İngilizce karşılıkları olan FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 10.540 başlık/FaRk ile birlikte,
10.540 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(24/44)
- KONFÜZYON/CONFUSION[İng.] değil/yerine/= BİLİNÇ BULANIKLIĞI
- KONGRE[Fr./İng. < CONGRES] ile KONKRE[Fr. < CONCRET]
( Çeşitli ülkelerden yöneticilerin, elçilerin, delegelerin katılmasıyla yapılan toplantı. | Kurultay. | Amerika Birleşik Devletleri'nde Temsilciler Meclisi ile Senatonun bir aradayken aldıkları ad. İLE Somut. )
- KONİZASYON/CONIZATION[İng.] değil/yerine/= KONİK KESİM
- KONJENITAL/CONGENITAL[İng.] değil/yerine/= DOĞUŞTAN
- KONJESTİF/CONGESTIVE[İng.] değil/yerine/= GÖLLENDİRICİ
- KONJESTİYON/CONGESTION[İng.] değil/yerine/= GÖLLENME
- KONKOMITAN/CONCOMITANT[İng.] değil/yerine/= EŞLİK EDEN
- KONKORDAN/CONCORDANT[İng.] değil/yerine/= UYUMLU
- KONKORDANS/CONCORDANCE[İng.] değil/yerine/= UYUMLULUK
- KONKÜZYON/CONCUSSION[İng.] değil/yerine/= SARSINTI
- KONNEKSİYON/CONNECTION[İng.] değil/yerine/= BAĞLANTI
- KONNEKTİF DOKU/CONNECTIVE TISSUE[İng.] değil/yerine/= BAĞ DOKUSU
- KONNEKTÖR/CONNECTOR[İng.] değil/yerine/= BAĞLAYICI, BAĞLANTI (DONANIM)
- KONSANTRASYON/CONCENTRATION[İng.] değil/yerine/= GÖZEÇLENME/YOĞUNLAŞMA/DERİŞİM
- KONSANTRATÖR/CONCENTRATOR[İng.] değil/yerine/= YOĞUNLAŞTIRICI
- KONSANTRE/CONCENTRATED[İng.] değil/yerine/= YOĞUNLAŞMIŞ | DERİŞİK
- KONSANTRE ile KONSANTRASYON
- KONSANTRİK/CONCENTRIC[İng.] değil/yerine/= EŞMERKEZLİ
- KONSENSÜS/CONSENSUS[İng.] değil/yerine/= UZLAŞMA, | OYDAŞMA
- KONSENT/CONSENT[İng.] değil/yerine/= ONAM
- KONSEPT[İng. < CONCEPT] değil/yerine/= KAVRAM
- KONSEPT/CONCEPT[İng.] değil/yerine/= KAVRAM
- KONSER[İng. < CONCERT] değil/yerine/= DİNLETİ
- KONSER ile RESİTAL[Fr. < İng.]
( ... İLE Tek bir sanatçının tek bir aletle sunumu. )
- KONSERVATİF TEDAVİ/CONSERVATIVE THERAPY[İng.] değil/yerine/= MUHAFAZAKÂR SAĞALTIM
- KONSOLİDASYON[İng. < CONSOLIDATION] değil/yerine/= SAĞLAMLAŞTIRMA | BÜTÜNLEŞME
( Borçlanmaların uzun süreli(vadeli) borç durumuna getirilmesi. )
- KONSOLIDASYON/CONSOLIDATION[İng.] değil/yerine/= PEKİŞME | KATILAŞMA | BÜTÜNLEŞTİRME
- KONSTANT/CONSTANT[İng.] değil/yerine/= SABİTE
- KONSTİTÜSYONEL/CONSTİTUTIONAL[İng.] değil/yerine/= YAPISAL, BÜNYESEL
- KONSTRİKSİYON/CONSTRICTION[İng.] değil/yerine/= BÜZÜLME
- KONSTRİKTİF/CONSTRICTIVE[İng.] değil/yerine/= KISITLAYICI, DARALTICI
- KONSTRİKTÖR/CONSTRICTOR[İng.] değil/yerine/= DARALTAN
- KONSÜLTAN/CONSULTANT[İng.] değil/yerine/= DANIŞMAN
- KONSÜLTASYON[Fr./İng. < CONSULTATION]/KONSULTO[İt. < CONSULTO] değil/yerine/= DANIŞIM/DANIŞMA
- KONSÜLTASYON/CONSULTATION[İng.] değil/yerine/= DANIŞIM
- KONTAMINASYON/CONTAMINATION[İng.] değil/yerine/= BULAŞMA
- KONTAMINE/CONTAMINATED[İng.] değil/yerine/= BULAŞMIŞ
- KONTİNÜ/CONTİNUOUS[İng.] değil/yerine/= SÜREKLİ | KESİNTISİZ
- KONTRAKSİYON/CONTRACTION[İng.] değil/yerine/= KASILMA
- KONTRAKTIL/CONTRACTILE[İng.] değil/yerine/= KASILABİLİR
- KONTRAKTILITE/CONTRACTILITY[İng.] değil/yerine/= KASILABİLİRLİK
- KONTRAKTÜR/CONTRACTURE[İng.] değil/yerine/= BÜZÜLÜ KALIM
- KONTRALATERAL/CONTRALATERAL[İng.] değil/yerine/= KARŞI YAN
- KONTRAST MADDE/CONTRAST MEDIA[İng.] değil/yerine/= GÖRÜNTÜVERİR NESNE
- KONTRAST/CONTRAST[İng.] değil/yerine/= KARŞIT
- KONTRENDİKASYON/CONTRAINDICATION[İng.] değil/yerine/= KULLANIM SAKINCASI
- KONTRENDİKE/CONTRAINDICATED[İng.] değil/yerine/= KULLANIM SAKINCALI
- KONTROL ile DENETLEME
- KONTROL ile/ve DENETLEME
( Bir kez kendimi ve neyi temsil ettiğimi bilince artık durmadan kendimi denetleme gerekesiniminde olmam. )
- KONTROL ile/ve ÖLÇÜM
- KONTROLÜ SONDA YAPMAK ile/yerine KONTROLÜ BAŞTA VE SÜREKLİ YAPMAK
- KONTRPULSASYON/COUNTERPULSATION[İng.] değil/yerine/= KARŞI VURUM
- KONTRTRANSFERANS/COUNTERTRANSFERENCE[İng.] değil/yerine/= KARS¸I AKTARIM
- KONTUR/CONTOUR[İng.] değil/yerine/= SINIR (ORGAN, TÜMÖR, VB.)
