U ve Ü ile başlayan FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 28.406 başlık/FaRk ile birlikte,
28.406 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(67/115)
- MANOMETRE[Fr. < Yun. MANOS: Seyrek, yumuşak. | METRON: Ölçü.] değil/yerine/= BASIÖLÇER
- MANŞET[Fr. < MANCHETTE] değil/yerine/= ÖNBAŞLIK
- MANSIB[< NASB] ile ...
( Büyük memurluk makamı. | Devlet hizmeti, memuriyet. | Onun, derece, rütbe, makam. )
- MANTAR ile MANTAR ile MANTAR ile MANTAR ile MANTAR
( Bitkilerde koruyucu doku olarak görev yapan ve ana maddesi süberin olan ölü hücrelerden oluşan tabaka. İLE Mikroskobik ya da makroskobik olan parazit, saprofit ya da simbiyoz olarak yaşayan, klorofilsiz, öteki canlılar için zehirli ya da zehirsiz olan canlı yapı. İLE Esnek ve hafif olduğundan, şişe tıpası, cankurtaran simidi/yeleği, ayakkabı tabanı ve daha birçok şeyin yapımında kullanılan, geçirimsiz, meşe ağacı tabakası. | Bu tabakadan yapılan şişe tıpası. İLE [hayvanlar] Burun ucu. İLE Çoğunlukla yüzde, deri üzerinde, koyu kızıl ya da mor renkte oluşan bir deri sayrılığı. | Bazı mantarların yol açtığı bitki ya da hayvan hastalığı. )
( LİKEN: Mantar ve alglerin morfolojik ve fizyolojik bir bütün halinde meydana getirdikleri simbiyotik organizmalar. )
( [argo] MANTARLAMAK: Aldatmak, yalan söylemek. )
( MUSHROOM vs. PILEUS )
( FUNGİ cum ... )
- MANTAR ile/ve/değil PİŞİK
( ... İLE/VE/DEĞİL Apış yeri, koltukaltı gibi tenin birbirine sürtünen yerlerinde, terin yakmasıyla oluşan kızartı. )
- MANTAR ile/değil PİYAN
( ... İLE/DEĞİL Mantara benzeyen kabarcıklarla ortaya çıkan, ciltte yaralar yapan, bulaşıcı sıcak bölge sayrılığı. )
- MANTIK HATASI ile/ve/değil/||/<>/< YAKLAŞIM/YÖNTEM HATASI
- MANTIK, MANTIKLI/LIK ile/ve/<>/değil/yerine TUTARLI/LIK
( LOGIC, LOGICAL/NESS vs./and/<> CONSISTENCY
CONSISTENCY instead of LOGIC, LOGICAL/NESS )
-  MANTIK:
 "ÜRETMEK" değil YÜRÜTMEK
- MANTIK ile/değil BAĞLAM
- MANTIK ve/<> BÜTÜN/LÜK
- MANTIK ile/ve ÇIKARIM
( LOGIC vs./and INFERENCE )
- MANTIK ile/ve DÜZEN
( İLM-ÜN MİZÂN )
- MANTIK ve FIKIH
- MANTIK ve/||/<> FİZİK ve/||/<> ETİK
( Çit. VE/||/<> Ağaç. VE/||/<> Meyve. )
- MANTIK ve/||/<>/> FİZİK ve/||/<>/> ETİK
( Bahçenin sınırı/duvarı/çiti. VE/||/<>/> Bahçedeki ağaç. VE/||/<>/> Bahçedeki ağacın meyvesi. )
( )
- MANTIK ile/ve/<>/< HAYAL GÜCÜ
( A[/B/C/...Y/Z] noktasından, B[C/D.../Y/Z] noktalarına [belki/bazen/biraz] götürür. İLE/VE/<>/< Her yere götürür. )
( Çeperdeki 360 dereceden, birine/birkaçına götürür. İLE/VE/< 360 dereceyle, eşit aralıkta bulunan merkez(in)e götürür. )
- MANTIK ile/ve/||/<> İDEA ile/ve/||/<> DOĞA
- MANTIK ile/ve/<> MAKSAT
- MANTIK ile/ve/değil/||/<>/< MANTIKSAL ZORUNLULUK
- MANTIK ile/ve ÖLÇÜ
( LOGIC vs./and MODERATION )
- MANTIK ile/ve/||/<> OUROBORİK MANTIK
- MANTIK(/... MANTIĞI)" ile/değil SIĞINMA
- MANTIK ve USÛL
- MANTIK ile/değil/yerine UYGULAMA
- MANTIK ile/ve/değil/yerine YÖNTEM
- MANTIKÇA DÜŞÜNMEK ile/ve/<> VARLIKÇA DÜŞÜNMEK
-  [ne yazık ki]
 MANTIK DIŞI/LIK ile/değil "DUYGUSAL/LIK"
- MANTIKEN ile/ve/değil KURAMSAL/TEORİK OLARAK
( [not] "LOGICALLY" vs./and/but "THEORICALLY" )
- MANTIKÎ/MANTIKSAL değil/yerine/= ESTEMLİ
- MANTIKİYAT ile/ve/> TABİİYAT ile/ve/> RİYÂZİYAT ile/ve/> İLÂHİYAT
- MANTIKLI DÜŞÜNMEK ile/ve MANTIK BİLMEK
- MANTIKLI ile MANTIKSAL
( Mantığa uygun, usa/akla uygun. | Mantığa uygun davranan. İLE Mantıkla ilgili olan. )
- MANTIKLI ile/ve/değil/<> UYGUN
- MANTIKLI ile/ve/değil/yerine/||/<> YERİNDE/İSABETLİ
- MANTIKSAL KANIT ile/ve/<> MATEMATİKSEL KANIT
- MANTIKSAL OLAN ile/ve ONTOLOJİK OLAN ile/ve EPİSTEMOLOJİK OLAN
- MANTIK/SAL ile/ve/<> KAVRAM/SAL
( LOGIC/AL vs./and/<> CONCEPT/UAL )
-  MANTIKTA:
 TASAVVUR ile/ve MEVZÛ ile/ve MAKSAT
- MANYAK ile/değil GÜVENİLİR "MANYAK"
- MARAZ[Ar. çoğ. EMRÂZ] ile MA'RAZ/MA'RIZ[Ar. < ARZ | çoğ. MAÂRIZ]
( Hastalık. | [mecaz] Dert, belâ, dayanılması güç durum. İLE Bir şeyin göründüğü, çıktığı yer. | Bir şeyin bildirildiği yer. | Sergi, meşher. )
( ... vs. EXPOSITION )
( ... avec EXPOSITION )
-  MARAZ ile MARAZ[Argu VE YAGMA]/XIYAR MARAZ ile MASIÇ
 [< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Karanlık gece. İLE Ücretle çalışan. | Irgat. İLE Karanlık. )
- MARCUS TULLIUS TIRO ile/ve/||/<>/> LUCIUS ANNAEUS SENECA ile/ve/||/<>/> JOHN WILIS ile/ve/||/<>/> SAMUEL TAYLOR
( Romalı hatip Cicero'nun azatlı kölesi olan Marcus Tullius Tiro, efendisinin gerek senatodaki söylevlerini ve gerekse hazırladığı konuşmaları steno ile yazmıştı. İLE/VE/||/<>/> Seneca, Tiro'nun kısaltmalarını geliştirmiş ve bunların sayısı 8.000'e kadar çıkmıştır. İLE/VE/||/<>/> Günümüzde kullanılan stenografi tekniğinin temeli ise XVII. yüzyıla dayanmaktadır. [XVII. yüzyılda yeniden gündeme gelmesinin nedeni ise parlamentonun siyasi yaşama girişidir. Artan meclis oturumları ve alınması gereken önemli notlar arttıkça yazı dili yeniden kullanıma girmiştir. Wilis, bu yazı diline geometrik biçimleri katmasının yanı sıra stenografi terimini de ilk kez kullanmıştır. İLE/VE/||/<>/> Yazdığı makale ile 1792 yılında bu yazı dilini dünyaya tanıtmayı başarmıştır. )
( Nicolas Steno[11 Ocak 1638 - 25 Kasım 1686] ile bir ilgisi yoktur. )
- MARDİN ÇÖREĞİ ile/ve/<> PAYLAŞIM
- MA'REC[Ar. çoğ. MAÂRİC] ile MAHREC[Ar. < HURÛC | çoğ. MAHÂR] / ÇIKAK[Ar.]
