
H ile biten FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 1.256 başlık/FaRk ile birlikte,
1.256 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(4/6)
- KATMANDU'DAKİ TAPINAKLAR:
SWAYAMBHUNATH ile/ve/||/<> BOUDHANATH ile/ve/||/<> PASHUPATINATH ile/ve/||/<> BACHARESVARI ile/ve/||/<> KAMASUTRA ile/ve/||/<> GUHYESVARI ile/ve/||/<> NYATOPOLA-BHIMSEN
- KAZA ile HATA ile YEĞLEME/TERCİH
( 1 KEZ ile 2. KEZ ile 3. KEZ )
- [ne yazık ki]
KAZF-İ ...:
Bİ-TARÎK-İL KİNÂYE ile MUALLAK ile MUZÂF ile SARÎH
( Birine, kinâyî bir tâbir ile zinâ isnâd etmek.[Hadd cezasını gerektirmez.] İLE Bir koşula talik sûretiyle gerçekleşen hakaret.[Hadd cezasını gerektirmez.]["şuraya giden zânîdir" denilmedikçe] İLE Bir vakte izâfe sûretiyle gerçekleşen hakaret.[Hadd cezasını gerektirmez.]["şu hâneye girerse zânîdir" denilmedikçe] İLE Sarâhâtten zînâya müşir bir söz ile gerçekleşen hakaret.["Şu kişi, zânîdir" gibi.] )
- KEH KEH ile
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Köpekleri çağırmak için çıkarılan ses. )
- KEKA = KEKAH
( Zevkli bir durum anlatılırken, "ne güzel, ne iyi" anlamlarında söylenilen bir söz. )
- KELÂM ve FIKIH ve İRFAN
- KELÂM ile KAVL-İ ŞÂRİH
( Söz. İLE Açıklayıcı Söz. | Tanım. | Bir şeyin ne idüğünü/olduğunu belirleyen söz öbeği. )
- KELÎMULLAH ile KELİMETULLAH
( Hz. Musa. İLE Hz. İsa. )
( [Eski Ahit'e göre] Hakk'la yüzyüze konuşan. İLE ... )
- KENAR ile PAH
( ... İLE Eğik olarak kesilmiş kenar. | Bir yapı öğesinde, eğik bir yüzey elde etmek amacıyla keskinliği giderme. )
- KENDİNDE ŞEY = BİZATİHİ ŞEY = THING IN ITSELF[İng.] = CHOSE EN SOI[Fr.] = DING AN SICH[Alm.]
- KENDİNDE = BİZATİHİ = IN-ITSELF[İng.] = EN SOI[Fr.] = AN SICH[Alm.] = IN SE[Lat.] = KATH'HAUTO[Yun.]
- KER[Ar.] ile KERH[Ar.]
( Sağır. | Kuvvet, kudret. | Merâm ve maksat. İLE İğrenme, tiksinme, hoşlanmama. | Zorlama. )
- KERÎ ile KERÎ[Fars.] ile KERÎH[Ar. < KERH]
( Kazmak. İLE Örümcek ağı. | Sağırlık. İLE İğrenç, çirkin. | Pis kokan. )
- KESB[Ar.] ile KEDH[Ar.]
- KEŞKE ile İNŞAALLAH
- KETB[Ar.] ile NESH[Ar.]
- KİBÂR-I EHLULLAH ile ...
( KÂMİL İNSAN )
- KİBR[Ar.] ile TÎH[Ar.]
- KÎH[Ar.] ile KİH[Fars. çoğ. KİHÂN]
( İrin, cerahat. İLE Küçük. )
- KILGILI/KILGIN/UYGULAMALI = AMELÎ = PRACTICAL[İng.] = PRATIQUE[Fr.] = PRAKTISCH[Alm.] = PRAKTIKOS < PRAKTEIN[Yun.] = PRÂCTICO[İsp.]
- KİNÂYE ÇEŞİTLERİNDE [YAZINDA/EDEBİYATTA]:
MUGÂLATA-İ MANEVİYE ile TEVRİYE ile İSTİHDÂM ile TEVCÎH ile TA'RÎZ ile REMZ
( ... İLE Örtmek, merâmı gizlemek. | [edebiyatta] Nükte yapmak amacıyla birkaç anlamı olan bir sözcüğün, en uzak anlamını kastederek kullanma sanatı.[Anlam sanatlarındandır ve telvîn'in bir bölümüdür.] İLE Hizmet ettirme. | Birden fazla anlamı olan bir sözcüğün, her anlamını, anlama uygun düşecek biçimde kullanma sanatı. [Sözcüğün, mecâz ve gerçek anlamı, başka sözcüklerin etkisiyle kullanım alanına çıkar. Çoğu zaman, aynı sözcüğün yerine özne biçimi kullanılır. Sözcüğün iki anlamı da kendileriyle ilgili yönde ele alınır.] İLE ... İLE "Taş atma." Birini, küçük düşürmek ve onunla alay etmek amacıyla, söylenecek sözü, tam tersi olan bir söz ile nükte yaparak anlatma sanatı. | Zarif bir biçimde, ifadenin yönünü değiştirerek sitemde bulunmak. ["Ne kadar da cömert davranıyorsunuz..."] [Bu sanatta, söz söylenilen kişi, karşılık vermekten yoksun bırakılır.][Kinâye sözcüğe, ta'rîz ise anlama dayandırılır.] İLE ... )
- KİNÂYE ile TELVÎH
( ... İLE Gerekli şeylerden bahsederek yapılan kinâye. )
- KİNÂYE ile TEŞBİH
- KİPPA ve/<> TALLETH
( Dua takkesi. VE/<> Kutsal şal. )
- KISIR DÖNGÜDE:
SARİH ile MİZMÂR
- KITSCH değil/yerine/= BAYAĞI/ZEVKSİZLİK
- KOÇ ile KOÇ[İng. < COACH] ile KOÇ/HAMEL[Ar.]
( Damızlık erkek koyun. | Sağlıklı, gürbüz genç erkek. İLE Çalıştırıcı. | Kişilerin önderlik ya da yöneticilik özelliklerini, becerilerini geliştirmeye yönelik, belirli bir amacı hedefleyerek daha etkili sonuçlara ulaşmasını sağlamak için çalışan kişi. İLE Zodyak üzerinde Balık ile Boğa arasında bulunan takımyıldızın adı. )
- KÖR TALİH" ile "KARAYAZI"
- KOŞULSUZ = HAMLİ = CATEGORICAL[İng.] = COTÉGORIQUE[Fr.] = KATEGORISCH[Alm.] = KATEGORIKOS[Yun.]
- KUBH[Ar.] ile SEMÂCE[Ar.]
- KÜÇÜK GÜNAH ile BÜYÜK GÜNAH
( Allah'ın, adâletiyle muamele edeceği zaman küçük günah yoktur. İLE Allah'ın, faziletiyle muamele edeceği zaman büyük günah yoktur. )
- KÜFÜR ile/ve/||/<> SİLAH ile/ve/||/<> BİAT ile/ve/||/<> YALAN
( Küfürden medet uman fikir,
Silahtan medet uman cesâret,
Biattan medet uman haysiyet,
Yalandan medet uman inanç, YOKSULDUR/FAKİRDİR... )
- KÜLÂH ile KALENSÖVE[Ar. < KALENSUVE]
( Başa giyilen. | Mevlevî sikkesi. İLE Sivri tepeli külah. | Yüksük. )
- KÜLL ile/ve/||/<> KÜNH
( Bütün, tüm. İLE/VE/||/<> Bir şeyin aslı, hakikati, temeli. | Kök, dip. | Esas, öz. )
- KUMAŞ ile MATAH[Ar.]
( ... İLE Ticaret malı. [Daha çok kumaş cinsinden kâr getiren mal] ["Çok matah bir şey sanki"] )
- KURAMSAL = NAZARÎ = THEORETIC[İng.] = THÉORIQUE, THÉORETIQUE[Fr.] = THEORETISCH[Alm.] = THEORIKOS, THEORETIKOS[Yun.]
- KÜSTAH ile HARFENDAZ[Ar., Fars.]