- KONTÜZYON/CONTUSION[İng.] değil/yerine/= FİZİKSEL ÖRSELENME
- KONU ile/ve AMAÇ
( Amaç, en üstün önemi taşır. )
( The motive, matters supremely. )
- KONU ile BİÇİM
- KONU ile/ve/değil/||/<>/< DURUM
- KONUM ve/||/<>/> KARŞI KONUM ve/||/<>/> BİLEŞTİRME
- KONUNUN ÖZÜNÜ KAÇIRMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
KISIR DÖNGÜ ile/ve/||/<> İLGİSİZ AMAÇ ile/ve/||/<> İLGİSİZ SONUÇ ile/ve/||/<> İDDİAYI ZAYIFLATMA ile/ve/||/<> KONUYU SAPTIRMA
- KONUŞMA ANI/ ZAMANI ile ...
- KONUŞMA ile TARTIŞMA
- KONUŞMAK/YAZMAK ile/ve/yerine/değil/hem de YAPMAK/UYGULAMAK
( Bir kişinin bir şey yapıyor ya da yapmıyor gibi görünmesi çoğu zaman yanıltıcıdır. )
- KONUŞMAK ile/ve/değil/yerine/<> SUSMAK
( Sessizlikle Bilgelik, Davranışlarla Krallık. )
( Konuşmak gereksinim olabilir fakat susmak sanattır. )
( Kişiye/insana, konuşmayı öğrenebilmesi için iki yıl, dilini tutmasını öğrenebilmesi için altmış yıl gereklidir. )
( Yarışılamaz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<> Yarışılabilir. )
( Yaşam, konuşanların birbiriyle dalaşı, susanların ise barışıyladır. )
( Dışarıdakileri(nesneleri/kişileri/olayları/olguları/durumları) değiştirmek/geliştirmek istiyorsan... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<> İçeriyi/içerdekileri/yaşamını(zihnindekileri) yani kendini değiştirmek/geliştirmek istiyorsan... )
( Konuşan, susabilenin hizmetkârıdır. )
( Wisdom by silence, royalty by behaviours. )
- KONUŞMAK ile/ve/değil/yerine AKTARMAK
- KONUŞMAK ile/ve ANIMSAMAK/ANIMSATMAK
- KONUŞMAK ile ANLATMAK
( Herhangi bir şey üzerine. İLE Konuya ya da kişilere bağlı olarak. )
- KONUŞMAK ve EYLEM
( Kişi, konuşmadan önce eyleme geçer ve [ancak] daha sonra eylemine göre konuşur. )
( Düşünce goncadır, dil tomurcuk, eylem ise bunların ardındaki meyve. )
- KONUŞMAK ile/değil/yerine GEREKTİĞİ KADAR KONUŞMAK
( Düşünmeden konuşmanın cezası, sonradan düşünmeye mahkûm olmaktır. )
( Lisanen konuşmak, halen anlaşmak! )
( Konuşmama gereksinimi/n kadar, konuşma gereksinimini anımsayarak KONUŞ!!!
Konuşma gereksinimi/n kadar, konuşmama gereksinimini anımsayarak KONUŞ!!!
Konuşmama gereği kadar, konuşma gereğini anımsayarak KONUŞ!!!
Konuşma gereği kadar, konuşmama gereğini anımsayarak KONUŞ!!! )
- KONUŞMAK ile/yerine GEREKTİĞİ KADAR KONUŞMAK
( İTNAP: Sözü boş yere uzatmak. )
- KONUŞMAK ile GEVEZELİK
- KONUŞMAK ile/ve İLETİŞİM
- KONUŞMAK ile/ve/değil/yerine KANITLAMAK
- KONUŞMAMAK ile/değil/yerine YERİNDE/KARARINCA/UYGUN KONUŞMAK
- KONUŞMAMAK ile/değil/yerine YERİNDE/KARARINCA/UYGUN KONUŞMAK
( Bir insan ne kadar çok gürültü yaparsa, sözleri de o kadar çok sessizdir. )
- KONUŞMAMAYI, KONUŞMAYA YEĞLEYEN (OLMAK) ile/ve/değil/yerine KONUŞMAYI, KONUŞMAMAYA YEĞLEYEN (OLMAK)
( Konuşmak (bile) (belki) birçok/bazı konuları/sorunları halletmeye yetmeyebilir fakat konuşmayarak hiçbir çözüm bulunmaz! )
- KONUSU OLMAK ile PARÇASI OLMAK
- KONVALESANS/CONVALESCENCE[İng.] değil/yerine/= TOPARLANMA
- KONVANSİYON[Fr./İng. < CONVENTION] değil/yerine/= ANTLAŞMA
( Antlaşma. | Bir anayasa yapmak ya da bir anayasayı değiştirmek için toplanan olağanüstü geçici meclis. )
- KONVANSİYONEL[İng. < CONVENTIONAL | Fr. < CONVENTIONNEL] değil/yerine/= GELENEKSEL | ALIŞILMIŞ
- KONVEKSİYON/CONVECTION[İng.] değil/yerine/= ISI YAYIMI/ISIYAYIM
( Devinen nesnelerle belirli nicelikte ısının taşınması olayı, iletim. )
- KONVERJANS/CONVERGENCE[İng.] değil/yerine/= TOPLANMA, | YAKINSAMA
- KONVÜLZİYON/CONVULSION[İng.] değil/yerine/= HAVALE
- KOOPERASYON/COOPERATION[İng.] değil/yerine/= İŞBİRLİĞİ
- KOOPERE/COOPERATED[İng.] değil/yerine/= İLETİŞİM KURULABİLEN, İŞBİRLİĞİ YAPABİLEN
- KOORDİNASYON[İng./Fr. COORDINATION] değil/yerine/= DÜZENLEME/EŞGÜDÜM
- KOORDİNASYON/COORDİNATION[İng.] değil/yerine/= EŞGÜDÜM
- KOORDİNAT[Lat.] ile/değil/< ORDİNAT[İng. < Lat.]
( Belirli bir molekül içinde, özel bir konuma sahip bir atoma bağlı olan atom ya da atom grubu. İLE/DEĞİL/< Bir noktanın, uzaydaki yerini belirtmeye yarayan çizgilerden biri. [Çoğunlukla, apsise dikey olarak çizilir.] )
- KOORDİNATÖR/COORDİNATOR[İng.] değil/yerine/= EŞGÜDER, EŞGÜDÜMCÜ
- KÖPEK ile/ve/<> AYI
( ... İLE/VE/<> Avrupa dillerinde AYI...