( Çıkacak yer, merdiven. İLE Dışarı çıkılacak kapı. | Ağızdan harflerin çıktığı yer. Çıkak, boğumlama yeri.[Fr. POINT D'ARTICULATION] | İlmiyye rütbesinden, İstanbul tarîk-i mevleviyetlerinin ilk pâyesi. | [mat.] Payda. )
( ... avec POINT D'ARTICULATION )
-  MÂRİFET:
 İÇTENLİK ile/ve/||/<> NEZÂKET ile/ve/||/<> ZARÂFET
- MÂRİFET ile/ve HÜNER
- MÂRİFET ile/ve/||/<>/>/< İLTİFAT
( Mârifet, iltifata tâbidir; müşterisiz meta, zâyidir. )
- MÂRİFET ile/ve/<>/> MAHÂRET
( Uygulanan, kullanılan bilgi. İLE/VE/<>/> Beceri. )
- MÂRİFET ve/<> MUHABBET
- MARİFET VERİ
( KNOWLEDGE 
  DATA )
- MÂRİFET ile/ve/||/<> ZARÂFET
( Bilgi ve uygulamanın, uygun/isabetli zaman ve zeminde buluşmasıyla açığa çıkar. İLE/VE/||/<> İçtenlik ve inceliğin buluşmasıyla açığa çıkar. )
- MARJİNAL değil/yerine/= AYKIRI/SIRADIŞI
- MARKAJ[Fr.] ile/=/<> MARKE[Fr.]
( Bazı takım oyunlarında, ayakla ya da gövdeyle, karşı takım oyuncusunun davranışına engel olma. İLE/=/<> Bazı takım oyunlarında, karşı takımdaki oyuncuyu yakından izlemek, tutmak. )
-  TOPRAKLAR'DA:
 MARN ile DAZ ile ALDARBIZ/ALATAV ile KİL ile ALÜVYON/BALÇIK
( Kireçli toprak. [Pekmez yapımında kullanılan toprak.] İLE Çıplak toprak. İLE Az tavlı toprak. İLE Yumuşak toprak. İLE Selin getirdiği çamurlu toprak. )
- MAROVO LAGÜNÜ ile/ve/||/<> EAST RENNELL GÖLÜ
( Dünyanın en büyük tuzlu su lagünü Marovo, Solomon Adaları'nın New Georgia adasında bulunmaktadır. İLE Dünyanın en yüksek seviyedeki gölü, Solomon Adaları'nın East Rennell Adası'nda bulunmaktadır. )
- MÂRR[Ar. < MÜRÛR] ile MÂR[Fars. < MÂRÂN]
( Geçen, mürûr eden. İLE Yılan. )
- MARRIAGE vs. WEDDING
- (not MARRIED WITH) MARRIED TO
- MARS ile/ve/||/<> AREOGRAFİ[Fr.]
( ... İLE/VE/||/<> Mars'ın yüzeyini inceleyen astronomi dalı. )
- MARŞ[Fr. < Cerm.] değil/yerine/= ÇIĞIRI
- MARS değil/yerine/= MERÎH[Ar.]/SAKIT[Ar.]
( Güneşe olan uzaklığı, Yer'in Güneş'e olan uzaklığından daha çok olan dış gezegenlerin ilki. )
( Mars gezegeninde bulunan Olympus Mons, Güneş Sistemi'nde bilinen en yüksek volkan ve dağdır. Dağın yüksekliği, 26.4 km. olup Everest ile karşılaştırılırsa üç kat daha yüksektir. )
( el-KAHİRE[Ar.](al-QAHIRAH )
-  MARS'TA:
 SU BUZU ile/ve/<> KARBONDİOKSİT BUZU
- MARTI ile ADA MARTISI
( ... vs. AUDOUIN'S GULL )
( ... cum LARUS AUDOUINII )
- MARTI ile AKDENİZ MARTISI
( ... vs. MEDITERRANEAN GULL )
( ... cum LARUS MELANOCEPHALUS )
- MARTI[İt.] ile ALBATROS[Fr.]