( ... İLE Onur kırıcı söz söyleyen. )
- KÜSÛR ile/||/<> CÜZ[çoğ. ECZÂ] ile/||/<> SAHÎH ile/||/<> MAHREC
( Kesirli sayı. | Kendisinden daha büyük bir sayıya pay olan sayı ya da payda alan sayı. İLE/||/<> Kesirli sayılarda bütünden alınan parça, pay. İLE/||/<> Tam sayı. | Kendinden daha büyük bir sayıya pay olmayan sayı ya da payda almayan sayı. İLE/||/<> Payda. )
- LÂ İLÂHE İLLALLÂH ile/ve HÛ
( TEHLÎL: İslâm'ın tevhid akidesini özetleyen "Lâ ilâhe illâllah" sözünü tekrarlama. )
- LÂ İLÂHE İLLALLÂH ile/ve MUHAMMEDÜN RESÛLLULLÂH
( Hz. Muhammed'in virdi. İLE Hz. ALLAH'ın virdi. [Kalp] )
- LÂ İLÂHE ve İLLÂ ALLAH
( Ayağını kaldır! VE Ayağını koy! )
( Tüm peygamberler. VE Hz. Muhammed. )
- LÂFIZ ile LÂF ile SÖZCÜK/KELİME ile KAVL ile TERİM/ISTILAH ile KELÂM
( Anlam taşıyıp taşımadığı dikkate alınmaksızın ağızdan çıkan sesler. İLE Hiçbir anlam taşımıyorsa. İLE Bir anlam taşıyorsa. İLE Tamlamaları kapsıyorsa. İLE Belirli bir öbek/grup/kesim tarafından özel olarak kullanılan sözcükler. İLE Tümceyi/cümleyi kapsıyorsa. )
- LAFZATULLAH ile ALLAH'IN KELÂMI
- LALA ile SADRAZAM
( Sultanların sadrazamlara verdikleri unvan. )
- LÂLE ve/<> ALLAH ve/<> HİLÂL
( Yerde. VE/<> Kalpte. VE/<> Gökte. )
( [ebced] 66 VE/<> 66 VE/<> 66 )
- LAMEDH ile ...
( İBRANÎ )
- LÂMİH[Ar.] ile LÂMİH[Ar. < LEMH]
( Hz. Nûh'un kardeşi.[eril] İLE Parlayan/parıldayan, parlak. )
- LAUGH :/yerine GÜLMEK
- LAUNCH :/yerine BAŞLATMAK
- Leh ile/değil LEH[Ar.]
( Polonya halkından olan kişi. İLE Onun için, onun tarafına, ondan yana. | Bir şeyden ya da birinden yana olma. | Yarar. )
- LEM YENFEKKE[Ar.] ile LEM YEBRAH[Ar.] ile LEM YEZEL[Ar.]
- LEM'[Ar.] ile LEMH[Ar.]
- LENGTH :/yerine UZUNLUK
- ...LESS vs. ALTHOUGH
- LEVH ile ...
( YASSI, DÜZ NESNE [RESİM ÇİZİLEBİLEN, YAZI YAZILABİLEN] )
- LOVE vs./and TO LAUGH
- LUNCH :/yerine ÖĞLE YEMEĞİ
- LUTE- ile/||/<> XANTH-/XANTHO- ile/||/<> CİRRH- ile/||/<> CHLOR- ile/||/<> ERYTHR-/ERYTH-/ERYTHRO- ile/||/<> RHOD-/RHODO- ile/||/<> CEPT- ile/||/<> CYAN-/CYANO- ile/||/<> AURİ-/AURO-
( Sarı. İLE/||/<> Sarı. İLE/||/<> Siroz, portakal sarısı. İLE/||/<> Açık yeşil, klorla ilgili. İLE/||/<> Kırmızı, erythro cyto-'nun kısaltılmış biçimi. İLE/||/<> Kırmızı. İLE/||/<> Al. İLE/||/<> Mavi, mavimsi. İLE/||/<> Altın. )
- M-HEALTH/MOBILE HEALTH[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK, M-SAĞLIK
- MÂ'[Ar. çoğ. MİYÂH] ile MÂ-[Ar.] ile MA'/MAA[Ar.] ile MÂ[Ar.]
( Su. İLE O şey ki, şu nesne, ...daki. | Olumsuzlama/nefi edatı. İLE İle, beraber, birlikte. İLE Biz. )
- -MA ile MA/MAH ile MA
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Buyrum kipindeki eylemlere gelen ve olumsuzluk bildiren bir ilgeç. İLE "İşte! | Al!" anlamına gelen bir ilgeç. İLE Oğlak ve kuzu sesinin bir yansıması. )
- MAA-MÂ-FÎH[Ar.] ile BİNÂEN ALEYH[Ar.]
( Bununla birlikte, (b)öyle iken, (b)öyle ise de. İLE Bunun üzerine, bundan dolayı. )
- MA'BÛD Bİ HAKKIN[Ar.] ile İLÂH[Ar.]
- MAÇ[İng. MATCH] değil/yerine/= KARŞILAŞMA/EŞLEŞME
- MÂH[Fars.] ile MÂH[Fars.]
( Ay. | Yılın 1/12'si. İLE Geçersiz [para]. | Rezil, münâfık, alçak. )
- MAHADAKASH ile CHIDAKASH ile PARAMAKASH
( Mahadakash doğadır, var olanlar, okyanusudur, duyular aracılığıyla temas kurulabilen her şeyi ile fiziksel uzaydır. İLE Brahman'ın sınırsız bilgi yönü, farkındalık alanı. Hem bireysel, hem evrensel bilinç anlamında da kullanılır. Zamanın zihinsel uzayıdır, algılama ve idraktir. İLE Paramakash zamansız ve uzaysız (mekânsız) gerçektir, zihinsiz, ayırt edilemez, sonsuz potansiyel güçtür. )
( Mahadakash is nature, the ocean of existences, the physical space vs. all that can be contacted through the senses. WITH Chidakash is the expanse of awareness, the mental space of time, perception and cognition. WITH Paramakash is the timeless and spaceless reality, mindless, undifferentiated, the infinite potentiality. )
- MAİ ve SİYAH
( İlk romanımız olarak görülmektedir. )
- MAJOR CROSS MATCH[İng.] değil/yerine/= MAJOR ÇAPRAZ KARŞILAŞTIRMA
- MAKLÛB-İ MUAVVEC ile/ve/<> MAKLÛB-İ MÜCENNAH
( Bir sözcükteki harflerin, düzensizce yer değiştirmesiyle ortaya başka bir sözcüğün çıkması. İLE Söylenişleri aynı iki sözcükten birini, beytin başında, öbürünü sonunda getirme sanatı.
[Gül ruhun hecriyle lâl olmuş gönül ey gonca-fem
Gel bana ben ağlayayım bülbül gibi sen bak da gül.] )
- MAKSÛM ile/||/<> MAKSÛM ALEYH ile/||/<> MENSÛB İLEYH
( Bölünen. İLE/||/<> Bölen. İLE/||/<> Payda ya da bölen. )
- MAKSUMUN ALEYH değil/yerine/= BÖLEN
- MÂLÂYÂNÎ ile/değil LÂTÎFE(MİZAH)
- MÂLÎ[Ar.] ile MÂLÎ[Ar.] ile MALİ[Ar.] ile MÂLİH[Ar.]
