu anlamam için daha çok zaman olduğunu söyledi. Sözü değiştirmemek amacıyla benim bir bilgi kişisi olup olamayacağımı sordum. Bunu kimsenin kestiremeyeceğini bildirdi. Ama bir bilgi kişisi olup olamayacağımı gösteren herhangi bir ipucu bulunup bulunmadığını ısrarla sorunca, bunun, o dört düşmanla savaşımımın sonucuna bağlı olduğunu -onları yenebiliyor muyum yoksa onlara yeniliyor muyum- ama o savaşımın sonucunu şimdiden bilmesinin olanaksızlığını belirtti.

"Savaşımın sonucunu görebilmek için büyü yapmak ya da fala bakmak olanaklı mıdır?" diye sordum. Hiçkimsenin, ne araç kullanırsa kullansın, bu savaşımın sonucunu önceden bilemeyeceğini, kesin bir dille anlattı. Neden olarak da bilgi kişisi olmanın, geçici bir şey olduğunu gösterdi. Bu noktayı açıklamasını istediğimde, yanıtı şöyle oldu:

"Bilgi kişisi olmak sürekli değildir! Bir kişi, tam olarak bilgi insanı olamaz. Ancak, çok kısa bir an için olunuverir. Dört düşmanı yendikten sonra!"

"Söylesene, nasıl düşmanlar bunlar?"

Yanıt vermedi. Yine üsteledim ama konuyu değiştirdi ve başka şeyler anlatmaya başladı.

 

( Ertesi gün... )

 

Gitmeye hazırlanıyorken, birden, bilgi kişinin düşmanlarını yine sormak geldi içimden. Uzun süre uzakta kalacağımı, söyleyeceklerini yazarsam, bu konuları düşünme fırsatını bulabileceğimi anlatarak onu ikna etmeye çalıştım.

Bir süre, ikircikli, bekledi; sonra konuşmaya başladı:

"Bir kişi, öğrenmeye başlayınca, amaçlarının neler olduğunu kesin olarak bilmez. Başka bir niyeti vardır, amaçları belirgin değildir. Hiçbir zaman gerçekleşemeyecek ödüller ummaktadır. Çünkü, öğrenmenin "zorluklarını" bilmiyordur henüz."

"Yavaş yavaş öğrenmeye başlar -önceleri azar azar, sonra da büyük parçalar halinde-. Çok geçmeden, düşünceleri çatışır. Öğrendiği şey, umduğu, düşlediği gibi çıkmamıştır; bu durum, onu korkutur. Öğrenim, hiç de beklendiği gibi olmamıştır. Öğreniminin her adımı, yepyeni görevler yükler kişiye; kişinin korkuları, acımasızca birikir, baş kaldırır. Bir savaş alanına döner yaşamı.

"İşte, doğal düşmanların birincisiyle böyle karşılaşılır: Korkuyla! Yenmesi güç, hain, korkunç bir düşmandır korku. Tüm yol boyunca saklanır, ummadığın yerlerde, sinsi sinsi bekler seni. Eğer, onu karşında gördüğün zaman, kaçmaya başlarsan, unut artık bilgiye ulaşmayı."

"Korkup kaçan kişiye ne olur?"

"Bir şey olmaz. Ama öğrenemez bir daha. Korkusunu göğüslemesi, korkusuna karşın, öğrenme yolunda, bir adım daha ilerlemeyi göze alması gerekir. Bir adım daha, bir adım daha. Korkuyla dolmalı... Evet! Ama korksa da ilerlemeyi sürdürmeli, durmamalı! Bu işin yöntemi böyledir! Bu birinci düşmanın, pes edeceği bir an gelecektir. Kişiye, güven gelir. Niyeti daha da güçlenir. Öğrenmeyi, öyle korkutucu bir şey gibi görmez artık."

"Bu sevinçli an gelince, birinci doğal düşmanını yendiğini çok iyi bilir kişi."

"Hemen mi olur bu, yoksa, azar azar mı?

"Azar azar olur ama korkusunun kaybolması çabuk olur. Birdenbire olur."

"Ama yeni bir şeyler gelirse başına, yine korkmaz mı kişi?"

"Hayır. Korkusunu, bir kez yitirmeyegörsün. Kişi, artık yaşamında korku nedir bilmez. Korkunun yerini, zihin berraklığı alır -korkuyu silen bir zihin berraklığı-. Artık, o kişi, ne istediğini biliyordur; o isteklerini nasıl doyuracağını da biliyordur. Yeni öğrenimleri kazanmak için adımlarını nasıl atması gerektiğini sezer; her şey apaçık çıkmıştır ortaya. Artık, hiçbir şey saklı değildir bu kişiden."

"Bu da, ikinci düşmanın karşısına çıkarır onu: Berraklık! Ulaşılması, o denli zor olan zihin berraklığı, korkuyu kovar ama kör eder insanı aynı zamanda."

"Kişinin, kendinden kuşku duymasına yol açar, istediği şeyi yapabileceği inancını verir ona. Çünkü, o kişi, artık, herşeyi apaçık görebilmektedir. Berraklığın yüreklendirdiği kişi, bir türlü durmak bilmez. Ama büyük bir hata yapmaktadır. Bu işin, bir eksik yanı vardır. Kişi, kendini bu sözde erke bırakırsa, ikinci düşmanına boyun eğmiş sayılır. Ve öğrenme diye bir şey kalmaz. Sabırlı olması gereken yerde aceleci olacak ya da acele edilmesi gereken yerde sabırlı olmayı yeğleyecektir. Zaman gelecek, artık, yeni bir şey öğrenme yetisini yitirecektir."

