Bugün[17 Kasım 2025]
itibarı ile 94 başlık/FaRk ile birlikte,
94 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(2/2)


- EĞİLİM ile/ve/<> YÖNELİM


- EMEK ile/ve ÇABA

( Büyük çabalar harcamadıkça, çaba harcamanın bizi hiçbir yere götürmeyeceğini anlayamayız. )


- ENO[Jap.] -ile

( Çin'li Zen ustalarından 6. Pîr Hui-neng'e (637-713) Japonya'da verilen ad. )


- EYLEM ile/ve ÖZGÜRLEŞTİRİCİ EYLEM

( O, ırmağa götürür fakat geçiş size aittir. )


- HAREKET ile/ve/değil DEĞİŞİM


- HAVA (DURUMU) ile/ve/<>/değil İKLİM

( 21 - 22 derecenin altında ve üstünde olan ortamlarda, kişilerin, konu ne kadar önemli olursa olsun toplantılarda konuşmacıya beş dakikadan fazla odaklanamadıkları araştırmalar sonucu tespit edilmiştir. )

( Günümüz belediye yönetmeliklerinde, apartmanlardaki kalorifer kazanları ve ısılar için şu yönerge vardır: "Dışarıda havanın ısısı 17 derecenin altına düştüğünde kalorifer yakılmak zorundadır. Oda sıcaklıkları ortalama 21 - 22 derece dolayında olmalıdır." )

( Hayvanların iklimin genel gidişine göre doğurdukları ve doğacak yavru sayısını ayarladıkları tespit edilmiştir. )

( Bitki tohumlarının belirli bir ısı ve nem olmadıkça filizlenmediği bilinmektedir. )

( Ağustos böcekleri, 17 yıl toprak altında yetişir. Havanın 17 C olduğu günün gecesi dışarı/yüzeye çıkar. İki günde ağaçların tepesine ulaşmaya çalışırlar. )

( ERZE[Fars.]: Eski yönteme göre yeryüzünün bölündüğü yedi iklim.[yedi parçadan birinci iklim, ekvatora yakın olan bölge. )


- İBÂDET ile/ve TAAT ile/ve İTAAT

( SAAT-İ VAHİDEDİR ÖMÜR CİHÂN SAAT-İ TAATE SARF EYLE HEMÂN )


- İSTEK ile/ve/<> İÇGÜDÜ


- JODO[Jap.] -ile

( Arık Ülke Budizmi. Amida Buda'nın adını içtenlikle, inanla ananların öldükten sonra tekrar doğacaklarına inandıkları cennet. bkz. Amida )


- KAYLÛLE[Ar.]/SİESTA[İsp.]/RİPOSO[İt.]/İNEMURİ[Jap.] değil/yerine/= ÖĞLE ARASI/UYKUSU/DİNLENMESİ


- KİNHİN[Jap.] ile ...

( Yürüyerek sürdürülen meditasyon; Sakyamuni Buda'nın tam ve aşılmaz aydınlanmaya ulaştıktan sonra altında uyandığı kutsal Hintinciri ağacının gölgesinde bir hafta boyunca yürüdüğü yolundaki söylentiden gücünü alan uygulama. )


- KOAN[Jap.](Kung-an[Çince]) ile/ve MUAMMA

( Zen'de, aydınlanmak üzere kullanılan bilmece/ler, soru/lar. Paradoksal soru. Çözmesi için bir öğrenciye verilen bir problem. Zen öğrencilerine derin anlamlarını iyice anlayarak bir çözüm bulmaları için verilen bulmaca benzeri tümceler. [Bu tümceler, genellikle Mondo'lardan alınır. bkz. MONDO] İLE/VE Şiir sanatında harflerle yapılan bilmece/ler. Düğüm, düğümlü. )

( Koanlar için, ZEN ETİ, ZEN KEMİĞİ adlı kitabı okumanızı salık veririz. )

( Muamma çeşitleri için EMRÎ DİVÂNI'nı okumanızı salık veririz. )

( EMRÎ: En çok muamma yapan kişi. )

( ÖMER ZÜLFE'nin EMRÎ [ö. 1575] DÎVÂNI'NDA HARF OYUNLARI'nı okumanızı salık veririz. )

( FUZÛLÎ'nin MUAMMA RİSÂLESİ'ni de okumanızı salık veririz. )

( ÂMİL ÇELEBİOĞLU'nun HARFLERE DAİR makalesini de okumanızı salık veririz. )

( NEJAT SEFERCİOĞLU'nun EBCED adlı kitabını da okumanızı salık veririz. )


- KOAN[Jap.] = KUNG-AN[Çince]


- KOKU ile/ve HİS


- KOSHİ[Jap.] ile ...

( Omuriliğin, göbek hizasının altında kalan bölümüne verilen ad. )


- KURTULMAK ile ÖZGÜRLEŞMEK

( Özgürleşme, kişinin kendi kendine empoze etmiş olduğu yanlış fikirlerden kurtulmasıdır. )

( Bir canlı varolan, kurtuluşun onun ulaşabileceği bir yerde olduğunu bir kez işitir ve anlarsa, asla unutmayacaktır. )

( Liberation is of the self from its false and self-imposed ideas.
Once a living being has heard and understood that deliverance is within his reach, he will never forget, for it is the first message from within. )


- LEZZET[Ar.]/TAT ile TATMAK

( Lezzet yeterli miktarda kalarak oluşur. )

( Ağız yoluyla alınan tat. | Herhangi bir şey karşısında duyulan zevk, haz.[mecâz] İLE Canlıların besinlerdeki uçucu olmayan bileşikleri damak, boğaz ve dil yüzeyindeki mukoza noktaları aracılığıyla algıladığı duyum. )


