İngilizce karşılıkları olan FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 10.540 başlık/FaRk ile birlikte,
10.540 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(10/44)
- DENİZANASI ile/ve KUTU DENİZANASI
( ... İLE/VE En zehirlisidir. [Tek bir kerede çıkan zehir, aynı anda 60 yetişkini öldürebilir.] )
( ... İLE/VE Pasifik sularında yaşarlar. )
( ... ile
)
- DENİZASLANI ile AVUSTRALYA DENİZASLANI
- DENİZASLANI ile FOK
( Daha kalın kürkü vardır. İLE Daha yağlıdır. )
( Kulakları gözle görülür. İLE Arka kanatları arkaya doğru bakar. )
( Fokların gözleri deniz altında bulanık görmez. )
(
)
( Alttaki. İLE Üstteki. )
- DENİZATI ile YOSUN BİÇİMİNDE DENİZATI
- DENİZAYGIRI/MORS[Laponca] ile FOK
( ... İLE Tüm memeliler arasında, sütü, en yağlı olandır. [Yavrusunun hızlı büyümesinin zorunluluğundan dolayı][Birkaç hafta içinde sütten kesilirler] )
(
ile
)
- DENİZFİLİ ile GÜNEY DENİZFİLİ
( ... İLE Erilleri, dişillerinden 6 kat daha büyüktür.[4 ton ağırlığındalardır.] )
( Suyun altında, 2 saat kalabilirler. [1.5 km. derine inebilirler.][Vurgundan kaçınabilmek için ciğerlerindeki tüm havayı boşaltırlar ve damarlarındaki emilmiş olan oksijeni kullanırlar.][Daldıklarında, kalp atışları dakikada 94'e kadar düşer.] )
( Gövdelerinde, çoğu memelinin 2 katı kadar kan vardır. )
- DENİZYILDIZI ile GÜNEBAKAN DENİZYILDIZI
( Kevgire benzeyen ve Madreporite adı verilen açıklıklarından içeri deniz suyunu alır ve içerideki mekanizmayla ayak tüplerine dağıtır. [Suyu sürekli alıp vererek şaşırtıcı biçimde hızlı hareket eder. (Bazı türleri dakikada 1 metre gidebilmektedir.)] )
( Alt kısımlarını kaplayan çok görevli yüzlerce tüp bacak bulunur. [Soluk almak, hareket etmek ve kendini avına yapıştırmak üzere] )
( Bacaklarının ucunda ışık algılayıcısı görevi gören "göz noktaları" bulunur. )
( Her bir bacak üstünde büyük eşeysel örgenler bulunur fakat bu örgenlerini açamadıkları için erili dişilden ayırmak olanaksızdır. )
( Yumurtlarken öbekler oluştururlar. [Eril olanlar yumurta görürse spermlerini suya bırakır. Dişiller etrafta sperm görürse bir seferde 2.5 milyon kadar yumurta salabilir. ] ( Derilerindeki duyu hücreleri sayesinde avlarının etrafa saldığı kokular, koku tüyleri aracılığıyla algılanır ve kimyasal değişime tepki verilir. )
( "Ön"leri ya da "arka"ları yoktur. [Yıldız biçiminde olmalarından dolayı] )
( Bir ağzı ve bir kloak'ı bulunur. [Ağız altta, kloak üstte!] )
( Bir parçaları kopsa bile yeniden oluşturabilmektelerdir. [Linckia türü, büyük bir bölümünü bile tekrar oluşturabilir. (Büyük bir kol, küçük bir gövde ve dört küçük kol olarak başlar.)] )
( Olgunlaşmış olanlarının dikenli derileri kendilerini kızdıracak herşeyi sokabilecek küçük kıymıklarla kaplıdır. )
( Asalaklardan korunmak için kendi derilerini tımar edebilirler. [Luidia adlı türü, yakalandığı zaman bir anda kendini parçalara ayırabilir.] )
( İstiridyelere yaklaşık 30 dk. boyunca uyguladığı düşük basınçla kabuklarını açtırırlar. )
( 1600 kadar türü bilinir. )
( ASTER )
- DENKLEM ile/ve ÇOK BİLİNMEYENLİ DENKLEM/LER
- DENKÖBEK/SONSAL SINIFLAMA = CATEGORY[İng.] = CATEGORIE[Fr.] = KATEGORIE[Alm.] = PRAEDICAMENTUM[Lat.] = KATEGORIA[Yun.] = CATEGORÍA[İsp.]
- DEONTOLOJİ(ÖDEV BİLİMİ) = İLM-İ VEZAİF = DEONTOLOGY[İng.] = DÉONTOLOGIE[Fr.] = DEONTOLOGIE[Alm.]
