Tüze(Hukuk) ve Türe/Adâlet'teki
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(13/61)
- CÜRÜM ile/değil CİRİM(ECRÂM)
( Suç. İLE/DEĞİL Kütle/oylum[hacim]. )
- CÜRÜMDAŞ[Ar.] değil/yerine/= SUÇ ORTAĞI
- CUSTOM vs. HABIT
- CÜZDAN(/LI) değil/yerine VİCDAN(/LI)
- CÜZZÎ ile CÜZ
( Zihnî. İLE Vücudî. )
- CYCLE vs. PERIOD
- CYCLE vs. SYSTEM
- CYCLONE vs. HABIT
- DAD[Ar.] ile DÂD[Ar.]
( Osmanlı abecesinin onyedinci harfidir.[ebced değeri 800'dür.] İLE Adâlet, doğruluk. | İhsan, vergi. | Veriş, satış. | Sızlanma, yanıp yakılma. | Feryâd, figan. | Kısmet, nasip. | Tuzlu balgam denilen bir cilt hastalığı. )
- DAĞ OLMAK ile/değil/yerine VADİ OLMAK
( Yağmur yağar ama akar gider. İLE/DEĞİL/YERİNE Yağmuru toplar, göl olursun. )
- DAG[Argu] ile/ve/||/<>/> TEGUL[Oğuz]
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
- DAĞ ile/değil/yerine/>< DENİZ
( Uzaklaştırır, ayırır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yakınlaştırır, birleştirir. )
- [NE] DAĞ ne de KASABA
- DAĞILIM/DAĞILMAK ile/ve/değil/||/<>/< YAYILIM/YAYILMAK
- DAĞILMAK değil/yerine/>< DALMAK
- DAĞILMIŞLIK ile/ve/değil/yerine BOĞULMUŞLUK
- DAĞITIM ile/ve/<> BÖLÜŞÜM
- [ne yazık ki]
DAĞITMAK/DAĞILMAK ile/ve/||/<> SAVURMAK/SAVRULMAK
- DAĞLAR ile/ve/değil/yerine/||/<>/< FARKLAR
- DAHA "AKILLI" OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DAHA DİSİPLİNLİ OLMAK
- DAHA ÇOK OLANI ARAMAK değil/yerine DAHA AZ OLANIN TADINI ÇIKARMAK
- DAHA ÇOK SEVEN ile/ve/||/<>/< DAHA AZ SEVEN
( Sevdiğine ve hemen hemen her söylediğine/istediğine/kararına, onu kaybetmemek için "Olur." der. İLE/VE/||/<>/< Bu nedenle de ilişkiyi yönetir. )
- DAHA FAZLA ile DAHA ŞİDDETLİ
- DAHA GÜZEL değil/yerine BAŞKA/AYRI BİR GÜZEL
- DAHA İYİ OLAN ile/ve/||/<> DAHA İYİ HİSSETTİREN
- DAHA KOLAY ile/ve/||/<>/> EN KOLAY
( [ne yazık ki]
Kolay/rahat/hızlı kazanılan paranın tüketilmesi. İLE/VE/||/<>/> Başkasının/vatandaşın/emekçinin parasının "tüketilmesi". )
- DAHA/EN) KORKUNÇ/VAHİM OLAN:
SOKAKTAKİ KARGAŞA ile/değil DİLDEKİ KARMAŞA
( Yaşamdaki en korkunç "durum" ya da deneyim, birini çok sevmektir.
[Sevgi kadar değerli bir duygunun nesi, nasıl korkunç olabilir? O sevgimizin yoğunluğunun o kişiyi kendimizden kaçırma olasılığının artırması ve ölümünün duyulmasından dolayı her an için geçerli ve etkisi yüksek olan çok korkutucu bir durumdur.] )
- DAHA ÖZEL ALGILA/YORUMLA! ile/ve/<> DAHA GENEL DÜŞÜN
( Kendini, iyi hissettiğinde. İLE/VE/<> Kendini, kötü hissettiğinde. )
- DAHA "STERİL ZAMAN/DA" değil/yerine/= DAHA UYGUN BİR ZAMAN/DA (DİYELİM)
- DAHA) ("ÜST") GÜCE[OLANAKLARA/KİŞİLERE] TAPARLIK ile/ve/değil/yerine/||/<> ÖYKÜNME
( Düşük bilgi/bilinç seviyesindeki ya da çıkarcı kişilerin(zihinlerin), iyiliğ(in)e yönelimde, güdülenmesini ve kötülüğ(ün)e başvurmada da kendini tutmasını sağlatan en etkili/etkin iki durum/tutum. )
- DAHA UYGUN ile/ve/||/<> SONRAKİ ile/ve/||/<> ÖZEL
( LEX SUPERIOR vs./||/<> LEX POSTERIOR vs./||/<> LEX SPECIALIS )
- DAHA ... ile/ve (fakat)/ne yazık ki/||/<>/>< DAHA ...