)
- KÖPEK ile KANİŞ/RAKÎB/PODDLE[İng.< (Alm.: Suya atlamak. [ilk başta ördek avlamada kullanılmalarından dolayı])]
- KÖPEK ile YABAN KÖPEĞİ/KIRMIZI KÖPEK
( ... İLE Büyük Sahra'nın güney ve doğu kesimlerinde yaşarlar. )
( 400'den fazla köpek türü vardır. )
( Tüm köpek türlerinin kökeni gri kurtlardan gelmektedir. )
( Dünyadaki hiçbir canlı biçim ve boyut olarak bu kadar çeşitlilik göstermez. )
( Köpeklerin burnunda 220 milyon koku alma hücresi bulunur. [İnsanda 5 milyon] )
( Köpeklerin burnu, insandaki parmakizi gibi her biri kendine özgüdür. )
( Köpeklerin burnuna hava tutulur -ya da bir biçimde üflenirse- kaçarlar. )
( Neşeli köpekler kuyruklarını, daha çok gövdelerinin sağ tarafına doğru sallarlar. [Üzgünlerse sola] )
( Köpekler, mavi ile sarıyı ayırabilirler fakat yeşille kırmızıyı ayıramazlar. )
( Herhangi bir tür köpek herhangi bir türle çiftleştirilebilir. )
( Bilinmeyen bir nedenle, köpekler melez bir tür meydana getirmek için çiftleştirildiklerinde, çiftleşen iki tür arasında ortalama bir sonuç almak yerine çoğu zaman hiç beklenmedik bir sonuçla karşılaşılır. Bu yeni tür yine başka türlerle çiftleşerek üreme yetisini sürdürür. )
( DÜĞÜMLENME: Köpekler arkadan birleşerek çiftleşirler fakat daha sonra bacaklarından birini eşlerinin üzerinden geçirerek arka arkaya gelmiş olurlar. Bu olunca eril köpeğin penis ucu[bulbus glandis] kan pompalanarak şişer ve bu da geri çekilmeyi olanaksızlaştırır. Bu durum sperm sızmasını engellemeye yarar. Boşalma olana kadar bir iteleme süreci yaşanır ve sonucunda penis küçülerek köpekler birbirinden ayrılabilir. )
( Parmakizi gibi, köpekler de burun izleriyle tanınabilirler. )
( Gebelik süreleri 63-70 gündür. İLE ... )
( Köpek, öfkeyi[gazabı] simgeler. )
( CANIS MAJOR: GECE GÖRÜNEN ile/ve GÜNDÜZ GÖRÜNEN )
( BASBASA: Köpeğin, kuyruğunu sallayarak sokulması. | Dalkavukların hali. )
( LÂHİS[Ar.]: Sıcaktan ya da susuzluktan dilini çıkararak soluyan köpek. )
( TAHALLÜB-İ RİEVÎ[Ar.]: Köpeğin, dilini çıkararak soluması. )
( TEHÂRÜŞ-İ KİLÂB[Ar.]: Köpeklerin hırıldaşarak dalaşması. )
( VÜLÛG[Ar.]: Köpeğin su içmesi. )
( PUPPY: Köpek ve köpekbalığı yavrusu. )
( Öteki dillerde HAV HAV[Türkçe'de] tanımları/seslendirmeleri:
* HEM HEM[Arnavutluk'ta]
* VENG VENG[Çin'de]
* GONG GONG[Endonezya'da]
* BAU BAU[İtalya'da]
* VOFF[İzlanda'da]
* BAP BAP[Katalan'da]
* HOV HOV[Slovenya'da]
* HAF HAF[Ukrayna'da]
* GAV GAV[Yunanistan'da] )
( Bazı köpek cinsleri:
Affenpinscher (Affenpinscher)
Afgan Tazısı (Afgan Hound)
Aidi (Aidi)
Airedale Teriyeri (Airedale Terrier)
Akbaş (Akbash Dog)
Akita (Akita Inu)
Alabay (Alabay)
Alaska Malamutu (Alaskan Malamute)
Alman Çoban Köpeği (German Shepherd Dog)
Alman Kısa Tüylü Puanteri (German Shorthaired Pointer)
Alman Pinscher
Alman Telsi Tüylü Puanteri (German Wirehaired Pointer)
Amerikan Cocker Spaniel (American Cocker Spaniel)
Amerikan Eskimo Köpeği (American Eskimo Dog)
Amerikan Fokshaundu (American Foxhound)
Amerikan Pit Bull Terrier (Pitbull)
Amerikan Staffordshire teryesi (American Staffordshire Terrier)
Amerikan Su Spanyeli (American Water Spaniel)
Australian Cattle Dog
Australian Shepherd
Australian Terrier
Bandog
Base (Basset Hound)
Basenji (Basenji)
Batı Highland beyaz teryesi (West Highland White Terrier)
Beagle (Beagle)
Bearded Collie
Bedlington Terrier
Belgian Malinois
Belçika Çoban Köpeği (Belgian Sheepdog)
Belgian Tervuren
Bernese Mountain Dog
Bichon Bolognese
Bichon Frise
Black and Tan Coonhound
Black Russian Terrier
Bloodhound (Bloodhound)
Border Collie
Border Terrier
Borzoy (Borzoi)
Boston Terrier
Bouvier des Flandres
Boxer
Bretagne Epanyölü (Brittany)
Brie Çoban Köpeği (Briard)
Brüksel Griffonu (Brussels Griffon)
Bull Terrier
Buldok (Bulldog) Boğa Köpeği
Bulmastif (Bullmastiff)
Cairn Terrier
Canaan Dog
Cardigan Welsh Corgi
Cavalier King Charles Spaniel (Cavalier King Charles Spaniel)
Chesapeake Bay Retriever
Chihuahua (Chihuahua)
Chinese Crested
Chow Chow (Chow Chow)
Clumber Spaniel
Cocker Spaniel
Collie (Collie)
Curly-Coated Retriever
Dakhund (Dachshund)
Dalmaçyalı (Dalmatian)
Dandie Dinmont Terrier
Danua (Great Dane)
Doberman (Doberman Pinscher)
Dogo (Argentine Dogo)
English Cocker Spaniel
English Foxhound
English Springer Spaniel
English Toy Spaniel
Field Spaniel
Finnish Spitz
Fin Tazısı
Flat-Coated Retriever
Foksterye (Fox Terrier)
Fransız Buldoğu (French Bulldog)