( Malla, parayla ilgili. | Devlet, gelir ve giderlerinin yönetimine ait. İLE Çok fazla. | Dolu. İLE Afrika'da bir ülke. İLE Tuzlu. )
- MÂNÂ/ANLAM ile/ve MEFHUM ile/ve MUSTALAH ile/ve MA'SADAK/MİSDAK ile/ve DELÂLET
( Sözcüğe aittir. Demek istenilen. Her sözcükte konuşanın irâdesi içkindir; bu iradeye anlam denilir. Nesnenin anlamı olmaz. İLE/VE Nesneyi anlamayı olanaklı kılan kavram. Tekil olarak zihne, tümel olarak akla yöneliktir. Nesnenin mefhumu olur. İLE/VE Belirli bir alana ilişkin kavramlar. İLE/VE Mefhumun nesnesine mutabakatı; referansı. İLE/VE Bir şeyin bilgisinin başka bir şeyin bilgisini gerektirmesi. )
- MANET ile VAN GOGH
- MANEVİ SOHBET ile/ve DÜNYEVÎ SOHBET ile/ve LÂTÎFE(MİZAH)
- MANTIK ve FIKIH
- MATÂBİ'[Ar. < MATBAA] ile MATÂBÎH[Ar. < TABH] ile MATÂBİH/METÂBİH[Ar. < MATBAH]
( Basımevleri. İLE Pişirilmiş, tabh olunmuş şeyler. İLE Mutfaklar. )
- MATAH değil BATAK
- MATBAA[Ar. < TAB | çoğ. MATÂBI'] ile MATBAH[Ar. < TABH | çoğ. MATÂBİH]
( Basımevleri. İLE Mutfak. )
- MATCH :/yerine EŞLEŞMEK, MAÇ
- MATH :/yerine MATEMATİK
- MATLA[Ar. < TULÛ] ile SÜNÛH
( Gökcisimlerinin doğması, doğduğu yer. | Divân Edebiyatı'nda, kaside ya da gazelin ilk beyti. | İç ve dış anlamların birleştiği nokta, Kur'ân-ı Kerîm'i okuyan bir ermiş kişiye, Allah'ın tecelli etmesi. İLE/VE/||/<> Akla/hatıra gelme, içe doğma. | Çıkma, zuhûr etme. )
- MATRAH[Ar.] değil/yerine/= TEMEL ALINAN DEĞER
( Bir verginin miktarını belirtmek için temel olarak alınan değer. )
- MA'TÛF ile/||/<> MA'TÛF ALEYH
( Toplanan. İLE/||/<> Toplayan. )
- MATÛH[Ar. < ATEH] değil/yerine/= BUNAMIŞ/BUNAK
- MATUH[Ar.] değil/yerine/= BUNAK
- MAYALAMA ile/<> ESKİ HAMUR(PATE FERMANTE) ile/<> BİGA ile/<> SPONÇ ile/<> POOLISH
- MECNÛN[< CİNN] ile MA'TÛH[< ATEH]
( Deli, çıldırmış. | Delice seven, tutkun. İLE Bunamış, bunak. )
- MECRÛH[Ar. < CERH] değil/yerine/= YARALI/İNCİNMİŞ
( Yaralanmış. | İnandırıcı sözlerle çürütülmüş düşünce/dâvâ. )
- MEDDAH ile/ve/< KISSAHAN
- [Ar.] MEDDAH ile MEDDAH
( Taklitler yaparak, hoş öyküler anlatarak halkı eğlendiren sanatçı. İLE Öven, aşırı övgüde bulunan kişi. )
- MEDH ile ...
( ÖVME, BİRİNİN İYİ ŞEYLERİNİ SÖYLEME )
- MEDH[Ar.] ile SENÂ'[Ar.]
- MEDH[Ar.] ile TAKRÎZ[Ar.]
- [MEDLÛLERİ BAKIMINDAN HAFÎ] SÖZ/LÂFIZ:
HAFÎ ile/ve/||/<> MÜŞKİL ile/ve/||/<> MÜCMEL ile/ve/||/<> MÜTEŞEBBİH
( TERMES LATENTS avec/et/||/<> TERMES DIFFICILES avec/et/||/<> TERMES MYSTERIEUX avec/et/||/<> TERMES COLLECTIFS )
- MEFRUĞUNBİH değil/yerine/= GEÇİRİ KONUSU
- MEFRUĞUNLEH değil/yerine/= GEÇİRİ ALICI
- MEFSÛH[Ar.] değil/yerine/= KALDIRILMIŞ/DAĞITILMIŞ/BOZULMUŞ
- MEFSÛH/A[Ar. < FESH] ile MEFŞÛ'[Ar.]
( Yürürlükten kaldırılmış, hükümsüz bırakılmış, fesh olunmuş. | İptal edilmiş, çalışmaz duruma getirilmiş. İLE Duyulmuş, yayılmış, açıklanmış, ifşâ edilmiş. )
- MEFTÛH[< FETH] değil/yerine/= AÇILMIŞ, AÇIK, FETHEDİLMİŞ | ELE GEÇİRİLMİŞ
- MEHDÎ ile/ve/<> MESİH
( [Toplumu] Adâletle düzene/barışa getiren. İLE/VE/<> Erdemle düzene/barışa getiren. )
( [beklenti] Adâlet üzerineyse. İLE/VE/<> Ahlâk ve erdem üzerineyse. )
( Dışarıdan ve kılıçla. İLE/VE/<> İçeriden ve düşünceyle. )
( Adl'im durur. İLE/VE/<> Fazl'ım durur. )
- MEKKEH ile MÜREKKEP
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Çin'den getirilen bir mürekkep.[Türk kitapları bu mürekkeple yazılırdı.] İLE ... )
- MEKRUH ile/ve HARAMA YAKIN MEKRUH
- MEKRUH[Ar.] değil/yerine/= İĞRENÇ
( İğrenç, tiksindirici. | İslâm'da, dince yasaklanmadığı halde yapılmaması istenilen. )
- MELÂ[Ar.] ile MELÂ'[Ar.] ile MELÂH[Ar.]
( Sahra, ova. İLE Cemaat. İLE Çekirge. )
- MELÂHAT[Ar.] ile/ve SABÂHAT[Ar. < SUBH] ile/ve BEŞENC[Fars.]
( Güzellik, yüz güzelliği. İLE/VE Güzellik, lâtiflik, yüz güzelliği. İLE/VE Yüz lâtifliği, güzelliği, parlaklığı ve gençliği. )
- MENFAAT[Ar. < NEF] ile/ve/değil/yerine/> MASLÂHAT[Ar. < SULH]
( Yarar, kâr, çıkar. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/> İş, emir, husus, madde, keyfiyet. | Önemli iş. | Barış, dirlik-düzenlik. )
( Toplumun maslâhatı, bireyin menfaatı düşünülür. )
( Bir yığın olmaktan çıkıp ulus olmak, toplumsal maslahatı, kişisel menfaate yeğlemekle başlar. )
- MENFUR/MÜSTEKREH değil/yerine/= İĞRENÇ/TİKSİNÇ
- MENKÛS ile/||/<> MENKÛS MİNH ile/||/<> MENSÛB ile/||/<> MÜSTESNÂ ile/||/<> MÜSTESNÂ MİNH
( Çıkan. İLE/||/<> Eksilen. İLE/||/<> Pay ya da bölünen. İLE/||/<> Çıkan. İLE/||/<> Eksilen. )
- MENLEH ile KESTEL
( Kale. İLE Küçük kale, hisarcık. )
- MENLEH ile KESTEL
( Kale. İLE Küçük kale, hisarcık. )
- MERÂH[Ar.] ile MERAH[Ar. çoğ. MERAHÂN]
( Rahat edilecek yer. | Yer, mekân. | Arapça nahv cümlesinden ünlü yapıt. İLE Çok aşırı sevinme. )
- MERÎ[Ar.] ile MER'Î[Ar. < RİÂYET] ile MER'Î[Ar. < RÜ'YET] ile Merîh/MİRRÎH[Ar.]
( Mide ile gırtlak[bül'ûm] arasında bulunan yemek borusu. İLE Saygı gösterilen, riâyet edilen. | Gözetilen, yürürlükte olan. İLE Gözle görülen. İLE Dünyadan sonra güneşe en yakın olan gezegen. )
- MERIT PTAH ve/||/<> ENHEDUANNA ve/||/<> AGANICE ve/||/<> TAPPUTI-BELATIKALLIM ve/||/<> SONDUK ve/||/<> THEANO ve/||/<> AGLAONIKE ve/||/<> ASPASIA ve/||/<> HIPPARCHIA ve/||/<> PAN CHAO ve/||/<> HYPATIA
( Merit Ptah bilindiği kadarıyla, tarihte kayıtlı en eski kadın hekim ve bilim tarihinde adı geçen ilk kadındır. Krallar Vadisi'ndeki bir Mısır mezarına resmi çizilidir. Burada Merit Ptah, oğlu olan yüksek bir rahip tarafından "başhekim" olarak tasvir edilmiştir.
