Psikoloji'deki FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 7.987 başlık/FaRk ile birlikte,
7.987 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(6/33)
- BELİRLİ BİR ALANDA/KONUDA:
BİN KİTAP OKUMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< (YETKİN) BİR KİTABI, BİN KEZ OKUMAK
- BELİRLİ/LİK ile/ve BAĞIMLI/LIK
( DETERMINEDNESS vs./and DEPENDENT/DEPENDENCE )
- BELİRSİZ ile/ve/||/<> ÇEKİNGEN
- BELİRSİZLİK /= TEHLİKE:
EN KÖTÜ ile/ve/||/<>/> EN İYİ ile/ve/||/<>/> EN OLASI
- BELİRSİZLİK/KARARSIZLIK ile/değil/yerine/>< "EN KÖTÜ KARAR/ZARAR"
( Alınacak/alınabilecek "en kötü karar" ya da "en büyük zarar" bile zihnin kaldıramayacağı/taşıyamayacağı belirsizlik ve kararsızlıktan çok daha iyidir. )
- BELİRSİZLİK SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
GÖNDERMELİ ile/ve/||/<> VURGULAMA ile/ve/||/<> ÇOK ANLAMLILIK
( FALLACY OF: EQUIVOCATION vs./and/||/<> ACCENT vs./and/||/<> AMPHIBOLY )
- BELİRSİZLİK ile/ve/||/<> ARADA KALMAK
- BELİRSİZ/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BELİRGİN/LİK
( Zihnin baş edemediği ve neredeyse her an tükenebileceği tek durum. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Zihnin ve sürecin rahatlayabildiği ve yaşayabildiği tek durum. )
- BELİRSİZ/LİK ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< BÖLÜNMÜŞ/LÜK
- BELİRSİZ/LİK ile/ve/=/||/<> DEĞERSİZ/LİK
- BELİRSİZLİK ile/ve/değil/||/<>/< GERİLİM
( [not] UNCERTAINTY vs./and/||/<>/but VOLTAGE
VOLTAGE instead of UNCERTAINTY )
- BELİRSİZLİK ile/ve/||/<>/> KARARSIZLIK
- BELİRSİZ/LİK ile/ve/||/<> OLUMSUZ/LUK
( Zihnin, işleyebildiği tek durum/koşul belirginlik; rahat edemediği tek durum ise belirsizliktir. )
- BELİRSİZLİK ile/ve/||/<>/> TEDİRGİNLİK
- BELİRTİ ile/ve/||/<>/> İZ ile/ve/||/<>/> İZİN İZİ ile/ve/||/<>/> GÖSTEREN
- BELİT/AKSİYOM(ATİK) = AXIOM[İng.] = AXIOME/AXIOMATIQUE[Fr.] = AXIOM, GRUNDWAHRHEIT[Alm.] = ASSIOMA[İt.] = AXIOMA[İsp.] = PRONUNTIATUM[Lat.] = AKS.OMA[Yun.] = BEDÎHİYYE, MÜSELLEM[Ar.] = ASLÎ MUTEÂREF[Fars.] = AXIOMA[Felm.]
- BELLEĞE DAYANARAK YAŞAYAN ile BELLEĞİ (GEREKTİĞİNDE) KULLANARAK YAŞAYAN
- BELLEĞE YÖNELİK BİLGİ (YÖNETİMİ/KULLANIMI) ile/yerine EYLEME YÖNELİK BİLGİ (YÖNETİMİ/KULLANIMI)
( [TO MANAGE/USE] KNOWLEDGE IN THE AIMED AT MEMORY vs. [TO MANAGE/USE] KNOWLEDGE IN THE AIMED AT ACTION
[TO MANAGE/USE] KNOWLEDGE IN THE AIMED AT ACTION instead of [TO MANAGE/USE] KNOWLEDGE IN THE AIMED AT MEMORY )
- BELLEĞİN AŞAMALARI'NDA:
KODLAMA ile/ve/> DEPOLAMA ile/ve/> ARA-BUL-GERİYE GETİR
( Belleğe yerleştirilir. > Bellekte tutulur. > Bellekten çağrılır. )
- BELLEĞİNDEN SİLMEK ile/ve/> ETKİSİNDEN/"BÜYÜSÜNDEN" KURTULMAK
( REMOVE FROM MEMORY vs./and/> RELEASE FROM EFFECT/CHARMING )
- BELLEK:
GEÇMİŞ ve/||/<>/> ŞU AN ve/||/<>/> GELECEĞİ (BELİRLER)
- BELLEK [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- BELLEK SİLME ile/ve/||/<>/< PROPAGANDA
( ... İLE/VE/||/<>/< Bir öğreti, düşünce ya da inancı başkalarına tanıtma, benimsetme ve yayma amacıyla söz, yazı gibi yollarla gerçekleştirilen çalışma. )
- BELLEK YİTİMİ ile DUYUM YİTİMİ ile ACI YİTİMİ ile SÖZ YİTİMİ ile HAREKETLERDEKİ DÜZENSİZLİK
( ZIYÂ-İ HÂFIZA ile ZIYÂ-İ HİSS ile ZIYÂ-İ ELEM ile ZIYÂ-İ KELÂM ile ZIYÂ-İ İNTİZÂM )
( AMNÉSIE avec ANESTHÉSIE avec ANALGÉSIE avec APHASIE avec ATAXIE )
- BELLEK ile/ve/<> ALGI
( KUVVE-İ ZÂKİRE ile/ve/<> İDRAK )
( Algı bir örgütlemedir. )
( Bellek Haritası )
( MEMORY vs./and/<> PERCEPTION )
- BELLEK ve/||/<> DİL
( MEMORY and/||/<> TONGUE )
- BELLEK ile/ve GELECEK
- BELLEK ile/ve GÖRÜ
- BELLEK = HÂFIZA = MEMORY[İng.] = MÉMOIRE[Fr.] = GEDÄCHTNIS[Alm.] = MEMORIA[dissil/f.]/RECUERDO[eril/m.][İsp.]
- BELLEK ile/ve/değil İLGİ
- BELLEK ile/<> MNEMOTEKNİ[Fr. < Yun. MNEME: Bellek. | TEKHNE: Sanat.]
( ... İLE/<> Bazı alıştırma ve çağrışımlardan yararlanarak, belleği geliştirme yöntemi. )
- BELLEK ile/ve/değil ÖNCELİK
- BELLEK ile/ve TARİH
( Bellek, sadece benzerlik ve sürekliliği temel alırken, tarih farklılık ve düzensizlikleri önemser. )
( Bellek, geçmişi sözlü gelenek içinde yaşatırken, tarih, geçmişi, yazıyla sergilemektedir. )
( Collingwood, anılar ile tarih arasında farkı, düzenli ve çıkarımsal olup olmamasına bağlamıştır. Tarih düzenli ve çıkarıma dayanan bilgi çeşididir. Anılar ise çoğu zaman bu özelliğe sahip değildir; dolayısıyla onlar tarih değillerdir.
MEMORY vs./and HISTORY )
- BELLEK ile/ve/||/<> TOPLUMSAL BELLEK
- BELLEK ile/ve/yerine/||/<> US/AKIL
( Katıksız aklın, belleğe gereksinimi yoktur. )
( Sahip olunan etkin/aktif ya da pasif bilgilerin, şimdiki zamanda, uygulanabilir/pratik bilgi olarak, hızla ortaya çıkartılabilmesi Us'a[akla/akıllı olmaya] işaret etmez. Beynin çalışma yapıları özerklik gösterdiğinden, içinde bulunulan topludurum[konjonktür] gereği beynin nasıl çalışabileceği önceden bilinebilir/tespit edilebilir değildir. )
( Bellek, süreklilik, yanılsama verir, tekrarlanış ise nedensellik düşüncesini oluşturur. )
( Bellek ve beklenti olmadıkça zaman da yoktur. )
( Bellek, iyi bir hizmetkârdır fakat kötü bir efendidir. )
( Memory gives the illusion of continuity and repetitiveness creates the idea of causality.
Memory is a good servant, but a bad master. )
( MEMORIA cum/et/||/<> ... )
( MEMORY vs./and/||/<> REASON
REASON instead of MEMORY )
- BELLEK-GÖVDE(/NEDENSEL-GÖVDE) ile/ve/değil/yerine/< GÖVDE
- [ne yazık ki]
BELLEK KAYBININ NEDENLERİ:
KAN ŞEKERİNİN OYNAMASI ve/||/<> VİTAMİNLERİN EKSİLMESİ ve/||/<> MİNERAL YOKSUNLUĞU ve/||/<> YAĞLARIN DENGESİZLİĞİ ve/||/<> HORMONLARIN AZLIĞI
- BELLEKTE:
AŞAĞIDAN YUKARI ile/ve/||/<> YUKARIDAN AŞAĞI
- SÖZ:
BELLEKTE ile/ve SOHBETTE
( Girdiği gibi çıkar. İLE/VE Dönüşerek ve kişiyi[konuşanı ve dinleyeni] dönüştürerek çıkar. )
- BELLEKTE TAŞIMAK ile/değil/yerine BİLMEK
( Bilgi 2'dir. 1. Hakkında veri sahibi olmak. 2. Nerede bulacağını/bulabileceğini bilmek. [Bu çağda olması gereken ve öncelikli olan nerede bulabileceğini bilmektir.] )
( [not] TO CARRY ON MEMORY vs. TO KNOW
TO KNOW instead of TO CARRY ON MEMORY )
- BELLEKTE TUTMAK/TAŞIMAK değil/>< BİLMEK
- BELLEKTE TUTMAYA ÇALIŞMAK ile/ve/değil/yerine "HEYBEYE ATMAK"
- BELLEK(TEKİ KAYITLAR):
ZAMANDAN ve/||/<> DEĞİŞİMDEN
SAKLAMAK/SAKLANILAN
- BELLEME(EZBERLEME) ile/yerine ÖĞRENME
( TO MEMORIZE vs. TO LEARN
TO LEARN instead of TO MEMORIZE )
- BELLEME ile BELLEME
( Öğrenip akılda tutmak. | Sanmak. İLE Bel denilen araçla toprağı işlemek. )
- BELLEMEK ile BELLEMEK
( Öğrenip akılda tutmak: | Öğrenmek. İLE Bel denilen araçla toprağı işlemek, aktarmak. )
- BELLEMEK ile/ve/yerine EZBERLEMEK[Fars.]
