Bugün[30 Haziran 2025]
itibariyle 9167 başlık/FaRk ile birlikte,
9155 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.

(2/38)


- 1 ve/<> 150

( İnsan. VE/<> Ağaç. )

( Bir ağaç, 150 kişinin neden olduğu hava kirliliğini önlemekte/temizlemektedir. )


- 1 ve/||/<>/>/< 2 ve/||/<>/>/< 4 ve/||/<>/>/< 8

( Konuş. VE/||/<>/>/< Yaz! VE/||/<>/>/< Oku! VE/||/<>/>/< Dinle! )


- 1 ile 2 ile ÇOK

( Şaşma! İLE Aşma! )

( 1 vs. 2 vs. MANY )


- 100 NUMARA değil 00

( Fransızca'da, "sans" ve "cent" sözcükleri, "san" diye okunur. Fransızca'yı iyi bilmeyen birinin/birilerinin zamanında "sans numero"yu numarasız ["sans" = -sız] değil de 100 olarak zannetmiş ve "çevirmiş" olmasından kaynaklanmıştır tuvaletlere yüz numara denilmesi.[Fransa'da, evlerin tüm odalarına [01, 02, 03 vb.] numara verilirdi. Tuvalet ise yaşanılan bir mekân olmaması ve hoş bir ortam olarak algılanmaması nedeniyle değer/numara vermeye uygun görülmediğinden dolayı "00" olarak numaralandırılmıştır.]

II. Dünya Savaşı sonrası da Amerikan kültürü ve deyimleri bizi çok etkilediğinden dolayı bu iki sıfır da kalktı onun yerine -"çok değerli bir tanımmış gibi"- WC kullanıldı. )

( İngilizce'de "tuvalet" anlamına gelen olan "loo"[ > 100] sözcüğünden geldiği de iddia edilmekle birlikte Fransızca "çeviriden" kaynaklanmış olduğu daha yüksek olasılıklıdır. )

( [ne pas] CENT NUMERO ! SANS NUMERO )


- 110 km. ile/değil/yerine 90 km.

( Ölüm ile[/değil/yerine] Yaşam arasındaki fark kadardır. )

( )


- 18 ve/<>/> 40:
Hak ve söz sahibi olma eşikleri.


- <20 ile/ve/<> >20 ile/ve/<> >40 ile/ve/<> >60 ile/ve/<> >80

( Tomurcuk. İLE/VE/<> Turşuluk. İLE/VE/<> Olgunluk[meyve]. İLE/VE/<> Durgunluk. İLE/VE/<> Yolculuk. )


- 21 MART ve 23 EYLÜL

( Bu tarihlerde, Ekvator çizgisi üzerinde bulunan herhangi bir nesnenin/kişinin gölgesi oluşmaz. )


- ABARTMAK ile/değil/yerine/>< AZALTMAK


- ABARTMAK ile/ve/değil/<> DURMAYI BİL(E)MEMEK/BECEREMEMEK


- ACELE ETMEK ile/değil/yerine HIZLI HAREKET ETMEK

( Hızlı hareket edin ama önce kendi kendinizle barışmanın ve çevreye uyum sağlamanın bir yolunu bulun. )

( Fazla ağırdan almayın ama gereksiz yere acele de etmeyin; yolunuzda ilerleyin yeter. )

( Fazla acele eden kişi, kendini her zaman ya birkaç adım önde ya da birkaç dakika geride bulur. )


- ACELE ETMEK ile SABIRSIZLANMAK

( TO HASTEN vs. TO GROW IMPATIENT )


- AÇGÖZLÜLÜK ile/değil/yerine/>< GEREKSİNİM

( [not] GREED vs./but/>< NEED
NEED instead of GREED )


- ACI ÇEKTİĞİMİZDE ve/||/<> KORKTUĞUMUZDA ve/||/<> BAZI ŞEYLER, YOLUNDA GİTMEDİĞİNDE

( Kendimize kızmayalım. VE/||/<> Kendimizi aşağılamayalım. VE/||/<> Kendimizi suçlamayalım. )


- ACI DUYABİLEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/&gt;/&lt; (KENDİ)/(ONUN/ÖTEKİNİN) ACISINI DUYABİLEN

( Canlı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< İnsan. )

( )


- ACI/ISTIRAP:
KÖTÜLERİN ŞİDDETİNDEN ile/ve/değil/||/<>/< İYİLERİN SESSİZLİĞİNDEN


- ACI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BAKIŞ AÇISI

( Kişi, bakış açısını değiştirmedikçe "ıstırabını/acısını" değiştiremez. )


- ACI ve/||/<> İYİ NİYET

( Kuma yazılmalı. VE/||/<> Taşa kazınmalı. )


- ACI ile/ve/<>/değil/yerine SUSKU/SÜKÛT


- ACIDAN KAÇINMAK ile HAZZA YÖNELMEK


- AÇIĞA VURMA" ile/ve/||/<> ORTAYA ÇIKARMA


- AÇIK E ile KAPALI E

( Ben, sen, pembe, yelken, semt, kent.
İLE
Benzin, rende, önemli, cem, mendil, eldiven, pencere, kendi, elbise, tencere, renk, genç, elli, zengin. )

( Edebi, edepsizden öğren!
Bir elin nesi var, iki elin sesi var.
İLE
Penceredeki benekli tekir kedi, kendi tenceresindeki eti yedi. )

( - Kenya Büyükelçiliği, genç hakemlere, renkli kalem verdi.
- Hem Cem, hem öteki Cem, hem de Emre, mühendistir.
- Beni en beğenen, hep benim; beni, en beğenen, hep kendimim.
- Sendikanın pembe mendillerini, kendi elbisesine ekledi. )


- AÇIK KONUŞMAK ile/ve/değil/yerine AYRINTILI İFADE ETMEK

( [not] TO TALK FRANKLY vs./and EXPRESS IN DETAIL
EXPRESS IN DETAIL instead of TO TALK FRANKLY )


- AÇIK OLMAK ile İSTEKLİ OLMAK

( YA GEL, OL VE GİT!
YA GİT, OL VE GEL! )

( "TO BE OPEN (MINDED)" vs. WILLING )


- AÇIK SÖZLÜ/LÜK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< NEZÂKET


- AÇIK TUT! ve/||/<> BAĞLI TUT!

( Elini, sofranı ve kapını. VE/||/<> Gözünü, dilini ve belini. )


- AÇIKLAMA ile/ve/değil ANLAM/LANDIRMA

( ... İLE/VE/DEĞİL İnsan durum ve tutumları açıklanamaz ve fakat (ancak) anlamlandırılır/anlamlandırılabilir. )


- AÇIKLAMA ile/ve AYDINLATMA

( EXPLANATION vs./and TO ENLIGHTEN )


- AÇIKLAMAK ile/ve ANLAMAK

( Açıklama, bir şeyi bir nedene değil, bir temele dayanarak göstermektir. )

( Nedensel ya da temele dayanan. İLE/VE Amaca yönelik. )

( TO EXPLAIN vs./and TO UNDERSTAND )


- AÇIKLIK ile/ve/||/<> DERİNLİK ile/ve/||/<> KAPSAM


- AÇIKLIK ile/ve İÇTENLİK

( OPEN/NESS vs./and SINCERITY )

( ... ile/ve CHENG )


- AÇIK/LIK ile/ve UYGUN/LUK

( OPEN/NESS vs./and APPROPRIATE/NESS )


- ACİL YARDIM/TEDAVİ ile/ve/değil/||/<>/< İLK YARDIM

( İlâçlı. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< İlâçsız. )