"Bu tür bir yenilgiye uğrayan kişiye ne olur? Ölür mü?"

"Hayır, ölmez. İkinci düşmanı, bu kişinin, bir bilgi insanı olma çabasını kösteklemiştir; artık, bu kişi, bilgi insanı olmayı istemek yerine, devingen, kıvrak bir savaşçı olmayı yeğleyebilir. Ya da soytarı olmayı. Ne var ki, kendine pek pahalıya mal olan o berraklık, hiçbir zaman karanlığa ve korkuya dönüşmeyecektir. Yaşam boyunca, her şeyi açıkça görecektir ama yeni bir şey öğrenemeyecektir, öğrenme özlemi çekmeyecektir."

"Ama yenilmemek için yapabileceği bir şey yok mudur?"

"Korkuyu nasıl aşmışsa yine öyle yapmalıdır. Berraklığa, meydan okumalıdır. Elde ettiği berraklığı, önünü daha iyi görüp yeni adımlarını ona göre atmak için kullanmalıdır. En önemlisi de, berraklığının, bir yanlışlık sonucu ortaya çıktığını düşünmelidir. Ve öyle bir an gelecektir ki, bu berraklığın, gözleri önündeki bir noktadan başka bir şey olmadığını anlayacaktır. Böylece, ikinci düşmanını da yenmiş olacaktır. Artık, hiçbir şeyin, ona zarar veremeyeceği bir yere ulaşacaktır. Bu, bir hata olmayacaktır. Bu, gerçek bir erk(güç) olacaktır."

"Bu yere ulaşınca, ardından koştuğu erke, sonunda kavuştuğunu bilecektir. Ne isterse yapar artık bu erkle. Dostu, onun buyruğundadır artık. Ne isterse, yasa odur. Çevresinde ne varsa görmektedir. Ne var ki, üçüncü düşman dikiliverir karşısına: Erk!

"Düşmanların en güçlüsüdür erk. En doğal şey, ona boyun eğmektir. Öyle ya... O kişinin buyruğunda değil midir erk!? Buyurur; kimi sakıncaları göze ala ala, kendi yasalarını, kendi yapar. Çünkü, buyruk ondadır."

"Bu durumdaki biri, yaklaşmakta olan üçüncü düşmanın, pek farkına varmaz. Bir bakmışsın, birdenbire, haberi bile olmadan yitivermiş savaşımı. Düşmanı, onu, kıyıcı, tutarsız bir adam haline getirivermiş..."

"Erkini yitirir mi?"

"Hayır, berraklığını da erkini de hiçbir zaman yitirmez."

"Bilgi kişinindan farkı nedir, öyleyse?"

"Kendi erkine yenilen bir kişi, onu, doğru dürüst yönlendiremeden ölür gider. Yazgısının üstüne, yük gibi biner erki. Böyle biri, kendini yönetemez ve bilmez erkini, ne zaman ya da nasıl kullanması gerektiğini."

"Bu düşmanlardan birine yenilirsen, bu kesin bir yenilgi mi demektir?"

"Evet, kesin yenilgi olur bu. Bu düşmanlardan biri, insanı yenmeyegörsün, artık yapılabilecek bir şey kalmaz."

"Örneğin, erke yenilen bir kişi, yanlışını görerek, durumu düzeltebilir mi?"

"Düzeltemez. Bir kere yenilmeyegörsün, işi bitmiştir artık."

"Ya geçiciyse erke aldanması; ya erki teperse zamanında?"

"Savaşım sürüyor sayılır o durumda. Hâlâ 'bilgi insanı' olmaya çalışıyor demektir bu. Artık, hiç çabalamıyorsa, kendini koyuverirse yenilmiş olur bu kişi ancak."

"Ama bir insan yıllarca korkuya yenik düşebilir ve sonunda korkusunu yenebilir."

"Hayır, doğru değildir bu. Korkuya kapılırsan, korkuyu yenemezsin; çünkü, öğrenmekten ürküyorsundur, öğrenmek için çaba göstermiyorsundur. Ama korkusunun içinde yıllar boyunca sürdürürse öğrenme çabasını, ola ki, korkusunu yenebilir. Çünkü, kendini, korkuya tümüyle bırakmamıştır."

"Üçüncü düşmanı nasıl yeneriz?"

"Ona karşı çıkarak. Bile bile... Kendimizin olmadığını kavrayarak. Tüm öğrendiklerimizi, dikkatle ve inançla kullanarak, sürekli olarak sınırlarımızı zorlamayarak... Kendimizi denetleme durumunda, berraklığın ve erkin, hatalardan da kötü olduğunu görebilirsek, her şeyi denetimimiz altında bulundurduğumuz bir noktaya erişebiliriz. İşte, o noktada, erkimizi nasıl ve ne zaman kullanabileceğimizi biliriz. Üçüncü düşmanı böylece yenmiş oluruz."

