Bugün[19 Aralık 2025]
itibarı ile 10.540 başlık/FaRk ile birlikte,
10.540 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(12/44)


- DÜŞÜNCE:
ETKİNLİĞİ ile/ve/||/<> OLAYI ile/ve/||/<> NESNESİ


- DÜŞÜNCE/DÜŞÜNME ve/<> İMGELEM YETİSİ


- DÜŞÜNCE/FİKİR ile/ve/<>/< BİLGİ/VERİ

( Amaca yönelik. İLE/VE/||/<>/< Nedene yönelik. )

( Entellektüel akıl. Amaçlı, evrensel düşünme. İLE/VE/||/<>/< Rasyonel akıl. )

( Gelecekte tutar, geleceğe yöneliktir. İLE/VE/||/<>/< Geçmişte tutar. )

( Bilgi/veri sahibi olmadan, düşünce/fikir sahibi olunmaz/olunmamalı! )

( Gelecek. İLE/VE/||/<>/< Şimdi. )


- DÜŞÜNCE ile/ve/||/<>/>/< DİKKAT

( Düşünceler dedikleriniz, zihnin yüzeyindeki dalgacıklardır ancak. )

( Yaşamınızdaki en önemli şeye -kendinize-, bölünmez dikkatinizi verin. )

( Zorlamasız, kendi benliği ile kısıtlanmamış bir dikkat ve ilgi gerekir. )

( Olgun kişi, dikkatini içine yönelterek, meziyetlerini geliştirir. )

( Dikkat, Şimdi'ye geri getirir. )

( Dikkat, özgürleştirir. )

( Dikkatsizlik, tutsaklaştırır. )

( Dikkatsizlik, köreltir; dikkat, berraklaştırır. )

( Öteye ulaşmak için uyanık bir sükûnete ve sessiz dikkate gereksinimimiz vardır. )

( Dikkatsizliğiniz yüzünden kendi çevrenizde inşâ etmiş olduğunuz hapishaneyi inceleyin. )

( Başparmağınız işaret parmağınıza dokunuyor. İkisi de dokunuyor ve dokunuluyor. Dikkatinizi başparmağınızda topladığınız zaman başparmak hissedendir ve işaret parmağı da nesne. Dikkat odağını değiştirin, ilişki de tersine döner. )

( Attention liberates. )

( Inattention obscures, attention clarifies. )

( It needs effortless, un-self-conscious attention.
To go beyond, you need alert immobility, quiet attention.
Attention brings you back to the present.
Study the prison you have built around yourself by inadvertence.
Your thumb touches your forefinger. Both touch and are touched. When your attention; is on the thumb, the thumb is the feeler and the forefinger - the self. Shift the focus of attention and the relationship is reversed. )


- DÜŞÜNCE ile/ve/<> DUYGU


- DÜŞÜNCE ile/ve DÜZEN


- DÜŞÜNCE ile/değil/yerine FARKLARI BİRLİĞE GETİREN DÜŞÜNCE

( En ufak bir fark gördüğün müddetçe sen gerçeğe yabancısın demektir. )

( Kederin nedeni, farklar ve ayrımlar değildir. )


- DÜŞÜNCE ile/ve/<> FELSEFE

( ... İLE/VE/<> Düşüncenin hesabını verebilmek. )


- DÜŞÜNCE = FİKİR, MİSAL = IDEA[İng.] = IDÉE[Fr.] = IDEE[Alm.] = IDEA < IDEIN[Yun.]


- DÜŞÜNCE = FİKİR = THOUGHT[İng.] = PENSÉE[Fr.] = GEDANKE[Alm.] = PENSAMIENTO[İsp.]


- DÜŞÜNCE ile/ve/> İNANÇ

( İnandığınızı yapın ve yaptığınıza inanın. Başka her şey enerji ve zaman savurganlığıdır. )

( İNANÇ: Değişimi engelleme. )


- DÜŞÜNCE ile/ve TANRI


- DÜŞÜNCE ile TEKLİF


- DÜŞÜNCE ile/ve TUTKU


- DÜŞÜNCE ile/ve VARSAYIM


- DÜŞÜNCELERİ ÖĞRENMEK ile/ve/değil/yerine DÜŞÜNMEYİ ÖĞRENMEK/BECERMEK


- DÜŞÜNCENİN KENDİ ile/ve/<> DÜŞÜNCENİN İÇERİĞİ


- DÜŞÜNCESİZLİK ile DÜŞÜNEMEMEK/DÜŞÜNEMEMİŞ OLMAK


- DÜŞÜNCEYLE BAKMAK ile DÜŞÜNCE OLMADAN BAKMAK


- DÜŞÜNME/KONUŞMA HAKKI ile/ve/||/<>/> BİLGİLENME HAKKI


- DÜŞÜNME ile/ve AYIK DÜŞÜNME


- DÜŞÜNME ile/ve BÖLÜMLEME


- DÜŞÜNME ile/ve/<> DİL

( Düşünme, sözcüklerle gerçekleşmez. İLE/VE/<> Düşünme, sözcükleri kullanır! )

( Beyin-el ilişkisi ve zihin-dil ilişkisi sürekli akılda tutulmalı! )

( Bir şey ki, söylemesen de olur! SÖYLEME! )

( Düşünme/düşünce, dil kullanımıdır. )

( Kişi, dilinin ardında gizlidir. )

( İNTÂK[< NUTK]: Dile getirme, söyletme. | Akledilen şeyleri idrak etmek. )

( Türk dilinin kökenlerini araştırmanın birinci koşulu, sağlıklı bir dil felsefesi bilgisi edinmek, bu felsefenin ışığında yürümeyi bilmek, araştırılan sorunlara, bu felsefenin yöntemiyle yaklaşmaktır.