( ... İLE/VE/YERİNE Kalbe yazmak. )
- BELLEMEK ile/yerine SORGULAMAK/DÜŞÜNMEK
( Sormaz ki bilsin, sorsa bilir; bilmez ki sorsun, bilse sorar. )
( TO MEMORIZE vs. INTERROGATE/TO THINK
INTERROGATE/TO THINK instead of TO MEMORIZE )
- BELLETİCİ AHLÂK ile/yerine DÖNÜŞTÜRÜCÜ AHLÂK
( MORALS OF MEMORIZE vs. TRANSFORMAL MORALS
TRANSFORMAL MORALS instead of MORALS OF MEMORIZE )
- BEN/SEN BİLİNCİ ile/ve/<>/yerine BİZ BİLİNCİ
( Ben Var'ım!, Ben Tek'im!, Ben Anlamlı'yım! / Sen Var'sın!, Sen Tek'sin!, Sen Anlamlı'sın! İLE/YERİNE Biz Var'ız!, Biz Tek'iz!, Biz Anlamlı'yız! ( Hiçbir şey benim ya da sizin değildir - her şey bizimdir. )
( Nothing is mine or yours - everything is ours. )
( ME CONSCIOUSNESS/YOU CONSCIOUSNESS vs./and/<> WE/US CONSCIOUSNESS
WE/US CONSCIOUSNESS instead of ME CONSCIOUSNESS/YOU CONSCIOUSNESS )
- BEN DE SİZDENİM ve/||/<>/> BENİM GİBİ/DURUMUMDA OLAN BAŞKA BİRİ DAHA VAR MI?
( Çok sıradışı bir ortamda/bölgede/toplumda/durumda, kişinin ilk düşündükleri. )
- BEN OLMA GEREKSİNİMİ ile/ve/||/<>/> AİT OLMA GEREKSİNİMİ
( En temel/öncelikli gereksinimler. )
- BEN OLMAYAN ile/ve/<> ÖTEKİ(LEŞTİRME)
- BEN:
"ŞUYUM/BUYUM, BU/ŞU KADARIM!" ile/ve/değil/yerine/||/<>/></>/< BEN'İM
- BEN ile/ve/<> BEN OLMAYAN
( Birlik. İLE/VE/<> Çokluk. )
- BEN ile/ve BEN-İM
( "Ben" düşüncesi ve duyumsaması, her zaman bizimledir. Ne var ki, ona "gövde, düşünceler, duygular, sahip olunan mal-mülk vb. bin türlü "ekleme ve yükleme"de bulunmuşuz. Kendimizi "özdeşleştirdiğimiz" tüm bu "eklemeler" yanıltıcıdır. Onlardan dolayı kendimizi, olmadığımız şeyler olarak sanmaktayız. )
( Sense "I am" is always with us. Only we have attached all kinds of things to it -body, thoughts, feelings, ideas, possessions etc.- All these self-identifications are misleading. Because of them, we take ourselves to be what we are not. )
( I/ME vs./and I AM )
- BEN ile/ve/||/<> BİLİNÇ
- BEN ile/ve/<>/> BİZ ile/ve/<>/> KENDİ/LİK
- ben = me[İng.] = JE[Fr.] = ICH[Alm.] = IO[İt.] = YO[İsp.] = EGO[Lat., Yun.] = ANÂ[Ar.] = MÄN[Fars.] = IK[Felm.]
- BEN = ZÂT = I[İng.] = das SOSEIN[Alm.] = TO TI ESTIN, TO TI ÈN EINAI[Yun.] = ESSENTIA[Ortaçağ Lat.]
- BENCİ/LİK ile BENCİL/LİK
( Bencillik, parçanın adına ve bütünün zararına, açgözlülük etmek, ele geçirmek, biriktirmek demektir. )
( Kişi, iç gerçeklerini gözardı eder etmez bencilliğe sürüklenebilir. )
( Dar görüşlü, çiğ kişiler, varlığı bencilce kullanırken, büyük kişiler sahip olduklarını başkalarının yararına değerlendirirler. )
( Başkalarına yararlı olabilmek için esneklik, bencillikten kurtulmak ve insan doğasını anlamak gerekir. )
( Bencillik ıstırabın nedenidir. )
( Bencillik tüm kötülüklerin kaynağıdır. )
( Kendinin, gövde ve zihin olmadığını bilen bir kişi, bencil olamaz. Çünkü, bencillik nedeni olabilecek bir şeye sahip değildir. )
( Savunmak zorunda olduğunuz bir egonuz olduğu sürece şiddet kullanmak zorundasınız. )
( Tek kötülük, budalalık ve bencilliktir. )
( Bencillik merkezi yok olduğu zaman, tüm haz arzusu ve ıstırap korkusu biter. )
( Kişi, kendini sürekli yenilemeli ve başkalarını da meziyetiyle etkileyerek bencillikten uzaklaşmalıdır. )
( Selfishness is the source of all evil.
That as long as you have a self to defend, you must be violent. )
( SELF-SATISFIED(/SELF-SATISFACTION) vs. EGOIST(/EGOISM) / SELFISHNESS )
- [ne yazık ki]
!"BENCİL/LİK / BENCİL/LEŞMEK" ile/değil/yerine/||/<>/< BİREY/LİK / BİREY(SEL)LEŞMEK
- BENCİL/LİK ile/değil/yerine BİREYSEL/LİK
- BENCİL/LİK ile ÇIKARCI/LIK
( AFERİST: Çıkarcı, vurguncu, dalavereci. )
- BENCİLLİK ile/>< ELEŞTİRİ
- BENCİLLİK ile/değil/>< KENDİNİ ÖNCELİKLENDİRMEK
( Gereksinimlerinin karşılanmasına alışık olmayana, kendini önceliklendirmek, "bencillik" gibi gelebilir. )
- [ne yazık ki]
BENCİLLİK ile/ve/değil/||/<>/< KEYFİLİK
- BENCİLLİK ile/değil/yerine KİŞİLİK/ŞAHSİYET
( Kişi, kendini dışarıdan/ötekinden koruyan değil, dışarıyı/ötekini kendinden koruyan kişidir. )
- [ne yazık ki]
BENCİLLİK ile/ve/||/<>/> NEFRET VE DÜŞMANLIK
- BENCİL/LİK ile/ve/> SORUMSUZ/LUK
- [ne yazık ki]
BENCİL/LİK ile/ve/<>/değil SORUMSUZ/LUK
- BENDE KUSUR VAR değil BİR HATA YAPMIŞIM
- BENEFIT vs. PROFIT
- [not] BENEFIT vs. RECIPROCAL BENEFIT
- BEN-İM ile BENİM
( "Benim" bir kişiye özgü, ötekileri hesaba katmayan ayrımcılık demektir. )
( BENİM!
Uzun boylu, ay yüzlü bir kız vardı kasabanın birinde. Onun sevgisiyle herkes yolunu yitirmişti. İşi gücü dilberlikti, bez yıkarken saçlarını çözer, eteğini beline toplar, âşıklarının gönüllerine ateş çalardı.
Kemâle ermiş, yaşını başını almış bir adam da âşık oldu ona ve tez vakitte kemâlini yitirdi, tecrübeli aklı deliliğe yaklaştı, yüzünün aşkıyla beli iki kat olup gönlü belâ zinciriyle bir girdapta kaldı. Sonunda dayanamadı, kendini ona vakfetti, her işi onun için, herşeyi onun adına yapmaya başladı. Ücretle iş yapsa kazancını ona sunar, eline altın geçse gider o gümüş gövdeliye verirdi. Bir gün genç kız kendine dedi ki:
- Yanışın her an biraz daha artmada ama aşkta masraf ziyâde gerek, sendeki sermaye yalnızca âşk olursa mutfak boş kalır, daha fazlaya gücün yetmezse geç bu sevdadan, davul dengi dengine demişler...
- Sevgili, dedi âşık, gövdemde bir avuç ilikten, bir parça deriden başka bir şey kalmadı yolunda harcayacak. Bari beni sat da elde ettiğinle bir müddet daha hoş ol.
- Genç kız âşığını derhal Mısır'a götürdü, orada bir kürsü kurmuşlar, âdet etmişler, satıcı kürsüye oturur, kölesi ayakta durup müşteri beklerdi. Bir müddet beklediler. Adam hiç üzüntü göstermiyor, hiç boynunu bükmüyor, hatta müşteri çıktığı vakit baş gösterecek ayrılığı da aklına getirmiyordu. Bir adam gelip genç kıza sordu:
- Şu ayakta bekleyen yaşlı adam senin kulun mu?
- Evet, benim kulumdur!...
O sırada, yaşlı adam, bayılıp düştü. Adam pazarlık ile onu satın aldı ve kendine geldiğinde şehrin dışında bir mezarlığa götürdü. Meğer o adamın babası ölmüş, o da babasının ruhu için bir köle azâd etmeyi ahdetmiş, yaşlı adamı satın alması bundanmış. Mezarın başında zavallı yaşlı adamı azâd edip cebini de altınla doldurduktan sonra gönlünü şâd etmek için dedi ki:
- Diliyorsan ey yaşlı adam. Mısır'da kal! Malın eksilmez, seni gözetirim. Dilersen de var git, çünkü artık özgürsün, kendinin sultanısın.
Yaşlı adam, teşekkür ederek genç kızın ardınca koşup yetişti ve altınları avucuna sayıp gönlünü alana yine gönlünü teslim etti. Dünyayı onun yüzünde apaydın görüyordu ve dedi ki:
- A sevgili! Şu gönül, senin için satılmaktan aldığı lezzeti bugüne dek hiçbir şeyden almadı. Hele "benim kulumdur" dediğin andaki saadetim, sanmam ki başka bir kimsede olsun!