( ... İLE 20 Albatros türü bulunmaktadır. )
( ... İLE En uzun süre ve en uzağa uçan kuşlardır. [Kanatlarını çırpmadan 6 gün boyunca süzülebilirler.] )
( ... İLE Çok büyük kanatları vardır. [Kanatlarını sabitleyen özel bir omuz kilidi sayesinde fazla kas enerjisi harcamadan açık tutabilirler.] )
( ... İLE Uyurken bile hareket halindelerdir. [Beyin yarımküreleri bu uykuya sırayla eşlik eder.] )
( ... İLE Üremeleri çok yavaştır. [İki yılda bir, tek bir kez yumurtlarlar.][Yok olma tehlikesiyle karşı karşıyalardır.] )
( ... İLE 60 yıla kadar yaşayabilirler. )
( ... ile TUBINARES[Tüp burunlu], PROCELLARIIFORMES )
( MARTI [Richard Bach] kitabını okumanızı salık veririz. )
( 
 ile 
 )
( BÜRKE ile ... )
( SEA GULL vs. ALBATROS )
( LARUS cum DIOMEDEA EXULANS )
- MARTI ile ARAP MARTISI
( ... vs. SOOTY GULL )
( ... cum LARUS HEMPRICHII )
- MARTI ile ÇATAL KUYRUKLU MARTI
( ... vs. SABINE'S GULL )
( ... cum LARUS SABINI )
- MARTI ile DOĞU MARTISI
( ... cum LARUS ARMENICUS )
- MARTI ile GÜMÜŞ MARTI ile KÜÇÜK GÜMÜŞ MARTI
- MARTI ile İNCE GAGALI MARTI
( ... vs. SLENDER-BILLED GULL )
( ... cum LARUS GENEI )
- MARTI ile KARA AYAKLI MARTI
- MARTI ile KARABATAK
( ... İLE Karabatakgillerden, balıkla beslenen, gagası uzun ve sivri, kara tüylü bir deniz kuşu. | Borcunu ödemeyen kişi. )
( ... cum PHALACROCORAX )
- MARTI ile/ve/<> KIRLANGIÇ KUYRUKLU MARTI
( ... İLE/VE/<> Galapagos Adaları'nda yaşamaktalardır. )
- MARTI ile KIZILDENİZ MARTISI
( ... vs. WHITE-EYED GULL )
( ... cum LARUS LEUCOPHTHALMUS )
- MARTI ile MAKAS GAGALI MARTI
( ... İLE Alt gagaları, üsttekinden uzun olan tek kuştur. )
( 
 )
- MARTI ile NORVEÇ MARTISI
( ... İLE Kargaları avlayabilirler. [İnsana da saldırabiliyorlar.] )
- MARTI ile SORGUÇLU MARTI
( ... İLE Kuzey Pasifik Okyanusu'nda yaşarlar. )
( Batı Pasifik'te yaşayanlar, Doğu Pasifik'te yaşayanlara göre daha büyüktür. )
- MARTI ile/değil SUMRU
- MARTI ile (TEPELİ) KUTUP MARTISI / MAVİ-YEŞİL MARTI
( ... cum LARUS HYPERBOREUS )
- MARTI ile VAN GÖLÜ MARTISI
- MARTIGİLLER ile KORSANMARTILAR
( LARIDAE cum STERCORARIIDAE )
- MARTIN LUTHER ile MARTIN LUTHER KING
( 10 Kasım 1483 - 18 Şubat 1546 İLE 15 Ocak 1929 - 04 Nisan 1968 )
- MÂRUZ KALMAK ile/ve/<>/değil TÂBİ TUTULMAK
- MAŞA ile ÖLÇER
( ... İLE Ateşi karıştıracak demir kol. )
- MASÂD[Ar.] ile MAS'AD[Ar. çoğ. MASÂİD] ile MASAT[Ar. MİŞHAZ]
( Dağ yamacının yüksek bir bölümü. | Yüksek ve sarp kıyı. İLE Yukarı çıkacak yer. | Merdiven. | Aşama, rütbe. İLE Bıçak bileyici. Bıçak, orak, tırpan vb. bilemeye yarayan, çelikten yapılmış araç. )
- MASAFF[Ar. çoğ. MASÂFF] ile MASÂFF[Ar. çoğ. MASAFF]
( Saf, taburun toplandığı yer. İLE Savaş. )
- MASÂHİF[Ar. çoğ. MUSHAF] ile MASÂİF[Ar. çoğ. MASÎF]
( Mushaflar. İLE Yazlıklar, yazın oturulacak yerler, sayfiyeler. )
- MASAJ[Fr.] ile/değil/yerine/||/<> OVMAK
( ... ile/değil/yerine/||/<> DELK )
- MASAL[Ar. < MESEL] ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/> MAVAL[Ar. < MEVVÂL]
( Genellikle toplumun oluşturduğu, düşe dayanan, sözlü gelenekte yaşayan, çoğunlukla insan, hayvan ile "cadı, cin, dev, peri" vb. başından geçen olağanüstü olayları anlatan edebî tür. | Boşuna söylenmiş söz. İLE/VE/DEĞİL/NE YAZIK Kİ/||/<>/> Yalan, uydurma söz. )
- MASAL ile/ve/<> MESEL ile/ve/<> MİSAL ile/ve/<> HAKİKAT
( Tevrat'ta/Mesnevî'de. İLE/VE/<> İncil'de. İLE/VE/<> Kur'an'da. İLE/VE/<> Hikmet'te. )
- MASAL ile TANDIRNÂME
( ... İLE Tandır başında oturulurken söylenen ya da okunan masal. | Bilgisiz kişilerin inandığı saçma düşünceler ve bu düşüncelerin yazıldığı sanılan kitap. )
-  MASALLAR:
 ÇOCUKKEN ile/değil/yerine BÜYÜYÜNCE
( Uyuyana kadar. İLE/DEĞİL/YERİNE Uyanana kadar. )
-  MASALLAR:
 ÇOCUKLARA ile/ve/||/<> YETİŞKİNLERE
( Uyutmak için. İLE/VE/||/<> Uyandırmak için. )
- MASAL/SI değil/yerine/= DÜŞÇE/MSİ
- MAŞERÎ[Ar.] değil/yerine/= ORTAK US/AKIL
( Topluluğun olan, ortaklaşa. )
( Hiçkimse, birlikte olduğumuz kadar akıllı değildir/olamaz. )
- MÂŞİYE[Ar. | çoğ. MEVÂŞÎ] ile ...
( Deve, koyun, keçi gibi hayvan. )
- MASKARA[Ar., İt.] (OLMAK/ETMEK) ile/ve/değil/||/<>/< MADARA[Fars.] (OLMAK/ETMEK)
- MASKARALIK ile/değil/yerine/>< REKÂBET
- MASLAHAT[< SULH] >< MEFSEDET[< FESÂD]
( İş, emir, husus, madde, keyfiyet. | Önemli iş. | Barış, dirlik, düzen. >< Bozgunculuk, fesatlık, münâfıklık. )
- MASLAHAT ile/ve MENFAAT ile/ve MAKSAT ile/ve GARAZ
- MASLAK ile/ve MAKSEM[<> TAKSİM <> KISIM]
( Sürekli su akan boru. | Su yolu üzerindeki su haznesi. | Büyük yalak. İLE Suyu dağıtma noktası/alanı. )
- MASTAR BİNAYI MERRE(KERE) ile/ve NEVÎ
( SAĞDAN SOLA! )
( NASARÂTÜN | NASRETÂNİ | NASRETEN ile/ve NİSRÂTÜN | NİSRATÂNÎ | NİSRATEN )
- MASTAR MİMİ ile/ve İSM-İ ÂLET
( SAĞDAN SOLA! )
( MENASİRU | MENSARÂNÎ | MENSARUN ile/ve MENASİRU | MİNSARÂNÎ | MİNSARUN )
- MASTÜRBASYON [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- MASTÜRBASYON [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]
- MA'SÛM[Ar. < İSMET] ile MASÛN[Ar. < SAVN]
( Suçsuz, kabahatsiz. | Küçük çocuk. İLE Saklanmış. | Korunmuş, korunan, sıyânet olunmuş. | Sâlim, sağlam. )
( INNOCENT vs. PROTECTED )
- MÂSUM ile MAHFUZ
- MASUM ile/ve/||/<> MAHZUN
- MASUM ile/ve/||/<> MAZLUM
- MASUMDUR! ile/ve/değil/yerine/||/<> SUÇLU DEĞİL!