- LOGOS ile/ve NOUS

( Akıl, yasa, düzen. İLE/VE ... )

( Ateşli söz. Etki eden söz. Sohbette geçen söz. İLE/VE ... )

( Doğadan kopmuş/uzaklaşmış. İLE/VE Doğa. )

( Bir şeyde bulunan düzen ve yasalılık. İLE/VE ... )

( Dilde/sözcüklerde gö(ste)rebilmek. İLE/VE ... )

( Parçaların, bütün ile olan ilişkisi. İLE/VE ... )


- MALDİV ve/<> ADALARI

( 1196 adadan oluşur ve toplam yüzölçümü 298 km²'dir. Başkenti Male'dir. )

( Delikanlı, hırsızlık olayının çok nadir olduğu Maldiv'in ünlü bir plajına vardığında, yine de giysilerinin çalınmasını nasıl engelleyebileceğini düşündü. Denize girmeden önce giysilerinin üzerine, "Bu giysiler, dünya ağır sıklet şampiyonunundur!" diye bir bilgi bıraktı.

Bir süre sonra denizden çıkan delikanlı, giysilerinin çalınmış olduğunu gördü. Yerine ise şöyle bir bilgi bırakılmıştı.

"Bu giysileri çalan, dünya maraton şampiyonudur!" )


- MANDA/CAMIZ/CAMIŞ ile/ve MALAK ile/ve YAŞAR ile/ve EVERE

( ... İLE/<>/> Manda yavrusu. İLE/<>/> Genç manda. İLE/<>/> Dört yaşına kadar dişil manda. )


- MANTRA[Sansk.] = SHINGON[Jap.]

( İlâhi, bir düşünce aracı, harfler halinde göz önüne getirilen ve telaffuz edilen ideal sesler. Mantra, sürekli tekrarlanışı kendine özgü sonuçlar doğuran bir sözcükler topluluğudur. Sihirli bir gücü olduğuna inanıldığı için ya da zihinde etkin bir değişim yapmak amacıyla aralıksız tekrarlanan bir sözcük, bir hece ya da bir harf. (Tasavvuf'ta ile ABCDEF ( Zikir) )


- MEKÂN ile/ve HAYYİZ(TEHAYYÜZ)(YER KAPLAYAN)


- MEKÂN ile/ve HAYYİZ(TEHAYYÜZ)(YER KAPLAYAN)


- MEMELİ/LER ile YUMURTLAYAN/LAR

( Kendi boyuyla karşılaştırıldığında en küçük yumurtayı yumurtlayan hayvan devekuşu [kendi ağırlığının %1.5'undan hafiftir], en büyük yumurtayı yumurtlayan benekli küçük kividir. [kendi ağırlığının %26'sı kadardır] )

( Herhangi bir hayvan tarafından yumurtlanmış en büyük yumurta [dinozorlar da içinde] Madagaskar'da yaşayan Fil Kuşu[Lat. Aepyornis maximus]'na aitti. [Soyu 1700'de tükenmiştir] [9 litre oylumda, 180 tavuk yumurtasına denktir.] )


- MİKADO[Jap.] ile ...

( Japon imparartorlarına verilen san. | Küçük çubuklarla oynanan bir oyun. )


- MONDO[Jap.] ile KOAN[Jap.]

( Zen öğrencisini, Zen gerçeğine uyandırmak amacı güden Zen Ustası'yla öğrencisi arasında ya da iki Zen Ustası arasında soru-yanıt biçiminde bir söyleşi. İLE Zen'de, aydınlanmak üzere kullanılan bilmece/ler, soru/lar. Paradoksal soru. Çözmesi için bir öğrenciye verilen bir problem. Zen öğrencilerine derin anlamlarını iyice anlayarak bir çözüm bulmaları için verilen bulmaca benzeri tümceler. )


- NEMBUTSU[Jap.] ile ...

( Buda'nın adı anılarak kazanılacağına inanılan kurtuluş yolu; Arık Ülke(Jodo, Shin) Budizmi'ni anlatmak için kullanılır. Namu Butsu(Buda Adına) biçiminde Buda'nın adının anılmasından oluşan bir sözcük. )


- NİCELİK ile/ve/||/<>/> NİTELİK ile/ve/||/<>/> ÖLÇÜ

( Bölünebilir olan. İLE/VE/||/<>/> Bölünemez olan. İLE/VE/||/<>/> ... )

( "Kaç?" sorusunun yanıtıdır. İLE/VE/||/<>/> "Nasıl?"[Ne asıl? < KEYFE] sorusunun yanıtıdır. İLE/VE/||/<>/> ... )

( Nicelik olmadan, nitelik olmaz! Nitelik olmadan da nicelik! )

( Altın, altınlık niceliğinde, altınlık niteliklerini barındırır. )


- NİRVANA[Sansk.](NİBBAHA[Pali])(SATORİ[ZEN, Jap.]) ile NİRVANE ile NİRVANİ ile ...

( Aydınlanma. (ZEN'de, Satori) Yaşam ışığının nihai eriyişi ve sönüşü. Maddeden kurtuluş, En Yüce Ruh (Brahman) ve yeniden birleşme. Budist summum bonumilkesi. En son Gerçeklik. Saltık Hakikat. Aydınlandıkları zaman, yanıltıcı egolarının bilinciyle sınırlı olmayan bir duruma giren kişilerin son durumu. Bağımlılıklardan, tutkulardan, yanılsamalardan kurtulup, uyanıp aydınlanma sonucu ulaşılan iç suskunluk, iç barış. (Tasavvuf'ta ile ABCDEF ( İşrak) İLE Bağımsızlığa, iç özgürlüğe ulaşmış kişi. İLE Nirvana'yı arayan. )


- NİRVANA[Sansk.] = NİBBAHA[Palice] = SATORİ[Zen, Jap.]