Haydi yine beni pazara götürüp sat ki,
tekrar "Benim!" dediğini duyayım! )
( "Mine" implies exclusivity. )
( "Ben-im" bilinci bile, yararlı bir yön gösterici de olsa sürekli değildir.[Nerede aranması gerektiğini gösterir. Neyin aranması gerektiğini değil.] )
( Even the consiousness "I am" is not continuous, though it is a useful pointer.[It shows where to seek, but not what to seek.] )
( I AM vs. MINE/MY )
- BENİMSEME ile KİŞİSELLEŞTİRME
- BENİMSEMEK ve/||/<> ANIMSAMAK
- BENİMSEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KABUL ETMEK
- BENİMSEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> KARŞI ÇIKABİLMEK
- BENLİĞİN, TASARIMSAL KOLU ile/ve/||/<> KENDİLİĞİN, UYGULAYICI KOLU
- BENLİK TUTUMUNDA:
KİM OLMADIĞIMIZ ile/ve KARŞIT OLDUKLARIMIZ
- BEN/LİK ile/ve/<>/> KENDİ/LİK
- BENLİK/EGO ile/ve/||/<> KENDİLİK(BENLİK KİMLİĞİ)
- BENLİK ile/ve/||/<>/> ÖYKÜSEL BENLİK
- BENLİKTEN/EGODAN VAZGEÇMEMEK ve/ne yazık ki/> KENDİNDEN VAZGEÇMEK
- BENMERKEZCİ/LİK ile/ve/değil/||/<> BENMERKEZLİ/LİK
- BENMERKEZCİ/LİK ile/değil/yerine/>< EVRENSELLİK
- BENZER ile AKIL
( SIMILAR vs. REASON )
- BENZETME ile/||/<> ÇAĞRIŞIM
- BENZETME ile/ve/değil/||/<>/< ZORLAMA
- BENZETMELERDE:
AT ile/ne yazık ki MAYMUN
( Duygu olarak. İLE/NE YAZIK Kİ Biçim olarak. )
- BEREKETLİ[Ar.] değil/yerine/= ARTAĞAN
( Mutluluk, meymenet, saadet. | Nimette bolluk ve iyilik. )
- BERHAVA[Fars. + Ar.] değil/yerine/= YARARSIZ, BOŞ
( Havaya atılmış, uçurulmuş. | Yararsız, boş. )
- BER-HURDÂR[Fars. < BERHÛR] ile MUTLU
( Hisse, nasip, pay.)] )
- BERKİMEK ile/ve/||/<> SAĞLAMLAŞMAK, PEKİŞMEK, GÜÇ KAZANMAK
- BEŞ(5) DUYU ile BEŞ(5) SIR
- BESLEMEK ve/||/<> DESTEKLEMEK
- BESLENME ile TUTUNMA
- BET-BENİZ(BETİ-BENZİ)
- BET (BENİZ) ile BET (BEREKET)
( Beniz sözcüğü ile birlikte, "yüz rengi" anlamında ikileme oluşturan bir söz. İLE Bereket sözcüğü ile birlikte "bolluk" anlamında ikileme oluşturan bir söz. )
- BETİMLEME ile/ve/||/<> DEĞER VERME/YÜKLEME
- BETİMLEME ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TANIMLAMA
- BETİMLEMELİ/TASAVVURLU DÜŞÜNME ile BETİMLEMESİZ/TASAVVURSUZ DÜŞÜNME
- BEVS[Ar.] ile BEVŞ[Ar.]
( Acele, ileri geçme/gitme. | Bıktırıncaya kadar ısrar etme. | Bir kimseden kaçıp gizlenme. | Bir şeyin rengi. İLE Çalım, gösteriş, debdebe. )
( )
- BEYÂNİ AKIL ile/ve BURHANİ AKIL ile/ve İRFÂNİ AKIL
- BEYİN ATLASI[İng.] ile/ve/||/<> BEYİN HARİTASI [İng.] ile/ve/||/<> BEYİN MÜZESİ[İng.]
(
)
(
)
(
)
(
)
(
)
- BEYİN:
AUSTRALOPİTEK ile/ve/||/<>/> HOMO ERGASTER ile/ve/||/<>/> HOMO SAPİENS SAPİENS
( 400 cm³ İLE/VE/||/<>/> 800 cm³ İLE/VE/||/<>/> 1200 cm³ )
- BEYİN[< Ar. BEYN] -ile
( Ara, Arada olan.]/EMİK ile ABCDEF ( 222.600 m² | Ort. 1200 - 1300 gr. )
( Bir saniyede, 38 katrilyon işlem yapma hızına sahiptir. )
- BEYİN BÖLÜMLERİ/LOBLARI('NI)
- BEYİN GİRİNTİLERİ ve/<> BAĞIRSAK GİRİNTİLERİ
- BEYİN ve/<> DİL ile/ve/||/<>/< FOXP2
(
FOXP2: Beyin-Dil İlişkisinin Moleküler Anahtarı
Konuşma ve Dil Yeteneğinin Genetik Temelleri
FOXP2 (Forkhead Box P2)
Yeri: Kromozom 7q31
Tanım: Konuşma ve dil yeteneğinin gelişiminde kritik rol oynayan transkripsiyon etmen geni
Protein: 715 amino asit, Forkhead DNA bağlama domaini
Keşif: 2001 yılında KE ailesinde tanımlandı
| Beyin Bölgesi | Ekspresyon Düzeyi | Dil İşlevi | Klinik Önemi |
|---|---|---|---|
| Broca Alanı | Yüksek | Konuşma üretimi | Verbal apraksi riski |
| Wernicke Alanı | Orta | Dil anlama | Anlama bozuklukları |
| Bazal Ganglionlar | Çok Yüksek | Motor denetim, prosedürel öğrenme | Devim bozuklukları |
| Serebellum | Yüksek | Motor koordinasyon | Ataksi, dizartri |
| Striatum | Çok Yüksek | Prosedürel öğrenme | Otomatikleşme sorunları |
| Korteks (Layer 6) | Yüksek | Kortikokortikal bağlantılar | İletişim bozuklukları |
| Talamus | Orta | Sensorimotor entegrasyon | Koordinasyon sorunları |
| Hipokampus | Düşük | Bellek formasyonu | Öğrenme güçlükleri |
| İşlev Kategorisi | Spesifik Roller | Moleküler Mekanizmalar |
|---|---|---|
| TRANSKRİPSİYON DÜZENLEMESİ | ||
| Hedef Gen Sayısı | 300+ gen düzenlemesi | DNA bağlanma, kromatin değişkesi(modifikasyonu) |
| Gen Kategorileri | Nöral gelişim, sinaptik plastisite | Promotor bağlanma, enhancer etkileşim |
| NÖRAL GELİŞİM | ||
| Nörogenez | Nöron farklılaşması denetimi | Progenitor göze kader tayini |
| Migrasyon | Nöron göçü yönlendirme | Adezyon molekül ekspresyonu |
| Akson Büyümesi | Yönlendirme ve dallanma | Growth cone devinimleri |
| Sinaptogenez | Sinaps oluşumu ve olgunlaşması | Sinaptik protein ekspresyonu |
| SİNAPTİK PLASTİSİTE | ||
| LTP/LTD | Uzun dönemli plastisite | NMDA algılayıcı modülasyonu |
| Sinaptik Pruning | Gereksiz sinaps elenmesi | Mikroglial etkileşim |
| Değişinim(Mutasyon) | Fenotipik Etkiler | Nöral Değişiklikler | Şiddet |
|---|---|---|---|
| R553H | Verbal dispraxia, dil bozukluğu | Bazal ganglion atrofisi | Şiddetli |
| R328X | Ciddi konuşma apraksisi | Serebellum anomalileri | Şiddetli |
| Delesyon | Global dil gecikmesi | Korteks incelmesi | Şiddetli |
| Duplikasyon | Hafif dil sorunları | Bağlantı değişiklikleri | Hafif |
| Q17L | Artikülasyon zorluğu | Motor korteks etkilenmesi | Orta |
| Tür | FOXP2 Varyantı | İletişim Yeteneği | Evrimsel Zaman |
|---|---|---|---|
| İnsan | Modern FOXP2 | Kompleks dil, dil bilgisi, sözdizimi | 200.000 yıl önce sabitlendi |
| Neandertal | İnsan benzeri | Belirsiz dil yeteneği | 300.000 - 40.000 yıl önce |
| Şempanze | 2 amino asit farkı | Sınırlı vokal öğrenme | 6 - 7 milyon yıl ayrım |
| Fare | Homolog gen | Ultrasonik vokalizasyon | 75 milyon yıl ayrım |
| Zebra İspinozu | FoxP2 | Şarkı öğrenme | 300 milyon yıl ayrım |
| Yarasa | Özel varyant | Ekolokasyon | 50 milyon yıl ayrım |
| Hedef Gen | İşlev | İlişkili Bozukluk | Etkileşim Tipi |
|---|---|---|---|
| CNTNAP2 | Nöral bağlantı | Otizm spektrum | Doğrudan aktivasyon |
| SRPX2 | Sinaps formasyonu | Dil gecikmesi | Doğrudan etkileşim |
| MET | Nöron göçü | Otizm riski | İndirekt modülasyon |
| DISC1 | Nöral gelişim | Şizofreni | Ko-regülasyon |
| ROBO1 | Akson yönlendirme | Disleksi | Doğrudan baskılama |
| DLX5/6 | GABAerjik gelişim | Epilepsi riski | Doğrudan etkileşim |
FOXP2 ──┬──→ CNTNAP2 → Nöral Bağlantılar
│
├──→ SRPX2 → Sinaptik Organizasyon
│
├──→ DLX5/6 → GABAerjik Nöron Gelişimi
│
└──→ CACNA1C → Kalsiyum Sinyalizasyonu
| Bozukluk | Semptomlar | FOXP2 İlişkisi | Prevalans |
|---|---|---|---|
| Gelişimsel Sözel Dispraksi | Konuşma ses üretim zorluğu, tutarsız hatalar | Doğrudan değişinim | 1-2/1000 |
| Özel Dil Bozukluğu | Dil bilgisi edinimi zorluğu, sözcük öğrenme güçlüğü | Risk faktörü | 7/100 |
| Otizm Spektrum | Sosyal iletişim bozukluğu, tekrarlayıcı davranışlar | Hedef gen etkilenmesi | 1/100 |
| Disleksi | Okuma güçlüğü, fonolojik işleme sorunu | İndirekt ilişki | 5-10/100 |
| ADHD | Dikkat eksikliği, hiperaktivite | Olası ilişki | 5/100 |
| Teknik | Normal FOXP2 | FOXP2 Değişinimi |
|---|---|---|
| Yapısal MRI | Normal bazal ganglion oylumu | Bazal ganglion oylum azalması, korteks incelmesi |
| fMRI | Normal Broca aktivasyonu | Broca hipoaktivitesi, kompansatuar etkileşim |
| DTI | Normal white matter bütünlüğü | Arcuate fasciculus anomalileri, azalmış FA |
| PET | Normal dopamin reseptör dağılımı | Striatal dopamin algılayıcı değişiklikleri |
| MEG | Normal temporal devingenler | Bozulmuş temporal eşzamanlılık |
| Model Tipi | Özellikler | Bulgular |
|---|---|---|
| KE Ailesi | 15 etkilenen birey, R553H değişinimi | Verbal dispraksi, gramer bozukluğu tanımlandı |
| Knockout Fare | FOXP2 gen silinmesi | Vokalizasyon kaybı, motor bozukluk |
| Humanized Fare | İnsan FOXP2 knock-in | Gelişmiş öğrenme, değişmiş vokalizasyon |
| iPSC Modeli | Sayrı kaynaklı kök gözeler | Nöron farklılaşma defektleri |
| Zebra İspinozu | FoxP2 knockdown | Şarkı öğrenme bozukluğu |
Dil İşleme Rolleri
- Motor denetimi ve söyleyiş
- Fonolojik işleme
- Dil bilgisi ve sözdizimi
- Anlamsal işleme
- Prosodi ve ritim
- Toplumsal dil kullanımı
Gelecek Araştırma Alanları
- Gen terapisi yaklaşımları
- Epigenetik modifikasyonlar
- Tek göze genomiks
- Organoid modeller
- Optogenetik devre çözümlemesi
- Terapötik hedef geliştirme
- BEYİN:
YANSITICI değil/yerine YARATICI
( [not] MONITOR but CREATOR
CREATOR instead of MONITOR )
- BEYİN ZARLARINDA(MENİNSKLERDE):
SERT/DURA[Yun.] ile/ve/||/<> ÖRÜMCEKSİ/ARAKNOID[Yun.] ile/ve/||/<> İNCE/ANNE/PIA[Yun.]
