Tüze(Hukuk) ve Türe/Adâlet'teki
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(35/61)
- KÖTÜ TEMEL ve/ne yazık ki/> KÖTÜ İSTEK
- KÖTÜ ile ACAYİP
( BAD vs. WEIRD )
- KÖTÜ ile/ve/||/<> DANDİK["DANDİKTEN" DEĞİL!)
( ... İLE/VE/||/<> Düşük nitelikli [uyuşturucu vb.] | Düzmece, kötü nitelikli olan. )
- KÖTÜ ile/ve İSTENİLMEYEN
( İyi şeylerden istemeyerek uzak kalınır, kötü şeylerden isteyerek. )
- KÖTÜ[< KÖTİ] ile/ve/||/<> KETÜ[Kıpçak][dvnlgttrk]
( Zorunlu/luk. İLE/VE/||/<> Eksik/lik. | Çolak. )
( KÖTÜLÜK: Kemâl'i engelleyen. )
- KÖTÜ ile/değil/yerine KULLANIŞSIZ
- KÖTÜ ile/ve REZÂLET/REZİL
( BAD vs./and INFAMY )
- KÖTÜ = ŞER = BAD, EVIL, WRONG[İng.] = MAL[Fr.] = BÖSE, UEBEL[Alm.] = MALUS[Lat.] = MALO[İsp.]
- KÖTÜ ile/ve/değil/<> ÜSTÜNKÖRÜ
- KÖTÜ ile YARARSIZ
( BAD vs. USELESS )
- [ne yazık ki]
KÖTÜ KULLANIM ile/ve/||/<>/> KÖTÜYE KULLANIM
( "Bir alışveriş, bir fiş." biçiminde, fazladan/gereksiz açıklama yapmak, uyarıda bulunmak. İLE/VE/||/<>/> "Ama bunu söylemenize gerek yok ki! Ben yapınca alışverişi, ZÂTEN/SONUÇTA alıyorum satış fişi." biçiminde [soluksuz/beklemeksizin/düşünmeksizin] "yanıt vermek." )
( Bir kişinin, neyi bilip bilmediğini ve/ya da o an/dönem için anımsayıp anımsamadığını "belirlemek", beklentisi içinde olmak, dilin/ifadenin kötü kullanılmasıdır. [Hiçkimsenin, neyi bilip bilmediği, isteyip istemediği ya da yapıp yapamayacağı, hiçbir zaman, zemin ve koşulda bilinemez!] İLE/VE/||/<>/> Sözcüklerin yetersiz ve kötü kullanımıyla birlikte "niyet okumak" ya da genelleyici/indirgeyici/özdeştleştirici/köktenci/toptancı/sonuç odaklı bir yargı ifadesi ise sürecin ve ilişkinin tükenmesine neden olacak/olmuş bir kötüye kullanımdır. [Güç ve baskı uygulama isteği ve/ya da nedeniyle olduğu/olabileceği gibi sorumluluktan kaçmak gibi çok çeşitli anlamsız/gereksiz nedenlerden de kaynaklanmaktadır.] )
( [... olduğunu/olacağını] "biliyorsun/biliyordun." İLE/VE/||/<>/> "ZÂTEN"/"SONUÇTA"/"ASLINDA" biliyorsun/biliyordun." )
( Dünyadaki Yaşamın Tehlikede Olduğunun 21 Kareyle Kanıtı )
- KÖTÜLEME ile/ve/değil/yerine TESPİT ETME
- [ne yazık ki]
!KÖTÜLEME ile/ve/değil/||/<> !"YAKIŞTIRMA"
- KÖTÜLEMEK ile/değil/yerine NE OLDUĞUNU BELİRTMEK
( [not] "TO RUN DOWN" vs./but TO STATE
TO STATE instead of "TO RUN DOWN" )
- [ne yazık ki]
KÖTÜLERİN, "BASKISI" ile/değil/||/<> İYİLERİN, KAYITSIZLIĞI
- KÖTÜLÜĞE, EN İYİ KARŞILIK -ile
( UNUTMAK )
- KAYGILAN/MAK / KORK/MAK:
KÖTÜLÜK EDENDEN VE ETTİĞİNDEN
ile/ve/değil/yerine/daha çok/||/<>/<
İYİLİK EDENDEN VE ETTİĞİNDEN
- KÖTÜLÜK ETME! ve/<> KUYU KAZMA!
( Kötü düşersin. VE/<> Kendin düşersin. )
- KÖTÜLÜK ETMEK ile/ve/||/<>/< ZARAR VERMEK
( İnsanda. İLE/VE/||/<>/< Kişilerde ve hayvanlarda. )
( ÖNCE, ZARAR VERME!
DO NOT HARM!
PRIMUM NON NOCERE PRIMA NON NOCERE )
- KÖTÜ/LÜK ile ...
( VAROLANLAR ARASINDAKİ GÖRELİLİK )
- KÖTÜ/LÜK ile/ve/<> GEREKSİZ YERE/LİK
- KÖTÜLÜK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İYİ OLANIN YOKLUĞU
- [ne yazık ki]
"KÖTÜLÜK" değil/yerine/>< İYİLERİN ÇABASI
( Kötülüğün baskın gelmemesi için tek koşul, iyilerin, çaba göstermeleridir. )
- KÖTÜ/LÜK ile/ve/değil/||/<> KABA/LIK
- KÖTÜ/LÜK ile/ve/değil KISKANÇ/LIK / HASUT[Ar.]