VE/||/<>
Astronom, matematikçi ve şair. Ay Tanrısı Nanna'nın Ur Kenti'ndeki ana tapınağının başrahibesi Enheduanna, yıldızlar ve ayın döngülerini kaydetmek için gözlemciler görevlendiren ilk rahibedir. Döneminde, gökcisimlerinin hareketlerini gösteren haritalar yapılmıştır. Enheduanna,ilk dinsel takvimlerden biri olan ay takviminin oluşturulmasına katkıda bulunur. Bu takvim, günümüzde hâlâ Paskalya Yortusu, Hamursuz Bayramı gibi dinsel uygulamaları tarihlendirmek için kullanılır. Çalışmalarının ve ilahilerinin yanında, Enheduenna'nın 42 epik şiiri de tabletler üzerinde günümüze ulaşmıştır. Kayıtlı edebiyat tarihinde birinci tekil şahıs kullanarak yazan ilk kişidir.
Enheduanna'ya ait taştan bir disk ve iki mühür günümüze kadar ulaşmıştır. Disk üzerinde üç yardımcısıyla birlikte görülen Enheduenna'nın kabartması profildendir. Bu kabartmanın arkasında, Enheduanna, "Nanna'nın (Ay Tanrısı) karısı ve Sargon'un kızı" olarak tanımlanır.
VE/||/<>
Doğa filozofu. Aganice, gezegenlerin hareketlerini tahmin edebilmek için bir sistem geliştirmiştir.
VE/||/<>
Mezopotamyalı kimyager. Tapputi-Belatikallim, çeşitli kimyasallarla çalışmalar yaparak parfüm ve kozmetik malzemeler elde etmiştir. Tapputi Belatikallim'in adı, günümüze bir tablet üzerinde gelmiştir.
Parfüm üretimi Mezopotamya'da çok önemliydi. Çünkü aromatik maddeler, kozmetik dışında ilaç ve dinsel amaçlarla da kullanılırdı. Parfümcülük araçları ve tarifleri, aşçılıkta kullanılanlara benzerdi. Parfüm üretiminde kullanabilmek için, bitkilerin özütlerini çıkaracak farklı kimyasal teknikler geliştirilmişti.
VE/||/<>
Silla Krallığı'nın kraliçesi ve astronom. Sonduk, Uzakdoğu'da bilinen ilk gözlemevini inşa ettirmiştir. Hanedanındaki tüm erkeklerin ölmüş olması nedeniyle MÖ 634'de tahta oturan Kraliçe Sonduk, MÖ 647'ye kadar Silla Krallığı'nı (bugünkü Kore) yönetir. Bu krallığa yöneticilik yapacak üç kadından ilkidir. Savaşlarla geçen hükümranlığı sırasında, krallığını bir arada tutabilmeyi başarır ve Çin'le ilişkilerini geliştirir. Sonduk'un yaptırdığı, ay ve yıldızların kulesi (Ch'omsong-dae) adıyla anılan gözlemevi, eski Silla Başşehri Kyongju'da, günümüze kadar ulaşmıştır.
VE/||/<>
Pisagorcu, Antik Ege'li filozof. Pisagor'un yandaşı ve karısı olan Theano, Pisagor'dan sonra Pisagorcu topluluğu yönetmiştir. Onun döneminde Pisagor öğretisi, Antik Ege'nin tümüne ve Mısır'a dek yayılır. Theano, yaşadığı zamanda hastalık sağaltıcı özelliğiyle de tanınmaktadır.
Theano başlangıçta, Pisagor'un dinleyicisidir. Ciddi ve sert ahlaklı filozofu, erdemleri ve bilgiye susamışlığıyla etkiler, böylece evlenirler. Yerel yönetim üzerindeki etkileriyle tepki çeken Pisagor'cu topluluk, en sonunda düşmanlarının saldırısına uğrar. Pisagor'un bu saldırıdan sağ çıkıp çıkmadığı bilinmemektedir. Ama bu olaylardan sonra dağılan Pisagor'cu topluluğu tekrar toparlayan Theano olmuştur. Kızları Damo, Mya, Arignote birlikte topluluğu manevi olarak bir arada tutmaya çalışmıştır.
Theano'dan bize anlamlı, kısa sözler ve ahlak öğütlerinden oluşan toplu anlatılar kalmıştır. Bir yandan kendi düşüncelerini, ama öbür yandan Pisagor'un düşüncelerini yazmıştır.
VE/||/<>
Antik Egeli, astronom. Aglaonike, ay tutulmalarının zaman ve konumunu tahmin etme konusunda uzmanlaşmıştır. Teselya'da yaşadı. Zamanın yaşayan kişileri, Aglaonike'nin istediğinde ayı kaybedebildiğini sanmış; bu niteliğini cinsiyetinden ötürü, bilimsel birikiminden çok güçlü bir büyücü olmasına bağlamışlardır. Tarihin ilk kadın astronomlarından olan Aglaonike'nin adını Venüs gezegeninde bir krater yaşatıyor.
VE/||/<>
Antik Ege'de yaşamış, Milet'li filozof. Aspasia Antik Ege düşüncesinde, özellikle Sokrates üzerinde etkili olmuştur. Sokrates'in Aspasia ile felsefi konuşmalar yaptığı ve bu düşünce alışverişinden çok şeyler öğrendiği bilinir. Hatta Sokratik yöntem olarak bilinen yöntemin, gerçekte Aspasia'nın yöntemi olduğunu ve öğrencisi Sokrates'in bunu gençlik yıllarında ondan öğrendiği tahmin edilmektedir.
Aspasia, 20'li yaşlarında Atina'ya gider ve kendinden 30 yaş büyük devlet adamı Perikles'le evlenir. Aspaisa'nın Perikles'in politikaları üzerinde çok etkili olduğu bilinir. Hatta, Perikles'in bazı konuşmalarını Aspasia'nın yazdığına ilişkin kanıtlar vardır.
Aspasia Atina'da Anaxagoras, Archimedes, Sophokles ve Sokrates gibi birçok filozofun müdavimleri arasında olduğu, devlet adamları, sanatçılar ve iyi eğitim almış kadınların geldiği, tartışmaların yapıldığı bir salon açar. Böylelikle bir kadın, Atina düşünce yaşamını derinden etkileyen bir oluşumu gerçekleştirmiş olur.
Aspasia'nın salonu uzun yıllar açık kalır ve Aspasia "üst düzeyde diyalektik ve retorik hocası" olarak aranan bir kişi olmayı sürdürür. Bugün Aspasia'nın bir büstü, İzmir Arkeoloji Müzesi'nde de yer almaktadır.
VE/||/<>
Kinik okulundan, Antik Ege'li filozof. Hipparchia felsefesiyle, Sokrates'in öğrencisi Antisthenes'in kurduğu Kinik okulundan sayılır. Kadınların geleneksel rollerinden kurtulmaları için de mücadele etmiştir. Ailesi, soylu ve zengindir. Hipparchia erkek kardeşi aracılığıyla, Kinik filozoflardan Krates ile tanışır. Kinizm, gereksinimsizlik öğretisini temsil etmektedir. Bu öğreti, gereksinimlerin insanı toplumun kurallarına ve zorlamalarına bağladığını söylerdi. Hipparchia, Krates'in öğretisinden o kadar etkilenir ki ailesinin karşı çıkmasına rağmen onunla evlenir ve devamında onun yoksul, göçebe hayatına katılır.
VE/||/<>
Çin'li tarihçi ve yazar. Pan Chao, Çin İmparatorluğu'nun tarihini anlatan ve birkaç kuşak tarihçinin üzerinde çalıştığı Han'ın Kitabı'nı tamamlamıştır. Ayrıca 8 adet kronolojik tablo hazırlamış ve astronomi üzerine bir de tez yazmıştır. En ünlü yapıtı ise, Kadınlar İçin Dersler'dir (Nu Jie). Ahlaki öğütler içeren bu kitapta Chao, kadınların erkeklere "mutlak itaatini" önerir. Pan Chao, edebiyatçıların ürünleri üzerine yorumlar ve şiirler de yazmıştır.
VE/||/<>
İskenderiye'li filozof ve matematikçi. Hypatia, Antikçağ'ın son dönemlerinin en etkili ve önemli bilgini, Yeni Platoncu felsefenin temsilcisidir. Üniversitede felsefe, matematik ve astronomi dersleri vermiştir. Hypatia, İskenderiye Üniversitesi'nde matematik dersleri veren ve bu okulun yöneticiliğini de yapan babası Theon tarafından, "yetkin bir insan olması" amacıyla yetiştirilir. Hypatia daha genç yaşlarda, soru sormayı, araştırmayı ve kuşku duymayı öğrenir. Babası onun, el sanatları, şiir, felsefe, din, astronomi, astroloji ve matematik konularında eksiksiz bilgilenmesi için elinden geleni yapar.