- DEONTOLOJİ/DEONTOLOGY[İng.] değil/yerine/= DAVRANIŞ KURALLARI BİLİMİ MESLEK AHLÂKI BİLİMİ, DAVRANIŞ KURALLARI BİLİMİ
- DEPLASMAN/DISPLACEMENT[İng.] değil/yerine/= YER DEĞİŞTİRME
- DEPLESYON/DEPLETION[İng.] değil/yerine/= TÜKENME | SİLINME
- DEPOLARİZASYON/DEPOLARIZATION[İng.] değil/yerine/= KUTUPSUZLAŞMA
- DEPRESÖR/DEPRESSOR[İng.] değil/yerine/= AŞAĞI ÇEKEN
- DERE ile ÇAY ile IRMAK
- DERE ile KÜÇÜK DERE
- DERECE[Ar.]/DEGREE[İng.] değil/yerine/= DİZİL
- DERECE/RADDE[Ar.] / KERTE/KERTİ[İt.] ile/ve/||/<> KERT ile/ve/||/<> İŞARET
( Gemi pusulasında kadranın ayrılmış olduğu on bir derece ve on beş dakika ölçüsünde bir açıya eşit olan otuz iki bölümden her biri. | Derece, radde[Ar.]. | İşaret için yapılmış çentik ya da iz, kerti. İLE Bir uçurumun ya da bir derinliğin keskin kenarı. İLE ... )
- DERECE ile/ve DEĞER/LENDİRME
- DERECE ile KERE/KEZ
- DERECE ile SEVİYE
- DERECELENDİRİLEBİLİR ile DERECELENDİRİLEBİLİRLİK
- DERİ ALT TABAKASI -ile
- DERİ KIRIŞIKLIĞI ile YAŞ
( ÂJENG[Fars.]: Yaşlılıktan ya da öfkeden dolayı beliren kırışıklık. )
- DERİN DÜŞÜNME ve/<> TAHAMMÜL
- DERİN DÜŞÜNMEK(TEFEKKÜR) ile/ve UYUMAK
( Uykunun karanlığı bile tazeleyici ve gençleştiricidir. )
( Uyanıkken bilinçlisiniz; uyurken sadece canlısınız. )
( FİKR-İ AMÎK[Ar. < UMK]: DERİN DÜŞÜNCE )
- DERİN KONU ile CİDDİ KONU
- DERİN/LİK ile/ve TUTARLI/LIK
( Derinlik, kişinin en kapsamlı gereksinimlerine olan duyarlılığında oluşturulan dengeden söz eder. Tutarlılıksa güvenilirliğe değinir. )
- DERİN/LİK ile/ve UZAK/LIK
- DERİN/YOĞUN/GENİŞ DÜŞÜN(E)MEMEK ile/değil/<> BİLGİSİZLİK/DÜŞÜNCESİZLİK
( Bilgisizlik de, bilgi de zihindedir, gerçekte değil. )
( Bilgisiz olup, doğruyu savunacağına; bilgili olup, yanlışı savun! )
- DERİN ile/ve/değil SAKİN
- DERİNLEŞMEK ile/ve UZAKLAŞMAK/YAKINLAŞMAK
- DERİNLEŞTİRMEK ile/ve/<> BESLEMEK
- DERİNLEŞTİRMEK ile OTURTMAK
- DERİNLİK ile/ve SERİNLİK
- DERİVASYON/DERIVATION[İng.] değil/yerine/= ELEKTRİK GERILIM FARKI | TÜRETME
- DERİVATİF/DERIVATIVE[İng.] değil/yerine/= TÜREMIŞ
- DERİVE/DERIVED[İng.] değil/yerine/= TÜREMİŞ
- DERM[İng.] değil/yerine/= DERİ | KATMAN | YAPRAK
- DERS
- DERS ÇALIŞMAK ile/ve/> (NİTELİKLİ/AYRICALIKLI) ÇALIŞMAK
- DERT ETMEK ile DERT EDİNMEK
( Kendinize zulmetmek için yollar icat etmeyin! )
- DERT[Fars. < DERD] ile TASA
( Dert icat etmek zorunda değiliz! )
( Üzüntü. | Hastalık. | Ağrı. | Sorun, kaygı. | Ur. İLE Üzüntülü düşünce durumu, kaygı, endişe, gam. | Tatmin edici olmayan ya da tedirgin eden durumların ortaya çıkmasını önleyebilmede, güvensizlik içinde bulunulduğunda duyulan tedirgin edici düşünce ve duygu. )
- DERT ile KONU
- DERT ile SIKINTI
( Kendinize zulm etmek için yollar icat etmeyin! )
- DERT ile SORUN
- DESANDAN/DESCENDING[İng.] değil/yerine/= INEN, AZALAN
- DEŞARJ/DISCHARGE[İng.] değil/yerine/= BOŞALIM
- DESELERASYON/DECELERATION[İng.] değil/yerine/= YAVAŞLAMA
- DESENSİTİZASYON/DESENSITIZATION[İng.] değil/yerine/= DUYARSIZLAŞTIRMA
- DESTEK VERMEK ile REKLÂMINI YAPMAK
( Yap fakat tapma! )
- DESTEK ile/ve/<> DAYANIŞMA
- DESTEK ile/ve/<> PAYLAŞIM
( Ölçü, aynı şeye gülmek değil, aynı şeye ağlamaktır. )
- DESTEK ile/ve/<> SEFERBERLİK
- DESTEK ile/ve/<> TEŞVİK
- DESTEKLEME ile ÖNCELLEME
- DESTRÜKSİYON/DESTRUCTION[İng.] değil/yerine/= YIKIM
- DESTRÜKTİF/DESTRUCTIVE[İng.] değil/yerine/= YIKICI
- DETAŞMAN/DETACHMENT[İng.] değil/yerine/= AYRILMA
- DETAY[İng./Fr. < DETAIL]/TEFERRUAT[Ar.] değil/yerine/= AYRINTI/LAR
- DETERMINAN/DETERMINANT[İng.] değil/yerine/= BELİRLEYİCİ
- DETERMİNASYON/DETERMINATION[İng.] değil/yerine/= BELİRLEME
- DETERMİNİZM/DETERMINISM[İng.] değil/yerine/= BELİRLEYİMCİLİK
- DETOKSİFİKASYON/DETOXIFICATION[İng.] değil/yerine/= ARINDIRMA
- DEVALÜASYON/DEVALUATION[İng.] değil/yerine/= DEĞERSİZLEŞTİRME
- DEVEKUŞU ile EMU
( Dünyadaki en büyük kuştur. Erilleri, 2,7 metreye kadar ulaşabilir. İLE ... )
( Ceviz büyüklüğünde olan beyinleri, göz yuvalarından küçüktür. İLE ... )
( Saatte, 65 km.'ye kadar, 30 dakika boyunca koşabilirler. İLE ... )
( Devekuşları, kafalarını kuma gömmezler! [Yuvaları, genelde yere kazılmış sığ bir delik biçimindedir.] ["Kafalarını kuma gömmeleri" yanlış/kötü örneği, boyunlarını, yere dümdüz uzatıp görüş alanında bir tehlike olup olmadığını yokladıkları için ortaya çıkmış olabilir.] )
( Sindirime yardımcı olması için yuttukları taşın yanısıra demir, bakır, tuğla ve cam da yiyebilirler. )
( Namibya'daki devekuşları, elmas yemeleriyle ünlüdür. )
( Devekuşu, en küçük yumurtayı yumurtlar. )
( ... İLE Günde 6 lt. su içmeleri gerekmektedir. )
- DEVİM/DİNAMİK ile/ve KİNETİK
- DEVİM/HAREKET ile/ve/değil DEĞİŞİM
- DEVİM = MOTION[İng.] = MOUVEMENT[Fr.] = BEWEGUNG[Alm.] = MOTUS[Lat.]