Gazel Tazısı (Saluki)
Giant Schnauzer
Glen of Imaal Terrier
Golden Retriever (Golden Retriever)
Gordon Seter (Gordon Setter)
Great Pyrenees
Greater Swiss Mountain Dog
Greyhound (Greyhound)
Harrier
Havanese
Ibizan Hound
İngiliz Buldoğu (Bulldog)
İngiliz Fokshaundu (English Foxhound)
İngiliz Seteri (English Setter)
İrlanda Seteri (Irish Setter)
İrlanda Teriyesi (Irish Terrier)
İrlanda Su Spanyölü (Irish Water Spaniel)
İrlanda Kurt Köpeği (Irish Wolfhound)
İskoç Teriyeri
Italian Greyhound
Japon Köpeği (Japanese Chin)
Kangal (Kangal Dog) Sivas Kangal
Keeshond
Kerry Blue Terrier
Komondor
Kuvasz
King Charles Spaniel
Labrador Retriever (Labrador Retriever)
Lakeland Terrier
Landseer (Landseer)
Lhasa Apso
Löwchen
Labradoodle
Macar Vizsla (Hungarian Vizsla)
Maltese
Manchester Terrier
Mastiff
Miniature Bull Terrier
Miniature Pinscher
Miniature Schnauzer
Neapolitan Mastiff
Newfoundland (Newfoundland)
Norfolk Terrier
Norwegian Elkhound
Norwich Terrier
Nova Scotia Duck Tolling Retriever
Old English Sheepdog
Otterhound
Pap Rusel (Papillon) Terriyer
Parson Russell Terrier
Pekinez (Pekingese)
Pembroke Welsh Corgi
Petit Basset Griffon Vendéen
Pharaoh Hound
Plott
Pointer (Pointer)
Polish Lowland Sheepdog
Pomeranian
Poodle
Portekiz Su Köpeği (Portuguese Water Dog)
Pug (Pug)
Puli (Puli)
Papplion
Rhodesian Ridgeback
Rottweiler (Rottweiler)
Saint Bernard (Saint Bernard)
Samoyed
Saluki (Saluki)
Schipperke
Scottish Deerhound
Sealyham Terrier
Shar-Pei (Shar Pei)
Shetland Sheepdog
Shiba Inu
Shih Tzu
Sibirya Kurdu (Haski)
Silky Terrier
Skye Terrier
Smooth Fox Terrier
Soft Coated Wheaten Terrier
Spinone Italiano
Staffordshire Bull Terrier
Standard Schnauzer
Sussex Spaniel
Tibetli Mastiff
Tibetli Spaniel
Tibetli Terrier
Toy Fox Terrier
Vizsla (Vizsla)
Yorkshire Teriyeri (Yorkshire Terrier)
Weimaraner
Welsh Springer Spaniel
Welsh Terrier
Whippet (Whippet)
Wire Fox Terrier
Wirehaired Pointing Griffon )
( HOŞHOŞ: Çocuk dilinde. )
( Köpekler, ağızlarından hızlı hızlı soluk alıp vererek gövde sıcaklıklarını düzenlerler. Terlemeyi ayaklardan yaparlar. )
( Köpeklerde 2-6 ay arası çocukluk, 6 ay - 2 yıl arası ergenlik, 2-7 yaş arası yetişkinlik ve 12 yaşa kadar olan süreç yaşlılık olarak sınıflandırılabilir.[Genel olarak yeğlenen ve yanlış yapılan "hesaplama", köpeğin yaşını yedi ile çarpmaktı.] )
- KÖPEKBALIĞI ile BODUR FENER KÖPEKBALIĞI
- KÖPEKBALIĞI ile BOYNUZLU KÖPEKBALIĞI
( ... İLE Pasifik ve Hint Okyanusları'nın dip bölgelerindeki kumluklarda yaşarlar. )
( ... İLE Kıvrımlı bir burnu, sivri uclu omurgaları ve tuhaf görünüşlü yüzleri vardır. )
- KÖPEKBALIĞI ile BOZ CAMGÖZ KÖPEKBALIĞI
- KÖPEKBALIĞI ile JAPON TESTERE KÖPEKBALIĞI
- KÖPEKBALIĞI ile KAPLAN KÖPEKBALIĞI
( ... İLE Üzerlerindeki çizgilerin kaplanların çizgilerine benzemesinden dolayı bu adı alır. Her birinin çizgileri parmak izi gibi kendine özgüdür. )
( ... İLE Bu köpekbalıkları, öteki köpekbalıklarını da avlarlar. )
- KÖPEKBALIĞI ile MEGALODON
( )
- KÖPEKBALIĞI ile MELEK KÖPEKBALIĞI
- KÖPEKBALIĞI ile PORTEKİZ KÖPEKBALIĞI
- KÖPEKBALIĞI ile TEHLİKELİ/SALDIRGAN KÖPEKBALIĞI
( Koku alma ve işitme duyuları iyi gelişmiş olan köpek balıkları kan kokusunu 3 km. uzaktan alabilirler. )
(
ile ... )
( Dünyada, 500'ün üzerinde, köpekbalığı türü bulunmaktadır. )
(
)
( Köpekbalıkları, iki gözünü de kırpabilen tek balıktır. )
- KOPİ PEYST[İng. < COPY PASTE] değil/yerine/= KOPYALA YAPIŞTIR
- KÖPRÜ ile ASMA KÖPRÜ
- KÖPRÜCÜK KEMİĞİ ile KÜREK KEMİĞİ/KEBZE
- KOPUK ile AYRI/K
- KOPYA ÇEKMEK ile/ve/değil "BAKMAK"
- KOPYA[İng. < COPY]/NÜSHA[Ar.] değil/yerine/= EŞLEM
- KOPYA ile KAYIT
- KOPYA ile/değil TEKRAR
- KOPYALAMA ile MODELLEME
- KOPYALAMAK ile İNDİRMEK
- KORELE/CORRELATED[İng.] değil/yerine/= BAĞINTILI
- KORİDOR[İng./Fr. < CORRIDOR] değil/yerine/= ARALIK/GEÇENEK
- KORKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< ÇEKİNMEK
- KORKMAK ile/değil SAVUNMAYA GEÇMEK
- KORKMAK ile/ve/değil ŞÜPHE
- KORKMAK ile ÜRKMEK
- KORKU/KORKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SAYGI/SAYMAK
( Korkuyu yenmek, bilgeliğin başlangıcıdır. )
( Tanrı'yı düşünmeden önce, kendinizi kabul etmek zorundasınız. )
( Before you think God, you must accept yourself. )
- KORKU ile/ve/değil/||/<>/> KAYGI
( KAYNAK: Korkunun kaynağını biliriz, ancak kaygının kaynağı belirsizdir.
SÜRE: Korku, daha kısa sürelidir, kaygı ise uzun süre devam eder.