- NİSHİREN[Jap.] ile ...

( Tendai Budizm okulundan türemiş yurt sevgisini herşeyden öne alan, çağımızda savaşçı Japon faşizmini etkilemiş olan Budist okulu. )


- NÜZÛL ile ...

( AŞAĞI İNME )


- NÜZÛL ile/ve URÛC

( Hazretler ile. İLE/VE/<> Melekler ile. )

( Fiziksel/dışsal. İLE/VE/<> İçsel. )

( Kabalaşmış. İLE/VE/<> İncelmiş/incelerek. )

( Anneyle. İLE/VE/<> Aşkla. )

( Tamamı: ULÛHİYET )

( LÂHUT > NÂSUT ile/ve/<> NÂSUT > LÂHUT )

( KAVS-I NÜZÛL ile/ve/<> KAVS-İ URÛC )


- OBOKU[Jap.] ile ...

( Çinli Zen Ustası Huang-po'ya (ölümü 850) Japonca'da verilen ad. )


- OD ile KIVILCIM


- ÖZELLİK ile/ve AYIRICI ÖZELLİK


- ÖZGÜN/LÜK ile/ve/değil ÖZGÜL/LÜK

( Yalnız kendine özgü bir nitelik taşıyan. | Bir buluş sonucu olan, nitelikleri bakımından benzerlerinden ayrı ve üstün olan. | Çeviri olmayan, asıl olan. İLE/VE/DEĞİL Bir türle ilgili, bir türe ait. )

( ÖZGÜL AĞIRLIK: Bir nesnenin, 1 cm³ oylumundaki parçasını ağırlığı. [Sadece suyun özgül ağırlığı, 1'dir.]

Özgül Ağırlık...

Özgül sözcüğü, Türkçede "kendine özgü", "özellikle o var olana ya da duruma ait" anlamında kullanılır. Fizikte ise bir niceliğin, belirli birim kütleye ya da oyluma düşen oranını tanımlar.

Özgül Ağırlık Tanımı

Özgül ağırlık, bir nesnenin birim oylumunun ağırlığıdır.

  • Tanım: 1 cm³ hacmindeki bir nesnenin ağırlığıdır.
  • Birim: g/cm³ ya da N/m³ [Newton m³]

SI birim düzeninde, "ağırlık" yerine "kütle" temel alınır. Bu yüzden, özgül ağırlık, çoğu zaman, yoğunlukla karıştırılır.

Su, Neden Referans Alınır?

  • 1 atmosfer basınç [deniz seviyesi] ve 4°C'de, 1 cm³ suyun kütlesi yaklaşık 1 gramdır.
  • Bu nedenle, suyun yoğunluğu, bu sıcaklıkta, 1 g/cm³ olur.
  • Bu sıcaklık ve yoğunluk, özgül ağırlık ölçümleri için kaynak/dayanakça kabul edilir.

Su, sıcaklığa bağlı olarak yoğunluk değiştirir. Örneğin 20°C’de yoğunluğu, yaklaşık 0.998 g/cm³'tür.

Özgül Ağırlık ile Yoğunluk...

  • Yoğunluk (ρ): Kütle / Oylum (kg/m³)
  • Özgül Ağırlık: Ağırlık / Oylum (N/m³)

Öteki Nesnelerin Özgül Ağırlığı...

  1. Belirli bir oylumda nesne alınır.
  2. Tartılarak ağırlığı ölçülür.
  3. Ağırlık / oylum oranı hesaplanır.
  4. Su ile karşılaştırılarak göreli özgül ağırlık belirlenebilir.
Nesne Yaklaşık Özgül Ağırlık (g/cm³)
Su (4°C)1.00
Buz0.92
Alüminyum2.70
Demir7.87
Kurşun11.34
Cıva13.60
Altın19.30
Hava (20°C, deniz seviyesi)0.0012
)


- RİNZAİ[Jap.] ile ...

( Çin'li Zen Ustası Lin-chi'ye [ö. 867], Japonca'da verilen ad. | Ansızın Aydınlanma Okulu'nun adı. )


- ROSHI[Jap.] ile ...

( Zen Ustalarına verilen ad. Zen öğretimi yapmaya yeterli, gerçek Satori'ye ulaşmış Zen Ustası. )


- SABAN/PULLUK[Rusça PLOUG] ile SAPAN

( Toprağı sürmek için kullanılan tarım aracı. İLE ... )


- SAKURA[Jap.] ile ...

( Kiraz çiçeği (ağacı). )


- SAMURAİ[Jap.] ile ...

( Japonya'da Zen'den çok etkilenmiş, mesleği savaşçılık olan sınıf. Bir tür şövalyelik. bkz. Bushido )


- SANZEN[Jap.](SAN-CH'AN[Çince]) ile ...

( Zen çalışması. Zen Ustası'yla öğrencisi arasında genellikle Koan konusunda belirli aralıklarla yapılan kişisel görüşme. )


- SANZEN[Jap.] = SAN-CH'AN[Çince]


- SATORİ[Jap.](Nirvana) ile ...