- DEVİMSEL/LİK[DİNAMİK(LİK)] ve VAR/LIK
- DEVİNİM/DİNAMİK ile/ve ÇELİŞKİ
- DEVİNİM/DİNAMİK ile/ve İLİŞKİ
- DEVİNİM/DİNAMİK ile/ve SINIR
- DEVİNİM/HAREKET[Ar.] ile/ve/değil/||/<>/> DAVRANIŞ
( ... İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Bilinçsiz/bilinçli hareket. )
- DEVİNİM ile DEVİR
( Organik. İLE Mekanik. )
- DEVİNİM ile/ve/||/<>/> DEVİR
- DEVİNİM = HAREKET = MOVE, MOTION, MOVEMENT[İng.] = MOUVEMENT[Fr.] = BEWEGUNG[Alm.] = MOTUS[Lat.] = KINESIS[Yun.] = MOVIMIENTO[İsp.]
- DEVİNİM ile/ve HIZ
- DEVİR/DEVRE[Ar.]/PERİYOT[İng. < PERIOD] değil/yerine/= DÖNEM/ÇEVRİM
( ... DEĞİL/YERİNE/= Sürekli ve düzenli değişme, devir. | Bir elektrik akımının, iletken üzerinde aldığı yol, devre. )
- DEVİR ile DEVİR
( Çağ. İLE Dönme, dönüş. | Dolaşma. | Aktarılma. | Bir malın iyeliğini ya da bir mal üzerindeki hakkı, bir başkasına geçirme. | Bir görevin, bir kişiden, bir başkasına geçmesi. | Sürekli ve düzenli değişme, çevrim. | Bir devinim, birbirinin aynı olan ve eşit zamanlarda yapılan başka devinimlerden oluştuğunda, devinimlerin her biri ya da bunların yapılması için geçen her zaman aralığı, periyot. )
- DEVİR ile DÖNEM
- DEVİR ile NÖBET
- DEVRİK ANTİKLİNAL ile DEVRİK KANAT ile DEVRİK KATMAN ile DEVRİK KIVRIM ile DEVRİK SENKLİNAL ile DEVRİK (STRATİGRAFİK) İSTİF
( Kanatlarından birinin eğim açısının 90 dereceyi aşarak bu kanattaki katmanların devrik konum kazandığı antiklinal. İLE Kıvrımlanma sürecinde, eğim açısı 90 dereceyi aşarak devrik konum kazanan bir istif ya da katmanlardan oluşan, öteki kanat ve kıvrım eksen düzlemi ile aynı yönde eğimli olan kıvrım kanadı. İLE Çökel kayaçlarda istiflenme kuramına uymayan, daha yaşlı olan alt yüzeyi üstte, daha genç olan üst yüzeyinin altta olacak biçimde ters yüz olmuş katman. İLE Kıvrımlanma sürecinde, kanatlarından biri, eğim açısının 90 dereceyi aşmasıyla devrik konum kazanan ve dolayısıyla iki kanadı ve eksen düzlemi aynı yönde eğimli olan jeolojik kıvrım. İLE Kanatlarından birinin eğim açısının 90 dereceyi aşarak bu kanattaki katmanların devrik konum kazandığı senklinal. İLE Üst üstelik ilkesine göre yatay olarak çökelmiş ancak sonraki jeolojik süreçlerde aynı yönde artarak 90 dereceyi aşan bir eğim açısı kazanmış, yaşlı üstte, genç altta olacak biçimde ters yüz olmuş istif. )
- DEVRİM ile BAŞKALDIRI
( Sürekli devrim, sürekliliği ortadan kaldırır. )
( Baskıya/dayatmalara başkaldırmayan kişi, en başta, kendine karşı adâletsizdir. )
- DEVRİM ile/ve/değil/yerine/<>/> DEVİNİM
- DEVRİM = İNKILÂP = REVOLUTION[İng.] = RÉVOLUTION[Fr.] = REVOLUTION UMWÄLZUNG[Alm.] = REVOLUCION[İsp.]
- DEZENFEKSİYON/DISINFECTION[İng.] değil/yerine/= BULAŞ SAVMA
- DEZENFEKTAN/DISINFECTANT[İng.] değil/yerine/= BULAŞSAVAR
- DEZENTEGRASYON/DISİNTEGRATION[İng.] değil/yerine/= PARÇALANMA | BENLİK DAĞILMA
- DEZORYANTASYON/DISORIENTATION[İng.] değil/yerine/= YÖNELIM BOZUKLUĞU
- DF/DOCUMENT FREQUENCY[İng.] değil/yerine/= BELGE SIKLIĞI
- DG/DIRECT RADIOGRAPHY[İng.] değil/yerine/= DİREKT GRAFİ, DOĞRUDAN X-IŞINLI GÖRÜNTÜLEME
- Dİ/DIABETES INSIPIDUS[İng.] değil/yerine/= ŞEKERSİZ ŞEKER HASTALIĞI
- DIABETES MELLITUS[İng.] değil/yerine/= ŞEKER HASTALIĞI
- DIAM/DIGITAL IMAGING ADOPTION MODEL[İng.] değil/yerine/= DİJİTAL GÖRÜNTÜLEME BENIMSEME MODELİ
- DİASTOLIC BLOOD PRESSURE[İng.] değil/yerine/= GEVŞEM KAN BASINCI
- DICOM/DIGITAL IMAGING AND COMMUNICATIONS IN MEDICINE[İng.] değil/yerine/= TIPTA SAYISAL GÖRÜNTÜLEME VE İLETİŞİM
- DİEZ ile ÇİFT DİEZ
- DİFAZİK/DİPHASİC[İng.] değil/yerine/= İKİ EVRELİ
- DİFERANSİYASYON/DIFFERENTIATION[İng.] değil/yerine/= FARKLILAŞMA
- DİFERANSİYE/DIFFERENTIATED[İng.] değil/yerine/= FARKLILAŞMIŞ
- DİFRAKSİYON[Fr./İng. < DIFFRACTION] değil/yerine/= KIRINIM
( Işık, ses ve radyoelektrik dalgalarının karşılaştığı bazı engelleri dolanarak geçmesi. )
- DİFÜZ/DIFFUSE[İng.] değil/yerine/= YAYGIN
- DIGITAL SIGNATURE[İng.] değil/yerine/= DİJITAL İMZA
- DIGITAL[İng.] değil/yerine/= SAYISAL | PARMAKLA | PARMAKSI
- DİJITALİZASYON/DİGITALIZATION[İng.] değil/yerine/= SAYISALLAŞTIRMA
- DİK ile/ve YÜKSEK
- DİKEY ile DÜŞEY
- DİKEY ile YATAY
- DİKKAT ÇEKMEK ile İLGİ TOPLAMAK
( CÂLİB-İ DİKKAT ile ... )
- DİKKAT ETMEK ile/ve SORGULAMAK
- DİKKAT/Lİ ile/ve ÖZEN/Lİ
- DİKKAT ile/ve MEDİTATİF DİKKAT ile/ve KONTEMPLATİF DİKKAT
( Odaklanma. İLE/VE Özenli ve düzenli odaklanma. İLE/VE Dikkat etmeden dikkat/odaklanma. )
( Bilinçli yetersizlik. İLE/VE Bilinçli yeterlilik. İLE/VE Bilinçsiz Yeterlilik.