"Bu da kişiyi, öğrenim yolculuğunun sonuna getirir. Bir de ne görürsün! Sonuncu düşman, karşına dikilmiş durmaktadır: Yaşlılık! Düşmanların en acımasızıdır bu. Hiçbir zaman, tümüyle yenemeyeceğimiz bir düşman... Sürekli olarak savaşıp uzak tutmaya çalışmaktan başka yapılacak bir şey yoktur."

"İşte, bu dönemde, kişi, hiçbir şeyden korkmaz; zihni berraktır, sabırsız değildir -tüm erkleri denetimi altındadır-. Ne var ki, bu dönem, aynı zamanda, boyun eğmeyen bir dinlenme isteğinin ortaya çıktığı bir dönemdir. Bir yere uzanmak, unutmak isteğine bırakırsa kendini; yorulur yorulmaz, sürdürdüğü çabayı bırakırsa, son olanağını kaybetmiş olur. Titrek, yaşlı bir yaratık durumuna sokuverir onu düşmanı. Çekilme arzusu, tüm berraklığını, erkini ve bilgisini bastırır."

"Ama kişi, silkinir de yorgunluğundan sıyrılır, yaşamının gereklerini sürdürürse, bu son yenilmez düşmanıyla savaşımda bir an bile olsa başarılı olursa, işte o zaman 'bilgi insanı' olmuş demektir. Berraklığın, erkin ve bilginin egemen olduğu bu an, yeterlidir onun için." )


- KORKU ile/ve/||/<> DENETİM ODAKLI KORKU


- KORKU ile/ve/değil/||/<>/> KAYGI

( KAYNAK: Korkunun kaynağını biliriz, ancak kaygının kaynağı belirsizdir.
SÜRE: Korku, daha kısa sürelidir, kaygı ise uzun süre devam eder.
ŞİDDET: Korku, kaygıdan daha şiddetlidir. )

( Beyinde. [amigdala'da]. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Zihinde.["bağlarda"] )

( [kaynağı] Dışarıda. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> İçeride. )

( Dışarıdan içeriye. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> İçeriden dışarıya. )

( Varoluşsal, zorunlu, geçerli, gerekli, etkili ve yetkin. İLE Anlamsız, değersiz, geçersiz, gereksiz, etkisiz ve yetkisiz. )

( Köpek/arı korkusu (yakındaysa/yakınlaşıyorsa)
"Köpek/arı kaygısı" (uzaktaysa/yakınlaşmasa da)

Uçak korkusu (binmeye yaklaştıkça)
"Uçak kaygısı" (binmeden ve düşmesi "düşüncesiyle")

Terk edilme korkusu (ondan daha önce terk edememe düşüncesiyle)
"Terk edilme kaygısı" (bitmeye yaklaştıkça)

[Deneyimleneceklerde, elde etmede, sınırlarda ve sınavlarda...]
Başaramama korkusu (zihnindeki ve "kendince" sınırsız "çözümleriyle")
"Başaramama kaygısı" (çıkarlarının kaybedilecek olması ya da çatışmasıyla)

[Varoluş sürecinde ve gereksiniminde...]
"Ben olamama" korkusu (ötekilerin "gücü" ya da "üstünlüğüyle")
"Ben olamama" kaygısı (aidiyet sağlayamamayla) )

( "KAYGI değil/yerine SAYGI" yazısı için burayı tıklayınız... )

( Korkunun bir bölümü, varolanlara bir zarar düşünmediğimiz zaman gider. )

( İhanetten uzak kaldığın kadar korkmazsın. )

( Zan gitmedikçe, korkudan ve kaygıdan kurtulamayız. )

( Gövde ve zihin sınırlılardır, onun için de incinmeye açıklardır, onların, korunmaya gereksinimleri vardır ve bu da korkuya yol açar. )

( Gelecek için antrenman, tutumlar geliştirme; bunlar korku işaretidir. )

( Acı çekmemiş olan, korkmaz. )

( İç ve dış arasındaki ayrımın yalnızca zihinde olduğunu idrak ettiğiniz zaman, artık korkunuz kalmaz. )

( Arzulardan ve korkulardan kurtulun, görüşünüz birdenbire berraklaşacak ve herşeyi olduğu gibi göreceksiniz. )

( İç değerinizi bilmelisiniz, ona güvenmelisiniz ve günlük yaşantınızda arzu ve korkularınızı feda ederek bunu belirgin kılmalısınız. )

( Arzudan ve korkudan kurtulmak bizi öyle korkutmasın. Bu hepimizin bildiğinden öyle farklı, çok daha yoğun ve ilginç bir yaşam sürdürebilmemizi sağlayacaktır. Öyle ki biz her şeyi kaybetmekle gerçekten her şeyi kazanmış oluruz. )

( Once you realise that all comes from within, that the world in which you live has not been projected onto you but by you, your fear comes to an end.
You are love itself - when you are not afraid.
An understanding mind is free of desires and fears.
The more you know yourself the less you are afraid.
Discover your mistake and be free of fear.
The body and the mind are limited and therefore vulnerable; they need protection which gives rise to fear.
Training for the future, developing attitudes is a sign of fear.
Who has not suffered is not afraid.
When you realise that the distinction between inner and outer is in the mind only, you are no longer afraid.
Be free of desires and fears and at once your vision will clear and you shall see all things as they are.
You must know your inner worth and trust it and express it in the daily sacrifice of desire and fear.
Do not be afraid of freedom from desire and fear. It enables you to live a life so different from all you know, so much more intense and interesting, that, truly, by losing all you gain all. )