( Kişinin gerçek yaratılışını tanımasıyla sonuçlanan Zen yaşantısı. Uyanma, aydınlanma. Her türlü ikici, karşıt görüşler aşılarak kişinin küçük, göreli benliğinin yok olmasını sağlayan dönüşüm. (Tasavvuf'ta )


- SES ile/ve/değil/yerine SESSİZLİK(SÜKÛNET)

( Sessizlik, baş etmendir. )

( Sessizlikle Bilgelik, Davranışlarla Krallık. )

( Sessizlik ve sükûn - öte yol budur. )

( Sessizlikten başka hiçbir belirli düşünce, zihnin doğal hali olamaz. )

( Sessizliğe ulaştığınızda, herşey doğal biçimde, sizin tarafınızdan bir girişim olmaksızın kendiliğinden oluşacaktır. )

( Aklın, davranışlardaki en açık belirtisi sükûnet ile zarâfettir. )

( Sessizlik ve sükûnet içinde, gelişirsiniz. )

( Sükûnet ve sessizlik içinde, büyürsünüz. )

( Size yardım edecek olan, sessizliktir. )

( Sükûnet ve sessizlik içinde "Ben" kabuğu erir ve iç ile dış bir olur. )

( Umudunuz, zihninizde sessiz ve gönlünüzde sakin kalmakta yatar. )

( Öteye varabilmek için sessizliğe râzı olmalısınız. )

( Tüm gereksinimim(iz), SESSİZLİK. )

( Kendinize tam bir sessizlik içinde bakın, kendinizi tanımlamayın/tarif etmeyin. )

( Sessiz ve sakin kalın. )

( Gerçeğe varmış olan kişiler çok sessizlerdir. )

( İlim, hâle inkılâp edince ses çıkmaz. )

( Sadece aslî olanda sükûn ve huzur vardır. )

( Sessizlik bir kez idrak edildiğinde, o, değişebilir olanı derin biçimde etkiler, kendi etkilenmeden kalarak. )

( Sessizlik hakkındaki tüm konuşmalar, gürültüden ibarettir. )

( YAZIT

Gürültü patırtının ortasında sükûnetle dolaş; sessizliğin içinde, huzur bulunduğunu unutma! Başka türlü davranmak, açıkça gerekmedikçe, herkesle dost olmaya çalış. Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık, unutmak olsun. Bağışla ve unut! Fakat kimseye teslim olma! İçten ol; telâşsız, kısa ve açık seçik konuş. Başkalarına da kulak ver. Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları; çünkü, dünyada, herkesin bir öyküsü vardır.

Yalnız planlarının değil, başarılarının da tadını çıkarmaya çalış. İşinle ne kadar küçük olursa olsun ilgilen; yaşamdaki dayanağın odur. Seveceğin bir iş seçersen, yaşamında bir an bile çalışmış ve yorulmuş olmazsın. İşini öyle seveceksin ki, başarıların, gövdeni ve yüreğini güçlendirirken, verdiklerinle de yepyeni yaşamlar başlatmış olacaksın.

Olduğun gibi görün ve göründüğün gibi ol. Sevmediğin zaman sever gibi yapma. Çevrene, önerilerde bulun fakat hükmetme. Kişileri yargılarsan, onları sevmeye zamanın kalmaz. Ve unutma ki, insanlığın, yüzyıllardır öğrendikleri, sonsuz uzunlukta bir kumsaldaki tek bir kum taneciğinden daha fazla değildir.

Aşka burun kıvırma sakın; o, çöl ortasındaki yemyeşil bir bahçedir. O bahçeye uygun bir bahçıvan olmak için her bitkinin sürekli bakıma gereksinimi olduğunu unutma.

Kaybetmeyi, ahlâksız kazanca yeğle. İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azâbı, yaşam boyu sürer. Bazı idealler, o kadar değerlidir ki, o yolda yenilmen bile zafer sayılır. Bu dünyada bırakacağın en büyük miras, dürüstlüktür.

Yılların geçmesine öfkelenme; gençliğe yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe. Yapamayacağın şeylerin, yapabileceklerini engellemesine izin verme.

Rüzgârın yönünü değiştiremediğin zaman, yelkenlerini, rüzgâra göre ayarla. Çünkü dünya, karşılaştığın fırtınalarla değil gemiyi, limana getirip getiremediğinle ilgilenir. Ara sıra isyana yönelecek olsan da anımsa ki, evreni yargılamak olanaksızdır. Ondan dolayı, kavgalarını sürdürürken bile kendinle barış içinde ol.

Anımsar mısın doğduğun zamanları: Sen ağlarken, herkes, sevinçle gülüşüyordu. Öyle bir yaşam geçir ki, herkes ağlasın öldüğünde, sen mutlulukla gülümse. :) Sabırlı, sevecen, erdemli ol. Önünde sonunda, tüm servetin, sensin. Görmeye çalış ki, tüm pisliğine ve kalleşliğine karşın, dünya, yine de kişinin biricik güzel mekânıdır.

Eski Bir Tapınak Yazıtı (Xsenius İ.Ö. IX. yy.) )

( HÂMÛŞÂN[Fars.]: Sessizler, susmuşlar. | Mevlevî mezarlıkları. )


- SEVGİ ile/ve/<> YAKINLIK


- SHİN[Jap.] ile ...

( Jodo ya da Arık Ülke Budizmi'nin bir kolu. bkz. Amida, Jodo )


- SHİNGON[Jap.] ile ...

( Görkemli törenleri ve töre severliğiyle ün yapmış Budist okulu. )


- SİYAH LEOPAR ile PANTER

( Afrika ve Asya'da yaşarlar. İLE Panter sözcüğü, Aslan, Kaplan, Jaguar ve Leopar'a [bu 4 kükreyebilen kediye] verilen genel addır. )

( Hiçbir hayvan tamamen siyah değildir. [Yakından bakıldığında derilerindeki benekler hafifçe görülür] )

( Panterler Ortaçağ armalarında çok renkli, uysal ve güzel kokan olarak betimlenmiştir. )


- SOTO[Jap.] ile ...