( Başkasına zarar vermek, kendini güvende hissetmeyen kişinin korkusundan kaynaklanır. )
( [not] BADNESS vs./and/but JEALOUSY )
- KÖTÜ/LÜK ile/ve/değil/<> KÖTÜLÜKLERE NEDEN/VESİLE OLAN
( Kendinden çok, başkalarından az isteyen bir kişi, kendini, kötülüklerden uzak tutar. )
( HABÂSET ile HASED )
- KÖTÜLÜKLERLE "YÜKSELMEK" değil/yerine/><
İYİLİKLERLE "KAYBETMEK"
- KÖTÜ/LÜK(TE) ile/ve/değil/yerine/>< İYİ/LİK(TE)
( Hesaplı/planlı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Hesapsız/plansız. )
( İyi, yapmak ve yaratmakla; kötü, tembellik ve işsizlikle görülür. )
( Mükemmel olmayanı mükemmel olan uğruna seve seve feda edin, o zaman iyi ve kötü tartışmaları artık hiç olmayacak. )
( Ortak iyiliği (bütünün hayrını) arzu ettiğinizde, tüm dünya sizinle birlikte arzu eder. )
( Yapmış olduğu kötülüğü daha sonra yaptığı iyilikle yenen kişi, ayın, ışığını örten bulutlardan kurtulduğu zamanki gibi, dünyaya ışık yayar. )
( Olgun kişi, iyiyi gözlemleyerek onun peşinden gider, kötüyü gözlemleyerek düzeltmeye çalışır. )
( En yüksek katta şereflendirilmenin anlamı, kişinin iyiliğe olan içten aşkının doğurduğu başarıdır. )
( Olayları iyi ve kötü diye ayırdığınız sürece, haklı olabilirsiniz. Gerçekte ise, yerine getirildiklerinde, iyi kötüye, kötü de iyiye dönüşür. )
( Kötüyü kötü görebilmeliyiz ki, iyiyi arayabilelim. )
( Her şeyi iyi görürsek, tuzağa düşeriz. )
( ARETE[Hellence]: İyilik. | Erdem, yetenek, yetkinlik, yararlılık. )
( İyi şeylerin olduğu/olabildiği/olabileceği kadar, kötü; kötü şeylerin olduğu kadar da, iyi şeylerin olduğu/olabildiği/olabileceği ve bu bağlamda da, iyi/kötü tanımının olmadığı/olamayacağı, ancak ve sadece bizim alt seviye yükleme(leri)mizle ya da indirgeme(leri)mizle söz konusu olduğunu anımsamakta yarar vardır. )
( İyi birini gördüğünüzde, onu taklit etmeye çalışın. Kötü birini gördüğünüzde, onun kusurlarını, kendinizde de arayın. )
( İyinin karşıtı, "kötü" değil ne yazık ki "düşünce/düşünme yok(sun)luğu"dur. )
( Azaltamıyorsak. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Artırabiliriz/artıralım! )
( Seçme. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Yeğleme. )
( [not] BAD/NESS vs./and/but/>< GOOD/NESS
GOOD/NESS instead of BAD/NESS )
( MAUVAIS avec/et/>< BON )
( SCHLECHT mit/und/>< GUT )
( MALUM cum/et/>< BONUM )
( MALO con/y/>< BUENO )
( CATTIVO con/e/>< BUONO )
( SEYYİ', RADİ' ile/ve/>< CEYYİD, HASEN )
- KÖTÜMSER/LİK >< İYİMSER/LİK ile/değil/yerine/>< GERÇEKÇİ/LİK
( [sadece] Tüneli "görür". >< Tünelin sonundaki ışığı "görür". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Tünelle birlikte, ışığı ve gelebilecek treni görür. )
( [sadece] Her fırsattaki "zorluğu" "görür". >< Her zorluktaki "fırsatı" "görür". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Her fırsatla birlikte kolay olmayabilecekleri birlikte değerlendirir. )
- [ne yazık ki]
KÖTÜMSERLİK = BEDBİNLİK = PESSIMISM[İng.] = PESSIMISME[Fr.] = PESSIMISMUS[Alm.] = PESSIMUS[Lat.]
- KÖTÜMSERLİK değil/yerine/>< KONUŞABİLMEK
( Konuşabilirsek, "kötümserlik" oluşmaz. )
- [ne yazık ki]
KÖTÜMSERLİK:
ÇÖZÜM ARAMAMAK ve/||/<>/< ÇÖZÜMÜN BİR PARÇASI OLMAMAK
- KÖTÜYÜ, DOĞRUDAN GÖSTERMEK/ANLATMAK ile/ve/değil/yerine KÖTÜYÜ, DAHA KÖTÜSÜNÜ GÖSTEREREK GÖSTERMEK/ANLATMAK
- KOĞ/KOV ile KOV
( Dedikodu. İLE Sivrisinek vb. hayvanların ısırmasından korunmak için gövdeye sürülen özel sıvı. )
- KOVMAK ile KOVALAMAK
- KOVUŞTURMA değil KOĞUŞTURMA
- KOVUŞTURMA değil/yerine/>< TAKİPSİZLİK
- KÖY ile KİBUTZ
( ... İLE Eşitlik, ortak mülkiyet, tüketim ve eğitim işbirliğini esas alan ve toplumsal adâleti ilke edinmiş kişilerin oluşturduğu İsrail'e özgü bir köy. )
- KÖYLÜ ile/ve KULAK
( ... İLE/VE Varlıklı Rus köylüsü. )
- KOYSUN ile/ve/||/<> ALSIN
( Olanağı bulunan. İLE/VE/||/<> Gereksinimi olan. )
- KOYU ile DOLGUN
- KOYUN ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< OYUN
( ...'ın koyunu, sonra çıkar oyunu. )
- KÖZ ile/||/<> KÖZETLİG ile/||/<> KÖZNGÜ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Göz. İLE/||/<> Korunan, sakınılan nesne. İLE Ayna. )
- KOZMOLOJİ ile/ve/<> TEOLOJİ ile/ve/<> İNSAN
( COSMOLOGY vs./and TEOLOGY vs./and/<> HUMAN )