( FEAR: [not] Forget Everything And Run VS./AND/||/<>/>/BUT Face Everything And Rise
Face Everything And Rise INSTEAD OF Forget Everything And Run )

( Bir kez, her şeyin içten geldiğini, içinde yaşadığınız dünyanın size değil, sizin tarafınızdan yansıtıldığını idrak ettiğinizde, korkularınız sona erer. )

( Biz, sevgiyiz.[korkmadığımızda] )

( Anlayan bir zihin, arzulardan ve korkulardan azâdedir. )

( Korku, bilmemekten ileri gelir. )

( Kendimizi ne kadar daha çok bilirsek, o kadar daha az kaygılanırız. )

( Hatanızı keşfedin ve korkudan kurtulun. )

( Gövdemizin sahibi olursak, korkuyu atarız. )

( Varolan bir şeyden çekinme. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Henüz gerçekleşmemiş bir şeyden çekinme. )

( )

( [CHAT GPT >]

Korku ve kaygı, genellikle birbiriyle karıştırılan, yakından ilişkili duygulardır ancak bunlar farklı deneyimlerdir.

Korku, algılanan bir tehdide tepki olarak yaşanan doğal, sağlıklı bir duygudur. Bizi zarardan korumaya yardımcı olan tehlikeye karşı doğal bir tepkidir. Korku, genellikle kısa ömürlüdür ve bulunduğunuz koşullarda belirli bir uyarana tepki olarak ortaya çıkar.

Kaygı ise sinirlilik ve huzursuzluk ile tanımlanan daha uzun süreli bir düşünce zinciridir. Kaygı, genellikle şu andaki belirli bir uyaran yerine gelecekteki olayların ya da kaygıların beklentisiyle tetiklenir. Acil bir tehlike olmadığında bile zamanla devam eden kronik bir durum olabilir.

Genel olarak korku, belirli bir tehdide ya da tehlikeye verilen bir yanıtken; kaygı, gelecekteki tehdit ya da tehlike olasılığına bir yanıttır. İki duygu da bizi harekete geçmeye ve kendimizi korumaya güdüleyebildiğinden ancak belirli durumlarda yardımcı olabilir. Ancak korku ya da kaygı kronikleştiğinde ya da aşırı duruma geldiğinde, zihinsel ve fiziksel sağlığımız üzerinde olumsuz etkileri olabilir.



[English]

Fear and anxiety are closely related emotions that are often confused with one another, but they are distinct experiences.

Fear is a natural, healthy emotion that is experienced in response to a perceived threat. It is a natural response to danger that helps to protect us from harm. Fear is generally short-lived and occurs in the present moment, in response to a specific stimulus.

Anxiety, on the other hand, is a more prolonged emotion that is characterized by feelings of worry, nervousness, and unease. Anxiety is often triggered by anticipation of future events or concerns, rather than by a specific stimulus in the present moment. It can be a chronic condition that persists over time, even when there is no immediate danger present.

In general, fear is a response to a specific threat or danger, while anxiety is a response to the possibility of future threats or dangers. Both emotions can be helpful in certain situations, as they can motivate us to take action and protect ourselves. However, when fear or anxiety becomes chronic or excessive, it can have negative effects on our mental and physical health. )

( REV', REV'A, HAVF ile/ve/değil/||/<>/> GAMM )

( BÂK, PERVÂ ile/ve/değil/||/<>/> ENDİŞE[< Pehlevice/Farsça]: Düşünüyorum] )

( [not] FEAR vs./and/||/<>/>/but ANXIETY/CONCERN )

( METUS cum//et/./||/<>/> ... )


- KORKU ile/ve/||/<> KIZMA/ÖFKE ile/ve/||/<> ÜZÜNTÜ/ÜZÜLME ile/ve/||/<> UTANMA/UTANÇ[>< AÇGÖZLÜLÜK] ile/ve/||/<> İĞRENME/TİKSİNTİ | ile/ve/||/<> SEVİNÇ(NEŞE)/COŞKU ile/ve/||/<> ŞAŞIRMA/ŞAŞKINLIK/HAYRET

( Farklı coğrafyalarda yaşayıp farklı dilleri konuşsa da yeryüzünde yaşayan tüm bireyler, şu 6 ya da 7 duygu-durum için aynı yüz ifadesi ve mimikleri kullanıyor. )

( )

( )


- KORKU ile/ve/||/<>/> ÖFKE

( FEAR vs./and/||/<>/> ANGER )


- KORKU ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< ÜMİT

( Mahkum eder. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>< Özgür bırakır. )


- KORKULACAK OLAN:
BİZİMLE AYNI DÜŞÜNCEDE OLMAYANLAR ile/değil/yerine AYNI DÜŞÜNCEDE OLMAYIP BUNU SÖYLEME CESÂRETİNDE OLMAYANLAR


- KORKULACAK OLAN:
KİŞİNİN KAZANDIĞI PARA değil "PARANIN KAZANDIĞI KİŞİ"