ŞİDDET: Korku, kaygıdan daha şiddetlidir. )
( Beyinde. [amigdala'da]. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Zihinde.["bağlarda"] )
( [kaynağı] Dışarıda. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> İçeride. )
( Dışarıdan içeriye. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> İçeriden dışarıya. )
( Varoluşsal, zorunlu, geçerli, gerekli, etkili ve yetkin. İLE Anlamsız, değersiz, geçersiz, gereksiz, etkisiz ve yetkisiz. )
( Köpek/arı korkusu (yakındaysa/yakınlaşıyorsa)
"Köpek/arı kaygısı" (uzaktaysa/yakınlaşmasa da)
Uçak korkusu (binmeye yaklaştıkça)
"Uçak kaygısı" (binmeden ve düşmesi "düşüncesiyle")
Terk edilme korkusu (ondan daha önce terk edememe düşüncesiyle)
"Terk edilme kaygısı" (bitmeye yaklaştıkça)
[Deneyimleneceklerde, elde etmede, sınırlarda ve sınavlarda...]
Başaramama korkusu (zihnindeki ve "kendince" sınırsız "çözümleriyle")
"Başaramama kaygısı" (çıkarlarının kaybedilecek olması ya da çatışmasıyla)
[Varoluş sürecinde ve gereksiniminde...]
"Ben olamama" korkusu (ötekilerin "gücü" ya da "üstünlüğüyle")
"Ben olamama" kaygısı (aidiyet sağlayamamayla) )
( "KAYGI değil/yerine SAYGI" yazısı için burayı tıklayınız... )
( Korkunun bir bölümü, varolanlara bir zarar düşünmediğimiz zaman gider. )
( İhanetten uzak kaldığın kadar korkmazsın. )
( Zan gitmedikçe, korkudan ve kaygıdan kurtulamayız. )
( Gövde ve zihin sınırlılardır, onun için de incinmeye açıklardır, onların, korunmaya gereksinimleri vardır ve bu da korkuya yol açar. )
( Gelecek için antrenman, tutumlar geliştirme; bunlar korku işaretidir. )
( Acı çekmemiş olan, korkmaz. )
( İç ve dış arasındaki ayrımın yalnızca zihinde olduğunu idrak ettiğiniz zaman, artık korkunuz kalmaz. )
( Arzulardan ve korkulardan kurtulun, görüşünüz birdenbire berraklaşacak ve herşeyi olduğu gibi göreceksiniz. )
( İç değerinizi bilmelisiniz, ona güvenmelisiniz ve günlük yaşantınızda arzu ve korkularınızı feda ederek bunu belirgin kılmalısınız. )
( Arzudan ve korkudan kurtulmak bizi öyle korkutmasın. Bu hepimizin bildiğinden öyle farklı, çok daha yoğun ve ilginç bir yaşam sürdürebilmemizi sağlayacaktır. Öyle ki biz her şeyi kaybetmekle gerçekten her şeyi kazanmış oluruz. )
( Once you realise that all comes from within, that the world in which you live has not been projected onto you but by you, your fear comes to an end.
You are love itself - when you are not afraid.
An understanding mind is free of desires and fears.
The more you know yourself the less you are afraid.
Discover your mistake and be free of fear.
The body and the mind are limited and therefore vulnerable; they need protection which gives rise to fear.
Training for the future, developing attitudes is a sign of fear.
Who has not suffered is not afraid.
When you realise that the distinction between inner and outer is in the mind only, you are no longer afraid.
Be free of desires and fears and at once your vision will clear and you shall see all things as they are.
You must know your inner worth and trust it and express it in the daily sacrifice of desire and fear.
Do not be afraid of freedom from desire and fear. It enables you to live a life so different from all you know, so much more intense and interesting, that, truly, by losing all you gain all. )
( FEAR: [not] Forget Everything And Run VS./AND/||/<>/>/BUT Face Everything And Rise
Face Everything And Rise INSTEAD OF Forget Everything And Run )
( Bir kez, her şeyin içten geldiğini, içinde yaşadığınız dünyanın size değil, sizin tarafınızdan yansıtıldığını idrak ettiğinizde, korkularınız sona erer. )
( Biz, sevgiyiz.[korkmadığımızda] )
( Anlayan bir zihin, arzulardan ve korkulardan azâdedir. )
( Korku, bilmemekten ileri gelir. )
( Kendimizi ne kadar daha çok bilirsek, o kadar daha az kaygılanırız. )
( Hatanızı keşfedin ve korkudan kurtulun. )
( Gövdemizin sahibi olursak, korkuyu atarız. )
( Varolan bir şeyden çekinme. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Henüz gerçekleşmemiş bir şeyden çekinme. )
( )
( [CHAT GPT >]
Korku ve kaygı, genellikle birbiriyle karıştırılan, yakından ilişkili duygulardır ancak bunlar farklı deneyimlerdir.
Korku, algılanan bir tehdide tepki olarak yaşanan doğal, sağlıklı bir duygudur. Bizi zarardan korumaya yardımcı olan tehlikeye karşı doğal bir tepkidir. Korku, genellikle kısa ömürlüdür ve bulunduğunuz koşullarda belirli bir uyarana tepki olarak ortaya çıkar.
Kaygı ise sinirlilik ve huzursuzluk ile tanımlanan daha uzun süreli bir düşünce zinciridir. Kaygı, genellikle şu andaki belirli bir uyaran yerine gelecekteki olayların ya da kaygıların beklentisiyle tetiklenir. Acil bir tehlike olmadığında bile zamanla devam eden kronik bir durum olabilir.
Genel olarak korku, belirli bir tehdide ya da tehlikeye verilen bir yanıtken; kaygı, gelecekteki tehdit ya da tehlike olasılığına bir yanıttır. İki duygu da bizi harekete geçmeye ve kendimizi korumaya güdüleyebildiğinden ancak belirli durumlarda yardımcı olabilir. Ancak korku ya da kaygı kronikleştiğinde ya da aşırı duruma geldiğinde, zihinsel ve fiziksel sağlığımız üzerinde olumsuz etkileri olabilir.
[English]
Fear and anxiety are closely related emotions that are often confused with one another, but they are distinct experiences.
Fear is a natural, healthy emotion that is experienced in response to a perceived threat. It is a natural response to danger that helps to protect us from harm. Fear is generally short-lived and occurs in the present moment, in response to a specific stimulus.
Anxiety, on the other hand, is a more prolonged emotion that is characterized by feelings of worry, nervousness, and unease. Anxiety is often triggered by anticipation of future events or concerns, rather than by a specific stimulus in the present moment. It can be a chronic condition that persists over time, even when there is no immediate danger present.
In general, fear is a response to a specific threat or danger, while anxiety is a response to the possibility of future threats or dangers. Both emotions can be helpful in certain situations, as they can motivate us to take action and protect ourselves. However, when fear or anxiety becomes chronic or excessive, it can have negative effects on our mental and physical health. )
- KORKU ile/ve/||/<> AKIL
( İşin içine korku girdiği oranda, "akıl" da etkinleşir. Bir kişi, ne kadar korkusuz ise "aklını" o kadar az kullanır. )
- KORKU = FEAR[İng.] = CRAINTE[Fr.] = FURCHT[Alm.] = METUS[Lat.]