- KOZMOLOJİK KANITLAR
( MEHMET EMİN ÜSKÜDARÂVÎ'nin kitabını okumanızı salık veririz. )
- KRAL[Sırpça]/DESPOT ile/değil/yerine/>< DEVLET ADAMI
( Yöneten fakat yönetil(e)meyen "kişi". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yöneten ve yönetilen kişi. )
- KRALDAN ÇOK, KRALCI/LIK ile/ve/değil/yerine/<> KURALDAN ÇOK, KURALCI/LIK
- KRAL(IN SÖZÜ) ile/ve/||/<> OZAN(IN SÖZÜ) ile/ve/||/<> KÂHİN(İN SÖZÜ)
- KRATER[Fr. < CRATÈRE] ile KRİTER[Fr. < CRITÈRE]
( Yanardağ ağzı. İLE Ölçüt. )
- KREATİF[İng. < CREATIVE] değil/yerine/= YARATICI
- KRİMİNAL değil/yerine/= SUÇLA İLGİLİ
- KRİMİNOLOG değil/yerine/= SUÇBİLİMCİ
- KRİMİNOLOJİ ile/ve KRALANTİLOJİ
( Suç işle(t)me nedenlerini araştıran bilim dalı. İLE/VE Suçu ve suçluluğu inceleyen bilim. )
- KRİPTO[Fr. < CRYPTO] ile KRİPTO[Fr. < CRYPTO]
( Siyasi inancını gizleyen kişi. İLE Saklı yazı. )
- KRİZ YOK değil/ne yazık ki KERİZ ÇOK
- RİSK YÖNETİMİ ile/ve/||/<>/> KRİZ YÖNETİMİ
( Hem kişisel, hem de kurumsal/şirket yönetimimizde, öncelikli olarak risk yönetimimizi, planlamalarımızı yapmak, daha sonra da olası büyük sorunlarda nasıl düşünebileceğimizi ve hareket edebileceğimizi iyi hesaplamak ve öngörmek durumundayız/zorundayız! )
- KRİZ ile/ve/||/<>/>/>< KERİZ
( "Yok" saymak. İLE/VE/||/<>/>/>< Çok. )
- KRİZ ile KRİTİK
- KÜ ile KÜÇ ile KÜÇ ile KÜÇ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Toplum içinde tanınma bildiren bir sözcük.[KÜLÜG BİLGE: Ünlü bir bilgin.] İLE Güç. İLE Şiddet ya da zulüm. İLE Susam. )
- ÇÖZÜMLER:
KÜÇÜK ile/ve/||/<> ARA ile/ve/||/<> YALIN
- KÜÇÜK GÖRMEK ile/ve/<> KÜÇÜK DÜŞÜRMEK
- KÜÇÜK GÜNAH ile BÜYÜK GÜNAH
( Allah'ın, adâletiyle muamele edeceği zaman küçük günah yoktur. İLE Allah'ın, faziletiyle muamele edeceği zaman büyük günah yoktur. )
- KÜÇÜK GÜVENCELİK/KASKO ile/ve/||/<> DAR GÜVENCELİK/KASKO
( Küçük güvencelik/kasko, araçlarda oluşan küçük ölçekli kayıpların sigorta şirketi tarafından üstlenilmesi için hazırlanan bir üründür. Dolayısıyla güvence kapsamları sınırlıdır. Güvenceleri, sigorta şirketi bazında değişiklik gösterse de çoğunlukla boyasız araç kaportası onarımı, döşeme tamiri, göçük kurtarma, leke çıkarma gibi küçük onarımları kapsar. Bu tür, araçta farklı nedenlerle oluşan kozmetik sorunların poliçe kapsamında giderilmesini olanaklı kılar. İLE/VE/||/<> İçerdiği güvenceler nedeniyle genelde yoğun trafikte uzun süre araç kullanan sürücüler tarafından yeğlenir. Boyada ya da çamurlukta oluşan hafif çizikler de dâhil olmak üzere küçük hasarlarda devreye girmesi sayesinde aracın hasarsızlık oranı bozulmamış olur ve araç sahipleri bir sonraki yenileme döneminde avantajlı fiyatlarla kasko poliçelerini devam ettirebilme olanağına kavuşur. [Standart kasko paketleriyle beraber kullanımı sık karşılaşılan bir uygulamadır.] )
- KÜÇÜK HESAP ile/değil/yerine/>< AYRINTI
( "Küçük/güdük zihin"liler "uğraşır". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Profesyoneller uğraşır. )
( Gözü, tanede olan kuşun, ayağı, tuzaktan kurtulmaz. )
( FERİ[Ar.]: Ayrıntılarla ilgili, ayrıntı niteliğinde olan. | İkinci derecede/n olan. )
- [ne yazık ki]
KÜÇÜK HESAP ile/ve/||/<>/>/< BİLGİSİZLİK
( İkirciğe neden olur. İLE/VE/||/<>/>/< Hesapsızlığa ve fazla/yersiz "atılganlığa" neden olur. )
- KÜÇÜK ŞEYLER ve/||/<>/> BÜYÜK ŞEYLER
( Yaşam, küçük şeylerden oluşur. VE/||/<>/> Eğer seversek, büyük olurlar. )
- KÜÇÜMSEMEK ve/||/=/<> ABARTMAK/"BÜYÜLTMEK"
- KÜÇÜMSEMEK ile HOR GÖRMEK
( Kimseyi küçümseme! Nokta da küçüktür fakat bitirir tümceyi. )
( "Karıncayı bile incitmem" deme! "Bile"den incinir karınca. Söz söylemek, İrfân ister; anlamak, İnsan! )
( TO DESPISE vs. TO BELITTLE )
( CONTEMPTUS cum DEDIGNATIO )
- KÜÇÜMSEMEK ile ÖNEMSEMEK/ÖNEMSEMEMEK
( "Sahip olduklarını/olduklarında." İLE "Sahip olamadıklarını/olamadıklarında." )
- KÜÇÜMSEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< ÖTEKİLEŞTİRMEK
- KUDRET yoksa ÖZGÜRLÜK
( Elimizde kudret olmadığı sürece, özgürlük isteriz.
Kudreti ele geçirince üstün olmak isteriz.
Ama başaramazsak, adâlet isteriz. )
- KUDRET ile TASARRUF
( CAPABLE vs. SAVING )
- KUDRET ile/ve/||/<>/> "ÜSTÜNLÜK"
( Elimizde kudret olmadığı sürece, özgürlük isteriz.