( "Daha yüksek binalarımız var." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha kısa sabrımız var.
"Daha geniş otoyollarımız var." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha dar bakış açılarımız var.
"Daha büyük evlerimiz var." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha küçük ailelerimiz var.
"Daha çok ev gereçlerimiz var." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az zamanımız var.
"Daha çok eğitimimiz var." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az sağduyumuz var.
"Daha fazla bilgimiz var." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az bilgeliğimiz var.
"Daha çok uzmanımız var." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha çok sorunumuz var.
"Daha çok ilacımız var." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az sağlığımız var.
"Daha çok mal varlığımız var." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az değerlerimiz var.
"Daha rahat geçinmeyi öğrendik." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Yaşam kurmayı öğrenemedik.
"Daha büyük işler yaptık." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha iyi işler yapamadık.
"Daha çok harcıyoruz." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az şeye sahibiz.
"Daha fazla satın alıyoruz." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az hoşnut kalıyoruz.
"Daha fazla söylüyoruz." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az konuşuyoruz.
Daha çok nefret ediyoruz. İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az seviyoruz.
Daha az gülüyoruz. İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha çok somurtuyoruz.
Daha çok sigara, alkol, şeker tüketiyoruz. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha savurganca para harcıyoruz.
Daha hızlı araba kullanıyoruz. İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha çabuk kızıyoruz.
Daha geç saatlere kadar oturuyoruz. İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha yorgun kalkıyoruz.
Daha az okuyor, daha çok televizyon izliyoruz. İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az şükrediyoruz.
Yaşamımıza, yıllar kattık. İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Yıllarımıza, yaşam katamadık.
Uzayı fethettik. İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< İç dünyamızı fethedemedik.
Havayı temizledik. İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Ruhumuzu kirlettik.
Atoma hükmettik. İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Önyargılarımıza hükmedemedik.
)
- DAHA ile/ve/değil/yerine/=/||/<> HENÜZ ile/ve/değil/yerine/=/||/<> HÂLÂ ile/ve/değil/yerine/=/||/<> ARTIK
- [ne yazık ki]
"DAHA FAZLASI" değil/yerine/>< GEREKLİ/YETERLİ OLAN
( En büyük suçlar ve hatalar, gerekli olanı değil daha fazlasını elde etmek için işlenir. )
- DÂHİ ile/ve DEVRİMCİ
( Dâhi kişi, başkasına da dehâ aşılayabilen kişidir. )
- DÂHİL[Ar.] OLMAK değil/yerine/= İÇİNDE YER ALMAK/KATILMAK
- DAKİK DİL ve/||/<>/> SAHİH TASAVVUR
- DAKTİLODA/KLAVYEDE:
A KLAVYE/DVORAK ile F KLAVYE ile E KLAVYE ile Q KLAVYE
( Klavyede, harflerin bulunduğu sol üst köşeye göre ad alırlar. )
( Hiyeroglif klavyesi... http://discoveringegypt.com/egyptian-hieroglyphic-writing/hieroglyphic-typewriter )
(
ile
)
( What I learned about languages just by looking at a Turkish typewriter )
( İHSAN SITKI YENER KİMDİR?
Liseyi, 1942 yılında, İzmir Ticaret Lisesi'nde bitirdi. Ortaokul yıllarında, daktiloda on parmak yazı yazmaya başlayan İhsan Sıtkı Yener, 1940'lı yıllardan itibaren standart klavye konusunda çalışmaya başladı.
Yüksek öğrenimini, 1946 yılında, İstanbul'da Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde tamamladı. Aynı yıl, Sultanahmet Lisesi'nde daktilografi öğretmenliği yaptı. Yüksek Lisans için ABD'ye giderek New York Üniversitesi'nde “Ölçme ve Değerlendirme” konusunda yüksek lisans yaptı ve aynı yıl doktorasını tamamladı.