Hypatia hitabet sanatında da gelişir; güzel ve etkili konuşmasını öğrenir. Hypatia biraz büyüdüğünde, dünyayı dolaşmaya çıkar. Roma'ya ve Atina'ya gider. Yeni Platoncu düşünür Plutarkhos'dan dersler alır. Kimi kaynağa göre 1 yıl, kimine göre 10 yıl sonra İskenderiye'ye döner. Aranan ve sevilen bir öğretmen olur. Avrupa, Asya ve Afrika'nın çeşitli bölgelerinden gelen öğrenciler, sınıfını ve evini doldurur. Hypatia, güzelliği, bilgisi ve zekâsıyla, saygı ve hayran lık uyandırmaktadır.
Hypatia matematik üzerine birçok yapıt yazmıştır. Ne yazık ki, çoğu ünlü İskenderiye yangınında zarar gören bu yapıtlardan günümüze parçalar ulaşmıştır. En önemli yapıtı, cebirin babası sayılan Diophantos'un Aritmetica'sına yaptığı 13 ciltlik yorumdur. Hypatia, Diophantos'un eşitliklerine alternatif çözümler üzerinde çalışmıştır. Bunlar sonradan, Diophantos'un yapıtları içine alınmıştır. Hypatia'nın Diophantos'un astronomi üzerine çalışmalarına katkıda bulunan bir yapıtı daha vardır. Yine, Pergeli Apollonius'un konikleri hakkında 8 ciltlik bir çalışma kaleme aldığı bilinmektedir. Bu yapıtında, Apollonius'un teorisini anlaşılır bir biçimde açıklamaya çalışmıştır. Bundan başka babasıyla birlikte, Öklit üzerine en az bir kitap yazdığı sanılmaktadır.
MS 4. yüzyılda İskenderiye yeni yeni gelişen Hıristiyanlık ve pagan dinlerin çatışmasına sahne olmaya başlamıştır. İskenderiye Patrikhanesi'nin başına, Kiril adında sofu bir Hıristiyan atanır. Hypatia da pagan olduğu için, Kiril tarafından kışkırtılmış kişilerin saldırısına uğrar. Saldırganlar üniversitenin önünde, arabasında yakaladıkları Hypatia'yı, önce soyar; sonra bedenini parçalara ayırıp, yakarlar.
Hypatia'nın ölümü, Roma'nın Hıristiyanlaştığını ve aynı zamanda antik bilimlerin gerilediğini de gösterir. Hypatia, bugün Antikçağ'ın en çok tanınan bilim kadınlarındandır. )
( M.Ö. 2700
VE/||/<>
M.Ö. 22354
VE/||/<>
M.Ö. 1878
VE/||/<>
M.Ö. 1200
VE/||/<>
M.Ö. 600'ler
VE/||/<>
M.Ö. 500'ler
VE/||/<>
M.Ö. 500'ler
VE/||/<>
M.Ö. 460-401
VE/||/<>
M.Ö. 360-280
VE/||/<>
M.Ö. 50-112
VE/||/<>
M.Ö. 370-415 )
- MEŞÂYİH[< ŞEYH] ile ...
( ŞEYHLER )
- MESFÛ'[Ar.] ile MESFÛH[Ar.]
( Nazar değmiş. İLE Dökülmüş, akıtılmış. | Dağ eteği. )
- MESH[Ar.] ile MESH[Ar.]
( Silme, sığama. | Bir şeyi, elle sığama. | Abdest alırken ıslak eli, başın dört bölümünden bir bölümüne sürme. İLE Şeklini değiştirerek, çirkin bir duruma getirme. )
- MESÎH[Ar.] ile MESÎH[Ar. < MESH] ile Mesîh[Ar.]
( Üzerine yağ sürülmüş olan. İLE Başka bir şekle, hayvan kılığına girmiş olan kişi, mesh olunmuş. | Acîbe, garîbe. İLE Hz. Îsâ.[elini sürdüğü hastaların, anında iyileşmesinden kinâye olarak] )
- MESLÛ'[Ar.] ile MESLÛH[Ar. < SELH]
( Gövdesinde ur bulunan kişi. İLE ... )
- MESRÂ[Ar.] ile MESRAH[Ar. çoğ. MESÂRİH]
( Gece vakti yola çıkma. İLE Otluk, çayırlık. )
- MEST ile/ve MESH
( Ayağa giyilen. İLE/VE Bir şeyi el ile sığama. )
- METH(İYE)/MEDİH[Ar.]/SENÂ[Ar.]/SİTAYİŞ[Fars.] değil/yerine/= ÖVME/ÖVGÜ
( [>< KADH/ZEMM] )
- METÎN ile ŞERH
- MEZÎD ile/||/<> MEZÎD ALEYH
( Artırılan İLE/||/<> Artan. )
- MÎH[Fars.] ile MİH[çoğ. MİHÂN][Fars.]
( Mıh, çivi, enser, kazık. İLE Büyük, ulu. )
- MİLHA[Ar. < MİLH] ile MİLHÂ/T[Ar. çoğ. MELÂHÎ]
( Tuzlar. İLE Oyun, eğlence, cünbüş. )
- MİNÂRE ile/ve ŞEREFE/EZÂNGÂH
( Minarenin 7 bölümü vardır. [Aşağıdan yukarıya doğru, sırasıyla] 7. Alem 6. Külâh 5. Petek 4. Şerefe 3. Gövde[Farisî] 2. Pabuç 1. Kürsü[Kaide] )
( Bir minarenin gövdesinin üstü de tekrar kendi içinde 15 bölümdür. [Aşağıdan yukarıya doğru, sırasıyla] 15. Alem 14. Bayrak 13. Seren 12. Çiğdene kaplama 11. Göndel 10. Gergi 9. Payanda 8. Tabla 7. İskaça 6. Kara çivi 5. Petek silmesi 4. Petek 3. Farisî 2. Şebeke 1. Stalaktit )
( Alem 8, bazı unsurlarının tekrarıyla da 10 bölüme ayrılır. [Aşağıdan yukarıya doğru, sırasıyla] 10. Hilâl[Boynuz] 9. Boyun[üst bilezik] 8. Küp 7. Armudî 6. Boyun[orta bilezik] 5. Küp 4. Boyun[alt bilezik] 3. Kaide 2. Küp[simit, karpuz] 1. Kaide )
( Minare külâhı nasıl tamir edilir? Minareyi tamir edecek usta, önce seren'in üzerine kendine basamak teşkil edecek ahşap parçaları çakarak, külâh'ın içinden çıkabildiği yere kadar tırmanır. Belirli bir yerde, külâh'ın darlığı yüzünden, çalışamaz hâle gelir. Bu noktada kaplama tahtalarını kırarak dışarı çıkabileceği büyüklükte bir delik açar. Dışarıya çıktığı nokta, genellikle alem'den birkaç metre aşağıdadır. Ustanın, minarenin en tepesine ulaşabilmesi için alem'in tam altına bir kement geçirmesi gerekir. Bunu gerçekleştirebilmesi için, bulunduğu noktada minarenin etrafında bir ip dolaştırır ve bu ipin iki ucunu şerefe'de bekleyen çırağına sarkıtır. Çırak ipi iki ucundan tutarak burmaya başlar. Burulan ip minarenin çevresinde bulunan kısmının çapı daraldığından yavaş yavaş minarenin tepesine doğru 'tırmanır'. Usta bu ipe tutunarak tepeye kadar tırmanır ve alem'in hemen altına bir kement bağlar. Bu kementin üzerine iki adet makara yerleştirir. Bunlardan biri, kendi beşiğini asacağı makara, diğeri ise şerefeden malzeme çekmesini sağlayacak olan makaradır. Usta, yukarıda 360Ş dönerek ve makaraya bağlı beşik sayesinde yukarı-aşağı hareket ederek minare külâhını tamir eder, değişecek kurşun levhalarını değiştirir. İşi bittiğinde, minarenin etrafında tekrar bir ip dolaştırır ve ipin iki ucunu şerefe'ye sarkıtır. Çırak bu ipi yine burarak ustasının minareden inmek üzere kullanabileceği tek bir halat hâline getirir. Usta bu halata tutunarak daha önce bağlamış olduğu tüm ipleri söküp şerefeye iner. En sonunda da burgulu ipin burgusunu açar ve şerefe'ye düşmesini sağlar. )
( Ecelbeşiği - Dücâne Cündioğlu )
(
)
- MINOR CROSS MATCH[İng.] değil/yerine/= KÜÇÜK ÇAPRAZ KARŞILAŞTIRMA
- MİN-TARAF-İLLÂH ile ...