Kudreti ele geçirince üstün olmak isteriz.
Ama başaramazsak, adâlet isteriz. )
- KUDUR(T)MAK ile ÇILDIR(T)MAK
- KÜFÜR ETMEK/EDEN/ŞATİM[Ar. < ŞETM] ile/değil/yerine/>< ŞÜKÜR ETMEK/EDEN
- KÜFÜR[Ar. KFR/KÂFİR: Örten. | Çiftçi.] (ETMEK) değil/yerine/= SÖVGÜ/SÖVMEK
- KÜFÜR KIYAMET -ile
- KÜFÜR değil/yerine/>< FİKİR
( Gerçeğin üstünü örtmek. DEĞİL/YERİNE/>< Gerçeğin örtüsünü açmak. )
- KÜFÜR ile/ve/<> İDDİA
( Küfürlerin büyük çoğunluğu aynı zamanda birer iddialardır. )
- KÜFÜR ile İGLÂZ[< GALÎZ, çoğ. İGLÂZÂT]
( ... İLE Kaba, kötü "söz" söyleme. )
- KÜFÜR ile/ve/||/<> LİBAS
( Örtme/örten. İLE/VE/||/<> Giysi[< elbise], örten. )
- KÜFÜR ile ZULÜM
- KÜFÜRBAZ[Ar. + Fars.(-bâz)] değil/yerine/= SÖVGEN/SÖVÜCÜ/AĞZI BOZUK/KARA
- KUĞU:
Güzelliğini sergilemekten, su içmeyi bile boşvererek/unutarak susuzluktan ölmüş. -ile
- KÜKREMEK ile "KÜKREMEK"
( Aslanın bağırması. | Denizin, ırmağın kabarması, taşması. | Mayalanıp kabarmak. | Gür bir biçimde yetişmek. İLE Coşkuyla saldırmak. | Coşmak, taşkınlık göstermek. | Kızgınlık ve öfke ile yüksek sesle bağırmak. )
( Aslan kükremesi, 8 km. öteden duyulabilir. )
- KÜL OLMAK" ile/ve/||/<> "GÜL OLMAK"
( Nefsini yakarak. İLE/VE/||/<> İyilik yaparak. )
- [ya/hem] KÜL ile/değil/yerine/hem de/ya da/||/<>/>< GÜL
( [ya/hem] Bir "bakış/algı/yorum". İLE/DEĞİL/YERİNE/HEM DE/YA DA/||/<>/>< Başka bir "bakış/algı/yorum". )
- KULLANAN ile/ve/değil/||/<>/< KULLANMIŞ
- KULLANIM DEĞERİ ile/ve/<> DEĞİŞİM DEĞERİ ile/ve/<> SİMGESEL/GÖSTERİM DEĞERİ
( THE VALUE IN USE vs./and/<> THE VALUE IN CHANGE vs./and/<> SYMBOLICAL VALUE )
- KULLANIM DEĞERİ ile/ve/<> UYGULANIM DEĞERİ
( THE VALUE IN USE vs./and/<> THE VALUE IN APPLYNESS )
- KULLANIM ile MANİPÜLASYON
( USING vs. MANIPULATION )
- KULLANIM/SAL ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İŞLEV/SEL
- KULLANMA (KILAVUZU) ile/ve/||/<>/>/< KILLANMA (KILAVUZU)
- KULLANMA ile/ve/değil/<> YARARLANMA
- KULLANMAK ile/ve/değil/yerine UYGULAMAK
- KÜLLİYE ile CÜZZİYE(İSNAD'A BAĞLI)(NİCELİĞE/KEMMİYET'E GÖRE)
( Tüm bireyler ölümlüdür. İLE Bazı bireyler hekimdir. )
- KÜLLİYEN[Ar.] değil/yerine/= TAMAMEN, TÜMÜYLE
- KULLUK İÇİN değil İNSANLIK İÇİN/İNSANLIĞINDAN DOLAYI
- [ne yazık ki]
"KULLUK" ile/ve/değil/<> GÖNÜLLÜ "KÖLELİK"
( Annelik. )
- KÜLT ile/değil/yerine/<> KÜLTÜR
( Din. | Yerel özellikler taşıyan dinî törenler. | Belirli bir dönemde aşırı ilgi gören film vb. İLE/DEĞİL/YERİNE/<> ... )
- KÜLTÜR:
İÇGÜDÜ ve/>/+ İÇTEPİ ve/>/+ DÜŞÜNCE ve/>/+ İNANÇ
- KÜLTÜR:
İNANÇ ile/ve/> DEĞER ile/ve/> KURAL ile/ve/> YASA
( ... İLE/VE/> ... İLE/VE/> ... İLE/VE/> Yaptırımı. )
- KÜLTÜREL(DÖNEMSEL) "DEĞER YARGILARI"NI "ÖĞRETMEK" değil/yerine/>< EĞİTİLENİ, DEĞER(LER)İN DÜŞÜNSEL BİLGİSİYLE DONATMAK
- KÜLTÜREL GELENEK ile/ve/<> FELSEFÎ GELENEK
( CULTURAL TRADITION vs./and/<> PHILOSOPHICAL TRADITION )
- KÜLTÜREL GELENEK ile/ve FELSEFÎ GELENEK
( CULTURAL TRADITION vs./and PHILOSOPHICAL TRADITION )
- KÜLTÜRLER [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- KÜLTÜRLERARASI/LIK ile/ve/<> UYGARLIKLARARASI/LIK
- | (")KÜLTÜRLÜ(") ya da (")HOCA(") |
ile/değil/yerine/<>/>
BİLGE
( | Öğrenmeyi seven. YA DA Öğretmeyi seven. |
İLE/DEĞİL/YERİNE/<>/>
Hem öğrenmeyi seven, hem de öğretmeyi seven. )
- KULVAR/KANAL" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BAĞLAM
- KUMANYA[İt. < COMPAGNA] ile KUMPANYA[İt. < COMPAGNIA]
( Yolculuk için hazırlanan yiyecek. | Sefer durumundaki askerler için hazırlanan yiyecek. İLE Genellikle yabancı sınai, ticari ortaklık. | Tiyatro topluluğu. | Aynı görüşü paylaşan, aynı eylemi yapanlar topluluğu. )
- KUMAR BAĞIMLILIĞI DÖNEMLERİ/NDE:
BALAYI ve/||/<>/> DURAKLAMA ve/||/<>/> ÇÖKÜŞ ve/||/<>/> YIKILIŞ
( Genellikle kısa sürer ve "kazançlı" geçen bir dönemdir. Daha sonraki süreçte, sürekli bu dönem anımsanarak oynanmaya devam edilir. VE/||/<>/> Kazanma ve kaybetme dönemleri, ardışık bir biçimde birbirini takip eder. VE/||/<>/> Kayıplar artmaya başladığından dolayı bahis miktarları çoğalır ve borçlanmalar başlar. İş ve aile, boşlanmaya başlanır. Alkol ve madde tüketimi artar/başlar. VE/||/<>/> Ekonomik kaynaklar tamamen tükenmiştir. Yalan, yasadışı maddî kaynak kullanma, yasal sorunlar, aile parçalanması, depresyon ve intihar görülür. )
- KUNDAK ile KUNDAK[Yun.]