( Uzman. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Eğitimli/belgeli. )


- AÇILMA ile/ve/<> ÇÖZÜLME


- ACIMA ile DUYGUDAŞLIK


- ACIMA ile/değil KENDİNE ACIMA

( Kişiyi, acımak değil kendine acımak bitirir. )


- ACIMA ile/ve/||/<>/> SEMPATİ ile/ve/||/<>/> EMPATİ ile/ve/||/<>/> ŞEFKÂT

( Sana acıyorum. İLE/VE/||/<>/> Acını anlıyorum. İLE/VE/||/<>/> Acını paylaşıyorum. İLE/VE/||/<>/> Yardım etmek için yanındayım. )

( )


- ACIMAK değil/yerine ANLAMAK


- ACIMASIZLIK ile/ve/değil/||/<>/< GÜÇ EŞİĞİNİN YÜKSELMİŞLİĞİ


- ÂCİZ/LİK ile/ve/<> YOKSUN/LUK


- AÇLIK ÇEK(TİR)EREK EĞİT(İL)MEK:
MİDEMİZE değil/yerine "NEFRETİ(Mİ)ZE/KİNİM(İZ)E"


- AÇLIK ve SOĞUK

( Kişiyi, çok ciddi yıpratanlar. Yaşamımıza bulaşmamasını sağlamak için elinizden gelen yapılmalıdır. )

( HUNGER and COLD )


- ACTA JURE IMPERII ile/ve/||/<> ACTUA JURE GESTIONIS ile/ve/||/<> LEX FORI

( Devletin, "egemenliğine dayanarak", yapmış olduğu eylemlerden doğan sorumluluğu. İLE/VE/||/<> Yönetimin, "egemenliğine dayanarak", yapmış olduğu eylemlerden doğan sorumluluğu. İLE/VE/||/<> Yargıcın, hukuktaki, doğrudan uygulama kuralları. )


- ACZ ve/> AŞK ve/> ACZ [tekrar]


- ACZİNİ BİLMEK ile/ve/<> HADDİNİ BİLMEK

( Âlim bildiğini bilir, Ârif Kendini/Bileni Bilir, Kâmil Aczini/Haddini Bilir! )


- ACZİYET ile/ve/<>/değil AŞK


- AD/İSİM BELLEĞİM/HAFIZAM (ÇOK) KÖTÜ" değil/yerine ADLARI (YETERİNCE HIZLI) ANIMSAYAMAYABİLİYORUM


- AD KOYMADA, DOĞUMUN:
ZAMAN/I ile/ve/<> YER/İ

( Orta Afrika Cumhuriyeti'nde, çocukların adları, doğdukları yer ve zamana göre konuluyor. [Mbonsol: Ağacın altı. | Maseke: Dere kıyısı.] )

( Kişi, ahırda doğdu diye at olmadığı gibi, "nereli" olduğunun ve/ya da adının ne konulduğunun da belirleyiciliği yoktur/olmaz! )


- AD/IM/IZ ile/ve UNVAN[ÜNVAN değil!]

( NAME vs. TITLE (OF DIGNITY) )

( MING ile ... )


- AD ile/ve TAKMA AD

( İSİM ile/ve MAHLAS/MÜSTEÂR[< ÂRİYYET], LÂKAB )

( NAME vs./and NICKNAME )


- AD(A) değil ADLARDA OLAN(A)


- ÂDÂK[Ar.] ile ADAKK[Ar.] ile ADAK/NEZİR[Ar.]

( Ada. İLE [Daha/en/çok] Dakik, ince. İLE Bir dileğin gerçekleşmesi için sahip olunandan vazgeçmek ve/ya da vazgeçilen şey. )


- ADÂLET:
BİLGİNİN KONUSU ile/ve/değil/||/<> DÜŞÜNCENİN KONUSU


- ADÂLET:
[BİR ŞEYİ ...] "YERLİ YERİNE KOYMAK" değil KENDİNE AİT YERE KOYMAK/BIRAKMAK


- ADÂLET:
BİRLİK ile/ve/<> DİRLİK


- ADÂLET:
DIŞARIDA/UZAKTA ve/değil/yerine/||/<>/>/< KENDİNDE

( Adâleti, dışarıda/uzakta aramak. VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Kendinde başlatmak ve oluşturmaktır, asıl ve öncelikli olan. )


- ADÂLET:
"EŞİTLİK" ile/ve/değil/||/<> RIZÂ


- ADÂLET HEYKELİNİN GÖZLERİNİN KAPALILIĞI:
"NAMUSSUZLARA GÖZ YUMMAK İÇİN" değil ÂDİL OLMAK İÇİN


- ADÂLET:
"KİŞİ/ŞAHIS/ŞAHSÎ" KONU(SU) değil KİŞİLİK/ŞAHSİYET KONUSU


- ADÂLET=KUTUP YILDIZI:
GÖĞE ve/||/<>/> GÖNÜLE

( Doğar. VE/||/<>/> Işığını saçar/yayar. )


- ADÂLET:
SUÇU/"SUÇLU"YU ARAMAK ile/ve/değil/||/<>/< (SONUNA KADAR) MÂSUMU/MASUMİYETİ ARAMAK


- ADÂLET:
VARLIĞI VE VAROLANI BİLMEK/TANIMAK ve/||/<> HAK'I BİLMEK/TANIMAK ve/||/<> KENDİNİ BİLMEK/TANIMAK


- ADÂLET VE EŞİTLİK ve/||/<>/> UYUM VE DOSTLUK


- ADÂLET YOK ile/ve/değil/yerine/<> ADÂLET'İ, KENDİN/SEN (YAKIN ÇEVRENDE, OLANAKLARINDA) GERÇEKLEŞTİR (YAŞAT/İHYÂ ET)!


- ADÂLET ile/ve/<>/< BARIŞ[< VARIŞ]/SULH

( Eğer dünyada barış ve uyum istiyorsanız, aklınızda ve gönlünüzde barış ve uyum olmalıdır. )

( Kendinizde düzen olmadıkça, dünyada düzen olmayacaktır. )

( AN SÜKÛT'İN SULH: Davalının susması üzerine gerçekleşen barış. )

( YURTTA SULH, CİHANDA SULH! PAZ EN EL PAIS, PAZ EN EL MUNDO! )

( KÂH-İ DÂD-GÛCTERÎ: Adliye Sarayı. )

( JUSTICE vs./and/<> PEACE
If you want peace and harmony in the world, you must have peace and harmony in your hearts and minds.
Unless there is order in yourself, there can be no order in the world. )


- ADÂLET ile/ve/<> BİLİM ile/ve/<> AŞK


- ADÂLET ve/||/<>/>/< DAYANIŞMA


- ADÂLET ile/ve/||/<> ERDEM/FAZİLET

( Sevginin ürünleri. İLE/VE/||/<> Aklın ürünleri. )

( "Adâlet, erdemin bir parçası değil tümüyle erdemdir. Adâletin tersi olan haksızlık da kötülüğün bir parçası değil tümüyle kötülüktür." )

( Products of love. VS./AND/||/<> Products of intelligence. )

( JUSTICE vs./and/||/<> VIRTUE )


- ADÂLET ve/||/<>/< HAKİKAT

( Toplumsal kurumların birincil erdemi. VE/||/<>/< Düşünce düzenlerinin birincil erdemi. )


- ADÂLET ile/ve/<> HAKKANİYET

( JUSTICE vs./and/<> EQUITY )