( Çin'li Zen Ustası Ts'ao-shan'ın (840-901) adından bozulmuş bir sözcük. Basamaklı, aşamalı aydınlanmayı öngören Zen Okulu. )


- TAHAMMÜL[Ar.] değil/yerine/= DAYANMA, KATLANMA

( Nesnenin, güçlü, zorlayıcı dış etkenlere karşı koyabilmesi, dayanması. | Kişinin kötü, güç durumlara karşı koyabilme gücü, kaldırma, katlanma. )


- TARİKİ[Jap.] ile ...

( Bir Buda ya da Bodhisattva'ya bağlanarak onun aracılığıyla kurtuluşu aramak. (Tasavvuf'ta da Tarikat/Yol; İntisab) )


- TATAMİ[Jap.] ile ...

( Japonya'da yer döşemesi olarak kullanılan bir tür hasır. Japon yaşamında bu hasırın üstüne konan yastıklara oturulur. )


- TEMDAİ[Jap.] =/ile T'İEN T'Aİ[Çince] =/ile ...

( Budist okulundan geliştirilmiş Japon Budist okulu. Budist filozof Nagarjuna'nın felsefesine dayanan bu okulda felsefe içeriği çok yüksektir. )


- TO[Jap.] ile HACİM

( Japonya'da eski bir hacim ölçüsü. )


- UYUM ile/ve/<> DENGE

( Her varolan, öteki bir varolan ile uyum içindedir. )

( Uyumun içinde, korkuya yer yoktur. )

( Şehvet gibi ateş, nefret gibi kötülük, uyumsuzluk gibi acı ve aydınlanma gibi de sevinç yoktur. )

( En büyük hastalık, doyumsuz istekler; en büyük acı da uyumsuzluktur. )

( Sarı, öğle güneşinin rengi yani orta noktanın ve dengenin simgesidir. )

( Gerçek, Sattva'dan ötededir. )

( İFRÂT[< FART] - İTİDAL - TEFRİT )

( Tamas donuklaştırır, rajas çarpıtır, sattva uyumlu kılar. )

( İnsan-altı olanlar, Tamas'ın ve Rajas'ın egemenliği altındalardır; kişiler ise Sattva'nın. )

( Berraklık ve yardımseverlik, zihni ve eylemi etkilemesinden dolayı Sattva'dır. )

( Sattva'nın olgunlaşmasıyla tüm arzu ve korkular son bulur. )

( Tamas obscures, rajas distorts, sattva harmonises. )

( Every being is compatible vs. every other being.
In harmony there is no place for fear.
The sub-human - the 'humanoids' - are dominated by tamas and rajas and the humans by sattva.
Clarity and charity is sattva as it affects mind and action.
With the maturing of the sattva all desires and fears come to an end.
The real is beyond sattva. )


- YAPIT/ESER ile KİTAP


- YARARLI >< ZARARLI ile/ve/<>/> İYİ >< KÖTÜ ile/ve/<>/> DOĞRU >< YANLIŞ ile/ve/<>/> GÜZEL >< ÇİRKİN ile/ve/<>/> SEVAP >< GÜNAH

( Akl-ı temyizî. İLE/VE/<>/> Akl-ı amelî. İLE/VE/<>/> Akıl. Akl-ı Nazarî. İLE/VE/<>/> İç duyular. İLE/VE/<> Vicdan. )

( ... İLE/VE/<>/> Düşünce ve eylemin uygunluğu/uyumluluğu. İLE/VE/<>/> Kavram ve nesnenin uygunluğu/uyumluluğu. İLE/VE/<>/> Biçim ve içeriğin uygunluğu/uyumluluğu. İLE/VE/<> ... )

( Spor. İLE/VE/<>/> Felsefe/Ahlâk. İLE/VE/<>/> Bilim. İLE/VE/<>/> Sanat. İLE/VE/<> Din. )

( İyi, yarar ve hazın sürekliliği olarak yorumlanır. )

( İyilik konusunda, kişiler, dört bölümdür:
1. Herkesten önce yapanlar: Bunlar, kerîmdir;
2. Taklit yoluyla yapanlar: Bunlar, hakîmdir;
3. Engelleyenler: Bunlar, eşkiyâdır;
4. Hoşlandıklarından dolayı yapanlar: Bunlar, kötü niyetlilerdir. )

( Kendiniz için neyin iyi olduğunu bilmezken, başkaları için neyin iyi olduğunu nasıl bilebilirsiniz? )

( ... VS./AND/<>/> Appropriateness/harmony of thought and action. WITH/AND/<>/> Appropriateness/harmony of concept and object. WITH/AND/<>/> Appropriateness/harmony of shape and content. WITH/AND/<> ... )

( When you do not know, what is good for yourself; how can you know, what is good for others? )

( ... VS./AND/<>/> Ethic. VS./AND/<>/> Rational. VS./AND/<>/> Aesthetics. VS./AND/<> Religious. )

( Sport. VS./AND/<>/> Philosophy. VS./AND/<>/> Science. VS./AND/<>/> Aesthetics. VS./AND/<> Religion. )

( BEŞ AMAÇ/MAKÂSID-I HAMSE[Ar.]: (KORUNANLAR/SAĞLANANLAR)
CAN ile/ve/<>/> KUŞAK/NESİL ile/ve/<>/> AKIL ile/ve/<>/> MAL ile/ve/<>/> DİN )


- YARARLI ile DOĞRU ile İYİ ile GÜZEL ile SEVAP

( Akıl. İLE Ahlâk. İLE Estetik. İLE Din. )

( Kavram ve nesnenin uygunluğu. İLE Düşünce ve eylemin uygunluğu. İLE Biçim ve içeriğin uygunluğu. İLE ... )

( Kendiniz için neyin iyi olduğunu bilmezken, başkaları için neyin iyi olduğunu nasıl bilebilirsiniz? )