Bir topluluğun dilinde, o topluluğun yaşama anlayışını, yaşama biçimini, olaylara, doğaya bakışını yansıtmayan sözcüklerin hepsi yabancı kökenlidir.

Kavramlarını üretirken somuttan soyuta yönelmeyi başaramayan bir toplumun dilinde soyut var olanları içeren sözcüklerin bulunması bir olasılıktan öteye geçemez.

Bir toplumun düşünce ortamında bulunmayan şeyin, kavramı da yoktur.

Kavramlar, düşünsel içeriklerin taşıyıcısıdır.

Dilcinin, bilge olması kaçınılmazdır.

Dilin gerçeğini, ancak bilge dilci kavrayabilir.

Bir aydın, başka dillerden aldığı sözcüklerle düşünemez, üretemez, ancak aktarır, bellekten belleğe gönderir.

Doğal yapısı ağacın yetişmesine elverişli olmayan bir ülkede, orman ürünleriyle ilgili kavramlar üretilebilir mi? Kişi, bilmediği bir nesneye, bildiği bir adı verebilir mi?

Düşünsel alanda yeri olmayan bir kavram içeriğinin sözcüğe girmesi söz konusu değildir.

Soyut var olanlar üretemeyen bir topluluğun dilinde, soyutu yansıtan kavramın yeri yoktur.

Anlamsal içerik, o sözcüğü konuşan topluluğun düşünsel çevresiyle bağlantılıdır.

Bir dille konuşup yazmak, o dili bilmek değildir, önemli[öncelikli] olan, o dille düşünmek, üretmek, düşünsel bir alan oluşturmaktır.

Dilin yüzeysel özelliklerine bakarak kökenine inmeye çalışmak, yanıltıcıdır, saptırıcıdır. Kökte bulunmayan anlamı sözcükte aramak da dil bilincinden yoksunluk demektir.

Dilin ayakta durmasını, yaşamasını, yayılmasını sağlayan, yazıdır.

Dil, insan/kişi ile insan/kişi, dille vardır.

Dili yaşatan, geçmişten geleceğe taşıyan yazıdır. )


- DÜŞÜNME ile/ve/||/<>/> DÜŞÜNCE

( Yaşam. İLE/VE/||/<>/> Yaşam(/a/k). )

( Düşünce damlacıklarıyla doldurulan havuzda yüzmek. İLE/VE/||/<>/> Kişinin[düşünenin/düşünmesi gerekenin], suyun üstünde (yaşamda) kalmasını sağlayan kaldırma gücünü sağlayan yasa/zorunluluk/gereklilik. )

( Bilinenleri, bilinmeyenlere götürebilecek biçimde düzenlemek. )

( Sonsuz olanaklılıklar. )

( Her şey düşünce ile başlar. )

( Düşün-ce: Yukarıdan düşünce/inince sende ortaya çıkan. )

( Bir yerini/dizini incitmeyen düşünmeye başlamaz kolay kolay. )

( Düşünme ifade edilerek düşünce haline getirilmiş olur. )

( Aklın bilinen ile bilinmeyen arasındaki hareketidir. )

( Düşünme süreci tamamlandığında, yani anlamlı bir bütünlük oluşturulduğunda, soruya yanıt verilir. )

( Düşünmeyi kesmek zorunda değilsiniz, sadece ilgilenmeyi kesin. )

( Düşüncelerinizi gözleyin, düşüncelerinizi gözlemekte olan kendinizi gözleyin. )

( Düşüncelerinizi sokak trafiğini seyreder gibi seyredin. )

( Rüyanızda bir çölde susuzluktan ölmekte olduğunuzu görürken, başucunuzda duran bir bardak suyun size yararı olmadığı gibi. )

( Düşüncelere sarılmayın yeter. )

( Zihin fukara olunca, fikir ukala olur! )

( Tefekkür, müşâhede ile olur. )

( Kendi düşünce berraklığınıza, amaçtaki safiyetinize ve eylemdeki dürüstlüğünüze güvenin. )

( Düşünmenin hakkını verirsen, düşünme de senin hakkını sana teslim eder. )

( Düşünmek için sükûnete gereksinim vardır. )

( el-NAZAR: Düşünmek, aklın, bilinmeyenden bilinmeyene doğru yaptığı harekettir. )

( Düşüncenin nesnesi, düşüncenin içindedir. )

( Watch your thoughts and watch yourself watching the thoughts.
You need not stop thinking. Just cease being interested.
Watch your thoughts as you watch the street traffic.
Just like the glass of water near your bed if of no use to you, when you dream that you are dying of thirst in a desert.
Don't hold on, that is all.
Rely entirely on your clarity of thought, purity of motive and integrity of action. )

( DÜŞÜNCE ÜZERİNE BAZI SÖZLER

Her şey düşünce ile başlar.

O, gelecek kuşakların faydalanabilmesi için ağaç diker.

Düşünce, okumuş bireylerin çalışmasıdır. Hayal görmek ise onların zevki.

Düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu.
Düşünce yel, bilgi yelken, insanlık da kayığın kendisidir.

Düşünce ve pratik, yavaş yavaş her sanatı ilerletir.

Düşüncelerine hakim olamayanlar kısa zaman sonra davranışlarına da hakim olamazlar.

Düşüncelerini iyi kolla, onlar ağaçtaki kuşlar gibi sen farkında olmadan gelir ve sen her gün işinle meşgul olmaya devam ederken, geldikleri gibi sana haber vermeden gene kaybolurlar.

Düşüncelerinizi, kendi tercih ve kararınızla, hareket haline sokunuz.

Düşüncelerinizi yalnız siz seçiyorsunuz ve bu düşünceler hayatınızı biçimlendiriyor.

Düşüncenin kuvveti, zekanın sırrıdır.

Düşüncenin ortaya konulması, bireyi kölelikten kurtarıp özgürlüğe ulaştırır.