( "Suçlu değil!" demek, her zaman, zemin ve koşulda "Masumdur!" anlamına gelmez. )
- MASUMİYET KARİNESİ/PRESUMPTION OF İNNOCENCE değil/yerine/= SUÇSUZLUK İLKESİ
- MASUMİYET ile/ve/||/<> İLK DURUM
- MASUMİYET ile/ve/||/<>/>/< SESSİZLİK/SUSKUNLUK
- MASUMLAR APARTMANI ile/ve/değil/||/<>/< MADALYONUN İÇİ (KİTABI)
- MASÛNİYET-İ ŞAHSİYE ile MASÛNİYET-İ TEŞRÎİYE
( Kişi dokunulmazlığı. İLE Yasama dokunulmazlığı. [Milletvekili dokunulmazlığı değil!] [Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının sadece meclisteki sözleri üzerine sınırlandırılmasını bekliyoruz en kısa sürede!] )
( MASÛNİYET: Eminlik, sağlamlık, mahfuzluk. | Korunma. | Dokunulmazlık. )
- MA'SÛR[Ar. < USRET | çoğ. MA'SÛRÂT] ile MA'SÛR ile MÂSÛR[Fars.] ile MAHSÛR
( Zor, güç. İLE Sıkılmış, suyu ya da yağı alınmış şey. İLE Birbirine katılmış şey. İLE Kuşatılmış, muhâsara edilmiş. | Sınırlanmış, belirli edilmiş, hasredilmiş. | Men edilmiş. | Sıkıştırılmış, tazyik edilmiş. )
- MASURA[Fars. < Yun.] ile ...
( Karton, tahta ya da plastikten yapılan, üzerine şerit, iplik vb. sarılan koni ya da silindir. | Çeşme zıvanası. | Bir akarsu ölçü birimi. )
- MÂT[Fars.] ile MAT[Fr.] ile MAT[İng.] ile MAT.
( Oyunlarda, taraflardan birinin yenilgisi. İLE Parlak olmayan, donuk. İLE Keçe, hasır. Üzerinde yatmaya/yer hareketleri yapmaya yarayan sağlam ve yumuşaklaştırıcı nesne. İLE Matematiğin kısaltması. )
- MATBAA[Ar. < TAB | çoğ. MATÂBI'] ile MATBAH[Ar. < TABH | çoğ. MATÂBİH]
( Basımevleri. İLE Mutfak. )
-  MATBAH[Ar. < TABH | çoğ. MATÂBİH], TÂB-HÂNE:
 MUTFAK -<
( Yemek pişirilen yer. | Yiyecekleri hazırlama sanatı. )
- MATBUÂT ile/ve/> MAHSUSÂT ile/ve/> MAKULÂT ile/ve/> MENKULÂT
- MÂTEM[Ar.] değil/yerine/= YAS
- MATEMATİK[Fr.]/RİYAZİYE[Ar.] ile/ve/< GEOMETRİ[Fr. < Yun. GEO: Yer. | METRON: Ölçü.]
( Sayın İhsan Fazlıoğlu'nun yazılarını okumak için burayı tıklayınız... )
( )
( )
-  MATEMATİK SAATLERİ:
 1-9 ile/ve/||/<> İKİ TABANLI ile/ve/||/<> Pİ ile/ve/||/<> EULER ile/ve/||/<> ÇİN ile/ve/||/<> MAYA
( İlgili yazıyı okumak ve görseller için burayı tıklayınız... )
- MATEMATİK/TIP TARİHİ ile/ve/||/<> TARİHTEKİ MATEMATİK/TIP
- MATEMATİK YÜCE ile/ve/||/<> DAĞ YÜCE
( Dağ. İLE/VE/||/<> Kasırga. )
- MATEMATİK(/ÖLÇÜ) BİLMEMEK ile/ve/değil/ya da/||/<>/< DAYAK YEMEMİŞ OLMAK
- MATEMATİK ve ASTRONOMİ
( MATHEMATICS and ASTRONOMY )
- MATEMATİK ile/ve/||/<> ASTRONOMİ ile/ve/||/<> BİYOLOJİ
( 
 )
- MATEMATİK ve/=/||/<>/: BİLGELİK
( "Matematiğin Aydınlık Dünyası" (- Sinan Sertöz - TÜBİTAK) adlı kitabı özellikle okumanızı salık veririz. )
- MATEMATİK ve/<> FİZİK ve/<> ASTRONOMİ
- MATEMATİK ile/ve GEOMETRİ ile/ve ASTRONOMİ ile/ve MÛSİKÎ
( RİYÂZÎ İLİMLER )
- MATEMATİK ile KURAMSAL/TEORİK FİZİK
- MATEMATİK ile/ve/||/<> SİMGESELLİK ile/ve/||/<> DİL
( MATEMATİK: Simgeselliğe dayalı, evrensel dil. )
- MATEMATİK/BİLİM EŞİKLERİ
( 
 )
( "Dünyayı Değiştiren Kadın Matematikçiler"i görmek ve okumak için burayı tıklayınız... )
-  MATEMATİK/SEL/LİK:
 DEĞERLİ ile/ve/fakat/||/<>/> YETERLİ DEĞİL
-  MATHEMATA(BİLGELİK):
 GEOMETRİ ile/ve/||/<> ARİTMOS
- MATHESIS UNIVERSALIS = MATHESIS:BİLME, BİLİM[Yun.] - UNIVERSALIS:EVRENSEL[Lat.]
- MATKAP[Ar. < MİSKAB] değil/yerine/= DELGİ
- MATKAP ile MURÇ[Erm.]
( ... İLE Betona delik açmakta kullanılan, sivri uclu bir aygıt. )
- MATLA'[< TULÛ] BEYİTİ ile/ve/< MAKTA'[< KAT] BEYİTİ
( Kasîde ya da gazelin ilk beyiti. İLE/VE Kasîde ya da gazelin son beyiti. )
- MATLUB ile/ve/<> MAKSUD
- MATLUB ile/ve/<>/= MEÇHUL
- MATMA'/MATMAA[Ar.] ile MATMAH[Ar. çoğ. MATÂMİH]
( İstenilecek, tamah edilecek şey. İLE Göz dikilen şey, göz konulan yer. )
- [Fr.] MATMAZEL ile/> MADAM
( Evlenmemiş kızlar için kullanılan san. İLE/> Evli kadınlara verilen san. )
( [Türkçe'de], "Bayan" sözcüğü yerine kullanılırdı. İLE/> Müslüman olmayan evli kadınlar için kullanılırdı. )
- MATMÛ'[Ar. < TAMA] ile MATMÛR[Ar.]