- ADÂLET ve/||/<>/> HUZUR

( Gücün, "haklı olduğu" yerde bekleme! VE/||/<>/> Güce tapan bireylerin olduğu yerde bekleme! )


- ADÂLET ve/||/<> İHSAN


- ADÂLET ve/||/<> KARE

( 2+2=4 VE/||/<> İki üçgen alanın biraradalığı. )


- ADÂLET ile/ve/<> KARMA

( Karma ve Kader kavramlarını, kapsamlı bir biçimde anlamak ve görmek üzere "My name is Earl" dizisini baştan sona izlemenizi öneririz... )


- ADÂLET ve/<> KEMÂLÂT


- ADÂLET ile/ve/+/<> KUDRET ile/ve/+/<> HİKMET ile/ve/+/<> SEVGİ

( [Simgeleri/Sûretleri] Aslan. İLE/VE/+/<> Boğa. İLE/VE/+/<> Kartal. İLE/VE/+/<> İnsan. )


- ADÂLET ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< MERHAMET

( [not] JUSTICE vs./and/but/||/<>/>/< MERCY
MERCY instead of JUSTICE )


- ADÂLET ile/ve/||/<> MERHAMET ile/ve/||/<> TİCARET


- ADÂLET ve/<> NİYET ve/<> SÜREKLİLİK

( JUSTICE and/<> INTENTION and/<> CONTINUITY )


- ADÂLET ve/||/<>/< RIZÂ ve/||/<>/< BİLGİ/HABER

( Adâletin kaynağı da, hedefi de, durumdaki/olaydaki ilgili kişilerden birinin rızâsıdır. Adâlet, insanı ve rızâsını esas almaktır! [Tabii, rızâ da, en başta, (durumdan/olaydan/tespitten/(ön) "hüküm"den) haberdar olmakla/etmekle başlar.] )

( Bilgi/haber vermek, rızânın;
rızâ, adâletin;
adâlet de yaşamın temeli(nde)dir/merkezi(nde)dir. )

( Rızâ yazısı için burayı tıklayınız... )

( |
  | )


- ADÂLET ve/<> SEVGİ

( Toplumda. VE/<> Bireyde. )

( JUSTICE and/<> LOVE )


- ADÂLET ve/||/<> VİCDAN

( ... VE/||/<> Adâlet evi. )

( Her yerde, zamanda ve koşulda. VE/||/<> Zirvesinde.[Kişide/İnsanda!] )


- ADÂLET ve/||/<> YAŞAM


- ADÂLETSİZLİK DURUMLARINDA, "TARAFSIZ"(SESSİZ/ÂTIL) DURUYORSAK, KÖTÜLERİN/KÖTÜLÜĞÜN TARAFINI TUTMUŞUZDUR ile/ve/||/<> ÇÖZÜMÜN BİR PARÇASI DEĞİLSEK, SORUNUN BİR PARÇASIYIZDIR


- ADAM, ADAMDIR, OLMASA DA PULU; EŞEK, EŞEKTİR, OLMASA DA (ATLASTAN OLSA) ÇULU
ile/ve
DEVE HACI OLMAZ, GİTMEKLE MEKKE'YE, EŞEK DERVİŞ OLMAZ, TAŞ TAŞIMAKLA TEKKE'YE


- ADAM AKILLI (DİNLEMEK)


- ADAM:
ER KİŞİ ile/ve/değil İNSANİYETLİ


- ADAM OLACAK ÇOCUK, BOKUNDAN BELİRLİ OLUR değil ADAM OLACAK ÇOCUK, BOKUNDAN BİLE BELİRLİ OLUR


- ADAM OLMAK ile "ADAM OLMAK"

( ADM ELİF-DAL-MİM )


- ADAM OLUP OLMADIĞIN ile/ve/>/değil NE KADAR ADAM OLDUĞUN


- ADAM "SATMIŞLIĞI/M/IZ"
değil/ne yazık ki/><
ADAM "SANMIŞLIĞI/M/IZ"

( Yoktur. DEĞİL/NE YAZIK Kİ/>< Vardır. )


- ADAM ile/ve/||/<> EFENDİ

( Bir şey/ler biliyorsan, susma! İbret alsınlar. İLE/VE/||/<> Bir şey bilmiyorsan, sus ki, en azından, efendi sansınlar. )


- ADAMDAN SAY(MA)MAK ile/değil MUHATAB ALMA(MA)K


- ADAMI OLMAK değil ADAM OLMAK


- ADAMINA GÖRE ile/değil/yerine ÂDÂBINA GÖRE


- ADAMINA GÖRE ile/değil/yerine MUHATABINA GÖRE


- ADANMA ve/<>/> DERİNLEŞME


- ADANMAK ile/yerine/değil (GEREKTİĞİ/YETERİ KADAR) ÖNCELİK/ÖNEM VERMEK

( Yanlışı. DEĞİL/>< Doğrusu. )

( [not] TO BE DEVOTED vs./but TO ATTACH IMPORTANCE/PRIORITY (IN NECESSARY/ENOUGH)
TO ATTACH IMPORTANCE/PRIORITY (IN NECESSARY/ENOUGH) instead of TO BE DEVOTED )


- ADA(N)MAK ile/ve VAKFETMEK

( TO (GET) DEVOTE vs./and TO DONATE )


- ADANMIŞ/LIK ile FEDAKÂR/LIK


- ADANMIŞ/LIK ile İNANMIŞ/LIK


- ADANMIŞ/LIK ile İNANMIŞ/LIK


- ADANMIŞLIK ile/değil/yerine ZEN


- ADAPTASYON ile/ve/||/<>/> ENTEGRASYON


- ADEM
|------VEHM------|ŞEKK|------ZANN/ŞÜPHE------|
ile/ve/değil//yerine/=/||/<>/></>/<
YAKÎN

( 0
|------%50 altı.[1-49]------|%50-50|------%50 üzeri.[51-99]------|
ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/>/<
%100 )

( YOK(LUK)
|------ KURUNTU------|BELKİ|------KUŞKU------|
ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/>/<
KESİN(LİK) )

( image )

( image )

( )

( Anımsadığımız şeylerle, onlar gerçekmişlercesine meşgul oluyoruz ne yazık ki. )

( RECM[Ar. çoğ. RÜCÛM]: Taşa tutma, taşlama. | Birine atılan taş. | Suçluyu beline kadar gömüp taşlayarak idâm etme. | Sövme, lânetleme. | Zan üzerine konuşma. )

( DEFINETLY NOT[%0]
ALMOST NEVER[%10]~DOUBTFULLY[%20]~IMPROBABLY[%30]~UNLIKELY[%40]~
MAYBE[%50]~
PERHAPS[%60]~PROBABLY[%70]~LIKELY[%80]~ALMOST CERTAINLY[%90]~
DEFINITELY[%100] )


- ADI OLAN ile/ve/<>/değil/yerine KENDİ OLAN

( Kendi ol(a)mayan. İLE/VE/<>/DEĞİL/YERİNE Adı ol(a)mayan. )

( Adı var, kendi yok; kendi var, adı yok. )


- AD/I" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TAD/I

( Sarışının adı var, esmerin tadı var. )

( [not] NAME vs./and/but/||/<>/< TASTE
TASTE instead of NAME )


- ÂDİL[Ar.] ile/ve/||/<> ÂDİLÂNE[Ar. ÂDİL + Fars. < ÂNE]

( Adâletle iş gören, adâletten, doğruluktan ayrılmayan, hakkı yerine getiren, adâletli. İLE/VE/||/<> Hakça. )