( ALLAH CÂNİBİNDEN )
- MİSBÂH ile ...
( KANDİL, ÇERAĞ, SABAH GİBİ LATİF, AYDINLIK )
- MISMATCH[İng.] değil/yerine/= UYUMSUZLUK
- MİZAH ile/ve FIKRA
- MİZAH ile/değil MİZAÇ
- MÎZAH değil MİZAH
- MİZÂH[Ar.] ile MUCÛN[Ar.]
- MONADELF, TEK DEMET HALİNDE BİRLEŞİK = VÂHİDÜ'L-AH = MONADELPHE
- MONET ile VAN GOGH
- MONTH :/yerine AY
- MORNING :/yerine SABAH
- MOUTH :/yerine AĞIZ
- MUBAH["MÜBAH" değil!] ile CÂİZ[< CEVÂZ]
- MUBÂH[Ar. < İBÂHA] ile MÂKUL[Ar. < AKL]
( İşlenmesinde, sevap ya da günah olmayan şey/iş. İLE Akıllıca, akla uygun, akıllıca iş gören, anlayışlı, mantıklı. )
- MUBAH[Ar. < İBÂHA] ile MÜSTAHAK[Ar. < HAKK]
( İşlenmesinde, sevap ya da günah olmayan şey/iş. İLE Karşılığını bulmuş, hak etmiş. )
- MUCH :/yerine ÇOK
- MÜDAHALE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TASHİH
- MÜFERRÎ'[Ar. < FER] ile MÜFERRİH[Ar. < FERAH]
( Dal budak salan, tefrî eden. İLE İç açan/açıcı, ferahlık veren. )
- MÜFLİH[< FELÂH] ile ...
( FELÂH BULAN, HİDÂYETE ERDİRİLEN, SELÂMETE ÇIKAN )
- MÜFTABİH ile/ve/||/<> MÜFTÂBİH
( Hakkında, fetvâ verilmiş olan. Kendiyle amel olunması icâb eden hüküm. İLE/VE/||/<> Müctehid âlimlerin ictihâdlarının kendiyle fetvâ. )
- MÜFTERÎ[Ar. < FERİYY] ile MÜFTERİH[Ar. < FERAH]
( İftira atan, kara çalıcı. İLE Şen, zevkli. )
- MUHALLÜN-LEH[Ar.] ile MUHÂLÜN LEH[Ar.]
( Kendine helâl olan. | Boşadığı karısı, başka biriyle evlenip boşandıktan ve bir iddet devresi bekledikten sonra tekrar kendine dönmesi şer'an kabul edilen koca. İLE Alacaklı olan kişi. )
- MUHÂLÜN ALEYH[Ar.] ile MUHÂLÜN BİH[Ar.]
( Aleyhine gönderilen havaleyi kabul eden kişi. İLE Birine havale edilen mal. )
- MUHKEM ile/ve MÜTEŞÂBİH
- MUHTASAR ile TELHİS
( Elemeli. İLE Elemesiz. )
( ... İLE Özet, özetleme, kısaltma. | Sadrazamın bir sorunu kendi düşünceleriyle birlikte özet olarak yazıp sultana sunduğu kâğıt. )
- MUKABELE/MUÂARAZA/TASHİH
- MUKADDES ile MÜNEZZEH
- MUKARRİ'[Ar.] ile MUKARRİH[Ar.] ile MUKARRİR[Ar. < KARÂR | çoğ. MUKARRİRÎN]
( Başa kakan, azarlayan, paylayan, takri' eden. İLE Yara açan ilaç. İLE Yerleştiren, sabit kılan. | Anlatan, bir maddeyi, etraflıca anlatan. | Medresede, dersi tekrar ederek anlatan müderris yardımcısı. | Huzur hocası.[Ramazan ayında, sultanın huzûrunda ders vermek, Kur'ân-ı Kerim'i tefsir etmekle görevli müderris.] )
- MÜMÂCEDE[Ar. < MECD] ile MÜMÂDEHE[Ar. < MEDH] ile MÜMÂHADE[Ar.]
( Övünme, biriyle "soyluluk" yarışında bulunma. İLE Övülmeye hak kazanmak üzere birbiriyle çekişme. İLE Övünme. )
- MUMAİLEYH[Ar.] değil/yerine/= ADI GEÇEN
- MÜNÂKKAH[Ar. < NAKH] ile MÜNAKKİH[Ar.]
( Soyulmuş, ayıklanmış, temizlenmiş, tenkîh edilmiş. | En iyisi seçilmiş. | Yönetim amacıyla fazlası kesilmiş masraf. | Uzun ve yararsız, dolma/doldurma[haşvsiz] söz. İLE Soyan, ayıklayan, temizleyen. )
- MÜNEBBİH[Ar.] değil/yerine/= UYARICI
- MÜNFESİH[Ar. < FÜSHAT] ile MÜNFESİH[Ar. < FESH]
( Bollaşan, genişleyen. İLE Bozulan, hükmü kaldırılmış. )
- MUNSALİH[Ar.] ile MUNSARİH[Ar. < SARÂHAT]
( Barış/sulh üzere olan. İLE Açık, meydanda. )
- MUNTABI'[Ar. < TAB] ile MUNTABIH[Ar. < TABH]
( Basılan, basılmış, damgalanmış. | Yaratılıştan olan. | Hoş görünen, güzel. İLE Pişen, pişmiş, intibâh eden. )
- MURÂBAA[Ar. < RAB] ile MURÂBAHA[Ar. < RİBH] ile MURABBA'[Ar. < RUB] ile MURABBÂ[Ar.]
( Yazlığa çıkmak üzere sözleşme yapmak. İLE Malı, kâr ile satma. | Tefecilik, yasaların üstünde, aşkın faiz alma. İLE Dörde çıkarılmış, terbi' olunmuş. | Dörtlü, dört şeyden olma. | Dört köşeli. | Kare. | Dört mısralık kıtalardan oluşan manzume. | Kenzî Hasan'ın edvarında geçen makam.[1700] İLE Terbiye edilmiş. | Kaynayıp kıvama geldikten sonra dondurulmuş meyve suyu tatlısı. )
- MÜRECCEH[Ar.] değil/yerine/= YEĞ / YEĞREK
- MÜREFFEH[Ar. < RÜFÛH] ile MÜREFFİH[Ar. < RÜFÛH]
( Rahata, refaha, bolluğa kavuşturulmuş, terfîh edilmiş. İLE Rahata, refaha, bolluğa kavuşan, terfîh eden. )
- MÜREFFEH değil/yerine/= GÖNENÇLİ
- MÜREKKEPTE:
BEYAZ ile/ve/||/<> SİYAH ile/ve/||/<> KIRMIZI
- MÜRTEŞÎ[Ar. < RİŞVET] ile MÜRTEŞİH[Ar. < REŞH]
( Rüşvet alan, irtişâ eden. İLE Süzülmüş. )
- MÜŞABİH ile/ve/<> MÜŞEBBEH
( Aralarında benzerlik olan, benzer, benzeş. İLE/VE/<> Bir şeyle arasında benzerlik bulunan, benzetilen. )
- MUSÂFAA[Ar.] ile MUSÂFAHA[Ar. < SAFH] ile MUSAFFÂ[Ar. < SAFVET] ile MUSÂFÂ/T[Ar. < SAFVET] ile MUSAFFAF[Ar. < SAFF]
( Birbirinin boynuna sarılma. | Gözün, her uzaklıkta bulunan nesneyi görebilme özelliği. İLE İki el ile tokalaşma.[İç tarafta kalan elin işaret ve orta parmakları, ötekinin bileğinin iç tarafında, nabzını duyabilecek, kişinin/dostunun durumunu/zihnini en derinden anlayan, anlamaya çalışan biçimdedir.] İLE Süzülmüş, yabancı maddelerden ayrılmış, tasfiye edilmiş. İLE Samimi ve saf/özlü/hâlis dostluk. İLE Sıra sıra, saf saf dizilmiş, tasfîf edilmiş. )
- MUSÂFAHA[Ar. < SAFH] ile/ve/||/+/<>/< EL SIKIŞMA, TOKALAŞMA
- MUSAFFÎ[Ar. < SAFVET] ile MUSAFFİR[Ar. < SUFRET] ile MUSÂFİH[Ar.]