Düşünceye dalmış olan birini tembel biri sayma, çünkü bireylerin yaptığı bir görünen iş vardır, bir de görünmeyen.

Düşündüğünüz, inandığınız ve güvenle beklediğiniz her şey mutlaka gerçekleşir.

Düşünmeden konuşmanın cezası, sonradan düşünmeye mahkum olmaktır.

Düşünmeden okumak körletir, okumadan düşünmek yanıltır.

Düşünür, yeniden düşünen ve şimdiye kadar üzerinde düşünülmüş şeylerin asla yeterince düşünülmemiş olduğu kanısına varan kimsedir.

Ebedi olan şey yalnızca düşüncedir.

Işık gökgürültüsünden, düşünce de eylemden önce gelir.
Kendi düşünce biçiminden başka hiçbir şey sınırlayamaz seni !

Alçak gönüllü yüreklerde yaşayan düşünceler, en yüksek düşüncelerdir.

Çoğu kişi, belleği çok güçlü olduğundan, orijinal bir düşünücü olamaz.

Yaptığımız hataların çoğu, düşünmek gereken yerden duygularımızla, duyumsamamız gerektiği yerde düşüncelerimizle karar verdiğimizden ileri gelmiştir.

İyimser, yaranın üstünde kabuk; kötümser, kabuğun altında yara görür.

Her bakış bir gözlem, her gözlem bir düşünce, her düşünce bir bağlantı ve ilişki doğurur.

Düşünmekten utanmıyorsan, söylemekten de utanma.

Mantık eleştiri aracı, matematik ise buluş aracıdır.

Her problemin bir çözümü var ve bu çözüm her zaman içimde yatmakta.

Dünya ve içerdiği her şey düşüncenin ürünüdür.

Bağnazlıktan barbarlığa yalnız bir adım vardır.

Camdan evde oturanlar, başkalarına taş atmamalıdırlar.

Bir kere centilmen, her zaman centilmen.

Felsefe koşulsuz sorgulamadır.

Kişi, hangi konuda meyl ederse felsefeye girmiş olur.

Akıllı kişi, hem kitaplardan, hem de doğadan yararlanır.

Tüm bilimler, hergünkü düşüncenin mükemmel biçimde ıslah edilmesinden başka bir şey değildir.

Dişlerinin tümünü fırçalamana gerek yok. Sadece, ağzında kalmasını istediğin dişleri fırçala.

Bir düşünce eken bir eylem biçer
Bir eylem eken bir alışkanlık biçer
Bir alışkanlık eken bir karakter biçer
Bir karakter eken kaderini biçer.

Üzerinde yoğunlaşılması gereken düşünce, ŞU ANDA ve BURADA'dır.

İki tip birey var.
1. Etkin/pasif (a. Düşünmeyen, b. Düşünmüş)
2. Edilgen/aktif (Düşünen)


 

Düşüncenin Doğası

Düşünce, bilinçlilik alanındaki sakinliğin gerisinde akan şeydir. Düşünce bizim duygu ya da his diye adlandırdığımız şekle bürünebilir, fikir veya kavram formunu alabilir, yazı biçiminde veya sembolik olabilir. Düşüncenin geçmiş ve gelecek yaratma yeteneği vardır.

Düşünce nesne ve özne olmadan biçimlenemez. Düşünce zaman olmadan biçimlenemez. Düşünce hiçbir şeyi doğrudan deneyimleyemez. Düşünce kendisinin farkında olamaz.

Düşünce gerçekliktir. Düşünce olmadan gerçeklik yoktur. Bu düşün-gerçeklik, gerçek değildir ve doğasında şeylik veya madde yoktur.

Bölünmemiş olan yalnız düşünce ile bölünmüş görünür. Düşünce, şuna ya da buna ayırır.

Düşünce birlik taşıyamaz çünkü her zaman düşüncenin dışında olan vardır. Birlik düşünceyi kapsar çünkü birlik her şeyi kapsar.

Düşünce, bir düşüneni imler. Bir düşünenin düşüncesi olur. Düşünceler gözlemlenebilir. Düşünen ancak düşünce olarak gözlemlenebilir.

Düşünce, daraltır ve sınırlar. Bilinçlilik sınırsızdır. Düşüncenin bilinçliliğe gereksinimi vardır. Bilinçlilik düşünceye ihtiyaç duymaz.

 

 

Bu sözleri söyleyenlerin önemsiz olduğunu düşünmüyoruz. Esas olanın ve yoğunlaşılması gerekenin, sözü kimin söylediği değil, söylenen sözün kendisi olduğuna inandığımızdan dolayı kimin söylediğine yer vermedik. Farklı kitap ve kaynaklardan kimin söylediğini bulabilirsiniz. (Yukarıdaki sözlerin tümü, tanınmış kişilerin söylemiş oldukları değildir.)

"Gerçek ve mantık tüm bireylere açıktır ve onları ilk söyleyen kişiye, onları yineleyene ait olduğundan daha fazla ait değildir."

"Sizi güldüren ya da ağlatan bir mektup alırsınız, bunun nedeni olan postacı değildir." )


- DÜŞÜNME ile/ve/<> HESAPLAMA

( Düşünmeyi, yeteri kadar ve ancak gerektiği/gerektirdiği kadar sürdürmek gerek. )

( Ya hesap bilmiyorsun, ya da dayak yememişsin! )


- DÜŞÜNME = TEFEKKÜR = THINK[İng.] = PENSÉE[Fr.] = DENKEN[Alm.] = COGITARE, COGITATIO[Lat.] = NOEIN, DIANOIA[Yun.] = PENSAR[İsp.]