Yener, 1946 yılında öğretmenliğe başladığı sırada, Türk dilinin özelliklerine göre yapılmış bir daktilo icat etme çalışmalarına başladı. "On parmak için ideal Türk Klavyesi"ni, 1955 yılında kabul ettirdi ve 1974 yılında tüm daktiloların F klavye olmasını sağladı. )
( Ümit Kıvanç'ın, "F klavye, Türkiye'de yapılmış tek düzgün iştir" yazısı için burayı tıklayınız... )
(
)
( Bilgisayarınızda klavyeler tanımlanmışsa "Alt + Shift" komutu ile direkt olarak geçiş yapabilirsiniz. Aynı klavyeyi ister F, ister Q olsun, hem F, hem Q olarak kullanabilirsiniz. )
( F klavyenin mucidi İhsan Sıtkı Yener, yaşamını kaybetti - 02 Eylül 2016 )
( )
( )
( Q klavyeyi oluşturan: Christopher Latham Sholes (1867) )
( "Neden Q (QWERTY) Klavye Kullanmaktan Vazgeçemiyoruz?" yazısı için burayı tıklayınız... )
- DALDIRMAK ile/ve/<> BATIRMAK
- DALGA-DUBARA (İŞLER)
- DALGA-DÜMEN
- DALGA GEÇMEK ile/ve/değil/||/<>/< BİLMEMEK
- DALGA GEÇMEK ile/ve/değil CİDDİYE ALMAMAK
( Ciddiye almayabilirsiniz fakat dalga geçmek gerekmiyor! )
- DALGA ile/ve/||/<> CHICAMA DALGALARI
( Dünyada yasa ile korunan ilk dalgadır. Bir kilometre boyunca yapı yetkisi verilmemektedir. Peru'dadır. )
(
)
- DALGA" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DÖNEM
- DALGI/GAFLET ile/ve/||/<> HADSİZLİK
- DALGI/GAFLET ile YANLIŞ(HATÂ) ile YANILGI/SAPKI/SAPINÇ/DALÂLET
( Kişi, yanlışları olup da bunları düzeltmezse, bunları benimsemiş demektir. )
( Gaflet de bir nimettir. )
- DALGI/GAFLET[Ar.] ile/ve/<>/değil/yerine BOŞLAMA/İHMAL[Ar.]
( CARELESSNESS vs./and/<>/but NEGLIGENCE
NEGLIGENCE instead of CARELESSNESS )
- DALGI/GAFLET ile/ve YANILGI/SAPKI/SAPINÇ/DALÂLET
( Tembih ile giderilir. İLE/VE Tâlim ile giderilir. )
( CARELESSNESS vs./and ABERRATION )
- DALINI KIRMAMAK ve/||/<> GÜVENİNİ KIRMAMAK
( Ağaçtan, meyve almak istiyorsak... VE/||/<> Kişilerden, sevgi bekliyorsak... )
- [ne yazık ki]
DALLAMA/LIK ile/ve/||/<>/> DALYARAK/LIK
- DALMADAN ile/değil/yerine DAĞILMADAN
- DAL-TAŞAK (GEZMEK, DOLAŞMAK, ORTALIKTA GEZİNMEK)
- DAMA ile/değil/yerine SATRANÇ
( 2000 sonrası. İLE/DEĞİL/YERİNE 2000 öncesi. )
- DAMAR ile/ve/||/<> KANAL
- DAMGA ile/ve MÜHÜR
- DOĞRUYU BİLMEK/BULMAK:
...'DAN DOLAYI ile/ve/değil/yerine/||/<> ...'YA KARŞIN
- ...DAN SONRA:
GÖRÜŞÜRÜZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GÖRÜŞELİM
- DANGEROUS vs. RISKY
- DANIŞMA ve/||/<>/> DAYANIŞMA
( Bin bilsek de bir bilene danışmak gerek. )
- DANIŞMAN ile/ve/değil/||/<>/< DANIŞILAN
- DAR YORUM ile/||/<>/>< GENİŞ YORUM
- DARA DÜŞMEK ile DÂRA GELMEK
( İdam edilmek, dâr ağacına gelmek. )
- DARALTILMIŞ OLAN ile ODAKLANILMIŞ OLAN
- DARB ile/ve PEKİŞTİRME
- DARBE ile/ve/||/<> BASKI
- DARGIN/LIK ile/ve KIRGIN/LIK
- DARILMA ile/değil/yerine/>< DAYANMA
- DARR[Ar.] ile DARR[Ar.] ile DÂRR[Ar.]
( Sıkıntı, belâ. İLE Zarar. İLE Zararlı. )
- DARRÂ ile DARRE
( Mihnet, keder. Şiddet. Belâ. İLE Kuma. )
- DARRÂ[Ar.] ile MENFAAT[Ar.]