( Süzen, sızdıran. İLE Islık çalan, seslenen, tasfîr eden. | Sarıya boyayan, sarartan, sarılaştıran. İLE El sıkışanlardan her biri, musâfaha eden. )
- MÜSAHHİH[Ar.] ile DÜZELTİCİ/DÜZELTMEN
- MUSÂHİB[< SOHBET] ile ...
( Sohbette bulunan, konuşan. | Sultanı sözü ve sohbetiyle eğlendiren. | Padişahın özel işlerinde bulunanlardan her biri. )
- MÜSEKKİN/MÜNEVVİM[< NEVM] ile/>< MÜNEBBİH[< NEBEH]
( Sakinleştirici, uyutucu/uyutan. İLE/>< Uyarıcı. )
- MÜSLÜMAN ile/ve SALİH
- MÜSNED-ÜN İLEYH ile MÜSNED [Belâgatta]
( Mevzû. İLE Mahmul. [mantıkta] )
( Zât. İLE Sıfat. [kelâmda, felsefede] )
( Mübtedâ. İLE Haber. [nahivde] )
( Mahkumun aleyh. İLE Mahkumun bih. [mantıkta, fıkıhta] )
( Cevher. İLE Araz. [kelâmda, felsefede] )
- MÜSTAKARR[< KARÂR]/KARARGÂH[Ar. KARAR + Fars. GÂH] değil/yerine/= YERLEŞİLEN, DURULAN YER
( KARARGÂH: Bir birlik ya da kurumun, kumandan ile yardımcı şube ve bölümlerinden oluşan kuruluş. | Ordunun uzun bir süre ya da geçici olarak konakladığı yer. | Durulan ya da kalınan yer. )
- MUSTAKÎM[Ar.] ile SAHÎH[Ar.] ile SAVÂB[Ar.]
- MÜSTAVZI'[Ar.] ile MÜSTAVZİH[Ar. < VUZÛH]
( Pazarlık eden. İLE Açıklama isteyen, istîzah eden. )
- MÜSTENKİH[Ar.] ile MÜSTENKİR[Ar.]
( Ağız koklayan. | İnceleyen, araştıran. İLE İnkâr eden. )
- MÜSTENSİH[Ar. < NESH] değil/yerine/= ÇOĞALTAN
- MUTÂRAHA[Ar.] ile MUTARRÂ[Ar. < TARÂVET] ile MUTARRAH[Ar. < TARH]
( Birbirine söz söyleme. İLE Taze, tarâvetli. İLE Çıkarılmış, tarh edilmiş. )
- MÜTEBÂLÎ[Ar.] ile MÜTEBÂLİH[Ar.]
( Birini sınayan. İLE Ebleh gibi görünen, eblehlik, bönlük tavrı takınan. )
- MÜTEFESSİH[Ar. < TEFESSÜH] ile MÜTEFESSİH[Ar. < FÜSHAT]
( Çürümüş, bozulmuş, kokmuş, tefessüh etmiş. İLE Bollaşan, genişleyen. )
- MÜTEMESSİH[Ar.] ile MÜTEMESSİH[Ar.]
( Bir şeye el süren, sıvazlayan, temessüh eden, mesh eden. | Bir şeye sürünen. İLE Çirkin görünüme giren, temessüh eden. )
- MÜTENEVVİ[Ar. < NEV] ile MÜTENEVVİH[Ar. < NEVHA] ile MÜTENEVVİR[Ar. < NÛR]
( Türlü, çeşitli, çeşit çeşit, değişik, nevîlenen, tenevvü eden. İLE Ağlayan, feryâd eden, tenevvüh eden. İLE Parlayan, nurlanan, tenevvür eden. )
- MÜTENEZZİH ile ...
( Gezintiye çıkan, gezip eğlenen, tenezzüh eden. | Temize çıkan, aklanan. )
- MÜTEREFFİ[Ar. < REF] ile MÜTEREFFİH[Ar. < REFH] ile MÜTESÂİD[Ar. < SUÛD]
( Yukarı kalkan, yükselen, tereffu eden. | Ululuk gösteren. İLE Refah bulan, rahat ve bolluk içinde yaşayan. İLE Yukarı çıkan, yükselen, ağan, suûd eden. )
- MÜTEŞABİH ile/ve/değil/||/<> MESEL
- MÜTESÂLİH[Ar. < SULH] ile MÜTESALİH[Ar.]
( Barışan, sulh yapan, tesâlüh eden. İLE Sağır gibi görünen, sağırlık gösteren. )
- MÜTESÂLİK[Ar. < SULH] ile MÜTESALLİK[Ar.]
( Tırmanıcı, tırmanan. | Uçucu, uçan. İLE [bitkibilim] Etrafındaki şeylere dolanarak yukarı doğru çıkan, tırmanan. )
- MÜTEŞEYYİ[Ar. < ŞÎÂ | çoğ. MÜTEŞEYYİÎN] ile MÜTEŞEYYİH[Ar.]
( Şîî mezhebine girmiş olan, Şîî, Şîîlik taslayan, teşeyyü eden. İLE Şeyh gibi görünen, şeyh tavrı takınan, saha şeyh ya da ihtiyâr. )
- MÜTEVELLÎ[Ar. < VELY] ile MÜTEVELLİH[Ar.] ile MÜTEVERRİ[Ar. < VERÂ]
( Birinin yerine geçen. | Bir vakfın yönetimi, kendine verilmiş olan kişi. İLE Hayran olan/olmuş, şaşan/şaşmış, aklı başından giderek sersem ve hayran olan, tevellüh eden. İLE Dinin emrettiği şeylere sımsıkı bağlı kalan. )
- MUVÂCEHE[< VECH] ile YÜZLEŞME, YÜZ YÜZE GELME | KARŞI, ÖN
- MUVÂZAA[Ar. < VAZ] ile MUVAZZA'[Ar.] ile MUVAZZAH[Ar. < VUZÛH]
( Bir konuda bahse girişme. | Danışıklı dövüş. İLE Saygı gösterilmeyen kişi. İLE Açıklanmış, etraflıca anlatılmış, îzâh edilmiş, tavzîh edilmiş. )
- MÜVECCEH[Ar. < VECH] ile MÜVECCİH[Ar.]
( Yüzü bir tarafa döndürülmüş, tevcîh edilmiş. | Herkesin teveccüh ettiği, makbul, uygun/münâsip. İLE [mat.] Doğrultman. )
- MÜVERRİH[< ÎRÂH] ile VAK'A-NÜVÎS[Ar., Fars.]
( Tarih yazan, tarihçi. | Ebced hesabına göre manzûm olarak tarih düşürenler. İLE Tarihi olayları günü gününe kaydeden tarihçi. | Osmanlı'larda devletçe görevlendirilen tarih yazarı. )
- MÜVESSİ'[Ar. < VESÜ ve SAAT] ile MÜVESSİH[Ar.] ile MÜVEZZİ'[Ar. < VEZ | çoğ. MÜVEZZİÎN]
( Genişleten, tevsi eden. İLE Kirleten, tevsîh eden. İLE Dağıtan, tevzi ve taksim eden. | Postacı, posta, mektup, telgraf gibi şeyleri, ev ev dağıtan kişi. | Gazeteci, evlere, gazete dağıtan kişi. )
- MUZÎ'[Ar.] ile MÛZÎ[Ar. < EZÂ] ile MUZÎ'[Ar. < ZÂYİ] ile MUZÎ/E[Ar. < ZİYÂ] ile MÛZİH/MUVAZZİH[Ar. < VUZÛH]
( Meydana çıkaran, açığa vuran, izâa eden. İLE İnciten, eziyet veren, rahat bırakmayan, îzâ eden. İLE Kaybeden, zâyi' eden. İLE Işık veren, parlayan, parlak, ziyâlandıran. İLE Açıklayan, ayrıntılı olarak anlatan, îzâh eden. )
- MYTH :/yerine MİT
- NAGÂH ile ...