- DÜŞÜNME ile/ve/<> YANSIMALI DÜŞÜNME


- DÜŞÜNMEK:
ya KAÇARKEN ile/ve/ya da SIÇARKEN


- DÜŞÜNMEK/TAHAYYÜL ile/ve DÜŞÜNEMEMEK/TAHAYYÜL (BİLE) EDEMEMEK

( Bazı şeyler hayal edilebilir fakat bazı şeyleri ne düşünmek, ne hayal edebilmek bile söz konusu değildir. )


- DÜŞÜNMEK ile/ve/değil/yerine BİLDİĞİN ŞEY ÜZERİNE DÜŞÜNMEK

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Tefekkür. )


- DÜŞÜNMEK ve/<>/>/< BOŞ KONUŞMAMAYI BECERMEK

( Düşünmeden konuşmanın cezası, sonradan düşünmeye mahkûm olmaktır. )

( Bir şey ki, yapmasan da olur. YAPMA! Bir şey ki, söylemesen de olur. SÖYLEME! )

( Konuşulacak bir kişi olduğunda, onunla konuşamamak, onu yitirmek demektir. Konuşulamayacak bir kişiyle konuşmaksa sözlerin boşuna harcanması demektir. )

( Bazı şeyleri konuşmuyoruz diye aklımız/sözümüz yok zannedilmesin! )


- DÜŞÜNMEK ile DEĞERLENDİRMEK


- DÜŞÜNMEK ile DEĞERLENDİRMEK


- DÜŞÜNMEK ve/<> DÖNÜŞMEK


- DÜŞÜNMEK ile/ve/değil/yerine DÜŞÜNMEYİ DEĞERLENDİREREK DÜŞÜNMEK


- DÜŞÜNMEK ile/ve/<> HAYAL ETMEK

( Kişinin en yüce yetisi düşünme yetisidir. Akılda bulunduğu için de en önemli varlıktır/değerdir. )


- DÜŞÜNMEK ile HESAPLAMAK


- DÜŞÜNMEK ve KENDİNİN BİLİNCİNDE OLMAK


- DÜŞÜNMEK ile/ve/<>/değil/yerine ÖNGÖRMEK

( Bazı ileri/yüksek düşünceler, örnek kullanılmadan, hoşnut edici bir biçimde anlatılamazlar. )


- DÜŞÜNMEK ile/ve/<> TEKRARLAMAK


- DÜŞÜNMEK ile/ve VAR OLMAYANI DÜŞÜN(EBİL)MEK


- DÜŞÜNMEMEK ile DÜŞÜNMEMİŞ OLMAK


- DÜŞÜNMEMİŞ OLMAK ile/değil YETERSİZLİK/ZAYIFLIK/GERİLİK

( ... ile/değil REKÂKET )


- DÜŞÜNSEL UĞRAŞ ile/ve/<>/değil/yerine VAROLUŞSAL UĞRAŞ


- DÜŞÜNSEL ile/ve/<> MANTIKSAL


- DÜŞÜNSEL ile/ve MANTIKSAL


- DUYARGA ile KÜÇÜK DUYARGA/ANTEN[Fr. < ANTENNE]


- DUYARLI/LIK/HASSASİYET ile TİTİZ/LİK

( Durumunuzun ne denli nazik olduğunu fark ettiğiniz anda uyanık ve tetiksizsinizdir. )


- DUYARLILIK ile "AÇLIK"


- DUYARLILIK ile/ve "TOPLUMSAL ROL"


- DUYARLILIK = HASSASİYET = SENSIBILITY[İng.] = SENSIBILITÉ[Fr.] = SENSIBILITÄT, SINNLICHKEIT[Alm.] = SENSIBILIDAD[İsp.]


- DUYARLILIK ile/ve İMGELEM

( DUYUSALLIK + DUYGUSALLIK = DUYARLILIK )


- DUYARLILIK ve/> ÖZ | OLUŞ

( Duyarlılık, özünüze yeni bir başlangıcın açılımıdır. )


- DUYARSIZLIK ile/ve TEPKİSİZLİK


- DUYGU ile/ve/||/<> BELLEK


- DUYGU ile/ve/<> COŞKU

( Kaynağı ve uyaranları, dışarıdan olanlara verilen geribildirim. İLE/VE/<> Kaynağı, içte/sende bulunanlarla verilen geribildirim. )

( İkincildir. İLE/VE/<> Birincildir. )


- DUYGU ile/ve/değil/||/<>/< DURUM


- DUYGU ile/ve DUYU/HİS


- DUYGU = HİS = FEELING, SENTIMENT, (EMOTION)[İng.] = SENTIMENT[Fr.] = GEFÜHL[Alm.] = SENTIMIENTO[İsp.]


- DUYGU ile/ve SU


- DUYGU ile/ve TUTKU


- DUYGUDAŞLIK = TECAZÜP = SYMPATHY[İng.] = SYMPATHIE[Fr., Alm.] = SYMPATHEIA[Yun.] = SIMPETIA[İsp.]


- DUYGULANIM = TEESSÜR = AFFECTION[İng., Fr.] = AFFEKT, AFFEKTION[Alm.] = CARIÑO[İsp.]


- DUYGULARA BAŞVURMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
TEHDİT ile/ve/||/<> DUYGU ile/ve/||/<> ÖNYARGILI DİL ile/ve/||/<> MAZERET


- DUYGUSAL = HİSSÎ = SENTIMENTAL[İng., Fr.] = SENTIMENTAL, EMPFINDSAM[Alm.]