( Hırsla istenilen, tama olunmuş. İLE Toprak altına konulmuş, gömülmüş. )
- MATRAH[Ar.] değil/yerine/= TEMEL ALINAN DEĞER
( Bir verginin miktarını belirtmek için temel olarak alınan değer. )
- MADERŞAHİ[Fars.]/MATRİARKAL[Fr. < Yun.] değil/yerine/= ANAERKİL
- MATRÛK[Ar.] ile METRÛK[Ar. < TERK]
( Gevşek, sölpük kişi/adam. | Kuruduktan sonra yağmurun tazelediği/tarâvetlendirdiği yer. İLE Terk edilmiş, bırakılmış, kullanılmaktan vazgeçilmiş, battal. )
- MATRUŞKA[Rusça] ile/ve/||/<> SOĞAN
( Tahtadan yapılmış iç içe bebeklerden oluşan süs eşyası. İLE/VE/||/<> ... )
- MA'TÛF ile/||/<> MA'TÛF ALEYH
( Toplanan. İLE/||/<> Toplayan. )
- MATUH[Ar.] değil/yerine/= BUNAK
- MAT'ÛM[Ar. çoğ. MAT'ÛMÂT] ile MAT'ÛN[Ar. < TA'N]
( Yenilecek yemek. İLE Ayıplanmış, ta'n olunmuş. | Vebâ'ya(taûn'a) yakalanmış. )
- MÂÛN[Ar.] ile MAÛN[Ar.] ile MAUN[Amerika yerlilerinin dilinden]
( Malın zekâtı. | Yararlanılacak şey. | Eve gerekli olan şeyler. İLE Yardım, imdat. İLE Tespihgillerden, Hindistan ve Honduras'ta yetişen, büyük bir orman ağacı. | Bu ağacın, parlak kırmızımtırak renkte, sert ve iyi cilâlanan kerestesi. | Bu keresteden yapılan eşya. )
( ... cum ... cum SWIETENIA MAHAGONI )
- MÂVERÂ[Ar.] değil/yerine/= ÖTE
( Ard, geri, bir şeyin ötesinde, arkasında bulunan. | Türk müziğinin eski bir mürekkep makamı.[Biri, devr-i kebir, öteki, fahte usûlünde, iki tane müellifi belirli olmayan peşrev ile bir tane, yine müellifi bilinmeyen saz semaisi, bu makama örnektir.] )
- MAVİ "HAP" ile "KIRMIZI HAP"
( "MATRIX I" Filmi! )
- MAVİ PASAPORT ile YEŞİL PASAPORT ile KIRMIZI PASAPORT
-  SU KULLANIM/AYAK İZİNDE:
 MAVİ ile/ve/||/<>/> YEŞİL ile/ve/||/<>/> GRİ
( Bir ürünü üretmek için gereksinim duyulan yüzey ve yeraltı tatlı su kaynakları ölçüsü/oranı. İLE/VE/||/<>/> Bir ürünü üretmek için kullanılan toplam yağmur suyu ölçüsü/oranı. İLE/VE/||/<>/> Kirlilik yükünün ortadan kaldırılması ya da azaltılması için kullanılan tatlı su oranı. )
-  TAPU:
 MAVİ ile/ve/||/<> PEMBE
( Ortada bir arsa olduğunu fakat üzerinde bir yapının bulunmadığını tanımlar. Ayrıca, yapının inşaatına yeni başlandığını da simgeler. Kat mülkiyetine geçilmediğini tanımlar. İLE/VE/||/<> Mülke ait inşaat işlerinin bitmesinden sonra projede onaylı olan bağımsız alanların yer aldığını, mülkün kullanım alanlarını ve aynı zamanda belirli payların olduğunu gösterir. Kat mülkiyeti alınmış yapılar için verilir. )
- MAVRA ile PALAVRA[İSP. < PALABRA]
- MAXWELL-BOLTZMANN İLE FERMİ-DİRAC İLE BOSE-EİNSTEİN ile/||/<> KUANTUM İSTATİSTİKLERİ
( Parçacık dağılım fonksiyonları. )
( Formül: f = 1/(e^(E-μ)/kT ± 1) )
( Albert Einstein tarafından 1905 yılında keşfedildi/formüle edildi. )
- MAYA[Hintçe]/İLÜZYON[İng. < ILLUSION]/DOXA[Yun.] değil/yerine/= YANILSAMA
- MAYA [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- MAYA [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
-  MAYA TAKVİMİ'NDE:
 KATUN ile/ve KISA DÖNGÜ ile/ve BAKTUN
( 5125:60=19.7 yıl. İLE/VE 5125:20=256.1 (13x19.7) yıl. İLE/VE 5125:13=394 yıl. )
- MAYA ile/ve/<> ANADOLU MAYASI
( ... yapar/yaptırır. İLE/VE/<> İnsan yapar. )
- MAYA ile AŞI
- MAYA ile/ve/||/<> AŞI
- MAYA[Fars.] ile MAYA ile MAYA[Sans.]
( Bazı besinlerin yapımında, mayalanmayı sağlamak için kullanılan madde. | Yaradılış, öznitelik. | Damızlık, dişil hayvan. | Dişil deve. | İçerdikleri enzimlerin, katalizör niteliği etkisiyle şekerleri, karbondioksit ve alkole dönüştüren bir gözeli bitki organizmaları. İLE Bir tür halk türküsü. İLE Yanılsamalar (ilüzyon/illusion) dünyası. Algılarımız, gerçekliği, bütünlüğü içinde yansıtmadığında, zihinlerimizde, eksik ve çarpıtılmış algılarımızdan kaynaklanan birer "yanılsamalar dünyası" oluşuyor. Algı kapıları, algı filtreleri temizlendiği takdirde her şey insana gerçek durumuyla, "ne ise o olarak" görünür. Evrenin gerçek böylesiliğini görmemizi engelleyen, bize evreni renk renk, türlü biçimli çokluk, çeşitlilik olarak gösteren büyülü gözlük, renkli peçe. )
-  MAYALANMA:
 KELÂM (İLE) ile/ve/değil HÂL (İLE)
- MÂYE ile ...
( MAYA, ASIL VE GEREKLİ MADDE | ASIL, ESAS | PARA, MAL | İKTİDAR, GÜÇ | BİLGİ | DİŞİ DEVE )
- MAYISTRA[İt.] ile/değil/yerine YEL/RÜZGÂR/YELKEN
( Grandi direğinin en alt sereni ve bu serene çekilen yelken. | Kuzeybatı rüzgârı. İLE ... )
- MAYMUN İŞTAHLI ile GEL-GİT GÖNÜLLÜ
- MAYMUN İŞTAHLI/LIK ile/değil/yerine ÇOK YÖNLÜ/LÜK
- MAYMUN ile DOMUZ KUYRUKLU MAYMUN
( ... cum MACACA NEMESTRINA )
- MAYMUN ile YUNNAN (ÇİMDİK BURUNLU) MAYMUNU
( ... ile 
 )
- [Fr. < Yun.] MAYOZ (BÖLÜNME) ile MİTOZ/KARYOKİNEZ (BÖLÜNME)
( ... İLE Çokgözeli canlılarda, gözenin, belirli evrelerden geçerek çoğalması. )
(  
ile
  )
( 
 )
( 
 )
- MAYTAP[Fars. < MAHTÂB] değil/yerine/= HAVAİ FİŞEK
( Yandığında renkli ve parlak ışıklar saçan, şenlik gecelerinde yakılan havai fişek. )
- MAZÂRR[Ar. < MAZARRAT < ZARAR] ile MAZHAR[Ar. < ZUHÛR | çoğ. MAZÂHİR]["MASHAR/MASAR" değil!]