[ BİLİNÇSİZ YETERLİLİK
^
BİLİNÇLİ YETERLİLİK
^
BİLİNÇLİ YETERSİZLİK
^
BİLİNÇSİZ YETERSİZLİK ] )
( Focusing. WITH/AND/||/<>/> Careful and orderly focusing. WITH/AND/||/<>/> Attention without attention/focusing.
Conscious incapacity. WITH/AND/||/<>/> Conscious sufficiency. WITH/AND/||/<>/> Unconscious sufficiency.
[ UNCONSCIOUS SUFFICIENCY
^
CONSCIOUS SUFFICIENCY
^
CONSCIOUS INCAPACITY
^
UNCONSCIOUS INCAPACITY ] )
- DİKKAT ile/ve ÖZEN
- DİKKAT ile/ve/||/<>/> RİKKAT( ile/ve/||/<>/> ZARÂFET ile/ve/||/<>/> MELÂHAT)
( Zihinde. İLE/VE/||/<>/> Kalpte. İLE/VE/||/<>/> Eylemde. İLE/VE/||/<>/> Yüzde. )
( İlgi, özen. İLE/VE/||/<> İncelik. | Merhamet, acıma. İLE/VE/||/<>/> Aklı, kötü düşüncelerden, kuruntu/vehm ve kuşku/şüphe/zanlardan arındırmak. İLE/VE/||/<>/> Güzellik, yüz güzelliği. )
( [özellikle] Kullandığımız sözcüklerde. İLE/VE/||/<> Kurduğumuz tümcelerde. İLE/VE/||/<>/> Davranışlarımızda. İLE/VE/||/<>/> Bakış ve duruşumuzda. )
- DİKOTOMİ/[İng. DICHOTOMY] değil/yerine/= İKİLİK | İKİLEM/Lİ / İKİLEMSEL
- DİKROTİK/DICROTIC[İng.] değil/yerine/= ÇİFT VURULU
- DIKW/DATA-INFORMATION-KNOWLEGDE-WISDOM HIERARCHY[İng.] değil/yerine/= VERİ-BİLİ-BİLGİ-BİLGELİK SIRADÜZENİ
- DİL BİLİM(db.) ile/ve/<> DİL BİLGİSİ(dbl.)
( Dil konularında inceleme yoluyla toplum kültürünü araştırma bilimi. İLE ... )
( DİLBİLİM: * Dilin ne olduğu. * Dilin işleyişi. * Dilin edinimi. * Eğitim-Öğretim. İLE/VE/<> DİLBİLGİSİ: * Kuralcılık. * Doğru/yanlış kullanım. * Eğitim-Öğretim. )
- DİL KULLANIMINDA:
BİLGİ ile/ve/<> BECERİ
- DİL'İN:
ÇEŞİTLERİ ile/ve/||/<> LEHÇELERİ ile/ve/||/<> ŞİVELERİ ile/ve/||/<> AĞIZLARI
( ŞİVE[Fars.]: Söyleyiş özelliği. | Naz, eda, cilve. | Ağız. )
( ... İLE/VE/||/<> Bir dilin, bilinmeyen, çok eski dönemlerinde, kendinden ayrılmış kolları. İLE/VE/||/<> Bir dilin, izlenebilen tarihi dönemlerinde ayrılmış kolu. İLE/VE/||/<> Herhangi bir şivenin, daha çok, söyleyiş[telaffuz] özelliklerine bağlı olarak oluşan yerel kolları. )
- DİL/TIL ile/ve/||/<> SÖZCÜK/KELİME
( Sözcükler, anlamları taşıyan at gibidir. )
( Küçücük bir sözü/kelâmı bile küçümsemeyeceksin! )
( Sözün/Kelâmın değerini bilmek, duymakla olur. )
( Sözcükler, işaret eder ama açıklayamaz. )
( Words indicate, but do not explain. )
- DİL ile/ve/||/<> VARLIK
( Dilin düzeni varlığın düzenidir, varlığın düzeni dilin düzenidir. )
( Ülkesinin yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk ulusu, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır. )
- DİL ile/ve/||/<>/= AKIL
- DİL ile/ve/<> AKIL
( Lâl. İLE/VE/<> Mat. )
- DİL ve/<> BİLİNÇ
- DİL ile/ve DİN
( Dilini kaybeden, dinini de kaybeder. )
( Who loose the language, loose the religion, either. )
- DİL ve/||/<> DİŞ
( DİL VE DİŞ
“Dişler, tüm organların aynasıdır” sözünü anımsayarak, “Dil neyin aynasıdır?” sorusuna bir yanıt arasak, hepimizin buluşma noktası “ÖZ” olacaktır.
“Dil, özümüzün aynasıdır”
“ÖZ <–> GÖZ <–> SÖZ” bağlantısı, nereden hareket edecek olursak olalım, üzerinde en çok durulması gereken ilişkidir. “Öz”ün üzerine fazla eğilmeye gerek kalmaksızın bizleri nereye ulaştırdığını biliyoruz. “Göz” üzerine de aynı ortak duygu ve düşüncelere sahip olarak, özümüzün kapısı olduğu noktasına ulaşıyoruz. “Söz” ise geçmiş, şimdi ve geleceğin; usumuzun, bilimin, felsefenin ve sanatın; iş ve özel yaşamın ve günlük yaşamdaki tüm sürecin en büyük aracıdır. Simge diliyle “Söz”, yazı diliyle “Söz”, sözün diliyle “Söz”, günlük yaşamımızın, düşünce ve duygularımızın ve tüm ilişkilerimizin aracı “Söz”.