- KORKULMASI GEREKEN:
HATA YAPMAK ile/değil/> AYNI HATALARI TEKRAR (TEKRAR) YAPMAK

( Korkmayalım! İLE/> Korkalım! )


- ... KORKUSU ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ... COŞKUSU


- KORKUTUCU/LUK ile/||/>< GÜLÜNÇ/LÜK

( "Korkutucu olmaya" çalışırken, abartı ölçüsü artırılırsa korkutuculuktan kolaylıkla gülünçlüğe düşülebilir/düşülür. )


- KORKUYA DAYALI "SAYGI" ile/değil/yerine SAYGI


- KÖRLER ÇARŞISINDA ve/||/<> SAĞIRLAR ÇARŞISINDA

( Ayna satma! VE/||/<> Gazel atma! )


- KÖRLÜK/SAĞIRLIK(IN NEDENİ) ile/ve/||/<> TIKANIKLIK('IN NEDENİ)

( Olanaklar/olanaklılık, rahatlık. İLE/VE/||/<> Yeti/yetenek, becerme, başarı. )


- KÖRLÜK:
ZİHİNSEL ile/ve/||/<> İŞLETME ile/ve/||/<> BENCİL

( Kendi eksiklerini "görememe". İLE/VE/||/<> Şirketinde tekrarlayan yanlışlara karşı oluşan "görememe". İLE/VE/||/<> Dost eleştirisine, "niyet okuyarak", inanmamak. )


- KÖRLÜK ile "DAĞ KÖRLÜĞÜ"


- KÖRLÜK ile/<> YOKLUK


- KORNA/ZİL değil/yerine FREN / BEKLEMEK!

( Motorlu araç sürücülerinin, özellikle sokak aralarında ve tüm yollarda, yayalara/bisikletlilere/motosikletlilere korna çalmasının; bisikletlilerin de yayalara, özellikle de yayaların arasındayken zil çalmasının bir anlamı/farkı olmadığını/olmayacağını sürekli anımsaması gerekmektedir.

Herhangi bir araç kullananların, yayalara ve büyük araçların, kendinden daha küçük araca öncelik verme zorunluluğunu anlaması/anımsaması gerekmektedir. )


- KORNA değil/yerine IŞIK/SELEKTÖR/SİNYAL

( Yayalara korna çalınmaz! [araç sahipleri, rahat/sıcak arabalarının içinde, fren ve gaz ayaklarının altında, her türlü olanağa sahip olarak beklemeyi bilmeli/uygulamalılardır!] )

( İster bisiklet/motosiklet olsun, ister herhangi bir araç olsun, sokak aralarında ve kişilere hiçbir zaman ve koşulda korna çalınmaz!!! [özellikle görme engellilere ve yaşlılara!] )

( Kırmızı ışıkta ya da en ufak bir duraksamada çalınan kornaların gereksizliğini anlamış ve sürekli anımsıyor olmamız gerekir! [Çalınan kornanın da hiçbir şeyi değiştirmeyeceği, hızlandırmayacağını da!] )

( Kornalar otoyollarda, hızın ve gürültünün yüksek olduğu yerlerde, araçlar arasında kullanılmak üzere bir olanaktır. Ki otoyolda dahi, ışık/sinyal/selektör varken korna çalmak gereksiz/işlevsiz/anlamsızdır! )


- KORUMA ile/ve/||/<> SAVUNMA


- ŞEFKÂT:
KORUYUCU ve BAKICI ve YETİŞTİRİCİ


- KORUYUCU ile/ve/değil/||/<> KALKAN


- KOŞ ve/||/<> COŞ


- KÖŞE ile/ve/değil/yerine/>< GEZİ


- KOŞUK ile GÜZELLEME

( ... İLE Halk yazınında, konusu sevi olan, lirik bir koşuk türü. | Şen, sevinçli duyguları anlatan türkülerde özel bir ezgi. )


- KOŞUL BELİRTMEK / SORU SORMAK


- KOŞUL/LAR ile/ve/||/<>/< NEDEN/LER

( Fizikte. İLE/VE/||/<>/< Zihinde. )

( CONDITION/S vs./and/||/<>/< CAUSE/S )


- KOŞULSUZ) SEVGİ:
(EN BÜYÜK) ZAAF ve ERDEM


- KOŞULSUZ SEVGİ ile/ve SEVİYORSAN/SEVGİ VARSA KOŞULSUZ SEVGİ

( UNCONDITIONAL LOVE vs./and UNCONDITIONAL LOVE IF YOU LOVE / IF THERE IS LOVE )


- KÖTÜ BAKIŞ(NAZAR) ile/değil/yerine GÖZLEMLEYİCİ BAKIŞ

( Yiğidi mezara, deveyi kazana götürür. İLE/DEĞİL/YERİNE ... )


- KÖTÜ GÜN/DURUM/HAL DOSTU (OLMAK) ile/ve/yerine İYİ GÜN/DURUM/HAL DOSTU (OLMAK)

( Arkadaşlıkta ve evlilikte geçerli olabilir, olmalıdır. İLE/VE/YERİNE Sevgililikte geçerli olmalıdır. )


- KÖTÜ HABER ile/ve/değil/yerine/||/<>/> İYİ HABER

( Hiçbir şey, sonsuza kadar sürmez. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Hiçbir şey, sonsuza kadar sürmez. )