( Zararlar, ziyanlar. İLE Bir şeyin, göründüğü/çıktığı yer. | Nâil olma, onurlanma/şereflenme. | Bazı tekkelerde, oturarak uyunurken, dayanılan kısa değnek. | Bir çeşit tef. )
- MAZBUT VAKIF[Ar.] değil/yerine/= KAMUSAL TURGU
- MAZERET ile/ve/değil AÇIKLAMA
- MAZERET değil/yerine/>< EYLEM
( İstemiyorsak. DEĞİL/YERİNE/>< Gerçekten istiyorsak. )
- MAZERET-İ SAHİHA[Ar.] değil/yerine/= GEÇERLİ NEDENLİK
- MÂZÎ ile/>< ÂTİ
( Geçmiş. İLE/>< Gelecek. )
-  [ne yazık ki]
 MAZLUM ile/ve/||/<> HORLANANLAR
- MAZLUM[Ar.] değil/yerine/= KIYILGIN
- MAZMAZA ile/ve İSTİNŞÂK
( Ağıza alınan su ile ağzı çalkalamak. İLE/VE Burna çekilen su ile burnu temizlemek. )
- MAZMÛN[Ar. < ZIMN] ile MAZNÛN[Ar. ZANN]
( Derinlerdeki anlam, kavram. | Ödenmesi gereken şey. | Nükteli, sanatlı, ince söz. İLE Bir suç dolayısıyla sorguya çekilen, sanık. )
- MAZOŞİST/MAZOŞİZM[Fr., İng.] değil/yerine/= ÖZEZER/LİK
- MAZRUB değil/yerine/= ÇARPAN
- MAZRUBÂT-I TEFRİK değil/yerine/= ÇARPANLARA AYIRMA
- MAZUR GÖRÜN ile/değil/yerine KUSURA BAKMAYIN
- MCMURRY İLE PİNACOL İLE ACYLOİN ile/||/<> KARBONİL COUPLİNG REAKSİYONLARI
( C-C bağ oluşturma yöntemleri. )
( Formül: 2 R₂C=O → R₂C=CR₂ )
- MD İLE MC İLE DFT İLE QMC ile/||/<> HESAPLAMALI YÖNTEMLER
( Bilgisayarlı simülasyon teknikleri. )
( Formül: F = ma → r(t+Δt) )
- MD İLE MONTE CARLO İLE QM/MM ile/||/<> MOLEKÜLER SİMÜLASYON
( Biyomoleküler dinamik simülasyon. )
( Formül: F = ma = -∇V )
- ME CONSCIOUSNESS/YOU CONSCIOUSNESS vs. WE/US CONSCIOUSNESS
( WE/US CONSCIOUSNESS instead of ME CONSCIOUSNESS/YOU CONSCIOUSNESS )
- MEAD ile MEÂDİB[Ar. < ME'DEBE]
( Dönüp gidilecek yer, âhiret, amaç, ulaşılacak yer. İLE Ziyâfetler. )
- MEAN INTEGRITY vs. HANDLE IN PIECE BY PIECE
- MEANING vs./and INTEGRITY
- MEANLESS vs. ABSURD
- MEANLESS vs. UNFOUNDED
- MEANS & ENDS/PURPOSE
- MEASURABILITY vs. DISMEASURABILITY
( Art inteterest to dismeasurability of universe. )
- MEASURABLE[S] vs. UNMEASURABLE[S]
- MEBDE[Ar.] ile MEAD[Ar.]
( Başlangıç, ilke, ilk unsur, ilmin bir bölümü. | Bir sâlik'in, Allah'ın gerçeğine erişmek için hareket ettiği başlangıç noktası. İLE Dönüp gidilecek yer, âhiret, amaç, ulaşılacak yer. )
- MEBHÛS[Ar.] ile MEBHÛS[Ar. < BAHS] ile MEB'ÛS[Ar. çoğ. MEB'ÛSÂN]
( Sözü geçmiş, bahs olunmuş. İLE Solugan, tık soluk kişi/hayvan. İLE Gönderilmiş, ba's olunmuş. | Peygamber olarak gönderilmiş. | Halk tarafından seçilerek, mecliste yer alan kişi, milletvekili. )
- MEBHÛT[Ar. < BEHT] ile ŞAŞIRMIŞ, HAYRETTE KALMIŞ
( HAYRETTE KALMIŞ, ŞAŞMIŞ )
- ME'BIZ[Ar. | çoğ. MEÂBIZ] ile ...
( Dizkapaklarının arkasındaki çukurlar. )
- MEBLÂĞ ile/ve/değil/yerine/>< MEVLÂ
( Küçük. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Büyük. )
- MEBÛS[Ar.] değil/yerine/= SAYLAV/MİLLETVEKİLİ
- MECÂL[Ar.] ile TÂKAT[Ar. < TÂK]
( Güç, kuvet. | Fırsat, olanak. İLE Güç, dinçlik. | İktidar. )
- MECAZ ile ÇOK ANLAMLILIK
( Mecaz, hakikatin üstünü güzelleştirir. )
- MECAZ ile/ve YALAN
( İBNİ ARÂBÎ )
- MECÂZEN[Ar.] ile/ve/||/<> MEÂLEN[Ar.]
- MECÂZEN[Ar.] ile MECÂZÎ[Ar.]
( Mecaz yoluyla, mecaz olarak. İLE Mecâza özgü, mecazla ilgili olan. )
- MECÂZEN[Ar.] ile MECÂZÎ[Ar.] ile MECÂZLI[Ar.]
( Mecaz yoluyla, mecaz olarak. İLE Mecazla ilgili, mecaz niteliğinde olan. İLE Gerçek anlamından saptırılarak benzetmeli olarak kullanılmış sözcük. )
- MECÂZÎ AŞK ile/ve/> HAKİKÎ AŞK
- MECÂZ-I MÜREKKEB / İSTİÂRE-İ MÜREKKEBE[Ar.] ile MECÂZ-I MÜRSEL[Ar.]
( Benzetmenin temel öğelerinden olup yalnız biriyle arka arkaya birkaç benzerlik sıralayarak yapılan kullanım. İLE Bir sözcüğü, gerçek anlamından, mecâzî anlama geçirirken, aradaki ilgi ve ilişkinin benzeyişinden başka bir duruma dayandırılması. )
- MECBÛL[Ar. < CİBİLLET] ile MECBÛR[Ar. < CEBR]
( Yaratılmış. | Yaratılışında, bir durum/hal ve sıfat bulunan. [Ar. "Yaradılışı iri olan"] İLE Zorlanmış, zor görmüş, zorla bir işe girişmiş, icbâr edilmiş. | Hatırı, gönlü alınmış. | Bağlı, düşkün. )
- MECBUR ile MEMUR
- MECBUR ile/ve/değil/||/<> MÜKELLEF
- MECBÛREN[Ar.] ile MECBÛRÎ[Ar.]