( En üstte bulunan, kafatası ve omurgaya en yakın tabakadır. İLE/VE/||/<> İnce ve saydam bir tabakadır.[Merkezi sinir sistemi için hava yastığı görevi görür.] İLE/VE/||/<> Merkezi sinir sistemine en yakın tabakadır. [Oldukça duyarlı ve damarlı yapısıyla beynin tüm kıvrımlarını sarmakla görevlidir.] )
( Beyin omurilik sıvısı, araknoid mater ile pia mater arasındaki subaraknoid boşlukta bulunur. )
( Bu zarların temel işlevi, merkezi sinir sistemini korumaktır. )
- BEYİN/ZİHİN:
ÜRETİCİ/ÜRETEÇ ile/ve/||/<> YANSITICI
- BEYİN ile/ve/||/<> AKIL
( Donanım/ekran. İLE/VE/||/<> Yazılım[işletim sistemi, program]. )
- BEYİN ile/ve/||/<> ARAKNOİD
( ... İLE/VE/||/<> Beynin üzerini örten ince zar. )
- BEYİN ile AYRIK BEYİN
- BEYİN ile/ve/<> BEYİNCİK
( ... ile/ve/<> MUHEYH )
- BEYİN ile/ve/<> BOZMADDE
( ... İLE/VE/<> Sinir gözelerinden oluşan, beyinde dış, omurilikte iç tabaka. )
- BEYİN = BRAIN[İng.] = CERVEAU[Fr.] = DAS GEHIRN[Alm.] = CERVELLO[İt.] = CEREBRO[İsp.] = CEREBRUM[Lat.] = HO EGKEFALOS[Yun.] = MUKH[Ar.] = MAĞZ[Fars.] = HET HERSENEN[Felm.]
- BEYİN[Ar.] değil/yerine EMİK
- BEYİN ile/ve/<> EVREN
- BEYİN ile/ve/<> GÖZ ile/ve/<> GÖĞÜS ile/ve/<> KALP
( En iyi/güzel kıvam. [AHSEN-İ TAKVİM] )
- BEYİN ile/ve/||/<> KALP
( Kan dolaşımını sağlayan örgen. İLE/VE/||/<> Merkezi sinir düzeninin denetleme merkezi. )
( BRAIN vs./and/||/<> HEART )
- BEYİN ve/<> KARACİĞER
( Duyu ve hareket merkezi. VE/<> Fiziksel işlev ve beslenme merkezi. )
( Yaşam süresince, oksijenli taze kan ile pembe renktedir. [Öldükten sonra ya da çıkarıldığında, griye döner.] VE/<> ... )
( 1 litre su, 150 gram yağ, 15 gram şeker, 110 gram protein ve 10 gram tuzdan oluşur. VE/<> ... )
( ... ve/<> ŞÜŞ )
- BEYİN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< MİDE
( [boş olunca sahibini ...]
Uyarmaz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Uyarır. )
( [not] BRAIN vs./and/but/||/<>/< STOMACH
STOMACH instead of BRAIN )
- BEYİNDE:
YAPI ile/ve/değil/yerine/||/<> İŞLEV
- BEYİNDEKİ BOŞLUKLAR ile/ve KALPTEKİ BOŞLUKLAR[ikisi sağda, ikisi solda]
( TECÂVÎF-İ DİMÂĞ ile/ve TECÂVÎF-İ KALB )
- BEYİNDE/ZİHİNDE:
BİLİŞSEL ve/||/<>/< DUYGUSAL ve/||/<>/< DUYUSAL ve/||/<>/< MOTOR
- BEYİN ORAĞI ve BEYİN ÜÇGENİ
( Beynin iki yarımküresi arasındaki zar. VE Beynin alt tarafındaki üç kıvrımlı yuvarlak çıkıntı. )
- BEYN[Ar.] ile BEYYİN[Ar.] ile BEYYİNE[Ar.]
( Ara, aralık. | Arada, araya, arasında. İLE Açık, âşikâr. İLE Delil, tanık/şahit. )
- BEYNİN:
DOĞALLIĞI ile/ve/değil/yerine TARİHSELLİĞİ
- BEYNİN/ZİHNİN GELİŞİMİNDE:
SAĞ YARIMKÜRE ve/||/<>/> SOL YARIMKÜRE (ÖZELLİKLERİ)
( İlk iki yılda. VE/||/<>/> İkinci iki yılda. )
- BEYNİN/ZİHNİN İŞLEYİŞİNDE:
TEKRAR ile/ve/||/<> PARALELLİK ile/ve/||/<> MOZAİK
- BEYNİN RENGİNDE:
PEMBE ile/ve/||/<> GRİ
( Yaşam süresince, oksijenli taze kan ile pembe renktedir. İLE/VE/||/<> Öldükten sonra ya da çıkarıldığında, griye döner. )
- BEYNİN:
SAĞ YARIMYUVARI ile/ve SOL YARIMYUVARI
( Sanatsal. İLE/VE Bilimsel, felsefî. )
( Bütüncül. İLE/VE Çözümleyici. )
( Görüntü. İLE/VE İşlev. )
- BEZDİRİ/YILDIRMA ile/ve/değil/||/<> GAZA GETİRME/TAHRİK ETME
( Yönelimli, stratejik ve kasıtlı davranış/lar. İLE/VE/DEĞİL/||/<> Kandırıcı ve sömürücü tutum. )
( MOBBING vs. GASLIGHTING )
- BEZGİN ile/değil/yerine/>< GEZGİN
- BEZGİN/LİK ile/ve DELİ/LİK
- BEZME[Ar.] ile BEZME[Ar.] ile BEZME/K[Tr.]/BİZÂR
( Gündüz yenilen bir öğün yemek. İLE Sohbet ve muhabbet meclisinin bir köşesi. İLE Yaşama ya da iş görme isteğini yitirme ya da yitirmiş bir biçimde. | Devingenliğini/canlılığını yitirme. )
- BİAT ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İTİMAT
- BİBLIOTHERAPY değil/yerine/= OKUMA SAĞALTIMI
- BÎ-ÇÂRE değil/yerine/= ÇARESİZ, ZAVALLI
- ... BİÇİMİNDE DÜŞÜNMEK ile ... BİÇİMİNDE BAKMAK
- BİÇİMSİZ SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR ile/ve/||/<> SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR
( INFORMAL FALLACIES vs./and/||/<> FALLACIES )
- BÎ-GÂNE değil/yerine/= KAYITSIZ, İLGİSİZ
- BIKKIN/LIK ile/ve SIKKIN/LIK
- BIKMAK ile/ve/değil/||/<>/< BEZMEK
- BIKMA(MA)K ile/ve/||/<> DOYMA(MA)K
- BIKMAK ile KANIKSAMAK
- BIKMAK/USANMAK ile/ve SIKILMAK
( GINA ile/ve ... )
( TO BE FED UP vs./and TO BE/GET BORED )
- BİL ile/ve/değil/||/<>/> BEN/O OL DA BİL
- [ne yazık ki]
"BİLDİĞİNİ OKUMAK" ile/değil/yerine/>< GÖRDÜĞÜNÜ OKUMAK
( Gördüğünü okumaya çalışmamak/çalışmayan, bildiğini okumaya neden olur/devam eder. )
- BİLDİKLERİNİ YAPMAK ve/<> BİLMEDİKLERİNİ ÖĞRENMEK
( Bildiğinizle amel/hizmet edin; bilmedikleriniz, size sunulacaktır. )
( TO DO WHICH YOU KNOW and/<> TO LEARN WHICH YOU DON'T KNOW )
- BİLEN ile/ve/||/<> ÖĞRENEN ile/ve/||/<> DİNLEYEN
( ÂLİM ile/ve/||/<> MÜTEALLİM ile/ve/||/<> MÜSTEMİ' )
- BİLEREK / BİLMEYEREK ile/ve/||/<> İSTEYEREK / İSTEMEYEREK ile/ve/||/<> DOĞRUDAN / DOLAYLI
- BİLGE/LİK ile/ve BİLİNÇLİ "BENCİL/LİK"
- BİLGELİK ve/||/<> CESÂRET ve/||/<> ÖLÇÜLÜLÜK
( Bilgelik, aklın; Cesaret, kalbin; Ölçülülük, duyguların kontrolüdür. )
- BİLGİ = (")DÜŞÜNCEDİR(") ile/ve/||/<> (")ERDEMDİR(") ile/ve/||/<> (")DÜZENDİR(") ile/ve/||/<> (")BAĞLAMDIR(")
( [ise | durumu/düşüncesi] Felsefeyi verir. İLE/VE/||/<> Ahlâk'ı verir. İLE/VE/||/<> Toplumu verir. İLE/VE/||/<> Bilgeliği verir. )