( Mihnet, keder. Şiddet. Belâ. İLE Yarar, kâr, çıkar. )
- DATA vs. INFORMATION vs. KNOWLEDGE vs. AWARENESS/WISDOM
- DATA[İng.] değil/yerine/= VERİ
- DÂVÂ "GÜTMEK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/> "DÂVÂ GÖRMEK"
- DA'VÂ[Ar.] ile DÂV[Ar.]
( Şikâyetçi olarak mahkemeye başvurma. | Sorun, mesele. | Bir konu/sorun üzerinde özel bir düşünce sahibi olma, iddia. İLE Satranç, dama, tavla gibi oyunlarda tutulan sıra, nöbet. | Oyunda sürülen para. | Sövme. | Dâvâ. | Duvar sırası. )
- DAVA ile DAVA
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Ilgın ağacının meyvesi.[Bitkisel boya yapımında kullanılır.] İLE Bükülerek halka biçimine sokulup el ile dirsek arasına geçirilen ve buradan eğrilen yumak. )
- DÂVÂ ile/ve/||/<>/< DÂVET
( TRIAL vs./and SUMMON/SUMMONS )
- DÂVÂ ile/ve DELİL ile/ve İSPAT
( BEYYİNE: Bir olayın doğruluğunu ortaya koyabilen yöntem. | Duruşma sırasında bir savı gerçekleştirmek için başvurulan belge, tanıt, tutamak, delil. )
( TRIAL vs./and PROOF vs./and TO PROVE )
- DAVÂ ile/ve/||/<>/> DEVÂ
- DAVÂ ile/ve/||/<>/> DURUŞMA
( CASE vs./and/||/<>/> TRIAL )
- DAVÂ ile/ve/değil/yerine HİZMET
- DAVÂ[Azr.] = KAVGA[Tr.]
- DAVÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< MÂNÂ
( Bilmezler mânâsını, ederler dâvâsını. )
- DAVÂ ile ŞEKVÂ
( ... İLE Şikâyetin, mahkemelik olmadan, dava haline getirilmesi. )
- DAVÂ değil/yerine/>< TERK-İ DAVÂ
- DAVACI ile/>< DAVALI
( PLAINTIFF vs./>< DEFENDANT )
- DAVAR ile/değil/yerine BU DA VAR
( … İLE/DEĞİL/YERİNE
)
- DAVRANIŞ/TUTUM ile/ve/değil/yerine/||/>< DÜŞÜNMEK
- DAVRANIŞ ve/<> İYİ NİYET
( Davranışların en iyisi iyi niyetten, niyetin en iyisi ise bilimden ortaya çıkandır. )
- DAVRANIŞ:
"KİŞİYE GÖRE" değil/yerine/>< İNSAN GİBİ
- DAVRANIŞLARIMIZ:
"İYİ/KÖTÜ" ile/ve/değil/||/<> GÜÇLÜ/ZAYIF
- DAVUL ve/||/<> TOKMAK
( Davul, ayrı kişide; tokmak, ayrı kişide olmaz! )
- DAYAK YEMEKTEN:
KORKMAK ile/ve/değil/<> KENDİNE YEDİREMEMEK
- DAYAK ile/ve/||/<>/< DAYATMA
- DAYALI ile/ve/değil/||/<>/< DAYANIKLI
- DAYAMA ile DAYATMA
( Nesnelerde. İLE "Davranış ve tutumlarda". )
- DAYANAK ile/ve ARKAPLAN
( SUPPORT vs./and BACKGROUND )
- DAYANAK ile DAYANAKÇA
- DAYANAK ile DÜZLEM
- DAYANAK = MABİH-İL-KIVAM = SUBSTRATUM[İng.] = SUBSTRAT[Fr., Alm.] = SUBSTSRATUM[Lat.] = HYPOKEIMENON[Yun.] = LECHO[İsp.]
- DAYANAK/DAYANGAÇ ile/ve ZEMİN
( SUPPORT/BASE vs./and SOIL/GROUND )
- Dayanakçalı KONUŞ!!!