- KÖTÜ "HABER" ile/ve/değil/yerine/||/<> "İYİ HABER"

( (")Hâlâ yaşıyoruz("). İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Henüz ölmedik. )


- KÖTÜ KOKU ÖNCE TEMİZ OLMAK/TUTMAK


- KÖTÜ NİYETLE PLAN YAPIP "KAZANMAK" ile/değil/yerine/>< İYİ NİYETLE ÜMİT EDİP KAYBETMEK


- KÖTÜ (OLMAK) ile/ve/değil/||/<>/< YAŞAMDA KALACAK KADAR KÖTÜ OLABİLMEK


- KÖTÜ TEMEL ve/ne yazık ki/> KÖTÜ İSTEK


- KÖTÜ TÜRKÇE (OLDU) ile/değil KÖTÜ BİR İFADE (OLDU)


- [ne yazık ki]
KÖTÜ KULLANIM ile/ve/||/<>/> KÖTÜYE KULLANIM

( "Bir alışveriş, bir fiş." biçiminde, fazladan/gereksiz açıklama yapmak, uyarıda bulunmak. İLE/VE/||/<>/> "Ama bunu söylemenize gerek yok ki! Ben yapınca alışverişi, ZÂTEN/SONUÇTA alıyorum satış fişi." biçiminde [soluksuz/beklemeksizin/düşünmeksizin] "yanıt vermek." )

( Bir kişinin, neyi bilip bilmediğini ve/ya da o an/dönem için anımsayıp anımsamadığını "belirlemek", beklentisi içinde olmak, dilin/ifadenin kötü kullanılmasıdır. [Hiçkimsenin, neyi bilip bilmediği, isteyip istemediği ya da yapıp yapamayacağı, hiçbir zaman, zemin ve koşulda bilinemez!] İLE/VE/||/<>/> Sözcüklerin yetersiz ve kötü kullanımıyla birlikte "niyet okumak" ya da genelleyici/indirgeyici/özdeştleştirici/köktenci/toptancı/sonuç odaklı bir yargı ifadesi ise sürecin ve ilişkinin tükenmesine neden olacak/olmuş bir kötüye kullanımdır. [Güç ve baskı uygulama isteği ve/ya da nedeniyle olduğu/olabileceği gibi sorumluluktan kaçmak gibi çok çeşitli anlamsız/gereksiz nedenlerden de kaynaklanmaktadır.] )

( [... olduğunu/olacağını] "biliyorsun/biliyordun." İLE/VE/||/<>/> "ZÂTEN"/"SONUÇTA"/"ASLINDA" biliyorsun/biliyordun." )

( Dünyadaki Yaşamın Tehlikede Olduğunun 21 Kareyle Kanıtı )


- [ne yazık ki]
KÖTÜLERİN, "BASKISI" ile/değil/||/<> İYİLERİN, KAYITSIZLIĞI


- KÖTÜLÜĞE, EN İYİ KARŞILIK -ile

( UNUTMAK )


- KAYGILAN/MAK / KORK/MAK:
KÖTÜLÜK EDENDEN VE ETTİĞİNDEN
ile/ve/değil/yerine/daha çok/||/<>/<
İYİLİK EDENDEN VE ETTİĞİNDEN


- KÖTÜLÜK ETME! ve/<> KUYU KAZMA!

( Kötü düşersin. VE/<> Kendin düşersin. )


- KÖTÜLÜK ETMEK ile/ve/||/<>/< ZARAR VERMEK

( İnsanda. İLE/VE/||/<>/< Kişilerde ve hayvanlarda. )

( ÖNCE, ZARAR VERME!

DO NOT HARM!

PRIMUM NON NOCERE PRIMA NON NOCERE )


- [ne yazık ki]
"KÖTÜLÜK" değil/yerine/>< İYİLERİN ÇABASI

( Kötülüğün baskın gelmemesi için tek koşul, iyilerin, çaba göstermeleridir. )


- KÖTÜ/LÜK ile/ve/değil/<> KÖTÜLÜKLERE NEDEN/VESİLE OLAN

( Kendinden çok, başkalarından az isteyen bir kişi, kendini, kötülüklerden uzak tutar. )

( HABÂSET ile HASED )


- KÖTÜLÜKLERLE "YÜKSELMEK" değil/yerine/><
İYİLİKLERLE "KAYBETMEK"


- KÖTÜ/LÜK(TE) ile/ve/değil/yerine/>< İYİ/LİK(TE)

( Hesaplı/planlı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Hesapsız/plansız. )

( İyi, yapmak ve yaratmakla; kötü, tembellik ve işsizlikle görülür. )

( Mükemmel olmayanı mükemmel olan uğruna seve seve feda edin, o zaman iyi ve kötü tartışmaları artık hiç olmayacak. )

( Ortak iyiliği (bütünün hayrını) arzu ettiğinizde, tüm dünya sizinle birlikte arzu eder. )

( Yapmış olduğu kötülüğü daha sonra yaptığı iyilikle yenen kişi, ayın, ışığını örten bulutlardan kurtulduğu zamanki gibi, dünyaya ışık yayar. )

( Olgun kişi, iyiyi gözlemleyerek onun peşinden gider, kötüyü gözlemleyerek düzeltmeye çalışır. )