( Yeni doğmuş çocuğu ilk aylarda sıkıca sarıp sarmalamaya yarayan geniş bez. | Bu bezle sarılmış bebek. | Saçları yemeninin içine alıp bağlama. | Korunmak için sıkı sıkıya sarılmış şey. İLE Yangın çıkarmak için bir yere konulan tutuşmuş yağlı bez parçası vb.| Tüfek gibi bazı ateşli silahlarda bunları çeşitli yönlere çevirmeye yarayan, namlunun altında bulunan ağaç ya DA metal bölüm. | Arabalarda dingil yatağı. | Ara bozma, fitne, fesat. )
- KURAL GÜDÜMLÜ YAPI İLKESİ ile ...
( STRUCTURE DEPENDENCY PRINCIPLE )
- KURAL KOYMAK ile/ve/değil/yerine KURAL/LARI BELİRLEMEK
( Bilenler kurallar koyar, bilmeyenler kurallara uyar. )
( Kuraldan çok kuralcı, kraldan çok kralcı olmamak gerek! )
( [not] "TO MAKE THE RULE" vs./and/but "TO DETERMINE THE RULE/S"
"TO DETERMINE THE RULE/S" vs./and "TO MAKE THE RULE" )
- KURAL KOYUCU/LUK ile/ve/değil/yerine KURAL BULUCU/LUK
- KURAL ile AMAÇ
( RULE vs./and AIM )
- KURAL ile/ve İZLENCE
- KURAL = KAİDE = RULE[İng.] = RÈGLE[Fr.] = REGEL[Alm.] = REGULA < REGERE[Lat.] = MANDO, REGLA[İsp.]
- KURAL ile KAPRİS
( Kuraldan çok kuralcılığın, kraldan çok kralcılığın anlamı yoktur. )
( RULE vs. CAPRICE/WHIM )
- KURAL ile/ve/değil KARAR
( [not] RULE vs./and/but DECISION )
- KURAL ile/ve/değil KURAM
( [not] RULE vs./and/but THEORY )
- KURAL ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KURUL
- KURAL ile/ve OLURLUK
( RULE vs. LAW )
- KURAL ile/ve/> YASA
( İnsanda/yaşamda. İLE/VE/> Doğada. )
( Tüzel/hukukî kabullere/kararlara her ne kadar "yasa" denilmişse de "kural"lardır. )
( SOLON [M.Ö. 640 - 559/8] )
( [Uyulmadığında ...] Cezası yoktur. İLE/VE/> Cezası vardır. )
( RULE vs./and/> LAW )
- KURALA UY/MAK ile/ve/||/<> KUR'AN'A UY/MAK
- KURALCI/LIK ile/ve BİLGİSİZ/LİK
- KURALCILIKTA:
AKILSIZLAŞMA >< ROBOTLAŞMA
- KURAL/LAR ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KOŞUL/LAR
- KURALLARA/YASALARA UYMALI!