- BİLGİ DÜZENEĞİ ile/ve/||/<> DUYGU DÜZENEĞİ
- OLGUN/LUK:
BİLGİ İTİBARİYLE
ve/||/<>
BİLGELİK İTİBARİYLE
ve/||/<>
DURUM/KOŞULLAR İTİBARİYLE
ve/||/<>
AYDINLATMA İTİBARİYLE
( KEMÂL-İ İLİM ve/||/<> KEMÂL-İ İRFÂN ve/||/<> KEMÂL-İ HÂL ve/||/<> KEMÂL-İ İRŞÂD )
- [BİLGİ/SÖZ]
"KULAĞINDAN":
GİRMEYEN ile GİRİP-ÇIKAN ile ZİHNİNE[/"KALBİNE"] ULAŞAN
( Hiçbir biçimde dinlemeyen/anla(ya)mayan. İLE Anlasa/Dinlese de unutan, kayıtsız kalan. İLE Tutan/kaydeden, dönüştüren, işleyen, uygulayan. )
- BİLGİ TAŞIYICISI OLMAK ile/değil/yerine/||/<>/>/< ÖĞRENMEYİ ÖĞRENMEK
- BİLGİ (VAROLANI) ile/ve/değil/yerine ANLAM (VAROLANI)
( Taşınan. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Özümsenen. )
- BİLGİ ile/ve/<> ANIMSAMA
( Anımsamayı bilgi sanıyorsunuz. Gerçek bilgi her zaman taze, yeni ve beklenmediktir. )
( KNOWLEDGE vs./and/<> TO REMEMBER/RECALL
You take remembering to be knowledge. True knowledge is ever fresh, new, unexpected. )
- BİLGİ ile/ve ANIMSAMA
- BİLGİ ve/||/<>/> BİLİM ve/||/<>/> DAYANÇ(SABIR) ve/||/<>/> YETİNME
( Anamal/sermaye. VE/||/<>/> Silah. VE/||/<>/> Giysi. VE/||/<>/> Kazanç. )
- BİLGİ ile/ve DÜŞÜNCE
- BİLGİ/VERİ ile/ve/<> DÜŞÜNCE/FİKİR
- BİLGİ ile/ve/<>/= İLİŞKİ
( KNOWLEDGE vs./and/<>/= RELATION )
- BİLGİ ve/||/<>/> İYİLİK ve/||/<>/> KARARLILIK
( Kuşkudan kurtarır. VE/||/<>/> Istırap çekmekten kurtarır. VE/||/<>/> Kaygıdan kurtarır. )
- BİLGİ(EL-İLM) ile ÖĞRENİM(TE'ALLÜM) ile ÖĞRETİM(TA'LÎM)
( İhvân'ın Îsâgûcî'de ele aldığı konulardan biridir. Ona göre; "Bilgi, bilinenin(nesne) bilenin(özne) zihnindeki suretinden; sanat ise bilen sanatkârın zihindeki bu suretleri dışa vurup maddeye uygulamasından başka bir şey değildir." Öbür taraftan, öğreticinin nefsi(zihin) fiil halinde, öğrencininki ise güç halinde "bilen"(allâme)'dir. Bu durumda öğretim , güç halindeki bilgiyi fiil haline çıkarma, öğrenim ise güç halindeki bilginin fiil haline çıkmasından öte bir şey değildir. Hal böyle olunca özü itibariyle güç halinde bilen durumundaki cüz'î insan nefislerinin fiil halinde bilen felekî-küllî nefs tarafından fiil haline geçirilmesi gerekmektedir. )
- BİLGİ ile/ve/||/<> ZORUNLULUK BİLİNCİ
- BİLGİLEN(DİR)ME ile/ve/<> ÖĞREN(/T)İM
( Düşünmeden öğrenmek, yitirilmiş bir emektir. )
( Öğrenensiniz, yapansınız, öğretensiniz. )
( TO (GET) INFORM(ATION) vs./and/<> TO TEACH/LEARN )
- BİLGİLERİ/DEĞERLERİ:
KAYIP (ETMEK) ile/değil/yerine/>< KAYIT (ETMEK)
- BİLGİLİ/LİK ile/ve/||/<>/> SOĞUKKANLI/LIK
- BİLGİNİN BİLİNCİ ile/ve ÂDETLERDEKİ ÖZÜ AÇIĞA ÇIKARACAK BİLİNÇ
- BİLGİ'NİN:
KAYNAĞI ve/ YÖNTEMİ ve/ ÖLÇÜTÜ ve/ DEĞERİ
( SOURCE and METHOD and CRITERION and VALUE/WORTH :[ ... OF THE INFORMATION] )
- BİLGİSAYAR:
VERİ ve/+ PROGRAM > ÇIKTI
ile/ve/değil/||/<>/>
VERİ ve/+ ÇIKTI > PROGRAM
( "Yapay zekâ"ya kadarki bilinç/yaklaşım/teknoloji. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> "Yapay zekâ" bilinci/yaklaşımı/teknolojisi. )
- BİLGİSİZLİĞİN "ESÂRETİ" ile/ve/değil/yerine/||/<> BİLGELİĞİN BEREKETİ
- BİLGİSİZLİK/CEHALET >< BİLİMSEL TUTUM ve BAĞNAZLIK >< FELSEFİ ANLAYIŞ ve GÜÇ/ŞİDDET >< SANATSAL DUYARLILIK
- BİLGİSİZLİK/CEHÂLET ile/ve/<>/> DALGI/GAFLET
( Kişinin, eşyanın hakikatine ilişkin bilgisizliği. İLE/VE/<>/> Kişinin, kendi hakikatine ilişkin bilgisizliği. )
( Eden kendine eder; yapan bulur ve çeker. Sürekli anımsa! Kazanmak, koca bir yaşam ister. Kaybetmeye ise anlık gaflet yeter. )
( [giderilebilir!] Tâlimle. İLE/VE/<>/> Tenbihle. )
( IGNORANCE vs./and/<>/> CARELESSNESS )
- BİLGİSİZ/LİK / CAHİL/LİK ile/ve/||/<>/>/< "DUYGUSAL/LIK"
- BİLGİYE GİDİŞ ve/||/<> KAYNAĞA DÖNÜŞ
- BİLİG ile BİLİG ile BİLİG ile BİLİŞ ile BİLSİKTİ ile BİLTÜRDİ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Bilgi [ilm]. İLE Bilgelik [hikmet]. İLE Us [akıl]. İLE Veri[malumat]. İLE Bilinir/bilindi. İLE Bilgilendirdi. )
- B/İLİM ve/<> KÜLTÜR COŞKUSU
( WISSENSCHAFT und/<> BILDUNG )
- (B)İLİM:
KÜÇÜK ZİHİNLERİ ile ORTA ZİHİNLERİ ile İLERİ ZİHİNLERİ
( Kibirlendirir. İLE Şaşırtır. İLE Alçakgönüllü yapar. )
- BİLİM TARİHİ ile/ve DÜŞÜNCE TARİHİ
( HISTORY OF SCIENCE vs. HISTORY OF IDEA/THOUGHT )
- BİLİM TARİHİ ile/ve DÜŞÜNCE TARİHİ
( HISTORY OF SCIENCE vs. HISTORY OF IDEA/THOUGHT )
- BİLİMBİREYİ ile/ve/değil/yerine DOĞA FİLOZOFU
( Bugünkü anlamda "Bilim" sözcüğünün kullanımı ilk kez ancak 1837 civarında kullanılmaya başlanmıştır. Dolayısıyla 1837 öncesi uğraşlara "doğa felsefesi" ve bu alanda çalışma yapanlara "bilimkişisi" değil "doğa filozofu" tanımı kullanılmaktadır. )
( Âlimin ölümü, âlemin ölümü gibidir. )
( ... ile/ve/değil PERİPATETİK | MEŞŞAİ )
( Görüşmelerimiz sırasında, ... tutarlı bir biçimde, "bilgi kişisi" sözcüklerini kullanıyor ya da bu kavrama göndermeler yapıyordu. Ama bununla ne demek istediğini hiç açıklamamıştı. Bunu, ona sordum.
"Bilgi kişisi, öğrenimin zorluklarına katlanmayı göze almış kişidir," diye yanıtladı. "Acele etmeden, bocalamadan, erk ve bilgi gizlerinin sökülmesi, çözülmesi yolunda, gidebileceği son aşamaya varmış olan bir kişidir."
"Her isteyen, bilgi kişisi olabilir mi?"
"Hayır, herkes olamaz."
"Bilgi kişisi olmak için insan ne yapmalıdır öyleyse?"
"Dört doğal düşmanına meydan okuyup onları yenmelidir."