( En yüksek katta şereflendirilmenin anlamı, kişinin iyiliğe olan içten aşkının doğurduğu başarıdır. )

( Olayları iyi ve kötü diye ayırdığınız sürece, haklı olabilirsiniz. Gerçekte ise, yerine getirildiklerinde, iyi kötüye, kötü de iyiye dönüşür. )

( Kötüyü kötü görebilmeliyiz ki, iyiyi arayabilelim. )

( Her şeyi iyi görürsek, tuzağa düşeriz. )

( ARETE[Hellence]: İyilik. | Erdem, yetenek, yetkinlik, yararlılık. )

( İyi şeylerin olduğu/olabildiği/olabileceği kadar, kötü; kötü şeylerin olduğu kadar da, iyi şeylerin olduğu/olabildiği/olabileceği ve bu bağlamda da, iyi/kötü tanımının olmadığı/olamayacağı, ancak ve sadece bizim alt seviye yükleme(leri)mizle ya da indirgeme(leri)mizle söz konusu olduğunu anımsamakta yarar vardır. )

( İyi birini gördüğünüzde, onu taklit etmeye çalışın. Kötü birini gördüğünüzde, onun kusurlarını, kendinizde de arayın. )

( İyinin karşıtı, "kötü" değil ne yazık ki "düşünce/düşünme yok(sun)luğu"dur. )

( Azaltamıyorsak. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Artırabiliriz/artıralım! )

( Seçme. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Yeğleme. )

( [not] BAD/NESS vs./and/but/>< GOOD/NESS
GOOD/NESS instead of BAD/NESS )

( MAUVAIS avec/et/>< BON )

( SCHLECHT mit/und/>< GUT )

( MALUM cum/et/>< BONUM )

( MALO con/y/>< BUENO )

( CATTIVO con/e/>< BUONO )

( SEYYİ', RADİ' ile/ve/>< CEYYİD, HASEN )


- KÖTÜMSER/LİK >< İYİMSER/LİK ile/değil/yerine/>< GERÇEKÇİ/LİK

( [sadece] Tüneli "görür". >< Tünelin sonundaki ışığı "görür". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Tünelle birlikte, ışığı ve gelebilecek treni görür. )

( [sadece] Her fırsattaki "zorluğu" "görür". >< Her zorluktaki "fırsatı" "görür". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Her fırsatla birlikte kolay olmayabilecekleri birlikte değerlendirir. )


- KÖTÜMSERLİK değil/yerine/>< KONUŞABİLMEK

( Konuşabilirsek, "kötümserlik" oluşmaz. )


- KÖTÜYÜ, DOĞRUDAN GÖSTERMEK/ANLATMAK ile/ve/değil/yerine KÖTÜYÜ, DAHA KÖTÜSÜNÜ GÖSTEREREK GÖSTERMEK/ANLATMAK


- KÖY ENSTİTÜLERİ ile/ve/<> HALK EVLERİ


- KOYU ile DOLGUN


- KOZMOLOJİ ile/ve/<> TEOLOJİ ile/ve/<> İNSAN

( COSMOLOGY vs./and TEOLOGY vs./and/<> HUMAN )


- KRAL OLMAK ile/değil/yerine/>< BABA OLMAK


- KRAL/LIK" ile/ve/değil/||/<>/>/< BİLGE/LİK

( Davranışla. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>/< Sessizlikle. )


- KRİZ YOK değil/ne yazık ki KERİZ ÇOK


- RİSK YÖNETİMİ ile/ve/||/<>/> KRİZ YÖNETİMİ

( Hem kişisel, hem de kurumsal/şirket yönetimimizde, öncelikli olarak risk yönetimimizi, planlamalarımızı yapmak, daha sonra da olası büyük sorunlarda nasıl düşünebileceğimizi ve hareket edebileceğimizi iyi hesaplamak ve öngörmek durumundayız/zorundayız! )


- KROZOL ve AŞK MEYVESİ

( Orta Afrika Cumhuriyeti'nde bulunan ve tatmanız önerilen iki tropikal meyve. )


- KÜÇÜĞÜN, BÜYÜĞE SELÂM VERMESİ ile/ve/değil/yerine BÜYÜĞÜN, KÜÇÜĞE SELÂM VERMESİ


- ÇÖZÜMLER:
KÜÇÜK ile/ve/||/<> ARA ile/ve/||/<> YALIN


- KÜÇÜK DERT ile/ve/||/<> BÜYÜK DERT

( Konuşur/konuşturur. İLE/VE/||/<> Dilsizdir. )


- KÜÇÜK HESAP ile/değil/yerine/>< AYRINTI

( "Küçük/güdük zihin"liler "uğraşır". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Profesyoneller uğraşır. )

( Gözü, tanede olan kuşun, ayağı, tuzaktan kurtulmaz. )

( FERİ[Ar.]: Ayrıntılarla ilgili, ayrıntı niteliğinde olan. | İkinci derecede/n olan. )


- [ne yazık ki]
KÜÇÜK HESAP ile/ve/||/<>/>/< BİLGİSİZLİK

( İkirciğe neden olur. İLE/VE/||/<>/>/< Hesapsızlığa ve fazla/yersiz "atılganlığa" neden olur. )