- DAYANÇ/SABIR:
BOYUN EĞMEK değil/yerine ÇABA GÖSTERMEK
- DAYANÇ/SABIR:
EMEK/ÇABA ve/+/||/<>/> SÜREKLİLİK
- DAYANÇ/SABIR ile/ve MÜCADELE (ETMEK)
( Sabırla koruk tut, yaprağı Atlas olur. )
( PATIENCE vs./and TO STRUGGLE )
- DAYANÇ/SABIR ile/ve/<> RIZÂ
- DAYANIKLILIK ile/ve DAYANIŞMA
( ENDURANCE vs./and/<> SOLIDARITY )
- DAYANIKLILIK ve/||/<> GÖNÜL FERAHLIĞI ve/||/<> MERHAMET ve/||/<> SABIR
( Daha yüksek bir terbiye yoktur. VE/||/<> Daha büyük bir mutluluk yoktur. VE/||/<> Daha kutsal bir görev yoktur. VE/||/<> Daha etkili bir güç yoktur. )
- DAYANIKLI/LIK ile SAĞLAM/LIK
( ENDURANCE vs. STRENGTH )
( FORTITUDO cum ... )
- DAYANIŞMA ile/ve/<> GÜVEN
( Kişiler, kendilerine değil birbiriyle dayanışma içindelerse güven duyabilir ve yansıtabilir. [özellikle de eşler ve ortaklar!] )
( Aslanlar [ve birçok güçlü görünen hayvan] bile tek başına yeterli güçte değildir. Ancak birlikte ve dayanışmayla ayakta kalırlar. )
( Loncaları inceleyiniz. )
( SOLIDARITY vs./and/<> TRUST/CONFIDENCE )
- DAYANMAK ile/ve/değil/||/<>/< ODAKLANMAK
- DAYANTI = UKNUM = HYPOSTASIS[İng.] = HYPOSTASE[Fr.] = HYPOSTASE[Alm.] = HYPOSTASIS[Yun.]
- DAYATILAN ile/değil/yerine BENİMSETİLEN
- DAYATMA ile/ve/= ARKASINDAN İŞ ÇEVİRMEK
- DAYATMA ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< BASKI
- DAYATMA ile BASTIRMA
- DAYATMA değil/yerine/>< DAYANIŞMA
- DAYATMA ve GASP
- [ne yazık ki]
DAYATMA ile/ve/||/<>/> İSYAN
( Etki. İLE/VE/||/<>/> Tepki. )
- DAYATMA ile/ve/değil/||/<>/< KURAMCILIK
- DAYATMA ile/değil/||/</>< ÖZEN/BAKIM
- DAYATMA ile/ve/değil/yerine SINIRLAMA
- DAYATMA ile/ve/değil/||/<>/>/< YAPTIRIM
- DAYATMA ile/ve/değil/||/<>/>/< YAYGINLIK
- [ne yazık ki]
DAYATMA ve/||/+/<>/> ZORBALIK
- DAYATMA ile/değil/yerine ZORUNLULUK
- DAYATMA/CI "ÇÖZÜMLER" ile/değil/yerine/>< GERÇEK/SAĞLAM ÇÖZÜMLER
- DAYATMAK ile/ve/||/<>/> BOZMAK
- DAYATMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÇÖZÜMSÜZ/ÇARESİZ OLMAK/KALMAK
- [ne yazık ki]
DAYATMAK ile/ve/değil/||/<>/< KANDIRMAK
- DAYILANMA/DAYILIK ile/ve/değil/||/<>/< SAYGISIZLIK
- DE JURE ile DE FACTO
( Yöntem ve kurallara dayanır. İLE Ötekilerinin inancına dayanır. )
- DEAL WITH vs. NOT TO DEAL
- [not] DEBT vs. LOYALTY
- DECISION vs. CONSEQUENCE/RESULT
- DECISION and DIRECTIVE and OPINION and RECOMMENDATION and REGULATION and RESOLUTION
( Karar. VE Yönerge. VE Görüş. VE Tavsiye kararı. VE Tüzük. VE İlke kararı. )
- DECISION vs./and APPROVAL/ACKNOWLEDGEMENT
- DECISIVENESS vs. OBSTINACY
- DECLINE vs. OBJECT vs. REFUSE vs. REJECT vs. RESIST vs. REPUDIATE
- DECORATION vs. ADORNMENT
- DEDİKODU/GIYBET:
SÖZLE ile/ve HAREKETLE ile/ve DİNLEYEREK
- DEDİKODU/KOĞUCULUK/FİSKOS/GIYBET ile/ve "ÇEKİŞTİRME"
( NEMÎMESÂZ: Dedikoducu. )
( NEMÎME ile/ve ... )
( GOSSIP vs./and BACKBITE )
- [ne yazık ki]
!DEDİKODU ile/değil/yerine/>< BİLGİ