- KURAL(LILIK) ile/ve NEDEN(SELLİK)
- KURALSIZLIK ile/değil/yerine/>< KURALLILIK
( En kötü "kurallılık", en iyi kuralsızlıktan iyidir. )
- KURAM ile/ve/değil/||/<>/< ANLATI
( Anlatımın yapabildiği fakat kuramın yapamayacakları vardır. )
- KURAM ile/ve/değil ANLAYIŞ
- KURAM ve/||/<> KİŞİ ve/||/<> SAYRILIK/HASTALIK ve/||/<> KİŞİLİK BOZUKLUĞU
( Davranışçı Terapi | Benedict | Paraonoid Bozukluk | Depresif Kişilik
Bilişsel Kuram | Beck | Obsesif Kompulsif Bozukluk | Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluğu
Bireysel Psi.(Adler) | Adler | Karşı Olma, Karşı Gelme Bozukluğu | Şizotipal
Ego state | Ecstein | Paylaşılmış Psikotik bozukluk | Pasif Agresif
Psikotoplumsal Gelişim | E.Erickson | Eşeysel İşlev Bozukluğu | Antisosyal
Kendilik Psikolojisi | Kohut | Uyku Bozukluğu | Mazoşistik
DDDT | Ellis | Özgül Fobiler | Çekingenlik
Evrimsel Psikiyatri | Maslow | Vajinismus | Paranoid
Roger'cı Sağaltım | Rogers | Yaygın Kaygı Bozukluğu | Histriyonik
Ego Psikolojisi | Anna Freud | Travma Sonrası Stres Bozukluğu[PTSB] | Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluğu
Varoluşçu Terapi | Yalom | Yaz Etkileşimi | Self-defeating
Bireysel Psikoloji(Adler) | Bandura | Somatizasyon Bozukluğu | Pasif Agresif
Ayrılma-Bireyleşme | Mahler | Panik Bozukluk | Çekingenlik
Masterson Kuramı | Masterson | Şizofreni | Narsisistik
Transpersonel Psi. | Jung | Depresyon | Şizoid
Fenomenolojik Kuram | Kernberg | Sosyal Fobi | Borderline
Dürtü-Savunma Kuramı | Fairbairn | Madde Bağımlılığı | Şizoid
Biyolojik Kuram | E. Fromm | Egodistonik | Eşeşeysellik | Antisosyal
T.A | Watkins | Tikler | Sadistik
Oyun ve Gerçeklik | Winnicott | Kimlik krizi | Paranoid
Dürtü-Savunma Kuramı | Freud | Fobiler | Antisosyal
Logoterapi | Frankl | Dürtü Kontrol Bozukluğu | Pasif agresif
Hümanistik Psi. | Otto Rank | Konversiyon Bozukluğu | Histriyonik
Nöropsikanaliz | Schore | Hiperaktivite | Karışık tip
Nesne ilişkileri | Sullivan | Yeme Bozukluğu | Depresif Kişilik
Varoluşçuluk | Rollo May | Bipolar Bozukluk | Bağımlı
T.A. | Jacobson | İntihar | Self-Defeating
Gestalt | Bowlby | Davranım Bozukluğu(Ergen) | Narsisistik
Toplumsal Travama | Vamık Volkan | Toplumsal Travmanın Çözümü | Onarıcı ve Yıkıcı Önder
Şema Terapi | Risley | Parafidiler | Borderline )
- KURAM ile KURAN ile KURAL
- KURAM = NAZARİYE = FUAD = THEORY[İng.] = THEÉORIE[Fr.] = THEORIE[Alm.] = THEORIA, THEOREIN[Yun.] = TEORIA[İsp.]
- KURAM" ile/değil TEMENNİ
- KURAM ile/ve/değil/||/<> YAKLAŞIM
- KURAMDAN KOPUK UYGULAMA ile/ve/<> UYGULAMADAN KOPUK KURAM
( Kördür. İLE/VE/<> Topaldır. )
- KURAMIN:
DOĞRULUĞU ile/ve/değil/yerine/||/<>/< UYGUNLUĞU
- KURAMSAL BİLGİ ile/ve ESTETİK BİLGİ ile/ve DEĞER/AKSİYOLOJİK[Fr.] BİLGİ
( THEORICAL KNOWLEDGE vs./and AESTHETICAL KNOWLEDGE vs./and AXIOLOGICAL KNOWLEDGE )
- KURAMSAL/TEORİK AHLÂK(MORAL) ile/ve UYGULAYIMSAL/KILGISAL/PRATİK AHLÂK
( THEORICAL MORALS vs./and PRACTICAL MORALS )
- KURAMSAL = NAZARÎ = THEORETIC[İng.] = THÉORIQUE, THÉORETIQUE[Fr.] = THEORETISCH[Alm.] = THEORIKOS, THEORETIKOS[Yun.]
- KURAMSAL(TEORİK) FELSEFE ile UYGULAYIMSAL(PRATİK) FELSEFE
- KURAM/TEORİ[İng. THEORY] ile ...
( Hareket halinde olan şeyin dışına çıkıp, dışarıdan incelemek. )
- KURAM/TEORİ ile/ve/<> UYGULAMA/PRATİK
- KUR'ÂN-I KERÎM:
BAŞAT TAVIR ile/ve/<> REVNAK[Fars.][: Parlaklık, güzellik, tazelik, süs.]
- KUR'AN-I KERÎM:
TEVHİD ile/ve/<> HAŞR/ÂHİRET ile/ve/<> NÜBÜVVET ile/ve/<> İBÂDET ve ADÂLET
- KURBAĞA ADAM = DALGIÇ
- KURBAĞANIN ile KURBANIN
- KURBAN KESMEK değil KURBAN/YAKINLIK KESBETMEK[: Çalışarak kazanma.]
- KURBAN ile/değil/yerine MAĞDUR
- KURBAN ile/değil/yerine/>< SORUMLU
(
)
- KURBAN ile/<> SUÇLAYICI/ZORBA ile/<> KURTARICI
( Kendine değer vermeyen ve başkalarının kararlarını kabul eden, yönlendirici, sürekli yakınan ve kendine ötekileri koltuk değneği gibi arayan.[Çaresizlik, onun için bir "sığınak" olmuştur.] İLE/<> Başkalarının görüş ve değerlerine önem vermeyen, öfkeli, saldırgan ve yargılayıcı bir tutum içinde olan. İLE/<> Ötekilerin yardım etme kapasitesini önemsemeyen, fedâkâr görünen ama gereksiz yere işlere karışan.[Zehirli bir "kendine yetme" ve başkalarına adanma durumu vardır. Bu kadar iyilik sonrası alacaklarını sağlayamayınca bir zorbaya dönüşmesi de hiç şaşırtmaz.] )
- KURBANIN ... ile/değil KURBAĞANIN ...