"O dört düşmanını yenen bir kişi, bilgi kişisi olur mu?"
"Evet. Ancak, dört düşmanının her birini yenebilen kişiye, 'bilgi kişisi' denir."
"Bu düşmanları yenen herkes, 'bilgi kişisi' olur mu?"
"Hepsini yenen herkes, 'bilgi kişisi' olur."
"Bu düşmanlarla savaşıma geçmeden önce, yapılması gereken başka şeyler yok mudur?"
"Yoktur. Her isteyen, bilgi kişisi, olmayı deneyebilir ama çok azı gerçekten başarır bu işi -doğal bir şey bu-. Bilgi kişisi olma yolunda karşılaşılan düşmanlar, gerçekten korkunç şeylerdir; çoğu kişi, yenik düşer onlara."
"Nasıl düşmanlar bunlar, ... ?
Düşmanlar konusunda konuşmak istemedi. Bu konuyu anlamam için daha çok zaman olduğunu söyledi. Sözü değiştirmemek amacıyla benim bir bilgi kişisi olup olamayacağımı sordum. Bunu kimsenin kestiremeyeceğini bildirdi. Ama bir bilgi kişisi olup olamayacağımı gösteren herhangi bir ipucu bulunup bulunmadığını ısrarla sorunca, bunun, o dört düşmanla savaşımımın sonucuna bağlı olduğunu -onları yenebiliyor muyum yoksa onlara yeniliyor muyum- ama o savaşımın sonucunu şimdiden bilmesinin olanaksızlığını belirtti.
"Savaşımın sonucunu görebilmek için büyü yapmak ya da fala bakmak olanaklı mıdır?" diye sordum. Hiçkimsenin, ne araç kullanırsa kullansın, bu savaşımın sonucunu önceden bilemeyeceğini, kesin bir dille anlattı. Neden olarak da bilgi kişisi olmanın, geçici bir şey olduğunu gösterdi. Bu noktayı açıklamasını istediğimde, yanıtı şöyle oldu:
"Bilgi kişisi olmak sürekli değildir! Bir kişi, tam olarak bilgi insanı olamaz. Ancak, çok kısa bir an için olunuverir. Dört düşmanı yendikten sonra!"
"Söylesene, nasıl düşmanlar bunlar?"
Yanıt vermedi. Yine üsteledim ama konuyu değiştirdi ve başka şeyler anlatmaya başladı.
( Ertesi gün... )
Gitmeye hazırlanıyorken, birden, bilgi kişinin düşmanlarını yine sormak geldi içimden. Uzun süre uzakta kalacağımı, söyleyeceklerini yazarsam, bu konuları düşünme fırsatını bulabileceğimi anlatarak onu ikna etmeye çalıştım.
Bir süre, ikircikli, bekledi; sonra konuşmaya başladı:
"Bir kişi, öğrenmeye başlayınca, amaçlarının neler olduğunu kesin olarak bilmez. Başka bir niyeti vardır, amaçları belirgin değildir. Hiçbir zaman gerçekleşemeyecek ödüller ummaktadır. Çünkü, öğrenmenin "zorluklarını" bilmiyordur henüz."
"Yavaş yavaş öğrenmeye başlar -önceleri azar azar, sonra da büyük parçalar halinde-. Çok geçmeden, düşünceleri çatışır. Öğrendiği şey, umduğu, düşlediği gibi çıkmamıştır; bu durum, onu korkutur. Öğrenim, hiç de beklendiği gibi olmamıştır. Öğreniminin her adımı, yepyeni görevler yükler kişiye; kişinin korkuları, acımasızca birikir, baş kaldırır. Bir savaş alanına döner yaşamı.
"İşte, doğal düşmanların birincisiyle böyle karşılaşılır: Korkuyla! Yenmesi güç, hain, korkunç bir düşmandır korku. Tüm yol boyunca saklanır, ummadığın yerlerde, sinsi sinsi bekler seni. Eğer, onu karşında gördüğün zaman, kaçmaya başlarsan, unut artık bilgiye ulaşmayı."
"Korkup kaçan kişiye ne olur?"
"Bir şey olmaz. Ama öğrenemez bir daha. Korkusunu göğüslemesi, korkusuna karşın, öğrenme yolunda, bir adım daha ilerlemeyi göze alması gerekir. Bir adım daha, bir adım daha. Korkuyla dolmalı... Evet! Ama korksa da ilerlemeyi sürdürmeli, durmamalı! Bu işin yöntemi böyledir! Bu birinci düşmanın, pes edeceği bir an gelecektir. Kişiye, güven gelir. Niyeti daha da güçlenir. Öğrenmeyi, öyle korkutucu bir şey gibi görmez artık."
"Bu sevinçli an gelince, birinci doğal düşmanını yendiğini çok iyi bilir kişi."
"Hemen mi olur bu, yoksa, azar azar mı?
"Azar azar olur ama korkusunun kaybolması çabuk olur. Birdenbire olur."
"Ama yeni bir şeyler gelirse başına, yine korkmaz mı kişi?"
"Hayır. Korkusunu, bir kez yitirmeyegörsün. Kişi, artık yaşamında korku nedir bilmez. Korkunun yerini, zihin berraklığı alır -korkuyu silen bir zihin berraklığı-. Artık, o kişi, ne istediğini biliyordur; o isteklerini nasıl doyuracağını da biliyordur. Yeni öğrenimleri kazanmak için adımlarını nasıl atması gerektiğini sezer; her şey apaçık çıkmıştır ortaya. Artık, hiçbir şey saklı değildir bu kişiden."
"Bu da, ikinci düşmanın karşısına çıkarır onu: Berraklık! Ulaşılması, o denli zor olan zihin berraklığı, korkuyu kovar ama kör eder insanı aynı zamanda."
"Kişinin, kendinden kuşku duymasına yol açar, istediği şeyi yapabileceği inancını verir ona. Çünkü, o kişi, artık, herşeyi apaçık görebilmektedir. Berraklığın yüreklendirdiği kişi, bir türlü durmak bilmez. Ama büyük bir hata yapmaktadır. Bu işin, bir eksik yanı vardır. Kişi, kendini bu sözde erke bırakırsa, ikinci düşmanına boyun eğmiş sayılır. Ve öğrenme diye bir şey kalmaz. Sabırlı olması gereken yerde aceleci olacak ya da acele edilmesi gereken yerde sabırlı olmayı yeğleyecektir. Zaman gelecek, artık, yeni bir şey öğrenme yetisini yitirecektir."
"Bu tür bir yenilgiye uğrayan kişiye ne olur? Ölür mü?"
"Hayır, ölmez. İkinci düşmanı, bu kişinin, bir bilgi insanı olma çabasını kösteklemiştir; artık, bu kişi, bilgi insanı olmayı istemek yerine, devingen, kıvrak bir savaşçı olmayı yeğleyebilir. Ya da soytarı olmayı. Ne var ki, kendine pek pahalıya mal olan o berraklık, hiçbir zaman karanlığa ve korkuya dönüşmeyecektir. Yaşam boyunca, her şeyi açıkça görecektir ama yeni bir şey öğrenemeyecektir, öğrenme özlemi çekmeyecektir."
"Ama yenilmemek için yapabileceği bir şey yok mudur?"
"Korkuyu nasıl aşmışsa yine öyle yapmalıdır. Berraklığa, meydan okumalıdır. Elde ettiği berraklığı, önünü daha iyi görüp yeni adımlarını ona göre atmak için kullanmalıdır. En önemlisi de, berraklığının, bir yanlışlık sonucu ortaya çıktığını düşünmelidir. Ve öyle bir an gelecektir ki, bu berraklığın, gözleri önündeki bir noktadan başka bir şey olmadığını anlayacaktır. Böylece, ikinci düşmanını da yenmiş olacaktır. Artık, hiçbir şeyin, ona zarar veremeyeceği bir yere ulaşacaktır. Bu, bir hata olmayacaktır. Bu, gerçek bir erk(güç) olacaktır."
"Bu yere ulaşınca, ardından koştuğu erke, sonunda kavuştuğunu bilecektir. Ne isterse yapar artık bu erkle. Dostu, onun buyruğundadır artık. Ne isterse, yasa odur. Çevresinde ne varsa görmektedir. Ne var ki, üçüncü düşman dikiliverir karşısına: Erk!
"Düşmanların en güçlüsüdür erk. En doğal şey, ona boyun eğmektir. Öyle ya... O kişinin buyruğunda değil midir erk!? Buyurur; kimi sakıncaları göze ala ala, kendi yasalarını, kendi yapar. Çünkü, buyruk ondadır."
"Bu durumdaki biri, yaklaşmakta olan üçüncü düşmanın, pek farkına varmaz. Bir bakmışsın, birdenbire, haberi bile olmadan yitivermiş savaşımı. Düşmanı, onu, kıyıcı, tutarsız bir adam haline getirivermiş..."
"Erkini yitirir mi?"
"Hayır, berraklığını da erkini de hiçbir zaman yitirmez."
"Bilgi kişinindan farkı nedir, öyleyse?"
"Kendi erkine yenilen bir kişi, onu, doğru dürüst yönlendiremeden ölür gider. Yazgısının üstüne, yük gibi biner erki. Böyle biri, kendini yönetemez ve bilmez erkini, ne zaman ya da nasıl kullanması gerektiğini."
"Bu düşmanlardan birine yenilirsen, bu kesin bir yenilgi mi demektir?"
"Evet, kesin yenilgi olur bu. Bu düşmanlardan biri, insanı yenmeyegörsün, artık yapılabilecek bir şey kalmaz."
"Örneğin, erke yenilen bir kişi, yanlışını görerek, durumu düzeltebilir mi?"
"Düzeltemez. Bir kere yenilmeyegörsün, işi bitmiştir artık."
"Ya geçiciyse erke aldanması; ya erki teperse zamanında?"
"Savaşım sürüyor sayılır o durumda. Hâlâ 'bilgi insanı' olmaya çalışıyor demektir bu. Artık, hiç çabalamıyorsa, kendini koyuverirse yenilmiş olur bu kişi ancak."