Keleci[sözü] bilen kişinün yüzünü ağ[ak] ede bir söz,
Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz.
Söz ola kese savaşı, söz ola kese başı,
Söz ola ağılı[zehirli] aşı bal ile yağ ede bir söz.
Psikoloji, 3D/6D temelli, "Düşünce, Duygu ve Davranışlar"ımızı anlamaya, incelemeye ve altında yatan nedenleri bulmaya çalışan bir bilim dalıdır. Hiçbiri birbirinden bağımsız olmadığı gibi ayrı ayrı düşünmek de pek olanaklı değildir. Bu doğrultuda, son zamanlarda çok yoğun ilgi gören Sinir Dili Programlaması(SDP ya da NLP), çalışmalarının da en büyük aracı olan söz -ve her bir sözcük- ile, tüm hücrelerimizin ve beynimizin programlanabilmesi yoluyla yaşamımıza katacağı gelişmişliği, derinliği, kolaylığı ve rahatlığı sağlatan bir disiplin. SDP tüm eylemlerimiz ile ağzımızdan çıkan her sözün nasıl ve ne kadar bağlantısının olabileceğini anlatır. Ayağını sürüyerek yürüyen bir kişinin, sözlerinin de ağzından uzata uzata, yayılarak çıktığını görebilirsiniz (ya da tam tersi). Yüzü asık birinin, her ne kadar hoş sözler kullansa bile sesinden psikolojik durumunu anlayabilirsiniz. Aynı bağlantılar dilimiz ve dişimize verdiğimiz önem için de geçerlidir. Diş fırçalama alışkanlığımız ile kullanacağımız sözcüklerin de bağlantısı vardır ve de dile, sözlerimize gösterdiğimiz özen ile diş fırçalama alışkanlığımızın. Dişimizin ne kadar önemli olduğunu biliriz fakat maalesef yeteri kadar özeni göstermeyiz.
Dile ve sözlerimize verdiğimiz önem ve duyarlılığımız nedir? Dilimizin de durumu aynı mı acaba? Aynı mı olmalı? Olmamalı mı? Peki nasıl? Bu durumu ne, kim, nasıl değiştirebilir? Tüm bu sorular ve benzerleri gibi daha birçok soruya verebileceğimiz yanıt aynıdır! KENDİMİZ!
Yaşamımızda pek dikkat edilmeyen, çok fazla karıştırılan fakat hiçbir zaman karıştırılmaması gereken bazı noktalar vardır. Bunların en çok yaşandığı altı hassas nokta ve şu oniki kavramın da ayrıntılarına sahip olmalı ve önemine çok dikkat etmeliyiz.
- BİRİNCİL OLAN(/Olma[ma]sı Gereken) ile
İKİNCİL OLAN (/Olma[ma]sı Gereken);
- AMAÇ ile ARAÇ;
- SÜREÇ ile SONUÇ (Merkezlilik);
- KURAM(TEORİ) ile UYGULAMA(PRATİK);
- KORGU ile KAYGI
Konuşmalarımız, değerlerimiz ve tutumlarımız bazen Genel'den hareket ederek Özel'e, bazen de Özel'den hareket ederek Genel'e giderek devam eder. Fakat farkında olunması gereken bu ikisinin arasındaki geçiştir. Geçişteki dikkatsizlikler çok büyük sorunlara dönüşebilirler. Konu ve kavramları ele alışımızdaki sıralamada neyin öncelikli olduğu ve olmadığı bilinci, durumun ya da konunun bir Araç mı, Amaç mı? olduğu sorusunun her an farkındalığımızda olması en dikkat edilmesi gereken noktalardandır. Süreç ve Sonuç’un birbirinden ayrı olmadığı, dengeli bir durumda olması, herhangi birinin üzerinde yoğunlaşmama gerekliliği de üzerinde titizlikle durulması gereken noktalardır. Kuram ile uygulamanın arasındaki farkların ve derecelerinin atlanmaması gerekir. Korku ve Kaygı arasındaki farkların (Belirginlik, Şiddet ve Süre) da bilincinde olarak korku ve kaygı yönetiminin elde tutulması, geleceğin olumsuzu “YA … [olursa]” üzerine değil, olumlu gelecek “… [’nın olmasını] İSTİYORUM” üzerinde durulması gerekmektedir.
Doğru, yerinde ve zamanında kullanım için yeğlenebilecek her sözcüğün değeri çok yüksektir. Kişisel ve toplumsal birliğimiz olan sözlükleri daha çok kullanmak, kitap okumak, düşünmek, araştırmak; sözcüklerin, terimlerin günlük hayatımızda, dilimizde yer almasını sağlamak en önemli sorumluluklarımızdandır. Toplumların en büyük serveti dilleri olduğu gibi, kişinin de en büyük değeri ve serveti dilidir.
Dil ile, söz ile başlayan serüvenin çeşitli dönüşümler ile yaşamımızın en büyük parçası ve kaderimize bile dönüşebileceğini vurgulayan şu sözleri sürekli anımsamak gerekir!
düşüncelere dönüşür...
Düşüncelerinize dikkat edin,
duygularınıza dönüşür...
Duygularınıza dikkat edin,
davranışlarınıza dönüşür...
Davranışlarınıza dikkat edin,
alışkanlıklarınıza dönüşür...
Alışkanlıklarınıza dikkat edin,
değerlerinize dönüşür...
Değerlerinize dikkat edin,
karakterinize dönüşür...
Karakterinize dikkat edin,
Kaderinize dönüşür...
- DİL ve/<>/= DÜŞÜNCE
( Düşünceyi sınırlandırarak gelişir ve kişiyi geliştirir. VE/<>/= Dili geliştirerek gelişir ve kişiyi geliştirir. )
( Birlikte tutmak/birleştirmek gerekiyor. )
( Zihin - Dil, Beyin - El ilişkisi! )
( Dilin tıkandığı yerde düşünce, dili, düşüncenin tıkandığı yerde dil, düşünceyi geliştirir. )
( Dil, düşünceyi, geliştirir de, ketler de. )
- DİL ile/ve/<>/= DÜŞÜNME
- DİL ile/ve/<> FELSEFE
( Aklın dilbilgisi. İLE/VE/<> Dilin dilbilgisi. )
( STOACILIK/REVÂKİYE )
- DİL ile/ve GÜNLÜK/KONUŞULAN DİL
( Papua Yeni Gine'de, dünyanın başka herhangi bir yerinde olduğundan daha fazla dil vardır. )
( Dil, dile değmeden, dil öğrenilmez! )
- DİL ile/ve İNSANBİLİM(ANTROPOLOJİ)
- DİL ile/ve KÜÇÜK DİL
( Çin'li doktorlar, binlerce yıl öncesinden beri, hastalıkları saptamak için dil inceleme yöntemini kullanıyor. Günümüzde de doktorlar, teşhis için hastanın önce dilini muayene etmek istiyor. Dil, çok hızlı bir biçimde yeni hücreler üretir. Eğer gövdenin herhangi bir bölgesinde bir sorun varsa, dili inceleyen doktor bunu anlayabilir.