- DUYMA


- DUYU/M ile/ve ALGI


- DUYU ve/||/<> DUYGU ve/||/<> AKIL

( Akıl eleştiri kaldırır, duygu/vicdan kaldırmaz. )

( Duygular bilgilerle ters orantılıdır. Ne kadar az biliş varsa o kadar savunuş vardır. )

( ZİHİN: İç duyuların toplam adı. )

( DUYU: (DIŞ DUYULAR) İNTİBÂ/İZLENİM/MÜŞAHEDÂT ve DUYGU: (İÇ DUYULAR) ANLAM-DEĞER, MANEVİYAT/VİCDÂNİYAT, (AHLÂK, DİN, ESTETİK) [ ZİHİN/İHSAS/MAHSUSAT ] ve AKIL: AKLİYÂT/MÜDRİKÂT, TÜMELLER-FORMLAR, BİLGİ(TANIM + YARGI + TASAVVUR + TASDİK) [ İDRAK ] )

( Sadece duyulara verilen yanıtlar/karşılıklar, kişiyi sakatlar. VE/||/<> Sadece duygulara verilen yanıtlar/karşılıklar, kişiyi köreltir. VE/||/<> Sadece akla verilen yanıtlar/karşılıklar, kişiyi ketler. )

( Sadece duyulara verilen yanıtlar/karşılıklar, kişiyi hayvanileştirir. VE/||/<> Sadece duygulara verilen yanıtlar/karşılıklar, kişiyi mistikleştirir. VE/||/<> Sadece akla verilen yanıtlar/karşılıklar, kişiyi vahşileştirir. )

( ... VE/||/<> Karanlık. VE/||/<> Aydınlık. )


- DUYU = HASSE = SENSE[İng.] = SENS[Fr.] = SINN/E[Alm.] = SENSUS[Lat.] = SENTIDO[İsp.]


- DUYULAR ile/ve/<>/değil FARKINDALIK


- DUYUM/SAMA = İHSAS = SENSATION[İng., Fr.] = EMPFINDUNG[Alm.] = SENSACION[İsp.] = SENTIO[Lat.]


- DUYUM ile/ve HAZ


- DUYUMSAMA ile HEYECAN


- DUYURU ile/ve ÜSTLENME


- DUYUSAL["SENSÜEL" değil!] = HİSSÎ = SENSITIVE[İng.] = SENSITIF[Fr.] = SENSITIV, EMPFINDLICH[Alm.] = SENSITIVO[İsp.]


- DÜZ BASKI/OFSET[İng.] ile/ve/değil/yerine/||/<>/> DİJİTAL BASKI

( Kalıp izlerini, önce kauçuğa, kauçuktan da kâğıda geçirmeye dayanan, çift kopyalı baskı yöntemi. )


- DÜZELMEK ile DOĞRULMAK


- DÜZELTME ile (YENİDEN) DÜZENLEME


- DÜZELTME ile/ve/değil BİLGİLENDİRME


- DÜZELTMEK ile DOĞRULTMAK


- DÜZELTMEK ile TOPARLAMAK


- DÜZEN


- DÜZEN'İN:
İÇTE ARANMASI ile DIŞTA ARANMASI

( İçinize yönelin ve ne olmadığınızı keşfedin. )


- DÜZEN ile/ve/||/<>/> BUNALIM ile/ve/||/<>/> DÜZELTME


- DÜZEN ile/ve DENGE ile/ve UYUM

( Düzenli bir hayat yaşayın ama onu kendi içinde bir amaç haline getirmeyin. )


- DÜZEN ile/ve DİSİPLİN

( Disiplin için "Sevgiyle Disiplin-Fitzhugh Dodson-Kuraldışı Yay." kitabından yararlanmanızı salık veririz. )


- DÜZEN ile/ve DİZGE/SİSTEM

( Kurulabilir en geniş düşünce kalıpları. )


- DÜZEN ile DÜZEN DEVİMLERİ/DİNAMİKLERİ


- DÜZEN ile/ve/değil DÜZENEK


- DÜZEN ile/ve GEREKLİLİK


- DÜZEN ile/ve GİZLİ DÜZEN

( DAVID BOHM )


- DÜZEN ve/<> GÜZELLİK ve/<> UYUM


- DÜZEN ile/ve/<> İLERLEME

( BREZİLYA ve TÜRKİYE )


- DÜZEN ile İRÂDE


- DÜZEN ile/ve/değil/yerine İSTENİLEN/İSTENİLEBİLEN DÜZEN


- DÜZEN ile İSTİKRAR


- DÜZEN ile KAOS


- DÜZEN ile/ve KAVRAM

( Örgütlenmiş bir bütünlüğü oluşturacak biçimde karşılıklı olarak birbirine bağlı maddî ya da maddî olmayan unsurların tamamı. İLE/VE ... )


- DÜZEN ile/ve/<> KURALLILIK


- DÜZEN ile/ve/değil MAKİNA


- DÜZEN ile MEKANİZMA


- DÜZEN = NİZAM = ORDER[İng.] = ORDRE[Fr.] = ORDNUNG[Alm.] = ORDEN[İsp.] = ORDO[Lat.]


- DÜZEN ile OTOMATİĞE BAĞLAMAK


- DÜZEN ile/ve/<>/= SÜREKLİLİK


- DÜZEN ile SÜREKLİLİK


- DÜZEN ile/ve TEKRAR


- DÜZEN ile/ve UYGUNLUK


- DÜZEN ile/ve UYUM

( Düzen ve uyumu içinizde aramalısınız. )


- DÜZEN ile UYUMSAL ORAN


- DÜZENLEME ile TOPARLAMA


- DÜZENLEYİCİ KAVRAMLAR ile/ve/<> VAROLUŞSAL KAVRAMLAR


- DÜZENLİ/LİK ile/ve DEĞİŞMEZ/LİK


- DÜZENLİ ile/ve DİSİPLİNLİ


- DÜZENSİZLİK İÇİNDE/Kİ DÜZEN ile/ve DÜZEN İÇİNDE/Kİ DÜZENSİZLİK


- DÜZENSİZLİK ile KEŞMEKEŞLİK


- DÜZEY ile MUTLAK


- DÜZGÜ = KAİDE, NUMUNE = NORME[İng., Fr.] = NORM[Alm.] = NORMA[Lat.]