( Ansızın, birdenbire. )
- NÂH[Fars.] ile NAH[Fars.]
( Göbek. İLE Tel. | İp. | Değerli kumaşlardan yapılan bir çeşit halı, kilim. )
- NAH ile/değil NARH[Fars.]
( İşte. İLE/DEĞİL Tüketiciyi korumak amacıyla özellikle temel gereksinim nesneleri için resmî makamlarca belirlenen ve her yerde geçerli olan fiyat. )
- NAHL[Ar.] ile ŞİMRAH[Ar.]
( Hurma ağacı. İLE Hurma budağı, salkımı. )
( Ekildikten ancak 40 - 50 yıl sonra meyve verir. )
- NAMAZDAN ÖNCE ESTAĞFİRULLAH ile/ve NAMAZDAN SONRA OKUNAN ESTAĞFİRULLAH
- NAMAZGÂH ile NAMAZGÂH ile NAMAZGÂH
( 1786'da, Sultan II. Mahmud'un annesi Nakşıdil Sultan tarafından. İLE 1642'de, Sadrazam Gürcü Mehmet Paşa tarafından. İLE 1812'de, Sultan II. Mahmud'un eşi Nevfidan Sultan tarafından. )
( Okmeydanı'ndadır. İLE Okmeydanı'ndadır. İLE Üsküdar, Selimiye'de, Astsubay Orduevi karşısındadır. İLE )
- NARH[aslı NİRH] değil/yerine/= NARK, ÇARŞIDA, PAZARDA SATILAN ŞEYLER İÇİN RESMÎ MAKAMLARCA GÖSTERİLEN FİYAT
- NÂSIH/NASÎH[< NUSH (çoğ. NASÂYİH)] ile ÖĞÜT VEREN, NASÎHAT EDEN | KUŞATMA
- NÂSİH[Ar. < NESH] ile NASÎH[Ar. çoğ. NUSAHÂ]
( İptal eden, nesh eden. | Kopyasını çıkaran, istinsâh eden. İLE Öğüt veren, nasihat eden. )
- NASİHAT ile TEMBİH[Ar. < TENBİH]
( Öğüt. İLE Uyarı, uyarma, uyarım. )
- NEBZ[Ar.] ile TARH[Ar.]
- NECESSARY/REQUIRED vs. SUFFICIENT/ENOUGH
- NECÎB/ULLAH ile NÂCİ/ULLAH
( Hz. Nuh'un arınması.[ilim ile/içinde] İLE Hz. Şit'in arınması.[varoluşundan itibaren] )
- NEFFÂ'[Ar. < NEF] ile NEFFÂH[Ar.]
( Çıkarı çok olan. İLE Hayırlı, hayır ve iyilik sahibi. | Kokusu çok. )
- NEFH[Ar.] ile NEFH[Ar.]
( Güzel kokunun yayılması. | Rüzgârın esmesi. İLE Üfürme. | Boru vs. üfleme. )
- NEFS ile LEYH
( Kendi nefsinin siyaseti ile başlayan, kişilerin siyasetini de idrak eder. )
( "Ancak nefis terbiyesi(tehzîb) ve istikâmet üzere olma(takvim) ile ıslah gerçekleşir." )
- NEHY ile GÜNAH
( Olumsuzluk. | Yasaklama. İLE ... )
- NEMSE/NEMÇE ile/||/<> ULAH
( Avusturya'ya ve halkına verilen ad. İLE/||/<> Romanya yerli halkına verilen ad. )
- NESH ile/ve/||/<> FESH ile/ve/||/<> İLGÂ
- NESNELER'DE:
TARİH ile/ve/<>/değil SÜREÇ
( Nesnelerin tarihi olmaz, süreci olur. )
( [not] HISTORY vs./and/<>/but PROCESS )
- NEŞTER ile/ve/||/<> TEŞRİH
- NEVH[Ar. < NÂİHA] ile NEVH[Ar.]
( Ağıt yakan, ağlayan hanımlar. İLE Ölüye avaz avaz ağlama. | Güvercinin nağma ile ötmesi. )
- NEY/NÂY/MİZMÂR[Ar.] [akordlarına göre]:
BOLÂHENK/NISF/NISFİYE ile/ve SÜPÜRDE ile/ve MÜSTAHSEN ile/ve KIZ NEYİ ile/ve MANSUR ile/ve ŞAH ile/ve DÂVUT
( Ney'in kendi sesi yoktur. )
( Ney'in sesi HÛ'dur. )
( Ney, ahadiyetin sesidir. )
( Ney Forum [ http://neyforum.net ] )
( Ney Derneği [ http://neyforum.biz ] )
( REED FLUTE )
- NEZÂFET ile/ve/||/<> NEZÂHET[< NEZH(NEZİH)] ile/ve/||/<> NEZÂKET[Farsça NÂZİK'ten, Arapça kalıbına yakıştırılarak]
( Temizlik, paklık. İLE/VE/||/<> Ahlâk temizliği. | İncelik. İLE/VE/||/<> Kişilere saygılı ve incelikle davranma. )
- NEZÂHET[< NEZH(NEZİH)] ve/||/<> RİKKAT
( Ahlâk temizliği. | İncelik. VE/||/<> İncelik. | Merhamet, acıma. )
- NİDÂ[Ar.] ile SIYÂH[Ar.]
- NİGÂH[Fars.] ile BAKIŞ
( BAKIŞ, BAKMA )
- NIH/NATIONAL INSTİTUTES OF HEALTH[İng.] değil/yerine/= ULUSAL SAĞLIK ENSTİTÜLERİ (ABD)
- -NİH[Fars.] ile -NİH[Fars.]
( Kent, belde. İLE "koyan" anlamıyla birleşik sözcükler yapar.[KADEM-NİH: Ayak koyan, ayak basan.] )
- NİKÂH ile/ve DÜĞÜN
- NİKÂH ile/ve DÜĞÜN/KÜDEN[dvnlgttrk]
- NİKAH değil/yerine/= EVERME
- NİKÂH ve SİFAH
- NISF ile/ve/||/<> CERH
( Yarım. İLE/VE/||/<> Yarmak. )
- NİYET ve/<> TERCİH
- noct. maneq.[Lat. < NOCTE MANEQUE] değil/yerine/= GECE VE SABAH
- NORTH vs. SOUTH
- NORTH :/yerine KUZEY
- NSH değil/yerine PSH
- NÛR ile/ve RUH
- OH :/yerine OH
- ÖLÇÜ EKSİKLİKLERİNDE:
İMÂLE ile/ve/<> ZİHAF ile/ve/<> MED ile/ve/<> VASL(ULAMA) ile/ve/<> KASR ile/ve/<> SEKT-İ MELİH
( Kısa olan hecenin, uzun okunması. İLE/VE/<> Uzun hecenin, kısa okunması. İLE/VE/<> Bir tam sesi, birbuçuk sese yükseltmek. İLE/VE/<> Sessizle biten sözcüğün, sesliyle başlayan sözcüğe bağlanması. İLE/VE/<> Sessizle biten sözcüğün, sesliyle başlayan sözcüğe bağlanması. İLE/VE/<> Uzun heceyi, inceltmek. İLE/VE/<> Kısa hecelerin, birleşerek, uzun hece oluşturması. )
( )
- TARİH:
OLGUSAL ile/ve/||/<> KAVRAMSAL
- OLUMSUZLUK ile/ve/değil TERCİH
( [not] NEGATIVENESS vs./and/but CHOICE )
- o.m.[Lat. < OMNI MANE] değil/yerine/= HER SABAH
- OOOH değil/yerine AAAH
- [not] OPPOSITE TO (ME/MY THOUGHT/FAITH) vs. FAR TO (ME/MY THOUGHT/FAITH)
itibarı ile 1.256 başlık/FaRk ile birlikte,
1.256 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(4/6)
🔒 Sınırlı Erişim
Tüm başlıkları görmek için üyeliğiniz/katılımınızı rica ediyoruz...
Giriş Yap / Üye Ol