- KURDU KUZUYU (BİR TUTMAK)
- KÜRESELLEŞME ve/||/<> YOKSULLUK
- KÜRESELLEŞMENİN ARTMASI ile/ve/değil/||/<> SINIRLARIN AZALMASI
- KÜRESELLEŞ(TİR)MEK ile/ve/değil/yerine EVRENSELLEŞ(TİR)MEK
( )
- KURGU ile/ve/||/<> ANLATIM
- KURGU ile KURUNTU
- KURGU/LAMAK ile/ve/<> VURGU/LAMAK
- KURGU/SAL ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KURAM/SAL
- KURMACA ile DOĞAÇLAMA
- KURMACA ile DÜZMECE
- KURMACA ile KURGULAMA
( Nesne. İLE Olay. )
- KURMAK ile/yerine DÜŞÜNMEK
( Kuruntu/vesvese ile zihne düşenler düşünme değildir! [kuruntulardan vazgeçebilmeli!] )
( Bırak, farklı düşünce/duygu kuşları başının üzerinden uçsunlar. Sen ancak başının üzerinde yuva yapmamalarını sağlayabilirsin! )
- KURMAK ile/ve/> GELİŞTİRMEK
- KURMAK ve/> KORUMAK
- KURMAK ile/ve/||/<> ÖRMEK
- KURMAK ile UYDURMAK
- KURNAZ ile/ve/||/<> TATLI SU KURNAZI
- KURNAZ/LIK ile/değil/=/<>/>/< APTAL/LIK
( İkisinin de hiçbir "kazanımı", kalıcı değildir/olamaz. )
- KURNAZ/LIK ile SİNSİ/LİK
- KURNAZ/LIK ile/değil/yerine ZEKİ/LİK
- KURTULMAK ile ÖZGÜRLEŞMEK
( Özgürleşme, kişinin kendi kendine empoze etmiş olduğu yanlış fikirlerden kurtulmasıdır. )
( Bir canlı varolan, kurtuluşun onun ulaşabileceği bir yerde olduğunu bir kez işitir ve anlarsa, asla unutmayacaktır. )
( Liberation is of the self from its false and self-imposed ideas.
Once a living being has heard and understood that deliverance is within his reach, he will never forget, for it is the first message from within. )
( DELIVERANCE, EXTRICATION vs. TO BECOME FREE )
( PRAJNA ile ... )
( NECÂT ile HÜRRİYET )
- KURTULMAK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/></< SINAMAK
- KURU KAFA ile/=/||/<> KAFATASI
( Baş iskeleti. | Ölüm tehlikesinin simgesi olarak kullanılan baş iskeleti. | Akılsız olan. İLE/=/||/<> İnsanda ve omurgalılarda, içinde beyin bulunan, başın kemik bölümü. )
- KURU KURU (DÜŞÜNMEK)
( Bir şey yapmak yerine sadece düşünerek zaman geçirmek, işe yaramamak. )
- KURU KURU "ÜZÜLMEK" / "ÜZÜLÜYORUM" DEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< YAPABİLECEĞİN BİR ŞEY/LER
( Yok. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Var. )
- KURUCU BAĞLILIK ile NEDENSEL BAĞLILIK
- KURUCU İKTİDAR ile "KURULMUŞ İKTİDAR"
( POUVOIR CONSTITUANT avec POUVOIR CONSTITUE )
- KURUCU KLÂSİK ile BÜYÜK SENTEZ KLÂSİĞİ ile MEDENİYETLERİ YATAY/DİKEY(/HEM YATAY, HEM DİKEY) KESEN KLÂSİKLER
( FOUNDER CLASSIC vs. BIG SYNTHESIS CLASSIC vs. CLASSICS IN, TO CEASE THE CIVILIZATIONS VERTICAL/HORIZONTAL(/BOTH) )
- [ne yazık ki]
KURUCU ŞİDDET ile/ve/||/<>/> KORUYUCU ŞİDDET
- KURUCU ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KOLAYLAŞTIRICI
- KURUCU ile/ve SAVUNUCU
- KURUL ile/ve/||/<> KOL
- KURUL ile/ve/yerine/değil KOORDİNASYON
( [not] COMMITTEE vs./and/but COORDINATION
COORDINATION instead of COMMITTEE )
- KURUL/KONSEY ile/ve/||/<>/> ALT KURUL/KOMİSYON
- KURULTAY ile/||/<> KABİNE ile/||/<> KURIA
( Genel toplantı, kurul/meclis. İLE/||/<> Bakanlar kurulu. İLE/||/<> Roma'da kurul. )
- KURULUŞ ile/ve/||/<>/> KURTULUŞ
- KURULUŞ ile/ve YIKILIŞ
- KÜRÛM ile/||/<> KÖM
( Bağ çubuğu. İLE/||/<> Küme, yığın. | Küçük ağıl. )
- KURUM ile/ve/değil/yerine/< KURUL
- KURUM ile KURUM ile KURUM
( Evlilik, aile, ortaklık, mülkiyet gibi köklü bir yapıyı içeren, genellikle devletle ilişkisi olan yapı ya da birlik. İLE Bacalarda biriken kalın is. İLE Kendini büyük ve önemli gösterme davranışı, büyüklenme, gösteriş, azamet, tekebbür. )
- KURUM ile/ve/||/<>/> KURUN!
- KURUM ve/<> TÖREN(MERÂSİM)
( Her kurum, törenleri ile yaşa(tılı)r. )
- KURUMSAL BİR KARARI(/A):
BENİMSEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<> UYMAK
- KURUMSAL DEVLET ile KİŞİ DEVLET
- KURUNTU/YANILSAMA = VEHİM = ILLUSION[İng., Fr.] = ILLUSION, TÄUSCHUNG[Alm.] = ILLUSIO[Lat.] = DOXA[Yun.] = ILUSIÓN[İsp.] = MAYA[Sansk.]
- İNSANLIK:
"KURUŞ" İLE ile/değil/yerine DURUŞ İLE
- KURUSIKI ile KURUSIKI
( Yalnız barut doldurulmuş, çekirdeksiz tüfek ya da tabanca mermisi. | Bu mermiyi patlatan bir tür tabanca. İLE Korku. | Blöf. )
- KÜŞADE[Fars. < GUŞÂDE] değil/yerine/= AÇIK, AÇILMIŞ
- KUŞAK = NESİL[Ar.] = GENERATION[İng., Alm.] = GÉNÉRATION[Fr.] = GENERATIO < GENERARE:DOĞURMAK[Lat.] = GENERACIÓN[İsp.]