- DÜZGÜN DAİRESEL HAREKET ile DÜZGÜN DOĞRUSAL HAREKET

( Açısal hızın sabit kaldığı hareket. İLE Hız vektörünün yön ve büyüklüğünün doğru boyunca değişmediği [sabit kaldığı] hareket. )


- DÜZLÜK ENGEBE


- DÜZÜŞME ile GİDİP GELME


- DVM/SUPPORT VECTOR MACHINES[İng.] değil/yerine/= DESTEK VEKTÖR MAKİNELERİ


- E-HEALTH ELECTRONIC HEALTH[İng.] değil/yerine/= E-SAĞLIK, ELEKTRONİK SAĞLIK


- E-REÇETE/E-PRESCRIBING[İng.] değil/yerine/= ELEKTRONİK REÇETELEME


- E-SAĞLIK/E-HEALTH[İng.] değil/yerine/= ELEKTRONİK SAĞLIK


- E-SAYRI/E-PATIENT ELECTRONIC PATIENT[İng.] değil/yerine/= ELEKTRONİK BİLGİLENMİŞ SAYRI


- EN ile/ve TEK


- E5 ile/ve TEM


- EBYS/ELECTRONIC DOCUMENT MANAGEMENT SYSTEM[İng.] değil/yerine/= ELEKTRONİK BELGE YÖNETİM DÜZENİ


- EC50/EFFECTIVE CONCENTRATION OF %50[İng.] değil/yerine/= ETKİLİ YOĞUNLUĞUN %50'Sİ


- ECC/EXTRACORPOREAL CIRCULATION[İng.] değil/yerine/= GÖVDE DIŞI DOLAŞIM


- ED50/EFFECTIVE DOSE %50[İng.] değil/yerine/= ETKİLİ DOZUN YARISI


- EDA/EXPLANATORY DATA ANALYSIS[İng.] değil/yerine/= KEŞİFSEL VERİ ÇÖZÜMLEMESİ


- EDEB ve/<>/= DİL


- EDİLGEN ile ETTİRGEN


- EDİLGİN = MÜNFAİL = PASSIVE[İng.] = PASSIF[Fr.] = PASSIV[Alm.] = PASSIVUS[Lat.] = PASIVO[İsp.]


- EDİLGİNLİK, TUTKU = PASSION[İng., Fr.] = LEIDENSCHAFT[Alm.] = PASSIO[Lat.]


- EDİM ile/ve EYLEM


- EDİM = FİİL, AMEL = ACT[İng.] = ACTE[Fr.] = AKT[Alm.] = ACTUS[Lat.] = ENERGEIA[Yun.] = ACTO[İsp.]


- EDİM ile/ve İŞLEV


- EDİMSEL/LİK = BİLFİİL = ACTUAL/ITY[İng.] = ACTUEL/ITÉ[Fr.] = AKTUELL, WIRKLICHKEIT[Alm.] = ACTUALITAS[Lat.] = EFECTIVO[İsp.]


- EDİNİM ile ÇIKARIM


- EEG/ELEKTROENSEFALOGRAM ELECTROENCEPHALOGRAM[İng.] değil/yerine/= BEYİN ELEKTRİK ÇİZGESİ

( )


- EF/EJEKSİYON FRAKSİYONU EJECTION FRACTION[İng.] değil/yerine/= FIRLATMA YÜZDESİ


- EFEKTİF[İng. < EFFECTIVE/EFFECTIF(Fr.)] değil/yerine/= ETKİLİ


- EFERENT/EFFERENT[İng.] değil/yerine/= GÖTÜRGEN


- EFOR TESTİ[İng.] değil/yerine/= GÜÇ SINAMASI


- EFOR[İng.] SARF ETMEK değil/yerine/= ÇABA TÜKETMEK


- EGALE[Fr. < ÉGALE | İng. < EQUAL] ile ANGAJE/ENGAJE[Fr./İng. < ENGAGÉ]

( Her ne kadar "yinelemek/tekrar" olarak bilinse ve kullanılsa da "eşitlemek/eşit değer" köküyle düşünmek ve anlamak gerekir. İLE Bağlamak, bağlanmak, ilişkilenmek, yer tutmak, işe almak/girmek. )


- EGEMENLİK ile/ve ERK


- EGEMENLİK ile/ve ÖZGÜRLÜK


- EĞİK DURUM -ile


- EĞİLİM/TREND[İng.] ile FURYA[İt. < FURIA]

( Eğilim. İLE Olağandan çok fazla bulunma durumu. )


- EĞİLİM ile/ve/<> EĞİTİM


- EĞİLİM ile/ve/<> İLGİ

( Tanım: Nedenleri zihinsel/duygusal olarak belirli ya da belirsiz etkilenim süreci. İLE/VE/<> Zihinde ya da duygularda bir karşılık/anlam oluşması ve içsel geribildirimi. Sözlükte: Benimseme, benimseyiş, eğinim, heves, ilgi, ilgilenme, istidat, merak, meyil, meyletme, önemseme, temayül, yetenek, yönelim, yöneliş, yönelme, yönseme )


- EĞİLİM ile/ve/<> İSTEK


- EĞİLİM ile/ve/<> İSTENÇ(İRÂDE)


- EĞİLİM = TEMAYÜL = INCLINATION[İng., Fr.] = NEIGUNG, ZUNEIGUNG[Alm.] = PROPENSIO, INCLINATIO[Lat.] = INCLINACIÓN[İsp.]


- EĞİM ile/ve/||/<> ALAN


- EĞİTİM ile/ve/<> DONANIM


- EĞİTİM ile/ve/> DUYARLILIK


- EĞİTİM ile/ve/<> KÜLTÜR


- EĞİTİM ile/ve ÖĞRETİM

( Zaman gerektirir. İLE/VE İlgi gerektirir. )


- EĞİTİM = TERBİYE = EDUCATION[İng., Fr.] = ERZIEHUNG[Alm.] = EDUCAIÓN[İsp.]