"Ama bir insan yıllarca korkuya yenik düşebilir ve sonunda korkusunu yenebilir."
"Hayır, doğru değildir bu. Korkuya kapılırsan, korkuyu yenemezsin; çünkü, öğrenmekten ürküyorsundur, öğrenmek için çaba göstermiyorsundur. Ama korkusunun içinde yıllar boyunca sürdürürse öğrenme çabasını, ola ki, korkusunu yenebilir. Çünkü, kendini, korkuya tümüyle bırakmamıştır."
"Üçüncü düşmanı nasıl yeneriz?"
"Ona karşı çıkarak. Bile bile... Kendimizin olmadığını kavrayarak. Tüm öğrendiklerimizi, dikkatle ve inançla kullanarak, sürekli olarak sınırlarımızı zorlamayarak... Kendimizi denetleme durumunda, berraklığın ve erkin, hatalardan da kötü olduğunu görebilirsek, her şeyi denetimimiz altında bulundurduğumuz bir noktaya erişebiliriz. İşte, o noktada, erkimizi nasıl ve ne zaman kullanabileceğimizi biliriz. Üçüncü düşmanı böylece yenmiş oluruz."
"Bu da kişiyi, öğrenim yolculuğunun sonuna getirir. Bir de ne görürsün! Sonuncu düşman, karşına dikilmiş durmaktadır: Yaşlılık! Düşmanların en acımasızıdır bu. Hiçbir zaman, tümüyle yenemeyeceğimiz bir düşman... Sürekli olarak savaşıp uzak tutmaya çalışmaktan başka yapılacak bir şey yoktur."
"İşte, bu dönemde, kişi, hiçbir şeyden korkmaz; zihni berraktır, sabırsız değildir -tüm erkleri denetimi altındadır-. Ne var ki, bu dönem, aynı zamanda, boyun eğmeyen bir dinlenme isteğinin ortaya çıktığı bir dönemdir. Bir yere uzanmak, unutmak isteğine bırakırsa kendini; yorulur yorulmaz, sürdürdüğü çabayı bırakırsa, son olanağını kaybetmiş olur. Titrek, yaşlı bir yaratık durumuna sokuverir onu düşmanı. Çekilme arzusu, tüm berraklığını, erkini ve bilgisini bastırır."
"Ama kişi, silkinir de yorgunluğundan sıyrılır, yaşamının gereklerini sürdürürse, bu son yenilmez düşmanıyla savaşımda bir an bile olsa başarılı olursa, işte o zaman 'bilgi insanı' olmuş demektir. Berraklığın, erkin ve bilginin egemen olduğu bu an, yeterlidir onun için." )
- BİLİMSEL BİLGİ ile/ve BİLİMSEL TUTUM
- BİLİMSEL DEĞER:
KONUSUYLA ile/değil SORUSUYLA
- BİLİMSEL TUTUM/DURUŞ ve/||/<> FELSEFÎ ANLAYIŞ ve/||/<> SANATSAL/ESTETİK DUYARLILIK ve/||/<> HAREKETLİ(SPORCUL) YAŞAM
( Hayret. VE/||/<> Hayranlık. VE/||/<> Aşk. VE/||/<> Coşku. )
- BİLİMSEL TUTUM ve/<> BİLİMSEL TARTIŞMA
- Bilimsel tutumla KONUŞ!!!
- BİLİMSEL YÖNTEM ile/ve/değil/yerine/<>/< BİLİMSEL TUTUM
- BİLİMTEY'DE:
SANATÇI YETİŞTİRMEK ve/||/<>/< SANATÇININ DEĞERİNİ BİLMEK
- Bilinç için DİNLE!!!
- Bilinç için SUS!!!
- BİLİNÇ "TAKLİDİ" "GÖRÜŞÜ" ile/değil BİLİNÇ "BENZERİ SÜREÇLER" GÖRÜŞÜ
- BİLİNÇ TİPİ ile/ve ALGI DÜZENEĞİ
( CONSCIOUSNESS TYPE vs./and PARADIGM )
- BİLİNÇ ve/<> ADÂLET
( Kişide. VE/<> Toplumda. )
- BİLİNÇ ve/<> AMAÇ ve/<> EYLEM/ETKİNLİK
( CONSCIOUSNESS and/<> AIM/PURPOSE and/<> ACTION )
- BİLİNÇ ile/ve/<> AMAÇ/LILIK
( Kişi, amacı kadardır. )
( CONSCIOUSNESS vs./and/<> AIM/PURPOSE )
- BİLİNÇ ile/ve ANLAYIŞ
( CONSIOUSNESS/AWARENESS vs./and PARADIGM )
- BİLİNÇ ile/ve/<> BİLİNCİN BİLİNCİ
( Konuşmak. İLE/VE/<> Yazmak. )
- BİLİNÇ ve BİLİNÇLER
( CONSCIOUSNESS and CONSCIOUSNESSES )
- BİLİNÇ ile/ve/değil/||/<>/< BİRİKİM
- BİLİNÇ ile/ve/<> DENEYİM/TECRÜBE
( CONSCIOUSNESS vs./and/<> EXPERIENCE )
- BİLİNÇ ile/ve/değil/||/<>/< DOLANIKLIK
- BİLİNÇ ve/=/||/<> EDİM/EYLEM ve/=/||/<> OLANAK/LI/LIK
- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK
( Bilincin düzeyleri vardır fakat farkındalığın yoktur. )
( Bilinç, ikilik hakkındadır. Farkındalık halinde ise ikilik yoktur. )
( Bilinç, gelir ve gider, farkındalık ise değişmeksizin parlar. )
( Bilinçten farkındalığa bir geçiş olamaz, çünkü farkındalık bir bilinç biçimi değildir. )
( Devinim durumundaki bilinç, mutluluktur. )
( Bilinç, tümüyle değişimin bilincidir. )
( Bilinç, hareketsiz iken varlıktır. )
( Bilinç, varlığın tümü değildir. )
( Bilinç görelidir, içeriğine göredir; bilinç her zaman bir şeyle ilgili, bir şeye aittir. )
( Yaşayan her şey bilinci korumak, sürdürmek ve genişletmek için çalışır. )
( Bilinci, bilinç parlatır. )
( Bilincinde olduğunuz şey siz değildir. )
( Bilincinde olduklarınızın hiçbiri değilsiniz. )
( Bilincin ötesinde tezahür etmemiş olan yatar. )
( Bilincin ötesinde zaman ve uzay yoktur. )
( Bilincim var fakat bilincimin bilincine gereksinimim var. )
( Bilincin, bencilliğinin dürüstlüğünün ölçüsüdür. )
( Bilince ve onun içeriğine tutunmayın. )
( Bilincinizin içeriği ile büyülenmeyi bırakın. )
( Bilinçli bir varolan olarak, doğanın bir parçasısınız. Farkındalık olarak ise onun ötesindesiniz. )
( Bir kâğıttaki bir deliğin hem kâğıtta oluşu hem de kâğıttan olmayışı gibi, en yüce hal de bilincin tam merkezinde ama yine de bilinçten ötedir. )
( Gerçekten sahip olduğunuz şeyin bilincinde olmazsınız. )
( Sahip olduğunuzda artık onun bilincinde olmazsınız. )
( Farkındalık, bir nesnesi ve hedefi olduğunda bilinç olur. )
( Farkındalık, kendi başına, devinimsiz ve zamansız, burada ve şimdidir. )
( Farkındalık, zihnin kendi ötesinde gerçeğe uzandığı noktadır. )
( Farkındalık durumu içindeyken aradığımız, bizi hoşnut eden değil doğru olandır. )
( Farkındalık halinde olgularla yüzleşirsiniz, gerçek olguları sever. )
( Farkındalık, zamana ilişkin değildir. )
( Farkındalık, her zaman sizinledir. )
( Farkındalık, bütün, değişmez, sakin ve sessizdir. Ve o tüm deneyimlerin ortak matrisi(ana kalıbı)dir. )
( Farkındalık, tüm zamanı ve uzayı içerir. )
( Şefkatli farkındalık iyileştirir ve yanlıştan kurtarır. )
( Doğayı sadece bilinç olarak görmek, farkındalıktır. )
( Önce farkındalığın güneşi doğmalı - ardından hepsi gelecektir. )
( Bir kalemin minicik ucu nasıl sayısız resim çizebilirse, öylece, farkındalığın boyutsuz noktası da koskoca evrenin içeriğini çizer. Siz işte o noktayı bulun ve özgür olun. )
( Olay hoş ya da nahoş olabilir, küçük ya da önemli olabilir, farkındalık hep aynıdır, değişmez. )
( Kökenlere inin, çok geçmeden, farkındalığın sizin gerçek doğanız olduğunu ve farkında olduğunuz hiçbir şeyin kendinize ait olduğunu söyleyemeyeceğinizi fark edeceksiniz. )
( Öz-Farkındalık içinde kendinizi öğrenirsiniz. )
( Öz-Farkındalık, size her adımda ne yapılması gerektiğini bildirir. )
( Öz-farkındalık, tüm hayırların size akmasını sağlar. )
( Yolculuğun başlangıcında arınmaya ve yıkanmaya, berraklaşmaya gereksinim vardır, bunu da farkındalık hali sağlayabilir. )
( Bilincin ötesindeki Saf Farkındalık en yüce Mürşit'tir. )
( Kişi tanığa katılır, tanık farkındalığa, farkındalık ise saf varoluş katılır; bununla birlikte, kimlik kaybolmaz, yalnızca onun sınırlılığı kaybolur. )
( Gövdeyi beyin gözetir, beyni bilinç aydınlatır; bilinç farkındalığın gözetimindedir. )
( Gövdemiz ve zihnimiz, ikisi de zamana tabilerdir; sadece farkındalık, zaman-ötesidir. )
( Farkındalığın ötesine geçtiğinizde birlik hali vardır. )
( Farkındalığınızla işe koyulun, zihninizle değil. )
( Farkındayım, çünkü hiçbir şey imgelemiyorum. )
( Ehl-i butlânın sözün tercih eden, âdem midir?