- KORKU ile İKİRCİK
- KORKU ile/ve/değil/yerine KORUMA
- KORKU ile/ve/||/<>/> ÖFKE
- KORKU ile/ve/değil/yerine OLGU
- KORKU ile/değil/yerine SEVGİ
( Bir kez, her şeyin içten geldiğini, içinde yaşadığınız dünyanın size değil, sizin tarafınızdan projekte edildiğini idrak ettiğinizde, korkularınız sona erer. )
( Bazen, bazı korkular da sevgiye dönüşebilmektedir. [STOCKHOLM SENDROMU] )
( Korkutamazsın beni, seviyorum seni! )
( Once you realise that all comes from within, that the world in which you live has not been projected onto you but by you, your fear comes to an end. )
- KORKU ile/ve/değil/yerine TEDBİR
- KORKU ile/ve/değil TEPKİ
- KORKU ile/ve/> ÜRKÜ/PANİK[Yun.]
- KORKU ile/ve UTANMAK
- KORNER[İng. < CORNER] değil/yerine/= KÖŞE | KÖŞE ATIŞI
- KORONAL DÜZLEM/CORONAL PLANE[İng.] değil/yerine/= YANAY DÜZLEM
- KORONAL/CORONAL[İng.] değil/yerine/= YANAY-DİKEY
- KOROZİV/CORROSIVE[İng.] değil/yerine/= KİMYASAL AŞINDIRICI
- KOROZYON/CORROSION[İng.] değil/yerine/= KİMYASAL AŞINMA
- KORPORASYON[Fr./İng. < CORPORATION] = LONCA[İt. < LOGGIA]
( Belirli bir iş kolunda, usta, kalfa ve çırakları içine alan dernek, birlik. )
- KORPOREL/CORPOREAL[İng.] değil/yerine/= GÖVDESEL
- KORPUS/BODY, CORPUS[İng.] değil/yerine/= GÖVDE | CİSİM
- KORPÜSKÜL/CORPUSCLE[İng.] değil/yerine/= CİSİMCİK
- KORT[İng. < COURT]/SAHA[Ar.] değil/yerine/= ALAN
( Tenis oynanılan alan. | Adliye Sarayı. )
- KORTE[İt. < CORTE]/FLÖRT[Fr./İng. < FLIRT] değil/yerine/= ÂŞIKTAŞLIK
( Kadınla erkek arasındaki duygusal ilişki. | Birbirine duygusal ilgi duyan kadın ve erkek. | Siyasal bir parti, yabancı bir ülke vb.ne tam olarak bağlanmadan yaklaşma. )
- KORTEKS/CORTEX[İng.] değil/yerine/= DIŞ KATMAN
- KORUMA ile KALICILIK
- KORUMAK ile/ve/||/<> KOLLAMAK
- KORUMAK ile KURTARMAK
- KORUMAK ile ÖNEMSEMEK
- KORUMAK ile SAHİP ÇIKMAK
- KORUMAK ile/ve SAKINMAK
- KORUMAK ile/ve SÜRDÜRMEK
- KORUNMA ile/ve SAVUNMA
- KÖRV[İng. < CURVE] değil/yerine/= EĞRİ
- KÖSNÜ, ŞEHVET = LUST[İng.] = LUBRICETÉ[Fr.] = LÜSTERNHEIT[Alm.] = LIBIDO[Lat.]
- KOŞUL/LAR ile/ve/||/<>/< NEDEN/LER
( Fizikte. İLE/VE/||/<>/< Zihinde. )
- KOŞUL = BAYLAV = ŞART = CONDITION[İng., Fr.] = BEDINGUNG[Alm.] = CONDITIO[Lat.] = CONDICIONAR[İsp.]
- KOŞULLU ile/ve/yerine/değil İSTEKLİ
- KOŞULSUZ SEVGİ ile/ve SEVİYORSAN/SEVGİ VARSA KOŞULSUZ SEVGİ
- KOŞULSUZ = HAMLİ = CATEGORICAL[İng.] = COTÉGORIQUE[Fr.] = KATEGORISCH[Alm.] = KATEGORIKOS[Yun.]
- KOŞUTLUK = MÜVAZAT = PARALLELISM[İng.] = PARALLELISME[Fr.] = PARALLELISMUS[Alm.] = PARALLELOS[Yun.] = PARALELO[İsp.]
- KOTA ile/ve BARIŞ
- KOTER/CAUTER[İng.] değil/yerine/= DAĞLAÇ
- KOTERİZASYON/CAUTERIZATION[İng.] değil/yerine/= DAĞLAMA
- KÖTÜ/LÜK(TE) ile/ve/değil/yerine/>< İYİ/LİK(TE)
( Hesaplı/planlı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Hesapsız/plansız. )
( İyi, yapmak ve yaratmakla; kötü, tembellik ve işsizlikle görülür. )
( Mükemmel olmayanı mükemmel olan uğruna seve seve feda edin, o zaman iyi ve kötü tartışmaları artık hiç olmayacak. )
( Ortak iyiliği (bütünün hayrını) arzu ettiğinizde, tüm dünya sizinle birlikte arzu eder. )
( Yapmış olduğu kötülüğü daha sonra yaptığı iyilikle yenen kişi, ayın, ışığını örten bulutlardan kurtulduğu zamanki gibi, dünyaya ışık yayar. )
( Olgun kişi, iyiyi gözlemleyerek onun peşinden gider, kötüyü gözlemleyerek düzeltmeye çalışır. )
( En yüksek katta şereflendirilmenin anlamı, kişinin iyiliğe olan içten aşkının doğurduğu başarıdır. )
( Olayları iyi ve kötü diye ayırdığınız sürece, haklı olabilirsiniz. Gerçekte ise, yerine getirildiklerinde, iyi kötüye, kötü de iyiye dönüşür. )
( Kötüyü kötü görebilmeliyiz ki, iyiyi arayabilelim. )
( Her şeyi iyi görürsek, tuzağa düşeriz. )
( ARETE[Hellence]: İyilik. | Erdem, yetenek, yetkinlik, yararlılık. )
( İyi şeylerin olduğu/olabildiği/olabileceği kadar, kötü; kötü şeylerin olduğu kadar da, iyi şeylerin olduğu/olabildiği/olabileceği ve bu bağlamda da, iyi/kötü tanımının olmadığı/olamayacağı, ancak ve sadece bizim alt seviye yükleme(leri)mizle ya da indirgeme(leri)mizle söz konusu olduğunu anımsamakta yarar vardır. )
( İyi birini gördüğünüzde, onu taklit etmeye çalışın. Kötü birini gördüğünüzde, onun kusurlarını, kendinizde de arayın. )
( İyinin karşıtı, "kötü" değil ne yazık ki "düşünce/düşünme yok(sun)luğu"dur. )
( Azaltamıyorsak. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Artırabiliriz/artıralım! )
( Seçme. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Yeğleme. )
- KÖTÜ/LÜK ile/ve/değil KISKANÇ/LIK / HASUT[Ar.]