- ÂDİL ile/ve/||/<>/> AYDIN

( Dışımız. İLE/VE/||/<>/> İçimiz. )


- ADIM/SOLUK/LOKMA/YUDUM ile/ve/||/<> EDİNİM


- ADINI:
"BAHŞ ETMEK" ile/ve/||/<> "BAĞIŞLAMAK"


- ADINI BİLMEK ile TADINI BİLMEK

( Haberdar olmak. İLE Deneyimlemiş olmak. )

( İLM el-YAKÎN ile HAKK el-YAKÎN )


- ADL Ü İHSAN

( ADÂLET VE İYİLİK )


- AFERİN ile/ve/||/<> DUA


- ÂFET değil/yerine/>< İFFET


- AFET >< SİRET

( Sîret[yürüyüş, yol alış, iş tutuş], âfete[belaya, musibete, sıkıntıya, derde] kalkandır... )


- AFFEDEBİLMEK ile/ve/||/<> SABREDEBİLMEK ile/ve/||/<> VAZGEÇEBİLMEK

( [Kişiyi] Farklı kılar. İLE/VE/||/<> Güçlü kılar. İLE/VE/||/<> Kendi kılar. )


- AFFEDEBİLMEK ile/ve/değil/yerine/||/<> VAZGEÇEBİLMEK

( [not] FORGIVE vs./and/but/||/<> FORGET
FORGET instead of FORGIVE )


- AFFEDEBİLMEK ve/||/<> VEFÂ


- AFFETMEK ile/ve/değil/yerine GÖZARDI ETMEK

( [not] TO FORGIVE vs./and/but TO IGNORE
TO IGNORE instead of TO FORGIVE )


- AFFETMEK ile/ve/||/<>/< KABUL ETMEK


- AFFETMEK ile UNUTMAK ile BARIŞMAK

( TO FORGIVE vs. TO FORGET vs. RECONCILIATION )


- AFFETMENİN DEĞİŞTİRDİĞİ:
GEÇMİŞ değil GELECEK


- AĞ ile/ve/değil/||/<>/>/< BAĞ


- AĞACI:
[ne yazık ki]
!KESERSENİZ ile/değil/yerine/>< KESMEZSENİZ

( Kazık kalır, üstüne oturursunuz. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Gölge olur, altına oturursunuz. )

( image )


- AĞIR ile/ve/||/<> SAĞIR

( Baş. İLE/VE/||/<> Kulak. )


- AĞIZ AÇIKLIĞI ile/değil/yerine/>< ZİHİN AÇIKLIĞI

( Kişinin, zihni, ne kadar kapalıysa; ağzı, o kadar açık olur. )


- AĞIZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KULAK

( Daha az konuşmak üzere/için. İLE/VE/||/<>/< Daha çok dinlemek üzere/için. )

( Bir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< İki. )


- (AĞIZDA) 30 SN. ile/yerine (MİDEDE) 2,5 SAAT'E ÖNEM/DEĞER/ÖNCELİK VERMEK


- AĞIZDAN ÇIKACAK OLAN (TEK) BİR SÖZCÜK ile/ve/||/<>/< AĞIZDAN ÇIK(A)MAYABİLECEK OLAN (TEK) BİR SÖZCÜK

( Bir şey ki, yapmasan da olur, YAPMA! Bir şey ki, söylemesen de olur, SÖYLEME! )


- AĞIZDAN SOLUK ALMAK ile/yerine BURUNDAN SOLUK ALMAK


- [ne yazık ki]
AĞIZ, DOLUYKEN KONUŞMAK ile/ve/=/||/<> ZİHİN, BOŞKEN KONUŞMAK


- AĞLAMAK:
"GÜÇSÜZLÜK"TEN ile/değil/||/<>/< "GÜÇLÜLÜK"TEN


- AĞLAMAK:
"KIRILDIĞIN" YERDEN değil KIRDIĞIN YERDEN

( Kırıldığın yerden değil kırdığın yerden ağlarsın. )


- AĞLAMAK ve/değil/yerine/<>/>< GÜLMEK :)

( Yalnız. VE/DEĞİL/YERİNE/<>/>< Herkesle birlikte. :) )

( Çocuklar, annesini/babasını yıkarken. İLE Anneler/babalar, çocuğunu yıkarken. )

(

ve/değil/yerine/<>/><

)

( Heraklitos. VE/DEĞİL/YERİNE/<>/>< Demokritos. )


- AĞLAMAMAK değil/yerine AĞLATMAMAK


- AĞLANACAK DURUMUNA ...:
AĞLAMAK ile/değil/yerine GÜLMEK


- AĞNİYÂN-İ ŞÂKİRÎN ile/ve/<> FUKARÂ-İ SÂBİRÎN


- AGROFOS NOMOS ile/ve/||/<> NOMOS FIZIOS ile/ve/||/<> NOMOS EMSIOS


- AĞYÂR ile/ve/değil/yerine/>< YÂR

( Ne bilir? İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Bilir. )


- ÂĞYÂRINI CÂMÎ, EFRÂDINI MÂNÎ" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< önce ÂĞYÂRINI MÂNÎ sonra EFRÂDINI CÂMÎ

( Benzetme. [Ölçünün ve tanımın bulunmadığı yerde, ne yazık ki kişisel "görüş/yorum", "dolaylı ilişki" ve "çağrışımların" öne çıktığı/çıkarıldığı [boş] sözler.] İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Tanım[ın tanımıdır]. [Bir kavramın tüm bireylerini kuşatıp ötekileri dışarıda bıraktığını tanımlar.] )

( "İnsan, düşünen bir canlıdır" tanımı kullanıldığında bu tanımın içinde tüm insan bireylerini içerir. Girmeyen hayvan[behaim], bitki ve nesneyi dışarıda bırakır. )


- AHDETMEK değil/yerine/= SÖZ VERMEK


- AHFÂD[Ar. < HAFÎD] ile AHFAZ[Ar.]

( Torunlar. | Yardımcılar, hizmetkârlar. İLE Alçak ve çukur yer. | Alçakgönüllü kişi. )


- ÂHİRET ile/ve/değil/yerine ÂKIBET

( Az yaşa, çok yaşa,
Âkıbet gelecek başa! )


- AHLÂK/ERDEM ve/||/<> EYLEM/SELLİK


- AHLÂK:
KORKU ile/ve/<> HAK ile/ve/<> FERÂGAT ile/ve/<> AŞK


- AHLÂK [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- AHLÂK ile/ve/değil/<> ÂDÂB

( Değişmez. İLE/VE/<>/DEĞİL Değişir. )

( Bireysel. İLE/VE/<>/DEĞİL Kurumsal. )

( !Ahbaplık arttıkça, âdâb kalkar. [fazla yüz-göz olmamaya dikkat etmek gerek!] )

( Yükselmiş davranış ve tutumlar. İLE/VE/<>/DEĞİL Olağan davranış ve tutumlar. )

( [not] MORALS[< Lat.] vs./and/but ETHICS[< Yun.] )


- AHLÂK ile/ve/<> ADÂLET

( MORALS vs./and/<> JUSTICE )


- AHLÂK ve/||/<>/>/< AHLÂK-I İLÂHÎ


- AHLÂK = AKIL


- AHLÂK ile/ve/<> DİN

( Karanlıkla savaşmaya çalışır. İLE/VE/<> İçerideki saklı ışığı uyandırmaya çalışır. )

( Ailede. İLE/VE/<> Toplumda. )

( Ahlâklı davranmak için din, zorunlu değildir. )