( "Dilde". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Akılda. )
- DEDİKODU ile/ve/<>/= CEHÂLET
( GOSSIP vs./and/<>/= IGNORANCE )
- DEDİKODU ile/ve GEVEZELİK
- DEDİKODU ile/değil/yerine HATA
( Çalışmayanın "yaptığı". İLE/DEĞİL/YERİNE Çalışanın yaptığı. )
- [ne yazık ki]
DEDİKODU ile/ve/değil/||/<>/>/< İFTİRA
- DEDİKODU ile SÖZ/LÂF TAŞIMA
- DEDİKODU ile/ve/değil/< TEVÂTÜR[Ar. < VİTR]
( Söylenti. [Olumsuz/istenmeyen.] İLE/VE/DEĞİL Bir haberin/bilgi(nin) yayılması. [Olumludur.] )
( [not] GOSSIP [-] vs./and/but RUMOUR [+] )
- DEDİKODUCU/KOVCU ile NEMMÂM
( ... İLE Lâf taşıyan. )
- DEDİKODUCU ile/ve/= YAĞI/DÜŞMAN/HASIM
( Biz ancak kendimizin düşmanıyızdır. )
( Kişi, bilmediğine düşman olur. )
( ... ile HASIM )
- DEDİKODUDA:
ÂDİ/LER ile/ve/||/<>/> APTAL/LAR ile/ve/||/<>/> AHMAK/LAR
( Yapar. İLE/VE/||/<>/> Yayar. İLE/VE/||/<>/> İnanır. )
- DEEP SUBJECT vs. SERIOUS SUBJECT
- DEFATEN[Ar. DEF-AT[çoğ.] + Fars. -EN] ile/değil DEFAATLE[Ar. DEFA-AT[çoğ.] + Tr. İLE]
( Ansızın, bir kerede, bir çırpıda. İLE/DEĞİL Yineleyerek/tekrarlayarak, defalarca. )
- DEFENCE vs. DEFENCE OF IGNORANTS
- [not] DEFICIENCY vs. DEFECT WITH ...
- DEFICIENCY vs. DISCREPANCY vs. LACK vs. LIMITATION vs. SCARCITY vs. SHORTAGE vs. SHORTCOMING vs. WANT
- DEFICIENCY(IES) vs. DEFECT(S)
- DEFICIENT vs. DEFECTIVE
- DEFINITE vs. EXCELLENT
- DEFINITION vs. DIFFERENTATION
- DEFINITION vs. DOMINANT FEATURE
- DEFINITION vs. LIMITING
- DEFINITION vs./and CAUSE/REASON
- DEFINITION vs./and CONSISTENCE
- DEFINITIVE vs. DEFINITE
- DEFTER-İ HÂKÂNÎ ile/||/<> DEFTER-İ HÂKÂNÎ İDARESİ ile/||/<> DEFTER-İ HÂKÂNÎ NÂZIRI
( Eskiden taşınmazlar hakkındaki kayıt ve tescillerin işlendiği defterin adı. | Tapu-Tahrir Defterleri.[Bugünkü tapu sicilinin karşılığı] İLE/||/<> Şimdiki tapu dairelerinin eski adı. İLE/||/<> Osmanlı Devleti zamanında tapu ve kadastro işlerine bakan nâzır/bakan. )
- DEĞER "YARGISI" ile/değil/yerine/>< DEĞER BİLGİSİ
- DEĞER ile ANLAM ile KARŞILIK
( WORTH vs. MEANING vs. EQUIVALENT )
- DEĞER ile/ve/||/<> AYAR
- DEĞER ile/ve/<> BAĞIL DEĞER
( ... İLE/VE/<> Bir aritmetik sayısının, önüne (+) ya da (-) imleri yazıldıktan sonraki değeri. | Bir sayının, rakamlarından her birinin, bulunduğu basamağa göre aldığı değer. )
- DEĞER ve/=/||/<> EMEK
- DEĞER ile/ve/<> GELENEK
( VALUE vs./and/<> TRADITION )
- DEĞER ile/ve GELENEK
( VALUE vs./and TRADITION )
- DEĞER ile/ve/<>/= GEREKSİNİM
( VALUE vs./and/<>/= NEED )
- DEĞER = KIYMET = VALUE, WORTH[İng.] = VALEUR[Fr.] = WERT[Alm.] = VALOR[Lat., İsp.]
- DEĞER ile KRİTER
( WORTH vs. CRITERION )
- DEĞER ile/ve/<> KULLANIM DEĞERİ
( THE VALUE vs./and/<> THE VALUE IN USE )
- DEĞER ile/ve/<>/< KULLANIM DEĞERİ ile/ve/<>/< PAYLAŞIM DEĞERİ ile/ve/<>/< DEĞİŞİM/SOYUT DEĞERİ ile/ve/<>/< ÜRETİM DEĞERİ ile/ve/<>/< ARTI DEĞERİ
- DEĞER = MERIT[İng.] = MÉRITE[Fr.] = VERDIENST[Alm.] = MERITUS[Lat.]