Çin'li doktorlar, dilin renginde ve görünüşündeki bazı değişikliklerin, bazı hastalıkların habercisi oldukları kanısında.
Örneğin, dilin ucundaki değişiklik, bir kalp sorununun habercisidir.
Dilin sağ kenarı, safra kesesiyle ilgili değişiklikleri simgeler.
Sol kenarı ise karaciğerdeki sorunların habercisidir.
Arka kısmı, böbrekler ve bağırsaklarla ilgili sorunları haber verir.
Aynanın karşısına geçin ve dilinizi alıcı gözüyle inceleyin. Size yardımcı olmak için bazı ipuçları verelim:
Dilinizin rengi soluksa, bu, kansızlık[anemi] işaretidir.
Dilin rengi koyu pembe olmuşsa, kan dolaşımında sorun var demektir.
Dilin ucu kırmızıysa kalp yangısı(iltihabı) var demektir.
Dilin kenarları kırmızıysa, alkolik olduğunuz anlaşılır.
Dilin üzerinde beyaz lekeler varsa, soğuk algınlığına işarettir.
Dilin kuruması, menapoz başlangıcını belirtir.
)
- DİL = LANGUAGE[İng.] = LANGUE[Fr.] = SPRACHE[Alm.] = LINGUA[İt.] = LENGUA[İsp.]
- DİL ve/+ MANTIK ve/+ GEOMETRİ
- DİL ve/||/<> MANTIK ve/||/<> MATEMATİK
( ... VE/||/<> ... VE/||/<> Kavramı, kavramla göstermek. )
- DİL ile/ve TARİH
( Herşeye yayılmış olan en genel temsil. İLE/VE ... )
( Dil, zihin tarafından, zihin için meydana getirilmiştir. )
( Dil, varlığın evidir. )
( Zihin, dili biçimlendirir ve dil de zihne biçim verir. )
( Konfüçyüs: "Eğer konuşulan dil doğru değilse o zaman söylenilen söz, söylenilmek istenen şey olmaz. O zaman, yapılması gereken yapılmaz ve eğer işler yapılmadan kalırsa, maneviyat ve sanat bozulur. O zaman, adâlet, sahtekârlıkla yürür. Eğer bu olursa, kişiler, kendilerini umutsuz bir karmaşanın içinde bulur. Bu nedenle, söylenilen şey her şeyden önemlidir ve bu konuda dikkatsizlik yapılmamalıdır." )
( Language is an instrument of the mind. It is made by the mind, for the mind. )
- DİL = TONGUE[İng.]
- DİLATASYON/DİLATATION[İng.] değil/yerine/= GENİŞLEME
- DİLATE/DİLATED[İng.] değil/yerine/= GENİŞLEMIŞ
- DİLATÖR/DİLATORY[İng.] değil/yerine/= GENİŞLETEN
- DİLBİLGİSEL ile DİLBİLGİSEL BİÇİMBİRİM ile DİLBİLGİSEL CİNS ile DİLBİLGİSEL DURUM ile DİLBİLGİSEL GÖRÜNÜŞ ile DİLBİLGİSEL KOŞULLAMA
- DİLBİLGİSİ/VERİ/BİLGİ/INPUT ile/ve/||/<>/> MANTIK/ANLAYIŞ/İŞLEM ile/ve/||/<>/> SÖZ SÖYLEME SANATI/BİLGELİK/ÇIKIŞ
( Klasik. İLE/VE/||/<>/> İçrek[ezoterik]. İLE/VE/||/<>/> Modern. )
- DİLEK/TEMENNİ[Ar.] ile KAYGI/ENDİŞE[Fars.]
( Özellikle, "İnşaallah" dendiğinde. )
- DİLEK ile/ve HEDEF
( Sana hiçbir dilek verilmemiştir ki, onu gerçekleştirecek güç de verilmemiş olsun. Ancak bunun için çallışman gerekebilir. )
- DİLEK ile İSTEK/ARZU
- DİLİM/PARÇA ile LOKMA/TİKE
- DİLİM ile KATMAN
- DİLUE/DİLUTED[İng.] değil/yerine/= SEYRELTİK
- DİLÜSYON/DİLUTION[İng.] değil/yerine/= SEYRELTME
- DİN
- DİN DIŞI ile DİN KARŞITI
- DİN:
İMAN/İTİKÂT ile/ve İBÂDET ile/ve MUAMELÂT
- DİN:
KADÎM BİLGELİK ve/||/<> KÜLTÜR
- DİN ile DÎN
( Borç.[< DEYN] | Düzen, tüze. | Doğa yasaları. | Fıtratını bozmamak üzere oluş(turul)muş düzen. | Ölüm karşısında ümit. İLE Her Güneş ayının 24. günü. | Kalemi korumakla görevli sayılan melek. )
- DİN ile/ve GELENEK
( DİN: İnançlar ağı. )
- DİN ile/ve/<> İNSAF
( İnsaf, dinin yarısıdır. )
( To be fair is the half of religion. )
( DİN: Kalpsiz dünyanın kalbi. )
- DİN ile SİYASET
- DİNAMİK/DYNAMIC[İng.] değil/yerine/= DEVİNGEN
- DİNAMO ile LOKOMOTİF
- DÎNÂR ile/ve DİRHEM[Ar. < Yun.]