( İyilik konusunda, kişiler, dört bölümdür:
1. Herkesten önce yapanlar: bunlar kerimdir.
2. Taklid yoluyla yapanlar: bunlar hakîmdir.
3. Engelleyenler: bunlar eşkiyadır.
4. Hoşlandıklarından dolayı yapanlar: bunlar kötü niyetlilerdir. )

( DEMIURGE: İYİ İDEASI (TANRI VE DÜNYANIN MİMARI) )

( Rational. WITH Ethic. WITH Aesthetics. WITH Religious.
Appropriateness of concept and object. WITH Appropriateness of thought and action. WITH Appropriateness of shape and content. WITH ... )


- YOK OLMADAN ÖNCEKİ YOKLUK ile/ve ORTAYA ÇIKIŞTAN SONRA/Kİ YOKLUK


- YOKLUK ile/ve SALTIK/MUTLAK YOKLUK


- YOKLUK ile/ve YOK OLMADAN ÖNCEKİ YOKLUK


- YÜKSEK/LİK ile/ve/değil/yerine AŞKIN/LIK, MÜTEAL, YÜCE/LİK


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( Zamlanmış AN. İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE ÂN'ın ÂN'a geçtiği AN'daki AN! )

( "Anlamlı" bir yaşam sunar. İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Mutlu bir yaşam sunar. )

( Dirimlilik içinde. İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Sürekli dirimlilik ile. )

( [kökeni/etimolojisi] ZEMAN[Ar.]: Eskime, bir nesne üzerinde sürenin geçmesi. > ZAMAN: Süre, eskiye, geçmişe karışan süre. [Ar.] Somut bir anlamı varken, gerçek bir nesneyi yansıtırken soyutlaştı. İki nesne arasında, birinden ötekine giderken geçen süreye, eskiye karışan süreye zeman denirken sonraları vakt anlamında soyut bir varlığı yansıtır oldu. )

( ... İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Göktanrı dili.(N) )

( ... İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Bilginin kaynağı. (N) | [Özdek/Madde'nin kaynağı (H).] (HN) )

( ... İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Akıllı enerji. )

( ... İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Dişil ve eril enerji olarak ikili sistemi yansıtır. )

( [Sümer Türkçesi'nde]... İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Gök Tanrı. )

( ... İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Evrenin başlangıcının simgesi. )

( Zaman, AN'ların birbirini izlemesidir. )

( Zaman sonsuzdur, ama sınırlıdır; ebediyet ise şimdi'nin zerresindedir. )

( Zaman içindeki ebediyet sadece tekrarlanıştır. )

( Zaman, yalnızca, bilinçte varolur. )

( Zaman, bizi zamanın dışına götüremez. )

( Zamanın getirmiş olduğunu, yine zaman götürecektir. )

( Zaman, içindeki bir deneyimdir ama deneyimleyen zaman-ötesinde. )

( Zamansızlık içinde, "ebediyen" sözcüğünün bir anlamı yoktur. )

( Batmayan güneşi bulanlar için zaman diye bir şey yoktur. )

( Zamansız olan, zamanı bilir; zaman ise zamansız olanı bilmez. )

( Zaman-ötesi olana ancak zaman-ötesi olanla erişilebilir. )

( İnandığınızı yapın ve yaptığınıza inanın. Başka her şey enerji ve zaman savurganlığıdır. )

( Nasıl, okyanusun her bir damlası okyanusun tuzunu taşırsa, öylece her AN da ebediyetin lezzetini taşır. )

( Bir kez, Şimdi'de iyice yerleşirseniz, gideceğiniz başka yer olmaz. )

( Anımsanan ile yaşanan an arasında, bir an'dan bir an'a gözlemlenebilen bir temel fark vardır. Yaşanan an, zamanın hiçbir noktasında, anımsanan olamaz. İkisi arasında, sadece yoğunluk değil çeşit farklılığı vardır. Yaşanan an, hiçbir yanılgıya yer vermeyecek biçimde öyledir. )

( Yaşanan an gerçektir, halbuki anımsananda bir hayli kararsızlık ve belirsizlik vardır. )

( Yaşanan anı eşsiz kılan nedir? Apaçıktır ki, sizin mevcut olduğunuz duygusu. Bellekte ve beklentide, bunun gözlem altındaki bir zihinsel hal olduğu hakkında açık ve belirgin bir duygu vardır; yaşanan anda ise bu duygu en başta, bir hazır bulunuş ve farkında oluş duygusudur. )

( ÂN-I GAYRI MUNKASİM: BÖLÜNEMEYECEK OLAN AN! )

( Mutlak, zamandan öncedir. )

( Bellek ve beklenti olmadıkça zaman da yoktur. )

( El'in sermayesi. [Kendinin olmayan] ["Allah'a ait olan"] )

( Ne içindeyim zamanın
Ne de tümüyle dışında
Yekpâre, geniş bir ÂN'ın
Parçalanmaz akışında )

( Yüzünü toprağa indir dem-be-dem Dem bu demdir dem bu demdir dem bu dem )

( Dem, bu demdir, dem, bu dem! Dem, bu demdir, dem, bu dem! )

( An, bu andır, an, bu an! An, bu andır, an, bu an! )

( BÎ HENGÂM[Fars.]: Vakitsiz. )

( CARPE DIEM: GÜNÜ/ÂNI/YAŞANANI YAŞA/YAKALA! [Lat.] [günlük yaşa değil!] )

( HAKUNA MATATA: AN'I YAŞA! [Kenya dilinde] )

( CHRONOS ile/ve/||/<>/değil/yerine CAIROS )

( Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında.

Ahmet Hamdi TANPINAR )

( ZAMAN'ı...
Durdurmak istiyorsan... ÖPÜŞ!
Duyumsamak istiyorsan... YAZ!
Bırakmak istiyorsan... SOLUK AL!