( Başkasına zarar vermek, kendini güvende hissetmeyen kişinin korkusundan kaynaklanır. )
- KÖTÜ ile ACAYİP
- KÖTÜ ile/ve/değil/yerine/||/<> FARKLI
- KÖTÜ ile/ve REZÂLET/REZİL
- KÖTÜ = ŞER = BAD, EVIL, WRONG[İng.] = MAL[Fr.] = BÖSE, UEBEL[Alm.] = MALUS[Lat.] = MALO[İsp.]
- KÖTÜ ile YARARSIZ
- KÖTÜLEMEK ile/değil/yerine NE OLDUĞUNU BELİRTMEK
- KOVALAN/COVALENT[İng.] değil/yerine/= ORTAK DEĞERLİ
- KOVARYANS/COVARIANCE[İng.] değil/yerine/= ORTAK DEĞİŞKENLİK
- KOVBOY[İng. < COWBOY] ile/ve GOŞO
( Amerika'da. İLE/VE Güney Amerika'da. )
- KOYMAK ile/ve/değil/||/<>/< BIRAKMAK
- KOYUT = MEVZUA = POSTULATE[İng.] = POSTULAT[Fr., Alm.] = POSTULATUM[Lat.]
- KOZMOLOJİ ile/ve/<> TEOLOJİ ile/ve/<> İNSAN
- KPB/KARDİYOPULMONER BAYPAS/CARDIOPULMONARY BYPASS[İng.] değil/yerine/= KALP-AKCİĞER KÖPRÜLEMESİ
- KRAMP/CRAMP[İng.]/[Fr. < CRAMPE] değil/yerine/= KASILMA/KASINÇ
- KRANİYAL/CRANIAL[İng.] değil/yerine/= BAŞ (İLGILİ)
- KRANİYUM/SKULL[İng.] değil/yerine/= KAFATASI
- KRANK[İng. < CRANK] ile/ve/||/<> KRANK MİLİ
( Bir motorda biyellerin doğrusal hareketini dairesel harekete çeviren dingil. | Sac, çinko, dökme demir, bakır vb. borunun yönünü değiştirmeye yarayan kıvrım. İLE/VE/||/<> Pistonun doğrusal hareketini dairesel dönme hareketine çeviren mil. )
- KREASYON[Fr./İng. < CREATION] değil/yerine/= YARATI/YARATMA
( Özel bir yetenekten yararlanılarak ortaya konulmuş şey. )
- KREATİF[İng. < CREATIVE] değil/yerine/= YARATICI
- KREATÖR[Fr./İng. < CREATOR] değil/yerine/= YARATICI
- KREM ile İLÂÇ
- KREM ile/ve/||/<> JEL
- KREMDE:
BB ile CC ile DD ile RENKLİ NEMLENDİRİCİ
( ... ile ... ile BB ve CC kremlerin birleşimi. )
( )
- KREPITASYON/CREPITATION[İng.] değil/yerine/= ÇITIRDAMA
- KREŞENDO/CRESCENDO[İng.] değil/yerine/= GİDEREK ARTAN
- KRESENTİK/CRESCENTIC[İng.] değil/yerine/= HİLALIMSİ
- KRİBRİFORM/CRİBRİFORM[İng.] değil/yerine/= ELEKSİ
- KRIPTOGRAFİ/CRYPTOGRAPHY[İng.] değil/yerine/= ŞİFRELEME BİLİMİ
- KRİTER ile/ve BİLGİ BİRİKİMİ
- KRİTİK[Fr./İng. < CRITIQUE] değil/yerine/= ELEŞTİRİ
- KRITİK/CRITICAL[İng.] değil/yerine/= CİDDİ | TEHLİKELİ
- KRİYOTERAPİ/CRYOTHERAPY[İng.] değil/yerine/= DONDURARAK SAĞALTIM
- KRİZ ile SENDROM
- KRİZALİT[Fr. < CHRYSALIDE] ile KELEBEK
( Kelebek olmadan önce bir böceğin, koza ya da kozasız olarak geçirdiği başkalaşma durumu. İLE ... )
- KROM[Fr./İng. CHROME] ile/ve/||/<>/> KROMAJ[Fr./İng. CHROMAGE]
( Atom numarası 24, atom ağırlığı 52,01, yoğunluğu 6,92 olan, 1514 °C'de eriyen, ısıya dayanıklı, havada oksitlenmeyen bir öğe. [simgesi Cr] | Bu öğeden yapılmış olan. İLE/VE/||/<>/> Metal yüzeyleri kromla kaplama işlemi. | Bu işlemle kaplanmış yer. )
- KROMOFİL/CHROMOPHIL[İng.] değil/yerine/= BOYA TUTAR
- KROMOFOP/CHROMOPHOBE[İng.] değil/yerine/= BOYA TUTMAZ
- KRONİK ile KALIP
- KRONOLOJİ/CHRONOLOGY[İng.] değil/yerine/= TARİH SIRASI
- KRONOTROPİK/CHRONOTROPIC[İng.] değil/yerine/= HIZ ETKİLER
- KROS[İng. < CROSS] değil/yerine/= DOĞADA KOŞU
( Kırlarda ve ormanlarda, hendeklerden, yükseltilerden, çukurlardan ve akarsulardan geçerek yaya yapılan koşu. )
- KŞ/BLOOD GLUCOSE[İng.] değil/yerine/= KAN ŞEKERİ
- KSE/PROTECTED HEALTH INFORMATION[İng.] değil/yerine/= KORUNMUŞ SAĞLIK BİLGİSİ
- KSENOFANES ile/<>/> KSENOFON
( [M.Ö.] 475 ile/<>/> 431 - 354 )
- KSK/PERSONAL HEALTH RECORD[İng.] değil/yerine/= KİŞİSEL SAĞLIK KAYDI
- KTB/PERSONAL IDENTIFIABLE INFORMATION[İng.] değil/yerine/= KİŞİSEL TANIMLANABİLİR BİLGİ
- KUARK ile ACAYİP KUARK
( ... İLE Elektrik yükü -1/3, baryon sayısı 1/3 ve acayipliği -1 olan kuark. )
- KÜÇÜK ATARDAMAR ile ATARDAMAR
- KÜÇÜK ORMAN KARTALI ile YILAN KARTALI
( Tüyleri, kemiklerinden iki kat daha ağırdır. İLE ... )
- KÜÇÜK YEŞİL AĞAÇKAKAN ile YEŞİL AĞAÇKAKAN
( ... İLE Avrupa'da bulunur. )
( ... İLE "Yağmur kuşları" olarak da bilinir. [kahkahaya benzeyen farklı bir sesi duyuluyorsa yağmur geliyor demektir.] )
- KÜÇÜLTMEK ile ...