- AHLÂK ile DİNDARLIK

( Doğrudan ilişkilendirilemezler. )


- AHLÂK ile/ve DÖNÜŞTÜRÜCÜ AHLÂK

( MORALS vs./and TRANSFORMAL MORALS )


- AHLÂK ile/ve/<> DÜŞÜNÜŞ

( MORALS vs./and/<> THINKING/PARADIGM )


- AHLÂK ile/ve/<> ERDEM/FAZİLET

( Toplumsal. İLE/VE/<> Kişisel. )

( Hiçbir çiçeğin kokusu rüzgâra karşı gidemez fakat erdemlerin kokusu rüzgâra karşı gider en uca bile ulaşabilir. )

( Erdemler ve güçler kendini-idrakle birlikte gelir, daha önce değil. )

( Erdemleri korumanın en iyi yolu erdemlilerle birlikte olmaktır. )

( EUBULIA: Siyasal bir erdem. )

( MORALS vs./and/<> VIRTUE )

( ... ile/ve/<> DE )


- AHLÂK ile EŞEYSELLİK(CİNSELLİK)


- AHLÂK ile/ve/değil EŞİK


- AHLÂK ve/<> EYLEM

( MORALS and/<> ACTION )


- AHLÂK ve/<>/> GÜZELLİK


- AHLÂK ile/ve/<> HADD

( Ahlâk, haddini bilmektir. )

( Başkasından nefret edeceğimize, kendi ahlâkımızdan nefret edelim. )

( MORALS vs./and/<> BORDER
Morals is to know the border. )


- AHLÂK ile/ve HAKİKAT


- AHLÂK ve/< HİLKÂT/YARATILIŞ


- AHLÂK ile/ve/<> HUY

( MORALS vs./and/<> HABIT )


- AHLÂK ile/ve İÇGÜDÜ

( Sonradan. İLE/VE Doğuştan. )

( AHLÂK: Düşünmeden ve kolaylıkla yapılan davranış/tutum. )

( İNSİYÂK[Ar.]: Bir gücün etkisiyle çekilip gitme. | Ardı sıra gitme. | İçgüdü. )


- AHLÂK ile/ve/<> İLİM

( Dünya. İLE/VE/<> Âhiret. )


- AHLÂK ve/<> İLİM ve/<> İŞ


- AHLÂK ve/< İSTENÇ


- AHLÂK ile/ve İŞTİYÂK AHLÂKI


- AHLÂK ile/ve/<> KAVRAYIŞ

( MORALS vs./and/<> COMPREHENSION )


- AHLÂK ile/ve/<> KURAL

( MORALS vs./and/<> RULE )


- AHLÂK ile/ve/||/<>/< MERHAMET

( Merhamet, ahlâkın temelidir. )


- AHLÂK ile/ve OLMAZSA OLMAZ

( MORALS vs./and IF NOT HAPPENS NOTHING HAPPENS )


- AHLÂK ve/<> ÖTEKİ/LER


- AHLÂK ile/ve/<> ÖZ

( MORALS vs./and/<> ESSENCE )


- AHLÂK ile/ve/<> SİYASET

( Kuramsal tüze(hukuk). İLE/VE/<> Uygulamalı tüze. )

( Olması gereken(ler)e dayanır. İLE/VE/<> Olan(lar)a dayanır. )

( MORALS vs./and/<> POLITICS )

( ... ile/ve/<> ZHENG )


- AHLÂK ile/ve/<> SÖZ

( MORALS vs./and/<> WORD/PROMISE )


- AHLÂK ile/ve TESPİH


- AHLÂK ve TIP


- AHLÂK ile/ve/<> TUTUM

( MORALS vs./and/<> ATTITUDE )


- AHLÂK ve/<> YAŞATMAK

( MORALS and/<> TO GET LIVE )


- AHLÂKÇILIK ile/ve/<> VAROLUŞÇULUK


- AHLÂKÎ(DİANOETİK) ERDEM/LER ile/ve ENTELEKTÜEL ERDEM/LER


- AHLÂK-I FÂZILA ile AHLÂK-I HAMÎDE ile AHLÂK-I HASENE ile AHLÂK-I ZEMÎME ile !AHLÂK-I REZÎLE

( Erdemli huylar. İLE Övülecek huylar. İLE Güzel huylar. İLE Kötü/lenecek huylar. )


- AHLÂKÎ OLAN ile/ve/<> TÜZEL OLAN ile/ve/<> POLİTİK OLAN


- AHLÂKÎ ile/ve İNSANÎ/BİREYSEL

( MORAL vs./and HUMANE )


- AHLÂKIN GÜZELLEŞMESİ ile/ve/<> RIZKIN GENİŞLEMESİ


- AHLÂKLI OLMALI!


- AHLÂKLI değil AHLÂK KİŞİSİ


- AHLÂKSAL OLAN/OLABİLEN:
"NE YAPTIĞIMIZ/YAPMADIĞIMIZ" değil NEYE DAYANARAK, NE YAPTIĞIMIZ VE YAPMAYABİLECEĞİMİZ


- [ne yazık ki]
AHLÂKSIZ ile İKİ KERE AHLÂKSIZ

( Bir kişi, dindar bilindiği halde, ahlâklı değilse, ya bâtıl bir inanca, "din" adı vermektedir, ya da sahtekârdır. )


- AHLÂKSIZ ile/değil KÖTÜ AHLÂKLI


- YANIT:
AHLÂKSIZA ve/||/<> BİLGİSİZE

( [ya(kı)nından] Uzaklaşmak. VE/||/<> [imâsızca] Susmak. )


- AHLÂKSIZLIK ile/değil AHLÂK ÖLÇÜTLERİNİN BULUNMAMASI


- AHLÂK/AHLÂKSIZLIK ile/değil/< ANATOMİ

( Eşeysel örgenlerin adlarında, "ahlâk" ya da "ahlâksızlık" aranamaz! Küfür olarak geçen sözcüklerin ve küfür edenlerin yersiz/kötü "kullanımındaki" yanlışlık, dilin ya da sözcüklerin hatası, yükü değildir! Kişilerin yanlışları da sadece o kişilerin, o ve ilgili yersiz/bağlamsız, yanlış/kötü davranış ve tutumlarıyla sınırlı tutulmak zorundadır.

Üç yaşından itibaren öğrenilmiş, fark bile olmayan "farkların", gerçekte, doğada ve bütünlükte hiçbir biçimde herhangi ciddi bir fark oluşturmadığı, herkesin her "şey"i tam olarak bildiği, gördüğü ve yaşadığı bir durumun, deneyimin de doğal ve sınırlandırılmış, kapalı koşullarda, herhangi bir ayıbı yoktur[bulunamaz ve aranamaz]! Eşeysel örgen adlarının, tıpta, anatomi ya da fizyoloji bilgisi olarak, Latince ya da başka bir dilde kullanılması da bir şeyleri "çözmekte/aşmakta" yeterli değildir.

Doğru/uygun zaman, zemin ve koşulların, duyacaklarına râzı olan/olacak kişinin, muhabbetin ve hukukun bulunmadığı ilişki ve ortamlarda, dikkatsiz, özensiz bir biçimde tüketiliyor olmasıdır tüm sorun. Söylenilen sözcüklerin değil beklenilmeyen ve istenilmeyen koşullarda, bir dayatma olmasından dolayıdır kişilerin tüm haklı tepkisi. Kişilerin, hangi konu/alan olursa olsun, seslerini yükseltmelerindeki yanlış ya da sorun kadar, kullandıkları ve seçemedikleri sözcüklerin yanlışlığındandır rahatsız olunan. Sorun, esas ya da içerik sorunu değil, yöntem(usûl) sorunudur. Kalabalığın içinde, zaman, zemin ve koşulları, kişileri dikkate almama kabalığıdır.