ZAMAN'da...
Yolculuk yapmak istiyorsan... OKU!

ZAMAN'dan...
Kaçmak istiyorsan... MÜZİK DİNLE! )

( Zaman, herşeyin aynı anda olmasını engellemek için doğanın kullandığı araçtır. )

( Time is endless, though limited, eternity is in the split moment of the now.
Time exists in consciousness only.
Time is a succession of moments.
Time is an inner experience but the experiencer is timeless.
The absolute precedes time.
What time has brought about, time will take away.
The timeless can be reached only by the timeless.
Time cannot take us out of time.
Just as every drop of the ocean carries the taste of the ocean, so does every moment carry the taste of eternity.
The timeless knows the time, the time does not know the timeless.
Eternity in time is mere repetitiveness.
In the timeless the words 'for ever' have no meaning.
Without memory and expectation there can be no time.
Once you are well-established in the now, you have nowhere else to go.
Do what you believe in and believe in what you do. All else is a waste of energy and time.
Between the remembered and the actual there is a basic difference which can be observed from moment to moment. At no point of time is the actual the remembered. Between the two there is a difference in kind, not merely in intensity. The actual is unmistakably so.
The actual is real, while there is a good deal of uncertainty about the remembered.
What makes the actual unique? Obviously, it is your sense of being present. In memory and anticipation there is a clear feeling that it is a mental state under observation, while in the actual the feeling is primarily of being present and aware. )

( An olmadan, zaman olmaz; ancak, sonsuz zaman olmadan da ân'a ilişkin düşünüş olmaz. )

( ZAMAN ve/değil/yerine/||/<>/< AN

Kaygının neden oldukları, olabilecekleri ve ortadan kaldırılmasındaki araç ve çözümlerin merkezinde, zaman ve algı yönetimi bulunur.

Geleceğin olumsuzu olan ve "Ya ..." ile başlayan düşünce, söz ve kaygıların yanlışlığı ve yanıltıcılığını da ancak yoğunlaşılması gereken iki düşünce üzerinde/n aşabiliriz. Birincisi, en az %51 olmak üzere, ŞU AN'da ve BURADA bilincinin yanı sıra, ikinci olarak, %46-48 oranında da geleceğin belirgin ve olumlu bakışı olan "... İSTİYORUM." düşüncesi ve sözüyledir. Tabii, tortuları, bahaneleri, mazeretleri, yani "... da"/"... ama" sözlerinin tamamen devre dışı tutulmasıyla.

Geçmişin olumsuzu olan "Keşke ..." düşünce ve sözü, hiçbir zaman düşünülmeyeceği gibi, geçmiş ve değişmezliğini ancak geçmişin olumlu deneyimlerini, "İyi ki ..." düşünce ve sözüyle, isabet kaydedilmiş, olumlu durumlar, kayıtlar, süreç ve sonuçlarla dengeleyebiliriz.

"Belirsiz" olan geleceğin belirli kılınmasını da, "Değişmez" olan geçmişin tatminkârlığını da şu anda ve buradaki bilincimiz belirlemektedir. Yaşanmış ve "değişmez" olanların pişmanlığı ya da yaşanmamış ve "belirsiz" olan belirginliğini, ancak ve ancak şu anda ve buradaki %99'lara çıkarılabilecek düşünce, eylem ve tutumlarımızla, direncimizle[ihtiyârımızla] belirleyip, geri kalan sürecin de isteklerimizle/istencimizle[irâde] doldurulması, anlamsız ve değersiz kaygıların ortadan kalkması, daha verimli bir yaşam ve kendilik deneyiminin verimliliğiyle taçlanacaktır.

Kaygının ortadan kalkmasındaki en önemli yani öncelikli bilgi ve uygulama, pek alışık olmasak bile mutlaka sürekli anımsanması ve devrede tutulması gereken, bilinemeyecek olanların varolduğu ve bilinemeyecekleri yönündeki teslimiyet ve tevekkülümüzdür. Bu, ilk başta ve çoğumuz için pek geçerli ve olanaklı "görülmese" bile hep birlikte yaşıyor olduğumuz halde, her birimizin, "kendini öncelikli ve ayrıcalıklı görerek", "sürekli ve tek kazananın kendimiz olması gerektiği" "düşüncesi/zannı", tavrı ve tutumu kadar yanlış ve yanıltıcı, bir başka ötekileştirici ve birbirimizden uzak düşürücü büyüklükte bir tutum olamaz.

Bir başka kaygı verici ve büyük yanlışlardan biri de, hepimizin, kendi ve yakınları için, aynı anda, "en"leri istemesi, dilemesi ve dile getirmesidir. Herşeyin "en güzeli"ni, "en baştakini/tepedeki"ni, "en değerlisi"ni, "en başarılısı"nı, "en güçlüsü"nü, "en büyüğü"nü, sürekli diline dolamış bir birey ve toplum için de refah ve ferah söz konusu değildir ve hiçbir zaman da olmayacaktır.

Olan biten herşeyin uclarında ve uçurumlarında dolaşmanın, iddia sahibi olmanın, bir anlamının, bir değerinin olmayacağını, teknolojinin hızlı gelişimi ve konforun artmasındaki yanılgının taşıdığı, ne ve "ne kadar" yaşanılacak olursa olsun, her şeyi ve herkesi, sonuç odaklılıkla, süreci, bir şeyleri, başlamadan bitirmenin peşinde koşulduğu, yaşamın, tavında, kıvamında, hızlı gitmek yerine yavaş yaşamanın değeri bilinmediği, önceliği yaşanmadığı sürece daha da anlamsız bir kartopu-çığ ilişkisine döneceğini görememenin bedelleri, her ne kadar istenilmese de ne yazık ki, gerçek anlamda "kaygılanmamızı" gerektirecek çok büyük sorunların oluşacağına ve çığ altında kalarak, ezilerek yok olunacağına bir kanıttır.