- EĞLENMEK ile/ve/değil/||/=/<> OYALANMAK


- EGO[İng.] değil/yerine/= BENLİK


- EGODİSTONİK/EGODYSTONIC[İng.] değil/yerine/= BENLİK UYUMSUZ


- EGOSANTRİK/EGOCENTRIC[İng.] değil/yerine/= BENMERKEZLİ/BENMERKEZCİ


- EGOSİNTONİK/EGOSYNTONIC[İng.] değil/yerine/= BENLİK UYUMLU


- EGZERSİZ[İng. < EXERCISE] ile/değil/yerine ALIŞTIRMA ÇALIŞMA


- EGZOS[İng. EXHAUST] değil/yerine/= SUSTURUCU


- EHK/ELECTRONIC PATIENT RECORD[İng.] değil/yerine/= ELEKTRONİK SAYRI KAYDI


- EHR/ELECTRONIC HEALTH RECORD[İng.] değil/yerine/= ELEKTRONİK SAĞLIK KAYDI


- EHRS/ELECTRONIC HEALTH RECORD SYSTEM[İng.] değil/yerine/= ELEKTRONİK SAĞLIK KAYDI DÜZENİ


- EHS/ELECTRONIC HEALTH SYSTEM[İng.] değil/yerine/= ELEKTRONİK SAĞLIK DÜZENİ


- EHS/ELECTRONIC PATIENT SYSTEM[İng.] değil/yerine/= ELEKTRONİK SAYRI DÜZENİ


- EK -ile


- EK ile FAZLA


- EK ile KATKI


- EK ile KÖK


- EKG/ELECTROCARDIOGRAM ELEKTROKARDİYOGRAM[İng.] değil/yerine/= YÜREK ELEKTRİK ÇİZGESİ


- EKİDNE ile KISA GAGALI EKİDNE

( ... İLE Avustralya'da en yaygın dağılım gösteren memelidir. )

( ... İLE Tüm memeliler arasında kan sıcaklığı en düşük olan hayvandır. [Gövde sıcaklıklarını 4°C'ye düşürerek ve sadece 3 dakikada bir soluk alıp vererek enerji tasarrufu yapabilirler.] )

( ... İLE 50 yıl yaşayabilirler. )


- EKİDNE ile UZUN GAGALI EKİDNE

( ... İLE Yeni Gine'de yaşarlar. )

( ... İLE Gövdesinin ve burunlarının büyüklüğü akrabalarının iki katıdır. )

( ... İLE Dillerindeki özel dikenleri saplayarak öldürdükleri yersolucanlarıyla beslenirler. [Geceleri avlanırlar.] )

( ... İLE 50 yıl yaşayabilirler. )


- EKİLİBRİYUM/EQUİLİBRIUM[İng.] değil/yerine/= EŞİTLENME


- EKİN, ÖZGEN, "KÜLTÜR" = HARS = CULTURE[İng., Fr.] = KULTUR[Alm.] = CULTURA < COLERE:BAKMAK, ÖZENMEK[Lat.] = CULTURA[İsp.]


- EKİN/KÜLTÜR ve/<> BİLİNÇ


- EKİN/KÜLTÜR ile/ve/<> BİLİNÇDIŞI

( Kültür: Unuttuklarından, geri kalan. )


- EKİN/KÜLTÜR ve/<> SEVGİ


- EKİN/KÜLTÜR ile/ve/<> SEZGİ


- EKİN/KÜLTÜR ve/<> ÜMİT


- EKİP/TEAM[İng.] değil/yerine/= TAKIM


- EKİPMAN/EQUİPMENT[İng.] değil/yerine/= DONANIM


- EKİVALAN/EQUİVALENT[İng.] değil/yerine/= EŞDEĞERLİLİK


- EKLEM ile DÖNER EKLEM


- EKLEM ile PARMAĞIN OYNAK YERİ


- EKLEMEK/ÇIKARMAK ile DEĞİŞTİRMEK


- EKLEMEK ile/ve YÜKLEMEK


- EKLEMLİ ile/ve/değil YANINDA


- EKLENTİ -ile


- EKLEŞTİRME -ile


- EKLİPTİK[Fr./İng.] değil/yerine/= TUTULUM

( Bir yıl boyunca, Güneş'in, gök küresi üzerinde çizdiği çemberin sınırladığı daire. )


- EKMEK ile SERPMEK


- EKMO/ECMO EKSTRAKORPORAL MEMBRAN OKSİJENLENME/EXTRACORPOREAL MEMBRANE OXYGENATION[İng.] değil/yerine/= GÖVDE DIŞI OKSİJENLENME


- EKO/ECHO ECHOCARDIOGRAPHY[İng.] değil/yerine/= EKOKARDİYOGRAFİ


- EKOJENİK/ECHOGENIC[İng.] değil/yerine/= YANKILAYAN


- EKOKARDİYOGRAFİ/ECHOCARDIOGRAPHY[İng.] değil/yerine/= SES ÖTESİ DALGALARLA YÜREK GÖRÜNTÜLENMESİ


- EKOLOJİ/ECOLOGY[İng.] değil/yerine/= ÇEVRE BİLİMİ


- EKOLOJİ ile ÇEVRE

( Canlıların birbiriyle ve çevreleriyle olan ilişkilerini inceleyen bilim dalı. İLE Bir canlının yaşadığı ve gereksinim duyduğu tüm çevresel koşulların bütünüdür. )


- EKONOMİDE:
DOĞRUSAL ile/değil/yerine/> GERİDÖNÜŞÜMLÜ ile/değil/yerine/> DÖNGÜSEL

( )