"Cinsiyetçi küfür" diye bir "tanım/sözcük" de olmaz! Sorun, örgen adlarında ya da "kadın"lara saygısızlık olmasında değil cahil/yetersiz/özensiz/kaba kişilerin, sonuç odaklı ve düşünmeden, özenmeden, çevresine kayıtsız ve saygısızca davranmasından dolayıdır. Eğer eşeysellikteki son aşama, "kulağa üflemek" olsaydı, her ("olumlu/olumsuz") zaman ve zeminde, her durumda, ağzından düşürmediği "söz" ve kısaltma, "AMK" değil "Hay kulağına üfleyeyim!"[KULK] olurdu. Bu durumda, bu sorun, ne kulak kepçesinin ve/ya da deliğinin, ne de bu sözcüğün, "ayıbı", "ahlâklılığı ya da ahlâksızlığı" olurdu.

Buradaki "sorun" ya da yanılsama, kapalı, sınırlı ya da bazı/çoğu ayrıntının iki kişi arasında ya da sır olarak tutulması istenilen özelin, dışarıda ve genelleştiriliyor olmasından dolayıdır.

Tıpta ve tüzede[hukukta], "ayıp", "çirkinlik" vs. ol(a)madığı gibi, zihinde ve zihin dilinde de "ayıp", "pis", "kötü" diye bir sınır(landırma) ya da sonuç(landırma) yoktur. Zihinden, "olumlu/olumsuz", "iyi/kötü" her düşünce ve ayrıntı geçebilir fakat sorumlu olunan/olunması gereken, ağızdan çıkmayabilecek olan söz(cük)ler(imiz)dir. )

( image )


- AHLÂKSIZLIK ile APTALLIK

( [Kişiden] Hakikat isteniyor da dalga geçercesine yanıt veriliyorsa. İLE [Kişiyle] Dalga geçiliyor da kesin yanıt veriliyorsa. )


- AHLÂKSIZLIK ile/ve/değil KÖTÜ/OLUMSUZ AHLÂK

( [not] IMMORALITY vs./and/but BAD/NEGATIVE MORALS )


- AHLÂKSIZLIK ile/ve TANIMAMAK

( Nuh diyor, peygamber demiyor. )

( AHLÂK-I ZEMÎME: KÖTÜ AHLÂK )


- AHLAT ile AHLÂT[< HILT] ile AHLAT

( Gülgillerden, kendi kendine yetişen, üzerine armut aşılanan ağaç, yabanarmudu. | Bu ağacın, armuda benzeyen ve ancak iyice olgunlaştıktan sonra yenilebilen yemişi. | Kaba adam, yol-iz bilmeyen kişi. İLE Bir karışım içindeki parçalar, öğeler. Karışan şeyler. | Gövde yapısının temelini oluşturan öğeler.[AHLÂT-I ERBAA: Kan, salya, safra, dalak.] İLE Bitlis'in bir ilçesi.[Tarihte, mühendis ve mimarların yetiştiği kent.] )

( PIRUS PIRASTER ile ... )


- AHMAK KİŞİNİN ARADIĞI değil/yerine/>< AKILLI KİŞİNİN ARADIĞI

( Başkalarında. DEĞİL/YERİNE/>< Kendinde. )


- AHMAK ile/ve APTAL | ile/değil/yerine/>< ABDAL

( | Tehlike gelse de görmeyenler. İLE/VE Tehlike geldiğinde görenler. | İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Tehlike gelmeden görenler. )

( Yapabilecekken yap(a)mayan. İLE/VE Yapmayabilecekken yapan.[dallama/dalyarak] İLE/DEĞİL/YERİNE/>< ... )


- AHNIT ile AHRAZ

( Sakat, hasta, kötürüm. | Akılsız, aptal. İLE Dilsiz, sağır ve dilsiz. )


- AİDİYET ile/ve/<> AYNİYET


- AIKIDO ile/ve JAİNİZM

( AIKIDO: "AI"=UYUM, "KI"=ENERJİ, "DO"=YOL/YÖNTEM --- ENERJİYİ UYUMLANDIRMA YÖNTEMİ/YOLU

Aikido, fiziksel ve zihinsel denge oluşturma yöntemidir.

Aikido, diğer tarafın gücünü kendine yönelik kullanabilmektir.

Aikido, %100 savunma odaklı ve bir ya da daha fazla yönden gelen her türlü saldırıya karşı kullanılabilecek bir uygulama sanatıdır.

Aikido, fizik kurallarını göz önünde bulundurarak saldırganın gücünden uygun biçimde yararlanır.

Aikido, önsezi, zamanlama, hareketlerin doğru uygulanışı, dairesellik, rakibin gücünü ele geçirip bunu ona yönelik kullanma, soluklamanın verdiği güç, doğru tutuşlar ve oldukça yüksek bir konsantrasyon ister.

Aikido, önemli temel güdülenmeleri, ahlâki standartları ve asil tarzıyla tanınır.

Aikido, kendi kendimizi sürekli olarak geliştirme ve kesin zafer üzerine kuruludur.

Aikido, rakibi etkisiz durarak getirerek var olmaya devam eder.

Aikido: Savaşmadan Kazanmak: "Uyum Kuralı"

Aikido'nun içinde yatan asıl anlam, Enerji, Anlık/Zihin ve Gövde'nin uyumudur.

Aikido'nun öncelikli özelliği enerjinin terbiye edilmesidir.

Aikido'nun ayırt edici özelliği, hareketler ve tekniklerdeki yumuşak akıcılıktır.

Aikido'nun başlangıcı savunma, devamı tekniktir.

Aikido'nun zihinsel kaynakları ikiye ayrılır:
1- Doğu kültürünün din ve Şintoculuk, Konfüçyusçuluk, Taoculuk ve Budizm gibi felsefe akımlarına dayanan ahlâkî değerleri;
2- Daha uygulamalı olan ve kolaylıkla uygulanan ahlâki değerler.

Aikido'nun ahlâkî anlayışında savunma asla saldırganı yok etme ya da ciddi biçimde yaralama amacını taşımaz.

Aikido'ya dayalı bir strateji üç ahlâki aşamayı içerir:
1- Algılama,
2- Değerlendirme,
3- Karar verme ve tepki gösterme

Aikido hareketleri, ileri derecede bir koordinasyon sonucu oluşan, sertlik ve şiddet içermeyen, akıcı ve esnek hareketlerdir.

Aikido'da el, bilek tutuşları ve düz vuruşlar[atemi] o kadar serttir ki, rakip daha fazla acıyı engellemek için teslim olmayı yeğler.

Aikido'ya dayanan bir strateji aynı zamanda ahlâkî bir yaklaşım ve düşünce tarzı gerektirir.

Aikidoka'nın[Aikido çalışan kişi] ahlâkî bir yaklaşım içinde olması gerekir.

Savunmanın asıl amacı saldırganı yok etmek değil onu yönlendirmek ya da etkisiz duruma getirmektir.

Aikido'da ego ya da kahramanlık yoktur.

Aikido, Sensei[üstad] Morihei Ueshiba (1883 - 1963) tarafından geliştirilmiştir.

Aikido, efendilerin savunmacı sanatı olarak tanımlanır.

Gerçek ustalar, çevrelerinin kendini denetlemesine izin vermeyendir. )

( Bazı Aikido Terimleri

Aikidoka: Aikido yapan kişi.