"En büyük" ya da tek kaynağı "merak" olan, ancak sonuçların değer gördüğü niteliksiz "sorgulamaların" da ne içeriği, ne süreci, ne de sonucu, kişileri ve toplumları hiçbir nitelikli sonuca götürmeyeceği gibi, kendi, yakınları, vatanı, toprağı, bayrağı, sancağı, dili ve geleceği için "kaygılanılması" gereken bir durumu da ortaya sermektedir.

"Geleceği/ni merak eden/ler,
fallara değil mezarlıklara baksın!"


Bireysel ve toplumsal olarak "kaygılanmak" durumunda kalacağımız olumsuz durumları, zihnimizin üst köşelerinde, kenarda tutmak üzere, tekrar kaygının çözümlerine yönelik kişisel yönetim bilgilerimize geri dönelim...



Kaygı DEĞİL/YERİNE Saygı - B (bile değil) )

( [daha iyi olabilmek için zihnin yönlendirilmesi gereken] Olumsuz/sorunlu/yetersiz/hasta(lıklı) vb. durumlarda. İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Olumlu/mutlu/yeterli durumlarda. )

( [Odaklanılması gereken] Daha az. İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Daha çok. )

( )

( En mutsuz kişi, geçmiş ve/ya da geleceğe (fazla) odaklı olandır. )

(

ZAMAN

Bankada bir hesap sahibi olduğunu düşün, hesabına her sabah $ 86.400 para yatırılıyor, fakat bu paranın hepsini akşama kadar harcamak zorundasın, ertesi güne transfer edilemez. Paranı kullansan da kullanmasan da hesap her akşam sıfırlanıyor. Ne yaparsın? Tabi ki hepsini harcamaya çalışırsın. Hepimiz Zaman adlı bu bankanın müşterileriyiz. Her sabah 86.400 saniyeye sahip oluyoruz, her akşam gün boyunca kullanmadığımız saniyelerimiz kadar zarara girmiş oluyoruz, yarına transfer edilemez. Her sabah hesabımız dolar, her akşam boşalır. Geri dönüş yok, saniyelerini ŞU AN`ı yaşayarak harca, en iyisi bunlarla iyi bir yatırım yap. Sağlık, mutluluk ve başarı için! Zaman kaçıyor. Her gün işinin en iyisini yap.

Bir senenin değerini anlamak için,
sınıfta kalmış bir öğrenciye sor.

Bir ayın değerini anlamak için,
8 aylık bir bebek doğuran anneye sor.

Bir haftanın değerini anlamak için,
haftalık dergi çıkaran bir editöre sor.

Bir saatin değerini anlamak için,
kavuşmayı bekleyen sevgililere sor.

Bir dakikanın değerini anlamak için,
trenini kaçıran yolcuya sor.

Bir saniyenin değerini anlamak için bir kazayı önleyemeyen sürücüye sor.

Bir saniyenin yüzde birinin değerini anlamak için olimpiyatlarda gümüş madalya kazanan koşucuya sor.

Her anını değerlendir, her dakikanı çok özel biriyle paylaş.
Zamanında ortak edebileceğin kadar özel biri. Unutma zaman hiç kimse için durmaz.

Geçmiş zaman Tarih,
Gelecek zaman Gizemli,
ŞU AN ise
sana verilen gerçek bir armağandır.

------------------------------

1000 yılın değerini anlamak için sene değerini iki hane olarak programlamış olan bir programcıya sorun.


100 yılın değerini anlamak için El değiştirmeye (Handover) tanık olmuş bir Hong Kong vatandaşına sorun.


70 yılın değerini anlamak için ölmekte olan bir insana sorun.
40 yılın değerini anlamak için çölde dolaşmış (traveled in the wilderness) bir Yahudi'ye sorun.
7 yılın değerini anlamak için 7 yıllık iznini (sabbatical leave) alamamış bir profesöre sorun.


5 yılın değerini anlamak için bir daha seçilememiş bir milletvekiline sorun.


Bir milisaniyenin değerini anlamak için şehri karanlığa gömen bir elektrik (power) mühendisine sorun.


Bir mikrosaniyenin değerini anlamak için pentium makine almış olan birine sorun.


Bir nanosaniyenin değerini anlamak için yeni terfi etmiş bir dijital devreler tasarımcısına sorun.


Bir pikosaniyenin değerini anlamak için birçok patentin sahibi olan analog devreler tasarımcısına sorun.


Bir femtosaniyenin değerini anlamak için Nobel Ödülü kazanmış fizikçiye sorun.

)


- ZAZEN[Jap.](Tso Ch'an[Çince]) ile ...

( Oturarak yapılan Zen Meditasyonu. Gözler çok hafif açık(kapalı-açık arası) olarak uygulanır. )


- ZEN[Jap. < ZENNA < CHENNA(Çince)] ile ZEN[Fars.]

( Felsefe, düşünüş, yaşam biçimi. İLE Kadın. )


- ZENDO[Jap.] ile ...

( Zen manastırlarında toplu meditasyon yapmak için ayrılmış olan salon. (Tasavvuf'ta ile ABCDEF ( Meydan; Zikir ve/ya da Sema yapılan alan) )


- ZEVK ile/ve/yerine FERÂGAT


- ZEVK ile/ve SEFA/SAFÂ[ZEVK Ü SEFÂ]

Bugün[17 Kasım 2025]
itibarı ile 94 başlık/FaRk ile birlikte,
94 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(2/2)