- KÜÇÜK ŞEYLER ve/||/<>/> BÜYÜK ŞEYLER

( Yaşam, küçük şeylerden oluşur. VE/||/<>/> Eğer seversek, büyük olurlar. )


- KÜÇÜK ZİHİN ile/değil/yerine/<>/> ORTA ZİHİN ile/değil/yerine/<>/> İLERİ ZİHİN

( Kişilerle uğraşır. İLE/DEĞİL/YERİNE Olaylarla uğraşır. İLE/DEĞİL/YERİNE Düzenle/sistemle uğraşır. )

( "Her sorunun" kendince bir yanıtı/açıklaması vardır. İLE/DEĞİL/YERİNE Deneyimlerinden öğrenir. İLE/DEĞİL/YERİNE Herşeyden ve herkesten öğrenir. )

( "Dengini" arar. İLE ... İLE/DEĞİL/YERİNE Kendini arar. )

( "İleri zihinler, kendi çağının ötesindedir, zekiler, kendine bir şeyler çıkarır ve ahmak olan da buna karşı koyar.[The great person is ahead of their time, the smart make something out of it, and the blockhead, sets themselves against it.]" )


- [ne yazık ki]
"KÜÇÜK ŞEYLERİ KONUŞMAMAK" ve/||/<>/>/ne yazık ki BÜYÜK ŞEYLERİ KONUŞAMAMAK


- KÜÇÜLMEK ile/değil/yerine İNCELMEK


- KÜÇÜLMEK ve RAHATLIK


- KÜÇÜMSEMEK ile HOR GÖRMEK

( Kimseyi küçümseme! Nokta da küçüktür fakat bitirir tümceyi. )

( "Karıncayı bile incitmem" deme! "Bile"den incinir karınca. Söz söylemek, İrfân ister; anlamak, İnsan! )

( TO DESPISE vs. TO BELITTLE )

( CONTEMPTUS cum DEDIGNATIO )


- [ne yazık ki]
!"KÜÇÜMSEMEK" ile/ve/||/<>/> KÜÇÜMSEDİĞİNE GEREKSİNİM DUYMAK/MUHTAÇ KALMAK

( Kapalı olan Antep fıstığını, bırakıp sonunda, o kapalı olanları açmaya çalışmak kadar komik, çaresiz ve vahim durumlara düşmemek için çoğu ufak/değersiz/yetersiz "görünen" şeyi ve kişiyi küçümsememek gerekir. )


- KÜFÜR ETMEK ile/değil/yerine "BU DA VAR(MIŞ)" DEMEK


- KÜFÜR ETMEK/EDEN/ŞATİM[Ar. < ŞETM] ile/değil/yerine/>< ŞÜKÜR ETMEK/EDEN


- KÜFÜR ile HÂCİRE[Ar. | çoğ. HEVÂCİR]

( ... İLE Terbiye sınırlarını aşan küfür. | Günün en sıcak zamanı. )


- KUĞU:
Güzelliğini sergilemekten, su içmeyi bile boşvererek/unutarak susuzluktan ölmüş. -ile


- KÜL OLMAK" ile/ve/||/<> "GÜL OLMAK"

( Nefsini yakarak. İLE/VE/||/<> İyilik yaparak. )


- KÜL SERMEK ile/ve/||/<> GÜL SERMEK

( Bin kere gelenin önüne. İLE/VE/||/<> Bir kere gelenin önüne. )


- KUL ile ...

( Sürekli değişim içinde olan kişi. | Abd. )


- [ya/hem] KÜL ile/değil/yerine/hem de/ya da/||/<>/>< GÜL

( [ya/hem] Bir "bakış/algı/yorum". İLE/DEĞİL/YERİNE/HEM DE/YA DA/||/<>/>< Başka bir "bakış/algı/yorum". )


- KUL ile/ve/||/<> KÜL

( Neye "inanıyorsak". İLE/VE/||/<> Neye "yanıyorsak". )


- KÜL ve/<> KURŞUN ve/<> SİRKE

( Herhangi bir nesnenin, bir sonraki aşaması bulunmayan, fiziksel ve/ya da kimyasal sonları/eşikleri. )


- KUL ile/ve/<>/|| SABIR EHLİ


- KULA ÇATMAK ile/değil/yerine/>< KULAÇ ATMAK


- KULAK ve/= VAJİNA

( Düşüncenin başlangıcı/girişi. VE/= Gövdelenmenin başlangıcı/girişi. )

( İkisi de varoluşun başlangıcıdır. )

( SIMÂH ve/= FERÇ )


- [ne yazık ki]
KULLANILMAYAN METİN/KİTAP ||/<>/> MEZAR


- KULLANIM DEĞERİ ile/ve/<> DEĞİŞİM DEĞERİ ile/ve/<> SİMGESEL/GÖSTERİM DEĞERİ

( THE VALUE IN USE vs./and/<> THE VALUE IN CHANGE vs./and/<> SYMBOLICAL VALUE )


- KULLANIM DEĞERİ ile/ve/<> UYGULANIM DEĞERİ

( THE VALUE IN USE vs./and/<> THE VALUE IN APPLYNESS )


- KULLANMAK ile/ve/değil/yerine UYGULAMAK

Bugün[15 Ekim 2025]
itibarı ile 9.326 başlık/FaRk ile birlikte,
9.326 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(23/39)