- KÜÇÜM/MİKROP[Yun.] ile GİRMİK/VİRÜS[Fr./İng.]
(
)
- KÜÇÜMSEME = DISDAIN, CONTEMPT[İng.] = MÉSESTIME[Fr.] = UNTERSCHÄTZUNG[Alm.] = DESPECTUS[Lat.]
- KÜÇÜMSEMEK ile HOR GÖRMEK
( Kimseyi küçümseme! Nokta da küçüktür fakat bitirir tümceyi. )
( "Karıncayı bile incitmem" deme! "Bile"den incinir karınca. Söz söylemek, İrfân ister; anlamak, İnsan! )
- KUDRET ve DEHÂ
- KUDRET ile/ve ENERJİ
- KUDRET ve/<> HİZMET
- KUDRET ve İRÂDE
- KUDRET ve/> KİBİR
( Süreklilik ve kalıcılık vehmine yol açar/açabilir. )
- KUDRET ile TASARRUF
- KUDÜM[Ar.]/SMALL DRUM OTTOMAN[İng.] ile ...
( Uzak bir yerden gelme, ayak basma. | Türk müziğine ait usûl vurma aletlerinden. Mehter takımlarında~tekkelerde kullanılmış, metal kâseli bir çift küçük davuldan oluşan çalgı. )
- KÜF ile PAS
- KULAK ÇUKURU ile KULAK DIŞ BOŞLUĞU ile KULAK KEPÇESİ ile ...
- KULAK KEPÇESİ ile/ve KULAK MEMESİ
- KULAK KİRİ ile KULAK YANGISI ile KULAK ZARI
- KULAK SALYANGOZU ile/ve KULAK SALYANGOZU KANALI
- KULELER'İ
- KULLANICI ADI ile ŞİFRE
- KULLANILABİLİR/LİK ile/ve/değil UYGUN/LUK
- KULLANIM DEĞERİ ile/ve/<> DEĞİŞİM DEĞERİ ile/ve/<> SİMGESEL/GÖSTERİM DEĞERİ
- KULLANIM DEĞERİ ile/ve/<> UYGULANIM DEĞERİ
- KULLANIM ile MANİPÜLASYON
- KULLANMAK ve/<> YAŞA(T)MAK
- KULLANMAMA ile YADSIMA
( Nasıl kullandığınıza bağlıdır. )
- KÜLTÜR MANTARI ile ZEHİRLİ/ŞAPKALI MANTAR
- KÜLTÜR ile/ve/değil/yerine İNSANLIK/İNSANLIĞIN KÜLTÜRÜ
- KÜLTÜREL GELENEK ile/ve/<> FELSEFÎ GELENEK
- KÜLTÜREL GELENEK ile/ve FELSEFÎ GELENEK
- KÜLTÜREL[İng. < CULTURAL] değil/yerine/= EKİNSEL
- KUMAŞ ile LASTİKOTİN[İng.]
( ... İLE İnce iplik ile çok sık dokunmuş yünlü, parlak bir kumaş. )
- KÜMELEŞME/AGLOMERASYON[Fr.] ile KÜMELEŞİM/AGLÜTİNASYON[Fr.]/AGGLUTINATION[İng.]
- KÜMÜLASYON/CUMULATION[İng.] değil/yerine/= BİRİKİM
- KÜMÜLATİF/CUMULATIVE[İng.] değil/yerine/= TOPLU
- KUNDUZ/SUİTİ/KASTOR[< Fr. < CASTOR] ile DUCKBILL
( Yorkshire'da bulunan Beverly kasabası [< Beaver], adını kunduzlardan almıştır. [Bazı bilimkişileri Pennine ormanlarının yok olarak yerini Fens ormanlarına bırakmasını, XIII. yüzyılın başına kadar İngiltere'de yaşayan kunduzların varoluşuna bağlar.] )
- KÜP[Ar.] ile KÜP[Fr./ing. CUBE]
( Su, pekmez, yağ vb. sıvıları ya un, buğday gibi tahılları saklamaya yarayan, geniş karınlı, dibi dar toprak kap. | Sarhoş. İLE Birbirine eşit karelerden oluşan altı yüzlü dikdörtgen. | Altı yüzü birbirine eşit kareden oluşan dik prizma. | Bu biçimdeki nesne. | Bir cismin hacim hesabında kullanılan ölçü birimi. | Bir sayının üçüncü kuvveti. [4³ = 4 x 4 x 4 = 64] )
- KUPA ile ÇELENÇ[< İng.]
( ... İLE Sporda rekor kıranlar arasında, elden ele geçen kupa ve bu kupayı kazanmak için yapılan yarışma. )
- KUPA ile/ve/||/<>/> MAÇA ile/ve/||/<>/> KARO ile/ve/||/<>/> SİNEK
( [simgeledikleri] Asiller. İLE/VE/||/<>/> Ordu. İLE/VE/||/<>/> Orta sınıf. İLE/VE/||/<>/> (Yoksul) Halk. )
( İskambil kartları, tarım takvimi düzenlemesidir. Bir yılda 52 kart olduğundan, her kart, bir haftayı simgelemektedir.[Kart renkleri de dört mevsimi simgeler.]
Her rengin, onüç olması, bir mevsimde, onüç haftanın olmasına karşılık gelir.
Her rengin kartlarının değerini topladığımızda 91 eder.
[1 + 2 + 3 + 4 + 5 + 6 + 7 + 8 + 9 + 10(Vale) + 11(Dam/kız) + 12(Rua/Papaz) + 13 = 91]
(Bu da bir mevsimdeki gün sayılarını simgeler.)
Yılda dört mevsim olduğundan, 91 x 4 = 364 gün olarak bir yıla karşılık gelir.
İki "Joker"den biri, yılı tamamlar.[364 + 1]
İkinci "Joker" de dört yılda bir gelen "artık yıl"ın gün sayısını tamamlar.
Her mevsim, Rua/Papaz ile simgelenir. Mevsim değişikliğini de "As" sağlar. )
(
)
(1996'dan beri)