Aikikai: Aiki topluluğu. Bu sözcük, kurucu tarafından Aikido'nun yaygınlaştırılması için oluşturulmuş organizasyon için kullanılır.

Dan: Siyah kemer derecesi.

Dojo: İdman yapılan yer.

Doşhu: Yolun başı anlamında kullanılır. Aikido'nun başında bulunan kişiye verilen unvandır. (Şu anda doşu MORİHEİ UESHİBA'nın torunu olan MORİTERU UESHİBA'dır.)

Fukhişhidoin: Eğitmenin yardımcısı anlamına gelen resmî bir ad.

Gi: Eğitim giysisi.

Hakama: Siyah ya da lacivert renkte, genellikle siyah kemer sahibi olmuş Aikido'cularca giyilen, parçalı etek.

Hambu Dojo: Organizasyonun merkezi dojosunu belirten terimdir. Genellikle Aikido Dünya Karargahları'nı belirtir. (AİKİKAİ)

Hanmi: Üç gensel duruş.

Happo: Sekiz yön. HAPPO-UNDO (8 yön egzersizi) ve HAPPO-GIRI (kılıç ile sekiz yönde kesme.) (Burada anlaşılması gereken, gerçekten her yönde hareket edebilmektir.)

Hara: Gövdenin ağırlık merkezi. (Aikido teknikleri, olabildiğince kişinin hara bölgesinde yapılmalıdır.) Jiyuwaza: Tekniklerin serbest biçimde uygulanması.

Kihon: Temel olan şey. Aikido'da genel olarak aynı teknik, farklı görülen farklı yollardan yapılabilir. Temeli, yani çekirdeği kavramak için KİHON'u iyi anlamak gerekir.

Kohai: Yeni öğrenci.

Kokyu: Soluk alma. Aikido'nun bir bölümü de KOKYU RYOKUYU, yani soluk alma gücünü geliştirilmesidir. Aikido'daki pek çok teknik, KOKYU HO yani soluk egzersizi olarak adlandırılır. Bu egzersizler, kişinin KOKYU RYOKUYU yani soluk gücünü geliştirmesini sağlar.

Ku: Boşluk. Bu boşluğun doğrudan fark edilmesi, aydınlanmadır. Bu Aikido'da bilinç açıklığının geliştirilmesi, değişen durumlara çabuk ve iç güdüsel yanıt verebilmektir.

Kumi Jo: JO (bir araç) ile eşleşerek yapılan çalışma. (eşli uygulama) Kumi Tachi: Kılıçlı çalışma. (eşli uygulama) Kyu: Beyaz kemer düzeyi/derecesi. ŞHODAN(1. DAN)'a kadar olan(6) derece.

Maai: Rakibe göre olması gereken, düzenli aralık, uzaklaşma ve zamanlamadır.

Masagatsu: Gerçek zafer. Mudansha: Siyah kuşak derecesi olmayan öğrenci.

Nagare: Akmak. Aikido'nun amaçlarından biri de fiziksel güce, fiziksel güçle karşılık vermemeyi öğrenmektir. Asıl olan, uygulanan gücü yönünde, onu kendi avantajına olacak biçimde yeniden yönlendirerek hareket etmeye çalışmaktır.

Nage (Tori): Savunan. Tekniği yapan.

Randori: Serbest biçimde eğitim.

Rei: Selâm ver!

Sempai: Eski öğrenci.

Sensei: Öğretmen.

Shikaku: Ölü açı. Rakibin atağına devam etmesinin çok zor olduğu ve sizin de rakibinizin hareket ve dengesini kolaylıkla kontrol edebildiğiniz pozisyon. Aikido'nun ilk aşaması, ŞHİKAKU'yu yerleştirebilmektir.

Shindoi: Öğretmen, eğitme anlamına gelen resmî bir ad/unvan/başlık.

Shodan: Siyah kemerde ilk derece (1. dan)

Sukashiwaza: Saldırganın sizi sarmasına ya da vuruşuna başlamasına olanak vermeden yapılan teknikler.

Sutemi: Birinin, tekniğin uygulanması için kendini bırakmasıdır.

Tai No Tenkan: 180 derece dönmeyi kapsayan yalın dönüşler. (Harman uygulaması)

Tai Sabaki: Gövde hareketi.

Taijutsu: Gövde sanatları, silahsız çalışma.

Takasumu Aiki: Aiki'nin (ruh, zekâ ve evrensel enerjinin uyumu) sonsuz (bitmek bilmeyen) üretken savaş sanatı " anlamına gelen kurucunun bir sloganıdır. Aikido'da yeni teknikler yaratmak olanaklıdır.

Tatami: Minder. Tege Tana: El kılıcı ya da elin kenarı. Tenkan: Özellikle gövdenin 180 derece döndüğü dönüş hareketi.

Tori: Uzaklaştırma, uzağa alma, elinde bıçağı alma, elinden alma.

Uchi Deshi: Dojo’nun içinde yaşayan ve kendini eğitmene, dojonun bakım ve temizliğine adamış öğrenci (Kimi zaman, dojonun Sensei'sinin kişisel işlerine de yardım eder.)

Uke: Saldıran. Tekniği alan.

---

Morihei Ueshiba: Aikido'nun kurucusu (1883-1969)

O-Sensei Morihei Ueshiba: Hocaların hocası, büyük öğretmen.

Shihan: Hocaların hocası (usta eğitmen) anlamına gelen resmî bir ad.

Ueshiba Kısshomaru: Aikido'nun kurucusunun oğlu.

Ueshiba Moriteru: Kurucunun torunu, şuan yolun başında olan kişi doşhu.

)


- AİLE ve/||/<> ÇOCUK ve/||/<> ARKADAŞ

( Arkadaşını [tanımada/anlamada]. VE/||/<> Akrabayı [tanımada/anlamada]. VE/||/<> Sevgiliyi/eşi [tanımada/anlamada]. [ve sana zarar/yarar verip vermeyeceğinde] [PEK/KOLAY KOLAY YANILMAZ] )


- AİLE ile/ve/||/<>/> OKUL

( Sayın Şerif Mardin'in çalışmalarını, çeşitli yerli ve yabancı kaynakları (da) okumanızı salık veririz... )


- AİT OLMA ile/ve/||/<>/> BİREY OLMA ile/ve/||/<>/> BİRLİKTE OLMA


- AİT OLMAK ile/ve/||/<>/> CİDDİYE ALINMAK


- AJİTASYON[Fr./İng. < AGITATION] ile ANAFİLAKSİ[Fr. < ANAPHYLAXIE]

( Kışkırtma, kışkırtı, körükleme, çırpıntı, çalkalama, duygu sömürüsü. | Sürekli ve tutarsız hareketler. İLE Aşırı duyarlılık/tepki. )


- AKALAZYA ile VAJİNUSMUS

( Kasın fiziksel olarak gevşeyememesi. İLE Vajina kaslarının zihinsel olarak rahat bırakılmaması. )


- ÂKİF[Ar. çoğ. ÂKİFÂN, AKÛF] ile/ve/||/<> ÂRİF[Ar. < İRFAN | çoğ. UREFÂ]

( Sebât eden. | İbâdet eden. İLE/VE/||/<> Bilen, bilgili, irfan sahibi.[(Bildiğinin, yapacağının ve söyleyeceğinin) Zamanını ve zeminini] )


- AKIL "ALMAYI İSTEMEMEK" değil/yerine/> "AKLINI BAŞINA TOPLAMAK"