( Al > Yap > Kullan > Çöpe at

İLE/DEĞİL/YERİNE/>

Al > Yap > Kullan > Geri dönüştür > Çöpe at

İLE/DEĞİL/YERİNE/>

Al > Yap > Kullan > Tamir et / Tekrar kullan > Geri dönüştür/döndür > Yap > Kullan > Tamir et / Tekrar kullan )


- EKONOMİK DEĞER ile/ve ESTETİK DEĞER


- EKOPRAKSİ/ECHOPRAXIA[İng.] değil/yerine/= YANSILAMA


- EKRANDA:
LED ile PLAZMA ile LCD

( LED'ler ile aydınlatılan sıvı kristal ekranlardır. İLE İki cam arasında düzgün dağılmış ve içinde xenon ve neon gazlarının bulunduğu fosfor kaplı gözeler sayesinde görüntü elde edilir. İLE Floresan lambalarla aydınlatılan sıvı kristal ekranlardır. [Yapısal olarak plastik bir tabaka içindeki sıvı kristalin üretilen ışığı yansıtması mantığına dayanır.][Ekran tepki süresi düşük olan ekranlarda görüntü bulanıktır.] )

( )


- EKSANTRİK/ECCENTRIC[İng.] değil/yerine/= AYRIKSI | MERKEZ DIŞI


- EKSİK/LİK ile/ve KÖTÜ/LÜK


- EKSİK/LİK ile YETERSİZ/LİK

( "İstediğimiz bir şeyin", "olup" "olmaması", bizim için eşit değilse, hâlâ eksiğiz.
[Matlûbumuzun husûlü veya adem-i husûlü, nezdimizde, müsavî değilse, nâkısız!] )

( İstediğimiz oluyorsa "bir", olmuyorsa "bin" hayır aramak gerek. )


- EKSİK ile/değil/yerine EKSİKLİ


- EKSİK ile HATA ile KASIT


- EKSİK ile ZAYIF


- EKSİKLİ/LİK ile/ve TUTARSIZ/LIK


- EKSİKLİK ile/ve GEREKSİNİM


- EKSİKLİK ile/ve YOKSUNLUK


- EKSİKLİKLER('İ) ile/ve AKSAKLIKLAR('I)


- EKSİKSİZLİK = PERFECTION[İng., Fr.] = VOLLKOMMENHEIT[Alm.] = PERFECTIO[Lat.]


- EKSİTASYON/EXCITATION[İng.] değil/yerine/= UYARMA | TAŞKINLIK


- EKSITUS/EXITUS[İng.] değil/yerine/= ÖLÜM | ÇIKIŞ


- EKSİZYON/EXCISION[İng.] değil/yerine/= KESİP ÇIKARMA


- EKSKRESYON/EXCRETION[İng.] değil/yerine/= DIŞ ATIM


- EKSOJEN/EXOGENOUS[İng.] değil/yerine/= DIŞ KAYNAKLI


- EKSPANSİYON/EXPANSION[İng.] değil/yerine/= GENİŞLEME


- EKSPERİMENT/EXPERIMENT[İng.] değil/yerine/= DENEY


- EKSPERİMENTAL/EXPERIMENTAL[İng.] değil/yerine/= DENEYSEL


- EKSPERİMENTALİZM/EXPERIMENTALISM[İng.] değil/yerine/= DENEYİMCİLİK


- EKSPİRASYON[İng. < EXPIRATION] ile/||/<> EKSPİRİYUM[İng. < EXPIRIUM]

( Soluk vermek. İLE/||/<> Soluk verim. )


- EKSPİRATUVAR/EXPIRATORY[İng.] değil/yerine/= SOLUKVERİM (İLİŞKİLİ)


- EKSPİRİYUM/EXPIRIUM[İng.] değil/yerine/= SOLUK VERİM


- EKSPLANTASYON/EXPLANTATION[İng.] değil/yerine/= DIŞ EKİM, GÖVDE DIŞI EKİM


- EKSPLİSİT BİLGİ/EXPLICIT KNOWLEDGE[İng.] değil/yerine/= AÇIK BİLGİ


- EKSPLİSİT/EXPLICIT[İng.] değil/yerine/= AÇIK


- EKSPLORATUVAR/EXPLORATORY[İng.] değil/yerine/= INCELEYİCİ | GÖZDEN GEÇİRICİ


- EKSPOJUR/EXPOSURE[İng.] değil/yerine/= AÇIĞA ÇIKARMA (CERRAHİ) | MARUZ BIRAKMA


- EKSPOZİSYON/EXPOSITION[İng.] değil/yerine/= SERGILEME


- EKSPÜLSİYON/EXPULSION[İng.] değil/yerine/= DIŞA ATIM


- EKSTAKORPORAL SİRKÜLASYON/EXTRACORPOREAL CIRCULATION[İng.] değil/yerine/= GÖVDE DIŞI DOLAŞIM


- EKSTANSİYON/EXTENSION[İng.] değil/yerine/= GERİLME | UZAMA | DOĞRULMA | GENİŞLEME


- EKSTANSÖR/EXTENSOR[İng.] değil/yerine/= GEREN | UZATAN | DOĞRULTAN


- EKSTAZİ/ECSTASY[İng.] değil/yerine/= ESRİME


- EKSTERİYOR/EXTERIOR[İng.] değil/yerine/= DIŞ BÖLÜM


- EKSTERNAL/EXTERNAL[İng.] değil/yerine/= DIŞ | DIŞARLI


- EKSTERNALİZASYON/EXTERNALİZING[İng.] değil/yerine/= DIŞSALLAŞTIRMA


- EKSTİRPASYON/EXTİRPATION[İng.] değil/yerine/= TÜMÜYLE ÇIKARIM


- EKSTRAHEPATİK/EXTRAHEPATIC[İng.] değil/yerine/= KARACİĞER DIŞI