Âdem ol! İsterse hasm olsun bütün âlem sana
[ Bâtıl ehlinin sözünü yeğleyen, insan mıdır?
İnsan ol da isterse bütün dünya düşman olsun sana ] )
( There are levels in consciousness, but not in awareness.
Consciousness is of duality. There is no duality in awareness.
Consciousness comes and goes, awareness shines immutably.
There can be no transition from consciousness to awareness, for awareness is not a form of consciousness.
Consciousness is relative to it's content; consciousness is always of something.
Awareness is total, changeless, calm and silent. And it is the common matrix of every experience.
Awareness is not of time.
Consciousness is not the whole of being.
Awareness is always with you.
All that lives, works for protecting, perpetuating and expanding consciousness.
Beyond consciousness altogether lies the unmanifested.
Beyond consciousness where are time and space?
Like a hole in the paper is both in the paper and yet not of paper, so is the supreme state in the very centre of consciousness, and yet beyond consciousness.
Consciousness in movement is happiness.
Consciousness motionless is being.
You are nothing that you are conscious of.
The body is looked after by the brain, the brain is illumined by consciousness; awareness watches over consciousness.
Cease being fascinated by the content of your consciousness.
As a conscious self you are a part of nature. As awareness, you are beyond.
Do not hold on to consciousness and its contents.
What is really your own, you are not conscious of.
When you have it, you are no longer conscious of it.
What you are conscious of is not you.
Awareness is the point at which the mind reaches out beyond itself into reality.
In awareness you seek not what pleases, but what is true.
Awareness becomes consciousness when it has an object.
Awareness by itself is motionless and timeless, here and now.
In awareness you are facing facts and reality is fond of facts.
Awareness contains all space and time.
Compassionate awareness heals and redeems.
The sun of awareness must rise first - all else will follow.
Self-awareness tells you at every step what needs be done.
The event may be pleasant or unpleasant, minor or important, awareness is the same.
Go to the root of pure awareness and you will soon realise that awareness is your true nature and nothing you may be aware of, you can call your own.
Into self-awareness all blessings flow.
The clarification and purification needed at the very start of the journey, only awareness can give.
Pure awareness beyond consciousness is the supreme Guru.
The person merges into the witness, the witness into awareness, awareness into pure being, yet identity is not lost, only its limitations are lost.
Your body and your mind are both subject to time; only awareness is timeless.
When you go beyond awareness, there is a state of non-duality.
Put your awareness to work, not your mind.
I am aware, for I imagine nothing. )
( İçerikle ilgilidir. İLE/VE/<> Bütünlükle ilgilidir. )
(
)
( CONSCIOUSNESS vs./and/<> AWARENESS )
( ... ile/ve/<> VYAKTA )
( YISHI ile/ve/<> ... )
- BİLİNÇ ile/<> HUKUKUN YAYGINLAŞTIRILMASI
- BİLİNÇ ile/değil İŞLEYİŞ
- BİLİNÇ ve/||/<> KİŞİ ve/||/<> YAŞAM
( Gövde. VE/||/<> Kişi. VE/||/<> Yaşam. )
( Tohum. VE/||/<> Ağaç. VE/||/<> Meyve. )
- BİLİNÇ ile/ve KOLLEKTİF BİLİNÇ
( Bilinç: Kendini, kendi olmayanlardan ayırd etme. )
( Bilinçte, devinim vardır. )
( CARL GUSTAV JUNG )
( CONSCIOUSNESS vs./and COLLECTIVE CONSCIOUSNESS
In consciousness there is movement. )
- BİLİNÇ ve KOŞUL/LAR
( CONSCIOUSNESS vs./and CONDITION/S )
- BİLİNÇ ile/ve/> NÜFÛZ
( CONSCIOUSNESS vs./and/> INFLUENCE )
- BİLİNÇ ile/ve/||/<>/< ÖZ BİLİNÇ
( Dışa dönük. İLE/VE/||/<>/< Kişinin benliğiyle ilgili. )
( "Ondan ne anladın?" sorusunun yanıtını verir. İLE/VE/||/<>/< "Onu anladığını anladın mı?" sorusunun yanıtını verir. )
( Soru sormak, kitap okumak, bir konu hakkında tartışmak. İLE/VE/||/<>/< Öz eleştiri, geçmişi ile şimdiki zaman arasındaki değişimleri gözden geçirmek, benliğini değerlendirmek. )
( Bazı durumlarda/koşullarda sorgulamadan "sonuca ve yargıya" varır/varabilir. İLE/VE/||/<>/< Sürekli olarak bir sorgulama sürecinin içindedir. )
- BİLİNÇ ile/ve/<> ÖZBİLİNÇ
( Sen/o. VE/<>/< Ben. )
- BİLİNÇ ile/ve/<> SEZGİ
( Bilinç-ötesi bir hal vardır fakat bu bilinçsizlik hali değildir. )
( Bilinç ötesinde deneyim olamaz. )
( Kendinizi içinde her şeyin olduğu ve oluştuğu bilinç okyanusu olarak idrak edin. )
( Kişi durumun doğasını sezmeli ve kendini ona göre ayarlamalıdır. )
( SEZGİ: Aklın çalışma hızının artması. )
( CONSCIOUSNESS vs./and/<> INTUITION
There is a state beyond consciousness, which is not unconscious.
There can be no experience beyond consciousness.
Realise yourself as the ocean of consciousness in which all happens. )
( ... ile/ve/<> NOESIS )
( ... ile/ve/<> ZHIJUE )
- BİLİNÇ ve/=/:/||/<>/>/< ŞU ANDA VE BURADA
- BİLİNÇ = ŞUUR = CONSCIOUSNESS[İng.] = CONSCIENCE[Fr.] = BEWUSSTSEIN[Alm.] = CONSCIENTIA[Lat.] = SYNEIDESIS[Yun.] = CONCIENCIA[İsp.]
- BİLİNÇ ile/ve/||/<>/< TOPLUMSAL KOŞULLAR
- BİLİNÇ ve/=/||/<>/< UYARAN[/AĞRI/ACI]
- BİLİNÇ ile/ve/değil YAKLAŞIM
- BİLİNÇALTI" ile/değil/||/<>/< BİLİNÇDIŞI
( Biraz dikkatli olmakla ve kendinizi yakından gözlemlemekle göreceksiniz ki hiçbir olay sizin bilinciniz dışında değildir. )
( )
( A little of attentiveness, of close observation of oneself, and you will see that no event is outside your consciousness. )
( SUBCONSCIOUS vs./and/<> UNCONSCIOUS )
- BİLİNÇDIŞI:
ANLAMAZ ve/||/<>/> UYGULAR
- BİLİNÇDIŞI:
BİLİNÇ ÖNCESİ ile/ve/||/<> DİNAMİK BİLİNÇDIŞI ile/ve/||/<> DERİN BİLİNÇDIŞI
( )
- BİLİNÇDIŞINA ÇIKARMAK ile/ve/ya da ÖZDEŞLEŞMEK
- BİLİNCE AÇIK ve/||/<> ANLAŞILIR
- BİLİNCE KONU OLAN ile/ve DIŞSALLIK
- BİLİNCE YANSIYAN FARKINDALIK
ile/ve
BİLİNÇ ÖTESİ SAF FARKINDALIK
( Saf farkındalık sanatında ustalaştığınız zaman onu kolayca geçebilirsiniz. )
( AWARENESS OF WHICH REFLECTS TO THE CONSCIOUSNESS vs./and PURE AWARENESS META-CONSCIOUSNESS
You will easily cross, once you have mastered the art of pure awareness. )
- BİLİNCİ ...:
[ne yazık ki]
BELİRLİ BİR YAŞTA KALMAK
ile/değil/yerine/><
BELİRLİ BİR YAŞTA DURDURMAK
- BİLİNCİN BİLİNCİ ile/ve YÖNTEMİN YÖNTEMİ
( CONSCIOUSNESS OF THE CONSCIOUSNESS vs./and METHOD OF THE METHOD )
- BİLİNCİN:
DOĞASI ile/ve/<> NİTELİKLERİ ile/ve/<> KÖKENLERİ ile/ve/<> İŞLEVLERİ
- BİLİNCİN YADSINMASI ile/ve/değil/<> BİLİNCİN, İÇERİĞİNİN YADSINMASI
- BİLİNCİNDE OLMA/OLARAK ile BİLİNÇLİ OLMA/OLARAK
- BİLİNÇLENME ile/ve KORUNUM/KORUMA
( CONSCIOUSNESS vs./and PRESERVATION/CONSERVATION/PROTECTION )
- BİLİNÇLENME ve VAROLUŞ
( TO BECOME CONSCIOUS and EXISTENCE )
- Bilinçlenmek için DİNLE!!!
- Bilinçlenmek için SUS!!!
- BİLİNÇLİ" YEĞLEME/TERCİH ile/değil/yerine YEĞLEME/TERCİH
( Bağlam, "bilinçli" olup olmamak üzerinden değil bir karar ya da davranışın/tutumun, "yönelimli, amaçlı, kasıtlı" olduğunu belirtmek üzere "yeğlemek" tek başına bunu karşıladığından, yeterli ve geçerli olduğundan, farkındalık yansıttığından, "yeğlemenin/tercihin" önüne yeğlemeyi "güçlendireceği/destekleyeceği" varsayılan/sanılan bir sözcük daha gerekmemektedir/kullanılmamalıdır. )
- BİLİNÇLİ ile/değil BİLEREK
- BİLİNÇLİ ile/değil/yerine BİLİNÇLENMİŞ
- BİLİNÇ/Lİ ile KASIT/LI
( CONSCIOUSNESS vs. PURPOSE )
- BİLİNÇLİ ile/ve/değil KASTEN
- BİLİNÇ/Lİ ile/ve/değil/<>/|| ÖLÇÜ/LÜ
- BİLİNÇLİ ile/ve/değil PLANLI
( [not] CONSCIOUSNESS vs./and/but PLANNED )
(1996'dan beri)