( Çeyrek altın değerindeki eski bir para birimi. [İran, Tunus ve bazı ülkelerde kullanılan para birimi] İLE/VE Gümüş, bir tür gümüş para. | Bir okkanın dörtyüzde biri olarak kabul edilmiş olan[3148 gr. | İstanbul için 3207 gr. olarak saptanmıştır] eski bir ağırlık ölçü birimi. | Bir miskal, dört gram ve seksen santigram. )
- DİNDİRMEK ile GİDERMEK
- DİNGİNCİLİK ile/ve BİLİNEMEZCİLİK
- DİNGİNCİLİK ile/ve VAROLUŞÇULUK
- DİNGİNLİK ile HAREKETSİZLİK
( Hareketsiz kalma, eylemde bulun; çünkü etkinlik hareketsizliğe üstündür; hareketsizlik manevi yaşamı köreltir. )
( Ayrılık ve görünümlerin bir ve bütün olduğunu kavramak için aklın sakinleştirilmesi ve dinginlik kazanması gereklidir. )
- DİNİ:
ANLADIKTAN SONRA YAŞAMAK ile/ve/değil/yerine YAŞADIKTAN SONRA ANLAMAK
- DİNLEMEK/DİNLER GİBİ GÖRÜNMEK ile İLGİSİZLİK/KAYITSIZLIK
- DİNLEMEK ile/ve "TAKİP ETMEK"
- DİNLEMEK ve/||/<>/>/< AŞKINLIK
- DİNLEMEK ile/ve/> DENEMEK
- DİNLEMEK ile/ve/<> SABIR/SABRETMEK
- DİNOZOR ile İRİ DİNOZOR
( Mesozoik çağda yaşamış olan ve bugün yalnızca fosilleri bulunan çok büyük bir cins sürüngen. )
- DİNSEL METİN ile KLÂSİK METİN
- DİP ile UC
- DİPFRİZ[İng. < DEEP FREEZE] değil/yerine DONDURAÇ / DERİN DONDURUCU
- DİPLEJİ/DİPLEGIA[İng.] değil/yerine/= İKİ TARAFLI FELÇ
- DİPLOPİ/DİPLOPIA[İng.] değil/yerine/= ÇİFT GÖRME
- DİPNOT ile PARANTEZ
- DIRAFT[İng. < DRAFT] değil/yerine/= TASLAK
- DİREKSİYONEL/DİRECTIONAL[İng.] değil/yerine/= YÖNLENDİRİLMİŞ
- DİREKT/DİRECT[İng.] değil/yerine/= DOĞRUDAN
- DİRENÇ ile/ve EŞİK
- DİRENÇ ile/ve/||/>< ÖZDİRENÇ/EMPEDANS/İMPEDANS/IMPEDANCE[İng.]
( ... İLE/VE/||/>< Genellikle bir devre içinde alternatif akıma karşı bir biçimde oluşan direnç. [Ohm cinsinden gösterilir.] ["Z" ile simgelenir.] )
( AC ve DC devrelerinde oluşur. İLE/VE/||/>< Sadece AC devrelerinde gerçekleşir. )
( Sabittir, değişmez. İLE/VE/||/>< AC devrelerinde akımın frekansına bağlı değişebilir. )
( Bir devre elemanı olarak, faz açısına sahip değildir. İLE/VE/||/>< Faz açısı e büyüklüğü vardır. )
( Bir elektromanyetik alanda tutulan direnç, güç dağılımını ve depolanan enerjiyi temsil eder. İLE/VE/||/>< Manyetik alana maruz bırakıldığında, hem depolanan enerjiyi, hem de güç dağılımını, tüketimini temsil eder. )
( R ile gösterilir. İLE/VE/||/>< Z ile gösterilir. )
- DİRENGEN/LİK(İNATÇI/LIK) ile/değil/yerine KARARLI/LIK
( Bilgisizlikte/cahillikte, donanımsızlıkta, beşerde. İLE/DEĞİL/YERİNE Bilgilide, bilgede, insanda, adam olmuşta. )
- DİRENMEK ile İSYAN
( Direnç göstermeyin, kendiniz sandığınız kişi'ye tutunmayın. )
( Direnmediğiniz zaman, bir dirençle de karşılaşmazsınız. )
- DİREŞİM/SEBÂT ile/ve/<> DAYANÇ/SABIR
- DİRETMEK ile/ve/değil/yerine/önce/+/||/<>/></>/< DİRENMEK
( "İrâde"[yapma bilgisi/"isteği"]. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>>/< İhtiyâr[yapma bilgisi/"isteği"]. )
- DİRİMBİLİM/DİRİLBİLİM(BİYOLOJİ) ile/ve KİMYA
- DİRİMBİLİM/DİRİLBİLİM = BIOLOGY[İng.] = BIOLOGIE[Fr.] = BIOLOGIE[Alm.] = BIOLOGIA[İt.] = BIOLOGÍA[İsp.]
- DİRSEK KEMİĞİ:
İÇ ile/ve/||/<> DIŞ
- DİRSEK ile DİZ
( Kolların eklem yeri. İLE Bacakların eklem yeri. )
- DIŞ DÜNYA ile/ve ORTAK DÜNYA
- DIŞ DÜNYADAKİ VAROLAN ile ZİHİNDEKİ VAROLAN ile DİLDEKİ VAROLAN ile YAZILI VAROLAN
( Dünya size, karşı konulmaz biçimde gerçek görünür, çünkü her an onu düşünmektesiniz; onu düşünmeyi bırakın, o sis içinde eriyip gidecektir. )
- DIŞ KONUŞMA ile/ve İÇ KONUŞMA
( Konuşma, nutuk. İLE/VE Düşünme. )
( Kavramlarla düşünülür, sözcüklerle konuşulur. )
- DİŞ/LER ile/ve/<> DİŞ MİNESİ
( ... İLE/VE/<> Gövdemizdeki en sert olan. )
- DİŞ/LER ile/ve/<> DİŞETİ
( Dişler, tüm örgenlerin aynasıdır. )
( CEZR-ÜS-SİNN: Diş kökleri. İNFİCÂR-I SİNN: Ağızda ilk dişlerin çıkışı. LEBB-ÜS-SİNN: Dişin hassas olan kısmı. TÂC-ÜS-SİNN: Dişin etten dışarı çıkmış bölümü. UNK-ÜS-SİNN: Dişin kökü ile etten dışarı çıkan bölümü arasındaki yer. SİNN-İ NÂBÎ: Köpek dişi. SİNN-İ TUFÛLİYYET: Süt dişlerinin düşmesiyle onların yerine sabit dişlerin çıkmaya başladığı zaman. )
( DENDÂN-I SAÂDET: Hz. Muhammed'in (S.A.V.) Uhud gazasında kırılan dişi. )
( [Divan edebiyatında] Dişler, inciye benzetilir. )
- DIŞ ile DİŞ
- DİŞ ile FİL DİŞİ
( ... İLE Büyümüş köpekdişidir. )
- DIŞ ile/ve/değil GERİ
- DIŞ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< İÇ
( İçinize, derine dalın ve sizde neyin gerçek olduğunu bulun. )
( İç ile dış arasındaki uyum, mutluluktur. )
( Dışa yöneltmekte olduğunuz aynı dikkati içe çevirin. )
( İç ve dış arasındaki ayrımın yalnızca zihinde olduğunu idrak ettiğiniz zaman, artık korkunuz kalmaz. )
( Dive deep within and find what is real in you.