( Kendi isteğinin dışında, zorla. İLE Kaçınılmaz, zorunlu. )
- MECBURİYET ile/ve/değil/yerine/||/<>/< MEMNUNİYET
- MECBURİYET ile MUHTAÇLIK
- MECBÛR(İYET) değil/yerine/= YÜKÜMLÜ/LÜK, ZORUNLU/LUK
- MECBURÎ/ZARURÎ değil/yerine/= GÜCÜNLÜ
- MECCÂNEN ile MECCÂNÎ
( Ücretsiz, parasız, bedava. İLE Parasız, bedava. | Bedavacı. )
- MECELLE ile/||/<> KANUN-U ESÂSÎ ile/||/<> ANAYASA VE HAKİMİYET-İ MİLLİYE/CUMHURİYET
( Osmanlı'da, Tanzimat Dönemi'nde, bir kurul tarafından [Ahmet Cevdet Paşa başkanlığında] İslâm hukukuna göre hazırlanmış medenî kanun. İLE/||/<>/> 1876'da ilân edilen ilk Osmanlı anayasası. İLE/||/<>/> Toplumun egemenliği ve anayasa. )
- MECELLE[Ar.] ile MECENNE[Ar.] ile MECERRE[Ar.]
( Kitap, dergi. | Tanzîmat'tan sonra, 1869-1876 yılları arasında, fıkıh ilminin, uygulamaya özgü olan bölümüyle ilgili olarak yayımlanmış ünlü eser. İLE Delilik, divânelik. | Kalkan, siper. İLE Samanyolu. )
- MECHÛL[Ar. < CEHL] değil/yerine/= BİLİNMEYEN[BELİRSİZ değil!]
- MECLİS-İ ÂYÂN ile/||/<> MECLİS-İ MEBÛSAN
( Kanun-ı Esasi'ye göre Meclis-i Mebusan'ın kabul ettiği yasaları denetleyen meclis.[Üyeleri Sultan tarafından seçilirdi.] İLE/||/<> Osmanlı Millet Meclisi. )
- MECMÂ'[Ar. çoğ. MECÂMÎ'] ile MECMAA/MECMÛA[Ar.]
( Toplanılacak yer. | Kavuşulan yer, nokta. İLE Toplanılıp biriktirilmiş, düzenlenmiş şeyler. | Seçilmiş yazılardan oluşturulmuş yazma kitap. | Dergi. )
- MECMÂ[Ar.] değil/yerine/= YIĞINAK
( Bir şeyin biriktiği yer. | Bir şeyin, bir yerde çokça birikmesi, tecemmu, tahaşşüt. | Birgözeli bitkilerin biraraya gelerek oluşturdukları küme. )
- MECMÛ/A[Ar. < CEM] ile MECMÛA[Ar. çoğ. MECÂMÎ']
( Toplanmış, biraraya getirilmiş şey, tüm. | Bir yazı biçimi/tarzı. İLE Toplanılıp biriktirilmiş, düzenlenmiş şeyler. | Seçilmiş yazılardan oluşturulmuş yazma kitap. | Dergi. )
- MECMÛAN ile/||/<> MECMÛU
( Toplu olarak, toptan. İLE/||/<> Tümü, tamamı. )
- MECNÛN[Ar. < CİNN | çoğ. MECÂNÎN] ile Mecnûn[Ar.]
( Çıldırmış, deli, divâne. | Delice seven, tutkun. İLE Leylâ ile Mecnûn öyküsünün, erkek kahramanı. Kays. )
- MECNÛN[< CİNN] ile MA'TÛH[< ATEH]
( Deli, çıldırmış. | Delice seven, tutkun. İLE Bunamış, bunak. )
- MECNÛN-I MUTBİK ile MECNÛN-I GAYRİ MUTBİK
( Deliliği, tüm zamanını kaplayan. İLE Bazen mecnun olup, bazen iyileşen. )
- MECRÂ ile/ve/<> MACERA
- MECRÛH[Ar. < CERH] değil/yerine/= YARALI/İNCİNMİŞ
( Yaralanmış. | İnandırıcı sözlerle çürütülmüş düşünce/dâvâ. )
- MEC'ÛL[Ar.] ile ME'CÛR[Ar. < ECR]
( Ortaya/meydana çıkarılmış olan, yapılmış olan. İLE Ecr ve sevabı verilmiş olan. | Kiraya verilen şey. )
- MECÛSÎ[Ar.] = ZERDÜŞTÎ[Fars.]
( Zerdüşt dininde olanlar. )
- MECZ değil MEZC
( ... DEĞİL Birbirine katmak, katıştırmak. )
- MECZÛB ve/||/<>/> DİLEKÇESİ...
( 1965 yılında vefât eden, 
Elazığ Tımarhanesi'ndeki bir meczubun (ortadaki) 
Allah'a yazdığı mektubu...
“Ben,  dünya Kürresi, Türkiye karyesi ve Urfa Köyü'nden, (El-Aziz --Elazığ) Tımarhanesi (Akıl ve Ruh Sağlığı Hastanesi) sakinlerinden; 
ismi önemsiz, cismi değersiz, çaresiz ve kimsesiz bir abdi acizin, ahir deminde misafiri Azrail’i beklerken, Başhekimlik üzerinden, Hâkimler Hakimi'nin dergâh-ı Ulûhiyetine son arzuhâlimdir:
Ben, gam(dertlilik) deryasında, fakirlik vatanında, 
horluk ve rezillik kaftanında, SULTAN yapılmışım.
Meyvelerden,  dağdağana; çalgılardan, ney-kemana kapılmışım… Benim yatağım, akasya dikeninden; yorganım, kirpi derisinden farksızdır. Kalbim, Ayizman’ın(Hitlerin işkenceci Nazi Komutanı) fırını ve Sahrâ'nın çöl fırtınasıdır.
Ruhum, âşık-ı Hüdâ Mahbûb peresttir, lâkin aklım, 
kaderin cilvesi ve talihin sillesiyle gûresttir(gel-gittir).
Bana gelen, derd ü gamın kilosu beleştir. Nerede bir güzel varsa, bana karşı keleştir(yüz vermez, cesâretlidir), 
tüm yiğitler de bana hep ters ve terestir.
Aylar geçti, tek temizliğim, gözyaşıyla ve kara toprakla aldığım teyemmüm abdesttir. Yani, içtiğimiz, kezzap suyu; mezemiz ise ateştir.
Ol Resûl-i zişân ve Sultân-ı dü-cihân: “Cenâb-ı Allah’ın, insanları, dünya; dünyayı ise insan için yarattığını; Ruhları, vucud için, vucudları ise ruhlar için yarattığını; erkekleri, kadınlar; kadınları, erkekler için yarattığını; Cennet'i, mü’min kullar, mü’min kulları da Cennet için yarattığını; cehennemi, inkârcılar ve münâfıklar, inkârcıları ve münâfıkları da cehennem için yarattığını” hadisleriyle haber vermiştir.
Peki, acaba, benim gibi meczub divâneleri ne maksatla halk etmiştir? Bilen babayiğit, meydana çıkıp söylesin...
Allah,  sana iman verdi, sen, tuğyan edersin; O in’am etti, sen, küfran(nankörlük) edersin; O, ikram etti, sen, inkâr edersin; O, ihsân etti, sen, isyân edersin; bir de kalkıp bana deli divâne diye bühtân edersin!...
Bu söylediklerimin hepsi, ruhumun içinde cenk etmektedir. Eğer, dilekçemin yanıtı gelirse bu manevralar sona erecektir.
Şimdi, adresimi arz ediyorum: Kur’ân’ı geldiği yere, yine Kur’ân’ı getiren, geri taşısın. Madem ki, ahkâmı ve ahlâkı kalmadı, Kur’ân’ın kâğıdı ve yazısı neye yarasın?! Tâ ki, Hz. Muhammed Mehdi (A.S) gelince, yeniden okunup yaşansın!