- KUŞATAN ile/ve/||/<> KAPSAYAN
- KUŞATILMIŞLIK ile/ve/||/<> ÇARESİZLİK
- KUŞATMAK/KUŞATICI ile KAPSAMAK/KAPSAYICI
- KUŞKU SORUSU ile/yerine ANLAMA SORUSU
( Yanıtlarını bildiğiniz, boş sorular sormamalısınız. )
( [Felsefede] BED-GÜMÂN[Fars.]/SEPTİK[İng.]: Şüpheci, her şeyden şüphe eden. )
( QUESTION IN DOUBT vs. COMPREHENSION QUESTION
COMPREHENSION QUESTION instead of QUESTION IN DOUBT
You must not ask idle questions, to which you already know the answers. )
- KUŞKU/ŞÜPHE ile ŞEKK[çoğ. ŞUKÛK]
( Olumsuz emin olmama. İLE %50 - %50 | Ne o, Ne o. )
( LA REYB: Şüpheyi kaldıran ne ise. )
( Haram ya da helâl olduğu hakkında kesin yargı verilemeyen durum. | Doğru ya da yanlış olduğu tespit edilemeyen durum. [Cezada şüphe, sanık lehine yorumlanır.] İLE ... )
- KUŞKU değil/yerine/>< BİLGİ
( BİLGİ: Kuşkuyu yok eden neyse, o! | Kuşkunun giderildiği kavrayış. )
- KUŞKU ile/değil/yerine ÇÖZÜMLEME
( DOUBT vs. ANALYSIS )
- KUŞKU = DOUBT[İng.] = DOUTE[Fr.] = ZWEIFEL[Alm.] = DUBITATIO[Yun.]
- KUŞKU ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< EMİN OLMA[İMAN]
- KUŞKU ile/ve/<> İKİRCİK
( ŞÜPHE ile/ve/<> TEREDDÜD )
- KUŞKU ile/ve/<> İNKÂR
( SUSPICION vs./and/<> TO DENY | DISAVOWAL )
- KUŞKU ve/||/=/<>/> KARANLIĞA KOŞMAK
- KUŞKU ile/ve/||/<> KAYGI
( SUSPICION/DOUBT vs./and/||/<> ANXIETY )
- KUŞKU ile SANI
( DOUBT vs. SURMISE )
- KUŞKUCULUK = HİSBANİYE, REYBİYE = SCEPTICISM[İng.] = SCEPTICISME[Fr.] = SKEPTIZISMUS[Alm.] = SKEPTESTHAI[Yun.]
- KUŞKULANMA ile İŞKİLLENME[Fars.]
- KUŞKULU/ŞÜPHELİ İFADE TUTANAĞI ile/değil KUŞKULU/ŞÜPHELİ'NİN İFADE TUTANAĞI
- KUŞKU/ŞÜPHE [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- KUŞKU/ŞÜPHE [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]
- KÜSMEK ile/değil/yerine KONUŞMAMAK
( "Görüşmemek, birarada olmamak üzere". İLE/DEĞİL/YERİNE Görüşme, birarada olma durumu söz konusudur. )
- KÜSTAHLIK:
EMEK YOKSA ile/ve/||/<>/< BİLGİ YOKSA
- KÜSTAHLIK YAPMAMALI!
- KÜSTAHLIK değil "GÜÇLÜ OLMA(/GÖRÜNME)" TAKLİDİ
( Küstahlık, zayıf kişinin, güçlü olma çabasıdır/taklididir. )
- KÜSTAH/LIK ile/ve/=/< HAREKETİN AŞIRISI
- [ne yazık ki]
KÜSTAH/LIK ile/ve/değil/||/<>/< ÖZENSİZ/LİK
- KÜSÛL[Ar.] ile KÜSÛR[Ar.]
( Tembel, üşenici. İLE Parçalar, artan parçalar, atıklar. | Kesirler. )
- KUSÛR[Ar. < KASÎR < KASR] ile KUSÛR[Ar. < KASR]
( Kısa, boysuz. Kısa kesme, kısaltma, kısma. | Azaltma, kesme, eksiklik. | İbarenin çok kısaltılması. | Aruzda tef'ile'nin son harfinin düşürülmesi. İLE Köşk, kâşâne, saray. )
- KUSURA BAKMA AMA ... değil/yerine YANLIŞ ANLAMA AMA ...
- KUSURLU SORUMLULUK(/HİZMET ve GÖREV) ile/ve/||/<> KUSURSUZ SORUMLULUK ile/ve/||/<> TOPLUMSAL OLASILIK
- KUSURLU ile/değil/yerine/>< HUZURLU
( [kişi/kul hakkına] Dikkat etmeyenin "yaşamı". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Dikkat edenin yaşamı. )
- KUT ve/||/<> KUTSAL/KUTSÎ[Ar.]
( Yaşamak için yenilen şey. | Yiyecek. | Devlet idaresinde güç, yaratıcılık ve yetki bakımından sahip olunan üstün güç. | Mutluluk. | İlâhî bir kaynaktan gelen rahmet, bereket. )
- KUTSAL ile/ve/<>/değil DEĞERLİ
- KUTSAL = KUTSİ, MUKADDES = SAINT, HOLY[İng.] = SAINT[Fr.] = HEILIG[Alm.] = SANCTUS[Lat.] = SANTO/TA[İsp.]
- KUTSAL ile/ve/değil/||/<>/< UZLAŞIMSAL
- KUTSALLAŞTIRMA ile/ve/<> VAAZ (ETME)
- KUTSALLIK ile ...
( İnsan emeğinin katıldığı (her) şey. )
- KUTSAL/LIK ile/ve/değil/=/< BÜTÜNSEL/LİK / BÜTÜNLÜKLÜ
- KUTSAL/LIK ile/ve/||/<> GİZLİ/LİK
- KUTUPLAŞMA değil/yerine KUCAKLAŞMA
- KUTUPLAŞMAK ile/değil/yerine/>< ORTAKLAŞMAK
- KÜVEZ/KÜWEZ ile KUVÖZ/KÜVÖZ[FR. < COUVEUSE]
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Mağrur, kibirli kişi. İLE Erken doğan ya da zayıf doğmuş bebeklerin belirli bir döneme kadar içine yerleştirildiği araç. )
(1996'dan beri)