Harmony between the inner and the outer is happiness.
The same attention that you give to the outer, you turn to the inner.
When you realise that the distinction between inner and outer is in the mind only, you are no longer afraid. )
( Bilincin içerikleri. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>< Bilince dışsal olan her şey. )
( Kişinin içi[zihni] ne kadar boşsa, "dışa" o kadar önem verir. )
( Mahrem. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>< Namahmrem. )
( Seni/onu yakar. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>< Beni/kişiyi yakar. )
- DİŞ = TOOTH[İng.] = DENT[Fr.] = ZAHN[Alm.] = DENTE[İt.] = DIENTE[İsp.]
- DİSABİLİTE/DISABILITY[İng.] değil/yerine/= ENGELLİLİK | YETİ YİTIMİ
- DIŞARIDAN BELİRLEN(E)MEYEN ile/ve KENDİNCE BELİRLEN(E)MEYEN
- DIŞARIDAN ile ORADAN
- DIŞAVURUM ile DIŞKI
- DIŞAVURUM ile HAYKIRIŞ
- DIŞAVURUM = İFADE = EXPRESSION[İng., Fr.] = AUSDRUCK[Alm.] = EXPRESIÓN[İsp.]
- DIŞAVURUM ile PAYLAŞIM
- DİSDİYADOKİNEZİ/DYSDİADOCHOKINESIA[İng.] değil/yerine/= ARDIŞIK DEVİNIM BOZUKLUĞU
- DİSEKİLİBRİUM/DYSEQUILIBRIUM[İng.] değil/yerine/= DENGESİZLEŞME
- DİSEMİNASYON/DISSEMINATION[İng.] değil/yerine/= YAYILMA
- DİŞETİ ile/ve DAMAK
- DİSFONKSİYON/DYSFUNCTION[İng.] değil/yerine/= İŞLEV BOZUKLUĞU
- DİSGRAFİ/DYSGRAPHIA[İng.] değil/yerine/= YAZI-ÇİZİ BOZUKLUĞU
- DİSGUZİ/DYSGEUSIA[İng.] değil/yerine/= TAT ALMA BOZUKLUĞU
- DİŞİL KURBAĞA ile GOLYAT KURBAĞASI
( Çoğunlukla ses çıkarmazlar. İLE Hiç ses çıkarmaz. Dilsizdir. En büyük kurbağadır. )
( Kurbağalarda her tür kendi frekansını seçer. Dişi kurbağalar sadece kendi türlerinin çıkardığı seslere kulak kesilirler. )
- DIŞINDA OLAN ile/ve/değil DIŞSALLAŞMIŞ OLAN
- DİSİPLİN
- DİSİPLİN ile DİZGE
( Ana ilke altındaki ayrımlar. )
- DİSİPLİN ve EDEB
- DİSİPLİN ile KATILIK
- DİSİPLİN ile/ve SORUMLULUK
- DİSİPLİN ile TİTİZLİK
- DİSİPLİNLERARASILIK ile/ve/<> SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
- DIŞKI(FEÇEZ/FEÇES/GAİTA/KAZÛRÂT/ÇÖMÜK/BOK) ile GÜBRE[Yun.]/KEMRE
( )
- DİSKİNEZİ/DYSKINESIA[İng.] değil/yerine/= DEVİNIM BOZUKLUĞU
- DİSKONEKSİYON/DISCONNECTION[İng.] değil/yerine/= BAĞLANTI KESİLMESİ
- DİSKORDANS/DISCORDANCE[İng.] değil/yerine/= UYUMSUZLUK
- DİSKRİMINAN/DISCRIMINANT[İng.] değil/yerine/= AYIRT EDICİ
- DIŞLA(N)MAK ile AŞAĞILA(N)MAK
- DIŞLAMA ile/değil (SADECE) FARK
- DIŞLAMAK ile/ve/değil/yerine DIŞARIDA BIRAKMAK
- DIŞLAMAK ile GÖRMEMEZLİKTEN GELMEK
- DIŞLAMAK ile REDDETMEK
- DIŞLAŞ(TIR)MAK ile SOMUTLAŞ(TIR)MAK
- DIŞLAŞ(TIR)MAK ile YOĞUNLAŞMAK
- DIŞLAŞMIŞ GÜÇ ile/ve GÜCÜN DIŞLAŞMIŞ OLANLARI
- DIŞLAYICI -ile
- DİSLEKSİ/DYSLEXIA[İng.] değil/yerine/= OKUMA BOZUKLUĞU
- DİSLOKASYON/DISLOCATION[İng.] değil/yerine/= ÇIKIK
- DISMETRİ/DYSMETRIA[İng.] değil/yerine/= UZAKLIK KESTİRİMSİZLİĞİ
- DISMORFİK/DISMORPHİC[İng.] değil/yerine/= BOZUK BİÇİMLİ
- DISORDER[İng.] değil/yerine/= BOZUKLUK
- DİSOSİYASYON/DISSOCIATION[İng.] değil/yerine/= AYRIŞMA | RUHSAL ÇÖZÜLME
- DİSPEÇ[İng.] -ile
( Bir ortak avaryada, deniz kazasından sonra, gemi, yük ve navlunla ilgili kişilerin uğradıkları zararların ve bunlar tarafından yapılmış olan harcamaların, nasıl, kimler tarafından ve ne oranda karşılanacağını saptamak için yapılan işlem. | Deniz sigortası dilinde, ilgili tarafların ortak avaryada, kendilerine düşen yükümlülükleri, paylarının önemi ölçüsünde ayrıntılı olarak belirten belge. )
(1996'dan beri)