- DEĞER ile/ve/<> NİYET
( VALUE vs./and/<> INTENTION )
- DEĞER ile/ve/<> SİMGE
( VALUE vs./and/<> SYMBOL )
- DEĞER ile/ve/değil TESPİT
- DEĞER ile/değil YÖN
( [not] VALUE vs./but DIRECTION )
- DEĞERİ OLMAYAN ile/ve/değil DEĞERİNİ ÖLÇME OLANAĞI BULUNMAYAN
- DEĞERİ, ÜCRETİ yerine EDERİ
- DEĞER/İNİ BİLMEK:
SAHİP OLMADAN ÖNCE ile SAHİP İKEN ile KAYBETTİKTEN SONRA
(
)
(
)
(
)
(
)
- DEĞER/İNİ BİLMELİ!
- DEĞERİNİ:
TAKDİR (ETMEK) ile/ve/||/<>/> TESLİM (ETMEK)
- DEĞERLENDİRME YAPMAK ve/için/< HAKİKATLERİ BİLMEK
- DEĞERLENDİRME ile/ve/> ANLAMLANDIRMA
- DEĞERLENDİRME ile DEĞER-LENDİRME
- DEĞERLENDİRME ile HESAPLAMA
( TO ESTIMATE vs. TO RECKON )
- DEĞERLENDİRME ile NİTELENDİRME
( TO ESTIMATE vs. TO CHARACTERIZE/TO DESCRIBE )
- DEĞERLENDİRMELİ!
- DEĞERLER [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- DEĞER/LER ile/ve/<> KAVRAM/LAR
( Uğruna yaşanılacak kavramlar. İLE/VE/<> ... )
( VALUE/S vs./and/<> CONCEPT/S )
- DEĞER/LER ile/ve/<> TARİH
( VALUE/S vs./and/<> HISTORY )
- DEĞERLERİ BELİRLEMEK değil/yerine/< DEĞERLERİN, BİZİM İÇİN DEĞERİ
- DEĞERLERİMİZİ, ÇÖP DURUMUNA DÜŞÜRMEK değil/yerine ÇÖPLERİMİZİ, DEĞER DURUMUNA ÇIKARMAK
- DEĞERLİ OLAN BİR ŞEYİ/ŞEYLERİ SEVMEK ile/ve/<>/değil/yerine DEĞERİ SEVMEK
( [not] TO LOVE WHICH ARE VALUED vs./and/<>/but TO LOVE THE VALUE
TO LOVE THE VALUE instead of TO LOVE WHICH ARE VALUED )
- DEĞERLİ OLDUĞUNDAN ÖNEMLİ ile/değil/yerine ÖNEMLİ OLDUĞUNDAN DEĞERLİ
- DEĞERLİ ile/ve/||/<> GÜÇLÜ
- DEĞERLİ/LİK / DEĞERSİZ/LİK ile/ve/değil/yerine/<> GEÇERLİ/LİK / GEÇERSİZ/LİK
- DEĞERLİLİK ile/ve/||/<> YARATICILIK
- DEĞERSİZ/"KÜÇÜK" GÖRMEK ile/değil UZAK(LAŞMIŞ) OLMAK
( [not] TO SEE WORTHLESS/LITTLE vs./but TO (HAD) BEEN FARAWAY )
- DEĞERSİZLEŞİR ile/ve/||/<> YOLDA KALIR ile/ve/||/<> YALNIZLAŞIR ile/ve/||/<> TÜKENİR ile/ve/||/<> BİLGİSİZ SAYILIR
( Her durumunu anlatan. İLE/VE/||/<> Herkese güvenen. İLE/VE/||/<> Her sırrını açığa vuran. İLE/VE/||/<> Her becerisini ortaya döken. İLE/VE/||/<> Her bildiğini söyleyen. )
- [ne yazık ki]
DEĞERSİZLEŞTİRME ile/ve/||/<> AŞAĞILAMA ile/ve/||/<> SUÇLAMA
- DEĞERSİZLEŞTİRMEK ile/değil ÖNCELİK (BELİRLEMEK)
- DEĞİLLEME = NEFİY, İNKÂR, SELB = NEGATION[İng., Fr., Alm.] = NEGATIO[Lat.] = APOPHASIS[Yun.]