Ey, zerrelerden kürrelere, yerlerden göklere, tüm âlemlerin Rabbi!...
Ey, cemâdî, nebâtî, hayvanî, insanî, ruhanî ve nuranî, 
her şeyin ve herkesin yegâne sahibi!...
Ey, iman ve şuur ehl-i kalplerin, en yüce habîbi!...
Ey, dertli bedenlerin, kederli gönüllerin ve yaralı yüreklerin tabîbi!...
Ben, bi-çâre kulun ki; garipler garîbi, hüzünlerin esîri, zulümlerin mustarîbi, öksüz, yetim ve sahipsiz bir tımarhane delisi...
Ama kutsî muhabbet ve hasretinin divânesi!...
Herkesi ve her şeyimi elimden aldın ama sana sığındım, aşkına sarıldım, yegâne Sen kaldın!... Yurdumdan, yuvamdan, evimden, barkımdan ayırdın, gurbete ve hasrete saldın. Ama onları ararken, Sana ulaştım, sevdâna daldım! Böylece,  fânî ve hayalî görüntülerden kurtarıp hakîkî tecellîne mazhar kıldın.
Yüceler yücesi Rabbim, Efendim!
Hakk'tan saparak ve haddimi aşarak, hâşâ, Sen'den, Burak bineği, Cebrail seyisi, Sidret'ül Münteha menzili, cümle mahlûkâtın en şereflisi, Rahmân'ın en mükemmel tecelli ve temsilcisi… Kâinâtın fahrî ebedîsi, Âhir zaman Nebî'si ve Mehdî'si, Levh-i Mahfûz'un tercümanı ve tebliğcisi, Efendiler efendisi, Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem’in) Mahbubiyeti'ni mi istedim?...
Hanif Din'in üstadı ve nice Nebîlerin atası, Hz. İbrahim’in, halîliyetini; Hz. Süleyman’ın, saltanat ve servetini; Hz. Musa’nın, Celâdet ve cesâretini; Hz. İsa’nın ruhanîyetini mi istedim?...
Hz. Ebû Bekir Sıddık’ın, yüksek fazîlet ve kurbiyyetini; Hz. Ömer'ül Faruk’un,  dirâyet ve teslimiyetini; Hz. Osman-ı Zinnureyn'in, asâlet ve sehâvetini; Hz. Aliy'ül Murtaza’nın, ilim ve velâyetini mi istedim?...
Senden,  mülk-ü-hâkimiyet, şan-ü-şöhret, mal-ü-servet mi talep ettim? Senden,  vucuduma sıhhat ve âfiyet; aklıma ziyâ ve selâmet; hayatıma, huzur ve istikâmet dilendiysem, bunlar için de bin kere tevbe ettim!
Çünkü,  Şeriât'ın iptal, Tarikât'ın ihmal, Hakîkât'ın ihlâl ve mü’minlerin iğfâl edildiği bir zillet ve rezâlet döneminde, bana, akıl ve mükellefiyet verseydin, bu, sadece benim mesûliyet ve mahzûniyetimi ziyâdeleştirecekti!
Sultan'ım Efendi'm!
Ben, Senden, sadece, seni istedim; pahası, elbet böyle yüksektir ve tüm sevdiklerimi ve sahiplendiklerimi uğruna fedâ etmektir.
Rabbim, elbet vardır hikmeti ki, bu kuluna, böyle zillet ve zahmet çektirirsin. Ben, hâşâ, itiraz değil naz ederim ama umarım, 
Sen, niyâz kabul edersin.
Aile efrâdımı, akl-ı izânımı alıp beni hicrâna saldın. Ama yine de şükür; ya akıllı kalıp ama hâin ve hilekâr olaydım...
Ya varlıklı kalıp ama zâlim ve sahtekâr olaydım...
Ya âlim ve saygın kalıp ama gâfil ve riyâkâr olaydım...
Ya arkalı etraflı kalıp ama azgın ve zulümkâr olaydım...
Ya sağlıklı sefâlı kalıp ama sapıtmış, ahlâksız ve vicdansız olaydım!...
Derd-ü-belâ ki, sabredenlerin vesile-i mirâcıdır. Mü'minler, kalbimin tâcı; mücrimler, rahmetin muhtâcı; münkirler, hikmetin icabı; Sâdık ve âşık, ehl-i cehd adâletin ilâcıdır. Velâkin, bu münâfık, hain ve zâlimler ise çıban başıdır, akrep gibi sancıdır; şerefli insana, helâli dışında tüm kadınlar, kızlar, ana-bacıdır.
Ey Rabbim, Efendi'm!
Malûm-u âlîniz ve yüce takdirinizdir ki; ne özenli-bezekli elbiselerle gezdiğim bayramlarım oldu… Ne onurlu ve huzurlu seyahatlerim ve seyranlarım oldu… Ne etrafımda hizmet ve rağbet gösteren dostlarım ve hayranlarım oldu!...
Lezzet ne imiş, izzet ne imiş ve fazilet ne imiş tatmadım; ama şikâyet şekâvettir; tüm bu fânî ve fenâ nimetlerin asıl sahibi olan Padişahlar Padişahı'nı buldum...
Beni,  yoktan var ettin, iman ve hidâyet buyurup varlığından haberdar ettin, ama aklımı alıp kulunu, bi-karar ettin. 
Sana, sonsuz şükürler olsun!...
Şimdi, son dileğim, beni yanına al ve bir daha huzurundan ve sonsuz nûrundan ayırma, ne olursun!
Umarım, bu dilekçeyi yazdım diye bana darılmazsın; çünkü, Zâtından gayrıya yalvarıp yakarmanın, ŞİRK olduğunu buyurdun!
Selâm ve dua ile... )
- MECZUB OLMAK ile/ve/<>/değil/yerine CÂZİB OLMAK
- MECZÛB[Ar. < CEZB] ile/değil/< MECNÛN[Ar. < CİNN]
( Çekilmiş, cezb olunmuş. | Allah sevgisinden dolayı cezbeye tutularak kendinden geçmiş olan. | Deli, divâne. İLE/DEĞİL Çıldırmış, deli, divâne. | Delice seven, tutkun, âşık. )
( Âşıklar, meczûb değil mecnûndur. )
- MECZUB ile/değil MECZUB MEŞREP
- MECZUB ile MELENG[Fars.]
( ... İLE Yalınayak, başıkabak bir halde dünya ile ilişkisini kesmiş olan. | Hakikî aşk ile sarhoş olmuş kişi. )
- MECZÛM[Ar. < CEZM] ile MECZÛM[Ar. < CÜZÂM]
( Niyet edilmiş, kesin karar verilmiş. | Cezimli, son harfi harekesiz olarak okunan sözcük. ["İlm, cezb" gibi] İLE Cüzâmlı, miskinlik hastalığına/durumuna tutulmuş kişi. )
itibarı ile 28.406 başlık/FaRk ile birlikte,
28.406 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(67/115)
(1996'dan beri)