( Kimseden "akıl almak" istemiyorsan, aklını başına topla! )


- AKIL:
ANLAYAN değil İLİŞKİLENDİREN


- AKIL-BALİĞ değil ÂKİL-BALİĞ


- AKIL ve EL ve/||/<>/> DÜŞÜNCE ve EYLEM


- AKIL-FİKİR SAHİBİ OLMA(MA)K ile İFLÂH OLMA(MA)K


- AKIL HOCASI ile/ve/değil/<> ESİN KAYNAĞI


- AKIL:
(KENDİ/BAĞIMSIZ) "YÜRÜYEN" değil YÜRÜTÜLEN


- AKIL:
ÖLÇÜLEBİLİR ile/ve/değil/||/<>/< ÖLÇEN/R


- AKIL:
SESİN YÜKSEKLİĞİNDE değil SÖZÜN İNCELİĞİNDE


- AKIL:
TAMAMLAYICI ve/||/<>/> BÜTÜNLEYİCİ


- AKIL VERMEK ile/ve/değil/yerine BİLDİKLERİNİ ANLATMAK


- AKIL:
"YARATICI" değil DÜZENLEYİCİ


- AKIL:
YAŞTA ile/ve/değil/||/<>/< BAŞTA


- AKIL ve/||/<> AHLÂK ve/||/<> ADÂLET ve/||/<> ÂDÂB ve/||/<> AŞK

( REASON and MORALS and JUSTICE and ... and LOVE )


- AKIL ile/ve/> ÂKİL

( Us. İLE/VE/> Yiyen. | Aklı başında. )

( ... İLE/VE/> Kendi "aklını", evrenin aklıyla birleştirmiş/bütünleştirmiş kişi. )


- ÂKİL ile/ve ÂŞIK


- AKIL ile/ve/||/<> BİLGİ ile/ve/||/<> HİKMET

( Akıl kavramsal olup akla; Bilgi simgesel olup sezgiye; Hikmet mistik olup iç görüye ve iç deneyime hitap eder. )

( Aklın bilgiye ve hikmete kavuşması, neredeyse tüm uygarlıklarda ortak olarak Güneş, Işık, Nur simgeleri ile belirtilmektedir. )

( Genç ve kuvvetli iken uyanmayan ve uyandığı zaman çaba göstermeyen, böylelikle tembelliğe ve karar yoksunluğuna düşen kişi, hiçbir zaman hikmet yolunu bulamaz. )

( Gölgesinin, bir kişiyi izlemesi gibi, saf olan akılla konuşan ve davranan kişiyi de sevinç izler. )

( Uyanmak için bir şoku beklemeyen, akıllıdır. [ki bu çok sert olabilir] )

( Herşeyin akılla kavranamayacağını akıl edemeyen, akılsızdır. )

( Hikmetin dili, simge ve sükûttur. )

( HİKMET: Cehaleti kaldıran herşey! )

( HİKMET: Kuramsal aklın erdemi. )

( Wise is he who does not wait for a shock, which can be quite rude. )

( REASON vs./and/||/<> KNOWLEDGE vs./and/||/<> WISDOM )


- AKIL ile/ve DAYANÇ/SABIR

( REASON vs./and PATIENCE )


- AKIL ile/ve/<> DÜZEN/TERTİP

( AKIL: Bağ, Bağlamak. Uygun olanı, uygun olana bağlamak. )

( AKIL: Bilinen(ler)den hareket edip bilinmeyen(ler)i tespit etmek. )

( Akıl, eşik(te)dir/berzah(ta)dır. )

( Akıl yorulmazsa gövde zor yorulur. )

( REASON vs./and/<> ARRANGEMENT )


- AKIL ile/ve/||/<> FİKİR

( Varolanları[mevcudu] bilmek. İLE/VE/||/<> Varlığı[vucudu] bilmek. )


- AKIL ile/ve/<> HAKİKAT

( Akıl çırpınıp âciz kalacak ki, hakikat, bu aczin sonunda meydana çıksın. )

( REASON vs./and/<> TRUTH )


- AKIL ve/<>/>/< HAYAL

( Akıl ile düzenlenir. VE/<>/>/< Hayal ile yapılır. )

( Olanlar. VE/<>/>/< [sen / kendi/n] Yarat!(tıkların). )

( Düzenler. VE/<>/>/< Yaratır. )

( Tümel. VE/<>/>/< Tikel. )


- AKIL ile/ve/||/<>/< İHTİYÂR


- AKIL ile/ve/değil/yerine KULLANILAN/UYGULANAN AKIL


- AKIL ve/değil/<> MERHAMET

( Tüm dünya, sana hizmet etse doymazsın. VE/DEĞİL/<> Kişi[sen], dünyaya rahmet ederse(n), tüm dünya doyar. )


- AKIL ve/||/<> MERKEZ ve/||/<> GÜNEŞ ve/||/<> ATEŞ ve/||/<> PİRAMİT ve/||/<> TENNÛRE ve/||/<> TANDIR ve/||/<> RAHMAN/RAHİM


- AKIL ile/ve/<> ORTAK AKIL

( Aklınızı kullanma cesâretini gösteriniz! )

( REASON vs./and/<> COMMON REASON )


- AKIL ile/ve RIZÂ


- US/AKIL ve/<> TARİH/SEL/LİK

( REASON and/<> HISTORICAL/NESS )


- AKIL ve/||/<> ZORUNLULUĞUN GETİRDİĞİ


- AKILDA KESİNLİK ile/> DUYULARDA KESİNLİK

( DEFINITENESS IN REASON vs./and/<> DEFINITENESS IN SENSES )


- AKILDA TUTMAK ile/ve/değil/yerine ANLAMAYA ÇALIŞMAK

( [not] TO KEEP IN MIND vs./and/but TO TRY TO LEARN
TO TRY TO LEARN instead of TO KEEP IN MIND )


- AKIL'IN KONUSU ile/ve VEHİM'İN KONUSU

( Üçgenlik. İLE/VE Üçgen. )


- AKIL/KAVRAM ile/ve/||/<>/> TEFEKKÜR/TERTİB ile/ve/||/<>/> MÂRİFET ile/ve/||/<>/> İLİM

( İki şey/işaret/alâmet arasında bağlantı/ilişkilendirme/birleştirme. İLE/VE/||/<>/> Düşünceleri belirli bir düzen içinde sağlamak. | İşaretleri/alâmetleri düzenlemek. İLE/VE/||/<>/> Kavramlar arası ilişkiler ya da her iki kavram arasındaki ilişki. İLE/VE/||/<>/> Tümel çıkarım/yargı. )


- AKILLA TARTMAK ile/değil/yerine KALPLE DİNLEMEK


- AKILLANMAK ve/||/<>/< AKIL ALMAK


- AKILLI ÇALIŞKANLAR ile/ve AKILLI TEMBELLER ile/ve
AKILSIZ ÇALIŞKANLAR ile/ve AKILSIZ TEMBELLER

( Ödüllendirilmeli! İLE Teşvik edilmeli! İLE Ceza verilmeli! İLE Kovmalı! )

( Takdir etmeli! İLE Dikkat etmeli! İLE İkaz etmeli! İLE Terk etmeli! )

( [+ +] ile [+ -] ile
[- +] ile [- -] )


- AKILLI (OLAN/OLMAK) ile/ve/değil/yerine "AKLI BAŞINDA" (OLAN/OLMAK)


- AKILLI OLMAK ile/ve/değil/yerine YETERİNCE AKILLI OLMAK/DAVRANMAK