- DEĞİM/LİYÂKAT ile HAK EDİŞ
- DEĞİNMEK ile/ve/||/<> DEYİNMEK
( Bir konuyu ele alarak ondan kısaca söz etmek. İLE Yakınma, sitem yollu söylenme. )
- DEĞİRMENİNE SU TAŞIMAK ile/ve/||/<> EKMEĞİNE YAĞ SÜRMEK
- DEĞİŞEREK DEVAM ETMEK ile/ve/||/<>/> DEVAM EDEREK DEĞİŞMEK
- DEĞİŞİK "AÇILARDAN/YÖNLERDEN" değil ÇEŞİTLİ AÇILARDAN/YÖNLERDEN
- DEĞİŞİM:
KIRILINCA ile/ve/||/<> KANDIRILINCA ile/ve/||/<> ÇOK FAZLA ŞEY ÖĞRENİNCE ile/ve/||/<> ÂŞIK OLUNCA ile/ve/||/<> ZORDA/ZORUNDA KALINCA
- DEĞİŞİM ile/ve/||/<>/>/< AÇILIM
- DEĞİŞİM = ALTERATION/VARIATION[İng.] = VARIATION[Fr.] = UNTERSCHIED[Alm.] = VARIAZIONE[İt.] = VARIACIÓN[İsp.]
- DEĞİŞİM ve/< DEĞİŞMEZ/LER
- DEĞİŞİM ile/ve/||/<>/> DENETİM
- DEĞİŞİM ile/ve/||/<>/> DEVRİM
- DEĞİŞİM ile/ve/||/<> SÜREKLİLİĞİ
- DEĞİŞİM ile/ve/||/<> ZORUNLULUK
( vs./and/||/<> NECESSITY )
- DEĞİŞİYOR ile/değil DEĞİŞEBİLİYOR
- DEĞİŞKEN ile/ve/değil/||/<>/< OLASILIK
( [not] VARIABLE vs./and/||/<>/and/but/< PROBABILITY
PROBABILITY instead of VARIABLE )
- DEĞİŞKEN/PARAMETRE ile/ve/||/<> ETMEN/FAKTÖR
- DEĞİŞMEYEN ile/ve/değil/||/<> ORTAK
- DEK ile DEK[Fars.] ile DEK/TEK
( "...ya kadar" gibi, bir eylemin sona erdiği noktayı ya da zamanı anlatır. Bir işin, bir durumun sona erdiği zamanı ya da yeri gösteren bir söz; kadar, değin. | Belirtilen zamanı, yeri vb.ni içine almayacak bir biçimde; kadar, değin. İLE Düzen, hile, desise, entrika. | Dilenci. | Tokuşma, çatışma. | Sağlam. İLE Tek. )
- DEKADANS[Fr., İng. < DECADENCE] değil/yerine/= ÇÖKÜŞ, GERİLEME
- DEKLARASYON değil/yerine/= BİLDİRİM
- DEKLARE (ETMEK) değil/yerine/= BİLDİRMEK
- DELÂLÂT[Ar.] ile DELÂLET[Ar.]
( Yol göstermeler, kılavuzluklar. İLE Gösterme, yol gösterme, kılavuzluk. | İz, işâret. )
- DELÂLET ile DALÂLET
- DELÂLET ve HİDÂYET
- DELAY vs. LATE
- DELİ OLMAK ile/ve/değil/||/<>/< ZIRVA BULABİLMEK
( "Deliyim" demek bir şey değil. Önemli olan, zırva bulabilmek. )
- DELİ ile AKILSIZ
- DELİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DOLU
- DELİ ile GÖZÜKARA
- DELİ ile/ve/||/<>/>/< SUÇLU
( Gördün deli, dön geri. )
- DELİCE ile/ve/değil/||/<>/< ÇOCUKÇA
- DELİL:
İZHAR EDİCİ ile/ve/||/<> İSPAT EDİCİ
- DELİL/REHBER değil/yerine/= KILAVUZ
- DELİL ile/ve DAYANAK
- DELİL ile/ve/||/<>/> DEVİR
- DELİL ile/ve GEREKÇE
( PROOF vs./and JUSTIFICATION )
- DELİL ile/ve İSPAT/İSBAT
( Önermeleri, kıyası sağlayacak biçimde düzenlemek. İLE/VE ... )
( PROOF vs./and TO PROVE )
- DELİL ile/ve/||/<> MÜLHAK DELİL
( … İLE/VE/||/<> 16 delil çeşidi bulunmaktadır. bkz. İslâm Hukuku Nazariyatı - Sava Paşa] )
- DELİL ile/ve SONUÇ
( Her delilden, her sonuç çıkarılamaz! )
(1996'dan beri)